DEVRIMCI ISCI B A R İ K AT !
GREV!
DEVRİM!
Siyasi Bülten Ocak 2007, Sayı 11
asgari ücret u n u soyg S
S. CEVAHİR
atın aldığınız ürünle birlikte kasaya yöneliyorsunuz. Tam o sırada kasadaki görevlilerin arkasındaki duvara yapışık föy dosyanın içindeki yazı dikkatinizi çekiyor. Bu işyerinde asgari ücret uygulanmaktadır. Bu yazının altında net bir rakam var. Her ocak ayı itibariyle bu rakam değişir. Bu yıl değişen rakam 16 yaşından büyükler için net 403 ytl, küçükler içinse net 341 ytl oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan her ne kadar ekonomik iyileşmelerden bahsetse de, ne yazık ki milyonlarca emekçi bu ‘iyileşme’nin, ‘gelişme’nin bir faydasını göremiyor. O kadar iyimser tablolara rağmen, maaşını asgari ücret tarifesinden alan emekçilere yapılan zam yüzde 6 olarak belirlendi.YTL olarak ifadesi 22.5 ytl. Birleşik Metal-İş Sendikasının yaptığı araştırmaya göre emel yiyecek maddelerinin geçen yıla göre artışı ise şöyle: Pirinç yüzde 12, makarna yüzde 15.74, ekmek yüzde 11.67, yağ yüzde 16, kira yüzde 20, doğalgaz yüzde 28.39 ve ulaşım yüzde 14... Asgari ücret, işçinin ve ailesinin yeniden üretim sürecine katılmasını sağlayabilecek en alt koşulların – beslenme, barınma, sağlık vb – karşılandığı ücrettir. Hesap yapmaya rakamları ortaya koymaya gerek var mı? Asgari ücretlisiniz, hadi kira ödemiyor, babadan kalan bir gecekonduda
oturuyorsunuz. 403 ytl karşılığında hangi hizmetleri satın alabilirsiniz? Benzin istasyonundaki pompacı kardeşimiz , mağazadaki tezgahtar kız kardeşimiz, kamunun tasfiyesi sonucunda temizlik hizmetini taşeron şirkette çalışarak yerine getiren arkadaşlarımız, mağazaların ve sitelerin güvenliğini sağlayan özel güvenlik elemanları, lokantada servis yapan garsonlar sizce ne kadar kazanıyor? Kasaya ödediğiniz para ile bir de kasanın arkasındaki yazanı kıyaslayın. Bu ülkede her yıl bazı kişiler için vergi affı söz konusu olur. Olmadı taksitlendirilir.Ama asgari ücretli bir işçi daha aylığını almadan vergisi kesilir. Hiç vergi kaçırma şansı yoktur. Sanki devletin tüm kamu hizmetinden yararlanıyor da, bir de vergisini peşin peşin ödüyor. Keşke emekçiler asgari ücretli de olabilseler. 16 yaşından büyükler için belirlenen brüt asgari ücretten, 78 YTL 75 YKr SSK primi olmak üzere toplam 159 YTL 47 YKr kesinti yapılacak. Bir başka deyişle asgari ücretin işverene toplam maliyeti 683 YTL 44 YKr. Bu primleri ödemek istemeyen yüzlerce patron, milyonlarca emekçiyi kaçak olarak çalıştırmaktadır. Ya sosyal güvenlikten yoksun ya da ödenen prim karşılığında asgari ücretin altındada bir ücretle. Sendikanız vardır ve toplu görüşmeler
sonucunda asgari ücretin üzerinde bir ücrete çalışmaya hak kazandınız. Bu seferde SSK primleriniz asgari ücretten ödenir. Patron baktı ki maliyeti fazla, sizi kapı önüne koyup yerinize yeni asgari ücretten eleman alabilir. İstanbul’daki birçok tekstil firması ve organize sanayi bölgesinde bu yöntem uygulanmaktadır. Kim bunlar? Asgari ücret, Asgari Ücret Belirleme komisyonunca belirlenir. Bu komisyon nerede, nasıl yaşıyor, gerçekten çok merak konusu. Komisyonu, devlet temsilcileri (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet İstatistik Enstitüsü, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine), İşveren temsilcileri (TİSK) ve İşçi temsilcileri (Türk-İş) oluşturmaktadır. Bu kurumlar bayağı yetenekli olsa gerek ki, bu ücretle asgari geçim sağlanabileceğini düşünüyorlar. Belki de bu ücreti dayatan başka kurumlar vardır, kim bilir?!.. Ama biz en azından işçi temsilcilerimizin bizim gerçek taleplerimizi dillendirmesinden memnunluk duyardık. Asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını, yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasını, kaçak ve taşeron ve sendikasız çalışmanın önüne geçilmesini… Baktın taleplerin kulak ardası ediliyor, vur yumruğunu masaya ve dön emekçilerin arasına! Direniş ne güne duruyor?!..
ORTADOĞU
Kan gölüne girmeyeceğiz! Emperyalizm Ortadoğu’daki kan gölünü genişletmek istiyor. Yeni plan, Türkiye’yi sıcak çatışmanın içine çekmektir. Irak’a müdahale başta olmak üzere emperyalizmin planlarına eklenme siyasetine kararlılıkla karşı çıkmalıyız. 1. Irak’taki direniş büyüyor;ABD ve müttefikleri her geçen gün daha fazla asker kaybediyor. Direniş büyüdükçe, ABD ve müttefikleri yeni kanlı senaryoları uygulamaya koyuyor. ABD Ortadoğu’daki kan gölünü genişletmeye, Türkiye’yi de bu kan gölüne çekmeye çalışıyor. Irak’ta provokasyonların ardı arkası kesilmiyor. Şiilerle Sünnileri birbirine düşürmeye yönelik provokasyonlara, şimdi de Türkmenlerin yaşadığı bölgelerdeki provokasyonlar eklendi. Böylelikle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bölgeye müdahalesinin önü açılmaya çalışılıyor. 2. ABD, Irak petrollerinin tüm haklarını gasp edecek bir kararı uygulamaya geçirme gayretinde. Ancak Irak’ta giderek büyüyen direniş, Yankileri tedirgin ediyor. Bu noktada, müttefikleri tarafından terk edilme tehdidi yaşayan ABD, yeni kuvvetleri, özellikle de Türkiye’yi bölgeye sokarak elini rahatlatmayı hedefliyor. Kendini ‘sol’da tanımlayan CHP başta olmak üzere tüm burjuva partileri de, bu kanlı planı destekleyerek, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’a girmesi çağrısında bulunuyor. 3. Türkiye’de uzun süredir egemenler tarafından pompalanan ve faşist hareket tarafından sokaklara taşınan Türk-Kürt düşmanlığı, son dönemde yeni bir boyuta sıçratılmak isteniyor. Buna, Kuzey Irak’taki Amerikan işbirlikçisi Kürt liderliklerinin izlediği çizgi de zemin hazırlıyor. Oysa Türkiye’nin Irak’a müdahalesi, bölgedeki boğazlaşmayı büyütmenin ötesinde bir işe yaramayacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, dolayısıyla bir bütün olarak Türkiye sıcak çatışmanın içine çekilmiş olacak, büyük ihtimalle Irak’ta emperyalizme karşı yükselen direnişle karşı karşıya getirilecek, bu durum emperyalizmin elini kuvvetlendirecektir. Öte yandan, bölge halklarıyla Türkiye arasında yeni düşmanlık tohumları ekilmiş olacaktır. 4. Bölgede enternasyonalist bir işçi sınıfı çizgisine olan ihtiyaç her geçen gün daha da yakıcı bir hal almaktadır. Emperyalist tehdide karşı Arap, Fars, Kürt ve Türk emekçilerinin sınıfsal temelde oluşturacağı birlik, bölgede halklar lehine ilerlenebilecek biricik çıkar yoldur. Bu, özellikle yakın tarihte katliam ve kıyımlara maruz kalmış Kürt halkı için
çok daha geçerlidir. Emperyalizmle kurulan ittifak, hiçbir ezilen ulusa ‘gelecek garantisi’ sunmamıştır. Kürt emekçileri, emperyalizmle işbirliği yapan ve kendilerini yeni felaketlere sürükleyen hain liderliklerinden koparak, devrimci bir işçi sınıfı liderliği yaratmak, bölgede emperyalizme karşı yürütülen mücadelelerin en ön safında yer almak durumundadır. 5. Devrimci İşçi, emperyalizme karşı bölge emekçilerinin birliğini sağlama çabasının, kendini solda tanımlayan grup ve partilerin
bile milliyetçi rotaya saptığı bir ortamda, oldukça zorlu bir çaba olduğunun farkındadır. Ne var ki, bugün bir ‘ütopya’ gibi görünen bölge emekçilerinin birliği siyaseti üzerinde ısrarla durmaktan başka çare yoktur. Bölgede akan kanı durduracak ve yepyeni bir Ortadoğu’yu inşa edecek bir emek programı ancak örgütlü ve birleşmiş işçi sınıfı tarafından uygulanabilir. Bu doğrultuda, Türkiye işçi sınıfının görevi, öncelikle Türkiye’nin bölgede geliştireceği askeri operasyonlara karşı koymaktır. Ocak’07
Yargı komedisi, idam trajedisi S
addam’ın yargılanma sürecini bir ‘komedi’ olarak tanımlamıştık. Bu bir idam trajedisiyle sürdü. En tahrip edici kitle imha silahlarına sahip olan emperyalistler, ‘Kitle imha silahı bulunduruyor’ tezine dayanarak işgal ettikleri Irak’ta, kukla bir sömürge hükümeti ve onun kukla yargısını kurarak, ele geçirdikleri eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’i bir müsamere sahnesinde yargılayıp idam ettiler. ‘Komedi’ tüm dünyanın gözü önünde sahnelenen bir trajediyle sona erdi. Elbette Saddam’ın ardından ağıt yakacak değiliz. Çünkü o, eli kanlı bir diktatördü. Bizzat ABD’nin yarattığı bir canavardı ve Irak işçi sınıfını daimi bir baskı altında tuttu, Kürtlere, Şiilere yönelik ABD destekli katliamlara girişti. İran’a karşı ABD’nin kışkırtmasıyla yürüttüğü savaşta, ülkesini ağır bir borç yükünün altına soktu ve bizzat bu borç yükü ve ülkesindeki petrolün mülkiyeti üzerinden ters düştüğü ABD’yle kaçınılmaz bir çatışmaya girdi. Bu onun emperyalizme karşı olmasından değil, çıkar çatışmasından kaynaklanan bir çelişkiydi. Saddam hiç kuşkusuz işçi sınıfının düşmanıydı. Ve devrimci işçi sınıfı hareketi, Saddam gibi diktatörleri devire devire ilerleyecektir. Ancak burada esas olan, işçi sınıfının bir diktatöre karşı yürüttüğü mücadele değil, emperyalizmin hiçbir uluslararası kuralı tanımaksızın, istediği anda, dünyanın istediği ülkesine müdahale edebilme cüretidir. Bu nedenle, Saddam’ı, eli ondan daha kanlı olan Yankilerin darağacına göndermesi, bizim sevinçle karşılayacağımız bir durum değildir. Kendi hukukuna bile uymaktan imtina eden emperyalistler dünyaya adalet dağıtamaz. Evet, ABD dünyanın her tarafında, kendi çıkarlarına çomak sokan her türlü rejime saldıracağını ilan etmektedir. Dünya işçi sınıfını ve yoksul kitleleri açlığa mahkum ederek, kendi uluslararası çıkarlarını ne pahasına olursa olsun savunacağını göstermektedir. Üstelik, Irak’ta ve genel olarak Ortadoğu’da askeri araçlarla sürdürülen emperyalist saldırı, dünyanın geri kalanındaki ekonomik saldırılardan ve sömürgeleştirme girişimlerinden bağımsız değildir. Bu nedenle, emperyalizme vurulacak her darbe dünya işçi sınıfının çıkarınadır. Emperyalizmle geçici de olsa çelişki yaşayan ve ABD ile müttefiklerinin saldırısına uğrayan tüm ülkeleri savunmak, işçi sınıfı hareketi için kaçınılmaz bir görevdir. İşte bu sebeple, Irak direnişçilerini emperyalizme karşı koşulsuz olarak destekliyoruz. 2
DEVRİMCİ İŞÇİ bir internet yayınıdır. Kopyalanarak dağıtılmasında ve yazıların kaynak belirtilerek kullanılmasında sakınca yoktur.
ENTERNASYONAL
UİB-DE’ye İtalya’dan yeni bir parti katıldı:
Alternatif Komünist Parti
G
eçtiğimiz ay, ‘Enternasyonal Büyüyor’ başlığıyla, Uluslararası İşçi Birliği - Dördüncü Enternasyonal’in (UİB-DE) Belçika örgütünün kurulduğunu, Venezuela’da Sosyalist Mücadele adıyla bir yayın çıkarılmaya başlandığını ve baharda Venezuela örgütünün de kuruluş kongresini yapacağını duyurmuştuk. Ocak ayı içinde UİB-DE’ye önemli bir katılım daha gerçekleşti. İtalya’da, birleşik bir parti niteliğindeki Komünist Yeniden Kuruluş Partisi liderliğinin son dönemde burjuvaziyle işbirlikçi siyasetlerini derinleştirmesinin ardından bu partiden kopan İtalyan devrimcileri, Alternatif Komünist Parti adında yeni bir parti kurarak, UİB-DE’ye katılma kararı aldı. Böylelikle, daha ziyade Latin Amerika’da güçlü ulusal partilere sahip olan Enternasyonal’in Avrupa örgütlenmesi ciddi bir ivme kazanmış oldu. Alternatif Komünist Parti, köklü İtalyan Troçkist geleneği ‘Progetto Comunista’ tarafından kuruldu. Bu, aynı zamanda, Arjantin’deki Partido Obrero etrafında toplanan bazı örgütlerin oluşturduğu uluslararası federatif örgütlenme olan CRFI’den (Dördüncü Enternasyonal’in yeniden inşası için komite) de bir kopuş anlamına geliyor. Alternatif Komünist Parti’yi kuran militanlar, bu uluslararası grup içinde bir muhalefet yürütmüş ve neticede CRFI’den kopmuştu. Bir süredir UİB-DE ile tartışma sürdüren ekip, Alternatif Komünist Parti’nin kuruluş kongresinde, aynı zamanda UİB-DE’ye katılımın oylanması kararı almıştı. Ayrıca
parti, 29 kişilik bir Ulusal Konsey, 13 kişilik bir Merkez Komite belirledi. Devrimci partinin tek tek ülkelerde örgütlenmesi kadar, uluslararası ölçekte de örgütlenmesi, sermayenin küresel saldırısını yoğunlaştırdığı günümüzde her zamankinden daha büyük bir önem taşıyor. Oysa kendini devrimci, Leninist, Troçkist gibi sıfatlarla tanımlayan pek çok akım, bu perspektifi muhayyel bir geleceğe ‘öteliyor’; uluslararası örgütlenme gereğini gözardı ediyor. Hatta kendini ‘Troçkist’ olarak tanımlayan ve uluslararası ölçekte faaliyet yürüttüğünü öne süren eğilimler bile, bir örgütler federasyonu ya da güçlü bir ulusal partiye bağlı uydu grupların bürokratik bir toplamından öteye geçemiyor. UİB-DE ise, uluslararası ölçekte, demokratik merkeziyetçi tarzda ve Bolşevik kriterlere uygun olarak örgütlenen yegane devrimci Marksist dünya partisi olma özelliğini sürdürüyor. Dünya kongrelerini gerçekleştiriyor, kongre dokümanlarını ve perspektiflerini ilan ediyor, yeni ülkelerde devrimci örgütler kurmak üzere faaliyet yürütüyor... Devrimci İşçi, enternasyonalsiz bir enternasyonalizm olmayacağı gerçeğinden hareketle, tüm devrimci militanları, devrimci işçi sınıfı hareketinin uluslarası partisinde, Uluslararası İşçi Birliği - Dördüncü Enternasyonal çatısı altında birleşmeye çağırıyor. Bu vesileyle, İtalya’da kurulan Alternatif Komünist Parti’yi selamlıyoruz. Yaşasın Dördüncü Enternasyonal! Yaşasın sosyalist dünya devrimi! 3
Alternatif Komünist Parti kuruluş kongresine İtalya’nın çeşitli bölgelerinden delegeler ve farklı ülkelerden davetliler katıldı.
UİB-DE Brezilya partisi PSTU’nun ve mücadeleci sendika CONLUTAS’ın lideri Ze Maria da kongrede bir konuşma yaptı.
Alternatif Komünist Parti’nin kuruluşu ve Uluslararası İşçi Birliği-Dördüncü Enternasyonal’e katılımı coşkuyla onaylandı.
ölümünün 20. yılında
Yoldaş Moreno aramızda!
U
luslararası İşçi Birliği - Dördüncü Enternasyonal’in kurucusu Nahuel Moreno’yu (Esas adı Hugo Miguel Bressano Capacete) yitirmemizin üzerinden tam 20 yıl geçti. O, 25 Ocak 1987’de aramızdan ayrıldığında, ardında, tüm yaşamını adadığı mücadelenin ürünü olan, onlarca ülkede örgütlü bir dünya partisi bırakmıştı. 1940’ta, henüz 16 yaşındayken devrimci harekete katıldı. 1944’te, beş arkadaşıyla birlikte Marksist İşçi Grubu’nu kurdu. Arjantin Troçkizminin tarihinde, entelektüel ve bohem çevrelerden koparak gerçek bir devrimci işçi örgütü kurma mücadelesi için bir milat olan bu grup, daha sonra tüm kıtaya ve dünyaya yayılan devrimci hareketin de çekirdeği oldu. Nahuel Moreno, politik yaşamı boyunca, dünyanın dört bir yanında, işçi kitleleri içine yerleşmiş Bolşevik partilerin inşası ve bunların bir enternasyonal çatısı altında birleştirilmesi için çaba sarfetti. Arjantinliydi ama mesela 1968’de,
“Leninist-Troçkist bir parti, amatörlerden, liberal profesörlerden, yan uğraşı meraklılarından değil, profesyonel devrimcilerden, kitle hareketi içinde, esas olarak da işçi hareketi içinde yetişmiş militanlardan oluşur. Devrimci Marksist partiyi inşa etmek, sosyalist devrimin dünya partisini inşa etmek demektir.” N. Moreno Peru’daki silahlı köylü ayaklanmasının içinde yer almıştı; Peru zindanlarını da o zaman tanıdı... Aynı yıl, hapisten kaçıp Uruguay’da bir örgüt kurdu... Diktatörlük koşullarında, partisinin sürekliliğini sağlayarak Arjantin dışına çıktı. Kolombiya’daki PST onun eseridir. 1978’de Brezilya’da yakalandı, 1979’da sahte kimlikle girdiği İran’da Şah’ın zindanlarında kaldı. Serbest bırakıldıktan 4
sonra. Kolombiya’da, Nikaragua Devrimi’ne katılarak diktatör Somoza’ya karşı çarpışan Simon Bolivar Uluslararası Tugayı’nı örgütledi... Sürekli kavganın en sıcak hatlarında bulunan Moreno, Avrupa merkezli küçük burjuva ‘entelektüel’ Troçkist eğilimlerin gerçeklikten kopuk tahlil ve siyasetlerine karşı da kararlılıkla mücadele yürüttü. Geriye onlarca değerli eser bırakan Moreno, ‘Avrupa Troçkizmi’ni kaderiyle başbaşa bırakıp, 1983’te, Uluslararası İşçi Birliği - Dördüncü Enternasyonal’i kurdu. Moreno’yu, ne yazık ki, çok kritik bir dönemeçte, Arjantin’de ve dünyada büyük bir alt-üst oluşun arefesinde kaybettik. Kuşkusuz, onun yitirilmesi dünya partisi açısından niteliksel bir darbe oldu. Çalkantılı yıllarda, onun yokluğuyla pek çok güçlük yaşadık. Ancak şimdi gururla söylüyoruz ki, Moreno’nun bizlere bıraktığı lekesiz bayrak, dünyanın her yanına, en başta da, ateş çemberine dönmüş Ortadoğu’ya dikilecektir...