24 minute read
Mhl ············································-··········· 131 lskolastik Llsa�mızın lfllaı •.•••...•...•...• : •.. ' Tasfiyecilik Batka . . . . . . . . . .• . . . . . . .. . .. . . . . .. . .• . .. . .. . . . .. . .. 156
İSKOLASTİK LİSANIMIZIN lFLASI
ı TBDZiınat'tan MlW Edebiyat Cereyam.ıı.a Kadar
Biz, Tanzi.ma.t'tan evvel, Şark medenlyeUne mensuptuk.. Avrupa'nın kıyıcığı.nda bulunmak bizi a,tır bii-mecburiyat karşısında bıraktı: Garp medeniyetini kabul etmek.
Dü.şü.nıneğ'e, karşı koyma,ta vakit yoktu! Ya hayatın, tabiatın ibrA.ınına kafa tutarak yabani kalacak; silAhsız, ilimslz, fensiz, Usansız, bir' zenci sürüsü gibi Asya çıOllerine sürülecek ... Yahut asrın teklifine ceyvallah• dlyecekti.k. Bu esnada bir çok kanlı tereddiler tarlhimiz.in acıklı sablfelerini kirletti. Şark, Garbl Istemiyordu. Garbın çok kuvveW, çok faydalı olduğu meydanda olan •askerlik usulü, ordu teşkiliı.tı• bile •gAvurluk· sanılıyor, bunu teklife kalkan hemen parçal.anıyordu. Şark ı:nedeniyeti içinde artık ya.şayama· ya.cağımızı sezen ne kadar vezir kafası uçuruldu. Milletini çok seven en merhametli. en şefkaW bir padişabımız şehit edildi. Sel gibi kanlar aktı.· Nihayet Tanzinıat'çıların yetişebileceği bir muhit teşekkül etti. HAlA Şark xiıedeniyeti Içinde, cilmmet halindea yaşıyorduk'. Devletlmizde, ldaremizde, llmlmlzde, edebiyatımızda usul eski bir sistemin J.l.ham.ı idi, Bu sistem bir cmüstabase• den başka bir şey dek!ldl. Çünldl hayata uyı:nuyordu, canı yoktu. Yaşamış, vaktlni bitirmiş, ölmüştü. Tanzlmat'çılar etrafiarını saran bulırandan şaşırmışlardı. Bu bulıranın mantık(.yle düşü.nıneje başladılar, kendi kendilerine sordular: -Biz Arab'ın silAhını, ilmtni, medeniyetini almazsak yaşayabWr miyiz? - Hayır'? -Oyıe ise
135
ne yapalun? - Hiç durmayalım. Acele edellm.
Garb medenJyetln.i olduA-u gibi kabul edellm. - Haydi çabuk ... Acele lle işe koyuldular. Fakat he.kild vazıyetin kat'lyyen farkmda değildiler. Çünkü hepsi ilmmat sisteminin terblyesi ile yeUşmlşlerdi. -Millet• mefhu.muna akıl erdtremlyorlardı. Onların nazarında •millet, mUllyet• farkı yoktu. ·Din• farkı vardı. Garba bakarken ayrı ayrı
Alman, İngiliz. Fransız, İspanyol, İtalyan ve ila.hlıi... milletlerini göremlyorlar, ·büyük bir Hristiyan ıilemi• karşısmda bulunuyorlardı. Zihniyetierinde Garb Hristlyandı. İsiA.mlar gibi bir •ümmet• halinde ldl. •Milliyet- merhumuna o kadar yabancı idiler ki Tanzlmat'ı ila.n ederken devletin siyaseti naını altında ·bllo1tefrik cins ve mezhep" bir •millet• teşkil edebileceklerine samimlyetle inanıyorlardı. Ornrnet terblyesi aldıkları Için yalnız ·medenJyet•ten anlıyorlar, ·hars•a bir türlü akıl erdlrem.iyorlardı. Hatta., -hars· diye bir şey olduğunu da bllmlyorlardı. Garb medeniyetini ---şekli olarak-almağa başladılar. Garb medeniyet! dalresine -üınınet halinde· girmek istediler. Bir çok clhetler put geliyordu. Garb medeniyetinin en bA.rlz seeiyasi ·mllllyetler, harslar-dı. Tanzlmat'çılar ·harsla milliyeti• bilmedikleri için •dine, llsana, ada.ta, esasatapek ehernrniyet vermlyorlar, en muazzam mılş.kO.lü bir cümle ile, bir kelime lle geçiı;tirmeye çalışıyorlardı. Tesis ettikleri yenı sun'l hayatın yanmda eski sistem hayatı da olduA-u gibi bırakıyorlar. onu tashibe özenm.lyorlardı. Tanzimat •adliye. yapıyor, muhakeme-1 eer'iyelert birakıyor. yeni mektep açıyor, eski medreseleri yine eski uykularında bırakıyordu. Çift müessesell, çift ruhlu. çift zihniyeW bir cemiyet olduk.. Bu •ild111<- ta MeeruUyet'in l..l.A.nına kadar devam etU. Tanzlınat'te.n evvel •ümmet• hayatını sevdJğiıniz için edebiyatımız da tamamıyle dini mahiyette ldl. Muayyen şeldllertnden blr santımetre dışarı çıkınayan bu edeblyatta bütün maz-
munla.rı, lstıarelerl, mecazları, IAfz-ı ma.D.evt ..a.natla.rı hasılı her şeysl. dinden, şeriattan, tasavvuftan. sllzOlüyordu.. Aşk, elem, h1cran. ümit, sevinç, gurur, hüzün, Y.eı.s basma ka.lıp oeldller içinde A.yetlerin yahut hadislerin tedailerl lle edA. olunuyor, hattA. sevgilllerin yllzler1. ka.şla.rı, d1n1 eşyaya, mihraba fllA.n benzetiliyordu.. Bu pek tabll idi. Çünkü edebiyat hayattan. başka bir şey değildi. Siyasi kifayetsl..zlik duyulup Tanzimat temayüller1 uyanırken edebiyattak1, llsandaki kifayetsizllk de görülmeğe başladı. Fakat, siyA.sl tanzımat.çılar edebiya.Ua ll.sa.n meselesini pek kurca.la.mıyorlar, eski ile ikUfa. ediyorlardı. Ta.nzlınat'ın başlarında ünunet edebiyab, tskolastik lisa.n olanca. kuvvetiyle ya.şa.dı. Şairler yine ga.zel, kaside düiüyorlar, diva.nlar vücuda getiriyorlardı. NA.sirler Türkçe bir kellnıe kulla.nma.mak Için bütün dlkk:a.tler1n1 sa.rfediyorla.r, Arapça., Acemce terkiplerle dolu uzun, ra.bıtasız cümleler ya.zma.ğı en büyük bir ma.rtfet sa.yıyorlardı. Eskiden dln1 edeblyabn manzun kısmı ha.riclnde tek tük görülen nisbeten Türkçe nesirler de orta.da.n kayboldu. -iıtm. mm ve kemale ilm 4!im 4ra ıııtm melıilt ve efsa.le a.ldme-t birnisil ve hemtd. de'Vletıt Sa.m.i Paşa. ha.zretlertn.tn hd.me-i belıiga.t a.lıimelertnden reşepa.ş tenezzül ola.n deriire-t t4rif'-t fera.setgüma.•do.n, mlsa.l ola.ra.k, birkaç satır buraya. na.kledelim: · Ka.ta.rat-ı cümbüş ebr-t nüıa.n ve ra.hşa.t cu�tlş-t ba.hr-t umma.n a.dddı. bipıiya.nında.n fer4van merva.rtt ra.hşa.n hanid-i menndn ile na.zrn-ı sapha-i ztkr-t be)l4n. ederim Id ·der bahr-i sine der ma.4nt blrılya.. DerMr-ı. tab' ı l4l sa.hn-i ra.bb4n.iye ve ceva.htr-t halva.t SD.ftye ve zev4htr-t teslimiit-ı zeki)IYe. Sultan. serlr l4mek4n.c4h. Er4ytş bezm-t mama.4lla.h. Darddn.e-i kenz l4ye.z4ll. Nara.ht-ı zaıce l4l-t rev.z4-i setr-i pünGy mazehher ve merkdd cennet-al mev4. Mua.tta.rla.nnın h4tebe-t a.r�-ı a.rd;)ltş ub/4la.rvıa n.e�r ve n.is4r ile iltth4r B)llertm ki her clürrtyetin. nutk-ı kertme-i clürre-t derc-t deh4:n. lve ma.yan:tUa-aı hiıveJ
ve her 14fz-ı TnUGCcez nem4-t res414t sım-ı gılher-t yehtci-t (hin-t hüveı ve yuhühıJdtr ...•
Ölmek üzere buluna.ıı bir tarzın son günlertDi yaşarken nasıl ifratla. şlddetlendı.tlne bu parça en güzel bir misa.ldlr.
Tıu:ızima.t hareketi esasındaki edebiyat Aleminde, Garbe gözleriııi hiç kaçırmayan şalrler, nı\sirler yaıuııda. Şinasi ile arkadaşlan da. vard.l. Avrupa ile temas et.nıek buııla.nn ruhla.rı.nda.k.l edebiyat telAl<klslnl bir dereceye kadar değiştlrmişU. Gazelle, kasldeyle edebiyat ola.ma.yacakı.nı anladılar. Fakat, oıılar da. Garb medeniyetinin hakikatını göremeyen siyasi taıızimatçılar gibi Garb edebiyatının ha.k.lka.tlnl göremiyorlardı. Garb edebiyatında en bArlz seeiye •llsa.nın tabllliği" Idi. Garbte ls kolastik edebiyattan sonra. başlayan •klasik• tarzın llsanı halk llsanı idi. İslmler, sıfa.tlar, fllller, edatlar hep halkın konuşurken kullandığı şeylerdl. Kitabi unsurlar de�ildi. Üship kellmelerde, tAbirlerde değil, mll.nlı.da, cümlelerin lptlda.lllğinde. ifadenin hAiz olduğu ha.yA.lde araıııyordu. Harsla. medell1yetin farklı şeyler olduğunu göremeyen siyAsi Taıızl.m.atçılar gibi Şlııasl de, arkadaşları da. tabii llsanla Iskolastik llsanın farkını sezemedller. İskolasUk edebiyat llsanının Tı:irkçe, konuşulan tabii Türkçayi de •patoua• sandılar. İskolastlk edebiyatın kitabi unsurları ile Avrupa.! yazılar yazmaya. kalktılar. • Ümmet• zlhniyetlııden kurtula.mıyorlardı. Ommet devrinde edeblyatla. llsa.ıı tel4kklsl a.şağı yukan şundan ibarettl:
Sühd.n oldur ht ola. ciy.et-t hllbrci-i sılhdn
Ya.zıla safha-i ica.zda il4-yı Bılhdn.
Şiir oldur hi cinın halbine basan gtbi
Nefhd-i rılh-ı emin eyle Uh4-i sılhdn.
Eyleye şa.şa4-i fikret-t m4ned-i kelım
Ceyb-t mcn4da rulmuneydt beym-i sıl#ıd.n.
Dem isa gibi enf4B-• hayat sfz4sı
· lde btr nutk-• revcin bahştyle thyci-yı sılh4n. Fcirisl ve arablden iki şehb4l ister
Tci kt pervaz-ı bulend eyleye anka-t Bılhdn:
Ta:z.mlnatçı şairler bir tılrlü bu tel.A.kklyt bıra.kamıyorlardı. Evet. Avrupa medenJyetı lAzımdı. Bunda slyasetçUerle m-üttefl.kWer. Ziya Pa.şıı.:
İster isen a.nl<ımak cth.4nı
Ö�rerım.elt Avrupcı lis4nı
Etmf.ş orcıdcı fılnlln terakkı
TcıhsUden eyleme tevcıkkt
BUinek gerek ondaki fılnünu.
Terkeyle taa.ssu.b-u. cünılnu
Ansoz kf.şt tam 1cıtr olmaz
Bir ktmse ıtscınlcı k4ftr olmcız
Sende var tse eğer h4mtyyet
Tcıhstıtne eyle scırl-• hi.m.met
Kıl teresme cınlcın dy4de
T4 mUZetin ede tsttfcıde
naslhati.D.1 verdiği halde Garb edebiyatındaki llsanın ta.b� gOrılp uyanam.ıyordu. Konuşulan llsana ·Türkçe•, yazılan iskolastik llsana •Osınanlıca• diyordu. Türkçe, Arapça, Acemce kelimelerin, harflerin karışmasından hasü olan eun'i iskolastık lleanı şOyle ınethediyordu'
Türki dil ol tdt yekt4
Ettt 4nı f4nsı dübcld
Hem öyle Yak'In lkt gevher
Güya ki kar.,tı 1t'r ve 1eker
Yahut tki bahr tıtrn ve trlan
Bl.rleştt bera.ber oldu. u.m.m4n
Yok ılç deniz oldu.lcır fer4h4n
Andcın çıktı bU: bcıhr-t d.zaln
Zira. cırcıb& ltsa.nla evvel oırnu., idi f4nst mııkernmel
Osmanlı ltscuıı bu ltse&ndır
Ftkr tıe ne bcıhr-t bigtr4ndır
Osmanlı ıtsanını bilen z4t
Bir binadır kt h4.zır al4t
Bir kcıç türlü. edata n4tl
Bir kGç nev'ı tnkıl4ba kClbil
Tauziınat'tan sonra hayat biraz değişti. Ama edebiyat llsanı aynı kaldı. Garb edebiyatının bazı nevilerini edebiyatıınıza geçinneye ça.I.uıan Keı:nal bey. Hantld bey, Ekrem bey •llsa.n• telAkkisinde bpkı Ha.nı.bat'm başıııda.ki Ziya. Paşa gibi Idiler. Tabii bir llsan olduğunu akıllarına bile getirmiyorlar, din.i edeblyatçılann beğennıectikleri yeni şekillerde yine terkip düznıeye devaı:n ediyorlardı. Fikirleri Garb edeblyabndan mülhemdi. Llsanları Şarkın eski din.i llsanıydı. Onların talebesi olan ·Edebiyat-ı Cedide- erkanı da bu lskolastik llsanı bırakmadılar. Arapça, Acemce terklplerle karışmış aliıcah, · sun'i bir lisania yazdılar. Meşrutiyet'ten sonra, ·Edebiyat-ı Cedlde•niıı. muini olan •Fecr-i Ati· gençleri, iskolasUk edebiyatııı Jisanı lle aruzunu yaşatmak için a.sabi bir haı:nle gösterdiler. Fakat, m.uvaffak olamadılar. Çünkü iskolastik edebiyat gibi iskolasti.k lisan da., lskolastik aruz da zeval bulnıağa mahkılmdul
Tanzlınat'tan sonra iskolastik edeblyabn hayab bir •artakahş - survivance•dan· ibaretti. Şe' niyete uymadığı her gün göze .çarpıyordu. Arta kalaniarııı faaliyetine rağmen eski şekiller tinutuluyor, Garb edebiyatının nevileri doğııyordu. Hal, mazi ile çatıştı. MA.zlnln mllsır müdatlieri geldi geçti. Gözler Garb medeniyetindaki hars farkını göremed!ğt Için tabU lisanla lskolastik llsanın farkını da göremiyordu. Tanzimatçılar nasıl harssız bir medeniyet· yapmaA"a kalkıyorlarsa edipler de tabii llsansız bir •asri edebiyat• yapmaya çabalıyorlar, •millet• mefhumu ile •üı:nmet• mefhumunu birbirinden ayıram.ıyorlardı. Nihayet,
Sdy eyle ulüma. muhdUn4ne
Ezcüm.le bedt Ue bey4na
Ştir-i Araba tevessıll eyle
Nalıv-ü lüg4ta tevaggul eyle
diyen, terkipleri, terelleri yazan Ziya. Paşa. haldka.ti sezdi. Ba.kb ki Tanzl.ma.tçıla.ruı Osm.anlı mllleti dedikleri halk Türklerden ibaret... Ruın yine Rum.. Ermeni yine Ermeni. Sırp Sırp, AInavut .Axna.vut ... Eskl görüş birden bire deAtşti. Eskiden, yani ınilleti üm.met sandığı za.ma.n •Avrupa. muka.llltliğlne• bücum ederken,
Ah.zeyle sanayi u uıamıuı.
Terfa eyle zemdytln-ıl rılsü.mıuı.
Tuhlit ile usıı.nı unutma
MtUiyetinl hAMr tutma
Suir akvama meyU akma.z
Kıpti mptiUğtn.i bıi"CJkm.az
Andan. alça.k gerefa hi m4ye
MUityetin. etmeye vilıdye diyordu. O vakit Ara.bı, Acemi taklidJ mübah, hattA. faydalı görüyordu. Sonra bu, kitaptan öğrenilen iskolastl.k Usa.n.ı.n düşmanı oldu. İşitilmeyen sa.mlml sesiyle haykırdı, Fakat a.rta.. kalanlan nebati uykularından uyandıra.nıa.dı,
Şiir, her laavimde tabtıdir, diyordu.. Rü.y-i arzda. n.e laadar milel ve a.hvum gelmiş tse, cılmlesin.in. laen.din.e mahsus ştirleri vardı. Osma.n.lııa.n.n a.caba şiiri n.edir? Necati ve Bahi ve Nef'i dtvan.l<i.rda görclılgılmılz bahr-i remil ve hezeçten. muhdes ha.sa.it ve ga.za.liya.t ve Juta.a.t ve mesn.evty4t rn.ıdl.r? Yoksa. laoca. Itrı gibi musthişin4s4n.•n. rubt-• malaomut eyledthleri Nedtln ve Vasd şarhda.rı mıdır? Ha.yırl Bwılann. hiçbiri Osmanlı şüri degildir: ztnı, görülür hi bu n.a..zımı:arcta Osm.anlı. şairleri şuard-t :Jra.n.'a ve iranııı:ar da A ra.plara. tahlit ile melez bir şey ya.pmoşlaniır. Ve bu taklit yalrıı.z ılslüp-ı n.a.zmc degu, belki en.dr ile m.a.4rı.t:Ye bile sirdyet ederefa b&ztln şuar4-t esl4f ed4-yı rıa.zm ve ifa.dede huyal4t ve m.a4rıide Arap ve Acemce münıki1n mertebe talaUde sd.'y etmeği ma.ariften. a.ddetmişıer ve •acaba b&ztln mensup oıctuDıunuz milletin. ıtsan.ı ve şiiri va.r rn.ıci&,r? Ve bunu LSlah faobil m.tdtr?•. Asla. �>unısı.nı m:lll4haza. etmemlşlerdir.
Yukanda Sam! Paşa'dan kuçQ.k bir numunesini gösterdiğirniz lskolasUk neslr için de aynı şiddeti gösteriyor, diyordu ki' • ... bir masla
hat tfade ederken bedı ve bey4n fenteri kcınştı· nlaralı tbraz·ı belagat tç!n öyle mü.,evveş ve mütenab·ül izafdt ifadeler yazmışlardır lıt, kamıls ve ferheng beraber olmadıkça ve btr adam fenn-i maant ve adab-ı Arap'da kemal-i maharett olduktan. sonra adeta btr ders mütaıda eder gibi bir çalı zamanlar sarl-ı zth!n etmecUkçe mdndsına tstthraca mulıtecttr olamaz/•
Ziya Paşa Avrupa'da tabü lisa.nı.n yazıldıkını gOrmüştu. Avrupa'da herkes kendini zorlamadan, IıUurdı söyler gibi kolaylıkla yazıverlyordu. Konuşulmayan Llı.tince mAbetlerde, doi.rillfünılnla.rda kalnııştı. Halk llsanı en yüksek şiirlerin Aleti, en derin tahassüslerln tercümanı oluyordu. Mademki Garb medeniyetini alacaktık, Garbin bu milli tarzını da almaya mecburdul<. Bu, mılbreı:n bir mecburlyetU. Garb medeniyetinin esası olan •m.llliyet• umdeslni nasıl siyasetçUer gOrememişlcrse edi bler de bu tabil lisan mecburiyetlni göreı:niyorlar, fakat tazyiklıı.l hJssediyorlardı. Tanzimat'la demokrat bir millet oluyorduk. Ayanla reaya bir oluyordu. Herkes miisavi ldl. Herkes halktaııdı. İskolasUk divan edebiyatının artık hayatta bir rolü yoktu. Matbuat, gazeteler herkes içindi. Matbaalar herkes için kitap basıyordu. Usan da herkesin llsanı olması icabediyordu. Halbuki bu lcaba ratmen lskolastik lisaıı yine yaşıyordu. Ziya Paşa, işte buna isyan etti. Asıl sanatı bu eski ll.sa.n, bu eski edeblyatken, sanatında kendisi bir ustad iken sezdiğl hakikatı saklamad" •Vah bize! Yazık bizel• diye haykırdı: bu hale göre bizim millet de tabü hal üzre ne şiir ne de Inşa var demek olurl Hayır, bl.zlm tabU şiir ve lnşaı:nız taşra halkı ile İstanbul. ahallsinin avAını beyninde bAlA durmaktadır; bizim eilrlı:niz hani eatrlerln nt\mevzun diye bepnınediklerl avt\m earkıları ve taeralar-
da. çöAılr şairlerı e.raamda. ·deytş• ve •üçleme• ve •ka.ya.ba.şı• tAbir olunan nazımla.ndır. Ve blziın tabıı iı:ışa.mız Müterclm-i Kamıls'un ittihaz ettiği elve-i kita.bettir. VlLkıa bu nazım ve bu kitap matlup olan derecede bella ve tumturaklı görünmez ise de, ümmet-i Osman!yye llerled!A1 sırada. bunlara. rağbet edilmedi.A1J:ıden, oldukları halde ka.lınışla.r, büyümem..işlerdlr. Hele bir kere ra.ğbet o clhete dönsün, az va.ldt içinde ne şairler, ne kA-tipler yetişir ki a.kılla.ra hayret verir. Velhasıl şUr-i tabii odur ki şair cüz'i bir müla.ba.za. üzerine kalemi eline alıp lrtica.len kırk elli beylt mazmedebil.mell; kita.bet-1 milllye odur ki ·ell kalem tutan zihnindeki muradını iyi kötü kağıt üstüne koyrnalı. Şimdiki şiir ve iı:ışada ise tertib-I ma.Anl ile beraber teşldl ve tertib-i elfaz derdi zlhni Işgal etmekle, ne şllrde, ne de neslrde usul-i lrtical mümkündür. Her milletin şairleri, hattA çöAılr şe.irlerlmiz. beda.beten bir çok şiirler söylerler. Biz ise beş be:ıdtll bir gazeli dokuz ayda doğurur gibi söyleriz. Sair milletlerde küberıl. ve hattA musannifler bizzat eline kalem alıp mektup ve tellfat ya.zmaziar. Belki yanlarındaki ka.tlpleriı:ıe ağızdan söylerler. Onlar da yazarlar. Nitekim. bizde dahi köy ağaları lmamlara. söyleyip yazdırırlar. Bu sebepten gerek muhabera.t ve gerekse telifat onlarda. sür'a.Ui ve suhuletll olur. ADla biz bir mektup yazdığım.ızda. bir 1k1 kere tesviye ve tebytz etmedikçe istediğimiz gibi ola.madı,tı.ndan, hem me.ha.berelertın1zde teenni ve bata.et ve hem de lfadelertmizde noksan ve reka.ket bulunur. Bu fenalığı daf Için tabiata ittlba. etmelll
Ziya Paşa., duyduklarını bOyle sOylarken Cevdet Paşa. da sistemsiz bir tarzda lfadesln1 Türkçeye ya.klaşbrıyor, Acem a.ruzuııun bizim olmadJ#uu, bizim. aruzumuzun hece veziı:ılert old�u ilmi bir llaanla isba.t ediyordu. Ha.rsı Ihmal eden, Avrupa medeniyetiı:ıin esasatma iltlfat gOstıermeyed Te.nZimat'm hayatımızda. husu-
le geUrdiği •ik1llk• sayesi.D.d.e •edebiyattaki arta kalış• pek kuvvelllyd.i. Kimse eski kitap Jis&D.l.Ddan ayrıla.mıyordu. Ziya Paşa gibi ayrılmak Ihtiyacını geç duyanlar bile bunun nasıl olabileceğini kendlleri.D.den sonra gelenlere gösleremiyorlardı. Mualllın Nacl'ler, diğer teceddüt taraftarları lskolasllk lls&D.l.D dışına çı.k.amadılar. Haberleri olmadan bazan tabii J.J.sanla yazıyorlard.J. Mesela, Öm.er·ın ÇocukLuğu gibi... Fakat sanat gösterrneğe kalkışınca yine torkipiere sanlıyorlard.J. ·Edebiyat-ı Cedide• Garbtan nazıın nevilerini. hikaye, roman, mensur şllr tarzlarını aldı. Anuna, Şinası Ue arkadaşları gibi tabii llsanı kavrayamadı. Flkret, Cenab, Halld Ziya, Rauf ... hep iskolast.ik llsanla yazdılar.
Fikret, Servet-i fünün"a yazdığı edebi mu
sahebelerde tasfiyecilere, ·herkes Için edebiyat• Isteyenlere karşı koyuyor, Hüseyin Da.ntş beyin onda biri Türkçe olarak yazd� •Nevtı.-1 Ha.rir·l m.ethed.iyordu. Halid Ziya bey, Servet-ı fünün'da, sadelikten bahsederken •Acaba buna im.kim. var mıdır?· diyordu. Bununla beraber gazetelerin, kitapların lisanı hlssolunmaz derecede yavaş yavaş sadeleşti. See! sevdası· gibi •torkip•, •V&sf-ı terkibl• inhlmakl de zayıfladı. Sadeilk careyanı azimsiz bir Iddia gibi bir görünüyor, bir kayboluyordu. •Edebiyat-ı Cedlde· muzafferiyat günlerinde bu careyanı bütün bütün boğdu. Flkret, Cenab öyle mısralar yazd.Jlar ki Içinde bir kellm.e Türkçe · yoktu. Kamüstan duyulmamış, gayrI menüs kelime çıkarmak yeniilk sanılıyordu. Flkret, kimsenin manasını bllm.edlğl Arabl Farisi kelimeleri kullanmakta husus! bir zevk duyuyordu. İşte bu, lskoı8stlk Usanın içi.D. lçi.D. devam.ı demekU. Vakıa lskolastlk edebiyatın şekilleri, hayalleri sönmüştü. Fakat, llsanı duruyordu. Bu llsan milliyet oereyanına, milli edebiyat cereyanına kadar yaşadı. Bugün, onu kullanan ancak bir kaQ •arlakalan-survivant-dan Ibarettir. Tek4.mül kanuniarına ta.bl yaşayan bir cemtyette mA.-
z1y1 lbda etmek m.Oıııkıl.ıı d.eltlldJr. M1l11 edebiyat careyanından sonra iskolaatık l.lsa.n.ı hayata tekrar iade etme� çalışan a.rtakaJenlpr da ınutlaka m.eyıls ola.ca.kl&rd.ır,
Gelecek uıakalem.izd.e •1skolaat1k l.l.sa.n.la tabii
J.isaiı arasındald başlıca -farkla.r·ı g6stereceA1z.
Talim ve Terbiye Cemiyeti Mecmuası. c. 11. sev•: 4 Şubat 1335/1919
2
İıılr.olaatik LiııBDla TabU Liııaıı Arasmda Başlıca Farklar
I 'senımızın tabiabnda gayet garip bir m..Qvazenesizl1k: vardır. Ed.eblyat ta.rih1ın1zd.e .bu hal bw-lz bir surette göze çarpar. En sad.e. en tabii cümlelarin yanında en sun'l, en m.ul;lA.k: ibareleri görQrsünılz. Biri kalkar, hemen konuşulan llsan sıuıılacak derecede sade yazar. Onda.D. sonra tekrar blrislne rast gellrslnlz. Sa.nkl TOrk deltlldJr. O kadar TOrkçe yazınamağa gayret etmiştir.
Eski divan edeblyabndan tabii llsana birkaç mJsal getlrellm: Vcır bi.r .zam.cın. ki. n4zcı peş&man eder seni
Ben. ıim.di. söylemem. o zcım.arı. söylerim. scırı.cı
Es' ad. Pcııcı Cefcııcırırı. bana bUdl.m. vefa im.i.f ey dost Bu filarl ki.m. .ben. ederatn. h.cıtcı etmı, ey (dost Sultcırı. Cem. Fi.rkcıtcı düştil go5rı.ıll derd-a bel4ycı can verir Ccırı.ırıa. k4r em �bet 4firlcıycı can verir Rcıhm.et oı tışılfte v'u ıeydcıycı kım. dild4rdcırı. Bır g�z ucı.ıylcı ırcılatcırı. m.erh.cıbaycı can verir T�be emm. der un.ı, lsh41a dUber sevrneye Hfl; � farı.n halokı muscıff4ycı can verir Ishale
Kıl rnecli.st 4mdde ne derlerse desinler Iç d.Uber tıe b4cle ne derlerse elesinler Alemde nedir fa.rkı. bana. rneth tıe .zemmtrı Sa(/ o&surı ehtbb4 da.""' derlerse elesinler Iç b4cleyt gülşend.e ne derlerse clestrıler Alemde serı el)lerı de ne derlerse elesinler Leyl4 Hanım Cihan. içirıcle murddım rıe i.se verdi ka.z4 Hernan a.lma.dığım trı.tilıaa.m lıalmıştır N abi
Ya Rob meclet et clerdtme elerınanımı g&ter Ya c4n.urn al y4 bcın.a c4n.arıurıı göster
L4
Çoktur eğerçi clerd-ü beldsı muhabbetırı Amma. ne çare elele değil ihtiya.runız
Buht
Yıkıldı hatırun, gorılüm harap oldu, o gül lbtlmez Yirıe cevretmek ıster, ta.zedir, hatır görıul i bilmez Au Müverrlh
Hant ol gül gillerek geldi{# elemler şimdi Ağla.rım al<lurıa. geldUu;e giliU,stüklerimi.z Ma.hir Ba.ba
Serıt sevdiğimi. c4n.ım sa.n.a i.zh4r edemez Değme derd tle gıln4hın. klşt tkrcır edemez Ya.hycı . Bey
Btr efen.dt yolla ki �ka.. va.rayun. Serı dururtum ben. kime ya.lva.ra.yurı Ziya. PQ#a.
Bıncııer be.zm.tnde s41U bir acep n4m. fl!Yisdim Mescidtn ka.ndiUrıt meyhaneys c4rn syledim Sultan Sılley171(111.-ı Kanuni
Ycznm. gece geldi ytns yanm. f1&Cs guti. Om.rılm. bt!erıtem. ktm nice geldi nice gitti Em. ri
Beni candan usandırdı cefadalı. yar usanma.z lm.ı Falekler yandı 4hımda.n muradım ,sm."i lyannıa.z ..... DeğiJcıtm. ben S<ın4 mGil sen ettin aklımı z4U Ba.nG t4"n eyleyen <ışık seni g6rse utanrna.z tm•
Fu.zuıı
Kendi. derdim. kcr. iltn derdtne aı:llar lgezerim. Ulenin d4ğı. gıllıln 4teli yandırdı betu
Nevres-ı Kadim.
Görmeden kim.se 14ttfeyle ço.lup g6nlüm.ü. /y4r Saklanı&� zıllfüne dılnyayı arattırdı beni V4sı.f
Divan �airleri.D.U:ı eserlerlııde bOyle bir çok tabii Usa.nla. yazılmış beyitiere. m.ısral.ara. hattA gazellere rast gelirlz. Fakat bu sadelik onda tki nJsbeti.DdedJr. Sa.miml oldukları zama.n Türkçe yazarlar. San"ata. şairlilre kalkınca hemen lisanlarmı deiiştlrirler. MuA:IAk terkiplerle adeta bir na.kış yapmaya kalka.rlar. Divan edebiyatının gayritabii Uiıanıııa da bir kaç misal getirell.m:
Ey p&y-i perıdl. d4rnınB kaydi n4m-u neng.
T4 kt hevG-yı m.efg4le-yt dehri bklrenQ . B41d
Dan ve/.h.eyledt beni. bi ,ı:ıh-• ıehlevend Kf.m çerm-t s�r idi ntg4h-• fastınpesend Ruhsa.r• ılzre ztllfün edilp deste deste bend Her t4nn effi c4n-ı clUe hal.ka.-ı lwmend Nazim
Merhaba. B)l c4m-• mln8-yı mey-t y41ıut renlı Dtırt gelsin senden öı)rensün stpehr-ı bıldreng Merhaba. B)l ya.dig4r-ı m.ecıts-ı devran-ı Cem Ab-ı rtıy-ı devlet-ı Cem,ıt-ı ô.ytn peşenlı Merhaba. ey 1a.hid-ı tıret-ı sa.ra.-yı me)ltnde Duhter-ı pırt muga.n hem,lre-t s41ıi-t 1enin Sensin ol �hu rev4n mürde-i enduh-ı gam Sana. nisbet çeşme-i 4b-ı hazr-ı aynı şireng Nef'l
Ey nih<ıl-t sernen-ı lulsn-t hır4mında. n4.z Vey üua.r-ı gül-ı nesrın hez.ô.r ehl-t niyaz Vasıf
Me(/er bir suph lıf.m bu z41-t gerdün Stpehrtn dcinıuıa. lıı.lmırtı pü.rhtın
Sedre idi rı.Lh<ıl o bô.(/a. yelıser Bir Mm ert/ı anda ça.rh·• a.hza.r Sersız-ı gily4h-ı 6mr-ı c4vtd Şebnemleri necm-ı gonca.yı hurşl.d Bir lıa.lzem-i. nur-ı serh-ı gilUi.z.ô.r Lil'lü;ı.'Ü hoşab-ı ld.'ıt 1ehvd.r Ra.hfında. çır41)-ı n.ılr-ı tenzil Perş-ü çf.men dnda. bdl-i Cf.brtı Sebbtıla.rı ,şebçıraj)-ı ım4n. Gülberiı-i ha.z4n...ı cevher-ı cd.n. Zerriniert ba.hrilk4-t kıyrnet Nerglslert y4dig4r-ı Cennet Merth idi p4stp4n,-ı best4n Ay çiçeği ancla. bedrt t4ba.n Ahi
BUbzuten aJı.ed ve le U4he ıl141W Bt fadl-• zat-• Jlaenm ve sı.f4t-ı hayy-• vectad Bıhakk-• Larn-t �v-u bUıltfu nem-• g�ur Kt tn.s-a cine odur milltecu etern-t mev·ucı Bl<ıcebe vaııa• aten laehf-a garibe-t ce re Ls Becta g4dclD.ri-t ma.zıam lussa-• <Jhctılct BUrıkty4d-• zeptı.-a blh41a b&sefmg4h Btttl4-y. Haııı ve ba4teş-t Nemrad Blhusf-• milverred eshab-• res Mk-t yesr Blva.k&dt-• ula4Gb h4cc4re-t I'TI47U:ad Bl<zzzt maık.-t saıeyman ve h4ftn4t-• ceyy4d Bıı:sttm.a.-• tuyur ve yenfaha.-t Davuct Bık.Gıtr-t şah-• resaletpenah şah-• resl Ki _zaı.ıt.r bu mez4y4-y• camleeten maksud Sabit
Bence ştmşir o btr dilber-t iıryandır kim Oldu humy4zekeş hazret-i pehlü.sl bln4m Ey clhan cıaveri cem hıyl-u feridun mevkep Şah-• hurştcı-t Um-t husreva efl41d Hayyam Cevrı
İşte iskolaatik lisan... İçinde hemen Tılrkçe yok gibll Divan edebiy&b içinde bu lisanl& ta.bU llsanı k&rşıla.ştıra.ca.k olursa.k &.rala.rmda.ki fa.rkı
görm.emek lmkAnsızdır.a
KonUşuıa,n ta.bll lls&nd& h&lkın -Avıunın demiyorum-mA.nAaını bilmedJti 16.fızla.r. Arapça. Acemce terkip ka.ldeleri ecnebl edatlar yoktur. İskol&atik lisa.ııda. ise şa.lr bir kelimenin Tılrkçesini s6ylemey1 iktida.rsızlık &ddeder. Her şeyin AraPÇa ya.but Acemcesini ya.zm&y& çalışır. lteza.l.lk Arapça; Acemce sarf ve na.bv ka.ldeleriyle beya.nına, bir tumturak verir. Fa.ka.t ta.bll lisan çok kuvvetli oldu� lçiD divan şa.lrlerlnin teh&lilkü.ne rağmen yine iskolaatık lis&n& hill'lll
etmiştir. ED muklak yazan birdenbire sadeleşiverir. Yahut en sade, en tabU yazan birdenbire Acemceye yahut Arapçaya başlar. Sultan Murad-ı Sll.lls gibi:
Elbette bu hatimden o y4ri.n haberi var
Etkatbt m>natloalb Uetkatbt sebltd ...
•Ümmet• sistemı Içinde yaşarken Ilim, edebiyat. herşey medresenin malı ldl. Kitaplar, lügatlar. beyanlar Arapça ldl. Aceın edebiyatı ônumılzde klasik bir modeldi. Tabii llsan, tabii, yani miW edebiyat ihmal olunuyor, satıra geçlrllmiyordu. Medrese ilmiyle yetişen divan şairleri halkın m&niı.sını anlamadıA-ı Arapçalı, Acemcell terkipler yazarlarken Türkiye'deki Türkler yine bu günkü gibi Türkçe konuşuyorlardı. Saz şairleri divan şairlerinden daha çoktu. Anadolu'yu, ser· hadleri dolaşıyorlardı. Türküler. manller, masallar, destanlar halk arasında devam ediyor, mil· ll edebiyat şifahi bir tarzda olanca kuvvetiyle yaşıyordu: fakat divan bir kıymet vermed�l Için ancak tekkalerde kendine bir kütüphane bulabildi. Memlekette dtvanın bepndil;l. lskolastik lisanla halkın dıkı tçln bir konuşf:ukıl tabii -müvazenesizllk llsan beraber yaşa· husüle geldi. o · ivan şairi bazan kendini unuttu, Türkçe yazdı. Saz şalrl de bazan ôzendi. Divan edebiyatının ıstılahlarından, kllşelerlnden alınaya kalktı. Dlvanda birisi zuhur etti. Epeyce sade yazdı. Kendinden yüzlerce sene sonra gelen ikinci bir şair sadel..lk1 aciz saydı. Llsanı bütün bütün muklaklaştırdı. Lisanımızın zaman geçtikçe ·sadelike dotru• gittikini zannetmek büyük bir hatadır. Her vakit sade yazanlar bulunmuş. Fakat sonradan muktAk yazanlar eskiden gelenleri fersah fersah geride bıraknuşlardır. Buna misal olarak Ned.iın'in SAHAYIFÜL-AHBAR tercümesini hatırlıya.lım. Ne kadar sadedir. Ne kadar tabU Ifsana yakındır. Sonra ·bir de KAm.U. Paşa'nın ·TelemAk· tercQmeslne 'bakalım. O ne muA"lAk
eeydJrt Daha a.ea.tııa.ra b:ı.ell.m.. Mualllın Na.ci'Db:ı. nesrl ha.kl.katen sade Idi. • Terklpl.erl. san'at diye yapmıyor; medrese t;abstıtnin v� btr aa.lka ile klJşe gibi kullanıyordu. -Omerin Çocukluğu-, vaktine göre en t,emlz. en sad.,., en Türkçe yazılmış bir eserdir. Sonra. Süleyman Nazif'e, Ha.lit Zlya"ya. Cenab Şahabettln'e bakınız. DebşetU bir lrtica' ... El;er 11-nımız sade� dotr"u git· seydi bu üstadların nesrl Mualliın Nacl'ninkln� den daha Türkçe olması lcabedlyordu. lskolastU< llsanla tabıı llsan divan edebiyatında blrblrb:ı.e tedahül etmiş, bugüne kadar devarn eden bir müvazeneslzllk husule getlrm.lştlr. · Bu müvazeneslz11A1 sezenler -meselA Ziya Paşa gibi-Türkçenin sade yazılına.gını lstlyorlar. fakat Istedikleri şeye bir hudut çlzemiyorlardı. -Sade yazmak arzusu• kAfi de�dl. Çünkü her devirde Türkçe bazı mUharrtrler tarafından sade yaz.ılmışb. Koca sekban başı, Koç! bey, zaınanlarında Adeta sadellA"in aksAsma varmışlardı. IAk.ln hareketleri •münferit- idi. aütün lisana tesir edemedi. Kendllerb:ı.den yüzlerce sene sonra. gelenler Veysllere. Nergisilere rahmet okuttular. Evet en son şairlertınlzden Tevfik Flkret' in bile ·Balkıçılar•. -Hasanın Gazılsı• gibi bir 1k1 parçası lstlsna edilirse· llsa.nı, tabU llsandan ne kadar uzaktır,
Bu c4m.G Mb-ı reb&ide bir ten-ı şirin ten.-i ha.yot4ru
BtrehruJ sddü sem&n. btrehruJ selku serin birehruJ ser t4 po4 Hele en son eseri olan Halilla'un Defteri'nde tabil .llsan büsbütün IflAs ebnletır. Halkın, mAnAsını kamuaa bakmadan bilmediği ecnebl kell� melerle Arapça. Acemoe terkipler kullanmak meraklısı olan bu şalrlmlz keyf Için bir de ·ŞERMİN· yazmıştır, ki llsanı Itibariyle belkl yüzlerce sene ölmez. O kadar Türk...,.tir. Hasılı, Iskolaatık l1san sun'l bir eeydi. Fakat kendisine verilen kıymet. Q.mmet · teşkilAtının llil
kuvveti onu tabii IlaaDa hAkim kıhyordu. Bu, Ta.ıızimat'tan sonra da •devam ettl. Ama a.rbk cemiyetin hayat telllkkisiDe u:ınnuyordu. Bir 8"ÜJl göçece,ı şüpheslzdl. Ga.rbı.n edebiyat nevllert bize de giriyor, tercO.melertn za.rurl icabı olarak konuşulan tabii llsan satırla.ra geçmeye başlıyordu. İskolastlk llsanı.n gayri tab�. hayata, hakikata uygwısuzlugunu gören ŞemsettlD Sami bey de tabU llsana avdet lçiıı ilmi tavsiyelerde bulunuyor, lA.kJ..n bir türlü bunun nasıl kar bU olablleceaınt söylemiyordu. Sonra Alınaıı, Macar llsanlannııı tekAmülünü yanlış aniayan bir takım •tasfiyecller• zuhur etti.
Bunlar haklkaten müthiştiler. Ham hayaller1ıı.i.n dehşet! herkesi güldQrdü. Fikirleri ll.me, şe'niyete son derece l!luhallftl.
Diyorlardı ki: -Yazdıkımız lisan Türkçe dek!l. Artık Türkçe yazalımi Llsanımızda ne kadar Arapça, Acemce kelime varsa çıkarıp atalım. Yerlerine asıl ltıbariyle Türkçe kelimeler koyalı.m.
Tanzilllatçıla.r, Edebiyat-ı Ced.ldecller nasıl iskolastik llsa.nı Türkçe, konuşulan llsanı •Patoua• zannedlyorlarsa, tasfiyeciler de konuşulan llsanı bozuk, fakat tasfiye neticesinde meydana gelecek •Cezlr itibartyle hemciDs• llsanı haUs Türkçe farzedlyorlardı.
İkincüerin hatası birlncllertnkiııden daha &kırdı. Bu tasfiyeeller bUınlyorlardı ki dünyada ka.rışmamış bir •ırk• olmadığı gibi bir •llsan• da yoktur. Arapçaya, İbranice, Acemce; Acemceye, Arapça, Türkçe, Hintçe karışmıştır. İng!Uzcedeki keıınielertn yarısı Fra.nsızcadır. Fransızcada yüzde yetmiş miktarında LAtinceden geçme kelimeler doludur. Yunan llsanı hemen bütün Avrupa llsaniarına hulül etmıştır. Bizim llsanımıza da Arapçadan, Acemceden bir çok kelimeler geçm!.etl. ·Ka.lb, Ateş, Allah. Mariz, Millet. Devlet ve Uh ... • gtbl. Konuet;uA'umu:.: Usanda yaşayan bu kelimeler en halis Türkçe-
den daha halis TQrkça idt. Tasfiyeeller bunu g6rem1yorl&rdı, •YOrek, Öd, Çal&b, Sayru. Buduıı. İl ve llh.• gibi bu ca.nJı lıUı.zla.ruı oezren TQrkçe mu.kabllierlııi buluyorl&rdı. Meydana getınnek istecUkleri lisa.n, lskolastlk llsandan daha kOtü, daha. sun'l, daha mAnA.sızıtı. Edebiyat jUnmesin.l.n lstıhza.sı ka.r-Qısında ham hayallerlDl lzha.ra. devam edemedller. Nihayet sustular. Meydanda.ı:ı kayboldular. lskola.stlk l1sa.n.ııı sun'�e tahammül edem1yen dl� bir zQınre daha. va.rd.J.., •Yeni lisa.ncılar. •
Bunlar . llsa.niyat llm1n1n şu mQtea.rlfelerlne gOz yumına.dıla,r,
ıl Her ll.sa.n. bir ll.sa.ndır. Oç Usandan mılrekkap bir lisa.n olamaz. 2l Bir Usandan dJAer llsana kallmaler geçeblllr. Fakat g� l1sa.n.ııı bılnyeslne uyarak biraz tebeddıll eder. Bıtr Usandan diger l.l.sa.na. sa.rl, na.hıv kıUdasl geçemez. 3l Her milletin tabU l1sa.nı •halihazırda• konuşt;uA-u llsandırl Yoksa sa.n'at izh&n Için başka. bir mllletl ta.kliden vılcuda ge� sun '1 lisa.n, yahut a.sırla.rc:a. evvel konuştuA-u t.a.rlııı Usa.n de· �--·
Yeni Usancıla.rca. halkın konuştuA-u lisan, tabU lisa.ndı. Halk içindeki muhtellf sını.fla.rın llsa.nı, yani kelimeleri mQşterektl. Yalıuz ·Beyan• değişlyordu. •Taş, Toprak, �aç. Deniz ve llh ... • kOylQnıln, şehlrllniıı, klba.rın, zenginin, fa.klrin Allmln, ca.hllln, Ava.m.ın, hassın llsanında aynı ldl. Ye.lnı.z her sınıf halk fikirlerini aynı kellmelerle, başka. başka. •tarz-larda edA' ediyorlardı. Sınıfları.tı. arasındaki fark ·BSyan � LANGAGE· farkıydı. Yoksa. •Lisa.ıı • LANGUEw farla dekil ...
Yazarken de sun'l lskola.stlk Usanın ta.ha.kkQ.mehıden blz1 ku:l-t.arma.k .Isteyen yeni Usa.ncıla.r, tabıı 1isa.nla.. sun'l Usanın arasındald hududu buldular. lskola.stlk ll.sa.n t.ara.fta.rla.rı sa.fsa.ta yapıyorlar, oııla.rı tasfiyeellerle ka.riıltınnakta. lera ediyorlardı. Yazıda tahil ll.sa.na dOnmak Için artaya koydukla.rı formül şun.lardı:
ı ı Arapça, Acemce kaideleriyle yapılmlJI terkipler kullanmıunakl Fakat kllşe haline geçmie ıstılahlar mılstesna:
SadrıA'zam, Şayhüllslam, Sevk-I tabi! ve llh. gibi... 2> Arapça, Acemce cemi' kaldalari kullıuı· mamak! Fakat kllşa halina geçmiş mQfred telak· ki olunan kelimeler müstesna, AhlAk, Müslümıuı, Edebiyat ve llh. gibi ... 3) Konuşulan llsanda ma'niıs olan ecnabi kellmeler de Türkçed.Jr. Fakat gayri ma'nıls olan cezir Itibariyle Türkçe kelimeler Türkçe de*Udlr. Bunları kat'lyyen kullanma.makl Yeni Usancılar tasf!yecller gibi kellıne tehclrine kalkm..ıyorlardı, nıAnıiı..sını ha.dsl bir surette blldi�lmlz bütün kelimeleri Türkçe sayıyorlardı. ·Otomobil, Telgraf, Posta• gibi kelimeler de •El. Ayak, Yaş, Sevgi ve ilh• gibi Türkçeydl. Türkçenin tabiatında olmayan, bizim hadsimize huliıl edemeyen yalnız ecnebi ka.ldelerdl. Konuşurken bu kaldeleri kat'iyyen kulla.n&rnıyorduk. Bu kaldelari. terk edince hadsimizde olmayan Arapça, Acemce fazla. kelimeler de sa.vuşuyorJa.rdı. MeselA ecnebl bir ka.lde kullanırken pekalA •seng-i mezar· dlyebillyorduk. Bu terkibi Türkçe ka.ldesiyle edA edersek mümkün detU ·Mezar sengl• diyemiyorduk. Çünkü •mezar• Türkçeleştlği gibi •seng• Türkçeleşememiştt. ·Mezar taşı. demeye mecburdu.k. Yazarken ecnebl kaidesl kullanmamak ·Su· dururkan ·Ab, Ma.• a,ğaç dururken •Şecer, Draht• kallmalerini yazmaktan bizi man edecekU.
Uzatma.yayım; can çekişen lskolastik llsanı yeni llsancılar az bir zamanda IflAs ettlnl.l.ler. Ank konuşurken gayr-I me'niıs Arapça, Acemce kelimeler kullanmak nasıl gülünç gôrünüyol'IJ& yazarken de aynı his hasıl olmaya başladı. YeDI llsancılara do�dan do�ya k:1mae Itiraz edemedi. Onları evvel& tasfiyeci, f�yorlar, son-
TASFİYECİLİK BAŞKA ...
-Yeni !isan• hareketi daima. muarızları tarafından yanlış anlaşıl.m.ışbr. Yeı:ı.i l.lsana hücum edenler: - •Liso.nım.ıza Uygurca, Çağatayca, Tatarca kelimeler sokacaklar. Lisanımızliakt bütll.n aslan Arapça, Acemce olan kellıneleri çıkarıp atmak, yerleriDe manAsmı bilmedl.A"lm.lz eski kellınelerl koymak Istiyorlar· davA.sıyla meydana atılırlar.
Mualllm Nı!lci'nin ılrktüğü bu zA.tlar •Suali anlamadan cevaba tesaddi eden• smıftandır. ·Ta.sfiyecUer-le ·Yeni llsan·cılan, çok defa ka.sten, birbirlerine karışbrırlar. İki taşla bir kuş vurup sadellk, tabUltk cereylı.n..ını durdurmak hülyAsını güdcrler, Halbuki •llsanda sadellk· hareketınin t\millert olan tasfiyecilerle yeni llsancıların umdelert, esasları birbirlerine son derece zıttır. Yeı:ı.i llsancılara itiraz edenler mütalA-alarını onları hep tasfiyeci farzederek yüriitmüşlerdlr. Arbk buna meydan vermemek için bu iki hareketiı:ı esas fikirlerini kısaca tekrar edeliıD: - Tasfiyeciler ne Istiyorlar? - Tılrkçeyi yalnız kök itibanyla Tılrk keUmelerinden mürekkep addetmek. TürkleşmJş, tasarruf edilm..iş kollmaleri de çıkarıp yerlerine a.slen Tılrkçe tar1hl keliıDelerl . koymak. . HAsılı: Konıışulma.yan bir Usan vücuda getirmek! On sene evvel çıkan Türlı Dern.e{jt mecmılasında bu temA.yül apA.şikAre gözüldlr. Şüphesiz bu hareket ilm.e, ba.k:lka.te son derece muhA.lifti. Ölmüş keUmeler d1rtlWemez, koı:ıuşulmayan bir llsan yezılampzdJ. Bu Dihayet bir esperanto olabillrdi. Niteld.m Oyle oldu. .
168
-Yim.i llsaı:ı.cıla:r ne istiyorlar? · Buna kısaca. şu cevap verlleblllr: - İçtl.ma.l h&ır::ıkatm l.çi.Dde yaııaya.n cıuılı 11&anıl
Bu. Işte, konuotuAumuz llsa.Ddır. . Konuşurken mAnAsını bllmediğl.m1z kelimeleri Arap;a, Acemce kaideleriyle yapılmış terklpleri, nebl lugatlerl kullanamıyordulL. 11lzWDsuz · ecOrta.ya böyle bir formül konuldu: ll Konuturken kullaııına.dıkımız Arapça. Acemce kelimeleri yazarken de kullanmama.k. 21 Arapça. Acemce kaideleriyle terklp, cem' falan yapmamak, mümkün olduğu kadar ecnebl, yani kitabi edatlardan lçtlıı.A.b etmek. Yalnız ldlşe haline geçmiş terklplerle ıstılahlar müstesnA. 31 Mını şlvemlzl Qslübumuza da. a.ksettlrmek ... Konuşurken ateş, kalb, vicdan, ıı&m.ıyyet ve ilh ... gibi Türkçeleşmiş, fakat aslan Arap;a yahut Acemce kelimeleri kolaylıkla. kullaııabiliyorduk. Bunları tabii Türkçe birer kelime a.ddederek yazacaktık. Fakat -vaJ-güıı, tırA.Je, tahclr, tAIAb. pişB.n.l, DAlııldA ve ilh ... • gibi kell.melerl -ki katlyyen mAnAlarını bllmeyip, yalnız Istersak kamus vasıtasıyla ôğrenebillriz-- kulla.nmamıza imkAn yoktur. İşte bu hadsimize Inmemiş kel1.İilelerl yazarken de kullanmsmak... . .
Arapça. Acemce kalimalere gellnce, llBaııımızın sa.rtı bizim sadrıimzda, badsimizde ma.hküktur. VA.kıa. yazarken sanat için Arapça. Acemce kaidelerle terklpler, cem'ler falan yapabll.lrlz. Fakat .konuourken mümkün değil ... Yalnız ldlşeler müstesnA... MeselA �a.dra.zam. şeyhüllslAm, sevk-I tabll ve ilh ... gibi ıstılahlar k1 halk buıılara. tek blr kelime, blr kllşe gibi bakar. KezA11k ·Müslilına.n, ahlAk• ve saire gibi cem'leri de kllşe ha.llnde gOrQrüz. hatta. müfret telakki ederiz.
Netice, İşte yazarken de iskolastik lugatlere düşmeyerek. tabiatı kaybetmeyerek hareket etrnek! Yeni Jisanın davası bu idi. Bu olmayacak şey değildi. Çünkü zaten hayatta mevcut olan bir şeydi.
Bugün yeni lisana, yani terk.ipsiz, sAde. dii.z. parlak, tabii yazmaga itiraz edecek kiınse yoktur. I.A.kin samimi olmayan. mua.rızlar yeni lisan davasını ya mahsüs, yahut haberleri olmadığından tasfiyecilerin hülyıilarıyla karıştırıyorlar. Hakikatta onların itirazları tamamiyle tasfiyeciliğe müteveccihdir ki, yeni lisancılar da onlarla bu noktada birleşirler.
Yeni lisa.na itiraz etmek isteyenler evvela bu ilmi mutearifeleri cerhedebilmelidirler, ı ı Her !isan bir lisandır. Üç lisandan. dört lisandan. mürekkep bir lisan olmaz. 2) Bir lisanda.n diğer bir lisa.na kelimeler, hatta bazı tabirler de geçebilir. Fakat sarf, nahiv. kaide geçemez. 3) Her lisana hariçten giren bir kelime o lisanın fonetiğine, kaidelerine uyar. Yalnız asli şeklini değil, bazan manasını da. değiştirir. 4) Tabii !isan, halkın konuştuğu lisandır, Bir zümrenin. bir mektebin retorik oyunları için icat ettiği sun'i beyan tabii lisa.n değildir. 5l Her Iisanda maddi isinılerin arasında anat olmaz. Anat yalnız manevi isimlere mahsüstur.
Muterizler -eğer ha.IA. varsa..-- yeni lisanı ı ervice çalışanların şahısla.rıyla. değil, bu ilmi esaslarla uğraşmalıdırlar.
Itharn gazetesi Haftalık IlAvesi. sayı: 8. 6 Teşrin-i evvel 1335/19 Ekim 1919