.
.
..
..
ISCI . . SOZU Bülten 2, Şubat 2018
SÖZ İŞÇİNİN
BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ, BİRLEŞİN!
İşçiler ve iktidar
E
Neden işçi çocukları? Kahramanlık nutuklarını atanlar hep zenginler. Oysa savaşlarda hep işçi çocukları ölüyor. Çünkü bütün holding patronlarının, kalbur üstü siyasetçilerin, hatta generallerin çocukları, iş askerliğe gelince ya ‘çürük’ ya bedelli!..
A
frin’e yönelik ‘harekat’ bir kez daha gösterdi: Savaşlarda hep yoksulların, işçilerin çocukları ölüyor. Kahramanlık nutuklarını hep zenginler atıyor ama ölenler hep fukaralar oluyor. Kahramanlık nutuklarını atanların hiçbiri askerlik yapmıyor. İstisnasız bütün holding patronlarının çocukları askerliğini döviz karşılığı yapmış. Koç, Sabancı, Şahenk, Özilhan, aklınıza daha kim geliyorsa, Türkiye’nin en zengin ailelerinin hiçbirinde, ilaç niyetine bir tane bile normal askerlik yapan yok! Sadece onlar mı? Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP ileri gelenlerinin çocukları ya ‘çürük’ raporu alıp askere gitmedi, ya da yurtdışında çalışıyor görünüp dövizli askerlik yaptı. Tayyip Erdoğan’ın büyük oğlu Burak ‘çürük’ raporlu; küçük oğlu Bilal ve damadı Berat dövizli askerlik yaptılar!..
Yüksek bürokratların, hatta generallerin çocuklarından nizami askerlik yapan kimse yok!.. Ama bütün bunlar kahramanlık nutukları atıyor, “şehit edebiyatı” yapıyor, gençleri ölüme yolluyor ve savaşın kaymağını yine kendileri yemeye çalışıyor! Ense tıraşınızı görelim! Gençlerin kafasını dinci, milliyetçi, hatta ırkçı palavralarla doldurup gönüllü olarak savaşa yollamak dahil her türlü sahtekarlığı yapanlar da bunlar. Bir yandan işsizlik de var. Gençlere asker olup ölüme gitmekten başka çare bırakmıyorlar zaten. Bir de utanmadan, “Gerektiğinde biz de gidip savaşırız” diye nutuk atıyorlar. İşte Afrin, işte dağlar. Laf anlatacağınıza hele bir gidin de ense tıraşınızı görelim! Palavracılar! Unutmayın, savaş sadece işçi çocuklarını öldürür! Savaşa hayır!
konomik kriz ve yoksulluk işçi sınıfını pençelerine almışken, Saray diktası ülke üzerindeki gücünü pekiştiriyor. Saray güçlendikçe yoksulluk ve gelir eşitsizliği artıyor. Saray güçlendikçe patronlar zenginleşiyor ve işçiler geçinemiyor. Saray güçlendikçe evine, ailesine ekmek götüremeyen işçiler bedenlerini ateşe veriyor. Saray güçlendikçe baskılar artıyor ve işçi sınıfı ya iş cinayetlerinde ya da Saray’ın savaşlarında can veriyor. Ocak 2018’de en az 141 sınıf kardeşimiz iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Saray güçleniyor ve biz ölüyoruz. Seçim sonuçları ve rakamları yanıltmasın. Saray’ın iktidarıyla işçi sınıfının gücü arasında ters bir orantı var. Saray’ın bu kadar güçlü olmasının sebebi işçi sınıfının kitlesel örgütsüzlüğü. Sınıfın örgütlenmesi ve örgütlü bir siyasal güç olarak tarih sahnesine dönmesi ise biricik görevimiz. 12 Eylül’den bu yana uygulanan, AKP eliyle bin kat ağırlaşan neoliberal politikalar işçi sınıfını sosyal güvencesizliğe mahkum etti. Yıllar içinde işçilerin tüm hakları gasp edildi. Sonra ücretler düştü, ücretler düştükçe yoksulluk ağırlaşmaya başladı. Alınteriyle çalışan milyonlarca işçi, geçinemez halde. Bunun sebebiyse yalnızca patronların kâr hırsı değil. Saray rejimi ülkeyi yoksullukla yönetiyor. Yoksullar alınteriyle değil sadakayla geçinmeye mahkum oluyor. Bugün milyonlar işsizliğin, yoksulluğun, açlığın pençesinde, uçurumun kenarında sadaka ve biatla yaşamını sürdürebiliyor. Biat ve derin yoksulluk sınıfın örgütlenmesini, politikleşmesini engelliyor. Bir zamanlar sendikal mücadeleyle ve toplu iş sözleşmeleriyle elde edilen hakların yerini bugün biat aldı. Biatla elde edilen biatla korunuyor. Biat ve sadaka yalnızca mücadeleyi değil, geleceği de parçalıyor. Artık biatın yerini mücadelenin, örgütlenmenin alma zamanıdır. Hayatta kalmamızı sağlayan son haklarımızı, kalan son lokmalarımızı korumak için... Emekçilerin ortak derdi gündelik hayatta. Faturalar ve hayat pahalılığı öfkemizi kamçılıyor. Bu öfke yeni bir sıçramanın zemini haline geldi. Sınıfımız örgütlü bir siyasal güç olarak yeniden ortaya çıkmalı, işçi sınıfı iktidar hedefini yeniden önüne koymalıdır. Buraya giden yolun başlangıcı bugün hepimizin görebildiği düşmanlarla, yoksulluk ve hayatta kalmak için verdiğimiz savaşla başlıyor. İşçi sınıfının mücadelesi ve direnişleri aynı zamanda örgütleyicisi olacak. Çünkü mücadeleyle kazanılan mücadeleyle korunur ve mücadele en büyük okuldur. İşçi sınıfı için örgütlenme zamanı!