Ek id 01

Page 1

Ezilenlerin kurtuluþu için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ YIL:1 SAYI:1 - 1 OCAK 1999 - 200.000TL

1936 Ýspanya iç savaþýnda gönüllüler Franco’nun faþist ordusuna karþý savaþmak üzere cepheye giderken. Herkes 1930 Buhraný’na benzer bir döneme girdiðimizi söylüyor. 1930’larda neler oldu? Sayfa 5 ve 7

Seçimi Bekleme, Mücadeleyi Yükselt! Saðlýkçýlar “Artýk yeter” mitinginde, Savaþa deðil, saðlýða bütçe istiyorlar. Kriz döneminde reformlar mümkün mü? Rosa ve reformizme karþý mücadelesi sayfa 8-9’da

ABD’den savaþ karþýtlarý Savaþa karþý tutum al! Sayfa 10-11-12

Ýþten atmalar dursun!

Ýþyerleri bizimdir, terketmeyelim


2

Ýþçi Demokrasisi 1 Ocak 1999

TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARLIK YA SOSYALÝZM

1928-29’daki karþý devrime yenilmiþtir.

apitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir.

Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr.

K

Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR osyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir.

S

Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.

REFORM DEÐÝL DEVRÝM

ULUSAL SORUN osyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar.

S

Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler.

AZINLIKLAR osyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar.

S

CÝNSÝYETÇÝLÝK

Y

aþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir.

Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler.

DEVRÝMCÝ PARTÝ

u düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz.

Ý

Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez.

Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr.

B

Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur.

þçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur.

Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler.

ENTERNASYONALÝZM apitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir.

K

Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir.

TEK ÜLKEDE SOSYALÝZM MÜMKÜN DEÐÝLDÝR usya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz.

R

Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için

PARTÝ ÝÇÝ DEMOKRASÝ osyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur.

S

Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.

DEVRÝMCÝ GÖREV u fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.

B

Örgütlenme zamaný erkes krizden bahsediyor. Ekonomik kriz, politik kriz, hükümet krizi. Bütün bu tartýþmalar sýrasýnda en gerçek olan þey, iþçi sýnýfýnýn yoðun bir saldýrý altýnda olduðu. Bu sürece ezilenler ve sömürülenler tarafýndan müdahale etmek isteyenler iþçi sýnýfýnýn krize karþý mücadelesini örgütlemek üzere çalýþmak zorundalar.

H

için gerçekten mücadele etmiyor? Neden 28 Þubat sürecine karþý demokrasiyi savunduðunu iddia edenler, kendi sýnýf çýkarlarýna uygun geldiðinde demokrasi düþmanlýðý yapan BBP, FP ve DYP gibi partiler?

Demokrasiyi en tutarlý savunanlar sosyalistlerdir

Patronlara karþý güçlerimizi birleþtirelim

Bunun yanýtý hangi partinin hangi sýnýfý ne kadar temsil ettiðinde yatýyor. Egemen sýnýfýn ve küçük burjuvalarýn farklý kanatlarýBöylesi bir dönemde yapacaðýmýz her ný temsil edenler, kendi çýkarlarýný savunaþeyin krize karþý mücadelede güvenii arttý- bilmek için canhýraþ bir þekilde, kýyasýya racaðýndan emin olmalýyýz. Bugün seçim birbirleriyle çatýþýyorlar. Ancak iþçi sýnýfýnýn gündemi bahane edilerek, parlamento dý- çýkarlarýný savunduðunu iddia edenler, þýndaki mücadeleyi ve çoðunluðun kendi- ekonomik ve siyasi krizin derinleþtiði, patsine olan güvenini temel almayan her türlü ronlarla iþçilerin çýkarlarýnýn en açýk þekilde öneri zararsýz görünse de yönetici sýnýfýn çatýþtýðý böylesi bir dönemde iþçilerin çýkarlarýný savunmaktan uzaklaþýyorlar. Bu iþine yarayacaktýr. Açýkca yaþayarak gördüðümüz gibi kriz dönemde demokrasiyi açýkça savunamadöneminde yazýlmýþ hiçbir senaryo önce- mak, krizin faturasýný patronlara ödettirmek den düþünüldüðü þekilde yaþama geçmi- için açýkça ve militanca mücadele etmeyor. Yönetici sýnýf ile iþçi sýnýfý içinde krize mek iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz çýkarlarýný savuverilen tepki, hem kendi içinde hem de bir- namamak anlamýna gelmektedir. Mücadebirine karþý birçok çeliþkiyi içinde barýndýrý- lenin keskinleþtiði böylesi dönemlerde, iþçi yor. En genel ölçekte iki sýnýfýn birbiriyle sýnýfý içinde örgütlü partilerin, ekonomik, olan mücadelesinin boyutlarý ve içeriði, ta- politik ve ideolojik olarak sözlerinin eri rihin nasýl geliþeceðini asýl belirleyen fak- olup olmadýðý test edilir. tör.

Demokrasiyi gerçekten ihtiyacý olanlar savunabilir Türkiye’de yönetici sýnýfýn en önemli kurumlarýndan bir tanesi olan ordunun, 28 Þubat muhtýrasýndan bu yana doðrudan ve dolaylý biçimlerde parlamento demokrasisine müdahalesini yaþýyoruz. Bu sadece seçim sandýðýndan çýkan bir partinin iktidar olmasýnýn engellenmesi noktasýnda kalmýyor; ayný zamanda Genelkurmay liderliðinde bu partiye karþý ideolojik bir savaþ yürütülüyor. Ordunun islami hareketle olan bu mücadelesi 28 Þubat’tan sonraki siyasi geliþmeleri asýl belirleyen eðilim oldu. Ancak bu duruma karþý bir eðilim oluþturmak için uðraþan bir dizi siyasi güç de var (FP, DYP, BBP vs).18 Nisan erken genel seçimlerine dönük beklentiler de geleneksel sað ve sol partileri baþtan aþaðý bölmüþ durumda. Geleneksel sað 28 Þubat sürecine aldýðý tutumla ANAP ve DYP olarak ikiye bölündü. Faþistler MHP ve BBP olmak üzere iki ayrý eðilim oluþturuyorlar. Sosyal demokrat cenahta DSP ve CHP’nin her ikisi de 28 Þubat sürecini desteklemesine raðmen, laik cephenin saðý ve solu olmak üzere farklý uçlarýndan oy almaya çalýþmaktalar. Bu sürecin hedef aldýðý islami hareket ise FP liderliðinde bölünmeden ayný seçim baþarýsýný gösterme çabasýnda. Ordu gibi devletin en anti-demokratik kurumu bütün bu süreç boyunca anti-demokratik bir siyasi hareket olan islama karþý demokrasiyi savunduðunu iddia etmektedir. Bu argümana inanmak devenin uçabileceðini hayal etmeye benzer. Peki yaþanýlan sürece raðmen niye sol, demokrasi

Devrimci partinin inþasýna katýl çevrendekileri ikna et!

Türkiye’de yaþanýlan siyasi ve ekonomik krize iþçi sýnýfýnýn, ezilenlerin yanýtýný örgütleyebilme yetenek ve gücüne sahip bir parti yok. Sosyalistler böylesi bir partinin inþasýna tüm gücüyle katkýda bulunmalýdýr. Sokakta, fabrikada, okullarda, yaþadýðýmýz her alanda piyasa ekonomisinin sonuçlarýna, iþsizliðe, yoksulluða, savaþa karþý öfkeyle bir þeyler yapmak isteyen çok sayýda insan var. Bizler radikalleþen, “Ne yapmalý?” sorusuna yanýt arayan insanlarý örgütlü mücadeleye, sosyalist fikirlere kazanmak için bir köprü olmalýyýz.

Ezilenlerin kurtuluþu için

ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih: Ocak 1999 Sayý: 1 Sahibi: Tülay Koçak-Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Yazý Ýþleri Sorumlusu: Tülay Koçak Baský: Yön Matbaacýlýk

Büro: Ankara: Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: 0312 229 3257 Hafta sonu sohbet toplantýlarý: Cumartesileri saat 17’de 16 Ocak: Rosa Luksemburg’un devrimci mücadelesi. 23 Ocak: Tatil 30 Ocak: Kemalizm ve Sol


1 Ocak 1999 Ýþçi Demokrasisi

3

Patronlar Saldýrýyor:

Bekleme, Mücadeleyi Örgütle! þverenler ekonomik krizi, toplusözleþme görüþmeleri süresince, iþçilerin kazanýlmýþ haklarýnýn geri alýnmasý yönünde önemli bir koz olarak kullanmaya hazýrlanýyor. Sendikalar toplusözleþme masasýna patronlarýn krizinin basýncý altýnda oturuyor. Kriz bahane edilerek milyonlarca iþçi, daha az ücretle ve güvencesiz biçimde çalýþmaya ikna edilmek isteniyor. Patronlarýn bu dönemde iþçilerin ödemesini istediði bedel, ocak, þubat ve mart aylarýnda toplusözleþme masasýna oturacak 500 bin kamu iþçisinin tepesinde “Demokles’in kýlýcý” gibi duruyor. Toplusözleþme döneminde, 149 iþletmede çalýþan 500 bin iþçinin ücret zammý belirlenecek. Bu 149 iþletmeden 133’ü Türk-Ýþ, 14’ü Hak-Ýþ, 2’si ise DÝSK’e baðlý sendikalarda örgütlü. Bir yandan kriz edebiyatý yaparak aðlayan patronlarýn, diðer taraftan olanca pervasýzlýðýyla iþçi sýnýfýna saldýrdýðý, iþten çýkarmalarý hýzlandýrdýðý bu dönemde, sendika yönetimlerinin tavrý da merak konusu haline geliyor. Bu noktada baþlangýç açýsýndan olumlu bir geliþme oldu. Türk-Ýþ, Hak-Ýþ ve DÝSK yöneticileri ortak hareket etme kararý aldýlar. Üç konfederasyonun ge-

Ý

Konfederasyon liderleri uluslararasý sendikalar toplantýsýnda birarada

nel baþkanlarý “Krizin fatu- için ise iþçi temsilcilerinin dirimi yoluyla menkul kýy- yirminin toplam geliri, yalrasý iþçiye çýkarýlamaz. Bu- de yönetime katýlmasýný is- metler borsasýna 700 tril- nýzca %1.5’u buluyor. na birlikte karþý çýkacaðýz” tiyor. yon, altýn borsasýna da 33 Dünyada bu kadar eþitsiz mesajýný verdiler. Bu inisiDÝSK Baþkaný Rýdvan trilyon liralýk olanak saðla- bir daðýlým varken Türkiyatife katýlmasý için Budak ise “Krizin yükü dý. Emeðe herhangi bir ye’de de durum pek farklý KESK’e de çaðrý yapýldý. hep çalýþana çýkarýlýyor. avantaj saðlanmadý. Ýçi- deðil. Türkiye’de en yokTürk-Ýþ Baþkaný Bay- Krize devletin, siyasetin mizdeki öfkeyi, ülkeyi kö- sul %20, toplam gelirden ram Meral, yaþanan kriz müdahalesi þart. Hükümet tü yönetenlerin anlamasý 1973 yýlýnda %3.5 pay alýrnedeniyle çeþitli sektörler- kurulur kurulmaz sosyal için biraz daha sabýrlý dav- ken, 1987 yýlýnda bu oran den, sendikalý ve sendika- taraflar biraraya ranýyoruz” þek- %5.2’de kalýyor; 1994’te Üç sýz olmak üzere toplam gelmeli. Ýtlinde ko- 4.8’e geriliyor. En zengin k o n fed e ras y o n u n l i d er i 600 bin kiþinin iþten çýka- h a l a n u þ u - %20’nin 1994’te toplam rýldýðýný söylerken gerekli t ý n gelirden aldýðý pay ise Ý SO B a þ kan ý ’ n ý n d a ö n e rd i ð i önlemler alýnmazsa eko%54.8. g i b i “ Ar tý k y erl i m al ý ku l l a n al ý m” nomik kriz ve iþten çýkarDünya ekonomisi içinmalarýn sosyal patlamalara de eþitsiz durumda bulud i y o r . S e n d i k a y ö n e t i ci l e r i b i z e , neden olacaðý uyarýsýný nan ülkelerin iþçileri, kenE n d o n e zy a ’ d a k i t e k s t i l i þ çi s i n e , G ü n e y yapýyor. Bu tehdidi gördi çýkarlarýnýn diðer ülkeKo r e ’ d e k i m e t a l i þ çi s i n e k a r þ ý k e n d i mezden gelmenin ‘tarilerin iþçi sýnýfý ile birlehi bir suç’ olduðunu, p at ro n u mu z l a b i rl e þ mem i zi ö n e ri y o r. Hay ý r! B u þik olduðunu unutursa, hükümet kurulur kuçýkmaz bir yola sürükk r i z, u l u s l a r a r a s ý ö l çe k t e p a t r o n l a r ý n k e n d i rulmaz iþçi, iþveren ve lenmekten kurtulamaz. hükümet temsilcileri- s i s teml e ri n i n kr i zi d i r . T am d a b u n ed en l e G ü n ey Karþýlýklý gümrük duvarnin biraraya gelip krizin larýnýn yükseltilmesi, paK o r e l i i þ ç i k a r d e þ l e r im i z g i b i f a b r i k a l a r ý m ý z ý nasýl aþýlacaðý konusunralarýnýn milliyet sorunu da görüþme yapmasý ge- t erk etme mel i , p at ro n l ar l a u z l aþ ma ö n eri l e ri n i olmayan patronlara deðil; re ddetm eli, e yle mler imiz le ulusal ( TÜ SÝAD ) düþük ücretlerle çalýþmak rektiðini öne sürüyor. Türk-Ýþ yönetiminin zorunda býrakýlan, en tev e u l u s l a r a r a s ý (I M F ) d ü ze yd e k i p a t r o n krizi aþmak için önerdiði mel haklardan yoksun, köö r g ü t l e r i n i n b i ze y a z d ý ð ý i l a c ý yol ise þöyle: “Türkiye’de tü teknolojiyi kullanmaküretilen mallarý tüketelim” ö n ü yor. tan dolayý kendisini tükek e n d i l e r i n e i ç i r m e l i yi z . kampanyasý ile tüm halk kesilsin, ten emekçiyi vuracaktýr. kesimlerinin ithal mal al- KDV oranlarý Sendika yöneticileri bize, Krizin mamasýnýn saðlanmasý; ka- düþürülsün, yüksek Endonezya’daki tekstil iþsorumlusu kim? çak konfeksiyon ve tekstil kredi faizleri de indirilsin, çisine, Güney Kore’deki ürünlerinin Türkiye’ye gi- iþten çýkarmalar önlensin” metal iþçisine karþý kendi Üç konfederasyonun riþinin önlenmesi; ithala- diyor. patronumuzla birleþmemilideri ÝSO Baþkaný’nýn da týn kýsýtlanmasý. Ayrýca iþHak-Ýþ Baþkaný Salim zi öneriyor. Hayýr! Bu kriz, önerdiði gibi “Artýk yerli verenlerin samimi olmasý Uslu da “Hükümet, banka uluslararasý ölçekte patmalý kullanalým” diyor. Peve doðru bilgi vermesi ko- ve finans kuruluþlarý krize ronlarýn kendi sistemleriki þimdi bakalým: Dünyaþuluyla iþten çýkarma yeri- girdiði zaman teþvik yasanin krizidir. Ve bu kriz iþdaki en üst %20’lik dilim, ne yarým gün çalýþmayý ka- larý çýkardý. Son vergi kaçiler açýsýndan tüm dünyatoplam gelirin %85’ini alýrbul edebileceklerini söylü- nunuyla 900 trilyon liralýk da iþsizlik, emek gücünü ken en alt dilimdeki yüzde yor. Bu durumu aþmak avantaj saðladý. Stopaj inucuza satma, esnek üre-

tim, sendikasýzlaþma, sosyal haklarýn kaybý anlamýna gelmektedir. Sendikal bürokrasi, bu toplusözleþme döneminde ortak hareket etme kararý vererek olumlu bir iþ yapýyor. Ama diðer taraftan Türkiye’deki iþçi sýnýfýný gerçek müttefiklerinden ayýrarak patronlarýn ekmeðine yað sürmüþ oluyor. Krize önerdikleri çözüm ile, iþçi sýnýfýný çözümsüzlüðe sürüklüyor. IMF gibi kuruluþlar patronlarýn çýkarlarý doðrultusunda hazýrlanmýþ “krizden çýkýþ yollarý”ný çeþitli ülkelere dayatýrken, tüm ülkelerin iþçi sýnýflarýna karþý ortak bir saldýrý yürütürken biz de kendi kaderimizin diðer ülkelerin iþçi sýnýfýyla ayný olduðunu görmeliyiz. Tam da bu nedenle Güney Koreli iþçi kardeþlerimiz gibi fabrikalarýmýzý terketmemeli, bize raðmen patronlarla uzlaþma önerilerini reddetmeli, eylemlerimizle ulusal (TUSÝAD) ve uluslararasý (ÝMF) düzeydeki patron örgütlerinin ilaçlarýný kendilerine içirmeliyiz.

Çiðdem Özbaþ

Ýþçileri n krize yanýtý :

Ne Yapmalý? Son aylarda geliþen mücadelelerin her biri önemli bir deneyim zenginliðine sahip. Her grevden, iþyeri iþgalinden, gösteriden, grev çadýrýndan, dayanýþma faaliyetinden ortaya çýkan dersleri sýnýf mücadelesinin her alanýna genellemek için mücadele etmeliyiz.

Öfkeyi bulunduðu alanda örgütlemeli, iþyerlerimizi terketmemeliyiz. Mü ca d e l en i n ö r gü t l e n m e s i n i sendika yöneticilerine býrakmamalýyýz. Yaþadýðýmýz saldýrý doðrudan onlara karþý deðil bize karþý. Onlar iþyerinde sendika aidatý alacak yeterli sayýda üyeleri olduðu müddetçe kendi geçimlerini saðlayabileceklerdir. Hatta üzerine mersedesler, lüks daireler ve çocuklarýna pahalý eðitim olanaklarý sunabilirler. Ancak bizler ekmeðimizi aslanýn að-

zýnda kazanýyoruz. Aslana karþý gücümüz kollektifdir. Nasýl ve hangi araçlarla mücadele edeceðimizi bulunduðumuz alanda bizler karar vermeliyiz. Bu kollektif kararlar üzerinden sendika yöneticilerin yapmasýný istediðimiz þeyleri onlardan talep etmeliyiz. Kriz dönemi için patronlarýn sendika liderlerinden bir dizi istekleri var. Bu isteklerini bizlere kendi seçtiðimiz ve maaþýný ödediðimiz sendika liderleri aracýlýðýyla kabul ettirm ey e ç a l ý þ ý y o r l a r . A nc a k b u

koþullarý kabul etmek zorunda deðiliz ne istediðimizi bilirsek ve bu talepler etrafýnda en fazla insaný örgütleyebilirsek, sendikacýlarýn bizim çýkarlarýmýzý temsil etmekten baþka çaresi kalmayacaktýr. Bunu baþarabilmek için sendika yöneticilerinden baðýmsýz, doðrudan ve demokratik bir þekilde karar alabilen eylem komiteleri oluþturmalýyýz. Dayanýþma faaliyetini en yaygýn bir þekilde örgütlemeli, ayrý ayrý mücadeleleri birleþtirmeye çalýþmalýyýz.


4

Ýþçi Demokrasisi 1 Ocak 1999

Ýþçi patrona ve sendikacýya öfkeli Tekstil patronlarý karlarý için herþeyi yapýyor Toplam istihdamýn %28’ini elinde tutan tekstil ve konfeksiyon sektöründe iþten çýkarmalar devam ediyor. Tekstil sektöründe yaþanan kriz nedeniyle, 10 bini TEKSÝF, 3.600’ü Öz Ýplik Ýþ ve 400’ü Tekstil sendikasý üyesi olmak üzere 14 bin sendikalý iþçinin iþine son verildi. Ýþine son verilen sendikasýz iþçilerin sayýsý ise bilinmiyor. Tekstil iþçisinin ücreti yeni açýklanan asgari ücretin de altýnda. Tekstil sektöründe ortalama net ücret 48 milyon lira. Asgari ücret ise net 57.5 milyon liraya yükseldi.

Kordsa Kordsa bir yandan iþçi atarken diðer yandan dünyanýn bez sektöründeki en büyük firmasý olmaya hazýrlanmakta. Sakýp Sabancý’ya ait Kordsa fabrikasýndan 24 iþçi atýldýðýnda, iþçiler üretimi durdurdu. Içerde kalan 160 iþçi fabrikanýn çalýþmasýný engelleyip, fabrikayý terketmezken, iþyeri önünde yaklaþýk 350 kadar iþçi arkadaþlarýný yanlýz býrakmadýlar. Patron fabrikayý terketmeyen 160 iþçinin iþlerine son verdiðini duyurdu. Bu Sabancý’ya öfkeyi daha fazla arttýrdý. Toplam 475 iþçinin çalýþtýðý Kordsa fabrikasý jandarma tarafýndan ablukaya alýnmýþtý. Ýþyerlerini terketmeyen iþçiler yemeksiz, susuz, telefonlarý kesik býrakýldý. Güvenlik güçleri içerdekilerin fabrika önündeki akrabalarýný, arkadaþlarýný, dayanýþmak için gelen iþçi kardeþlerini görmesin diye fabrika önünde araçla perde oluþturdular. Tüm bunlar iþçileri evlerine gitmeye ikna etmedi. Sabancý tazminatsýz attýðýný söylediði iþçileri geri almak zorunda kaldý. Ancak sendika liderlerinin iþbilir uzlaþmacýlýðý nedeniyle ilk etapda eyleme çýkma nedeni olan 24 iþçi yeni anlaþma ile tazminatlarý ödenerek iþten atýldý. Sendika yöneticileri iþçilerin tümünün zaferi için mücadele etmektense Sabancý’yý üzmemeyi tercih ettiler.

Ýpaþ Ýpaþ iplik fabrikasý patronlarý 450 iþçiyi iþten attýlar. Ýþten atýlan iþçilerin arasýnda emekliliðine 9 ay veya 10 gün kalan iþçiler de vardý. Ýpaþ iþçileri, patronlarýna olduðu kadar örgütlü olduklarý Teksif sendikasý liderlerinin patrondan yana tutum almasýna da kýzgýnlar. Ýþçilerden bir tanesi “6 aydan beri gerek sendikanýn gerek patronun bize çektirdiði zulum yeter. Krizi bahane ederek hem kapý dýþý ediliyoruz, hem de tazminatlarýmýz ödenmiyor. Artýk bu iþe dur denilmesi gerekiyor” çaðrýsý yapýyordu.

C e y ta þ Kapatýlan Ceytaþ ve Ceysan’da çalýþan 700 iþçi aileleriyle fabrika önüne gelerek “Ceytaþ ve Ceysan Kapatýlamaz”, “Ceytaþ Ceyhanlýlarýndýr”, “Ýþsiz kalmak ölümün yarýsýdýr” diye protesto ettiler. Adana Ceyhan karayolunu bir süre trafiðe kapattýlar.

Modasan Tekstil Türkiye’nin 1000 büyük sanayi kuruluþu sýralamasýnda 783. sýrada yer alan Modasan Tekstil’den 210 iþçinin iþten atýlmasý üzerine grev kararý alan iþçiler ‘kriz olduðu’ gerekçesiyle sözleþme imzalamaya yanaþmayan patrondan biriken farklarýný ve ikramiyelerini almaya çalýþýyorlar.

P a rk T e k s ti l Park Tekstil patronlarý iþçiler greve çýkarsa Lokavt uygulama kararý almýþtý. Ancak 210 iþçi buna raðmen greve çýktý ve lokavt olmadý.

CN Tekstil Ümraniye’de kurulu CN tekstil fabrikasýnda 40 iþçi iþten atýldý. Patronlarýn istediðinin tazminatlarýna razý olup gitmeleri olduðunu söyleyen iþçilerden bir tanesi “Nerede olsa iþ buluruz” düþüncesiyle hareket etmenin yanlýþ olduðunu bu anlayýþýn patronlarýn sömürü çarkýný güçlendirdiðini ifade ederken. “Tekstil iþkolunda patronlar istedikleri gibi cirit atýyorlar. Buna dur dememiz lazým. Bunun içinde örgütlü olamak gerekir.” diyor.

Medya direnen iþçiyi görmüyor Yeni yýlý 144 gündür devam ettirdikleri direniþ çadýrýnda karþýlayan Zümrüt Örme Ýþçileri “Bir kedi aðaca çýksa 15 gün gösteriyorlar. Burada kedi deðil 200 insan var. Demek ki bizim hayvan kadar deðerimiz yokmuþ.” diyerek medyanýn patronlarýna öfkelerini ifade ediyorlar.

Metal sektörünün büyük patronlarý karlarý için iþçilerin ekmeðini çalýyor, sendika yöneticileri bakýyor Gebze’de Metal sektöründe faaliyet gösteren 14 iþyerinde son üç ayda 1297 iþçinin iþine son verildi. Gebze’de örgütlü Türk Metal üyesi “Sendikalar yasalar nedeniyle iþten çýkarmalar konusunda hiçbir þey yapmamakta, elleri kollarý baðlý bir þekilde geliþmeleri izlemektedir.” diyor. Türk Metal’in MESS ile masaya oturmadan önceki vaadlerini gerçekleþtirmemesi 120 bin metal iþçisinden sadece Kocaeli’nde otomobil fabrikalarýnda çalýþan 10 bininin Türk Metal’den toplu olarak istifasýna yol açmýþtý.

Erkunt iþçileri iþten atýlan arkadaþlarýný yanlýz býrakmadý Erkunt sanayi AÞ Döküm ve Makina fabrikasýndan atýlan 35 arkadaþýna destek vermek amacýyla 400 iþçi iþ býraktý. Altý-yedi yýldýr çalýþanlarýn bile sosyal haklar dahil 70 milyon, ortalama ücretin ise ancak 50 milyon olduðunu söyleyen iþçiler “Açýz aç. Herkesin çoluk çocuðu var. Yazýk deðil mi kapý dýþarý ediliyorlar” diyerek iþten atýlan arkadaþlarýna sahip çýktýlar. Direniþ kararý sonrasý sabah iþyerlerine girmek isteyen iþçiler polis barikatlarýyla karþýlaþtýlar, barikat aþýlamadý. Patronun bu duruma tepkisi iþyerini bir süre için kapatmak oldu. Sendika yöneticileri iþçileri iþyerinin kapalý olduðu, üretimin olmadýðý, beklemenin anlamý olmadýðý argumanlarýyla evlerine gitmeye ikna etti. Ýþçilerden biri patronun asýl derdini þöyle ifade ediyordu “Bir yandan kriz var diye bizi atýyorlar, bir yandan da istifa edin sizi alalým diyorlar. Amaç burada sendikal örgütlülüðü yok etmek”

Petrol Ýþ Sendikasý yöneticileri patronlarýn sendikasýzlaþtýrma saldýrýsý karþýsýnda teslim oluyor Petrol Ýþ Sendikasý’nýn örgütlü olduðu Plastaþ fabrikasýndan atýlan 24 iþçinin iþine son verilmesi karþýsýnda diðer iþçiler iki gün üretimi durdurdular. Üretimi durdurma eylemiyle 36 iþçinin daha iþten atýlmasý engellendi. Ancak iþçiler iþverenin tüm

iþçileri tazminatsýz olarak iþten atacaðý tehdidi karþýsýnda sendikacýlar tarafýndan yeniden iþbaþý yapmaya ikna edildiler. Ýþten atýlan iþçiler fabrika önünde direniþe devam etmek istiyorlardý, direniþ çadýrýna polis saldýrdý, iþçiler gözaltýna alýndý. BOTAÞ Genel Müdürlüðünde temizlik iþlerini yürüten Petrol Ýþ üyesi 900 iþçiden 347’si iþten çýkarýlmýþtý. Bir iþçi “En pis iþleri biz yaparýz, onlarýn koltuklarýnda rahat oturmalarýný saðlarýz, aldýðýmýz en fazla 35 -40 milyon. Ama þimdi bunu bile çok görüyorlar.” diyordu. Petrol Ýþ Genel Baþkaný Bayram Yýldýrým iþçilere, sendikadan istifa ederek iþlerinde kalmalarý tercihinin en iyi fikir olduðunu söyledi.

Jandarma “Biz iþçiyiz” Fransýz çimento tekelinin ortak olduðu Yibitaþ-La Farge’da iþten atýlmalara karþý mücadele sendikalý olarak iþe dönme mücadelesine dönüþmüþ durumda. Sýk sýk jandarmanýn baskýsýyla karþý karþýya kalan iþçilerin jandarma komutanlarýna hissettikleri öfke “artýk kurþuna dizmeden bizden kurtulamazsýnýz” sözleriyle ifadesini buluyor.

Kazanmak için dayanýþmaya ihtiyacýmýz var Tez Koop Ýþ 2 Nolu þubede örgütlendikleri için iþten atýlan iki iþçinin iþe geri dönmesini saðlamak ve iþçilerin ekonomik ve sosyal haklarýnda iyileþtirmeler yapmak için baþlatýlan Ýstanbul Serbest Muhasebeciler ve Mali Müþavirler Odasý grevi destek ve dayanýþma ziyaretleriyle güç kazandý.

E y le m P ro g ra mý n ý K u ll a n a lý m Ýþçi Demokrasisi Gazetesi krize ve yaþadýðýmýz diðer sorunlara iliþkin patronlarýn aðýr reçetesine karþý iþçi sýnýfýnýn çözümü için bir eylem programý yayýnladý. Seçimi bekleme mücadeleyi yükselt imza metiniyle iþyerlerinde, sendikalarda, sokaktaki açýk gazete satýþlarýnda tartýþtýk ve bu taleplere katýlanlarý eylem programýnýn altýna imza atmaya çaðýrdýk. Tartýþtýðýmýz birçok emekçi patronlarýn krýz reçetesine karþý öfkeli ve ”Savaþ dursun, silahlanma için vergi ödemek istemiyoruz, çeteler yargýlansýn , iþyerlerimizin özelleþtirilmesini istemiyoruz, daha fazla demokrasi ve özgürlüðe ihtiyacýmýz var” þeklinde talep ve düþünceler dile getiriyorlar. Ýþyeri kapatmalarýna karþý durulabileceðini ve kazanýlacaðýný SEKA’lý iþçiler gösterdiler. Krizin faturasýný emekçilere ödetmek isteyen patronlara yine en güzel cevabý iþten atýlan ancak dayanýþma ve eylemle kazananan KORDSA’lý iþçiler verdi. Bu talepler etrafýnda mücadele etmek üzere eylem programýna imzasýný atan yüzlerce insan sendika liderlerini göreve çaðýrýyor.

Songül Özdemir


1 Ocak 1999 Ýþçi Demokrasisi 5

29 Kri zinde ne oldu? Ý

þadamý Rahmi Koç dahil bir dizi ekonomi uzmaný, dünyanýn 1930 Buhraný’na benzer bir ekonomik krize yuvarlandýðýný söylemekte. Ekonomik kriz var mý yok mu? Nasýl bir kriz var? Kapitalist ekonominin geçmiþte yaþamýþ olduðu krizlerle karþýlaþtýrýldýðýnda, bugün ekonominin ne durumda olduðu üzerine tartýþmalar alabildiðine yoðun yapýlýyor. Serbest piyasa ekonomisinin en derin krizini yaþadýðý 30’lar bu tartýþmalara ýþýk tutacak nitelikte. 1930’lar sadece ekonomik bir krizden ibaret deðildi, ayný zamanda yoðun bir politik istikrarsýzlýk dönemi idi. Bu süreçte ani, kitlesel iþçi sýnýfý ayaklanmalarý yaþandý. Ayaklanmalar tarihin akýþýný deðiþtirebilecek ve egemen sýnýfý dehþete düþürecek düzeydeydi.

Kriz nasýl baþladý? Buhran 29 Ekim 1929’da baþladý. “Kara Salý” olarak anýlan New York borsasýnýn çöküþünün ardýndan Amerikan kapitalizmi temellerinden sarsýldý. ABD ve dünyanýn diðer ekonomileri kaosa sürüklenirken milyonlarca iþçi de iþten atýlýyordu. Borsanýn çöküþünü takip eden on yýl boyunca dünyaya ekonomik, politik ve mali istikrarsýzlýk hakim oldu. 1929-38 arasýnda Amerika’da ise sanayi üretimi yüzde 28 düþerken, hemen hemen her üç kiþiden biri de iþsiz kaldý. Almanya’da sanayi üretimi üçte bir oranýnda düþerken, yine her üç iþçiden birisi iþini kaybetti. Geçen Aðustos ayýnda olduðu gibi kriz hiç beklenmedik bir anda baþlamýþtý. ABD ekonomisi 1920’ler boyunca hýzla büyümüþ, iþsizlik orarýý yüzde 0.9’u aþmamýþtý. Kapitalizmin ideologlarý kapitalizmin artýk “yeni bir döneme” girdiðini ve krizlerin geçmiþte kaldýðýný iddia ediyorlardý. Artan zenginleþme ve ekonomik geniþleme patronlarýn kendilerine olan güvenlerinin hýzla artmasýna yol açmýþtt. Sosyalist Scott Fitzgerald bu dönemi “tarihteki en lüks zevkü sefa yýllarý” olarak tanýmlýyordu. Amerikalý zenginler Londra’da öðle yemeði yiyip gece Berlin’de dansa gidecek kadar bolluk içinde yaþýyorlardý. Almanya’da ise Birinci Dünya Savaþý’ný takip eden 1918-23 yýllarý arasýndaki devrimlerin sisteme verdiði aksaklýk atlatýlmýþ, ekonomi istikrara kavuþmuþtu. Bu dönemde Hitler’in Nazi partisi bir avuç fanatikten ibaretti. 1928 seçimlerinde sadece yüzde 2.5 oy almýþ-

tý.

Egemen sýnýf panik içinde

Kriz dalgasý karþýsýnda geleneksel partiler ve egemen sýnýf çözümsüzdü. Tam bir paniðe kapýldý. Amerikan patronlarýnýn gazetesi Times“Bu iþin sonu nereye varacak?”, “Bu kýsýr döngüden kurtulabilecek mýyiz” gibi çaresizlik ifade eden baþlýklar atýyordu. Egemen sýnýf tepeden týrnaða bölünmüþtü. Geleneksel partiler erirken toplum aþýrý sað ve sol taraflara doðru kutuplaþtý. 1927’de parlamenter demokrasi dünyanýn 65 ülkesinde egemendi. 1933’e gelindiðinde ancak altýsý böylesi bir iddiaya sahiptiler.

Faþizm iktidara geliyor En büyük yenilgi Almanya’da yaþandý.. Kriz yok sul la þan millyonlarca insaný v e egemen sýnýfýn bir kýsmýný Nazilerin kucaðýna sürüklemiþdi. 1932’de Na zi le rin oylarý yüzde 32’ye yükseld i ,

Alman parlamentosunda en büyük parti haline geldiler. Hitler ve Naziler 1933’de iktidara geldi. Aslýnda dünyanýn en büyük iþçi sýnýfý partisi olan Alman SPD’nin ve Alman Komünist Partisi’nin toplam gücü Naziler’inkinden herzaman daha fazlaydý. Alman iþçileri Hitler’e direnmeye çalýþtýlar. Naziler ve sosyalistler arasýnda çok sayýda sokak çatýþmalarý yaþandý. Ancak SPD ve Komünist Partisi Hitler’i durdurmak için eylem birliði yapmadýlar. Dünyanýn en güçlü iþçi sýnýfýnýn yenilgisi sonrasýnda Hitler’in iktidarý sýrasýnda Yahudilerin soykýrým karabasanýnýn yaþanmasý önünde hiçbir engel kalmamýþtý. Faþizm daha öncesinden Mussolini liderliðinde Ýtalya’da iktidara gelmiþti. 1930-31 yýllarý arasýnda yanlýzca Latin Amerika’da 12 askeri darbe yaþandý.

Alternatif vardý Toplumsal kutuplaþma sola doðru da yaþanýyordu. 1929 borsa krizi sonrasýnda büyük iþçi mücadeleleri yaþandý. Ekonomik kriz ve kitlesel iþsizlik otomatik olarak umutsuzluk ve gü ven siz lik anlammýna gelmiyor. Ýþçilerin yaþam standartlarýna vurulan böylesi bir darbe müca de le -

leye de yol açabilmekte. 1930’larda kitlesel iþsizlik milyonlarca iþçiyi sefalete sürüklerken onlar bunu bir kader olarak kabul etmediler; direndiler. New York’lu bir gazeteci anýlarýnda 40-50 iþçiden oluþan gruplarýn marketlere gidrip veresiye istekleri reddedildiðinde, sahibini bir kenara itip yiyecekleri alýp gittiklerini anlatýyor. 1932’de iþsizlere yardým derneklerinin üye sayýsý 300 bine çýkmýþtý. Bunlar yüzlerce kentte iþsizliðe karþý gösteriler düzenlediler. New York sokaklarýnda iþsizliðe karþý büyük ayaklanmalar yaþandý. Bu dayanýþma gruplarýnýn büyük çoðunluðu sosyalistler tarafýndan kurulmuþtu. Birçok ülkede egemen sýnýfýn içinde bulunduðu bölünmüþlük sosyalist ve komünistler için ciddi olanaklar saðlýyordu. Bu partiler grevlere ve kitle ayaklanmalarýna öncülük etmekteydiler. Fransa ve Ýspanya’da hükümet ortaðý oldular. Hatta Amerika’da komünistler belediye baþkanlýðýna seçildi. Ýngiltere Komünist Partisi’nin kurduðu iþsizler hareketi bütün ülkede örgütlenmiþti. 250 bin kiþilik gösterilere öncülük etmekteydi. Yaþanan ayaklanmalar sadece iþsizleri içermiyordu. Amerika’da ücretler düþürülmeye çalýþýldýðýnda kitlesel grevler patlak verdi. Bunlardan en önemlisi 1932’de 150 bin tekstil iþçisinin Kuzey Carolina’daki greviydi. San Fransisco, Toledo ve Minneapo-

lis’de sosyalistlerin öncülüðünde üç büyük kitlesel grev yaþandý. 1930’lar boyunca Amerikan iþçileri, iþten atmalara, iþ hýzlandýrmalarýna karþý ve sendikalaþma hakký için mücadele verdi. Grevler iþçilerin önemli bir kýsmýnýn durumunu düzeltirken, Amerikan patronlarýnýn iþçilerin yaþam standartlarýna yeniden saldýrmasý önünde engel oldu. Fransa’da da iþçiler iþten atýlmalar, fabrika kapatmalarý ve reel ücretlerin düþmesi sorunlarýyla karþý karþýya idiler. Fransýz faþistleri de Alman Nazileri gibi iktidara gelmeye çalýþýyorlardý. 6 Þubat 1934’de faþist çeteler baþkent Paris’teki parlamento binasýný iþgal etmeye çalýþtýlar. Faþist ayaklanmaya karþý Fransýz iþçileri kahramanca mücadele verdti. Beþ milyon kadar iþçi genel greve çýktý, bir milyon iþçi de faþistlere karþý sokaklara döküldü.

Sosyalist fikirler güç kazanýyor Faþizme karþý mücadele sosyalist fikirlerin güçlenmesini beraberinde getirdi. Ýki yýl içinde Fransýz halký sosyalisleri içeren bir koalisyon hükümeti seçti. Fransýz iþçileri seçim galibiyetini grevler ve fabrika iþgalleriyle kutladýlar. Bu mücadeleler sonucunda ücretler ortalama yüzde 12 artarken, haftalýk çalýþma saatleri 40’a düþürüldü ve iki haftalýk ücretli izin kazanýldý.

Ýspanya’da iç savaþ

1936’da Fransýz iþçileri faþizme karþý genel greve çýktý.

1930’la rýn en önemli geliþmesi

Ýspanya’daki devrim oldu. Ýspanyol ekonomisi yabancý sermayeye baðýmlýydý ve krizden çok yoðun bir þekilde etkilenmiþdi. Ancak Ýspanyol iþçileri bunu kader olarak kabul etmediler, direndiler. Ýspanya 1931’e kadar monarþi tarafýndan yönetilmekteydi ve büyük toprak sahiplerinin egemenliði altýndaydý. Ayný yýl yapýlan genel seçimler ve genel grev sonrasý monarþi devrildi ve cumhuriyet kuruldu. 1932-33’de iþçiler iþten atýlmalara karþý greve çýktýlar ancak polis ve ordunun saldýrýsý karþýsýnda geri adým atmaya zorlandýlar. 1934’de 30 bin silahlý madenci ayaklandý ve madenleri iþgal ettiler. Madenciler askerlerin müdahalesine iki hafta direndi. Ancak sonunda yenildiler. Baský ve kriz iþçi sýnýfý içinde yeni bir birlik ruhunun geliþmesine neden olmuþtu. 1936’da sosyalistleri içeren bir halk cephesi hükümeti seçildi. General Franco liderliðindeki Ýspanya ordusu askeri bir darbeyle cumhuriyeti devirdi. Ýspanyol iþçileri cumhuriyeti savunmak için harekete geçtiler. Üç yýl boyunca baþka hiçbir Avrupa ülkesinden yardým almaksýzýn devrimi savunma mücadelesi verdiler. Bu mücadelenin baþarýsý 20’nci yüzyýlýn gidiþatýný deðiþtirebilirdi.

Kazanacaðýmýz baþka türlü bir dünya var Bugün ekonomik kriz henüz 1930’larýnki kadar derinleþmiþ deðil. Ancak 1930’larýn yavaþ çekimini yaþýyoruz. Rusya ve Uzakdoðu’daki son geliþmeler filmin hýzlanmaya baþladýðýna iþaret ediyor. Endonezya’da bir devrim, Güney Kore’de kitelesel grevler oldu, Rusya’da madenciler sokaklara çýkýyor. Ýþçiler krizin faturasýný ödemeye hazýr olmadýlarýný ifade ediyor ve yeni alternatifler arýyorlar. 1930’larda olduðu gibi kriz yeni mücadeleler ve politik hareketleri beraberinde getirecek. 1930’larýn trajedisi solun, iþçi sýnýfý mücadelelerini ileriye taþýyabilme yeteneðinden yoksun, sosyal demokratlar ve Stalini kölece takip eden komünist partilerin egemenliði altýnda olmasýydý. Bugün kriz sosyalist fikrilere kitleselleþme olanaklarý sunuyor. Bizlerin patronlarýn krizine gerçek ve somut bir çözüm sunmamýzý gerekiyor. Sosyalizm için mücadele 1930’larýn faþizm ve savaþla biten filmine farklý bir son hazýrlayacaktýr.


6

Ýþçi Demokrasisi 1 Ocak 1999

1 Ocak 1999 Ýþçi Demokrasisi

Seçimi Bekleme Mücadele et! O r du v e Pa t ro nl a r Ec e vi t’ i se vi yo r ! Türk patronlarý ve ordu Ecevit’i politik bir çözüm olarak görmeye baþladý. Bülent Ecevit politikanýn “dürüst adamý” olarak bilinmekte. Aslýnda Türk siyasi tarihinde Ecevit’in oynadýðý rol tam bir oportünizm. Ýlk Ecevit hükümeti Necmettin Erbakan ile ortak kuruldu ve Kýbrýs’ýn iþgalinden sorumlu olan hükümetdi. 1978’de Ecevit yeniden hükümete gelirken milyonlarca insan faþist þiddetin ve iþçi sýnýfýnýn geçim düzeyine yapýlan saldýrýlarýn bir son bulacaðýný umut ediyordu. 20 ay süren CHP Hükümeti faþist þiddetin daha da týrmanmasýna, iþçilerin yaþam standardýnýn 1970’lerdeki en dip noktaya vurmasýna neden oldu. Sola ve iþçi sýnýfý hareketine baskýlar arttý. 1978 ve 79’da 1 Mayýs mitingleri bile yasaklanmýþtý.

Sol’un yanýtý Tam da bu özelliklerinden dolayý patronlar ve ordu iþçilerin öfkesini baþka yönlere çekme ve laik cepheyi güclendirme umutlarýný Ecevit’e baðladýlar. Aslýnda Ecevit’in DSP’si ve Baykal’ýn CHP’si ayný çözümü sunuyor. Onlarýn çözümü islamcýlara karþý patronlarýn laik cephesine katýlmak. Ancak bugün sorunu yaratanlar islamcýlar deðil. CHP’ye oy veren iþçileri ve binlerce insaný islamcýlarýn kucaðýna iten sorun zengin ve yoksul arasýndaki uçurumun giderek derinleþmesi. Bunu çözmenin tek bir yolu var. Zenginlerin fakirden çaldýklarýna el koyup tekrar fakirlere vermek. Savaþa ve her türlü savaþ hazýrlýklarýna para harcatmamak. Krizin iþçi sýnýfý çýkarýna çözülmesi basit önlemler gerektiriyor. Ancak bunlarý gerçekleþtirebilmek için patronlar ve orduyu karþýya almak gerekiyor. Reformist parti ve sendika liderleri tam da bundan kaçýyorlar.

Soygun var Patronlar ciddi bir krizle karþý karþýya. Türk patronlarý hükümetin yüksek faiz politikalarýndan besleniyor. Uzun vadede böyle gitmesi mümkün deðil. Bank Ekspres ve Ýnterbank iflas etti, diðerleri de sýrada. Þu ana kadar ayakta kalmalarýnýn nedeni devletin iþçi sýnýfýnýn cebinden alarak ödediði yüksek faizlerdir.

Soyguna karþý direniþ Patronlarýn ve ordunun en büyük kaygýsý iþçilerin bu krizin faturasýný kendi ceplerinden ödemesine karþý direnmeleridir. Þu ana kadar isole edilebilmiþ olan direniþlerin genelleþerek büyüyebileceðinden korkuyorlar. Diðer korktuklarý þey ise bu direniþin politik olarak solun ya da islamcýlarýn önderliðinde gerçekleþmesi.

Sol alternatif Millyonlarca iþçi saldýrýya uðrayan yaþam koþullarýna ve iþsizliðe karþý bir çözüm arýyor. Çözüm basit: Ýflas eden þirketler kamulaþtýrýlsýn ve iþçilerin yönetimine verilsin. Yüksek faizlerle rantiyelerin beslenmesi durdurulsun. Kirli Savaþ sonlandýrýlsýn. Bunlar karþý karþýya olduðumuz sorunlarý çözmek için önemli adýmlar olacaktýr. Sendika ve sol parti liderleri bu talepler etrafýnda örgütlenme cesareti gösterecek olsa millyonlarca iþçi mücadeleye atýlmaya hazýr.

Türkiye’de kriz var mý? Bankerler neden mutlu? 28 Aralýk 1998’de Radikal gazetesi “Mali krizde iyi haber” baþlýðý attý. Açýk ki Amerikan yatýrým bankasý Lehman Brothers Türkiye’yi iyi bir yatýrým merkezi olarak önermekteydi. Ýstanbul Borsasý 1998’i, yýlýn baþýndakinden daha iyi bir durumda kapattý. Bankacýlarýn kendilerini henüz camdan atmadýklarý görülüyor.. Hükümet 1998 enfasyon hedeflerine ulaþtýðýný iddia ediyor.

Ý þ t e n a t ý l ma l a r g e r çek Ancak hepimiz biliyoruz ki iþyeri ve fabrikalardaki hayat yukarýdaki tablodan çok daha farklý. Sadece tekstil sektöründe geçen yýl 416 þirket iflas etti. Bu 20 bin iþçinin iþten atýlmasý demekti. 30 bin iþçinin de iþleri tehlikede. Her gün yeni kapanmalar ve iþten atýlmalar yaþanýyor. Üç ay içinde sadece Gebze’de 1378 iþçi iþten atýldý. Bazý kaynaklara göre TOFAÞ önümüzdeki aylarda 8501000 iþçinin iþine son verecek. BOTAÞ ise 900 iþçiden 327’sini attý. Liste böylece uzayýp gitmekte.

Enflasyon düþüyor mu? Enflasyon rakamlarý dalga konusu haline geldi. Bize hükümetin enflasyon hedeflerini tutturduðu söylenmekte. Iþýn Çelebi 1998 sonuna kadar enflasyon yüzde 50’nin altýna düþmezse “bileklerimi keserim” demiþti. Sonra hedefleri deðiþtirdiler. Bize tüketici mallarýnda enflasyonun yüzde 70’in altýnda olduðunu söylüyorlar. Resmi rakamlar 1998 içinde kýyma fiyatýnýn yüzde 217.2 arttýðýný gösteriyor. Yani üç katýndan daha fazla. “Ucuz”

diye bilinen tavuk eti yüzde 185.2, sosis yüzde 167.9, prinç yüzde 125.7, kuru fasülye yüzde 173.6 ekmeðin fiyatý ise iki katýna çýktý. Eðer iþçi sýnýfý ailesinin en çok para harcadýðý iki þeyi toplarsak yani kira ve yiyecek iþçilerin karþý karþýya kaldýðý enflasyon yüzde 100’ün kat kat üzerindedir.

Gerçek ekonomi ve rant ekonomisi Bankerlerin öngörülerine güvenmemeliyiz. Dünya Bankasý’nýn 1997 raporu “Uzakdoðu’nun ekonomik kalkýnma hýzýný muhafaza etmekdeki baþarýsý görülmeye deðer. Gelecek yýllarda da ekonomilerin büyüyeceðini güvenle söyleyebiliriz” diyordu. Marks’ýn da belirttiði gibi kapitalist ekonomi krize girdiðinde kapitalistler üretken yatýrýmlardan ziyade paralarýný daha karlý olacaðýný umduklarý borsa yatýrýmlarýna yönlendirirler. Nitekim Lehman Brothers þirketinin Türkiye’de yatýrým yapmak isteyenlere yüzde 140 faizli hükümet bonolarý öneriyor. Patronlar iþçileri iþten atar ve yatýrýmlar görülmemiþ oranda düþerken, elde ettikleri karlarýn yarýsýndan fazlasýný üretimden deðil faiz gelirlerinden elde ediyorlar. Bono ve repo daha karlý. Böylece patronlar iþçileri ücretsiz izine çýkarýp veya iþten atarken paralarý finansal yatýrýmlara döndürüyorlar.

Eðer iþçiler bedelini ödemeye razý olurlarsa kapitalistlerin çözemeyeceði kriz yoktur. Patronlar iþçileri atýyorlar. Sendikalarýn olduðu ve toplusözleþmelerin yapýldýðý sektörlerde yüzde 25 ücret artýþý önermekteler. Bunun anlamý gerçek ücretlerin yüzde 75 oranýndan kesilmesidir. Ayrýca “esnek çalýþma” talep ediyorlar. Bunun anlamý patronlarýn iþçileri bir yandan tutup diðer yandan sadece ihtiyaç duyduklarý zaman çalýþtýrýp, çalýþtýrdýklarý günlere göre ücret ödemeleridir. Gazetelerin ekonomi sayfalarýnda kriz diye adlandýrýlan TL’nin deðer kaybý bazý kapitalistlerin çok para kaybetmeleridir. Borsa’nýn çökmesidir. Bu da her an olabilir. Ne zaman olacaðýný ise kimsenin bilmesi mümkün deðil. Eðer mümkün olsaydý spekülasyonlar yoluyla kendi-

lerini alabildiðine zenginleþtirebilirlerdi. Finansal krize neden olan patronlarýn birbirinin cebinden çalmasýdýr. Ancak onlarýn hep birlikte anlaþtýðý konu iþçilerden çalarak kendilerini kurtarmalarýdýr. Rusya ve Uzakdoðu’daki gibi bir krize yuvarlanmamak için hükümetin geliþtirdiði önlem paketi patronlara düþük faizli kredi vermeyi içeriyor. Bir baþka deðiþle bizim verdiðimiz vergileri patronlara ucuza hortumluyorlar. Bankalar Eximbank’dan ucuz kredi alanlarýn paralarýnýn kendilerine yatýrýlmasýný talep ediyorlar. Bu paralarý da yüksek faizle hükümete borç verecekler. Böylece bankalar bir kat daha kar etmiþ olacaklar.

tisiyle karþý karþýyalar. Çocuklarýnýn eðitimine para ayýramamakta. Sürekli artan kiralarýný ödeyememekte. Bir yakýnlarý hastalandýðýnda doktora götürememekteler. Bütçeleri sadece þeker ve un gibi fiyatlarý üçe katlanmayan, besinlere el vermektedir. Bu kriz hýrsýzlar sisteminin krizidir. Tekstil sektöründeki iþten atmalarýn nedeni insanlarýn daha az giysiye ihtiyaç duymasý deðildir. Deri endüstrisindeki krizin nedenlerinden birisi de Güneydoðu’daki kirli savaþýn hayvancýlýðý yok etmesidir. Böylece Türkiye iþlenmemiþ deriyi döviz karþýlýðý ithal etmek zorunda kalýyor.

Ýþçi sýnýfýnýn krizi

Hükümet sözde kar etmeyen KÝT’leri üç kuruþa satmaktan çekinmedi. Þimdi patronlar fabrikalarýn

Ýþçiler þu anda krizle, iþten altýlmayla, ücret kesin-

Ýþçilerin çözümü

kar etmediðini ve iþçilerin fedakarlýk yapmalarý gerektiðini söylüyorlar. Hükümetin destek çýkmasýný istiyorlar. Bizim yanýtýmýz net. Eðer patronlar paramýzý istiyorlarsa, hükümet KÝT’leri nasýl verdiyse onlar da fabrikalarý aynen devretmeliler. Ýþçiler üretimi kar için deðil ihtiyaçlarýný karþýlamak üzere kontrol ettiklerinde krizler tarihten silinecektir. Yükseltilmesi gereken ilk talep hükümetin iþçileri ilerde de sömürebilmeleri için patronlara para hortumlamamasýdýr. Krize çözüm kar hýrslarýndan dolayý krize neden olan patronlarla iþbirliði yapmamaktan geçiyor. Fabrikalarý onlarýn elinden almalýyýz. Bunun anlamý iþçilerin kontrolünde kamulaþtýrmadýr.

C. Uzun

osyalistler açýsýndan mesele krizin nasýl ilerleyeceði ve sonuçlanacaðý konusundaspekülasyonlaryapmakdeðildir. Asýlmeselebugünkriziniþçisýnýfýbilincininasýletkilediðive sosyalist devrim olanaklarýnýn geliþip geliþmediðidir.

Kriz ve isyan Ekonomik kriz otomatik ve kaçýnýlmaz bir þekilde sola doðru bir radikalleþmeye ve devrime yol açmaz. Ýþçi sýnýfý içinde demoralizasyonun yaygýnlaþmasýna ve krizin çözümü için sað alternatiflerin güçlenmesine de yol açabilir. Kesin olan bir þey varsa, krizin sosyal demokratlarý daha da saða savuracaðýdýr. 1930 Buhraný sýrasýnda dönemin en büyük ekonomileri olan Almanya ve Ýngiltere’nin ekonomi bakanlarý sosyal demokrattý ve iþçi sýnýfýna acýmasýzca saldýran serbest piyasa politikalarý uyguladýlar.

1930’larda siyasi alternatifler 1930’lar yoðun baský ve gericiliðin hüküm sürdüðü yýllardý. Bir tarafta faþizm Avrupa’da iktidara gelmiþ diðer tarafta Stalin liderliðinde Sovyet Bürokrasisi 1917 Ekim Devrimi’nin tüm kazanýmlarýný ve liderlerini katletmiþti. 1930’lar bir dizi önemli mücadeleye tanýk oldu. Büyük Buhraný takip eden yýllarýn “karanlýk” bir dönem olarak hatýrlanmasýnýn nedeni bu mücadelelerin yenilgiyle sonuçlanmýþ olmasýdýr. Gerek Fransa’daki kitle grevlerinde gerekse Ýspanya’daki mücadelede milyonlarca iþçi eylem içindeydi. Her iki mücadele Fransa ve Ýspanya komünist partileri tarafýndan Stalin’in direktifleriyle, yaþama geçirilen halk cephesi politikalarý nedeniyle yenildi.

Halk cephesi deðil iþçi cephesi Faþizme karþý liberal burjuvaziyle ittifak politikalarý çerçevesinde kurulan halk cepheleri bugün Türkiye’de yine kendisine sosyalist diyen sol gruplar tarafýndan þeriata karþý halk cephesi biçiminde inþa edilmeye çalýþýlýyor. 1930’larda Stalinist anti-faþist halk cephesi taktiklerine uygun olarak patronlarla olan birliði bozmamak için iþçi hareketi sürekli dizginlendi. Ýþçi sýnýfý patronlar karþýsýnda ekonomik ve politik olarak sürekli silahsýzlandýrýldý.

Bir yanda direniþ diðer tarafta ihanet Sosyal demokratlarýn saða savrulup iþçi sýnýfýna saldýrmasýna karþýsýnda iþçilerin bir kýsmý partiden koptular. Sosyal demokratlarýn solunda azýmsanamayacak büyüklükte partiler kuruldu. Almanya’da SAP, Ýngiltere’de ÝLP, Ýspanya’da POUM’un binlerce üyesi vardý. Ancak sol kendilerinden çok daha büyük stalinst partilerin egemenliði altýndaydý. Yeni kurulan partiler reformist gelenekle, Lenin, Troçki ve Üçüncü Enternasyonal’in devrimci geleneði arasýnda orta yolcu bir platformda duruyorlardý. Reformistlerin ihanetlerini mideleri kaldýrmýyordu ancak devrimci geleneði de reddediyorlardý. Bu merkezci partiler reform ve devrim arasýnda sýkýþýp kaldýlar. Çoðu zaman devrimci söyleme sahiptiler. Ancak reformizmden tam anlamýyla kopamadýklarý için reformistlere ve stalinistlere karþý devrimci bir alternatif geliþtiremiyorlardý. POUM bu nedenle halk cephesi hükümetine katýldý. Ayný halk cephesi hükümeti POUM’u bir süre sonra yasakladý ve önderlerini katletti. Ýngiltere’de ÝLP ise ayrýldýðý Ýþçi Partisi ile yeniden birleþti. Bu merkezci partilerin hiçbirisi ayakta kalmadý. Tarihte iz býrakmadan yokoldular.

Üçüncü Enternasyonal deneyimi ekonomik kriz dönemlerinde devrimcilerin iþçi sýnýfý mücadeleleriyle nasýl iliþki kurmalarý gerektiði konusunda önemli dersler sunuyor. Birinci Dünya Savaþý’nýn ardýndan yükselen devrimci dalga 1921’de geri çekildiðinde patronlar iþçilerin elde ettiði kazanýmlara saldýrmaya baþladýlar, ekonomik krizin faturasýný iþçilere ödetmeye çalýþmaktaydýlar. Üçüncü Enternasyonal’in üçüncü kongresinde iþçi sýnýfý iktidarý için propaganda yapmanýn yeterli olmadýðý tartýþýldý. Patronlarýn saldýrýsýna karþý iþçi haklarýný savunan somut bir program geliþtirilmeliydi. Reformistlerin, kapitalizmin krizi derinleþtikçe talepleri daraltan“minimum programý”na karþý iþçilerin çýkarlarýnýn tümünü savunan ve pratikte iþçileri sistemle karþý karþýya getiren bir program oluþturulmasý karara baðlandý.

Faizin kayanaðý ne? Bonolarý çýkartan ve bankalarýn repolarýný belirleyen hükümetin kendisi. Peki hükümet bu parayý nereden buluyor? Verginin çoðunluðunu ödeyen iþçi sýnýfýndan!

Kri z v a r m ý ?

Kriz döneminde politik alternatifler S

Üçüncü Enternasyonal

Kim ödüyor?

Zonguldak madenci eþleri Ecevit’in yetmiþlerin Karaoðlan’ý olmadýðýný düþünüyor.

7

Otuz üç yýllýk kanlý diktatör Suharto aþaðýdan gelen öfkeyle indirildi

Eylem programý 1934’de ekonomi daha da derin bir krize yuvarlandý. Fransa’da iþçiler kitlesel olarak mücadeleye atýldýlar. Üçüncü Enternasyonal Kongresinde ifade edilen amaçlara uygun olarak Troçki bu dönemde “Fransa için Eylem Programý”ný hazýrladý. Ýþsizliðe çözüm olarak ücretlerin düþürülmeksizin çalýþma saatlerinin azaltýlmasý, büyük iþletmelerin kamulaþtýrýlmasý, Fransa’ya baðlý sömürgelere özgürlük tanýnmasý gibi talepler henüz iþçi sýnýfý iktidarýnýn gerekliliðini kabul etmeyen iþçiler için etrafýnda mücadele edebilecekleri somut hedefleri oluþturuyordu. Bu talepler iþçileri sisteme karþý mücadeleye çekmekteydi.

Ýþçilerle diyalog Troçki ve yandaþlarý bu programý yaþama geçirmekte devasa zorluklarla karþýlaþtýlar. Stalinist sol karþýsýnda güçleri bir avuç insandan ibaretti. Reformizme sol bir alternatif arayan iþçiler otomatik olarak Sovyetler Birliði çizgisindeki partilere bakýyorlardý. Bugün Stalinist devletler çöktü böylece stalinist partiler politikalarýný bu devletlerin uluslar arasý çýkarlarý üzerinden belirleyemez hale geldiler. Stalinizmin soðuk savaþ döneminde ABD’ye ideolojik bir alternatif olduðu iddiasý ve ideolojik hegemonyasý çöktü. Yaþanan krize karþý mücadele etmek isteyenler, iþçi sýnýfýnýn kurtuluþunun tüm ezilenlerin kurtuluþu olacaðýna inananlar 30’lardaki mücadele deneyimlerinden dersler çýkarmak zorunda.

Tehlike ve olanaklar Dünyada geliþen kriz hem bir dizi olanaðýn hem de bir dizi tehlikenin ortaya çýkmasýna neden oluyor.Tehlike, sistemden hoþnutsuzluk karþýsýnda islamcýlarýn veya faþistlerin politik bir çözüm olarak görülmesidir. Olanak ise, bu hoþnutsuzluðun devrimci çözüme doðru yönelmesidir. Bu dönemde sosyalistlerin, sistemin pisliðine ve saldýrýlarýna karþý iþçilerin somut tutum alabilmesi için somut bir program sunmasý gerekir. Eylem programý, iþçilerin günlük mücadelesi ile sosyalizm arasýnda sosyalistlerin köprü olmasýný saðlayacaktýr. Bu koþullarda devrimci sol hýzla alternatif haline gelebilir.


6

Ýþçi Demokrasisi 1 Ocak 1999

1 Ocak 1999 Ýþçi Demokrasisi

Seçimi Bekleme Mücadele et! O r du v e Pa t ro nl a r Ec e vi t’ i se vi yo r ! Türk patronlarý ve ordu Ecevit’i politik bir çözüm olarak görmeye baþladý. Bülent Ecevit politikanýn “dürüst adamý” olarak bilinmekte. Aslýnda Türk siyasi tarihinde Ecevit’in oynadýðý rol tam bir oportünizm. Ýlk Ecevit hükümeti Necmettin Erbakan ile ortak kuruldu ve Kýbrýs’ýn iþgalinden sorumlu olan hükümetdi. 1978’de Ecevit yeniden hükümete gelirken milyonlarca insan faþist þiddetin ve iþçi sýnýfýnýn geçim düzeyine yapýlan saldýrýlarýn bir son bulacaðýný umut ediyordu. 20 ay süren CHP Hükümeti faþist þiddetin daha da týrmanmasýna, iþçilerin yaþam standardýnýn 1970’lerdeki en dip noktaya vurmasýna neden oldu. Sola ve iþçi sýnýfý hareketine baskýlar arttý. 1978 ve 79’da 1 Mayýs mitingleri bile yasaklanmýþtý.

Sol’un yanýtý Tam da bu özelliklerinden dolayý patronlar ve ordu iþçilerin öfkesini baþka yönlere çekme ve laik cepheyi güclendirme umutlarýný Ecevit’e baðladýlar. Aslýnda Ecevit’in DSP’si ve Baykal’ýn CHP’si ayný çözümü sunuyor. Onlarýn çözümü islamcýlara karþý patronlarýn laik cephesine katýlmak. Ancak bugün sorunu yaratanlar islamcýlar deðil. CHP’ye oy veren iþçileri ve binlerce insaný islamcýlarýn kucaðýna iten sorun zengin ve yoksul arasýndaki uçurumun giderek derinleþmesi. Bunu çözmenin tek bir yolu var. Zenginlerin fakirden çaldýklarýna el koyup tekrar fakirlere vermek. Savaþa ve her türlü savaþ hazýrlýklarýna para harcatmamak. Krizin iþçi sýnýfý çýkarýna çözülmesi basit önlemler gerektiriyor. Ancak bunlarý gerçekleþtirebilmek için patronlar ve orduyu karþýya almak gerekiyor. Reformist parti ve sendika liderleri tam da bundan kaçýyorlar.

Soygun var Patronlar ciddi bir krizle karþý karþýya. Türk patronlarý hükümetin yüksek faiz politikalarýndan besleniyor. Uzun vadede böyle gitmesi mümkün deðil. Bank Ekspres ve Ýnterbank iflas etti, diðerleri de sýrada. Þu ana kadar ayakta kalmalarýnýn nedeni devletin iþçi sýnýfýnýn cebinden alarak ödediði yüksek faizlerdir.

Soyguna karþý direniþ Patronlarýn ve ordunun en büyük kaygýsý iþçilerin bu krizin faturasýný kendi ceplerinden ödemesine karþý direnmeleridir. Þu ana kadar isole edilebilmiþ olan direniþlerin genelleþerek büyüyebileceðinden korkuyorlar. Diðer korktuklarý þey ise bu direniþin politik olarak solun ya da islamcýlarýn önderliðinde gerçekleþmesi.

Sol alternatif Millyonlarca iþçi saldýrýya uðrayan yaþam koþullarýna ve iþsizliðe karþý bir çözüm arýyor. Çözüm basit: Ýflas eden þirketler kamulaþtýrýlsýn ve iþçilerin yönetimine verilsin. Yüksek faizlerle rantiyelerin beslenmesi durdurulsun. Kirli Savaþ sonlandýrýlsýn. Bunlar karþý karþýya olduðumuz sorunlarý çözmek için önemli adýmlar olacaktýr. Sendika ve sol parti liderleri bu talepler etrafýnda örgütlenme cesareti gösterecek olsa millyonlarca iþçi mücadeleye atýlmaya hazýr.

Türkiye’de kriz var mý? Bankerler neden mutlu? 28 Aralýk 1998’de Radikal gazetesi “Mali krizde iyi haber” baþlýðý attý. Açýk ki Amerikan yatýrým bankasý Lehman Brothers Türkiye’yi iyi bir yatýrým merkezi olarak önermekteydi. Ýstanbul Borsasý 1998’i, yýlýn baþýndakinden daha iyi bir durumda kapattý. Bankacýlarýn kendilerini henüz camdan atmadýklarý görülüyor.. Hükümet 1998 enfasyon hedeflerine ulaþtýðýný iddia ediyor.

Ý þ t e n a t ý l ma l a r g e r çek Ancak hepimiz biliyoruz ki iþyeri ve fabrikalardaki hayat yukarýdaki tablodan çok daha farklý. Sadece tekstil sektöründe geçen yýl 416 þirket iflas etti. Bu 20 bin iþçinin iþten atýlmasý demekti. 30 bin iþçinin de iþleri tehlikede. Her gün yeni kapanmalar ve iþten atýlmalar yaþanýyor. Üç ay içinde sadece Gebze’de 1378 iþçi iþten atýldý. Bazý kaynaklara göre TOFAÞ önümüzdeki aylarda 8501000 iþçinin iþine son verecek. BOTAÞ ise 900 iþçiden 327’sini attý. Liste böylece uzayýp gitmekte.

Enflasyon düþüyor mu? Enflasyon rakamlarý dalga konusu haline geldi. Bize hükümetin enflasyon hedeflerini tutturduðu söylenmekte. Iþýn Çelebi 1998 sonuna kadar enflasyon yüzde 50’nin altýna düþmezse “bileklerimi keserim” demiþti. Sonra hedefleri deðiþtirdiler. Bize tüketici mallarýnda enflasyonun yüzde 70’in altýnda olduðunu söylüyorlar. Resmi rakamlar 1998 içinde kýyma fiyatýnýn yüzde 217.2 arttýðýný gösteriyor. Yani üç katýndan daha fazla. “Ucuz”

diye bilinen tavuk eti yüzde 185.2, sosis yüzde 167.9, prinç yüzde 125.7, kuru fasülye yüzde 173.6 ekmeðin fiyatý ise iki katýna çýktý. Eðer iþçi sýnýfý ailesinin en çok para harcadýðý iki þeyi toplarsak yani kira ve yiyecek iþçilerin karþý karþýya kaldýðý enflasyon yüzde 100’ün kat kat üzerindedir.

Gerçek ekonomi ve rant ekonomisi Bankerlerin öngörülerine güvenmemeliyiz. Dünya Bankasý’nýn 1997 raporu “Uzakdoðu’nun ekonomik kalkýnma hýzýný muhafaza etmekdeki baþarýsý görülmeye deðer. Gelecek yýllarda da ekonomilerin büyüyeceðini güvenle söyleyebiliriz” diyordu. Marks’ýn da belirttiði gibi kapitalist ekonomi krize girdiðinde kapitalistler üretken yatýrýmlardan ziyade paralarýný daha karlý olacaðýný umduklarý borsa yatýrýmlarýna yönlendirirler. Nitekim Lehman Brothers þirketinin Türkiye’de yatýrým yapmak isteyenlere yüzde 140 faizli hükümet bonolarý öneriyor. Patronlar iþçileri iþten atar ve yatýrýmlar görülmemiþ oranda düþerken, elde ettikleri karlarýn yarýsýndan fazlasýný üretimden deðil faiz gelirlerinden elde ediyorlar. Bono ve repo daha karlý. Böylece patronlar iþçileri ücretsiz izine çýkarýp veya iþten atarken paralarý finansal yatýrýmlara döndürüyorlar.

Eðer iþçiler bedelini ödemeye razý olurlarsa kapitalistlerin çözemeyeceði kriz yoktur. Patronlar iþçileri atýyorlar. Sendikalarýn olduðu ve toplusözleþmelerin yapýldýðý sektörlerde yüzde 25 ücret artýþý önermekteler. Bunun anlamý gerçek ücretlerin yüzde 75 oranýndan kesilmesidir. Ayrýca “esnek çalýþma” talep ediyorlar. Bunun anlamý patronlarýn iþçileri bir yandan tutup diðer yandan sadece ihtiyaç duyduklarý zaman çalýþtýrýp, çalýþtýrdýklarý günlere göre ücret ödemeleridir. Gazetelerin ekonomi sayfalarýnda kriz diye adlandýrýlan TL’nin deðer kaybý bazý kapitalistlerin çok para kaybetmeleridir. Borsa’nýn çökmesidir. Bu da her an olabilir. Ne zaman olacaðýný ise kimsenin bilmesi mümkün deðil. Eðer mümkün olsaydý spekülasyonlar yoluyla kendi-

lerini alabildiðine zenginleþtirebilirlerdi. Finansal krize neden olan patronlarýn birbirinin cebinden çalmasýdýr. Ancak onlarýn hep birlikte anlaþtýðý konu iþçilerden çalarak kendilerini kurtarmalarýdýr. Rusya ve Uzakdoðu’daki gibi bir krize yuvarlanmamak için hükümetin geliþtirdiði önlem paketi patronlara düþük faizli kredi vermeyi içeriyor. Bir baþka deðiþle bizim verdiðimiz vergileri patronlara ucuza hortumluyorlar. Bankalar Eximbank’dan ucuz kredi alanlarýn paralarýnýn kendilerine yatýrýlmasýný talep ediyorlar. Bu paralarý da yüksek faizle hükümete borç verecekler. Böylece bankalar bir kat daha kar etmiþ olacaklar.

tisiyle karþý karþýyalar. Çocuklarýnýn eðitimine para ayýramamakta. Sürekli artan kiralarýný ödeyememekte. Bir yakýnlarý hastalandýðýnda doktora götürememekteler. Bütçeleri sadece þeker ve un gibi fiyatlarý üçe katlanmayan, besinlere el vermektedir. Bu kriz hýrsýzlar sisteminin krizidir. Tekstil sektöründeki iþten atmalarýn nedeni insanlarýn daha az giysiye ihtiyaç duymasý deðildir. Deri endüstrisindeki krizin nedenlerinden birisi de Güneydoðu’daki kirli savaþýn hayvancýlýðý yok etmesidir. Böylece Türkiye iþlenmemiþ deriyi döviz karþýlýðý ithal etmek zorunda kalýyor.

Ýþçi sýnýfýnýn krizi

Hükümet sözde kar etmeyen KÝT’leri üç kuruþa satmaktan çekinmedi. Þimdi patronlar fabrikalarýn

Ýþçiler þu anda krizle, iþten altýlmayla, ücret kesin-

Ýþçilerin çözümü

kar etmediðini ve iþçilerin fedakarlýk yapmalarý gerektiðini söylüyorlar. Hükümetin destek çýkmasýný istiyorlar. Bizim yanýtýmýz net. Eðer patronlar paramýzý istiyorlarsa, hükümet KÝT’leri nasýl verdiyse onlar da fabrikalarý aynen devretmeliler. Ýþçiler üretimi kar için deðil ihtiyaçlarýný karþýlamak üzere kontrol ettiklerinde krizler tarihten silinecektir. Yükseltilmesi gereken ilk talep hükümetin iþçileri ilerde de sömürebilmeleri için patronlara para hortumlamamasýdýr. Krize çözüm kar hýrslarýndan dolayý krize neden olan patronlarla iþbirliði yapmamaktan geçiyor. Fabrikalarý onlarýn elinden almalýyýz. Bunun anlamý iþçilerin kontrolünde kamulaþtýrmadýr.

C. Uzun

osyalistler açýsýndan mesele krizin nasýl ilerleyeceði ve sonuçlanacaðý konusundaspekülasyonlaryapmakdeðildir. Asýlmeselebugünkriziniþçisýnýfýbilincininasýletkilediðive sosyalist devrim olanaklarýnýn geliþip geliþmediðidir.

Kriz ve isyan Ekonomik kriz otomatik ve kaçýnýlmaz bir þekilde sola doðru bir radikalleþmeye ve devrime yol açmaz. Ýþçi sýnýfý içinde demoralizasyonun yaygýnlaþmasýna ve krizin çözümü için sað alternatiflerin güçlenmesine de yol açabilir. Kesin olan bir þey varsa, krizin sosyal demokratlarý daha da saða savuracaðýdýr. 1930 Buhraný sýrasýnda dönemin en büyük ekonomileri olan Almanya ve Ýngiltere’nin ekonomi bakanlarý sosyal demokrattý ve iþçi sýnýfýna acýmasýzca saldýran serbest piyasa politikalarý uyguladýlar.

1930’larda siyasi alternatifler 1930’lar yoðun baský ve gericiliðin hüküm sürdüðü yýllardý. Bir tarafta faþizm Avrupa’da iktidara gelmiþ diðer tarafta Stalin liderliðinde Sovyet Bürokrasisi 1917 Ekim Devrimi’nin tüm kazanýmlarýný ve liderlerini katletmiþti. 1930’lar bir dizi önemli mücadeleye tanýk oldu. Büyük Buhraný takip eden yýllarýn “karanlýk” bir dönem olarak hatýrlanmasýnýn nedeni bu mücadelelerin yenilgiyle sonuçlanmýþ olmasýdýr. Gerek Fransa’daki kitle grevlerinde gerekse Ýspanya’daki mücadelede milyonlarca iþçi eylem içindeydi. Her iki mücadele Fransa ve Ýspanya komünist partileri tarafýndan Stalin’in direktifleriyle, yaþama geçirilen halk cephesi politikalarý nedeniyle yenildi.

Halk cephesi deðil iþçi cephesi Faþizme karþý liberal burjuvaziyle ittifak politikalarý çerçevesinde kurulan halk cepheleri bugün Türkiye’de yine kendisine sosyalist diyen sol gruplar tarafýndan þeriata karþý halk cephesi biçiminde inþa edilmeye çalýþýlýyor. 1930’larda Stalinist anti-faþist halk cephesi taktiklerine uygun olarak patronlarla olan birliði bozmamak için iþçi hareketi sürekli dizginlendi. Ýþçi sýnýfý patronlar karþýsýnda ekonomik ve politik olarak sürekli silahsýzlandýrýldý.

Bir yanda direniþ diðer tarafta ihanet Sosyal demokratlarýn saða savrulup iþçi sýnýfýna saldýrmasýna karþýsýnda iþçilerin bir kýsmý partiden koptular. Sosyal demokratlarýn solunda azýmsanamayacak büyüklükte partiler kuruldu. Almanya’da SAP, Ýngiltere’de ÝLP, Ýspanya’da POUM’un binlerce üyesi vardý. Ancak sol kendilerinden çok daha büyük stalinst partilerin egemenliði altýndaydý. Yeni kurulan partiler reformist gelenekle, Lenin, Troçki ve Üçüncü Enternasyonal’in devrimci geleneði arasýnda orta yolcu bir platformda duruyorlardý. Reformistlerin ihanetlerini mideleri kaldýrmýyordu ancak devrimci geleneði de reddediyorlardý. Bu merkezci partiler reform ve devrim arasýnda sýkýþýp kaldýlar. Çoðu zaman devrimci söyleme sahiptiler. Ancak reformizmden tam anlamýyla kopamadýklarý için reformistlere ve stalinistlere karþý devrimci bir alternatif geliþtiremiyorlardý. POUM bu nedenle halk cephesi hükümetine katýldý. Ayný halk cephesi hükümeti POUM’u bir süre sonra yasakladý ve önderlerini katletti. Ýngiltere’de ÝLP ise ayrýldýðý Ýþçi Partisi ile yeniden birleþti. Bu merkezci partilerin hiçbirisi ayakta kalmadý. Tarihte iz býrakmadan yokoldular.

Üçüncü Enternasyonal deneyimi ekonomik kriz dönemlerinde devrimcilerin iþçi sýnýfý mücadeleleriyle nasýl iliþki kurmalarý gerektiði konusunda önemli dersler sunuyor. Birinci Dünya Savaþý’nýn ardýndan yükselen devrimci dalga 1921’de geri çekildiðinde patronlar iþçilerin elde ettiði kazanýmlara saldýrmaya baþladýlar, ekonomik krizin faturasýný iþçilere ödetmeye çalýþmaktaydýlar. Üçüncü Enternasyonal’in üçüncü kongresinde iþçi sýnýfý iktidarý için propaganda yapmanýn yeterli olmadýðý tartýþýldý. Patronlarýn saldýrýsýna karþý iþçi haklarýný savunan somut bir program geliþtirilmeliydi. Reformistlerin, kapitalizmin krizi derinleþtikçe talepleri daraltan“minimum programý”na karþý iþçilerin çýkarlarýnýn tümünü savunan ve pratikte iþçileri sistemle karþý karþýya getiren bir program oluþturulmasý karara baðlandý.

Faizin kayanaðý ne? Bonolarý çýkartan ve bankalarýn repolarýný belirleyen hükümetin kendisi. Peki hükümet bu parayý nereden buluyor? Verginin çoðunluðunu ödeyen iþçi sýnýfýndan!

Kri z v a r m ý ?

Kriz döneminde politik alternatifler S

Üçüncü Enternasyonal

Kim ödüyor?

Zonguldak madenci eþleri Ecevit’in yetmiþlerin Karaoðlan’ý olmadýðýný düþünüyor.

7

Otuz üç yýllýk kanlý diktatör Suharto aþaðýdan gelen öfkeyle indirildi

Eylem programý 1934’de ekonomi daha da derin bir krize yuvarlandý. Fransa’da iþçiler kitlesel olarak mücadeleye atýldýlar. Üçüncü Enternasyonal Kongresinde ifade edilen amaçlara uygun olarak Troçki bu dönemde “Fransa için Eylem Programý”ný hazýrladý. Ýþsizliðe çözüm olarak ücretlerin düþürülmeksizin çalýþma saatlerinin azaltýlmasý, büyük iþletmelerin kamulaþtýrýlmasý, Fransa’ya baðlý sömürgelere özgürlük tanýnmasý gibi talepler henüz iþçi sýnýfý iktidarýnýn gerekliliðini kabul etmeyen iþçiler için etrafýnda mücadele edebilecekleri somut hedefleri oluþturuyordu. Bu talepler iþçileri sisteme karþý mücadeleye çekmekteydi.

Ýþçilerle diyalog Troçki ve yandaþlarý bu programý yaþama geçirmekte devasa zorluklarla karþýlaþtýlar. Stalinist sol karþýsýnda güçleri bir avuç insandan ibaretti. Reformizme sol bir alternatif arayan iþçiler otomatik olarak Sovyetler Birliði çizgisindeki partilere bakýyorlardý. Bugün Stalinist devletler çöktü böylece stalinist partiler politikalarýný bu devletlerin uluslar arasý çýkarlarý üzerinden belirleyemez hale geldiler. Stalinizmin soðuk savaþ döneminde ABD’ye ideolojik bir alternatif olduðu iddiasý ve ideolojik hegemonyasý çöktü. Yaþanan krize karþý mücadele etmek isteyenler, iþçi sýnýfýnýn kurtuluþunun tüm ezilenlerin kurtuluþu olacaðýna inananlar 30’lardaki mücadele deneyimlerinden dersler çýkarmak zorunda.

Tehlike ve olanaklar Dünyada geliþen kriz hem bir dizi olanaðýn hem de bir dizi tehlikenin ortaya çýkmasýna neden oluyor.Tehlike, sistemden hoþnutsuzluk karþýsýnda islamcýlarýn veya faþistlerin politik bir çözüm olarak görülmesidir. Olanak ise, bu hoþnutsuzluðun devrimci çözüme doðru yönelmesidir. Bu dönemde sosyalistlerin, sistemin pisliðine ve saldýrýlarýna karþý iþçilerin somut tutum alabilmesi için somut bir program sunmasý gerekir. Eylem programý, iþçilerin günlük mücadelesi ile sosyalizm arasýnda sosyalistlerin köprü olmasýný saðlayacaktýr. Bu koþullarda devrimci sol hýzla alternatif haline gelebilir.


8

1 Ocak 1999 Ýþçi Demokrasisi

“ S o s y a l i s t l e r r e f o r m l ar i ç i n e n ka r a rl ý m ü c a d e l e e d e n l e r o l m a l ý ” d ý r.

Reformlar için mücadeleye! ünya iþçi sýnýfýnýn mücadele tarihinde parlamenter sosyalizmin ilk geliþtiði Almanya’da, politik hayatýnýn büyük kýsmýný reformizm ile mücadele ederek geçiren Rosa Lüksemburg, reformlar için mücadelenin önemini vurgulamaktaydý. Bernstein’in “sonuç hiçbirþeydir, mücadele herþeydir” yaklaþýmýný reddeden Rosa Lüksemburg iþçi sýnýfýnýn anlýk talepleri etrafýndaki mücadelesini sosyalist devrim için bir “okul” olarak adlandýrýyordu. Ýþçi sýnýfý kapitalist sistem içinde haklarýný korumak ve yeni mevziler kazanmak üzere yani reformlar için verdiði mücadelede deneyim kazanmaktadýr. Bu deneyimler sonraki mücadelelere hafýza oluþturur. Ýþçiler ücret artýþý, iþten atýlmalar, örgütlenme hakký, bu haklarý sýnýrlayan yeni

D

iþ yasalarýna karþý verdiði ekonomik ve politik mücadele sýrasýnda kapitalist sistemin iþleyiþi hakkýnda bilinçlenme sürecine girer. Grev sýrasýnda polisin saldýrýsýna uðramasý, medyanýn grevci iþçiler hakkýnda yazdýðý olumsuz ve çoðunlukla yalan yanlýþ haberler sistemin kimin için çalýþtýðýný gözler önüne serer. Yine grev sýrasýnda iþçiler kendi kollektif güçlerinin farkýna varýrlar. Bu mücadeleler iþçilerin kendiliðinden sýnýf olma halinden kendisi için bir sýnýf haline dönüþmesinin temellerini atmakta önemli bir rol oynar. Sendika hakkýný devletin hükümeti ve polisiyle çatýþa çatýþa alan iþçiler döndüklerinde bu mücadeleye atýlmadan önceki iþçiler deðillerdi artýk. Kendisine ve kollektif gücüne güveni kat kat artmýþ, egemen sýnýfýn “iþçiler

aptal, birþeyden anlamaz, birþey baþaramazlar” propaganasýný yýkmýþlardýr. Bu mücadeleler içinde iþçiler arasýndaki ýrk, din, ulus farklýlýklarý erir ve iþçi olarak ortak çýkarlar öne çýkar. Egemen sýnýfýn iþçi sýnýfýný bölen egemen fikirleri bir kez daha kýrýlmaya uðrar. Bu süreç otomatik olmaz. Bölünmüþlük ancak mücadele içinde ortadan kalkabilir. Reformlar için mücadele iþçileri sýnýfýn sýnýrlarý ile karþý karþýya getirir. Kriz ortamýnda en temel hak olan çalýþma hakký bile tehdit edildiði için iþçilerin bu sistemi sorgulamasýna neden olur. Dolayýsýyla kapitalist sistemin iþçilerin en temel ihtiyaçlarýný bile karþýlayamamasý alternatif arayýþlarýný beraberinde getirir.

Rosa Lüksemburg Kitle Grevi’nde ekonomik talepler etrafýndaki mücadelenin nasýl sos-

Endonezya’da reform yanlýsý öðrencilerin hükümet karþýtý gösterileri sürüyor yalizm mücadelesiyle ufak, anlýk mücadelelelistler reformlar için en içiçe geçebileceðini ifarin içinde olmalý, bunlakararlý mücadele edende ediyor. Lüksemburg rýn baþarýsý için mücaler olmalý”dýr. açýsýndan, sosyalistler dele etmeliler. “Sosya-

D e v ri m i n k a l p s e s l e ri ve e n gü ç l ü ç a rk ý :

Kitle Grevi Kah büyük bir dalga gibi bütün imparatorluðu kaplar, kah küçük çaylardan oluþan devasa bir að gibidir. Kah kaynak suyu gibi yeraltýndan fiþkýrýr, bazen de yeraltýnda tümüyle kaybolur. Politik ve ekonomik grevler, kitlesel ve kýsmi grevler, bir sektörü ya da þehri kaplayan grevler, ücret için barýþçýl grevler,... sokak katliamlarý,... barikatlarda mücadele... Bütün bunlar birbirinin içinden geçiyor, yanyana akýyor, yollarý kesiþiyor, birbirine doðru akýyor, birbirinin içinden çýkýyor. Durdurak bilmeden hareket eden, deðiþime uðrayan olaðanüstü bir olaylar (fenomen) denizi.”

1891 ve sonrasýnda Belçika iþçi sýnýfýnýn oy hakký etrafýnda verdiði kitlesel mücadeleleri ve 1905 Rus Devrimi’ni yakýndan inceleyen Rosa Lüksemburg, bu edebi benzetmelerle kitle grevlerinin sýnýf mücadelesi için ne kadar önemli olduðunu ifade ediyordu.

Ýþçi sýnýfýnýn devrim silahý Rosa Lüksemburg’un yaþadýðý dönemde yaygýn olan anlayýþ, grevi, iþçilerin haklarýný savunmak için zaman zaman kullanacaðýi bir araç olarak görüyordu. Grev, sendika yetkililerinin karar vereceði ekonomik taleplerle sýnýrlý bir mücadele aracý idi. Düzene karþý politik mücadelenin iþçi sýnýfýný temsil eden partiler tarafýndan verilmesi doðal görülürdü. Bu mücadelenin platformu da parlamento idi. Sosyalizme parlamentodan yasalar çýkararak ulaþýlacaktý. Alman sosyal demokrat partisi SPD ve sendikalarda hakim olan reformist yaklaþým, iþçi sýnýfýnýn kendiliðinden eylemini, kaçýnýlmasý gereken korkutucu bir olgu olarak görüyordu. Lüksemburg tüm bu anlayýþlara karþý tartýþmaktaydý. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþunun kendi eseri olabileceðindan hareketle baktýðý yer parlamento deðil iþçi sýnýfýydý. Kapitalizmi yýkacak, sosyalizmi kuracak güç ancak sýnýfýn kitlesel eyleminde saklýydý. Kitle grevini kapitalist düzene karþý iþçi sýnýfýnýn silahý olarak görmekteydi. Burjuva devrimlerinin aksine iþçi sýnýfýnýn iktidar almasý barikatlarda birkaç günlük çatýþma ile gerçekleþmiyor. Çatýþma ile politik erki ele geçirmek devrimin bir parçasý ancak patronlardan ekonomik gücü koparmak bir mücadeleler sürecini gerektiriyor. Bu devrimci süreç içinde kitle grevleri iþçi sýnýfýnýn iktidar mücadelesinin merkezi ve belirleyici bir faktörüdür. Rosa’nýn ifadesiyle kitle grevi “devrimin kalp sesleri ve ay-

ný zamanda en güçlü çarký”dýr. Lüksemburg 1906’da kaleme aldýðý Kitle Grevi kitabýnda bu durumu þöyle ifade ediyor: “Ýþçi sýnýfýnýn kendisini eðitmesi, örgütlemesi ve devrimci mücadelenin seyrinde kendine önderlik etmesi gerektiði, devrimin sadece kurulu devlet gücüne karþý deðil kapitalist sömürüye karþý yöneldiði günümüzde, kitle grevi en geniþ proleter yýðýnlarý mücadeleye çekmenin onlarý devrimcileþtirmenin ve örgütlemenin doðal yöntemidir... Kitle grevi proleteryanýn devrimci mücadelesinin aldýðý ilk kendiliðinden þekildir. Emek ve sermaye arasýndaki çeliþkiler geliþtikçe, kitle grevinin gücü ve belirleyiciliði de artar.” Lüksemburg burda hareketin kendiliðindenliðine dikkat çekiyor. Kitle grevleri doðrudan sendika yetkililerinin ya da baþkalarýnýn iradesine baðlý deðildir. Arzulandýðý anda þapkadan tavþan gibi çýkarýlamaz. Aksine sýnýf mücadelesinin kendiliðinden bir patlamasýdýr. Sendika yöneticilerinin elinde istemeselerde kullanabildikleri bir piyon deðildir. “Proleter kitlelerin hareket biçimidir.”

Ekonomi ve politikanýn birliði Lüksemburg, iþçi sýnýfýn ekonomik ve politik mücadelesi arasýnda bir çin setti örmeye çalýþanlara karþý þunlarý yazar: “Hareket sadece bir yöne yani ekonomik mücadeleden politik mücadeleye doðru gitmez, tam tersi bir yöne doðru da akar. Her önemli politik mücadele doruða ulaþtýktan sonra bir dizi ekonomik kitle grevlerine yol açar... Ekonomik mücadele iþçi sýnýfýnýn devamlý güç aldýðý bir kaynaktýr ki politik mücadeleler tam da bu kaynaktan yeniden beslenir... Kýsaca ekonomik mücadele bütün hareketi bir politik odaktan diðerine ilerleten faktördür. Politik mücadele de tekrar tekrar ekonomik mücadele topraðýna gübre atar. Neden ve sonuç her an yer deðiþtirir.” Ekonomik ve politik mücadelelerin birliði ve birbirinden beslenmeleri tüm devrimci sürece damgasýný vuran diyalektik bir iliþkidir. Kitle grevi silahý, sistemi temelinden sarsýp yýkarken, silahý taþýyan iþçi sýnýfýný da dönüþtürüyor. Mücadelesi ile kendisi arasýndaki iliþki sýnýfýn bilinçlenme sürecidir.

“Devrimci dalgasýnýn keskin medceziri arasýnda en kalýcý olan, bu nedenle de en deðerli olan proleteryanýn manevi (yani bilincinin) geliþimidir.”Bu mücadele sýrasýnda,“kendisi için sýnýf olma” sürecini yaþamaktadýr. Ýþçi sýnýfý kurulu sömürü düzene kafa tutarken sistemle birlikle bütün zorluklarý yenme gücü ve güveni kazanýr.

Geleceðe ýþýk tutuyor Rosa Lüksemburg’un devrimci sürecin ekonomik ve politik kitle grevleriyle þekilleneceði tartýþmasý 1906’ya ait veya geçmiþ bir çaða ait bir tez deðildir. Marks’ýn “iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr” öngörüsü kadar geçerli ve günceldir. Kazanýlsa da kaybedilse de iþçi sýnýfý mücadelelerinde, devrimci durumlarda kitle grevlerini görüyoruz. En belirgin örnek baþarýyla sonuçlanan 1917 Rus Devrimi’dir. Ücret artýþý ve sekiz saatlik iþgünü etrafýnda baþlayan kitlesel grevler, Þubat’ta Dünya Kadýnlar Günü kutlamalarý sýrasýnda Çar’ýn devrilmesine yol açtý. Bu mücadeleler Bolþevikler için bile bir süpriz oldu. Hareket kendiliðinden patlak vermiþti. Ekmek isteyen kitleler mücadeleyi savaþa karþý genelleþtirdiler. Fabrikalarý ele geçirirken, ordu darbesini durdurdular ve iktidara yöneldiler. Baþka ülkelerde geliþen kitle grevleriyle þekillenen devrimci süreçler kapitalist sistemi tekrar tekrar sarstý. Almanya 1918-23, Ýtalya 1920, Fransa 1936 ve yine 1968, Macaristan 1956, Portekiz 1974, Ýran 1979, Polonya 1980, Rusya ve Doðu Avrupa 1989. Kapitalizmin yeniden krize girdiði günümüzde Lüksemburg’un tarif ettiði süreç Endonezya’da ve Güney Kore’de iþlemekte. Bugün kitleler özne olarak tarihi yapýyorlar. Endonezya’da Þubat ayýnda 25 kentte ayaklanan, Mayýs ayýnda kitlesel greve giden iþçiler, parlamentoyu iþgal eden öðrenciler Suhartoyu devirebileceklerini bilmiyorlardý. Devrim bir süreçtir. Endonezya’da bu devrimci sürecin Þubat’ta fiyat artýþlarýna karþý ayaklanmalar ile baþladýðýný ancak geriye dönük olarak söyleyebiliyoruz. Baþka bir coðrafyada bu süreç iþten atýlmalara, savaþa, özelleþtirmelere, ordu müdahalelerine, çetelerin pisliðine karþý daha fazla demokrasi mücadeleleriyle baþlayabilir. Bu nedenle, iþçi sýnýfýnýn en bilinçli unsurlarý, Rosa Lüksemburg’un deyiþiyle:“Devrimci bir durumun oluþmasýný, kendiliðinden bir hareketin gökten inmesini, ellerini kollarýný baðlayýp, kaderci bir edayla bekleyemezler. Tam tersine, þimdi geliþmeleri hýzlandýrmak için çabalamalarý gerekiyor.”


1 Ocak 1999 Ýþçi Demokrasisi

R e fo r m i z me k a r þ ý m üc a de l e Paris Komünü’nün yaþanmýþ olduðu 1871 yýlýnda doðan, 1905 ve 1917 Rus Devrimlerine tanýklýk yapan, 1918’de Alman Devrimi’nde savaþan Rosa Lüksemburg hayatýný reformizme karþý mücadele ile geçirdi. Bugün, sosyal demokrat partilerin reformizmi ile uzun yýllara dayanan bir tanýþýklýðýmýz var. Ancak Lüksemburg’un yaþadýðý dönemde reformizm yeni bir olgu olarak iþçi sýnýfýný etkilemekteydi. Kendisini marksist ve sosyalist olarak tanýmlayan Alman Sosyal Demokrat Partisi SPD, bir milyon üyesi ile iþçi tabanýna sahipti. Ancak “Marksizmin Papasý” olarak bilinen Karl Kautsky liderliðindeki partinin varlýðý kapitalizmin devrimci yýkýlýþý için deðil sistemin devamýný saðlamak üzerine þekilleniyordu. Lüksemburg 1898’de katýldýðý SPD’deki bu eðilimlere karþý mücadeleye etmekteydi. Eduard Berstein açýkça SPD’nin Erfurt Programý ile kabul ettiði devrimci marksizmi çöpe atmasý gerektiðini “demokratik sosyalist reform partisi” olmasý gerektiðini tartýþýyordu. Berstein’e göre Marks’ýn iddia ettiðinin tersine kapitalizmin çeliþkileri giderek derinleþmiyor, azalýyordu. Tröstler, tekeller ve bankalarýn kredi kurumlarý sistemin anarþik yapýsýný dengeliyordu. Kapitalizm dönemsel kriz ve buhranlar yerine bolluða doðru ilerliyordu. Dolayýsýyla iþçi sýnýfýnýn ekonomik ve politik koþullarý sendikal faaliyet ile iyileþtirilebilirdi. Ýþçi sýnýfýnýn sistemi devirmesi ve politik erki ele geçirmesi gerekmiyordu. Aslýnda Berstein Alman kapitalizminin o anki durumunu ifade ediyordu. Sistem 1873’den sonra krize girmemiþti ve geniþleme dönemi yaþanmýþtý.

Reform mu Devrim mi? Berstein’in marksizmi yeniden deðerlendirmesi karþýsýnda Rosa Lüksemburg 1899’da Sosyal Devrim mi Reform mu? kitabýný yazdý. Berstein’in bahsettiði tekel, tröst ve kredi kurumlarýnýn sistemin çeliþkilerini yumuþatmak yerine daha da derinleþtirdiðini tartýþtý. Bunlar zenginlik ve bolluk yayan deðil tam tersine iþçi sýnýfýnýn daha da azgýnca sömürülmesini saðlayan kurumlardý. Sermayedarlar daha örgütlü hale geldikçe iþçiler üzerindeki basýncý artýyordu. Ýþçiler fabrikada daha fazla üretirken, tüketici olarak daha az satýn alabilir hale gelmekteydiler. Her iki nedenden dolayý da emek-sermaye çeliþkisi derinleþiyordu. Sistemdeki anlýk denge ancak geçici olabilmekteydi. Ayrýca sermayenin tekelleþmesi pazar payý mücadelesini þirketler arasý rekabetten devletlerarasý rekabete taþýdýðý için kaçýnýlmaz olarak emperyalist savaþlar yaþanacaktý. Kapitalist sistem büyük çoðunluk için bolluk içinde yokluk ve ölüm demekti. Bu nedenle de kapitalist sistemi devirmek bir gereklilik ve bir ekonomik zorunluluktu. Berstein’in kapitalist sistemi zayýflatmasýný beklediði sendikalar ise iþçilerin ücret ve haklarýný etkilemekle birlikte ücret sistemini ortadan kaldýrabilecek kurumlar deðildi. Sermayenin her saldýrýsý sendikal mücadele ile bir önceki dönemde elde edilen haklarý silip süpürüyordu. Sistem çýkmaza girdikçe yöneticilerin varolan görece demokrasileri bile týrpanlamaktan hiç geri durmayacaklarý Lüksemburg için çok açýktý. Her an kapatýlabilecek bir parlamento yoluyla sosyalizme ulaþýlabileceðini düþünmek tam bir ideallistik hayaldi. Rosa Lüksemburg kapitalizmin çeliþkilerini görmezden gelerek sistemi reforme etmeye çalýþanlarý Don Kiþot’a benzeterek “dünyayý reforme etme seferlerinden her defasýnda morartýlmýþ gözlerle dönerler” diyordu. 1902’de ise þunlarý söylemekteydi: “Sosyal Demokrasi iþçi sýnýfýnýn burjuva hukukundan milim ayrýlmamasý gerektiðine dair oportünist bir tutum alýrsa bütün parlamento ve diðer faaliyetler pislik içinde çökecek ve yerini sýnýr tanýmayan gerici þiddete býrakacaktýr.” Birinci Dünya Savaþý patlak verdiðinde SPD marksist enternasyonalizmi çöpe attý, Alman Devrimini durdurmak için eski düzenle iþbirliði yaptý, Rosa Lüksemburg ve Karl Liebknecht gibi kararlý devrimcileri öldürdü. Reformizm þiddet kullanarak yoluna devam etmeye çalýþmaktaydý. Hitler iktidara geldiðinde ise ne parlamento kaldý ne de reformist partiler. Reformistlerin burjuva hukukuna baðlýlýðý “sýnýrsýz gerici þiddete” yol açmýþtý.

9

Rosa Ý

þçi sýnýfý mücadele tarihinde Marks, Engels, Lenin, Troçki ile birlikte devrimci marksist önderler arasýnda yerini alan Rosa Lüksemburg 15 Ocak 1919’da Alman Devrimi’nin baþlamasýndan iki ay sonra öldürüldü. Henüz 48 yaþýnda olmasýnda raðmen geriye zengin bir teori ve mücadele geleneði býraktý. Rosa Lüksemburg 5 Mart 1871’de Polonya’nýn Zamosc kasabasýnda doðdu. Yahudi bir ailenin çocuðuydu. Genç yaþta radikalleþti ve 16 yaþýnda Proleterya adýnda devrimci bir grupta politik mücadeleye atýldý. Devrimci faaliyetlerinden dolayý 1889’da Polonya’dan sürüldü. Ýsviçre’de dokuz yýl hem üniversiteye devam etti hem de yeni adý Polonya Krallýðý Sosyal Demokrat Partisi olan grubun teorik liderliðini üstlendi. 1893’de partinin Ýkinci Enternasyonal temsicisi olmasý önderliðinden kaynaklanýyordu.

Reformist bataklýða karþý mücadele 1898’de Almanya’ya geçti ve Alman Sosyal Demokrat Partisi SPD’ye katýldý. Hýzla SPD’nin reformist eðilimlerine karþý tartýþmaya baþladý. Berstein ve Kautsky’le amansýzca çatýþtý. Uluslararasý düzeyde Lüksemburg, “Marksizmin Papasý” olarak bilinen Marksizme baðlýlýðýný sözde devam ettiren ancak gerçekte reformist olan Kautsky’e “bataklýðýn lideri” ünvanýný vermiþti. Rosa Lüksemburg reformizme ve sendikal bürokrasiye karþý verdiði mücadeleden dolayý kýsa zamanda partinin ve bürokrasinin öfkesini üzerine çekti. Ancak onun reformize karþý uzlaþmaz devrimci marksist tutumu reformlar için mücadeleye karþý olduðu anlamýna gelmiyordu. Tam tersine iþçi sýnýfýnýn reformlar için mücadelesini devrim için mücadelenin ayrýlmaz bir parçasý ve okulu olarak görüyordu. 1905’de Rusya’da devrimci kalkýþma yaþanýrken, Lüksemburg devrimin karakteri üzerine kafa yoruyordu. Troçki’den baðýmsýz ve onun çalýþmasýndan habersiz olarak sürekli devrim tezini geliþtirmekteydi. Tam da bu nedenle Stalin, 1931’de artýk hayatta olmayan Rosa Lüksemburg’u “Troçkist” olarak afaroz etmeye çalýþacaktý. Aralýk 1905’de devrimci mücadeleye katýlmak üzere Polonya’ya kaçak olarak giren Rosa Lüksemburg kýsa süre sonra tutuklandý ve dört ay hapisten sonra tekrar Almanya’ya sürüldü. 1905 Devrimi’nin etkisiyle netleþtirdiði devrimci durumda kitle grevinin merkezi rolü hakkýnda yaptýðý bir konuþma nedeniyle bu kez de Almanya’da iki ay hapis yattý.

Uzlaþmaz enternasyonalist 1907’de katýldýðý Ýkinci Enternasyonal Kongresi’nde, ülkede esen emperyalist savaþ rüzgarlarýna ve militarizme karþý enternasyonalist tutumu tartýþtý. SPD liderliðinin savaþ ortamýnda iþçi sýnýfýnýn uluslararasý en genel çýkarlarýna-yani enternasyonalizme sadýk kalmayacaklarýndan korkmaya baþlamýþtý. SPD’nin 1914’de savaþtan yana enternasyonalizme karþý tutum almasý bu korkusunun ne kadar yerinde olduðunu gösteriyordu. 1913’de Sermaye Birikimi, Emperyalizmin Ekonomik Ýzahýna Bir Katký kitabý en önemli teorik çalýþmasýdýr. Kitap Marks’ýn Kapital’inden sonra yayýnlanan en önemli çalýþma olarak nitelendirilir.

Rosa Lüksemburg yaklaþan savaþa karþý hem teorik hem de politik mücadele verdi. Þubat 1914’de askerleri isyana teþvik etmekten yeniden tutuklandý. Devrimcilerin her zaman iþçi sýnýfýndan öðrenmesine vurgu yapan Lüksemburg, Aðustos’ta savaþ baþladýðýnda iþçi sýnýfý içinde yaygýnlaþan milliyetçiliðe karþý enternasyonalist bayraðý taþýyacak olan Spartakist grubunu oluþturdu. Dört yýl boyunca bu gruba genellelikle hapisten liderlik yaptý. Rosa Lükemburg 1917’de Rus Devrimi’ni çoþkuyla selamladý: “Batý Sosyal Demokratlarýnda eksik olan bütün devrimci onur ve kapasite Bolþevikler tarafýndan temsil edilmektedir. Ekim Ayaklanmasý sadece Rus Devrimi’nin kurtuluþu deðil ayný zamanda enternasyonal sosyalizmin onurunun kurtuluþudur.”

Lenin’den geç öðrendi Rosa Lüksemburg geçmiþte ulusal sorun ve parti örgütlenmesi konularýnda Lenin ile ters düþmüþtü. SPD’nin ve sendikalarýn bürokrasisine karþý iþçi sýnýfýnýn kendiliðinden eyleminin önemini vurgulamaktaydý. Ancak kendiliðindenci deðildi. Hayatý boyunca örgütlü mücadele etti. Bolþevik Partisi gibi baðýmsýz bir örgütü 1919’a kadar kurma giriþiminde bulunmamasý kendisini iþçi yýðýnlarýndan koparmamak kaygýsýndan kaynaklanýyordu. Bu nedenle bir milyon üyesi olan SPD içinde ve 1916’dan sonra sol reformistlerle hareket etmeyi yeðledi. Lüksemburg’un bütün devrimlerin kendiliðinden kitlesel hareketle baþladýðý tartýþmasý son derece doðru olmakla birlikte devrimci sürecin iþçi sýnýfýnýn iktidarýyla sonuçlanmasýnýn gerekli koþullarýndan biri de baðýmsýz devrimci bir partinin sýnýfa önderlik etmesidir. Bolþeviklerin Rusya’da daha devrimci sürece girmeden inþa ettikleri bu parti Almanya’da yoktu. Devrimci parti devrimin ortasýnda kurulmaya çalýþýldý. Boþluðu devrimci ve sol söylemle dolduran. reformistler, pratikte Alman Devrimi’nin kana boðulmasýný saðladýlar. Rosa Lüksemburg’un 80 yýl önce hayatýna mal olan da bu hatasýydý.

Türkan Uzun


10 Ýþçi Demokrasisi 1 Ocak 1999

Sa vaþa karþý tutum al G

eleneksel partilerin savaþ kýþkýrtýcýlýðýndan, milliyetçiliðinden midesi bulanan savaþ karþýtlarýnýn çoðu savaþý durdurmanýn en iyi yolunun tarafsýzlýk olduðunu düþünmekte. Diðerleri ise savaþýn ancak bir ateþkes ve barýþ görüþmesi ile sonlanacaðýný düþünmekte. Savaþ karþýtlýðý yaþadýðýmýz toplumun barbarlýðýna karþý durduðu müddetçe sosyalistlerin sahip çýkacaðý bir tutumdur. Savaþýn yarattýðý barbarlýða karþý öfke savaþ karþýtý güçleri harekete geçiren en önemli güçdür. Ancak emperyalist güçler silah kullanmadan da “barýþçýl” tehtidler ve ekonomik ambargolar yoluyla ülke insanlarýný ölüme sürükleyebilmektedir. Silahlar sussa da baþka yollardan ayný baský ve þiddet uygulanmaya devam edilebilmektedir. 1991 Körfez Savaþý’ndan bu yana Irak’a uygulanan ekonomik ambargo Irak halkýný öldürmekte bombardýmanlardan daha etkili oldu. Politikacýlar ve sendika bürokratlarý patronlarýn savaþdaki kirli emellerini saklayabilmek için barýþ taraftarý görünmekten geri durmazlar. Genellikle böylesi söylemler “diðer tarafýn kafasý ezilinceye kadar savaþa devam” manevralarýyla birleþir.

Savaþ karþýsýnda tutum almamak da bir tutumdur Politik olarak savaþda tutumsuzluk stratejisi savaþýn gerçek nedenlerinin üzerini örtmeye yaramaktadýr. Savaþlarýn kapitalizmin kendi iþleyiþinde köklerini bulduðu çok açýk. 20’nci yüzyýl tarihi bunun en iyi kanýtý. Yüzyýlýn baþýndaki sörmürgeler üzerine rekabet Birinci Dünya Savaþý’na yol açtý. Savaþýn sonuçlanma biçimi Ýkinci Dünya Savaþý’na giden yolun taþlarýný döþedi. Ýkinci Dünya Savaþý galipleri arasýndaki emperyalist çýkar çatýþmalarý da 1945 sonrasý Soðuk Savaþ’ýn, Kore ve Vietnam’ýn sorumlusudur. Dünyanýn yeniden krize giriþi, Soðuk Savaþ tarzý emperyalist rekabetin çökmesi, 1991 Körfez Savaþý’nýn temellerini attý. Sadece barýþý istemek, savaþlara neden olan sistemin nasýl sonlanacaðý sorunusu yanýtlamýyor. Ayný zamanda egemen sýnýfýn ülke içine dönüp olitikalarýyla savaþ arasýndaki baðý görmezden geliyor. Savaþ, her zaman o ülke içinde baský ve sömürüyle birlikte gidiyor. Her savaþ durumunda

Bu tabi ki ezilen ulusun iþçi sýnýfý kendi egemenlerine karþý mücadele ettiðinde sosyalistlerin susacaðý anlamýna gelmiyor. Sosyalistlerin öncülüðünde iþçi sýnýfýnýn hem kendi patronlarýna hem de emperyalizme karþý daha baþarýlý bir þekilde mücadele edebileceði çok açýktýr. Lenin ezilen uluslarýn liderlerini kýzýla boyamamamýz geretiði konusunda uyarmýþtýr.

“Ezilen uluslarýn liderlerini kýzýla boyamayýn!”

1991’de maden iþçilerinin grevi Körfez savaþý bahanesiyle iptal edilmiþti iþçi sýnýfýna karþý benzerý politikalar uygulanýr: Grevler yasaklanýr, savaþ karþýtlarý, yabancýlar, sosyalistler hapse atýlýr; baskýlarla karþý karþýya kalýr. Vergiler artar, sosyal güvenlik harcamalarý kesintiye uðrar. Medya üzerinde sansür yoðunlaþýr. Ücretler düþerken çalýþma saatleri artar. Milliyetçilik körüklenir. Savaþýn gidiþatýna, sýnýflar arasý güç dengelerine ve dünya ekonomisinin genel durumuna baðlý olarak savaþýn etrafýnda bir dizi mücadele patlak verir. Zorunlu askerliðe, vergilendirmelere, grev yasaklarýna ve yaþam standardýnýn düþmesine karþý iþçi sýnýfý tepki gösterir. Bunlar doðrudan savaþýn etkilerine karþý olan mücadelelerdir. Barýþ hareketi bu mücadelelerle birleþip sýnýf mücadelesine genelleþmeye çalýþmazsa egemen sýnýfýn savaþý sürdürme gücünü yoketme þansýn asahip olamaz. Bu nedenle sosyalistler tutumsuz (pasifist) deðildir. Egemen sýnýfýn savaþý devam etmesini saðlayacak, kaynak aktaran ücret kesintileri ve vergi artýþlarýna darbe vuracak olan grev silahýndan vazgeçmeyiz. Savaþ çýðýrtkaný bir hükümeti devirmek için genel kitle grevi için mücadele ederiz. Ýnsan kýyýmýna nihai bir son verecek olan iþçi devrimi hedefimizdir.

“Asýl düþman evdedir” Lenin Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda sosyalist tutumu þöyle ifade ediyordu: “Pasifistlerden farkýmýz savaþlar ve sýnýf mücadelesi arasýndaki baðý anlamamýzdýr. Sýnýflarý ortadan

kaldýrýp sosyalizmi kurmadan savaþlara son veremeyeceðimizi biliyoruz. Ayrýca iç savaþýn yani ezilen sýnýfýn ezen sýnýfa karþý, kölelerin efendilerine karþý, iþçilerin burjuvaziye karþý verdiði savaþý meþru, ilerici ve gerekli olduðunu görerek pasifistlerden ayrýlýyoruz.” Lenin’in vardýðý sonuç, savaþa karþý mücadelenin en etkin yolunun kendi egemenlerimize karþý mücadele etmek olduðudur. Savaþa karþý her gösteri toplumun savaþý desteklediði yönündeki egemen sýnýf propagandasýna darbe vuracaktýr. Her grev egemen sýnýfýn savaþý sürdürmesini zorlaþtýrýr. Sömürgelerdeki her ayaklanma savaþ kýþkýrtýcýlarýnýn çanlarýna ot týkar. Alman devrimci Karl Liebknecht “Asýl düþman evdedir” diyerek Birinci Dünya Savaþý’na karþý tutum almýþtý. Lenin, emperyalist savaþlarda kendi egemen sýnýfýmýzýn yenilmesini istemenin gerçek sosyalist tutum olduðunu düþünüyordu. Lenin’in muhalifleri onu mantýksýz olmakla suçladýlar. “Birileri savaþý kazanmak zorunda” diyorlardý. Lenin’in buna iki yanýtý vardý. Birincisi kendi egemen sýnýfýmýzýn yenilmesini istemeden iþçi sýnýfýnýn mücadelesinin yanýnda olamayýz. Çünkü grevler ve gösteriler savaþýn yürütülmesini zorlaþtýrýr. “Ama savaþý kaybederiz” diye atýlan vatansever naðralara karþý da “savaþýn bitmesi için bizim tarafýn yenilmesi gerekiyorsa, yenilelim” diyordu. Lenin’in dikkat çektiði diðer bir nokta ise yanlýzca iþçi sýnýfýnýn toplumu deðiþtirme yeteneðinden umudu olmayanlar bir ya

da diðer egemen sýnýfýn savaþý kazanmak zorunda olduðuna inanýrlar. Birbiriyle savaþan ülkelerdeki iþçi sýnýflarýnýn isyan etmesi bütün egemenleri alaþaðý edebilir. Birinci Dünya Savaþý tam da bu þekilde bitti. Hem Rusya’da hem Almanya’da devrimler yaþanýrken Fransa ve Ýngiltere’de devasa sýnýf mücadeleleri oluyordu. Lenin’in “emperyalist savaþý içsavaþa dönüþtürün” sloganý hayat buldu. Dolayýsýyla Lenin’in kendi egemen sýnfýnýn yenilgiye uðramasý talebi hiç de mantýksýz deðildi. Ancak bu tutumla iþçilerin egemenlere karþý uluslararasý birliði saðlanabilirdi. Tabi ki her savaþ Birinci Dünya Savaþý boyutunda deðildir. Her savaþ devrim için temel oluþturmaz. Ancak emperyalist savaþlarý içsavaþa dönüþtürme perspektifi güncelliðini koruyor. Ýster küçücük bir barýþ gösterisi olsun ister topyekün bir isyan, egemen sýnýf ve egemen fikirler her zaman bunlara karþý çýkarak savaþý desteklememizi isteyecektir. Barýþ için tek etkin mücadele iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýna öncelik tanýmaktýr. Bizi ezenlerin karlarýný korumak için farklý ülkelerden iþçilerin birbirlerini katletmesine ortak olmamalýyýz.

Emperyalizme karþý ulusal kurtuluþ savaþlarý Emperyalist çaðda karþýlaþtýðýmýz iki farklý savaþ türü var. Bunlar arasýnda ayrýmý görmek gerekiyor. Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþý gibi büyük emperyalistler arasýndaki savaþlar

ilk katagoride yer alýyor. Ýkinci tür savaþ ise emperyalist güçlerin ulusal kurtuluþ hareketlerine karþý verdikleri savaþtýr. Ya da emperyalist güçlerin bir ülkenin ulusal baðýmsýzlýðýný tehdit etmesi veya reddetmesi biçiminde yaþanýr. Bu tür savaþýn en iyi örneði Vietnam’dýr. Vietnam Ulusal Kurtuluþ Cephesi’nin her askeri baþarýsý savaþýn sonunu hazýrlýyordu. Ayný zamanda Baþkan Nixon’un ABD’deki barýþ hareketini karþý baský uygulamasýný zorlaþtýrýyordu. Savaþý Vietnam’ýn kazanmasý ABD emperyalizmini zayýflattý ve 20 yýl boyunca saldýrganlýðýný sýnýrladý. Lenin’in belirttiði gibi ezilen uluslarýn milliyetçi ayaklanmalarýnýn içi içe geçmediði pürüpak bir devrim özleyenler hiç devrim görmeyeceklerdir. Bu ayaklanmalarda bir dizi dini ve milli önyargýlar oluþabilir. Ancak Lenin’in ezilen ulus liderlerinin milliyetçi, dinci, demokrat ya da diktatör olmalarýnýn sosyalistlerin onlarý emperyalistlere karþý destekleme tutumunu etkilememesi gerektiðini tartýþýyordu. Emperyalizmin bir yerdeki zaferi bütün ezilen uluslarýn haklý davalarýnýn mevzi kaybetmesi anlamýna geleceði için sosyalistler ulusal kurtuluþ hareketlerinin yanýnda yer almalýdýr. Emperyalist güçlerin liderlerinin yüzü despot ya da Bill Clinton’ýnki gibi demokrat ve hatta Tony Blair gibi Sosyal Demokrat olabilir. Her durumda iþçi sýnýfý onlarla hesaplaþmalýdýr. Emperyalist güçlerin her müdahalesi uluslararasý düzeyde karlarýný ve stratejik çýkarlarýný korumak içindir.

ABD’de sosyalistler Ho Chi Minh kadar Amerikan emperyalizmine karþý tutum aldýlar. Ancak Vietnam’da iþçilerin örgütlenme hakkýnýn sýnýrlanmasýna, yaþam standartlarýnýn düþürülmesine ve Troçkistlerin katledilmesine karþý da tutum aldýlar. Emperyalizmin Körfez’de yenilgisini isterken, Saddam Hüseyin’in iþçilere ve Kürtlere uyguladýðý baskýyý görmezden gelemeyiz. Eleþtirilerimizi saklayarak Saddam’ýn güçlenmesi ve iþçi sýnýfýnýn emperyalizme karþý mücadele yeteneðinin zayýflamasýna katkýda bulunamayýz. Ho Chi Minh kararlý bir anti-emperyalist iken Saddam Hüseyin 1980’lerde Ýran’a karþý emperyalistlerin kirli savaþýný verdi. ABD izin verse Saddam yine uzlaþýr ve emperyalizmin maþasý görevini üstlenir. 1991’de ABD ve Ýngiltere sadece Saddam’ý deðil ayný zamanda Irak iþçi sýnýfýný da yenmek için savaþa giriþtiler. Tam da bu nedenle Kürtlerin ve Araplarýn savaþ sonunda Saddam’a karþý isyanlarýný desteklemediler. Saddam ise emperyalist güçleri yenmek istiyordu. Ancak Irak iþçi sýnýfýnýn da baþýný ezmeye çalýþýyordu. ABD’ye iþçilere raðmen kafa tuttu. Sosyalist olarak emperyalizmin yenilmesini ve Irak iþçi sýnýfýnýn zaferini istiyoruz. Saddam emperyalizmi yenerse bunu olumlu karþýlarýz. Ancak emperyalizmin iþçi sýnýfýnýn öncülüðünde yenilmesini tercih ederiz. Böylece hem Saddam devrilecek hem de emperyalizme karþý en tutarlý güç olan iþçi sýnýfý galip gelecektir.

John Rees, Ýngiltere’de Sosyalist Ýþçi Partisi üyesi. Bu yazý Savaþ ve Sosyalistler adlý broþüründen çevirilmiþtir.


1 Ocak 1999 Ýþçi Demokrasisi 11

E mperyalizm n edir?

örfez’de geçen ay yaþanan bunalým, ABD gibi ileri kapitalist bir ülkenin daha az geliþmiþ bir ülke olan Irak’a karþýsilahlarýngölgesindediplomasi ile ekonomik, politik þantaj yapmasý ve son olarak da bombalayarak isteklerini kabul ettirmesidir. Bombalamanýn ardýnda ABD’nin petrol çýkarlarýný korumak için bölgedeki egemenliðini yeniden pekiþtirme çabasývar. ABD’nin bu tumunu emperyalist olarak adlandýrýyoruz. Ancak emperyalizm bir tutumlar zinciri deðildir. Ýçinde yaþadýðýmýz sömürü sistemi, kapitalizmin geliþmesinin bir aþamasýna denk düþüyor ve devletlerin davranýþ þekillerini de belirliyor. Ekim 1917 Rus Devrimi’nin lideri Lenin emperyalizmi marksist bir incelemeye tabi tuttu. Lenin, “Kapitalizmin son aþamasý emperyalizm” kitabýnda kapitalzim çaðýnda emperyalizmi oluþturan genel eðilimleri þöyle sýralar: 1-Üretimin ve sermayenin merkezileþmesi, tekellerin ortaya çýkmasý ve ekonomik hayatta önemli bir rol oynamasý. 2-Banka ve sanayi sermayesinin kaynaþmasý, finans-kapitalin ve finans oligarþisinin ortaya çýkmasý. 3-Sermaye ihracatýnýn sanayi ihracatýndan ayrý bir önem kazanmasý.

4-Dünyayý aralarýnda paylaþan uluslararasý tekelci gruplarýn oluþmasý. 5-Dünyanýn topraklarýnýn en büyük kapitalist güçler tarafýndan paylaþýlmasýnýn tamamlarnmasý. Bu beþ eðilimin birlikte iþleyiþinin temelini anlatabilmek için Lenin bir baþka tarif daha verir: “Emperyalizm en kýsa tarifi ile tekelci kapitalizmdir.” Emperyalizmi tam olarak anlayabilmek için kapitalizmin bir dünya sistemi olduðunu kavramak gerekir. Yani bu üretim tarzýnýn hayatta kalabilmesi, yani yeniden üretimin yapýlabilmesi için, kapitalizmin uluslararasý, bölgeler aþýrý olmasý zorunludur. Tek bir ülkenin sýrlarý içinde kapitalizm varlýðýný sürdüremez. Bu özellik kapitalizmin doðmaya baþladýðý 16. yüzyýldan buyana vardýr ve giderek daha da belirginleþmektedir. Aslýnda kapitalizmin dünya çapýnda yeniden üretiminden iþe baþlarsak Lenin’in ortaya attýðý genel eðilimlerin birlikte nasýl iþlediðini ve emperyalizmi oluþturduðunu daha iyi anlamak mümkün olur. Sermayenin bir ülke sýnýrlarý içinde ama daima dünya sisteminin bir parçasý olarak yeniden üretimi bir siyasi askeri ve ideolojik kurumsallaþmayý,

ABD savaþ tüccarý

da bu ülkenin transfer ettiði kaynak 4.7 milyar dolara düþmüþtü. Nitekim ilk körfez krizinin ortaya çýkýþýnýn arkasýnda yatan neden bu kaynaðýn arttýrýlmasýydý. Savaþ sonrasýnda Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi ülkeler hem parasal yardýmda bulunudular, hem de ABD ekonomisini canlandýracak büyük sipariþler verdiler. Son saldýrýda ABD yüzlerce füze yollayarak gücünü bir kez daha gösterdi. Ancak ölen siviller, bombalanan hastane ve tahýl depolarý ve “yanlýþlýkla” yokedilen hedefler, dünyanýn asýl önemli teröristinin müdahalesini sonlandýrmasýna yetmedi. Bu savaþta da o akýllý füzeler hedeflerini bulamamýþtý. Kullanýlan füze-

K

1910’lu yýllarda ABD ekonomisinin devlet harcamalarý için ayýrmýþ olduðu pay bütün ülke gelirlerinin %8’i iken bu rakam 1986’da %37.1’ine çýkmýþtý. Bunun nedeni ABD’nin daha güçlü olmak için Körfez’de, Hint Okyonusun’da, Akdeniz’de ve pek çok yerde uçak gemisi, ordu, silah ve asker bulundurmasýdýr. 1980’lerde Körfez ülkelerinin de olduðu ana petrol üreticisi ülkeler, ABD ekonomisine sadece bir yýlda 36.1 milyar dolar kaynak transfer ediyor. 1988 yýlýn-

yani bir kapitalist devletin varlýðýný gerektirir. Sermayenin global olarak yeniden üretimi de benzer iþlevleri uluslararasý düzeyde yerine getirecek bir seri kurumsallaþmayý gerektirir. Bu kurumsallaþma, ideal olarak sermayenin uluslararasý para ve mal dolaþýmýný garanti eder, bütün þirketleri ve devletleri bu uluslararasý kurallara uymaya zorlar. Genelde sistemin istikrarlý iþleyiþini düzenler ve kapitalizme karþý yöneltilen saldýrýlarý püskürtmeye çalýþýr. Ama kapitalizm ulusal sermayelere ve ulusal devetlere bölünmüþ rekabet eden sermaye gruplarýndan oluþur. Bu yüzden bu ekonomik politik rekabetin uluslararasý ölçekte düzenlenmesi devletler arasý baðýmlýlýk ve egemenlik iliþkileri çerçevesinde geliþir. Hiyerarþik bir bütün içinde iþler. ABD, Japonya, Avrupa gibi ileri kapitalist ülkeler hiyeraþinin üst kýsmýndadýrlar. Bu tepedeki devletler arasýnda da liderlik için rekabet vardýr. Bu iliþkiye hegemonya iliþkisi denir. En yukarýdaki devletler arasýnda liderlik görevi üstlenen ülkenin devletine de hegemonik devlet denir. ABD bu iliþkinin en tepesindedir. Kýsaca toparlamaya çalýþýrsak, günümüzde emperyalizmi þöyle tarif edebiliriz: Emperyalizm; kapitalist sistemin tekelci kapitalizm aþamasýnda, ekonomik ve politik olarak uluslararasý düzeyde hiyerarþik bir devletler sistemi içinde yeniden üretiminin düzenlenmesidir.

Ýsmet Þahin ler birinci körfez savaþýnda kullanýlmayýp raflarda bekletilenlerdi ve Irak’lý sivillerin üzerinde denendi. Savaþ boyunca harcanan para Irak’da yaþanan açlýða, hastalýklara son verebilir. O bombalarý kullanan her bir uçak ile en az 20 hastane yapýlabilir. Bekleyen her bir tankýn bedeli ise 30 bin çocuðun eðitimini saðlayabilir. Vietnam yenilgisinden sonra yýllarca kafasýný çýkaramayan ABD, çýkarlarý için savaþmakdan çekinmediðini açýkca gösteriyor. Bizlerde ABD ve dostlarýnýn bölgeden çekilmesini istediðimizi açýk ve kararlý bir þekilde göstermeliyiz.

Önder Alçiçek

M ÝLLÝYETÇ Ý DALGA YA KA RÞI BEYAZ ÖN LÜKLÜLER ÖN CÜLÜ K YAPTI Beyaz Yürüyüþ 18 Kasým’da Saðlýk Emekçileri Sendikasý (SES) tarafýndan Saðlýk Bakanlýðý önünde yaptýlan Basýn Açýklamasý milliyetçi dalgaya karþý çok önemli bir giriþimdi. Sokaklarda APO’nun kuklasýný yakýp, HADEP’lileri linç eden, Ýtalyan Konsolosluklarýný basan, medya ve polisin desteðiyle saða sola saldýrýp þehit ailelerinin hislerini kendi çirkinliklerine alet eden gözü dönmüþ faþist çeteler (MHP-BBP) kendi þiddet yöntemleriyle sokaklarda hakimiyet kazanmaya çalýþýyorlardý. Böylesi bir dönemde yapýlan, 500-600 kiþinin katýldýðý bu eylem, yaratýlmaya çalýþýlan panik havasýna karþý yürekli bir duruþtu. Biz, Ankara ÝDEP giriþrimcileri olarak “Hadep’i Savunalým Barýþý Savunalým “baþlýðý taþýyan Ýþçi Demokrasisi Gazetesi ve ayný üst baþlýðý taþýyan Ýmza Metni ile eyleme destek verdik, gazete sattýk imza toplayarak neden HADEP’’i savunmanýn milliyetçi histeri karþýsýnda önemli bir görev olduðunu insanlarla tartýþtýk. Medya’nýn etkisiyle kafalarý karýþan sýradan insanlar ve politik net tutum alma konusunda sessiz kalmayý yeðleyenlerle ezilenlerin yanýnda olmanýn önemli olduðunu tartýþtýk. Ayný dönemde Sakarya Caddesinde yaptýðýmýz sokak satýþlarýnda sýnýrlý güçlerimizle yüzlerce imza toplayarak insanlarýn desteðini aldýk. Faþistlerin yoðun bir þekilde sokaklarda dolaþtýðý bir ortamda burunlarýnýn dibinde gazete satarak imza toplamak, milliyetçi fikirlere kapýlmanýn ezilenlerin ve iþçi sýnýfýnýn çýkarýna olmadýðýný tartýþmak ancak tutarlý ve net fikirleri savunarak yapýlabilirdi. Bu nedenle de SES’in “beyaz yürüyüþü” çok önemli ve saðlam bir adýmdý.

ARTIK YETER MÝTÝNGÝ 6 Aralýk’ta yine saðlýk çalýþanlarý ve Türk Tabipler Birliðinin Tandoðan’dan baþlayýp, Sýhhiye’ye kadar yaptýðý “Saðlýða Bütçe” mitingi de iþçi sýnýfý ve ezilenleri somut talepler etrafýnda birleþtirmek açýsýndan hayati önem taþýyordu. Milliyetçi dalganýn etkisiyle geri adým atýp 28 Aralýk’ta yapacaðý eylemi “KESK’in örgütlülüðüne zarar verir” iddiasýyla erteleyen liderliðe bu mitingden önemli bir mesaj verildi. “Savaþ deðil saðlýða bütçe, onlar özelleþtiriyor biz kamulaþtýralým” “Hekim tüccar; hasta müþteri deðil. Býçak kemiðe dayanmadý, kemikten parça almaya baþladý” yazýlý pankartlar taþýyan saðlýk iþçileri savaþýn sonuçlarýný en yakýndan hisseden örgütlü iþçiler olarak sorumluluklarýný gerçekleþtirmenin onurunu yaþýyorlardý.

“Sendikal haklar için Demokrasi” mitingi KESK’e baðlý sendikalar 1999 yýlýnda memurlara verilmesi düþünülen zam oranlarýný ve iþten çýkarmalarý, çeþitli þehirlerde düzenlenen mitinglerle protesto ettiler. Ýstanbulda katýlým 300’lerde kalýrken, Ankara’da binler yürüdü. KESK liderliðinin 28 Aralýk mitingini sokakda faþistlerin olmasý bu nedenle de solcularýn sokaða çýkmasýnýn tehlikeli olduðu üzerinden ertelemesi 12-13 Aralýkda KESK militanlarýnýn havasýný asýl belirleyen þeydi. KESK liderliðinin meydanlarý faþistlere býrakmýþ olmasý KESK kadrolarýnýn moralini bozmuþ, kendilerine olan güveni olumsuz bir þekilde etkilemiþti. Bu durumdan asýl çýkar saðlayan ýrkçýlýk ve milliyetçilik üzerinden örgütlenmeye devam eden Kamu-Sen oldu.

Tülay Koçak

S ES ’i Sa v un al ým Son günlerde KESK sendikalarý içerisinde SES Genel Baþkaný’nýn Basýn Açýklamasý üzerinden yapýlan tartýþmalar, SES’i karalama kampanyasýna dönüþtü. Birleþik Saðlýk-Ýþ, Kamu-Sen’in ve hatta Ýþçi Partisi’nin baþýný çektiði bu karalama kampanyasýna, “kitlesel” sol partilerde sessiz kalmayý tercih ettiler. Peki tüm bu çamur kampanyalarýna yol açan SES Genel Baþkaný’nýn Basýn Açýklamasý ne diyordu? Açýklýma; 75 yýllýk Cumhuriyet tarihi boyunca, Kürt halkýna yönelik inkar ve imha politikalarý çerçevesinde 14 yýldýr süren savaþdan devletin sorumlu olduðu ve Apo’nun Ýtalya’ya gitmesi ile sorunun uluslarasý platforma taþýndýðý ve Kürt sorununun barýþçýl ve demokratik bir temelde çözümüne yönelik deðerlendirilmesi için Türk ve Kürt emekçilerini duyarlý olmaya çaðýran bir içeriðe sahip. Bu açýklama karþýsýnda 3 türlü tutum alýnabilir; Birincisi; Genel Baþkan ve onun þahsýnda SES’i bölücülükle suçlama ve karalamak ki bunu milliyetçiliði ve hatta ýrkçýlýðý örgütlenme aracý olarak kullanan KamuSen yapmaktadýr. Ýkincisi; milliyetçilik basýncýna karþý duramayan ve “Biz sadece ekonomik mücadele veriyoruz, bu açýklamalar bizi baðlamaz, bizde bu açýklamadan rahatsýsýz ! “ deyip bu alaný devlet güdümlü bir sendika olan Kamu-Sen’e býrakýp üyelerini milliyetçi histeriye karþý savunmasýz býrakmak. Üçüncü ve doðru tutum ise; Milliyetçiliðin sýnýfý en temel düzeyde böldüðü gerçeðinden hareketle kirli savaþa ve Kürt sorununa karþý tutum almaktýr. Evet, Genel Baþkan’ýn da belirttiði gibi 14 yýllýk bir savaþ, inkar ve imha politikalarý, yakýlan, yok edilen üç bin köy, yokedilen ormanlar, otuz bin ölü ve savaþa harcanan 100 milyar dolarýn sorumlusu ve suçlusu bellidir. Savaþa ayrýlan devasa para, eðitime, saðlýða ve sosyal yardýmlara harcanmayarak savaþýn faturasý Türkiye emekçilerine ödetiliyor. Kürt üyelerine sahip çýkmayan (nitekim Urfa KESK þubeleri kapatýlmýþ, SES’in iki yöneticisi tutuklanmýþken KESK sessiz kalmaktadýr.), Kürt sorunu yokmuþ, savaþ yokmuþ, insanlar ölmüyormuþ- ama sadece ekonomik sendikal mücadele var! - gibi bir tutum; grevli toplu sözleþmeli sendika hakkýný da kazanamayacaktýr. Bugün özellikle KESK içinde Türk milliyetçiliðine teslim olmamak, kayýtsýz davranmamak, savaþýn durdurulmasý silahlanmaya giden kaynaklarýn üretim, eðitim ve saðlýða harcanmasý için net tutum almak; hem SES yöneticilerine, hem Urfa KESK þubelerine sahip çýkmak zorundayýz.

Ankara SES’den Ýþçi Demokrasisi Okurlarý


Ezilenlerin kurtuluþu için

ÝÞÇÝ

ABD Körfezden defol! Ýncirlik üssü kapatýlsýn

Amerikan ve Ýngiliz hava kuvvetlerinin Irak’ý yeniden bombalamasý dünyayý diktatör Saddam Hüseyin’in kimyasal silahlarýndan korumak üzere bir barýþ giriþimi olarak anlatýldý. Bu iddialar tam anlamýyla bir aldatmaca. Irak’ta kimyasal silahlarýn varlýðý bilinçli olarak abartýlýyor. Üstelik dünyanýn nükleer silah dahil olmak üzere kimyasal silah deposu Irak deðil Amerika’nýn kendisidir. Ortadoðu’da tepeden týrnaða kadar silahlý olan ülke Amerika’nýn bizzat korumasý altýndaki ýrkçý ve saldýrgan Ýsrail devletidir. Yöneticiler Saddam’ýn durdurulmasý gereken þeytani bir diktatör olduðunu iddia ediyorlar. Ancak ayný yöneticiler, 1980’ler boyunca Ýran’a karþý bu diktatörü silahlandýrýp her yaptýðýný destekliyorlardý. Saddam’ýn Halepçe’de Kürtlere hardal gazý kullanarak katletmesine ses çýkartmayýp Irak’a bu kimyasal silahlarý saðlayanlar Batý hükümetlerinin kendisidir. 1930’larda Kürtlere karþý ilk kimyasal silah kullanan ülke ise Britanya idi. 1991’de Ýkinci Körfez Savaþý’nda dahi Batý, Saddamý devirmek için aþaðýdan yükselen kitlesel hareketleri desteklemek yerine onun iktidarda kalmasýný tercih YIL:1 SAYI:1 - 1 OCAK 1999 - 200.000TL etti. Bugün Batý, Irak’taki Kürtlere destek sunduðunu iddia ederken, Türkiye’nin Kürtler üzerindeki baskýsýný desteklemekte. Batý egemen sýnýflarýnýn diktatörlere karþý demokrasiyi savunduklarý iddiasý da hiç inandýrýcý deðil. Þili’yi kana boðan diktatör Pinochet, Endonezya’da kanlý bir darbeyle iþbaþýna gelen ve yarým milyon insaný öldüren, Doðu Timor’u iþgal eden, diktatör Suharto devrildiði ana kadar Batý tarafýndan desteklenip beslendiler. Bu diktatörlerin yaptýklarý ne kadar anti-demokratik olursa olsun Batý’nýn askeri müdahaleleriyle karþýlaþmamýþtý. 1991’den buyana en kanlý bombardýman müdahalesinin nedeni ne o zaman? Ne derlerse desinler ABD ve Ýngiliz hükümetlerinin amaçlarýnýn artýk Saddam’ý devirmek olduðu açýk. Aslýnda her bombardýmanla birlikte Irak halkýnýn saldýrgan emperyalizme karþý Saddam’a desteði artýyor. Tam da bu nedenle Batý’nýn Saddam’ý devirme projesi gerçekçi deðil. Bu saldýrýnýn zamanlamasýný belirleyen bir etken de ABD Baþkaný Bill Clinton’un kendi ülkesindeki politik hayatýyla ilgiliydi. Clinton, diktatör Saddam’a karþý giriþeceði bir demokrasi müdahalesiyle kendisinin baþkanlýktan azledilmesine engel olabileceðini umuyordu. Ancak Batý güçlerinin Irak’a sürekli saldýrmasýnýn ardýnda yatan asýl nedenler bundan çok daha farklý. Bölgenin doðal kaynaðý olan petrol bu nedenlerin baþýnda geliyor. Son 50 yýlda dünya ekonomisinde petrolün öneminin giderek artmasý ABD’nin bölgeye yönelik politik müdahalelerinin artmasýný beraberinde getirdi. ABD Ýsrail’e devasa yatýrýmlar yaptý. Ortadoðu’nun jan1914-1918 yýllarý arasýnda süren 1. Dünya savaþý ile 1939-1945 tarihleri arasýnda süren 2. Dün- darmasý olarak geliþtirdi. ABD’nin Ortadoðu politikalaya Savaþý sýrasýnda Türkiye’nin bugünkü nüfusundan daha fazla yani 65 milyon insan öldü. rýna köstek olan her ülkeyi düþman ilan etti. Ýran’a karDünyada dakikada 7 milyon dolar, yýlda ise 900 milyar dolar askeri amaçlar için harcanýyor. þý son yirmi yýldýr ABD’nin tutumu bunun en belirgin Dünyada bilim adamlarýnýn yaklaþýk yüzde 50’si silahlanma alanýnda çalýþýyor. örneði. Bu gün Kamboçya, Bosna, Kolombiya, Afganistan, Irak ve daha bir çok ülkede milyonlarca Petrolün varlýðý Batý’nýn bölgeyi kontrol altýnda tutmakara mayýný askerleri ve sivil halký tehdit ediyor. Birleþmiþ Milletler rakamlarýna göre her yýl sýný önemli kýlýyor. Bu nedenle de Ortadoðu, emperya1000 kadar insan mayýnlarda yaþamýný yitiriyor ve onbinlercesi ise yaralanýyor. list güçlerin cirit attýðý bir savaþ alaný olarak yaþamaya 1990-1995 yýllarý arasýnda dünyada silah satan ülkeler arasýnda birinci sýrayý büyük bir fark- devam ediyor. la ABD alýyor. ABD’yi Ýngiltere ve Rusya izliyor. Müdahaleye yol açan diðer faktör ise ABD’nin emperAz geliþmiþ ve geliþmekte olan ülkelerin savunma harcamalarý payý 1970’li yýllardan sonra yalist güçler arasýnda kendi egemenliðini devam ettirdünya genelinde yüzde 10’dan yüzde 20’ye çýktý. me çabasý. Clinton “ABD hala bir numara” diyor. Iraklý Dünya genelinde kiþi baþýna ortalama 200 dolar savunma harcamasý yapýlýyor. çocuklarý öldürerek de bunu kanýtlamaya çalýþýyor. Bu EÐER SÝLAHA DEÐÝL, ÝNSANA YATIRIM YAPSAYDIK sadece Ortadoðuya deðil ABD’ye kafa tutmayý düþünen 3 saatlik askeri harcama tutarýyla tüm dünyada 3.5 milyon çoçuðun yaþamýný kurtaracak aþý- bütün dünya ülkelerine bir mesajdýr. lama gerçekleþtirilebilirdi. ABD hiç bir uyarýda bulunmadan ve Birleþmiþ Milletle1 bombardýman uçaðýnýn tutarýyla 16 tane tam teþekküllü hastane yapýlabilirdi. re danýþma gereði bile duymadan saldýrýyý baþlattý. Bu 1 Uçak gemisine harcanan para ile 400 bin insanýn bütün bir yýl beslenmesi karþýlanabilirdi. Fransa, Rusya ve Çin’de yoðun tepkilere neden oldu. 1 Nükleer denizaltýnýn parasý ile yüzyýlýn sonuna kadar tüm insanlar okuryazar yapýlabilir ya Bombalamanýn baþlamasý üzerine Ýsrail iþgali altýndaki da 48 milyon insana temiz içme suyu saaðlanabilirdi. Filistin topraklarýnda, Mýsýr’da, Ürdün’de binlerce in11 Bombardýman uçaðýnýn parasýyla 135 milyon çocuða öðrenim olanaðý saðlanabilirdi. san Amerikan bayraklarý yakarak saldýrýyý protesto ettiAfrika ülkelerinde askeri harcamalar yüzde 1.5 oranýnda azaltýlsa kýtadaki açlýk yok edilebi- ler. Açýk ki Ortadoðu halklarý Saddamý Clinton ve Blair lirdi. kadar tehlikeli görmüyor. Bu saldýrý bölgeye barýþ ve Yalnýzca 1 günlük silahlanma harcamasý yapýlmasa tüm dünya 10 yýl temiz su içebilirdi. huzur getireceðine daha gergin ve tehlikeli bir bölge haline getiriyor. Gelecek savaþlara ortam hazýrlýyor. S A V AÞ I N M A L Ý Y ET Ý N Ý B Ý Z L ER Ö D E M E K Ý S T EM Ý YO R U Z , Ortadoðu’ya barýþý getirecek olan Amerikan emB A R I Þ HE M EN Þ Ý M D Ý ! peryalizminin yenilgisidir. Bunun da tek yolu var, mücadele.

DEMOKRASÝSÝ

Savaþa hayýr!


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.