02 temmuz2007

Page 1

MARKSİST İŞÇİ Ya Emperyalist Yok Oluş, Ya Enternasyonalist Kurtuluş!

www.geocities.com/marksistisci

Sayı 02 - Temmuz 2007

BURJUVA DÜZEN PARTİLERİNE VE “SOL” PARTİ BÜROKRATLARINA OY YOK • Marksist Teori Seçimler ve Sınıf Tavrı ........................................................................................................ 02 • Gündem / Analiz 22 Temmuz Seçimleri Ne İfade Ediyor? ............................................................................... 04 • Gündem / Analiz Seçimlere Giderken Alevilik Sorunu .................................................................................... 06 • Dünyadan Çin’deki Köle İşçiler İçin .................................................................................................... 12 • Marksist Teori Devlet Üzerine, Friedrich Engels ................................................................................................. 15 Proleterlerin Zincirlerinden Başka Kaybedecek Bir Şeyleri Yok.

K a z a n a c a k l a r ı B i r D ü n y a Va r !


Marksist İşçi

S EÇİMLER VE SINIF TAVRI

Muhafazakâr kitle tabanlı “liberal” burjuva kesime karşı, kentli ayrıcalıklılar kastını kendi tabanı olarak harekete geçiren “statükocu” burjuva kesim tarafından dayatılmış 22 Temmuz seçimleri yaklaşırken[1], işçi sınıfının sözcüsü olduğunu iddia eden, burjuvazinin ideolojik çarpıtmalarıyla alabildiğine genişlemiş ve belirsizleşmiş olan revizyonist, Stalinist ve reformist “sol”, seçimler karşısındaki tavrını birbiri ardına açıklıyor. Leninist Troçkizm için ise seçimler, sınıfların tarihsel mücadeleleri sürecinin, sosyalizm mücadelesinin sadece bir alanıdır. Bu nedenle bize göre, salt seçimlere ilişin politik bir tavır, doğru bile olsa, tek başına yeterli değildir. Mücadelenin bütününe ilişkin devrimci perspektife sahip bir partinin, yani işçi sınıfının öncü devrimci partisinin inşası hedeflenmediği müddetçe, sosyalizm mücadelesini de yürütmek mümkün olmayacaktır. Bu ise, taktiklerin tabi olduğu stratejiyi yeri gelen her konuda net bir biçimde ortaya koymayı gerektirir. Aynı şekilde seçim taktiğimiz de asıl olarak bu stratejimizin bir ifadesi olmalı ve ona hizmet etmelidir. Bu sebeple 22 Temmuz seçimleri karşısında nasıl bir tutum sergileyeceğimizi açıklamadan önce bu yazımızda, genel olarak burjuva düzen altında seçimleri ya da Marksist terminolojideki ifadesi ile “genel oy” hakkını ve Leninist-Troçkist bakış açısının bu tip seçimler karşısındaki tavrının ne olması gerekliliğini ilkesel düzlemde açıklamaya çalışacağız. Konuyu irdelemeye ise demokrasi kavramından başlayalım.

yalnız egemen sınıf için bir demokrasi olduğu, işçi sınıfı ve emekçi kitleler için ise burjuvazinin diktatörlüğü anlamına geldiği net bir biçimde gözükür. Nihayetinde demokrasinin işlevini, kendini hayata geçirdiği devletin niteliği belirler. Devlet ise, “sınıf karşıtlıklarını frenleme gereksinmesinden doğduğuna, ama aynı zamanda, bu sınıfların çatışması ortasında doğduğuna göre, kural olarak en güçlü sınıfın, iktisadi bakımdan egemen olan ve bunun sayesinde, siyasal bakımdan da egemen sınıf durumuna gelen ve böylece ezilen sınıfı boyunduruk altında tutmak ve sömürmek için yeni araçlar kazanan sınıfın devletidir. İşte bundan ötürüdür ki, antik devlet, her şeyden önce, köleleri boyunduruk altında tutmak için, köle sahiplerinin devletiydi: tıpkı feodal devletin, serf ve angaryacı köylüleri boyunduruk altında tutmak için soyluların organı ve modern temsili devletin de ücretli emeğin sermaye tarafından sömürülmesi aleti olması gibi.”[3]

Bu durumda, egemen sınıfın demokrasisi, işçi sınıfı üzerinde bir diktatörlük olurken, onun parlamentosu da bunun bir aracı olmaktan başka bir işe yaramaz. Özelikle batı tipi olağan burjuva demokrasilerinde, parlamento, burjuva yönetim aygıtının temel kurumlarından biri olarak “halkın iradesinin” temsil edildiği, bunun ise genel oy sayesinde gerçekleştirildiği bir yasama organı olarak sunulur. Yürütme yine bu organın içinden hükümet yolu ile çıkarılır ve güya parlamento tarafından denetlenir. Bunlara paralel biçimde yargının bağımsızlıEgemen sınıfın ideologları, her buldukları fırsatta, de- ğı üzerine söylenen onca söz ise ayrı bir safsatadır. İşçi mokrasiden dem vurmayı alışkanlık haline getirmiş- sınıfı ve emekçi kitleler, burjuva parlamenter demokralerdir. Oysa “tarih ve mantıkla alay edilmekçe ayrı ayrı sisinin yarattığı yanılsamaya işte bu yolla varırlar. sınıflar var olduğu sürece ‘arı demokrasi’den değil, ama yalnızca sınıfsal demokrasiden söz edilebileceği açıktır. … Oysa Lenin’in ifade ettiği üzere, “Amerika’dan İsviçre’ye, ‘Arı demokrasi’, işçileri aldatmaya çalışan liberalin uydur- Fransa’dan İngiltere’ye, Norveç’e vb. dek, herhangi bir parma bir sözünden başka bir şey değildir. Tarih feodalitenin lamenter ülkeyi düşününüz; asıl işler hep devlet daireleri, yerini alan burjuva demokrasisi ile burjuva demokrasi- bakanlıklar, kurmay kurulları tarafından yürütülür. Parsinin yerini alan proleter demokrasisini bilir. …Burjuva lamentolarda, yalnızca ‘saf halk’ı aldatma ereğiyle, gevedemokrasisi, ortaçağa göre büyük bir tarihsel ilerleme oluş- zelikten başka bir şey yapılmaz.”[4] Aynı şekilde Lenin, turmakla birlikte, her zaman dar, güdük, düzmece, ikiyüz- “burjuva parlamento, burjuva bir demokraside büyük lü bir demokrasi, zenginler için bir cennet, sömürülenler, sorunları hiçbir zaman çözmez; bu sorunlar borsa tarayoksullar için bir tuzak ve aldatmaca olarak kalır; kapita- fından, bankalar tarafından çözülürler. Ve işçiler burjuva list rejimde başka türlüsü de olamaz.”[2] Toplumların tari- parlamentonun onlar için yabancı örgenlik, proletaryanın hinin bir kez sınıf mücadelelerinin tarihi olduğu kabul burjuvazi tarafından bir ezme aleti, düşman bir sınıfın, edildiğinde, modern burjuva devlette demokrasinin de sömürücü bir azınlığın örgenliği olduğunu çok güzel bilir ve sezer, görür ve kavrarlar.”[5] der. [1] Seçim sürecini doğuran, burjuva kamp içindeki çatışmanın niteliği üzerine tezler ilk sayımızda yayınlanmıştı. Ayrıntılı okuma için lütfen ilgili sayıya bakınız…

[3] F. Engels, Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni

[2] Lenin, Proleter Devrimi ve Dönek Kautsky

[5] Lenin, Proleter Devrimi ve Dönek Kautsky

[4] Lenin, Devlet ve Devrim

___


Marksist İşçi Görüldüğü üzere, parlamento, devlet işlerinin yürü- ri– seçimlerde ifadesini bulur.”[11] tüldüğü temel yönetim aygıtı değildir. Bu iş her yerde bürokrasi ve “silahlı adam müfrezeleri” yani militarist İşte bu noktadan, seçimlerden ve burjuva parlamenkurumlar tarafından gerçekleştirilir. Parlamento ise yal- tosundan devrimci amaçlarla yararlanmayı salık venızca, egemen sınıf içindeki çıkar çatışmalarının “barış- ren Marksist ilkeye varılır. Engels 1895’de Marks’ın çıl” bir yolla çözümlendiği bir kurum ve bundan daha “Fransa’da Sınıf Mücadelesi”ne yazdığı önsözde seçimleda önemlisi, parlamentarist yanılsamalar ile işçi sınıfı ve re katılmanın önemini şöyle özetlemiştir: “Eğer genel oy emekçi kitleleri aldatmanın bir aracı olarak vardır. sistemi, bize, her üç yılda bir kendi kendimizi sayma olanağından, oy sayısının, düzenli bir şekilde denetlenen ve Bu noktadan yaklaşıldığında genel oy hakkının burjuva son derece hızlı artışı ile işçilerde zafere olan güveni, düşdüzen altında anlamının ve işlevinin, Marks’ın ifade et- manlarda ise aynı ölçüde korkuyu artırmaktan ve böylece tiği üzere, “her üç ya da altı yılda bir, parlamentoda halkı bizim en iyi propaganda aracımız olmaktan; bize kendi yönetici sınıfın hangi üyesinin ‘temsil edeceği’ni ve ayaklar kuvvetimiz hakkında ve aynı şekilde bütün karşı partilealtına alacağını kararlaştırmak”[6] olduğu görülür. Engels rin kuvvetleri hakkında tam ve doğru bilgiyi vermekten ve de aynı konuya şu şekilde değinmiştir: “Genel oy hak- böylelikle de bize kendi eylemimizi gücümüzle orantılı tutkı, işçi sınıfının olgunluğunu ölçmeyi sağlayan göstergedir. mak için bütün ötekilerden üstün bir ölçüt vermekten ve Bugünkü devlet içinde bundan daha çok hiçbir şey olamaz bu şekilde bizi yersiz bir korkaklık ve çekingenlikten olduve hiçbir zaman da olmayacaktır.”[7] ğu kadar, yersiz delice atılganlıktan da korumaktan başka bir yarar sağlamasaydı da — evet, bizim genel oydan elde Kaldı ki, yine de genel oy hakkının işçi sınıfı tarafın- ettiğimiz tek kazanç bu olsaydı, gene yeter de artardı. Ama dan zorlu mücadeleler sonucunda kazınılmış olduğunu genel oy, daha fazlasını da yapmıştır. Seçim ajitasyonu ile da unutmamak gereklidir. Yine bununla beraber, şunu bizden henüz uzak bulundukları yerlerde halk yığınları açıklamakta yarar var; devlet biçimleri içerisinde, “De- ile temasa geçmek konusunda, bütün partileri, tüm halkın mokratik cumhuriyet, kapitalizmin olanaklı olan en iyi gözü önünde, bizim saldırımıza karşı kendi görüşlerini politik biçimidir; çünkü sermaye, demokratik cumhuriyeti ve eylemlerini savunmak zorunda bırakmak konusunda ele geçirdikten sonra, iktidarını öyle sağlam, öyle güvenli bize öyle bir araç vermiştir ki, bir benzeri daha yoktur bir biçimde kurar ki, burjuva demokratik cumhuriyetin- ve ayrıca, bizim temsilcilerimize, Reichstag’da (mecliste) deki hiçbir kişi, kurum ya da parti değişikliği, onu sarsa- bir kürsü sunmuştur ve bizim temsilcilerimiz bu kürsümaz.”[8] Aynı şekilde devrimci parti ve proletarya için nün tepesinden parlamentodaki hasımlarına karşı olduğu de bu bir yere kadar böyledir. Lenin’in deyimi ile; “Biz, kadar, dışarıdaki yığınlara da, basında ve toplantılarda proletarya için, kapitalist rejimde en iyi devlet biçimi ola- olduğundan bambaşka bir yetki ile ve bambaşka bir özrak demokratik cumhuriyetten yanayız; ama unutmaya da gürlükle konuşabilmişlerdir. Seçim ajitasyonu ve sosyalisthakkımız yoktur ki, hatta en demokratik burjuva cumhu- lerin Reichstag’daki konuşmaları hükümeti ve burjuvaziyi riyetinde bile, halkın nasibi, ücretli kölelikten başka bir şey topa durmadan tutarken, sosyalistlere-karşı yasa, bunların değildir.”[9] Yine aynı şekilde Lenin’in ifade ettiği üzere, ne işine yarayacaktı ki?”[12] Lenin ise konuyu ‘sol’ ko“demokrasi, gelişmesinin belli bir aşamasında, önce pro- münistlere karşı şu şekilde ortaya koymuştur: “devrimci letaryayı, bu devrimci anti-kapitalist sınıfı birleştirir.”[10] proletaryanın partisi için parlamenter seçimlere ve parlaBu konuya Troçki de dikkat çekmiştir. “Kapitalist sistem, menter mücadeleye katılmanın, özellikle kendi sınıfının gelişmek için bir parlamenter üstyapıya ihtiyaç duyar. Fa- geri kalmış katlarını eğitmek için, özellikle ezilen ve cahil kat modern proletaryayı politik bir gettoya hapsedemeyeceği köylü yığınlarını uyandırmak ve aydınlatmak için zorunlu için, eninde sonunda işçilerin parlamentoya katılmalarına olduğu şüphe götürmez. Burjuva parlamentosunu ve büizin vermek zorundadır. Proletaryanın kitle karakteri ve tün öteki gerici kurumları dağıtmaya gücümüz yetmediği politik gelişmişlik düzeyi –yine onun toplumsal rolü, yani sürece, bu kurumlarda çalışmak zorundasınız, … Bunu her şeyden önce üretici rolü tarafından belirlenen nitelikle- yapmazsanız gevezeden başka bir şey değilsiniz.”[13] [6] K. Marks, Fransa’da İç Savaş

Bu ilkenin devrimci tarza bir uygulamasının örneğini

[7] F. Engels, Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni [8] Lenin, Devlet ve Devrim

[11] Troçki, Marksistler Bireysel Terörizme Neden Karşıdırlar? 1911

[9] a.g.e.

[12] F. Engels, Fransa’da Sınıf Mücadeleleri - Önsöz

[10] a.g.e.

[13] Lenin, “Sol” Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı

___


Marksist İşçi ise, çok geri bir burjuva kurumu olan Duma’da Bolşe- temel biçimine bağlıdır.”[16] Bu sınıfın niteliksel birlevikler başarıyla sergilemişlerdir. Çarlık Duması, 45 iş- şimi ile yakından ilişkilidir. Troçki de parlamentodaki çinin oyunun 1 büyük toprak sahibinin, 15 köylünün işçi temsilcilerinin ve onları parlamentoya taşıyan işçi ve 3 burjuvanın oyuna eşit olduğu en geri meclis tiple- sınıfının niteliği hakkında şunları ifade etmiştir: “Sadece rinden biri idi. Buna karşın, Rusya’daki en ağır gericilik bilinçli ve örgütlenmiş işçi sınıfı, proletaryanın çıkarlarıkoşullarında bile, Bolşevikler, Çarlık Duması kürsüsün- nı savunmak için parlamentonun salonlarına güçlü bir den devrimci amaçlar için yararlanmaktan asla vazgeç- temsilci gönderebilir.”[17] İşçi sınıfının bilinçlenmesi ve mediler. Lenin, işçi sınıfının bilincini ve örgütlenmesini örgütlenmesi ise, stratejiye tabi olan bir dizi taktiğin baiktidar hedefi doğrultusunda ilerletmek için Bolşevik- şarı ile uygulanması ile mümkündür. Bunlardan biri de lerin nasıl Duma’dan devrimci amaçlarla yararlanmayı seçim süreçlerinde uygulanan taktiktir. Seçim süreçleri, başardıklarını birçok defa örnekleyerek açıklamıştır. Ör- Devrimci Parti’ye birçok olanak sunar, Lenin’in ifadesi neğin: “Gerici Duma toprak sahiplerine yönetimi, gücü; ile “Seçimler, özel bir siyasal işlem değildir, bin bir türlü burjuvaziye pazarlıklarını yapabileceği bir alanı ve pro- vaatte bulunarak sandalye kazanmaya çalışmak değildir, letaryaya da çok az bir söz hakkı veriyor. Bu durumda ama sınıf bilinci olan proletaryanın siyasal dünya görüşüküçük söz hakkı önemli bir faktör oluyor. Bu küçük söz nün ilkelerini ve temel isteklerini savunmak için özel bir hakkına gereksinmemiz var. Seçim kampanyasına, kitle fırsattır.”[18] Yine Lenin, “Seçimlerde, gerçekten geniş ve en içinde devrimci çalışma yapabilmek için gereksinme du- geniş kitlelerin çıkarlarını yüceltmek isteyen kişinin en başyuyoruz.”[14] ta gelen görevi, kitlelerin politik bilincini geliştirmektir” der.[19] Seçimlerde uygulanan ve parlamentodan devrimci amaçlar için yararlanmayı amaçlayan taktiğin, birer Görüldüğü üzere, seçimlere ilişkin Devrimci Marksist strateji haline getirilmesi, yani taktik uğruna stratejiden bir tavır kaynağını gerçeklerden almalı ve ilkeli bir yaksapılması ile başlayan, nihayetinde ise reformizm ile uz- laşımla bu gerçekleri devrimci bir tarzda dönüştürmeyi laşan sapmanın politik ifadesine ise parlamentarizm de- hedeflemelidir. Troçki’nin ifade ettiği üzere, “Bir grevde nir. İlk defa, Bernstein tarafından “modern demokraside olduğu gibi, bir seçimde de mücadelenin yöntemi, amacı işçi sınıfının seçimlerde sosyalist partiye çoğunluk ka- ve sonucu, her zaman, proletaryanın bir sınıf olarak topzandırarak sistemi sosyalizme çevirebileceği, bu neden- lumsal rolüne ve gücüne bağlıdır.”[20] Boykot da bu sole barışçıl ve dereceli olarak sosyalizme geçiş için seçim runun diğer bir ucunda duran önemli bir konudur. Bu kampanyalarının mücadelenin en önemli pratiği oldu- sorun devrimci bir durumdaki, ayaklanma sorunu ile ğu” savunulan reformist teorinin günümüzde de birçok yakından ilişkilidir. Düne kadar devrimci amaçlarla yakarşılığını sol cenap içinde bulmak pekâlâ mümkündür. rarlanılan bir parlamentonun boykot edilmesi, ancak ve Oysa ki Engels’in deyimi ile “İşçi sınıfının kurtuluşu, oy- ancak proletaryanın o parlamentoyu devirmesi imkânı ların karar veremeyeceği bir çatışmayı gerektirir.”[15] Aynı oluştuktan sonra verilebilecek bir karar olarak kendini şekilde Lenin de sorunun kaynağını çok net bir biçimde ortaya koyar. Bolşevikleri Duma’yı boykot etmesi de ortaya koyar: “Her mücadele biçimi, kendine uygun bir aynı şekilde olmuştur. Lenin’den ifade edecek olursak; tekniği ve uygun mekanizmayı gerektirir. Nesnel koşulla- “Boykot sorununun gerçek tarihsel özü şuydu: Devrimci ra göre parlamenter mücadele başlı başına mücadele şekli dalganın yükselmesine yardım edilmeli ve bu dalga çarhaline geldiği zaman Partide kaçınılmaz olarak parlamen- lığı devirmeye mi yöneltilmeliydi, yoksa çarlığın, danışma ter mücadele mekanizmasının karakteristik çizgileri daha duması oyunuyla, yığınların dikkatini başka yöne çevirgüçlü biçimde ortaya çıkar. Buna karşılık nesnel koşullar mesine izin mi verilmeliydi?” Lenin, bu boykot kararının yığınların mücadelesi kitlesel siyasal grevler ve ayaklan- “yığın grevlerinin siyasi greve ve sonra da devrimci greve malar şeklinde ortaya çıktığında proletaryanın partisi, bu ve en sonunda da çarlığa karşı ayaklanmaya doğru hızla mücadele biçimlerine ‘hizmet edecek’ bir ‘mekanizmaya’ dönüştüğü objektif durumun doğru olarak hesap edilmiş sahip olmalıdır. Söylemeye gerek yok ki, bu, parlamenter mekanizmalardan farklı olarak biçimlendirilmiş özel bir ‘mekanizma’ olacaktır... Öte yandan, sadece proletarya de- [16] Lenin, Collected Works, cilt: 11, s. 354 ğil, her sınıfın politik bakımdan yönetici öncülerinin bi- [17] Troçki, Marksistler Bireysel Terörizme Neden Karşıdır? -1911 leşimi, hem bu sınıfın durumuna, hem de mücadelenin [14] Lenin, Dördüncü Duma Seçim Kampanyası ve Devrimci-Sosyal Demokratların Görevleri [15] F. Engels, Fransa’da Sınıf Mücadeleleri - Önsöz

[18] Reformcuların ve Devrimci Sosyal-Demokratların Seçim Bildirgeleri, Kasım 1912 [19] Lenin, Bir Kere Daha Particilik ve Âdemi Particilik Üzerine [20] Troçki, Marksistler Bireysel Terörizme Neden Karşıdır? -1911

___


Marksist İşçi olmasından ötürü verildi”ğinin altını çizmektedir. Bir mokrasi kavramı ancak kendini tanımlayan sınıfa göre kez daha vurgulamak gerekirse Lenin, boykotun ancak, nitelik kazanır ve modern burjuva devlette, işçi sınıfı devrime doğru tırmanan bir dönemde işçi sınıfının ve üzerindeki bir diktatörlük olmaktan öte bir işe yaramaz. emekçi kitlelerin devrimci atılımı ile bir anlamı ola- Buna karşın işçi sınıfının devrimci partisi, seçim süreçbileceğini açıklamıştır ve net biçimde sorunu devrim- lerinden ve mümkünse parlamentodan devrimci amaçci ayaklanma sorununa bağlamıştır. O, “Aktif boykot... larla yararlanmak durumundadır. Boykot ise, devrimci açık, kesin ve dolaysız bir slogan olmadan düşünülemez. ayaklanma sorununun bir parçası olarak ortaya çıkar. Bu slogan silahlı ayaklanma sloganı olabilir” demiştir.[22] İşçi sınıfını kendi iktidarına çağırmanın politik ifadesidir. Buraya kadar dikkat edilmesi gereken bir nokta Yerli yersiz boykot kararı ise ancak, illegalizm bayrağı var; bir seçim sürecinde işçi sınıfı öncülerinin nasıl bir altında politikasızlık üretmekten başka bir anlama gel- tutum almaları gerektiğini ortaya koyarken, söylediğimeyen küçük burjuva radikalizminin, en uç devrimci miz tüm her şeyin, büyük ölçüde yaygın kitle ajitasyonu söylemlerinin arkasına gizlediği pasifizmi olabilir. “Düş- yapabilen devrimci bir parti için söylenmiş olduğudur. manın kullandığı ya da kullanabileceği bütün silahlardan, Parti inşası, elbette bize seçimlerin hatırlattığı bir sorun araç ve yöntemlerinden yararlanmayı, bunları kullanma- değil; bu esas olarak sınıf mücadelesinin inişli çıkışlı yı öğrenmemiş olan bir orduyu savaşa sürmenin akılsızca tüm dönemlerini kesen bir öneme sahip. Ancak kitlebir davranış, giderek cinayet olduğu besbellidir. Bu gerçek, lerin siyasi bilincinde ve örgütlenmesinde önemli ilersiyasete, askerlik sanatının uygulandığından daha da iyi lemeler sağlama ve kitlelerin bilinçlerindeki bulanıklığı uygulanabilir. Gelecekteki şu ya da bu durumlarda bizim aşmada bazı olanaklar sunduğu ölçüde seçimler de Leiçin hangi mücadele aracının daha pratik ya da elverişli ninist – Troçkizm için önemli bir alandır. Dolayısıyla, olacağını önceden kestirmek, siyasette daha zor bir şeydir. bu noktada örgütlü bir güç olarak seçimlerde yer almak Bütün mücadele araçlarından yararlanmayı bilmemek, sınıfa karşı bir görevdir; nasıl ki bazı tarihsel dönembüyük bir yenilgi tehlikesine –bazen, hatta kesin yenilgi lerde ve seçimleri boykot etmek devrimci bir görevse… tehlikesine– kendini atmak olur, çünkü bizim irademizin Leninist – Troçkist bir parti, düzen partilerinin kitleledışında meydana gelecek olan öteki sınıfların durumunda- ri aldatmaya yönelik parlamentoculuk oyunlarını bozki değişiklikler, bizi özellikle zayıf olduğumuz bir hareket mak, düzende gedikler açabilmek ve onun gerçek yübiçimine başvurmaya zorlayabilir. Eğer bütün mücadele zünü sergileyebilmek ve bu alandaki mücadeleyi kitle araçlarından yararlanmayı biliyorsak, mutlaka yeneriz; seferberliklerinin bir çıkış noktası haline getirebilmek; çünkü koşullar, düşman için en tehlikeli olan silahı, öl- kitlelerin parlamentarist önyargılarını bizzat bu alanda dürücü darbeleri en çabuk indiren silahı kullanmamıza kırabilmek amacıyla seçimlere katılır. olanak vermese de, biz gerçekten ilerici olan, gerçekten devrimci olan sınıfın çıkarlarını temsil etmekteyiz. Tecrübesiz Bugün ise, yukarıda belirttiğimiz amaçları ne seçim platdevrimciler, çok defa, legal mücadele araçlarının opor- formunda ne de diğer mücadele alanlarında gerçekleştitünizm lekesini taşıdıklarını sanırlar, çünkü bu alanda, rebilme yeteneğine sahip devrimci bir partiden yoksuburjuvazi, çok defa işçileri aldatmış, işçilerin güveniyle oy- nuz. Bunun acısını ise bugün sadece ciddi bir gerileme nayabilmiştir; ve bu devrimciler, illegal mücadele araçla- ve daralma içindeki sosyalist hareket değil, esas olarak rının en devrimci araçlar olduğunu sanırlar. Bu, yanlıştır. işçi sınıfı çekmektedir. Burjuvazi, bir yandan işi sınıfını …Ama illegal mücadele biçimleri ile bütün legal mücade- toplumsal ve siyasal bir özne olmaktan çıkarmaya, tople biçimlerini birleştirmeyi bilmeyen devrimciler, en kötü lumun diğer emekçi kesimleri üzerindeki hâlihazırda devrimciler sayılmalıdırlar. İhtilâl patlak verdiği zaman ve daralmış olan etkisini sıfırlamaya çalışırken, öte yandan var hızıyla gelişirken ve herkes modaya uymak için, bazen sosyalist hareketin bir güç odağı oluşturmasını ve sınıfla da kariyerinde ilerlemek için ihtilâle katıldığı zaman, ih- bağlar kurmasını engellemeye yönelik tüm oyunları detilâlci olmak zor bir şey değildir. Bu sözde-devrimcilerden niyor. Hem işçi hareketinin hem de sosyalist hareketin ‘kurtulmak’ için proletarya, daha sonraları, zaferden sonra tecridini ve polisiye bir vakâ durumuna düşürülmesini az çekmeyecektir; proletarya, bu ikinci kurtuluş uğrunda amaçlayan bir baskı söz konusu. Tamamlanmamış burgörülmedik çabalar sarf edecek, acılar çekecektir…”[23] juva demokrasisine dayalı asker-polis rejiminden de başka bir şey beklemek zaten saçma olurdu… Aynı şekilde, Buraya kadar söylediklerimizi özetleyecek olursak, de- ulusal sorununun varlığında, egemen sınıf içindeki gerilimden en çok zarar gören kesim yine Kürtler. Kapita[21] Lenin, “Sol” Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı listler ve onun baskı aygıtları, ulusal sorunun yarattığı gerilimi, genel siyasi ve toplumsal duruma yansıtarak, [22] Lenin, “Sol” Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı bu yolla bir çıkış arıyor. Ulusal sorun bağlamında yara[23] a.g.e. ___ [21]


Marksist İşçi tılan gerekçeler, “Kürt terörü” bahanesi ile alınan “yasal” özörgütlenmeleri hedefleyen programı somut biçimde ve yasadışı önlemler; “tehlikeye düşen ‘demokrasi’ ve savunmak; “oy bölen”, küsurat bir muhalif gibi değil, ‘cumhuriyeti’, ülke ekonomisini ve vatanın bütünlüğü- iktidarı hedefleyen, sınıf mücadelesinin farklı alanlarınnü korumak” amacıyla zaten kısıtlı olan özgürlüklerin da ve farklı durumlarda çeşitli mücadele yöntemlerini iyice budanması, tüm baskı rejimlerinin kaçınılmaz ön ustalıkla kullanabilen bir önderlikle kitlelerin önüne çışartı olarak bir kez daha kendini gösteriyor. Türkiye’deki kabilmek Leninist – Troçkizmin mücadele anlayışıdır. rejim krizi üzerinde yazdığımız tezlerde açıkladığımız Bugün, işçi sınıfı yukarıdaki nitelikleri içinde özümseüzere, burjuvazinin iktidar savaşımında kendi içindeki miş bir önderliğe sahip değil. O zaman sınıfa gücünün bölünmesinin yükünü, yaratılan gerici milliyetçi histeri oluşmasını beklemelerini mi söyleyeceğiz? Hayır! Akdalgası üzerinden ezilen Kürt halkı çekiyor. sine bütün gücümüzle böyle bir önderliğin inşası için mücadele edeceğiz. Bu mücadeleyi alanlarda, politik Tanımlamaya çalıştığımız “genel durum” göz önüne bir faaliyet içinde sürdüreceğiz; ama en az bunlar kadar alındığında bu durumun, dolayısıyla da seçimlerin, işçi önemlisi bu mücadeleyi siyasal toplumsal planda hayasınıfı, sosyalist hareket ve ezilen Kürt halkı için taşıdığı ti öneme sahip gelişmelere sırt çevirmeden yürüteceğiz. önemi görebiliriz. Evet, tekrar edelim, bazı konjonk- Programın tamamını ileri sürmenin mümkün olmadığı türde burjuva kurumlar için yapılan seçimler sınıf ve şartlarda bile geçiş talepleri mantığından kaynaklanan devrimciler için büyük önem taşır. Özellikle de kitle bir tutum almak ve kitlelerin mevcut bilinç düzeylerinbilincinin burjuva parlamenter sınırlar içinde kaldığı; den yola çıkarak onların kendi eylem ve örgütlenmelekitlelerin kendi siyasi ve toplumsal varlık ve temsillerini rinin itici gücüyle daha ileri bir noktaya ulaşmaları için henüz kendilerinin oluşturduğu kitle seferberlik organ- tüm kitle mücadelelerinin içinde bulunmak gerekiyor. larında ifade edemedikleri dönemlerde (bazı istisnai du- Bu noktada var olan bilinç bulanıklığına ve çaresizliğe rumlar dışında) sosyalistler seçim dönemlerinde, seçi- teslim olunmaması, “ehven-i şer”e boyun eğilmemesi min yarattığı olanakları kullanan aktif bir tavır almakla büyük önem taşımaktadır. Seçimlere ilişkin Devrimci yükümlüdürler. Bu sadece seçim platformunu bir silah Marksist bir tavır kaynağını gerçeklerden almalı ve ilkeli olarak kullanmanın ve propaganda yapmanın ötesinde bir yaklaşımla bu gerçekleri devrimci bir tarzda dönüşbazı müdahalelerde bulunmak içinde gereklidir: Kitle- türmeyi hedeflemelidir. Leninist – Troçkistler, sözünü lerin bilinç bulanıklığını ve çaresizliğini sömüren “sol” ettiğimiz sorumluluğu göstermede herkese örnek olmak reformist, revizyonist ve burjuva partilerin gerçek yüzle- zorundadırlar. Bir kez daha ifade ediyoruz: Seçim taktirini açığa çıkarmak; “Geçiş Programı Anlayışı”nda açı- ği, aslî olarak parti inşa stratejisinin bir parçası olmalı ve ğa çıkan, acil demokratik, ekonomik ve sendikal geçişsel ona hizmet etmelidir. talep ve sloganları ileri süren, kitle seferberliklerini ve

22 TEMM UZ SEÇİMLERİ NE İFADE EDİYOR? Burjuvazinin kendi iç çatışmasından kaynaklanan bir olağanüstü dönemden, rejim krizi döneminden geçiyoruz. Bu olağanüstü dönemin olağanüstü seçiminin arifesindeyiz. Çok değil, bundan yaklaşık üç ay öncesine kadar başbakan, cumhurbaşkanını bu meclisin seçeceğini ve genel seçimlerin Kasım’da yapılacağını böbürlenerek ilan ediyordu. Ancak darbe heveslisi, “statükocu” burjuva kesimin cumhurbaşkanlığı seçimine müdahil olmasıyla ve bir gece yarısı gelen muhtırayla burjuvazinin iç çatışması doruğa ulaştı ve ülke seçim sürecine sokuldu.

“statükocu” burjuva güçler arasındadır. Çatışmanın vardığı nokta, Türkiye kapitalizminin yapısal bunalımının vardığı noktayla doğrudan ilintilidir: “liberal burjuva kesimin de tarafı olduğu kapitalizmin uluslararası yeniden yapılandırılmasının dayattığı neo-liberal ekonomik politikalar, devlet erkinin yeniden yapılandırılması ve devlet içindeki statükocu güçlerin tabanı olan ayrıcalıklılar kastıyla beraber tasfiyesini gerektirmektedir.”[1] Bu bağlamda, günümüzde yükseltilen milliyetçiliği, omurgasız devlet partisi CHP’nin “sosyal şoven” gömleği giymesini, tescilli faşist parti MHP’nin “ulusalcı”, “uslanmış” kimliğiyle arz-ı endam etmesini “statükocu” güçlerin bu Çatışma; tamamlanmamış burjuva demokrasisine daya- tasfiye sürecine karşı yükselttiği savaş naraları olarak lı asker-polis rejiminde, ülkenin “liberal” büyük burju- [1] Marksist İşçi, Sayı 1, sf. 9, Rejim Krizi Üzerine Tezler, Tez vazisiyle, çıkarları TC’nin kuruluş temellerine dayanan 12’de ___


Marksist İşçi değerlendirmeliyiz. Burjuvazinin, kendi siyasal krizini, de itibarını kısmen yitirmesine sebep olsa da statükocu ülke genelinde ekonomik krize dönüşmesini engelleme- güçlere karşı “liberal” büyük burjuvazinin seçimlerdeki nin “çözümü“ olarak kullandığı erken genel seçimlerin, alternatifi AKP’dir. 2002 seçimlerinde muhafazakâr kitaynı kampın unsurları arasındaki çatışmayı çözmesini le tabanlı liberal bir burjuva parti görünümünde olan beklemekse burjuva darkafalıların temennisinden öte AKP, bu seçimlerde “tüm Türkiye’nin Partisi” olma bir şey değildir. Gerçi, olası bir “ulusal cephe” iktidarı adaylığına soyunmuştur. “Sol”dan yaptığı transferler, “statükocu”lardan yana geçici bir çözümü ifade edecek- söylemlerindeki milliyetçilik dozunu artırırken bir yantir ancak; burjuvazinin “stratejik” hedeflerinde köklü dan Kürt halkına ve önderliğine göz kırpmalar, Alebir değişikliğe gidilmedikçe, bu durum krizin gelecekte vi kökenli milletvekili adaylarının sayısındaki artış bu daha da şiddetlenerek yaşanmasını engelleyemeyecektir. yönelimin ürünleridir. Bu seçim döneminde özellikle cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde “mağdur edilmiş deBu bağlamda sürece damgasını vuran şeyin işçi sınıfı- mokrat” tavrıyla oy toplamaya çalışmaktadır. nın örgütsüzlüğü ve sınıfın bağımsız cephesini örecek önderlikten yoksun oluşu olduğunu söyleyebiliriz. Ana- Kitle hareketinin yüksek olduğu dönemlerde “sosyalyasal bir krizin ayyuka çıktığı böylesi bir dönemde işçi demokrat” maskesiyle kitle seferberliklerini düzen-içi sınıfına ve ezilen Kürt halkına prangalar vuran 12 Ey- kanallara akıtma işlevi gören CHP, şimdiki gibi sınıf halül anayasasına cepheden açılacak bir sınıf savaşı çizgi- reketinin oldukça gerilemiş olduğu bir dönemde şoven, si, işçi-emekçi kitlelerle ezilen Kürt halkına demokratik Kürt düşmanı, laiklik söylemleriyle statükocu güçlerin haklarının ve taleplerinin gerçekleşmesinin yolunu aça- doğrudan sözcüsü durumuna bürünmüştür. Tasfiye sücak bir kurucu meclisin doğuşunu sağlayabilirdi. Ancak recinde olan ayrıcalıklılar kastını, kendi tabanı kılmabu tarihsel fırsat, sınıf önderliklerinin basiretsizliğinden ya çalışan CHP, bu yönelimin sonucunda “cumhuriyet dolayı kaçırılmıştır ve açıktır ki, krizin tüm acı faturası mitingleri”nde dillendirilen “birleşin!” çağrısına uyduişçi-emekçi kitlelerle Kürt halkının sırtına bindirilecek- ğunun simgesi olarak seçimlere DSP ile girme kararı altir. mıştır ve genelkurmayın Güney Kürdistan’a “operasyon” talebine en sadık parti olduğunu gösterme çabası içinde, Öte yandan, süregiden rejim çerçevesinde zaten kısıtlı saçılan milliyetçilik zehrinden payına düşeni almaktadır. olan sınıfın ve Kürt halkının hak ve özgürlükleri “statü- Seçimlere az bir süre kala da popülist söylemlerle emekçi kocu” güçler tarafından tehdit edilmektedir. Gelişmekte kitleleri kandırmaya çalışmaktadır. olan seçim sürecinde veya ertesinde “statükocu” kesimlerin çıkarlarıyla çelişen bir durumla karşılaşıldığında bir Seçimlerde meclise girme ihtimali olan üçüncü parti darbe olmayacağının ya da meclisin açılacağının garan- MHP, faşist kimliğinden arınmış olduğu izlenimini yatisini kimse veremez! Bu şartlar altında Devrimci Mark- ratmaya çalışarak kendisini düzen-içi faaliyete kanalize sistlerin temel görevi dikkatleri bu tehlikeye çekmek ve etmiş olduğu mesajını vermektedir. Bu, ona “statükocu” var olan hak ve özgürlüklerin korunması adına kitleleri kesimler tarafından biçilen “ulusal cephe”nin sağdaki seferber etmek için mücadele etmektir. Bu bağlamda 22 temsilcisi rolüyle uyumludur. Yükseltilen şoven havanın Temmuz seçimlerinin işçi sınıfı ve emekçi Kürt halkı geleneksel faşist parti MHP’yi güçlendireceği aşikârdır. için ne anlama geldiğinin Devrimci Marksizm tarafın- MHP’nin bu “uslu” tavrını sürdürüp sürdürmeyeceği dan tahlili zorunludur. ise sınıf hareketiyle Kürt halkının militarist burjuvaziye karşı sürdürdüğü mücadeledeki duruma bağlıdır. ŞimSeçimler ve Burjuva Partiler dilik faşist sokak müfrezelerini yedekte tutmaktadır. AKP, iktidarda olduğu 4,5 yıl boyunca IMF politikalarının “başarılı” bir uygulayıcısı, emekçi düşmanı politi- Seçimler ve Ezilen Kürt Halkı kaların yılmaz savunusu olmuştur. İktidara geldiği ilk DTP seçimlere bağımsız adaylarla katılmaya karar verdönemde burjuvazinin topyekûn desteğini arkasına alan dikten sonra, ezilen Kürt halkı ve önderliği üzerindeki AKP, “statükocu” kesimlerin devlet aygıtı içerisindeki baskılar artırılmakta. Öncelikle, it dalaşı halindeki iktimevzilerine saldıran AB reformlarını meclisten geçirerek dar ve ana muhalefet partisi ilk defa bir konuda anlaştı! bu kesimlerin ciddi bir muhalefetiyle karşılaşmıştır. Öte Birleşik oy pusulasına dair yasa eşi görülmedik bir oy yandan, 2005 nevruzundan itibaren yükseltilen mil- çoğunluğuyla onaylandı. Peki, nasıl oldu da elleri her liyetçi dalganın peşinden o da kısmen sürüklenmiş ve fırsatta birbirlerinin boğazına dolanan bu burjuva temliberal, demokrat söylemleri yerini “tek bayrak, tek mil- silcileri bir konuda ortak söz dile getirebildiler? let” gibi söylemlere bırakmış ve AB taraftarı tutumunu geri plana itmiştir. Bu tavrı “liberal” burjuva çevrelerde Ancak birleşik oy pusulası, “oyun”un yalnızca birin___


Marksist İşçi ci “perde”sini oluşturuyordu. Bağımsız adaylıklarını bağımsız, sosyalist ve birleşik bir ülke hiçbir vakit var açıklayan eski DEP milletvekillerine keyfi biçimde se- olamayacak, onlar her zaman daha fazla sömürülecek ve çim yasağı getirildi. Kürdistan coğrafyasındaki TSK ezen ulusların şiddetine maruz kalacaktır. mensuplarının seçim bölgeleri değiştirilerek bağımsız adayların seçilmesinin önüne taş konulmaya çalışıldı. Ortak Aday Projesi ve “Üçüncü” Cephe Tartışmaları Tüm bu örnekler asimilasyoncu, şovenist burjuvazinin Çatışan burjuva kampların kitleleri politize ettiği bir se“demokrasisi”nin sınırlarının genişliğini açıkça ortaya çim sürecinde bağımsız sınıf politikalarının temsil edikoymaktadır. lememesi ve sınıfın örgütsüzlüğü, birleşik işçi cephesi ihtiyacını yakıcı bir zorunluluk haline getirmiştir. İki Bu bağlamda, DTP’nin, ulusal sorunun demokratik, burjuva kampı da karşısına alan, sınıf politikalarının sabarışçıl çözümünden yana olan tavrında direnirken, mi- vunucusu bir işçi-emekçi kitlelerin “üçüncü” cephesini litarist, şoven Türk burjuvazisinin Kürt halkının üzerin- açabilmek Devrimci Marksistlerin ortak arzusuydu. Andeki baskıları artırdığı, milliyetçiliği körüklediği ve böl- cak süreç içerisinde çeşitli “sol” çevrelerde sıkça tartışma gesel bir iç savaş çığırtkanlığı yaptığı bir dönemde, Kürt konusu edilen “üçüncü” cephe fikrinden anlaşılanın bu coğrafyasında Kürt halkının temel haklarını savunan ve olmadığı aşikâr. Bu bağlamda ortak aday projesini ve bunları meclis kürsüsünden dile getirecek olan bağımsız burada gelinen noktayı incelemekte yarar var. adayların desteklenmesi gerektiğini savunuyoruz. Ancak bu sorunun yalnızca bir bölümüdür. Devrimci Marksist- “Seçimlerde Ortak Aday İstiyoruz” bildirisiyle yola çıkan ler olarak, ezilen Kürt halkının mevcut siyasi iradesine, proje, Hrant Dink cenazesinde bir araya gelmiş topluKürt halkının çoğunlukta olduğu yerlerde desteğimizi luğu hedef kitlesi olara seçtiğini belirtiyor ve hedeflenen sunarken, aynı zamanda ezilen Kürt halkının mevcut şey şu şekilde ortaya konuluyordu: “Hepimizin[!], her ulusal demokratik önderliğinin uzlaşmacı tavrını da sol parti[!] ve sendikanın[!] sahip çıktığı ortak talepleridurmaksızın eleştirmeliyiz. Kürt halkının demokratik miz var ve bu taleplerin Meclis kürsüsünden dile getirilönderliği (temsilciliği) doğası gereği bağımsız bir sınıf mesini istiyoruz.”[2] hareketi gibi davranamadığından, onun dış ve iç basınçlara açık olan yapısı, dışarıda emperyalizm ve Avrupa’daki Bildirinin projenin şekillenmesinde bir önemi olmadıbölge temsilcileri, içeride ise Kürt burjuvazisi ve zengin ğı itirazı getirilebilir. Buna katılmamak mümkün değil toprak ağalarıyla onu uzlaşmaya zorlamaktadır. Bunun çünkü, kullanılacak söylemler ve gösterilecek bağımtemel sebebi ise, Ortadoğu sosyalist devrimi önderliğine sız adaylar parti bürokratlarının kapalı kapılar ardında aday bölge ülkelerde DİP(Devrimci İşçi Partisi)’lerin ve gerçekleştirdiği pazarlıklar sonucu şekilleniyordu. Evet, onlarla ittifak yapacak, tüm bir Kürdistan coğrafyasını bu böyledir ancak bildiride dile getirilen ifadeler projekucaklayacak, bağımsız sınıf politikasını savunacak Kürt nin yönelimini belirtmesi açısından manidardır. Ortak devrimci bir işçi partisinin yokluğudur. Bu ise “Kürdis- adaylar etrafında yaratılmaya çalışılan “üçüncü” cephe, tan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi (KUKM)”nin gelişme- hiçbir zaman işçi-emekçi kitlelerin burjuvaziden bağımsinde yeni zorluklar doğurmaktadır. sız sınıf cephesini yaratma amacı gütmedi. Bu parlamentarist reformizmin adı halk cephesidir ve temelini milli Bu noktada Kürt halkına durmaksızın hatırlatmamız uzlaşmanın oluşturduğu “üçüncü” bir burjuva kampa gereken şey şu olmalıdır: Kürdistan devrimi açısından işçi sınıfının ihtiyacı yoktur. ulusal sorunun çözümü; Ortadoğu coğrafyasında emperyalizm tarafından dört parçaya bölünmüş olan Kürt Esasında parti bürokratlarının anlaşmazlığı sonucu bu halkının birleşmesinden ve ortak bir programla, müca- halk cephesi hayata geçirilemedi ve bu bazı “sol”cu çevredelelerini, ezen ulus burjuva iktidarlarına ve bu iktidar- lerde bir hayal kırıklığı yaşanmasına neden oldu. Örnek ların bölgelerdeki ikiyüzlü temsilcilerine karşı örgütle- olarak ÖDP, kendi parti temsilcisinin aday gösterildiği melerinden geçmektedir. Aynı şekilde, emperyalizme yerler dışında “bin umut adayları”nı desteklemek yerikarşı verilen mücadeleyi, anti-kapitalist bir anlayışla ne kendi listeleriyle seçime katılmaktadır. Aynı şekilde hayata geçirecek, Kürdistan işçi sınıfı ve emekçi kitlele- ÖDP’nin baskısıyla İstanbul 2. bölgeden aday gösteririnin enternasyonalist devrimci partisine ihtiyaç vardır. len AB’ci liberal, “modern” Kemalist Baskın Oran’a karAyrıca, böyle bir mücadele hattının şüphesiz en olumlu şı DTP tabanının isyanı sonucu DTP bu bölgede kendi işlevlerinden biri de komşu bölge ülkelerinde de yaşana- adayı Doğan Erbaş’ı çıkarmıştır vs. cak sosyalist devrimleri başlatma dinamiğidir. Bu parlamentarist halk cephesi bloğunun kurulamamış Aksi takdirde ezilen Kürt halkının hak etmiş olduğu [2] http://www.ortakaday.net’ten. ___


Marksist İşçi olmasındaki temel etken parti bürokratlarının kitle ha- olarak bu seçimlerdeki şiarımız “burjuva düzen partilereketinin nefesini enselerinde hissetmedikleri bir orta- rine ve “sol” parti bürokratlarına oy yok” olmalıdır. mın var olmasıdır. Eğer bu iki burjuva kampa alternatif bir kitle hareketi yükseltilebilseydi, burjuvazi sınıf ha- Bunun zamansız yapılan bir “boykot çağrısı” olduğunu reketini düzen-içi kanallara yönlendirebilmek için bu söyleyenlerin yaptıkları olgularla yüzleşmek değil, olgulamilli uzlaşma temelinde yükselen “cephe”yi pekâlâ kul- rın üzerlerinden atlamaktır. Bu “boykot çağrısı”nın alterlanabilirdi. Ancak bugün, o gün değildir. natifi olarak öne sürülen demokrat, devrimci, sosyalist adayları destekleme çağrısı samimiyetten uzak, muğlâk Seçimler ve Tutumumuz bir söylemdir. Bunu söyleyenler bu demokrat, devrimci, Birleşik işçi cephesinin örülmesi acil bir zorunluluk ol- sosyalist adayların kimler olduğunu da açıklamalıdırlar! masına rağmen Devrimci Marksizm’in güçsüzlüğü ve Örneğin İstanbul 2. bölgeden demokrat ya da devrimci sınıf hareketinin zayıflığı, burjuvazinin kendi içinde oluğunu iddia eden (bizim sayabildiğimiz) en az 6 aday çatıştığı bu seçim sürecinde sınıf cephesinin yaratılama- vardır. Bize kalırsa, eğer “Politika somuttur.” (Troçki) sömasındaki başlıca engellerdir. Kendi bağımsız “sosyalist” zünü sahipleniyorsak söylemlerimizin de somut olması adaylarını çıkartan partilerse bu süreçte hiçbir zaman gerekir. birleşik işçi cephesi için mücadele etmediler. İç savaş ve Güney Kürdistan’a operasyon çağrılarının yapıldığı Bu süreçte bir kez daha gördük ki sınıfın bağımsız cepböyle bir dönemde kendi dar parti çıkarlarını sınıfın ve hesinin kurulmasını “sol” sendika, parti bürokratlarınezilen Kürt halkının çıkarlarının üzerine koydular. İşte dan temenni edemeyiz. Birleşik işçi cephesinin teminatı sınıf cephesinin örülmesinin önündeki bir diğer engel devrimci işçi partisinin varlığıdır. Bunun için aslî görevide bu “sol” parti bürokratları ve onların dar-grupçulu- miz olan devrimci parti inşası için durmaksızın mücadeğudur. Dolayısıyla, seçimlerde bu bağımsız adayları des- le etmeliyiz. Bu süreçte bu temel stratejimizin dolaysız teklemenin sınıfın çıkarlarına hizmet edeceğini değil, sonucu olan, burjuva düzen partilerini ve birleşik cephe parti bürokratlarının dar-grupçuluğuna prim tanımak düşmanı, sınıf dışı, reformist “sol” parti bürokratlarını olacağını düşünüyoruz. Bu yüzden Leninist-Troçkistler teşhire yönelik bir çalışma izlemeliyiz.

___


Marksist İşçi

SEÇİMLERE GİDERKEN ALEVİLİK SORUNU

Sivas Katliamı’nın 14. yıldönümünde Alevilik yine burjuvazinin ‘gündem’inde. Ama bu sefer ironik bir biçimde burjuvazinin ittifak umudu olarak; çünkü Madımak’ın hesabını hâlâ vermemiş bu ‘meçhul’ fail, siyasi krizin seçim süreciyle pekiştiği şu günlerde Alevilerin oylarını görmezden gelemiyor.

siyle fitili ateşlenen gericiliğin, 1993’te yüzünü acımasızca gösterdiği bu İslamcı ve faşist ortak katliam, Kürt hareketinin yükseldiği, işçi-emekçi eylemlerinin yeniden yaygınlaşmaya başladığı bir dönemde, Alevilerin temsil edildiklerini düşündükleri bir burjuva hükümet altında[1] gerçekleşmiştir.

Oysa bu topraklarda Aleviler ve onların talepleri yıllardır görmezden gelinmiştir. Osmanlı devletinin baskıcı politikalarından bıkan Alevilere, Mustafa Kemal’in reformları da çare olamamış, laiklik umudu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması, ibadethanelere devlet ödeneğinin ayrılması, devlet eliyle camiler yaptırılması, okul müfredatlarına zorunlu din dersi konulması gibi bir dizi uygulamayla boşa çıkmıştır. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması anlamına gelen laiklik, batılı kapitalist devletlerdeki gibi yalnızca dinin devlete tabi kılınmasına hizmet etmiştir. Bu uygulamalarla İslam’ın Sünni yorumu hâkim sınıfın ideolojisini sağlama alabileceği bir biçimde egemen kılınmış ve muhalif yorumların bizzat devlet tarafından engellenmesinin yolu açılmıştır. Sonuç olarak ne CHP’nin medet umulan Kemalizm’i, ne de 50’lerde DP’nin medet umulan ‘demokrasisi’ Alevilerin laiklik taleplerini karşılamış; hoşnutsuzluk Aleviler içinde kırdan kente göçle başlayan proleterleşme süreciyle de birleşince ortaya 70’lerde yükselen toplumsal muhalefette kendini ifade eden bir süreç çıkmıştır.

2 Temmuz 1993’te, Osmanlı’nın zulüm politikasına başkaldırmış, bu yolda idam edilmiş olan Pir Sultan Abdal’ı anmak üzere pek çok aydın, şair, yazar ve sanatçı Madımak Oteli’nde toplanır. Ancak etkinliğin yapıldığı süre içinde çevre camilerden çıkan gruplar cuma namazının ardından organize bir şekilde etkinliğin yapıldığı yere varıp olay çıkarırlar. İlk çıkan olaylar polis tarafından nasıl ‘engellendiyse’, “Kahrolsun laiklik!” “Yaşasın şeriat!” sloganları atan kalabalığın sayısı kısa sürede 10.000’e ulaşır, akşam saatlerinde ise 20.000’i bulur. Sloganlarla otelin etrafına gelen kitle, Belediye Başkanı Karamollaoğlu’nun kitlenin içine girip “Hadi gazanız mübarek olsun!” diye seslenmesinin ardından haftalardır yapımı bitmeyen kaldırım çalışmasının taşları ile oteli saatlerce taşlar ve ardından ateşe verir. İçlerinde Muhlis Akarsu, Metin Altıok, Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Uğur Kaynar, Ozan Türkyılmaz ve Hasret Gültekin’in de bulunduğu 35 aydın alevler içinde can verir. Aralarında itfaiye erleri tarafından dövüldüğü kameralar ile görüntülenen Aziz Nesin’in de bulunduğu 51 kişi ise katliamdan yaralı kurtulur.

Maraş ve Çorum katliamları tam da bu sürecin burjuvazi üstünde yarattığı rahatsızlığın sonuçlarıdır: Toplumsal Olayların meydana geldiği gün, kolluk güçleri önlem muhalefeti güçsüzleştirmek ve Alevi-Sünni ayrımı üze- almak için polis sayısını arttıracakları yerde azaltmıştır. rinden sınıfı bölmek amacıyla yapılan kanlı provokasyonlar. Ama bunlar ilk ve son provokasyonlar değildir. [1] SHP - DYP koalisyonu, Fikri Sağlar’ın bakanlığı dönemi vs... Madımak Oteli Yangını; 1980 bonapartist askeri darbe-

Alevilerin SHP yoluyla hükümette temsil edildiklerini düşünmesi, onlara, etkinliklerin Sivas merkeze taşınması kararını aldırtacak kadar cesaret veriyordu.

___ 10


Marksist İşçi Oysa etkinliğin birkaç gün öncesinden beri “Müslüman ren ‘Kemalizm’in savunucusu Alevilerdir. CHP – DSP Kamuoyuna” başlıklı bir bildiri, halkı “Müslümanlı- – SHP gibi burjuva partiler yeniden Alevilerin sözcülüğın gereğini yapmaya”, “cihada” çağırır... 6000 askerin ğüne soyunur. Bugün bu süreç devam etmektedir. Sözde bulunduğu tugay komutanlığı Madımak Oteli’nin he- siyasi İslam’a, gerçekte AKP’nin statükoyu tehdit eden men yakınındadır, ama sekiz saat boyunca birlikler olay liberal dönüşümlerine[2] ve en çok da Kürt hareketine mahaline “sevk edilememiştir”. Olay sırasında intikal karşı militarist ve asimilasyoncu politikaların destekçisi eden askeri güçlerse duruma seyirci kalmıştır. Olaylar konumuna getirilmeye çalışılan Alevilerin, tam da bu sırasında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demi- noktada sorunları değil ama isimleri MHP dâhil pek rel, “Halk galeyana gelmiş… Olay, otelin yakılmasın- çok burjuva partinin aday listesinde boy göstermeye dan ibarettir… Güvenlik güçleri ile halkı karşı karşıya başlamıştır. getirmeyin…” diyerek katliamcıların güvenliğini sağlama alacak direktifte bulunur. Olayların bitimine yakın, Bu koşullar altında tüm Alevi demokratik toplum kuTansu Çiller, “Otelin etrafındaki vatandaşlarımıza bir ruluşlarının Alevilerin genel demokratik taleplerini (Dişey olmamıştır...” diyerek babasının çizgisinden gidip yanet İşleri Başkanlığı kapatılsın, zorunlu din dersleri katliamcıların sağlığına duacı olmuştur. müfredattan kaldırılsın, camilere ayrılan devlet ödeneği kesilsin, ibadethane yapımı kişilere veya cemaate bırakılsın…) ellerindeki tüm güçleri ile (Alevi dernekleri, demokratik kuruluşları vs.) yükseltmeleri önemlidir. Ancak bu aşamada bahsedilmesi gereken en önemli mesele, var olan demokratik Alevi örgütlenmelerinin ortaya net bir siyasi irade koyamamasıdır. Bu tabii ki Aleviliğin etnik, kültürel ve sınıfsal olarak heterojen bir yapıda olmasından kaynaklanır. Alevi burjuvazisinin çıkarları Alevi işçi ve emekçilerin çıkarlarıyla tabii ki çatışacaktır. Görüldüğü gibi birincisi için demokratik taleplerin çözümü, mecliste temsil bulmayla eşdeğerdir. Ama yazının başında da ifade ettiğimiz gibi, “laiklik” ve “demokrasi” gibi kavramlar sınıfsal içeriğinden ayrı okunamazlar. Burjuvazi, mücadele döneminde dillendirdiği bu taleplerin içeriğini, iktidarı döneminde kendi sınıfının çıkarı doğrultusunda yeniden doldurmuştur. Günümüzde ancak burjuva demokrasisinden ve burjuva laikliğinden söz edilebilir. Gerçek laiklik ve demokrasinin yolu ise işçi sınıfının iktidarından geçer çünkü her türlü sömürünün başı olan ekonomik sömürünün karşısında olan proletaryanın dini sömürüden hiçbir çıkarı yoktur. Emperyalizm çağında, burjuva devlet artık hiçbir demokratik talebin çözümünü sağlayamaz. Bu düzen ayakta kaldıkça, ne Alevilerin ne de diğer kültürlerin yaşama ve gelişim talepleri gerçekleşebilecektir. Çünkü burjuvazi ister dinsel ister etnik, her türlü ayrımı gerektiğinde kendi çıkarları adına ve en önemlisi işçi sınıfını bölmek için kullanmaktan çekinmez. Bu yüzden Sivas Katliamı’nın 14. yıldönümünü de andığımız şu 28 Şubat süreci ise kapitalist devletin temsil ettiği sını- günler Alevi işçi ve emekçiler için iki kat önemli olmafın çıkarlarına göre ne kadar ikiyüzlü davranabileceği- lıdır. Birincisi, Madımak’ı unutmamak ve unutturmanin bir göstergesi olmuştur. Zamanında yükselen sol ve mak; ikincisi ise içinde bulunduğumuz seçim sürecini Kürt hareketlerine karşı beslediği siyasi İslam, devletin Madımak’tan alınan derslerle görebilmek. statükocu güçlerine zarar vermeye başlar. Artık düşman Sivas katliamını gerçekleştiren ‘zarar görmeyen sakallı vatandaşlar’, dost ise yıllardır laiklik mücadelesi ve[2] Marksist İşçi, Sayı 1, Rejim Krizi Üzerine Tezler ___ 11


Marksist İşçi 1. Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarının sorumlusu ka- dökülen kanların hesabını soramayacak, aksine yeni pitalist devlettir ve kapitalist devlete güven ölüm geti- Madımak’ların doğuşunu hazırlayacaktır. rir. Burjuvazinin partileri hangi kamptan olursa olsun hiçbir zaman Alevilerin taleplerine cevap vermemiştir. 3. Sivas gibi katliamları engelleyebilecek ve bu katliamTersine CHP gibi onları yıllarca oy deposu olarak gör- ların hesabını sorabilecek tek güç işçi sınıfının örgütlü müş, onların nüfusundan yararlanmayı tercih etmiştir. gücüdür. Bu yüzden tüm Alevi işçi ve emekçiler bu taAlevilerin, özellikle Kürt hareketine karşı burjuva düzen leplerinin de çözümünü aramak üzere işçi örgütlerinin partilerinin provokasyonlarla son derece saldırganlaştığı içerisinde yer almalıdırlar. Maalesef bu seçimlerde burşu dönemde, artık CHP ile hesaplaşma zamanları çok- juvazinin karşısına sınıf alternatifini koyabilecek bir yatan gelmiştir. pılanma oluşturulamamıştır. Bu durumda Aleviler için ehven-i şer belirlemenin de hiçbir anlamı olmayacaktır. 2. Bugün bize dayatılan bu seçimde, önümüzdeki seçe- Çünkü tarih bize göstermiştir ki, en basit demokratik neklerden hiçbiri Madımak gibi katliamların önüne ge- hakların savunusunu dahi işçi sınıfı ile bağ kurmadan çemeyecektir. Bu seçimlerde Alevilerin oy kullanmaları yapmaya çalışan tüm gruplar, savunucuları ile beraber ya Alevileri küçük-burjuva dar grupçuların kuyruğu ha- tarihe gömülmüştür. Alevi işçi ve emekçiler, Devrimci line getirecek, ya da onları önce burjuvazinin pis oyun- Marksizm’in bayrağı altında sınıf kardeşleriyle ortak larına alet edecek, ardından da burjuvazinin bir ihaneti mücadele safını örmeli, seçimlere cevabını burjuva düile daha karşılaşmaları sonucunu doğuracaktır. Ancak zen partilerine ve “sol“ parti bürokratlarına oy atmayasonuç olarak bu seçeneklerin hiçbiri de Madımak’ta rak vermelidir.

Ç İ N’DEKİ KÖLE İŞÇİLER İÇİN “Ayağa kalkın, köle olmak istemeyen insanlar! Kanımız ve lıştırılmak üzere satıldığını haber vermişti. Mektupta, o etimizle yeni bir Çin Seddi oluşturalım!”[1] güne kadar olay hakkında hiçbir yardımda bulunmadığı söylenen polis, haberin dünyada yarattığı etki üzerine Dünya gezegeni, İsa’dan sonra 21. yüzyıl: Ekmek, su ve kapsamlı bir “köle işçi kurtarma operasyonu” başlattı. çekiç sesleri... Ünlü Piyanist Sigismund Thalberg şöyle der: “Çalarken, sesleri uzatmak, iyi bir ses çıkarabilmek ve ses çıkarırken gerekli olan değişiklikleri yapabilmek için, zorunlu olan ilk şartlardan biri, her türlü sertlikten uzak bulunmaktır. Kolda, elde ve parmaklarda yetenekli bir şarkıcının sesinde sahip olduğu incelik ve bükülmeler bulunmalıdır...” Ekmek, su ve çekiç sesleri... Fakat bu çekiç, piyanodaki tellere vuruldukça değil, inşaatta betona, madende kömüre, Çin’de kemiklere vuruldukça ses çıkaran çekiç... Kuru ekmek dilendikçe kollara, susuzluktan sayıkladıkça ellere ve parmaklara vurulan çekiç... Çin’deki köle işçiler yetenekli bir şarkıcının sesinde sahip olduğu incelik ve bükülmelere sahip değiller, belki, ama onların kanlı elleri, uykusuz beyinleri ve her şeyden önemlisi Operasyonlarda bugüne dek 50’si çocuk 600’e yakın ki“sahipleri” var. şinin kurtarıldığı ve on binlercesinin hâlâ çalıştırıldığı belirtildi. Haberlerin arasında en dikkat çekici olanı ise, Haziran ayı başında çeşitli haber ajanslarında yayınla- Shanxi’deki bir tuğla fabrikasında köle olarak çalıştırılan nan haberlere göre, Çin’de çocukları kaçırılan 400 aile, 31 kişinin kurtarılmasıydı. İşçilerin bir yıldır günde en internet üzerinden bir mektupla yardım çağrısında bu- az 20 saat, sadece ekmek ve suyla beslenerek çalıştıklunmuş, en küçüğü 8 yaşında olan en az 1000 çocuğun ları ortaya çıktı. Kurtarılanların vücutlarında tuğla takaçırılıp, ağır sanayisi ve kömür rezerviyle tanınan Çin’in şımaktan oluşan yanıklar da belirlendiği ve bir işçinin kuzeyindeki Shanxi eyaletinde, tuğla fabrikalarında ça- yeterince hızlı çalışmadığı için çekiçle dövülerek öldürüldüğü belirtildi. Çin polisi şimdi işçilerin ödenmemiş [1] Çin Halk Cumhuriyeti Milli Marşı’ndan bir alıntı.

___ 12


Marksist İşçi

maaşlarını(!) alarak evlerine gönderilmeleri için çalışıyor. Ancak travma geçiren sekiz işçinin sadece isimlerini söyleyebildikleri ve evlerinin nerede olduğunu hatırlayamadıkları bildirildi. Fabrika, bu bölgede görevli yerel Komünist Parti sekreterinin oğluna ait. Fabrika sahibi Wang Binbin’in tutuklandığı, babası Wang Dongji’nin de sorgulanmakta olduğu açıklandı. Fabrika sahibinin babasının KP üyesi olması gerçekten anlamlı, fakat hiç de şaşırtıcı değil. Troçki 1938’de, Sovyetler Birliği’ndeki bürokratik kastın geleceği hakkında Geçiş Programı’nda şöyle demişti: “...ya bürokrasi giderek dünya burjuvazisinin işçi devletindeki organı haline gelerek yeni mülkiyet biçimlerini devirecek ve ülkeyi kapitalizme geri sürükleyecek, ya da işçi sınıfı bürokrasiyi ezerek yolu sosyalizme açacaktır.” Adı hâlâ Çin Komünist Partisi olan eski bürokratik kastın, yeni burjuvazinin aygıtı, ortak mülkiyet biçimlerini devirerek kapitalizme geçeli çok oldu.[2] Öyle ki, bu koltuk sevdalısı KP üyelerinin oğulları ve torunları olan yeni yetme kapitalistler, en vahşi ve en ilkel kâr hırslarıyla tren istasyonlarında Çinli çocukları, kadınları ve gençleri kaçırıp, madenlere, atölyelere ve fabrikalara satarak çürümüş kapitalizme hizmet etmektedirler. Pek çoğu batı ülkelerinin vatandaşlığına geçip, yabancı yatırımcıların sahip olduğu ayrıcalıklardan yararlanmaktadır. Bunun yanında hâlâ “Marksizm öldü!”, “İşçi sı[2] Daha devrimden çok önce bürokratlaşan ve işçi unsurlarını kaybeden ÇKP, bürokratik diktatörlüğünü devam ettirebilmek için, kapitalist dönüşüme Mao döneminde başlamak zorunda kalmıştı. Fakat konumuz bu geçiş dönemi ve genel olarak da Çin’in değerlendirmesi olmadığından yazıyı ayrıntılandırmıyoruz.

nıfı yaşamıyor!” nidalarıyla sıcak yataklarında gevezelik yapan bir avuç lağım faresi, iştahla yedikleri pisliklerin verdiği vicdan azabıyla etrafa kusmuklarını saçmakta, burjuvazinin yedirdiği besinlerden mahrum kalmak istemediğinden işçi sınıfının gerçek rehberi Marksizm’den korkmaktadır. Bugün dünyanın pek çok bölgesindeki köle işçiler, “kurtarılıp”, emek güçlerini “özgürce” satabilmeyi bekliyorlar! [3] Ama ne onlar ne de “özgür işçiler”, gerçek anlamda bıçağın ve çekicin kemiğe dayandığı bu kapitalizmin emperyalist aşamasında gerçek özgürlüklerine ulaşabilirler. Gerçek özgürlük, proletaryanın devrimci diktatörlüğündedir. “Proleter devrim için gerekli önkoşullar sadece olgunlaşmakla kalmayıp, neredeyse çürümeye yüz tutmuştur. Önümüzdeki tarihsel dönemde sosyalist devrimin gerçekleşmemesi halinde bütün insanlık kültürü bir yıkım tehdidi altındadır. Şimdi artık her şey proletaryaya, yani esas olarak proletaryanın devrimci öncüsüne bağlıdır. İnsanlığın tarihsel krizi, devrimci önderliğin krizine indirgenmiştir.”[4] [3] Bu yazı basıma hazırlandığı sırada Brezilya’nın Amazon bölgesinde bir çiftliğe yapılan baskında 1000’den fazla köle işçinin kurtarıldığı(!) haberi geldi. Haberde Amazon bölgesindeki Para eyaletinde son 30 yıl içinde 500’den fazla işçinin öldürüldüğü, 1995’ten bu yana Brezilya’daki 1600 çiftlikteki 21 binden fazla köle işçinin ise kurtarıldığı da belirtildi. Brezilya’da başta belki bir ÇKP değil ama yine bir işçi partisinin lideri var: Lula! Lula, köle işçilerin çalıştırıldığı, etanol sanayinin patronlarını “ulusal ve evrensel kahramanlar” olarak nitelemişti... Şimdi bu kurtarılan işçiler de birer “özgür” ücretli. [4] Troçki, Geçiş Programı

___ 13


Marksist İşçi

DEVLET ÜZERİNE FRIEDRICH ENGELS Devlet, topluma dışardan dayatılmış bir güç değildir; Hegel’in ileri sürdüğü gibi, “ahlak fikrinin gerçekliği”, “aklın imgesi ve gerçekliği” de değildir. Devlet, daha çok, toplumun, gelişmesinin belirli bir aşamasındaki bir üründür; bu, toplumun, önlemekte yetersiz bulunduğu uzlaşmaz karşıtlıklar biçiminde bölündüğünden, kendi kendisiyle çözülmez bir çelişki içine girdiğinin itirafıdır. Ama karşıtların, karşıt iktisadi çıkarlara sahip sınıfların, kendilerini ve toplumu kısır bir savaşın içinde eritip bitirmemeleri için, görünüşte toplumun üstünde yer alan çatışmayı hafifletmesi, “düzen” sınırları içinde tutması gereken bir güç gereksinmesi kendini kabul ettirir; işte toplumdan doğan, ama onun üstünde yer alan ve gitgide ona yabancılaşan bu güç, devlettir.

altında tuttuğu kölelere karşı, aristokratik bir kamu gücüydü; ama yurttaşlara da söz geçirebilmek için, daha önce anlatmış bulunduğumuz gibi, bir jandarma kuvveti zorunlu oldu. Bu kamu gücü, her devlette vardır; yalnızca silahlı adamlardan değil, ama maddi eklentilerden de, gentilice toplumun bilmediği hapishaneler ve her türlü ceza kurumlarından da bileşir. Bu güç, sınıf karşıtlıklarının henüz gelişmemiş bulunduğu toplumlarda ve ücra bölgelerde, hemen hemen yok denecek derecede önemsiz olabilir; Amerika Birleşik Devletleri’nde bazen ve bazı yerlerde olduğu gibi. Ama devlet içindeki sınıf çelişkileri belirginleştiği ve sınırdaş devletler daha büyük ve daha kalabalık bir duruma geldiği ölçüde, onun da gücü artırılır; — daha çok, sınıf savaşımları ve fetih rekabetinin, kamu gücünü, bütün toplumu, hatta devleti Devlet, eski gentilice[1] örgütlenmeye göre, ilkin, uyruk- yutmakla tehdit edecek derecede artırmış bulunduğu larının toprağa göre dağılmasıyla belirlenir. Gördüğü- bugünkü Avrupa’mızı düşünelim. müz gibi, kan ilişkileriyle kurulmuş ve devam ettirilmiş bulunan eski gentilice birlikler, büyük ölçüde üyelerinin Bu kamu gücünü yaşatmak için, devletin yurttaşlarıbelli bir toprağa bağlı olmalarını gerektirdikleri halde, nın katkıda bulunması gerekir — vergiler. Bu vergiler, bu bağlar uzun zamandan beri çözülüp yok oldukları gentilice toplumda hiç bilinmeyen şeylerdi. Ama bugün için, yetersiz bir hale gelmişlerdi. Toprak olduğu yerde vergiler üzerinde enine boyuna konuşabiliyoruz. Uygarduruyordu, ama insanlar hareketli duruma gelmişlerdi. lığın ilerlemeleri ile artık onlar da yetmez; devlet, geleBu durumda, toprağın bölgelere göre bölünüşü hareket cek üzerine poliçe çeker, ödünç paralar alır. — devlet noktası olarak alındı ve yurttaşlar Gens ve aşiret ayrımı borçları. Yaşlı Avrupa, bu nokta üzerinde de, nereye kayapılmaksızın, nerde yerleşmişlerse orda, kamusal hak dar gidileceğini bilir. ve görevlerini yerine getirmeye bırakıldı. Devlet uyruklarının, ait oldukları yere göre bu örgütlenmesi, bütün Kamu gücünü ve vergileri ödetmek hakkını kullanan devletlerde ortak ve geçerlidir. Bundan dolayı bize do- görevliler, toplumun organları olarak, toplumun üzeğal görünür; ama bu örgütlenmenin kan bağlarına göre rinde yer alırlar. Gentilice örgütlenme organlarına göseski örgütlenme yerine geçebilmesinden önce, Atina ve terilen içten gelme saygı, görevlilere karşı da bu saygının Roma’da, ne kadar sert ve uzun boğuşmaların gerektiği- gösterildiğini varsaysak bile, onlara yetmez; topluma ni gördük. yabancılaşan bir gücün dayanakları olarak, onların otoritesini, onlara bir kutsallık ve özel bir dokunulmazlık İkinci olarak, bizzat silahlı güç halinde örgütlenen halk- kazandıran olağanüstü yasalarla, sağlama bağlamak gela artık doğrudan doğruya aynı şey olmayan bir kamu rekir. Uygar devletin en bayağı polis memuru, gentilice gücünün kuruluşu gelir. Bu özel kamu gücü zorunlu- toplumdaki bütün organizmaların bir arada sahip oldur; çünkü sınıflara bölünmeden sonra, halkın özerk bir duklarından çok “otorite” sahibidir; ama en güçlü prens, silahlı örgütlenmesi olanaksız duruma gelmiştir. Köleler en büyük devlet adamı, ya da uygarlığın en büyük askeri de nüfusa dâhil bulunuyorlar; 365.000 köle karşısında, şefi, en küçük gentilice şefin mazhar olduğu içten gelme 90.000 Atina yurttaşı, ancak ayrıcalıklı bir sınıf oluş- ve söz götürmez saygıyı kıskanabilir. Bunun böyle oluturur. Atina demokrasisinin halk ordusu, boyunduruk şu, [bunlardan -ç.] birinin toplumun bağrında yaşarken, öbürünün, toplumun dışında ve üstünde [olan -ç.] bir [1] Gentilice: Gens ile ilgili, gensi belirleyen anlamlarına gelen sı- şeyi temsil etme durumunda bulunmasındandır. fat. Gens: Bu Latince sözlük, ilkel bir toplumda, temel toplumsal birimleri oluşturan kandaş grupları belirlemek için kullanılmıştır. (Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, Sos Yayınları, 11. Baskı, Özel Terimler Sözlüğü İçinde, Sayfa: 239 )

Devlet, sınıf karşıtlıklarını frenleme gereksinmesinden doğduğuna, ama aynı zamanda, bu sınıfların çatışması

___ 14


Marksist İşçi ortasında doğduğuna göre, kural olarak en güçlü sını- nızca ulaştırmayı değil, üretimin kendisini de ellerinde fın, iktisadi bakımdan egemen olan ve bunun sayesin- ne kadar çok toplar ve böylece borsada ne kadar merde, siyasal bakımdan da egemen sınıf durumuna gelen kezi bir durum kazanırlarsa, o kadar kolay gerçekleşir. ve böylece ezilen sınıfı boyunduruk altında tutmak ve Amerika dışında, bunun çarpıcı bir örneğini yepyeni sömürmek için yeni araçlar kazanan sınıfın devletidir. Fransız Cumhuriyeti verir ve namuslu İsviçre de, bu İşte bundan ötürüdür ki, antik devlet, her şeyden önce, alanda geride kalmaz. Ama İngiltere bir yana, genel oy köleleri boyunduruk altında tutmak için, köle sahiple- hakkının, Bismarck ya da Belichröder’den hangisinin rinin devletiydi: tıpkı feodal devletin, serf ve angaryacı daha yüksek bir duruma yükselttiği belli olmayan yeni köylüleri boyunduruk altında tutmak için soyluların Alman İmparatorluğu, hükümetle borsa arasındaki bu organı ve modern temsili devletin [de -ç.] ücretli eme- kardeşçe ittifak için, demokratik bir cumhuriyetin [hiç ğin sermaye tarafından sömürülmesi aleti olması gibi. de -ç.] zorunlu olmadığını kanıtlar. Ve kısacası, mülk Bununla birlikte, istisnai olarak savaşım durumundaki sahibi sınıf, doğrudan doğruya, bütün yurttaşlara tanısınıfların denge tutmaya çok yaklaştıkları öyle bazı dö- nan genel oy hakkı aracıyla hüküm sürer. Ezilen sınıf, nemler olur ki, devlet gücü sözde aracı olarak, bir zaman yani gerçekte proletarya, kendi kendini kurtarmak için için, bu sınıflara karşı belirli bir bağımsızlık [durumunu yeteri kadar olgunlaşmadıkça, çoğunlukla, var olan top-ç.] korur. 17. ve 18. yüzyıl mutlak krallıkları soyluluk lumsal rejimi, olanaklı tek rejim olarak düşünecek ve ile burjuvazi arasındaki dengeyi böyle kurdu; birinci ve siyasal bakımdan söylemek gerekirse, kapitalist sınıfın özellikle ikinci Fransız İmparatorluğu’nun proletaryaya kuyruğunu, onun aşırı sol kanadını oluşturacaktır. Ama karşı burjuvaziyi, burjuvaziye karşı da proletaryayı kul- kendi kendini kurtarmakta daha yetenekli bir duruma lanan Bonapartçılığı, bu sınıflar karşısındaki bağımsız geldiği ölçüde, proletarya, ayrı bir parti oluşturur, ve kadurumunu böyle korudu. Bu konuda, egemen olanlarla pitalistlerin temsilcilerini değil, kendi öz temsilcilerini baskı altında tutulanların aynı derecede komik bir figür seçer. Öyleyse, genel oy hakkı, işçi sınıfının olgunluğuoluşturdukları yeni örnek, Bismarck ulusunun yeni Al- nu ölçmeyi sağlayan göstergedir. Bugünkü devlet içinde man İmparatorluğudur: burada, terazinin bir kefesine bundan daha çok hiçbir şey olamaz ve hiçbir zaman da kapitalistler, bir kefesine de emekçiler konmuş ve ikisi- olamayacaktır; ama bu kadarı da yeter. Genel oy haknin sırtından da, ahlaksız Prusyalı toprak ağalarına çıkar kı termometresinin, emekçiler için kaynama noktasını sağlanmıştır. göstereceği gün, onlar da, kapitalistler gibi, ne yapmaları gerekiyorsa onu yapacaklardır. Tarihin tanıdığı devletlerin çoğunda, yurttaşlara verilen haklar, ayrıca servetlerine göre değişmişlerdir; bu Demek ki, devlet düşünülemeyecek bir zamandan beri olgu, devletin, mülksüz sınıfa karşı korunmak için, var olan bir şey değildir. İşlerini onsuz gören, hiçbir devbir mülk sahibi sınıf örgütü olduğunu açıkça gösterir. let ve devlet gücü fikri bulunmayan toplumlar olmuştur. Atina ve Roma’da, servete göre kurulmuş sınıflar için, Toplumun sınıflara bölünmesine zorunlu olarak bağlı daha o zaman, durum buydu. Siyasal gücün, toprak bulunan belirli bir iktisadi gelişme aşamasında, bu bömülkiyetine göre, hiyerarşik olarak düzenlediği ortaçağ lünme, devleti bir zorunluluk durumuna getirdi. Şimdi, devletinde durum buydu. Modern temsili devletlerde, üretimde, bu sınıfların varlığının yalnızca bir zorunluluk seçimlere katılabilmek için belirli bir vergi ödenmesin- olmaktan çıkmakla kalmayıp, üretim için gerçek bir ende (cens electoral) de durum budur. Bununla birlikte, gel olduğu bir gelişme aşamasına hızlı adımlarla yaklaservet ayrımının bu siyasal kabulü, hiç de işin özü de- şıyoruz. Bu sınıflar, vaktiyle ne kadar kaçınılmaz bir biğildir. Tersine, bu, devletin gelişmesinde aşağı bir de- çimde ortaya çıktılarsa, o kadar kaçınılmaz bir biçimde receyi gösterir. Modern toplumsal koşullarımız içinde ortadan kalkacaklardır. Onlarla birlikte, devlet [de -ç.] gitgide kaçınılmaz bir zorunluluk durumuna gelen ve kaçınılmaz bir biçimde yok olur. Üreticilerin özgür ve proletarya ile burjuvazi arasındaki son kesin savaşın, eşitçi bir birlik temeli üzerinde üretimi yeniden düzenancak kendi çerçevesinde sonuna kadar götürülebilece- leyecek olan toplum, bütün devlet makinesini bundan ği devlet biçimi olan demokratik cumhuriyet, [bu -ç.] böyle kendine layık olan yere, bir kenara atacaktır: asar-ı en yüksek devlet biçimi, servet ayrımlarını artık resmen antika müzesine, çıkrık ve tunç baltanın yanına.[2] tanımaz. Zenginlik, demokratik cumhuriyette, gücünü, dolaylı, ama o kadar da güvenli bir biçimde gösterir. Bir yandan, Amerika’nın klasik bir örnek sunduğu, memurların düpedüz rüşvet yemesi, öbür yandan, hükümetle [2] Bir bütün halinde “Devlet Üzerine” başlığı ile sunduğumuz bu borsa arasındaki ittifak biçimi altında; bu ittifak, devlet pasaj, Engles’in 1884 yılında yazılmış ve bu güne dek değerinden borçları ne kadar çok artar ve hisse senetli şirketler, yal- hiçbir şey yitirmemiş olan “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kö___keni” adlı kitabının, devletle ilgili sonuncu bölümüden alınmıştır. 15


2 TEMMUZ 1993 SİVAS’I VE MADIMAK’I UNUTMAYACAĞIZ - UNUTTURMAYACAĞIZ!

Ey h a l k Ey s a ğ ı r v e b ü y ü k o k y a n u s ! . . O r d a S i v a s ’t a y a n a r a k c a n v e r e n l e r Senin insan gibi yaşama hakkını özgürlüğünü savunan aydın kardeşlerindi. içlerinde şairlerimiz vardı, sönen bir gülüşün, solan bir çiçeğin kederini duyumsayacak kadar ince ve narin... kardeşliğe vurgun. Ya z a r l a r ı m ı z v a r d ı , sömürüye, haine, hırsıza, ite uğursuza karşı kalemiyle savaşım veren. Ve k ı z l a r ı m ı z , o ğ u l l a r ı m ı z . . . Ya n y a n a , y a n y a n a t u r n a l a r g i b i nazlı ve derin semaha duran. Metin Demirtaş


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.