.
.
..
..
ISCI . . SOZU Bülten 4, Mayıs 2018
SÖZ İŞÇİNİN
BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ, BİRLEŞİN!
Kestirme yol yok
B
Seçimin kaybedeni belli! Önümüzdeki seçimlerde ne başkanlık ne de milletvekilliği adayları arasında işçi sınıfını temsil edenler bulunmuyor. Seçimin kaybedeni yoksullar olacak.
2
4 Haziran’da, ‘erken’ ya da ‘baskın’ tabir edilen bir seçim gerçekleşecek. Ülke çok hızlı bir biçimde bu seçimin havasına girdi. Bundan önceki referandum ve seçimlerde oyların çalınması ve AKP’nin her sandık kandırmacasından zaferle çıkması ile büyük hayal kırıklığına kapılan kesimler, bir kez daha umutla sandığa gitmeye hazırlanıyor... Şimdilik bazı tespitlerle yetinelim: 1. Türkiye’de sağlıklı bir seçim ya da referandum yapma koşulları yoktur. Yüksek Seçim Kurulu AKP’nin hizmetindedir. Her seçimde giderek daha fazla yolsuzluk belgeleniyor ve üzeri örtülüyor. 2. 24 Haziran’da, ne başkan adayı olarak ne de milletvekilliği seçiminde işçi sınıfının temsilcileri yer almayacak. Bunda Türkiye sosyalist solunun payı büyüktür. Dolayısıyla, burjuva partileri arasındaki bu yarış, düzenin nasıl sürdürülebileceğini belirlemek için yapılıyor. 3. Tayyip Erdoğan’ı iktidardan
gönderme beklentisi meşrudur. Ne var ki, bu umudun kendisi seçimin niteliğinin üzerini örtüyor. 4. Seçim Türkiye için hiçbir çıkış getirmeyecektir. Ülke ekonomik olarak iflas etmiştir. Özel ve kamu dış borcu inanılmaz rakamlara ulaşmıştır. Dahası, AKP döneminde imzalanan anlaşmalarla ülkenin önümüzdeki 25 yılı ipoteklenmiştir. Seçim sonrası büyük ekonomik felaket kaçınılmazdır. 5. Seçime katılan hiçbir parti, bu konuda bir emek programına sahip değil. Dolayısıyla, ekonomik felaketin faturasını ağır biçimde ödeyecek olanlar işçi sınıfı ve yoksul kesimler olacaktır. Türkiye, borçlu olduğu emperyalizmin daha fazla boyunduruğuna sürüklenecektir. 6. Sandık aritmetiği tartışmaları her kesimde zihinleri işgal ederken, devrimcilerin sorumluluk alarak 25 Haziran’da başlayacak büyük mücadeleye hazırlanması elzemdir. Zira bu seçimin kazananı değil ama kaybedeni şimdiden bellidir: İşçi sınıfı ve yoksullar...
aşkanlık yolunu hazırlayan OHAL altında ülke sesini çıkaramaz hale geldi. Tek tük çıkan sesler de saldırıların gürültüsünde duyulmuyor bile. Hak aramanın ilk mevzileri olan demokratik kitle örgütleri, ardı arkası kesilmeyen bir saldırı ve düşmanlık kampanyasının hedefinde... Medya en ufak yayın organına dek hiçbir ton farklılığı kabul etmeyecek biçimde sarayın emrine sokuldu. Kitlelerin ve toplumsal öznelerin kendilerini ifade edebilmesi için geriye kalan tek imkan olan sosyal medya ise yoğun bir baskı mekanizmasının basıncı altında. Taşlar bağlı, köpekler serbest! Bu cenderenin baş hedefinde direncin ve aynı zamanda bir çıkışın da örgütleyicileri olacak olan devrimciler var. Emek güçlerine ve devrimcilere yönelen bu örgütlü saldırılara verilecek güçlü bir cevaba ihtiyacımız var. Saldırılara karşı parça parça küçük ve gözlerden uzak ceplerde değil, bir arada, omuz omuza, cephe halinde direnmek gerekli. Ülke hızla KaçAk Saray rejiminin çıkarları doğrultusunda şekillenirken, OHAL gölgesinde seçimlere gidiliyor. Çıkacak sonuçlardan bağımsız olarak sosyalist sol belki de tarihinde ilk defa bu kadar sürecin dışına itildi ve etkisiz kalmaya zorlanıyor. Sağın alternatifinin sağ olduğu, sermayenin sermayeyle oy yarıştırdığı bir seçimi izliyoruz. Bu durumdan çıkmanın tek yolu güç biriktirmektir. Sermayeye karşı emeği örgütlemektir, örgütlenmektir. Önümüzde kestirme bir yol yok: Uzun ve zorlu bir süreçle karşı karşıyayız. Yepyeni bir anlayışla işçi sınıfı devrimciliğini kurmak, onun militanlarını yaratmak, işçi sınıfını kendi siyaseti etrafında örgütlemek zorundayız...