es-ic23

Page 1

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için

iþçi cephesi Yeni Dönem sayý: 23

Ocak 2006

http://iscicephesi.org

asgari ücret gene açlýk sýnýrýnýn altýnda nda Gündem ve Politika

syf. 2-6

Sýnýf Mücadelesi

Düþünce özgürlüðü yargý kýskacýnda

2005 bitti, saldýrýlar sürüyor

Hükümetten patronlara kýyak

Sosyal güvenlik tasfiye ediliyor

Emperyalistler planlarýna müttefik arýyor

Kayýt dýþý ekonomi büyüyor

Alt-üst kimlik sorunu deðil, sýnýf sorunu

Emek güncesi

Devlet suçüstü yakalandý, ama suçlu yine halk

Fabrikalardan iþçi mektuplarý

Sýnýf mücadelesi

syf. 7

Ekmek yoksa, barýþ da yok

Dünya

syf. 8-14

syf. 15-16 Irak: 15 Aralýk seçimleri ve direniþ

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR

1


ÝLAN TAHTASI

GÜNDEMDEN... Düþünce ve ifade özgürlüðü yargý kýskacýnda Orhan Pamuk Ýsviçre’de yayýnlanan “Das Magasin” dergisine 6 Þubat 2005 tarihinde verdiði demeçle, “Türkiye’de 30 bin Kürt ve 1 milyon Ermeni öldürüldü, kimse söylemiyor bari ben söyleyeyim” sözleri nedeniyle TCK’nin 301. maddesi gereði Türklüðü alenen aþaðýlamak suçundan 3 yýl hapis istemiyle yargýlanmaya baþladý. Oysa ki hükümet yeni TCK için, “bu yeni TCK bir hukuk reformudur, biz özgürlükleri geniþleten bir yasa çýkarýyoruz” iddiasýnda bulunmuþtu. Ama yapýlan eski TCK’nin çaðdýþý maddelerinin aðýrlaþtýrýlarak yeni TCK’ya taþýnmasý. Mahkeme öncesi bir gazeteye demeç veren Orhan Pamuk, “paþalarýný, polisini ve evliyalarýný yaþarken her fýrsatta þereflendiren ama yazarlarýný ancak mahkemelerde ve hapishanelerde yýllarca süründürdükten sonra ve cenaze namazlarýný kýlmadan önce hatýrlayan bu ülkede yaþadýðým için bu davanýn açýlmasýna çok þaþýrdýðýmý da söyleyemem. Devlet hapsimi istediðine göre en sonunda gerçek bir Türk yazarý olmayý baþardýðýmý anlýyorum. Bazý gazeteler nefret kampanyasý açtý, bazý köþe yazarlarý artýk susturulmam gerektiðini dile getirdi, aþýrý milliyetçi gruplar meydanlarda beni lanetleyen toplantýlar, yürüyüþler düzenledi. Kitaplarým ve fotoðraflarým yakýldý. Bir milletin þerefini asýl lekeleyecek þeyin tarihteki karanlýk noktalarýn konuþulmasý deðil, konuþulmamasý olduðuna inandýðým için düþüncelerimi açýkladým” dedi. Orhan Pamuk 16 Aralýk 2005 tarihinde Þiþli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hakim karþýsýna çýktý. Ancak mahkeme dosyanýn adalet bakanlýðýna gönderildiðini ve bakanlýktan beklenen yanýtýn

gelmemesi nedeniyle yargýlamayý 7 Þubat 2006’ya erteledi. Milliyetçiler ise “vatandaþ hassasiyeti” kýlýfý altýnda ýrkçý faþist eylemlerine devam ediyor. Adliye giriþi ve çýkýþýnda Orhan Pamuk aracýna taþlý sopalý ve yumurtalý saldýrýda bulunan, vatan haini, satýlmýþ aydýnlar” sloganlarý atan ve kendini müdahil avukat olarak tanýtan milliyetçiler yine sahnedeydi. Devletin çeþitli kurumlarý tarafýndan destek ve teþvik gören, sokaklara salýnan, iþçileri, emekçileri, Kürtleri ve devrimcileri infaz eylemleriyle sindirmeye çalýþan; parti binalarý, iþyerleri, resim sergisi demeden baskýnlar düzenleyen ve bütün bunlarý alenen polisin ve jandarmanýn gözlerinin önünde yaptýklarý halde haklarýnda hiçbir soruþturma yapýlmadýðý gibi duyarlý vatandaþ sýfatýyla ödüllendirilen faþistler, bu gibi olaylarý bir sýçrama tahtasý olarak kullanmaya çalýþmakta ve kendilerine belli bir taban yaratma gayesindeler. Sonuçlara katlanabilirsen ülkede ifade özgürlüðü var Mersin’de yaþanan bayrak olayý sonrasýnda Genel Kurmay Baþkanlýðý tarafýndan açýklanan sözde vatandaþ” nitelemesini emekli bir general de Orhan pamuk için kullandý. Türkiye’de 30 bin Kürdü katletmek yasal ama 30 bin Kürdün katledildiðini söylemek suç. Bu düzende Orhan Pamuk gibi sol liberal görüþlere sahip bir aydýn bile, düþüncelerinden dolayý yargýlanýyor ve hatta linç saldýrýlarýnýn hedefi haline gelebiliyorsa gerisini siz düþünün. Nitekim 60 yazar, çizer, gazeteci 301. maddeden dolayý yargýlanmakta. Burjuva medya da iþine gelmeyenleri hemen “vatan haini” ilan edebiliyor. Bu ülkede fikrinizi açýkladýðýnýzdan dolayý yargýlanmayý, linç saldýrýlarýna uðramayý, vatan haini ve sözde vatandaþ ilan edilmeyi, hatta aðýr hapis cezalarýna ve gözaltýnda iþkencelerde faili meçhullere eklenmeyi göze alýyorsanýz tabi ki fikrinizi açýklamakla serbestsiniz. Buyurun size “kapitalist barbar” düzenin fikir özgürlüðü anlayýþý.

EÐÝTÝM–SEN KAPATILAMAZ Uður Yýlmaz 2


Patronlara kýyak, iþçilere sömürü ve sefalet AKP hükümeti iþçi-emekçi düþmaný bir hükümet. Ýcraatlarýyla bunu her gün yeniden kanýtlýyor. Son olarak 1 Ocak 2006’dan geçerli olacak þekilde Kurumlar Vergisi’ni yüzde 30’dan 20’ye ve Gelir Vergisi’ni de yüzde 40’dan 35’e düþürdü. Doðal olarak TÜSÝAD ve TOBB gibi patron örgütleri bu kararý takdir ve teþekkürle karþýladý. Kurumlar Vergisi Yasasý çerçevesinde istisna, muafiyet ve indirimler nedeniyle alýnmayacak vergi tutarý 5 milyar 393 milyon YTL ve Gelir Vergisi tutarý da 2 milyar 533 milyon YTL olacak. Yaklaþýk 7,9 milyar YTL’lik bu kýyak kime yapýlýyor? Tabii ki patronlara. Üstelik en büyük patronlara çünkü 2004 yýlýnda kurumlar vergisinin yüzde 80’i, bin holding tarafýndan ödenmiþ. Ayný durum Gelir Vergisi indirimi için de geçerli. Çünkü Gelir Vergisi’ne baðlý 1 milyon 780 bin mükellef bulunuyor ama 2004 yýlýnda bu tür verginin yüzde 60’ý da üç bin þirket/kiþiden toplanmýþ. Sermayenin hükümeti AKP patronlarýn hizmetindedir. Patronlarýn rekabet gücünü arttýrmak adýna her türlü teþviki veren hükümet sýra iþçilere daha fazla sömürü ve baskýyý uygun görüyor. AKP hükümeti bu nedenle patronlardan almadýðý 7,9 milyar YTL’yi üstelik fazlasýyla iþçi ve emekçilerden alma niyetinde. Nitekim 2006 yýlý bütçesine göre Katma Deðer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranlarý yüzde 20 oranýnda arttýrýlýyor. KDV, ÖTV vs ile dolaylý vergilerin, toplam vergilerin yüzde 70’ini oluþturduðunu ve bu dolaylý vergilerin yüzde 70’lik bölümünün nüfusun yüzde 80’ini oluþturan iþçi ve emekçilerden tarafýndan ödendiðini düþünürsek AKP hükümetinin patronlara yaptýðý kýyaðý ve kapitalist sömürü mekanizmasý içinde iþçi sýnýfýna ve emekçi halka yönelik saldýrýsýný daha da açýk þekilde görebiliriz. Hükümet ise bu saldýrýsýný kayýt-dýþý ekonomiyi önlemek, kayýt-içi ekonomiyi büyütmek amacýyla yaptýðý yalanýný söylüyor. Maliye Bakaný ise “yaþ tahtaya basmayacaklarýný”, çalýþanlarýn vergi indiriminden olumlu yönde etkileneceðini her zamanki edepsiz söylemiyle ifade etmekten çekinmiyor. Köpeksiz köyde deðneksiz dolaþan Unakýtan ve hempalarýna kuþkusuz nihai cevap sýnýf mücadelesi içinde verilecektir. Þimdilik bu baylara Türkiye gelirlerinin yüzde 80’ini cebine indiren birkaç bin holding patronunun toplam verginin minnacýk bir kýsmýný verdiðini ve yeni vergi indirimiyle birlikte bunun daha da azaldýðýný kör gözlerin bile gördüðünü söylemekle yetinelim. GELÝR Ýdaresi Baþkanvekili Osman Arýoðlu, “Vergi kaçýrmak ayýptýr” demiþ. Bunu iþçi ve emekçilerden daha iyi kim bilebilir? Bütün hayatý “vergi kutsaldýr!” þartlanmasý altýnda geçen, kazandýðý üç beþ kuruþun

dahi bir kýsmý vergi adý altýnda gasp edilen iþçi ve emekçiler, buna raðmen patronlarýn aðlamalarýný, hükümetin tehditlerini, bir bütün olarak kapitalist devletin sömürüsünü yaþamak durumunda kalýyor. Asgari ücretin açlýk sýnýrýnýn yarýsýna denk geldiði bir koþulda patronlar hala bölgesel asgari ücretten bahsediyor, asgari ücretin düþürülmesini istiyor. 2006 yýlýnda yeni asgari ücret 380 milyon olarak belirlendi. Asgari Tespit Komisyonu’nun yaptýðý açýklamaya göre asgari ücrete yüzde 5 zam yapýlmýþ. Ayrýca yüzde 3,5’da refah payý eklenmiþ ve oran 8,7’ye ulaþmýþ. Bir yanda SSK’ya olan borcu trilyonlarla ifade edilen patronlar, diðer yanda asgari ücretle bile olsa iþ bulduðunda kendini þanslý sayan milyonlarca iþçi ve emekçi. Sigortalý bir iþ, iþçi ve emekçilerin büyük çoðunluðunun sahip olmadýðý bir ayrýcalýk. Sendikalý bir iþte çalýþmak ise neredeyse piyangodan ikramiye kazanmak gibi bir þey. En iyimser öngörülerde bile her beþ altý kiþiden birinin iþsiz olduðu bir ülkede patronlar hâlâ yeterince kazanamadýklarýný iddia ediyor ve hükümet iþçi sýnýfýna ve emekçilere yönelik karþý devrimci neoliberal ekonomik saldýrýsýný yoðunlaþtýrýyor. Patronlar gerçekten kazanmýyor mu? Örneðin Baþbakan ile TÜSÝAD baþkaný sýfatýyla dostlar alýþveriþte görsün þeklinde sözüm ona tartýþan Koç Holding patronu Mustafa Koç’u ele alalým. “Demokrasi” elçisi kývamýnda sanýrsýnýz bütün hayatý demokrasi için, adalet için geçmiþ bu büyük patron, Recep Tayyip Erdoðan’ý ve AKP hükümetini “uyardý”. Niye? Çünkü patronlar AKP’yi hizada tutmak istiyor. Ama henüz bu sorunun cevabý için tartýþmalar bitmeden “küslük” bitti, “sorun” çözüldü. Herhalde DÝSK baþkaný Süleyman Çelebi’nin “gerekirse Koç için yürürüz!” açýklamasý hükümeti korkutmadý. Neden açýk, çünkü Koç’da diðer büyük patronlar gibi AKP hükümeti döneminde kârlarýna kâr kattý: Koç Holding 2002’de 46,3 trilyon TL, 2003’de 382,1 trilyon TL, 2004’de 277 milyon dolar ve 2005 yýlýnýn ilk 9 ayýnda 323 milyon dolar (432 milyon YTL) net kâr etmiþ. Patron bindiði dalý keser mi? Üstelik iþçi sýnýfý ve emekçiler tarihinin en büyük saldýrýlarýndan biriyle karþý karþýya iken DÝSK baþkaný Çelebi, Koç’a destek vermek için iþçileri sokaklara dökme “tehdidinde” bulunmuþ. Bir patron daha baþka ne ister? Koç ve patronlar kazanýrken sürekli kaybeden iþçi ve emekçiler için bir iþçi sendikasýndan beklenecek en asgari tutumu bile almaktan aciz olan Süleyman Çelebi ve benzeri iþbirlikçi, uzlaþmacý sendika bürokrasilerinden baðýmsýz sýnýf mücadeleci bir yöneliþ gerekiyor. Birleþik ve örgütlü bir mücadele örülemediði sürece saldýrýlar 2006 yýlýnda da artarak devam edecek.

GÜNDEM

Asgari ücret gene yoksulluk sýnýrýnýn altýnda

3


CIA’nin Ankara ziyareti

Emperyalistler kanlý planlarýna müttefik arýyor Ankara, 2005’in son günlerinde yoðun bir uluslararasý diplomasi trafiðine sahne oldu. Önce Amerika Birleþik Devletleri iç güvenlik örgütü FBI Baþkaný Robert Mueller ve ardýndan Merkezi Haber Alma Örgütü CIA Baþkaný Porter Goss Ankara’ya peþ peþe ve içeriði sýr gibi saklanan iki ayrý ziyaret gerçekleþtirdiler. 22 üst düzey CIA ajanýnýn da hazýr bulunduðu görüþmelerde Türk tarafýný MÝT müsteþarý Emre Taner ve Genelkurmay Ýstihbarat Baþkaný Korgeneral Arslan Güner temsil ettiler. CIA Baþkaný Goss istihbarat yetkilileriyle temaslarýnýn ardýndan önce Emniyet Genel Müdürlüðü Ýstihbarat Daire Baþkaný ile görüþtü ve ardýndan Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan ile bir araya geldi. Dahasý Ankara’da bu yoðun diplomasi yaþanýrken Genelkurmay Ýkinci Baþkaný Yaþar Büyükanýt da bir dizi gizli görüþme yapmak üzere ABD baþkentinin yolunu tutmaktaydý.

Kamuoyundan sýr gibi saklanan bu görüþmelerin merkezinde, Ortadoðu’da bataða saplanmýþ durumdaki, ABD ile Türkiye arasýnda, Irak iþgalinin ardýndan oluþan bir dizi sorunun giderilmesi olduðu gün gibi ortada. Görünen o ki, emperyalistler, Türkiye’yi Irak’taki ve tüm Ortadoðu’daki iþgalciliðin içerisine daha aktif bir biçimde çekebilmeye

4

yani, Türkiye’yi yeniden “Stratejik Ortak” konumuna getirmeye odaklanmýþ durumda. Bu doðrultuda “Kürt Sorunu” kartýnýn da temel pazarlýk unsurlarýndan biri olarak kullanýlmakta olduðu anlaþýlýyor. Bu geliþmelerin yoðunlaþtýðý yeni yýlýn ilk günlerinde Ýsrail’de yayýmlanan Jerusalem Post gazetesinin ortaya attýðý bir iddia, CIA’nin Ankara çýkartmasý ile ilgili daha ilginç bir boyutu gündeme getirdi. Zira gazete 2006 yýlýnda ABD’nin Ýran’a düzenlenmesi muhtemel bir saldýrý için, Türk hükümetinden hem politik destek hem de üslerin kullandýrýlmasý talebinde bulunduðunu, ayrýca konuya iliþkin olarak Suudi Arabistan, Pakistan ve Ürdün gibi ülkelerinde bilgilendirildiðini açýklamaktaydý. Arka plandaki gerçekler Þurasý çok açýk ki, ABD hükümeti Irak’ta kontrolü saðlamak için daha fazla sayýda asker gönderebilecek durumda deðil. Öte yandan Irak’ta geliþen direniþ karþýsýnda askeri bir yenilgiyi ve bunun politik sonuçlarýný kabullenerek Irak’tan çekilmeyi de göze alamýyor. Ýþte bu koþullar Bush hükümetini, mevcut emperyalist stratejiyi sürdürebilmek ve geniþletebilmek için deðiþik taktikler izlemeye zorluyor. Bu taktiklerin baþýnda bir yandan askeri iþgal yöntemini bölge çapýnda geniþletme imkanlarýný aramak, diðer yandan ise Avrupalý emperyalist müttefiklerle iþbirlikleri geliþtirmek ve BM gibi araçlarý seferber ederek -terörizme karþý mücadele, demokratikleþme ihtiyacý vb söylemler üzerinden- Ýran ve Suriye’yi basýnç altýna almak ve bu ülkelere yönelik

muhtemel bir saldýrýnýn alt yapýsýný hazýrlamak geliyor. ABD emperyalizminin, Ýran’ýn nükleer programýna yeniden baþlayacaðýný ilan etmesiyle birlikte Ýran üzerinde uygulamaya baþladýðý basýnç, Irak’ýn iþgal edilmesinden önceki söylemle büyük paralellik taþýyor. Ne var ki tam da bu noktada emperyalizmin sýnýrlýlýklarý ortaya çýkmaya baþlýyor. Zira Irak’ta hýzla geliþen direniþ hareketi emperyalizmin hýzýný kesmiþ durumda. Her ne kadar Ýran’ýn yeniden denetim altýna alýnmasý emperyalist projenin önemli bir halkasýný oluþturuyorsa da, Irak’ta askeri ve politik bir sýkýþma söz konusuyken yeni bir iþgal hareketine giriþmek ve bunun için daha fazla asker ve mühimmat sevkýyatýný göze almak, emperyalizmin mevcut kapasitesini zorluyor. Ýþte bu çeliþkili durum, Washington yönetimini bir yandan BM kanallarýný kullanmaya, diðer yandan da AB’deki müttefiklerinin ve Türkiye’nin politik ve lojistik desteðine mahkum ediyor. Emperyalizm Irak iþgalinin ardýndan uzun bir zamandýr hazýrlýklarýný sürdürdüðü Ýran ve Suriye’ye yönelik saldýrý planlarýnda son aþamaya gelmiþ durumda. Ortadoðu’yu tümüyle kan gölüne çevirecek yeni bir saldýrý giriþiminin önünde þimdi tek engel, her geçen gün büyümekte olan Irak direniþ hareketi ve bölge halklarýnýn ve iþçi sýnýfýnýn, emperyalizme karþý giderek büyüyen nefreti. Ýþbirlikçi Türk hükümetinin ABD ile yapmýþ olduðu tüm gizli anlaþmalar açýklanmalý ! Emperyalizmin Türkiye’deki üsleri kapatýlmalý ! Emperyalizmin yeni saldýrýlarýna ne bir asker ne bir kuruþ ! Emperyalizm Ortadoðu’dan dýþarý ! Murat Yakýn


Alt-üst kimlik sorunu deðil, sýnýfsal sorun Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn ilk defa gittiði Diyarbakýr’da yaptýðý konuþmasýnda, “Kürt sorunu vardýr” demesi ile baþlayan tartýþmalar, devletin suçüstü yakalandýðý Þemdinli olaylarýndan sonraki ziyaretinde yaptýðý konuþmalarla devam etti. Erdoðan, “Türk Türk’üm, Kürt Kürt’üm, Laz Laz’ým, Çerkez Çerkez’im diyebilecek, hepimizin üst kimliði Türkiye Cumhuriyeti vatandaþlýðýdýr” dedi. Bu açýklamalardan sonra alt kimlik, üst kimlik tartýþmalarý yapýldý. Baþta CHP ve MHP olmak üzere milliyetçi devletçi kesimler bu tartýþmalar üzerinden siyaset yapmak ve kitleleri saflaþtýrmaya giriþtiler. Zaten iþçi ve emekçilerin sorunlarýyla ilgilenmeyen (böyle bir beklentimizde yok) burjuva partilerinin ve basýnýn, baþbakanýn son söylemlerine karþý çýkmalarýnýn altýnda yatan neden ise, “ülkenin bölünmesine neden olacak” paranoyasý. Baþbakana tepki gösterenler, aslýnda Kürt halkýna hatta Kürt kelimesine dahi tahammül edemeyen bir zihniyetin temsilcileri. Baþbakanýn, “Kürt sorunu vardýr” demesinin ardýndan hükümetin bu sorunu çözeceði beklentisi içinde olmak saflýk olur. Çünkü 2002 yýlýnda Rusya gezisinde, “Türkiye de Kürt sorunu yoktur” diyen baþbakan bugün Kürt sorunu vardýr derken (soruna ulusal bir anlam yüklemiyor) kültürel ve ekonomik çerçeveyle sýnýrlamakta. Aslýnda baþbakanýn izlediði bu siyasetin diðer burjuva siyasetçilerinden farký sadece þekilsel. Çünkü baþbakan alt-üst kimlikleri vurguladýktan sonra konuþmasýnýn devamýnda, “tek vatan, tek millet, tek devlet” diyerek asýl tutumunu belli etmekte. Deðiþen ne? Bugün ABD-AB emperyalizmi Ortadoðu ve Irak’ta kendi projelerini gerçekleþtirmek için, Türk devletinin bir an önce (MÝT müsteþarýnýn bu göreve gelmeden

önce Ýmralý’da Öcalan’la görüþmesi ve ardýndan ayný müsteþarýn Aralýk 2005’de ayný konu üzerine Barzani ile görüþmesi) Kürt sorununa yaklaþýmýný deðiþtirmesini istemekte. Deniz Baykal, “Baþbakan Þemdinli de baþka söylüyor, Ankara’da baþka söylüyor” diyerek eleþtiriyor. Tencere dibin kara seninki benden kara, ne tesadüftür ki Þemdinli halký da baþbakana ayný þeyi söylüyor. Burjuva siyasetçileri çýkarlarý neredeyse ona göre þerbet veriyorlar. Öcalan’ýn yaklaþýmý Bu noktada Kürt hareketi önderliði oluþturduðu Kürt programýnda çözümü þöyle tarif etmekte: “a) Devlet, baðýmsýzlýk, federasyon ve özerklik istemiyoruz. b) Üniter devleti ve sýnýrlarýný tanýyor ve çözümü bu çerçevede görüyoruz. Sýnýrlarýn dokunulmazlýðý temel kabulümüzdür. c) Kürt sorununun çözümü, Türkiye Cumhuriyeti vatandaþlýðý üst kimlik altýnda bir alt kimlik olarak tanýnmasýndan geçer”. Ayrýca Öcalan, TC sýnýrlarý içinde, Kürtlerin bir alt kimlik olarak görülmesi ve bu baðlamda kimi kültürel haklarýn tanýnmasýnýn çözümün esasýný oluþturduðunu vurguluyor. Kýsaca Öcalan. “biz Türkiyeliliði ve TC vatandaþlýðýný üst kimlik olarak kabul ediyoruz. Devlet Kürtleri bir alt kimlik olarak görmeli ve bir politika oluþturulmalýdýr” diyerek burjuva siyasetçilerine yol göstermeyi de ihmal etmiyor. Öcalan, Kürt halkýný bu programla kurtarmayý deðil aksine burjuvazinin kucaðýna itmekte. Kýsacasý Kürt hareketinin önderliði, sorunu ulusal mücadeleden çýkarýp, burjuvazinin vereceði bazý “demokratik-kültürel” haklarla, pazarlýklarla siyaset yapmaya hazýr olduðunu açýklamakta. Hatta basýn da Öcalan’ýn alt kimlik, üst kimlik tartýþmalarýnda Erdoðan’la ayný görüþte olduðunu açýklandý.

AKP hükümeti soruna nasýl yaklaþýyor? Öncelikle hükümet, Türklüðü ve Türk ulusu olgusunu üst kimlik olarak görmediðini açýklýyor. Ýkinci olarak, hükümet vatandaþlýk ve Müslümanlýðý üst kimlik olarak görüyor. Yani baþbakanýn belli sorunlarýn çözümü için “ulemaya danýþmalý” demesinin nedeni bu. “Din çimentodur” gibi söylemleri kullanan baþbakan kendi tabanýna mesaj vermekte. Baþbakan üst kimliðe biçtiði rolün Müslümanlýk olduðunu söyleyerek sorunlarýn bu yolla çözüleceðini ileri sürmekte. Sonuç olarak, bizler yaþadýðýmýz kapitalist düzen içinde sorunlarý sýnýfsal olarak deðerlendirmek zorundayýz. Yoksa izleyeceðimiz siyasetin bugün Öcalan’nýn geldiði noktaya, yani mücadeleyi düzen içine hapseden, reformist ve uzlaþmacý burjuva bir siyaset noktasýna gelmesi sürpriz olmaz. Çünkü burjuvazi ezilen ve sömürülen tüm kesimleri bölparçala-yönet siyasetini uygulayarak bir birine düþürmüþ, kýrdýrmýþ, bölmüþtür. Burjuvazinin kendi sömürü düzenini bugüne kadar getirmesinin nedeni budur. Dolayýsýyla burjuvazi, bizlerin önüne böyle bir sorunu getirerek bunlarý tartýþmamýzý istemekte. Bizler burjuvazinin istediði gibi tartýþmak yerine, bizleri sömüren ve ezen burjuva sýnýfa karþý mücadele etmeliyiz. Nasýl ki paranýn vataný ve dini yoksa bu patronlar içinde geçerli. Burjuvazinin alt kimlik, üst kimlik çözümü, ne de Kürt önderliðin çözümü (aslýnda ikisi de ayný) Kürt halkýnýn kurtuluþunu gerçekleþtirebilir. Kürt halkýnýn kurtuluþu alt-üst kimlikte deðil, iþçi sýnýfýnýn sýnýfsal mücadelesinden geçer. Þahin Yýldýrým

5


Devlet suçüstü yakalandý, ama yine Kürt halký hedef… Hatýrlanacaðý üzere 2005 yýlýnýn son aylarýnda Kürt illerinde baskýlar arttý, saldýrýlar sýklaþtý. Sadece HakkariÞemdinli ve Yüksekova’da 1 Temmuz 2005 tarihinden Umut Kitapevi’nin bombalandýðý 9 Kasým’a kadar geçen 4 aya yakýn sürede 16 patlama gerçekleþti. Bu patlamalar sonucunda birçok kiþi öldü, yaralandý, büyük maddi zararlar meydana geldi. Bu saldýrýlarýn artmasý bölge halkýný tedirgin ediyordu. 9 Kasým 2005 tarihinde Þemdinli’de bir bombalý saldýrý daha oldu. Diðerlerinden farklý olarak bu kez eylemi yapanlar Þemdinli halký tarafýndan suçüstü yakalandý. Saldýrýyý gerçekleþtirenlerden ikisi subay, biri de itirafçý çýktý. Devlet suçüstü yakalanmýþ oldu. Olay sýrasýnda Ýki subay arabada beklerken, itirafçý Veysel Ateþ arabadan inerek bir poþet içerisindeki bombayý kitabevine atmýþ, kitapevi sahibinin bombanýn farkýna varmasý sonucunda hem bombayý atan hem de arabadakiler halk tarafýndan yakalanmýþtý. Kimlikleri teþhir olan itirafçý Veysel Ateþ ve diðer subaylarý polis halkýn elinden kaçýrdý. JÝT (Jandarma Ýstihbarat Timi) mensubu olan zanlýlarýn aracýnda çok sayýda silah, bomba yapýmýnda kullanýlan malzeme, çeþitli isinmlerin olduðu bir harita (infaz haritasý) ortaya çýkmasý olayýn

6

boyutunu gözler önüne serdi. Olay yerinde bulunan CHP Hakkari Milletvekili Esat Canan, eylemden JÝTEM’in sorumlu olduðunu ve ayrýca araçtan devlete ait silah ve dokümanlarýn da çýktýðýný söyledi. 9 Kasým tarihinde olayýn sýcaklýðý içinde gerçekleþen protesto gösterisinde halkýn üzerine ateþ açýldý ve 1 kiþi öldü. 15 Kasým’da Yüksekova’da gösteriler oldu ve 3 kiþi öldü, 16 kiþi yaralandý. 16 Kasým’da Yüksekova olaylarýný protesto gösterilerinde 20 kiþi yaralandý. 17 Kasým’da öldürülen 3 kiþinin cenazesine 40 bin kiþi katýldý, cenazelerin üzerinden F16’lar alçak uçuþ yaparak halký taciz etti. Bölge halký tüm tahrik ve saldýrýlara raðmen soðukkanlýlýðýný yitirmedi. Bu sayede hayat yeniden “normale” dönmeye baþladý. 21 Kasým günü Baþbakan bölgeye gitti. 5 kiþinin öldürüldüðü, 100 kiþinin yaralandýðý olaylarýn sýcaklýðý devam etmesine raðmen baþbakan baþsaðlýðý bile dilemedi, sadece kýrmýz çizgilerden, birlikbütünlükten bahsetmekle yetindi. Buna karþýlýk halkýn “Baþbakan þaþýrma, bizi daða taþýrma” sloganlarý ön plana çýktý. Devlete göre halk zanlý

En baþýndan itibaren bombacýlar asker-polis gücü tarafýndan korundu. Þemdinli’de bombalamayý gerçekleþtiren itirafçý, subaylar, halka ateþ eden uzman çavuþ dahil hepsi hemen koruma altýna alýndý. Kara Kuvvetleri Komutaný Orgeneral Yaþar Büyükanýt, yakalanan astsubay Ali Kaya için, “benim emrimde çalýþtý, böyle bir suç iþlemiþ olamaz” diyerek savundu. Fakat olayýn çok açýk olmasý, içlerinde milletvekili dahil çok sayýda görgü tanýðýnýn olmasý nedeniyle ilk günlerde korunan ve haklarýnda yasal iþlem yapýlmayan Baþçavuþ Ali Kaya ile Astsubay Özcan Ýldeniz 28 Kasým’da yani olaydan 19 gün sonra tutuklandý. Ama silahlý kuvvetler tarafýndan bu kiþiler için avukat tutulmasý ve yine bu avukatýn askeri helikopterle bölgede ulaþýmýnýn saðlanmasý olayýn sonrasý için yeterince fikir veriyor. Jandarma Ýstihbarat Dairesi (JÝT) baþkaný Tuðgeneral Mehmet Çörten’in bizzat Meclis “Þemdinli Araþtýrma Komisyonu” baþkaný ile þahsen görüþmesi ve görüþme sýrasýnda zanlýlarýn görevli olduklarýný söylemesi ve orada bulunmalarýný “tesadüf” olarak sunmasý. Buna mukabil baþta bombalanan kitapevinin sahibi olmak üzere bölge halkýný baþtan suçlu ilan etmesi de bu olayýn ayný Susurluk gibi ne kadar çözüme kavuþacaðýna iliþkin önemli ipuçlarý veriyor. MÝT’de JÝT gibi bölgede son 4 ay içinde gerçekleþen bütün patlamalarýn sorumlusu olarak PKK’yi gösterdi ve kitapevinin bombalanmasýnýn arkasýnda yatan asýl sebebin aslýnda PKK ve iþbirlikçisi Kürt halkýnýn Fransa’da ki göçmen olaylarýna benzer bir halk isyaný hazýrlýðýnda olmakla açýkladý. Sonuç olarak itirafçý-asker iþbirliði ile gerçekleþen bombalama olayýnýn ardýndan peþ peþe kara kuvvetleri komutaný, baþbakan, JÝT, MÝT ve benzeri kiþi ve kurumlarýn yaptýðý açýklamalar fotoðrafýn netleþmesine imkan verdi. Kaymakam ve valinin deðiþtirilmesi ise bu kiþilerin bir ihmali görüldüðü için deðil devletin yýpranan yüzünü tazelemek amacýyla yapýldý. Bombalamanýn üzerinden 2,5 aya yakýn bir zaman geçti, olay aydýnlýða kavuþmadýðý gibi kamuoyu ilgisi hükümetin olaylarý sahiplenici ve uzlaþmacý tutumu


nedeniyle ve medya marifeti desteðinde þimdiden sönümlenmeye baþladý. Her yerde protesto Siirt, Ankara, Antakya, Mersin, Ýzmir, Ýstanbul ve Türkiye’nin baþka birçok ilinde protesto gösterileri gerçekleþti. Þemdinli halký ile dayanýþma ve olaylarýn açýða çýkarýlmasý baðlamýnda çok sayýda inisiyatif, birlik, giriþim, platform oluþturuldu. Bu çerçevede çeþitli etkinlikler yapýldý. Bu eylemlilik ve

etkinlikler halen devam ediyor. Diðer yandan etkinlik ve eylemler özellikle batý bölgelerinde kitleselleþemedi. Özellikle iþçi-emekçi kitlelerin katýlýmý genellikle sýnýrlý oldu. Bunda devletin izlediði politika kadar sýnýf mücadelesinin yoðun bir saldýrý altýnda bulunuyor olmasý, daðýnýklýk ve örgütsüzlük ve mevcut önderliklerin iþbirlikçi-uzlaþmacý tutumlarý da etkileyici oldu. Bu olaylar karþýsýnda iþçi sýnýfý ve Kürt halký baþta olmak üzere tüm emekçi kitlelerin inançlý ve kararlý bir tutum

Ekmek yoksa, barýþ da yok! Geçmiþ yýllarda iki defa zam yapýlan asgari ücrete þimdi yýlda bir defa zam yapýlýyor. Ocak 2006’da geçerli olacak asgari ücret belirlendi. Kimler mi belirledi? On beþ kiþilik komisyon. Bunlarýn içinde kimler yok ki; iþveren örgütleri, hükümet yetkilileri, iþçileri temsilen de TürkÝþ sendikasýndan bir kiþi. Komisyon demokratik katýlýmdan uzak. Sonuç ortada: 350 YTL olan asgari ücret 30 YTL’lik bir artýþla 380 YTL oldu. Bozdur bozdur harca! Komisyonda iþçi temsilcisi göstermelik olarak ret oyu kullandý. Ama çoðunluk kararýyla asgari ücret belirlendi. Türk-Ýþ sendikasý bu toplantýlara katýlarak bu komisyona meþruiyet kazandýrmakta. SSK’ya kayýtlý 6 milyon 181 bin sigortalýnýn yüzde 43,6’sýna denk gelen 2 milyon 696 bin kiþi asgari ücret ile çalýþýyor. Yani yaklaþýk asgari ücret alan 2,5 milyon iþçi var. Asgari ücret zammý dolaylý olarak özel sektörü de etkiliyor. Düþük zam yapan özel sektör patronlarý düþük zamma devleti gerekçe olarak gösterip, “biz devletten zengin miyiz?” diyerek zamlarý düþük tutuyorlar. Bu nasýl bir Büyüme? Hükümet ekonomik olarak büyüdüðünü söylüyor. Bu büyüme yeni iþ alanlarý açamýyorsa, ücretler yükselmiyorsa bu büyüme iþçiler ve emekçiler için deðil demektir. Kýsacasý sermaye büyüyor, kârlarý katlanýyor. Türkiye Ýstatistik Kurumu (TUÝK) iþsizlik oranýný yüzde 9,7

olarak açýkladý. Bunlar resmi rakamlar, bir de resmi olmayan rakamlar var ve resmi rakamlarýn çok üstünde. TÝSK (Türkiye Ýþverenler Sendikasý Konfederasyonu) Yönetim Kurulu Temsilci’si Ali Nafiz Konuk ise “hedef enflasyonun da üzerinde bir artýþý içeren asgari ücreti sosyal barýþýn tesisi için hedeflerinden FEDAKÂRLIK yaparak kabul ettiklerini” açýklýyor. Bir gerekçe de (yalan da), “asgari ücretin yüksek belirlenmesinin kaçak iþçi çalýþtýrmayý teþvik edeceðini, bununda çalýþanlarýn aleyhine bir durum yaratacaðý.”. Kaçak iþçiyi en çok büyük patronlar taþeron, fason altýnda uyguluyor; suçlular ortada. Ýþverenlerin bu açýklamalarý tehdit içeriyor. Patronlar “eðer asgari ücreti yükseltirseniz daha fazla kaçak iþçi çalýþtýrýrým” diyorlar. Böylece patronlarýn kayýt dýþý iþçi çalýþtýrmasýnýn faturasýný da iþçiler ödemek zorunda kalýyor. Yýllardýr bu ülkede fedakârlýðý hep iþçiler, emekçiler yaptý. Ýþveren örgütleri bir de çýkýp fedakârlýktan bahsediyorlar. AKP hükümetinin son olarak patronlarýn Kurumlar Vergisi’ndeki yüzde 10’luk indiriminin devlete maliyeti 5.4 milyar YTL (5–4 Katrilyon TL) Bu tutarla 250 bin kiþiye iþ saðlanabilirdi. Hükümet sermayenin çýkarlarý doðrultusunda yasalar çýkartarak patronlarýn elini kolunu rahatlatýyor. 2005 yýlýnda bu þekilde 163 yasa çýktý.

almasý ve mücadeleci bir çizgide ýsrar etmesi gerekiyor. Þemdinli olaylarý Susurluk’un devamýdýr. Bu bir devlet politikasýdýr. Bu eylemi yapanlarýn yargýlanmasý kadar yýllardýr bu tür eylemleri yaptýran, baþta Genelkurmay Baþkaný olmak üzere tüm subaylar, göz yuman ve destekleyen hükümet temsilcileri yargýlanmalýdýr. “Faili meçhul” cinayetler ve gizli operasyonlar açýklanmalýdýr. MÝT/JÝT/JÝTEM/Kontrgerilla laðvedilmelidir. Jiyan

Bir asgari ücretli iþçinin ücretinden 150,54 YTL vergi kesiliyor. Hem de ücret iþçinin eline geçmeden vergiye gidiyor. Patronlarýn vergi borçlarý hükümetler tarafýndan her seferinde affa uðramakta. SSK Primi 74.34 YTL, Ýþsizlik Fonu 5.31, Gelir Vergisi 67.70 YTL, Damga Vergisi 3.19YTL olmak üzere toplam 150.54 YTL… Türk-Ýþ: iþçiler Allah’a emanet Asgari ücretin açýklanmasýndan sonra iþçi sendikalarýnýn tutumuna bakalým. Türk-Ýþ’ten yapýlan açýklama da asgari ücretin yoksulluk sýnýrýnýn çok altýnda olduðu belirtilerek þunlar söylendi: “asgari ücretle bu ülkede geçinebilmek son derece zor. Asgari ücretle çalýþanlarýn Allah yardýmcýsý olsun.” Türk-Ýþ sendikasý iþçileri Allah’a havale etti, varýn gerisini siz düþünün. DÝSK sendikasý Baþkaný Süleyman Çelebi’nin açýklamalarý ise iþçi sendikalarýna yakýþmayacak cinstendi. Sermayenin üyelerinden Koç için gerekirse alanlara çýkacaðýný söyleyen Çelebi, sefalet ücreti için boþ laftan baþka bir þey söylemedi. Bizce asgari ücret tespit edilirken bir çalýþanýn tek baþýna ihtiyaçlarý deðil, dört kiþilik bir ailenin ihtiyaçlarý göz önündü bulundurulmalý. Komisyon iþçi temsilcilerinin eþit katýlýmýyla ve demokratik bir ortamda ve açýk bir þekilde yapýlmalý. Asgari ücret insanca yaþayacak bir seviyeye çýkarýlmalý ve asgari ücretten vergi alýnmamalý. Nergis Çayýr

7


2005 bitti, saldýrýlar sürüyor

Bir yýl daha geride kaldý. Küçük bir azýnlýk lüks alýþveriþ merkezlerinin kaslarýnda kuyruklar þampanya patlattý, tabak kýrdý. Yeni yýlda da kazanacaðýný bilerek keyfince eðlendi. Büyük h ‘ya zengin olma hayaliyle girdi. Bir de grev çadýrýnda yeni yýla girenler vardý. 2006’ya zengin deðiþmediðini gördüler. Hatta yeni yýla düþük asgari ücretle, yeni vergilerle baþladýlar. Aslýnda 2005 yýlýna da böyle umutlarla girmiþti insanlar. Peki emekçiler için olumlu bir deðiþme oldu mu? Hayýr! Aksine emekçilerin yaþam koþullarý hergün daha aðýrlaþtý. Ýþsizlik, yoksulluk, sömürü arttý. Ýtiraz eden iþten atýldý, dövüldü, hapse atýldý. Ýþsizlik artmaya devam etti 2005’te iþsizlik yaygýnlaþmaya devam etti. Ýþsizliðin yaygýnlaþmasý genel iþçi ücretlerinin düþmesine, sosyal haklarýn gaspýna neden oldu. Patronlar, iþsizliði kemerlerimizi daha fazla sýkmak için bir bahane olarak kullandýlar. Türkiye Ýstatistik Kurumu (TUÝK) 2005’in son günlerinde iþsizlik oranýný yüzde 9,7 olarak açýkladý. Ancak bu istatistiðn içerisinde geçici iþlerde çalýþanlarý, eksik istihdam, mevsimlik çalýþanlar yok. Bunlarla birlikte iþsiz oranýn yüzde 19,2’ye çýkýyor. Yani 5 milyon 154 bin kiþi. Yine TUÝK’in araþtýrmasýna göre, 1 milyon 686 bin kiþi iþ bulmaktan ümidini kesmiþ durumda. Dünya Bankasý’nýn 2004-2007 mali yýllarýna iliþkin Ülke Destek Stratejisiyle ilgili ilerleme raporunda Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasýla’sýnýn (GSMH) “reform”larla (saldýrý!), emekli ücretlerindeki ve asgari ücretteki düþüþle ve sübvansiyonlarýn azalmasýyla

gerçekleþtiðini açýkladý. Ancak iþçizlik azalmadý. Yoksulluk azalmadý. Kýsacasý bizler yoksullaþýrken, zenginler daha fazla zengin oldular. Yani bizden çalmaya devam ettiler. Dünya Bankasý hükümeti uyardý; seçimler yaklaþýyor, aman iþsizliði önlemek için popülist politikalar uygulama! Aman asgari ücreti yükseltme! Yoksa reformlarý engellersin. Kýsacasý hükümetler patronlarýn isteklerini yerine getirmeye devam edecekler yani 2006’da da iþsizlik, sefalet artmaya devam edecek. Asgari ücret Hükümet, 2006 yýlý asgari ücreti, 380,46 ytl. olarak belirledi. Bu sefalet ücretinden 74 YTL 34 Ykr SSK primi, 5YTL 31 Ykr iþsizlik sigortasý fonu, 67 YTL 70 Ykr gelir vergisi, 3YTL 19 Ykr damga vergisi olmak üzere 150 YTL 54 Ykr kesinti yapýlacak. Hükümetin emekçilere önerdiði zamla yaþamak mucizeler kalmýþ durumda. TürkÝþ’in yaptýrdýðý açlýk ve yoksulluk sýnýrý araþtýrmasýna göre Aralýk 2005 itibari ile açlýk sýnýrý 543 YTL, yoksuluk sýnýrý 1.650 YTL..ye yükseldi. Sadece saðlýklý ve dengeli beslenebilmek için yapýlmasý gereken gýda harcamasý 542,95 ytl. Peki önerilen asgari

Bunlarý biliyor muydunuz? * Hükümetin lüks tüketim ürünlerinden alýnan Katma Deðer Vergisi (KDV) oranlarýndaki çarpýklýða bakacak olursak elmas ve yakut, pýrlanta gibi kýymetli taþlardan hiçbir oranda KDV alýnmazken kefen bezinden yüzde 18 KDV alýnýyor. Ayrýca okul çantasý ve beslenme çantasýndan yüzde 18 KDV alýnýrken, zenginlerin sofrasýndan eksik olmayan havyarýn KDV’sinin yüzde 18 olduðundan haberiniz var mýydý? * Son 10 yýlýn borç raporu Ankara Ticaret Odasý (ATO) tarafýndan açýklandý. Türkiye son 10 yýlda iç ve dýþ borç anapara ve faizi olmak

8

üzere toplam 1 trilyon dolar ödedi, buna raðmen Türkiye’nin hala 332 milyar dolar borcu var. * Her yýl dünyanýn en zenginlerini açýklayan Forbes dergisi bu yýl ise 400 zenginin gelirlerinin dünyaya bedel olduðunu açýkladý. Dergi özellikle zenginliklerinin kaynaðýný özelleþtirmeler olduðunu vurguluyor. * Türkiye de milli gelire göre ise nüfusun en fakir yüzde 29’unun günlük geliri 3,850, en zengin yüzde 20’sinin ise 25,750 Maliye Bakanlýðý Muhasebat Genel Müdürlüðü’nün açýkladýðý 2005 ocak, þubat, mart ayý bütçe

ücret ne 380 YTL.. Yani, son bir yýlda asgari ücret 30 YTL, yoksulluk sýnýrý 88 YTL arttý. Kýsacasý hükümet bizleri 2005’de sefalete mahkum etti, 2006’da da etmeye devam edecek. Özelleþtirmeler Yaygýnlaþtý 2005 yýlýnda hükümet, kamuya ait iþletmeri yangýndan mal kaçýrýrcasýna sattý. Özelleþtirmeler, Türkiye burjuvaszisinin bir politikasýdýr. Özal’dan bu yana tüm hükümetler özelleþtirmeleri programýna koymaktadýr. Ancak hiçbir hükümet bu kadar pervasýz olmamýþtý. Maliye bakaný Kemal Unakýtan’ýn “Babalar gibi satarým” sözü hükümetin tavrýnýn net bir ifadesidir. 2005 yýlýnda Türk Telekom, Erdemir, Tüpraþ, Seydiþehir Aluminyum, Seka gibi büyük ve karlý iþletmeler satýlarak sermayenin hizmetine sunuldu. SEKA fabrikasý iþçilerinin Ýzmit’teki direniþi yaygýnlaþamadý ve özelleþtirme karþýtý mücadele güçsüz kaldý. Son olarak Mersin Liman iþçileri limaný iþgal ettiler. Ancak sendika bürokratlarý özelleþtirmeyi baþtan kabul ettikleri için iþçilere destek vermediler. Özelleþtirme iþçi sýýfýna dönük kapsamlý bir saldýrýdýr. Özelleþtirmeler sonucunda

sonuçlarýnda yapýlan hesaplamalara göre milletvekillerine maaþ, saðlýk ve sosyal güvenlik için yapýlan harcamalar geçen yýlýn ilk üç aylýk dönemine göre yüzde 9.4 artarak 17 milyon 124 bin YTL (17 trilyon lira)’ya ulaþtý. Milletvekillerine bir aylýk bütçe maliyeti ise 10,4 milyar lira iken asgari ücretle çalýþan iþçilere reva görülen bir aylýk net ücret 380 milyon lira. * BM tarafýndan yayýnlanan rapora göre, Afrika kýtasýnda ekonomide büyüme saðlanmasýna raðmen kýtada iþsizlik korkunç boyutlara ulaþtý. Raporda her on Afrikalýdan birinin iþsiz durumda olduðu yazýlýyor. Afrika da 350 milyondan fazla insan, uluslarara-

sý yoksulluk sýnýrý ola altýnda parayla yaþark ilerine göre bu 65 sent düþüyor. Ayrýca kýtada sý yardýmlar sayesinde kiþi açlýktan þimdilik * Türkiye Ýstatistik K yýlý Ekim ayý itibarý i sayýsýný belirledi. Kuru rine göre toplam 2,5 m yüzde 10’dan fazlasý ile üniversite me oluþturuyor meslek ve mezunlarý 281’ini gen zunlarý ise 360 bini fakülteler, örgencilere plomasýmý veriyor? * ILO (Uluslarara Örgütü) ve Dünya Sað


r

r oluþturdu. Etiler’de, Nþantaþý’nda, Baðdat caddesinde alk çoðunluðu ise evinde milli piyango biletine baktý. 2006 n olma hayali ile girenler yýlýn ilk sabahýnda da hiçbir þeyin

binlerce iþçi iþsiz kaldý. Çalýþmaya devam edenler sendikasýzlaþtýrýldý, ücretler düþtü, sosyal haklar týrpanlandý. “Þimdiye dek özelleþtirilen kuruluþlarda çalýþanlarýn ez az yarýya yakýnýnýn iþini kaybetmiþ olmasý bu gerçeði göstermektedir. Özelleþtirilen çimento fabrikalarýnda çalýþan 5400 iþçiden 3028’i iþten atýlmýþtýr, bu çalýþanlarýn yüzde 56’sýna denk gelmektedir. Et Balýk Kurumu’nda çalýþanlarýn yüzde 80’i iþinden atýlmýþtýr, 867 iþçiden 691’i kapý önüne konmuþtur. HAVAÞ’ta 2256 iþçinin 559’u, çalýþanlarýn yüzde 25’i iþten atýlmýþtýr. Petrol Ofisi’nde iþçilerin yüzde 73’ü, yani çalýþan 3800 iþçiden 2780’i ve SEK’de çalýþanlarýn yüzde 64’ü, yani çalýþan 1400 iþçinin 900’ü özelleþtirme sonucu iþten atýlmýþtýr. Özelleþtirilen bu iþyerlerinde sendikalaþma oraný yüzde 90’lardan yüzde 36’lara gerilemiþ ve ücretler düþmüþtür. Bu rakamlarýnda gösterdiði üzere özelleþtirmeler yeni-liberal saldýrýlarda temel bir öneme sahiptir. 19962003 döneminde Türk-Ýþ’e baðlý 9 sendikadan, -POAÞ, PETLAS, Keban, TZDK, çimento fabrikalarý, Sümerbank ve liman iþletmeleri baþta olmak üzereözelleþtirme sonucu 3 bin 104 iþçi iþten atýlmýþtýr. En çok iþçi atýlan kuruluþlarýn

an 1 dolarýn ken BM vertin altýna da a uluslarara12,5 milyon kurtuldu. urumu 2005 ile iþsizlerin umun verilemilyon iþsizin 278 bin kiþi evzunlarýný e teknik lise nel lise meaþtý. Acaba e iþsizlik di-

sý Çalýþma ðlýk Örgütü-

baþýnda ORÜS, Sümerbank ve çimento fabrikalarý bulunmaktadýr. Ayný dönemde SEKA’dan 832 iþçi atýlmýþtýr.” (ÝÞÇÝ CEPHESÝ, Arif Benol, Aralýk 2005) 2006’da özelleþtirmeler devam edecek. TEKEL’in halen özelleþtrilmeyen fabrikalarý, Petkim, TEDAÞ, THY satýlacak. Devlet hastanelrinin ve okullarýn da satýlmasý gündemde. Yeni Ýþ Yasasý Yasalaþtý 2005’da emekçilere dönük saldýrýlarýn somut bir ifadesi yeni iþ yasasý olmuþtur. Yeni iþ yasasý ile esnek çalýþmanýn önü açýlmýþ, çalýþanlar patronlarýn neredeyse kölesi haline getirilmiþtir. Sendikalaþmak neredeyse imkansýz hale gelmiþ, grev etkisiz bir araç haline getirilmiþtir. 2006’da burjuvazi saldýrýlarýna devam edecek. Kötü çalýþma koþullarýyla iþçileri daha da yoksullaþtýrmayý, patronlarý daha da zenginleþtirmeyi hedefliyorlar. Hükümet kýdem tazminatýný da kaldýrarak patronlarýn isteklerini yerine getirmeyi hedefliyor. Kamu Personel Yasa Taslaðý yeni yýlýn ilk saldýrýkanunu olacak. Bu yasayla kamu çalýþanlarýnýn toplu sözleþme yapmasý engellenecek, maaþ dondurma ve ay sonuna

nün raporuna göre her yýl 2 milyon kiþi (patronlarýn iþ güvenliði almadýðý için) iþ kazalarýnda hayatýný kaybediyor. Son 10 yýlda ise Türkiye de iþ kazlarýnda hayatýný kaybedenlerin sayýsý 10 bini aþýyor. Patronlar iþçilerin kanlarý üzerinden zenginleþiyorlar. Siz hiç iþ kazasýnda ölen patron duydunuzmu? * Bu ne çýldýrtan denge! En zengin 400 ABD’liyi sýralayan Forbes dergisine göre Microsoft’un sahibi Bill Gates hala “ABD’nin en zengin adamý” Gates’in 63 milyar dolar olarak tahmin edilen serveti 25 milyonluk nüfuslu Peru’nun GSMH’ dan daha fazla.

* Dünyanýn en zengin 200 kiþisinin sahip olduklarý toplam servet yeryüzündeki en yoksul 2,5 milyar insanýn toplam gelirinden fazla. Bu 200 zenginin 112’si ABD’li dünyanýn en zengin 3 kiþinin (ABD) servetinin toplamý en yoksul 48 ülkenin gayri safi yurtiçi hâsýlatýndan yüksek. * Dünyada her yýl açlýk yüzünden 38 milyon insan ölmekte 800 milyon insan ise kronik yetersiz beslenmeye baðlý hastalýklarla savaþmakta. * BM insani geliþme raporuna göre dünyadaki açlýða ve temel saðlýk sorunlarýný asgari düzeyde çözebilmek için gerekli olan 13 milyar dolar.

atma gibi uygulamalar gelecek, sürgünleri yaygýnlaþacak. Emekçiye Dayak, Patrona Kýyak 2005’te iþçilere dönük saldýrýlar devam etti. Hükümet emekçilerin en ufak hak arama mücadelesine bile þidetle karþýlýk verdi. Polis ve jandarma mitinglere saldýrdý, basýn açýklamalarýnda yerlerde sürükledi, grev çadýrlarýný yýktý. Eðitim-Sen için kapatma davasý açýldý. Haklarý için Ankara’ya yürüyen eðitim emekçilerini panzerlerle ezmeye kalkan hükümet, patronlarýn istediði yaslarý birbir meclisten geçirdi. Patronlarýn yaptýðý hak ihlalerini görmezden geldi. Sendikalaþtýklarý için iþten atýlan Serna iþçileri gözaltýna alýndý, tartaklandý. Sigortasýz iþçi çalýþtýran, çocuk iþçi çalýþtýran, ücret vermeyen vb. patronlarý ise görmezden geldi. Kürt halkýnýn en temel hak talebine burjuva devlet kurþunla cevap verdi. Uður Kaymaz’ýn katledilmesi, Hakkari ve Þemdinli’de devletin patlattýðý bombalar, Newroz kutlamalarýnýn ardýndan baþlayan faþist saldýrýlar, TAYAD’lýlara dönük linç giriþimleri, Uður Kaymaz davasýný izlemeye gidenlerin linç edilmeye giriþilmesi akla gelen en çarpýcý örnekler. Susurluk’un ardýndan ikinci kez burjuva devletin maskesi Þemdinli’de düþtü ve katliamcý yüzü ortaya çýktý. Kontragerillenýn saldýrýsý Þemdinli halký tarafýndan ortaya çýkarýldý. 2006’yý Mücadele Yýlý Yapalým 2005 iþçi ve emekçiler için iþsizlik, yoksulluk, sefaletin arttýðý; baskýlarýn yaygýnlaþtýðý bir yýl oldu. Yeni yýlda da saldýrýlar devam edecek. Saldýrýlarý durdurmanýn yolu biz emekçilerin örgütlenmesinden, birleþmesinden ve mücadele etmesinden geçiyor. 2006’yý hak gasplarýnýn deðil, mücadelenin arttýðý bir yýl yapmak için örgütlenelim. Fuat Karan 9


Sosyal güvenliðin tasfiyesinin yeni adý: Tek çatý dönemi… Sermaye sosyal güvenlik alanýnda kapsamlý bir saldýrý yürütüyor. Hükümet bundan bir süre önce, 30 Kasým’da, Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý kanunlarýnýn taslak metinlerini meclise göndermiþti. Sözü edilen yasalar da diðer yasalar gibi sosyal güvenlik alanýnda bir dizi temel hakkýn gaspýný hedefliyor. Bilindiði gibi belli tepkiler nedeniyle hükümet bu yasa tasarýlarýnýn mecliste görüþülmesinden son anda vazgeçti.

10

Taslaklar Ocak 2006 ayýnda görüþülüp yasalaþtýrýlmak üzere askýya alýndý. Emeklilik ve Genel Saðlýk Sigortasý’nýn da Þubat 2006 ortasýna kadar yasallaþacaðý bekleniyor. Hükümet bu yasa tasarýlarýn üzerinde daha geniþ bir “toplumsal mutabakat” aranacaðýný açýkladý. Kuþkusuz hükümet bununla yasalarýn içeriðini deðiþtirmeyi deðil, sendika bürokratlarýný bu saldýrýya ortak etmeyi hedefliyor. Sosyal haklarýn budanmasýný öngören yasa tasarýlarýný askýya alan hükümet, geçtiðimiz günlerde baþka bir adým atarak, SSK, BaðKur ve Emekli Sandýðý’nýn kaldýrýlmasýný, onlarýn yerine Sosyal Güvenlik Kurumu oluþturulmasýný öngören bir yasa taslaðýný meclise gönderdi. Bu yasa taslaðýnýn meclise gönderilmesi, ÝMF’nin gözden geçirme görüþmelerini onaylamasý için ön þartlardan biriydi. Ve tam da, ÝMF yönetimi gözden geçirmelerle ilgili toplantýsýný yapmadan hemen önce meclise sevk edildi. Böylece AKP hükümeti ÝMF’nin bir isteðini daha yerine getirmiþ oldu. IMF’de bunun üzerine Türkiye’ye 1,6 milyar dolar tutarýndaki kredi dilimini serbest býraktý. ÝMF’nin sosyal güvenlik alanýndaki saldýrý politikasý birbirinden koparýlamayacak nitelikteki ana parçalarý oluþturuyor. Böylece hükümetin, saldýrýlarý hayata geçirme kararlýlýðýný koruduðunu, bazý taslaklarý “toplumsal

mutabakat” bahanesiyle askýya almasýnýn ise zaman kazanmaya dönük bir aldatma manevrasý olduðunu görüyoruz. Tasarý yasalaþýrsa üç kurum tarihe karýþacak Tasarý yasalaþýrsa SSK, Bað-Kur, Emekli Sandýðý tarihe karýþacak. Yerine Sosyal Güvenlik Kurumu oluþturulacak. Kurum bünyesinde ayrýca Sosyal Sigortalar, Genel Saðlýk Sigortasý, Primsiz Ödemeler ve Hizmet Sunumu Genel Müdürlükleri kurulacak. Tasarý bunlarýn yanýnda üç kuruma ait bütün varlýklarýn ve buralarda çalýþan personelin yeni kuruma devredileceðini de hükme baðlýyor. Oluþturulmasý planlanan kurum Sosyal Güvenlik Yüksek Danýþma Kurulu, Yönetim Kurulu ve Baþkanlýk olmak üzere 3 idari organ tarafýndan yönetilecek. Devlet kurumlarýndan temsilcilerin yaný sýra, sendika ve meslek örgütü temsilcilerini de kapsayan Sosyal Güvenlik Yüksek Danýþma Kurulu yýlda bir kez toplanacak. Yasa gerekçesinde bu yapýlanma sayesinde çalýþanlarýn kurum yönetiminde söz sahibi olduðu savunuluyor. Bu söz hakkýnýn göstermelik bir þey olduðunu bizler biliyoruz. Zaten meclise gönderilen yasanýn gerekçesinde de bu açýk açýk dile getiriliyor. Yasanýn gerekçesinde, halen askýda tutulan Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigortasý Kanunu Tasarýsý’nýn hayata geçirilebilmesi için kurumsal yapýdaki daðýnýklýðýn giderilmesi ve yönetimde etkinliðin saðlanmasý gerektiði belirtiliyor. Hükümet askýda tutulan kanunun içeriðinin deðiþmeyeceðinden o denli emin ki, mevcut kurumsal yapýyý þimdiden askýdaki yasa hükümlerine uygun bir biçimde düzenlemek için harekete geçiyor. Üç sosyal güvenlik kurumunu kaldýrýp yerine Sosyal Güvenlik Kurumu adý altýnda tek bir yapýlanma oluþturuyor.

Hükümetin Genel Saðlýk Sigortasý’yla ilgili olarak hazýrladýðý tasarýdan bir örnek verebiliriz. Bu taslaðýn 8. maddesi ikinci fýkrasýnda sigortalýya saðlanacak saðlýk hizmetleri genel olarak sayýldýktan sonra, fýkranýn sonuna þöyle bir cümle ekleniyor: “…kurumca belirlenen, saðlýk yardýmý olarak saðlanýr.” Bunun anlamý þu: maddede sayýlan saðlýk hizmetlerinin tümü deðil, maddede sayýlan saðlýk hizmetlerinden ancak kurumun uygun gördükleri saðlýk hizmeti olarak sunulacak. Örneðin kurum, “koruyucu saðlýk hizmetleri sigorta kapsamýna dahil deðildir” derse, bu hizmetlerden prim ödeyen sigortalý yararlanamayacak. Bunun adýna da Genel Saðlýk Sigortasý diyeceksiniz! Yeni tasarýda SSK, Emekli Sandýðý ve Bað-Kur tarafýndan yapýlan ilaç ve tedavi harcamalarýna önemli kýsýtlamalar getiriliyor. Tasarýya göre bir reçetede 4’den fazla ilaç yazýlamayacak. Eðer tedavi uzun sürerse 7. günden sonra yeniden reçete yazýlmasý gerekecek. Pek çok ilacý pratisyen hekimler deðil uzman hekimler yazacak. Hatta bazý ilaçlarý uzman hekimlerin yazmasý da yetmeyecek, Saðlýk Kurulu’nun onayý gerekecek. 25 Aralýk 2005 tarihli Hürriyet gazetesinde Yalçýn Bayer, “Hastalarý ÝMF’ye Yollayýn” baþlýklý yazýsýnda hükümetin hazýrladýðý tasarýnýn çarpýklýklarýna deðiniyor ve “bir yandan aile hekimliði sistemi getirerek hastalarýn birinci basamakta tedavi edilmesini planlýyorsunuz, öte yandan da birinci basamakta tedavi verecek pratisyen hekimlerin elindeki tedavi olanaklarýný kýsýtlýyorsunuz? Bu adamlar sadece sevkle görevli trafik memurlarý mý olacaklar?” sorusunu isabetli bir þekilde dile getiriyor. Hükümet, ÝMF’ye verilen niyet mektubunda en geç Ocak 2006 ayý sonuna kadar meclisten geçirileceði belirtilen Sosyal Güvenlik Kurumu’na neden ihtiyaç duyulduðunu, þu gerekçelerle sýralýyor: “Sosyal güvenlik alanýnda faaliyet gösteren çok sayýda kurumun bulunmasý, bu kurumlar kapsamýnda bulunan kiþilerin hak ve yükümlülüklerinin farklýlaþtýðý bir sosyal güvenlik


sistemi yaratmaktadýr. Bu daðýnýk yapý eþgüdüm saðlanmasýný önlemekte, diðer taraftan, mevzuatýn karmaþýk olmasý, aþýrý bürokratik iþlemler, bilgi iþlem alt yapýsýnýn yetersiz olmasý ve personele iliþkin sorunlar, sosyal güvenlik kurumlarýnýn etkin çalýþmasýna engel olmaktadýr.” Yani hükümetin öne sürdüðü gerekçe, sosyal güvenlik sisteminden yararlananlarýn arasýndaki eþitsizliklerin önüne geçmek, hak ve yükümlülükler anlamýnda eþitliði saðlamak. Fakat “sosyal güvenlik reformu” kapsamýnda yapýlmak istenen diðer yasal düzenlemelerle birlikte düþünüldüðünde, ÝMF’nin ve hükümetin derdinin sigortalýlarýn daha iyi hizmet almasý olmadýðý anlaþýlýyor. Nitekim yasada yeni yapýlanmanýn ve bunun yarattýðý avantajlarýn (hizmetlerin tek elden yürütülmesi, bilgi otomasyonu vb.) çalýþanlarýn sistemden daha çabuk ve daha fazla yararlanmasýný saðlayacak biçimde düzenlenmediði, baþta saðlýk giderleri olmak üzere harcamalarýn azaltýlmasýnýn temel

kaygý olarak öne çýktýðý görülüyor. Bu da ÝMF’nin ve hükümetin asýl derdinin devlet bütçesinden sosyal güvenlik sistemine aktarýlan miktarý aþaðý çekmek, sistemin yükünün daha büyük kýsmýný çalýþanlarýn sýrtýna yüklemek istiyorlar. Amaç, patronlara kýyak Ayrýca burada da bir baþka aldatmaca da þu: Normalde sosyal güvelik sisteminin finansman yükünün aðýrlýklý bir bölümünün sermaye devleti tarafýndan karþýlanmasý gerekir. Devlet bu alana harcayacaðý kaynaklarý sermaye sahiplerinden prim ya da vergi olarak toplamalýdýr. Ancak son zamanlarda hayata geçirilen uygulamalardan da anlaþýlacaðý gibi, hükümet sermayenin sýrtýndaki prim ve vergi yükünü arttýrmamakta tersine azaltmakta. Son olarak Kurumlar Vergisi yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirildi. Hükümet yetkilileri, iþverenlere baþka vergi kolaylýklarý saðlamak için de hazýrlýklar yapmakta. O halde devlet patronlarýn vergi ve prim yükünü

aðýrlaþtýrmýyorsa sosyal güvenlik sistemine nasýl kaynak aktaracak? Yapýlacak olan þu; devlet þimdiye kadar sosyal güvenlik sisteminin finansman açýðýný kapatmak için zorunlu olarak bazý transferler yapýyordu. Bu transferler artýk yapýlmayacak ya da ancak çok zorunlu durumlarda, çok cüzi miktarlarda söz konusu olacak. Bunun yerine devlet, eskiden vermek zorunda kaldýðý paranýn çok daha azýný “devlet katkýsý” olarak sosyal güvenlik sistemine aktaracak. Bu para ise arttýrýlan prim yüküyle, vergi ve zamlar yoluyla iþçi ve emekçilerden toplanacak. Görüldüðü gibi devlet bir kez daha kepçeyle alýp kaþýkla vermenin, bunu da bir lütuf olarak sunmanýn hesaplarý içinde. Sonuç olarak, sermayenin sosyal güvenlik alanýndaki saldýrýsý bir bütün. Bu saldýrýlarýn kimileri önemli, kimileri önemsiz görülemez. Sermayenin saldýrýlarý bütünlüklü ise bu saldýrýlara karþý koyuþ da o kadar bütünlüklü olmalýdýr. Þahin Yýldýrým

Kayýt dýþý ekonomi büyüyor Kayýt dýþý ekonomi ülkede hat safalara ulaþmýþ durumda. Yapýlan bir araþtýrmaya göre Türkiye’ de kayýt dýþý çalýþan sektör yüzde 50’lere dayanýyor. Kayýt dýþý bazý sektörlerde öylesine yoðun ki neredeyse kayýtsýz çalýþma ya da eksik beyanda bulunma olaðan bir durum. Örnek olarak þu sektörleri gösterebiliriz :Ýmalatçýlar, Ýnþaatçýlar, Özel Okullar, Dershaneler, Sürücü kurslarý, Avukatlar, Turizm iþletmeleri, Yayýn kuruluþlarý (korsan yayýncýlar), Akaryakýt istasyonlarý, Doktorlar, Servis Taþýyýcýlarý, Gayrimenkul alým-satým yapanlar, Tarým ürünü üreten ve iþleyenler, Taksiler ve halk otobüsleri... 500 bin YTL fiyat deðeri biçilen taksiler asgari ücretlinin verdiði kadar bile vergi deðil... Doktorlarýn vergilerini aylýða böldüðünüzde bir vizite ücretinden daha az... Hisse senetlerinden, devlet tahvillerinden neredeyse vergi alýnmýyor gibi. Maliye Bakanlýðý 2004-2005 yýlý eðitim sonu, denetim sonuçlarýný açýkladý. Buna göre 94 bin mükellef izlendi. 27 milyar YTL matrah incelendi. 22.4 Milyar YTL matrah incelenirken 19 milyar YTL fark saptandý. Gelir vergisinde 1.2 Milyar YTL matrah incelendi. 600 Milyon YTL fark bulundu. 2004' ün tamamýnda 2.4 Milyar matraha karþýlýk 6.5 Milyarlýk matrahýn gizlendiði belirlendi. Kurumlar vergisinde 4.8 Milyar YTL matrah incelendi, 2.5 Milyar YTL fark bulundu. 2004 yýlýnda 2.9 Milyar YTL matrah incelendi, 4.3 Milyar YTL matrah fark bulundu.

KDV’de 13.7 milyar YTL matraha karþýn 2.5 Milyar YTL eksik bildirim belirlendi. 2004 de 15.2 Milyar YTL’lik matraha karþýn 4.1 Milyar YTL fark tespit edildi. Devlet iç borçlanma senetlerinin gelirlerinin de 78 Milyon YTL’si gizlendi. Bu yýl kaydý bulunmayan 35 bin mükellef kayda alýndý. Otogazda 3200 mükellef nezdinde 65 Milyon YTL matrah farký bulundu. Çalýþanlarýn vergi iadesi incelemelerinde 294 bin sahte, 43 milyon geçersiz fatura saptandý. Haksýz alýnan vergi iadesi tutarý 25 milyon YTL olarak belirlendi. Kredi kartý bilgileriyle yapýlan denetimler sonrasýnda 140 Milyon YTL fark bulundu. 60 Milyon YTL vergi ve ceza alýndý. Liste böyle uzayýp gidiyor, hükümet kurumlar vergisini yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirirken asgari ücretlilerden ise çok yüksek vergi alýnýyor. Bu hükümetin kimlerin hükümeti olduðunu anlayabilmek açýsýndan bundan baþka bir kanýta gerek var mý? Bu hükümet zenginlerin hükümetidir. Ekonomiyi toz pembe gösterenler asgari ücrete %8,7 zam yapanlar ve bu zammýn da iyi bir zam olduðunu iddia edenler bizleri ölümü gösterip, sýtmaya razý olma durumuna getirdiler. Kayýtdýþý ekonomi yoðun sömürünün diðer adýdýr. Jiyan 11


Emek Güncesi Cevahir Deri iþçileri patronun sendikayý kabul etmemesi ve taþeron çalýþtýrmakta ýsrar etmesi üzerine 24 Kasým’da direniþe baþlamýþlardý. Deri-Ýþ üyesi iþçiler 24 Kasým’dan bu yana direniþte olan Cevahir deri iþçilerine dayanýþma amacýyla iki saatlik iþ býraktýlar. Bine yakýn iþçi ziyarete giderek destek eyleminde bulundu. Jandarma ziyarete gelenleri tartaklayarak birkaç iþçiyi gözaltýna aldý. Deri-Ýþ Tuzla Þube Baþkaný patronlarýn ve jandarmanýn baskýsý devam ederse Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde iþçilerin iþ býrakacaklarýný bildirdi. Türk Hava Yollarý’nda yer hizmetleri için yapýlan ihaleyi Euroserve firmasý kazanmasýna raðmen ihale yeniden yapýlarak, HAVAÞ ve Çelebi firmalarýna verildi. Böylece THY’nin amacýnýn sendikasýzlaþtýrma olduðu ortaya çýktý. Çalýþan 400 yüz iþçi 1 Ocak 2006’ dan itibaren iþsiz kalacak. Yasadýþý ihaleye tepki duyan ve THY’nin yönetiminin amacýnýn sendikal örgütlenmeyi daðýtmak olduðunu belirten iþçiler AKP il binasýnýn önünde eylem yaptý. Serna-Seral iþçilerinin grevi 109. günü geride býraktý. Ýþçiler dayanýþmayý yükseltmek için 17 Aralýk’ta kitlesel grev çadýrýnýn önünde aileler ve ziyaretçilerin katýlýmýyla bir etkinlik düzenledi. Patron ve polisin tüm baskýlarýna raðmen Serna-Seral iþçisi direnmeye devam ediyor. TÜPRAÞ’ýn devri ile ilgili belirsizlik sürüyor. TÜPRAÞ hisselerinin Ofer ailesine satýþýna iliþkin mahkeme görülürken Petrol-Ýþ Sendikasý’na üye TÜPRAÞ çalýþanlarý Türkiye genelinde, 2 saat süreyle iþbaþý yapmadý. Ýþler devir iþlemlerine karþý eylemlerine devam edeceklerini açýkladýlar. Bursa’nýn Gemlik yakýnlarýndaki Gemlik Liman ve Depolama Ýþletmeleri ve AÞ’de (Gemport) iþten çýkartýlan 10 iþçi açtýklarý iþe iade davasýný kazandýklarý halde, iþe geri alýnmadýlar. Ýþçilere yapýlan uygulama yasal deðildir. Ýþçiler mahkemeyi kazandýklarý halde patron keyfi davranarak iþçileri iþe geri almadý. Patron iþe almadýðý iþçilere ceza olarak 4 ay ile 8 ay ücret ödemeyi göze alarak mahkemenin aldýðý karara uymuyor. Bu cezanýn patronlara hiçbir caydýrýcý yönü yok. Sendika bürokratlarýnýn çok güvendiði Ýþ Güvence Yasasý’nýn ne hizmet etmiþ olduðu ortaya çýktý. Ýran’ýn baþkenti Tahran’da belediye otobüs þoförlerinin bir bölümü ücret artýþý ve gözaltýna alýnan arkadaþlarýnýn serbest býrakýlmasý (kýþkýrtýcýlýk yaptýðý gerekçesiyle gözaltýna alýnmýþlardý) için greve gitti. Yaklaþýk bin kadar þoförün sefere çýkmamasý üzerine baþkentte ulaþým önemli ölçüde aksadý.

12

New York’taki 33 bin 700 toplu taþýma iþçisinin baðlý olduðu Ulaþým Ýdaresi’nin (MTA) önerdiði son teklifi de reddetmesinin ardýndan uzlaþma için taný-

dýklarý ek süre de bitince grev baþladý. Grevle birlikte New York’ta her gün ulaþým için yeraltý treni ve otobüsleri kullanan 7,5 milyon kiþi etkilendi. Bundan önce toplu taþýma grevi 1980 yýlýnda yapýlmýþ ve 11 gün sürmüþtü. 25 yýl aradan sonra ilk büyük grev yaþanýyor. Ayrýca Londra metro çalýþanlarý yýlbaþý günü haftalýk 35 saatlik çalýþmayý kabul etmedikleri için greve girdi. Danone’in Lüleburgaz’daki süt ürünleri üretim tesisinde çalýþan 16 iþçi Tek Gýda-Ýþ’e üye olduklarý için iþten çýkarýldý. Ýþçiler fabrikanýn önünde eylem yaptýlar. Eylemde konuþan Trakya Þube Baþkaný Danone’de 2 yýldýr örgütlendiklerini ve iþyerinde 240 üyesi olduðunu tam yüzde 51 oranýný saðladýklarý sýrada patronun 16 iþçiyi iþten çýkararak iþçilerin anayasal haklarýný engellediðini açýkladý. 17 Aralýk da DÝSK, KESK, TMMOB, TTB ve kitle örgütleri Ankara’da, “Demokratik Türkiye Halk için Bütçe” mitingi düzenledi. Mitinge 20 bin iþçi ve emekçi katýldý. Ýþçiler 2006 bütçesine hayýr dediler. Yürüyüþ boyunca “çetelere deðil halk için bütçe; Susurluk, Þemdinli iþte çete devleti; iyi çocuk ne yapar? Þemdinli’yi bombalar; delikanlý Aðar bizi de kurtar!” sloganlarýyla yürüdüler. Miting olaysýz bitti. Miting dönüþündeki trafik kazasýnda iki emekçi öldü, 27 kiþi de yaralandý. Miting özellikle burjuvazinin iþçi sýnýfýna saldýrýlarýnýn her gün katmerleþtiði bir dönemde, sendikalarýn merkezi düzeyde örgütledikleri halde katýlým beklenenin altýnda oldu. Elbette mitinge katýlýmýn düþüklüðünün büyük nedeni sendika bürokratlarýn izlemiþ olduklarý “çaðdaþ” ve uzlaþmacý sendikal anlayýþýn iþçilerin moralini bozmasý. Sendikalarýn örgütlü bulunduklarý iþyerlerinde sendikacýlar býrakýn mitinge katýlým çaðrýsý yapmayý iþçileri bilgilendirmediler bile. Ayrýca DÝSK birçok ilde araç bile kaldýrmadý. Ýþçileri eyleme hazýrlamayan bu bürokratlar neden eylem takvimleri belirliyorlar ki? Bürokratlar genellikle tabanda oluþan iþçi ve emekçilerin tepkilerinden çekindiklerinden dolayý, mücadelede sonuç alacak eylemleri örgütlemek yerine iþçilerin ve emekçilerin birikmiþ öfkesini belli bir zaman dilimine yayarak pasifize ediyorlar. Böylece iþçi ve emekçilerin morallerinin bozulmasýný ve umutlarýnýn kýrýlmasýný, sonuç getirmeyen eylemler olarak algýlanmasýný saðlamayý hedefliyorlar. Sendika bürokratlarý “bizler eylem yapýyoruz, kimse gelmiyor” diyerek kendilerini iþçiler karþýsýnda meþrulaþtýrma gayretindeler. Sonuç olarak, burjuvazinin saldýrýlarýnýn artýðý, sendika bürokratlarýnýn da patronlarýn sað kol gibi çalýþtýðý bir dönemde, tabiî ki iþçi ve emekçilerin üzerindeki yük ve sorumluluk daha da artmakta. Eðer patronlarýn saldýrýlarýna bürokratlarýn oyalamalarýna izin vermemek için patronlardan ve de sendika bürokratlarýndan baðýmsýz bir mücadeleyi örmemiz zorunluluk olarak önümüzde duran acil bir görevdir. Oya Þen


Patronun oyunlarýný bozalým Patron bundan iki hafta önce temsilcileri çaðýrýp mesailer hakkýnda bir takým düzenleme ve kararlar aldýklarýný iletmiþ. Patron temsilcilere bundan sonra hafta içi mesaiye kalýnmayacaðýný, hafta sonu bir cumartesi kalýnacaðýný, bir cumartesi kalýnmayacaðý teklifinde bulunmuþ. Bunun üzerine temsilciler de bizlere sormadan kendi inisiyatiflerini kullanýp olur demiþler. Alýnan bu karar kulaktan kulaða tüm fabrikaya yayýldý. Ýþçiler tarafýndan olumlu bulundu. O hafta çalýþmadýk, bir sonraki hafta çalýþtýk. Doðal olarak daha sonraki hafta çalýþmayacaðýmýzý biliyorduk. Hepimiz kendimizi ona göre ayarlamýþtýk. Cuma günü çay paydosundan sonra cumartesi çalýþacaðýmýz söylentisi yayýldý. Bunun üzerine temsilciler patronla görüþmeye gittiler. Patron temsilcilere, “iþler acele, mesaiye gelmek zorundayýz” demiþ. Temsilciler de patrona, “bu öneriyi siz getirdiniz, þimdi de uymuyorsunuz, böyle keyfi davranamazsýnýz, biz mesaiye gelmeyeceðiz” deyip toplantýdan çýkmýþlar. Bu kararý hep birlikte bantlara yaydýk ve kýsa zamanda bütün fabrikada yayýldý. Bunun üzerine patron bant þeflerini toplayýp “herkesi yarýn mesaiye getireceksiniz” talimatý verdi. Bant þefleri ellerine liste alýp bantlarý dolaþmaya baþladýlar. Ýlk dolaþmada kimse imza atmayýnca, patron ustalarý tekrar toplantýya çaðýrdý. Tekrar ustalar ikinci ataða kalktýlar. Bu sefer baský sonucu bazý arkadaþlar imza attýlar. Benim çalýþtýðým bantta 18 kiþi çalýþýyor, 4 kiþi imza attý, 6 tane bant var. Toplam 38 kiþi imza atmýþ oldu. Bazý arkadaþlarda gelip gelmeme konusunda kararsýzlardý. Bir arkadaþ “bir toplantý kararý alýnýrsa iyi olur” dedi. Temsilciye, “olaðanüstü bir toplantý kararý alýrsak iyi olur” dedik. Paydosta bütün arkadaþlara toplantý olacaðýný duyurduk. Ani geliþen bu olay hakkýnda bir fikir yürütmek gerekiyordu. Biraz düþündüðümüzde hiç de ani olmadýðýný, tamamen planlý bir þekilde yapýldýðýný tahmin ettik. Pekiyi ne oldu da patronun ilk kararý deðiþti. Bir hafta sonra iþlerimiz acele herkes gelecek dendi. Hiçbir patron haftalýk plan yapmaz. Patronlar aylýk hatta yýllýk plan yapýyorlar. Pekiyi buradaki mantýk neydi? Patron hazýrladýðý A.B.C planlarýný ve politikalarýný uygulamaya devam ediyor ve de devam edecek. Patronun burada yapmak istediði politika mesaiye gelenleri ve gelmeyenleri karþý karþýya getirmek ve nitekim öyle oldu. Yaptýðýmýz toplantýya yaklaþýk 80 kiþi katýldý. Katýlanlarýn büyük çoðunluðu imza atanlara tepki gösterdi. Bunun üzerine tartýþmalar oldu. Bilinçli iþçiler olarak patronun bu tür oyunlarýný bozmak için iþçilere bunun bir tuzak, bir oyun olduðunu, böl- parçala- yönet mantýðýný içerdiðini anlatmamýz gerekli.

Not: Sözleþmenin yasal süreci devam ediyor. Çoðunluk tespiti yapýlýp bakanlýktan yetki belgesi alýndý. Bakanlýktan patrona 6 iþ günü içinde itiraz edip etmeyeceðine dair talimat gönderildi. Patron herhangi bir itirazda bulunmadý. Bunun üzerine patron ve sendika görüþmelere baþlayacak. Bir tekstil iþçisi

Bize “þükredin” diyorlar Asgari ücretin açýklanmasýndan sonra iþyerinde bu konu konuþuldu. Bizler açlýk sýnýrýnýn altýndaki bir ücretle yaþamaya mahkûm ediliyoruz. Bölüm þefine zammýn ne kadar olacaðýný sorduk. O da “dýþarýda bir yýðýn iþsiz var, halimize þükredelim, paramýzý zamanýnda alýyoruz, yemeðimiz, sigortamýz, servisimiz var. Ben bile iþsizlikten çok korkuyorum, iþime daha çok sarýlýyorum, zammýn ne kadar olacaðý bize henüz söylenmedi daha bir ay var” dedi. Bazý arkadaþlar bunun sonu nereye varacak 50 milyon zam mý olur? Bizleri iþsizlik var diye korkutuyorlar. Ama bu zamla da çalýþýlmaz dediler… AKP’ye oy veren bazý iþçiler, “bir daha Tayyip’e oy vermem, her þey kötüye gidiyor, geçinemiyoruz” dedi. Bir baþka iþçi, “AB’ye girince düzelir, Avrupa ülkelerinde iþçi haklarý var. AKP enflasyonu da düþürdü” dedi. Bir iþçide “enflasyon düþtü diyorlar. Ama ben ayda bir pazara gidiyorum, fiyatlar ucuzlamýyor, bizlere yansýmýyor bu düþüþ” dedi. Bu olanlara bakýp düþünmeliyiz. Ýþçiler olarak ne yapabiliriz? Yaþadýklarýmýz bugün yarýn hepimizi vuracaktýr. Neden korkuyoruz? Korkutuluyoruz? Ýþsizlikten ama bu bizi ne zamana kadar durduracak. Hükümetin patronlarýn bu pervazsýz saldýrýlarýna gün gelecek dur diyeceðiz. Bugünden çalýþtýðýmýz fabrikalarda örgütlenmeliyiz. Öðrendiðimiz fikirleri iþçilere anlatmalýyýz daha iyi hayat koþullarýnda yaþamak için hak ettiðimiz çalýþma koþullarýnda ve ücretleri almak için örgütlenmeliyiz, mücadele etmeliyiz. Bir tekstil iþçisi

Ýþlerin durumuna göre Ýzin Havalarýn soðumasýyla birlikte, iþçilerde hastalýklar artmaya baþladý. Fabrikanýn doktoruna gittiðimizde Hipokrat yeminini unutarak yüzümüze bakýp ilaç yazýyor; çok hasta olsak da izin vermek istemiyor. Bunun nedeni, hem patrondan çekiniyor hem de yaranmak istiyor. Çalýþamayacak durumda olan arkadaþýmýza izin verdiðinde eðer arkadaþýmýzýn iþi acilse þef doktoru arayýp “niye izin verdin” diyor ve arkadaþýmýzý eve göndermiyor. Bu sorun küçük 13


sorunmuþ gibi görünebilir ama biliyorum ki küçükte olsa sorunlarýmýza öðütlenerek sahip çýkmamýz gerekli. Bizler sorunumuza ne kadar sahip çýkarsak patron karþýsýnda o kadar güçlü oluruz. Bir tekstil iþçisi

Nihayet görebildik Fabrikanýn bir doktoru olduðunu duymuþtum, ama iþe baþladýðýmdan 5 ay sonra görebildim. Fabrika 1. sýnýf aðýr sanayi, bazen haftada 3-4 kaza oluyor. Ama buna raðmen fabrikada doktor olmadýðý için, kaza geçiren iþçiye ilk müdahale yapýlmadan apar topar hastaneye kaldýrýyorlar. Bu nasýl bir saçmalýktýr ki nerdeyse her gün kaza olan bir fabrikada doktor 6 ayda bir geliyor. Doktorun yaptýðý tek iþ, tansiyon ölçmek, kalp atýþlarýný dinlemek ve þikâyeti olup olmadýðýný sormak. Þikâyetimizi söylediðimizde “tamam ben bunlarý dosyalarýnýza iþleyeceðim” diyor. Herhangi bir tedavi, çözüm ve yönlendirme yok. Geçen hafta bir iþçi aðýr çalýþma þartlarýndan dolayý kalp krizi geçirdi. Hastaneye kaldýrýldý, birkaç tedaviden sonra kendine geldi ve tekrar iþbaþý yaptý. Bu iþçi þans eseri kurtuldu. Çünkü kalp krizi gibi ciddi bir vakada, acil bir saðlýk iþlemi yapýlmasý gerekli. Ama fabrikada ne doktor ne de herhangi bir saðlýk personeli var. Ýþçilerin büyük bir bölümü doktor geldiðinde de muayene olmak istemiyorlar. Çünkü iþçilerin görüþü “6 ayda bir gelen doktordan ne hayýr gelir, biz her gün burada can pazarý yaþýyoruz, doktor sadece tansiyon ölçüyor, onu ben evde de yaparým, doktorun yanýna çýkmaya gerek yok” diyorlar. Patron doktora ödeyeceði paradan kaçmak için 365 günlük mesai gününü 2 güne sýðdýrmaya çalýyor. Bütün çalýþan iþçilerin hayatýný tehlikeye atýyor. Ýþçiler olarak biz bu saçma uygulamaya son verilmesi ve doktorun mesaiyi saatleri içersinde fabrikada olmasý için mücadele etmeliyiz. Bu bizim en doðal hakkýmýz. Bir metal iþçisi

Giriþi rahat çýkýþý zor Bütün iþyerlerinde olduðu gibi bizim iþyerinde de haksýzlýk-hýrsýzlýk var. Çalýþtýðým iþyeri yaklaþýk 100 kiþinin çalýþtýðý bir kargo firmasý. Nakliye ve taþýma iþi olarak iki bölümden oluþuyor. Benim çalýþtýðým bölümde 30 iþçi çalýþýyor. Sabahlarý iþbaþý yaptýðýmýzda bize giriþ kâðýdý imzalatýyorlar. Bu kâðýt bizim iþe devam ettiðimizi gösteriyor. Ama bu kâðýtta sadece giriþ saatimizi yazabiliyoruz. Çýkýþ saatimiz ise belli deðil, çýkýþ bölümünü boþ býrakmamýzý söylüyorlar. Ama çalýþtýrýrken de geç saatlere kadar çalýþtýrýyorlar. Bu durumu itiraz ettiðimizde “beðenmeyen çýkar gider” diyorlar. Bu noktadan baþlayarak bir örgütlenme baþlatabilirsek bu ve benzeri haksýzlýklarý durdurabiliriz. Bir kargo iþçisi 14

Birlikten güç doðar Küçük bir atölyede çalýþýyorum. Genel olarak 350 YTL ücret alýyoruz. Temizlik iþçileri 250 YTL alýyorlar. Utandýklarý için ücretlerini kimseye söyleyemiyorlar. Yaklaþýk 2 yýldýr zamsýz çalýþýyoruz. 2005’in üç ayýný da sigortasýz çalýþtýk. Yeni iþ yasasýnda iþçileri izne çýkardýðýný söyleyerek sigortalarý dondurabiliyor patronlar. Patron her defasýnda bizden fedakarlýk istiyor. Bizlerde arkadaþlarla toplanarak artýk yeter dedik. Fedakarlýk sýrasý patronda diyerek… Pazartesi günü toplu bir þekilde patronun karþýsýnda çýktýk. Her arkadaþ sorunlarýndan bahsetti. Patronda iþçilerin birlik ve kararlýlýðý nedeniyle ocak ayýndan baþlamak üzere bir düzenleme yapacaðý sözünü verdi. Bu düzenlemenin ne olacaðýný, zam yapý yapmayacaðýný bilmiyoruz. Ay sonunda ne olduðunu öðreneceðiz. Ýsteklerimiz gerçekleþmezse toplu þekilde çalýþmama kararý aldýk. Sonuçlarýný göreceðiz. Küçük bir atölyede birlik oluþturmak çok zor. Ama býçak kemiðe dayandýðýnda pekala birlik olabildik. Bu hepimize moral oldu. Bir tekstil iþçisi

Serna / Seral grevine destek kampanyasý Kötü çalýþma koþullarýna karþý örgütlenen Serna iþçileri, bu örgütlenme sonucunda sendikalaþmayý baþardýlar. Ancak toplu sözleþme aþamasýnda, patronun uzlaþmaz bir tavýrla düþük zam dayatmasý sonucunda 16 Eylül’de greve çýktýlar. Grev yaklaþýk 109 gündür, baskýlara, polisin saldýrýlarýna, soðuða, parasýzlýða raðmen inatla sürüyor. Fabrika ve atölyelerden gelen iþçi arkadaþlarýmýzla Serna iþçilerini ziyaret ettik. Ziyaretin ardýndan Serna iþçilerinin mücadelesini destekleme sözü vererek fabrikadan ayrýldýk. Bunu dergimize de taþýdýk. Öncelikle grevci iþçilere erzak yardýmý yapma karar verdik. Tüm yoldaþlar kendi iþyerlerinde, mahallerinde, okullarýnda Serna iþçilerinin grevini duyurdular. Grevci iþçileri desteklemeye çaðýrdýlar. Kýsa zaman içerisinde örgütlenen kampanya sonucunda toplanan paralarla erzak alýndý. Bunlara baðýþlanan erzaklar da eklendi ve kampanyaya katýlan tüm dostlarýn adýna erzaklar grevci Serna iþçilerine teslim edildi. Grevci iþçiler, farklý iþyerlerinden sýnýf kardeþlerinin desteðini memnuniyetle karþýladýlar. Serna patronu henüz geri adým atmýþ deðil. Fason olarak üretim yaptýrmaya devam ediyor. Serna iþçileri ise patrona geri adým attýrmak ve daha da önemlisi iþçi sýnfýna örnek bir mücadele deneyimi býrakmak için inatla mücadeleye devam ediyorlar. Serna fabrikasý küçük bir fabrika olmasýna raðmen, mücadelenin kendini aþan muhtevasýyla örnek bir grevdir. Bu grevle dayanýþmak, mücadelesini desteklemek gerekiyor. Serna grevinin baþarýlý olmasý, diðer iþyerlerine de mücadelenin yayýlmasýna baðlý. Sermayenin saldýrýlarýna karþý örgütlenelim. Ýþçi Cephesi


IRAK’TA DÝRENÝÞ SÜRÜYOR

15 Aralýk seçimleri, direniþ ve Saddam’ýn yargýlanmasý ABD, “Büyük Ortadoðu Projesi”ni gerçekleþtirmek için bölgede var olan zengin enerji kaynaklarýný denetim altýna almak ve bölgedeki jeopolitik gücünü daha da artýrmak için bölge haritasýný yeniden düzenlemek uygulamalarýna devam ediyor. Afganistan ve hemen akabinde Irak’ýn iþgaliyle birlikte baþlattýðý Ortadoðu’daki ülkelerin sahip olduðu baðýmsýzlýklarýný kaybetmelerini saðlama yönündeki politikalarýný her geçen gün yeni kýlýflar uydurarak devam ettiriyor. Bir süredir enerjisinin büyük bölümünü Irak’ta kurulacak güvenilir bir kukla hükümet yaratmaya harcýyor. Bu nedenle hazýrladýðý anayasayý kabul ettirerek uygulatacaðý bir parlamentoyu kurmak için 15 Aralýk’ta genel seçimleri düzenledi. Demokrasi aldatmacasý Irak Seçim Komisyonu, 25 Ekim 2005’te gerçekleþtirdiði referandumun sonucunda Irak’ýn yeni anayasasýnýn -hile ile- kabul edilmesinin ardýndan 15 Aralýk’ta planlandýðý gibi genel seçimi gerçekleþtirdi. 1 yýl önce, Ocak 2005’te gerçekleþtirilen seçimlerde, Irak halkýnýn yarýsýndan fazlasý (özellikle Sünniler) seçimleri boykot etmiþti. 15 Aralýk seçimleri öncesi hazýrlýk sürecinde geçen seçimleri boykot eden büyük Sünni önderlikleri bu seçimlere oy çaðrýlarý yaptý. Seçilecek olan yeni parlamentoda aðýrlýk yaratacaklarýný düþünen sünni gruplar, çoðunlukla seçimlere katýldý ve kendi partilerine oy verdi. Ancak daha ilk hafta pek çok hile yapýldýðý resmi olmayan seçim sonuçlarýndan anlaþýldý. Ülke nüfusunun yüzde 40'ýna sahip olan Sünnilerin seçimlere katýlýmlarýnýn çok yoðun olsa da meclisteki sandalyelerinin çok az olacaðý þimdiden belli. Demokrasi aldatmacasý Sünnileri hayal kýrýklýðýna uðrattý. Irak hemen her gün sünniler tarafýndan yapýlan seçim boykotlarýna sahne oluyor. Sünniler seçim-

lerin yeniden yapýlmasýný istiyor. Fakat var olan geçici kukla hükümet buna izin vermeyecek, izin verse bile sonuçlarýn farklý olmayacaðý bir gerçeklik. Geçtiðimiz ekim ayýnda yapýlan referandumda da ayný türden hileler yapýlmamýþ mýydý? Sonuçlar ABD lehine Irak’ta 15 Aralýk’ta yapýlan ilk anayasal milletvekili seçiminin resmi olmayan sonuçlarý, Þii partilerin önde gittiklerini, bu durumda oluþacak parlamentonun Þii aðýrlýklý olmasýnýn kaçýnýlmaz olduðunu gösteriyor. 275 sandalyeli meclisin 230 üyesi 18 vilayetten gelen oylara göre belirlenecek. Geri kalan 45 sandalye de partilerin Irak genelinde topladýklarý oy oranlarýna göre aralarýnda paylaþtýrýlacak. Önemli bazý merkezlerde elde edilen kýsmi sonuçlara göre, 59 milletvekili çýkaran baþkent Baðdat’ta yüzde 58 oranýnda oy toplayan Þii Birleþik Irak Ýttifaký önde gidiyor. Sünni Irak Uzlaþma Cephesi yüzde 18.9’la ikinci, Laik Irak Ulusal Listesi de yüzde 13.8 oy oranýyla 3. sýrada yer alýyor. Kuzey Irak’taki Musul kentinde (19 milletvekili), Sünni Irak Uzlaþma Cephesi yüzde 36.8’le birinci. Yüzde 19 oy alan Kürdistan Koalisyonu ikinci, Irak Ulusal Cephesi de yüzde 11’le üçüncü durumda. 9 milletvekili çýkaran Kerkük’te ise yüzde 51.8’lik oy oranýyla Kürdistan Koalisyonu en fazla oyu aldý. Oylarýn yüzde 11.6’sý da Türkmen Cephesi’ne gitti. Meclise 8 milletvekili gönderecek olan Þii kenti Necef’te, Birleþik Irak Ýttifaký oylarýn yüzde

82’si gibi ezici çoðunluða ulaþtý. Bu durumda yapýlan seçimlerin muhalif kadroyu etkisiz kýlacak bir konumda hapsedeceði, parlamentonun yeni Irak Anayasasý’ný onaylamada ve hükümlerini yürürlüðe koymada herhangi bir zorluk çýkarmayacaðý kesinlik kazanýyor. Seçim sonuçlarý ABD’nin ekmeðine yað sürmekten baþka bir iþe yaramadýðý ortaya çýkýyor. Baðýmsýzlýk, uyduruk seçimlerle deðil direniþin birlik gücüyle kazanýlabilir gerçekliði apaçýk ortada! ABD, halklarý birbirine düþman etme planýna devam ediyor ABD’nin bu politik manevralarýnýn tümü kendi egemenliðini saðlayamadýðý bir süreçte iç savaþ yaratarak ülkeyi parçalamak ve direniþin önünü týkamak. Bölme politikalarýnýn en büyük ayaðýný ise ÞiiSünni çatýþmasýný körükleyerek ülkeyi iç savaþa sürüklemek oluþturuyor. Geçtiðimiz dönemde Þii liderlerin öldürülmesiyle baþlayan ve Þii sivillerin kitlesel ölümüne yol açan cami gibi yerlere yapýlan saldýrýlarla devam eden süreç tam da buna hizmet ediyor. Çünkü bu saldýrýlarý üstlenen bir direniþ gücünden söz etmek mümkün deðil. Sünnilerin çoðunlukta olduðu direniþ güçlerine geçtiði-

15


(15. sayfadan devam) peryalist güçler tarafýndan saðlanmýþ olan kimyasal silahlarýn Ýranlý asker ve sivillere karþý kullanýlmasý, Kürt halkýna karþý soykýrým uygulamalarý ve 1991 Körfez Savaþý’nýn ardýndan on binlerce Þii ve Kürdün katledilmesi gibi suçlardan yargýlanmýyor. Çok açýk ki ABD Saddam’ý bir an önce öldürerek kendi suçlarýný örtbas etmeye çalýþýyor. Saddam Hüseyin’in avukatý olan Halil El Duleymi’nin savunmasýnýn ABD’nin baþýný çektiði 2003 iþgaline ve bu þekilde mahkemenin meþruluðunu ret edeceði düþünülüyor. El Duleymi davanýn düþmesi için bir önerge hazýrlayacak. Duruþma Ocak ayýna ertelendi.

mÝz yýl katýlan Þii güçlerin aralarýndaki dayanýþmayý bozmaya çalýþýyor. Petrol pazarlýðý Ülkede, Þii-Sünni gerginliði yaþanýrken, diðer yanda ABD ile pazarlýða giren, bugün iþbirlikçisi durumundaki Talabani ve Barzani ekibinin federalizm talepleri politik çatýþmalarý körüklüyor ve birleþik Irak’ýn önünü týkýyor. Kürdistan’ýn zengin petrol yataklarýndan pay alacaðý umuduyla iþgali destekleyen ekip, baðýmsýzlýklarýnýn böylesi bir politikayla kazanýlamayacaðýnýn farkýnda deðil. Çünkü ABD bir yandan Kürdistan’a federalizm ve sonrasýnda baðýmsýzlýk umutlarý verirken, diðer yandan Þii ve Sünni önderliklere Irak’ýn bütünlüðünü koruyacaðýna dair sözler veriyor. Kürt ulusunun baðýmsýzlýðý Irak’taki iþgale deðil; ancak direniþe vereceði destekle mümkündür! Saddam suç ortaklarý tarafýndan yargýlanýyor Ülkede seçimler yaþanýrken, ABD dünya ve Irak gözünde kendini aklama giriþimine Saddam Hüseyin’in kendi kurduðu kukla hükümet tarafýndan yargýlanmasýyla saðlamaya çalýþýyor. Sanýðýn hükmü belli: Ýdam! Peki ya Saddam’ýn yaptýðý bir çok kýyýmýn suç ortaðý ve hatta yönlendiricisi olan ABD? Saddam Hüseyin’in Baðdat’ta, 1982 yýlýnda Duceyl köyünde 150 insanýn katledilmesine iliþkin 19 adet suçlamayla, ABD tarafýndan kurulmuþ olan Irak Yüksek Ceza Mahkemesi’nin (IYCM) ve Irak’ýn kukla hükümeti tarafýndan yargýlanmaya baþlandý. Saddam Hüseyin’in ve onun Baas Partisi iktidarýnýn ABD tarafýndan yönlendirilmiþ ya da onaylanmýþ diðer suçlar yerine, Duceyl kýyýmý özellikle seçilmiþtir. ABD ile ortak gerçekleþtirdiði suçlar arasýnda, 1979 yýlýnda Irak Komünist Partisi üyelerinin katledilmesi, 1980 yýlýnda ABD destekli Irak’ýn Ýran’ý iþgal etmesine zemin hazýrlayacak biçimde binlerce Þii’nin öldürülmesi, 1980-1988 tarihleri arasýnda Ýran-Irak savaþýnda em16

Direniþ ancak iþgale karþý birlikte savaþan bir Irak ile kazanabilir Tüm bunlar ýþýðýnda ortaya direniþin geleceði ve Irak’ýn kaderi ile ilgili þu sonuçlar çýkýyor: -Yapýlan seçimlerin amacý; ABD’nin kendi çýkarlarý doðrultusunda hazýrladýðý Yeni Irak Anayasasý’nýn, yeni kurulacak parlamentodan onaylanarak yürürlüðe koyacak bir kukla hükümeti yaratmak. Ülkede demokrasinin inþa edilebilmesi için parlamentonun tüm halklardan oluþmasý gerektiði þiarý bir aldatmacadan baþka bir þey deðildir. Bu durumda Sünnilerin seçimlere çoðunluk olarak katýlmasý, yalnýzca Sünni bloðun parçalanmasýna hizmet etmektedir. Bugün maalesef bu tuzaða düþülmüþ ve birlik yolunda geri adým atýlmýþtýr. Bundan sonra seçim sonuçlarýný kabul etmeyerek, parlamentodan geri çekilmek yapýlacak en doðru þey olmalýdýr. Aksi taktirde, iþgalin ilk gününden beri güçlenerek devam eden direniþ, kendi askerlerince kýrýlmaya uðratýlacaktýr. -Ülkenin baðýmsýzlýðý ABD entrikalarýna býrakýlmamalý, bir an önce ülke halkýnýn Irak Iraklýlarýndýr politikasýný benimsemesi þarttýr. Bu doðrultuda hazýrlanan anayasa kesinlikle onaylanmamalýdýr. -Kürt ulusu mevcut iþbirliðinden derhal vazgeçmeli, direniþin saflarýna katýlmalýdýr. Yaþasýn Irak Halklarýnýn Direniþi! Yaþasýn Birleþik, Baðýmsýz Irak! Öykü Tanýr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.