8 minute read

17. Tahrifat Kültürüne İki Örnek

17. TAHRİFAT KÜLTÜRÜN E İKİ ÖRNEK

Zaman zaman çok küçük gibi gözüken hatalarla da karşılaşırız. O an için bu belki önemli değildir. Ancak, zaman ve mekan içinde meseleyi değerlendirdiğimizde bazen bu küçük gibi gözüken hatalar kültüre ve tarihe öyle bir darbe vurur ki, bunu temizlemek bazen imkansıza yakın bir hal alır. Biz de gazetede köşe yazdığımız dönemde bu tür küçük gibi gözüken hususları da gündeme taşımaya çalıştık. Gerçi muhatapları pek alınmadı gibi gözüktü ama, kendilerinin mesleklerini ifa ederken özellikle ağzı var ama dili yok diye tabir edeceğim öğrencilerine kan kusturduklarını görünce bu küçük hataların başkaları yapınca can yakan, kendileri yapınca ise sessiz kalınan bir husus olmasını kabul etmedim. Bundan dolayı da kültürün ve tarihin tahribata ve tahrifata uğramaması için genç nesillerin bu tahrifat kültürünü, yerel anlamda da olsa görmelerinde fayda bulduğumdan, 2014 yılında yayınlanan iki köşe yazısını buraya almanın faydalı olacağı kanaatinde olmam hasebiyle bahsi geçen yazılar "ille de edep" veya "edep ya hu" anlayışının bir göstergesi olarak aynen verilmiştir.

A) Bir Akademisyenin (!) Balıkesir Tarihini Tahrifi

Anadolu'da her göçer-evli grubun özel bir ismi bulunmaktadır. Göçer-evliler sürekli yaylak ile kışlak arasında gidip gelmelerinden dolayı, yazılı kaynak neredeyse hiç

bırakmamışlardır. İsimleriyle ilgili bilgiler ise destan ve hikaye gibi sözlü kaynaklar içine karışmışlardır. "Yağcı Bedir" adı ile ilgili olarak "Yağcı Bedirliler" arasında bazı bilgiler bulunmaktadır. Özetle: l. Hazret-i Muhammed'in(sav) Bedir savaşında yaralanması, Yağcı Bedir aşiretinden birinin yağ götürerek iyileşmesini sağlaması sebebiyle, aşiret Yağcı Bedir adını almıştır. 2. Yörük grubu içinde Bedir isimli bir beyin, ok ve yayı çok iyi kullanması ve buna bağlı olarak Yaycı Bedir adını taşımasıdır. 3. Yünün yayda çırpılarak yumuşaması, kabalaşması ve eğrilmeye hazır bir hale getirilmiş yumağına veya topağına "bedirek" veya "bederik" ve bundan kinaye Yörük grubuna Yaycı Bedir olarak söylenmesidir.

İkinci hikaye tarihi kaynaklarla az çok örtüşmesi sebebiyle, öne çıkmıştır. Bu bağlamda Yağcı Bedir Yörükleriyle ilgili en eski bilgiler 1530 tarihlidir. Bu tarihlerde Manisa bölgesine ait tahrir defterinde "Cema'at-i Yörükan-ı Yaycılar" adlı göçer-evli grubu daha sonra "Yaycı Bedir" olarak, "yay" imal ettiklerinden dolayı bu ismi almışlardır. 17. yüzyılın başlarında Yaycılar Yörüklerinin yaşadığı Gördek'e yakın Gördes bölgesinde Yağcı Bedir Yörükleri karşımıza çıkmaktadır. 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Yaycılar, Yaycı ve Yaycı Bedir adıyla bilinen gruplar mevcuttur. 16. yüzyılın sonunda vergi mükellefleri arasında Bedir isimli bir şahsın bulunması, l6ll'den itibaren bu şahsın isminin de katılması, "y" ünsüzünün halk arasında "ğ" dönüşmesinin de ilavesiyle Yağcı Bedir haline dönüşmüştür. 18. yüzyıl başlarında Sındırgı'ya bağlı Bedirli köyündeki Yörük grubu da aynı, Yörük grubundandır. 19. yüzyılda artık çoğunlukla Balıkesir bölgesinde Sındırgı, Bigadiç, Kepsut, Ayazmend (Altınova), Bergama, Başgelembe (Gelembe)'de yaygın olarak yaşamaları, Manisa bölgesini terk etme sebepleriyle ilgilidir. Manisa' dan ayrılışları ise bölgede güçlenen Karaosmanoğlu ayan ıs3

ailesinin Yörük iktisadi faaliyetlerine getirdiği kısıtlamalardır (ayrıntılı bilgi için bakınız Prof. Dr. Hikari Egawa - Prof.

Dr. İlhan Şahin, Yağcı Bedir Yörükleri, İstanbul; Eren Yayınevi, 2007). Yani Yağcı Bedir Yörükleri bilinen tarihi süreç içerisinde Manisa ile Balıkesir arasında yaşamışlardır.

Bilimsel bilgiler bu yönde iken, verdiği bilgilere bilimin gereği olarak dipnot vermesi gerekirken, vermeyip, üstün körü çoğunluğu mahalli araştırıcıların çalışmalarından derlenmiş, araya da Şer' iye Sicilleri sıkıştırılmış Balıkesir Kent Tarihi (yayın yer ve yılı yok) isimli Balıkesir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün yayınında "Osmanlı Dönemi" alt başlığının "4. Kentteki İç ve Dış Göç Hareketleri" (s. 127-135) kısmını Doç. Dr. z. Güneş Yağcı kaleme almıştır. Sayın Yağcı'nın, Yağcı Bedir YörükJeriyle ilgili s. 128'de " .. Bu göçlerden kısa bir süre sonra 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Yağcıbedfr aşireti yerleştirildikleri Adana ve civarından Sındırgı'nın Bedirlü bölgesine gelmişlerdir. 1723 tarihli Karasi Sancağı'na gönderilen bir fermanda Sındırgı Kazası Bedürlü mevki ine yerleştikleri yazmaktadır ... " cümlelerinden de anlaşıldığı üzere bilinen devirde Manisa-Balıkesir bölgesinde yaşamış olan Yağcı Bedirleri, Sayın Yağcı, "Adana ve civarından" , "Sındırgı'ya" getirip, 1723 tarihli fermana göre yerleştirmiştir.

Yazarın sözünü ettiği ferman Balıkesir Şer'iyye Sicillerinden 719 numaralı defterin 7. sahifesinde yer almaktadır. Sözü edilen Fermanı Yağcı'dan önce de Yağcı Bedirlilerin, tıpkı Yağcı'nın ifade ettiği gibi Adana ve civarından geldiği iddiasında bulunanlar olmuştur. Bu isimler tarih sırasıyla şöyledir; Kamil Su, Balıkesir ve Civarında Yürük ve Türkmenler, (İstanbul, 1938, s. 92-96), Aydın Ayhan, Balıkesir ve Çevresinde Yörükler, Çepniler ve Muhacirler, (Balıkesir, s. 95), Zekeriya Ôzdemir, Bigadiç, (Ankara, 1993, s. 56).

Oysa Yağcı'nın, Su, Ayhan ve Ôzdernir'in sözünü ettiği Hicri 1135 (Miladi 1723) tarihli 719 numaralı Şer'iyye

Sicilindeki ferman kaydında, " . . . Bizler beher sene avarızımız (bir tür olağan üstü vergi) mukabelesinde (karşılığında) cebehane-i amireye (silah, araç, gereç deposu) seksen kabza keman (farsça yay) verirüz deyü tahrirden iba ve öteden berü .... " şeklindedir (Fermanın transkribe edilmiş tam metni için bakınız Hikari Egawa - İlhan Şahin, Yağcı Bedir Yörükleri s. 144-146.). İşte önce Kamil Su Sicildeki "ÖTEDEN BERÜ" kelimesini "ADANA'DAN BERÜ" diye okumuş diğer yerel araştırıcılar ve maalesef dipnot özürlü ve sahanın uzmanı meslektaşlarının eserlerine sansür uygulayan akademisyen Yağcı, Şer'iyye Sicilleri elinin altında olduğu halde hiç tahkik etmeden, aynen kullanmıştır. Oysa meslektaşı Doç. Dr. Nahide Şimşirin Balıkesir Şehri ve Tarihi Araştırmalara, (IQ Yayıncılık İstanbul 2013) adlı eserinin 145. sayfasına zahmet edip bakmış olsa idi, Yağcı Bedirliler belgeli tarihlerinde hiç söz konusu olmadığı halde Adana'ya gidip, Balıkesir'e gelmiş olmazlardı. Dolayısıyla Yağcı'nın bu görüşü doğru olmadığı gibi 1938 yılında basılan bir kitabın içindeki yanlış bilgiyi Şer'iye Sicilleriyle tahkik etmeyerek kullanması da, kanaatimizce intihale girmektedir. İntihalin ise ne olduğu akademik çevrece malumdur.

Balıkesirlilerin akademik ağızlardan belgeli ve kaynakları belirtilmiş, eserler vasıtasıyla doğru bilgilenmeleri hak· landır. Yerel kuruluşlarımız bu nevi eserler yazdırırken, şehirdeki sahanın bütün uzmanlarına, uzmanlık alanlarını dikkate alarak ulaşıp, görevlendirme yaptıkları takdirde bu tür hatalar söz konusu olmayacaktır.

B) Osmanlıca Bilmek mi? Körle Dilencilik mi?

Son günlerde ülkemizde yaşanan Osmanlıca tartışmalarına, bir tarihçi olarak karşı çıkmam mümkün değil. Belki şuan tartışılan konu işin erbaplarının görüşü alınarak yapılsa

bu hale gelmeyebilirdi. Meselenin Mezar Taşı okumaktan çok daha öte, bir kültür ve medeniyet meselesi olduğunu kabullenmemiz lazım. Bu bağlamda mahalli tarihçilik açısından da, bu çok önemlidir. Zira Balıkesir bilhassa arşiv malzemesi açısından son derece talihli bir şehirdir. Osmanlı Devleti'nin muazzam devlet sistemi her yerde eşit olarak uygulanmış ve bunun neticesi olarak dünya üzerinde pek çok insanı gıpta ettirecek zengin arşiv malzemesi geriye kalmıştır. Ancak maalesef bazı yerleşim birimlerininkiler deprem, yangın, ayaklanma . . . vb. tabii veyahut da sosyal felaketler neticesinde büyük oranda yok olup gitmiştir. Balıkesir şehri ise arşiv malzemesinin büyük oranda günümüze kadar ulaşması sebebiyle, adeta Kadir gecesi doğmuşların bahtı gibidir. Balıkesir şehir tarihinin yazılmasında kullanılabilecek başlıca arşiv malzemesi; Tapu Tahrir Defterleri, Şer' iye Sicilleri, Nüfus Cedvelleri, Mühimme Defterleri, Şikayet Defterleri, Anadolu Ahkam Defterleri, Avarız Tahrir Defterleri, Temettüat Defterleri, Osmanlı Arşivindeki Dahiliye Nezareti, Maliye Nezareti, Nafia Nezareti . ... vb. pek çok da perakende evrak bulunmaktadır. Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü, Cumhuriyet Arşivlerinde ve Genelkurmay ATASE Daire Başkanlığı Arşivlerinde de Balıkesir ile ilgili kıyamet kadar belge bulunmaktadır.

Bu tez çalışmalarından birisi Özlem Ôzpolat tarafından Nüfus Defterlerine Göre Balıkesir Kazası'nın Demografik ve İktisadi Özellikleri, (Balıkesir, 2013, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) hazırlanmış 07.06.2013 tarihinde saat 10.00'da Prof. Dr. Kenan Ziya Taş, Yrd. Doç. Dr. Filiz Çolak'ın jüri üyeliğinde Doç. Dr. Nahide Şimşir danışmanlığında oy birliğiyle kabul edilmiştir. Ôzpolat'ın çalışmasından 5 ay sonra (Prof. Dr. Şenol Çelik tarafından Türk tarihçilere 5.10.2013'te yeni çıkan kitap olarak tanıtımı yapılan) H.1256/M.1840-41 Tarihli Balıkesir Nüfus Defteri (Değerlendirme ve Transkripsiyon),

(Bursa: Balıkesir Belediyesi Yayınları No:9, 2013, 340 s.) Doç. Dr. Zübeyde Güneş Yağcı - Dr. Serdar Genç tarafından yayınlanmıştır. Yukarıda adı geçen eser Balıkesir Belediye Başkanı Sayın İsmail Ok'un "Belediye Başkanı'nın Yazısı" adlı s. ı'de yer alan takdim yazısının ikinci paragrafında" ... Balıkesir nüfusuna dair yapılan ilk çalışma .. .'' şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Oysa Belediye'nin bu yayınından önce de bazı çalışmalar vardır. Yayınlanan nüfus defterleri yazı açısından en düzgün defterler olmaları hasebiyle lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin kolayca tez çalışması yapabileceği nitelikte olduğu gibi, eğer orijinal metin eserde bulunsa yazarların yanlış okuduğu, okuyamadığı veyahut da şüpheye düştüğü yerler sözgelimi s. 24I'deki bölüm .. ,vd. başkaları tarafından okunmak suretiyle Balıkesirliler aydınlatılabilirdi. Belediye yayınındaki yanlış okumalardan birkaçı şöyledir; 119'uncu sayfadaki "alilül aynen olduğu" şeklinde yanlış okunmuştur. Doğrusu " alilü'l-ayn olduğu" yani "kör olduğu" şeklindedir. Yine aynı yayının 240. Sayfasındaki "satıldır" diye yanlış okunan kelimenin doğrusu "saildir" yani "dilencidir" ... vd. şeklindedir. Örnekler uzatılabilir. Onun için eseri bilimsel çalışmalarında kullanacakların, asıl metni kullanmalarını tavsiye ederiz. Zira daha önce Balıkesir Tarihini Tahrif Edenler başlığı ile yazdığımız malum yazarın hatalarını devam ettirirler ki, aman ha diyoruz. Alelacele, yangından mal kaçırır gibi yayınlanan nüfus defterine mukabil, Ôzpolat'ın tezi yukarıda açıklandığı üzere Balıkesir nüfus defterlerinin tamamını tanıtan bir çalışmadır. Tabii diğer eserin akademik danışmanın ve raportörünün olmaması da, sakıt başkanın al tekke ver külah çalışma şeklinin, bir dostunu korumanın ve herhalde piyasa şartlarının üstünde bir telif ödemesinin neticesi olduğunu da düşünebiliriz. Belediye yayını bir transkripsiyon çalışması olmakla

birlikte, değerlendirme kısmı da bulunduğu için, kendisinden önce konu ile ilgili yapılan çalışmadan haberli ise -ki söz konusu tez, yazarlardan birinin idareci olduğu kurum bünyesinde başarı ile sunulmuş, öğrenciye çıkış belgesi verilmiş, ancak tezlerin ciltli hali 8 ay enstitü bünyesinde tutulduktan sonra ancak gönderilebilmiştir.

Balıkesir sahip olduğu arşiv malzemesi hasebiyle deniz değil deryadır. İster mahalli araştırıcı, ister akademisyen, isterse öğrenci olsun herkese araştıracak mevzu vardır. Güzel şehrimizin tarihini gün ışığına çıkarmak için yarışabiliriz. Bundan Balıkesir kazançlı çıkacaktır. Ancak çalışma yapan araştırıcıların yazdıklarını, emeklerini kasıtlı olarak görmezlikten gelip, öne çıkmak, sadece kendilerinin veyahut da kendi anlaştıklarının(?!) çalışma ve isimlerini ön plana çıkarmak, diğerlerini sahaya sokmama veyahut da ötekileştirme çabası içerisinde olmak araştırma ve bilimle alakalı değildir. Bizim Balıkesir ile ilgili çalışan araştırıcılara kim olursa olsun sadece yazdıkları bilginin kaynağını belirtme gibi bir talebimiz vardır ki, bubilimsel ahlak gereği olduğu kadar okuyucunun o bilginin kaynağını ve doğruluğunu öğrenebilmesi ve gerektiğinde kontrol edebilmesi için elzemdir. Ayrıca Balıkesir Üniversitemizin kıymetli öğrencilerinin yapmış olduğu çalışmaları hocalarının görmezlikten gelmeleri, her ne sebep ile olursa olsun affedilecek bir husus değildir. Asıl siz hocaları olarak öğrencilerinize ve emeklerine sahip çıkmak ve saygılı olmak durumundasınız.

Evet, Osmanlıca öğrenelim. Ama, önce bu işin uzmanı(!) olduğunu iddia edenlerin ve bunu öğrencilerine öğrettiklerini iddia edenlerin doğru okuduklarını görelim. İşkembeden okuyarak, bir şehrin tarihini tahrif etmelerine ve cahil öğrenciler yetiştirmelerine de izin vermeyelim.

This article is from: