M
arksist Bak s B ü t ü n
Yýl: 6 - Sayý: 22
D ü n y a n ý n
Ý þ ç i l e r i
B i r l e þ i n ! Fiyatý: 3 TL
Kapitalist Kriz Savaþ ve Devrim Demektir! SAFLARI SIKLAÞTIRALIM! * Arap Devrimleri Yolun Sonuna Mý Geldi? * AB, Kriz ve Sýnýf Mücadelesi * Kadýn Cinayetleri ve Kapitalizm * ÇKP 90 Yaþýnda
www.bolsevik.org
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ Ya Barbarlýk Ya Sosyalizm: Tüm toplumsal ve ekonomik hayatýn bir avuç kapitalistin çýkarlarý doðrultusunda þekillendiði kapitalist sistem varlýðýný, ancak savaþlarla sürdürmektedir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar ve doðanýn tahribatýnýn sorumlusu kapitalizm ve onun içkin özellikleri olan kar hýrsý ve rekabettir. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanýlabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kolektif olarak bütün zenginliðe, üretim araçlarýna el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle yani proletarya diktatörlüðü ile mümkündür. Aþaðýdan Sosyalizm: Sosyalizm, ancak tüm ezilenlerin ve yoksullarýn desteðini alarak onlara öncülük eden iþçi sýnýfýnýn kitlesel, doðrudan, militan mücadelesiyle; iþçi sýnýfýnýn kendi eylemleriyle mümkündür. Sosyalizm, küçük bir azýnlýðýn kendini kitleler yerine ikame etmesiyle kurulamaz. Sosyalizm ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla aþaðýdan yukarýya örgütlenen bir iþçi iktidarý ile gerçekleþtirebilir. Bunun dýþýndaki kestirmeci, maceracý, tepeden inmeci her yol kaçýnýlmaz olarak bir azýnlýk iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. Marks’ýn dediði gibi iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr. Sosyal Devrim: Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý kapitalistleri korumak için vardýr. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlmaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bir sosyal devrim zorunludur. Yurtseverlik deðil Enternasyonalizm: Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýþçilerin vataný yoktur. Küresel bir sistem olan kapitalizmin tarihin çöp tenekesine atýlabilmesi için iþçi sýnýfýnýn uluslararasý birliði zorunludur. Marks bu yüzden bütün dünyanýn iþçileri birleþin çaðrýsý yapmýþtýr. Ulus içindeki bütün sýnýfsal ayrýmlarý perdeleyen yurtsever ideoloji ise iþçi sýnýfýný uluslararasý düzeyde böler, bize kapitalizmin çizdiði ulusal sýnýrlarý benimsememizi öðütler. Özünde iþçi sýnýfýný mevcut sisteme eklemleyen bu ideoloji yönetici sýnýflarýn en büyük silahýdýr.
Tek Ülkede Sosyalizm Mümkün Deðildir: Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Tek ülkede sosyalizmin olamayacaðýný görmek için Marksist olmaya bile gerek yoktur. Dolayýsýyla herhangi bir ülkede gerçekleþebilecek baþarýlý bir devrimin kaderi (dolayýsýyla tüm insanlýðýn kaderi), devrimin diðer ülkelere sýçramasýna baðlýdýr. Bu mümkündür, çünkü kapitalizmin krizleri küresel, devrimler seridir. Ulusal Sorun: Devrimci Marksistler ezilen halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunur, ezilen halkýn politik temsilcisine ulusal sorunla ilgili konularda devlet karþýsýnda koþulsuz eleþtirel destek verir. Devrimci Marksistler her türlü etnik ve dini azýnlýðýn üzerindeki baskýlara karþý çýkar, onlarýn örgütlenme hakkýný savunur. Cinsiyetçilik: Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Kapitalizm, kadýnlarý iþyerinde ucuz iþ gücü olarak, aile içinde ise yeni kuþak iþçi sýnýfýnýn bedavaya yetiþtirilmesinde ve ev iþlerinin bedava halledilmesinde kullanmaktadýr. Bu durum kadýnlarýn hayatýn her alanýnda geri planda kalýp ezilmesine yol açmaktadýr. Devrimci Marksistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Devrimci Marksistler insanlarýn cinsel tercihleri nedenleriyle ezilmelerine, eþcinsellerin aþaðýlanmasýna karþý mücadele ederler. Devrimci Parti: Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelelerinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti iþçi sýnýfýnýn en ileri devrimci unsurlarýný bünyesinde toplar, onlarýn sýnýf içerisindeki daðýnýk etkisini merkezileþtirir, onlarý koordine eder ve aktif siyasi hayata ve sýnýf mücadelesine müdahale eder. Bu parti tüm iþçi sýnýfýna öðretir ve ondan öðrenir. Ýþçi sýnýfý içinde kök salmýþ, kitlesel bir devrimci iþçi partisinin sýnýf mücadelesinin kritik anlarýnda ve özellikle devrimci durumlarda var olmasý devrimin baþarýya ulaþmasý için çok hayatidir, bu yüzden böyle bir partiyi inþa etmek ertelenemeyecek bir görevdir. Devrimci Görev: Bu ilkelere katýlan herkesi Marksist Bakýþ Dergisi faaliyetlerini büyütmeye çaðýrýyoruz..
Ýçindekiler Arap Devrimleri Yolun Sonuna Mý Geldi? Bir 'Endüstri' Olarak Futbol ve 'Þike' AB, Kriz ve Sýnýf Mücadelesi Kadýn Cinayetleri ve Kapitalizm Suyun Ticarileþmesi ve Hidroelektrik Santraller (HES’ler) ÇKP 90 Yaþýnda Çatý Partisi: Kiminle, Hangi Programda Birlik? 75. Yýlýnda Ýspanyol Devrimi Savaþlar, Devrimler ve Karþý Devrimler Döneminde Bir Yazar: Ernest Hemingway
...................2 ...................7 ...................11 ..................17 ...................21 ..................24 ..................31 ...................35 ...................44
MARKSIST BAKIS Üç Aylýk Politik Dergi Yýl: 6 Sayý: 22 Aðustos 2011
Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe Þensöz Yayýn Ýdare Adresi: Kocatepe Mah. Selanik Cad. No: 23/17 Kýzýlay/ANKARA Tel: 0 312 480 95 60 Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1.Kat No: 366 Topkapý, Ýstanbul Tel: 0-212-544 66 34 Yayýn Türü: Yaygýn süreli, üç aylýk
Ýletiþim Ýçin: marksistbakis@yahoo.com www.bolsevik.org Büro: Kocatepe Mah. Selanik Cad. No: 23/17 Kýzýlay/ANKARA
MARKSÝST BAKIÞ
Arap Devrimleri Yolun Sonuna mý Geldi? Tunuslu iþsiz Muhammed Buzizi'nin tüm Arap coðrafyasýný saracak isyan dalgasýnýn fitilini ateþlemesinin üzerinden uzunca sayýlabilecek bir süre geçti. Geriye dönüp süreci yeniden inceleyerek soralým: Dünyayý sarsan Arap devrimleri en azýndan bu tarihsel kesitte kapasitesinin sýnýrlarýna ulaþtý mý; böylelikle inisiyatif tamamen karþý devrime ve emperyalist güçlere mi geçti? Kitle hareketinin baþýndan beri ABD'nin tezgahladýðý bir oyun olduðu sýkça söylendi. Gerçek acaba böyle miydi? Kitlelerin basitçe gizli güçler tarafýndan kumanda edilebileceðini iddia eden düþünce yapýsý açýkça en azýndan belirli oranlarda hastalýklýdýr. Saðcýlarýn ve egemenlerin dilinden "dýþ mihraklarýn maþasý" türünden damgalamalar hiç eksik olmaz. SSCB artýk olmadýðýndan "Moskof dölü" türünden hezeyanlarýn modasý doðal olarak geçti, ama Kürt ulusal hareketini dýþ mihraklarýn ürünü olarak görme hastalýðý hala çok yaygýn. Her taþýn altýnda Yahudilerin olduðunu iddia eden ayrýmcýlýk türü de epey tehlikelidir. Bir de sola bu hastalýðý bulaþtýran Stalinizm ve Kemalizm var. Kemalizmin zaten tarihe sýnýflar mücadelesinin tarihi þeklinde bakmak gibi bir iddiasý yoktur. Özü milliyetçilik olduðundan dýþ mihrak tezleri onlar tarafýndan da kolayca benimsenir. Yine kökleri milliyetçiliðe çýkan Stalinizm
de sýnýf mücadelesinden heyecan Dünyayý sarsan duymak yerine devletlerarasý Arap devrimleri "oyunlara" odaklanýr ve sonuçta ulusal menfaatlere göre konum- en azýndan bu lanýr. Bunun adý da antiemperya- tarihsel kesitte lizm olur. Stalinist ve Kemalist kapasitesinin bakýþ açýlarýyla zihinleri körelmiþ sýnýrlarýna ulaþtý olanlar Mýsýr ve Tunus'ta baþlayan mý; böylelikle Arap devrimlerini ABD'nin iþi inisiyatif tama olarak lanse ettiler ve böyle men karþý yaparak da bu toplumsal uyanýþýn devrime ve Türkiye emekçi sýnýflarýný pozitif yönde etkilemesinin önünde bir emperyalist engele dönüþerek gerici bir rol güçlere mi geçti? oynadýlar. "Kitlelerin ABD ya da diðer güçlerce kumanda edilebildiðini renkli devrimlerden görmedik mi?" diye sorulabilir. Bu durumda aradaki kritik fark-
2
MARKSÝST BAKIÞ larý bir miktar iþaret etmemiz gerekir. Gürcistan'da ve Ukrayna'da baþarýya ulaþan, Kýrgýzistan'da ise sonuca ulaþamayan renkli devrimler sürecinde polis ve ordu gibi düzenin kolluk kuvvetlerinin satýn alýndýðýný görüyoruz. Böylelikle alanlara yýðýlan aslýnda pek de büyük olmayan kalabalýklar önlerinde pek engel olmadan sonuca ulaþabilmiþlerdi. Kalabalýklar da genel olarak Soros Vakfý gibi ABD endeksli kuruluþlarca desteklenen bindirilmiþ kýtalardan oluþuyordu. Ayrýca devrimlerin niteliði açýsýndan en önemli göstergelerden birisi yükseltilen talepler ve sloganlardýr. Saman alevi gibi parlayýp sönen renkli devrimler dikkat edilirse içerik bakýmýndan oldukça yavandýr, derinlikten yoksundur. Talep ve sloganlarda sistemin sorgulanmasýný beraberinde getirecek noktalar özenle ayýklanmýþtýr. Oysa örneðin bir Tunus ya da Mýsýr'a bakýldýðýnda insanlarý harekete geçiren en temel motif, iþ ve ekmekle birleþtirilen özgürlük talebidir. Ýþçi sýnýfý bu ülkelerde yoðun bir þekilde eylemlere katýlmýþ ve diktatörlerin ipini asýl olarak grev hareketleri çekmiþtir. ABD baþta olmak üzere egemenleri en çok rahatsýz eden de zaten kitle hareketindeki eðilim olarak bulunan anti-kapitalist damardýr. Kitle hareketini bilinç ve doðrultu açýsýndan ileri çekecek sosyalist özneler bulunmadýðýndan bu damarýn beslenmesi ister istemez zayýf kalýyor. Bu durum sayesinde ABD merkezli emperyalist blok rahat bir nefes almaktadýr. Diðer taraftan gözden kaçýrýlmamasý gereken en önemli hususlardan birisi de tek bir Arap Baharý'nýn olmadýðýdýr. Atlas Okyanusu kýyýlarýndan Ýran'a uzanan bu geniþ coðrafyada kültürel bir yakýnlýk ve küresel kapitalizmin sonuçlarý açýsýndan benzerlikler vardýr ama ayný zamanda her ülkenin kendi tarihi, kendi sosyo-ekonomik koþullarý ve sýnýf denklemleri de bulunmaktadýr. Yani yerel dinamiklerin analize dahil edilmediði genel bir Arap Baharý panoramasý gerçeði pek yansýtamaz. Kitle hareketlerinin emperyalist güçler karþýsýndaki konumu da ülkelerin yerel dinamiklerine göre farklýlaþmaktadýr. Kitle hareketi bir ülkede ABD çýkarlarý için doðrudan büyük bir saldýrý anlamýna gelirken diðer bir ülkede ABD ile ciddi çeliþkileri olan bir diktatörün devrilmesi doðal olarak ABD'nin iþine gelebilir. Ama tablonun geneli için konuþacak olursak kitlelerin kendi talepleri için mücadele etmesi, hak arama bilincinin geliþmesi, örgütlülüðün artmasý ve neoliberalizmin sonuçlarýna karþý tepkiselliðin geliþmesi emperyalist kapitalist sistemin hiç de hoþuna gidecek þeyler deðildir. Arap Baharýnýn Merkezi Mýsýr'da Durum Ne? Arap Baharýnýn kalbi durumunda olan Mýsýr'da eylemler Mübarek düþtükten sonra da aralýksýz
devam etti. Mübarek gitmiþti gitmesine ama ayný düzen olduðu gibi yerinde duruyordu. Bu yüzden Tahrir Meydaný Mübarek düþtükten sonra da hiç boþalmadý. Bu devinim giderek ABD destekli cuntanýn canýný sýkýyordu. Eylemlerin doðrudan doðruya cuntayý hedeflemesi bir yana eylemciler giderek daha da radikalleþtiler, organizasyon kabiliyetleri giderek yükseldi ve çok önemli deneyimler kazandýlar. Eylemciler "Kahrolsun Cunta" sloganýný yükseltirken Ýçiþleri Bakanlýðý eylemcilerin kararlýlýðý karþýsýnda geri adým atýp "Mýsýr'daki emniyet örgütünün tarihindeki en büyük temizlik harekatýna giriþtiðini" duyurdu. Öyle ki Mübarek ve ailesi de dahil olmak üzere emekçi halka karþý duran, ateþ açan tüm güçlerin yargýlanmasý istekleri baðlamýnda görevden alýnanlar arasýnda Ýçiþleri Bakaný'nýn en üst düzey yardýmcýlarý, 10 tümgeneral ve 505 de general bulunuyor. Bunlar cuntanýn canlý olan Mýsýr Devrimi karþýsýnda vermek zorunda olduðu ödünlerdi. Devrim ve karþýdevrim aylardýr Kahire'de, i þ ç i sýnýfýnýn en önemli merkezlerinden Süveyþ'te ve Ýskenderiye'de büyük bir kapýþma içerisinde.
Devrim ve karþýdevrim aylardýr Kahire'de, iþçi sýnýfýnýn en önemli merkezlerinden Süveyþ'te ve Ýskenderiye'de büyük bir kapýþma içerisinde. Ýþçi sýnýfý ve gençliðin önderliksiz olmasý büyük bir handikap durumunda... Karþý devrimin en önemli unsu ru ise cuntayý destekleyen Müslüman Kardeþler ve Selefi örgütler. Selefi gruplar Mübarek'in devrildiði devrim günlerinde açýkça Mübarek'i desteklemiþlerdi, Müslüman Kardeþler ise eylemleri sessizce izlemekle yetinmiþti. Þimdi bu gruplar ABD destekli cuntanýn destekçileri ve orduyla beraber karþý devrimin en güçlü aygýtlarý durumundalar. Temmuz ayý sonunda taþradan getirdikleri gruplarla Tahrir Meydaný'nda kalabalýk bir miting düzenleyen Ýslamcý örgütler, eylemlerin bitirilmesi ve "istikrarýn" saðlanmasý çaðrýsýnda bulundular.
3
MARKSÝST BAKIÞ Ýþçi sýnýfý ve gençliðin önderliksiz olmasý büyük bir hand- meye açýk durumda olmasý geliyor. Ortadoðu'nun diðer ikap durumunda. Cýlýz durumdaki mevcut sol örgütlen- Arap ülkelerinde dinsel, mezhepsel, etnik ve aþiret melerse birleþik sýnýf cephesindense aralarýnda Ýslam- ayrýlýklarý toplumsal mücadelenin merkezine gelme eðilicýlarýn da bulunduðu "demokratik" halk cephelerine mi içerisinde. Örneðin sýnýf eksenli talepler etrafýnda yatkýn durumdalar. Kýsacasý ilkeli davranmak konusunda baþlayan toplumsal muhalefet dalgasý bu ülkelerde pratikleri pek iyi deðil. kolaylýkla kimlik çatýþmalarý ekseGözden kaçýrýlmamasý nine kayabiliyor. Bunun en tipik Karþý devrimin en önemli unsuru ise gereken en önemli hususlarörneðini Suriye deneyimleri cuntayý destekleyen Müslüman dan birisi de tek bir Arap sunuyor. Ama Mýsýr'ýn baþýný çekKardeþler ve Selefi örgütler. Selefi tiði Kuzey Afrika'daki ülkelerde Baharý'nýn olmadýðýdýr. Atlas gruplar Mübarek'in devrildiði devrim günlerinde açýkça Mübarek'i Okyanusu kýyýlarýndan Ýran'a her ne kadar dinsel ya da etnik desteklemiþlerdi, Müslüman uzanan bu geniþ coðrafyada ayrýþma çizgileri bulunsa da bunKardeþler ise eylemleri sessizce izle- kültürel bir yakýnlýk ve küre- lar toplumsal çatýþmanýn ana eksenine dönüþebilecek derinlikte mekle yetinmiþti. Þimdi bu gruplar sel kapitalizmin sonuçlarý ABD destekli cuntanýn destekçileri açýsýndan benzerlikler vardýr deðiller. Týpký Mýsýr gibi canlýlýðýný koruyan Tunus'ta, þimdiye ve orduyla beraber karþý devrimin en ama ayný zamanda her kadar sessizliðini korumuþ olan güçlü aygýtlarý durumundalar. ülkenin kendi tarihi, kendi Temmuz ayý sonunda taþradan sosyo-ekonomik koþullarý ve Fas'ta ve Cezayir'de de bu durum geçerli. Bu ülkeler sýnýf mücadelegetirdikleri gruplarla Tahrir sýnýf denklemleri de bulunsi için oldukça elveriþli konumMeydaný'nda kalabalýk bir miting maktadýr. Yani yerel dinamik- dalar. Gençlik ve emekçiler sýnýf düzenleyen Ýslamcý örgütler, eylemlerin analize dahil edilmediði mücadelesi yolundan yürüyorlar lerin bitirilmesi ve "istikrarýn" genel bir Arap Baharý panora- ve bu da Marksist geleneðin saðlanmasý çaðrýsýnda bulundular. Belli ki Mýsýr'da karþý devrimin masý gerçeði pek yansýtamaz. bölgedeki geliþimi için büyük bir inisiyatifi tamamen ele geçirmesi Kitle hareketlerinin emperya- fýrsat durumunda. için uygun anýn geldiðini düþünüy- list güçler karþýsýndaki konu- Kuzey Afrika ülkelerinde farklý bir mu da ülkelerin yerel dina- iklimin öteden beri hüküm orlardý. Bu mitingin hemen birkaç gün sonrasýnda ise ordu birlikleri miklerine göre farklýlaþmak- sürdüðü Libya'yý önemli bir istisTahrir Meydaný'ný basarak cuntaya tadýr. Kitle hareketi bir ülkede na olarak kaydetmek gerekiyor. karþý mücadele eden eylemcileri zor ABD çýkarlarý için doðrudan Libya'da uzun yýllar boyunca kullanarak alandan çýkarmaya baþýnda Kaddafi'nin olduðu SSCB büyük bir saldýrý anlamýna çalýþtý. Bu taarruzda aralarýnda gelirken diðer bir ülkede ABD destekli Baas rejimi hüküm sürüdevrim günlerinde þehit düþenlerin yordu. SSCB yýkýldýktan sonra da ile ciddi çeliþkileri olan bir yakýnlarý da olan eylemcilere diktatörün devrilmesi doðal Kaddafi milliyetçi burjuva çizgisivahþice saldýrýldý. Saldýrýda onlarca olarak ABD'nin iþine gelebilir. ni belirli ölçülerde korudu. Bu da kiþi yaralanýrken bir kiþi de hayatýný petrol zengini Libya'nýn ABD Ama tablonun geneli için kaybetti. Þimdi Tahrir Meydaný merkezli emperyalist odaklarla konuþacak olursak kitlelerin maalesef uzunca bir süreden sonra çeliþkili bir pozisyonda kalmasý kendi talepleri için mücadele sakinleþmiþ durumda. Eylemciler demekti. Ayrýca 6 milyonluk etmesi, hak arama bilincinin Libya'da aþiretler sistemi çok Ramazan sonrasýnda tekrar buluþmakta kararlý olduklarýný belirtiyor- geliþmesi, örgütlülüðün art- güçlüydü ve rejimin dengesi bu masý ve neoliberalizmin lar. Bakalým karþý devrim Mýsýr'da aþiretler arasýndaki iliþkiler düzlesonuçlarýna karþý tepkiselliðin üstünlüðü mutlak anlamda ele geçirmi üzerinden þekilleniyordu. Ýþte, di mi, yoksa Mýsýr devrimi bir kez geliþmesi emperyalist kapita- kitle hareketi Libya'ya sýçradýðýnlist sistemin hiç de hoþuna da sýnýf merkezli talepler etrafýnda daha enerjisini toplayarak sahne alagidecek þeyler deðildir. cak ve süreci daha da derinleþtirecek baþlayan mücadeleler kýsa bir mi? Bunu yaþayarak göreceðiz ama zaman sonra Kaddafi'nin de içinde açýk olan þey Mýsýr'da ortaya çýkacak tablonun tüm bulunduðu aþiretler denkleminin iç çatýþmasýna dönüþtü. Ortadoðu'yu etkileyeceðidir. Öteden beri dýþlanmýþ olan Bingazi merkezli aþiretler kurtarýlmýþ bölgelerini ilan ederken, Kaddafi rejiminin Mýsýr'ýn Doðusu ve Batýsý baðlaþýðý aþiretler rejimden yana tavýr aldýlar ve böylece Kuzey Afrika'nýn diðer Arap ülkelerine göre sýnýf iç savaþ baþladý. Bu iç savaþ emperyalist güçlerin Libya mücadelesi açýsýndan çok daha elveriþi bir bölge olmasýný petrollerini yaðmalamak için fýrsattan istifade etmelerini saðlayan bir takým özellikler var. En baþta, bu bölgede beraberinde getirdi ve Kaddafi NATO tarafýndan bombatoplumsal muhalefetin sýnýf farklýlarý üzerinden geliþlanmaya baþladý. Gelinen son durumdaysa çoktan düþme-
4
MARKSÝST BAKIÞ si beklenen Kaddafi tutunmayý baþarmýþ görünüyor. Tersine Bingazi merkezli isyancý güçler saflarýnda bozulmalar baþ göstermiþ durumda. NATO Trablus'a doðru bir kara harekatý baþlatmazsa Kaddafi düþeceðe pek benzemez. Açýkçasý NATO operasyonunda iþler iyi gitmiyor ve emperyalist pazarlýklar artýk Kaddafili senaryolar üzerinden þekilleniyor. Doðu Libya'daki kaynaklarýn artýk Batýlý emperyalist güçlerin denetiminde olduðu ve bu bölgedeki Çin yatýrýmlarýna önemli darbeler vurulduðu göz önünde tutulduðunda NATO güçleri Libya'nýn mevcut bölünmüþ halini tatmin edici olmasa da þimdilik yeterli bulabilirler. Bu da Libya'nýn ikiye bölünmüþ bir vaziyette uzunca bir süre kalacaðýný iþaret ediyor. Mýsýr'ýn doðusuna gidildiðinde týpký Libya'da olduðu gibi sýnýf çatýþmasýný arka plana itecek daha köklü çatýþma kaynaklarý bol miktarda bulunuyor. Antikapitalist eðilimler taþýyan sýnýf mücadelesi yerine halklarýn birbirini gýrtlaklamasýný beraberinde getiren sekter çatýþmalar devreye girdiðinde rakip emperyalist güçler sahne alýyor ve olaylarý kendi çýkarlarý doðrulusunda yönlendirmeye çalýþýyorlar. Örneðin Bahreyn, Yemen, Suudi Arabistan ve diðer Körfez ülkelerinde sýnýf eksenli mücadeleler (aþiretsel ve etnik ayrýþmalar ile baþka tarihsel eðilimler bir yana) baskýlanmýþ Þii toplumunun dinamiðiyle kesiþiyor. Ýþte o noktada Ýran karlý çýkarken Suudiler ve dolayýsýyla ABD bu durumdan büyük rahatsýzlýk duyuyorlar. Hal böyle olunca Libya ve Suriye'de "özgürlük savaþlarýnýn yýlmaz savunucu" pozlarýna giren Batýlý güçler, müttefikleri ve onlarýn medyasý, bu ülkelerdeki devlet terörünü eleþtirmeyi bir yana býrakýn bastýrma harekatlarýný bizzat organize ediyorlar (bakýnýz Bahreyn). Dolayýsýyla Arap baharý baþta Bahreyn olmak üzere Mýsýr'ýn doðusunda Suriye hariç diðer her ülkede ABD merkezli güçlerle þiddetli bir þekilde kafa kafaya gelmiþtir. Suriye'nin Ýþgali Senaryosu Mýsýr'ýn doðusunda sekter çatýþma dinamiklerinin en güçlü olduðu ülkelerden birisi de Suriye. Arap milliyetçiliðinin merkezi olan Suriye'de kitle hareketi Baas rejiminin çürümüþlüðüne karþý bir isyan hareketi olarak baþladý. Ýþsizlik, yoksulluk, baský ve iltimasa dayalý Esad rejimi gençliðin tepkisini doðal olarak çekiyordu. Ama rejim karþýtý gösteriler hýz kazanmaya baþladýðýnda geçmiþin kanlý toplumsal ayrýþmalarý aðýrlýk kazanmaya baþladý ve emekçiler kendi aidiyetlerine göre pozisyon aldýlar. Liderliðini kendisi de Alevi olan Esad ailesinin yaptýðý Baas rejimi, Suriye toplumunda azýnlýkta olan Arap Alevilerini kayýrmýþ ve onlarý ordu ile istihbarat baþta olmak üzere rejimin kilit noktalarýna getirmiþti.
Ayrýca nüfusun %10'unu oluþturan Hýristiyanlar ile daha küçük bir grup olan Dürziler de rejime yakýnken nüfusun çoðunluðunu oluþturan Sünni Araplar ile sistemden tamamen dýþlanmýþ, nüfusun %10 civarýna denk gelen Kürtler Baas rejimine mesafeliydi. 1980'lerde Baas'a karþý Ýslamcý kalkýþmanýn merkezi olmuþ olan Hama ve Humus gibi kentlerin baþýný çektiði kimi bölgelerde ise çekilen acýlar unutulmamýþtý. Þimdi kabaca çizmeye çalýþtýðýmýz toplumsal fay hattý üzerinden Suriye dokusu parçalanýyor. Bazý bölgeler tamamen sakinken geçmiþte de rejime bayrak açmýþ diðer kentler adeta kan banyosuna sahne oluyor. Ölü sayýsý 2 binleri aþmýþ durumda. Bu kadar ölüye
Mýsýr'ýn doðusuna gidildiðinde týpký Libya'da olduðu gibi sýnýf çatýþmasýný arka plana itecek daha köklü çatýþma kaynaklarý bol miktarda bulunuyor. Antikapitalist eðilimler taþýyan sýnýf mücadelesi yerine halklarýn birbirini gýrtlaklamasýný beraberinde getiren sekter çatýþmalar devreye girdiðinde rakip emperyalist güçler sahne alýyor ve olaylarý kendi çýkarlarý doðrulusunda yönlendirmeye çalýþýyorlar.
raðmen Suriye ordusunun bozulmamýþ olmasýnýn arkasýnda ise yine mezhepsel kutuplaþmanýn orduyu da tesiri altýna almasý var, çünkü ordu da esas olarak Alevi aðýrlýklý. Örneðin katliam bilançosunun daha hafif olduðu Mýsýr'da bir süre sonra ordu kitle gösterilerine karþý kullanýlamaz olmuþtu. Çünkü ordunun karþýsýnda bir bütün olarak Mýsýr halký vardý. Buradaysa ordu mensuplarý da mezhepsel kutuplaþmanýn bir tarafý olduðu için kolluk kuvvetlerinde halen bir çözülme emaresi görünmüyor. Diðer taraftan Baas rejimi kontrolü kaybederse yani ülke Libya'daki gibi açýk bir iç savaþa sürüklenirse ABD merkezli güçlerin Suriye'ye müdahale etmeleri kesin gibi gözüküyor. Suudi Arabistan, Türkiye, Lübnan'daki Hariri güçleri ile ABD ve diðer müttefiklerinin Suriye'de olaylarýn bu aþamaya týrmanmasý için büyük çaba sarf ettiði ortada. Libya'nýn ardýndan Suriye'de de ulusalcý burjuvalar iktidardan uzaklaþtýrýlmak isteniyor. Suriye belki Libya gibi petrol zengini bir ülke deðil ama Ortadoðu denklemleri açýsýndan Libya'ya göre çok daha stratejik konumda. Suriye'de Esad'ýn düþmesi Ýran'ýn kolunun kesilmesi anlamýna gelecek. Ýran'ýn müttefiki durumunda olan, Ýsrail ile savaþan Filistinli gruplar, Lübnan'da
5
MARKSÝST BAKIÞ Hizbullah ve Iraklý kimi gruplar Esad rejiminin düþmesiyle büyük oranda zayýflamýþ olacaklar ve Ýran'a yapýlacak olasý bir askeri saldýrýnýn ön koþullarýnýn tamamlanmasý açýsýndan büyük bir hamle gerçekleþtirilmiþ olacak. Zaten son süreçte Çin'in Afrika'daki yatýrýmlarý Libya'dan Fildiþi Sahilleri'ne ve Sudan'a kadar ABD merkezli güçler tarafýndan boþa çýkarýlmýþ durumda. Suriye ve Ýran'a karþý tasarlanan müdahaleler tam da Çin'in geliþimini ABD'ye baðýmlý kýlmak gibi bir anlamý var. Rusya'nýn Akdeniz'deki tek üssüne ev sahipliði yapan Suriye'deki Esad rejimine karþý Rusya'nýn gösterdiði direnç de emperyalist bloklaþmanýn durumunu ortaya koyuyor.
geleri büyük ölçüde deðiþtirecektir. Kapitalizmin Krizleri, Savaþlar ve Devrimler Peki, Türkiye'nin Suriye'ye saldýrmasýna Suriye'nin en yakýn müttefiki Ýran sessiz kalýr mý? Bu soruya cevap vermeden önce dünya kapitalizminin giderek derinleþen krizini hatýrlamak faydalý olacaktýr. Bir zamanlar Wall Street Journal'da editörlük, ABD Hazine Bakanlýðý'nda müsteþarlýk yapmýþ olan Craig Roberts "Ekonomik iyileþme umutlarý ortadan kalkýnca, savaþ ihtiyacý daha da kaçýnýlmaz hale geldi" (Habertürk) diyorsa eðer, Ýran'ýn Suriye'den yana savaþa girmesi, savaþ ihtiyacý içinde olan ABD için belki de istenen bir þey olamaz mý? Evet, Türkiye'nin Suriye'ye saldýrmasý ihtimali T.Erdoðan'ýn Suriye'ye yönelik son tehditlerinin de gösterdiði gibi hiç de küçümsenmeyecek düzeydedir. Ýran'ýn da bu duruma Ýsrail ya da Türkiye üzerinden misillemede bulunmasý da ayný þekilde gayet mümkündür. Bu da bölgesel bir savaþ anlamýna gelecektir. Suriye üzerinden yeni bir dünya savaþýnýn taraflarý açýkça belirginleþmektedir. Sonuç olarak dünya kapitalizmi, 2007'de ABD'den baþlayan krizin etkisinden kurtulmak þöyle dursun krizin daha da sert olacaðý hesaplanan ikinci evresine doðru koþar adým gitmekte. Marksistler bilirler ki kapitalizmin krizleri sýnýf mücadelesini keskinleþtirirken emperyalist savaþ makinesinin diþlilerini de harekete geçirir. Arap Baharý, kapitalizmin krizinin bir ürünüyken, ayný Arap Baharý bir yandan da etnik ve dini çatýþmalarýn yörüngesine P e k i , Afganistan'da bataða saplanan, Libya'da girdiði daha geri ülkelerde emperyalist güçlerin Afganistan' týkanmýþ olan Suriye'ye NATO nasýl hamlelerinin hareket alanýna dönüþüyor. da bataða müdahale edebilir? Üstelik Suriye'de Bütün bunlar olurken bir yandan da kapitalist s a p l a n a n , ordunun rejime olan sadakati kýrýlamadýðý merkezlerden Avrupa'da emekçi sýnýflara karþý girL i b y a ' d a ölçüde kara harekatý olmaksýzýn Esad'ýn iþilen saldýrýlar iyice azmýþ durumda ve sýnýf t ý k a n m ý þ düþürülemeyeceði de ortada. Türkiye bu mücadelesi bu ülkelerde kýzýþýyor. Ve Avrupa'da o l a n da sosyal mücadeleler kuzey Afrika ülkelerinde noktada devreye giriyor. Suriye'ye olduðu gibi etnik ya da mezhepsel çatýþmalar NATO nasýl müdahale edebilir? Üstelik Suriye'de üzerinden deðil sýnýf karþýtlýðý üzerinden yükseliyor. ordunun rejime olan sadakati kýrýlamadýðý ölçüde kara Dünyada emekçi sýnýflar herhangi bir yerde bir baþarý harekatý olmaksýzýn Esad'ýn düþürülemeyeceði de ortada. öyküsü yaratabilirlerse bu, tüm dünyada heyecan dalgasý Türkiye bu noktada devreye giriyor. T.Erdoðan Suriye'ye yaratacaktýr. Ve iþte o zaman dünya proletaryasý kapitasaldýrmak için çok istekli olduðunu her fýrsatta gösterilizmin kriz ve savaþ denklemlerine gerekli cevabý vermiþ yor. T.Erdoðan hem kendi yeni Osmanlý hayallerini tatolacaktýr. Diðer taraftan kapitalizmin tarih sahnesine gönmin etmek için, hem de ülke içerisindeki dengelerde bir derilmesinin yegane koþulu proletaryanýn Leninist öndersýçrama yaratarak piyasa Ýslamý rejimine geçmek adýna liðinin yaratýlmasý ve bu sayede sürekli devrim yolunun ABD ve Ýsrail'in taþeronluðunu gönüllü bir þekilde yapaçýlmasýdýr. "Ya Sürekli Devrim ya Sürekli Katliam" ikimaya hazýr durumda. Hatta TSK'nýn Suriye sýnýrýna yýðýliði, kendisini kriz dönemlerinde daima daha güçlü bir nak yaptýðý iddia ediliyor(debka.com). Mesele Suriye'de þekilde dayatmýþtýr. Bu dayatmanýn sonucunda zaferin koþullarýn olgunlaþmasýna baðlý gibi gözüküyor, özellikkimin, proletaryanýn mý yoksa þu ya da bu emperyalist le de rejimin kolluk kuvvetlerinin bütünlüðünün bozulkapitalist bloðun mu olacaðý devrimci önderlik sorumasý bekleniyor. Eðer bu gerçekleþirse Suriye'nin nunun çözülüp çözülemeyeceðinde düðümleniyor. kuzeyine TSK'nýn bir iþgal harekatý mümkün olabilir. T.Erdoðan'ýn böyle bir maceraya hevesli olmasý tüm Ortadoðu'da olduðu gibi Türkiye'de de toplumsal den-
6
MARKSÝST BAKIÞ
Bir ‘Endüstri’ Olarak Futbol ve ‘Þike’
Bir spor dalý olarak futbol ne kadar masumsa, kapitalizm içinde bir endüstri haline gelmiþ olarak o kadar kirlenmiþ durumdadýr.
Temmuz baþýnda Fenerbahçe Kulübü ve yönetimine yapýlan baskýnlarla, 'Ne oluyoruz?' dedirten Þike operasyonu, daha birçok kulüp ve futbol aktörüne doðru geniþleyerek devam ediyor. Bu sene futbol liginin baþlama tarihinin ertelenmesine de neden olan operasyon her kesim tarafýndan bolca konuþuldu, ama meseleye bir sürü kodamanýn kaymaðýný yediði 'futbol endüstrisi ve kârý' olarak bakmadan bu labirentten çýkmanýn yolu bulunmuyor! Bir spor dalý olarak futbol ne kadar masumsa, kapitalizm içinde bir endüstri haline gelmiþ olarak o kadar kirlenmiþ durumdadýr. Döneminde bölgesel ayrýmlarla kurulan futbol takýmlarýnýn içinde Ýngiltere'de Liverpoollu iþçilerin kurduðu bir iþçi takýmý bile bulunmaktaydý. Daha baþka örnekler de verilebilir. Ama bugün bu takýmlarýn ve federasyonlarýn elinde astronomik bütçeler var. Sadece Avrupa futbol pazarýnýn -bu sene- 16 milyar Euro'luk büyüklüðe ulaþtýðý açýklanýyor. Bu, onlarca yoksul ülkenin toplam bütçesini çok çok aþan bir meblaða denk düþüyor. Bu paranýn %80'i futbol kulüplerinin kasasýndan geçiyor. Yani bu parayý kulüp yöneticileri-CEO'larý kontrol ediyor. UEFA Asbaþkaný Þenes Erzik'in söylediklerine bakalým: 'Þampiyonlar Ligi'nde bir maçýn oynanmamasý sistemin çökmesine neden olabilir. Bu yüzden de yönetilmesi ve çalýþmasý çok zor. Þampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çýkan bir kulüp iflas edip kapýsýna kilit vurmamasý için kulüplerin finans yapýsýna dikkat edilecek.'(Hürriyet, 24 Nisan 2011) Bu tespit, 53 ülkedeki futbol federasyonlarýnýn üye olduðu UEFA gibi bir kurumun baþýndaki birinden gelince, futbol piyasasýnda dönen þirket iliþkileri daha net görünüyor. Ýlk önce bu piyasada neler var, onu inceleyelim. Futbol takýmlarý her sene milyon dolarlýk futbolcu ve teknik direktör transferleri yapýyorlar. Bu paralar kulüp bütçesinden çýkýyor ama o kasa nasýl doluyor asýl önemli mesele bu. TV kanallarý maç yayýmlama ihaleleri için Futbol Federasyonuna servet akýtýyor, onlar da bu pa-
7
MARKSÝST BAKIÞ ralarý ligdeki büyüklüðüne göre futbol kulüplerine daðýtýyor. Kulüpler statlarda kombine veya bir seferlik maç biletlerini fahiþ fiyatlarla seyirciye satýyor. UEFA Asbaþkaný Þenes Erzik bu ticaret iliþkisini anlatýrken: 'Ben bu statlarýn kulüplerin fabrikasý olduðunu düþünüyorum. Bu statlar dolmazsa kulüplerin kasasýna para girmez.'(Hürriyet, 24 Nisan 2011) Statlara konulan reklam panolarýndan, futbolcu formalarýndaki marka isimlerine, her takýmýn özel tescilli ürün satýþ haklarýna kadar piyasada dönen tüm para aracýlara gidenler hariç, takýmlarýn kasasýna giriyor. Futbol üzerine bilgisayar ve internet piyasasýndan dönen reklamcýlýk telifleri de cabasý. Bunlar haricinde, futbol maçlarýný tahmin üzerine oynanan þans oyunlarýndan-bahislerden toplanan paralar dudak uçuklatacak düzeyde. Bu paranýn hepsi, futbolu bir takýma gönül verme olarak benimsemiþ insanlarýn müþteri konumunda olmasýyla toplanýyor. Yine Þenes Erzik, UEFA'nýn yýllýk gelirinin 1.5 milyar Euro'yu bulduðunu söylüyor: 'UEFA gelirlerini kulüplerle paylaþýyor. Özellikle Þampiyonlar Ligi'ndeki performansa dayalý prim sistemi çok güzel çalýþýyor. Kulüpler buradan önemli bir gelir elde ediyor.'(Hürriyet, 24 Nisan 2011) Yani aslýnda bu alýþ-satýþ iþleminde en temiz taraf yine futbol seyircileri; onun dýþýnda piyasadan nemalanan büyüklerin hepsi bir þekilde bu kirli endüstrinin devam etmesinden kâr saðlýyor. Þike soruþturmasý vesilesiyle medyaya yansýyanlarý okuduðumuzda, liglerde adý saný bilinmeyen takýmlardaki futbolcularýn bile yenmek için aldýðý teþvik primleriyle veya iyi oynayanýn yenilmek için aldýðý paralarla bu sistemdeki yerini fark ediverdik. Senelerdir futbolun büyük takýmlarý ve onlarýn futbolcularý ile haþýr-neþir olan bizler için en temiz ve masum olanlar yerel futbol takýmlarý ve futbolcularýydý oysa. Artýk burada önemli olan futbol oynamak deðil, katrilyonlarýn döndüðü o devasa pazardan kimin daha büyük bir dilim koparacaðý ile ilgiliydi. En çok parasý olan kulübün, parayla onlarca maçý da lig kupasýný da kazanmasý gayet mümkündü. Þampiyon olmak için harcanan paralar, yeni lig döneminde katlanarak kulübün kasasýna geri dönüyordu nasýlsa; kaz gelecek yerden tavuk esirgenmezdi. Bu kurtlar sofrasýnda iþler tabi ki þikeye ve mafyalaþmaya kadar
uzanacak. Ýþte medyaya 'sýzan' ifadede Aziz Yýldýrým tarafýndan verilen bir cevaptan alýntý: '…Mahmut Özgener'den Federasyon'dan olan alacaklarýmýz için zaman zaman avans olarak para istediðimiz olmuþtur. Bu para bizim kanuni hak ediþlerimizin avansýdýr. Benim Federasyon'dan 3 trilyon aldýðým ve Ýlhan Ekþioðlu aracýlýðýyla futbolculara 200 bin dolar para daðýttýðým iddia ediliyor. Bu insanlar kendilerini 200 bin dolara mý sattýlar. Bu tamamen asýlsýzdýr. Bu 200 bin dolar Ýlhan'ýn kendi þahsi alacaðý için ödenen meblaðdýr. Ayrýca Federasyon'dan 3 trilyon, 1,5 artý 1,5 olmak üzere iki ayrý tarihte gönderilmiþtir. Avanslardan biri geldiðinde bu para ödenmiþtir.'(Sabah, 31 Temmuz 2011) Aziz Yýldýrým'ýn ifadesinde kullanýlan en ufak paranýn miktarý, milyon dolarlardý: 'Ben o dönemde Fenerbahçe Kulübü'ne þahsi hesabýmdan 1,5 milyon dolar civarýnda para vermiþtim. Kulüpte devamlý bu þekilde nakit sýkýþýklýðý olur. O dönemde Manisaspor'un baþkaný Kenan Yaralý özel iþleri için benden destek istedi. Ben de kulüpte olan alacaðýmdan 400 bin dolarýn bu þahsa gönderilmesini istedim. Bu olay bahsettiðiniz maçtan sonra oldu. Hikmet Hoca ile Trabzonspor maçýnda iyi oynamalarý yönünde arkadaþlarýmýz Cemil ile Serkan'ýn görüþmeleri olmuþ olabilir. Benim bilgim dâhilinde deðildir.' (Sabah, 31 Temmuz 2011) Ve Aziz Yýldýrým, 'kirletilen takýmýn onuru' imajýndan ödün vermemek için hastane çýkýþý üstüne geçirdiði formayla görüntüleniyordu. Takým Deðil Þirket Endüstriyel futbolda, futbol takýmlarý þirkete ve yöneticileri de þirket CEO'larýna benzemeye mahkûm. Futbol takýmlarýnýn yönetici seçimlerinde oy verenler seçkinler kulübünün üyeleri olan birkaç bin insandan oluþuyor. Hepsi zaten büyük sermayedar olan bu seçkin kitle, hiçbir zaman takýmýn baþýna 'normal' bir insaný getirmiyor. Neden büyük takýmlarýn hepsinin baþýnda yine bu kitlenin içinden seçilmiþ bir büyük patron bulunuyor? Tüm paralar bu takýmlarý destekleyen taraftarýn sayýsýndan ve etkisinden dolayý toplanýyorsa, bu seçimlerin de taraftarlar tarafýndan yapýlmasý gerekmez mi? Tabii bu söylem futbola egemen olan ve kör göze bile giren sermaye-mafya-güç iliþkilerini bilen biri için çok masum kalýr.
Asýl mesele, endüstriyel futbolun þike olmasa da temiz kalmasýnýn mümkün olmamasý. Bahisler ve þans oyunlarýyla milyar dolarlarýn ortada dolaþtýðý maçlar futbol oyunun insafýna terk edilmeyecek kadar önem liydiler. Sadece maçýn kazanýlýp-kaybedilmesi deðil, bir maçta karþýlýklý atýlan gollerin sayýsý bile milyar dolarlarýn el deðiþtirmesine neden olurken; bu sektörün temiz kalabileceðini düþünmek imkânsýz.
8
MARKSÝST BAKIÞ Beþiktaþ kulübünde yöneticilik yapmýþ olan Ýbrahim Altýnsay'ýn, BBC'ye verdiði röportajdan bir cümle aktarmakta fayda var: 'Nitekim birkaç yýl önce yapýlan düzenlemeyle, Federasyon, futbolla ilgili herkesin seçtiði deðil, büyük kulüplerin delegelerinin seçtiði bir organ haline getirildi.'(BBC Türkçe, 12 Temmuz 2011) Bu cümleden de anlaþýlacaðý üzere sadece takým yönetimleri deðil, ülkedeki federasyonun yönetimi de bir avuç sermayedarýn tekeline geçmiþ durumda. ÞÝKE: Malumun Ýlaný Davada, 15'i Süper Lig ve 5'i Bank Asya 1. Lig olmak üzere, toplam 20 maçta þike yapýldýðý iddialarý soruþturuluyor. Bu soruþturma baþlamadan önce de, futbolda bir maçýn kazanýlmasý için iyi futbol oynamaktan baþka parametrelerin iþe koþulduðunu biliyorduk. Her maç 'satýlýk hakem' diye baðýran binlerce taraftar, kendi takýmýna yakýþtýramayacaðý onursuzluðu hakeme yükleyerek rahatlýyordu sanki. Ama soruþturmada alýnan ifadeler medyaya yayýldýkça meselenin sadece hakemin onursuzluðu olmadýðýný görüverdik. Kulüp baþkanýndan, teknik direktörüne; futbolcusundan, hakemine kadar tüm unsurlar bu tezgâhýn bir yerinde duruyorlardý. Asýl mesele ise, endüstriyel futbolun þike olmasa da temiz kalmasýnýn mümkün olmamasýydý. Yazýnýn baþýnda da anlattýðýmýz gibi, bahisler ve þans oyunlarýyla milyar dolarlarýn ortada dolaþtýðý maçlar futbol oyunun insafýna terk edilmeyecek kadar önemliydiler. Sadece maçýn kazanýlýpkaybedilmesi deðil, bir maçta karþýlýklý atýlan gollerin sayýsý bile milyar dolarlarýn el deðiþtirmesine neden olurken; bu sektörün temiz kalabileceðini düþünmek imkânsýzdýr. Uluslararasý Liglerin Kontrolü Türkiye gibi bir ülkede, Süper Lig takýmlarýnýn yöneticileri oyunun gidiþatýna böyle müdahale ediyorsa, uluslararasý anlamda daha büyük ligleri ve maçlarý kim kontrol ediyor? Tabii ki, küresel sermayedarlar. Þike soruþturmasý sadece Türkiye ile sýnýrlý deðil. Daha bu sene Belçika, Ýngiltere, Ýtalya ve son olarak Yunanistan'da þike soruþturmalarý yaþandý. Peki, bu soruþturmalar futbolda þikeyi veya hileyi ortadan kaldýrmaya yeter mi? Tabii ki hayýr. Dediðimiz gibi, bu kadar büyük paranýn döndüðü bir pazarda paranýn daha fazlasýna egemen olmak isteyen birileri her zaman çýkacaktýr. Ama bu piyasanýn asýl sahipleri-kodamanlar, bir yandan yoldan çýkan bu unsurlarý durdururken bir yandan da taraftarýn gözünde endüstriyel futbolun imajýný temizliyorlar. Kamu önünde gerçekleþtirilen bu þike operasyonlarýnýn hizmet ettiði en büyük amaç bu aslýnda. Þike Soruþturmasýna Taraf Olmak Son 3 senedir, ne zaman bir haber kanalýný açsak, ülkede
süregelen mahkemelerin soruþturmalarýna maruz kalýyoruz. Tamam da, bu soruþturmadakiler masum mu, diye sorabilir birileri. Emin olun ki, onlarý soruþturanlar kadar masumlardýr. Yani masumiyet kavramýna burjuva hukuk üzerinden deðil, iktidar taraflarý arasýnda ülkeyi kimin kontrol edeceði kavgasý üzerinden bakýlýrsa; iki tarafýn da tenceresinin dibi karanlýk. Zaten yaratýlan iddianamelerin gerçekçiliði konusundaki umursamazlýk, Silivri'deki eski dizayncýlarý bile þaþýrtýyordur. Meþhur iþkenceci Hanefi Avcý'nýn adýný sosyalistlerle birlikte Devrimci Karargâh adlý davaya konulmasý bunun en temel örneði. Þike soruþturmasýnýn zamanlamasý da tüm diðerleri gibi herkes için þok edici oldu. Soruþturmayý yürüten savcýlar-
Futbolun profesyonellikten çýkarak bir oyun olarak oynandýðý, futbolcularýn iþe yaradýðý yýllarda sömürülüp sonra bir köþeye fýrlatýlmadýðý ve her takýmýn birbirine eþit þartlarda mücadele ettiði bir dünya ancak eþit bir dünya kurul duðunda olacaktýr. dan biri medyaya, bu sene lig þampiyonluðunu FB'nin alacaðýný ve maçlarý kimin kazanacaðýný çok öncesinden biliyorduk diye açýklama yapýyordu. Birileri bizim, bir sabah bir savcýnýn uyanýp, 'O gün, bugündür' dediðine inanmamýzý bekliyor. Madem tüm bunlar biliniyordu, soruþturma neden bu tarihe ertelendi? Büyük ihtimalle seçim öncesi böyle geniþ bir çevrenin tepkisini çekmenin iyi olmayacaðý ve seçimden zaferle çýkan AKP'nin kendini daha da yenilmez hissetmesi nedeniyledir. Ama önemli noktanýn, tüm ülkede AKP için önemli kaleler olarak görülen kurumlar dizayn ediliyorken, futbolun da bundan payýna düþeni alacaðýný söylemek paranoyakça olmaz. Þike soruþturmasýndan sonra ulusalcýlar, bunun FB hatta genel olarak süper ligdeki bazý takýmlarýn cemaat eline geçmesi için bir tezgâh olduðunu haykýrdýlar. Borsada
9
MARKSÝST BAKIÞ deðer kaybeden FB hisselerinin, kimi çevrelerce kapýþýldýðý, kýsacasý bu soruþturmayla birilerine hibe edildiði konuþuldu. Bu konuda en basitinden, zenginin malý züðürdün çenesini yorarmýþ demek gerekecek. Kendi hayatýnda bu paralarýn hayalini bile göremeyen milyonlarca emekçi, FB hisselerine ne olduðunun peþine düþtü. Çünkü sermayedarlar kendi kavgasýnda da taraftara ihtiyaç duyuyor. Kapitalizmde sermaye, iþçi-emekçilerin yarattýðý artý-deðere patronlar tarafýndan el konulmasýyla elde edilir, biriktirilir. Ýster üretim ister hizmet sektöründe olsun, kârýn asýl menþei iþçi sýnýfýnýn ücretli emeðidir. Bugün yaþanan sistemde, dünyayý patronlar ve onlarýn devleti yönettiði için; üretim araçlarýný da onlarla yaratýlan zenginliði de biz kontrol edemiyoruz. Bunun kontrolünün hangi sermaye grubuna geçeceðinin bekçiliðine soyunmak, hýrsýzýna kimlik kontrolü yapmaya benzer. Düþmanýmýn düþmaný dostumdur anlayýþý, emekçilerin gözünde ayný sýnýfýn çýkarlarýna hizmet eden patronlarýn bazýlarýný temize çýkarmaya yarayacaktýr. AKP'ye muhalefeti sürdürürken, kimin yanýna düþtüðüne dikkat etmek gerekir. Bir tarafta futbol pazarýnýn önemli bir kýsmýný mafya baðlantýlarýyla kontrol eden sermayedar sürüsü ve bir yandan da özellikle mahkemeler ve adli kolluk gücü eliyle ülkeyi soruþturma cennetine çeviren bir iktidar var. Ýki tarafýn da birbirine düþmanlýðý çýkar iliþkilerinden geliyor ve bu çýkar iliþkileri hiçbir zaman bizim yararýmýza iþlemeyecek. Futbol Bu Pislikten Temizlenebilir Mi? Futbol taraftarý kendi küçük yerel takýmý dýþýnda genelde 4 büyük takýmdan birini de tutar. Yerel takýma yönelen 'vefa'nýn sahipleri, asýl futbolun büyükler arasýnda oynandýðýný itiraf etmeyi de ihmal etmezler. Hatta mesele ülke dýþýna çýkar, Avrupa'da veya Latin Amerika'da oynanan futbolun kalitesi, Dünya Kupasý maçlarýnýn izlenmeye deðer olduðu hakkýnda fikir birliði yapmaya kadar gider. Buradaki birliðin nedenini biraz dikkat eden herkes keþfedebilir. Karþýlaþtýrmalar eþitler arasýnda yapýlýr. Futbol seyircisi ya da taraftarý olan herkes, küçüklerle büyükler arasýnda bir eþitliðin olmadýðýnýn farkýndadýr. Ýþte bu nüans, futbolun ne kadar endüstrileþtiðini bize göstermesi için yeterlidir. Küçük yerel takýmlarýn ya da yoksul ülke federasyonlarýnýn bu rekabette savaþacak mermisi bile yok. Düþünsenize, 4 büyük takýmdan birinde oynayan futbolcunun ayaðýna giydiði krampondan, formasýndaki tekstil yüzeyine, kullandýðý malzemelerin taþýdýðý aðýrlýða kadar her þey incelenirken; yerel takýmdaki futbolcunun tek güveneceði þey oyununun iyi olmasý mý? Futbolcular için geçerli olan, takýmlara genellendiðinde çok daha bariz oluyor. Milyon dolarlara transfer ettiði futbol-
cularla, kapsamlý ve pahalý tesislerde, bunun getirdiði teknik elemanla antrenman yapan bir takýmla; çoðu zaman oyuncularýna vereceði ödemeleri bile denkleþtiremeyen ikinci-üçüncü lig takýmlarý arasýnda eþit bir mücadele olabilir mi? Geçen sene iflasýný açýklayýp, ligden çekilen küçük yerel takýmlarýn haberlerini dinledik, üzülerek. Son olarak, Þike Soruþturmasý yüzünden ligden düþme tehlikesi bulunan Fenerbahçe'nin, tüm futbol faaliyetlerini Sportif A.Þ.'ye 134 milyona devretmek istediðini okuduk. 134 milyon lira! Ki bu para, takýmýn soruþturma nedeniyle deðer kaybetmiþ haline biçilen deðermiþ! Düþmanýmýn düþEndüstri haline gelen futbolmaný dostumdur un, bu pisliklerden arýnmasý ihtimali yok. Kapitalizm gibi anlayýþý, emekçilerin kâr ve birikime dayanan bir gözünde ayný sýnýfýn sistemde, bu kadar büyük bir çýkarlarýna hizmet eden ilgiye mazhar olan futbolun endüstrileþmemesine imkan patronlarýn bazýlarýný yok. Futbol endüstrileþince temize çýkarmaya de iþin içine þike ve mafya yarayacaktýr. AKP'ye doðal olarak giriyor. Serbest piyasa nasýl kaçýnýlmaz bir muhalefeti sürdürürken, þekilde rüþvet ve mafyalaþ- kimin yanýna düþtüðüne mayý beraberinde getiriyorsa dikkat etmek gerekir. ayný durum futbol piyasasýnBir tarafta futbol da da yaþanacaktýr. Peki ya çok hoþ bir týnýsý pazarýnýn önemli bir olan "dostluk kazansýn" kýsmýný mafya baðlandileði ne olacak? Futbol eðer týlarýyla kontrol eden sonuçta bir oyunsa yuvarlak meþinin doðasýnda dostluk sermayedar sürüsü ve ve dayanýþma olmasý gerek- bir yandan da özellikle mez mi? Maalesef kapitamahkemeler ve adli kollizm altýnda iþler baþka türlü iþliyor. Kar hýrsý, rekabet, luk gücü eliyle ülkeyi hýrs, yarýþma, transfer, soruþturma cennetine reklam, bahis, bonservis, çeviren bir iktidar var. para, borsa… Maalesef gerçek hayattaki anahtar Ýki tarafýn da birbirine kelimeler bunlar. Dostluk, düþmanlýðý çýkar dayanýþma ve gerçek centil- iliþkilerinden geliyor menlik futbolun merkezine ve bu çýkar iliþkileri ancak devrimden sonra gelebilir. hiçbir zaman bizim Futbolun profesyonellikten yararýmýza çýkarak bir oyun olarak iþlemeyecek. oynandýðý, futbolcularýn iþe yaradýðý yýllarda sömürülüp sonra bir köþeye fýrlatýlmadýðý ve her takýmýn birbirine eþit þartlarda mücadele ettiði bir dünya ancak eþit bir dünya kurulduðunda olacaktýr. Özge Saruhanoðlu
10
MARKSÝST BAKIÞ
AB, KRÝZ ve SINIF MÜCADELESÝ 21. yüzyýlýn 1929'u olarak deðerlendirilen 2007-2008 ekonomik krizi ABD'de mortgage piyasasýndan baþlayarak patladýðýnda Avrupa'daki sarsýntýlar en az ABD'deki kadar güçlü oldu. 2009'un baþlarýnda Avrupa bölgesindeki birçok ülke resesyona girerken AB, gerçek GSYH'ýnda tarihi bir düþüþe (%4) tanýklýk ediyordu. Ancak Avrupa'da asýl yürekleri hoplatan 2010 yýlýnda çevre ülkeleri iflas noktasýna getiren Yunanistan'dan start alan borç krizi oldu. Borçlara dayalý iflas ihtimali sadece Yunanistan'la, Ýrlanda ile sýnýrlý deðildi; kurtarýlmasý öyle kolay olmayacak Ýspanya, Ýtalya gibi ülkeleri de kapsýyordu. Ýspanya ekonomisinin Yunanistan, Ýrlanda ve Portekiz'in toplamýnýn iki katý büyüklüðünde oluþu ve G-7 ülkesi olan Ýtalya'nýn Euro bölgesinin üçüncü, dünyanýn yedinci büyük ekonomisi olduðu hesaba katýldýðýnda olasý bir iflas durumunda AB'nin krizi toparlama þansý neredeyse kalmýyor. Krizin Yapýsal Nedenleri 2007 krizi, 1970'lerden itibaren sanayi sektörlerindeki kar oranlarýndaki gerilemeyi telafi edebilmek adýna sermayenin finansal sektörün spekülasyonlarýna daha çok baðýmlý hale gelmesinin; kapitalizmin finansallaþmasýnýn bir sonucu olarak ortaya çýktý: "Sermaye yanlýsý bir dizi siyasi müdahale ile birleþtirildiðinde, 1980'lerin ortasýndan baþlayarak ABD'de finans dýþý kesimlerin kar oranlarý yeniden yükseliþe geçti. Kar oranlarýndaki bu artýþ, reel sektör þirketlerinin giderek rantiye gibi davranarak, karlarýnýn faaliyet dýþý finansal spekülasyon yatýrýmlarýndan beslenmesiyle mümkün olabilmiþti. Finansal spekülasyon ve finansal rantlar, sanayi karlarýndaki gerilemeyi telafi etmekteydi." (Erinç Yeldan, Kapitalizmin Yeniden Finansallaþmasý ve 2007-2008 Krizi) Finansal sektör giderek gerçek üretim süreçlerinden koparak karlarýn büyük oranda karýþýk mali iþlemler ve spekülasyonlar üzerinden elde edildiði bir birikim tarzý geliþtirirken bir tarafta da devasa kredi daðlarý yaratýldý. Sermaye açýsýndan finansal sektörün ezici aðýrlýðýný James Petras ve Henry Weltmeyer'ýn hesaplamalarý
11
MARKSÝST BAKIÞ da gösteriyor: reel sektörde kullanýlan her 1 dolara karþýlýk olarak dünya finans piyasalarýnda 25-30 dolarlýk bir iþlem hacmi gerçekleþmekte. Kitlelerin tüketim gücünün sýnýrlý olduðu koþullarda çapý giderek büyüyen kredi daðlarýnýn geri dönüþündeki týkanma sonucunda köpüðün patlamasý kaçýnýlmazdý. ABD'de baþlayan ekonomik kriz, öncelikle ayný þekilde mali spekülasyonlarla dayanmýþ bölgeleri ve sonra da reel sektörü vurarak tüm dünyayý etkisi altýna aldý. "2009'da OECD ülkeleri bir bütün olarak yüzde 6 küçülmüþ; d ü n y a sanayi üretimi yüzde 13 gerilemiþ durumdaydý. 2009'da küresel ekonominin büyüme hýzý yüzde eksi 0.5 olurken, Ý k i n c i D ü n y a Savaþý sonrasýnda bir b ü t ü n olarak ilk defa topyekun bir daralma içine 2007'den bu yana sürüklenmiþ durumdaydý."(Erinç Yeldan, toplamda 12 trilyon Büyük Durgunluk Sürerken, Cumhuriyet, dolar kurtarma paket - 29.06.2011) lerine harcansa da 2007'den bu yana toplamda 12 trilyon dolar kurtarma paketlerine harcansa da toparlamadan çok toparlamadan çok derinleþen bir krizle derinleþen bir krizle karþý karþýyayýz. Dahasý ABD borçlanma karþý karþýyayýz. limitlerinin sýnýrýna geldi; birçok ülke Dahasý ABD borçlan- hazinesi boþalmýþ durumda ve de en can ma limitlerinin sýnýrý - alýcýsý yüksek kamu borçlarýný azaltmak adýna yaþama geçirilen kemer sýkma polina geldi; birçok ülke tikalarý tüketimi daha da daraltýrken aþýrý hazinesi boþalmýþ durumda ve de en can birikimin eritilmesi gittikçe zora giriyor. AB'nin Borç Krizi alýcýsý yüksek kamu AB'yi çatýrdama noktasýna getiren yüksek borçlarýný azaltmak devlet borçlarý hikayesi büyük oranda adýna yaþama geçirieuro'ya geçiþle baþladý. 1992'de len kemer sýkma poli - Maastricht anlaþmasýyla oluþturulan ortak tikalarý tüketimi daha AB para birimi, euro projesi 1999'da resmen hayata geçti; 2002'e kadar da tam da daraltýrken aþýrý geçiþ saðlanarak Euro AB'nin parasý birikimin eritilmesi haline geldi. Ancak Euro'ya geçiþ her AB gittikçe zora giriyor. ülkesine yaramadý. Örneðin Euro'ya
12
mark'a göre daha düþük bir seviyeden giren Almanya, bu geçiþten karlý çýkarken AB'den baþlamak üzere dünyada rekabet gücünü artýrdý. Yunanistan, Ýspanya, Ýtalya örneklerinde olduðu gibi AB ülkelerini de ihracat pazarý olarak deðerlendiren Alman sermayesi ihracat çapýný büyüttü ve güçlendi. Oysaki Yunanistan, Portekiz gibi Euro bölgesinin zayýf ekonomileri, euro'nun dolar karþýsýnda güçlenmesinden olumsuz etkilenenler oldu; ihracatlarýný artýrmak bu ülkeler açýsýndan giderek zorlaþtý. Böylece gittikçe euro bölgesindeki zengin ve yoksul ülkeler arasýndaki uçurum geniþledi. AB'nin yoksul periferisi, ekonomisini etkileyen bu olumsuzluktan kurtulma yolunu ise Avrupa Merkez Bankasý'ndan (ECB) düþük faiz oranlý krediler almakta buldu. Güçlü ekonomilerin performansýna dayalý olarak yaratýlan düþük faiz oranlarýyla alýnan krediler zayýf ekonomilerde tüketim köpüklerinin oluþmasýna fýrsat saðladý. Ucuz Euro kredileri Ýrlanda, Yunanistan ve Ýspanya'da olduðu gibi gayrimenkul köpüklerini; Portekiz ve Yunanistan'daki gibi kamu harcamasý patlamalarýný ve Ýrlanda da olduðu gibi banka borçlarý köpüðünü tetikledi. Buna ek olarak yabancý bankalarýn elinde Yunanistan, Ýrlanda, Portekiz ve Ýspanya'daki bankalara ait 1,7 trilyon dolarlýk bono ve bu bonolarla baðlantýlý 756 milyar dolarlýk türevler bulunuyor. AB istatistik kurumu verilerine göre, 2009 yýlýnda Ýrlanda' da bütçe açýðý GSYH'nin yüzde 14.4'ü olurken; bu oran Yunanistan'da yüzde 15.4; Ýspanya'da yüzde 11.1 ve Portekiz'de ise yüzde 9 oldu. Krizin ilk dalgasý ABD konut piyasasýndaki deðer kaybýyla baþlayan krizle Avrupa kýyýlarýný vurdu, özellikle de çevre ülkelerde iþsizlik oranlarýný sýçrattý. Toplam çalýþanlarýn %13'ünün yapý sektöründe istihdam edildiði Ýspanya ve Ýrlanda'da konut köpüðü patladýðýnda ilk olarak bu sektörde çalýþan iþgücü darmadaðýn oldu: Ýspanya'da çalýþan nüfus %10, Ýrlanda'da ise %14 (bu ülke için 20 milyon iþçi demek) azaldý. Ýrlanda açýsýndan süreç artýk sürdürülemez bir halde geldi. Uluslararasý kredi kuruluþlarý, Yunanistan krizinin ardýndan Ýrlanda ile Portekiz'in
MARKSÝST BAKIÞ bonolarýnýn kredi notunu iþe yaramaz düzeyine düþürdü. görünüyor: Sýrada Ýspanya ve Ýtalya'nýn olduðu söyleniyor. Ýþ bu nok- "Bu siyasi sorunun aþýlmasý da, AB'yi oluþturan devlettaya gelirse AB'nin, aslen Almanya'nýn elinden gelen lerin arasýnda, istikrarlý bir hegemonya iliþkisinin kurulafazla bir þey de kalmayabilir. Zira ABD ve Japonya'dan bilmesine baðlý. Böyle bakýnca da, karþýmýza, ekonomik sonra dünyanýn 3. büyük bono piyasasýna sahip olan, büyüme hýzý bu yýlýn ikinci üç aylýk döneminde yüzde 9'a Euro bölgesinin toplam üretiminin yüzde 20'sini gerçek- ulaþan, dýþ ticaret fazlasý, rezervleri büyümeye, iþsizlik leþtiren Ýtalya, 2.45 triyon dolara ulaþan devlet borçlarýy- oraný düþmeye devam eden Almanya geliyor. Diðer la kurtarýlamayacak kadar büyük; tek yol olarak kendi ülkelerin krizi aþmasýna olanak saðlayabilecek mali kaybaþýnýn çaresine bakabilmesi görünüyor. naklara sahip tek ülke Almanya, AB içindeki en güçlü ve Birçok ülkesi borç krizinin pençesinde kývranan AB'nin gerçekçi hegemonya adayý.", "Almanya'nýn Fransa'yý geleceðine dair kötümser senaryolar etrafý sarmýþ durum- yanýnda tutmaya devam ederek bu süreci yönetmesi, da. AB'nin geleceðine dair en yaygýn yorum, birliðin krizi gerekli fonlarý sunmayý göze almasý halinde, krizin öbür aþabilme gücünün siyasal bir birlik oluþturabilme kapa- ucundan, Almanya hegemonyasý altýnda ekonomik ve sitesinde olduðu. siyasal açýdan çok daha homo1992'de kabul jenleþmiþ bir Avrupa Birliði'yle edilen Maastricht çýkmak mümkün." (Ergin anlaþmasý, Euro Yýldýzoðlu, Ýrlanda Krizi, projesiyle parasal AB'nin Geleceði) bir birlik yaratAncak Almanya'nýn AB'yi mayý baþarsa da yeniden yapýlandýrmasý fikri iki ayný durum kanatta hoþnutsuzluk yaratýyor. siyasal birlik için Rahatsýzlarýn birinci cepgeçerli olmadý. hesinde ABD-Ýngiltere hattý var AB açýsýndan ki bunlar Almanya'nýn AB'nin ekonomik bir birmerkezine yerleþmesinden likten bile bahtedirginlik duyuyorlar. Bu setmek mümkün cepheye kaygýlý Fransa'yý da deðil. Resmi eklemek gerekiyor. Borçlarý sürdürülemez noktaya gelmiþ çevre olmayan þekilde Ancak belirtmeden ülkelerine kurtarma þantajlarýyla bir yandan kemer geçmeyelim Ýngiltere Euro bölgesinin sýkma paketleriyle neoliberal ajanda dayatýlýrken 17 ekonomi ve ve Fransa Almanya maliye bakaný ayda bir diðer yandan da bu ülkelerin ekonomileri ve liderliðinde bir AB buluþsa da ekonomi poli- dolayýsýyla kendileri baðýmlý hale getiriliyor. Kriz, düþünden rahatsýz tikalarýný belirleyecek bir olsalar da bir yandan ulusal ekonomileri bu yaptýrýmlarý kabul etmeye karar merci deðiller ve da bu yeni merkezin ülkelerin ekonomi poli- zorlayan bir þok tedavi yöntemi olarak kullanýlýyor. oluþmasý durumunda tikalarýný belirleyip Ancak gözden kaçýrýlan bir nokta var; bir kumar Almanya ile ortak bir denetleyecek bir merkezi oynanýyor, iþin ucunda yeniden þekillendirilmiþ bir eksende yer almaktan kurum da yok. Euro bölgesi AB ile çýkmak da var bölgeyi saran iþçi sýnýfýnýn geri durmayacaklar. oluþumundan beri ulus topyekun kalkýþmasýyla sürecin geri teptirilmesi de. Gelelim ikinci rahatdevletler üzerinden iþlemeye Bunun koþullarý da çok uzun süredir olmadýðý sýzlar grubuna… Bu devam etse ve üye ülkeler kanatta AB'nin yoksul kadar uygun. ekonomik egemenlikperiferisi var ki lerinden vazgeçmeyi kabul etmeseler de kriz ekonomik Yunanistan, Portekiz, Ýrlanda, Ýspanya gibi ülkelerden birlik söylemlerini daha güçlendirmiþ durumda: oluþan bu blok ulusal egemenliklerini, ekonomileri "Açýk olalým, ekonomik birliðe sahip olmadan parasal üzerindeki denetimlerini kaybetmek ve giderek AB'nin birliðe de sahip olamazsýnýz. Üye ülkeler ekonomik birlik yeni merkezine daha çok baðýmlý hale gelmek istemiyoristeyip istemediklerini söyleyecek cesarette olmalýlar. lar. Her kanat kendi cephesinden bu projeyi elinden Eðer istemiyorlarsa, parasal birliðe toptan unutmak daha geldiðince engellemeye çabalamaktan da geri durmuyor. iyi." (José Manuel Barroso, EC baþkaný, EurActiv, 12 ABD-Ýngiltere hattýnda, gerek medya üzerinde gerekse May 2010) mali sermayenin sözcülerinin aðýzlarýndan "Euro için Ekonomik, siyasi birliðin oluþturulmasýnýn yolu ise kýyamet günü yaklaþtý"dan tutun da AB'nin daðýlma Almanya'nýn merkezinde olduðu, üye ülkeler üzerinde tehlikesine kadar çeþitli spekülasyonlarla propaganda mali-siyasi denetimini geliþtirmiþ bir AB projesi olarak yürütülüyor. Wall Street Journal'dan Bloomberg'e,
13
MARKSÝST BAKIÞ Financial Times'ten George Soros'a kadar bu yönde çýðýrtkanlýklar AngloSakson alemi sarmýþ durumda. Yoksul AB periferisi tarafýnda ise uzunca bir dönem kemer sýkma tedbirlerine, dayatýlan ekonomik programlara direnilse de borç krizi ülke ekonomilerini batma noktasýna getirip, sürdürülemez bir noktaya gelindiðinde çaresiz boyun eðme baþlýyor. Örneðin Ýrlanda, neoliberalizmin yasallaþmasý anlamýna gelen Lizbon anlaþmasýný 2008'de reddederken krizin yarattýðý bir tür þok dalgasýndan sonra onaylamak zorunda kaldý. Kýsacasý çevre ülkelerin içine düþtükleri borç sarmalýndan Almanya'nýn koltuk çýkmasý olmadan kurtulmalarý mümkün deðil, dolayýsýyla normal þartlar altýnda bu ülke liderliðinde merkezileþmiþ, kendileri üzerinde mali-siyasi denetimlerini artýrmýþ bir AB projesini kabul etmekten baþka þanslarý da yok. Bu proje, Merkel'in belirttiði gibi "merkezde ekonomik, siyasi bütünleþmesini hýzla ilerleten güçlü bir çekirdek þekillenecek. Yoksul ülkeler de merkeze baðýmlý (adeta "özel statülü üyelik" gibi) bir çevre oluþturacaklar." þeklinde iki parçalý bir Avrupa yaratsa ve hatta "AB merkezi, bir baþka deyiþle Avrupa çapýnda etkinlik gösteren (TransAvrupa) sermaye, çevre ülkelerin sanayilerini, rekabet yoluyla büyük ölçüde tasfiye ederken, buralarý, uluslararasý piyasalarda rekabet etmesine yardýmcý olacak ucuz iþgücü alanlarýna dönüþtürmeyi"(Ergin Yýldýzoðlu, Avrupa Birliði'nde 'Kriz' ve 'Komplo'II) amaçlasa da elden gelen fazla bir þey yok. Krizin Ýtalya ve Ýspanya'yý içine alýp kontrol edilemez noktaya gelmesi ihtimali ile kitle mücadelelerin bu geliþmeyi durduracak kadar þiddetlenmesi dýþýnda… Borçlarý sürdürülemez noktaya gelmiþ çevre ülkelerine kurtarma þantajlarýyla bir yandan kemer sýkma paketleriyle neoliberal ajanda dayatýlýrken diðer yandan da bu ülkelerin ekonomileri ve dolayýsýyla kendileri baðýmlý hale getriliyor. Kriz, ulusal ekonomileri bu yaptýrýmlarý kabul etmeye zorlayan bir þok tedavi yöntemi olarak kullanýlýyor. Ancak gözden kaçýrýlan bir nokta var;
bir kumar oynanýyor, iþin ucunda yeniden þekillendirilmiþ bir AB ile çýkmak da var bölgeyi saran iþçi sýnýfýnýn topyekun kalkýþmasýyla sürecin geri teptirilmesi de. Bunun koþullarý da çok uzun süredir olmadýðý kadar uygun. Avrupa'da Mücadele Dalgasý Dünya çapýnda mücadelenin yükseldiði bir dönemle karþý karþýyayýz. Kimileri yeni bir 68 mi geliyor sorusunu yükseltmesi boþuna deðil elbet. Arap coðrafyasýnýn büyük bölümünü saran isyan ateþi Mýsýr'da diktatörlerin gitmesiyle de yetinmeden sürüyor; uzun yýllardan sonra ABD'den Ýsrail'e dünyanýn dört bir yanýnda geliþim gösteren iþçi hareketine þahit oluyoruz. Ýspanya'da gençliðin direniþi Yunanistan'da yeni bir isyan dalgasýný tetiklerken Avrupa'nýn her bir tarafýnda devasa gösteriler, grevler yapýlýyor. Uzunca zamandýr hareketsiz olan Ýngiltere'de dahi gerek öðrenci gençlik gerekse emekçiler 1980'lerden sonraki en büyük canlanýþ içerisinde. Sistemin meþruiyet krizi sadece kendini sokaklarda göstermiyor, kitlelerin fikirlerine de yansýmýþ durumda. Guardian'da yayýnlanan bir araþtýrmaya göre Avrupa çapýnda toplumun sadece yüzde 6'sý hükümetlerine büyük oranda güvendiðini söylerken; yüzde 46'sý pek güven duymadýklarýný ve yüzde 32'si ise hiç güven duymadýðýný belirtiyor. Politikacýlara güvensizlik Polonya ve Fransa'da en yüksek düzeyde (yüzde 82) iken Almanya'da ise güvensizlik oraný yüzde 78 çýkýyor (Guardian/ICM poll, 14 Mart 2011). Daha çarpýcý bir araþtýrmanýn sonuçlarý ise ABD'den geliyor. Rasmussen Raporlarý adlý kuruluþun telefonla yaptýðý bir ankette "Sosyalizm mi, kapitalizm mi? Hangisi iyidir?" sorusunu yanýtlayan “Amerikalýlarýn yüzde 27'si kararsýz kalmýþ; yüzde 53'ü kapitalizmi, yüzde 20'si ise sosyalizmi yeðlemiþ. 30 yaþýn altýndaki gençlerde ise, tercihler neredeyse baþa baþmýþ: Kararsýzlar yüzde 30, kapitalizmi ve sosyalizmi yeðleyenler ise (ayný sýrayla) yüzde 37 ve yüzde 33 oranýnda çýkmýþ." (Korkut Boratav, Batý'dan Kriz Manzaralarý) Bu cevaplar anti-komünist propagandanýn
14
Yaþanan krizin çok derin; AB'nin ve tabii ki borç krizi içindeki ülkelerin ayakta kalýp kalmamasýný belirleyecek bir kavganýn sözkonusu olduðu koþullarda büyük gösterilerle 24 saatlik, iki günlük genel grevlerle bu saldýrýlarýn durdurulamaya caðý açýk. Aslýnda düzenin payandasýndan baþka bir þey olmayan sol, "sosyalist", "komünist" partilerle, onlarýn güdümünde olan sendikal bürokrasi ve deðiþik "demokratik" kitle örgütlerinin önderliðinde kitle hareketinin amacýna ulaþmasý mümkün deðil. Yapýlan grevler ve eylemlerin çoðunluðu bu bürokratik önderlikçe kesinti leri yapan hükümetleri düþürmek hedefiyle deðil tam tersine tabandan yükselen basýncý bir nebze olsun azalt mak gayesiyle düzenleniyor. Bu durumdan rahatsýz olan emekçi kitleler ve gençlik, mevcut devrimci örgütlen melerin yetersizliði durumunda daha sonuç alýcý doðrudan eylemler için sosyal medyadan doðru eylemler koyuyor, iþgaller gerçekleþtiriyor. En çýplak örneðini Mýsýr, Ýspanya, Yunanistan gibi ülkelerde gördüðümüz bu durum aslýnda sýnýf hareke tinin baþýna çöreklenmiþ bulunan bürokratlara karþý yapýlmýþ bir protestodur, ayný zamanda dalgakýran konumundaki bu uzlaþmacý, bürokratik güce karþý bir çözüm yolu arayýþýdýr.
MARKSÝST BAKIÞ sistemin iliklerine kadar iþlediði, toplum nezdinde bir alternatif olabilecek komünist hareketlerin varlýk göstermediði bir ülkede açýða çýkýyor. Nasýl çýkmasýn? Kapitalizmin sunabileceði ne var ki kitlelere? Sosyal Avrupa mazide kalýyor. Emeklilik yaþý yükseliyor, iþsizlik ödeneði budanýyor, eðitim paralý hale getiriliyor, kamu harcamalarý kýsýlýyor, çalýþma saatleri artýyor. Yeni tabloda özelleþtirmeler, maaþ kesintileri, ücretlerin dondurulm a s ý / düþürülmesi gýrla g i d i y o r. Örneðin Yu n a n i s t a n ' a yardým karþýlýðýnAvrupa'yý Avrupa yapan deðerler da kamu gözüyle bakýlan demokrasi, hoþgörü harcatoplumunun yerinde neredeyse yeller malarýnda esiyor. Sýnýf kavgasýnýn kýzýþtýðý þu yüzde 10'a dönemde Avrupa emekçilerini ve daha k a d a r iyi bir yaþam uðruna Avrupa'ya gelmiþ k e s i n t i , k a m u göçmenleri, büyük bir ýrkçý tehdit çalýþansaldýrganlaþmaya açýk þekilde bekliyor. larýnýn Lafýn kýsasý Avrupalý emekçiler sýnýf maaþlarýnmücadelesini yükselterek sadece da 1/3'lük kazanýmlarýna sahip çýkmayacaklar; azalma ve gelecekleri, özgürlükleri ve de yaþam 50 milyar euroluk haklarý bu kavgaya baðlý. özelleþtirme dayatýlýyor. Yapýsal reformlar adý altýnda Avrupalý emekçileri bekleyen yýkýmdan baþkasý deðil. Emekçiler bu saldýrýlar karþýsýnda sessiz kalacak deðil, kalmýyorlar da. 2010'dan baþlamak üzere kriz derinleþip yoksulluk, iþsizlik artarken, kemer sýkma projeleri yaþama geçirilmeye çalýþýlýrken Avrupa grev ve eylem dalgasýyla sarsýldý. Yunanistan iþçi sýnýfý, son 15 ayda 11 kere genel greve çýktý. Fransa'da ise emekçiler 1,5 ay gibi kýsa bir sürede 6 kez genel greve gittiler. En büyük sendika konfederasyonu CGIL'ýn çaðrýsýyla Ýtalya'da kemer sýkma politikalarýna karþý 6 Mayýs'ta bir günlük genel greve çýkýldý.
15
Portekiz iþçi sýnýfý da 6 Mayýs'ta sokaklarý doldurdu ve kamu çalýþanlarý greve gittiler. Ýþsizlik oranýnýn yüzde 8'i bulduðu Ýngiltere'de hükümetin hazýrlandýðý kamu harcamalarý ve emeklilik haklarýndaki kesintilere karþý Haziran ayýnda TUC önderliðinde sokaða dökülen iþçi sýnýfý 500 bin kiþilik kitlesel eylemiyle son yýllarýn en büyük protestosunu örgütledi. Üniversite öðrencileri okullarýný iþgal ederken TUC üyesi 750 bin kamu emekçisi ise grevdeydiler. 15 Mayýs'ta Ýspanya'da gençlik Mýsýr'daki Tahrir Meydaný direniþinden esinlenerek Madrid'in Puerto Del Sol meydanýný günlerce iþgal etti, hem de ülkede yapýlan genel seçimlere ve ona dair yasaklara da aldýrmadan. Lizbon'da da benzer bir iþgal Porto Batelha Meydaný'nda yaþandý. Yaz aylarýnda Akdeniz bölgesinin durgunluðu bir miktar mücadeleye yansýsa da özellikle Ýspanya' dan þiddetli mücadele haberleri geliyor. Bu durum sonbaharda Avrupa'nýn eylem ve grevlerle daha da hareketleneceði gösteriyor. Ancak yaþanan kitlesel gösterilere, onlarca genel greve raðmen Avrupalý emekçilerin saldýrý dalgasýný durdurup duramayacaðýný belirleyecek olan eylemlerin çapý, yoðunluðu, kararlýlýðý, kýsacasý ortaya koyacaðý irade olacaktýr. Özetle sýnýf hareketi ileriye taþýyacak bir liderlik olmadan iþler oldukça zor görünüyor. Hele ki krizin çok derin; AB'nin ve tabii ki borç krizi içindeki ülkelerin ayakta kalýp kalmamasýný belirleyecek bir kavganýn sözkonusu olduðu koþullarda. Büyük gösterilerle 24 saatlik, iki günlük genel grevlerle bu saldýrýlarýn durdurulamayacaðý açýk. Aslýnda düzenin payandasýndan baþka bir þey olmayan sol, "sosyalist", "komünist" partilerle, onlarýn güdümünde olan sendikal bürokrasi ve deðiþik "demokratik" kitle örgütlerinin önderliðinde kitle hareketinin amacýna ulaþmasý mümkün deðil. Yunanistan'daki onlarca genel greve; Fransa'da 1,5 ayda 6 genel greve raðmen somut bir ilerleme saðlanamadý, zira bu grevler ve eylemlerin çoðunluðu bu bürokratik önderlikçe kesintileri yapan hükümetleri düþürmek hedefiyle deðil tam tersine tabandan yükselen basýncý bir nebze olsun azaltmak gayesiyle düzenleniyor. Bu durumdan rahatsýz olan emekçi kitleler ve gençlik, mevcut devrimci örgütlenmelerin yetersizliði durumunda daha sonuç alýcý doðrudan eylemler için sosyal medyadan doðru eylemler koyuyor, iþgaller gerçekleþtiriyor. En çýplak örneðini Mýsýr, Ýspanya, Yunanistan gibi ülkelerde gördüðümüz bu durum aslýnda sýnýf hareketinin baþýna çöreklenmiþ bulunan bürokratlara karþý yapýlmýþ bir protestodur, ayný
MARKSÝST BAKIÞ zamanda dalgakýran konumundaki bu uzlaþmacý, Müslümanlara karþý nefret dolu bir ýrkçýnýn çok kültürlü bürokratik güce karþý bir çözüm yolu arayýþýdýr. Avrupa düþüne karþý yaptýðý kanlý katliama daha yeni Ýþçi sýnýfý ilk elde kemer sýkma önlemlerini uygulayan tanýklýk ettik. Bu katliam Avrupa çapýndan ýrkçýlardan hükümetleri düþürme mücadelesi vermelidir. Örneðin, büyük destek de aldý. Yunanistan'da PASOK hükümetinin düþmesi, sýnýf Aþýrý sað özellikle kuzey Avrupa ve Ýskandinavya'da mücadelesinin devrimci bir duruma doðru evrilmesi büyüyor. 2009 seçimlerinde Norveç'te ýrkçý Ýlerleme anlamýna gelecektir. PASOK'un solunda bulunan Syriza Partisi yaklaþýk yüzde 23 oy alýrken, Ýsveç'te 2010'daki ve Yunanistan Komünist Partisi(KKE) ile bunlarýn oluþ- seçimlerinde aþýrý saðcý Ýsveç Demokratlarý tarihinde ilk turduðu sendikal bürokrasi, laf kalabalýðýný bir kenara defa meclise girmeyi, hem de 20 milletvekilliðini alarak býrakýrsak, PASOK'u alttan alta Ýþçi sýnýfý ilk elde kemer sýkma baþardý. Finlandiya'da ise 2011 destekliyor. Bu yüzden emekçigenel seçimlerinde "kadýnlar önlemlerini uygulayan hükümetlerin tabandan yükselttikleri daha az çalýþýp safkan Fin leri düþürme mücadelesi vermelidir. basýncýn bu düzen solcularýný çocuklar dünyaya getirmeli" Örneðin, Yunanistan'da PASOK aþmasý büyük önem taþýmakdiyen aþýrý saðcý Gerçek Finliler tadýr. Bu da PASOK hükümetini hükümetinin düþmesi, sýnýf mücade- partisi 4 yýlda oylarýný 5 kat devirecek daha etkili ve daha lesinin devrimci bir duruma doðru artýrarak yüzde 19 oy alýp iktivurucu grev hareketleriyle dar ortaðý olma hakký kazandý. evrilmesi anlamýna gelecektir. mümkün olabilir. PASOK'un solunda bulunan Syriza 2001 yýlýndan beri aþýrý saðcý Danimarka Halk Partisi ise parTabii ki esas mesele iþçi ve Yunanistan Komünist lamentodaki üçüncü büyük parti sýnýfýnýn devrimci önderliðinin Partisi(KKE) ile bunlarýn oluþturkonumunda ve oylarýn yaklaþýk bu süreç boyunca iþçi sýnýfý ve duðu sendikal bürokrasi, laf kalayüzde 14'ünü aldý. gençliðin en atýlgan kesimbalýðýný bir kenara býrakýrsak, lerinin katýlýmýyla güç ve dene11 Eylül saldýrýlarý ertesinde yim kazanmasý, böylelikle de PASOK'u alttan alta destekliyor. Bu ABD ve Avrupa, Müslümanlarý sýnýf mücadelesinin kaderinde yüzden emekçilerin tabandan yük- terörist olarak damgalayarak pay sahibi olabilecek noktaya selttikleri basýncýn bu düzen solcu- hedef tahtasýna yerleþtirerek gelebilmesidir. yabancý düþmaný, ýrkçý fikirlerin larýný aþmasý büyük önem taþýmakve bu fikirlerin propagandasýný Aþýrý Sað da Yükseliyor! tadýr. Bu da PASOK hükümetini yürüten aþýrý saðcý akýmlarýn Avrupa resmine baktýðýmýzda ne devirecek daha etkili ve daha vurucu toplum içinde güçlenmesini yazýk ki sadece iþçi sýnýfý ve saðladý. Aþýrý saðcý partiler gençliðin mücadele dalgasýný grev hareketleriyle mümkün olabilir. toplumsal tabanlarýný geniþleTabii ki esas mesele iþçi sýnýfýnýn görmüyoruz. Karþýmýzda uzuntirken ayrýmcý ve suçlayýcý devrimci önderliðinin bu süreç ca bir süredir yükseliþi söylemler göçmenlere yönelik hissedilen bir aþýrý sað var. boyunca iþçi sýnýfý ve gençliðin en saldýrýlarýn ve Norveç'teki gibi Hükümetlerin göçmen karþýtý atýlgan kesimlerinin katýlýmýyla güç katliamlarýn zeminini hazýrladý. propagandalarý, özellikle de ve deneyim kazanmasý, böylelikle de Avrupa Birliði'nin polis teþkiMüslümanlara yönelik ayrýmsýnýf mücadelesinin kaderinde pay latý, Europol'un yayýnladýðý istacýlýklarý Avrupa'da yabancý düþtistikler Avrupa'da 2006-2009 sahibi olabilecek noktaya manlýðý fikirlerini yaygýnlaþtýryýllarýnda gerçekleþtirilen 1770 gelebilmesidir. mýþ ve küçük bir grup kopuk terör eyleminden % 90,2'sinin milýrkçýnýn bakýþ açýsýný olmaktan liyetçi, ýrkçý ve ayrýlýkçý gruplar tarafýndan gerçekleþtiçýkarmýþtý. Krizle birlikte yoksulluk artýp sýnýf kavgasý rildiðini gösteriyor. sertleþtikçe küçük burjuva güçler, lümpenler her geçen gün günah keçisi olarak göçmenleri, daha çok da Avrupa'yý Avrupa yapan deðerler gözüyle bakýlan Müslümanlarý hedef tahtasýna koyuyor. Irkçýlýk, yabancý demokrasi, hoþgörü toplumunun yerinde neredeyse yeller düþmanlýðý toplum nezdinde yükselirken sadece aþýrý esiyor. Sýnýf kavgasýnýn kýzýþtýðý þu dönemde Avrupa saðcýlarý deðil, popülistleþen saðcý partilerin ve hatta emekçilerini ve daha iyi bir yaþam uðruna Avrupa'ya sosyal demokratlarýn bile söylem ve politikalarýna sinmiþ gelmiþ göçmenleri, büyük bir ýrkçý tehdit saldýrganlaþdurumda. Fransa'da Sarkozy Roman iþçileri sýnýr dýþý maya açýk þekilde bekliyor. Lafýn kýsasý Avrupalý ederken birçok ülkede Ýslam'la ilgili semboller yasak- emekçiler sýnýf mücadelesini yükselterek sadece lanýyor. Danimarka'da hükümet "Müslüman göçmenlere kazanýmlarýna sahip çýkmayacaklar; gelecekleri, özgürdaha az maaþ ödensin" yasa teklifi getirip sýnýrda pas- lükleri ve de yaþam haklarý bu kavgaya baðlý. aport kontrolü yapacaðýný açýklýyor. Daha da ötesinde Norveç gibi refah toplumlarýnda göçmenlere, özellikle Aynur Akman
16
MARKSÝST BAKIÞ
Kadýn Cinayetleri ve Kapitalizm Sömürünün en aðýr yerlere iþaret ediyor. 2009 koþullarýna mahkum yýlýnda mecliste bir soru edilmiþ milyonlarca önergesine cevap olarak 'baldýrý çýplaðýn' yaþadýðý Adalet Bakanlýðý, kadýnbu coðrafyada, dünyanýn lara yönelik cinayet her yerinde geçerli olan bir oranýnýn son yedi yýlda gerçeklik fazlasýyla can yüzde 1400 artýþ gösteryakýcý bir hal alýyor; diðini açýkladý. 2010 yýlýnkadýnýn ýzdýrabý. Kriz da toplam 1550 kadýn kapýya dayandý mý ilk önce eþleri, babalarý, kardeþleri, iþten çýkarýlan, eþit ücretin kuzenleri, oðullarý, esirgendiði, ev iþlerinin ve sevgilileri ve yakýn çocuk bakýmýnýn üzerine çevrelerindeki þahýs ve yýkýldýðý, geçim derdini ve çeteler tarafýndan yoksulluðu derinden öldürüldü. Rakamlar baþlý yaþayan, tacize, tecavüze baþýna kan donduran bir Sömürünün en aðýr koþullarýna uðrayan, dayak yiyen, öldürülen gerçekliði ortaya koyuyor ancak mahkum edilmiþ milyonlarca kadýndan bahsediyoruz. üzerine söylenecek de çok þey 'baldýrý çýplaðýn' yaþadýðý bu var, olmalý da. Þunu çok açýk bir Artýk her gün birden fazla kadýn coðrafyada, dünyanýn her dille ifade etmek gerekir ki kadýn cinayeti haberi okuyor/izliyoruz. ölümlerinin açýklamasý bireysel yerinde geçerli olan bir Üçüncü sayfa haberlerinin cinnetlerle, psikolojik sorunlarla gerçeklik fazlasýyla can yakýcý vazgeçilmezi olan kadýn cinayetleri, taciz, tecavüz vakalarý özel- bir hal alýyor; kadýnýn ýzdýrabý. sýnýrlandýrýlamaz. Sistemin bir parçasý olarak yetiþtirilen insanlar likle son beþ yýlda çok büyük bir tarafýndan iþlenen bu suçlar hasta kiþilerin ürünü olsa da artýþ gösteriyor. Türkiye Ýstatistik Kurumu'nun rakamlarýbu hasta insanlarý yaratan da bu sistemin kendisi deðil na göre tecavüz ve taciz gibi cinsel saldýrý suçlarýnda son beþ yýlda yüzde 30 artýþ yaþandý. 2005-2010 yýllarý arasýn- midir? Yani aslýnda kadýný kocasý deðil; sistemin her türlü da, 100 binin üzerinde kadýn cinsel saldýrýdan maðdur yasasý, mevkisi, bilirkiþisi, bakaný, meclisi, üretim sisteoldu. Maðdur kadýnlarýn yüzde 40'ýnýn korktuklarý için mi el ele öldürmekte; cinayeti sistem hazýrlamaktadýr. þikâyetçi olmadýklarý tahmin ediliyor ki böyle olunca 12 Eylül'den bu yana hýzla semiren siyasal Ýslamýn peþi gerçek rakamlara ulaþmak mümkün de olmuyor. sýra ülkede oldukça artan muhafazakarlýk konumuzun Kadýna þiddetin kriz dönemlerinde toplumsal bunalýmýn önemli bir noktasýný oluþturmakta. AKP hükümetleriyle etkisiyle birlikte çok üst noktalara vardýðý ortada ancak birlikte en yüksek noktasýna varmýþ olan toplumsal Türkiye'ye dair istatistikler bu noktanýn çok üzerinde bir muhafazakarlýðýn kadýný 'doðum makinesi', 'evinin
17
MARKSÝST BAKIÞ olarak gören Kapitalist sistemin kadýný' zihniyeti; sosyal tüm insanlýða sunduðu harcamalarýný bir yük olarak görüp geleceksizlik kadýnlar neredeyse tamaortadan için bir cehennemden men kaldýran neoliberal ile kapifarksýz. Kadýnlarýn asýl program talizmin aileyi çýkýþ yolu bu düzenin hiçbir harcama y a p m a d a n yýkýlmasý olsa da bu iþgücünün yeniden gerçeksistem içinde yapacaðý üretiminin leþmesinin dizini kýrýp kaderine güvencesi olarak gören zihniyetinin boyun eðmek deðil elbet. bileþimi bugünkü oluþturDaha iyi bir yaþam için tabloyu muþtur. Kadýn cinayetlerinin son reform talepleri 7 yýlda böylesine çerçevesinde verilecek büyük bir patlama yaþamasý ile AKP mücadele, hem kadýnlar h ü k ü m e t i n i n bu yana üzerindeki baskýyý 2002'den neoliberalizmin uyguhafifletecek hem de azýlý layýcýlýðýný yapýkadýnlarýn özgüvenini yor olmasý tesadüf deðildir. artýrarak daha ileri Kadýna yönelik mücadele biçimleri için þiddeti besleyen muhafazakarlýðýn onlarý hazýr hale iyiden iyiye derinleþmesiyle kadýn getirecektir. konusu bir aile konusuna çevrilip kadýna þiddet de 'aile içi þiddet' adýný alýyor. Aile içindeki olaya karýþmayý doðru bulmayan burjuva devlet ve onun polisi ile mahkemeleri de kadýn cinayetlerinin tetikçiliðini yapýyor; birinci dereceden sorumlusu oluyor. Öldüresiye dayak yiyen kadýn kocasýyla karakolda barýþtýrýlýp evine gönderilmesinin üzerinden çok geçmeden ayný süreç tekrar baþlýyor, birçok hikayenin sonu da ölümle bitiyor. Emniyet Genel Müdürlüðü ve Jandarma Genel Komutanlýðý'ndan alýnan bilgilere göre 2010 yýlýnda 'aile içi þiddet' kapsamýnda 6 bin 423 kadýn þiddete maruz kalarak hastanelik oldu. Savcýlýktan koruma talep eden kadýnlar görmezden geliniyor, kadýn katillerine 'tahrik' gerekçesiyle ceza indirimi uygulanýyor. Ayþe Paþalý'nýn hikayesi durumu özetliyor; Paþalý boþandýðý eþi tarafýndan tehdit edilmesinin ardýndan mahkemeden koruma talep etmiþti. 2010 yýlý aralýk ayýnda sokak ortasýnda öldürüldüðü
zaman ise o koruma kararý halen çýkmamýþtý. Kadýn ölümlerinin çok büyük bir çoðunluðu kadýnlar koruma talebi bulunduktan ya da karakola þikayete gittikten sonra yaþanýyor. Çünkü burjuva devlet kadýný geldiði yere, 'kocasýnýn yanýna', "ait olduðu" yere gönderiyor. Kadýna yönelik þiddeti koruyan, þiddetin boyutlarýný gizleyen, kadýn cinayeti faillerini yargýlamamakta, cezalandýrmamakta ýsrarcý bir sistemin içerisinde yaþýyoruz. Bu konuda da çok ciddi örnekler mevcut; 16 yaþýndaki bir kýz çocuðuna tecavüz eden kiþinin cezasýnda, çocuk daha önce babasýnýn tacizine uðrayýp da ruh ve beden saðlýðýný kaybetti denilerek mahkeme tarafýndan indirim uygulanmasý gibi… Bir diðer örnek de þöyle; 7 ilköðretim öðrencisine tecavüz davasýnýn bir numaralý sanýðý olarak yargýlanan okul müdürü her ay maaþýný týktýr týkýr çekip, hastanede ameliyat olmasýna raðmen ne hikmettir ki bir türlü mahkemeye getirilemiyor, bulunamýyor! Birçok davada kadýnýn boþanmýþ bir kadýn olmasý da kendisine tecavüz eden adam için ceza indirimi sebebi pekala olabiliyor. Hatta ve hatta kadýn erkeði tahrik etmiþ olarak kabul ediyor! Bu örneklerden her gün onlarcasý yaþanýyor. Örnekler dað gibi… Kapitalist sistem baþtan aþaðý þiddetle örülmüþ bir sistem. Evde, okulda, askerde, sokakta þiddet var; burjuva devlet þiddet uyguluyor; hiç de nadir yaþanmayan savaþlarda katliamlar, toplu kýyýmlar yaþanýyor. Artan suç oranlarýyla hayatýmýzý saran þiddet her geçen gün büyüyor. Ekonomik kriz koþullarýnda, sefaletin yaygýnlaþtýðý, iþsizliðin büyüdüðü böyle dönemlerde toplumsal bir kurtuluþ mücadelesi yükseltilemezse toplum kendi içine patlýyor; en insanlýk dýþý davranýþlar etrafý sarýyor. Tabii ki bu þiddet sarmalýnda en çok ezilenler en zayýflar oluyor; çocuklar ve kadýnlar. Kadýnlarýn cehennemi olan bu sistem erkeklerin de cenneti deðil, bu kabus onlarý da vuruyor. Toplumu hasta eden sistemden nasibini erkekler de alýyor. Dikkate deðer bir örnek toplumsal baský ve þiddetin en yoðun biçimde yaþandýðý Urfa'dan. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlýðý'na hazýrlanan "Þanlýurfa'da Artan Ýntihar" araþtýrmasýna göre son 7 ayda 149 kiþi intihar ederek yaþamýna son verirken bu intiharlarýn içinde en yoðun olarak kadýnlarda 15-25 yaþ grubu ile erkeklerde 17-29 yaþ aralýðý dikkat çekiyor. Genç kadýnlar "kendi baþýna arkadaþlarýyla gezmek, erkek arkadaþ edinmek, giyim tarzýný deðiþtirmek, okuma veya çalýþma isteklerinin kabul görmemesinden dolayý yaþadýðý çatýþma sonucunda" intihara yönelirken ayný cendere erkeði de etkiliyor; erkekler de "baþlýk parasý, iþsizlik veya sevdiði kýzýn verilmemesi sonucu" intihar ediyor. Sorun Kapitalist Ailede Kadýnýn ezilmesinin maddi kökleri kapitalist ailede yatýyor. Aile kapitalistler adýna iþgücünün yeniden üretimini
18
MARKSÝST BAKIÞ bedavaya getiren bir kurum olarak hayati bir iþlev görüyor. Kadýn ise ailenin içinde, üstüne üstlük ailenin kendi kesesinden bir yandan mevcut emekçileri yeni bir iþgününe hazýrlama diðer taraftan da yeni bir emekçi kuþaðý yetiþtirme misyonuyla kapitalistlere muazzam bir hizmet sunuyor. Kadýnýn ev içi emeði sömürülmesi ve çocuk büyütmenin sýrtýna yüklenmesi de yetmiyor; kadýnýn aile içinde tanýmlanmýþ varlýðýný toplumsal deðer haline getiren cinsiyetçi fikirlerle bu süreç destekleniyor. Kadýnlar bir de bu fikirlerin etkin olduðu toplumsal dokuda eziliyor, aþaðýlanýyor, tacize uðruyor, dayak yiyor… Temel misyonu aile içinde tanýmlanan kadýn, bu kurum içinde de türlü baský ve þiddete göz yummasý gerektiði þeklinde bir kabulleniþe egemen fikirlerin etkisi altýnda toplumsal olarak sürükleniyor. Kadýnýn ezilmesinden çýkarý olan kapitalist sistemin kendi sýnýrlarý içinde bu soruna temelden bir çözüm getirmesinin yolu yok. Kadýnýn kurtuluþunun yolu ev emeðinin toplumsallaþmasýndan; varlýk nedenini kapitalist ailenin devamýný saðlamaktan alan cinsiyetçi fikirlerin maddi zeminin ortadan kalkmasýyla da giderek yok olmasýndan geçmektedir. Dolayýsýyla kadýnýn ikinci sýnýf pozisyonundan tutun da kreþ sorununa, iþ yaþamýndaki haksýzlýklarýn giderilmesinden tacize, tecavüze ve cinayetlere bu sistem sýnýrlarý içinde tamamen son vermenin yolu yoktur. Bu nedenle kapitalist sistem var olduðu sürece kadýnlarýn çilesinin deðiþik biçimler altýnda sürmeye devam edeceðini unutmayarak kadýnýn toplumsal özgürlüðü için bu çürümüþ sisteme bir son verme hedefini bir an bile önümüzden ayýrmamalýyýz. Kadýnýn nihai kurtuluþunun ancak kapitalist sistemin bertaraf edilmesiyle mümkün olacaðý bir gerçeklikse de bu sistem içinde kadýnlarýn yaþamlarýný iyileþtirmek
Kadýnýn ezilmesinin maddi kökleri kapitalist ailede yatýyor. Aile kapitalistler adýna iþgücünün yeniden üretimini bedavaya getiren bir kurum olarak hayati bir iþlev görüyor. Kadýn ise ailenin içinde, üstüne üstlük ailenin kendi kesesinden bir yandan mevcut emekçileri yeni bir iþgününe hazýrlama diðer taraftan da yeni bir emekçi kuþaðý yetiþtirme misyonuyla kapitalistlere muazzam bir hizmet sunuyor. Kadýnýn ev içi emeði sömürülmesi ve çocuk büyütmenin sýrtýna yüklenmesi de yetmiyor; kadýnýn aile içinde taným lanmýþ varlýðýný toplumsal deðer haline getiren cinsiyetçi fikirlerle bu süreç destekleniyor.
adýna elde edebilecekleri hiçbir þey yok demek deðildir. Kadýnlarýn bu sistem sýnýrlarý içinde en büyük kazanýmlarý daha büyük kitleler halinde iþgücünün parçasý olmalarý ve dolayýsýyla emek mücadelesinin birer neferleri haline gelmeleri olacaktýr. Ýþ yaþamýna giren kadýnlar
hem maddi baðýmlýlýðýndan kurtulacak hem de evin kapalý, çoðu zamanda gerici dünyasýnýn dýþýna çýkýp toplumsal yaþama karýþarak hak ettiði yaþamýn daha çok farkýna varýp bu uðurda kavgasýný verecektir. Ýþçi sýnýfýnýn bir parçasý olan kadýnýn örgütlü olarak yürüteceði sýnýf mücadelesi onun için bir okula dönüþecek; özgüvenini ve mücadeleci duruþunu geliþtirecektir. Böylece kadýn emekçi kendini sadece kadýn sorunlarýna sýkýþtýrmadan kapitalist sistemin bütün illetlerine, sömürücülüðüne karþý genel politika ve mücadelenin bir parçasý olacaktýr. Kadýnlarýn toplumsal özgürlük mücadelesinin tarihine baktýðýmýzda en güçlü olunan dönemlerin daha büyük oranlarda kadýnýn çalýþma yaþamýna katýldýðý ve böylece kendi sýnýf kavgasýný yükselttiði dönemler (örneðin kadýnlarýn direk elde silah savaþtýklarý Paris Komünü, Rus Devrimi, Ýspanya Ýç Savaþý…) olduðu görürüz. Ancak krizin ekonomiyi daralttýðý içinden geçtiðimize benzer süreçlerde kadýnlarýn istihdamý dünya çapýnda sýnýrlý düzeyde kalmakta. Kaldý ki Türkiye'de durum daha da vahimdir. Türkiye'de kadýnýn ekonomiye katýlýmý (iþgücü oraný) yüzde 27.7 ile sýnýrlý; 5.5 milyon kadýnýn çalýþma hayatýnda yerini almakta. Anayasa ve yasa deðiþiklikleri ile ailenin varlýðýný koruma altýna alan, kadýnýn evlenmesi için çeyiz parasýný týkýr týkýr ödeyen burjuva devlet, kadýnlarýn çalýþma hayatýna katýlýmý ve iþ koþullarýnýn iyileþtirilmesi için yapýlmasý gereken hiçbir masrafý harcama listesine almýyor. Kadýnlara sunulan seçenek (seçeneksizlik demek daha doðru olur), düþük ücretlerle kreþi, emzirme odasý dahi yapmak zorunda olmayan iþyerlerinde, doðum izninde ücret alamayacaðý
19
MARKSÝST BAKIÞ
bir iþte erkek iþçilerden daha ucuza çalýþmak ya da evinde oturup çocuk büyütmek, maddi baðýmlýlýk da cabasý. Kadýnýn yaþamýný bu þekilde devam ettirmesinden kapitalizmin çýkarý var. Bu nedenle, hele de muhafazakar bir hükümet döneminde kadýn bakanlýðýnýn kaldýrýlýp yerine aile bakanlýðýnýn getirilmesi söz konusu olabiliyor. Çünkü kadýnýn toplum içerisinde asýl tanýmlandýðý yer ailenin içi, kocasýnýn yaný. Yani kadýn ilk ve öncelikli iþi toplumsal yeniden üretim makinesi olmak. Yoksulluk ya da çalýþma isteði gibi nedenlerle kadýn iþ hayatýna girerse de hem ev hem iþ yükünü birlikte göðüslemeye hazýr olmak zorunda. Ne yazýk ki birçok kadýn iki yükü bir arada götürememekte, çocuklarýn bakým masrafý kazandýðý maaþý çoðu durumda aþýnca týpýþ týpýþ evin yolunu tutmakta: Kadýnlar genellikle genç yaþlarda, en çok 20-24 yaþlarýnda, iþ yaþamýna daha çok katýlýrken evlenme ve çocuk doðurma yaþ dilimini temsil eden 25-39 yaþ grubunda çalýþan kadýnlarýn oraný düþüyor. Erkeklerde ise durum tersine iþlemekte, ayný yaþ dilimleri arasýnda oranlar yüzde 84`lerden, yüzde 98`e yükseliyor. Talep Ediyoruz! Kapitalist sistemin tüm insanlýða sunduðu geleceksizlik kadýnlar için bir cehennemden farksýz. Kadýnlarýn asýl çýkýþ yolu bu düzenin yýkýlmasý olsa da bu sistem içinde yapacaðý dizini kýrýp kaderine boyun eðmek deðil elbet. Daha iyi bir yaþam için reform talepleri çerçevesinde verilecek mücadele, hem kadýnlar üzerindeki baskýyý hafifletecek hem de kadýnlarýn özgüvenini artýrarak daha ileri mücadele biçimleri için onlarý hazýr hale getirecektir. Bugünün yakýcý sorunlarý olan kadýn cinayetlerinin engellenmesi yolunda þiddet gören kadýn ve çocuklarýn hemen koruma altýna alýnmasý, þimdi 38 tane olan kadýn sýðýnma
Kadýnýn ezilmesinden çýkarý olan kapitalist sistemin kendi sýnýrlarý içinde bu soruna temelden bir çözüm getirmesinin yolu yok. Kadýnýn kurtuluþunun yolu ev emeðinin toplumsallaþmasýndan; varlýk nedenini kapitalist ailenin devamýný saðlamaktan alan cinsiyetçi fikirlerin maddi zeminin ortadan kalkmasýyla da giderek yok olmasýndan geçmektedir. Dolayýsýyla kadýnýn ikinci sýnýf pozisyonundan tutun da kreþ sorununa, iþ yaþamýndaki haksýzlýklarýn giderilmesinden tacize, tecavüze ve cinayetlere bu sistem sýnýrlarý içinde tamamen son vermenin yolu yoktur. Bu nedenle kapitalist sistem var olduðu sürece kadýnlarýn çilesinin deðiþik biçimler altýnda sürmeye devam edeceðini unutmayarak kadýnýn toplumsal özgürlüðü için bu çürümüþ sisteme bir son verme hedefini bir an bile önümüzden ayýrmamalýyýz.
e v l e r i n i n sayýlarýnýn artýrýlmasý, þiddet gören kadýnýn yeni bir yaþama baþlama olanaklarýnýn (istihdam edilmesi gibi) saðlanmasý temel taleplerimiz olacaktýr. Kadýnýn ezilmesinden çýkarý olan kapitalist sistemin giderek muhafazakarlaþan bir ülke formatýnda, kadýnýn yeri ne kadar þiddet görürse görsün evi olarak görülmekte, kadýn koruma evleri bir yük olarak deðerlendirilmekte, cinayetlere sadece seyirci kalýnmakla yetinilmemekte bir de suçun failleri çeþitli cezai indirimlerle teþvik edilmektedir. Dolayýsýyla sistemin bu soruna çözüm bulma niyeti yoktur, olmayacaktýr. Kendi mücadelemiz dýþýnda bu taleplerimizi elde edebilmemizin yolu yoktur. Kadýn, emekçi sýnýfýnýn bir parçasý olarak devrimci sýnýf mücadelesi içerisinde, sokaklarda olduðu günler görülecektir ki kadýn ve erkek birlikte asýl düþmanlarýna öfkelerini haykýracaktýr. Ýþte o zaman iþçi sýnýfý kapitalist sistemin kokuþmuþ deðerleriyle deðil iþçi sýnýfýnýn kolektif eþitlikçi düþünceleriyle yoðrulacaktýr. Ekin Akçay
20
MARKSÝST BAKIÞ
Suyun Ticarileþmesi ve Hidroelektrik Santraller (HES’ler) Çevre kirliliðinin ve artan dünya nüfusunun doðal çevre üzerindeki basýncýnýn gitgide arttýðý günümüz dünyasýnda, suyun öneminin önümüzdeki yýllarda daha da artacaðý aþikâr. Ýleride eðer kapitalist sistem ayakta kalacaksa petrol savaþlarý gibi su savaþlarý da dünyanýn gündemine oturacak gibi gözüküyor. Su kaynaklarýnýn ülkeler düzeyinde dengeli daðýlmamasý nedeniyle yaklaþýk 80 ülkede nüfusun yüzde %40'ýnýn su ihtiyacý mevcut kaynaklarla karþýlanamýyor (2006 Küresel Ýnsani Geliþme Raporu, BM Unesco). Sýnýrlý su kaynaklarý bölgesel gerilimleri de artýrýyor. Burjuvazi de artan su ihtiyacýný kâra dönüþtürmek için kollarýný sývamýþ durumda. Bir genelleþmiþ meta üretim sistemi olan kapitalizm, yapýsý gereði her þeyi metalaþtýrýp, her þeyin mübadele deðerinin olmasýný istiyor. Marks'a göre, "Bir doðal kaynak, ancak kapitalist üretime girdi olarak girip, süreklilik arz ettiði sürece bedava bir girdi olarak kapitaliste doðanýn bir armaðaný olarak üretimde yer alýr. Ne zaman ki bu doðal kaynaðýn artýk üretimin ihtiyaçlarýný karþýlama kapasitesi azalýr, iþte o zaman o doðal kaynaðýn metalaþmasýnýn vakti gelmiþtir." Kapitalist üretim sisteminin açgözlülüðüyle son yüzyýlda kullanýlabilir tatlý su kaynaklarýnýn yüzde 50'sinin tüketildiði düþünüldüðünde Marks'ýn ne kadar haklý olduðu görülebilir. Suyun ticarileþmesi kapsamýnda ise paketlenmiþ su sektörünün hýzla büyümesi, su daðýtýmýnýn özelleþtirilmesi, buna ek olarak tatlý su kaynaklarýnýn þirketlerin özel mülkiyetlerine geçirilmesi ve de art arda hidroelektrik santrallerin (HES) kurulmasý gerçekleþiyor. Dünya üzerinde sýnýrlý bir doðal kaynak olan tatlý su; toplam su kaynaklarýnýn yüzde 2,5'unu oluþturuyor. Bu tatlý suyun yüzde 1,5'unu da kutuplar ve derin yeraltý
Sularýn þirketlerin özel mülkiyetine geçmesi dünyada çarpýcý örneklerle kapitalist pisliði gözlerimiz önüne seriyor. Hindistan'da suyun sahibi þirketler, derelerini "su hýrsýzlarýna" karþý polis gücüyle koruyor. Bolivya'da durum daha vahim, insanlarýn yaðmur suyunu biriktirmesi dahi yasak çünkü tatlý su kaynaklarýný özel mülkiyetleri haline getiren þirketler, yaðmur suyunun da sahibi olduklarýný söylüyor. Yani kapitalist sistem, para olmayýnca suyu bile çok görüyor.
sularýnýn teþkil ettiði düþünülürse ancak %1'lik bir oran teknik ve ekonomik olarak kullanýlabilir durumda. Endüstriyel kirlilik gibi nedenlerle kullanýlabilir tatlý su kaynaklarýnýn azaldýðý, kalitesinin düþtüðü dünyamýzda, su günden güne daha deðerli hale geliyor. Bu sebeple dünya genelinde suyun ticarileþmesi her geçen gün yaygýnlaþýyor. 1977'de suyun bir insan hakký olduðuna karar veren Birleþmiþ Milletler "1992 yýlýnda ise (Rio de Janerio ve Dublin Kongreleri) suyun alýnýp-satýlabilen bir meta olduðuna karar vermiþtir. 1996 yýlýnda oluþturulan Dünya Su Konseyi aracýlýðýyla, iþbirlikçi tekeller ve özel sektör temsilcilerinin ülke politikacýlarý ve yerel yöneticileri ile iþbirliði sonucu 'su' bütün dünyada talana açýlmýþtýr."(Suyun Ticarileþmesine Hayýr Platformu, Su Yaþamdýr, Satýlamaz broþürü) BM'nin 1992 yýlýndaki Konferansýnýn 4.maddesi "su bütün kullanýmlarý dâhilinde bir ekonomik deðerdir ve ekonomik bir mal olarak kabul edilmelidir" þeklinde. Bu baðlamda geliþen
21
MARKSÝST BAKIÞ su pazarý Dünya Bankasý'nýn tahminlerine göre 1 trilyon "Akarsular ve yer altý sularý, su kullaným hakký dolarlýk bir hacme sahip. sözleþmeleri ile akarsularý besleyen ormanlar ve tarým Sularýn þirketlerin özel mülkiyetine geçmesi dünyada alanlarý kamulaþtýrýlarak 49 yýllýðýna þirketlere çarpýcý örneklerle kapitalist pisliði gözlerimiz önüne devrediliyor, yani satýlýyor. Akarsularýn kullaným hakkýný seriyor. Hindistan'da suyun sahibi þirketler, derelerini "su satýn alan þirketler; suyu, dere yataðýndan alarak, boruhýrsýzlarýna" karþý polis gücüyle koruyor. Bolivya'da larýn içine hapsederek ya da kanallarla taþýyarak, yaptýkdurum daha vahim, insanlarýn yaðmur suyunu biriktirme- larý HES projeleri ile doðal dengeyi altüst ediyor, yöre si dahi yasak çünkü tatlý su kaynaklarýný özel mülkiyetleri halkýnýn suyu kullaným hakký yok sayýlýyor." (Suyun haline getiren þirketler, yaðmur suyunun da sahibi olduk- Ticarileþmesine Hayýr Platformu, Su Yaþamdýr, Satýlamaz larýný söylüyor. Yani kapitalist sistem, para olmayýnca broþürü) suyu bile çok görüyor. Bu yýlýn ocak ayýnda görüþülen tabiatý koruma tasarýsýna Türkiye'de emperyalist kapitalist programýn sýký bir göre önceden belirlenmiþ tüm doðal sit alanlarýnýn iptal edilip, yeni doðal sit alanlarýnýn hükümete baðlý kurumlar uygulayýcýsý olan AKP hükümeti de bu konuda dünyaya uyum saðlýyor. HES'ler enerji ihtiyacýnýn tarafýndan yeniden belirlenmesi kararlaþtýrýldý. Hükümete baðlý kurumTürkiye'nin en çok yaðýþ alan bölgek a r þ ý l a n m a s ý n d a n ç o k d a h a d e r i n larýn sit alanlarýný belirlerken önüne si olan Karadeniz'de 341, Akdeniz anlamlara sahip. Dolayýsýyla koyacaklarý kriterleri hepimiz az bölgesinde 225, Doðu Anadolu'da çok tahmin ediyoruz. Bugüne kadar 30, Güney Doðu Anadolu'da 20 ý y ü r ü t ü l e c e k H E S ' l e r e k a r þ birçok HES inþaatýný engelleyen olmak üzere ülke genelinde toplam ÇED raporunun iþlevsiz hale getim ü c a d e l e s a l t ç e v r e n i n k o r u n m a s ý 1600'den fazla HES projesinin olduðu belirtiliyor. Hemen her gün eksenine oturtulmamalýdýr. Eðer rilmesi de ayrý bir durum. Böylelikle AKP yargý engelini ülkenin herhangi bir yerindeki HES karþýtý gösterilerin, tarihin, çevrenin mücadele bu eksene hapsedilirse aþmaya çalýþýyor. AKP hükümeti sular altýnda kalmasýný umur- kazanýmlarýn oldukça sýnýrlý bir sermayenin önünü açmak için tüm çabasýný sarf ediyor. samadan yapýmýna baþlanan barajd ü z e y d e k a l m a s ý k a ç ý n ý l m a z d ý r . larýn, Tayyip Erdoðan baþta olmak Halkýn tepkileri bu konuda burjuüzere devlet erkânýnýn çevreyle ilgili vazinin önündeki bir baþka engel. Çünkü doðal çevrenin enteresan vecizelerinin haberlerini Türkiye'de dereler satýþa gazetelerde okuyor, televizyonlarda sömürülmesinin sebebi olan kapi - çýkarýlmýþken, insanlar sularýný satgörüyoruz. HES'lere karþý mücadele talist sisteme karþý net bir tavýr týrmamak için mücadele ediyorlar. verenlere "bir takým çevreci tipler" Özellikle Karadeniz Bölgesi'nde ortaya koymadan veya bu sözleriyle hitap eden Tayyip yoðunlaþan mücadelelerin geneline Erdoðan, "Su akar, Türk bakar yok; önceliði gözden kaçýrarak verilen bölge halkýnýn kendiliðinden artýk su akar, Türk yapar var" ditepkileri damgasýný vuruyor. mücadeleler temelsiz kalacaktýr. geliþen yerek suyun sömürülmesini milli bir Bu tepkiler bölgede büyük bir heyeÖzellikle devrimci Marksistlerin can yaratmýþ durumda. 31 Mayýs dava haline getiriyor. Küçük Köylülük Bitiriliyor bu hususu öne çýkarmalarý son 2011'de AKP'nin Hopa mitinginde yaþananlar da bunun bir göstergesi. Türkiye'de burjuvazi sularý ticariderece önemlidir. Baþbakan'ý "Derelerimizi leþtirmekte kararlý, ancak bunun için bir Sattýramayacaðýz" pankartýyla takým engelleri aþmalarý gerekiyor. Görünürde, bu engelkarþýlayan Hopa halký, büyük bir polis terörüne maruz lerin baþýnda yargý geliyor. Egemen sýnýflar arasýndaki kalmýþtý. Polisin biber gazlarýyla öldürülen Metin çatýþmada karþý saflarda olan Kemalist askeri-sivil Lokumcu bu mücadelenin simge ismi haline gelmiþ bürokrasinin yargý kanadý, bu konuyla ilgili yasalarý kuldurumda. Hopa'nýn Balýklý Köyü'nde ve Borçka'nýn lanarak, HES konusunda AKP'nin hýzýný keserken AKP Maçahel Vadisi'nde yapýlmasý planlanan HES'lerden þiryargýda da kontrolü giderek ele alýyor. AKP iktidarýndan ketlerin toplumsal tepki nedeniyle vazgeçmesi mücadeönceki, DSP-MHP-ANAP koalisyonunda da bu yönde lenin kazanýmlarý olarak göze çarpýyor. Artvin'in birçok adýmlar atýlmýþtý. Bu adýmlarýn en önemlisi, tahkim ilçesinde halkýn oluþturduðu platformlar yabancý plaka yasasýnýn çýkarýlmasýdýr. Bu yasayla birlikte madencilik araçlarý derelerin yakýnýna yanaþtýrmýyor. Rize'nin ve doðaya uymayan faaliyetlere uluslararasý hüviyet Fýndýklý ilçesine HES'çiler su numunesi almak için bile kazandýrýlarak yaðmalamaya büyük kolaylýk getirilmiþtir. giremiyor. Ancak belli baþlý kazanýmlarý olsa da belirt2003 yýlýnda çýkarýlan bir yönetmelikle, su kullaným tiðimiz gibi bu mücadelelerin kendiliðinden hareketler hakkýný özel þirketlere devreden yasayý baþbakan "Biz olmasý, mücadelenin merkezileþerek daha da etkili hale sularý satmýyoruz ki, sadece suyun kullaným hakkýný gelmesini engelliyor. veriyoruz" diyerek savunuyor. Oysa gerçek farklý:
22
MARKSÝST BAKIÞ Burjuvazinin HES inþaatlarý için bu kadar diretmesinin birçok sebebi var. HES'ler, enerji üretiminden elde edilen kâr baþta olmak üzere, sermayeye pek çok þey vadediyor. Suyun günden güne ticarileþtiði dünyamýzda, suyun kullaným hakkýný alan þirketler, bu pazardan yararlanmak istiyor. Son yýllarda büyük bir büyüme gösteren paketlenmiþ su sektörü bu olguyu kanýtlýyor. Türkiye'de ücretli þiþe sularýnýn geçmiþi 50 yýl öncesine kadar gidiyor. Önceleri sadece cam þiþelerde kaynak suyun satýlmasýna izin verilirken 1983'de Sabancý'nýn Sasa fabrikasýnda pet þiþe üretmesiyle eþzamanlý yapýlan bir yasal deðiþiklikle pet þiþede kaynak sularýn satýþý mümkün hale geldi. Paketlenmiþ suyun yaygýnlaþmasýyla birlikte 2003'te Cola Cola, Pepsi gibi firmalarýn iþlenmiþ suyunun satýþýna da izin çýktý. Türkiye'de paketlenmiþ su "pazar büyüklüðü olarak pet þiþede 165 milyon, damacanada 280 milyon dolar civarýndadýr... Þehirlerde þebeke suyunun birim fiyatý ortalama olarak 1.5 TL civarýnda, þiþelenmiþ suyun birim fiyatý ise 500 TL civarýndadýr. Arada 333 kat gibi bir fark bulunmaktadýr." (TMMOB Su Çalýþma Grubu Raporu, Küresel Su Politikalarý ve Türkiye) Bu kadar karlý olan paketlenmiþ su piyasasýnýn, suyun ticarileþmesi çerçevesinde þehir þebeke suyunun içilebilir olmaktan çýkmasýyla daha da büyüyeceði açýk.
cak barajlar sayesinde gerillaya karþý mücadelede avantaj kazanmak istediðini açýk bir þekilde beyan ediyor. Akarsularýn þirketlerin özel mülkiyetine geçmesiyle zaten paralý hale getirilmiþ olan tarým alanlarýnýn sulanmasý iþi daha da pahalý hale gelecek. Tarým üretiminin maliyetleri daha da yükselmesi zaten sürekli olarak küçültülmeye çalýþýlan küçük köylülüðün yok oluþu anlamýna gelecek. Böylelikle tarým arazileri el deðiþtirecek ve tarýmda kapitalistleþmenin önü daha da çok açýlacak. Türkiye'de yeraltý, yerüstü tatlý su kaynaðýnýn yüzde 35'i kullanýlýr durumda; "Dünya Su Konseyi'nin yani dünyadaki kapitalist firmalarýn hedefi bu kullanýlmayan yüzde 65'lik kýsmý kullanýlýr hale getirmek"(Gaye Yýlmaz, 'Antikapitalist mücadele örgütlenmeden su sorunu çözülmeyecek', EmekDunyasi.net) ki bu kullanýlabilir kaynaklarý da geliþmiþ ülkelerde olduðu gibi tarýmýn deðil, sanayinin hizmetine sunmak hedefleniyor. HES'ler, yapýmlarýndan sonra uzun ve kýsa vadede pek çok çevre felaketine yol açýyor. HES'ler, derede akan suyun, çevrilip uygun bir seviyeye gelinceye kadar tünel ya da açýk kanalla taþýnýp, oluþan potansiyel enerjinin, elektrik enerjisine çevrilmesi için santral binasýna aktarýlmasýyla çalýþýyor. Sadece bu sistemin oluþmasý için yapýlan inþaatlarda bile milyonlarca aðacýn kesilmesi gerekiyor. Üstelik ortalama 30-40 yýl ömrü olan barajlar, o süreden Akarsularýn þirketlerin özel mülkiyetine sonra, akarsularýn biriktirdiði alüvyonlarla bir bataklýk geçmesiyle zaten paralý hale getirilmiþ olan tarým alanlarýnýn sulanmasý iþi daha haline geliyor. Ayrýca suyun kullaným hakkýný alan þirda pahalý hale gelecek. Tarým üretiminin ketler, dere etrafýndaki ekolojinin yaþamasý için gerekli olan can suyunu bile kârlarý doðrultusunda kullanmak maliyetleri daha da yükselmesi zaten istiyorlar. Örneðin, Rize-Ýkizdere'ye 16 tane HES yapýlsürekli olarak küçültülmeye çalýþýlan mak isteniyor. Bu sebeple bölgedeki pek çok dere þimdiküçük köylülüðün yok oluþu anlamýna den kurumuþ durumda. gelecek. Böylelikle tarým arazileri el Kýsacasý HES'ler enerji ihtiyacýnýn karþýlanmasýndan çok deðiþtirecek ve tarýmda kapitalistleþdaha derin anlamlara sahip. Emekçi düþmanlýðý, azgýn menin önü daha da çok açýlacak. kar hýrsý ve neoliberal ideoloji HES projelerinin arkasýnHES projeleriyle maden çalýþmalarýnýn rahat yapýlabile- daki temel güdüler durumunda. Dolayýsýyla HES'lere ceði yeni bölgelerin oluþmasý da bir baþka unsur. karþý yürütülecek mücadele salt çevrenin korunmasý eksBergama ve Kaz Daðlarý'ndaki örnekler burjuvaziye enine oturtulmamalýdýr. Eðer mücadele bu eksene insanlarýn yaþadýðý bölgelerde, madencilik adý altýnda hapsedilirse kazanýmlarýn oldukça sýnýrlý bir düzeyde çevre katliamý yapmanýn halkýn tepkisinden dolayý zor kalmasý kaçýnýlmazdýr. Çünkü doðal çevrenin olduðunu göstermiþti. Bu yüzden maden çalýþmalarý yap- sömürülmesinin sebebi olan kapitalist sisteme karþý net madan önce, bölgeyi insansýzlaþtýrmak iþlerini daha da bir tavýr ortaya koymadan veya bu önceliði gözden kolaylaþtýracaktýr. Örneðin Artvin'de santrallerin yapýl- kaçýrarak verilen mücadeleler temelsiz kalacaktýr. Özelmasýyla oluþan susuz-luk sonucu, büyük bir göç dalgasý likle devrimci Marksistlerin bu hususu öne çýkarmalarý baþlamýþ ve bölgede büyük bir maden çalýþmasý son derece önemlidir. baþlatýlmýþtýr. Devlet, özellikle Munzur Vadisi'ne yapýlaErtuðrul Karadeniz
23
MARKSÝST BAKIÞ
ÇKP 90 Yaþýnda Çin'de Çin Komünist Partisi (ÇKP)'nin 90. kuruluþ yýldönümü görkemli resmi kutlamalara sahne oldu. Çin emperyalizminin yükselen gücünden kaynaklanan özgüven ve ilerisi için daha büyük hamleler yapmak doðrultusundaki iþtah ve hýrs, kutlamalarda aðýr basan duygulardý. Bu duygularýn eþleniði vatansever milliyetçi hava da resmi törenlerin ana unsuruydu. Çinli kapitalistler devlet aygýtý demek olan ÇKP ile birleþik durumda. Kapitalistlerin büyük bölümü ÇKP üyesi ve bunlarýn da bir kýsmý ÇKP'nin üst kademelerinde bulunuyor. 2002 yýlý Forbes dergisi anketine göre Çin'deki en zengin 100 multimilyonerin dörtte biri ÇKP üyesi(1). Kendisini Çin'deki muazzam ekonomik atýlýmýn mimarý olarak gören ÇKP gözünü emperyalist kapitalist sistemin liderliðine dikmiþ durumda. Bu hedef doðrultusunda büyük adýmlar attýðý da bir gerçek. Dünyanýn ikinci büyüðü konumuna gelen Çin ekonomisi, sanayi üretiminde ABD'nin aralýksýz 110 yýllýk süren liderliðine son vererek birinciliðe yükseldi (2). Çin ayrýca ABD'yi geçerek en çok kredi veren ülke konumuna geldi ve dünyada en çok finans kapital ihraç eden ülke olmuþ oldu. Çin ekonomisinin bu hýzlý yükseliþi kaçýnýlmaz bir þekilde Çin militarizmini týrmanýþa zorluyor. Ekonomik atýlýmý geriden seyreden Çin'in militarist eðilimlerin artan tempoda yükseliþe geçmesi ise eþyanýn tabiatý gereði gerçekleþecektir. Tüm bu süreç boyunca dümende olan ÇKP'nin kuruluþ yýldönümü kutlamalarýnýn tabi ki komünizmle hiçbir alakasý yok. Ama Çin'de esasen milliyetçi bir kalkýnma stratejisi olan Stalinizmin Çin versiyonunun öyküsünü bulabiliriz. Milliyetçi kalkýnma stratejisinin Çin'de baþarýya ulaþtýðý ortada ama Çin iþçi sýnýfý özelinde tüm dünya emekçileri için hüzünlü bir öykü bu. Öykünün baþrollerinde tabi ki ÇKP bulunuyor. 1925-27 Çin Devrimi Her þey Ekim Devrimi ile baþladý. 1917'de kasýrgaya dönüþen dünya devrimi rüzgarý Çin'e de
24
MARKSÝST BAKIÞ ulaþacaktý. ÇKP'nin 1921'de kuruluþ toplantýsýnda 57 kiþiyi temsil eden 13 delege arasýnda Komünist Enternasyonal temsilci Hendrick Sneevliet de vardý; liderleri ise daha sonraki trajik kavgalar sýrasýnda Troçkist olacak olan Chen Duxiu idi. Bu küçük ama inançlý enternasyonalist komünist grup, kurduklarý ve uðruna hayatlarýný verdikleri partinin bir zaman sonra dünyanýn ucuz emek sömürü cennetini idare edecek polis devletinin mimarý ve yöneticisi olacaðýný elbette ki akýllarýnýn ucundan geçiremezlerdi. Ama dünya devriminin taze neferi ÇKP kuruluþunu takip eden yýllar içerisinde Çin proletaryasýnýn büyük desteðini kazarak üye sayýsýný 1926'da 57 bine kadar çýkaracaktý. Bu hýzlý ilerleme, yaklaþan Çin Devrimi'nde ÇKP'nin baþrollere yükselmesi demekti. 1925'te genel grev hareketiyle Þangay'da ayaklanan iþçi sýnýfý Sovyet tipi komite örgütlenmelerine gidiyor, hayatýn organizasyonunu düzenliyor, devrimi savunmak için müfrezeler örgütlüyordu. Köylülüðün desteðini arkasýna alan iþçi sýnýfý bir yandan Çin toplumsal yapýsýný kökten deðiþtirmeye aday olurken bir yandan da emperyalist güçlerin iþgaline karþý ulusal kurtuluþun öncülüðünü üstlenmiþti. Ama dünya devriminin kalbi ve beyni Rusya'da gerçekleþen dönüþümler Çinli emekçilerin ve ÇKP'nin kaderini doðrudan belirleyecekti. Stalinist bürokrasinin, Rusya'da kontrolü eline almasý, Komünist Enternasyonal eliyle tüm dünyadaki komünist partilerin de kontrolünü ele geçirmesi anlamýna geldi. Ýþte 1925'te Çin'de devrim patlak verdiðinde Komintern'in ÇKP'ye verdiði talimatlar Stalin hizbinin yenilgici emirleriydi. Dünya devriminin geliþiminden ödü kopan Stalinizm Çin devriminin mezarýný kazacaktý. Bu talimatlar Çin'de sosyalist devrim için koþullarýn uygun olmadýðý ön kabulünden yola çýkýyor ve ÇKP'yi Çan Kay Þenk'in liderliðini yaptýðý burjuva milliyetçisi Komintang(KMT)'a tabi olmaya zorluyordu. Baþtan aþaðý Menþevizmin formüllerine dayanan Çin'deki bu politik yönelim bir yandan da sürekli devrime, eþitlikçiliðe, proleter demokrasisine karþý Rusya'da yürüyen karþý devrimci kampan-
yayla kopmaz þekilde baðlýydý. "Tek ülkede sosyalizm", "aþamacýlýk", "milliyetçilik" devrimci Marksizm'in yerine oturtulan sýnýf iþbirlikçisi resmi çizgi olarak tüm KP'lere dayatýldý. Çin Devrimi bu çizgi boyunca boðazlatýlacaktý. ÇKP gücü olduðu halde devrim yönünde hamle yapmak yerine Komintang'a kölece baðlý kaldý. Komintang (KMT), sempatizan parti olarak Komintern'e alýndý ve hatta bir süre sonra komünistleri boðazlama emrini verecek olan Çan Kay Þek'e Komintern onur ödülü verilecekti. Çin iþçi sýnýfý Stalin'in elinde kurban ediliyordu. Çin devrimi konusunda aþamacýlýðýn teorisyeni M e n þ e v i k Martinov'du. Menþevikler de Rus Devrimi'nde aynýsýný söylememiþler miydi? Rusya'da koþullar sosyalizm için elveriþli deðildi, devrim burjuva demokratik aþamadaydý, bu yüzden ilerici burjuvazi desteklenmeliydi. Lenin iþçi sýnýfýnýn içindeki burju- 1925-27 Çin Devrimi sýrasýnda vazinin bu ajanýna az saldýr- "Tüm Ýktidar Sovyetlere" mamýþtý, ama kaderin cilvesi Bolþevik sloganýný ayný Martinov ayný fikirleriyle Lenin'in partisinin teorisyeni Menþeviklerde kötü anýlarý olmuþtu ve Stalin'le beraber canlandýran, Stalin'in ise Çin'de Leninizmi gömüyordu. atýlmasýný kesinlikle Sürgündeki Menþevikler duru- yasakladýðý, proleter devrimin mun farkýndaydý gazeteleri bu meþhur savaþ ilanýnýSotsialistiçeski Vestnik'de þunTroçki'nin önderliðini yaptýðý larý yazýyorlardý: "'Prensipte' S Bolþevikler de Çin ol Muhalefet Çin’de yükseltti. Devrimi'nde ulusal kurtuluþ Bu çaðrý, Çin'in okyanus görevinin tamamlanmasýna kýyýsýndaki liman kentlerinde deðin, 'birleþik cepheyi' yoðunlaþan iþçi sýnýfý muhafaza etmekten yanaydýlar. köylülüðün desteðini arkasýna 10 Nisanda Martinov Pravda'da Sol Muhalefetçi alarak iktidarý ele geçirebilir, Radek'e dört sýnýf bloðunun demokratik görevlerle beraber muhafaza edilmesinin zorunlu- sosyalist tedbirleri uygulamaya luðunu, iþçilerin büyük burju- sokabilir, Rusya'daki iþçi devlevaziyle yan yana oturduklarý tiyle birleþebilir ve bu dünya koalisyon hükümetini yýkmakdevrimi için muazzam büyükta acele etmemeyi, vaktinden önce ona sosyalist görevleri lükte bir kaldýraç olabilirdi.
25
MARKSÝST BAKIÞ empoze etmemeyi içeren resmi tutumun doðruluðunu en etkili tam bir Menþevik baðlamda göstermiþtir. (No.8, 23 Nisan 1927, s.4 akt: Troçki, "Çin Devrimi ve Yoldaþ Stalin'in Tezleri, Çin Üzerine, s.74) Sürgündeki Menþevikler Stalin yönetiminin Menþevik politikalarý uyguladýklarýný iþaret ediyor ve daha birçok kez Rusya'da 1 9 1 7 ' d e "bizim noktamýz da buydu, o kadar çatýþmaya ne gerek vardý" d e m e y e Mao, Çin Devrimi'nin yenilg e t i r i y o r l a r. gisinin ideolojik politik temelleriyle hiç alakalý olmadý. Zaten "Tüm Ýktidar Sovyetlere" devrim sýrasýnda O da MenþeBolþevik slovizm'den alýnma Stalinist saðcý ganýný çizginin yanýnda saf tutmuþtu. M e n þ e Çin Devrimi'nin trajedisinden viklerde kötü Mao'nun çýkardýðý sonuçlar anýlarý canteorik ve tarihsel olmaktan çok l a n d ý r a n , anlýk pragmatizmin ürünleriydi. Stalin'in ise Güvenli kýrsal alana çekilerek Çin'de atýlmücadeleyi oralarda sürdürmek masýný kesinlikle yasakve buna uygun þekilde köylü ladýðý, proleter ordusu örgütlemek. Böylelikle devrimin bu gerçek bir proleter örgüt olan meþhur savaþ ÇKP, Mao'nun ellerinde büyük i l a n ý n ý bir kýrýlma yaþayarak tabaný köylülüðe dayanan küçük burju- T r o ç k i ' n i n va bir örgüte dönüþtü. Bununla ö n d e r l i ð i n i yaptýðý Sol paralel olarak ÇKP Menþevik Muhalefet küçük burjuva ideolojisinin tipik yükseltti. Bu bir aygýtýna dönüþecekti. çaðrý, Çin'in Martinov'un "dört sýnýf bloðu" o k y a n u s Mao'nun ellerinde büyük kýyýsýndaki popülarite kazanacak ve sýnýf liman kentiþbirlikçiliðini teorileþtiren bu lerinde yoðunçizgi sayesinde "ulusal" ya da laþan iþçi sýnýfý sözde "ilerici" burjuvazi bir fetiþ k ö y l ü l ü ð ü n desteðini haline getirilecekti. arkasýna alarak iktidarý ele geçirebilir, demokratik görevlerle beraber sosyalist tedbirleri uygulamaya sokabilir, Rusya'daki iþçi devletiyle birleþebilir ve bu dünya devrimi için muazzam büyüklükte bir kaldýraç olabilirdi. Bu yüzden Troçki'nin dediði gibi SSCB,
26
KMT'ye deðil ÇKP'ye silah göndermeliydi. Stalin'in politikalarý ise düpedüz Menþevik'ti yani sýnýf iþbirlikçisi ve yenilgiciydi. Bu ihanetçi çizgiye karþý yürütülen mücadele, ÇKP'nin en nitelikli kadrolarýnca paylaþýldý. Rusya içinde de Doðu Halklarý Üniversitesi'nde öðrenim gören yüzlerce Çinli komünist Sol Muhalefet saflarýna katýldý. Troçki 1927'de Alma Ata'ya sürgüne gönderildiðinde Çinli komünistler Sol Muhalefet'in yeraltý örgütlenmesinde yer aldýlar. Baþlarýnda Chen Duxiu'nun da bulunduðu binlerce Çinli komünist Çin Sol Muhalefeti'ni örgütlese de Stalinistler ve KMT iþbirliði halinde Çin Sol Muhalefeti'ne karþý hem Rusya içinde hem de Çin'de saldýrýya geçtiler. Chen Duxiu'nun Çin'de Muhalefet saflarýna katýlmasýyla Stalin, Rusya içinde Çin Sol Muhalefeti'ne karþý sertleþti: 1929'da Moskova'daki Sun Yat-Sen üniversitesinde eðitim gören Çin Komünist Partisi üyesi 400 öðrencinin 200'ü Troçkist suçlamasýyla GPU tarafýndan tutuklandý ve bir daha asla Çin'e dönemedi. Çin içinde Sol Muhalefete karþý baský dalgasý ise farklý gruplarýn 1931'de birleþtiren kuruluþ konferansýný takiben geldi; önderliðinin büyük kýsmýnýn tutuklandýðý aðýr baský dalgasý altýnda örgüt yeraltýna çekildi. Mücadeleleri sýrasýnda Çin Sol Muhalefeti'nin çoðu tutuklandý, hapishanelerde açlýk grevleri düzenlendi ve kahramanca ölüme gittiler(3). ÇKP'nin kendisi de Stalin'in Komünist Enternasyonal'de onur üyeliðine getirdiði Çan Kay Þek, ardýndan da O'nun sol muadili Wang Çing Wei (namý deðer "sol" Komintang) tarafýndan neredeyse imha edildi(4). 1927'nin nisan ve aralýk aylarý arasýnda 38 bin komünist katledildi, 32 bini tutuklandý. Böylelikle ÇKP'nin kentlerdeki tüm varlýðý sonlandýrýldý. Komintang'ýn gerici niteliði artýk saklanamaz boyutlara varýnca, üstelik Sol Muhalefet'in tüm uyarý ve çaðrýlarýna karþýn katliam bu derece büyük olunca Stalin suçu parti önderliðine yükledi, onlarý partiden attý ve ÇKP'yi intiharvari bir ayaklanmaya zorladý. Bu, partinin geriye kalanlarýnýn da yok edilmesi anlamýna gelecekti. ÇKP kontrolünde giriþilen askeri saldýrýlar sýrasýnda birliklerden birinin baþýnda bulunan Mao bu kýyýmdan kurtuldu, çünkü belirleyici çatýþmalara girmekten kaçýndý ve birliðiyle beraber kýrlara çekildi. Sonuç gerçek anlamda bir kýyýmdý. ÇKP, adeta kurban edilmiþti. Kalan az sayýda insan ile Mao yeni bir süreç baþlatacaktý. ÇKP'nin tarihinde bir dönem kapanmýþ, yeni bir dönem açýlmýþtý. Mao'nun Halk Savaþý Mao, Çin Devrimi'nin yenilgisinin ideolojik politik temelleriyle hiç alakalý olmadý. Zaten devrim
MARKSÝST BAKIÞ sýrasýnda O da Menþevizm'den alýnma Stalinist saðcý çizginin yanýnda saf tutmuþtu. Çin Devrimi'nin trajedisinden Mao'nun çýkardýðý sonuçlar teorik ve tarihsel olmaktan çok anlýk pragmatizmin ürünleriydi. Güvenli kýrsal alana çekilerek mücadeleyi oralarda sürdürmek ve buna uygun þekilde köylü ordusu örgütlemek. Böylelikle gerçek bir proleter örgüt olan ÇKP, Mao'nun ellerinde büyük bir kýrýlma yaþayarak tabaný köylülüðe dayanan küçük burjuva bir örgüte dönüþtü. Bununla paralel olarak ÇKP Menþevik küçük burjuva ideolojisinin tipik bir aygýtýna dönüþecekti. Martinov'un "dört sýnýf bloðu" Mao'nun ellerinde büyük popülarite kazanacak ve sýnýf iþbirlikçiliðini teorileþtiren bu çizgi sayesinde "ulusal" ya da sözde "ilerici" burjuvazi bir fetiþ haline getirilecekti. O sýralar Çin'in birçok bölgesinin iþgal altýnda olmasý Çin'i bir savaþ alanýna dönüþtürüyordu. Asýl büyük savaþ 1931'de Mançurya'yý, daha sonra ise Çin'in giderek geniþleyen bölgelerini iþgal eden Japon militarizmine karþý verilecekti. Çin burjuvazisinin milliyetçi örgütlenmesi KMT'nin yaný sýra Mao'nun gerilla ordusu da Japonya'ya karþý savaþ halindeydi. Bu iki güç Japonya karþýsýnda çatýþmalar ve iþbirlikleriyle geçen iniþli çýkýþlý bir iliþkiye sahipti. Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Japon militarizminin Çin'deki kýyýmlarý vahþiliðin en uç noktalarýna týrmandýðýnda Mao'nun ordusu yüz binlerce kiþilik (en kalabalýk halinde 1.2 milyon) dev bir güce dönüþüyordu. Ýkinci Dünya Savaþý'nýn sonunda Japon iþgali sona ererken bu sefer ÇKP ile KMT arasýnda bir iç savaþ baþlayacaktý. ABD'nin desteðini arkasýna alan KMT, burjuva güçlerin çürümüþlüðünün ifadesini olarak son derece istikrarsýzdý. Kentlerdeki yönetim yolsuzluða batmýþtý, uzun savaþlarýn neden olduðu büyük yýkýmýn ardýndan ülkeyi yeniden toparlamaya yeteneði olmadýðýný her durumda gösteriyordu. KMT'nin savaþ güçleri de kýrsal alanda köylülere zulmediyor, Japon emperyalizmini hatýrlatýyordu. Bütün bu koþullar içerisinde ibre köylülerin savaþ azmini arkasýna almýþ
olan ÇKP'yi iþaret etmekteydi. Diðer taraftan Mao her zamanki gibi ilerici burjuvazi ile yani bu durumda KMT ile iþbirliðine hazýrdý. KMT liderliði kontrolü yitirdiðinin bir göstergesi olarak Mao'nun uzattýðý barýþ elini sürekli havada býraktý ve her seferinde saldýrýya geçti. Ama belirleyici savaþlarda SSCB'nin Mançurya'yý kuþatmasý ve KMT'yi izole etmesinin ardýndan KMT'nin gardý düþtü ve birlikleri tamamen daðýldý. Mao'nun kalan burjuva güçlerle çalýþmaya hazýr olduðunu belirtmesine karþýn KMT güçlerinin büyük çoðunluðu Tayvan ve Hong Kong'a kaçtýlar. Ordularý þehirlere giren Mao iþçilere hiçbir þey olmamýþ gibi çalýþmalarýna devam etmesini emretti. Gerçekten de Mao'nun ordusu karþýsýnda süreçte hiçbir rol oynamamýþ olan iþçi sýnýfý sadece sustu, oysa 1925-27 Çin Devrimi'nde þehirler ayaktaydý. Aradaki bu fark proleter devrimle Soðuk Savaþ koþullarýnda ulusal kurtuluþ savaþýnýn neticesinde küçük burjuva bir akýmýn iktidara gelmesi arasýndaki farktý. ÇKP artýk iktidar partisi olmuþtu. Yeni Çin ÇKP oluþturacaðý rejimin temel direkleri konusunda Stalin Rusya'sýný kopyaladý. Üretim araçlarýnýn kontrolü (fabrikalar, toprak vd) devletin elinde toplandý. Eski mülk sahipleri ise ÇKP bürokratik aygýtýnýn içine çekildi. Devlet de ÇKP demekti zaten. Ýþçi sýnýfý ve köylülerin yönetimde söz sahibi olabilmelerini mümkün kýlacak Sovyet tipi aygýtlar hayal bile edilemezdi. Emekçilere düþen susmak ve çalýþmaktý. Týpký Stalin gibi Mao'nun da hayali büyük ve güçlü bir ülke ve devlet inþa etmekti. Bu yüzden Çinli emekçiler týpký SSCB'deki sýnýf kardeþleri gibi sýnýrlarý zorlayan akýl almaz bir çalýþma temposuna ayak uydurmaya zorlandý. Sonuç felaketti. 1950li yýllarda on milyonlarca insan sefalet þartlarýndaki çýlgýn çalýþma temposuna dayanamayarak can verdi. Açlýk ve salgýn hastalýklar sonucunda kitlesel ölümler gerçekleþti. Bu þartlarda altýnda iþçi sýnýfý ve diðer emekçi katman-
27
ÇKP'nin tepe bürokrat larý Mao'nun sýnýrsýz iktidar yetkilerini sýnýrlandýrmayý ve kalkýnma hamlesinin felaket lerinden sonra ekonomide kýsmi gevþemeye gidilmesini istiyordu. Ýþte bu durumu ter sine çevirmek isteyen Mao, Ocak 1965'te kültür devrimini ilan etti. Açýkçasý kültür devri minin arkasýndaki esas motif ÇKP tepesindeki iktidar kav gasýydý, yapýlanlarýn devrimle hiç alakasý yoktu, kültür ise sadece çekici bir isimden ibaretti. Mao, ÇKP içerisindeki rakiplerini kapitalist yolcular olarak itham ederken partinin en tepe mevkilerine kadar sýzmýþ bu kapitalist etkinin partiden ve tüm toplumsal dokudan temizleneceðini iddia etmiþti. Böylelikle kültür devrimi baþlamýþ oldu... Gelgelelim kültür devriminden Mao'nun hiç de ummadýðý bir tehlike geliþecekti. Bu gerçek devrim tehlikesiydi. Sözde burjuvaziye karþý savaþta mobilize edilen gençlik ve iþçiler göstermelik propagan dadan etkilenerek sosyal eþit lik taleplerini benimsemeye baþladýlar ve bu uðurda mücadele etmeye istekli hale geldiler. Þangay 1927'lerden sonra bir kez daha grev hareketlerine tanýk oldu. Ýþçi lerin öz örgütlülükleri her yerde pýtrak gibi çoðalýyordu. Baðýmsýz sendikalarýn kurul masýndan, ücretlerin yükseltilmesine ve emekçilerin yaþantýsýyla ilgili her konuda talepler yükseliyordu. ÇKP'nin kontrolü kaybetme tehlikesi belirmiþti.
MARKSÝST BAKIÞ larýn mukavemeti kaçýnýlmazdý, çýkan seri iþçi ayaklanmalarý zar zor bastýrýlabiliyordu. Bu durumda ÇKP rejimi týpký SSCB'de olduðu gibi açýk bir polis devleti hüviyetine bürünmek zorundaydý. Mao'nun Çin'i adlý yapýtýnda T.Cliff durumu þu þekilde anlatýr: "Stalinist rejimin en temel
SSCB ile Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) arasýndaki iliþkiler 1960'larda hýzla bozulacak ve gerginlik sýcak çatýþmaya dek uzanacaktý. 1970'lerdeyse SSCB'ye karþý ÇinABD ittifaký kurulacaktý. Buna göre ÇKP'ye baðlý Maoist partiler en büyük düþman olarak sosyal faþist SSCB'yi ilan edecek ve bu da dünyanýn her yerinde þiddetli sol içi çatýþmalara neden olacaktý. Afganistan'da SSCB'ye karþý Ýslamcýlarýn baþýný çektiði ABD tarafýndan organize edilen mücahit direniþinin en önemli müttefiki de yine Çin olacaktý. ÇHC SSCB rekabeti Kamboçya'da da akýl almaz sonuçlar yarattý. Yönetimi ele geçiren ve yine mil-yonlarca insanýn kýrýmýný örgütleyen Pol Pot önderliðindeki Maoist Kýzýl Kmerlere'e karþý Vietnam birlikleri SSCB'nin yönlendirmesiyle Kamboçya'yý iþgal edecekti.
gerçekliði, toplumsal tüketimin hýzlý sermaye birikimi yararýna feda e d i l m e s i , s a n a y i n i n bürokratik yönetimi, iþçilerin temel haklarýnýn kýsýtlanmasý, topraðýn zorunlu kolektivizasyonu, toplumun ayrýcalýklar ve paryalar þeklinde bölünmesi ve totaliter polis devleti uygulamalarýdýr. Bütün bunlar Mao Çin'ini tanýmlar." Kültür Devrimi Mao'nun hararetli savunucusu olduðu bu kalkýnma hamlesi büyük kýyýmlara neden olduðunda ÇKP bürokrasisinin tepesinde büyük bir çekiþme baþladý. Mao'nun buna
28
verdiði cevapsa kültür devrimi olacaktý. ÇKP'nin tepe bürokratlarý Mao'nun sýnýrsýz iktidar yetkilerini sýnýrlandýrmayý ve kalkýnma hamlesinin felaketlerinden sonra ekonomide kýsmi gevþmeye gidilmesini istiyordu. Ýþte bu durumu tersine çevirmek isteyen Mao, Ocak 1965'te kültür devrimini ilan etti. Açýkçasý kültür devriminin arkasýndaki esas motif ÇKP tepesindeki iktidar kavgasýydý, yapýlanlarýn devrimle hiç alakasý yoktu, kültür ise sadece çekici bir isimden ibaretti. Mao, ÇKP içerisindeki rakiplerini kapitalist yolcular olarak itham ederken partinin en tepe mevkilerine kadar sýzmýþ bu kapitalist etkinin partiden ve tüm toplumsal dokudan temizleneceðini iddia etmiþti. Böylelikle kültür devrimi baþlamýþ oldu. Kültür devrimi politikalarý toplumda büyük bir gürültüyle yoðun bir propagandayla yürütülüyordu. Evler basýlýyor; her yerde burjuva ideolojisinin izleri aranýyor, "burjuva" kitaplar yakýlýyordu. Feodalizme karþý savaþ adý altýnda tapýnaklar ve tarihi eserler yok ediliyordu. Gelgelelim kültür devriminden Mao'nun hiç de ummadýðý bir tehlike geliþecekti. Bu gerçek devrim tehlikesiydi. Sözde burjuvaziye karþý savaþta mobilize edilen gençlik ve iþçiler göstermelik propagandadan etkilenerek sosyal eþitlik taleplerini benimsemeye baþladýlar ve bu uðurda mücadele etmeye istekli hale geldiler. Þangay 1927'lerden sonra bir kez daha grev hareketlerine tanýk oldu. Ýþçilerin öz örgütlülükleri her yerde pýtrak gibi çoðalýyordu. Baðýmsýz sendikalarýn kurulmasýndan, ücretlerin yükseltilmesine ve emekçilerin yaþantýsýyla ilgili her konuda talepler yükseliyordu. ÇKP'nin kontrolü kaybetme tehlikesi belirmiþti. Kültür Devriminin ilan edilmesinden bir yýl sonra Mao orduya olaylarý bastýrarak ülkenin kontrolünü ele geçirme emri verdi. Eylemlerin tam anlamýyla bastýrýlmasý 1969'a dek sürdü. Bu süreçte ekonomi büyük darbe almýþ, üretim gerilemiþti. Mao, kültür devrimiyle esas amacýna ulaþmýþtý yani rakiplerini tasfiye etmiþti, ama uygulamalar hiç öngörülmeyen sonuçlar doðurmuþ, rejim için çok tehlikeli bir süreç tetiklenmiþti. Mao zaten olaylar sýrasýnda tehlikeyi fark ettiði andan itibaren hedef alýnan ÇKP üst düzey bürokratlarýna karþý olan tutumunu yumuþatmýþtý. Sosyal çalkantýlar, geliþen muhalefet hareketi ve ekonomik çöküntü gerçek anlamda kültür devriminin iflasýný haber veriyordu. 1970'lerin baþýnda dünya ekonomisi büyük bir kriz içerisine gi-
MARKSÝST BAKIÞ rerken rejim artýk bambaþka bir yörüngeye girmek zorun- sendika ve diðer örgütlenmeleri kendi dýþ politikasýnýn daydý. birer aracýna dönüþtürmek derdindeydi. Bu iki güçte proletaryanýn kurtuluþu davasý ve onun ilkeleri ya da ezilenSSCB ile Ýliþkiler lere sempatinin kýrýntýsý dahi bulunmuyordu. Bu güçler SSCB ile Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) arasýndaki iliþkendi ülkelerinde iþçi sýnýfý acýmasýzca sömürüp kiler 1960'larda hýzla bozulacak ve gerginlik sýcak çatýþbaskýlarken kadýnlardan farklý dinsel kimliklere ve ezilen maya dek uzanacaktý. 1970'lerdeyse SSCB'ye karþý Çin halklara kadar tüm zayýflara karþý da acýmasýzlardý. Bu ABD ittifaký kurulacaktý. Buna göre ÇKP'ye baðlý Maoist yüzden de devrimci hareketpartiler en büyük düþman lerin bulaþýcý niteliðini göz olarak sosyal faþist SSCB'yi önünde bulundurarak diðer ilan edecek ve bu da ülkelerde geliþen devrimci dünyanýn her yerinde þidayaklanmalardan hep ürkündetli sol içi çatýþmalara tüye kapýlmýþlardýr. neden olacaktý. SSCB'nin bu konudaki sicili Afganistan'da SSCB'ye sahip olduðu gücün büyükkarþý Ýslamcýlarýn baþýný lüðü ile doðru orantýlý çektiði ABD tarafýndan biçimde ÇHC'ye göre çok organize edilen mücahit daha kabarýk ama Mao'nun direniþinin en önemli mütte1966'da Endonezya fiki de yine Çin olacaktý. Komünist Partisi'ni ulusal ÇHC - SSCB rekabeti burjuvaziye katýlmaya ve Kamboçya'da da akýl almaz general Sukarno'yu desteksonuçlar yarattý. Yönetimi lemeye çaðýrmasý tipik saðcý ele geçiren ve yine milyonMenþevik eðilimin devrimden larca insanýn kýrýmýný örgütleyen Pin pon diplomasisi denen ÇHC-ABD korkuyla birleþtiðini gösteriyor. Pol Pot önderliðindeki Maoist müzakerelerinde iki ülke arasýndaki Kýzýl Kmerlere'e karþý Vietnam gerginlik sona erdi, ekonomik iþbir- Mao'dan Deng Þioping'e Serbest Piyasa Açýlýmý birlikleri SSCB'nin yönliðinin yaný sýra SSCB karþýsýnda lendirmesiyle Kamboçya'yý ÇKP çizgisi Kültür Devriminin paralel hareket etme tavrý benimsen- terk edilmesinden sonra köklü iþgal edecekti. di. 1973'te Allende devrildiðinde bir deðiþim geçirdi. ÇKP dünyaSSCB ile ÇHC arasýnda da ekonomik krizinin derinAllende elçisini ülkesinden kovan ilk savaþlara, kýrýmlara ve katliamlara dönüþen bu yüz devlet ÇHC olmuþtu. Pakistan'da, leþtiði bir ortamda kendi kontrolünde serbest piyasaya intibak kýzartýcý suçlar bugün dahi Sudan'da, Sri Lanka'da solcularý komünizmi karalamak için katleden ABD destekli cuntalar ÇHC politikasýna geçiyordu. Ýktisadi yeni yönelim dýþ politikada etkdünya burjuvazisi adýna eþsiz tarafýndan desteklendi. Franko isini çok hýzlý bir þekilde gösterörnekler durumunda. Peki, bu öldüðünde cenazesine ÇKP en üst di. 1971'de Vietnam kasabý gerilimin arkasýnda ne vardý? Nixon Çin'e davet edildi. Pin düzeyde katýldý ki bu onuru sadece Stalinizmin mayasýnda milpon diplomasisi denen ÇHCPinochet ve Bolivya askeri dikliyetçilik vardýr. Daha Maoistler ABD müzakerelerinde iki ülke Çin'de yönetimi ele geçirmeden tatörü paylaþtý. arasýndaki gerginlik sona erdi, önce Stalin ve Mao'nun arasý gerginekonomik iþbirliðinin yaný sýra SSCB karþýsýnda paralel di. Stalin hep Mao'nun iktidarý ele geçirmesinden þüphe hareket etme tavrý benimsendi. 1973'te Allende etmiþ ve O'nu Çan Kay Þek ile iþbirliðine yönlendirmiþti. Sonuçta Mao Çin'de iktidara geldiðinde milliyetçi devrildiðinde Allende elçisini ülkesinden kovan ilk devlet refleksleriyle büyük ve güçlü Çin'i yaratmaya koyuldu. ÇHC olmuþtu. Pakistan'da, Sudan'da, Sri Lanka'da solcuBüyük ve güçlü Çin ise tarihsel olarak büyük ve güçlü larý katleden ABD destekli cuntalar ÇHC tarafýndan Rusya'nýn Asya'daki en büyük rakibidir. Meselenin özü desteklendi. Franko öldüðünde cenazesine ÇKP en üst de buydu zaten. Mao, ABD ile stratejik anlaþmalara imza düzeyde katýldý ki bu onuru sadece Pinochet ve Bolivya atýp SSCB karþýtý bir pakt oluþturduðunda yani yakýn düþ- askeri diktatörü paylaþtý. mana karþý uzak düþmanla iþbirliðine gittiðinde yaptýðý Diðer taraftan ülke içinde kýrsal kesimdeki özel iþletþey Asya'daki hakimiyet mücadelesiydi. melerin önü açýldý. Kültür Devrimi sýrasýnda ayaðý kaySSCB ve ÇHC dünya iþçi hareketinin kontrolü konusun- dýrýlmýþ parti yöneticilerinin itibarý geri verildi ve birçoðu da da büyük bir rekabete giriþecekti. Aslýnda iki güç de kilit noktalara getirildi. Bunlardan biri de Deng iþçi hareketini, komünist partileri ve onlarýn kontrol ettiði Þioping'di. Daha sonralarý Deng Þiopingle özdeþleþecek
29
MARKSÝST BAKIÞ Mao 1976'da öldüðünde veliahdý Deng, Çin'in ucuz emek cenneti, bir ultra sömürü kýtasý, dünyanýn üretim merkezi haline dönüþmesi sürecine liderlik etti. Bu süreçte ÇKP bürokrasisi serbest piyasaya gitgide daha çok adapte olarak ayný zamanda fabrikatörlere dönüþtüler. Fabrikatör ve iþadamlarý da ÇKP'ye üye olarak tepe noktalarýna çýktýlar. Çin iþçi sýnýfýnýn aþýrý sömürüsünden dünyadaki kapitalistler de olabildiðince yararlandýlar ve halen bu süreç devam ediyor. olan ekonomi politikalarýnýn genel çerçevesi aslýnda bu dönemde çizildi. Bir anlamda Çin'de halen sürmekte olan serbest piyasacý bu çizgi Mao'nun önderliðinde devlet politikasý olarak oturtuldu. Deng Þioping'i özel kýlansa bu baþlangýcý yani serbest piyasa açýlýmlarýný en ileri noktalara kadar taþýmasýydý. 1970'ler boyunca ÇKP yüksek bürokrasisi yine karýþýklýklarla dolu idi. Tasfiyeler bitmek bilmedi. Bu sefer kültür devriminin þahinleri ya da o dönemde mevkilere yükseltilenler harcanýyordu. Lin Biao gibi en baþtan beri Mao'nun yanýnda görev almýþ ordunun lideri bir isim de ayný suçlamalarla tasfiye edildi: Ajan, kapitalist yolcu, vatan haini, burjuva iþbirlikçisi… Dönemin yýldýzý daha sonralarý serbest piyasa açýlýmlarýnýn baþ yürütücüsü olacak Deng Þioping idi. Deng ÇKP kadrolarýnýn çoðunluðunun imha edildiði 1925-27 devrim sürecinden kurtulan az sayýdaki kiþiden birisiydi. Daha sonraysa hep Mao ile beraberdi. Kültür Devrimi'nde aþaðýlanmýþ, hakarete uðramýþ ve tasfiye edilmiþti. Þimdiyse onun önünde engel olan yüksek bürokratlar ayný akýbete uðruyordu. Mao bunlarýn en güçlülerine dörtlü çete adýný takmýþtý. Mao 1976'da öldüðünde veliahdý Deng, Çin'in ucuz emek cenneti, bir ultra sömürü kýtasý, dünyanýn üretim merkezi haline dönüþmesi sürecine liderlik etti. Bu süreçte ÇKP bürokrasisi serbest piyasaya gitgide daha çok adapte olarak ayný zamanda fabrikatörlere dönüþtüler. Fabrikatör ve iþ adamlarý da ÇKP'ye üye olarak tepe noktalarýna çýktýlar. Çin iþçi sýnýfýnýn aþýrý sömürüsünden dünyadaki kapitalistler de olabildiðince yararlandýlar ve halen bu süreç devam ediyor. Çin iþçi sýnýfý ise uyanýþýný sürdürüyor. Mücadeleler sonucu kazanýmlar elde ediyor. Ücretler yükselirken bu tüm dünyada fiyatlarýn artmasý demek. Diðer taraftan Çinli iþçiler uyuyan bir dev gibi. Marksist bir geleneðin Çin'de kök salmasý sonucunda geliþebilecek sosyalist iþçi hareketi sadece Çin'i deðil, tüm dünyayý sallayacaktýr. Veli U. Arslan
(1)"China's 100 Richest 2002," Forbes.com, October 24, 2002, www.forbes.com/2002/10/24/chinaland.html. (Aslýnda bu durum þaþýrtýcý da olmamalý. 1956'da Mao'nun üst düzey iþadamlarý grubuna yaptýðý konuþma, ÇKP'nin yöneliminin kökenlerini ortaya koyar: "Biz bütün kapitalist sanayici ve iþadamlarýný bir sýnýf olarak ortadan kaldýrýp içimize bireyler olarak alarak yeniden biçimlendirdik… Burjuvazi bizim için iþe yaramaz diyemeyiz; yararlý, çok yararlý. Ýþçiler bunu anlamýyorlar, çünkü geçmiþte fabrikalarda kapitalistlerle çatýþma içindelerdi." (Aktaran Nigel Harris, The Mandate of Heaven, p.43.) (2)IHS Global Insight'ýn raporuna göre, ABD, 2010 yýlýnda imalat sanayinde dünya liderliðini Çin'e kaptýrdý. Raporda, Çin'in geçen yýl küresel imalat sanayi üretiminin yüzde 19,8'ini, ABD'nin ise yüzde 19,4'ünü gerçekleþtirdiðini ifade edilirken, Çin'in imalat sanayi üretiminin deðerinin 1,99 milyar dolar, ABD'nin ise 1,92 milyar dolar olduðunu belirtildi. Raporda ayrýca, 11,5 milyon çalýþanla ABD'deki imalat sektörünün 100 milyon çalýþan bulunan Çin'deki imalat sektörüyle hemen hemen ayný deðerde iþi yaptýðýna ve ABD'de verimliliðin Çin'e göre çok daha yüksek olduðuna dikkati çekildi. (3)Damien Durand, The Birth of the Chinese Left Opposition, Revolutionary History, Vol.2 No.4, Spring 1990. (4)Stalin, ÇKP'yi iþbirliði içinde çalýþmaya yönlendirdiði Çan Kay Þek önderliðindeki Komintang'ýn 1927'de Þangay'da iktidardaki büyük oranda silahsýz iþçileri katlederek devrimi bertaraf etmesinden sonra bu sefer yüzünü baþka bir burjuva güce, Wuhan'da Wang Çing-wei önderliðinde "sol" Komintang diye adlandýrýlan güce döner: "Çan Kay Þek'in darbesi, artýk güneyde iki kampýn, iki hükümetin, iki ordunun, iki merkezin söz konusu olacaðý anlamýna gelir: Wuhan'daki devrimci merkez ve Nanking'deki karþý-devrimci merkez.", "Bunun anlamý þudur; militarizme ve emperyalizme karþý kararlý bir mücadeleye önderlik eden Wuhan'daki devrimci Komintang gerçekte proletarya ve köylülüðün devrimci demokratik diktatörlüðünün bir organý haline dönüþtürülecektir…", "Dahasý buradan þu sonuç da çýkar ki Komintang içerisinde solcularýn ve komünistlerin sýký iþbirliði politikasý þu aþamada özel bir güç ve özel bir önem kazanmaktadýr… böylesi bir iþbirliði olmaksýzýn devrimin zaferi mümkün deðildir."(Stalin, Çin Devriminin Sorunlarý, s. 125-127) Yazýlanlarýn daha neredeyse mürekkebi kurumadan Wuhan'daki "sol" Komintang, devrimci Çin iþçi ve köylüleri ile komünistler e karþý büyük bir katliamý örgütleyerek ikinci karþý-devrimin mimarý oldu.
30
MARKSÝST BAKIÞ
ÇATI PARTÝSÝ: Kiminle, Hangi Programda Birlik? BDP, ittifak yaptýðý güçlerle her seçim sürecinde oluþturduðu bloklarýn uzun vadeli birliktelikler olacaðýný söyler, yýllardýr da bu birliklerden oluþacak çatý partisi tartýþmalarý gündemimizi iþgal ederdi. Sanýrýz bu sefer çatý partisi konusunda en ileri noktaya ulaþýldý. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'ndan meclise seçilen Hatip Dicle'nin vekilliðinin düþürülmesi ve KCK davasý kapsamýnda tutuklu bulunan 5 vekilin de serbest býrakýlmamasý üzerine BDP'nin meclis boykotu nedeniyle süreç biraz ertelense de çatý partisinin kuruluþu yakýn gibi. 2011 seçimleri sýrasýnda ayný blokta yer alan BDP, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, DSÝP, Emek Partisi, EDP, Ýþçi Cephesi, Ýþçilerin Sosyalist Partisi, Köz, Sosyalist Birlik Hareketi, Sosyalist Dayanýþma Platformu, SDP, Sosyalist Gelecek Parti Hareketi, TÖP ve Türkiye Gerçeði gruplarýndan birçoðu çatý partisinin de bileþenleri olacak gibi görünüyor. Kürt ulusal hareketi, solun büyük oranda zayýfladýðý bir dönemde sahip olduðu gücün etkisiyle uzunca bir süredir birçok unsuru periferisine çekiyordu. Bu yapýlar sadece Kürt ulusal hareketiyle geçmiþten gelen bir yakýnlýk içinde olanlarla da sýnýrlý deðil. Geçmiþten kavgalý olunan siyasi unsurlar da BDP ile itti-
fak yapmaktan geri durmuyor. Tabi ki geçmiþe göre neyin deðiþtiðine dair en ufak bir açýklama da yapýlmýþ d e ð i l . Y ü k s e k siyasette kendine yer arayan ancak böyle bir nesnelliðe sahip olmayan birçok grup kendisine küçük güçlerine raðmen meclisin kapýsýný açacak, 36 milletvekili çýkarabilen bir siyasal gücün peþi sýra ilke, program takmadan gitmeye hazýrlar. Emek Partisi Genel Baþkaný Levent
31
2011 seçimlerinde hem sol gruplar hem de daha saðdaki Kürt ulusalcýsý güçler üzerinde hegemonya kurmayý baþaran Kürt ulusal hareketi, bu unsurlarla oluþturduðu ittifakýn program ve taleplerini de büyük oranda kendisi belirledi. BDP'nin yol haritasýný temel olarak "demokratik özerklik" talebi çiziyor; dolayýsýyla yapacaðý ittifaklarý, kuracaðý ortak partileri de.
MARKSÝST BAKIÞ Tüzel'in "Kürt hareketinin direnci, kazanýmlarý ve mücadelesi herkesi etkiliyor." demesi boþuna deðil. Daha düne kadar 19 Mayýslarý kutlayacak kadar ulusalcýlýða savrulmuþ olan EMEP'in baþkaný bugün o ulusalcýlýðýn temel düþmanlarýndan birisi olan Kürt hareketine övgüler düzüyor. Baþtan aþaðý bir çeliþki gibi görünse de, tutarsýzlýk çok açýk olsa da EMEP bu ittifak olmadan milletvekilliðini ancak rüyasýnda göreceði için tutarsýzlýðý kendine dert etmiyor. 2011 seçimlerinde hem sol gruplar hem de daha saðdaki Kürt ulusalcýsý güçler üzerinde hegemonya kurmayý baþaran Kürt ulusal hareketi, bu unsurlarla oluþturduðu ittifakýn program ve taleplerini de büyük oranda kendisi belirledi. BDP'nin yol haritasýný temel olarak "demokratik özerklik" talebi çiziyor; dolayýsýyla yapacaðý ittifaklarý, kuracaðý ortak partileri de. Biraz yakýn geçmiþe dönecek olursak 2009'daki çatý partisi tartýþmalarýnda Öcalan, "Çatý Partisi perspektifinde sosyalist birlik daraltýcý olur. Demokratik birlik esas alýnmalý, bu temelde geniþ tutulmalý. Sosyalist birlik, Çatý Partisi'nin ruhuna terstir. Çatý partisi geniþ olmalý, içerisinde tüm kesimler kendini temsil edebilmeli. Demokratik ilkeler etrafýnda bir araya gelinmeli. Bu demokratik birlikte; Türkiye solu, liberaller, demokrasiye inanan dindarlar, Ýslami kesim bu çatý partisi içerisinde yer alabilmeli." diyerek hangi güçleri biraraya getirmek istediðini ortaya koymuþtu. Sayýlan unsurlarýn çoðu böyle bir birliðe dünden razý. Çatý partisi içerisinde yer alacak sol unsurlarýn kendilerini büyük sermayeyle, liberallerle, Ýslamcýlarla kurulacak yakýn iliþkiler için þimdiden hazýrlamasý iyi olacaktýr. Hangi Program Temelinde Birlik Çatý partisi, solun içine düþtüðü darboðaz ile Kürt ulusal hareketinin AKP karþýsýnda neredeyse tek muhalefete dönüþtüðü, kitlesel gücüyle kasýp kavurduðu zamanýn kesiþmesine denk geldiðinden ilgilisi çok oluyor. Kimi artýk umudu kalmamýþ bir þekilde kapaðý bir yerlere atma telaþýnda, kimi yüksek siyasete gözünü dikmiþ; dolayýsýyla çoðunluk açýsýndan hangi temelde birlik sorusu ne yazýk ki ana soru olmaktan çýkmýþ. Ancak devrimciler birlikleri deðerlendirirken hangi program temelinde biraraya gelindiðine bakarak analiz yapýp rotalarýný çizerler. Çatý partisinin programýnýn nasýl bir þekil alacaðý konusunda düþünürken Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun kapsamlý seçim bildirgesi yeterince yardýmcý oluyor. Öncelikle daha önce de belirttiðimiz gibi bu bildirgede olduðu gibi çatý partisinin programýnýn merkezinde de "demokratik özerklik" talebi yer alýyor: "Bloðumuz… tekçi sistem ve politikalara karþý demokratik ulus çözümü ve yaklaþýmýyla hareket etmektedir." Bloðun önüne koyduðu hedef, bütün bildirge boyunca da görülebileceði üzere, büyük oranda AB tipi bir demokrasi yaratmaktan ötesi deðildir: "Türkiye'de
toplumsal barýþýn tesis edilmesi, ekonomide istikrarýn saðlanmasý, kadýn özgürlüðünün ve öncülüðünün bütün süreçlerin önüne konulmasý, ekolojinin sürdürülebilirliðinin saðlanmasý, toplumsal farklýlýklarýn korunduðu ve tüm kesimlerin hak ve özgürlüklerini teminat altýna alan yeni bir anayasanýn yapýlmasý, komþu halklar baþta olmak üzere tüm halklarýn kardeþliði ve barýþý temelinde bir iliþkilenmenin gerçekleþtirilmesi, cumhuriyetin kuruluþuna eþ deðer olan Kürt sorunun çözülmesi ve Türkiye genelinde halkýn yönetime katýlmasý için bloðumuzun demokratik ulus ve D e m o k r a t i k Cumhuriyet yaklaþýmý iddiamýzý ortaya koymakta ve bunu yapabilecek güçtedir." Ayný bildirgede, "AB ile tam üyelik iliþkileri… sürdürülecektir." ifadesiyle AB konusunda Kürt ulusal hareketinin gösterdiði hayýrhah tutum kendisini belli etmektedir ve bu sözlere her fýrsatta AB'ye karþý olduðunu ifade eden birçok sol grup imza atmaktadýr. Ýttifakýn temel düsturu eþitlikçi, demokratik, özgürlükçü ve barýþtan yana olmak þeklinde yansýtýlsa da eþitlikçilik gerçek niteliðini bulamamakta; bildirgede ne sýnýf vurgusuna yer verilmekte ne de sosyalizm bir kez bile anýlmaktadýr. Kaldý ki bu vahþi sistemin ortadan kalkmasýna insanlýðýn duyduðu ihtiyacýn esamesi bile okunmamaktadýr. 8000 kelimelik bildirgede kapitalizm 11 kere zikredilirken, emperyalizm sözcüðüne 2 kere yer verilmekte; o da bu sistemlerin yok olmasý gerektiði yönünde deðil, içinde yaþanýlan düzeni ve onun özelliklerini tanýmlama amaçlýdýr. Metnin her yerinden kapita-
32
Çatý partisi, solun içine düþtüðü darboðaz ile Kürt ulusal hareketinin AKP karþýsýnda neredeyse tek muhalefete dönüþtüðü, kitlesel gücüyle kasýp kavurduðu zamanýn kesiþmesine denk geldiðinden ilgilisi çok oluyor. Kimi artýk umudu kalmamýþ bir þekilde kapaðý bir yerlere atma telaþýnda, kimi yüksek siyasete gözünü dik miþ; dolayýsýyla çoðunluk açýsýndan hangi temelde birlik sorusu ne yazýk ki ana soru olmaktan çýk mýþ. Ancak devrimciler birlikleri deðerlendirirken hangi program temelinde biraraya gelindiðine bakarak analiz yapýp rotalarýný çizerler.
MARKSÝST BAKIÞ list sistemin hedef alýnmadýðý açýktýr. Örneðin seçim bildirgesinde katýlýmcý ekonomi anlayýþý þöyle ifade ediliyor: "Her þeyi, kar amaçlý piyasanýn insafýna býrakan anlayýþa karþý, ekonominin hukuki ve ahlaki bir temele kavuþturulmasý, Eðitim, saðlýk, sosyal güvenlik ve barýnma gibi temel toplumsal hizmetlere, ulaþým, enerji gibi alt yapý alanlarýna öncelik verilerek daha fazla kaynak aktarýlmasý, Bölgeler arasý eþitsizliðin giderilmesi, Ekolojik dengenin korunmasý ve ekolojik yaklaþýmý esas alan uygulamalarýn geliþtirilmesi, Kadýnlarýn ekonomik ve sosyal statülerinin geliþtirilmesi, Sivil toplum yapýlarýnýn ekonomide yönetim ve denetim rollerinin geliþtirmesi."
BDP'nin ve oluþturacaðý çatý partisinin parlamentoda AKP'nin karþýsýnda tek gerçek muhalefet olacaðýný, bu muhalefet aracýlýðýyla demokrasi ve özgürlükler alanýný geniþleteceðini belirtmek gerek. Dolayýsýyla bu doðrultuda yollarýnýn açýk olmasýný dileriz. Ancak sýklýkla vurguladýðýmýz gibi BDP'nin programý bir demokrasi programý ve bu program sosyalist devrim perspektifiyle mücadele yürütenlerin içine sýkýþabileceði bir program ola maz.
A s l ý n a bakýlýrsa seçim bildirgesi olarak baþta sayd ý ð ý m ý z gruplarýn o r t a k deklarasyonunda Kürt u l u s a l hareketinde ciddi bir süredir hâkim o l a n Marksizm'in reddi ya da onun aþýlmasý(!) söyleminin izleri de açýkça görülüyor. Marks'a alternatif bir dünya algýlayýþý þu cümlelerde doðrudan göze çarpýyor: "Ýnsanlýk tarihi bir anlamda; köleliðe, baskýya, sömürüye karþý ezilenlerin ve kadýnlarýn yürüt-
33
tüðü özgürlük mücadelesi tarihidir.", "tüm eþitsizliklerin kaynaðýnýn kadýn-erkek arasýndaki eþitsizlik olduðunu kabul ederek…" Marksizm'in toplumsal deðiþimin merkezine yerleþtirdiði iþçi sýnýfýna ise metinde ancak yoksulluðu, kötü çalýþma ve yaþam koþullarý ile hak kayýplarý dolayýsýyla yer veriliyor. Ýsmi 8 kere zikredilen iþçiler adýna talep edilenler sosyal demokrat bir söylemin ötesine de pek geçmiyor. Seçim bildirgesinin çarpýcý ve soru iþaretleri yaratan noktalarý þimdiye kadar saydýklarýmýzla da sýnýrlý deðil. Metin boyunca ezilenlere yapýlan onca vurguya raðmen ne yazýk ki Alevilerin adý dahi geçmiyor. Yýllarca katliamlara maruz kalmýþ, 12 Eylül öncesindeki sonrasýnda da bu geleneðin Sivas ve Gazi ile devam ettiði, bugün bile Tayyip Erdoðan tarafýndan seçim süreci boyunca aþaðýlamak, hedef göstermek için sürekli kullanýlan Alevi kimliðine ezilenler içinde yer verilmemesi ve sadece ibadet özgürlüðü altýnda cemevlerinin ibadethane olmasýndan bahsedilmesi oldukça düþündürücü. Bildirgedeki bir diðer soru iþareti yaratan nokta ise AKP'ye yönelik netleþmemiþ olduðunu düþündüren tutumdur: "AKP'nin belki de en fazla istismar ettiði, en fazla tükettiði alan demokratikleþmedir. Toplumda güçlü bir demokratikleþme isteði ve özgürlükler lehine bir beklenti oluþtuðu ortadadýr. Bu beklentinin de büyük mücadeleler ve ödenen bedeller neticesinde ortaya çýktýðý da biliniyor. Ancak AKP hükümeti, bu olumlu havayý tam bir demokratikleþme için deðerlendirmek yerine, partisel ve grupsal çýkarlarýný elde etmek, ideolojik ve kadrosal yayýlmayý saðlamak için kullandý. Bu þekilde ucuz bir yaklaþým göstererek, demokratikleþme isteðini heba etmekte ve toplumda umut kýrýlmasýna yol açmaktadýr. Demokrasinin 4 yýlda bir yapýlan seçimlerden ibaret olmadýðýný, halkýn ve tüm bireylerin, yaþamýn her saniyesinde kendisi ve baþkalarý ile ilgili olarak söz söyleme, yönetime doðrudan katýlma, hesap sorma, denetleme ve tüm deðerleri ile birlikte barýþ içinde yaþamak olduðunu AKP'ye göstermek durumundayýz." Bildirge bu yönüyle sol liberallerin son birkaç yýldýr AKP'den bekledikleri demokratikleþme hayalciliðini taþýmaktadýr. AKP'den demokratikleþme bekleniyor, ancak AKP yanlýþ yola sapýyor! Bunun ne kadar hayalci bir yaklaþým olduðu AKP'nin toplumun bütün muhalif kesimlerine, en baþta da Kürt halkýna yönelik saldýrgan tutumuyla ispatlanmaktadýr. Fakat dönem dönem Kürt siyasal hareketi, AKP ile özellikle açýlým
MARKSÝST BAKIÞ sürecinde ciddi dirsek temasýna giriþmiþti. Önümüzdeki partisinin inþasýnýn demokratik bir þekilde nasýl gerçeksüreçte de bu yakýnlaþmanýn AKP saldýrgan politikalarý leþtirileceði. Birliklerin, cephelerin ya da ittifaklarýn geri plana atýp, açýlýma yüzünü döndüðünde gerçek- demokratik olabilmesinin yolu büyük oranda eþitler, leþmesi çokta þaþýrtýcý olmayacaktýr. Deðindiðimiz gibi denkler arasýnda oluþturulmuþ olmalarýndan geçer. Diðer Kürt hareketini böyle bir ittifaka giriþirse suçlamak yan- türlü bir ittifak da küçük olan büyük olana tabi olur; ona lýþ, çünkü o sýnýf doðasýna uygun olarak hareket ediyor. angaje olur. BDP ile ittifak içindeki sosyalist gruplarýn Peki, bu durumda kendilerine sosyalist diyenlerin bu itti- durumu da benzer; bu gruplarýn þaþýrtýcý olmayan þekilde fakýn neresine düþüyoruz diye sormalarý gerekmez mi? renkleri seçim bildirgesine iyice açýlarak yansýmýþ, aslýnBilindiði gibi AKP önümüzdeki dönemde anayasa da pek de esameleri okunmamýþ. Bu konuda pek sýkýnkonusunda çalýþmalarýný hýzlandýracak ve BDP de meclis týlarý var gibi de görünmüyorlar. Kürt ulusal hareketi halk boykotunu bitirip parlamento sýralarýndaki yerini alarak desteðini arkasýna alarak ilerlediði ve güçlendiði oranda anayasa çalýþmalarýnýn parçasý olacaktýr. Anayasa hem saðýnda hem solunda hegemonyasýný daha da konusunda ittifakýn talepleri çerçevesinde bir deðiþim güçlendirecek, daha nicelerini de periferisine çekecektir. öngörülüyor; çarpýcý olan bu deðil Gelelim BDP'nin ittifaklarýný biraz Biz sosyalist devrimciler elbet. Bu uzun zamandýr dilsosyalist soslu olmalarý þartýyla Kürt ulusal hareketiyle lendiriliyordu; aslýnda yine uzun üçüncü cephe olarak lanse edilmedayanýþmak adýna kendimizi zamandýr bilinen ama ittifaktaki si çabalarýna. Bu eðilimin sahipleri ulusal devrimci bir hareketin sol gruplar adýna düþündürücü bir birkaç sosyalist vurgu ile görünsýnýrlarýna hapsedemeyiz; bu nokta var ki o da çeþitli unsurlarla tüyü kurtarma derdine düþseler de þekilde verilen destek de (liberal sermaye gibi) bu konuda Kürt ulusal hareketinin çizgisi belkuyruðuna takýlmaktan baþka lidir, onlar ne yakýþtýrýrsa birlikte çalýþma vurgusu: yakýþtýrsýn öyle de kalacaktýr. bir þeye tekabül etmez. Kürt "Herhangi bir ideolojiyi dayatmayan, ulusu ve vatandaþlýðý etnik ulusal hareketine sosyalistlerin Sonuçta BDP bir ulusal hareketin temelde tanýmlamayan, devletin verebileceði asýl destek Batý'da siyasi temsilcisidir ve daha önce de yetkilerini sýnýrlayan, bireysel- iþçi sýnýfý ve kitleler içinde ege- belirttiðimiz gibi kýzýl renkler kollektif haklara dayalý, emekten men fikirlerin etkisini kýrýp sýnýf atfetmeye gerek olmadan baský, inkâr ve imha politikalarý karþýsýnyana, cinsiyet özgürlükçü, doðaya bilincini geliþtirerek buradan saygýyý insana saygýyla bir tutan, doðru bir dost eli uzatýlmasýný da yanýnda yer alacaðýmýz bir unsurdur, ezilen Kürt halkýnýn Türkiye'nin bütün farklý kültürlerisaðlamak olacaktýr. Bunun da ulusal hareketinin bir parçasýdýr. ni, inançlarýný, deðerlerini koruyan yolu kendi yolunda yürüyüp Dolayýsýyla egemen sýnýfýn yeni bir anayasayý hep birlikte emekçileri ve gençliði örgütsaldýrýlarý karþýsýnda elimizden yapacaðýz." lerken enternasyonalist bir bilin- gelen destek ve dayanýþmayý sunNasýl Bir Ýttifak? Kürt ci onlara kazandýrmak olacaktýr. mak için bu hareketin sosyalist Halkýyla Nasýl Bir Diðer türlüsü Kürt ulusal hareke- olmasý gerekli deðildir. Biz sosyaDayanýþma? tinin demokratik programýnýn list devrimciler Kürt ulusal BDP'nin ve oluþturacaðý çatý parhareketiyle dayanýþmak adýna sýnýrlarýna kendini hapsedip tisinin parlamentoda AKP'nin kendimizi ulusal devrimci bir karþýsýnda tek gerçek muhalefet devrimci Marksist görevleri yok hareketin sýnýrlarýna hapsedemeolacaðýný, bu muhalefet aracýlýðýy- sayarak hem Kürt halkýna hem yiz; bu þekilde verilen destek de la demokrasi ve özgürlükler de Türk emekçilerin mücadele- kuyruðuna takýlmaktan baþka bir alanýný geniþleteceðini belirtmek sine sýrtýný dönmekten baþkasý- þeye tekabül etmez. Kürt ulusal gerek. Dolayýsýyla bu doðrultuda na tekabül etmez. hareketine sosyalistlerin verebileyollarýnýn açýk olmasýný dileriz. ceði asýl destek Batý'da iþçi sýnýfý ve Ancak sýklýkla vurguladýðýmýz gibi BDP'nin programý bir kitleler içinde egemen fikirlerin etkisini kýrýp sýnýf bidemokrasi programý ve bu program sosyalist devrim lincini geliþtirerek buradan doðru bir dost eli uzatýlmasýný perspektifiyle mücadele yürütenlerin içine sýkýþabileceði saðlamak olacaktýr. Bunun da yolu kendi yolunda bir program olamaz. Þu an BDP ile bu program yürüyüp emekçileri ve gençliði örgütlerken enternasyonçerçevesinde ittifak halinde olan EMEP gibi güçlerin bir alist bir bilinci onlara kazandýrmak olacaktýr. Diðer türkýsmý da zaten demokratik devrim çizgisiyle sýnýrlýdýr ki, lüsü Kürt ulusal hareketinin demokratik programýnýn dolayýsýyla demokrasi programý onlarý boðmaz. Daha da sýnýrlarýna kendini hapsedip devrimci Marksist görevleri açýk ifade etmek gerekirse bu ittifak içerisinde yer alan- yok sayarak hem Kürt halkýna hem de Türk emekçilerin larýn büyük çoðunluðu yýllardýr sosyalist devrim sloganý- mücadelesine sýrtýný dönmekten baþkasýna tekabül etmez. na programlarýnda deðil, rüyalarýnda yer veriyorlardý. Tartýþýlmasý gereken temel meselelerden birisi de çatý
34
MARKSÝST BAKIÞ
75. YILINDA ÝSPANYOL DEVRÝMÝ Kapitalizm doðal sonuçlarýný emperyalist savaþlarla, kanlý diktatörlüklerle, etnik ve dini boðazlaþmalarla, krizler, yoðun açlýk, sefalet ve iþçilerin yaþamýnýn her geçen gün kötürümleþmesiyle gösteriyor. Bundan 75 yýl önce Ýspanya'daki devrim hareketi tarihin akýþýný tümden deðiþtirmeye adaydý, belki de kapitalizmin bu karanlýk tarihinin hiç yaþanmamasýna ve farklý bir kapýnýn aralanmasýna sebep olacaktý. Tam da bu yüzden Ýspanya'nýn düþmanlarý çoktu; Ýspanyol proletaryasý içeriden, dýþarýdan, her yandan saldýrýya maruz kaldý. Hitler, Mussollini, ABD, Ýngiltere ve Stalin, hepsi, kendilerine uygun düþen rolü oynayarak Franko'nun zaferine, Ýspanyol iþçi ve köylülerinin ezilmesine çalýþtýlar. Böylece Ýspanya kahramanlýðýn ve umutlarýn olduðu kadar ihanetin ve trajedinin de ülkesi oldu. Ýhanet edenler bir yana, iþçilere ve köylülere öncülük adýna önüne düþenlerin zaaflarý, en az düþmanýn saldýrýlarý ve hainlerin arkadan hançerlemeleri kadar devrime zarar verdi. Yiðitliðin, ihanetin ve cellatlarýn Ýspanya'daki öyküsünden, 20.yy'ýn en büyük ikinci destanýndan öðrenilecek çok þey var. Ýç Savaþa Giden Yol 1920'lerde Ýspanya'da Primo De Rivera'nýn diktatörlüðü hüküm sürdü. Oldukça zayýf bir toplumsal temele sahip Rivera diktatörlüðü, bir yandan ayaklar altýndaki meþruiyetini Jorge Caballero gibi ünlü bir sosyalist sendikacýyý hükümetine alarak artýrmaya çalýþýrken diðer taraftan baskýdan da vazgeçemiyordu. 1929 Buhraný'yla birlikte yaþanan ekonomik çöküþten etkilenen Ýspanya'da yoksul iþçi ve köylü kitlelerinin toplumsal huzursuzluðu artmakta gecikmedi. Artan tepkiler Rivera diktatörlüðünün 1930'da yýkýlmasýna ve 1931'de bütün toplumsal tabakalarý memnun etmeye çalýþan ancak gerçekte hiçbirinin iþine yaramayan þekilsiz bir cumhuriyetin ilan edilmesine
35
MARKSÝST BAKIÞ sebep oldu. Bu burjuva cumhuriyetinde UGT (Genel Ýþçi verdi. Birliði) lideri Lorge Caballero da çalýþma bakaný olarak CEDA'nýn seçim zaferine asýl büyük tepki Asturias'ta yer aldý. Bu dönemde sadece burjuvazi ile iþçi sýnýfý meydana geldi. Dinamitlerle kenti ele geçiren maden iþçiarasýnda deðil, iþçi sýnýfý örgütleri arasýnda da çatýþmalar leri iþçi sýnýfý içerisinde saða geçit vermeme kararlýlýðýný baþ göstermeye baþladý. 1 Mayýs gösterilerinde bir kez daha gösterdi. Ancak ne CNT ne de diðer örgütler Caballero'nun CNT'nin Barcelona'daki kutlamasýna polisi ayaklanmanýn önderliðini ele alma cesaretini gösterebilsaldýrtmasý, Bilbao'daki kutlamasýna ise ateþ açtýrmasý di. Ýþçi sýnýfý burjuva düzenle baþ baþa býrakýldý ve sonunçatýþmalarýn derinleþeceðinin habercisiydi. da isyan General Franco komutasýndaki birlikler tarafýnÝþçi sýnýfý 1930-31 yýllarý arasýndaki süreçte yoðun bir dan ezildi. Yaklaþýk 5 bin kiþi katledildi ve 40 bin kiþi mücadeleye giriþti. 1930'da Madrid, Malaga, Sevilla gibi hapse atýldý. 1934-1936 arasýnda sendikalarýn, sosyalist kentlerde 250 bin iþçi greve çýktý. CNT (Genel Ýþçi önderliklerin baský altýnda tutulduðu ve yoðun bir terör Konfederasyonu) ve UGT (Genel Ýþçi Birliði) gibi büyük dalgasýnýn baþlatýldýðý "Ýki Kara Yýl" yaþandý. Ancak iþçi sendikalarý güçlerini bu süreçte oldukça artýrdýlar. baský ve terörün saltanatý yalnýzca 1936'ya kadar ayakta Toplumsal huzursuzluk, cumhuriyetçi iktidarýn basiret- kalabildi. Fas'taki ulusal kurtuluþ mücadelesini komuta sizliði ve zayýflýðý, burjuva ettiði lejyonlarla ezen Franco, düzenin iyice direncini kayAsturias Ayaklanmasý sýrasýnbetmesine ve burjuva devlet da gösterdiði zalimliðiyle aygýtýnda parçalanmalara yol Paris Komünü'nde on binaçtý. Ýspanya bir yanda lerce komünarýn celladý olan toplumsal muhalefetin cüce Thiers'in bir benzeri bileþenleri olan iþçi sýnýfý ve olduðunu ortaya koyuyordu. köylülüðün, diðer yanda Sað hareketlerle, iþçi sýnýfý toplumsal muhalefetin arasýnda yaþanan birkaç yýllýk dinamiklerini baskýyla ezmek rutin çatýþma döneminde iþçi için harekete geçmeyi kolsýnýfý politik örgütlenmeler layan ordu içerisindeki gerici konusunda oldukça zayýftý. subaylarýn, generallerin areHiçbir örgütlenme iþçi nasýna dönüþmüþtü. Bu sýnýfýnýn enerjisini devrimci bileþimin ilerleyen süreçte kanallara akýtma konusunda kaçýnýlmaz bir çatýþmanýn bir irade sergileyemiyordu. taraflarý haline geleceði Bu durum iþçi sýnýfýný her þeyi kesinleþmiþ gibiydi. sona erdirecek kesin bir atýlganBundan 75 yýl önce Ýspanya'daki 1932'de General Sanjurjo baþarýsýz lýktan alýkoyuyordu. Ayný süreçte devrim hareketi tarihin akýþýný bir darbe giriþimine önderlik etti. Komünist Partisi ise reformist, Kitlelerin hýzla sola kaymasý tümden deðiþtirmeye adaydý, sosyal demokrat sol partileri, burkarþýsýnda paniðe kapýlan büyük belki de kapitalizmin bu karanlýk juva liberallerini biraraya burjuvazi, toprak sahipleri, Katolik tarihinin hiç yaþanmamasýna ve getirmeyi amaçlayan Halk Cephesi kilisesi, yüksek orta sýnýflar hýzlý farklý bir kapýnýn aralanmasýna politikasýný gerçekleþtirme derdine bir þekilde sol dalganýn önünü düþmüþtü. Fransa'da yaþanan Halk sebep olacaktý. Tam da bu yüzkesmek için saðcý çeteleri örgütleCephesi deneyimi bu konuda meye giriþtiler. Franco'nun faþist den Ýspanya'nýn düþmanlarý Ýspanya'da da bir örnek teþkil edirejiminin toplumsal dayanaðý olan çoktu; Ýspanyol proletaryasý içeri - yordu. PCE (Ýspanya Komünist Falanjist Harekete bu dönemde den, dýþarýdan, her yandan Partisi) 1933'te 3000 üyeye sahipti yoðun bir akým oldu. 1932 seçim- saldýrýya maruz kaldý. Hitler, ve güç olarak diðer örgütlenleri öncesinde burjuva siyasal are- Mussollini, ABD, Ýngiltere ve melerin gerisindeydi. Ancak nada boy göstermek üzere ayrýca CEDA hükümetine karþý isyan g u n S t a l i n , h e p s i , k e n d i l e r i n e u y CEDA (Otonom Sað Partiler gücünü artýrmýþtý. Ýlk olarak Konfederasyonu) örgütlenmiþti. düþen rolü oynayarak Franko'nun Sosyalist Parti ile biraraya gelen Kasým 1933 genel seçimlerinde zaferine, Ýspanyol iþçi ve köylü PCE, Halk Cephesi saflarýný CEDA en büyük parti olarak lerinin ezilmesine çalýþtýlar. baþbakanlýk da yapan Miguel seçimden zaferle çýktý. Ýþçi sýnýfý Böylece Ýspanya kahramanlýðýn Azana'nýn Cumhuriyetçi Sol ve düzenle baðýný kopartan köylü Parti'si, Cumhuriyetçi Birlik gibi ve umutlarýn olduðu kadar ihakitleleri saðýn geliþimine grevlerle, burjuva örgütlerle geniþletti. Bu, o n e t i n v e t r a j e d i n i n d e ü l k e s i o l d u . topraklarý ekmeyerek karþýlýk dönemde Stalinizmin politikalarýy-
36
MARKSÝST BAKIÞ la tutarlý bir sýnýf iþbirliði projesiydi. Asýl acý verici olansa Ýspanyol proletaryasýna önderlik edebilecek yegâne örgüt konumunda bulunan Andeas Nin önderliðindeki POUM (Birleþik Marksist Ýþçi Partisi)'un baþlangýçta eleþtiriler getirmesine raðmen, daha sonra Halk Cephesi'ne katýlmasýydý. Halk Cephesi önüne hedef olarak iþçi sýnýfýný dizginlemeyi ve böylece faþistleri kýþkýrtmamayý planlayan bir program koydu. Ýlerleyen dönemde greve çýkan iþçiler faþistlerle iþbirliði yapmakla suçlanacaktý. 16 Þubat 1936'da yapýlan seçimlerde Halk Cephesi iktidara gelmeyi baþardý. Bu iç savaþýn ilk iþaretiydi. Halk Cephesi iktidarýnýn kurulmasý, politik tutsaklarýn serbest býrakýlmasý, artan ve militanlaþan grevler artýk doðrudan iktidar sorununu kitlelerin gündemine taþýdý ve Ýspanyol proletaryasý bu sorunun çözümünün kendi ellerinde olduðundan emindi. Kitlelerin sola kayýþý politik önderliklerde de devrim sorununun tartýþýlmasýna yol açtý. Franco Harekete Geçiyor 17-18 Temmuz tarihlerinde General Franco önderliðindeki birlikler iktidarý ele almak, devrimci süreci boðmak için harekete geçti. Katolik kilisesini, toprak sahiplerini, monarþi yanlýlarýný ve kapitalistleri arkasýna alan; Hitler ve Mussolini'den yoðun bir destek gören Franco iþçi sýnýfýna karþý yoðun bir baskýya giriþti. Ele geçirdiði bölgelerde hareketi en ufak kýrýntýsýna kadar yok etmeyi planlýyordu. Cumhuriyetçi hükümetse kendi gücünü isyaný bastýrmak için kullanmak konusunda hiçbir belirti göstermiyordu. Kitlelere her þey yolunda mesajlarý veriliyor ve Franco'nun ilerleyiþi sessizce seyrediliyordu. Hükümet iþçilere yönelik þu mesajý yayýnlýyordu: Hükümet bütün yarýmadanýn sakin olduðunu söylüyor. Hükümet iþçi örgütlerinden aldýðý destek tekliflerine teþekkür ediyor. Ama hükümete yapýlacak en iyi yardým, devletin askeri gücüne olan güvenin ve sükûnetin iyi bir örneði olarak günlük hayatýn normal olarak devam etmesini saðlamaktýr. Bu durum Franco'ya darbenin tereyaðýndan kýl çeker gibi gerçekleþeceði izlenimini veriyordu. Mesajýn yayýnlandýðý süreçte Franco Sevilla, Zaragoza ve Navarre eyaletlerini çoktan düþürmüþtü. Ýþçi sýnýfýnýnsa alttan almaya niyeti yoktu. Ortada sakin kalýnacak bir durum olmadýðý biliniyordu. Halk Cephesi hükümetinin umursamazlýðý ve tehlikeyi olduðundan düþük gösterme çabalarý onlarý dizginleyemezdi. Darbe giriþimine ilk tepki þehirlerde genel grev ilan edilmesi ve fabrikalarýn, topraklarýn kolektifleþtirilmesi oldu. Hatta
hükümetten silah talep eden kitleler umduklarýný bulamayýnca ordu kýþlalarýný basýyor ve halký silahlandýrýyorlardý. Kitleler artýk iyice basiretsiz kalan Cumhuriyetçi hükümeti bir kenara iterek kendi iktidarlarýný örgütlüyordu. Rusya'da ÞubatEkim 1917 arasýnda geliþen sürecin adeta bir kopyasý yaþanýyordu. Cumhuriyetçi hükümet Kerenski'nin iktidarý kadar silikleþirken, iþçi sýnýfý Ýspanyol Kornilov'u Franco'ya karþý savaþýn fitilini ateþliyordu. Halk Cephesi hükümeti aslýnda hareketi en baþýndan durdurabilecek güce sahip bulunuyord u . Franco'nun emrinde yalnýzca 25 bin kiþilik bir A f r i k a O r d u s u bulunuyordu, Ýspanya’ da ise askerler arasýnda Stalin, Churchill ve Roosevelt’le F r a n c o ö n d e r l i ð i n d e k i Siyasal örgütlenmelerin ufku ise isyanýn gelecekte daha baþýndan ya reformizm ve nasýl bir yol izleye- sýnýf uzlaþmacýlýðýyla ya da ceðini gözlemleyen Stalinist bürokrasinin direktifbir tavýr söz konusuydu. Bu leriyle kýsýlmýþtý. PCE'nin ihtiyatsa hangi taraf gazetesinin editörü Jesus kararlý ve atýlgansa Hernandez "Tek isteðimiz ona doðru çözülme demokratik cumhuriyeti savune ð i l i m i n d e y d i . maktýr." diye yazýyordu. Stalinizm Franko þehirleri týpký Almanya ve Ýtalya'da olduðu rahatça ele gibi faþizme karþý mücadeleyi geçirirken Halk sadece demokrasinin savunusuna Cephesi hükümeti indirgemiþti. Bütün iç savaþ adeta seyirciyi faþizmle demokrasinin bir mücadeoynuyordu. Bu lesi olarak görülüyordu. Franco'ya durumda inisiyatif doðal olarak karþý savaþta iç savaþýn temeli olan Franko'ya geçiyor- politik talepler ve fikirler du. Geliþen süreç sulandýrýlýrken, asýl mücadele kararsýz askeri bir- umutsuz bir þekilde Ýngiltere, liklerin Franko'nun Fransa, ABD gibi "demokratik" saflarýna katýlmasýný ülkelere devrediliyordu. Onlar da beraberinde getirdi. sessizce Franco'nun iþçi sýnýfýný Franco önderliðindeezmesini seyrediyorlardý. ki gerici isyanýn baþlangýcýnda donanma tamamen hükümetin kontrolündeydi. Donanma 1936'daki isyan sýrasýnda
37
MARKSÝST BAKIÞ faþist ve gerici subaylarý tutukladý ve Ýþçiler gösterdikleri atýlganlýkla teredCebelitarýk Boðazý'ný faþistlere kapatdütte kalan köylüleri, sýnýftan yana Komünist Parti emrindeki tý. Ancak bu durum Halk Cephesi askerleri de hýzla saflarýna çekiyordu. hükümetinin hoþuna gitmiyordu. askeri güce raðmen Franco'ya Franco bu süreçte geri çekilmek zorunKomünist Parti emrindeki askeri güce kesin darbeyi vurmuyor ve da kaldýysa da Hitler ve Mussolini'nin raðmen Franco'ya kesin darbeyi vuryardýmlarýyla güçlü bir orduya kavuþyýlanýn baþýnýn daha da muyor ve yýlanýn baþýnýn daha da büyümesini hükümet koltuk - tu. Ýç savaþýn kýzýþtýðý en kritik anlarda büyümesini hükümet koltuklarýndan larýndan seyrediyordu. Açýkça 70 bin Ýtalyan Franco'nun emrinde seyrediyordu. Açýkça yenilgici olan savaþmaya gönderildi. Almanlar 6500 yenilgici olan bu tutumun bu tutumun arkasýndaki motif neydi? kiþilik uzman ve subaylardan oluþan arkasýndaki motif neydi? Donanmaya direktif verilseydi Franko bir birlik gönderdiler. Nazilerin hava ve birlikleri Ýspanya'yý býrakýn ele Donanmaya direktif verilseydi kuvvetleri hükümetin elindeki Ýspanyol geçirmeyi kýtaya ayak dahi Franko ve birlikleri Ýspanya'yý Hava Kuvvetleri'ni yok ederek, üstünbasamazdý. Burada birçok etken söz býrakýn ele geçirmeyi kýtaya lüðü ele geçirdi. Picasso'nun resmettiði konusu, ancak bir tanesi kritikti: ayak dahi basamazdý. Burada Guernica benzeri birçok katliam Stalin ve Ýspanyol müttefikleri yapýldý. Karþý taraftaysa direnen iþçiler birçok etken söz konusu, General Franco'dan çok, kendi iktive devrimciler yalnýz býrakýlmýþlardý. darlarýný da sarsacak bir Ýspanyol ancak bir tanesi kritikti: Stalin Yardým beklenen Ýngiltere, Fransa gibi Devrimi'nden korkuyorlardý. Esas ve Ýspanyol müttefikleri emperyalist ülkeleri geçelim, SSCB de motif buydu. Ýspanya'da Troçkistlerin General Franco'dan çok, kendi Ýspanyol Devrimi'ni kaderine terk etkisi biliniyordu; özellikle, Troçkist iktidarlarýný da sarsacak bir etmiþ, göstermelik olmaktan öteye gitolarak anýlan POUM Stalin için büyük meyen çok cýlýz yardýmlar göndermiþti. Ýspanyol Devrimi'nden bir tedirginlik kaynaðý idi. Öte yandan Birçok Ýspanyol iþçi ve emekçi korkuyorlardý. Esas motif Stalin'in emrindeki PCE (Ýspanya Rusya'dan gelecek tank filosunu boþubuydu. Ýspanya'da Komünist Partisi) olaylarýn na bekleyip durmuþtu. Ýspanyol prolebaþlangýcýnda oldukça zayýftý. Baþarýlý Troçkistlerin etkisi biliniyordu; taryasýna bir baþka ihanet de yine bir devrim Troçki'yi tekrar tarihin sahözellikle, Troçkist olarak Stalinistlerin güçlü ortak durumunda nesine iþçi sýnýfýnýn tartýþmasýz önderi olduðu Fransa'daki Halk Cephesi anýlan POUM Stalin için olarak çýkarabilirdi. Bu nedenle büyük bir tedirginlik kaynaðý hükümetinden geliyordu. Baþlangýçta Almanya'da faþizmin yükseliþinin boþ cýlýz yardýmlar saðlasalar da yaklaþan idi. Öte yandan Stalin'in gözlerle izlenmesi ve sosyal faþizm, dünya savaþýný bahane gösteren emrindeki PCE (Ýspanya üçüncü dönem gibi sözde teorilerle Fransýz hükümeti anayurdun Komünist Partisi) olaylarýn savunusunu öncelik olarak alarak iþçi sýnýfýnýn elinin ayaðýnýn baðlanmasý, Çin'de Komintang lideri Çan baþlangýcýnda oldukça zayýftý. yardýmý kesiyordu. Stalinistlerin iktiKay Þek'le ittifak kurarak devrimin Baþarýlý bir devrim Troçki'yi darda olduðu komþu Fransa da böylece ezilmesi, Fransa'da burjuvaziyle giri- tekrar tarihin sahnesine iþçi Ýspanya'yý yüz üstü býrakýyordu. þilen Halk Cephesi ortaklýðý devrimsýnýfýnýn tartýþmasýz önderi Franco iç savaþýn bu evresinde hýzlý bir den duyulan korkuyu ifade ediyordu. olarak çýkarabilirdi. Bu neden - taarruza giriþti. Ýspanya'da da olan buydu. Ýç Savaþ'la Ýç Ýçe Devrim Bu süreçte iþçi sýnýfýnýn direniþi ise le Almanya'da faþizmin yük toplu ölümler pahasýna gerçekleþiyor- seliþinin boþ gözlerle izlen - Ýþçi sýnýfý Franco'ya karþý savaþýrken, ele geçirdiði yerlerde ilk iþ olarak yeni mesi ve sosyal faþizm, du. Darbenin hemen baþlangýcýnda iktidarýn tohumlarýný býrakýyordu. CNT ve UGT'den genel grev çaðrýlarý üçüncü dönem gibi sözde yükselmiþti. Barselona, Madrid ve teorilerle iþçi sýnýfýnýn elinin Devrimci coþku her yaný kaplamýþtý. POUM safýnda Franco'ya karþý savaþan Oviedo gibi büyük sanayi þehirlerinde ayaðýnýn baðlanmasý, Çin'de George Orwell Ýspanyol devriminin iþçiler kenti savunarak faþistlerin eline Komintang lideri Çan Kay izlerini Katalonya'ya Selam adlý geçmesine engel oldular. Birçok þehirde iþçi milisleri erken davranarak Þek'le ittifak kurarak devrimin eserinde Kasým 1936'daki Barcelona üzerinden þu þekilde aktarýyordu: ezilmesi, Fransa'da burju isyancýlarý daha kýþlalarýndayken ezmeyi baþardý. Ýsyancý generaller, vaziyle giriþilen Halk Cephesi Hayatýmda ilk kez iþçi sýnýfýnýn iktidarkomutanlar hemen yakalandýklarý ortaklýðý devrimden duyulan da olduðu bir þehirde bulundum. Hemen hemen her büyüklükteki her yerde kurþuna diziliyordu ve hiç kimkorkuyu ifade ediyordu. bina iþçilerce ele geçirilmiþti. Her seye acýnmýyordu. Devrim olmasý Ý s p a n y a ' d a d a o l a n b u y d u . dükkân ve kafenin üzerinde kolektifgereken acýmasýzlýðýný kuþanarak leþtirildiðini belirten bir ibare vardý; faþist isyaný bastýrmaya çabalýyordu.
38
MARKSÝST BAKIÞ ayakkabý boyacýlarý bile kolektifleþtirilmiþti ve sandýklarý yalnýzca kýrmýzý ve siyah boyuyordu. Garsonlar ve tezgâhtarlar yüzünüze bakýyor ve size eþitleri gibi davranýyorlardý. Bu dönemde "siz" yok oldu, herkes "sen" diyordu. Bahþiþ yasayla kaldýrýlmýþtý; ilk deneyimim bir hamala bahþiþ vermeye kalktýðým için otel müdürü tarafýndan uyarýlmam oldu. Yaltaklanan ve hatta törensel konuþma biçimleri geçici olarak yok olmuþtu. Özel araba yoktu; hepsi müsadere edilmiþti. Bütün tramvaylar ve taksiler kýrmýzý ve siyaha boyanmýþtý. Hepsinin en tuhafý da kalabalýklarýn görünüþüydü. Dýþ görünüþüyle burasý zengin sýnýflarýn neredeyse var olmadýklarý bir þehirdi. Her þeyden önce devrime ve geleceðe inanç vardý: bir anda eþitlik ve özgürlük çaðýna girilmiþ olduðu duygusu. Ýnsanlar, kapitalist bir makinedeki bir diþli çark gibi deðil de insan gibi davranýyorlardý. Siyasal örgütlenmelerin ufku ise daha baþýndan ya reformizm ve sýnýf uzlaþmacýlýðýyla ya da Stalinist bürokrasinin direktifleriyle kýsýlmýþtý. PCE'nin gazetesinin editörü Jesus Hernandez "Tek isteðimiz demokratik cumhuriyeti savunmaktýr." diye yazýyordu. Stalinizm POUM, 1917'de Bolþeviklerin týpký Almanya ve yaptýðýný yapmak yerine, yani Ýtalya'da olduðu gibi faþizme karþý kitlelere PCE ve CNT'nin mücadeleyi sadece oportünizmini ustaca göstererek büyüyen devrimci enerjiyi d e m o k r a s i n i n savunusuna arkasýna alýp olaylarýn baþýna indirgemiþti. Bütün geçmek yerine, kapalý kapýlar iç savaþ faþizmle ardýnda PCE ve CNT'nin liderdemokrasinin bir lerini ikna etmeye çalýþýyor, mücadelesi olarak devrimci iradeyi ortaya koygörülüyordu. amýyordu. POUM, merkezcilere Franco'ya karþý savaþta iç savaþýn has tereddütlerin, korkaklýktemeli olan politik larýn, uzlaþmacýlýðýn esiri talepler ve fikirler olmuþtu. Halk Cephesi hüküsulandýrýlýrken, asýl metine katýldýklarýnda artýk mücadele umutsuz POUM'un iþi bitmiþti. POUM bir þekilde liderleri kasabýn eline gönüllü Ýngiltere, Fransa, giden kurbanlýk koyun gibi ABD gibi kendi kaderlerini Halk Cephesi " d e m o k r a t i k " ü l k e l e r e hükümetine baðladýlar. devrediliyordu. Stalin'in bu fýrsatý asla kaçýrOnlar da sessizce mazdý. POUM bir süre sonra iþçi Halk Cephesi hükümeti tarafýn- Franco'nun sýnýfýný ezmesini dan yasadýþý ilan edilecek ve seyrediyorlardý. birçok üyesi gibi Nin de PSOE gibi pasif iþkencelerden geçirildikten örgütleri yutarak sonra öldürülecekti. güçlenen PCE
39
sürecin en aktif öznesi haline geldi. Dolores Ibarruri önderliðindeki parti, bu dönemde Stalin'in politikalarý doðrultusunda hareket ediyordu. Ýspanya Ýç Savaþý'nýn baþladýðý günlerde Stalin düzmece mahkemelerle Moskova'da muhaliflerini ezmekle meþguldü. Bu temizlik harekâtý bizzat Ýspanya'da da baþlatýlmýþtý. Hatta Stalin'in PCE'ye danýþman olarak gönderdiði Vittorio Codovilla, Vittorio Vidali (Carlos Contreras) ve Macar Ernö Gerö sonraki dönemde Troçkizme ve iþçi sýnýfýna karþý giriþilecek savaþlarýn baþ aktörleri olacaktý. Vittorio Codovilla Troçki'nin Meksika'daki evinin otomatik silahlarla taranmasýna katýlýrken, Gerö'de 1956 Macar Devrimi'nin bastýrýlmasýnda Kruþçev'in sadýk bir ajaný olacaktý. Bunlar gibi pek çok kirli isim gerçek devrimcileri Franco'nun ajaný olmakla suçlanýyordu. Saldýrýlar özellikle Troçkistler etrafýnda yoðunlaþýyordu. Anarkosendikalist CNT ise Troçki'nin "Anarþistlerin baþýna gelebilecek en kötü þey bir devrimdir." sözüne uygun bir politika izliyordu. Ýþçi sýnýfý içinde militan bir tabana sahip olan CNT önderliði devrimin en kritik anlarýnda yalpalýyordu. 1911'de kurulan ve hedefini "özgürlükçü komünizm" olarak koyan CNT, sözde her türlü iktidara karþý idi ama hiç tereddüt etmeden burjuva Halk Cephesi hükümetine iki bakanlýk koltuðuna oturarak katýlabiliyordu. CNT proletarya diktatörlüðüne iþçi sýnýfý üzerinde yeni bir baský aracý olacaðý gerekçesiyle karþý çýkarken, burjuva hükümete katýlarak tarihin en büyük çeliþkisine imza atýyordu. Özellikle en güçlü olduðu Katalonya bölgesinde ve diðer yerlerde çok rahatlýkla iktidara uzanabilecek güce sahipken anarþizme özgü bir hastalýkla bunu reddediyordu. 20 Temmuz'da Katalonya bölgesi Cumhurbaþkaný Lluis Companys yalvarýrcasýna CNT liderlerine þunu söylüyordu: “Bugün sizler þehre ve Katalonya'ya hâkimsiniz... Kazandýnýz ve her þey elinizde; eðer bana
MARKSÝST BAKIÞ Katalonya'nýn cumhurbaþkaný olarak ihtiyacýnýz yoksa Troçki tarafýndan mahkûm ediliyordu. POUM, 1917'de veya beni istemiyorsanýz, bana bunu þimdi söyleyin. Bolþeviklerin yaptýðýný yapmak yerine, yani kitlelere Aksine, eðer görevimde, parti unsurlarýmla, ismimle ve PCE ve CNT'nin oportünizmini ustaca göstererek prestijimle mücadeleye yardýmcý olabileceðime inanýyor- büyüyen devrimci enerjiyi arkasýna alýp olaylarýn baþýna sanýz... bir insan ve bir politikacý olarak bana geçmek yerine, kapalý kapýlar ardýnda PCE ve CNT'nin güvenebilirsiniz. Ben Katalonya'nýn toplumsal olarak en liderlerini ikna etmeye çalýþýyor, devrimci iradeyi ortaya ileri ülkeler arasýnda olmasýný istiyorum.” koyamýyordu. POUM, merkezcilere has tereddütlerin, CNT böylece kendi gücünü inkar ediyor ve hayal korkaklýklarýn, uzlaþmacýlýðýn esiri olmuþtu. Halk Cephesi hükümetine dünyasýna geri dönüyordu. katýldýklarýnda artýk POUM'sa olaylarýn oldukça POUM'un iþi bitmiþti. geriden ve kararsýz bir þekilPOUM liderleri kasabýn de takip ediyordu. Parti eline gönüllü giden kurbanmerkezciliðe has bütün lýk koyun gibi kendi kaderçeliþkileri bünyesinde lerini Halk Cephesi barýndýrýyordu. hükümetine baðladýlar. Marksizmden sapmalar, Stalin'in bu fýrsatý asla kaçýrgücün peþine takýlmalar, mazdý. POUM bir süre sonra olaylarýn geliþimine kayýtsýHalk Cephesi hükümeti zlýk... Halk Cephesi tarafýndan yasadýþý ilan hükümetine katýlmýþ ve liedilecek ve birçok üyesi gibi derleri Andreas Nin Nin de iþkencelerden geçihükümette Adalet Bakaný rildikten sonra öldürülecekolarak görev almýþtý. Bütün ti. bunlara raðmen önderlerinin Troçki daha 1930 yýlýnda geçmiþi nedeniyle POUM Ýspanyol Ýç Savaþý sadece Franco ile "Ýspanyol Komünistleri'nin Bolþevik geleneðe en yakýn parti Görevleri" baþlýklý makalesinde devrimci güçler arasýnda yaþanmýolarak görünüyordu. Franco'ya Ýspanya'da iktidara yürüyebilekarþý örgütlenen milisler yordu. Bu savaþýn içerisinde sadece cek olan faþizmin komünistlerin içerisindeki etkili bir hareketti Ýspanya ile sýnýrlý kalmayan ve ve 1936'da yaklaþýk 10 bin mi- dünya tarihinin çok özgün bir döne- hatalarýnýn yarattýðý hayal kýrýklýðýnýn bir sonucu olabileceðini lisi vardý. Katalonya'da mecinde yer alan bir baþka çatýþma ifade ediyordu. Bu öngörüsü de CNT'den sonra en güçlü örgüttü, da söz konusuydu: Stalinizmle doðru çýktý. Halk Cephesi ancak CNT'nin hatalarýna karþý hükümetinin yenilgici poliBolþevizm arasýndaki savaþ. en ufak bir ses çýkarmýyordu. tikalarý, diðer örgütlerin de CNT'nin pasifliðine ayný þekilde cevap veriyordu. CNT tabanýný devrimci saflara kazan- reformist ya da merkezci politikalarý devrimci kitlelerin enerjisini heba etmekte oldukça baþarýlýydý. Hatalar mak yerine CNT liderliðini ikna etmeye çabalýyorlardý. yenilgiyi kaçýnýlmaz bir biçimde perçinliyordu. Nisan POUM'un Andreas Nin, Juan Andrade gibi önderlerinin 1931'de ise Troçki "Ýspanyol devriminin kaderi, Ýspanya' geçmiþi bizzat Troçki'nin örgütlediði Uluslararasý Sol da önümüzdeki aylarda mücadeleci ve güvenilir bir Muhalefet'e dayanýyordu. Ýspanya'da 1931'de örgütlenmKomünist partisinin kurulmasýna baðlýdýr." diye yazýyoreye baþlayan Sol Muhalefet giderek hareketin en güçlü du. Ama böyle bir parti tarih sahnesine çýkamayacaktý. seksiyonu haline geldi. Ancak politik çizgi Troçkizmden Buna en yakýn olabilecek parti olan POUM merkezci ve Bolþevik gelenekten ciddi sapmalar gösterdiler. eðilimlerle uzlaþmacýlýðýn pençesine düþmüþtü. 1920'lerde Komünist Parti'den atýldýktan sonra Troçki'nin fikirleri etrafýnda oluþan, genelde POUM'dan Komintern içerisindeki Buharin çizgisine kayan gelen kadrolardan oluþan Lenin Birliði'nin ise geliþmek Maurin'le yakýnlaþmaya baþlayan Nin Bolþevik karariçin fýrsatý olmayacaktý. lýlýktan giderek kopmuþtu. Nin'in Maurinle birleþmesiyle Karþý Devrim Gerçekleþiyor! birlikte 1931 yýlýnda Ýþçi Köylü Bloðu'nu oluþturmuþlardý. Troçki politikasý bir yana, oluþumun adýnýn bile Ýspanya'da yaþananlar hiçbir zaman sadece silahlarla anti-Marksist bir yönelime sahip olduðunu söyleyerek sýnýrlý kalmadý, aksine savaþýn yarattýðý bütün bir kaos Nin'i eleþtiriyordu. Bu oluþum ayrýca Stalinizme tutarlý içerisinde yeni bir dünya þekilleniyordu. Devrim uðradýðý bir eleþtiri getirmiyor ve Stalinizmi ön kapýdan kovarken topraklarda siyasal tutuklularý serbest býrakýyor, arka kapýdan içeri alýyordu. 1935'de kurulan POUM kiliselerin hegemonyasýný alaþaðý ediyor, topraklara el Dördüncü Enternasyonal'e katýlmayý reddediyor ve konuluyor, Katalonya gibi devrimcilerin güçlü olduðu
40
MARKSÝST BAKIÞ yerlerde devrim sokaklarda iþçi tulumuyla dolaþýyordu. Orwell'ýn tariflediði Barcelona, faþistlerin püskürtüldüðü her yerde varlýðýný buluyordu. PCE ise bu sürecin sýkýntýlarýný en fazla yaþayan partiydi. Kamulaþtýrmalara karþý çýkýyor, silahlý kitlelerin silahsýzlarýný teslim etmesini istiyor, kýsaca devrimi dizginleme adýna ne gerekiyorsa yapmaya çabalýyordu. Çünkü devrimci proletaryanýn bu ileri hamleleri, onlarýn bakýþ açýsýndan ifade edecek olursak "demokratik" kapitalist ülkeleri ürkütüyor, antifaþist cepheyi daraltýyor ve faþizme karþý olan (varsa tabi) burjuva güçleri karþý devrim saflarýna itiyordu. Yaptýklarý tek þey devrimci iradeyi kýrmaktý. Bunu baþardýklarý ölçüde tam tersine kararsýz unsurlar geri çekiliyor, Franko'nun saflarý güçleniyor ve antifaþist cephe daralýyordu. PCE'nin önündeki en büyük sorun Franco bir kenara SSCB'nin kontrolü dýþýnda hareket eden POUM, CNT gibi örgütlerin nasýl sürecin dýþýna itileceðiydi. 19361938 yýllarý arasýnda Moskova'da düzmece duruþmalar düzenleniyor ve Troçkistler, eski Bolþevik Parti önderleri, Ekim Devrimi'nin yetiþtirdiði yüz binlerce devrimci tasfiye ediliyordu. Bu sadece Rusya'ya özgün bir sorun deðildi. Benzeri süreçler tüm dünyada yaþanýyordu. Ýspanya'da da durumun çok farklý olmayacaðý anlaþýlmýþtý. POUM 1937'de hükümetten uzaklaþtýrýldý. 17 Aralýk'ta Pravda'da þöyle yazýlýyordu: "Katalonya'da Troçkistlerin ve anarkosendikalistlerin uzaklaþtýrýlmalarý baþladý ve bu Sovyetler Birliði'nde olduðu gibi ayný enerjiyle sürdürülecektir." Komünist Parti kontrolündeki polis teþkilatý NKVD'nin yönlendirmesinde devrimci avý baþlatýyordu. Ýspanyol Ýç Savaþý sadece Franco ile devrimci güçler arasýnda yaþanmýyordu. Bu savaþýn içerisinde sadece Ýspanya ile sýnýrlý kalmayan ve dünya tarihinin çok özgün bir dönemecinde yer alan bir baþka çatýþma da söz konusuydu: Stalinizmle Bolþevizm arasýndaki savaþ. Bolþevik gelenek Troçki ve takipçileri tarafýndan ayakta tutulmaya çalýþýlýyordu. Ýspanya'nýn kendi özgünlükleri
de bu savaþýn içerisine sýzmýþtý. 2 milyon üyeye sahip CNT de Stalinizm açýsýndan ciddiye alýnmasý gereken bir düþmandý. Diðer bütün gruplar bir þekilde bu savaþýn dýþýnda kalmayý yeðlediler. Baþlangýçta CNT önderleri meseleyi Rusya'ya özgü sorunlarýn bir yansýmasý olarak görseler de silah kendilerine doðrulduðunda kaçýnýlmaz bir þekilde savaþýn bir tarafý haline geldiler. 3 Mayýs 1937'de hükümetin telefon konuþmalarýnýn dinlenmesi gerekçe gösterilerek Barcelona'da anarþistlerin kontrolündeki telefon santraline polis tarafýndan el konulmaya çalýþýldý. 4 gün süren barikat savaþlarý yaþandý. POUM militanlarý da CNT'ye "komünist" polislere karþý mücadelesinde barikatlarda çarpýþarak destek verdiler. Ancak CNT önderleri dört günün sonunda kendi militanlarýný geri çektiler. Ýnisiyatif sýrasý POUM'un eline geçmiþti. Savaþma isteyen kitlelere önderlik etme iradesini gösterebilse CNT'nin tabanýný kendi saflarýna kazanmalarý kesindi. Ancak POUM da CNT liderlerinin peþi sýra barikatlarý terk etti. Ancak halk barikatlarý terk etmeyi reddediyordu. 5 gün daha barikatlarda çarpýþtýlar. Kendilerini geri çekmeye çalýþan CNT'nin gazetelerini barikatlarda yakýyorlardý. Sonuç trajikti: 500 kiþi öldü. Valencia'dan hükümete destek için 5 bin silahlý komando gönderildi. POUM yasadýþý ilan edildi ve birçok anarþistle, POUM militanlarý sokaklarda kurþuna dizildiler. Bu çatýþma PCE'nin Troçkistlere yönelik "faþistlerle iþbirliði" suçlamasýný yaygýn bir propagandaya dönüþtürmesine bahane oldu. Andreas Nin içinse artýk yolun sonu gelmiþti. Yýllardýr izlediði kararsýzlýklarla dolu yol en sonunda Stalinizmin Ýspanya'daki zindanlarýna çýkmýþtý. GPU ajanlarý Nin'den Troçki'nin ve Sol Muhalefet'in faþistlerle iþbirliði içinde hareket ettiði itirafýný alabilmek için iþkenceden geçirdi ve onu katlettiler. Cesedini yakarak bir ormana attýlar. Ancak, karaçalma kampanyasý bununla sýnýrlý kalmadý. GPU faþist Alman gönüllülerin Nin'in kaldýðý hapishaneye saldýrmalarýný örgütleyerek, onun faþistler tarafýndan hapisten kaçýrýlmaya çalýþýldýðý iftirasýný attýlar. GPU Þefi Alexander Orlov önderliðindeki ajanlar Barcelona'da
Franco, Stalinistlerin devrimci avý sýrasýnda istila ettiði bölgelerde iktidarýný saðlaþtýrmýþtý. Öte yandan Falanjist Parti'yi kendi önderliði altýnda toparlayarak faþizmin temel unsurlarýndan olan paramiliter kitle tabanýna da kavuþuyordu. Artýk Franco'nun önündeki tek engel en ufak bir darbede daðýlmayý bekleyen Halk Cephesi'nin kontrolündeki kuzey þehirlerini ele geçirmekti. En güçlü kale olan Barselona 26 Ocak 1938'de düþtü. Savaþ þeklen 1939'a kadar devam etse de, kazanan belliydi.
41
MARKSÝST BAKIÞ
Baþta Nin olmak üzere POUM militanlarýnýn, Stalinizme karþý çýkan bütün devrimci unsurlarýn temizlenmesi Stalin'in Ýspanya'daki temel hedefiydi. SSCB silahlarýný, ajanlarýný Franco'ya karþý deðil, devrimcilere karþý kullanmak için gönderiyordu. GPU tarafýndan kontrol edilen gizli hapishaneler yüzlerce kiþinin iþkencelerden geçirildiði, katledildiði mezbahalara dönüþtürülmüþtü. Burada iþkenceye alýnan özellikle POUM üyelerine Franco ile iþbirliði içerisinde olduklarýna dair itiraflar yaptýrýlmaya çalýþýlýyordu.
POUM üyelerine ve anarþistlere yönelik kaçýrma ve suikast harekâtýna giriþtiler. Troçki'nin sekreteri Erwin Wolf'da GPU tarafýndan katledilenler arasýndaydý. Baþta Nin olmak üzere POUM militanlarýnýn, Stalinizme karþý çýkan bütün devrimci unsurlarýn temizlenmesi Stalin'in Ýspanya'daki temel hedefiydi. SSCB silahlarýný, ajanlarýný Franco'ya karþý deðil, devrimcilere karþý kullanmak için gönderiyordu. GPU tarafýndan kontrol edilen gizli hapishaneler yüzlerce k i þ i n i n iþkencelerden geçirildiði, katledildiði mezbahalara dönüþtürülmüþtü. Burada iþkenceye alýnan özellikle POUM üyelerine Franco ile iþbirliði içerisinde olduklarýna dair itiraflar yaptýrýlmaya çalýþýlýyordu. Kullanýlan yöntemlerin ayný dönemde eski Bolþeviklere karþý Rusya'da uygulanan Büyük Terör'den hiçbir farký yoktu. Moskova Duruþmalarýndaki düzmece sorgu tutanaklarý isimler deðiþtirilerek Ýspanya'da kullanýlsa hiç de þaþýrtýcý olmazdý. GPU hiç abartýsýz Ýspanya içerisinde adeta gizli bir devlet yaratmýþtý. Bu faaliyetleri örgütleyen en önemli isim daha öncede belirttiðimiz, Cumhuriyetçi Hükümet'in Ýçiþleri Bakanlýðý'na 1936'da NKVD tarafýndan danýþman olarak gönderilen Aleksander Orlov'du. Orlov ayný yýl Ýspanya'dan Cumhuriyetçi hükümet tarafýndan SSCB'nin yaptýðý yardýmlara karþýlýk olarak Moskova'ya gönderilen 510 ton altýnýn transferini örgütledi. Bu baþarýlarý karþýsýnda Stalin Orlov'a Lenin niþanýný layýk gördü. Franco ise Stalinistlerin devrimci avý sýrasýnda istila ettiði bölgelerde iktidarýný saðlaþtýrmýþtý. Öte yandan Falanjist Parti'yi kendi önderliði altýnda toparlayarak faþizmin temel unsurlarýndan olan
42
paramiliter kitle tabanýna da kavuþuyordu. Artýk Franco'nun önündeki tek engel en ufak bir darbede daðýlmayý bekleyen Halk Cephesi'nin kontrolündeki kuzey þehirlerini ele geçirmekti. 26 Nisan 1937'de Hitler tarafýndan bombalanan Guernica için yapýlan tablo Franco'nun yarattýðý dehþeti kelimelerden daha iyi tasvir etmektedir. En güçlü kale olan Barselona 26 Ocak 1938'de düþtü. Savaþ þeklen 1939'a kadar devam etse de, kazanan belliydi. Ýspanyol Devrimi'nin Sonuçlarý Troçki Ýspanyol Devrimi'nin zaferi için gerekenleri þu þekilde ifade ediyordu: “Herkesin bildiði gibi, bir iç savaþta yalnýz askeri deðil ayný zamanda politik silahlarla da savaþýlýr. Sadece askeri açýdan, Ýspanyol devrimi düþmanýndan çok daha zayýftýr. Onun gücü büyük kitleleri eyleme sokma yeteneðindedir. Orduyu bile gerici subaylarýn elinden alabilir. Bunu baþarmak için, ciddi olarak ve cesaretle sosyalist devrim programýný ileri sürmek gereklidir. Bundan sonra topraðýn, fabrikalarýn ve maðazalarýn kapitalistlerin ellerinden halkýn eline geçeceðini ilan etmek gereklidir. Bu programýn iþçilerin iktidarda olduðu eyaletlerde gerçekleþmesi için bir an evvel harekete geçmek gereklidir. Faþist ordu böyle bir programýn etkisine 24 saat bile dayanamaz.” Troçki'nin bu çaðrýsý Ýspanya'da yerine getirilmedi. Hiç bir örgüt, özellikle de POUM'u burada belirtmek gerekir, sosyalist devrim sloganýný aðzýna almadý. Devrim, savaþýn sonrasýna býrakýlmýþtý ve bütün güçler yalnýzca düþmaný yenmeye odaklanmýþtý. Böylelikle ölümcül tuzaða düþülüyordu. Franko'ya karþý verilen savaþ ve toplumsal devrim birbirinden ayrýlýyordu. Oysa bu ikisi birbirinden koparýlamazdý. Franko'ya karþý verilen savaþýn motoru sosyal devrimdi. Devrim kesintiye uðratýlýrsa Franko'ya direnmek de mümkün olamazdý. Bütün savaþ süresince milislerin ellerinde tuttuklarý yerlerde yeni bir yaþam belirmeye baþlamýþtý. Devrim insanlarýn gündelik yaþantýlarýnda köklü deðiþimler yaratýyordu. Ancak bütün bunlar kimi zaman sadece o yöreye özgü pratikler olarak kalýyordu. Kazanýmlarý Ýspanya geneline yaymak, devrimi lokallikten çýkararak merkezi bir proletarya diktatör-
MARKSÝST BAKIÞ lüðü etrafýnda toplamak kimsenin gündeminde bulun- hareketin içerisine yerleþerek, kitlelerin yýkýcýlýðýna muyordu. Savaþýn sonu yaklaþtýðýnda baþta PCE olmak yaratýcý bir bilinçlilik katmýþlardýr. Yaratýcý-yýkýcýlýk üzere bütün düzen yanlýsý güçlerin ilk icraatý birbirinden ancak devrimci kitlelerle Bolþevik önderliðin kaynaþbaðýmsýz bir þekilde var olan iþçi komitelerini, kolektif- masýyla mümkün olabilmiþtir. Ýspanyol Devrimi'nde ise, leþtirilen fabrikalarý ve tarlalarý, kýsacasý devrimin bütün neredeyse her dönemeçte kitlelerin önünde onlarý geri kazanýmlarýný ortadan kaldýrmak oldu. Özel mülkiyet püskürtmeye çalýþan birçok örgütlenmesiyle karþý karþýya kavramý yeniden kutsanmaya baþlanýyordu. kalýrýz. Menþevizme özgü iþbirlikçi taktikler her seferinde kitleleri büyük burÝspanya'da görünüþte Troçki Ýspanyol Devrimi'nin zaferi için juvazinin, toprak sahiplerinin, Franco'nun karþýsýnda yer alan, gerekenleri þu þekilde ifade ediyordu: uluslararasý ölçekte de büyük ancak çýkarlarý kaçýnýlmaz bir þekilde Franco'ya baðlý olan “Herkesin bildiði gibi, bir iç savaþta yalnýz emperyalistlerin peþine takýlreformist, cumhuriyetçi güçler askeri deðil ayný zamanda politik silahlarla maya zorlamýþtýr. bütün süreç boyunca iþçilerin da savaþýlýr. Sadece askeri açýdan, Þurasý bir gerçek: Ýspanya'da denetimine geçen iþyerlerinden, Ýspanyol devrimi düþmanýndan çok daha kaybeden yalnýzca Ýspanyol kolektifleþtirilen topraklardan zayýftýr. Onun gücü büyük kitleleri proletaryasý olmadý. Ýspanya' korktular. Rusya'da da Þubat eyleme sokma yeteneðindedir. Orduyu daki yenilgi emperyalist kapiDevrimi'nin ardýndan talist sistemin efendilerinin bile gerici subaylarýn elinden alabilir. Menþevikler ve Sosyalist yeni bir paylaþým savaþýna Bunu baþarmak için, ciddi olarak ve Devrimciler burjuva ortaklarýný giriþmesini hýzlandýrdý. korkutmamak telaþýndaydý. cesaretle sosyalist devrim programýný Rusya'da devrimin kaybeÝktidarlarý boyunca sosyalist ileri sürmek gereklidir. Bundan sonra dilmesiyle baþlayan Stalinist tedbirlerin uygulanmasýný topraðýn, fabrikalarýn ve maðazalarýn gericilik Ýspanya'yla birlikte kapitalistlerin ellerinden halkýn eline engellemeye çalýþtýlar. Ama tahtýný biraz daha saðlamBolþevik Parti POUM'un ter- geçeceðini ilan etmek gereklidir. Bu laþtýrdý. Stalinist bürokrasi sine merkezci ve reformist programýn iþçilerin iktidarda olduðu tahtýnda artýk yalnýzca kör bir güçlerle anlaþma yoluna gitme- eyaletlerde gerçekleþmesi için bir an terörle oturabileceðini çok net di, Geçici Hükümet'in teþhirini evvel harekete geçmek gereklidir. Faþist bir þekilde kavramýþtý ve kadoðru zamanda doðru slogan- ordu böyle bir programýn etkisine 24 pitalist dünyayla herhangi bir larla yerine getirip kitleleri bursýkýntýsý olmadýðýný Ýspanya' saat bile dayanamaz.” juvaziden kopamayanlarýn dan sonra Ýkinci Dünya kuyruðundan kopardý. Franko'nun Rus muadili Kornilov Savaþý'nda da kanýtlayacaktý. Devrimci Marksistler ise ayaklandýðýnda Bolþeviklerin öncülüðü sayesinde karþý Ýspanyol Devriminden ihanetlerin ortasýnda savaþan devrim daha baþlamadan bozguna uðratýlmýþtý. birçok kahramanlýk öyküsünü, çýkarýlmasý gereken Ýspanya'da ise Halk Cephesi hükümetine eleþtiri ve onu önemli politik dersleri devraldý. kitlelerin gözünde teþhir etmek þöyle dursun POUM dâhil diðer sol unsurlar onun içerisinde yer alma hatasýný Fikret Seyhan iþlediler. Devrim liderliðin iþlediði büyük günahlarý affetmedi. O tarihsel sorumluluðunu yerine getiriyordu. Troçki'nin ifade ettiði gibi "Liderlik ve sýnýf arasýndaki KAYNAKÇA çeliþkileri açýða çýkarabilmek için büyük bir tarihsel þok gereklidir. En þiddetli tarihsel þoklar devrimler ve 1.Lev Troçki, Ýspanyol Devrimi, Yazýn Yayýncýlýk savaþlardýr. Tam da bu nedenle iþçi sýnýfý sýklýkla savaþa 2.Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, ve devrime hazýrlýksýz yakalanýr." Ýspanyol proletaryasý, Ýletiþim Yayýnlarý, Cilt 3 Alman ve Çinli iþçi ve emekçiler gibi devrime ve savaþa 3.Chris Harman, Halklarýn Dünya Tarihi, Yordam hazýrlýksýz, çeliþkili bir önderlikle yakalanmýþtý ve olayYayýnlarý larýn geliþimi içerisinde bünyesinden tutarlý bir önderliði 4.Komintern'den Kominform'a, Fernando Claudin, Belge çýkaramadý. Yayýnlarý Ekim Devrimi ile bir karþýlaþtýrma yapýldýðýnda, Ýspanyol proletaryasýnýn yaþadýðý yenilginin alternatifinin ne ola- 5.Charlie Hore, Duncan Hallas, Ýspanya 1936 Baharý, Z bileceðinin bir örneðini görebiliriz: Þubat Devriminin Yayýnlarý ardýndan Menþevikler ve Sosyalist Devrimciler zaman 6.Ann Talbot, The Spanish Civil War and Popular Front, ilerledikçe ikili iktidarýn figüran oyuncularýna 27 Ocak 2009, www.wsws.org dönüþmüþlerdi. Kitleler ihaneti canlý olarak yaþadýkça onlardan uzaklaþýyordu. Bolþeviklerse doðru sloganlarla
43
MARKSÝST BAKIÞ
Savaþlar, Devrimler ve Karþý Devrimler Döneminde Bir Yazar: ERNEST HEMINGWAY Ýnsanlýk tarihinin en önemli sanat eserleri tarihin dönüm noktalarý denebilecek tarihsel zaman dilimlerinde ortaya çýkmýþtýr. Fransýz devriminin ya da Rus devriminin peþi sýra çýkan eserler halen dünyada onlarca dilde milyonlarca insan tarafýndan okunmakta/izlenmektedir. Emperyalist savaþlar, devrimler ve karþý devrimlerin yüzyýlý olan 20. asýr bu anlamda en verimli dönemdir. Nice akýmlar, yazarlar, þairler ortaya çýkmýþ; bir o kadarý da dünyanýn dinamikliði karþýsýnda kalýcý deðerleri yaratamadýklarýndan yok olup gitmiþtir. ABD'li yazar Ernest Hemingway de iþte bu dönemin yazarýdýr. "Silahlara Veda", "Çanlar Kimin için Çalýyor", "Yaþlý Adam ve Deniz", "Afrika'nýn Yeþil Tepeleri", "Güneþ de Doðar", "Öðleden Sonra Ölüm" gibi birçok eseri kalýcýlýðýný korumakta olan yazar sahip olduðu her þeyi yaþadýðý döneme borçludur. Hemingway bir emperyalist savaþlar çaðý yazarýdýr. Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþlarýna katýlmýþ, Ýspanya Ýç Savaþýnda bulunmuþ bir yazar-gazeteci-belgeselci olarak Hemingway dönemin yýkýmýný, acýlarýný, insanlýðýn yabancýlaþmasýný son derece iyi anlatýp kalýcýlýða eriþmiþtir. Ölümünün 50. yýlý üzerine bu yazýnýn yazýlmasýnýn sebebi de budur. 20. Yüzyýl Portresi Kapitalizmin bir dünya sistemi olmak yolundaki büyük adýmlarý 18. yüzyýlýn sonunda atýlmýþtý. Geriye ise devletlerin, imparatorluklarýn bu yeni düzene göre yeniden þekillenmesi kalýyor; kýsacasý dünyanýn emperyalizmin gereklerine uygun bir alan haline getirilmesi gerekiyordu. Ýnsanlýðýn tüm deðerleri yeniden yazýlýyor; bu yeni dünyanýn insaný inþa ediliyordu. Dönemin 'üstün' beyaz ýrký karþýsýnda köle siyahlar özgürlük mücadelesi veriyor; oy haklarý olmayan kadýnlar sokaklara dökülüyor; pazardan pay kapmaya yarýþýnda irili ufaklý devletlerin rekabeti kýzýþýyor; imparatorluklar yýkýlýyordu. Bu süreçte milyonlarca insanýn yaþamaný yok eden Birinci Dünya Savaþý'nda katýlan ulus devletlerden kimileri yenik, kimileri galip çýktý. Yenik çýkan (Almanya, Ýtalya gibi) ülkelerin hepsinde devrimci kalkýþmalar yaþanmýþ; ancak baþarýsýzlýkla sonuçlanan ayaklanmalarýn ardýndan yeni bir karanlýk dönemin kapýlarý aralanmaktaydý. 1922'de faþist Franco Ýtalya'da iktidar olmuþ, Almanya faþizminin ayak sesleri savaþ sonrasý sosyal yýkýntýlarýn arasýndan duyulur hale gelmeye baþlamýþtý.
44
MARKSÝST BAKIÞ 1917'deki Rus devrimi ise insanlýða bambaþka bir ufuk açmýþ; Avrupa'daki devrimci kalkýþmalara örnek teþkil etmiþti. Almanya'da 3 ayrý devrimci ayaklanma yaþanmýþ; ilerleyen zamanlarda Ýtalya'da toprak iþgalleri baþlamýþ ve iþçi konseyleri oluþmuþtu. 1929 büyük buhranýnýn yani kapitalizmin kabus dolu günlerinin ortaya çýktýðý zamanlar geldi. ABD'den baþlayarak patlak veren 1929 ekonomik krizi kapitalizm için üstesinden gelinemeyecek iç çeliþkiler yaratacak bir sürecin önünü açtý. Temel olarak Birinci Dünya Savaþýnýn pazar paylaþýmýnýn ulus devletleri tatmin etmeyiþi üzerine geliþen Ýkinci Dünya Savaþý ile insanlýk tarihinin en kanlý sayfalarý açýlmaya baþlandý. Hitler'in faþist iktidarý milyonlarca Yahudi'yi katletti. Ýþte Hemingway böyle bir dönemin ürünü oldu. Kitlesel katliamlar, savaþlar, açlýk, krizler, kitlesel iþsizlik, devrim ve karþý devrimleri tam orta yerinden yaþamýþ bir insan olan Hemingway'in bu anlamda yazdýklarýnýn ana temasýnýn ölüm ve yýlgýnlýk olmasý tesadüf deðildi. Savaþlarýn Ortasýnda Bir Yazar 21 Temmuz 1899'da ABD'nin Illinois eyaletinin Oak Park kentinde Ýç savaþýn çýktýðý yýllarda, doðan Hemingway, Hemingway Ýspanya'ya gitme beþ çocuklu varlýklý sayýlabilecek bir kararý almamýþ olduðu zamanda dahi yüklü bir mik - ailenin çocuðu idi. Babasý fizikçi, annesi tarý baðýþ olarak göndermiþ müzisyen olan ve cumhuriyetçilere ambuHemingway'in ailesi lans yardýmýnda bulunmuþ- bölgenin saygýn muhafazakar tur. Her zaman çok sevdiði Ýspanya'ya kayýtsýz kalama- ailelerinden biriydi. yarak sonunda oraya gitme- Birinci Dünya Savaþý çýktýðýnda liseden yeni ye karar veren Hemingway mezun olmuþtu, bu sefer çok farklý bir savaþa Cansas City Star dahil oluyordu. Dünyanýn gazetesinde muhabiryapmaktaydý. dört bir yanýndan on binlerce lik Nisan 1917'de orduya insanýn dayanýþma için kakatýlmak için baþvurtýldýðý bu savaþ devrim ile duysa da saðlýk sorunkarþý devrim arasýndaki bir larý nedeniyle kabul çarpýþmaydý ve dünya devri - edilmedi ancak 1917 mi için büyük öneme sahipti.. sonlarýnda Kýzýlhaç gönüllüsü olarak
45
Ýtalya'da ambulans þoförlüðü yapmaya gitti. Savaþta yaralý Ýtalyan askerini taþýmaya çalýþýrken top saldýrýsýnda ciddi yara aldý. Ýtalya devleti tarafýndan kendisine gümüþ cesaret madalyasý verilen Hemingway, Milano'daki tedavisinden sonra ABD'ye geri döndü. Bu sýrada, önemli yazarlar arasýndaki yeri-ne almasýna sebep olacak romanlarýndan biri olan "Silahlara Veda"yý yazmaya baþladý. Dönemin diðer birçok yazarý (örneðin John Reed) gibi Hemingway de yalnýzca gözlemlerini aktarmamýþ; gazetecilik kimliðiyle toplumsal olaylarýn içinde bulunmuþ ve onlarý esin kaynaðý yaparak üretmiþtir. Bu özelliðiyle Hemingway toplumsal dönüþümlere bizzat þahitlik edip onlara taraf olurken dönemin geliþen kitle iletiþim olanaklarýyla da geniþ bir çevreye bunlarý iletiyordu. 1920-1950 arasýnda ABD'de her 100 kiþiye 300 ila 500 arasýnda gazete satýldýðý istatistiðini göz önünde bulundurursak tablo daha netleþir. Hatta bu bilgiye radyo ve televizyonun yükseliþini de dahil etmek gerekir. Radyonun insanlarýn evlerine girmeye baþladýðý bu yýllar reklamcýlýðýn ve propagandanýn da kitleselleþtiði yýllardýr ayný zamanda. Yani yýðýnlarýn savaþ politikalarý ile doðrudan yoðrulduðu bir süreç. Öte yandan bu araçlar Ýngilizcenin de dünyaya yayýlmasýný iyiden iyiye hýzlandýrmýþ; edebiyat ürünlerinin de hýzlý paylaþýmýnýn taþýyýcýsý olmuþtu. Hemingway'in eserleri de ayný hýzla yayýlýp seviliyordu. 1925-1931 yýllarý arasýnda en üretken dönemini yaþayan Hemingway, bu dönemde tarzýný ortaya koymuþ bir yazar olarak yoluna devam etti. "Güneþ de Doðar" ve "Silahlara Veda" iþte bu
MARKSÝST BAKIÞ dönemin eserleridir. "Güneþ de Doðar"da Hemingway savaþ yorgunu askerlerin hikayelerini anlatýrken "Silahlara Veda"da savaþta bir hemþireye aþýk olan yaralý bir askerin hikayesini, savaþýn anlamsýzlýðýný ortaya çýkaracak þekilde verir okuyucusuna. Her iki romanýnda da -ilerleyen yýllarda da olacaðý gibi- yazar kendi yaþadýklarý üzerine kurar eserlerini. Örneðin Milano'daki tedavisi sýrasýnda kendisi gerçekten bir hemþireye aþýk olmuþtur. Öte yandan "Güneþ de Doðar" kitabýnda Ýtalyan askerlerini anlatýrken o, ambulans þoförlüðü yaptýðý sýrada gözlemleme olanaðý bulduðu Ýtalyan askerlerini kaleme almýþtýr. Yani aslýnda yazar zaten romanlara fazlasýyla ilham olabilecek bir dönemde yaþamýþ biri olarak durumu en sade biçimiyle, yani gözlem ve iyi kurgu ile sunmayý tercih etmiþtir. Dili ise her zaman yalýn ve mümkün olduðunca kýsa cümlelerle örülmüþtür. Büyük buhranýn etkilerinin tüm dünyada çeþitli sosyal yansýmalar bulduðu bir dönemde Hemingway orta sýnýf mensubu olarak maceraperest bir yaþam sürmeyi tercih etti. Safariyi, vahþi hayvan avcýlýðýný, balýkçýlýðý, denizi, boða güreþlerini çok seven yazar zamanýnýn büyük kýsmýný Ýspanya ve Afrika'yý ziyaret ederek geçiriyordu. Ýspanya'da boða güreþlerini izlerken hayatýn ve ölümün gözleri önünde hýzlý bir þekilde tezahür ediþini izlemekten hoþlandýðýný söyler yazar bir demecinde. Afrika'da fil avlamasý da yazarýn bir diðer bilinen yönlerindendir. Hatta 'eðer bir fili vuruyorsanýz onun aðýr ölümünü izleme zorunluluðunuz vardýr' diyen Hemingway açýsýndan 'ölümü' gözlemenin hayatýnýn çok büyük bir parçasý olduðunu hatta ve hatta eserlerinin de genel temasý olduðunu söylemek çok yanlýþ olmaz. (Yaþý ilerledikçe de av, özellikle de Ýkinci Dünya Savaþýndan sonra bu 'zevkleri' onun için neredeyse tutku halini alacaktý.) Ýç savaþýn çýktýðý yýllarda, Hemingway Ýspanya'ya gitme kararý almamýþ olduðu zamanda dahi yüklü bir miktarý baðýþ olarak göndermiþ ve cumhuriyetçilere ambulans yardýmýnda bulunmuþtur. Her zaman çok sevdiði Ýspanya'ya kayýtsýz kalamayarak sonunda oraya gitmeye karar veren Hemingway bu sefer çok farklý bir savaþa dahil oluyordu. Dünyanýn dört bir yanýndan on binlerce insanýn dayanýþma için katýldýðý bu savaþ devrim ile karþý devrim arasýndaki bir çarpýþmaydý ve dünya devrimi için büyük öneme sahipti. Franco'nun ordularýna karþý durup Ýspanya Devrimi'ni ilerletmek hem faþizmi yenmen hem de SSCB'nin o dönemki karþý devrimci politikalarýný aþmak adýna tüm dünya devrimcilerine
bir umut ýþýðý olacaktý. Yani Hemingway, bu sefer topyekun ölüm kalým savaþýna denk düþen bir sýnýf kavgasýnýn göbeðine gidiyordu. Hemingway 1937 ve 1938 yýllarýný Ýspanya'da, "Ýspanya Topraðý" isimli belgeseli çekerek ve iç savaþa tanýklýk ederek geçirdi. Ne var ki içinde bulunduðu savaþý, tarihsel önemini anlamaktan çok uzak, salt bir 'insanlýk trajedisi' olarak algýladý. Ýspanya Komünist Partisi'nin politikalarýna sempatiyle baktýðý bilinen Hemingway, "Çanlar Kimin Ýçin Çalýyor" kitabýnda Uluslararasý Tugaylar'ý olumlu þekilde betimlerken muhalefet cephesinde olan bitenleri ise ancak dönemin devrimci yazarý George Orwell'ýn POUM saflarýnda girdiði mücadeleden sonra yazdýklarýndan okuyabiliriz.
1940'lý yýllarda artýk olgunluk çaðýna adým adým ilerliyordu. Nitekim 1940 yýlýnda en önemli eseri denebilecek olan "Çanlar Kimin Ýçin Çalýyor"u yazarak olgunluðunun ispatý olan eserini de vermiþ oluyordu. Küba'da kaleme aldýðý kitabýnda yazar, Ýspanya Ýç
46
Fidel Castro ile iletiþime geçtikten sonra artan þüpheleri ölümünden sonra anlaþýlmýþtýr ki haklýdýr. FBI, Küba iliþkileri üzerine Hemingway'i gerçekten yakýn takibe almýþ, hakkýnda Ýkinci Dünya Savaþý'ndan bu yana dosya kayýtlarý tutmuþtu. Hatta Küba'da kendisini bir ajan uzun süre izlemiþti. ABD'nin kendisini takibe aldýðý dönemde Hemingway'in çok tanýnan bir gazeteci-yazar olarak emperyalist çýkarlarla ters düþecek bir þey söylemesinden korktuðu aþikardýr.
MARKSÝST BAKIÞ Savaþý'ndaki yýkýntýyý ve direniþi anlatmýþtý. Ýkinci Dünya Savaþý'na gelindiðinde 1942 yýlýnda ABD deniz kuvvetlerine katýlan Hemingway, yine hiç sýcak çatýþmaya girmeksizin savaþýn içindeydi. 1943 yýlýnda ise Fransa çýkartmasýna katýldý. Aðýr bombardýman altýnda fotoðrafçý ve gazeteci olarak geçirdiði aylarda çektiði savaþ fotoðraflarý bronz yýldýzla ödüllendirildi. Cephede ciddi bir zatürreeye yakalanan Hemingway'in saðlýk durumu artýk eskisi kadar iyi deðildi. Birinci Dünya Savaþýndan sonra gittiði Paris'te iyice alýþtýðý alkole artýk iyice baðýmlý hale gelmiþti. Arkasýnda üç büyük savaþ býrakmýþ, binlerce ceset görmüþ, ölümle defalarca burun buruna gelmiþ bir gazeteci olarak artýk büyük þehirlerde yaþamamaya karar verdi. 1940'larýn ikinci yarýsýnda geçirdiði ciddi trafik kazalarýnda baþýna aldýðý darbeler sonucu devamlý baþ aðrýlarý çeken, diyabet, yüksek tansiyon, depresyon gibi birçok hastalýkla mücadele eden Hemingway bu tarihten sonra devamlý depresif ruh halini yansýtan eserler verdi. Talihsiz 50'li Yýllar 1950'li yýllar ne 40'lara benzemekteydi ne de 30'lara… Sistem kan göletinin içinden belini doðrultmuþ, sermaye görece istikrarýný yakalamýþtý. Bir yatýrým aracý olarak sanat burjuvazinin müthiþ paralar kazandýðý bir sektör haline gelmiþti artýk. Televizyon oldukça yaygýnlaþmýþ; sinemada yepyeni bir dönem açýlmýþtý. Hollywood, tüm diðer sinema endüstrilerinin toplamý kadar film üretiyor, kazanýyordu. Hemingway de "Çanlar Kimin Ýçin Çalýyor" eserini sinema tekeli Paramaunt Pictures'a 136 bin dolara sattý. 'Amerikan Dream' propagandasýnýn çok ileri boyutlara ulaþtýðý bir dönemdi artýk. Görkemli ýþýklarýyla New York sanat sermayesinin merkezi haline gelmiþti. Elvis Presley, Marilyn Monroe ve Mickey Mouse dünya çapýnda tanýnýr olmuþ, yepyeni bir kuþaðý etkisi altýna almaya baþlamýþtý. Gençlik ticaret kültürüyle yoðruluyordu. Emperyalist savaþlarýn bir yýkýntýya
çevirdiði Avrupa, kendini yeniden inþa ediyordu. Soðuk Savaþ denklemleri kurulmuþ, devrimler yenilmiþti. SSCB'nin karþý devrimci politikalarý dünya devrimini bir baþka yüzyýla ertelemeyi baþarmýþtý. Ýþçi sýnýfý faþizmin ardýndan atomize olmuþ, örgütleri de darmadaðýn edilmiþti. Kapitalizm 'zaferini' ilan etmiþti. Fakat 60'lardan itibaren yepyeni bir kuþak gelerek dünyayý yeniden sarsacaktý. Hastalýklarýna raðmen üretkenliðinden hiçbir þey kaybetmeyen Hemingway sekiz haftada "Ýhtiyar Ada ve Deniz" kitabýný yazdý. Hemingway bu kitabýný yazabileceðinin en iyisi olarak nitelendiriyordu. Kitabý ona 1952 Mayýs'ýnda yýlýnda Pulitzer ödülünü getirdi. Haziran ayýnda ise ikinci Afrika gezisine çýkmak üzere eþiyle yola koyuldu ancak bu sefer de çok ciddi bir uçak kazasýnda ölümden döndüler. Yakasýný talihsizliklerden kurtaramayan Hemingwayler ertesi gün onlarý tedavi için götürecek olan uçakta meydana gelen patlama ile daha ciddi yaralar aldýlar. Hemingway, burada vücuduna ileri derecede yanýklar aldý, ikinci bir beyin sarsýntýsý geçirdi. Uganda'nýn eski baþkenti Entebbe'ye vardýklarýnda çift gazeteden kendi ölüm hikayelerini okumuþtu. Ne yazýk ki yazarýn baþýna gelenler bununla bitmedi. Kara mizahý andýran kazalar silsilesi devam ediyordu. Bu sefer de bir çalý yangýnýnýn içinde kalan Hemingway, yüzünde, bacaklarýnda, ellerinde ve gövdesindeki ileri derecedeki yanýklarla ucuz kurtuldu. Artýk son derece yýpranmýþ bir bedene sahip olan Hemingway, acýlarýný dindirmek için dozunu arttýrdýðý alkolün iyice baðýmlýsý olmuþtu. Eþi Mary'nin sözleriyle çekilmez bir adam haline gelmiþti, fakat her þeye raðmen yazmaya devam ediyordu. Tahammülü zor acýlarýný dindirmek için Stockhol'e gitme kararý aldýðý 1954 yýlýnda Nobel ödülünü de kazanmýþtý. 1955-1956 yýllarýný yatarak geçiren Hemingway'i yataktan yine yaz ve balýk tutma tutkularý kaldýrdý. 1957 yýlýnda yeniden Küba'ya döndü, iki yýlýnýn burada balýk tutarak ve "Paris Bir Þenliktir" kitabýný
47
Ýnsanlýk tarihinin en önemli sanat eserleri tarihin dönüm noktalarý denebilecek tarihsel zaman dilimlerinde ortaya çýkmýþtýr. Fransýz devriminin ya da Rus devriminin peþi sýra çýkan eserler halen dünyada onlarca dilde milyonlarca insan tarafýndan okunmakta/izlenmektedir. Emperyalist savaþlar, devrimler ve karþý devrimlerin yüzyýlý olan 20. asýr bu anlamda en verimli dönemdir. Nice akýmlar, yazarlar, þairler ortaya çýkmýþ; bir o kadarý da dünyanýn dinamikliði karþýsýnda kalýcý deðerleri yaratamadýklarýndan yok olup gitmiþtir. ABD'li yazar Ernest Hemingway de iþte bu dönemin yazarýdýr.
MARKSÝST BAKIÞ yazarak geçirdi. Bu sýrada Küba devrimi ilerliyor, 26 Hemingway, 1961 yýlýnda yaþamýna kendi elleriyle son Temmuz hareketinin lideri olan Fidel Castro gerillalarýy- verirken dolu dolu bir yaþamý arkasýnda býrakýyordu, la çatýþýyordu. Che'nin de adýnýn iyi bilindiði bu yýllarda yýkýntýlarýyla birlikte. 20. yüzyýlýn en kanlý döneminde Hemingway, Fidel Castro'ya sempati duymakta, gerilla yaþamýþ biri olarak hem ölüm temasýný kitaplarýndan hiç savaþýný parasal olarak desteklemekte ve iktidarý eksik etmedi hem de huzur arayýþýný. Arayýþý kendisi için almalarýndan sonra Castro ile iliþkisini geliþtirmekteydi. deðil tüm insanlýk içindi. Ýþte bu yüzden bambaþka bir Küba devrimcilerinin mücadelesi ile balýkçýlarýnýn iç içe kýtada bambaþka bir zamanda yaþayan bizler onu hala anlatýldýðý "Ya Hep Ya Hiç" kitabýný buradaki deneyim- üzerine konuþulmaya deðen insanlar arasýnda görüyoruz. leri üzerine yazmýþtýr. Ne var ki içinde bulunduðu sýnýfsal konum ve tarih1960'da Küba'dan sel algýlayýþ eksikliði ayrýlýp Ýspanya'ya onu iyi bir gazeteci ve döndükten sonra yazar olmanýn çok da Hemingway, eþi tarafýnötesine taþýyamamýþtý. dan paranoya olarak adlandýrýlan þeyler iddia Her ne kadar Ernest etmeye baþlar. ÝddiaHemingway romanlarýn bir tanesi FBI'ýn larýyla bilinse de aslýnda onu öldürmek istediði kýsa öykü yazarýdýr. ve takip ettiði þekÖykülerindeki lindedir. Fidel Castro ile fotografik betimleme iletiþime geçtikten sonra gücü öylesine derindir artan þüpheleri ölümünki az kelimelerle den sonra anlaþýlmýþtýr yazýlmýþ öyküleri ile ki haklýdýr. FBI, Küba yüzlerce sayfalýk roman iliþkileri üzerine niteliðindedir. Hemingway'i gerçekten Romanlarý da aslýnda kýsa Hemingway, 1961 yýlýnda yaþamýna yakýn takibe almýþ, hakkýnda hikaye olarak planladýðý kendi elleriyle son verirken dolu dolu ancak kendisini yazmaktan Ýkinci Dünya Savaþý'ndan bu yana dosya kayýtlarý tutmuþ- bir yaþamý arkasýnda býrakýyordu, yýkýn- alýkoyamadýðý için uzatu. Hatta Küba'da kendisini týlarýyla birlikte. 20. yüzyýlýn en kanlý mýþtýr. Eserlerini kaleme bir ajan uzun süre izlemiþti. alýrken öylesine büyük bir döneminde yaþamýþ biri olarak hem ABD'nin kendisini takibe titizlik içerisindedir ki yazar ölüm temasýný kitaplarýndan hiç eksik "Silahlara Veda"nýn son aldýðý dönemde Hemingway'in çok tanýnan etmedi hem de huzur arayýþýný. Arayýþý sayfasýný elli kereden fazla bir gazeteci-yazar olarak kendisi için deðil tüm insanlýk içindi. yazdýðýndan, kimi öyküemperyalist çýkarlarla ters lerinde bir paragraf için Ýþte bu yüzden bambaþka bir kýtada düþecek bir þey söylemesingünlerini harcadýðýndan bambaþka bir zamanda yaþayan bizler bahseder. den korktuðu aþikardýr. onu hala üzerine konuþulmaya deðen Ölümsüz yazar ardýnda Hemingway saðlýk durumuinsanlar arasýnda görüyoruz. na aldýrmadan seyahatlerine býraktýðý birçok eserle halen devam ediyor; dergilere, herkes için okunmasý gazetelere aralýksýz yazýlar gönderiyor, bir diðer yandan gereken bir edebiyatçýdýr. Hayal gücünün ve yaþanda kendi kitaplarýný yazýyordu. Ýspanya'ya boða güreþleri- mýþlýðýn, çarpýcý gerçekliðin eþsiz anlatým gücünü her ni izlemeye giden yazar, 1961 Kasým'ýnda Minnesota'da satýrda bulunacaktýr okuyucu. bir kliniðe yüksek tansiyon için yatýrýldýðýna inandýrýldý, Ernest Hemingway, her ne kadar yýkýmlarla dolu yaþanancak gerçekte çok ilerleyen psikolojik sorunlarýný tedavi týsý, gördükleri ona bir þey öðretmiþtir; için bir psikiyatri kliniðinde bulunuyordu. Burada tam 15 "insan yok edilebilir ama yenilemez…" defa elektroþok tedavisi gördü. Birkaç ay sonra evine dönen Hemingway'in beyin hasarý onarýlmaz noktaya varmýþ, psikolojik sorunlarýnýn üstesinden gelemez olmuþtu. 2 Temmuz 1961 sabahý kahvaltýsýný yapýktan . sonra büyük bir soðukkanlýlýkla kafasýna dayadýðý av tüfeðiyle intihar etti. Týpký babasý, abisi ve kýz kardeþi gibi.
48
Ortadoðu Halklarýnýn Kanýný Döken Diktatörlere, Emperyalist Müdahalelere Karþý
Halklarýn Kurtuluþu Sosyalizmde! SURÝYE'YE NATO MÜDAHALESÝNE HAYIR!
YAÞASIN SOSYALÝST ORTADOÐU!