ÝÇÝNDEKÝLER:
Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 2
SAYI: 17
1 HAZÝRAN 2000
Ýþçileri Kim demiþ “bu iþçiler mücadeleye iten mücadele etmez” diye nedir? S a yf a 6- 7 Sa y f a 4 - 5
C. Harman: 1990’lar 30’larýn yavaþ çekimi Sa y f a 8
Kemalizm, TKP ve Komintern S a yf a 10 - 1 1
Eðitim ayrýcalýk Ce za evl er i deðil, haktýr tab u tl u k o lm as ý n Sayfa 12
Sayfa 2
200.000 TL
ÝKÝYÜZLÜ YALANCI Sabancý dünyanýn en zenginleri sýralamasýnda 43’üncü. Ama iþçilerine ayda 250-300 milyon lira maaþ vermek ona batýyor.
GREVCÝYE YASAK PATRONLARA KIYAK
DÜÞÜK ÜCRETLERE HAYIR
ADALET ÝSTÝYORUZ Son 20 yýl ile ilgili istatistikler Sabancý gibilerinin nasýl s ý r t ý m ý z d a n im p a r a t o r lu k l a r k u r d u k la r ý n ý g ö s t e r i y o r . D Ý E rakamlarýna göre, iþçilerin yarattýðý katma deðer 20 yýl öncesine göre yüzde 300 daha fazla. Buna karþýn patronlar için iþçi maliyetleri ayný dönemde sadece yüzde 30 arttý. Yani daha çok çalýþýp daha çok zenginlik yarattýk ama yarattýðýmýz zenginlikten aldýðýmýz pay düþtü. Ýstanbul Sanayi Odasý'nýn (ÝSO) 500 büyük sanayi kuruluþu i ç i n y a p t ý ð ý a r a þ t ý r m a d a y o k s u l l a þ t ý ð ý m ý z ý g ö s t e r iy o r : Çalýþanlarýn yarattýðý deðerlerden aldýðý pay, son 20 yýlda yüzde 55 geriledi. Bizim sýrtýmýzdan elde edilen kârlar ise yüzde 40 oranýnda arttý. ÝSO'ya göre 1998'de bir iþçi, 110 milyon maaþ
alýrken çalýþtýðý firma için 35 milyar liralýk hasýlat ve 4.6 milyar lira kâr saðladý. Bizim ücretlerimiz bugün 1938 seviyesinde. Ama Sabancý ve onun gibi sayýsýz zengin 1938'de ortada yokken bugün dünya devleri arasýna girdiler. Bu zenginliði bizlerin sýrtýndan edindiler. Türkiye dünyanýn en büyük 17'inci ekonomisi. Çok zenginlik y a r a t ý y o r a m a k a r þ ý lý ð ý n ý a la m ý y o r , g i d e r e k f a k i r l e þ i y o r u z . Dünyada gelir daðýlýmý en bozuk 5. ülkeyiz. Bu ne biçim adalet? Hep patronlar gülüyor bizler aðlýyoruz. Yarattýðýmýz zenginlikten daha çok pay almak istiyoruz. Biraz da Sabancýlar fedakarlýk yapsýn. S ayf a 3’ de
Sayfa 2
Ýþçi Demokrasisi
1 Haziran 2000
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BAR BAR LIK YA SOSYALÝZ M Kapitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür. Ý Þ Ç Ý S I N I F I N I N K U R T U L UÞ U K EN D Ý E SE R Ý O LA C A K T I R Sosyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir. Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. R E FO R M D EÐ Ý L D EV R ÝM Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur. E N T ER N A S Y O N A LÝ Z M Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir. T E K Ü LK E D E SO S Y A LÝ Z M MÜ M K Ü N D E Ð ÝL D Ý R Rusya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz. Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’da-ki karþý devrime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr. U LU S A L S O R UN Sosyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar. Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler. AZ I N LI K L A R Sosyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar. C Ý N SÝ Y E T Ç ÝL Ý K Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler. D EV R ÝM C Ý P A RT Ý Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler. P A RT Ý Ý Ç Ý D E M O K RA S Ý Sosyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur. Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur. D EV R ÝM C Ý G Ö R E V Bu fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.
EÐÝTÝM ZENGÝNLER ÝÇÝN BÝR AYRICALIK DEÐÝL; HERKES ÝÇÝN HAKTIR Haziranýn ortalarýnda yapýlacak olan üniversite giriþ sýnavý 1,5 milyon öðrenci ve ailesinin hayatýný etkiliyor. 1998 yýlýnda kabul edilen bir yasa ile teke düþürülen üniversite sýnavý geçen sene sorularýn çalýnmasý nedeniyle ertelenerek uygulanmýþ çok sayýda kiþi yeni sistem nedeniyle maðdur duruma düþmüþtü. Herkesin kafasýnda, "bu sene de ayný rezaletleri yaþayacak mýyýz" sorusu var. Bunun nedeni eðitimden saðlýða birçok alanda insanlarýn yaþadýklarý sorunlar. Türkiye'de yaþayan her 100 kiþiden sadece 17'si üniversiteye girebiliyor ve sadece 10'u mezun olabiliyor. Hâlâ okuma yazma bilmeyen 6,3 milyon insan var. Okuma-yazma düzeyinin bu kadar düþük olmasýnýn sebebi ne? Bunun en önemli sebebi herkesin okuyabileceði kadar okulun olmamasý. Batan bankalarý kurtaran, vergilerin %88'ini faiz olarak patronlara hortumlayan, birbirlerinin yolsuzluklarýný örtmek için herþeyi yapan yöneticiler eðitime para ayýrmýyor. Devlet milli gelirden eðitime 2.2 pay ayýrýrken silah alýmý için bütçenin üçte biri harcanýyor. Silah için harcanan para eðitime ayrýlsa herkes sýnavsýz ve parasýz eðitim alabilirdi. Çünkü bir tank parasýyla 30 bin çocuða eðitim verilebiliyor. Devlet bize, "ileride doktor, hemþire, mühendis, mimar, öðretmen olup hayatýmýzý etkileyecek insanlarý sýnava tabi tutmak zorundayým" diyor. Ama özel üniversitelere parasý olduðu için girebilen insanlar için puan sýnýrlamasý yok. Peki ileride bu insanlar bizim hayatýmýzý etkilemeyecek mi? YÖK Baþkaný, özel üniversitelerin puan sistemi için "üniversite sýnavlarý bir sýralama sýnavý, eðer kontenjanlar dolmuyorsa sýfýr puanlý öðrenci de üniversiteye girebilir" diyor. Yani paranýz varsa 325 puan alýp bilgisayar mühendisi olabilirsiniz. Eðer paranýz yoksa 505 puan almak zorundasýnýz. Zenginle fakir arasýndaki fark 220 puan. Bu da bir anda onbinlerce insanýn önüne geçmek demek. Bununla da bitmiyor. Üniversiteye girseniz bile ödemeniz gereken harçlar var. Yani devlet okullarýna girseniz bile parasýz okuyamýyorsunuz.
DERSANELER Bugün üniversite kazanmak için devlet okullarýndaki eðitim yeterli deðil. Sýnava hazýrlananlarýn %70'i dersaneye gidiyor. Dersanelerin iþlemesini saðlayan, devlet okullarýndaki ezberci ve yetersiz eðitim. 200 milyon maaþ alan bir memurun çocuðunu dersaneye göndermesi için 500 milyonu gözden çýkarmasý gerek. Yoksulluk sýnýrýnýn 450 milyon olduðu Türkiye'de dar gelirli bir ailenin çocuðunu okutmasý imkansýzlaþýyor. Türkiye'de her 140 çocuktan 29'u okula gidemiyor. Çocuklarýn
BELEDÝYE ÝÞÇÝLERÝYLE DAYANIÞMAYA Tü l a y K o ç ak
Belediye yöneticileri, çeþitli birimleri özelleþtirip yine kendilerinin yönetimindeki taþeron firmalara vermeyi planlarken iþçilerin maaþ ödemelerini geciktirmekte, iþten atma tehditleri savurarak "para yok" bahanesine sýðýnmaktalar. Ankara Büyükþehir, Mamak ve Çankaya Belediyesi iþçileri de benzer tehditlerle karþý karþýya.. Sosyal demokrat oylarla iþbaþýna gelen Yenimahalle Belediyesi yöneticileri geçici iþçi statüsünde bulunan ve çok düþük ücretlerle çalýþan 300 iþçiyi iþten attý. Bizler atýlan iþçilerin geri alýnmasý Daha iyi bir eðitim alabilmek için daha ilkokula girerken için Yenimahalle'de sýnav maratonuna baþlýyoruz. Üniversiteye girebilmek ise imza topladýk. Genel Ýþ Sendikasý Kongrebüyük çoðunluðumuz için sadece bir hayal. si'ne Yenimahalle Be%25'i çalýþýyor ve 8 milyon çocuk yoksul- lediyesi'nden atýlan 300 geçici iþçiyle dayaluk sýnýrýnda büyüyor. nýþmak üzere hazýrladýðýmýz imza metniyle EÐÝTÝMÝN ÝÞL EV Ý NE? gittik. Bu imza metni aracýlýðýyla iþten atmaKapitalist sistem içinde eðitim sisteme lara, ücretlerin ödenmemesine, taþeronlaþtýruygun, sistemin fikirlerini benimseyen in- maya ve belediye yönetimlerinin kaynak sýsanlar yetiþtirmeye yönelik. Okullar ezber- kýntýsýný hükümetten para isteyerek deðil de ci, sorgulamayan, tek düze insan yetiþtiri- emekçilere saldýrarak çözmeye çalýþmasýna yor. Okullarda üretim alanlarýnda çalýþa- karþý memleketin her tarafýndan gelen delecak, sistem için deðer üretecek elemanlar gelerin öfkesiyle kucaklaþma olanaðý bulduk. yetiþtiriliyor. Ýlköðretimden baþlayarak ide180 kadar delege protesto mektubuna olojik olarak milliyetçi ve sistem taraftarý imza atarken 45 gazete sattýk. CHP üyesi oleðitim alýrýz. "Bu sistemin alternatifi yok", duðu halde iþten atýlan iliþkilerimiz sosyal de"çalýþýrsan sen de kazanýrsýn" gibi fikirler mokrasinin solunda güvenilir bir alternatife bizim deðil egemen sýnýfýn fikirleridir. Sis- olan ihtiyacý ifade ederek Yenimahalle'de bütem eðitimin her aþamasýnda sýnavlarýyla, ro açmamýz için bizi teþvik ediyorlar. tembel-çalýþkan ayrýmýyla insanlarý birbir24 Kasým 1999'dan bugüne kadar kararlý leriyle rekabete sürüklüyor. Varolan sýnav- bir þekilde grevini sürdüren Gaziantep Belelar hayatýmýzý ve geleceðimizi etkiliyor. diyesi iþçileri yüzde 70'e varan oranda ücret Üniversite sýnavýný kazanamadýðý için veya artýþý almayý baþardý. Gaziantep'teki baþarý, þu sýnýfýný geçemediði için intihar eden öðan da toplusözleþme görüþmeleri devam renciler içine sürüklendiðimiz rekabetin eden ve grev tartýþan tüm belediye çalýþanlaen acýmasýz yüzünü gösteriyor. rý için iyi bir örnek oldu. Belediye iþçilerinin ÇÖZÜM NE? bu soygunu ve talaný daðýtacak en önemli siAlýnan eðitimin yetersiz olmasý ve kay- lahý grev. nak ayrýlmadýðý için birçok insanýn eðitim alamamasý sistemin önceliklerinden kaynaklanýyor. Sistem patronlarýn çýkarýna çalýþtýðý için insan ihtiyaçlarýný deðil kârý amaçlar. Çözüm eðitime pay ayrýlmasý ve eðitim sisteminin yenilenmesidir. Bilimsel Enerji sektöründe örgütlü kamu çalýþanlarý ve parasýz eðitimle birlikte eðitimin genelhü kü metin sadaka zamlarýný kýnamak üzere 31 leþmesi, sorgulayan ve düþünen kafalar yetiþtirmek mümkün olacaktýr. Eðitimin insa- Mayýs ve 7 Haziran'da 1 günlük iþ býrakma kana yönelik olmasýnýn tek yolu mücadele- rarý aldýlar. Bu dönemde grev hakký içermeyen den geçiyor. Öðrenci, öðretmen ve velile- bir toplusözleþme yasasý hazýrlayan hükümete rin el ele yapacaklarý eylemlerle sonuç al- Enerji Yapý Yol Sen'in verdiði yanýt çok önemli. mak mümkün. Bugün herkesin sisteme Enerji Yapý Yol Sen üyesi kamu çalýþanlarý hükükarþý öfkesini birleþtirmesinin zamaný. Ya metin iþçi düþmaný istikrar paketini çöpe atmak hep beraber ya hiç birimiz. üzere adým attýlar, dayanýþmaya, diðer sendikalarýn desteðine ihtiyaçlarý var. B e n g i Þi mþ e k
Enerji Yapý Yol Sen'i yalnýz býrakmayalým
GAZETEMÝZ BÜROLARI ve CUMARTESÝ SOHBETLERÝ Ezilenlerin Kurtuluþu Ýçin ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih: 1 Mayýs 2000 Sayý: 16 Uluslararasý Akým Tanýtým Yayýncýlýk Sahibi ve Yazý Ýþleri Sorumlusu: Türkan Uzun / Adres: Gönül Sokak, No 31 Nil Han, Kat 3, No 305 Asmalý Mescit, Ýstanbul Baský: Yön Matbaacýlýk
ÝSTANBUL Gönül Sok. No 31 Nil Han Kat 3 Daire 305 Asmalý Mescit, Beyoðlu Cumartesi saat 16.00’da 3 Haziran IMF ve Dünya Banksý’ndan nasýl kurtuluruz? 10 Haziran Çevreyi nasýl koruyabiliriz? 17 Haziran Sýnýf mücadelesi kazanabilir mi? 15-16 Haziran 1970 deneyimi 24 Haziran Eðitim: Hak mý, ayrýcalýk mý?
ANKARA / KIZILAY Ambarlar Yolu Beyazsaray Apt. 10/30 Sýhhýye Tel 0312 229 3257 Cumartesi saat 16.00’da 3 Haziran Din ve sosyalizm 10 Haziran Eðitim - Hak mý ayrýcalýk mý? 17 Haziran 15-16 Haziran 1970 Direniþi 24-25 Haziran MARKSÝZM OKULU (Saat 14.00-18.00 arasý)
ANKARA / DÝKMEN Naci Çakýr, Mh 4. Sk 19/A (Sinan Sokak’taki Semt Sahasý’nýn arkasý) Cumartesi saat 15.30’da 3 Haziran Devlet nedir? 10 Haziran Ýslami hareket ve sosyalistler 17 Haziran Ýþçilerin mücadelesi kazanabilir mi: 15-16 Haziran direniþi 24-25 Haziran MARKSÝZM OKULU Saat 14.00-18.00 arasý Kýzýlay Büro’da
ISSN 1302-4353
Y U R T D I Þ I T E M S Ý L C Ý L Ý Ð Ý : Cebrail Karadeniz, Lewerenz Str. 111, 47798 Krefeld. A L M A N Y A
1 Haziran 2000
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 3
Dünyanýn en zengin 43’üncü insaný olan Sabancý hem açgözlü, hem de yalancý
ADALET ÝSTÝYORUZ
Tü rk an Uz u n
Hükümetin bahsettiði istikrar "patrona kýyak, emekçiye dayak" anlamýna geliyor. Son yayýmlanan araþtýrmalara göre, Türkiye'de 35 milyondan fazla insan 440 milyon liralýk yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþarken hükümet Galatasaray için 22 trilyon lira bulabiliyor. Zaten trilyonlarla oynayan futbolculara para bulabilen ayný hükümet lastik iþçilerinin hak arayýþlarýna karþý grev yasaðý koyuyor. Hükümet hâlâ bu yýl için enflasyonun yüzde 25 olacaðýný iddia etmeye devam ediyor ama Mayýs ayýnda bu rakam zaten yüzde 17'ye çýktý. Resmi istatistiklere göre bile son bir yýlda enflasyon yüzde 50'inin altýna inmedi. Gerçek enflasyon ise çok daha yüksek. Hükümet kendi açtýðý ihalelerde iþ yaptýracaðý þirketlere yüzde 25 enflasyon hedefinden söz etmiyor. Karayollarý yapýmý için müteahhitlere yaptýðý ödemeleri geçen yýla göre yüzde 100 artýrýlýyor. Patronlarý daha da zenginleþtirmek için katrilyonluk teþvik paketleri açýlýyor. Hayali ihracat yaparak devletin kasasýndan 300 trilyon çarpan Yasin Altýntaþ gibilere madalya takýlýyor, sýrtlarý sývazlanýyor. Ama iþçi yüzde 90 zam istediðinde kýyamet koparýlýyor. Hükümetin ve patronlarýn istikrar dedikleri bizim ücretlerimizin düþmesi; kullandýðýmýz eðitim, saðlýk, sosyal güvenlik gibi hizmetlerin ortadan kaldýrýlmasý.
Asýl açgözlü Sabancý Sabancý SASA'da Adana ve Silivri fabrikalarýnda 1941 iþçinin grevde olduðu sürede gazetelerde boy boy ilanlar vererek iþçileri adeta açgözlülükle suçladý. Endonezya, Malezya, Tayland gibi ülkelerle iþçi maliyetlerinin çok daha düþük olduðu için onlarla rekabet edemediðini söyleyen Sabancý iþçileri açýk açýk iþten atmakla tehdit etti. "Ýþçiler diþlerimi söküyor"
diyen Sabancý kendini acýndýrmaya çalýþýyor. Bu ne küstahlýk! Sabancý dünyanýn en zengin 43'üncü adamý. Bill Gatesler ile ayný kulvarda yarýþýyor. Üstelik ekonominin küçüldüðü son yýllarda Sabancý'nýn dünya zenginleri arasýndaki sýralamasý 49'dan 43'e çýktý. Yani bizlerlerden yoksulluk ücretlerini kabul etmemizi bekleyen Sabancý ve onun gibiler zenginlik merdivenlerinde daha da yükseðe týrmanýyorlar. Yoksulluk sýnýrýnýn 440 milyon lira olduðu bir ortamda iþçilerine 300 milyon liralýk maaþý fazla gören Sabancý'yý dünyanýn en zengin 43'üncü kiþisi haline getiren iþçilerdir. SASA'da her bir iþçisi Sabancý için yýlda 30 milyar liralýk deðer yaratýyor. Ýþçi giderlerinin hasýlata oraný ise sadece yüzde 7.9. Sabancý'nýn gözü doymuyor. Yine Sabancý'ya baðlý Birsa geçen yýl Avrupa Kalite Ödülü'nü kazanmýþtý. Ama Sabancý, bu kadar fedakarlýk yapan iþçileri Endonezya ve Malezya'daki gibi bir yoksulluða mahkum etmeye çalýþýyor.
Y al a n s ö y lü y o r Sabancý SASA iþçilerinin toplusözleþme öncesinde 460 milyon liralýk maaþ aldýklarýný iddia ediyor. Sabancý yalan söylüyor. SASA'da en yüksek ücret 375 milyon lira. Bunu da ancak 3-4 iþçi alýyor. Ýþçilerin çoðununun aldýðý ortalama ücret 180 milyon. Yüzün üzerinde iþçi ise 93 milyon lira maaþ alýyordu. Yüzde 60 zamla bu iþçilerin maaþlarý ancak 150 milyon lira olacak. Petrol-Ýþ'in imzaladýðý yüzde 65'lik toplusözleþme ile ortalama ücret 300 milyonun ve yoksulluk sýnýrýnýn altýnda.
E n d o ne z y a mý ist iyorsunuz? Sabancý iþçi ücretlerinin yüksek olmasýndan dolayý ücretlerin daha düþük olduðu Endonezya, Malezya, Hindistan ve Tayland gibi ülke-
TERSANE ÝÞÇÝLERÝNÝ DESTEKLEYELÝM 18 Nisan genel seçimlerinden bu yana alelacele özelleþtirmeleri tamamlamaya çalýþan hükümet bu furyaya Haliç ve Camialtý tersanelerini de kattý. Bu tersaneler devredilerek kapatýlmak isteniyor. Kapatma kararýna karþý mücadele etmekte kararlý olduklarýný vurgulayan tersane iþçileri kararýn açýklanmasýndan sonra tepkilerini ortaya koymak için çeþitli eylemler yaptýlar. Kabataþ'ta diðer bazý sendikalarýn da desteði ile bir yürüyüþ ve basýn açýklamasý yapýldý. Tersane iþçileri yöre esnafýnýn da desteðini aldýklarýný ve bir imza kampanyasý yaptýklarýný belirtiyorlar. Ýstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakült e s i ' n e d e v r e d i l me s i d ü þ ü n ü l e n H a l i ç Tersanesi'nde 1100, Ýl Özel Ýdaresine devredilmesi düþünülen Camialtý Tersanesi'nde 20 iþçi çalýþýyor. Tersane iþçileri çalýþanlarýn yaþýnýn 4045 olduðunu, bilinçli bir þekilde yeni iþçilerin alýnmadýðýný, bu devir iþlemlerinin lerle rekabet edemediðine hayýflanýyor. Örneðin metal iþkolunda Türkiye'de bir iþçinin ortalama saat ücreti 2.75 dolar iken Endonezya iþçisi sadece 0.44 dolar alýyor. Malezya'da bu rakam 1.69 dolar. Hindistan'da 0.91 dolar. Endonezyalý patronlar da iþçilerine yýllar yýlý dünya rekabetinin ne kadar çetin olduðunu, iþçiler fedakarlýk etmezlerse ekonominin batacaðýný, iþsiz kalacaklarýný anlattýlar. Suharto 32 yýl süren diktatörlüðünü Endonezyalý patronlara deðil iþçilere uyguladý. Patronlar için Endonezya cennetti. Ayný masal ABD ve Avrupa iþçilerine de anlatýlýyor. Onlar da iþçilere Türkiye'yi Çin'i örnek gösteriyorlar. Patronlar, dünyanýn her ye-
göstermelik yapýldýðýný, asýl amacýn tersaneleri özelleþtirerek rant kesimine peþkeþ çekilmesi olduðunun altýný çiziyorlar. Ýþçi temsilcileri Ankara'ya giderek hük üm et o r ta k l a r ý y l a g ö rü þ ec ek l e ri ni v e bundan bir sonuç alamazlarsa mücadelelerine açlýk greviyle devam edeceklerini belirtiyor. 17 ve 18 Mayýs'ta Haliç'te iþçilerle tartýþtýk ve 11 kiþi gazetemizi aldý. "Tersaneler kapatýlamaz" imza kampanyamýzl a birçok kiþiyle bu konuyu ve genel olarak özelleþtirmeleri tartýþýyoruz. Tersane iþçileri bu destekten ve tartýþmalardan güç aldýklarýný belirttiler. Bizim bu faaliyetimiz onlarý þaþýrtmýþtý da. Çünkü çoðu iþçi Türk solundan ümidini kesmiþti. Yaþanýlan bazý hatalarý tartýþtýk. Ankara'ya gidiþlerinde onlarý Ýstanbul'dan uðurlayacak, hükümetin özelleþtirme politikalarýna karþý mücadeleyi sürdüreceðiz.
Þü kr an B ay c o ra / M es u t Çel e b i o ð l u
rinde elbirliði ile ücretlerimizi düþürmeye çalýþýyorlar. Biz fedakarlýk yaptýkça daha çoðunu istiyorlar. Bu arada kendileri daha da zenginleþiyorlar. ABD iþçilerinin yaþam standardý yüzde 30 gerilerken Bill Gates dünyanýn en zengini haline geldi. Bizler bir avuç patronun daha fazla zenginleþmesinin bedelini ödemek istemiyo-
ruz. Ýstikrar istikrar diyerek bizim ücretlerimizi düþüren, hak arayýþýmýzý yasaklayan hükümetlere karnýmýz tok. Ýki yýl önce Endonezya iþçisi, yoksulu, öðrencisi "zengini daha zengin fakiri daha fakir" yapan politikalara gereken yanýtý verdi. 32 yýllýk Suharto diktatörlüðü yýkýldý. Bunu ayný politikalarý güdenlere hatýrlatýyoruz.
Nemalarýmýzý ist iyor uz Hükümet yýllardýr zorunlu tasarruf adý altýnda zorla ücretlerimizden para kesiyor, kendi kasasýný dolduyor. Þimdi ise 3.7 katrilyon dolayýndaki nemalarý geri ödemeyi reddediyor. Mavi yakalý iþçilerden kesileni Ýþsizlik Sigortasý Fonu'na aktarýyor. Kamu çalýþanlarýna iþsizlik sigortasý hakký tanýmýyor ama nemalarýný da ödemiyor. Ýþsizlik sigortasý bizim için bir kazaným olacaðý yerde bir soyguna dönüþtürülüyor. Bu bir reform deðil soygun.
Nemalarýmýza el koymalarýna izin vermeyelim!
Sayfa 4
Ýþçi Demokrasisi
1 Haziran 2000
ÝÞÇÝ SINIFI MÜCADELELERÝ ÝLE EKONOMÝK DURUM ARASINDAKÝ ÝLÝÞKÝ Ser tu ð Çi ç ek "Bu halk iyice aç kalacak, sürünecek ki mücadele etsin." Bu görüþü dile getirenlerle sýk sýk karþýlaþýrýz. Ekonominin içinde bulunduðu durumla iþçi mücadelelerinin düzeyi arasýndaki iliþkiyi "krizler devrimci mücadelelere yol açarken, geniþleme dönemleri iþçi sýnýfýný pasifize eder" diye yorumlamak tamamen yanlýþ olur. Konuya iliþkin ilk tartýþmalarý yapanlardan biri Engels'tir. 1848 Devrimi ve yenilgisi konusunda, "devrimin anasý"nýn 1847 ekonomik krizi olduðunu yazan Engels, 1849-51 ekonomik geniþleme döneminin de "karþý-devrimin anasý" olduðunu söyler. Engels'in bu yazdýklarýný "krizler devrime, geniþleme dönemleri yenilgiye neden olur" diye yorumlamak yanlýþtýr. Ýþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesi ve ekonomik krizler arasýnda otomatik bir baðlantý yoktur; diyalektik karþýlýklý bir iliþki vardýr. 1907'de Wall Street'in çöktüðü Kara Cuma, sistemin o zamana kadar geçirdiði en büyük krizin (19079) sinyalini vermiþti. Rusya'yý da derinden etkileyen bu krizin Rusya'daki faturasý Rus iþçi sýnýfýna ödetilirken 1905 Rus Devrimi ardýndan yaþanan son hareketlilikler de tamamen yok edildi. Bu yýllarda bolþeviklerin çoðu, iþçi hareketinin kendisini yeniden toparlamasý için ekonomik bir geniþleme yaþanmasýnýn kaçýnýlmaz olduðunu söylüyorlardý. Haklý çýktýlar. Ýþçi sýnýfý 1910, 1911 ve 1912 yýllarýndaki ekonomik geniþlemeyle birlikte yeniden toparlandý. Morali bozulmuþ, cesaretini yitirmiþ iþçiler üretimde kendilerinin ne kadar önemli olduðunu yeniden hissettiler. Kriz bu kez hareketin tamamen yok olmasýna, geniþleme dönemi ise yeniden toparlanmasýna neden olmuþtu. Günümüz sendika mili-
tanlarýndan birinin deðerlendirmesi benzer durumlarý anlamamýzda yardýmcý olacaktýr: "Eðer stoklar boþsa, üretilen mal hýzla satýlýyorsa biz patronlarý rahatça sýkýþtýrabiliyoruz. Tersi durumda, yani mallar stoklarda birikmiþken patronlar bizi..." Ekonomik bir krizin sýnýflar mücadelesine olan etkisi mevcut politik duruma, kriz öncesi ve krize eþlik eden olaylara, özellikle de kriz öncesindeki sýnýf mücadelelerinin baþarý ya da baþarýsýzlýklarýna baðlýdýr. Ayný derinlikteki bir ekonomik kriz bazý koþullarda iþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesini ateþleyip iþçi kitlelerini aktifleþtirebilecekken, baþka koþullarda sýnýf mücadelesinin elini kolunu baðlayýp iþçi sýnýfýnýn büyük kayýplar vermesine neden olabilir. Böyle bir durumda iþçi sýnýfýnýn sadece saldýrý yeteneði deðil savunma potansiyeli de zayýflayabilir. Örneðin Türkiye'de gayri safi yurtiçi hasýlanýn (GSYÝH) enflasyondan arýndýrýlmýþ yýllýk büyüme oranlarý ile grevlerde kaybolan iþgünü sayýlarýný karþýlaþtýralým. 1969-76 yýllarý arasýnda ortalama yýllýk büyüme yüzde 5.2'dir. Bu dönemde grevde kaybolan gün sayýsý ortalama 444 bin 898'dir. Grevde kaybolan gün sayýsý 1969-74 arasýnda büyük deðiþiklikler göstermemiþ, ancak 197576'da 2-3 kat artmýþtýr. Ekonomideki bu geniþleme dönemini 1977-1980 arasýndaki 4 yýllýk ekonomik daralma dönemi izliyor. 1977 yýlýnda bir önceki yýl yüzde 10,5 olan büyüme hýzý yüzde 3,4'e düþmüþ ve grevde kaybolan iþ günü sayýsý ise 1 milyon 768 binden 5 milyon 778 bine fýrlamýþtýr. Ekonomik büyümenin negatif olduðu 1979 ve 1980 yýllarýnda (yüzde -0,6 ve -2,4) grevlerde kaybolan gün sayýsý sýrasýyla 2 milyon 217 bin ve 5 milyon 408 bindir. Benzer bir durum 198187 arasýndaki 7 yýllýk geniþ-
Tabanda mücadele etme isteðinin varlýðý geçen yýl mezarda emekliliðe karþý yapýlan 500 bin kiþilik 24 Temmuz 1999 Ankara mitinginde ve bu yýlýn Ýstanbul 1 Mayýs gösterisinde görülebiliyordu. leme dönemi ve izleyen 2 yýllýk ekonomik daralma döneminde de gözlenebilir. 1981-87 döneminde yýllýk ortalama grevde kaybolan iþ günü sayýsý 72 bindir. 1988-89 daralma döneminde bu sayý hýzla 1 milyon 927 bine fýrlamýþtýr. Ýþçi sýnýfý her iki ekonomik daralma dönemine de (1977-1980 ve 1988-89) yüksek bir moralle girmiþtir. Ekonomik daralma yýllarý öncesindeki mücadelelerden kazanýmlarla çýkan ve bu güvenle mücadele eden sýnýf, daralmanýn faturasýný tek baþýna ödemeye direnmiþtir. Bu güven ve mücadele isteði 1992 ve 1993 yýllarýnda da devam etmiþ, yüzde 6 ve 8'lik ekonomik büyümeye karþýlýk grevlerde kaybedilen iþ günü sayýsý sýrasýyla 1 milyon 153 bin ve 574 bin olmuþtur. Daha
önceki daralma yýllarýnda sýnýf mücadelesinin yükselmesi ne yazýk ki 1994 yýlýndaki krizde yaþanmamýþtýr. 1994'de ekonomi yüzde 5,5 oranýnda küçülürken grevlerde kaybolan iþ günü sayýsý sadece 242 bin olmuþtur. 1995-97'de, daha önceki yýllarda yaþananlarýn aksine, istikrarlý bir büyüme (yýllýk ortalama yüzde 7,1) yaþanmasýna karþýn grevde kaybolan iþgünü sayýsý yýllýk ortalama 1 milyon 384 bin olmuþtur. Bu dönemi izleyen 199899 yýllarýndaki ekonomik daralma dönemi de mücadeleye yol açmamýþ aksine iþ günü kaybý yýllýk ortalama 263 bin olmuþtur. Görülüyor ki ekonomideki geniþleme ve daralmalar iþçi hareketini açýklamakta tek baþýna oldukça yanýltýcýdýr. Ekonomik krizler kimi zaman (1977-80,
1988-89 ve 1991'deki gibi) sýnýf mücadelesini yükseltirken kimi zaman da mücadeleyi (1994 ve 1999'daki gibi) en dip noktalara indirebilmektedir. 12 Eylül 1980 darbesiyle her türlü örgütlülüðü daðýtýlan iþçi sýnýfýnýn mücadelesi 1986'ya kadar yok denecek kadar azdýr. Ekonomide 1981-87 arasýndaki yaþanan geniþleme, iþçi sýnýfýný 12 Eylül'le kaybedilenleri geri alma konusunda cesaretlendirmiþ ve mücadeleyi yükseltmiþtir. Bu güven ve yeniden toparlanma havasý 1988 ve 1989'daki ekonomik daralma ve dibe vurma döneminde iþçi sýnýfýnýn mücadele etmesini saðlamýþtýr. Ekonominin daralmadan yeniden canlanýþa geçtiði 1990 yýlýnda da mücadele eðilimi devam etmiþtir.
1 Haziran 2000
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 5
ÝÞÇÝLERÝ MÜCADELEYE ÝTEN NEDÝR? C em Uz u n
Önceki yýllarda elde edilen kazanýmlarýn verdiði güven ve 1991 milletvekili genel seçiminin yarattýðý hava son mücadeleler sýrasýnda tabanda oluþan yeni ve militan liderliklerin sendika yöneticileri üzerinde yarattýðý basýnçla birleþince mücadele daha da yükselerek 1980 sonrasý en üst noktasýna ulaþmýþtýr. 1991 sonrasý grevde kaybolan iþgünü sayýsýnda hýzla düþme yaþanmýþ olmasý ise iki temel nedenle açýklanabilir: 1) Cunta ve devamcýsý ANAP'ýn 11 yýllýk iktidarýnýn yükselen sol muhalefetle sona ermesi, yerine gelen SHP-DYP koalisyonuna büyük umutlar baðlanmasý. 2) Körfez Savaþý ve PKK-devlet çatýþmasý nedeniyle iþçi sýnýfýnýn milliyetçi fikirlerle bölünmesi. Milliyetçilikten en az etkilenen militanlarýn liderliðini yaptýðý memur statüsündeki kamu çalýþanlarýnýn mücadelesi ise bu yýllarda hýzla yükselmiþtir. 1998-99 ekonomik daralma dönemine baktýðýmýzda da iþçi sýnýfýnýn yoksullaþarak krizin faturasýnýn büyük bölümünü ödediðini görürüz. Ekonomik kriz bu defa da mücadeleye neden olmamýþ aksine sýnýf mücadelesinde bir geri çekilme yaþanmýþtýr. Bu durumu da temel olarak iki ana nedene baðlamak mümkündür: 1) Devletin muhalif bir gruba (islami harekete) yönelik baskýsýna karþý tutarlý ve net bir karþý duruþ sergilenememesi, hareketin laik-islamcý olarak bölünmesi. 2) Kürt bölgelerinde devam eden savaþ ile PKK lideri Öcalan'ýn Suriye'den çýkartýlmasý ve yargýlanmasý sürecindeki milliyetçi havaya karþý tutum alýnmamasý. Türkiye'deki sýnýflar mücadelesinin bu kýsa dönemi bile ekonominin içinde bulunduðu durum ile sýnýflar mücadelesi arasýnda doðrudan ve tek yönlü bir iliþki kuran iddialarý geçersiz kýlmaktadýr. Ýþçi hareketi sadece ekonominin içinde bulunduðu koþullara baðlý deðildir. Bunun yaný sýra sýnýflar arasý güç dengeleri, doðal afetler, savaþ gibi dýþ etkenler, önceki yýllardaki mücadelelerin býraktýðý hafýza, tabandaki iþçi li-
derlerinin sendikal ve siyasi örgütlülük düzeyi mücadelenin düzeyi, baþarýsý ve devrimci bir hale gelip gelmeyeceðinde çok önemlidir. Unutmamak gerekir ki mücadele havasýnýn en yüksek olduðu zamanlarda bile yenilgiler, kaybedilen grevler olabilir. Bugün, 1998-99'da yaþanan ekonomik daralmanýn yerini geniþlemeye býraktýðýnýn iþaretleri vardýr. Egemen sýnýfýn son zamanlarda yoðun olarak kullandýðý propagandalar (Avrupa Birliði'ne giriþin "refah ve demokrasi getireceði", uygulanan istikrar paketiyle "Türkiye'nin kýsa zamanda düze çýkacaðý", "çetelerin temizlendiði" vb) ekonomik geniþleme ile birleþirse iþçi sýnýfýnýn beklentileri ve buna baðlý olarak da mücadele etme istek ve güveni hissedilir biçimde artabilir. Mücadelenin yükselmesi, sýnýfýn "kazanabileceðine" olan güveninin artmasýyla yakýndan ilgilidir. Bu güven artýþý genellikle zaman alýr. Örneðin 12 Eylül'ün altýnda kalan sýnýfýn güvenini tazelemesi birden bire olmadý. 1983'ten 1988'e kadar geçen dönemdeki tek tek mücadeleler ancak 1989'da genelleþebilmiþtir. Bugün Türkiye'de iþçi hareketi 1980'deki gibi bir yenilgi ve daðýnýklýk yaþamýþ deðil. Ancak Kürt sorunu, Ýslami hareket, özelleþtirmeler, Avrupa Birliði'ne giriþ konularýnda tutarlý ve sýnýfýn birliðini saðlayacak bir liderlikten yoksundur. Tabanda mücadele etme isteðinin varlýðý geçen yýl mezarda emekliliðe karþý yapýlan 500 bin kiþilik Ankara mitinginde ve bu yýlýn Ýstanbul 1 Mayýs gösterisinde görülebiliyordu. Bugün eksik olan þey iþçi sýnýfýnýn mücadele etme yeteneðine güvenen, mücadeleyi sendika ve reformist parti liderliklerine býrakmamakta kararlý, tabandaki militan iþçilerin örgütlülüðüdür. Mücadelenin yükselmesini istiyorsak evimizde oturup bekleyemeyiz. Þimdiden her mücadelenin parçasý olmak, tabanda ne istediðini bilen militanlardan oluþan devrimci bir örgütlenme inþa etmek zorundayýz.
Sýnýf hareketlerini, "iþçileri mücadeleye iten ekonomik sorunlardýr" diye kaba bir denklemle açýklamak doðru deðildir. Çok açýk ki her iþçi direniþinin temelinde kapitalizmin insan ihtiyacý için deðil kâr için çalýþýyor olmasý yatar. Ancak, iþçilerin yeni bir mücadeleye atýlmasý ekonomik deðil politik nedenlerle de olabilir.
dan satýlmasý sýk rastlanan bir durumdur. Yükseliþ çok net deðildir. Sýnýf mücadelesinin yükseliþe geçiþi uzun dönem yatakta kalan bir hastanýn yeniden toparlanmasýný andýrýr, yataktan fýrlayýp hemen koþmaya baþlayamaz. Biraz yürür, sonra tekrar yatma ihtiyacý duyar. Hasta yere çok saðlam basamaz.
13 milyon Fransýz iþçisinin katýldýðý Mayýs 1968 Genel Grevi'ni körükleyen öfke yýllarca süren düþük ücret ve baský politikalarýydý. Ancak iþçilerin Mayýs 68'de greve çýkmasýnýn nedeni Vietnam savaþýný protesto eden öðrencilere polisin uyguladýðý þiddetti.
Bize "daha iyi bir Türkiye istiyorsak istikrar paketinin baþarýsý için fedakarlýk yapmanýz gerekir" diyorlar. Ýþçilerin çoðu bu tartýþmaya yanýt verecek kadar politik güvene sahip deðil. Ancak baþkalarýna uygulanan adaletsizlikler, demokrasinin tehdit altýnda olmasý, istikrar paketinin tam bir ayak oyunu olduðu gibi doðrudan ekonomik olmayan politik kaygýlar, iþçilerin daha kararlý bir þekilde mücadeleye atýlmasýna neden olabilir. Ýþçiler egemen sýnýf propagandasýnýn pasif alýcýlarý pozisyonunda deðillerdir. Düþünür ve tartýþýrlar. Yönetici sýnýfýn propagandasýnýn etkili olduðu bir gerçektir. Ancak propaganda her þeye kadir deðildir.
Büyük tarihsel örneklerden bir diðeri 1934-36 arasýnda Fransýz iþçilerinin mücadelesidir. 6 Þubat 1934'de faþistlerin liderliðinde bir kitlenin parlamentoya saldýrýsý sað hükümetin düþmesine ve daha sað bir hükümetin kurulmasýna yol açtý. Yýllardýr süren ekonomik krizin faturasýný ödemek zorunda býrakýlan son derece öfkeli Fransýz iþçi sýnýfý geliþen duruma tepki gösterdi. Geliþen politik hareketin sonucu olarak Komünist ve Sosyalist Partiler faþistlere karþý birleþmek zorunda kaldýlar. 1936 büyük grev dalgasý ve fabrika iþgallerinin yolunu açan böylesi politik geliþmeler oldu. Faþistlere karþý politik mücadelelerde güven kazanan iþçiler ekonomik taleplerini de (asgari ücret ve 40 saatlik çalýþma haftasý gibi) kazanacak duruma geldiler.
Ýþçilerin çoðu Galatasaray'ýn UEFA Kupasý'ný kazanmasýna çok sevindi, bu baþarý istikrar programýný ve Avrupa'da güzel bir gelecek propagandasýnýn güçlenmesine katkýda bulundu. Ancak lig maçlarýnda dönen þikeler ve hükümetin dört tam teþekküllü hastanenin kurulmasýna yetecek kadar parayý Galatasaray'a vermek istemesi iþçilerin öfkesini tekrar körükleyebilir. Herkes daha Bazen iþçifazla hastanelerin mücadeye ihtiyacýmýz le etme isteði olduðunu bilip a t r o n l a r ý n Sýnýf mücadelesinin her yeni dalgasýnda ilk patlak yor ve hastap r o p a g a n d a veren grevlerin baþarýsýzlýkla sonuçlanmasý ya da nelere en çok bombardýmasendika liderleri tarafýndan satýlmasý sýk ihtiyacý olan ný karþýsýnda rastlanan bir durumdur. Lastik iþçileri de düþük çocuk ve yaþlýbastýrýlabilir. larýn kendileri ücret politikasýný kabul etmek zorunda kaldýlar. Ýþçiler "ekonoiçin mücadele miyi kurtarmak edemeyeceklerini biliyorlar. Bu mücadele için fedakarlýk yapmak" gerektiðini kabul çok daha "meþru" gelebilir. edebilirler. Ancak sistemin çok kötü koþullara mahkum ettiði, dezavantajlý bir grup Dayanýþma eylemleri, iþçilerin mücadeiþçinin direniþi "meþru" görülen bu hare- le güvenini yeniden kazanmalarýnda çok ketle dayanýþmayý tetikleyebilir ve müca- önemli bir rol oynayabilir. Fransa'da 1934dele etmenin mümkün olduðunu göstere- 36 yýllarý arasýndaki mücadeleler nihai olabilir. Ýngiltere'de iþçi sýnýfýnýn 1970'ler sonu rak ekonomik taleplere indirgendi. Bunun ve 1980'ler boyunca uðradýðý aðýr kayýplar nedeni komünist ve sosyalist partilerin ve geri çekiliþ dalgasýný geriye döndüren egemen sýnýfla uzlaþmaya kararlý olmalarýyeylem 33 hemþireyi kapsayan bir hastane dý. 1936'da mücadelenin en yüksek noktagrevi ve onu takip eden ambulans iþçileri- sýnda kurulan Halk Cephesi hükümeti parnin greviydi. Ambulans iþçileri grevi sendi- lamentoyu 1940'da Hitler’e teslim etti. Taka liderleri tarafýndan satýlmýþ olmasýna bii ki böylece ekonomik kazanýmlar da kayraðmen, Ford ve onun gibi büyük fabrika- bedildi. larda çalýþan iþçilere mücadele etme güveÝþçilerin kendiliðinden politik bir tepki ni kazandýrdý. vermesini oturup bekleyemeyiz. BugünSýnýf mücadelesinin her yeni dalgasýnda den iþçilerle tartýþmalý, politik ve ekonomik ilk patlak veren grevlerin baþarýsýzlýkla so- alanda mücadele etmek isteyen iþçileri bir nuçlanmasý ya da sendika liderleri tarafýn- araya getirmeliyiz.
Sayfa 6
Ýþçi Demokrasisi
1 Haziran 2000
1 Haziran 2000
2000 istikrar paketi adý altýnda saldýrýlar gün geçtikçe þiddetleniyor. Bu yoðun saldýrýya raðmen iþçilerin alanlarda, grevde olmamasý "bu iþçiler mücadele etmez" fikrini güçlendiriyor. Gerçekten de iþçiler mücadele etmiyor mu? Gelin bu soruya Türkiye'deki 2 önemli mücadele deneyimini inceleyerek cevap arayalým.
KÝM DEMÝÞ “BU ÝÞÇÝ SINIFI MÜCADELE ETMEZ” DÝYE!
15-16 HAZÝRAN 1970: “DÝSK KAPATILAMAZ” Güne þ Y ý l dý rý m
2000 istikrar paketini uygulamaya kararlý yöneticiler saldýrýlarýnýn dozunu gün geçtikçe arttýrýyor. Memurlara %15 zammý dayattýktan sonra þimdi de ayný politikalar iþçiler üzerinde uygulanmaya çalýþýlýyor. Patronlarýn istikrarý için iþçilerin yaþam standardýný düþürmeye çalýþan yöneticilere karþý mücadelenin yükselmemesi insanlarýn kafasýnda "mücadele mümkün mü?" ve "kazanabilir mi?" sorularýný doðuruyor. Paketlere karþý mücadelede en önemli rehberimiz 5 Nisan 1994 paketinin çöpe atýlmasý için yapýlanlardýr. Patronlarýn istikrarý için artýk kemer sýkmak istemeyen iþçiler ve memurlar 95 yýlýnda büyük mücadelelere imza attý. 20 Aralýk 1994'te kamu emekçileri iþ býrakma eylemi gerçekleþtirdiler. Bu eylem sonrasýnda binlerce memura ceza verilmiþ, sürgünler yaþanmýþtý. 20 Nisan 1995'de yapýlan 1 günlük iþ býrakma eyleminde de ayný süreç yaþanmýþ ve saldýrýlar artarak devam etmiþti. Hükümet, yükselen mücadele karþýsýnda mücadele aracý olan sendikalarý yok etme ya da iþlevsizleþtirmeye çalýþýyordu. TÜM HABER-SEN'in kapatýlmasý kararý bu saldýrýnýn önemli bir yanýný oluþturmaktadýr. Buna karþý memurlar boþ durmak niyetinde deðildi. Memur sendikalarýnýn konfederasyonu Haziran 1995'i eylemler ayý haline getirmeye kararlýydý. Konfederasyonun sözcüsü Yýldýrým Kaya, 15-16 Haziran'da Ankara Güven Park'ta iki günlük oturma eylemi yapacaklarýný, "bunun varolma ya da yok olma mücadelesi" olduðunu söylüyordu. Kaya þöyle diyordu: "25 yýl önce iþçi sendikalarýný ortadan kaldýrmaya yönelik tezgahlanan oyunlar, günümüzde kamu çalýþanlarý için tezgahlanýyor. Demokrasi adýna deðiþen bir þey yok. Nasýl ki, iþçiler, 15-16 Haziran 1970
Dönemin Adalet Partisi (AP-þimdiki DYP'nin lýk ateþe verildi. önceli) hükümeti ekonomik yeniden yapýlan- Dönemin bir gazetecisi yaþanan olaylar karma giriþimleriyle birlikte iþçilerin yaþam stan- þýsýnda "Ýstanbul yeniden fethediliyor" diyordartlarýný iyice düþürmek üzere harekete geç- du. miþti. Böyle bir saldýrý yaygýn kitle eylemlerini baþlattý. 1970'de grev sayýsý 72'ye yükselir- Ýþçiler ilk yürüyüþe geçtiklerinde "iþçi-ordu ken greve katýlan iþçi sayýsý da 21 bin 156'ya elele" sloganýný atýyordu. Ancak greve çýkarulaþmýþtý. Hükümet saldýrmakta kararlýydý. Ýs- maya çalýþtýklarý fabrika önlerinde ve yürüyüþ tediðini gerçekleþtirebilmek için mücadele- hatlarýnda asker barikatý ile karþýlaþmalarý ornin önüne set çekmek zorundaydý. Bunun yo- dunun onlarla deðil hükümetle elele olduðulu da iþçi sýnýfýnýn en militan kesiminin sendi- nu anlamalarýna yetti. Sýkýyönetim ilan edilkasý olan DÝSK'i yok etmekti. Dönemin AP'li dikten sonra 5 bin 90 iþçi önderini tutuklayaÇalýþma Bakaný Seyfi Öztürk, "yakýnda rak iþten atýlmalarýna neden olan da askerlerdi. Ordu iþçileri sömüren sistemi koruyordu. DÝSK'in çanýna ot týkanacak" diyordu. 11 Haziran'da iþçilerin kazanýlmýþ haklarýna Bütün bunlar yaþanýrken DÝSK'in yöneticileri saldýran sendika yasasý Meclis'te kabul edildi. çýkan yasa ile ilgili nasýl bir kampanya yapýlaBöylece iþçileri mücadeleden alýkoyan, caðýna iliþkin bir toplantýdaydýlar. Direniþin DÝSK'e göre daha saðda duran Türk-Ýþ'i tek baþladýðýný radyodan öðrendiler. Hareketin iþçi konfederasyonu haline getirme yolunda liderliðini iþyeri temsilcileri ve fabrika militanilk adým atýldý. Ancak iþçilerin bu saldýrýya ya- larý yapýyordu. Gösteriler 16 Haziran akþamýna kadar sürdü. nýtý çok sert oldu. DÝSK liderliði iþçilere "iþyerlerinize dönün" 14 Haziran'da DÝSK'e baðlý sendika yöneticileri, iþyeri ve bölge temsilcileri biraraya gele- çaðrýsý yaptý. Bu çaðrýya ve 17 Haziran'da ilan rek yasanýn anlamýný kýsa sürede iþçilere an- edilen sýkýyönetime raðmen bazý fabrikalarda latma ve 17 Haziran'da büyük bir miting dü- direniþ bir kaç gün daha sürdü. Bu konuyla ilzenleme kararý aldýlar. 15-16 Haziran'da yaþa- gili dönemin DÝSK'e baðlý Türkiye Maden-Ýþ nanlar ise hiç düþünülmeyen bir mücadeleydi. Sendikasý baþtemsilcisi gözlemlerini þöyle ifade ediyor: 15 Haziran sabahý iþçiler DÝSK'le ilgili kapatma kararýndan haberdardý ve iþbaþý yapmak "18 Haziran'da fabrikaya garnizon komutaný istemiyorlardý. Önce iþyerlerinde oturma ey- geldi. Yanýnda yüksek rütbeli subaylar ve emlemleri baþlattýlar. Yapýlan tartýþmalar ardýn- niyet görevlileri vardý. Beni çaðýrýp, iþçilere iþdan diðer fabrikadaki iþçilerle birlikte Ýstan- baþý yaptýrmamý istediler. Ben kendisine bul'un merkezine doðru yürüyüþe geçtiler. 'Buyrun, siz söyleyinde çalýþsýnlar' diye cevap verdim. Komutan 'Neden çalýþmýyorsunuz?' Çatýþa çatýþa ilerliyorlardý. diye sorunca, bütün iþçiler 'kanun deðiþsin, Ýþçiler kurduklarý sendikayý ve elde ettikleri yöneticilerimiz serbest býrakýlsýn' diye cevap kazanýmlarýný geri vermeye hiç niyetli deðil- verdiler. Komutan þaþýrmýþtý. Beni ve diðer lerdi. Bir sendika temsilcisi bu kararlýlýðý þöy- temsilcileri bir odaya kapatarak, 'tutuklu olle dile getiriyordu: duðumuzu' söyledi. Bizi kapattýktan sonra ye"DÝSK sendikasýna girmeden önce tuvalete niden iþçilerle görüþmeye gitmiþ ama iþçiler giderken personel müdüründen marka alma- yine iþbaþý yapmamýþlardý. Sonunda bizi sermýz zorunluydu. Beþ kiþilik hela varken, yalnýz best býrakmak zorunda kaldýlar. Cuma günü iki kiþiye tuvalet markasý veriyordu. Kývransak gene geldiler. Bize bütün fabrikalarýn iþbaþý da, altýmýzý kirletsek de tuvalete gidemiyor- yaptýklarýný söylüyorlardý. Oysa biz Sungurlar duk. Her gün bozuk kýymayla piþirilen makar- ve Demir Döküm'de de direniþin devam ettina ve hoþaf veriliyordu. Fazla mesaiye zorla ðini biliyorduk." kalýyorduk, ama zam farkýný vermiyorlar- Yeni sendikalar yasasýnýn Temmuz 1972'de dý… Ama DÝSK sendikasýna girdik. Yöneticileri- Anayasa Mahkemesi'nce ortadan kaldýrýlmasý miz bu bozuk iþleri düzeltti, yemeklerimiz iyi- 15-16 Haziran direniþinin ürünüdür. Egemen leþti, fazla mesailerimizi aldýk, yýllýk iznimiz sýnýf iþçilere raðmen DÝSK'in kapýsýna kilit vuarttýrýldý, hela sorunu diye bir þey kalmadý… ramadý. Sendikalarýmýzý koruyacaðýz… Mitingse miting, grevse grev." Sendikalarýnýn kapatýlmasýna karþý sokaða çýkan iþçiler komþu fabrikalarýn kapýsýna giderek "iþçiler dýþarý" sloganlarýyla diðer iþçileri de mücadelenin bir parçasý haline getirdiler. Türk-Ýþ'e baðlý fabrikalardaki iþçiler de greve çýkýyor ve yürüyüþe katýlýyorlardý. Hatta bazý kaynaklara göre, harekete katýlan Türk-Ýþ'li iþçi sayýsý DÝSK'li iþçi sayýsýndan fazlaydý. Ýstanbul ve Ýzmir'de aralarýnda büyük fabrikalarýn da bulunduðu 180'e yakýn fabrikadan 80 bini aþkýn iþçi grev ve yürüyüþlere katýldýlar. Polisin Eyüp'te yürüyüþe katýlanlarýn bir kýsmýný gözaltýna almasý üzerine iþçiler karakolu gözaltýna alýnanlar býrakýlýncaya kadar kuþattýlar. Ayný amaçla Kadýköy Kaymakamlýðý baAnkara asfaltýndan Ýstanbul þehir merkezine doðru yürüyen iþçiler sýldý. Polisin ateþ açmasý üzerine Kaymakam-
kendilerini durdurmak isteyen polis ve askerlerle çatýþarak ilerlediler.
17-18 HAZÝRAN 1995 KIZILAY
Kamu çalýþanlarý 1995 Haziraný’nda, istikrar paketinin dayattýðý düþük ücretlere ve sendikalarýnýn kapatýlmasýna 100 bin kiþiyle Kýzýlayý iþgal ederek yanýt vermiþlerdi. direniþiyle bu oyunlarý bozduysa kamu çalýþanlarý da oyunu bozacaktýr." 15-16 Haziran günlerinde önce sendika baþkanlarý 2 günlük oturma eylemi yapacak, daha sonra Türkiye'nin her bölgesinden gelen memurlar 17 Haziran'da Hipodrom'da buluþup Kýzýlay'a yürüyecek ve eylemin bir parçasý haline geleceklerdi. 15 Haziran günü sendika baþkanlarý 2 bin kiþinin katýldýðý bir yürüyüþle Güven Park'a geldiler. Akþam düzenlenen þenliðe 5 bin kiþi katýldý ve katýlanlarýn çoðu orada sabahladý. Asýl þenlik 17 Haziran günü gerçekleþti. Kýzýlay meydaný 100 bin memur tarafýndan iþgal edilmiþti. Memurlar bir yandan istikrar paketini, sürgünleri, cezalarý çöpe atmak istiyorlar, diðer yandan ise mücadelede 5’inci yýllýný dolduran sendikalarýna sahip çýkýyorlar, onlarý meþrulaþtýrma mücadelesi veriyorlardý. Eylemdeki pankartlar bunun en açýk örneði idi. Birinde "Memur sevenler derneði deðil, sendika istiyoruz" diyordu. Memurlar bu mücadeleyi kazanýmla bitirme noktasýnda kararlýydýlar. "Gemileri yaktýk, geri dönüþ yok" sloganý öne
çýkýyordu. Eylem burjuva gazetecilerini bile etkilemiþti. Gazeteler memurlarýn hak elde etme mücadelelerindeki kararlýlýðý yazýyorlardý. Bir köþe yazarý Devlet Bakaný Necmettin Cevheri'nin iki günlük Kýzýlay iþgaliyle ilgili "Eylemleri yasadýþý, ama demokratik… " sözünü aktarýp þöyle devam ediyordu: "Cevheri haklý, memura iliþkin yasalarda her þey var, ama demokrasi yok. Bu maddeyi de memurlar yazýyor. Hem de Kýzýlay Alaný'nda… Hem de on binlerce kiþilik bir uzman kuruluyla… " TBMM'ye 500, Baþbakanlýða 100 metre uzaklýktaki Kýzýlay Meydaný iki günlüðüne iþgal edilmiþti. Gerçekten memurlar yasalarýný kendileri yazýyorlardý. Hükümet yetkililerinin Kýzýlay'ýn eylem için kullanýlmasýnýn yasak olduðunu sürekli söylemelerine raðmen, 100 binin karþýsýnda duran polis ve asker bu yasayý uygulayacak kadar güçlü hissetmiyordu kendisini. Yine de göstericilerin davul zurnalarýna el koyarak memurlarýn coþkusunu azaltmaya çalýþýyorlardý. Eylem 18 Haziran akþamýna kadar coþkulu bir þekilde sürdü. 18 akþamý ise tartýþma eylemi devam ettirip ettirme-
me noktasýna geldi, dayandý. Alandaki onbinler kalmak ve kendilerine karþý tepkisiz kalan hükümeti dize getirmek istiyordu. Ancak sendika liderliði eylemi devam ettirme noktasýnda ayný düþüncede deðildi. Sendika baþkanlarýnýn katýldýðý bir toplantýda konfederasyon liderliði eyleme devam etmek isteyen onbinlere raðmen eylemin bitirilmesi yönünde karar aldý. Bu karar kitleye açýklandýðýnda büyük bir hayal kýrýklýðý ve öfkeye neden oldu. Sendika baþkanlarý taþlanýyor ve yuhalanýyorlardý. Kitle, eylemlerin 20 Haziran'da devam edeceðini söyleyen liderliðe karþý öfke ve güvensizlikle doluydu. Bütün bunlara raðmen 19 Haziran'da 5 sendika liderinin göz altýna alýnmasý hareketi tekrar yükseltti. Baþkalarýn serbest býrakýlmasýna ve sendika hakkýný istiyen 600.000 memur 20 Haziran'da iþ býraktý. Eylemler nedeniyle Ýstanbul'da tren ve vapur seferleri aksadý ve hayat neredeyse durdu. 3.000 memur gözaltýlarý protesto etmek için "bizi de gözaltýna alýn!" sloganýyla eylem baþlattý. Ankara Kýzýlay'da toplanan memurlar "Baþkanlarý almaya geldik!" sloganlarýyla Ankara adliyesi
önünde oturma eylemine geçti. Daha sonraki dönemde de yükselen mücadele yüzünden koalisyon daðýlmak zorunda kaldý. DYP azýnlýk hükümetinin TBMM'de güvenoylamasý yapýlacaðý gün Türk-iþ üyesi iþçiler "hükümeti yýktýk sýra IMF'de" sloganlarýyla Kýzýlay'a girdi. Hükümet güven oyu alamadý. Yükselen mücadele hem 5 Nisan kararlarýný çöpe attý hem de memur sendikalarýna yönelik saldýrýlarýn geri püskürtülmesini ve sendikalarýn meþrulaþmasýný saðladý. Sendika liderliðine raðmen alanda kalmak isteyenler çoðunluktaydý, ancak onlarý birleþtirecek devrimci militanlar aðý yoktu. Bu yüzden de kalma isteði kitlesel bir irade ve eyleme dönüþemedi. Mezarda Emeklilik Yasasý'na karþý Kýzýlay'ý dolduran 500 bin iþçi, 15-16 Haziranlar ve 17-18 Haziranlarýn bugün de yaþanabileceðinin bir iþaretidir. Hiç bir þey için daha geç deðil. Bugünden yarýnki eylemleri baþarýya ulaþtýrabilecek kararlý, güçlü ve iþçi sýnýfý içinde köklü bir devrimci parti yaratmak zorundayýz. Bunu hep birlikte inþa etmeliyiz. Kazanacaðýmýz bir dünya var.
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 7
Silahtar’da iki büyük ve sýcak gün Celal Alçýnkaya’nýn 15-16 Haziran 1970’deki anýlarýna iliþkin mektubu, "Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler" Ansiklopedisi'nden özetlenerek aktarýlmýþtýr. Aradan bunca yýl geçmesine raðmen 15-16 Haziran'da yaþadýklarým, iþçi sýnýfýnýn bu büyük mücadelesinde tanýk olduðum olaylar þimdi bile bütün canlýlýðýný koruyor... 1970'de Silahtar'da Rabak Elektrolit Bakýr Fabrikasý'nda iþçi olarak çalýþýyordum. Burada örgütlü bulunan DÝSK'e baðlý Türkiye Maden-Ýþ Sendikasý'nýn baþ temsilcisiydim... Sendikal mücadeleye yýllar önce baþlamýþ ve belirli bir deneyim kazanmýþtým... Aslýnda 15-16 Haziran'a neden olan olaylarýn ortaya çýkacaðý daha önce belli olmuþtu. Çünkü bizlere sendikamýz tarafýndan sürekli yapýlan bilgilendirmelerde, getirilen yeni kanunun tamamen DÝSK ve DÝSK'e baðlý sendikalara yöneltilmiþ olduðu anlatýlýyordu. Ben ve benim gibi birçok arkadaþ sendikalarýmýza yöneltilen bu tertibin boþa çýkartýlmasý için mücadeleye kararlýydýk... Bu arada kanun Meclis'ten geçince her þey daha da hýzlandý. 14 Haziran 1970 günü DÝSK'e baðlý sendika yöneticileri, iþyeri ve bölge temsilcileri olarak toplandýk. Toplantý oldukça canlýydý... Konuþan arkadaþlar deðiþik eylem biçimleri öneriyorlardý... Bütün arkadaþlar kararlý ve azimliydi. Nasýl bir mücadele olursa olsun sonuna kadar gideceklerdi. Direniþ aðýr basmýþtý. Toplantý büyük bir coþkuyla sona erdi... Herkes ertesi gün bir þeyler olacaðý inancýndaydý... Fabrikaya döndüðümde toplantýda alýnan kararlarý, yapýlan konuþmalarý arkadaþlara anlattým. Yasanýn neler getirdiðini açýkladým. Buna karþý direnmenin bir hak olduðunu belirttim. Aslýnda her þey hazýr gibiydi... Ayrýca benim özel bir çaba sarf etmeme gerek yoktu. Bir süre sonra radyoyu dinleyen iþçi arkadaþlar haberlerde DÝSK'in kanuna karþý çýktýðýný, protestoda bulunacaðýný öðrenmiþlerdi. Silahtar'da haber bütün fabrikalara, iþyerlerine, kahvelere ve hatta evlere yayýlmýþtý. Gece geç saate kadar kahveleri dolaþtým, her yerde DÝSK'in eylemi konuþuluyordu. Silahtar'da DÝSK'e, özellikle Maden-Ýþ'e karþý büyük bir sempati olduðu için, iþçi olsun olmasýn herkes bizi destekliyordu. TürkÝþ'e baðlý sendikalarýn örgütlü olduðu iþyerlerindeki arkadaþlar da bizimle birlikteydi. Sanki her þey önceden hazýrlanmýþ gibiydi. Bu bana göre iþçilerin sýnýf yapýsýndan kaynaklanan bir þeydi. Gece geç saatlerde eve döndüðümde, eþim ertesi gün miting olup olmayacaðýný sordu. Ben evde yokken bazý arkadaþlar gelip beni aramýþlardý. Herkes ertesi gün miting olacaðýný tahmin etmiþ. Direniþ haberi ise her tarafa kendiliðinden yayýlmýþtý. 15 Haziran sabahý erkenden, yaklaþýk 06.00 civarýnda evden çýktým. Sendikamýza baðlý diðer iþyerlerindeki temsilci arkadaþlarla buluþtuk. Bir saat kadar iþyerlerini gezdik. Daha gece vardiyalarý çýkmamýþtý. Amacýmýz iþçilerin durumunu anlamaktý. Tümü kararlýydý ve bir þeyler bekliyorlardý. Saat 07.30'da iþyerine geldim. Ýþçi arka-
daþlar kart basýp içeriye girmiþlerdi. Ancak iþbaþý yapýlmamýþtý. Diðer temsilci arkadaþlarla görüþtük; iþçiler iþbaþý yapmayacaklarýný belirttiler, hemen direniþ baþladý... Herkes iþi býrakmýþ tezgah baþýnda oturuyordu. Dýþarý çýkýp çevreme þöyle bir baktým. Fabrikalarýn bacalarý tütmüyordu, çukur sessizliðe gömülmüþtü. Bizim arkadaþlar ise çok neþeli ve kararlýydýlar. Saat 10'a doðru baþka fabrikalardan haberler gelmeye baþladý. Bazý iþyerlerinde iþçiler dýþarý çýkýp yürüyüþe geçmiþlerdi... Ancak bizim iþçiler o gün yürümedi... Her vardiya deðiþiminde kart basýlýyor, giren iþçiler tezgahlarýn baþýna geçiyor ama çalýþmýyorlardý. Ben o geceyi fabrikada geçirdim. Arkadaþlarýn moralleri oldukça yüksekti. 16 Haziran günü sabah vardiyasýna gelen arkadaþlarý kart bastýrdýktan sonra dýþarý çýkardýk. Bir süre sonra bütün arkadaþlar fabrikanýn önünde toplanmýþlardý. Önde Türk bayraðý ve ellerimizde pankartlarla yürüyüþe geçtik. Kaðýthane'ye doðru yürüyorduk. Her geçtiðimiz yerden iþçiler katýlýyordu. Yürüyüþ sýrasýnda bölgedeki bütün fabrikalarýn katýlmasýyla oldukça büyük bir kalabalýk haline geldik. Türk-Ýþ üyesi iþçilerin bulunduðu fabrikalar da iþi býrakmýþ bize katýlmýþlardý. Ýþçi arkadaþlarýmýz coþku içinde sloganlar atýyor, hükümetin istifasýný istiyorlardý. Bu arada polis ve asker de bizi izliyor ancak müdahale etmiyordu. Biz de olay çýkmamasýna gayret ediyorduk. Demir Döküm'ün de bize katýlmasýyla birlikte Eyüp'e yürüdük. Amacýmýz Beyazýt'a kadar yürümek ve diðer bölgelerden gelen iþçilerle birlikte büyük bir gösteri yapmaktý. Bu sýrada diðer bölgelerde çatýþmalar çýktýðýný ve yaralýlar olduðunu duydum. Ayný anda bana DÝSK'ten bir talimat geldi. Fabrikaya dönmemiz isteniyordu. Yürüyüþü tamamlayýp fabrikaya döndüðümüzde saat beþ olmuþtu. Ben fabrikada iþçilere direniþimizin süreceðini söyledim. Bu arada DÝSK'ten gelen yeni talimatta da direniþe devam etmemiz, ancak fabrikada hiçbir þekilde tahribata giriþmememiz isteniyordu... Bu arada deðiþik haberler gelmeye baþlamýþtý. Çatýþmalarda ölenlerin olduðu söyleniyordu. Topkapý'da, Kadýköy'de, Levent'te büyük çatýþmalar olmuþtu. Bizim arkadaþlarýn morali ise hiç bozulmamýþtý. Tersine ertesi gün de ayný þekilde direniþe ve yürüyüþe devam için istekliydiler. Akþamleyin sýkýyönetimin ilan edildiðini ve DÝSK yöneticilerinin gözaltýna alýndýðýný duyduk. Ertesi sabah sýkýyönetime raðmen direniþler devam etti. Bizim fabrikanýn yaný sýra Demir Döküm, Elektrometal ve Sungurlar da direniþi sürdürüyordu... Sekiz gün süren direniþten sonra iþbaþý yaptýðýmýzda iþverenle anlaþmýþ, kayýplarýmýzýn ödeneceði ve hiçbir iþçinin iþten atýlmayacaðý ve koðuþturmaya uðramayacaðý yolunda teminat almýþtýk.
MARKSÝZM OKULU ANKARA
ÝSTANBUL
24 Haziran Cumartesi
13 Haziran Salý
14:00 Kapitalizme karþý nasýl mücadele edebiliriz? 16:00 Kapitalizmin Alternatifi: Sosyalizm nedir?
14.00 Ýþçi Sýnýfý 2000'li yýllarýn neresinde? 16.30 Emperyalizm ve Türkiye
14 Haziran Çarþamba
14.00 Devrimci Partiye neden 14:00 Nasýl bir devrim istiyoruz? ihtiyaç var? 16:00 Ýþçi Demokrasisi ne 16.30 Geleceðimizi nasýl yapmak istiyor? kazanabiliriz?
25 Haziran Pazar
Beyazsaray Apt. No: 10 / 30 Sýhhýye (Sýhhiye Köprüsü’nün yanýndaki bina) Tel: 229 3257
Yer:Gönül Sok. Nil Pasajý, Nil Han. Kat.3 / Oda: 305 Beyoðlu-Tünel-Asmalý Mescit
Sayfa 6
Ýþçi Demokrasisi
1 Haziran 2000
1 Haziran 2000
2000 istikrar paketi adý altýnda saldýrýlar gün geçtikçe þiddetleniyor. Bu yoðun saldýrýya raðmen iþçilerin alanlarda, grevde olmamasý "bu iþçiler mücadele etmez" fikrini güçlendiriyor. Gerçekten de iþçiler mücadele etmiyor mu? Gelin bu soruya Türkiye'deki 2 önemli mücadele deneyimini inceleyerek cevap arayalým.
KÝM DEMÝÞ “BU ÝÞÇÝ SINIFI MÜCADELE ETMEZ” DÝYE!
15-16 HAZÝRAN 1970: “DÝSK KAPATILAMAZ” Güne þ Y ý l dý rý m
2000 istikrar paketini uygulamaya kararlý yöneticiler saldýrýlarýnýn dozunu gün geçtikçe arttýrýyor. Memurlara %15 zammý dayattýktan sonra þimdi de ayný politikalar iþçiler üzerinde uygulanmaya çalýþýlýyor. Patronlarýn istikrarý için iþçilerin yaþam standardýný düþürmeye çalýþan yöneticilere karþý mücadelenin yükselmemesi insanlarýn kafasýnda "mücadele mümkün mü?" ve "kazanabilir mi?" sorularýný doðuruyor. Paketlere karþý mücadelede en önemli rehberimiz 5 Nisan 1994 paketinin çöpe atýlmasý için yapýlanlardýr. Patronlarýn istikrarý için artýk kemer sýkmak istemeyen iþçiler ve memurlar 95 yýlýnda büyük mücadelelere imza attý. 20 Aralýk 1994'te kamu emekçileri iþ býrakma eylemi gerçekleþtirdiler. Bu eylem sonrasýnda binlerce memura ceza verilmiþ, sürgünler yaþanmýþtý. 20 Nisan 1995'de yapýlan 1 günlük iþ býrakma eyleminde de ayný süreç yaþanmýþ ve saldýrýlar artarak devam etmiþti. Hükümet, yükselen mücadele karþýsýnda mücadele aracý olan sendikalarý yok etme ya da iþlevsizleþtirmeye çalýþýyordu. TÜM HABER-SEN'in kapatýlmasý kararý bu saldýrýnýn önemli bir yanýný oluþturmaktadýr. Buna karþý memurlar boþ durmak niyetinde deðildi. Memur sendikalarýnýn konfederasyonu Haziran 1995'i eylemler ayý haline getirmeye kararlýydý. Konfederasyonun sözcüsü Yýldýrým Kaya, 15-16 Haziran'da Ankara Güven Park'ta iki günlük oturma eylemi yapacaklarýný, "bunun varolma ya da yok olma mücadelesi" olduðunu söylüyordu. Kaya þöyle diyordu: "25 yýl önce iþçi sendikalarýný ortadan kaldýrmaya yönelik tezgahlanan oyunlar, günümüzde kamu çalýþanlarý için tezgahlanýyor. Demokrasi adýna deðiþen bir þey yok. Nasýl ki, iþçiler, 15-16 Haziran 1970
Dönemin Adalet Partisi (AP-þimdiki DYP'nin lýk ateþe verildi. önceli) hükümeti ekonomik yeniden yapýlan- Dönemin bir gazetecisi yaþanan olaylar karma giriþimleriyle birlikte iþçilerin yaþam stan- þýsýnda "Ýstanbul yeniden fethediliyor" diyordartlarýný iyice düþürmek üzere harekete geç- du. miþti. Böyle bir saldýrý yaygýn kitle eylemlerini baþlattý. 1970'de grev sayýsý 72'ye yükselir- Ýþçiler ilk yürüyüþe geçtiklerinde "iþçi-ordu ken greve katýlan iþçi sayýsý da 21 bin 156'ya elele" sloganýný atýyordu. Ancak greve çýkarulaþmýþtý. Hükümet saldýrmakta kararlýydý. Ýs- maya çalýþtýklarý fabrika önlerinde ve yürüyüþ tediðini gerçekleþtirebilmek için mücadele- hatlarýnda asker barikatý ile karþýlaþmalarý ornin önüne set çekmek zorundaydý. Bunun yo- dunun onlarla deðil hükümetle elele olduðulu da iþçi sýnýfýnýn en militan kesiminin sendi- nu anlamalarýna yetti. Sýkýyönetim ilan edilkasý olan DÝSK'i yok etmekti. Dönemin AP'li dikten sonra 5 bin 90 iþçi önderini tutuklayaÇalýþma Bakaný Seyfi Öztürk, "yakýnda rak iþten atýlmalarýna neden olan da askerlerdi. Ordu iþçileri sömüren sistemi koruyordu. DÝSK'in çanýna ot týkanacak" diyordu. 11 Haziran'da iþçilerin kazanýlmýþ haklarýna Bütün bunlar yaþanýrken DÝSK'in yöneticileri saldýran sendika yasasý Meclis'te kabul edildi. çýkan yasa ile ilgili nasýl bir kampanya yapýlaBöylece iþçileri mücadeleden alýkoyan, caðýna iliþkin bir toplantýdaydýlar. Direniþin DÝSK'e göre daha saðda duran Türk-Ýþ'i tek baþladýðýný radyodan öðrendiler. Hareketin iþçi konfederasyonu haline getirme yolunda liderliðini iþyeri temsilcileri ve fabrika militanilk adým atýldý. Ancak iþçilerin bu saldýrýya ya- larý yapýyordu. Gösteriler 16 Haziran akþamýna kadar sürdü. nýtý çok sert oldu. DÝSK liderliði iþçilere "iþyerlerinize dönün" 14 Haziran'da DÝSK'e baðlý sendika yöneticileri, iþyeri ve bölge temsilcileri biraraya gele- çaðrýsý yaptý. Bu çaðrýya ve 17 Haziran'da ilan rek yasanýn anlamýný kýsa sürede iþçilere an- edilen sýkýyönetime raðmen bazý fabrikalarda latma ve 17 Haziran'da büyük bir miting dü- direniþ bir kaç gün daha sürdü. Bu konuyla ilzenleme kararý aldýlar. 15-16 Haziran'da yaþa- gili dönemin DÝSK'e baðlý Türkiye Maden-Ýþ nanlar ise hiç düþünülmeyen bir mücadeleydi. Sendikasý baþtemsilcisi gözlemlerini þöyle ifade ediyor: 15 Haziran sabahý iþçiler DÝSK'le ilgili kapatma kararýndan haberdardý ve iþbaþý yapmak "18 Haziran'da fabrikaya garnizon komutaný istemiyorlardý. Önce iþyerlerinde oturma ey- geldi. Yanýnda yüksek rütbeli subaylar ve emlemleri baþlattýlar. Yapýlan tartýþmalar ardýn- niyet görevlileri vardý. Beni çaðýrýp, iþçilere iþdan diðer fabrikadaki iþçilerle birlikte Ýstan- baþý yaptýrmamý istediler. Ben kendisine bul'un merkezine doðru yürüyüþe geçtiler. 'Buyrun, siz söyleyinde çalýþsýnlar' diye cevap verdim. Komutan 'Neden çalýþmýyorsunuz?' Çatýþa çatýþa ilerliyorlardý. diye sorunca, bütün iþçiler 'kanun deðiþsin, Ýþçiler kurduklarý sendikayý ve elde ettikleri yöneticilerimiz serbest býrakýlsýn' diye cevap kazanýmlarýný geri vermeye hiç niyetli deðil- verdiler. Komutan þaþýrmýþtý. Beni ve diðer lerdi. Bir sendika temsilcisi bu kararlýlýðý þöy- temsilcileri bir odaya kapatarak, 'tutuklu olle dile getiriyordu: duðumuzu' söyledi. Bizi kapattýktan sonra ye"DÝSK sendikasýna girmeden önce tuvalete niden iþçilerle görüþmeye gitmiþ ama iþçiler giderken personel müdüründen marka alma- yine iþbaþý yapmamýþlardý. Sonunda bizi sermýz zorunluydu. Beþ kiþilik hela varken, yalnýz best býrakmak zorunda kaldýlar. Cuma günü iki kiþiye tuvalet markasý veriyordu. Kývransak gene geldiler. Bize bütün fabrikalarýn iþbaþý da, altýmýzý kirletsek de tuvalete gidemiyor- yaptýklarýný söylüyorlardý. Oysa biz Sungurlar duk. Her gün bozuk kýymayla piþirilen makar- ve Demir Döküm'de de direniþin devam ettina ve hoþaf veriliyordu. Fazla mesaiye zorla ðini biliyorduk." kalýyorduk, ama zam farkýný vermiyorlar- Yeni sendikalar yasasýnýn Temmuz 1972'de dý… Ama DÝSK sendikasýna girdik. Yöneticileri- Anayasa Mahkemesi'nce ortadan kaldýrýlmasý miz bu bozuk iþleri düzeltti, yemeklerimiz iyi- 15-16 Haziran direniþinin ürünüdür. Egemen leþti, fazla mesailerimizi aldýk, yýllýk iznimiz sýnýf iþçilere raðmen DÝSK'in kapýsýna kilit vuarttýrýldý, hela sorunu diye bir þey kalmadý… ramadý. Sendikalarýmýzý koruyacaðýz… Mitingse miting, grevse grev." Sendikalarýnýn kapatýlmasýna karþý sokaða çýkan iþçiler komþu fabrikalarýn kapýsýna giderek "iþçiler dýþarý" sloganlarýyla diðer iþçileri de mücadelenin bir parçasý haline getirdiler. Türk-Ýþ'e baðlý fabrikalardaki iþçiler de greve çýkýyor ve yürüyüþe katýlýyorlardý. Hatta bazý kaynaklara göre, harekete katýlan Türk-Ýþ'li iþçi sayýsý DÝSK'li iþçi sayýsýndan fazlaydý. Ýstanbul ve Ýzmir'de aralarýnda büyük fabrikalarýn da bulunduðu 180'e yakýn fabrikadan 80 bini aþkýn iþçi grev ve yürüyüþlere katýldýlar. Polisin Eyüp'te yürüyüþe katýlanlarýn bir kýsmýný gözaltýna almasý üzerine iþçiler karakolu gözaltýna alýnanlar býrakýlýncaya kadar kuþattýlar. Ayný amaçla Kadýköy Kaymakamlýðý baAnkara asfaltýndan Ýstanbul þehir merkezine doðru yürüyen iþçiler sýldý. Polisin ateþ açmasý üzerine Kaymakam-
kendilerini durdurmak isteyen polis ve askerlerle çatýþarak ilerlediler.
17-18 HAZÝRAN 1995 KIZILAY
Kamu çalýþanlarý 1995 Haziraný’nda, istikrar paketinin dayattýðý düþük ücretlere ve sendikalarýnýn kapatýlmasýna 100 bin kiþiyle Kýzýlayý iþgal ederek yanýt vermiþlerdi. direniþiyle bu oyunlarý bozduysa kamu çalýþanlarý da oyunu bozacaktýr." 15-16 Haziran günlerinde önce sendika baþkanlarý 2 günlük oturma eylemi yapacak, daha sonra Türkiye'nin her bölgesinden gelen memurlar 17 Haziran'da Hipodrom'da buluþup Kýzýlay'a yürüyecek ve eylemin bir parçasý haline geleceklerdi. 15 Haziran günü sendika baþkanlarý 2 bin kiþinin katýldýðý bir yürüyüþle Güven Park'a geldiler. Akþam düzenlenen þenliðe 5 bin kiþi katýldý ve katýlanlarýn çoðu orada sabahladý. Asýl þenlik 17 Haziran günü gerçekleþti. Kýzýlay meydaný 100 bin memur tarafýndan iþgal edilmiþti. Memurlar bir yandan istikrar paketini, sürgünleri, cezalarý çöpe atmak istiyorlar, diðer yandan ise mücadelede 5’inci yýllýný dolduran sendikalarýna sahip çýkýyorlar, onlarý meþrulaþtýrma mücadelesi veriyorlardý. Eylemdeki pankartlar bunun en açýk örneði idi. Birinde "Memur sevenler derneði deðil, sendika istiyoruz" diyordu. Memurlar bu mücadeleyi kazanýmla bitirme noktasýnda kararlýydýlar. "Gemileri yaktýk, geri dönüþ yok" sloganý öne
çýkýyordu. Eylem burjuva gazetecilerini bile etkilemiþti. Gazeteler memurlarýn hak elde etme mücadelelerindeki kararlýlýðý yazýyorlardý. Bir köþe yazarý Devlet Bakaný Necmettin Cevheri'nin iki günlük Kýzýlay iþgaliyle ilgili "Eylemleri yasadýþý, ama demokratik… " sözünü aktarýp þöyle devam ediyordu: "Cevheri haklý, memura iliþkin yasalarda her þey var, ama demokrasi yok. Bu maddeyi de memurlar yazýyor. Hem de Kýzýlay Alaný'nda… Hem de on binlerce kiþilik bir uzman kuruluyla… " TBMM'ye 500, Baþbakanlýða 100 metre uzaklýktaki Kýzýlay Meydaný iki günlüðüne iþgal edilmiþti. Gerçekten memurlar yasalarýný kendileri yazýyorlardý. Hükümet yetkililerinin Kýzýlay'ýn eylem için kullanýlmasýnýn yasak olduðunu sürekli söylemelerine raðmen, 100 binin karþýsýnda duran polis ve asker bu yasayý uygulayacak kadar güçlü hissetmiyordu kendisini. Yine de göstericilerin davul zurnalarýna el koyarak memurlarýn coþkusunu azaltmaya çalýþýyorlardý. Eylem 18 Haziran akþamýna kadar coþkulu bir þekilde sürdü. 18 akþamý ise tartýþma eylemi devam ettirip ettirme-
me noktasýna geldi, dayandý. Alandaki onbinler kalmak ve kendilerine karþý tepkisiz kalan hükümeti dize getirmek istiyordu. Ancak sendika liderliði eylemi devam ettirme noktasýnda ayný düþüncede deðildi. Sendika baþkanlarýnýn katýldýðý bir toplantýda konfederasyon liderliði eyleme devam etmek isteyen onbinlere raðmen eylemin bitirilmesi yönünde karar aldý. Bu karar kitleye açýklandýðýnda büyük bir hayal kýrýklýðý ve öfkeye neden oldu. Sendika baþkanlarý taþlanýyor ve yuhalanýyorlardý. Kitle, eylemlerin 20 Haziran'da devam edeceðini söyleyen liderliðe karþý öfke ve güvensizlikle doluydu. Bütün bunlara raðmen 19 Haziran'da 5 sendika liderinin göz altýna alýnmasý hareketi tekrar yükseltti. Baþkalarýn serbest býrakýlmasýna ve sendika hakkýný istiyen 600.000 memur 20 Haziran'da iþ býraktý. Eylemler nedeniyle Ýstanbul'da tren ve vapur seferleri aksadý ve hayat neredeyse durdu. 3.000 memur gözaltýlarý protesto etmek için "bizi de gözaltýna alýn!" sloganýyla eylem baþlattý. Ankara Kýzýlay'da toplanan memurlar "Baþkanlarý almaya geldik!" sloganlarýyla Ankara adliyesi
önünde oturma eylemine geçti. Daha sonraki dönemde de yükselen mücadele yüzünden koalisyon daðýlmak zorunda kaldý. DYP azýnlýk hükümetinin TBMM'de güvenoylamasý yapýlacaðý gün Türk-iþ üyesi iþçiler "hükümeti yýktýk sýra IMF'de" sloganlarýyla Kýzýlay'a girdi. Hükümet güven oyu alamadý. Yükselen mücadele hem 5 Nisan kararlarýný çöpe attý hem de memur sendikalarýna yönelik saldýrýlarýn geri püskürtülmesini ve sendikalarýn meþrulaþmasýný saðladý. Sendika liderliðine raðmen alanda kalmak isteyenler çoðunluktaydý, ancak onlarý birleþtirecek devrimci militanlar aðý yoktu. Bu yüzden de kalma isteði kitlesel bir irade ve eyleme dönüþemedi. Mezarda Emeklilik Yasasý'na karþý Kýzýlay'ý dolduran 500 bin iþçi, 15-16 Haziranlar ve 17-18 Haziranlarýn bugün de yaþanabileceðinin bir iþaretidir. Hiç bir þey için daha geç deðil. Bugünden yarýnki eylemleri baþarýya ulaþtýrabilecek kararlý, güçlü ve iþçi sýnýfý içinde köklü bir devrimci parti yaratmak zorundayýz. Bunu hep birlikte inþa etmeliyiz. Kazanacaðýmýz bir dünya var.
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 7
Silahtar’da iki büyük ve sýcak gün Celal Alçýnkaya’nýn 15-16 Haziran 1970’deki anýlarýna iliþkin mektubu, "Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler" Ansiklopedisi'nden özetlenerek aktarýlmýþtýr. Aradan bunca yýl geçmesine raðmen 15-16 Haziran'da yaþadýklarým, iþçi sýnýfýnýn bu büyük mücadelesinde tanýk olduðum olaylar þimdi bile bütün canlýlýðýný koruyor... 1970'de Silahtar'da Rabak Elektrolit Bakýr Fabrikasý'nda iþçi olarak çalýþýyordum. Burada örgütlü bulunan DÝSK'e baðlý Türkiye Maden-Ýþ Sendikasý'nýn baþ temsilcisiydim... Sendikal mücadeleye yýllar önce baþlamýþ ve belirli bir deneyim kazanmýþtým... Aslýnda 15-16 Haziran'a neden olan olaylarýn ortaya çýkacaðý daha önce belli olmuþtu. Çünkü bizlere sendikamýz tarafýndan sürekli yapýlan bilgilendirmelerde, getirilen yeni kanunun tamamen DÝSK ve DÝSK'e baðlý sendikalara yöneltilmiþ olduðu anlatýlýyordu. Ben ve benim gibi birçok arkadaþ sendikalarýmýza yöneltilen bu tertibin boþa çýkartýlmasý için mücadeleye kararlýydýk... Bu arada kanun Meclis'ten geçince her þey daha da hýzlandý. 14 Haziran 1970 günü DÝSK'e baðlý sendika yöneticileri, iþyeri ve bölge temsilcileri olarak toplandýk. Toplantý oldukça canlýydý... Konuþan arkadaþlar deðiþik eylem biçimleri öneriyorlardý... Bütün arkadaþlar kararlý ve azimliydi. Nasýl bir mücadele olursa olsun sonuna kadar gideceklerdi. Direniþ aðýr basmýþtý. Toplantý büyük bir coþkuyla sona erdi... Herkes ertesi gün bir þeyler olacaðý inancýndaydý... Fabrikaya döndüðümde toplantýda alýnan kararlarý, yapýlan konuþmalarý arkadaþlara anlattým. Yasanýn neler getirdiðini açýkladým. Buna karþý direnmenin bir hak olduðunu belirttim. Aslýnda her þey hazýr gibiydi... Ayrýca benim özel bir çaba sarf etmeme gerek yoktu. Bir süre sonra radyoyu dinleyen iþçi arkadaþlar haberlerde DÝSK'in kanuna karþý çýktýðýný, protestoda bulunacaðýný öðrenmiþlerdi. Silahtar'da haber bütün fabrikalara, iþyerlerine, kahvelere ve hatta evlere yayýlmýþtý. Gece geç saate kadar kahveleri dolaþtým, her yerde DÝSK'in eylemi konuþuluyordu. Silahtar'da DÝSK'e, özellikle Maden-Ýþ'e karþý büyük bir sempati olduðu için, iþçi olsun olmasýn herkes bizi destekliyordu. TürkÝþ'e baðlý sendikalarýn örgütlü olduðu iþyerlerindeki arkadaþlar da bizimle birlikteydi. Sanki her þey önceden hazýrlanmýþ gibiydi. Bu bana göre iþçilerin sýnýf yapýsýndan kaynaklanan bir þeydi. Gece geç saatlerde eve döndüðümde, eþim ertesi gün miting olup olmayacaðýný sordu. Ben evde yokken bazý arkadaþlar gelip beni aramýþlardý. Herkes ertesi gün miting olacaðýný tahmin etmiþ. Direniþ haberi ise her tarafa kendiliðinden yayýlmýþtý. 15 Haziran sabahý erkenden, yaklaþýk 06.00 civarýnda evden çýktým. Sendikamýza baðlý diðer iþyerlerindeki temsilci arkadaþlarla buluþtuk. Bir saat kadar iþyerlerini gezdik. Daha gece vardiyalarý çýkmamýþtý. Amacýmýz iþçilerin durumunu anlamaktý. Tümü kararlýydý ve bir þeyler bekliyorlardý. Saat 07.30'da iþyerine geldim. Ýþçi arka-
daþlar kart basýp içeriye girmiþlerdi. Ancak iþbaþý yapýlmamýþtý. Diðer temsilci arkadaþlarla görüþtük; iþçiler iþbaþý yapmayacaklarýný belirttiler, hemen direniþ baþladý... Herkes iþi býrakmýþ tezgah baþýnda oturuyordu. Dýþarý çýkýp çevreme þöyle bir baktým. Fabrikalarýn bacalarý tütmüyordu, çukur sessizliðe gömülmüþtü. Bizim arkadaþlar ise çok neþeli ve kararlýydýlar. Saat 10'a doðru baþka fabrikalardan haberler gelmeye baþladý. Bazý iþyerlerinde iþçiler dýþarý çýkýp yürüyüþe geçmiþlerdi... Ancak bizim iþçiler o gün yürümedi... Her vardiya deðiþiminde kart basýlýyor, giren iþçiler tezgahlarýn baþýna geçiyor ama çalýþmýyorlardý. Ben o geceyi fabrikada geçirdim. Arkadaþlarýn moralleri oldukça yüksekti. 16 Haziran günü sabah vardiyasýna gelen arkadaþlarý kart bastýrdýktan sonra dýþarý çýkardýk. Bir süre sonra bütün arkadaþlar fabrikanýn önünde toplanmýþlardý. Önde Türk bayraðý ve ellerimizde pankartlarla yürüyüþe geçtik. Kaðýthane'ye doðru yürüyorduk. Her geçtiðimiz yerden iþçiler katýlýyordu. Yürüyüþ sýrasýnda bölgedeki bütün fabrikalarýn katýlmasýyla oldukça büyük bir kalabalýk haline geldik. Türk-Ýþ üyesi iþçilerin bulunduðu fabrikalar da iþi býrakmýþ bize katýlmýþlardý. Ýþçi arkadaþlarýmýz coþku içinde sloganlar atýyor, hükümetin istifasýný istiyorlardý. Bu arada polis ve asker de bizi izliyor ancak müdahale etmiyordu. Biz de olay çýkmamasýna gayret ediyorduk. Demir Döküm'ün de bize katýlmasýyla birlikte Eyüp'e yürüdük. Amacýmýz Beyazýt'a kadar yürümek ve diðer bölgelerden gelen iþçilerle birlikte büyük bir gösteri yapmaktý. Bu sýrada diðer bölgelerde çatýþmalar çýktýðýný ve yaralýlar olduðunu duydum. Ayný anda bana DÝSK'ten bir talimat geldi. Fabrikaya dönmemiz isteniyordu. Yürüyüþü tamamlayýp fabrikaya döndüðümüzde saat beþ olmuþtu. Ben fabrikada iþçilere direniþimizin süreceðini söyledim. Bu arada DÝSK'ten gelen yeni talimatta da direniþe devam etmemiz, ancak fabrikada hiçbir þekilde tahribata giriþmememiz isteniyordu... Bu arada deðiþik haberler gelmeye baþlamýþtý. Çatýþmalarda ölenlerin olduðu söyleniyordu. Topkapý'da, Kadýköy'de, Levent'te büyük çatýþmalar olmuþtu. Bizim arkadaþlarýn morali ise hiç bozulmamýþtý. Tersine ertesi gün de ayný þekilde direniþe ve yürüyüþe devam için istekliydiler. Akþamleyin sýkýyönetimin ilan edildiðini ve DÝSK yöneticilerinin gözaltýna alýndýðýný duyduk. Ertesi sabah sýkýyönetime raðmen direniþler devam etti. Bizim fabrikanýn yaný sýra Demir Döküm, Elektrometal ve Sungurlar da direniþi sürdürüyordu... Sekiz gün süren direniþten sonra iþbaþý yaptýðýmýzda iþverenle anlaþmýþ, kayýplarýmýzýn ödeneceði ve hiçbir iþçinin iþten atýlmayacaðý ve koðuþturmaya uðramayacaðý yolunda teminat almýþtýk.
MARKSÝZM OKULU ANKARA
ÝSTANBUL
24 Haziran Cumartesi
13 Haziran Salý
14:00 Kapitalizme karþý nasýl mücadele edebiliriz? 16:00 Kapitalizmin Alternatifi: Sosyalizm nedir?
14.00 Ýþçi Sýnýfý 2000'li yýllarýn neresinde? 16.30 Emperyalizm ve Türkiye
14 Haziran Çarþamba
14.00 Devrimci Partiye neden 14:00 Nasýl bir devrim istiyoruz? ihtiyaç var? 16:00 Ýþçi Demokrasisi ne 16.30 Geleceðimizi nasýl yapmak istiyor? kazanabiliriz?
25 Haziran Pazar
Beyazsaray Apt. No: 10 / 30 Sýhhýye (Sýhhiye Köprüsü’nün yanýndaki bina) Tel: 229 3257
Yer:Gönül Sok. Nil Pasajý, Nil Han. Kat.3 / Oda: 305 Beyoðlu-Tünel-Asmalý Mescit
Sayfa 8
Ýþçi Demokrasisi
1 Haziran 2000
SONU BELLÝ OLMAYAN FÝLM
Ý n g i l t e r e ’d e ya yý m l a n a n S o c i a l i s t Wo r k e r G a z e t e s i E d i tö rü C h ri s Ha rma n , T o n y C l i f f ’ i n 1 9 9 0 ’l a r d a k i g e l i þ mel e ri n as ý l d eð er l en d i rd i ð i n i a n l atý y o r.
Geçen ay ölen Tony Cliff, karmaþýk soyut fikirleri anlaþýlýr kýlmak üzere somut benzetmeler kullanýrdý. Bu konuda çok hoþ bir ustalýðý vardý. Cliff, 10 yýl kadar önce "1990'larýn 1930'larýn yavaþ çekimine benzediðini" söyledi. Her benzetme (metafor) gibi bu benzetme de tam bir bilimsel açýklamadan ziyade, tarif edilen olgunun belirli yönlerini vurguluyordu. Birbiri ardýna gerçekleþen ekonomik krizlerin toplumun tabanýnda yarattýðý etkileri özetliyordu. Bu durum, Avrupa örneðinde görüldüðü gibi savaþtan bu yana görülmemiþ düzeyde politik bir kutuplaþma yaratýyordu. Bir tarafta faþist ve ýrkçý hareketlerin büyümeyi baþardýklarýný ve en genel düzeyde politik hayata müdahale edebildikleri görüyorduk. Fransa'da Le Pen yükseliyor, Almanya'da Nazi örgütleri bir dizi ýrkçý saldýrýlara giriþiyordu. Diðer tarafta çok sayýda genç insan ve iþçinin bilincinde politik olarak sola kayýþýn iþaretleri vardý. Bazen iþyerlerinden hýzla yükselen eylemler bu duruma eþlik etmekteydi. Bu özellikleri ile 1990'lar 1930'lara çok benziyordu. Ancak, olaylarýn hýzýnda önemli bir fark vardý. 1930'larda bu süreç on yýla yayýlýrken, bu sefer daha uzun zamana yayýlacaktý. Ekonomik kriz 1990'larýn baþlarýnda 1929-34 bunalýmýnda olduðu kadar derin deðildi. Çünkü ABD, halen ekonominin belirli bir düzeyin altýna düþmesini engelleyecek kadar silahlanma harcamasý yapmaya devam ediyordu. Henüz orta sýnýflar, 1930 Almanya'sýnda ve Merkez Avrupa ülkelerinde olduðu gibi, açlýk sýnýrýna düþmemiþti ve bu nedenle saða doðru radikalleþme de 1933'de Hitler'i iktidara getiren boyutlarda deðildi. Faþistler henüz aldýklarý onca oyu sokaklarýn kontrolü için savaþan silahlý çetelere (Stormtroopers) dönüþtüremiyordu. Soldaki radikalleþme de henüz 1930'lar düzeyinde deðildi. 1931 ve 1936 Ýspanya devrimlerinde, 1936 Haziran Fransa fabrika iþgallerinde ve 1936-37 yýllarýnda ABD'de kitle sendikacýlýðýnýn hýzla yükselmesine benzer örnekler yaþanmýyordu. Ancak bunlarýn
hiçbirisi milyonlarca insanýn yaþa- tin yeniden ortaya çýkmasýna nedýðý öfkeyi ifade ediþteki benzerlik- den olan yeni bir çalkantýlý döneme leri ortadan kaldýrmýyor. Milyon- girdiðimizi de gördü. Sistemin gölarca insan kendisini ifade eder- rünürdeki dönemsel istikrarý, hýzla ken, çeliþkili bir biçimde, sola veya ekonomik ve politik krizlere yol saða doðru kayýyor. 1930'lardan öð- açacaktý. Toplumun tabanýnda çarenilmesi gereken ders halen ge- resizlik, tavanýnda da sürekli yeniçerliliðini koruyor. Eðer devrimci- lenen ideolojik ve politik bölünmeler çok daha geniþ kitlelere liderlik ler gerçekleþecekti. yapabilecek kapasitede örgütler in- Kapitalist devletin artýk öneminin þa edemezse bu hoþnutsuzluktan kalmadýðýný iddia eden neo-liberakazanç saðlayanlar Neo-Naziler ola- lizm, sosyal güvenlik harcamalarýncaktýr. dan kesinti yapýlarak kaynaklarýn Bugün genel olarak iki yanlýþ yak- kapitalistlere aktarýlmasýnda iþe yarayan bir ideoloji. laþýmla karþý karAncak büyük kaþýyayýz. Birincisi, pitalistler önemli sol fikirleri terkeiflaslar gerçekledip "piyasa ekoþirken kendi ideonomisi zaferinin" lojilerine aldýrsarhoþluðu içinde maksýzýn kurtarýlüretilen içi boþ mak üzere hemen iyimserlik. Ýkincidevlete sarýlýyorsi ise kapitalizm lar. Bu durum kave özel olarak pitalistler ve onlaABD emperyalizrýn politik temsilminin her türlü cileri arasýnda muhalefeti ortakeskin çatýþmaladan kaldýrdýðýný ra neden olur. Ayiddia eden soldaki rýca, ulusal üslere kötümserlik. Bugünü açýkla- Tony Cliff, “1990’lar 1930’larýn sahip uluslararasý mak ve görevleri yavaþ çekimi” benzetmesini þirketlerin dünyayý kontrol etme belirlemek açýsýnçabalarý, kendi dan, 1990'larýn yapýyordu. devletleriyle ara1930'larýn yavaþ çekimi olduðu benzetmesi, bizi bu larýndaki iliþkilerde daha az deðil iki savrulma karþýsýnda güçlendi- daha fazla çatýþmalara yol açar. Buren çok önemli bir formülasyon- nun sonucu küresel istikrarsýzlýk ve beklenmedik savaþlar olur. dur. New Left Review (Yeni Sol Deðer- Cliff ayný zamanda uluslararasý dülendirme) Dergisi editörü Perry An- zeyde solun büyük çoðunluðunun derson son sayýda yayýnlanan "Edi- görmediði bir þeyi kavradý. Sað sostörün Sözü" yazýsýnda bu kötümser- yal demokrat politikacýlar bu radiliði mantýksal sonucuna götürüyor- kalleþme dalgasýyla ilk yükselenler du. "Sosyalizm yaygýn bir ideal ol- olabilir. Ancak onlarýn daha solunmaktan çýktý. Marksizm artýk solda da güçlü dalgalar yaratabilir. Anegemen olan kültür deðil. Hatta derson gibilerin kötümserliðine emek yanlýsý bakýþ açýsý bile daðýl- raðmen yeni bir anti-kapitalist mudý... Son on yýlýn en temel öðesi... halefet ortaya çýkar. Bütün bu süreç neo-liberalizmin tam anlamýyla 1930'lardan çok daha yavaþ bir hýzhiçbir muhalefetle karþýlaþmadan la gerçekleþtiði için sistemin istikgüçlenmesi ve küresel yayýlýmý. Re- rarlýlýk kazandýðýný düþündürten formasyon döneminden bu yana zaman ve yerler olacaktýr. 1990'lailk kez Batý'nýn fikirsel hayatýnda ve rýn ortasýnda bu durum Doðu Asya dünyanýn geri kalan bölgelerinde için geçerliydi. O dönemde coþkulu gazeteci ve politikacýlar, Doðu Asönemli bir muhalefet yok." ya'nýn "dünya sisteminin geleceði" olduðunu iddia ediyorlardý. 1990'laMuhal if yeni sesl er Cliff'in analizi ise çok farklýydý. O, rýn sonunda ABD'nin yaþadýðý ge1960'larýn sonu ve 1970'lerin baþýn- niþleme döneminde yine ayný inda anti-kapitalist hareketlerin düþ- sanlar bu yeni durumun sonsuz bir tüðünü çoðu insandan önce gördü. zenginlik dönemi anlamýna geldiði1980'lerde iþçi hareketinin yaþadýðý ni iddia ediyorlardý. Böylesi iddiayenilgilerin ciddiyetini asla gizle- lar her zaman olduðu gibi soldaki meye çalýþmadý. Bu durumu özel- bir kýsým insanýn da kafasýný karýþlikle Britanya'da madenci grevi ve týrýyor. matbaa iþçilerinin yenilgisi sonra- Sosyalistler için yol basit ve düzsýnda ifade etti. Ancak Cliff, sis- gün deðil. Dolambaçlar ve geriye giteme karþý muhalefe- diþleri içeriyor. Her seferinde ileri
doðru giderken maniklik (kiþinin sevinç, güven ve her türlü aktivitesinin normal olmayan biçimde arttýðý ruhsal hastalýk durumu), geri doðru giderken depresiflik (ruhsal olarak çöküntü durumu) dönemlerini dönüþümlü olarak yaþama riski var. Bu dönemde 1990'larýn 1980'lerden farklý olmadýðýna karar verip, umutsuzluk bataklýðýna çekilmek ve sosyalist propagandizm için aktivist politikalarý terk etmek cazip hale gelebilir. Ancak 1990'larýn sonuna gelindiðinde yeni muhalif sesler duyulmaya baþlandý. Yeni kuþak her ne kadar her zaman eskilerin 30 yýl önce söyledikleri þarkýlarý söylemeseler de eski ile birlikteydiler. Dünya Ticaret Örgütü'ne karþý Seattle'da gerçekleþtirdikleri gösterilerle dünya çapýnda bir etki yarattýlar. Aslýnda 1990'lar bir çok yönden tahmin edilenden çok daha istikrarsýzdý. 1980'lerde dünyanýn yükselen ekonomik gücü olan Japonya, 1990'larda karaya oturdu ve sekiz yýldýr süren ekonomik daralmadan kaçýþ yolu bulamýyor. Birleþme sonrasý Almanya çok marjinal bir iyileþme yaþasa da bu ülkedeki iþsizlik Avrupa çapýnda iþsizlik oranlarýnýn yüzde 10'un üzerine çýkmasýna yol açtý. Sadece on yýl öncesinde dünyanýn ikinci büyük süper gücü olan eski SSCB ekonomisi 1930'larýn baþlarýnda ABD ve Almanya'yý vuran krizden de daha derin bir ekonomik düþüþ yaþadý. 1990'lar, Latin Amerika'da "kaybedilen on yýl" olarak adlandýrýlýyor. 1997'de Doðu Asya "mucizesi" ani bir çöküþ yaþadý. Afrika ülkelerinin çoðunda son 30 yýldýr kiþi baþýna üretim düþmesi, yetersiz beslenme, arka arkaya yaþanan kýtlýklar ve bazý anahtar ülkelerdeki ortalama yaþam süresinde büyük düþüþ yaþanýyor. 90'larýn sonunda burjuva ekonomistlerinin ABD'deki ekonomik geniþlemeyi bu kadar abartmalarýnýn en önemli nedeni ABD'nin kapitalist dünya haritasýndaki tek parlak nokta olmasý. Burjuva ekonomistlerin çoðunluðu hisse senedi fiyatlarý gerçeklerle yüzleþtiðinde bu ýþýðýn da sönmeye baþlayacaðýný biliyorlar. Dünyanýn bir çok yerinde politik istikrarsýzlýk ekonomik istikrarsýzlýðýn hiç de aþaðýsýnda kalmadý. Geçen on yýl batýlý güçlerin Irak'a karþý savaþýyla baþladý, Sýrbistan'a karþý savaþýyla son buldu. Afrika'nýn çoðunluðu, Balkanlar ve eski SSCB'nýn güney kuþaðý iç savaþlarla kasýp kavruldu. Rusya Çeçenistan'a
DÜNYADAN... DÜNYADAN PÝYASA EKONOMÝSÝNE ÝSYAN 1 Haziran 2000
karþý iki kez barbarca bir savaþ gerçekleþtirdi ve nükleer güç sahibi iki ülke, Hindistan ve Pakistan, 1999 yazýnda topyekün bir savaþýn eþiðine geldiler. Eðer dünyada sadece ekonomik ve politik istikrarsýzlýk yaþanmýþ olsaydý Cliff'in 1990'larýn baþýnda yaptýðý benzetme doðrulanmýþ olmazdý. 1930'larý karakterize eden sadece korku ve dehþet deðildi; Ýspanya ve Fransa gibi ülkelerde, nihai olarak yenilmiþ olsa da, iþçi sýnýfýnýn bu dehþet karþýsýnda direncinin yükselmesiydi. Ne mutlu ki 1990'lar bazý önemli ülkelerde mücadelenin yeniden doðuþuna þahit oldu.
Ýþ çi h a r e k e t i n i n y e n i d e n c anlaný þý 1990'larýn baþý ve ortalarýnda Almanya'da 1960'lar ve 1970'lerde görülmeyen büyüklükte yeni grev hareketleri yaþandý. Ýtalya'da bir genel grev ve kitlesel gösteriler Berlusconi hükümetini düþürdü. Bir günlük genel grevler Kanada'nýn bir kentinden diðerine sýçrayarak yayýldý. Yunanistan ve Güney Kore'de grev dalgalarý yaþandý. Endonezya'da kendiliðinden geliþen ve bir ayaklanma noktasýna çok yaklaþan hareket Suharto rejimini devirdi. Fransa'da 1995 Kasým-Aralýk aylarýnda, Juppe hükümetinin neo-liberal programýna karþý çok büyük grev ve gösteriler yaþandý. Özellikle, bu sonuncusu sadece ekonomik bir olay deðildi. Ýçinde her türlü sol politik hareketin yükselmesini saðlayan bir hava yarattý: Okullarda çok büyük öðrenci ve öðretmen mücadeleleri, hükümetin yurtdýþý etmeye çalýþtýðý göçmenleri destekleyen gösteriler, faþist Ulusal Cephe Partisi ile çatýþan kitlesel gösteriler, ekolojik yýkýma karþý protestolar, haftalýk çalýþma saatleri konusunda kamyon sürücülerinin yollarý kapatmasý; Seattle protestosuyla dayanýþmak üzere 60 bin kiþilik bir gösteri; Avrupa Parlementosu seçimlerinde Troçkist adaylar için 1 milyon kadar oy; henüz anti-kapitalist diyemesek de anti-neo-liberal olan Attac gibi bir hareketi destekleyen 60 bin kiþi. Kapitalizmin tarihinde çok sýkça rastladýðýmýz bir sürecin iþlediðini görebilirsiniz. Ýþçi hareketinin aniden canlanmasý yeni, daha radikal bir düþünme biçimine sahip aydýnlarýn ve öðrencilerin ortaya çýkmasýna yol açýyor. Bu da iþçi hareketini tekrar geri besleme potansiyeline sahip. 1840'lar, 1860'lar, 1880'ler, 1917 sonrasý, 1930'lar ve 1960'larýn sonunda böyle oldu. Anderson gibi akademik marksistler bu iþleyiþi göremiyorlar. Çünkü "yeni fikirler sosyal güçlere deðil, sosyal güçler yeni fikirlere yol açar" gerçeðini kabul etmiyorlar. Fransa'da 1934-36 tarihi ile benzerlikler var ancak Cliff'in formülasyonun iddia ettiði gibi bu sadece "yavaþ çekim" halinde. Fransa'da 1995 kýþý sonrasýnda geçen dört yýl içinde mücadele dalgasý en üst düzeyine ulaþmadý. Haziran 1936'daki fabrika iþgalleriyle karþýlaþtýrýlabilecek bir durum kesinlikle yok. Karþýlaþtýrýrsak, 1934'den dört yýl sonra hareket iniþe geçmiþti bile ve 1940 baharýnda Petain hükümeti iktidara geldi. Cliff'in metaforunda vurguladýðý gibi her ne kadar 70 yýl öncesine benzer güçler süreç içinde iþliyor olsa da bizlerin bu güçlerle baþ etmek ve farklý bir sonucu garantilemek için daha fazla zamaný olmasý bir þans. Ancak bu dönemin sunduðu fýrsatlarý deðerlendirememenin bedeli daha da aðýr olabilir.
Ýþçi Demokrasisi
Sayfa 9
C em U zu n
Gazete ve televizyonlar, IMF ve Dünya Bankasý patentli istikrar paketinin uygulanmasý sonucu "herþeyin çok güzel olacaðý" haberleriyle doluyken Brezilya, Guatemala, Bolivya, Ekvator, Peru ve Kolombiya'da iþçiler IMF'nin dayattýðý bu "istikrar" paketlerinin sonuçlarýna ve özelleþtirmelere karþý isyan ediyorlar. IMF'nin Latin Amerika ülkelerine dayattýðý reçeteler Türkiye'ye önerilenin aynýsý: Özelleþtirme, ekonominin yabancý þirketlere açýlmasý, özel sermayeyi sýnýrlayan kurallarýn ortadan kaldýrýlmasý, sosyal güvenlik ve emeklilik haklarýnýn budanmasý. Bu politikalar sonucu, Latin Amerika'da dolar cinsinden milyarderlerin sayýsý son on yýlda on kat arttý. IMF reçetelerinin toplumun büyük çoðunluðu üzerinde yarattýðý yýkým þimdi kýtanýn her tarafýnda isyanlara yol açýyor. Geçen yýl Kolombiya'da piyasa ekonomisine karþý 3 milyon iþçinin katýldýðý bir genel grev yaþandý. Ocak ayýnda, Ekvator hükümeti bir yandan kentlerdeki iþçilerin diðer yandan da kýrdaki yerli halkýn isyaný sonucu devrildi. Bolivya'da militan gösteriler su daðýtýmýnýn özelleþtirilmesini engelledi. Guatemala'da hükümetin gýda maddelerine uyguladýðý sübvansiyonlarý kaldýrmasý sonucu yaþanan fiyat artýþlarýna karþý çýkan isyanda polis bir göstericiyi öldürdü. Brezilya'nýn sanayi kenti Sao Poalo'da 600 bin kiþi 1 Mayýs kutlamalarýna katýldý ve yarým milyon kamyon sürücüsü
greve çýktý. Polis bir göstericiyi öldürdü. yasa rekabeti sonucu gerçekleþecek Brezilya Baþkaný Henrique Cardoso pi- katliamlar Birleþmiþ Milletler iþgali için yasa karþýtý politikalarý nedeniyle seçimi bir baþka bahane olacaktýr. kazanmýþtý ancak o da kendisinden önceki baþkanlar gibi davranýyor. Ýsyan, Direniþe yol açýyor topraksýz köylülerin toprak iþgalleri ile kýrsal alanlara da sýçradý. Çin'de çok saldýrgan bir þekilde uygulamaya sokulan serbest piyasa ekonomisi Liaoyang demir alaþýmlarý fabrikaSavaþlara neden oluyor sýnda iþçilerinin kent giriþ çýkýþlarýný kaNüfusu dört milyon olan Sierra Leo- patmalarýna ve grevlere yol açtý. Dünya ne'de son on yýl içinde 100 bin kiþi savaþ Ticaret Örgütü'ne üye olmak isteyen nedeniyle öldü. Çok daha fazla sayýda Çin'in ekonomisini yeniden yapýlandýrinsan da kol, bacak, burun ve kulaklarýný masýna karþý geliþen bu direniþ Çin iþçi kaybetti. Þimdi, NATO'nun silahlý güçle- sýnýfýnýn hükümete karþý giriþtiði bir dizi ri ülkeye akýyor. direniþin en son örneði oldu. Müdahalenin asýl nedeni elmas. Fransa'da bankamatiklere para daðýtý1930'da Sierra Leone'de elmas yatakla- mý yapan güvenlik görevlilerinin ülkede rýnýn keþfedilmesinden bu yana büyük nakit sýkýntýsý yaþanmasýna yol açan güçlerin bu ülkeye yönelik politikalarýný grevi kazandý. Norveç'te özel sektör belirleyen bu deðerli taþ oldu. grevlerinden sonra þimdi de kamu sekMilyonlarca dolarlýk elmas üretiminin töründe büyük grevler yaþanýyor. kontrolünü isyancý RUF birliklerinin elin- 1930'larda ayný moneterist ekonomik den almaya çalýþan ABD savaþý yeniden politikalar "altýn standardýna dönüþ" adý körükledi. Rakip madencilik þirketleri altýnda uygulanmýþtý. Bu politikalar kitleRusya, Belçika, Britanya, Güney Afrika sel iþsizlik, krizler ve iþçi sýnýfýnýn direniþive Ýsrail'den paralý askerler getirdiler ve ne yol açmýþ, sonunda da Ýkinci Dünya bazen hükümeti bazen de isyancý RUF Savaþý ve soykýrýmý yaþanmýþtý. birliklerini desteklediler. Bu serbest pi- Þimdi dünya çapýnda ayný sürecin yayasa rekabetinin faturasýný Sierra Leone- þandýðýný görüyoruz: Yoksullaþma, direliler canlarý ve bedenleriyle ödüyorlar. niþ ve savaþ tehlikesi. Ekonomik kriz heSierra Leone'nin iþgali çok daha büyük nüz 1930'lardaki kadar derin deðil, domineral zenginliklere sahip olan Kon- layýsýyla çatýþmalarýn büyüklüðü de ayný go'da yaþanacak çatýþmalarýn bir prova- boyutta deðil ama her geçen gün büyüsý niteliðinde. Kongo'da da serbest pi- düðü de kesin.
ÝSRAÝL = ÝÞGAL, KAN VE GÖZYAÞI Ýsrail Baþbakaný Ehud Barak seçimleri kazandýðýnda Ýsrail ordusunu Güney Lübnan'dan çekmeye söz vermiþti. Ýsrail'in Lübnan topraklarý üzerindeki 24 yýllýk iþgali süresince devam eden mücadele Ýsrail'de halkýn iþgale verdiði desteðin azalmasýna neden oldu. Ýsrail'in çoðu pis iþini Güney Lübnan Ordusu'na yap-
Ýsrail’in 24 yýl sonra geri çekilmesinin ardýndan Lübnanlýlar köylerine dönüyorlar.
týrdýðý iþgal boyunca binlerce Lübnanlý ve Filistinli mülteci öldürüldü. Ancak 7 Temmuz çekilme tarihi olarak duyurulduðunda Güney Lübnan ordusu katilleri patronlarýnýn yakýnda ayrýlacaðýný anladýðýnda silahlarýný, görevlerini terk edip Ýsrail'e kaçtýlar. ABD tarafýndan desteklenen Ýsrail, planlanandan bir ay önce Lübnan'ý telaþ içinde terk ederken bulunduðu pozisyonlarý dinamitlemeyi ve arkasýnda býraktýðý yollarý mayýnlamayý unutmuyordu. Gazeteci ve Lübnan üzerine uzman Robert Fisk Güney Lübnan'da Khiam hapishanesine gittiðinde orayý Güney Lübnan Ordusu iþkencecilerinin býraktýðý gibi buldu. Mahkumlar tuvaletlerini yaparken elektrik þoku veren Peerless Kelepçeleri ABD yapýmýydý. Ýþkence kurbanlarýnýn baþlarýný örtmek için kullanýlan baþlýklar Birleþmiþ Milletler birliklerinden alýnmýþ ve Birleþmiþ Milletler'in amblemini (UN) taþýyordu. Mahkumlarý dövmek için kullanýlan elektrik kablolarýnda da UN amblemi vardý. Küçük bir ülke olan Lübnan nihayet iþgalcileri geri püskürttü. Ýsrail'in o büyük askeri güç ve teknolojisi buna direnemedi. Mücadelenin Hizbullah liderliðinde gerçekleþmiþ olmasý Ýslamcýlarýn prestijini önemli ölçüde arttýracak. Filistinliler arasýnda sendikal ve sivil toplum örgütü seçimlerinde Ýslamcýlarýn aðýrlýklarý þimdiden görülüyor. Þimdi büyük güçler Lübnan'daki Birleþmiþ Milletler askeri gücünün 8000 askere çýkarýlmasý için basýnç yapýyorlar. Ýsrail ile olan ittifakýný sürdürmekte kararlý olan ABD kendi askerlerini yollamaktan çekiniyor, Fransýz devletini ikna etmeye çalýþýyor. Ýsrail'in çekiliþi emperyalizmin zayýflýðýný gösterdi. Güney Lübnan Ordusu'nun yýkýlýþý güçlerinin ne kadar kýrýlgan olduðunu gösteriyordu. Yeni durum da patlayýcý. Hizbullah, þimdi Ýsrail sýnýrýna metrelerle ölçülebilecek uzaklýkta. Ve Filistinliler de neden kendilerinin de Ýsrail iþgalinden kurtulamadýklarýný düþünüyorlar. Bütün Arap dünyasýndaki iþçiler Lübnan iþgalinin sona ermesinden dolayý mutlu olacaklar. Trajik olan ise, Ortadoðu'daki mücadelenin Filistin Kurtuluþ Örgütü (FKÖ) ve diðerleri tarafýndan Ýslamcýlara terk edilmesi ve Orta Doðu'nun problemlerini çözebilecek tek güç olan iþçi sýnýfý ise görmezlikten gelinmesi. Ceb r ai l K ara d en i z
Sayfa 10
Ýþçi Demokrasisi
1 Haziran 2000
Türkiye’de iþçi sýnýfý hareketleri 1917-46:
KEMALÝZM, TKP ve KOMÝNTERN
So n g ü l Ö z d emi r
Anadolu'da devrim rüzgarý
1917 Ekimi'nde Rusya'da Bolþevik Partisi liderliðinde yaþanan iþçi devriminin dünyaya etkileri öylesine büyüktü ki, dünyanýn dört bir yanýndaki iþçilere, ezilenlere umut ve ilham kaynaðý oldu. Birinci Dünya Savaþý'nýn bütün aðýrlýðýyla sürdüðü bir dönemde gerçekleþen iþçi devriminin umut rüzgarý Osmanlý topraklarýný da sarstý. Yýllardýr savaþ halinde olduklarý Rusya’da iþçiler iktidara gelmiþ ve savaþtan çekilip kardeþlik mesajlarý yollamaya baþlamýþlardý. Savaþ sonrasý emperyalistlerce iþgal edilmiþ olan Anadolu'yu saran devrimci rüzgarlar çok geçmeden komünist örgütlerin ortaya çýkmasýna neden oldu. Toplumun genelindeki coþku öylesine büyüktü ki okullarda "Anadolu Þuralar Hükümeti var olsun" diyen marþlar öðretiliyordu. Bir çok askeri birlikte sovyet usulüne benzer þekilde rütbeler omuzlardan indirilip bileklere takýlmaya, subaylarla erler ayný yemekten yemeye baþlamýþtý.
TKP' nin kuruluþu TKP, bir yanda Sovyet Devrimi ve III Enternasyonal'in (Komintern) yarattýðý devrimci hava, diðer yanda Anadolu'daki emperyalist iþgale karþý bir çok bölgede baþlayan mücadele ortamýnda doðdu. Türkiye Komünist Partisi (TKP) asýl olarak üç ayrý grubun birleþmesiyle oluþtu. Bu gruplardan biri eski bir ittihatçý olan ve sürgündeyken kaçtýðý Rusya'da Bolþeviklerle tanýþýp komünist olan Mustafa Suphi'nin liderliðindeki örgütlenmeydi. Ekim Devrimi içinde yetiþen Suphi'nin liderliðindeki bu örgütü oluþturanlarýn çoðu savaþ sýrasýnda Rusya'da esir düþen ya da o bölgede sürgünde olan Türklerdi. Gruplardan ikincisi, 1918 sonrasý Avrupa'dan, özellikle de Almanya'dan dönmüþ aydýn ve gençlerin Ýstanbul'daki küçük komünist çevrelerin oluþturduðu Þefik Hüsnü liderliðindeki Türkiye Ýþçi ve Çiftçi Sosyalist Fýrkasý'ydý. Avrupa'dan gelenlerin bir çoðu 1918 Alman Devrimi'ni yaþamýþ, grevlerin ve çatýþmalarýn bir parçasý olmuþ kiþilerdi. Kimisi ise Macaristan devriminde mücadelede etmiþ kiþilerdi. Üçüncü grup ise Anadolu (ya da Ankara) TKP'si olarak bilinen örgüttü. Bu gruptakiler Anadolu illerinden gelen ve ilk TBMM'de kendilerini komünist olarak tanýmlayan, Ekim Devrimi'nden etkilenen kiþilerden oluþuyordu. Bu üç grup10 Eylül 1920 de Komintern hakemliðinde birleþti. 15'ten fazla örgütün ve 74 delegenin katýlýmýyla ilk kongresini yapan TKP'nin baþkanlýðýna Mustafa Suphi seçildi. TKP, mücadelesini ulusal kurtuluþ hareketiyle sýnýrlamýyor, hedefini sosyalizm olarak belirliyordu. Kongrede alýnan bir karar þöyleydi: "Emperyalizme karþý milli kurtuluþ hareketinin derinleþmesine yardýmcý olmak, bununla birlikte iþçi sýnýfýnýn gerçek ve son amacý olan emekçilerin egemenliðini kurmak için, gereken durumu, koþullarý, zemini hazýrlamaya çalýþmak."
K emalizm ve komünistler Kongre, Anadolu'ya geçme, ulusal mücadeleye katýlýp örgütlenme çalýþmalarý yapmak ve Mustafa Kemal'le iliþkiye geçmek için örgüt merkezini Anadolu'ya taþýma kararý aldý. O dönemde emperyalist güçlere karþý Sovyetler Birliði'nin yardýmýný alan Kemalistler kendi denetimleri dýþýnda bir komünist örgütlenmeden rahatsýz oldular. Mustafa Kemal, hem Anadolu'daki komünist hareketi kontrol altýnda tutmak, hem de Sovyetler Birliði yardýmlarýnýn devam etmesini saðlamak istiyordu. (Bolþevikler, Anadolu'da emperyalist güçlere karþý giriþilen mücadeleyi çeþitli
koþullarla destekliyorlardý. Bu koþullarýn birisi, komünistlere örgütlenme özgürlüðü tanýnmasýydý.) Mustafa Kemal, bu nedenle Hakký Behiç, Yunus Nadi gibi isimlere paravan bir TKP kurdurdu. (Paravan olarak kurulan bu TKP bile birkaç yýl sonra devletin saldýrýsýna uðradý.) Anti-emperyalist savaþtaki lider konumlarýný kaybetmek istemeyen Kemalistler en önemli rakiplerine karþý acýmasýzca saldýrdýlar. Çerkez Ethem'in Yeþil Ordusu'na saldýrýldýðý dönemde komünistlere de saldýrýlar baþladý. Mustafa Suphi ve kalabalýk bir grup komünist, Ankara Hükümeti'nin onayý ve bilgisiyle, Bakü'den Anadolu'ya geçmek için yola çýktýlar. Ancak Mustafa Suphi ve TKP Merkez Komitesi'nin diðer 14 üyesi, Mustafa Kemal'in emriyle, 29 Ocak 1921'de oyuna getirilerek öldürüldüler.
Þefik Hüsnü, "iþçilerden çok aydýnlara yönelik tavrýndan dolayý" eleþtirildikten sonra TKP Genel Sekreteri olarak Komintern'e yollandý.
Ýþ ç i sý ný f ý v e sa v a þ
Ýstanbul ve Anadolu'daki iþçi sýnýfý, iþgal yýllarý boyunca anti-emperyalist mücadelenin bir parçasý oldu. Ýþçiler, direniþ çetelerine katýldýlar, Ýstanbul'dan Anadolu'ya cephane kaçýrdýlar. Ýþgal altýndaki Ýstanbul'da tersane, tramvay iþçileri hem kendi çýkarlarýný savunmak hem de emperyalist iþgalcilere karþý direniþe destek için grevlere gittiler. 1919 yýlýnýn Kasým ayýnda yapýlan matbaa, inþaat, liman ve marangoz iþçilerinin meslek birlikleri kongrelerinde "bütün ülkelerinin iþçileri birleþiniz", "yaþasýn bütün iþçilerin kapitalizme karþý birlikleri" þiarlarý benimsendi. Ancak, bütün iþçi örgütlerini ulusal düK e ma l i z m ta r t ý þ ý l ý y o r zeyde birleþtirme ve uluslararasý iþçi bir1920 Eylülü'nde birleþen Ýstanbul ve likleriyle baðlantýya geçme çabalarý KeAnadolu'daki komünist örgütler TKP için- malist kadrolar tarafýndan engellendi. de olsalar da farklýlýklarýný korumaktaydý- Çok çeþitli etnik ve dinsel farklýlýklarý olan lar. Bu örgütler geriþçileri birleþtirebileçekte 1925'e kadar cek güçlü bir sosyabirleþemediler. list liderliðin yokluðu 1922'de Anadolu nedeniyle, sayýsal TKP'si yasal bir parti olarak çok küçük kurdu: Türkiye Halk olan iþçi sýnýfý emÝþtirakiyun Fýrkasý peryalizme karþý sa(THÝF). Partinin Anvaþta liderlik yapakara'da düzenlediði madý. kongreye Þefik HüsSavaþ bitip Kemanü liderliðindeki Ýslistlerin iktidarlarýný tanbul TKP'si de sað lam laþ týr ma ya çaðrýldý. Fakat Ýstanbaþladýðý yýllarda kobullu komünistler münistlere ve iþçi örkurtuluþ savaþý ve gütlülüklerine yöneKemalizm konularýnlik saldýrýlar da artda Ankara TKP'den mýþtý. 23 Nisan farklý bir tutum al1923'de Cumhuridýklarý için bu kongyet'in ilanýyla berareye gelmediler. ber milliyetçi ve antiÝstanbullu komükomünist propagannistler Ankara da hýz kazandý. FabTKP'yi "ulusal kurturikalarda çalýþan luþ hareketine karþý gayri-Müslim iþçilere aþýrý sol tavýr almak" yönelik saldýrýlar ve "TKP'den baðýmgerçekleþmeye baþsýz hareket etmekladý. Ekim Devrile" eleþtiriyorlardý. 1920’lerin baþlarýnda yayýmlanan mi'yle oluþan devKurulan yasal parti AYDINLIK Dergisi’nin 13. sayýsý rimci rüzgarlar da bir ay bile geçmekesilmeye baþlamýþden kapatýldý. 200 kiþiye yakýn partili tu- tý. Macaristan ve Almanya'daki devrimci tuklandý. Ýstanbul TKP ise Komintern ka- kalkýþmalar yenilmiþti. Sovyetler'deki rarlarýna uygun olarak Kemalist harekete devrim yayýlamayarak tek ülkeye sýkýþmýþtam destek vermekteydi. tý. Dünyanýn her yerindeki iþçi hareketleri TKP Kemalizmin sola karþý saldýrýsýný sert ve komünistler geri çekiliyordu. Bu dubir þekilde eleþtirmesine raðmen Komin- rum Türkiye'deki iþçi sýnýfýný da etkiledi. tern'in çizgisine uygun olarak "emperyaÝþ ç i sý ný f ý b üy üy o r lizme karþý ulusal kurtuluþ hareketi"ni her Ye ni Türk devletinin amacý ulusal burjuþeye raðmen destekledi. Komintern kava zi yi ge liþ tir mekti. Kapitalistleþme sürerarlarýyla hareket eden TKP uzunca bir dönem daha, onca ihanetine karþýn Ke- cini hýzlandýran ekonomik-sosyal politikamalistleri desteklemeye devam etti. Mus- lar, iþçi sýnýfýnýn gerek sayýsal gerekse nitafa Kemal'in 1929'da, "komünistlere sa- teliksel olarak büyük deðiþimlere uðravaþ açtýðýný" söylediði meþhur Eskiþehir masýna neden oldu. Ýstanbul, Ankara, konuþmasýna deðin TKP daha çok "Ke- Bursa, Adana, Eskiþehir, Kayseri, Nazilli malizmin ileri yönlerini" vurgulamaktaydý. iþçilerin yoðun olarak yaþadýðý iþçi mer1929'dan sonra, Mustafa Kemal'i "Türk kezleri haline geldi. Resmi rakamlara göburjuvazisinin reisi" ve "iþçi sýnýfýnýn en re 1927 yýlýnda toplam 65.245 kuruluþta büyük düþmaný" olarak gören TKP, Ko- 256 bin iþçi çalýþmaktaydý. Ancak bunlarýn mintern'in "halk cephesi" politikalarýný 50 bin kadarý en çok 4 kiþi çalýþtýran küçük benimsediði 1935'den sonra, "faþizme iþletmelerdi. Büyük fabrikalar toplam kukarþý" Kemalist devleti desteklemeye ruluþlarýn yüzde 2'sini oluþturuyordu. 1924-27 yýllarý arasýnda bir çok sanayi baþladý. merkezlerinde grevler yaþandý. 1923 yýlýY eni TKP nýn sonlarýnda baþlayan grev dalgasý bü1925'de Dr. Þefik Hüsnü'nün Ýstan- tün sanayi merkezlerine yayýldý. Grevlere bul'daki evinde toplanan TKP III. Kongre- toplam 32 bin iþçi katýldý. Ýþçiler iyi ücretsi'nde baþka gruplar da TKP'ye katýldýlar. ler dýþýnda sendika ve sosyal haklar için Ankara'daki THÝF, Aydýnlýk ve Alman- de grevlere çýkmaya baþladýlar. Maden iþya'da çýkan Kurtuluþ Dergisi çevreleri, letmelerindeki iþçiler mücadeleleri sonuRum Deniz Emekçileri Birliði, Ermeni Hý- cu 1927'de 8 saatlik çalýþma hakkýný kaçak Partisi taraftarlarý Bakü'deki ilk kong- zandýlar. resiyle oluþan TKP içinde birleþtiler. Dr. 1929-33 yýllarý arasýnda kapitalist dünya
ünlü 1929 ekonomik krizini yaþýyordu. Bu kriz Türkiye iþçi sýnýfýný da yoksulaþtýrýp, iþsiz býrakmaya baþlayýnca bir çok yerde grevler patlak verdi. Grevlerin yayýlmasýndan korkan hükümet, 1933'de grevleri yasakladý. Ancak gerilimi azaltmak için de 1936'da 8 saatlik iþgünü öngören bir kanunu benimsedi. Kanun, iþverenin lokavtýna açýk kapý býrakýrken grevi kesin olarak yasaklýyor, greve katýlan iþçilere hapis cezasý öngörüyordu. Bu kanunun getirdiði çeþitli iyileþmeler ise bütün iþçileri kapsamýyordu. O dönemde toplam 400 bin kadar iþçinin ancak 180 bini bu iyileþtirmelerden yararlanabilecekti.
K e ma l i s t l e r s e r t l e þ i y o r Devlet yönetimini elinde bulunduran Kemalist kadrolarýn en önemli hedefi "muasýr medeniyetler düzeyine ulaþmak"tý. Bunun da tek yolu hýzlý sermaye birikimiydi. Bu alanda Stalin'in SSCB'si çok baþarýlýydý. Hitler'in Almanyasý ise sahip olduðu güçle Türk yöneticilerin gözlerini kamaþtýrýyordu. Her iki sistem de ekonomide yüksek oranlý bir planlama ve çelikten bir iþ disiplini üzerinde yükseliyordu. Ýþçi sýnýfýnýn örgütlenme özgürlüðü, grev hakký, toplusözleþme hakký, düþünce özgürlüðü yoktu. Köle emeði kullanýlan zorunlu çalýþma kamplarý yaygýndý. Her iki ülkedeki iþçi sýnýflarý da gerektiðinde zora baþvurularak "büyük bir amaç için" çalýþtýrýlýyordu. Birinde "üstün Alman ýrkýnýn hak ettiði güce ulaþmasý", diðerinde "sosyalist anavatanýn korunmasý" düþüncesi hakimdi. Diðer her þey bu amaca endeksliydi. Hedefe giden yolda hiçbir sapmaya yer yoktu. Yönetim çok sert ve net olmalýydý. Tek parti, tek ses, tek yumruk, tek lider olmalýydý. Almanya'nýn güçlü ve tartýþýlmaz lideri Hitler, SSCB'ninki ise Stalin'di. (Stalin dönemi SSCB'si ile Hitler Almanya'sý arasýndaki bu benzerlikler bürokratik devlet kapitalisti bir ülke olan SSCB'nin faþist bir diktatörlük tarafýndan yönetildiði anlamýna gelmez.) Türk yönetici sýnýfý bu "baþarýlý" örnekleri izlemekte gecikmedi. Kürt ayaklanmalarýný bastýrýrken çýkartýlan Takrir-i Sükun Yasasý kalýcýlaþtý. Ýstiklal Mahkemeleri tekrar kuruldu. Toplumdaki her farklý ses þiddetle bastýrýldý. CHP tek parti, Atatürk (ve sonralarý Ýnönü) tek liderdi. CHP il baþkanlarý ayný zamanda o ilin valisiydiler. Zorunlu çalýþma kamplarýnýn adý "imece" idi. Köylüler bu kamplarda zorunlu olarak çalýþmaya tâbi tutuldular. Faþist Ýtalya yönetiminin hazýrladýðý ceza yasasý 1930'da aynen alýnarak uygulamaya sokuldu. Sýnýf mücadelesini ve komünizmi suç sayan meþhur 141 ve 142'inci maddeler de böylece yürürlüðe girdi. Kürt ayaklanmalarý þiddetle bastýrýlýrken milliyetçilik hýzla yükseltildi. Sermayenin ulusallaþtýrýlmasý için Hitler'in Yahudilere yönelik tutumu örnek alýnmaya baþlandý. Gayri-Müslimlere yönelik saldýrýlar yoðunlaþtý. Hükümet, 1932'de aldýðý bir kararla emek yoðunluðu gerektiren iþlerde gayri-Müslimlerin çalýþtýrýlmasýný yasakladý. Binlerce gayri-Müslim iþçi iþsiz kaldý. 32 bin Rum iþçi Türkiye'yi terk etmek zorunda býrakýldý. Bu politikalarla amaçlanan, ulusal burjuvazinin sermaye biriktirmesini hýzlandýrmak, yeni bir sýnýf yaratmaktý. Gayri-Müslimlere yönelik saldýrýlar bir yandan yeni geliþen Türk burjuvazisine ucuz sermaye aktarýmý saðladý, öte yandan ucuz iþ gücü yarattý. Ekonomide planlama 1934'deki Birinci Beþ Yýllýk Sanayi Programý ile yürürlüðe girdi. Bu politikalar sonucu sermaye birikimi ve iþçi sýnýfýnýn sayýsý hýzla arttý. 1937 yýlýnda bütün sanayi kuruluþlarýnda çalýþan iþçi sayýsý 600 binlere çýkmýþtý (Bu rakama tarým iþçileri dahil deðildir.)
T K P v e iþ ç i sýn ýf ý TKP 1923 Kasýmý'nda Ýstanbul'da 250 delegeyle bir iþçi kongresi gerçekleþtirdi. 1919'dan beri yürütülen faaliyetler sonucunda düzenlenen bu kongrenin 44 bin iþçiyi temsil ettiði söyleniyordu: Ýstanbul 19 bin, Zonguldak kömür havzasý 15 bin, Balya-Karaaydýn kurþun madeni iþçileri 10 bin. Devletin saldýrýlarý ve tutuklamalar sonucu 1923'lerin sonlarýnda TKP bu gücünü kaybetti. 1924 Anayasasý iþçilere örgütlenme hakký tanýdý. TKP'liler o dönemlerde Ýstanbul'daki iþçi derneklerini toparlayýp Türkiye Teali Cemiyeti adýyla bir konfederasyon kurdular. Fakat 1925 Mayýsý'nda cemiyet kapatýldý ve yöneticileri tutuklandý. 1925'de yaþanan Þeyh Sait ayaklanmasý sýrasýnda Kemalistleri destekleyen TKP, devletin katliamýna alkýþ tuttu. Ýsyan sonrasý Kürt hareketini katliam ve sürgünlerle ezmiþ olan devlet, bu dönemde çýkartýlan Takrir-i Sükun Yasasý'ný sola karþý da kullandý ve tutuklamalar baþladý. Partinin yayýn organý "Orak-Çekiç ve Aydýnlýk" kapatýldý. TKP yer altýna çekildi. TKP bir yýl sonra 1 Mayýs 1928'de daðýttýðý bildiride þu talepleri dile getiriyordu: "Vergi adaleti saðlansýn, toprak reformu yapýlsýn, 1 Mayýs tanýnsýn, sendikal örgütlenme, grev yapma, uluslararasý iliþkiler kurma ve yayýn yapma hak ve özgürlükleri saðlansýn, tek dereceli seçim sistemi ve genel oy hakký getirilsin."
1 Haziran 2000 Ýþçi Demokrasisi Sayfa 11 ya'yla iliþkilerini güçlendirmeye baþladý. 1942'de Baþbakanlýða getirilen Þükrü Saracoðlu'nun ilk icraatý Varlýk Vergisi aracýlýðýyla Türkiye'de yaþayan azýnlýklara ödeyemeyecekleri vergiler yüklemek oldu. Vergilerini ödeyemeyenler Erzurum Aþkale'deki toplama kampýna yollandý. TKP bu geliþmeler karþýsýnda yeni bir deðerlendirme yaparak Kemalistleri destekleme koþullarýnýn artýk olmadýðý kararýna vardý. 1943 Haziraný'nda Þefik Hüsnü'nün kaleme aldýðý "1943 Platformu" diye bilinen bir bildiriyle durum deðerlendirildi ve görevler saptandý. O günlerde toplanan parti merkezi de bu platformu kabul etti. Platform, partilileri ve toplumdaki bütün ilerici yurtsever güçleri görev baþýna çaðýrarak faþizme ve vurgunculuða karþý mücadeleyi yükseltmek için saflarý sýklaþtýrmaya çaðýrdý. TKP faaliyetini yasadýþý olarak sürdürüÝstanbul’da, iþgalden sonra grevler hýz kazanmýþtý. 1 Mayýs kutlamalarý yordu ve 1944 kýþýnda yeniden operasyona uðradý.
Cumhuriyetin ilanýndan sonra da devam etti. Fotoðrafta, grevdeki Ýstanbul tramvay iþçileri görülüyor.
Dimitrov'un "faþizme karþý halk cephesi" teorisiyle formüle edilen bu yaklaþým Stalin'in Komintern'i tarafýndan dünyadaki bütün komünistlere benimsetildi. Troçki bu yaklaþýmý, "kendi önüne kapitalist rejimi kurtarma görevi koyan halk cephesi, kendisini askeri yenilgiye mahkum etti. Stalin, Bolþevizmi baþ aþaðý ederek, devrimin mezar kazýcýsý olma rolünü tam olarak baþardý" diyerek eleþtiriyordu. TroçT K P v e K o mi n t e r n ki'nin önerisi faþizme karþý birleþik iþçi Kuruluþundan itibaren dünya partisi Ko- cephesi kurulmasýydý. mintern'in bir parçasý olan TKP, 1935'e T K P ' ni n "h a lk " c e ph e si kadar Komintern'in "sýnýfa karþý sýnýf" þiarý ve "sosyalizm" hedefiyle faaliyet yaptý. TKP de Komintern kararlarý doðrultusunKomintern, 1926'da, TKP'ye Bolþevik kit- da CHP içerisinde çalýþma ve parti içindele partisi olmasý için öðütler veriyordu: ki Nazi karþýtý gruplarýn devlet yönetimin"Yasal, gizli yayýn çýkartýn, yasal koþullara de üstünlük kurmasýna yardýmcý olma kauyun ama partinin temel taktik ve slogan- rarý aldý. TKP, tek parti diktatörlüðünün larýndan vazgeçmeyin." Oysa TKP'nin iþçi azgýnca uygulandýðý Türkiye'de, "hüküsýnýfýyla baðý 1927'de neredeyse sýfýr nok- metin sosyal mücadelelerle yýpratýlmatasýna inmiþti. TKP yöneticileri tütün iþçi- masý" görüþündeydi. Partinin illegal teþkilerinin grevi patlak verdiðinde grevi ga- latlarý kaldýrýlarak üyeler, legal iþçi ve zetelerden öðrendi. Bir gün sonra grevci gençlik teþkilatlarýna girmekle görevleniþçi sayýsý 2000'e ulaþmýþtý. Ancak TKP dirildi. greve müdahale etmedi. TKP yöneticileri TKP, 1936'nýn Kasým ayýnda, Kominbu eylemsizliði, "en küçük bir ilgi göster- tern'in "desantralizasyon" kararýyla faalisek bir sürü adamýmýz içeri týkýlýrdý" diye yetlerini süresiz olarak durdurdu ve "sýnýfa karþý sýnýf savaþý" ilkesini býrakarak faaçýklýyorlardý. Komintern'in 1928'deki 6. Kongresi'nde þist tehlikeye karþý Kemalist diktatörlüðü sömürge konusu tartýþýlýrken Türk delege desteklemeye baþladý. Artýk TKP'nin göAli Cevdet (Fahri), "Türkiye'nin feodalizm revi Bolþevik bir parti inþasý ve iþçi iktidaöncesi koþullarýn egemen olduðu ilkel bir rý için mücadele deðil, Almanya'nýn ülke olarak tanýmlanmasýna ve Mustafa SSCB'ye karþý giriþeceði savaþta TürkiKemal'in emperyalizme karþý mücadelesi- ye'nin Almanya'yla ittifakýný engellemeknin ilerici sayýlmasýna" þiddetle itiraz etti. ti. Komintern, bu dönemde TKP'yi "KeTürkiye'nin 70-80 yýldýr sanayileþmekte malistlerin kýymetini bilmemekle" eleþtirolduðunu, ülkede 600 bin sanayi iþçisi bu- di. Ayný yýllarda Rusya da Türk devletiyle lunduðunu söyleyen Fahri, "Kemalizmin bir dizi anlaþma yapmaktaydý. karþý-devrimci ilan edilmesini" istedi. FahNaz ým Hikmet muhalefeti ri'nin konuþmasýna cevap bile verilmedi Sta li nizmin "tek ülkede sosyalizm" ve ve kongre tezlerinde Türkiye sorunu yer "sos ya list anavatan SSCB'nin devamýnýn almadý. önemi" yaklaþýmý 1927-28 karþý devrimiyK o m i n t e rn ' i n z i g - z a g l a r ý le birlikte dünyadaki komünist hareketle1927-28 yýllarý Sovyetler Birliði'nde karþý re daha da aðýr zararlar vermeye baþladý. devrimin gerçekleþtiði, 5 yýllýk planlar ar- Stalin, dünyadaki ilk iþçi devletini kurmayý cýlýðýyla sermaye birikimi sürecinde çok baþaran Lenin'in ve Bolþeviklerin mirasýný keskin bir dönüþ yaþandýðý yýllardýr. Sta- Sovyet yönetici sýnýfýnýn çýkarý için kullanýlin'in iktidarý artýk tartýþýlmaz biçimde sað- yordu. Komünist partiler, Ekim Devrimi'ni gerçekleþtirip baþarýya ulaþmýþ iþçi sýnýfýlamdýr. Komintern'in 1928'deki 6. Kongresi'nde nýn taktik ve stratejilerine sahip Sovyetleaþýrý sol politikalar benimsenmiþ, sosyal re olan güvenle hareket ediyorlardý. Hedemokratlar "faþist" olarak ilan edilmiþti. men hemen bütün komünistler devrimleBu yaklaþým Alman Komünist Partisi ve rin satýlmasýna ve sýnýf politikalarýndan Alman Sosyal Demokrat Partisi üyesi iþçi- vazgeçilmesine haklý bir gerekçe bululerin faþizme karþý birlikte mücadele etme yorlardý. "Sosyalist anavatan SSCB"nin çýolanaklarýný yok ederek Hitler'in iktidara karlarý iþçi sýnýfýnýn çýkarlarýnýn önüne geçyürümesinin önünü açtý. Faþizmin yükseli- miþti. Dünyanýn her yerindeki komünist þini gören Troçki bu dönemde faþizmi partiler SSCB'nin (ve dolayýsýyla SSCB'dedurdurmanýn iþçi hareketi açýsýndan haya- ki bürokrat yönetici sýnýfýn) büyükelçilikleti bir önemi olduðunu anlatmak için çýr- ri haline getirildi. Oysa SSCB'de Ekim pýndý. Faþizmi durdurmak için komünist- Devrimi'nin bütün kazanýmlarýný yok edillerin sosyal demokrat iþçileri faþizme kar- miþ, bürokratik devlet kapitalisti bir rejim þý mücadeleye kazanmasýnýn tek yol oldu- kurulmuþtu. ðunu, bunun için sosyal demokrasiyi fa- TKP üyeleri arasýnda 1934'de partiye þist olarak görmekten vazgeçmek gerek- karþý eleþtiriler yoðunlaþtý. TKP'nin Türkiye'de yaþananlara karþý tutumsuz kalmatiðini anlatýyordu sürekli olarak. Hitler'in Almanya'da iktidara gelmesin- sýný, mücadeleden uzaklaþmasýný, ulusladen sonra Komintern yeniden toplandý rarasý iþçi mücadeleleriyle dayanýþmanýn ve politikalarýnda bir U dönüþü yaptý. Ko- eksikliðini, örgütlülüðün zayýflamasýný mintern, 1935'deki 7. ve son kongresin- eleþtirenler Sovyetler'de yaþanan sürece de, bütün dünyadaki komünist partilerin de itiraz ediyorlardý. Komintern'e, faþizme karþý kendi burjuva hükümetlerini SSCB'nin politikalarýna ve SSCB'de buludesteklemesi gerektiði kararýný aldý. nan TKP Merkez Komitesi'ne muhalefet Amaç "sosyalist ana vataný" korumaktý. edenler, acilen yeni bir kongre yapýlmasýBu politikalar nedeniyle Ýspanya'daki ko- ný istediler. Komintern, partiyi yeniden münist hareket iç savaþ sýrasýnda yarý yol- yapýlandýrmak isteyen muhalefetin istekda býrakýlarak Ýspanya Devrimi yenilgiye lerini geri çevirdi. Muhaliflere karþý Kouðratýldý. Fransa'da Nazi iktidarýnýn yolu mintern'in de desteklediði bir saldýrý baþlatýldý. Nazým Hikmet, Zeki Baþtýmar gibi açýldý.
partinin önemli isimlerinin bulunduðu 45 kiþi "polis ajaný", "karþý-devrimci" ve "Troçkist" olmakla suçlanarak partiden atýldý. 65 kiþilik bir "kara liste" hazýrlandý. Ayný yýllarda SSCB'de de "Moskova Yargýlamalarý" yapýlmakta, baþta eski Bolþevikler olmak üzere Stalin'e muhalefet eden herkes benzer suçlamalarla tasfiye edilmekteydi. Muhaliflerin kimi idam edildi, kimisi çalýþma kamplarýna yollandý, kimi de SSCB dýþýna atýldý. Güven adlý romanýnda Vedat Türkali bu dönemi þöyle aktarýyor: "1936'dan sonra bir sürü tatsýz iþ var. Tufan... hain deyip öldürdüler yukarýda (SSCB'de). 36 mahkemeleri baþladý Moskova'da. Nazým'ý çaðýrdýlar. Ýyi ki gitmedi, onu da öldürürlerdi. Baytar Cevdet'i de öldürdüler, Troçkist diye. Gereta'yý (Reþat Fuat'ýn karýsý) öldürdüler Troçkist diye. Komintern'den bir sürü adam gitti."
TKP v e Kürt hareketleri TKP iþçi sýnýfý ve ezilenlerin mücadelesini bir tarafa býrakýp Komintern kararlarý gereði "sosyalist anavatanýn korunmasý" için egemen sýnýfýn Nazi karþýtý olan kesiminin peþine takýlmýþtý. TKP faþistlerin giderek güçlendiði, egemen sýnýfýn Kürt halký üzerinde yoðun katliam ve asimilasyon politikalarýný uyguladýðý bir dönemde "halk cephesi" taktiðinin gereði olarak sessiz kalýyordu. Kemalist yönetici kadronun 1920 Koçkiri, 1925 Þeyh Sait, 1930 Aðrý isyanlarýný bastýrmak için giriþtiði katliamlar Kürt sorununu çözmemiþti. Hükümet Dersim'de çýkan isyaný bastýrmak için 1936-38 yýllarý arasýnda yeni bir katliam gerçekleþtirdi. Dersim'de nüfusun üçte ikisi öldürüldü, on binlerce insan sürgün edildi. Lafta, "uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný" savunan Komintern ve TKP liderliði isyanlarý "feodal unsurlarýn gerici ayaklanmasý" olarak tanýmlayarak burjuva devleti destekledi. Kürt halkýnýn kurtuluþunun burjuva devrimin tamamlanmasýndan sonra yapýlacak bir sosyalist devrimle mümkün olduðunu savundu. Stalinizmin SSCB'deki ulusal sorunlar karþýsýndaki tutumu böylece TKP'de yansýmasýný bulmuþ oldu. Stalinizmin TKP aracýlýðýyla Türkiye soluna býraktýðý miraslardan biri olan bu yaklaþým halen etkisini sürdürmektedir. 1930'larla birlikte yükselen milliyetçi ve ýrkçý politikalar diðer azýnlýklara yönelik saldýrýlarýn yoðunlaþmasýna da neden oldu. 1934'de Trakya'da Turancýlarýn kýþkýrtmasýyla 15 bin Yahudi'nin evi ve iþyeri tahrip edildi. 1938'de baþlatýlan "Vatandaþ Türkçe konuþ" kampanyalarý azýnlýklara yönelik saldýrýlara bir yenisini ekledi.
II. Dünya Sav aþý yýllarý Dünya faþist Almanya'nýn saldýrganlýðý ve katliamlarýyla sarsýlýyordu. Naziler 6 milyon Yahudi'yi öldürmüþ, milyonlarýn öldüðü savaþlar baþlatmýþtý. Bu yýllarda Türkiye'de yoðun bir yoksullaþma ve iþsizlik yaþanmaya baþladý. Ekmek karneyle daðýtýlýyor, çalýþan herkes aðýr vergiler ödemek zorunda býrakýlýyordu. Dýþ ticaret durdu, sanayi üretimi azaldý. Ýstifçilik, karaborsacýlýk, tefecilik yoluyla büyük kârlar saðlayan savaþ burjuvazisi ortaya çýktý. Oluþan bu yeni zenginler ekonomik bir güç kazanmanýn yanýnda devlet yönetiminde de söz sahibi olmaya baþladýlar. Nazi Almanya'sýnýn güçlü olduðu dönemde CHP de Almanya'dakilere benzer politikalar uygulamaya ve faþist Alman-
Savaþ sonrasý Almanya yenilmiþ, dünyada yeni rüzgarlar esmeye baþlamýþtý. Rusya diðer emperyalist devletlerle Avrupa'nýn paylaþýmýna katýldý. Türkiye'de Saracoðlu iktidardan alýndý, yerine Recep Peker hükümeti kuruldu. Turancýlar devlet tarafýndan önemli ölçüde tasfiye edildi. Kýsa da olsa bir özgürleþme dönemi yaþandý. TKP bu havadan yararlanmak için 1946'da yasal bir parti kurdu: Türkiye Emekçi ve Köylü Partisi. Ancak 6 ay açýk kalabilen parti bu süre içinde mesleki örgütlenme alanýnda önemli faaliyetler gerçekleþtirdi. Ne var ki kadrolar tutuklanarak parti kapatýldý.
S on s öz 17 Ekim Devrimi'nin yarattýðý devrimci rüzgarlar bütün dünyayý sarsmýþtý. Bu dönemde Türkiye'de de güçlenen komünist hareket ne yazýk ki iþçi sýnýfýnýn yeterli büyüklükte olmamasý ve Kemalist kadrolar konusundaki yanýlsamalar nedeniyle toplumda önemli bir rol oynayamadý. Bir ulus devlet, ulusal sanayi, ulusal burjuvazi yaratmak isteyen Kemalist yönetici sýnýf için temel hedef hýzlý sermaye birikimi saðlamaktý. Bu hedefin önüne çýkabilecek her türlü engeli, kendi iktidarlarýný sorgulayan her muhalefeti þiddetle bastýrdýlar. Hýzlý sanayileþmeyle birlikte büyüyen iþçi sýnýfý da bu baskýlardan payýna düþeni her zaman fazlasýyla aldý. Komünistlerin bu dönemde iþçi sýnýfý içinde ciddi bir örgütlülüðe ulaþamamalarýnýn dört ana nedeni vardý: 1) Cýlýz bir sýnýfsal temele sahip olan Kemalist kadrolar, iktidarlarýný koruyabilmek için her türlü farklý fikri azgýnca bastýrmak zorundaydýlar. O dönemde dünyanýn her yerinde büyük bir prestije sahip olan komünistlere yönelik baskýlar çok yoðundu. 2) Komünist hareketin Ekim Devrimi'ni yaþayan ve buradan aldýklarý derslerle hareket eden liderliði (Mustafa Suphi ve arkadaþlarý) Ankara Hükümeti'nce ortadan kaldýrýlmýþtý. Zaten çok cýlýz ve deneyimsiz olan iþçi sýnýfý yeni bir komünist liderlik yaratýrken (Almanya baþta olmak üzere dünyanýn bir çok yerinde olduðu gibi) Komintern'e göbekten baðlýydý. Komintern ise Stalinizmin "tek ülkede sosyalizm", "halk cephesi", "aþamalý devrim" gibi taktikleriyle komünist harekete ihanet içindeydi. Bu nedenle Türkiye'deki komünistler de, iþçi sýnýfýnýn baðýmsýz çýkarlarýnýn deðil, Sovyetler’de iktidarý ele geçirmiþ yönetici sýnýfýn sözcüsü durumuna düþtüler. 3) Komünistler, emperyalizme karþý destekledikleri Kemalistlerle olan iliþkilerinde (çoðu zaman Komintern'in direktifleri nedeniyle) sýk sýk ciddi hatalar yaptýlar. Baþta Kürt sorunu olmak üzere ezilenlerin kürsüsü olamadýlar. Bir ulusun baþkaldýrýsýný "gericilik" olarak tanýmlayarak devletin katliamlarýný desteklediler. Nazilere karþý "halk cephesi" politikalarýyla Türk yönetici sýnýfýyla iþbirliði içine girdiler. 4) TKP içinde farklý fikirler ileri süren herkes (örnek alýnan SBKP'de olduðu gibi) "karþýdevrimci, polis ajan, troçkist" olarak suçlanarak dýþlandý ve hatalarýn düzeltilmesi olanaðý da ortadan kaldýrýldý. Stalinizmin bataðýndaki TKP, bu yýllarda bir þeyler yapmak isteyen devrimcilerin gidebileceði tek adresti. Ancak TKP'nin teorik-politik çizgisi bu enerjinin boþa gitmesine neden oldu. Tek tek bireylerin kahramanlýklarý, cesaretleri, kararlýlýklarý bize ilham kaynaðý, TKP ve onun Stalinist çizgisi ise ders olmalý.
C ez aevl er i ta but l uk o l masý n
Ezilenlerin kurtuluþu için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ
YIL: 2 SAYI: 17
1 HAZÝRAN 2000
200.000 TL
HÜC RE TÝP Ý CE ZA EVL E RÝN E HA YI R Devlet, cezaevlerinde hücre sistemine geçmek istiyor. "Cezaevi içinde cezaevi" uygulamasý olan hücre tipi (F tipi) sistem barbarca bir uygulamadýr. Hücre tipi cezaevi mahkumlar için yavaþ ve sessiz bir ölüm anlamýna geliyor. Devlet, mahkumlarý korkutmayý, sindirmeyi, dayanýþma duygusunu yok ederek baðlarýný koparmayý, yalnýzlaþtýrmayý, baþkaldýrdýðýnda da ölümü içeren bir þiddet öngörüyor. Çok hýzlý bir biçimde inþa edilen ve 2001 yýlý sonuna kadar bitirilmesi hedeflenen hücre tipi cezaevleri "Avrupa standartlarýnda", "oda tipi", "küçük koðuþ" diye tanýtýlýyor. Adalet Bakanlýðý þimdiye kadar 37 E tipi, 17 tane özel tip cezaevinin bazý bölümlerini hücre sistemine dönüþtürdü. 5 tane F tipi cezaevinin de yakýnda hizmete sokulmasý için acele ediliyor. Ýhale edilen cezaevlerinin maliyeti 2.5 trilyon lira. Hücreler için ayrýlan kaynakla eðitime, saðlýða, sosyal hizmet kurumlarýna, depremzedelere ayrýlan bütçeyi karþýlaþtýrdýðýmýzda devletin önceliðinin "ceza vermek" olduðunu görüyoruz.
Umut Operasyonu: ÇOK AZ, ÇOK GEÇ
DEVLET BÝN OPERASYONUN SORUMLULARINI AÇIKLASIN Hükümet, faili meçhul cinayetleri aydýnlattýðý, ülkeye demokrasi getirdiði izlenimi yaratmaya çalýþýyor. Uður Mumcu, Ahmet Taner Kýþlalý, Bahriye Üçok cinayetlerinin failleri olarak Hizbullah ve onun ardýnda da Ýran gösterilmeye çalýþýlýyor. Uður Mumcu ve diðer aydýnlarýn katillerinin yakalanmasý (eðer doðruysa!) tabii ki sevindirici. Yýllar yýlý "yakaladýk" masallarýný dinledikten sonra "belki de þimdi doðru katilleri ele geçirdiler" diye düþünüyoruz. Yakaladýklarý ise sadece tetikçiler. Daha doðrusu yeniden yakaladýklarý... Çünkü 7 yýl önce de yakaladýklarýný, cinayetleri itiraf etmelerine raðmen serbest býraktýklarý ortaya çýktý.
Tüm yollar Susurluk'a çýkýyor Emniyet görevlilerinin yakalananlar için, "ah bu bizim oðlan yahu" demeleri boþuna deðil. Devlet yýllar yýlý sayýsýz katil çetesini besledi. Hizbullah bunlardan biriydi. Ferhan Özmen devlet adýna 1000 operasyon yapan Yeþillerin, Çatlýlarýn mesai arkadaþý. Hizbullah'ýn dini yönü olsa da asýl iþlevinin Güneydoðu'da PKK'ya karþý devlet adýna kurþun sýkma, satýr sallamak olduðu artýk gizlenemiyor. Hizbullah'ý destekleyenleri Ýran'da deðil, PKK'nin kökünü kurutmak için her yolu meþru gören
ülkücü odaklarda aramak gerekir. Ülkücüler, devletin düþman ilan ettiklerine karþý savaþanlarla her zaman yakýn iþbirliði içinde olmuþlardýr. Ordu kamplarýnda eðitilip devletten talimat alan Hizbullah, bölgede Hizbul-kontra olarak bilinmektedir. Edip Gümüþ bu durumu "bize Cem Ersever, Yeþil yardým" etti diyerek özetlemektedir.
Baðýrsaklar temizleniyor mu? Türkiye'nin Avrupa Birliði'ne adaylýðý sürecinde "eski hatalarýný düzelttiði", "baðýrsaklarýný temizlediði" ve dolayýsýyla "demokratikleþme yolunda saðlam adýmlar attýðý" iddia ediliyor. Devletin artýk ihtiyacý kalmayan bazý pislikleri temizlemek istediði ortada. Ancak pisliðin ucu devlet sisteminin ta kendisinde olduðu için birkaç tetikçiyi harcayarak çetelerin devlet içindeki kökleri saklanmaya çalýþýlýyor. Buzdaðýnýn görünen kýsmýnýn ardýnda Susurluk gizleniyor. Susurluk Sanýðý eski bakan Mehmet Aðar, "bir tuðla çekilirse duvar yýkýlýr" diyordu. Hâlâ o tuðla çekilmedi, çekmeye niyetleri de yok. Çünkü duvar yýkýlýrsa hepsi altýnda kalacak. Bu nedenle üzerinden 4.5 yýl geçmesine karþýn Susurluk hâlâ aydýnlatýlmadý. Susurluk Davasý devam ediyor ama ortada sanýk yok. Dava ertelenip duruyor, sorun çözülmüyor. Yine çetelerle DGM savcýlarý elele
Ýnanmýyoruz! Bu ülkede, çoðu Güneydoðu'da gerçekleþen 19 bini aþkýn faili mechul cinayet iþlendi. Hepsinin aydýnlatýlmasýný istiyoruz. Biliyoruz ki emekli orgeneral Nevzat Bölükgiray'ýn deyiþiyle "bu olay yukarýlara kadar týrmanýyor." Sadece tetikçilerin deðil, "vur" emrini verenlerin de hesap vermesini istiyoruz. Devlet, kendi yarattýðý ve sistemin önemli bir parçasý olan bu canavarý, onun pisliklerini temizleyemez. Hele hele Sururluk çetecileri için "Türkiye sizinle gurur duyuyor" diye baðýrýp bozkurt iþaretleri yapanlarýn hükümet ortaðý olduðu sürece bu hiç mümkün deðil. Biz bunlarla gurur duymuyoruz. Gerçek bir temizlik istiyoruz. Bu da ancak iþçi sýnýfý ve ezilenlerin kitlesel demokrasi mücadelesi ile gerçekleþebilir. Mesut Yýlmaz hayatýnda belki tek bir doðru söz söylemiþtir: "1 milyon kiþi TBMM'ye yürürse Susurluk çözümlenir."
Neden Hücre Tipi'ne ihtiyaç duyuluyor? Karakol veya emniyet müdürlüklerindeki gözaltýnda baþlayan fiziksel ve duygusal iþkence cezaevlerinde devam ediyor. Ancak mahkumlar þimdi uygulanan koðuþ sisteminde birlikte davranarak yönetimin baskýlarýna karþý direnebiliyor ve hatta çeþitli haklar alabiliyorlar. Cezaevi yönetimlerinin hücre sistemini dört gözle beklemelerinin en temel nedeni bu. Hücre tipiyle mahkumlarýn birbirleriyle olan baðlarý ve dolayýsýyla ortak hareket etmeleri engellenmek isteniyor. Cezaevi yöneticilerinin önündeki en büyük engel kaldýrýlmýþ oluyor. Hücre sistemiyle ortak hareket etmeleri engellenen mahkumlarý ezmek, taciz etmek, onurunu yok etmek, kiþiliksizleþtirmek çok daha mümkün hale getiriliyor. Ýnsan Haklarý Derneði'nin hazýrladýðý dosyaya göre, Türkiye'de 605 cezaevinde 12.800'ü siyasi olmak üzere toplam 70 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Devletin "cezaevleri sorununu çözeceðiz" iddiasýyla gerçekleþtirdiði operasyonlar ölüm ve katliamlarla sonuçlanýyor. 1981-1996 yýllarý arasýnda ölüm oruçlarý ve açlýk grevlerinde 27 kiþi yaþamýný yitirmiþ. Eylül 1999'da Ulucanlar Cezaevinde gerçekleþtirilen operasyon 10 kiþinin öldürülmesiyle sonuçlandý. Bu katliamla hücre tipine direnen mahkumlara, ailelerine ve kamuoyuna gözdaðý verilmek istendi. Ulucanlarda'kine benzer bir operasyonla Kartal'daki hücre tipi cezaevine götürülen ÝBDA-C davasý mahkumlarý 20 Mart'tan buyana baskýlara karþý açlýk grevi yapýyorlar. Açlýk grevindekilerin çoðu ölüm sýnýrýna geldiler. Hükümet hücre tipine geçiþin bir nedeninin de Avrupa Birliði (AB) üyelik standartlarý olduðunu söylüyor. Oysa, ABD ve Avrupa'nýn bir çok ülkesinde uygulanan hücre tipi cezaevlerinde saldýrýlar, tacizler, insanlýk dýþý uygulamalar Türkiye'yi hiç de aratmayacak düzeyde. Avrupa'da hükümetler kamuoyunun hücre tipine gösterdiði tepkiler ve mahkum yakýnlarýnýn mücadeleleri sonucunda geri adým attýlar. Türkiye'de de cezaevlerindeki koþullarýn iyileþtirilebilmesi, hücre tipine geçiþin engellenebilmesi ancak dýþardaki mücadeleyle garanti altýna alýnabilir. Cezaevlerinde devlet terörü altýnda ezilenleri savunmak, onlarýn insanca yaþam hakkýna sahip çýkmak her insanýn görevidir. Bunun anlamý, "ayrýmsýz genel af" için mücadele etmek, ÝHD'nin "hücre tipi cezavine hayýr" kampanyasýna katkýda bulunmak, "Cumartesi Anneleri" ve mahkum yakýnlarýný desteklemektir.
Tü rkan Uz u n
T ü l a y K o ça k
kolkola dolaþýyor, ortak iþler kotarýyorlar. Kanlý ve kirli iliþkiler zinciri tüm pisliði ile devam ediyor. Devlet, kötü kocanýn öldüresiye dövdüðü eþine bir buket gül hediye edip gönlünü almaya çalýþmasý gibi, bu pisliðin üzerine parfüm sýkarak bizi gül bahçesinde olduðumuza inandýrmaya çalýþýyor.
Demokrasi mücadelesi aydýnlatýr