Antikaptalist 15

Page 1

FİLİSTİNLİLERLE DAYANIŞMAYA

Yıl 2 Sayı 15

Nisan 2002

500.000 TL

KO RS A N- ÝÞ GA LCÝ- TER ÖR ÝS T ÝSRA ÝL’LE BÜ TÜN A NLAÞM ALA R ÝPTAL EDÝLSÝN SAVAÞSIZ VE SÖMÜRÜSÜZ BÝR

1 1

DÜNYA ÝÇÝN

M MA AY YI IS S’ ’T TA A

G GÜ ÜÇ ÇL LE ER Rİ İM Mİ İZ Zİ İ

B Bİ İR RL LE EŞ ŞT Tİ İR RE EL Lİ İM M


sayfa 2

antikapitalist

TEMEL FİKİRLERİMİZ

YA BARBARLIK YA SOSYALİZM Kapitalizmde öncelik insanların ihtiyaçları değil, kâr ve rekabettir. Bu nedenle işsizlik, açlık, yoksulluk, savaşlar ve çevre tahribatına neden olur. Gittikçe daha fazla zenginlik yaratan kapitalizm geniş yığınları yoksulluğa mahkum eder. Yaratılan zenginliğin insan ihtiyaçları için kullanılabilmesi, ancak işçi sınıfının kolektif olarak bütün zenginliğe, üretimde kullanılan her şeye el koymasıyla, üretimi ve dağıtımı kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür. İŞÇİ SINIFININ KURTULUŞU KENDİ ESERİ OLACAKTIR Sosyalizm ancak işçilerin kendi eylemiyle gerçekleşebilir. Işçiler bunu ancak işçi konseyleri aracılığıyla aşağıdan yukarı örgütlenen bir işçi iktidarıyla gerçekleştirebilirler. Bunun dışındaki çözümler yine bir azınlığın iktidarıyla, kapitalizmle sonuçlanır. REFORM DEĞİL DEVRİM Bu düzenin kurumları yönetici azınlığı çoğunluğa karşı korumak amacıyla oluşturulmuştur. Bu kurumlar ele geçirilip çoğunluğun ihtiyaçları için kullanılamaz. Kökten bir değişim gereklidir. Gerçek demokrasi, aşağıdan yukarı doğru örgütlenen, temsilcilerin istendiği an görevden alınabildiği, üretimin işçi sınıfı tarafından kolektif olarak kontrol edildiği bir sistemde mümkündür. Böyle bir değişim parlamento aracılığıyla gerçekleştirilemez, ancak işçilerin kitle eylemleriyle, büyük kitlelerin bir avuç yönetici azınlığı alaşağı etmesiyle sağlanabilir. ENTERNASYONALİZM Günlük yaşamımızda kullandığımız en sıradan mallar bile değişik ırk, renk, dil, din, cinsiyetten işçilerce üretilmekte. Kapitalizm dünya ölçeğinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeğinde gerçekleşebilir. Işçilerin vatanı yoktur. Bütün dünya işçileri kardeştir. Iki farklı ülkenin işçilerini karşı karşıya getirecek her şeye karşı çıkılmalı, diğer ülkelerdeki işçilerin mücadeleleri desteklenmelidir. TEK ÜLKEDE SOSYALİZM MÜMKÜN DEĞİLDİR Rusya deneyimi göstermiştir ki devrim tek ülkeyle sınırlı kalırsa kalıcı bir zafere ulaşamaz ve yenilir. İlk ve tek muzaffer işçi devriminin gerçekleştiği Rusya'da devrim tek ülkede sınırlı kaldığı için 1928'deki karşı devrime yenilmiştir. Rusya, Doğu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm değil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaşanmıştır. Kendilerini nasıl tanımlarlarsa tanımlasınlar, bu ülkeler insana değil silaha para yatıran, çevreyi tahrip eden, zengin ve yoksul ayrımının olduğu, ulusal ve cinsel ayrımcılık yapılan kapitalist toplumlardı. ULUSAL SORUN VE AZINLIKLAR Ayrımcılık yapılmayan bir dünyada birlik içinde yaşamak istiyoruz ama sadece yaşamak istediği ülkeyi, konuşmak istediği dili, ibadet etmek istediği dini seçebilen insanlar özgürce birlikte yaşayabilirler. Bu nedenle azınlıklara yönelik her türlü milli, dini, mezhepsel, ırksal ayrımcılığa karşı mücadele etmeli, ezilenlerin yanında olmalı, onların eşitlik mücadelesini desteklemeli, örgütlenme haklarını savunmalıyız. Ulusların kendi kaderini tayin hakkını savunurken, ezen ulus milliyetçiliğine karşı mücadele edip ezilen ulusun kurtuluş mücadelesini desteklemeliyiz. CİNSİYETÇİLİK Yaşadığımız sistem kadınları ve eşcinselleri ezmektedir. Her yerde cinsiyetçiliğe karşı mücadele edip, kadınların her alandaki eşitliğini savunmalı, insanların cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eşcinsellere yönelik saldırı ve aşağılamalara karşı mücadele etmeliyiz. DEVRİMCİ PARTİ Kazanmak için büyük çoğunluğu mücadeleye katmak gerekiyor. Ama egemenlerin propagandaları ve günlük yaşamın dayatmaları nedeniyle ne yazık ki büyük çoğunluk bizden farklı düşünüyor. Bu fikirlere karşı mücadele etmek için örgütlenmek, fikirlerimizin doğruluğunu mücadele sırasında kanıtlamak zorundayız. Bu nedenle kapitalist sisteme ve onun sonuçlarına karşı her mücadelenin en militan parçası olan en militan işçileri sosyalizm ve birlikte mücadele etme fikrine ikna edecek devrimci bir parti inşa etmek istiyoruz. İşçi sınıfının kendiliğinden mücadelesinin bir işçi devletiyle sonuçlanabilmesi için böyle bir parti zorunludur. PARTİ İÇİ DEMOKRASİ Sosyalist politikanın temelinde işçi sınıfından öğrenmek yatar. Ancak birbirimizle tartışarak, deney alış verişinde bulunarak öğrenebilir ve kazanmak için ne yapabileceğimiz konusunda anlaşabiliriz. Tartışma özgürlüğü, sosyalistlerin işçi sınıfından ve birbirinden öğrenmesinin vazgeçilmez koşuludur. Bu nedenle, demokrasi örgütlenmemizin can damarıdır. Tartışmanın amacı birlikte hareket etmek, dünyayı dönüştürmek olduğu için demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur. ÇAĞRI Bu fikirlere katılan herkesi, birlikte örgütlenmeye çağırıyoruz.

antikapitalist

Aylýk Siyasi Gazete Mart 2002 Sayý: 14 Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Sahibi ve Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun Ýstanbul: Gönül Sokak No 31, Nil Han No 305, Asmalý Mescit PK 896, 06446 Yeniþehir, Ankara www.antikapitalist.net posta@antikapitalist.net Tel: 0542 230 3128 / 0535 226 9489 Baský: Yön Matbaacýlýk

Ü Ç K AP I Ü Ç K İ L İ T AÇ I L S I N Ö L Ü M L E R DU R S U N

KÜRE SE L I SI NM A, PE TRO L V E SA V A Þ Geçen ay basýnda çýkan habere göre, kutuplardan Kýbrýs büyüklüðünde bir buzul parçasý kopmuþ. Ayný haberlerde Ortadoðu'da Ýsrail askerlerinin gündelik katliamlarý ve ABD'nin Irak'a olasý askeri müdahalesi ile ilgili birçok haber geçiyor. Bu iki olayýn birbiriyle ne alakasý var demeyin. Size bir ipucu vereyim: PETROL!!! 1997 Kyoto Ýklim Deðiþikliði Sözleþmesi'nde ortaya koyulduðu gibi, fosil yakýtlar küresel ýsýnmaya yol açan karbondioksit gazýnýn yayýlmasýný artýrmaktadýr. Endüstrileþmiþ ülkelerden ise 2012 yýlýna kadar 1990 yýlý düzeylerine göre karbondioksit gazý üretimini ortalama %5,2 azaltýlmasý istenmektedir. Bilim insanlarýnýn çok uzun süreli çabalarý Kyoto Sözleþmesi ile sonuç bulmuþ, dünyanýn geleceði açýsýndan olumlu bir adým atýlmýþtý. Ancak George Bush iktidara gelir gelmez sözleþmeyi onaylamadýðýný bildirdi. ABD yöneticileri, sermayenin kâr etme hedefi için, insanlýk ve yerküreyi yok etmekte bir sakýnca görmüyorlar. Ortadoðu'daki korsan Ýsrail Devleti'nin Filistinlilere uyguladýðý katliam politikalarý, yerinden yurdundan edilen 3.000.000 Filistinli, Irak'ta son 10 yýlda kanserden ölen 750.000 çocuk, Nijerya'da desteklenen kanlý darbe giriþimleri kapitalizmin bir yüzü ise diðer yüzü de Kyoto Protokolü'nü önlemeye çalýþan çokuluslu þirketlerin lobileridir.

Samsunlular mobil santral’a hayýr diyor

F tipi tecrit cezaevi uygulamasýný durdurmak için baþlayan ölüm oruçlarý devam ediyor. Þu ana kadar 89 tutsaðýn yaþamýný yitirdiði direniþe neden olan tecrit uygulamasýnýn kaldýrýlmasýný isteyen Ýnsan Haklarý Derneði ve çeþitli demokratik kitle örgütlerinin cezaevlerindeki ölüm oruçlarýnýn son bulmasý için "üç kapý üç kilit" adý altýnda baþlattýðý kampanya devam ediyor. Kampanya çerçevesinde toplanan 17 bin imza geçen ay sonunda Meclis Ýnsan Haklarý Ýnceleme Komisyonu'na verildi. ÝHD Baþkaný Öndül, üç kapý ve üç kilidin açýlmasýnýn ölüm oruçlarýnýn sona ermesinde çok büyük bir öneme sahip olduðunu belirterek, "89 kiþi yaþamýný yitirdi, daha fazla insanýn ölmesini istemiyoruz" diye konuþtu. "Devlet pazarlýk yapmaz" anlayýþýyla dayatýlan tecrit uygulamasýnda ýsrar eden hükümet, yavaþ yavaþ kiþiliksizleþtirilmek ve ruhen öldürülmeyi kabul etmeyerek ölüm orucu yapan tutsaklarýn ölümünden sorumludur. ÝHD'nin kampanyasýna destek verelim.

Alternatif enerji kaynaklarýnýn üretimini ve kullanýlmasýný engelleyen bu lobiler, dünya vatandaþlarýný sonu belli olmayan bir uçuruma sürüklemekteler. Peki bizler yalnýz mýyýz? HAYIR! Seattle ile baþlayan, Cenova ile büyük ivme kazanan anti-kapitalist hareket yukarýda saydýðým bütün konulardaki tepkileriyle bizlere yalnýz olmadýðýmýzý göstermektedir. Geçen ay Barselona'da AB zirvesini protesto eden 500.000'den fazla insan, Ýtalya'daki 3.000.000 kiþi bizlere yol gösteriyor.

Bugün Ýsrail vahþetine hayýr demekle IMF, AB, DTÖ, ÇUÞ politikalarýna karþý çýkmak ayný tarafta savunulabilir. Bizler de dünyadaki harekette olduðu gibi çeþitliliðin birliði içinde mücadele edebilir kitleselliðimizle baþarabiliriz. KAZANACAK BÝR DÜNYAMIZ VAR!

ederken bir Ýkinci olarak Baþka Kültür MerkeSaKa kanat çýrpýyor lagrupdevam üniversite ve lise öð- zi'nde "11 Eylül sonrasý Amerika'da

"Savaþýn çirkinliðine reddetmenin güzelliðiyle karþý çýkýyoruz. Amacýmýz savaþýn karþýsýna kitlesel bir güç ve yeni bir muhalefet geleneði olarak dikilmek ve savaþ karþýtý eðilimi yaygýnlaþtýrmaktýr" parolasýyla geçtiðimiz þubat ayýnda piyasaya çýkan SaKa dergisi yoluna devam ediyor. ABD'nin Afganistan 'da "terörizmle mücadele" adýyla yürüttüðü savaþ ve Ýsrail-Filistin savaþý tüm yýkýcýlýðýy-

rencisinin giriþimiyle kurulan SaKa çalýþma grubu iki önemli etkinlik düzenledi. Ýlk olarak Ýstanbul Üniversitesi'nde bir barýþ þenliði düzenleyen SaKa çalýþma grubu Hakan Denker'in savaþ fotoðraflarýyla "savaþýn çirkinliðini" gözler önüne serdi. Yaklaþýk 350 kiþinin katýldýðý þenlikte Kazým Koyuncu ve Üniversitelilerin Keþfettikleri adlý grubun þarkýlarýyla hep birlikte savaþa hayýr dendi.

HACETTEPE:

EKSÝK

Ö z er K ay s er i l i o ð l u

savaþ karþýtý hareket ve Cenova'da Küreselleþme karþýtý hareket" adýyla bir dia gösterimi yapýldý. Gösterimin ardýndan Rüzgar'dan "Odakule tayfasý" kýsa bir müzik dinletisi sundu. Saka her Cuma saat 16-18:30 arasý 68'liler Birliði Vakfý’nda buluþuyor. Siz de “Savaþa hayýr” diyor ve SaKa ile iletiþime geçmek istiyorsanýz sakasakasaka@mynet.com adresine bir mail atýn.

OLAN

I þ ý l K ay al ar

NEYDÝ?

Filistin'de gözlerimiz önünde yaþanan vahþet ve katliam min kararýný alan sol gruplar dýþýnda hiç kimse katýlmamýþ dünyanýn bir çok yerinde olduðu gibi Hacettepe Üniversi- gibi, sadece bu gruplarý ifade eden araçlarýn kullanýldýðý bir tesi Beytepe Kampüsü'nde de bir çok insanýn canýný yak- eylem ortaya çýktý. Bu olay bize ve çevremizdeki savaþ karmýþtý. Konuþtuðumuz bir çok kiþi Filistin halkýyla dayanýþ- þýtý bir þeyler yapmak gerektiðini düþünen insanlara, bu eymak için bir þeyler yapmak istediðini belirtiyordu. Buna lemin bir alternatifini koymanýn ne kadar önemli ve acil olraðmen 3 Nisan Çarþamba günü düzenlenen gösteriye duðunu gösterdi. Bugün savaþa karþý olan ve Filistin'in yanýnda olduðunu çekinmeden ifade edebilen herkesin ken200 kadar öðrenci katýldý. Bu kadar acil ve yakýcý bir konuda bir eylem yapmýþ olmak di rengiyle sesini yükselttiði bir eylemin ihtiyacý bir lüks deson derece iyiydi. Ama çok daha fazla insanýn katýlabilece- ðil; zorunluluktur. ði iþler yapmak ta olasý. Beytepe'deki gösteriye katýlýmýn ABD'nin Afganistan saldýrýsýyla baþlattýðý ve þimdi Filistin düþük olmasýnýn temelinde yatan þey, ortak olan noktanýn yarýn Irak ya da baþka yerlerde sürecek olan bu küresel barbarlýða karþý uluslararaöne çýkartýlarak kitlesý bir muhalefet var. selliði saðlamak yerine TO PL A N TI Y A D A V ET farklý olan noktalarýn Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü'nde "Solun Sorunu Ne? Bizler henüz azýnlýk öne çýkartýlmasýydý. Çýkýþ Nerede?" ve "Marksizm Hala Güncel mi?" baþlýklý toplantýlarla olan bu büyük gücün Böyle olunca da býra- baþlattýðýmýz tartýþma toplantýlarýný Beytepe yurt kantinlerinde devam bir parçasý olmak ve bulunduðumuz her kýn genel olarak konu- ettiriyoruz. ya duyarlý Hacettepeli- Yurttaki ilk toplantýmýzý 8 Mart'ta "Kadýnlarýn Ezilmesinden Erkeklerin alanda savaþa karþý en lerin tümünü kapsa- Çýkarý Var mý?" baþlýðýyla düzenledik. 42 kiþinin katýldýðý forumda son geniþ karþý duruþu yamak, kendisini açýkça derece renkli tartýþmalar oldu. Daha sonraki haftalarda yaptýðýmýz "Or- ratmak zorundayýz. Bu solda ifade edenleri tadoðu, Kürtler ve Savaþ", "Sermaye ve Savaþa Karþý Küresel Direniþ amaçla 1Mayýs'ta, korbile bir araya getirmek Hareketi", "Faþizm ve Milliyetçilik" konulu toplantýlar da dünyadaki san-terörist Ýsrail devmümkün olamadý. genel sorunlarý tartýþmak isteyen birçok insaný bir araya getirdi. 30 ka- leti ve onun müttefiki Eylemi çaðýranlar bu dar yurt öðrencisinin katýldýðý son tartýþma toplantýmýz; "sosyalistler va- Türk egemen sýnýfýna çaðrýlarýný açýk bir top- tansever olabilir mi ?", "küreselleþme ve ulus devlet" gibi çok keskin öfkesini haykýrarak Filantýyla herkesin birlik- sorularýn gündeme geldiði, herkesin özgürce fikrini beyan ettiði bir listin halkýyla dayanýþmak isteyen, savaþ te inþa edeceði þekilde platform oldu. deðil, sosyalist solun Toplantýlara katýlan insanlarýn çoðunluðu bir þeyleri deðiþtirmek iste- tehditlerine karþý sessiz bir eylemi olarak tasar- yen ancak politikalarýndan dolayý sola kýzgýn insanlar oldu. Doðru fikir- kalmak istemeyen ve layýp buna göre yaptý- ler ve diyalog kurma çabamýz birleþtiðinde bu insanlarla ortaklaþabile- uluslararasý düzeyde lar. Savaþ karþýtý oldu- ceðimizi ve birlikte bu tartýþmalarý inþa edebileceðimizi gördük. Mart yükselen savaþ karþýtý ðu bilinen bir çok grup ayýndan itibaren baþladýðýmýz ve bundan sonra da yurt kantininde her küresel direniþ harekedahi eylemin örgütlen- hafta yapacaðýmýz toplantýlara BAÞKA BÝR DÜNYA ÝÇÝN tartýþmayý tini örnek alanlarla mesine çaðrýlmazken, önemseyen herkesi bekliyoruz. antikapitalist Hacettepe grubu "Savaþa Karþý Küresel Ýntifada" pankartý arkasosyalist sol dýþýndaki sýnda birlikte yürümek savaþ karþýtý öðrencilerin kendilerini ifade edebilmeleri hiçbir þekilde hesaba ka- istiyoruz. Okulumuzdaki savaþ karþýtlarýnýn tasasýzca KENDÝ týlmadý. Sonuçta eylem küçük oldu ve kimseyi memnun et- RENKLERÝNÝ katacaðý böylesi bir kampanya ile rengarenk medi. Aslýnda bu, bir çok eylemde yaþadýðýmýz bir sorun- bir kortej oluþturup Seattle ruhuyla KÜRESEL ÝNTÝFADA du. Fakat bugün bu kadar yakýcý bir sorun olan savaþa kar- demek istiyoruz. Prag'da, Cenova'da, Barselona'da yönetiþý bile solun, birleþmek yerine ayrýþmak, kitleselleþmek ye- cileri çileden çýkartan savaþ karþýtý direniþçi kardeþlerimizi rine "az ama öz" olmaktan yana tercih yapmasý anlaþýlma- örnek alýyoruz. Þikayet etmek sorunu çözmüyor; alternatif yaratmanýn özsý zor bir durum. Eylemin örgütlenme toplantýsýnda ise, basýn açýklamasý, nesi olmak zorundayýz. döviz ve pankart gibi hepimizi ifade etmesi gereken araç- Hacettepe'nin savaþ karþýtlarý birleþin! larda bir anlaþmaya varýlamadý. Sonuçta o toplantýya eylea n t i k a p i t a l i s t H a ce t t e p e g r u b u


SAVAŞA KARŞI KÜRESEL İNTİFADA antikapitalist

Filistinli çocuklarýn attýðý taþlar, ne yazýk ki en modern tanklara výz geliyor... Çaresizlik içinde gerçekleþtirilen intihar saldýrýlarý ise Ýsrail'in yeni bir katliamý için gerekçe yapýlýyor... Bu eylemler ne Ýsrail'i durduruyor ne de müttefiki ABD ve Türkiye gibi ülkelerdeki yönetici sýnýflarý sýkýþtýrýyor. Ýsrail'in son dönem artan saldýrganlýðý ve 11 Eylül sonrasý "terörizme karþý mücadele" adýyla estirilen savaþ rüzgarý arasýnda doðrudan bir iliþki var. Ýsrail, "terörizme karþý savaþ" adý altýnda Afganistan'a bombalar yaðarken Filistinliler üzerindeki þiddeti bariz biçimde artýrdý. Þaron, Arafat'ý Bin Ladin gibi bir terörist olarak ilan etti. ABD, Ortadoðu'yu daha da kanlý bir savaþ alanýna çevirebilecek planlarý üzerinde çalýþmaya devam ediyor. Zaten 10 yýldýr ambargo eziyeti çeken Irak halkýna saldýrý hesaplarý yapýlýyor. Sermayedarlara hortumlatýlan kaynaklar nedeniyle IMF ve dolayýsýyla ABD'ye muhtaç olan Türkiye egemen sýnýfý ise bölgede ikinci bir Ýsrail olma hayalleri kurmaya devam ediyor. Bu nedenle Ýsrail'in iþgaline göz yumuyor, ABD'nin kendisine verebileceði görevleri -çok gönüllü olmadýklarýný bile- üstlenmeye hazýrlanýyor. Türkiye'deki bir avuç sermayedarýn cebini doldurmasýnýn bedelinin Türkiyeli

emekçilerin kaný ile ödenmesi olasýlýðý artýyor. Filistinliler baþta olmak üzere Ortadoðu'daki farklý etnik ve dinsel kökenlerden bütün insanlarýn tarihte olduðu gibi birlikte ve barýþ içinde yaþayabilmesinin ön koþulu terörist-korsan-iþgalci Ýsrail devletinin ortadan kaldýrýlmasýdýr. Bunu ise Filistin halkýnýn tek baþýna baþaramayacaðý ortada. Filistinlilerin mücadelesinin kazanýp kazanmayacaðý, bölge halklarýnýn iþgale göz yuman kendi yönetici sýnýflarýna baþkaldýrmasýna, ABD ve Avrupa'da Filistinlilerle dayanýþmanýn yükselerek Ýsrail'i besleyen emperyalist kanallarýn týkanmasýna baðlý. Uluslararasý düzeyde Seattla'dan Cenova'ya uzanan küresel direniþ hareketi 11 Eylül sonrasýnda sadece savaþ karþýtý bir harekete dönüþmekle kalmadý ayný zamanda Filistin halkýyla dayanýþmanýn canlý nüvelerini oluþturdu. Dünyanýn dört bir köþesinden Ramallah'a giderek Filistin halkýna canlý kalkan olmaya çalýþýrken kurþunlanan, sýnýr dýþý edilen küresel direniþçiler bunun canlý kanýtlarý ve sembolü. Filistin halkýnýn mücadelesine destek olmak için Türkiye'de yapabileceðimiz þey, týpký küresel direniþçilerin kendi ülkelerinde yapmaya çalýþtýðý gibi, savaþa karþý sesimizi yükseltmek ve Türk yönetici sýnýfýný Ýsrail ile

ol an iliþkilerini kesmeye, ABD'nin savaþýna hayýr demeye zorlamaktýr. Egemen sýnýfý Ýsrail'le iliþkileri kesmeye, ABD'ye hayýr demeye zorlayacak þey ise kitlesel eylemler ve Türk sermayedarlarýn kârlarýna darbe vuracak grevlerdir. Sadece bizim deðil bütün bölge halklarýnýn kaderinin belki de yeniden çizileceði yakýn geleceðe müdahale etmek istiyorsak bugün Filistin'le dayanýþma ve savaþ karþýtý mücadele büyük önem taþýyor. Barselona'daki eylemlere katýlan 500.000 sendikacý, savaþ karþýtý ve anti kapitalist; Diyarbakýr'da Newroz kutlamalarýna katýlan 500.000 Kürt; Filistin'de Ýsrail iþgaline karþý taþ ve sopayla direnen Filistinliler daha güzel bir dünya hayalini paylaþýyorlar. Bu hayalin gerçek olmasýnýn yolu Ortadoðu halklarý ve iþçi sýnýfýnýn dayanýþmasýndan, çoðunluðun yararýna çözümler için mücadeleyi inþa etmemizden geçiyor. Bu amaçla bu yýlki 1 Mayýs'ý savaþ karþýtlýðý ve Filistinlilerle dayanýþmayý birleþtiren, uluslararasý küresel direniþ hareketini yükselten kampanyalarla örmeliyiz. Bulunduðumuz her alanda SAVAÞA KARÞI KÜRESEL ÝNTÝFADA'yý inþa edelim. 1 Mayýs'ta Aralarýnda Fransýz çiftçi Josè Bovè’unda bulunduðu bütün dünyadaki kardeþlerimiz- küresel direniþçiler Ramallah’ta iþgalci Ýsrail’i tanklarýn le birlikte savaþsýz ve sömürüsüz önüne yatarak engellemeye çalýþtýlar. Küresel bir dünya için güçlerimizi birleþdireniþçilerden 7’si açýlan ateþ sonucu yaralandý. tirelim. S e r t u ð Ç i çe k

Ekonomik krizden çýktýk mý? Kemal Derviþ önce, "krizden çýktýk" dedi. Ardýndan da IMF'nin kredi musluðunu kýsacaðý korkusuyla, "özerklikte ipin ucu kaçtý, yasa deðiþtirilecek" diyen Ecevit'i bu sözlerini geri almaya ikna etmek zorunda kaldý.

P a t r o n l a r a ç ý s ý n da n i k i k r i z Egemen sýnýf açýsýndan iki kriz söz konusu. Birincisi mali sistemin krizi diðeri de reel ekonominin çöküþü.

Ý þ ç i s ý n ý f ý a ç ý s ý nd a n b i r k r i z Ýþçi sýnýfý açýsýndan bir kriz söz konusu. Hala iþi olanlar iki yýl önce de zaten düþük olan ücretlerinin yarýsýndan fazlasýný kaybettiler. Resmi rakamlara göre de 1.5 milyon kiþi iþsiz. Dolayýsýyla her ailenin geliri daha da azaldý.

M a l i k r i z ri s k i 18 Þubat 2001'de yaþadýðýmýz türde bir mali krizin tekrarlanma olasýlýðý yüksek. Ýki yýl önce 1.5 milyon TL olan dolar þu sýralar 1.3 milyon TL civarýnda seyrediyor. Ancak enflasyon hýzla artýyor. Bu iþte bir mantýk var ise o zaman TL bir kez daha çökecek çünkü Þubat 2001'de olduðu gibi aþýrý deðerlenmiþ durumda. TL son bir yýlda satýn alma deðerinin yarýsýný kaybetti ancak geçen yýla göre daha fazla dolar satýn alabiliyor. Ama bu bir týmarhane ekonomisi. Dolayýsýyla bu mantýk iþlemeyebilir ya da daha ileri bir

sayfa 3

aþamada devreye girebilir.

B o r çl ar Türkiye'nin iç ve dýþ borçlarýnda bir azalma yaþanmadý. Egemenler eski borçlarý ödeyebilmek için sürekli yeni borçlar alýyorlar. Bankacýlar verdikleri borçlarýn faizlerini alamayacaklarýný düþündükleri anda yeni bir mali krizin kapýlarý aralanacaktýr. Derviþ'in, Ecevit'in "özerklik" sözleri üzerine paniklemesinin altýnda yatan gerçek bu. Hükümetin vergileri arttýran, harcamalarý düþüren ve yüzbinlerce iþçiyi kapý önüne koyan kararlarý bankerleri borç ödemelerinin uzun vadede yapýlacaðýna ikna etti. Derviþ bu nedenle "krizden çýktýk" diyebiliyor. Daha da önemlisi bu saldýrýlara karþý iþçi sýnýfýndan þu ana kadar ciddi bir yanýt gelmedi.

Ý þçi l er e t avi z yo k Derviþ için önemli olan iþçilere yaþam standardýný yükseltecek KDV oranýnýn düþürülmesi gibi tavizlerin verilmemesidir. Derviþ açýkça, "KDV'yi %18 'den %15 indirmek bizim mali hedeflerimizi bozar. Hedeflerimiz bozulunca da piyasada güven bozulur, dýþ desteðimiz de biter" diyor. Görüyoruz ki "kriz bitti" söylemi, yöneticilerin ve sermayedarlarýn yarattýklarý krizin faturasýnýn þimdiye kadar iþçi sýný-

fý tarafýndan ödenmiþ olmasýnýn verdiði güvene sýký sýkýya baðlýdýr.

G er çe k eko n o mi Reel ekonomideki çöküþ devam ediyor. Otomotiv sektörü imalat sanayisinin durumunu göstermek için iyi bir örnek. Ocak 2002 Türkiye'de sadece 849 otomobil satýldý. Ocak 2001'de bu rakam 8443'dü. Otomobil fabrikalarýndaki üretimin yüzde 90'ý ihracata yönelik. Türkiye'de ücretler o kadar düþük ki burada üretip ihracat yapmak son derece kârlý oluyor. TL'nin yeniden aþýrý deðerlenmiþ olmasý da ihracatý olmusuz etkilemiyor. Kilit faktör durumunda olan ücretler düþük ise TL'nin aþýrý deðerlenmiþ olmasý patronlar için sorun teþkil etmiyor. Ama bu durum bizim için sorun. Ýhracata yönelik sektörlerde çalýþan iþçiler harcamalarýný arttýrýp ekonominin baþka alanlarýnda talep ve dolayýsýyla istihdam yaratamýyorlar. Verili döviz kurlarý üzerinden gýda, elektrik, yakýt fiyatlarý dünya standartlarýna göre yüksek, ücretler ise son derece düþük. Bunun anlamý iþçiler yoksulluk çekerken bazý patronlarýn kâr ediyor olmasýdýr.

istihdamýn yeniden artmasýný anlýyoruz. Patronlar ise sadece kâr etme fýrsatlarýný düþünüyorlar. Türkiye'de yaþanýlan yeniden yapýlanma sürecinde bazý patronlar batýyor ama ister yerli ister yabancý olsun daha güçlü bazý patronlar da batanlarýn mallarýný ucuza satýn alýyor. Bu iþçilerden daha fazla artý-deðer elde etmeyi de kolaylaþtýran bir tekelleþme sürecidir. Medyada duyup gördüklerimiz tabii ki bu süreçten kazançlý çýkanlar. Kameralar kaybedip batanlarý göstermiyor. Dolayýsýyla Derviþ "krizden çýktýk" derken aslýnda "iþçiler henüz mücadele etmedi" demek istiyor.

S a v a þ t e h d i di

Yeni bir mali krizin yaþanýp yaþanmayacaðýný kimse kesin olarak tahmin edemez. ABD'nin Irak'a saldýrýp saldýrmayacaðýný ya da ne zaman saldýracaðýný ve bunun bankerlerin güven düzeyini nasýl etkileyeceðini kestirmek de mümkün deðil. Kesin olan bir þey varsa o da patronlarýn 1980 ve 90'larda yarattýklarý borç sorununun sistemde istikrarsýzlýk yaratmaya devam edeceðidir. Açlýk sýnýrýnýn altýna düþen ücret düzeyi ve iþsizlik olarak yaþadýðýmýz krizden çýkmak için ise Ýtalyan, Alman ve Avrupa iþçilerinin mücadelesi yol gösteriyor. Ýþçi sýnýfý açýsýndan krizi çözmek için mücadele etmeliyiz, aksi takdirde Derviþ gibiler Ý st i h d am Bizler, iþçi sýnýfý açýsýndan bakýp, "kriz- faturayý bize ödeterek "krizden çýktýk" deden çýkýþ"tan istihdamýn artmasý, harca- meye devam edecekler. malarýn artmasý ve bunun sonucundan C e m U zu n

1 MAYIS’TA SAVAÞA KARŞI KÜRESEL İNTİFADA


sayfa 4

antikapitalist

IRAK, FÝLÝSTÝN, NEWROZ: BARBARLAR ELELE ABD'nin Afganistan'a düzenlediði katliam operasyonu, Filistin'de gerçekleþen Ýsrail vahþeti ve Irak'a yapýlmasý düþünülen müdahale Orta doðu'da istikrarsýzlýðý artýrýyor. Bölgede bir baþka barbarlýk örneði de Türkiye egemen sýnýfýnýn Newroz’da yükselen barýþ talebine verdikleri yanýt. Bu yýlki Newroz kutlamalarýnda iki þey çok net ortaya çýktý. Birincisi baþta Diyarbakýr olmak üzere yüzbinlerce Kürt, kalplerinin güzel bir dünyadan ve barýþtan yana attýðýný bir kez daha gösterdi. Türkiye egemenleri ise, bir yandan "Nevruz" kutlamalarý yaparken, bir

yandan da barýþ talebiyle sokaða çýkanlara saldýrýp iki kiþiyi öldürerek ABD ve Ýsrail'in yanýndaki yerini aldýlar. 11 Eylül sonrasýnda ABD'nin terörizmle mücadele adý altýnda baþlattýðý savaþýn dünyanýn her yerinde egemen sýnýflarýn masum halklara saldýrýsýný cesaretlendirdiði ortada. Bugün kürtlerin barýþ talebine sahip çýkmak en az Filistinlilerle dayanýþmak kadar önemli. Yandaki fotoðraf Filistin’de deðil; Mersin’deki Newroz kutlamalarýnda çekildi. Daha güzel bir dünya için, Newroz Piroz Be!

BARIŞ, DEMOKRASİ AVRUPA BİRLİĞİ

Kürt halký ve onun siyasi temsilcisi HADEP, bir süredir demokrasi, refah ve barýþ taleplerinin gerçekleþebilmesi için Türkiye'nin Avrupa Birliði'ne girmesi gerektiðini ifade ediyor. Daha fazla demokrasi, insan haklarý ve refah isteyen hemen herkesin hem fikir olduðu þey, AB'nin Türkiye'deki baskýcý ve hortumcu devleti biraz da olsa frenleyeceði yönünde. Oysa, AB'ye Uyum Yasalarý çerçevesinde gösteri ve basýn özgürlüðüne iliþkin yasal düzenlemelerin Meclis'ten geçmesi üzerinden aylar geçmesine karþýn geçen ay barýþ talebiyle düzenlenen Newroz eylemlerinin çoðuna izin verilmedi. Ýzinli gösterilerin bazýlarýnda ise pankart ve döviz taþýmak yasaklandý. Mersin'de düzenlenen eylemde iki kiþi panzerin duvara sýkýþtýrmasý sonucu öldürüldü. Sadece bu bile daha fazla demokrasi ve özgürlük isteyenler için yasal düzenlemelerin yeterli olamayacaðýný bir kez daha açýkça gösterdi. AB'ye giriþ için gerekli yasa deðiþiklikleri, arzu ettiðimiz demokrasi ve insan haklarý düzeyine ulaþmanýn garanti-

si deðil. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yöneticilere ve onlarýn yasalarýna güvenemeyeceðimiz ortada. AB egemenlerinin demokrasi ve refah konusundaki yaklaþýmlarýnýn ne olduðunu ise sadece Afganistan savaþý, Ýsrail vahþeti, Irak ambargosu gibi konulardaki tutumlarýna bakarak anlamak bile mümkün. Ýtalya'da bir göstericiyi öldüren, Ýspanya'da AB protestocularýna gaz bombalarýyla saldýran, Fransa'da azýnlýk Cezayirlilerin "þeriat gelecek" bahanesiyle türbanla okullara girmesini yasaklayanlar, hücre tipi izolasyon cezaevlerini kullananlar, Ýngiltere'de emeklilerin haklarýný budayanlar AB'nin yöneticileri deðil mi? AB egemenlerinin bu tür uygulamalarý Türkiye'deki kadar sýk ve pervasýzca yapmalarýný engelleyen AB kriterleri deðil; onlar da týpký Türkiye yöneticileri gibi yasalarý, insan haklarý ve demokrasiyi bir kenara atmayý çok istiyorlar. Ne var ki bu o kadar kolay olmuyor, karþýlarýnda Cenova'da sokaklarý dolduran 300 bin, Roma'da toplanan 3 milyon, Barselona'da "Emeðin Avru-

Newroz bu yýl da barýþ talebinin kitlesel haykýrýlýþýna ve buna tahammül edemeyen egemenlerin saldýrýlarýna sahne oldu. Sezen Aksu Diyarbakýr’da yaðmur altýnda 500 bin kiþiye verdiði konsere Kürt þair Kemal Burkay’ýn þiirinden bestelediði Gülümse adlý parçayla baþladý. Aksu daha sonra yazdýðý bir yazýda, “Diyarbakýr’da gördüklerim, yediðim ayazdan daha yakýcýydý” diyerek bölge halkýnýn barýþa ve insanca yaþamaya olan özlemini dillendiriyordu. pa'sý" diye haykýran 500 bin, Londra'da "Irak'a saldýrma" diye gösteriler yapan onbinler buluyorlar. Eðer böylesi kitlesel ve güçlü eylemler olmasa AB ülkeleri yönetici sýnýflarý Türkiye'deki egemenler gibi pervasýz davranmak istemezler mi!

AB umudu Biraz geçmiþe bakarsak Kürt ulusal hareketinin müttefik olarak Türkiye iþçi sýnýfý ve solunu tercih ettiðini görürüz. Daha doksanlý yýllarýn baþýnda, SHP ile ittifak yaparak meclise sokulan Kürt milletvekillerini görebiliriz. DEP, HEP ve HADEP gibi partilerin neredeyse bütün iþçi eylemlerinde pankartlarýna rastlayabilir, barýþ ve demokrasi taleplerini dile getirdikleri her tür platformda solla yan yana olmak istediklerini anlayabiliriz. 95 seçimlerinde Ekmek-Barýþ-Özgürlük bloðu ile gerçekleþtirilen ittifaklar, barýþ treni kampanyalarý vs. aslýnda Kürtlerin bu konuda ilk tercihi kimden yana yaptýðýný gösteriyor. Peki ne oldu da bir süredir Kürtler Tüsiad'la bile ittifak yapabileceklerini söylüyorlar? Bu

sorunun yanýtýný ihanet teorilerinde ya da yenilgi edebiyatýnda aramak kestirmecilik ve haksýzlýk olur. Çünkü gerçekler Türk solunun çeþitli dönemeçlerde yaptýðý politik yanlýþlarýn altýnda yatýyor. Kürt milletvekilleri meclisten kovulup hapse atýlýrken tutarsýz demokratlar tavrýyla seyreden sosyal demokratlarýn, Apo yakalandýðýnda mitinglerini iptal ederek alaný faþistlere býrakan sendikalarýn, barýþ talebini sahiplenmeyen sosyalist solun, Kürtleri kendilerinin kurtaracaðýný iddia ederek 'kendi kaderini tayin hakký'ný savunamayan gerillacý gruplarýn Kürt halkýna güven vermesi beklenebilir mi? Asýl sorun burada. Türkiye solu üzerine düþeni yapamayýp saða kayýþýn bir parçasý olurken Kürt ulusal hareketinin kendisine yeni müttefikler aramasý kadar doðal bir þey yok. Bugün Kürt halkýnýn kazanýmlar elde etmesi, Türkiye'de "krizin faturasýný ödemiyoruz" diyebilen bir iþçi hareketinin varlýðýna baðlý. "Yaþasýn halklarýn kardeþliði" sloganýna sahip çýkanlarýn, Kürt halkýnýn barýþ talebine destek verenlerin Kürt halký için ya-

Kar altında siyaset: Sosyalistler neden yok?

Orhan Pamuk, son kitabý Kar'ýn giri- ðil? Kolaycýlýk yaparak zaten Pamuk'un þine Stendal'ýn Parma Manastýrý romasosyalistleri sevmediðini, o yüzden de nýndan bir epigraf koyuvermiþ: romanýna koymadýðýný savunabiliriz. "Edebi bir eserde siyaset, bir konserin Ama daha gerçekçi bir gözle bakarsak ortasýnda patlayan tabanca gibi ka- Pamuk'un kar romanýnýn aslýnda 90'lý ba, ama göz ardý edemeyeceðimiz bir yýllarýn ikinci yarýsýnda bir Türkiye manþeydir. Þimdi çok çirkin þeylerden söz zarasý çizdiðini ve bu manzarada sosyaedeceðiz." listlerin gerçekten ciddi bir yer tutamaTürkiye'nin yakýn tarihinden bir kesi- dýðýný görürüz. Pamuk, bir çok Marksistin yapamatin karikatürize edildiði romanda, siyasal islamcýlar, Kürt hareketi militanlarý, dýðý derecede yerinde deðerlendiriyor intihar eden genç kadýnlar, darbeciler, bu süreci. Örneðin Ýslami hareketin gedarbe destekçisi 'demokratlar', özellik- liþimi, örgütleniþi, sýnýf karakteri ve devle Susurluk sürecinden tanýdýðýmýz tür- letle olan çeliþkileri Kar'da satýr aralarýden çeteler ve özel timciler, darbe ve na yerleþtirilmiþ tespitlerle açýklanýyor. ordu yalakalýðý yapan medya kuruluþla- Romanda, belediye seçimlerini kazanrý, eski bir kadýn baþbakan, onun rüþvet- maya hazýrlanan Ýslamcý partinin baþkan çi kocasý, türbancý öðrenciler, onlara adayýnýn Kars'ýn Arçelik ve Aygaz bayisaldýran polis var. Ama sosyalistler yok! liðini yapan bir küçük burjuva oluþu ile Saðcýlar krizden beslenip güçlenir- tabanýný anlatýrken siyasal Ýslam'ýn ikili ken, devletle Ýslamcýlar arasýnda ciddi karakterine vurgu yapýyor: çatýþmalar yaþanýrken, Kürtler üzerinde "Bu sefalet Allah'ýn yolundan uzak operasyonlar ve kirli savaþ devam eder- düþtüðümüz içindir diyorlar.. gururu ken, mafya-çeteler toplumda terör ya- kýrýk öfkeli iþsizlerin güvenini kazanýratýrken, yoksulluk ve iþsizlik insanlarý in- yorlar... yalnýz sabah akþam aþaðýlatihara sürüklerken o ülkede yaþayan nan en yoksullarla iþsizlerin deðil, kasosyalistler neden bu tabloya dahil de-

rýnlarýna günde ancak bir tas sýcak çorba giren üniversite öðrencilerinin, amelelerin, hatta esnafýn bile saygýsýný kazanýyorlar..."

Romanýn atmosferini belirleyen þey ekonomik-siyasi istikrarsýzlýk ve krizin bire bir sonuçlarý. Ýþsiz gençlerle dolu çayhaneler, çocuklarýnýn iþsizliðinden, kaderlerinden, devletten, belediyeden yakýnan insanlar, devlet baskýsý, her kapý çalýþýný yýllardýr süren polis baskýnlarýndan ve aramalardan biri sanan kenar mahalleliler, yoksulluklarýný cennet tesellisiyle geçiþtirmeye çalýþan Ýslamcý ortaokul öðrencileri... Ve krize, yoksulluða karþý öfkeyi yönetici sýnýfa yönelterek büyüyen Ýslamcý parti. Devletin laiklik ve vatanseverlik etrafýnda yaratmaya çalýþtýðý toplumsal uzlaþmaya fikirsel olarak yenilen sosyalistlerin bu maçta diskalifiye olmasý kaçýnýlmazdý. Ýþçi sendikalarý Türk-iþ, Hak-iþ ve Disk patron örgütleriyle ortaklaþmýþ, irtica tehlikesine karþý Ekonomik Sosyal Konsey'de yan yana gelmiþlerdi. Sosyal demokratlar zaten ulusalcý-laik cephede ordunun arkasýnda yerini alýrken onun solundaki örgütler de MGK ile eþ zamanlý türban karþýtý kampanyalar dü-

pabileceði en önemli þey, dün olduðu gibi bugün de, Türkiye'deki milliyetçiliðe karþý mücadele etmektir. Türk iþçilerinin çýkarlarýnýn ezilen Kürtlerle ortaklaþtýðý nokta budur. Bizi "vatan-millet" edebiyatýyla yoksullaþtýran, AB'ye girince her þey düzelecek yalanýyla avutmaya çalýþanlarla Kürt halkýnýn barýþ talebine sýrtlarýný dönenler ayný kiþilerdir. Vatan da, yurt da, ulus devlet de onlarýn vataný , onlarýn yurdu, onlarýn devletidir. Bu ayrýmý yapamayan Türkiye solu ne yazýk ki kötü bir sýnav verdi ve Kürtler umutlarýný daha çok AB'ye ve AB'ci Türk sermayedarlarýna baðlamaya baþladýlar. Bugün Türkiye'de yapabileceðimiz þey bu gerçekten yola çýkan ve iþçi sýnýfýnýn uluslar arasý dayanýþmasýndan güç alan ve Kürt halkýna iþçi sýnýfýndan baþka güvenebileceði baþka bir tutarlý müttefiki olmadýðýný kanýtlamak için mücadele etmektir. Avrupa ülkelerinde demokrasi mücadeleyle kazanýlýp korunuyor. Bu dünyanýn her yerinde böyle ve Türkiye'de de barýþ ve özgürlük isteyenler için baþka bir yol yok!

zenleyerek, vatan, memleket, yurtseverlik söyleminin arkasýna saklanarak laik cepheye teslim olmuþlardý. Yoksulluk ve adaletsizliðe öfkeyi örgütleyen Ýslami hareketin sýnýfsal temellerini, "muhalif" niteliðini göremeyen sol ya 28 Þubatçý oldu ya da devletin Ýslami harekete saldýrmasýna "it dalaþý" diye seyirci kaldý. Böylece vatansever-vatan haini bölünmesinde vatansever cephede, laik-Ýslamcý bölünmesinde ise laik cephede yer alan sol, fikirsel silahsýzlýðýnýn bedelini oyun dýþý kalarak ödemiþ oldu. Oysa Türkiye sol'u, sömürü sisteminin egemenleriyle bu sýnýfa muhalif bir orta sýnýf hareketi arasýndaki çatýþmaya seyirci kalmasaydý bugün toplumsal dengeler emek cephesi lehine daha farklý olurdu. Darbecilere karþý özgürlük ve demokrasi bayraðýný Ýslamcýlara kaptýrmamýþ, milliyetçilik karþýsýnda net bir enternasyonalist duruþ alabilmiþ olsaydýk, eminim o dönemin geliþmelerinde özne olabilir ve tabii Kar'da da en azýndan bir kahramanla temsil edilirdik. Bu durumda solun "seyirci" oluþu ile Kar romaný arasýndaki iliþkiyi þöyle kurabiliriz: Kamera, seyirciyi deðil sahayý çeker!

S e l çu k D u r a n


antikapitalist

AB KARŞITLIĞI; ORDU, MHP VE EMEK CEPHESİ Tü rk i y e v e A B Egemenler AB konusunda bölünmüþ durumda. MHP ve MGK, Türkiye'nin AB'ye giriþini engellemeye çalýþýyor gibi görünüyorlar. Büyük sermaye ve onlarýn medyadaki sözcüleri ise, "ancak AB'ye girdiðimiz taktirde sorunlarýmýzýn çözüleceðini" iddia ediyorlar. Egemenler, Türkiye'nin çýkarlarýnýn hangi emperyalist bloða baðlanmasý gerektiði konusunda anlaþamýyorlar. Hükümet ortaðý faþistler ile ordunun bazý kesimleri Türkiye'nin yüzünü Türki cumhuriyetlere çevirmesi gerektiðini ileri sürüyorlar. Türki cumhuriyetlerin ekonomileri ve askeri güçleri Avrupa ya da ABD ile karþýlaþtýrýlamayacak kadar küçük. Türk sermayedarlarýnýn turizm, tekstil ve diðer ihraç mallarý için istedikleri pazarlar, ordunun istediði silahlar ABD'de ve AB'de var. Yönetici sýnýfýn ihtiyaçlarý açýsýndan Avrupa'ya karþý çýkmak, ABD ile iliþkileri güçlendirmek demektir. Emperyalist iki blok olan ABD ve Avrupa arasýndaki rekabet kýzýþýyor. Çelik kotalarý konusunda yeni bir ticari savaþ baþladý. ABD ve AB karþýlýklý misillemelerde bulunuyorlar. AB 3 milyar dolar harcayarak yeni bir uydu navigasyon sistemi kuracaðýný açýkladý. Halbuki ABD'nin GPS sistemi (þimdilik) ücretsiz olarak kullanýma açýk durumda. Bu bile ABD ve AB arasýndaki askeri güvensizliðin boyutunu gösteriyor. AB'nin ikinci bir uydu sistemi için bu kadar büyük bir harcamayý göze almasýnýn iki anlamý olabilir: Ya Avrupa savunma sanayisine yeni kaynak aktarmak ya da ABD ile bir çatýþma yaþanmasý durumunda kendi baðýmsýz sistemini oluþturmuþ olma güvencesini saðlamak. Hangi açýdan bakýlýrsa bakýlsýn uygu sisteminin egemenler için sadece askeri bir anlamý var. Türk milliyetçiliðini körükleyerek, ulusal baðýmsýzlýkçý bir söylemle sunulan AB karþýtý bu proje anti-emperyalist deðildir; aksine, ABD emperyalizmi ile Türkiye'nin geleneksel baðlarýný güçlendirmeyi öneriyor, Türk sermayesinin AB'den ziyade ABD'ye yanaþmasýný istiyor. Ancak AB, bir blok olarak ABD'den daha az emperyalist deðildir.

sayfa 5

Bahçeli ve Kývrýkoðlu, Türkiye egemen sýnýfýnýn güçlü ve baskýcý devlet yapýsýný, ordunun ülkedeki ekonomik-politik rolünü, MHP'nin kamu sektöründe elde ettiði etkiyi korumak istiyorlar. "AB mi, ABD mi" tercihlerini belirlerken de bu kriterler üzerinden hareket ediyorlar. Yönetici sýnýfýn diðer kesimi de kontrol ettikleri ekonomik gücün ulusal ve uluslararasý ekonomik-askeri rekabet içindeki konumunu güçlendirmek amacýndalar. Onlarýn AB tercihlerinin temelinde de kendi egemenlikleri ve kar hesaplarý var. Uluslararasý kriterlerden anladýklarý temel þey, ekonomik liberalizasyon adý altýnda kitlelerin yoksullaþtýrýlmasý.

E me k c eph es i Egemen sýnýf arasýnda yaþanan tartýþma esas olarak Türkiye kapitalizminin ekonomik ve askeri ihtiyaçlarý üzerinden yapýlýrken emek cephesi içinde yer alanlar açýsýndan AB tartýþmalarý insan haklarý ve refah çerçevesinde yaþanýyor. Avrupa tabii ki Türkiye'den daha demokratik. Ýnsanlar istedikleri dilde istedikleri þeyi yazýp yayýmlayabiliyorlar. Politik partiler ve sendikalar keyfi uygulamalarla kapatýlmýyor, kitaplar toplatýlmýyor. Bu nedenle insanlarýn Türkiye'deki yoksulluk, baský, sansür ve demokratik haklarýn güdüklüðüne bakarak AB "uyum" paketlerini demokrasi ve refaha kavuþmak için kestirme bir yol olarak görmeleri çok doðal. Ana dilde eðitim hakký isteyenlerden türbanýyla okula gitmek isteyenlere, kadýn haklarý savunucularýndan eþcinsellere, sendikacýlardan insan haklarý savunucularýna kadar pek çok kiþi kendisini AB taraftarý olarak tanýmlýyor ve Türkiye'nin AB'ye girmesini istediðini söylüyor. Ancak mücadele ile alýnan bu haklar Avrupa'da þu anda saldýrý altýndalar. Örneðin azýnlýklarýn kültürel haklarý ve örgütleme özgürlüðü, onyýllar süren çetin mücadeleler ile kazanýldý. Bu kazanýmlarý koruma mücadelesi de sürüyor. Barselona'da yarým milyon kiþi Türkiye'deki mezarda emeklilik türü bir düzenlemeyi görüþen AB liderlerinin toplantýsýný protesto etti. Roma'da 3 mil-

Ýtalya’da hükümetin sosyal devlete yönelik saldýrýlarýný protesto eden 3 milyon iþçi, öðrenci, iþsiz ve emekli, yöneticilere karþý haklarýn nasýl kazanýlýp korunacaðýný gösteriyordu. Daha fazla demokrasi ve refah mücadelesindeki müttefikimiz patronlarýn bir dediðini iki etmeyen, kendi çýkarlarý için insan haklarýný rahatça çiðneyen AB liderleri deðil; onlara karþý mücadele eden Avrupa iþçi sýnýfýdýr. yon kiþi yürüdü. Almanya'da IG Metall sendikasý kitle grevlerine hazýrlanýyor, Ýngiltere'de kitlesel bir savaþ karþýtý hareket hükümeti zorluyor. Diðer yandan sað da yeniden politika sahnesinde. Avusturya'da faþistler yüzde 20 oy aldýlar. Ýtalya'da geçen yýl yapýlan seçimlerde Berlusconi faþist dostlarýyla hükümete geldi. Ýtalya'da iþçi haklarý ve demokrasi mücadelesinin yeniden yükseliþe geçmesi geçen Temmuz ayýnda Cenova'da yaþanan antikapitalist küresel direniþ gösterileri ve iþçilerin Carlo Giuliani'nin öldürülmesine gösterdikleri tepki üzerine mümkün oldu. AB ile uyum süreci gereði yapýlmasý planlanan hukuki düzenlemelerin daha fazla özgürlük alaný açan bölümlerine karþý ordu ve hükümette bir direnç var. Demokratikleþmeye olan dirence karþý bizler de idam cezasýnýn kaldýrýlmasý, anadilde eðilim hakký gibi demokratik deðiþimler için, daha fazla demokrasi, insan haklarý ve refah isteyenler olarak safýmýzý alacaðýz. Ancak demokratikleþme, özgürleþme ve refah artýþýnýn hukuki düzenlemelerle kullanýla-

P U T

bu iþçiler, geçmiþte yaþadýklarý ekonomik ve siyasal koþullarýn kötülüðüyle daha iyi bir yaþam umuduyla gelerek kapitalizmin aðýr sömürüsüyle karþýlaþýyorlar. Burada kötü bir durum daha ortaya çýkýyor: Milliyetçilik. Yine sýnýfý bölen ekonomik-politika. Romen, Rus, Bulgar, Polonyalý iþçilerinin düþük ücretli ve sosyal haklardan mahrum çalýþmasý sistemin iþçi sýnýfýna empoze ettiði milliyetçi fikirlerden etkilenen iþçiler arasýnda huzursuzluða, düþmanlýða ayný zamanda faþistler için ise uygun bir zemin ortamýna yol açýyor. Þu bir gerçek ki kapitalistler iþçi sýnýfýný bölmek için tarihte uyguladýðý gibi yine milliyetçiliði kullanýyor. Sýnýf dostlarýmýzý düþmanlarýmýz gibi göstermeye çalýþarak bizleri bölmeye, sýnýf çeliþkilerini gizlemeye ve bu yolla da sömürülerini ve karlarýný artýrmaya çalýþýyorlar. Halbuki Türküyle, Rusuyla, Romeniyle, Kürdüyle, Ýngiliziyle, Filistinlisiyle, Amerikalýsýyla, dünya-

MATBAA ÝÞÇÝLERÝNÝN YENÝ SÖMÜRÜ ALANLARI: SÝTELER Özellikle 1980'lerden sonra dünyada uygulanan neo-liberal politikalarla bunlarýn Türkiye'ye yansýmalarý sonucunda iþsizlik, sendikal örgütlenmenin engellenmesi, sosyal haklarýn gasp edilmesi vb. koþullarla karþýlaþýldý. Biz burada bu politikalarýn Ýstanbul'da matbaa iþçileri üzerinde yarattýðý koþullarý açýklamaya çalýþacaðýz. Eski adýyla Babýali yeni adýyla Caðaloðlu olarak bilinen, özellikle büyük matbaa firmalarýnýn ve yoðun olarak da matbaa iþçilerinin bulunduðu bu bölgeler kapitalist geliþmeyle birlikte bir takým fabrikalarýn þehir dýþýna çýkýþýný getirirken; küçük ölçekli bir çok iþyerinin de Topkapý, Ýkitelli, Baðcýlar gibi bölgelere kayarak sanayi siteleri kurulmasýna yol açtý. Matbaacý sitelerinin en büyük özelliði 50-100 metrekarelik iþyerlerinden oluþmasý ve en fazla 5-10 civarýnda iþçiyi çalýþtýrýyor olmalarý. Buralarda çalýþan iþçiler

genelde sigortasýz, düþük ücretli, güvencesiz, saðlýksýz, sosyal haklardan mahrum yani bizim anlayacaðýmýz aðýr sömürü koþullarýnda çalýþmaktalar. Küçük iþyerlerinden oluþmasý nedeniyle iþçiler fiziksel olarak ayrýlmakta bu ise yürütülebilecek sendikal ve sosyal haklar mücadelesinde þu anki süreçler için engel teþkil etmektedir. Sitelerde, meslek liselerinden mezun olan iþçilerle birlikte, yoðun olarak eðitimsiz, sistemin empoze ettiði milliyetçi, bireyci, cinsiyetçi vb. fikirlerden etkilenen yoksul iþçiler vardýr. Son süreçlerde ise Sovyet bloðunun çökmesiyle birlikte Romen, Rus, Bulgar iþçiler özellikle bu sitelerde çalýþmaktadýrlar. Patronlarýn ise bu durum daha da iþlerine gelmekte, çünkü bu insanlar ortalama bir iþçinin aldýðý ücretin yarýsýndan bile azýný almakta, hiçbir sosyal hakký olmadan çalýþmaktadýrlar. Genelde bu küçük iþyerlerinde kalarak yaþamlarýný sürdüren

K E M

bilir bir kazanca dönüþtürülemeyeceðini unutmamalýyýz. Ayrýca bu yönde kazanýmlar elde etme mücadelesi, yönetici sýnýfýn þu ya da bu kanadýyla ittifak yaparak elde edilemez. Çünkü yönetici sýnýf, AB'ci ya da AB karþýtý olarak ikiye bölünmüþ olsa bile, emek cephesi karþýsýnda birlikte durmaktan bir an olsun bile vazgeçmez. Biz de Cenova'da, Brüksel'de, Barcelona'da, Roma'da kendi yöneticilerine karþý direnen Avrupa iþçi sýnýfýyla kader ortaðý olduðumuzu, demokrasi mücadelesindeki müttefikimizin þu ya da bu kanattaki yöneticiler deðil Avrupa'daki sýnýf kardeþlerimiz olduðu bilinciyle davranmalýyýz. Ordu ve saðýn sergilediði milliyetçilik iþçi sýnýfý açýsýndan çýkmaz sokaktýr. Türk-Ýþ yöneticileri, sosyal demokrat liderler ve hatta sosyalist soldaki bazý gruplarýn bile çizdiði "ulusalcý" temeldeki AB karþýtlýðý iþçi sýnýfýnýn bir sermaye grubunun peþinden baþka bir sermaye grubunun peþine takýlmasýný öngören ve dolayýsýyla anti-emperyalist olmayan bir stratejidir. Buna karþýn demokrasi ve iþçi sýnýfý mücadelesinde Türki-

ye'nin AB'ye girmesinden baþka çýkar yol görmeyen strateji ise yenilgiyi peþinen kabul eder. "Bu memlekette nasýl olsa solun da iþçi sýnýfýnýn da mücadele edeceði yok, belki AB bizi biraz Avrupalýlaþtýrýr, en azýndan bundan daha iyi olur" düþüncesi yanlýþtýr. Çünkü AB ülkelerinde olan ve Türkiye'de de olmasýný istediðimiz özgürlükler Berlusconi, Blair, Schröder ya da Jospen gibilerinin bahþettiði þeylerle deðil; aksine onlar gibi yöneticilere karþý yapýlan kitlesel grev ve gösterilerle elde edilip bugüne kadar korunabildi. Bugün Avrupa þehirlerinde kitlesel protestolar yapanlar (Roma'da 3 milyon, Barselona'da yarým milyon, Cenova'da 300 bin, Londra'da 100 bin) demokrasi ve refahýn nasýl kazanýlýp savunulabileceðini yeniden gösteriyorlar. Ýþçi sýnýfýnýn kendisini sermayedarlarýn kuyruðuna takan milliyetçilikten uzaklaþabilmesi için gerçek bir alternatife ihtiyacý var. Bu alternatif AB ile pasif uyumdan deðil aktif mücadeleden geçiyor. Avrupa ekonomik kriz içinde. Avrupa egemenleri deðil Avrupa iþçi sýnýfý bize yol gösteriyor. Cem Uz u n

daki farklý milliyetlerden bütün iþçiler bizim sýnýf kardeþlerimizdir, onlarla enternasyonalist dayanýþma içerisinde olmalý ve bu konuda gereken her türlü mücadeleyi vermeliyiz. Marks, tarih sýnýf savaþýmlarý tarihidir der. Bazý süreçlerde dönemsel olarak sýnýf mücadelesi düþük bir seyir izleyebilir, zikzaklar çizebilir; ama temelinde özel mülkiyet iliþkileri yatan, eþitsiz, iþçi sýnýfýný sömüren, kapitalist sistem var olduðu sürece, iþçi sýnýfýnýn da kendi iktidarý olan sosyalizm mücadelesi, sýnýfsýz, sömürüsüz bir sistem kurma mücadelesi de kaçýnýlmaz olarak sürecektir!. Buna en güzel cevabý, "Baþka Bir Dünya Mümkün" sloganýyla; yeni bir umudun simgeleþtiði, farklý milliyetlerden iþçisiyle, köylüsüyle, çevrecisiyle, eþcinseliyle "anti-kapitalist Küresel Direniþ Hareketi" (ben ona kapitalizmin mezar kazýcýsý deyiminin daha uygun olduðunu düþünüyorum) vermektedir.

Ý s t a n b u l T o p k a p ý 'd a n b i r m atb a a i þ ç i s i


sayfa 6

antikapitalist

İntihar saldırılarını anlamak Bir insan nasýl olur da kendi üzerine yerleþtirdiði bombalarla intihar saldýrýsý yapar? Ne tür bir kýzgýnlýk ve çaresizliðin ürünüdür bir insaný intihar bombacýsý olmaya iten? Bu sorularýn yanýtýný Filistin halkýnýn 54 yýldýr çektiði eziyete bakýnca anlamak mümkün olabilir. Ýsrail devleti kurulduðu 1948 yýlýndan beri uyguladýðý terörle nedeniyle Filistinlilerden 4 milyonu mülteci durumunda. Ýsrail, 54 yýldýr iþgal altýndaki topraklarda yaþamaya mahkum edilen Filistin halkýný bölgeyi kapatarak, insanlarýn evlerini yýkarak ve rast gele öldürerek cezalandýrýyor. Yaratýlan vahþet, intihar bombacýsý olarak Ýsrail'e geri dönüyor. 54 yýl önce baþlayan iþgal durmak bilmiyor. Filistinlilere ait mini bir devlete bile tahammül edemeyen ve saldýran Ýsrail'i hedef alan intihar saldýrýlarýnýn armasýna þaþmamak gerekir. Korsan Ýsrail devleti varlýðýný sürdürdükçe, Filistin'in iþgali sürdükçe, bir halk kendi topraklarýnda esaret içinde yaþadýkça intihar saldýrýlarý olmaya devam edecektir. Ýntihar saldýrýlarýyla yaþanan vahþetin esas sorumlusu Ýsrail devletidir. Korsan devlet Ýsrail'in hamisi ABD ve onunla yakýn iliþkiler kuran Türkiye gibi ülkelerin yönetici sýnýflarý da bu vahþetin sorumlularý arasýndadýr. Ç öz üm d e ð i l Ne yazýk ki daha çok kýzgýnlýk ve çaresizlik içinde öç almaya yönelik intihar saldýrýlarý sorunu çözmüyor. Hatta çözümü

daha da zorlaþtýrýyor. Bu tür eylemler ne Ýsrail'i durduruyor ne de müttefiki ABD ve Türkiye gibi ülkelerdeki yönetici sýnýflarý sýkýþtýrýyor. Bölgedeki farklý etnik ve dinsel kökenlerden insanlarýn tarihte olduðu gibi birlikte ve barýþ içinde yaþayabilmesinin ön koþulu terörist-korsan Ýsrail devletinin ortadan kaldýrýlmasýdýr. Bu ise intihar eylemleriyle kazanmak bir yana bütün Filistin halkýnýn dahi tek baþýna kazanabileceði bir mücadele deðil. Filistinlilerin kurtuluþu bölge halklarýnýn iþgale göz yuman kendi yönetici sýnýflarýna baþkaldýrmasýna, ABD' ve Avrupa'da Filistinlilerle dayanýþmanýn yükselerek Ýsrail'i besleyen emperyalist kanallarýn týkanmasýna baðlý. Uluslararasý düzeyde Seattla'dan Cenova'ya uzanan küresel direniþ hareketi 11 Eylül sonrasýnda sadece savaþ karþýtý bir harekete dönüþmekle kalmadý ayný zamanda Filistin halkýyla dayanýþmanýn canlý nüvelerini oluþturdu. Dünyanýn dört bir köþesinden Ramallah'a giderek Filistin halkýna canlý kalkan olmaya çalýþýrken kurþunlanan, sýnýr dýþý edilen küresel direniþçiler bunun sembolü oldular. Filistin halkýnýn mücadelesine destek olmak için Türkiye'de yapabileceðimiz þey, týpký küresel direniþçilerin kendi ülkelerinde yapmaya çalýþtýðý gibi, savaþa karþý sesimizi yükseltmek ve Türk yönetici sýnýfýný Ýsrail'e olan iliþkilerini kesmeye zorlamaktýr. Bu ise kitlesel eylemlerle, Türk sermayedarlarýn kârlarýna darbe vuracak grevlerle mümkün olabilir.

İ N T İ F A D A

H EPÝ MÝZ FÝLÝ STÝ Ö n d e r A l çi ç e k

Terörist Ýsrail O

Ýsrail tanklarý Ramallah'a girerken, ayný saatlerde Türk Ge ve bürokrasi, Ýsrail silah þirketine 680 milyon dolarlýk ihale v Ýsrail'le yapýlan her anlaþma ve bu paralar Filistinli çocuk len kurþunlar, Filistin köylerine atýlan bombalar anlamýna g Bunun adý "terörizmle mücadelede devletlerarasý iþbirlið rist 56 yýldý iþgal altýnda eziyet çeken ve çaresizce intihar sa listinliler deðil; korsan-Ýþgalci-terörist Ýsrail devleti ve onun ABD, Türkiye gibi ülkelerin egemenleridir. Timsah gözyaþlarý dökerek, "Filistin halkýnýn yanýndayýz" ticilerimiz Ýsrail'e hiçbir yaptýrým uygulamayacaklarýný söylüy Bizleri temsil ettikleri iddiasýnda olan bu yalancýlar, büyü ni yerine getirerek, Ýsrail ile bütün anlaþmalarý derhal iptal

Asýl terörist kim

Ramallah'daki Filistin komuta merkezine Ýsrail tanklarý saldýrdý leri Bakaný Powell yaptýðý açýklamada, Ýsrail Baþbakaný Þaron'un rasyon yaptýðýný söyledi. ABD, Arafat'tan da Ýsrail'e yapýlan terö bulunmasýný istiyordu. TV'ler bu haberleri verirken yaþananlar ve tarih bizlere baþka Ýsrail, emperyalist ülkelerin Ortadoðu'daki çýkarlarýný kollamak lerek kurdurulan korsan bir devlet. Ýngiliz devlet adamý Churchill dýðý 1917 yýlýnda "Düþman Arap denizinde dost bir Ýsrail devleti B dýr" derken bu devletin kuruluþ gerekçelerini ortaya koyuyordu. nüfusun ezici bir çoðunluðunu oluþturan 4 milyon Filistinli Arap sürüldü ve arkada kalanlar kendi topraklarýnda iþgal altýnda yaþamaya baþladýlar. 1948 yýlýnda Ýngiliz Valisi Filistin'den çekildiðinde saldýrýlar vahþete dönüþtü ve hýzla Ýsrail devleti kuruldu. Kurulma amacý emperyalistlerin çýkarlarýný bölgede korumak olan Ýsrail devleti rolünü hemen yerine getirmeye baþladý. 1957 yýlýnda Süveyþ Kanalý'ný devletleþtiren Mýsýr'a karþý saldýran Fransýz ve Ýngiliz uçaklarýna Ýsrail uçaklarý da destek verdi. 1972 yýlýnda Ürdün'de ayaklanan Filistinli mültecileriler bastýrmak üzere Kral Hüseyin'e destek vererek üç binden fazla kiþinin ölümüne yol açtý. 1982 yýlýnda Lübnan'ý iþgal etti ve sadece Sabra ve Þatilla katliamýnda 1900'den fazla Filistinli katledildi. Bu katliam, þimdiki Ýsrail Baþbakaný Þaron tarafýndan yönetilmiþti. Þaron, "teröre karþý mücadele" ediyoruz derken yurdundan sürülen bir halký her gün tank ve silahlarla öldürmekten bahsediyor. ABD gerçekten de terörist arýyorsa Beyaz Saray'a Pentagona ve Ýsrail hükümeti kabinesine bakmalýdýr. Bugün Filistinlilere yönelen vahþi terörün arkasýnda dünyanýn en büyük petrol rezervini kontrol etmek üzere Ýsrail devletini tepeden týrnaða silahlandýran emperyalist devletler ve uluslararasý þirketler var. Her cenaze Filisti


antikapitalist

ÝNLÝYÝZ

Ortadoðu'dan Defol!

enelkurmayý, hükümet vermekle meþguldü. klarýn üzerine gönderigeliyor. ði." Oysa gerçek teröaldýrýlarý düzenleyen Fisponsorluðunu yapan

" diyen iki yüzlü yöneyorlar. ük çoðunluðun talebietmelidir.

m?

ðý 30 Mart'ta ABD Dýþiþterörizme karþý bir opeörist saldýrýlarýn faillerinin

bir þey anlatýyordu. k üzere Filistin iþgal edil, henüz baþbakan olmaBirleþik Krallýðýn çýkarýnaBu politikalar sonucunda

Filistinli çocuklarýn attýðý taþlar ne yazýk ki en modern silahlarla donatýlmýþ Ýsrail ordusunu durduramýyor. Ýsrail’i besleyen emperyalist kanallarý týkamadan Filistinlilerin kazanmasý mümkün deðil.

FÝNANSÖR TÜRKÝYE Türkiye bölgedeki en yakýn dostu olan Ýsrail ile ekonomik, askeri ve siyasi alanlarda sýký bir iþbirliði içinde. GAP'daki 6 sulama projesini Ýsrail'e veren, son zamanlardaki silah alýmlarýnda Ýsrail'e bol ihale veren Türkiye Ýsrail ile ortak askeri tatbikatlar da yapýyor. Daha önce F-4 modernizasyonu için Ýsrail IAI þirketine 1,2 Milyar dolar veren Türk Devleti son 2 ayda 105 Milyon dolar ve 600 milyon dolarlýk iki askeri ihaleyi 6 ay evvel batma noktasýna gelen Ýsrail'in devletinin silah þirketi IMI'a verdi. 8 Mart Cuma günü Ýsrail Ordusu 40 kiþiyi öldürürken, Dýþiþleri Bakaný Ýsmail Cem taraflara "sükunet çaðrýsý" yaptý. Ama ayný saatlerde Savunma Sanayi Ýcra Komitesi üyeleri Baþbakan Ecevit, Genelkurmay Baþkaný Kývrýkoðlu ve SSM (Savunma Sanayi Müsteþarlýðý) Müsteþarý Ali Ercan bir araya gelerek 680 milyon dolarlýk Tank Modernizasyon Projesi'ni Ýsrail'e verdiklerini açýkladýlar. Emekçilere, öðrencilere, depremzedelere "para yok" diyenler, Ýsrail'e silah sipariþi vermek için tonla parayý bulmakta sýkýntý çekmediler.

inlilerin öfkesini biraz daha büyütürken Ecevit, KASAP Þaron’la elele...

sayfa 7

SÝYONÝZMÝN TARÝHÝ Ortadoðu'da sona ermesi mümkün görünmeyen anlaþmazlýklar nedeniyle her gün Yahudi ve Arap kaný dökülüyor. Ama durum hep böyle deðildi.Yüz dört yýl önce birinci Siyonist Kongresi temsilcileri Ýsviçre'nin Basel kentinde toplandýklarý zaman dünya Yahudilerinin büyük çoðunluðu Doðu Avrupa'da yaþamaktaydý. Filistin'de ise bir milyon Arap'la birlikte barýþ içinde yaþayan yalnýzca birkaç bin Yahudi vardý.Birinci Siyonist Kongresi bu harmoniyi bozacak olaylarýn baþlangýcý oldu. Bu toplantýnýn amacý Avusturya'da yaþayan Yahudi gazeteci Theodor Herzl'in düþünceleri etrafýnda bir hareket yaratmaktý. Herzl 1895 yýlýnda anti-semitik (Yahudi karþýtý) propaganda dalgasýnýn etkisi altýnda Fransa'da vatana ihanetten yargýlanan bir Yahudi subayý olan Dreyfus'un davasýný yayýnladý. Dreyfus davasýnda teþhir edilen ýrkçýlýkla mücadele etmenin bir yolu olarak bazý Yahudiler sosyalist harekete katýldýlar. Ama Herzl ve diðerleri anti-semitizmin kaçýnýlmaz ve mücadele edilemez olduðu sonucuna vardýlar. Dreyfus davasý ile ilgili olarak Herzl þunlarý yazýyordu: "Paris'de anti-semitizme karþý savaþmanýn boþ ve gereksiz olduðunu anladým."Siyonistler, ancak Avrupa'yý terk edip anavatanlarý Filistin'e yerleþtikleri zaman barýþ içinde yaþayabileceklerini söylemeye baþladýlar. Herzl ise bunun ancak Araplarla Yahudileri birbirine düþürerek bölgede hegemonyasýný sürdüren Avrupa'nýn emperyalist güçlerinin desteðiyle baþarýlabileceðini düþünüyordu. Bu nedenle Yahudilere karþý iþlenen korkunç soykýrýmlardan birinin düzenleyicisi olan Çarlýk Rusyasýnýn ünlü Ýçiþleri Bakaný Von Plehve'den bile destek istedi. Soykýrýmlar yüzünden Doðu Avrupa'dan büyük Yahudi göçleri oldu, ancak Siyonistlerin istediði gibi Filistin'e deðil. Ýlk Siyonist Kongresinden Ýkinci Dünya Savaþý'nýn baþlangýcýna kadarki süre içinde ABD'ye 3 milyon, Batý Avrupa'ya da 500 bin Yahudi göç etti. Göç eden Yahudilerin yalnýzca yüzde 3'ü (120 bini) Filistin'e gitti. Birinci Dünya Savaþý'nda Araplar'ýn Osmanlý'ya karþý baþlattýklarý isyandan sonra bölgenin kontrolünü Ýngilizler ele geçirdi. Filistin'e göçen Yahudiler Ýngilizleri hem kullandýlar hem de onlar tarafýndan kullanýldýlar. Ýngilizler böl-yönet taktiðiyle Yahudileri kullandýlar. Bu yeni sömürgeciler Arap toprak sahiplerinden arazi satýn aldýlar. Filistinli çiftçileri yurtlarýndan attýlar ve Arap nüfusa karþý sistematik bir ayrýmcýlýk uyguladýlar. Filistinlilerden boþalan yerlere bölgeye gelen Yahudileri yerleþtirmeye baþladýlar. Bu yerleþimler Araplarla Yahudiler arasýndaki ilk þiddet olaylarýný baþlattý ve bu þiddet bugüne kadar sürdü. Yine de Ýkinci Dünya Savaþý'na kadar Siyonizm düþüncesi Yahudiler arasýnda azýnlýktaydý. Bu durum, Yahudilerin Nazilerce kitleler halinde imha edilmesinden ve Av-

rupa'daki Yahudilerin çoðunluðunun yok olmasýndan sonra deðiþti.

B EKÇÝ K ÖPEÐÝ Savaþtan önce ve savaþ sýrasýnda müttefik ülkelerin liderleri Yahudi kýyýmýna kayýtsýz kaldýlar. Savaþtan sonra ise Yahudi sorununu, daha doðrusu, soykýrýmdan kurtulan Yahudiler'in ne yapýlacaðý sorununu Filistin'de Yahudi devleti kurmaya karar vererek çözdüler.Yahudi olan ve olmayan büyük bir çoðunluða göre her Yahudi'nin istediðinde gidebileceði bir anavatanýnýn olmasý yeni bir soykýrýma karþý tek sigortaydý. Ancak, maalesef "Yahudi sorunun" bu þekilde çözümü Filistin'in Arap nüfusunun aleyhine olacaktý. Dönemin Ýngiltere Baþbakaný Winston Churchill, dünyanýn en önemli petrol yataklarýnýn bulunduðu bu bölgede Ýsrail Devleti'nin Ýngiltere'nin emperyalist çýkarlarýnýn bekçi köpeði olarak kullanýlacaðýný açýkça ifade etmiþti. Churchill, "Düþman bir Arap denizinde küçük bir Yahudi dost yaratmaktan" bahsediyordu. Birleþmiþ Milletler'in 1947 yýlýndaki paylaþým planý Filistin topraklarýnýn %55'ini nüfusun sadece %30'unu oluþturan ve topraklarýn sadece %6'sýný elinde tutan Yahudilere veriyordu. Ancak bu bile yeterli deðildi. Savaþtan sonra yeni Ýsrail Devleti Filistin'in %80'ini iþgal ederek yaklaþýk bir milyon Arap'ý yurdundan sürdü. Ýsrail'in ilk Cumhurbaþkaný Chaim Weizmann, Filistinlilerin bu kitlesel göçlerini "mucizevi baþarý" olarak yorumluyordu. Ama bu bir mucize falan deðildi. Kaba terör sayesinde baþarýlmýþ etnik bir temizlikti. Ýsrail ile Filistinliler arasýndaki anlaþmazlýðýn temelinde yatan bu gerçeklik bugün de Ortadoðu'da kan dökülmesinin temel nedenidir.

M i ke S i mo n s

KÜRESEL DÝRENÝÞÇÝLER RAMALLAH’TA Ýsrail, Ramallah'ý iþgale giriþirken karsýsýnda dünyanýn dört bir yanýndan gelen eylemcileri buldu. Zira çoðu Avrupalý 600 uluslararasý eylemci Ýsrail saldýrýlarýna karþý kalkan olmak için Filistinli ailelerin yanýna yerleþti. Uluslararasý Kamusal Koruma isimli grup üyeleri ziyaretlerinin daha ilk gününde Ýsrail'in Ramallah'ý yeniden iþgal etmesine tanýk oldu. Eylemciler arasýnda alternatif küreselleþme yanlýlarýnýn liderlerinden Fransýz çiftçi Jose Bove de bulunuyor. Bove, "Burada kalacaðýz, Filistinlilere koruma saðlayacaðýz... Ýsrail Baþbakaný Ariel Saron, eðer Ramallah'ý bombalarsa yüzlerce yabancýyý da bombalayacak" diye konuþtu. ABD'li bir Yahudi olsa da Siyonist olmadýðýný vurgulayan Karrin Wheeler ise, "Buradayým çünkü Ýsrail ve kendi hükümetime, terörün ve þiddetin kaynaðýnýn bizzat Ýsrail hükümetinin kendisi ve ýrkçýlýk olduðunu söylemek istiyorum" dedi. Ýtalya'dan gelen 200 kadar eylemcinin Ra-

mallah'a girmesini engelleyen Ýsrail ordusu bölgeye girmeyi baþarabilen direniþçilerin üzerine de ateþ açtý. Ýsrail askerlerinin açtýðý ateþ sonucu yaralanan 7 küresel direniþçiden biri olan Avustralyalý Kate Edwards þunlarý söyledi: "Tanktaki adam bize geri dönmemiz için baðýrýyordu. Bizim devam ettik ve o anda patlamalar baþladý. Üzerimize gerçek mermilerle ateþ açýlabileceðini düþünmemiþtim. Birkaç patlama daha duydum ve o anda karnýmdan vurulduðumu anladým.


ROMA’DA İŞÇİ SELİ

sayfa 8

antikapitalist

Ýtalya'nýn baþkenti Roma, 23 Mart'ta Avrupa'nýn son 50 yýlda yapýlan en geniþ katýlýmlý eylemine tanýk oldu. Ýtalya hükümetinin, sosyal devlet anlayýþýný körelten uygulamalara yönelmesi, 3 milyon Ýtalyan iþçisinin sokaklara çýkmasýna neden oldu. Ýtalyan sendikalarýnýn yaptýðý eylem çaðrýsýyla, ülkenin dört bir yanýndan Roma'ya gitmek isteyen eylemciler için toplam 9200 otobüs, 61 tren, 4 gemi ve 5 uçak kaldýrýldý. Eyleme iþçilerin yaný sýra öðrenciler, iþsizler ve emekliler de destek verdiler. Ýtalyan Baþbakaný Berlusconi baþbakanlýk koltuðuna oturmak için göçmen karþýtý ýrkçý bir partiyle koalisyon kurdu. Ayný zamanda medya patronu olan Berlusconi, 1994'te hükümetteyken 1 milyon iþçinin katýldýðý protestolar ve genel grev sonucu istifa etmek zorunda kalmýþtý. Geçtiðimiz Temmuz ayýnda Cenova'da gerçekleþen G8 protestolarý sýrasýnda bir eylemcinin polis tarafýndan öldürülecek kadar sert önlemler alan Berlusconi'ye karþý sonrasýnda büyük bir öfke patlamasý yaþanmýþtý. Cenova eylemine kadar güçlü olan saða karþý ciddi bir hareket oluþtu. 11 Eylül sonrasýnda ise savaþ karþýtlýðý konusunda net bir tutum alan hareket Kasým ayýnda 250,000 kiþilik bir eylemle güçlendi. Ayrýca bir hafta evvel gerçekleþen 500.000 kiþilik Barselona protestolarý bu eyleme katýlýmý olumlu yönde etkiledi. Hükümetin yürürlüðe sokmak istediði yeni çalýþma yasalarýna iliþkin tartýþmalar Berlusconi hükümetine duyulan öfkenin daha da derinleþmesine neden oldu. Avrupanýn en katý çalýþma yasalarýna sahip olan Ýtalya'da bununla yetinmeyen patronlar için Berlosconi daha acýmasýz yasalar oluþturmaya çalýþýyordu. "Bugün sadece piyasa kurallarý için varýz. Berlosconi patronlarýn üzerimizden karlarýný garantilemeye çalýþýyor. Ýhtiyaçlarý kalmayýnca bizi umutsuzca kenara atacaklar" diyen Milanolu cep telefonu iþçisi Andrea ya-

þadýðýný böyle ortaya koyuyor. Böyle bir öfke sonucunda ise eylemlere merkez sol da katýlýrken bir hafta sonrasý için inþa edilen genel grevin varlýðý olumlu etki yarattý.Genel greve Roma eylemine destek vermeyen 2 iþçi sendikasý UIL ve CISL'de katýldý. Eylemde üç sendika konfederasyonunun en solunda yer alan CGIL'in kýzýl bayraklarý dalgalanýyor. FIOM metal iþçileri sendikasý genel sekreteri Giorgio Cremaschi "Bu Ýtalyan Cumhuriyeti tarihinin en büyük eylemi" derken ekliyor: "Þimdi yapýlmasý gereken tek þey genel greve doðru gitmek. Caddeleri doldurduðumuz gibi iþ yerlerinide boþaltmak zorundayýz" Eylem alanýnda öne çýkan diðer iki konu ise terör ve savaþtý. Sosyal Güvenlik Yasa Tasarýsý'ný hazýrlayan Marco Biagi'nin bir hafta önce suikast sonucu öldürülmesinden Kýzýl Tugaylar sorumlu tutuluyordu. Ancak, Kýzýl Tugaylar suikastýn sorumluluðunu kabul etmiþ deðillerdi. Protestoya katýlan eylemciler Biagi'nin öldürülmesini kýnarken, suikastýn Roma eyleminden bir hafta önce gerçekleþmiþ olmasýný da eyleme yönelik bir komplo giriþimi olarak deðerlendiriyorlardý.

Berlusconi'nin, Biagi için devlet töreni düzenlemek ve tören tarihini de eylem günüyle çakýþtýrmak istemiþ olmasý bu düþüncenin kaynaðýný oluþturuyor. 11 Eylül sonrasý, Avrupa'daki anti-kapitalist hareket hýzlý bir manevrayla savaþ karþýtý bir kimlik üstlenmiþti. New York'tan Barselona'ya kadar sayýlarý 20 binle 500 bin arasýnda deðiþen irili ufaklý bir dizi eylemle ABD'nin Afganistan'a müdahalesi kýnanmýþtý. Roma eyleminde de ayný havayý görmek mümkündü. Ellerinde Filistin bayraklarý ve puþileriyle birçok sendikacý ve öðrenci Filistin'deki katliamý protesto etti. Bugün Cenova ile anti-kapitalist eylemlerle buluþan Ýtalyalýlar artýk daha fazlasýný istiyorlar. Partonlarýn aðýrlaþtýrmak istediði çalýþma yasalarý yanýnda Berlusconi hükümetinin desteklediði uluslararasý savaþ politikalarýna ve bunun dolaylý sonucu olan Ýsrail'in terörüne karþý mücadeleyi inþa ediyorlar. Ýhtiyacýmýz, kapitalizme karþý mücadele ederken kâra dayalý sisteme ve doðal sonucu olan savaþa karþý mücadele etmek ve Ýtalyan direniþçilerden bütün öðrenmek.

ARJANTİN: NEREDE KALMIŞTIK?

Arjantin'de son aylarda neler olup bittiði herkes için tam bir muamma. Kelimenin tam anlamýyla bu konunun üzerinden atlanýyor. Baþka bir dünyanýn mümkün ve bunun için mücadele etmek gerektiðinin kanýtlarý olan Arjantin heberlerinin neden bu muameleye maruz kaldýðýný anlamak pek de güç deðil.

E kon om i k Kr i z Son aylarda Arjantin'de neler olup bittiðine gelince... Ekonomik kriz derinleþmeye devam ediyor. Geçenlerde, Arjantin Ekonomi Bakanlýðý ülke ekonomisinin bu yýl %9 küçüleceðini, enflasyonun da %22'ye yükseleceðini açýkladý. Ülkedeki çokuluslu þirketlerden Dresdner Bank için tablo daha da karamsar: %8 küçülme ve %50 enflasyon. 1 peso=1 dolar seviyesi 2 hafta öncesinde 1 dolar=2.5 peso seviyesine gitti ve bu hýzlý týrmanýþ ancak Arjantin Merkez Bankasý elindeki tüm döviz rezervlerini harcadýðýnda durabildi.

Y i n e I MF IMF Arjantin'de yine devrede ama Arjantin hükümetiyle IMF arasýndaki görüþmelerden bir sonuç alýnamadý. Duhalde IMF'den elini çabuk tutmasýný istedi. Zaman giderek daralýyordu. Kimi spekülasyonlara göre 22 milyar dolar daha acil yardým gelmezse Arjantin Nisan sonu itibariyle daðýlmaya baþlayabilir.

Ama IMF ile durum (her zamanki gibi) çýkmaz sokak; Arjantin "önce para sonra reform" derken, IMF "önce reform sonra para" diyor. Ekonomide herþeyin sarpa sardýðý gün gibi ortadayken IMF'nin bu tutumu merkez sol eðilimli Beunes Aires Herald gazetesine þunu sordurtuyor: Acaba IMF ülkeyi bir kaosa iterek, ekonominin yönetimini kendisine verecek bir askeri müdahalenin koþullarýný mý oluþturmaya çalýþýyor? Pentagon'la iyi iliþkileri olan Stratfor gibi gözlemcilerin "ülke anarþi içine düþerse baþka seçenek kalmaz" yorumlarý bu sorunun pek de havada olmadýðýný gösteriyor. Arjantin'de ekonomik kriz derinleþmeye decam ediyor. Ekonomi 4 yýlda toplam %15 küçüldü, özel sektör yatýrýmlarý %40, sanayi yatýrýmlarý%20 geriledi. Yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþayanlarýn oraný %15'ten %40'a yükseldi. Geçen 12 ayda iþsizlik %134 arttý. Yalnýzca Þubat ayýnda 75 bin kiþi iþinden atýldý. Bu, önceki yýlýn ayný ayýna göre %3200'lük bir artýþ demek. Eðer IMF direktiflerine uyulursa yüzbinlerce kamu çalýþanýnýn iþsiz kalacaðý kesin.

ma gidiþatýn sinyalleri: Piquetero'un (iþçi ve iþsizlerin, sendikalarýn ve sol gruplarýn oluþturduðu kesim) ve cacelerazos'un (orta sýnýf kaynaklý, tencere ve tavalý protestocular) eylem enerjilerini koruduklarý ve giderek artan hýzla halk meclisleri yaratmaya baþladýklarý görülüyor. Þubat sonunda Buenes Aires'te 80 halk meclisi vardý ve bunlar yayýlýyordu. Bu halk meclislerine üye olmak gerekmiyor. Toplantýda kim varsa onlar oy veriyor. Meclisin seçtiði bir çalýþma grubu çeþitli konularda hazýrlýk yapýp meclisi bilgilendiriyor. 16 Þubat günü meclislerden gelen Piqueteros ve Cacelerazos'tan on binlerce kiþi Plaza Del Mayo'da toplandýlar. Onlarca meclis pankartý görülüyordu. Meclislerden seçilmiþ 2 bin delege Avellaneda Colonial Tiyatrosunda toplandý ve dýþ borçlarýn reddedilmesini, bankalarýn ve stratejik þirketlerin kamulaþtýrýlmasýný, emeklilik fonlarýnýn garanti altýna alýnmasýný, küçük banka hesaplarýndaki paralarýn sahiplerine hemen ödenmesini, iþten çýkarmalarýn durdurulmasýný, Duhalde'nin istifa etmesini, IMF'nin kovulmasýný isteyen bir program hazýrladý.

Ç e vi r e n N u r f e r Ç e l e b i o ð l u

bul ettiði bir program. Kapitalizmin bir sosyalist devrimle yýkýlmasýnýn olmazsa olmaz gereklerinden biri de eksik Arjantin'de. Halk meclisleri, mahalle komiteleri yetmez! Kapitalizmin zincirleri ancak bu zincirlerin üretildikleri yerlerde kýrýlýr. Yani iþyeri, fabrika komitelerine ihtiyacý var Arjantin'in. Bu da yetmez, bu komiteler arasý koordinasyona ve bu komitelerden gelen temsilcilerden oluþan bir üst meclise ihtiyaç var. Peki bunlarý ne saðlayabilir, (tekrar) eksik olan ne? Devrimci parti. Ýþçi sýnýfý içinde derin köklere sahip bir devrimci parti; hemen her fabrika, iþyerinde örgütlü, mücadele ile yoðrulmuþ ve onun içinde sýnanmýþ, güven veren, tartýþan bir devrimci parti; fabrika, iþyeri komitelerinin kurulmasýna ön ayak olan, bunlar saðlanmýþsa bu komiteler arasý koordinasyonu ve bir üst meclisin kurulmasýný saðlayan, bunlar da saðlanmýþsa tüm iktidar proletaryaya diyen bir devrimci partiye ihtiyaç var. Ýþçi sýnýfýnýn sosyalist devriminin baþarýya ulaþabilmesi için sýnýf öncüsü olan devrimci parti olmazsa olmaz koþuldur. Tarih bu eksiklik nedeniyle kaybedilen devrimlerle dolu. Bu yüzP iq u e t e r o ' l a r Ek si k O l an N e ? den, çoðunluðun iktidarýna varmak Peki bu programda eksik olan için gerçek Marksist geleneðin devC a ce l er az osl a r Bütün bu saldýrýlara Arjantin'in ce- ne? Öncelikle bu programýn çok da- rimci partisini bugünden yaratmak vabý gerçekten umut verici. Sokak ha büyük kitlelerce tartýþýlýyor ve be- zorundayýz. gösterilerinin geliþimi devrimci duru- nimseniyor olmasý gerek, bu haliyle V o l kan G ü m ü þ hala bir azýnlýðýn bildiði, tartýþtýðý, ka-


BARSELONA

Socialist Worker muhabiri Hazel Croft'un Barselona gözlemleri:

Barselona'da yarým milyon kiþi "Avrupa sermayesini ve savaþý" protesto etmek için 16 Mart Cumartesi günü sokaklara döküldü. Bu gösteri, geçen yýl Cenova'daki anti-kapitalist protestodan bile büyüktü. Yaþlý ve genç, öðrenci ve sendikacý yüzbinlerce insan Plaza Catalunya ve çevresindeki caddeleri týka basa doldurdu. Gösteri, kitlesel bir festival ve kutlama gibiydi. Ama ayný zamanda politik ve öfkeliydi. Herkes Avrupa Birliði liderleriyle, neo-liberal Tony Blair'in piyasa ortaðý Ýtalya Baþbakaný Berlusconi ve Ýspanya Baþbakaný Aznar'la dalga geçiyordu. Gösteri alaný, Filistin'deki mücadeleyi destekleyen, Bush'un savaþ giriþimlerine karþý olan ve daha baþka konularla ilgili ev yapýmý pankart ve bayraklar deniziydi. On binlerce sendikalý sendika pankartýnýn arkasýnda yürüdü. Gösterinin oldukça büyük olmasý herkes tarafýndan þaþkýnlýkla karþýlandý. Eylemciler 3 milyon nüfuslu Barselona'nýn altýda birini oluþturan sýradan insanlardý. Ýnsanlar balkonlarda duruyor, eylemcileri alkýþlýyor ve yüreklendiriyorlardý. Kadýnlar Arjantin'deki gibi tencere kapaklarýný þiddetle birbirlerine çarpýyorlar, IMF ve bankacýlara karþý mücadeleye þarkýlar ve sloganlarla destek veriyorlardý. Kaldýrýmdaki bir grup emekli gözlerinde yaþlarla "Resistencia! Resistencia!" ("Direniþ") diye baðýrýyordu. 24 yýllýk eski bir otobüs sürücüsü olan Juan Ruiz Garcia’nýn elinde "Kapitalizme Hayýr" diyen el-yapýmý bir pankart vardý: "Konferansýn tel örgüleri arkasýnda, Tony Blair gibi politikacýlar her þeyi özelleþtirmek istiyorlar. Ýþçilerin birliðine daha çok saldýrý istiyorlar. Her þeyi zengin iþ adamlarýnýn ve devasal þirketlerin çýkarlarý doðrultusunda kontrol etmek istiyorlar. Paranýn ve gücün küreselleþmesine karþý, sosyal haklar için, iþçi haklarý, insan haklarý için, doðal kaynaklara saygý için bu-

antikapitalist

sayfa 9

YARIM MÝLYON KÝÞÝLÝK KÜRESEL DÝRENÝÞ ÞENLÝÐÝ

radaki insanlar bir aðýzdan konuþuyorlar."

Ulaþým sektörü iþçisi Patricia Lopez, kocasý ve iki çocuðuyla birlikte gelmiþti, "Sesimi Avrupa politikacýlarýyla hesaplaþmak için gelenlere kattýðým için gururluyum. Sermayenin þiþko adamlarýna hayýr diyen, tek ses etrafýnda birleþen Barselonalý insanlar bunlar" diyordu. Öðrenci Consuela bir grup arkadaþý ile birlikte yaptýðý "Kimin dünyasý? Bizim" diyen bir pankart taþýyordu: "Dünya ile ilgili yanlýþ olan her þeyi protesto etmek için buradayýz. 11 Eylül'deki terörist saldýrýlardan ve Afganistan'daki savaþtan beri hareketin daha güçlendiðini ve kýzgýnlaþtýðýný göstermek istiyoruz." Ayný gruptan Ana Maria, "Ben Cenova'daydým. O kitlesel ve öfkeliydi, çünkü onlar bir eylemciyi öldürdüler. Ama bu gösterinin daha iyi olduðunu düþünüyorum, çünkü hareket Barselona'ya ulaþtý ve þimdi burada protesto ediyoruz. Bunun olabileceðini asla düþünemezdim" diyordu. Otoriteler ve polis, insanlarý caddelerden korkutup kaçýrmayý planlýyordu, ama plan geri tepti. Kitlesel eylem gününden bir gün önce gerçekleþen barýþçýl anti-kapitalist öðrenci eylemlerine polis azgýnca saldýrmýþtý. Eylemciler arasýnda canlý bombalar olacaðý türünden korkutucu hikayeler anlatýyorlardý. Gösterilere katýlmak için Fransa'dan, Ýtalya'dan ve baþka yerlerden gelen binlerce insan Ýspanya sýnýrýný geçerlerken durduruldular. Ancak bir televizyon anketine göre Barselona'da yaþayanlarýn %90'ý sermayeye ve savaþa karþý olan gösterileri destekliyor. Resmi kýsýtlamalar bu insanlarý caddelere inmeye daha da kararlý hale getirdi. Tamamen festival þeklinde ve barýþçýl olmasýna raðmen polis gösterilere saldýrmakta hala kararlýydý. Silahlý ayaklanma polisleri gösterilerin sonunda öfkeyle davrandý, kitlelerin üzerine plastik mermiler ve gaz bombalarýyla saldýrdýlar. Ama direniþin muhteþem ruhunu söndüremediler. Takip

eden gün bir yerel gazete þu baþlýðý taþýyordu: "Caddelerde Zafer"

S e n d i k a lý iþ ç i l e r

yoruz." Tervel'den Pedro Abad, "Savaþa ve Ýsrail Devleti'nin Filistinlileri ezmek için kullandýðý devasal güce oldukça öfkeliyim. Avrupa Birliði hükümetleri bu tür bir terörü durdurmak için daha çok þey yapmalý" diyordu. Yürüyüþteki en canlý gruplardan biri "Ýþçiler ve öðrenciler birleþin" pankartýnýn arkasýndaki öðrencilerdi. Uluslararasý Sosyalizm Akýmý'nýn Ýspanya'daki kardeþ örgütü En Lucha'nýn destekçileri oluþturuyordu bu grubu. Aragon'daki UGT Sendika Federasyonu'ndan bir grup genç iþçi bu gruba katýldý. Diðer sendikalar anti-kapitalist sloganlarý ve þarkýlarý alkýþladýlar.

Anti-kapitalist eylemlerden iki gün önce, yüz binden fazla sendikalý iþçi Barcelona'da Avrupa Birliði Zirvesi'ne karþý yürüdü. Yürüyüþ Avrupa Sendikalarý Konfederasyonu tarafýndan örgütlendi. Gösteriye gelmek için yüzlerce otobüs, bir tren ve uçak kiralandý. Ayrýca Fransa ve Ýtalya'dan 20 bin sendikalý ve diðer ülkelerden daha küçük delegasyonlar geldi. Cumartesi günkü anti-kapitalist yürüyüþte olduðu gibi hepsi benzer konularda mücadele ediyorlardý ve savaþa ve kapitalizme karþý çoðu ayný öfkeyi seslendiriyordu. Metal iþçisi Fernando LoH er kö þe de t op l an t ý pez, "Hükümet paralarý savaþa deðil iþBarselona üç gün boyunca kapitalizyeri ve istihdam yaratmak için kullanmame karþý bir festival yaþadý. Yürüyüþten lý" diyordu. önceki gün yürüdüðünüz her yerde eyHastane iþçisi Maria Rosa Vinolas ise lemlere tosluyordunuz, politik sokak tiþunlarý diyordu: yatrolarý, duvar resimleri yapýlmasý ve "Sermayenin güçlü adamlarý burada, kapitalizme karþý diðer aktiviteler. Öðrenciler tarafýndan iþgal edilen bir Barselona'da daha fazla kâr için toplanýyorlar. Biz bütün Avrupalý iþçile- üniversite binasý toplantý ve tartýþmalarin birleþip mücadele etmesini hedefli- rýn merkezi haline geldi. Hükümetin yoruz. Onlar parayý ve sermayeyi kü- desteðini satýn alan çokuluslu þiþko serreselleþtirmek istiyorlar. Biz onlara mayedarlara karþý "lobi avýna" katýldým. karþý muhalefeti küreselleþtirmek isti- 2000 kiþi, bankalar, büyük elektrik ve su þirketleri önünde tiyatrolar düzenlemek için kostümler yapmýþtý. Ýþçilerin sömürüsünü ve özelleþtirmeyi kýnayan manifestolar yazýyorlardý. Barselona'da öðrenci olan Laia þöyle diyordu: çi ve öðrenci gözaltýna alýndý. Grevin devlete maliyeti þu ana kadar 20.5 milyon dolar. Kamu"Bizler kapitalizme karþýyýz ve bankaya ait beþ elektrik santralinin yöneticileri, iþe geri dönmeyen ve cýlarýn sistemini durdurmak istiyoruz. greve devam eden iþçileri kovmakla tehdit ediyorlar. Daha önParalarý onlardan alýp evsizlere ev ce de 197 iþçinin iþine son verilmiþti. Sendika liderleri ise iþleribulmada, çevreyi korumada ve saðlýk ni kaybeden iþçiler yeniden iþe hizmetlerinde kullanmak istiyoruz." alýnana ve özelleþtirmelerden vazValansia'dan Neus þunlarý ekledi: geçilene kadar grevi devam ettirmekte kararlý olduklarýný açýkladý"Bütün hükümetler sosyal zenginlik lar. Elektrik þirketi, iþçilerin greviyaratmaktan bahsediyorlar, ama bu ni engellemeleri için takviye olasadece küçük bir azýnlýk için. Avrurak 400 asker çaðýrdý. Önceki hafpa'nýn zengin ülkelerinde dahi yýðýntalarda, enerji iþçileriyle beraber larca insan açlýk içinde. Bütün bu sedevletin özelleþtirme politikalarýfaletin nedeni, para ve sermaye sistena karþý grevde olan petrol ve demi. Ýþte bu nedenle büyük çokuluslu miryolu iþçileri taleplerini kabul þirketleri, bankalarý ve özelleþtirmeye ettirmiþti. Kore'nin diðer büyük katýlan firmalarý hedef olarak almak iþçi sendikasý da polis þiddeti deistiyoruz." vam ederse dayanýþma için genel Polis, tamamen barýþçýl olan bu eygreve çýkacaklarýný açýkladý. lem lere saldýrdý. Bu gözdaðý sisteme Kim Dae-jung hükümetinin özelleþtirme politikalarýna karþý karþý alternatiflerin tartýþýlmasýna duyubirçok eylem yapýlmýþtý. Kim hü- lan açlýðý durduramadý. Cumartesi sakümeti Asya krizini aþmak için re- bahki eylemde, kapitalizme karþý bir alform paketi adý altýnda birçok ternatif inþa etmek için yapýlan tartýþma neo-liberal yasayý hayata geçirme- ve atölye çalýþmalarýna katýlan binlerce ye çalýþýyor. Ancak Güney Kore insan bunu gösterdi. "Körfez Savaiþçi sýnýfý krizin faturasýný ödememek konusunda çok kararlý. þý'ndan 11 Eylül’e" konulu bir toplantý“Krizin faturasýný biz deðil yönetici sýnýf ve bir avuç kapitalist da, Ýngiltere'deki “Direniþi Küreselleþtir” kampanyasýndan Chris Nineham'ýn ödemeli” diye haykýrýyor. savaþý ve küreselleþtirmeyi birleþtiren Güney Kore iþçi sýnýfý kazanmanýn yolunu gösteriyor. konuþmasý büyük alkýþ aldý.

GÜNEY KORE’DE DİRENİŞ

Güney Kore'de hükümetin kapsamlý özelleþtirme programýna karþý 3912 elektrik þirketi iþçisinin 25 Þubat'ta baþlattýðý grev yaygýnlaþarak devam ediyor. Mart ayý sonunda 40 bin iþçi daha greve katýldý. Özelleþtirme kapsamýndaki kamu iþletmelerinde grevler yayýlýrken, 600 bin iþçiyi temsil eden ülkenin ikinci büyük sendika federasyonu KCTU da, hükümetin özelleþtirme paketinin geri çekilmesini isteyen grevci iþçilerle görüþmeleri yeniden baþlatmamasý durumunda, 2 Nisan'dan itibaren aralarýnda otomobil, kimya ve gemi sektöründe çalýþan iþçilerinde bulunduðu KCTU'ya üye tüm iþçilerin örgütlü olduðu iþ yerlerinde "dayanýþma grevine" gitme tehdidinde bulundu.

Öðrenci ve iþçiler elele Özelleþtirmelerde kararlý olan hükümet ise polisi grevci iþçilerin üzerine saldýrtýyor. Ancak iþçiler ve onlara destek veren öðrenciler polis saldýrýlarýna karþý direniyorlar. Seul'deki Yonsei Üniversitesi'nde elektrik þirketlerinin özelleþtirilmesine karþý oturma eylemi yapan 3200 iþçi 25 Mart Salý günü binlerce polisin saldýrýsýna maruz kaldý. Gece yarýsý baþlayan polis saldýrýsýna karþý grevciler ve onlara destek veren öðrenciler kendilerini taþ ve molotof kokteyleri atarak savundular. Çatýþmada 10 kiþi aðýr yaralanýrken yüzlerce protestocu, grevdeki enerji sektöründe çalýþan iþ-

Fý r a t E r d o ð a n

Çev i re n G ü n eþ Y ý l d ý rý m


ODTÜ: BİR KAMPANYANIN “ Y E M E Z L E R ” HİKAYESİ VE DERSLERİ KAMPANYASI sayfa 10

antikapitalist

Dünyada anti-kapitalist hareketin muazzam baþarýlara imza attýðý bir dönemde yaþýyoruz; Barselona'da AB ve savaþ karþýtý 500 bin gösterici ve Ýtalya Roma'da sosyal güvenlik yasa tasarýsýna karþý birlikte mücadele eden 3 milyon kiþi. Çoðumuzun ufkunun sýnýrlarýný bile aþan sayýlar bunlar. Avrupa'da bu hareketliliðin daha fazla insaný sola çektiðini ve mücadele dalgasýnýn yükseldiðini söylemek mümkün. Ne yazýk ki yýkýcý bir yoksullukla karþý karþýya kalmamýza raðmen Türkiye'de insanlar sokaklarda deðil. Hatta devletin çok daha sistemli bir baskýsýyla karþý karþýyayýz. ODTÜ'de de ikinci yarýyýla baþlarken bu genel hava egemendi. Ýlk dönemin son haftalarýnda Kürtçe'nin seçmeli ders olmasýný talep eden dilekçeyi 400 kiþi imzalamýþtý. Ancak devlet, böyle bir talebin dile getirilmesine (dilekçe gibi bir araçla bile olsa) tahammül edemeyip saldýrdý. Birçok üniversitede dilekçe veren öðrenciler okuldan atmalar, uzaklaþtýrmalar, gözaltýlar ve soruþturmalara maruz kaldýlar. Bizim okulda da az çok benzer bir süreç yaþadý. Yarýyýl tatilinde dilekçeye imza verenlerin ailelerine "bilgilendirme" mektuplarý yollandý. Bununla da yetinilmeyerek telefonlar açýldý. Ailelere "evladýnýz bölücü örgütün maþasý oldu" yollu mesajlar verildi. Ailelerin "çocuklarýna sahip çýkmasý!" saðlandý. Yarýyýl tatili nedeniyle kolektif davranma olanaðý zayýf olan, bu yüzden bu süreci yalnýz yaþayan ve tek tek karar vermek zorunda kalan arkadaþlarýmýz genellikle oldukça canlarý sýkýlmýþ, moralleri bozuk olarak ikinci döneme baþladýlar. ODTÜ'nün en duyarlý ve güvenli kesimi bu saldýrý karþýsýnda imzalarýný geri çekmek zorunda kalmýþtý. Hep birlikte yenilmiþtik bir kez daha. Sola olan güven biraz daha azalmýþ, dilekçe gibi en basit ve temel hak dahi kullanýlamaz hale gelmiþti. Bu moral bozukluðuyla baþ etmek ve güveni artýrmak için bir þeyler yapýlmasý zorunluydu. Ama ne yapacaktýk, henüz karar verememiþtik. Bu koþullarda baþlattýðýmýz "ODTÜ Yemezler Kampanyasý" hem bizim için hem de genel olarak mücadele etmek isteyenler için zengin deneyimler taþýyor. Sadece baþarýlarýmýzýn deðil, hata ve eksikliklerimizin de bir sonraki mücadele için bizlere güç vermesi umuduyla bu deneyimlerimizi paylaþmaya çalýþacaðýz.

ODTÜ’de yemekhane önünde açýlan alternatif masa

Ký z dý r an z am Tatil dönüþü yemekhane fiyatlarýnýn 850 binden %41'lik bir zamla 1 milyon 200 bin liraya çýkmýþ olduðunu gördük. Zaten berbat ve pahalý olan yemekler astronomik bir fiyata satýlacaktý. Kýzgýndýk. Ama acaba ODTÜ öðrencilerinin genelinde bu kýzgýnlýk var mýydý? Her þeyden önce bunu anlamak için kollarý sývadýk. Okulun açýldýðý ilk gün çevremizde nabýz yokladýk. Evet genelde bir kýzgýnlýk vardý. Zaten yemekler çok kötüydü, bu zam üstüne tuz biber olmuþtu. Ýkinci adým bu kýzgýnlýðýn bir þey yapma istek ve iradesine dönüþüp dönüþmeyeceðini test etmekti. Bu amaçla bir çaðrý yapmaya karar verdik. Yemekhane zammýna itirazý olan, daha temiz, kaliteli ve ucuz yemek isteyen ve bunun için bir þeyler yapmak gerektiðini düþünen öðrencileri bir araya getirip ne yapabileceðimizi tartýþalým dedik.

N as ý l ka za n ý r ý z? ODTÜ'de yemekhane zammý konusunda rektörlüðe net bir geri adým attýrmak ancak kitlesel bir mücadeleyle mümkündü. Bunun için ise sosyalist sol dýþýnda kalan kesimlerin harekete geçmesi gerekiyordu. Sadece sosyalistlerin çabasý zafer için yetersiz olurdu. Sosyalist bir gruptan olmayan ama bu konuda bir þeyler yapmak isteyenlerin kendisini rahatça ifade edebileceði bir kampanya inþa etmek istiyorduk. Eðer sola eðilimli, mücadele etmeye istekli ama örgütlere mesafeli duran bu kesim (ki ODTÜ'de bu durumda olan binlerce kiþiden söz etmek mümkün) içinden aktivistler çýkmazsa kampanya kitleselleþemezdi. Bu deðerlendirmelerde ortaklaþarak kampanyamýzýn adýný "yemezler" koyduk. ("Yemezler"in Gençlik Ýnisiyatifi'nin Ankara genelinde baþlattýðý ayný adlý kampanyayla bir ilgisi yok; isim benzerliði sadece bir tesadüf; isim belirlerken ne biz onlardan ne de onlar bizden haberdardý) Bir hafta boyunca el ilanlarý daðýttýk, kantin ve yurtlarda tek tek masalarý dolaþýp herkesi toplantýya davet ettik. Genelde olumlu bir tepki aldýk. Ancak harekete geçmeye hazýr olan, bizimle birlikte bu çaðrýyý yapmaya baþlayan çok az kiþi vardý. En çok dile getirilen çekinceler, "kampanyanýn bir grubun paravaný haline geleceði" ve "ODTÜ'de kazanmak için gerekli duyarlýlýðýn olmadýðý" yönündeydi. Yaptýðýmýz çaðrý oldukça olumlu tepkiler alsa da asýl sorun iþ yapmaya kaç kiþinin hazýr olduðuydu. Ýlk toplantýnýn büyüklüðü ve katýlanlarýn temsil ettiði kesimler bu konuda önemli bir gösterge olacaktý.

U m u t v e re n t o p l a n t ý 70 kiþinin katýldýðý ilk toplantýda, bir þeyler yapma isteðinde olup da herhangi bir sol örgütlülük içinde olmayanlarýn oraný yarý yarýyaydý. Bu kampanyanýn tek amacýnýn yemekhane zammý ve yemek kalitesi üzerinden bir þey yapmak olduðunda ve araya giren bayram tatili dönüþü ikinci bir toplantý yapmakta anlaþtýk. Ýkinci toplantýya katýlým arttý, 100 kiþi geldi. Bu toplantýda þu kararlar alýndý: Öðrencilerin tepkisini göstermek amacýyla yemek zammýnýn geri alýnmasý ve kalitenin artýrýlmasýný talep eden bir dilekçe kampanyasý baþlatýlmasý, rektörlük önüne bir yürüyüþ yapmak ve kampanyayý kitleselleþtirmek için yurtlarda, bölümlerde ve hazýrlýkta komiteler oluþturmak, bu arada çýkarýlacak bildiri, el ilaný, afiþ gibi araçlarla kampanya duyurusunu yapmaya devam etmek.

Hav a yü ks el i yo r

an ti k ap i tal i s t O DTÜ G ru b u

imza atmasýný saðlayamamýþtýk ama bir haftalýk faaliyetle 4000'e yakýn dilekçe toplanmasýyla Yemezler kampanyasý gerçekten de ODTÜ'lülerin bir kampanyasý olma yolunda önemli bir adým atmýþtý. Ayrýca TKP dýþýnda bütün sol gruplar bu kampanyanýn aktif bir parçasý olmuþlardý. O çok özlenen "birlikte hareket etme" havasý esiyordu ODTÜ'de. Bu hava daha az güvenli ve örgütsüz kesimler üzerinde olumlu bir etki yaratýyor, onlarýn faaliyetlere katýlmasýný kolaylaþtýrýyordu.

Bir hafta boyunca yurtlarda odalar gezilerek, okulun çeþitli yerleri ve yemekhanede masalar açýlarak dilekçe toplandý, bildiriler daðýtýldý, afiþler asýldý. Dilekçe toplama iþi bu yapýlanlar arasýnda özel bir öneme sahipti. Dilekçe, hem insanlarla diyalog kurmamýzýn kapýsýný aralýyor, hem eylemi örgütlememizin bir aracý oluyor, hem de- belki de en önemlisi- bir þeyler yapmak isteyen ama afiþ asmak, bildiri daðýtmak ya da gösteriye katýlmak konusunda güvenli olmayan kesime yapabileceði, öznesi olabileceði bir iþ yapma ola- TKP'Lİ ÖĞRENCİLERE AÇIK MEKTUP naðý yaratýyordu. Ayrýca rek- ORTAK MÜCADELEYE KATIL, YEMEZLER KAMPANYASINI YÜKSELT! mekhane zammýnýn geri alýnmasý ve yemeklerin kalitesinin yükseltiltörlüðe tepkimizin ne kadar Ye mesi talebiyle üç gün içinde 2000'den fazla ODTÜ öðrencisi dilekçe yazkitlesel olduðunu göster- dý. ODTÜ'de TKP dýþýndaki bütün sol gruplar YEMEZLER kampanyasýmek ve ODTÜ'nün kampan- nýn bir parçasý. Ayrýca örgütlü olmayan ama yemekhane konusundaki ortalepler etrafýnda mücadele etmek isteyen çok sayýda arkadaþýmýz yasý olduðumuzu iddia ede- tak da bu kampanyaya katkýda bulunuyorlar. YEMEZLER diyenler var güçlebilmek için kaç kiþinin dilek- riyle imza topluyor, kampanyayý anlatýyor, kazanmak için daha çok kiþiyi çeyi imzaladýðý çok önemliy- kampanyaya katmaya çalýþýyorlar. ODTÜ çalýþanlarý da sendikalarý aracýlýðýyla ayný taleplerle harekete geçmeye hazýrlanýyorlar. di. Üç hafta önce baþlatýlan kampanyanýn ilk toplantýsýna 70, geçen hafta "Kazanabiliriz" havasýný yapýlan ikinci toplantýsýna 100'den fazla kiþi katýldý. Alýnan ORTAK RAR sonucu rektörlüðe verilmek üzere dilekçe toplanmaya baþlandý. yükselten bu etkinlikler so- KA Sadece üç gün içinde 2000'den fazla dilekçe toplandý. Yurtlar, bölümler nuç vermeye baþladý. Bazý ve topluluklar temelinde çalýþma gruplarý oluþturuldu. 6000'den fazla yurtlarda 20-25 kiþilik top- ODTÜ emekçisini ve 18.000 öðrencinin yaþamýný doðrudan ilgilendiren konuda 100'den fazla aktivist ortak talepler etrafýnda BÝRLÝKTE lantýlar yapýlýyor, yeni yüzler bu çalýþýyor, kazanmak için mücadele ediyorlar. dilekçe topluyordu. Hazýrlýk- ODTÜ'de böylesi bir ortak mücadelenin temelleri atýlýrken, SÝZ ta okuldaki ilk yýlýnda olan TKP'LÝ ARKADAÞLAR, DAHA KALÝTELÝ VE UCUZ YEMEK TALEP EDEN ORTAK DÝLEKÇEYÝ DAHÝ ÝMZALAMIYORSUNUZ. KAMPANiki arkadaþ sadece kendi YAYA SIRTINIZI DÖNÜYORSUNUZ. çevrelerinden 160 dilekçe Biz, ODTÜ'de binlerce öðrenci ve çalýþaný ilgilendiren bu mücadelenin kazanmasýný istiyoruz. Biliyoruz ki neo-liberalizme, IMF'ye, hükümete, toplayýp getirmiþti. Kam- Der viþ'e, ÖZGÜR! ODTÜ'nün neo-liberal Rektörü Akbulut'a verilecek en panya masalarýna uðrayarak güzel yanýt budur. Biliyoruz ki kazanmak için mücadelenin kitleselleþmesi çevresinde imzalattýðý dilek- zorunlu. Kitleselleþmek için ise çoðunluðu sosyalist yada komünist olmaODTÜ'lülerin ortak talepler etrafýnda birlikte mücadele etmesi geçeleri getirenler içinde daha yan rekiyor. Biz, sadece þu ya da bu grubun ihtiyaçlarý üzerinden deðil; hep önce böylesi bir faaliyet birlikte kazanmak için yapýlmasý gerekenlerden yola çýkýyoruz. Çünkü yapmamýþ, örgütsüz öðren- neo-liberalizme, hükümete, Derviþ'e, rektöre karþý ODTÜ öðrencileri ve çalýþanlarýnýn kazanmasýný istiyoruz. cilerin sayýsý dikkate deðer ODTÜ çalýþan ve öðrencilerinin bu mücadelesinin kazanmasý gerçek özbir biçimde artýyordu. Artýk gürlüðe doðru atacaklarý küçük ama önemli bir adým olacaktýr. Bu adým sonraki mücadeleye daha güçlü, daha kitlesel, daha umutlu baþlamatoplanan dilekçeler ilk gün- bir mýzý saðlayacaktýr. Düþünür Chomsky'nin dediði gibi, "Özgürlük baþkalerdeki kadar kolay sayýla- larý tarafýndan bahþedilemez, uðrunda mücadele etmek gerekir!" maz çokluktaydý. 18 bin öð- ODTÜ'de baþarýlý bir McDonalds kampanyasý yapan, Kemal Derviþ'in lanlarýna karþý tartýþan TKP'li Arkadaþ, sen ODTÜ'deki yemeklerin renci olan okulumuzda he- ya daha kaliteli ve ucuz olmasýný istemiyor musun? Eðer yanýtýn "evet" ise nüz çoðunluðun dilekçeye YEMEZLER kampanyasýna sen de katýl.

E yl e m gün ü 7 Mart günü elimizdeki dilekçelerle birlikte hazýrlýktan baþlayarak yemekhaneye doðru yürüyüþe geçtik. (Ne yazýk ki TKP'li öðrenciler, kampanyayý desteklediklerini söylemelerine karþýn orada yoktular.) Sayýmýz 350 kadardý. Yemekhaneden de rektörlük önüne gittik. Amacýmýz elimizdeki dilekçeleri vermek ve rektörle görüþerek zammýn geri çekilip kalitenin artmasý talebimizi dile getirmekti. Ne var ki görüþme talebimiz kabul edilmedi. Topladýðýmýz dilekçeler bile alýnmak istenmedi. Rektörlük önünde sloganlar atarak bir süre bekledik. Bizle görüþülünceye kadar orada kalmaya karar verdik. Bu arada her katýlýmcýnýn fikrini söyleyebilmesi için bir serbest kürsü oluþturuldu. Megafonu eline alan antikapitalist grubundan bir arkadaþýmýz, "onlar bizi ciddiye almýyor arkadaþlar, eðer yola iner trafiði kapatýrsak týpýþ týpýþ gelip bizimle görüþecek-

T K P ' n i n tu tu m u TKP bütün bu süreçte Yemezler Kampanyasý'nýn dýþýnda kalmýþtý. Hatta TKP'li öðrenciler genellikle dilekçeyi dahi imzalamayý reddediyorlardý. Oysa ODTÜ'deki en büyük sol örgüt olan TKP'nin bu kampanyaya bütün gücüyle katýlmasý kitleselliðimizi artýrýr, havayý yükseltir ve kazanma olasýlýðýmýzý artýrýrdý. Bu amaçla "TKP'li öðrencilere Açýk Mektup"u yazdýk. Ne yazýk ki TKP'nin ilk tepkisi bu açýk mektubu duvarlardan yýrtarak indirmek, mektubu daðýtan arkadaþlarý adeta ODTÜ jandarmasý gibi izleyip tehdit etmek oldu. Neyse ki birkaç saat içinde TKP'nin ODTÜ'deki liderliði kampanya masasýna gelerek dilekçeyi imzalayýp, "biz kampanyayý destekliyoruz, imza da attýk, siz de bu mektubu daðýtmayýn" dediler. Biz de sorun kalmadýðýný mektubu daðýtmayý durduracaðýmýzý söyledik.

ler, yola inelim" önerisinde bulundu. Eylemcilerden alkýþlarla destek alan bu öneriye bazý sol gruplar karþý çýktýlar. O anda bir tereddüt yaþandý. Ancak daha çok örgütsüzlerin bulunduðu Baraka çevresi yola doðru yönelince bu tereddüt uzun sürmedi. Eylem daha önceden planlanmayan bir biçimde yol kapatmaya dönüþüverdi. Daha yola yeni ulaþmýþken rektörlükten görüþme talebimizin kabul edildiði haberi ulaþtý. Üç temsilcimiz görüþmeye gitti. Neo-liberal fikirleriyle üniversiteyi bir ticarethane bizleri de müþteri gibi gören rektör yardýmcýsý, yemeklerin aslýnda 1 milyon 900 bin liraya mal olduðunu ve fiyatlarý düþürmelerinin mümkün olmadýðý yalanlarýný bolca laf kalabalýðý yaparak anlattý. Temsilciler dýþarý çýkýp rektör yardýmcýsýnýn sözlerini aktardýðýnda kimse bu cevaptan memnun olmadý ve "Sahtekar Rektör" sloganý o an ortaya çýktý.


antikapitalist sayfa 11

Dönü m n okt as ý Rektörlüðe yürüyüþ eyleminden sonra yapýlan kampanya toplantýsýnda çetin bir tartýþma yaþandý. "Eðitim-Sen boykota baþladý biz de baþlayalým" ile "boykot tek baþýna kazandýrmaz bunun gibi bir eylemi haftaya örgütlemek için uðraþalým" fikirleri arasýndaki tartýþmada sol gruplar þiddetle boykot taraftarý bir tutum aldýlar. Bizler 4000 imzayý arttýrmak için imza toplamaya devam edelim, gelecek haftaya toplanan yeni dilekçeleri vermek üzere bu sefer 1000 kiþi getirmeyi hedefleyerek benzer bir eylem yapalým önerisinde bulunduk. Boykotun kazanmak için yetersiz olacaðýný 350 kiþilik eylemi 1000 kiþilik eyleme, dilekçe sayýsýný en azýndan 8-9 bine çýkarmak için mücadele etmeliyiz hattýný savunduk. Boykotun çeþitli sorunlarý olduðunu bu nedenle "süresiz" deðil "sembolik" boykotlar yapmanýn daha doðru olacaðýný anlattýk. Diðer sol gruplar ile bizim aramýzda sýkýþan ve uzayan tartýþma sonrasý rektörlük önünde yeni bir eylemin gereksiz olduðu ve süresiz boykota baþlama kararý alýndý. Yurt, bölüm, hazýrlýk komiteleri feshedildi.

Gel ene k f ar ký Artýk Yemezler kampanyasý ilk baþlattýðýmýz gündeki "ODTÜ'nün kampanyasý olma" iddiasýný yitirmiþti. 4000'e yakýn imza sol gruplar tarafýndan yeterli görülüyordu. "Çoðunluk adýna ve gerekirse çoðunluða raðmen" davranma geleneði bir kez daha bütün çýplaklýðýyla karþýmýzdaydý. Solcular boykot ilan eder, kapýlarý tutarlar, diðer öðrenciler ise böylece mücadeleye katýlmýþ! olurlardý. Bu yaklaþým, solda hakim olan "öncülük anlayýþýnýn doðrudan bir sonucuydu. Kitlelerin kendi öz eylem ve bilinçleriyle hareket etmelerini esas alan gerçek Marksist geleneði savunan bizler ise, önemli olanýn ODTÜ'deki genel güven ve mücadele etme düzeyini yükseltmek olduðunu anlatýyorduk. Bunun için de imza toplamaya, diyalog kurmaya devam edip daha fazla sayýda insanýn kampanyanýn öznesi, aktif parçasý haline getirilmesi gerektiðini savunduk. Çünkü ODTÜ genelinde çoðunluða ulaþan, çoðunluðu temsil etme iddiasýnda olabilen ve buradan alýnan güçle rektörlüðü sýkýþtýrýp kazanan bir hareket tek tek öðrencilerin mücadele etme güvenini ve havayý yükseltebilirdi. Aksi takdirde net bir kazaným elde etmek mümkün olmazdý. Ufak tefek kazanýmlar elde edilse bile bu genel olarak insanlarýn kendine güvenini artýran ve mücadele edersek kazanabiliriz" fikrini güçlendiren bir etki yaratamazdý. Nitekim öyle de oldu. Kampanya sonucu elde edilen kazanýmlarý anlattýðýmýz ODTÜ'lülerin "teþekkür ederiz, sað olun" demesi ibret vericidir. Oysa, Marks'ýn, "iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr" önermesini rehber edinen bizler, kendi sorunlarý için mücadele eden, bu konuda güvenli kiþilerin sayýsýný artýrmak istiyoruz. Aksi takdirde kitleleri izleyici koltuðuna oturtarak, onlar adýna iyi þeyleri kendisinin yapacaðýný iddia eden politikacýlardan farkýmýz kalmaz. Bu tür yaklaþýmlar, ne kadar samimi olursa olsun, deðiþimin "yukarýdan aþaðýya" olacaðý önermesinden hareket etmektedirler. Bu iddiayla ortaya çýkanlarýn elinde silah olmasý, devleti yýkmayý hedeflemesi de bu temel gerçeði deðiþtirmez. Bizim geleneðimiz çok farklý. Marks'tan bu yana savunduðumuz þey iþçi sýnýfýnýn bilinçli ve örgütlü hareketiyle toplumun aþaðýdan yukarýya doðru yeniden örgütlenmesidir. Böyle bir toplum inþa etmek için ihtiyacýmýz olan þey "kurtarýcýlar" deðil; aksine onlardan da kurtulacaðýmýz kendi kitlesel eylemliliðimizdir.

Rektörlükle randevuya GÜRÜLTÜ eylemi yaparak giden ODTÜ’lüler, o gün yaklaþýk 10 saat boyunca ODTÜ’de gürültü çýkarttýlar. ODTÜ’lü Gençlerbirliði taraftarlarýnýn daðýttýklarý bildiri ise (yanda) kampanyanýn en renkli araçlarýndan biri oldu.

B o y k o t b a þ l ýy o r Neyse, boykot kararý alýnmýþtý artýk. Þimdi baþka bir tartýþma bizi bekliyordu. Yemekhaneye gelen kiþilerle iliþkimiz nasýl olacaktý. Tek tük "gerekirse döveriz" türü yaklaþýmlara karþýn genelde fiziksel bir zorlamaya baþvurulmamasý gerektiðinde ortaklaþýldý. Her gelen öðrenciyle neden boykot yapýldýðý konuþulacak ve onun da destek vermesi istenecekti. Boykota destek beklediðimiz gibi çok yüksek oldu. Çok az sayýda kiþi boykota raðmen yemekhanede yemek yiyordu. Ancak boykot taktiðinin en önemli sorunlarýndan birisiyle hýzla yüz yüze geldik. Yemekhane önünde boykot masasý için çalýþan, kapýda durup gelenleri ikna etmeye çabalayan aktivist sayýsý azdý. Boykot, öðrencileri kolektif bir þey yapmaya yöneltmiyordu. Kampanyaya sempati ile yaklaþanlar dahi yemekhaneyi kullanmayarak yapabilecekleri katkýyý yapmýþ olduklarý hissi içine girdiler.

tek görüþeceklerse dilekçe veren herkesi getirmek istiyorduk. Bu mini rektörlük iþgalciði sonucunda rektörlük bize ikinci bir randevu vermeyi kabul etti.

1 0 s a a t l i k e y le m Rektörlükle randevumuzun olduðu gün yemekhane önü oldukça þenlikliydi. Kazanabiliriz havasý yeniden yükseldi. Müzik grubu eþliðinde halaylar çekildi. Çalýþanlar da "kazandýk" havasýndaydýlar. Rektörlükle görüþmede fiyatlarýn düþürüleceði sözünü almýþlardý. Onlar boykotu bitirip, rektörlüðün yapacaðý açýklamayý bekliyorlardý. Ama o gün alana pankartýyla gelen ODTÜ çalýþanlarý bizim de moralimizi çok yükseltti. Görüþme 15.30'da yapýlacaktý. 14.00'ten itibaren gürültü eylemi yaparak yemekhaneden, hazýrlýða, oradan tekrar yemekhaneye, ardýndan da rektörlük önüne gittik. 150 kiþi düdük çalýyor, þarkýlar uyduruyor, bölümlere girip çaðrý yapýyorduk. Ne var ki rektörlük geri adým atmadý. Rektörlük önünden yolu trafiðe kapatarak yurtlara geçtik. Orada bir toplantý yapýp gürültü eylemlerini yurtlara taþýmaya ve her gün yapmaya karar verdik. O gün ODTÜ'de sabah saat 11'den akþam saat 9'a kadar düdükler susmadý. Oldukça renkli bir grup ODTÜ'de ciddi bir patýrtý çýkarmýþtýk. Aldýðýmýz haberlere göre rektörlük bu durumdan oldukça rahatsýz olmuþtu. Ayrýca bu eyleme katýlanlar arasýnda oldukça fazla sayýda örgütsüz, yeni yüzler vardý.

” R E I L : Ü Z AS T E OD YEM ANY “ P M KA

Ç ö z ü l me sü re ci

Yemekhane kapýsýnda bekleyen kiþilerin sayýsý azalmaya baþladý. Çünkü orada yapýlabilecek iþler sadece yemek hazýrlamak ve kapýda insanlarý ikna etme maratonuydu. Bu iþler ise yüzlerce, binlerce kiþiyle yapýlacak iþler deðil. Bilemedin 100 kiþi yeter. Bu da kampanyayý güçlendirebilecek kiþilerin atýl kalmasýna çanak tutuyordu. Yemekhaneyi kullanmayan, hele ki alternatif masadan yemek yiyenler yapabilecekleri en fazla iþi yapmýþ oluyordu. Boykotun diðer bir sorunu daha bizi sýkýþtýrmaya baþlamýþtý. Yemek bursu alan 2500 kiþi ve dýþarýda yemek yiyeR e k tö rl ü ð ü n g e r i a d ý mý meyecek kadar yoksul öðrenciler artýk dayanamaz hale Bu eylemler ne yazýk ki büyümedi. Hatta her geçen gelmeye baþlamýþtý. gün küçüldü. Boykot ise bizimle ODTÜ'nün en yoksul kesi mini artýk daha fazla karþý karþýya getiriyordu. Bu koþullarM i ni i þ gal da boykotu bitirip baþka bir þeyler denemenin zamaný gelRektörlüðün Eðitim Sen temsilcileriyle yapacaðý görüþdi ði ni tartýþmaya baþlamýþtýk ki rektörlük küçük de olsa bir meye bir de öðrenci temsilcisi çaðýrdýðýný duyunca umutta viz verdi. Peþin para ile aylýk kart alýmýnda yemek fiyatý 1 landýk. Ancak temsilcimiz kapýdan çevrildi. Biz de ikinci bir mil yon lira olacaktý. Kampanyanýn canlýlýðýný yitirdiði ve hagörüþme talep ettik. Ancak bireysel olarak randevu talep va nýn düþ tüðü bu koþullarda daha fazlasýný kazanmak edebileceðimiz söylendi. Bunun üzerine o anda rektörlük önünde bekleyen 30 kiþi hep birlikte içeri daldýk. Eðer tek mümkün deðildi. Boykotu ortak bir kararla bitirdik. Küçük de olsa bir kazaným elde edilmiþti.

B o y k o tu n s o r u n l a rý

BAR AKA’ DAN M EKT UP V AR

350 kiþilik rektörlük önü eyleminden sonra boykot yapma önerisi kampanya içinde bolca tartýþýldý. Biz boykot taktiðinin sorunlarýný açýkça dile getirdik. 1. Yemekhane özel bir þirkete deðil, rektörlüðe baðlý. Bu nedenle rektörlük yemekleri az çýkararak boykota ekonomik olarak zarar etmeden uzun süre direnebilirdi. 2. Burslu yemek yiyen 2500 arkadaþýmýz var. Bu durum boykotun dayanabilme süresini azaltýr. Ýnsanlar bir süre dayandýktan sonra ücretsiz yemekleri yemek isteyecekti. Ayrýca okulda daha ucuza yemek yemek mümkün olmadýðý için zamanla ODTÜ'nün en yoksul denilebilecek kesimi ile boykotu inþa etmeye çalýþanlar karþý karþýya gelecekti. 3. Hepsinden önemlisi ise geleneðe iliþkilin bir sorundu. Eðer kitlelerin kendi sorunlarý için ortak mücadele etmesini, güveninin artmasýný istiyorsak boykot en az iþe yarayacak araçlardan biriydi. Boykota katýlým yüksek bile olsa, katýlýmcýlarýn kolektif davranma alýþkanlýk ve güvenini artýracak bir araç deðil. Boykotu çaðýran ve gerekli alternatif masa organizasyonuna katýlanlar dýþýndaki kesimleri, yani asýl çoðunluðu edilgen bir konuma sokan bu taktik nedeniyle mücadelenin öznesi deðil nesnesi oluyor. Bu taktik, ihtiyacýmýz olan en önemli þey birlik olmak, birlikte mücadele etmekken, genelin gidiþata müdahale edebileceði ortak ve demokratik araçlar yaratmýyor, insanlarý bu araçlarý birlikte kullanmaya teþvik etmiyor; aksine alýnmýþ bir kararý kabullenip kabullenmeme konusunda yalnýz býrakýyor. Dolayýsýyla bu taktikle bir kazaným elde edilse bile bu genel olarak, "birleþtik, mücadele ettik, kazandýk, bundan sonra da kazanabiliriz" havasý ve bilinci yaratmýyor, genel güven düzeyini fazla yükseltemiyor.

Sponsor kavramýyla kapitalizmin þenliðimize bile girdiði bir dönemde biz, "temel mutsuzluðumuzun kaynaðý olan bir sisteme dayanarak eðlenemeyiz" diyoruz. Bu nedenle geçen yýl alternatif HORMONSUZ DOMATES þenliðini çok kýsa zamanda inþa eden bizler 2002 yýlý alternatif þenliði için bir araya geldik. Bu yýlki þenliði ayný zamanda KÜRESEL AKTÝVÝST FORUMU olarak örgütlüyoruz. Temel olarak "Nasýl bir dünyada yaþýyoruz?", "Nasýl bir dünya istiyoruz?", "Ýstediðimiz dünyada yaþayabilmek için ne yapmalýyýz?", "Nasýl geçiþ yapabiliriz?" baþlýklarý altýnda "Küreselleþme, Savaþ, Zapatista Hareketi, Porto Alegre, Küreselleþme Karþýtý Hareket" gibi konularý tartýþmak, herkesin fikirlerini almak, yaþadýðýmýz dünyaya biraz daha yakýnlaþmak istiyoruz. (Tartýþmalarýn dýþýnda fotoðraf, sinema, uçurtma gibi konularda atölye çalýþmalarý da yapýlacaktýr.) Kapitalizmin küresel bir sorun olduðuna ve alternatifinin de küresel birliktelikle yaratýlabileceðine inanan bizler þenliðimize KÜRESEL dostlarýmýzý da davet ettik. Alternatif þenliðimizi GELÝN BÝRLÝKTE YAPALIM! (http://all.at/baraka)

O D TÜ B arak a


SAVAŞI ENGELLEYELİM

Yıl 2 Sayı 15

500.000 TL

Nisan 2002

11 Eylül saldýrýsý ile baþlayan ABD saldýrganlýðý geçen süreçte bizlere daha istikrarsýz bir dünya getirdi. Seçilen düþman Ladin, Taliban ve El-Kaide idi. Ancak binlerce Afgan sivil bu savaþta öldü. Barýþ için olduðu iddia edilen savaþla Kuzey Ýttifaký'ndan oluþan yeni bir iktidar ortaya çýktý. Ama Taliban birlikleri, zafer çýðlýklarýndan sonra bile Amerikan askerlerinin gözünü korkutan saldýrýlar düzenlemeye devam etti. Bu istikrarsýzlýk Güney Asya'da Keþmir üzerinden Pakistan-Hindistan çatýþmalarýna zemin hazýrladý. Sonrasýnda 'þer mihveri' olarak tanýmlanan Irak, Ýran ve Kuzey Kore bizlere yeni hedef olarak anlatýldý. Bu ise savaþýn yayýlacaðýnýn en kýsa özetiydi. Nitekim ABD Deniz Kuvvetleri'nin merkezi, ülke dýþýna çýkarýlarak Katar'a taþýndý. Ortadoðu'da ise bir yanda ABD politikalarý ile yaratýlan ve þimdi düþman ilan edilen Saddam; öte yanda savaþlarý sefalet ile ödeyen bir Irak halký ile karþý karþýyayýz. Iraklý sivillerin katledilmesi 11 Eylül saldýrýlarýný düzenleyenlerin öfkelerinin sebebi olarak ortada duruyor. 11 Eylül'den hemen sonra Ýsrail fýrsattan yararlanarak Arafat'ýn Ladin gibi terörist olduðunu söyleyerek Filistinlilere saldýrdý. Böylece yeni bir Ýsrail iþgali ve katliamý süreci baþlamýþ oldu.

Savaş olasılığı spekülasyon değil; mücadele nedenidir!

Ecevit bunlarý FMS (Dýþ Askeri Satýþ) kredi borcu olan 5 Milyar dolarý sildirme derdiyle söylüyor. IMF bütçesinin dörtte birini kapmak derdiyle pazarlýk yapýyor. Yani bu süreçte satranç tahtasýnda patronlar için pazarlýk yapmaya çalýþýyor. Bu düzeyde de göbekten baðlý olduðunun farkýnda. Çýkarlarý uðruna yeni süreçte T ür ki ye savaþ politikalarýný gözetleyerek geleceTürkiye'de ise Ecevit Irak savaþýný is- ðimize karar veriyor. Yani söyledikleri temediðini, Filistinlilerin ise haklý oldu- uyutmaca ve yaptýklarý ise asýl politikasý. ðunu söylüyor. Söyledikleri doðru ise Filistin meselesinde de iki yüzlülüðü yaptýklarý yalan olur doðal olarak. had safhada. 8 Mart'ta Ýsrail askerleri

ABD müdahalesi Afgan halkýna barýþ deðil sefalet getirdi... Ramallah'a girerken Ecevit, Kývrýkoðlu ve Müsteþar Ali Ercan Ýsrail firmasý IMI'ýn tank modernizasyonu için seçildiðini açýklýyor. 29 Mart'ta Arafat'ýn karargahý basýldýðýnda tank modernizasyonu sözleþmesini imzalýyor. Yani iki yüzlü.

Ge l ec eði m i z Mart ayýnýn son MGK toplantýsýnda Afganistan'daki ISAF komutanlýðýnýn takip edileceðine dair karar alýndý. Ertesinde ise Kývrýkoðlu daha önce uluslararasý birliklerin parçasý olan ordunun artýk bu

ordulara komutanlýk etme düzeyine geldiðini söylüyordu. Yani yeni bir paylaþým savaþýnda pastadan pay kapabilecek kadar palazlandýklarýný anlatýyordu. Bu derece emin adýmlarla ilerleyen generallere yol açýk: Uluslararasý operasyonlara uygun bir ordu ve Ýsrail'den alýnan silahlar. Ekonomik-siyasi kriz, istikrarsýzlýk ve savaþlar birbirini besliyor. Daha istikrarsýz, ve tehlikeli bir dünyadayýz. Bugün yeni bir savaþ olasýlýðý spekülasyon deðil mücadele sebebidir.

“EN BÜYÜK FUNDAMENTALİST ABD’DİR”

1960'lardan bu yana savaþ karþýtý bir aktivist olan Tarýk Ali geçen ay sonunda Türkiy e ' y e ge l e r e k ç e þ i t l i TV programlarý, konferans ve söyleþilere katýldý. 11 Eylül sonrasýnda 68 hareketinin gençlik ABD'nin Afganistan'a liderlerinden ve o zamandan bu yana mü dahalesine karþý luþturulan ve Londsavaþ karþýtý aktivist o ra'da 100 bin kiþilik bir olmayý býrakmayan gösteri ö r g üt l eyen Tarýk Ali Stop the War (Savaþý Türkiye’deydi. D u r du r u n ) K o a l i s y o nu'nun tanýnmýþ aktivistlerinden biri olan Tarýk Ali'nin, Türkiye'de dile getirdiði düþüncelerini aþaðýda özetliyoruz: “Soðuk savaþ yýllarýnda, yeþil kuþaðýn oluþturulmasý ve SSCB'ye karþý mücadeleye önderlik etmek için, ABD tarafýndan Suudi Arabistan'dan bir prens arandý, ancak hiç bir prens bu iþe razý olmayýnca, Usame Bin Ladin icat edildi ve savaþmak üzere Afganistan'a gönderildi. Ancak SSCB çöküp, düþman ortadan kalkýnca, bunun gibi örgütlerin varlýk nedeni de ortadan kalktý. Kendilerini kullanýlmýþ ve atýlmýþ gibi hissedip, ABD'nin Suudi Arabistan'a üs kurmasýna sinirlenenler, 11 Eylül'ü gerçekleþtirdiler. 11 Eylül'ün nedeninin bir medeniyetler çatýþmasý olduðunu söyleyen Huntington'un görüþü ahmakça. 11 Eylül sonrasý sevinç gösterilerinin bir çoðu, Latin

Amerika ülkelerinde gerçekleþde bir azalmaya yol açmadý. ti. Yunanistan'da ise, saldýrýyý “Fundamentalizm, 'dogmatik, ABD karþýtý hareketler, kolaylýkla destekleyenlerin oraný %70'e hatlarý belli, akýl ve mantýkla teröre yönelebilirler. ABD'nin kadar çýkýyordu. Bu ülkeler, Irak saldýrýsý, 11 Eylül'den daha Müslüman deðil. Peki bu, nasýl sorgulanamayan dünya görüþü' kötü sonuçlara yol açabilir. Müslüman-Hýristiyan medeni- olarak tanýmlanýrsa, dünyadaki Savaþý durdurabilmek için, yetlerinin çatýþmasý olabilir? Vi et nam Savaþý'na karþý askerleen büyük fundamentalist, Bush'un "þer ekseni" olarak rin, Pentagonu basarak, "biz saadlandýrdýðý ülkeleri, Ýran, Irak ABD'dir. Bunun en önemli kaný- vaþmak istemiyoruz" haykýrýþlave Kuzey Kore oluþturuyor. Bu tý, Bush'un 'ya bizimlesiniz, ya rýna ve Ýsrail'de 200 askerin yaplisteye Kuzey Kore niçin dahil týðý "1967 sýnýrlarýnýn dýþýnda sada teröristsiniz' yaklaþýmýdýr." vaþ edildi? Çünkü, Kuzey Kore Müsmak istemiyoruz" açýklamalüman deðil ve bu savaþýn Müslarýna çok ihtiyacýmýz var. Tabii lümanlara karþý olmadýðý izlenimi verilmeye çalýþýlý- ki, kitlesel mücadeleye... Savaþa karþý bir alternatifi, yor. Çünkü, Ortadoðu ülkeleri kaynýyor. Bu yüzden her ülkede inþa etmek zorundayýz. Barcelona'daki Arap ülkelerinde liderler, ülkelerin istikrarsýzlaþýp, ik- 600 bin kiþi, savaþa karþý sloganlar atýyordu. Ýtaltidarlarýnýn sallanmasýndan endiþe ediyorlar. Mý- ya'da Berlusconi'ye karþý 3 milyon Ýtalyan, gösterilesýr'da Müslüman kardeþler grubuna mensup oldu- re katýldý. Dünyada hava ýsýnýyor. 20 Nisan'da savaðunu bildiðim birisine, "Avrupa'da, ABD'de savaþa þa karþý ABD'de ve Avrupa ülkelerinde büyük kitlekarþý gösteriler oluyor, siz neden bir þey yapmýyor- sel eylemlere hazýrlanýyoruz. sunuz?" diye sordum. O da bana, þöyle yanýt verdi: Savaþý durdurmak için birleþmeye ihtiyacýmýz var. "Yetkililer bize, camide ve üniversitede istediðimiz Biz, Ýngiltere'de "Stop The War" (Savaþý Durdurun) gibi yürüyüþ yapabileceðimizi, ancak sokaklara iner- koalisyonu oluþturduk. Savaþa karþý birleþik bir müsek vurulacaðýmýzý söylediler." Ona, Irak'a bir saldýrý cadele inþa etmezsek, kazanmamýz çok zor. Dünyaolursa ne yapacaklarýný sordum. O da, "o zaman so- da büyüyen anti-kapitalist hareket, Seattle'dan Barkaklarý kontrol edemeyiz" diye cevap verdi. Bunu, celona'ya gelirken bir virajý daha aldý. Bu viraj, hareMýsýrlý yetkililer de biliyor ve bu yüzden Mübarek, bir ketin savaþ karþýtý bir harekete dönüþmesiydi. Irak savaþýna karþý çýkýyor. Þimdiye kadar yapýlan gösteriler bir Irak saldýrýsýBir Afrika ülkesindeyken, Usame Bin Ladin'i des- ný engellemek için yetersiz. Ama Avrupa'nýn yarýsý teklediðini bildiðim bir kiþiye, 11 Eylül saldýrýlarýnýn sokaklara dökülürse durum deðiþir. ABD'deki savaþ sadece New York'un görüntüsünü deðiþtirdiðini karþýtý hareket de çok önemli. Vietnam Savaþý'ný dursöyledim. Yani sonuçlar sadece estetik bakýmdan ol- duran türde bir harekete ihtiyaç var. du. Ancak bu deðiþim, ABD'nin emperyalist gücünÝ z l em O r al


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.