Ic12

Page 1

Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için

Gündem ve Politika

syf. 3-4/16-17

AB’nin yalanlarýna deðil, sýnýfýnýn gücüne inan Cezaevleri burjuva düzenin aynasý Ukrayna gerçeði

Þiddet

syf. 2

Lenin

syf. 18-20

Oyuncu olmak mý, seyirci kalmak mý? Toplum nereye gidiyor?

Ýþçi sýnýfýnýn mücadelesine adanmýþ bir ömür

Emek Hareketi

syf. 5-10

Saðlýk hizmetleri paralý hale geliyor SSK ilaç fabrikasý satýlmak isteniyor Hükümet sefalet ücretini açýkladý Ýþsizlik ve hayat pahalýlýðý artýyor Emek hareketinden

Fabrikalardan

syf. 11-15

Colin’s iþçileri ve fabrikalardan

ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR

1


ÞÝDDET

Futbol - Þiddet

Oyuncu Olmak mý, Seyirci Kalmak mý? 21 Kasým 2004’de 16 yaþýndaki Cihat Aktaþ Ýnönü Stadyumu’nun kapalý tribününde bir Beþiktaþ taraftarýnca öldürüldü. Olay, büyük yanký uyandýrdý. Herkes yazdý, çizdi. Suçlunun adý “futbol terörü”ydü. Neydi bu futbol terörü? Nereden gelmiþti kapalýya? Nasýl girmiþ, kim almýþtý içeriye? Bugünkü biçimiyle oynanan futbolun anavataný Çin’dir diyebiliriz, çünkü Çinlilerin “ts’u kü” adlý oyunu günümüz futboluna þaþýrtýcý derecede benzerlikler göstermektedir. Futbolu dünyaya yayan,Türkiye’de de ilk futbol kulübünü kuranlar Ýngilizlerdir. Basit ve masrafsýz bir oyun olan futbol, çok çabuk benimsendi ve ayný hýzla pek çok taraftar ve oyuncu kazandý. Mahallelerde, boþ arsalarda, her türlü zeminde rahatça oynandý. Çocuklarýn ve iþçilerin tek eðlencesi oldu. Ýngiltere’de üniversite ve kolejlerde oynanýrken, artýk Latin Amerika’nýn yoksul mahallelerinde insanlarýn dünyasýna girivermiþtir. Buenos Aires sahalarýnda futbol kendine yeni bir tarz buluyor ve Brezilya topraklarýna mal oluyordu. Demiryolu atölyelerinde, limanlardaki tersanelerde organize edilmiþ ilk halk kulüpleri de ortaya çýktý. Futbol, kapitalizmin geliþimiyle ortaya çýkmýþtýr. (Ýngilizlerin futbolu dünyaya yaymasý bir tesadüf deðildir!) Kapitalist sistemde üreten, çalýþan, emek verenler proleterlerdir. Futbol, özünde iþbölümü, dayanýþma, hedefe ulaþma, coþku ve tutkuyu barýndýrýr. Takým oyunudur, kolektivizme dayanýr; ama futbolun dünyada yayýlmasý, iþçi sýnýfýný baský ve kontrol altýna almak için yapýlmýþ bir tuzaktýr. Futbol, günümüzde kapitalist eðlence endüstrisinin merkezindedir. Hatta kendisi bir endüstri haline gelmiþtir. Emperyalist tekellerin ve mafyanýn hegemonyasý altýndaki kulüplerin çaðdaþ futbol oynamaktan çok uzakta olduklarýný, taraftarlarýn ve futbolcularýn sýrtýndan paralarýna para kattýklarýný hatýrlatmaya gerek yok. Sistemin kokuþmuþluðu sanata ve bilime de en az futbola bulaþtýðý kadar bulaþmýþtýr.

Medyanýn rolünü unutmamak gerekir. Kitle iletiþim araçlarý, kitleleri, futbol maçlarý aracýlýðý ile de etkilemeyi baþarýr. Spor yazarlarý köþelerinden taraftarlarý birbirine düþürür, takýma, oyunculara etmediði lafý býrakmaz. Taraftarlarý kýþkýrtýr, tribünlerde koltuklar havalarda uçmakta, oyun alaný savaþ alanýna dönmektedir. Þiddet hala en gözde haberdir. Yeþil sahalardaki þiddetin sorumlusu futbol mudur gerçekten? Ken Loach’un son filmi Afili Delikanlý’nýn kahramaný henüz onyedisindedir; ama onsekize girdiði sabah bir cinayet iþler… Þiddetin ortaya çýkýþýyla, sömürünün ortaya çýkýþý ayný tarihlere rastlar. Sömürü ve aþaðýlanmaya uðramak, içinde öfke ve patlamalara neden olan, bunu kendi sýnýfýndan, yanýbaþýndakine yansýtan ve bu sayede kontrol altýnda tutulan insan, kendine yapýlan haksýzlýklarý bilmek ve sorumlularýndan hesap sormak zorundadýr. Ezgi Tan

Kadýn - Þiddet

Toplum Nereye Gidiyor? Ýþsizlik ve yoksulluðun artmasýyla birlikte toplumda tahrifatlar oluþuyor. Cinayet, hýrsýzlýk, taciz vb. suçlar iþleniyor. Böylesi olaylarý eskiden medya aracýlýðýyla duyuyor, öðreniyorduk. Bu olaylar artýk çok yakýnýmýzda. Her gün, her yerde yaþanýyor. Toplum bu haliyle barbarlýða doðru mu gidiyor? Yaþanan bu olumsuzluklardan en çok kadýnlar etkileniyor. Yýlbaþý gecesi binlerce insanýn içinde turist kadýnlara onlarca erkek tacizde bulundu.

2

Son olarak da çalýþtýðý hastaneye ulaþmaya çalýþan bir hemþireye, otobüsten indikten sonra býçak zoruyla Okmeydaný parkýnda tecavüz edilmeye çalýþýldý.

Hemþire yarým saat süren mücadelesiyle birçok yerinden yaralanma pahasýna ancak tecavüzden kurtulabildi. Günümüzde bunlara benzer bir çok olay yaþanýyor. Bu olaylar artýk çok uzaðýmýzda deðil. Her an, her yerde bizler de bu olaylarý yaþayabiliriz. Kapitalist sistem devam ettiði sürece bu olaylar artarak ve vahþice devam edecektir. Bunlarý söylemek için alim olmaya gerek yok. Her insan görüyor ve yaþýyor. Bu olaylarý izlerken kahrediyoruz, kýzýyoruz ama bunlarla kalýyoruz. Bu olaylarýn yaþanmamasý için barbar kapitalist sistemin tüm kurumlarýyla yýkýlmasý gerekiyor. (05.01.2005) Nergis Çayýr


Türkiye iþçi sýnýfý ve yoksul emekçi kitleler güncel anlamda nasýl bir tehlikeyle karþý karþýya? Giderek yoðunlaþan saldýrýlar karþýsýnda iþçi sýnýfýný yarýn neler bekliyor? Bu sorulara bütünlüklü cevaplar verebilmek gerekiyor. Çünkü iþçi sýnýfýnýn bugünkü mücadele hattýný örebilmek ve sýnýf mücadelesinin acil ve temel gereklilikleri doðrultusunda mücadeleyi örgütleyebilmek için bu sorulara verilecek cevaplar hayati öneme sahip. “Demokratik gericilik” ve emperyalist saldýrganlýk Kuþkusuz iþçi sýnýfýna yönelik saldýrýlarýn “güler yüzlü!” yeni adresi AB. Yeni-liberal saldýrganlýðýn emperyalist odaklarýndan biri olan AB’nin, iþçi sýnýfýna bir kurtuluþ reçetesi olarak sunulmasý söz konusu. Devrimci sosyalist bir alternatif yokluðunda bu reçetenin belirli bir karþýlýk bulduðuysa bir gerçeklik. ABD emperyalizminin Bush yönetimindeki askeri istila yöneliminin aksine AB’li hemcinsleri, iþçi sýnýfýna ve dünyanýn emekçi yoksul halklarýna “havuç” vermeyi bugünlerde daha uygun buluyor. AB emperyalizminin “demokratik gericilik” olarak adlandýrdýðýmýz bu politikasý iþçi sýnýfýnýn ve yoksul emekçi halklarýn kurban edileceði mezbahadaki býçaklarý kendisinin bileylemesi anlamýna geliyor. DEHAP Genel Baþkaný Tuncer Bakýrhan’ýn, “17 Aralýk barýþýn tarihi olsun…” açýklamasý maalesef bu durumu iyi anlatan örneklerden biri olarak kayýtlara geçmiþ durumda. Talabani-Barzani önderliðinin ABD emperyalizminin istilasýna endekslenmiþ Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti beklentileriyse baþka bir örnek olarak anýlmaya ihtiyaç duyuyor. ABD emperyalizminin kendi elleriyle yaptýðýný, AB emperyalizmi kurbanýna bizzat kendi elleriyle yaptýrýyor. Kuþkusuz bu durum emperyalist istilacýnýn bugün Irak’ta yaptýðý gibi seçim þarlatanlýklarýný kullanmasýný, Allavi gibi iþbirlikçi katil kuklalar kullanmasýný da engellemiyor. Emperyalizmin akýttýðý kaný gözlerden uzak tutmayý “becermesi”, iþçi ve emekçilerin kanýnýn akýtýlmadýðý anlamýna gelmiyor. Emperyalist odaklarýn kimi koþullarda, kimi farklý yöntemlere sahip olmasý emperyalist olduklarý gerçeðini deðiþtirmiyor. Bu koþullarda saðlý-sollu tekmili birden tutacak bir emperyalist kuyruk arayanlara ya da kuyruklarýný baþkalarýna tutturmak sevdasýyla büyük Türkiye hayalinin peþinde olanlara ne demeli? Bizce sadece iki yol var: ya iþçi sýnýfý ve yoksul emekçi halklardan yanasýn ya da öbür taraftan. Renginin, soyunun milliyetçi, islamcý, liberal, ulusalcý, bürokrat, sendikacý olmasý iþçi sýnýfýnýn aleyhine doðrudan ve/ veya dolaylý þekilde emperyalist-kapitalist sisteme hizmet etme gerçeðini deðiþtirmez.

AB ekseninde yeniden kümelenen siyaset 6 Ekim Ýlerleme Raporu ile coþan AB yanlýlarý, Brüksel’de 17 Aralýk Zirvesi’nden çýkan kararla birlikte Türkiye için “kurtuluþ” sürecinin baþladýðýný ilan ettiler. AB ile 3 Ekim 2005 tarihinde tam üyelik müzakerelerine baþlama kararýnýn alýnmýþ olmasý ise 17 Aralýk’ýn en büyük kazanýmý olarak sunuldu. Bütün bunlar öncelikle ve özellikle Türkiye burjuvazisinin AKP hükümetiyle yakaladýðý görece istikrar ve dönemsel olarak saðlanan yönetimsel meþruiyet üzerine kuruldu. AKP’nin önce 3 Kasým 2002 genel seçimlerinden, ardýndan da 28 Mart 2004 yerel seçimlerinden açýk ara önde çýkmasý Türkiye burjuvazinin emperyalist-kapitalist sistemle tam bütünleþme projesinin gerçekleþtirilmesi için gerekli “siyasi istikrarý” büyük oranda saðlamýþtý. Peþinden sendikal bürokrasinin emperyalist AB projesiyle bütünleþmesi, ÖDP gibi kimi sol siyasi oluþumlarýn politik projelerini AB’yi pozitif bir geliþme olarak kabul edip yeniden tanýmlamalarý, DEHAP ve PKK-KADEK dolayýmý ile Kürt hareketinin taleplerinin AB projesinin Kopenhag siyasi kriterlerinin bir parçasýna indirgenmesi, “Ýslami hareket’in AKP aracýlýðýyla sistem içinde yeniden kümelendirilmesi söz konusu oldu. Böylece Türkiye burjuvazisi son 25 yýldýr emperyalist-kapitalist sistemle tam bütünleþmesinin önündeki engellere; sol harekete, Kürt hareketine ve Ýslami harekete büyük ölçüde nüfuz ederek bizzat kendi projesinin destekçisi haline getirip, yedekleyerek aþma baþarýsýný gösterdi.

GÜNDEM

AB’nin Yalanlarýna Deðil, Sýnýfýnýn Gücüne Güven

Sömürü Gerçek, Vaatler Sahte AB’nin geçici sihri daðýlýp sömürünün gerçek, vaatlerinse karþýlýksýz olduðu ortaya çýktýkça beklenti içindeki emekçi kitleler kandýrýldýklarýný anlayacak. Ama bugün iþsizlik, yoksulluk ve baský altýnda yýllar boyu acý çeken kitleler burjuvazinin ve iþbirlikçilerinin yalanlarýna inanmak konusundaki inançlarýný henüz yitirmiþ deðil. AB’nin, iþçi sýnýfý ve emekçi kitlelerin deðil, burjuvazinin gündemi olduðunu düþünen ve bu nedenle önceliði –aslýnda her biri AB sömürü projesinin birer yapýsal uzantýsý olan- yeni iþ yasasýna, sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesine, özelleþtirmelere vb vermek gerektiðini söyleyenler bir bakýma emperyalist-kapitalist saldýrýnýn kaynak ve nedenlerine bütünlüklü bakabilmenin olanaklarýný reddediyorlar. Kuþkusuz esnekleþtirmeye, sosyal güvenliðin tasfiye edilmesine, özelleþtirmelere, taþeronlaþtýrmaya, sendikasýzlaþtýrmaya karþý her düzeyde mücadele þart ama bugünkü saldýrýnýn nereden geldiðini göz ardý etmeksizin. TÜSÝAD Yönetim Kurulu Baþkaný Ömer Sabancý 17 Aralýk Zirvesi’ne kadar doðru adýmlar attýklarýný (siz bu adýmlarý iþçi sýnýfýna saldýrýlar olarak okuyun) ama 3

3


GÜNDEM

Ekim 2005 tam üyelik müzakereleri ve sonrasý için adýmlarýn (yani saldýrýlarýn) daha güçlü olmasý gerektiðini belirtiyor. Sabancý rehavete kapýlmak, yeniden popülist yönelimler içine girmek yok diyor ve ekliyor, “önümüzdeki 10 yýlda AB’ye uyum sürecine sahip çýkýlmasý gerekiyor…” Saldýrýnýn sahipleri saldýrýyý adýyla anýyor, görüp görmemek bize kalmýþ durumda. AB: “Kurtuluþ” mu, daha fazla sömürü mü? Emperyalist-kapitalist sisteme karþý olduklarýný söyleyenler nedense onun kurumlarýndan biri olan AB konusunda tereddüde düþüyor. Söz konusu olanýn emperyalist-kapitalist bir kurum ve onun projesi olduðunu unutup AB’nin iyilikleri, kötülükleri çetelesi yapmak gibi son derece yanlýþ bir yol izliyorlar. ÝMF’ye, DB’ye, NAFTA’ya emperyalistkapitalist birer kurum/birlik olduklarý için karþý çýkarken ayný netliði AB konusunda kaybediyorlar. Bu bir yanýyla solun -özellikle- 1989 sonrasýnda sürüklendiði ideolojik-politik karmaþanýn ve “küreselleþme” propagandasýnýn yarattýðý bir tahribatken diðer yanýyla da emperyalist-kapitalist ideolojinin “baþarýsý” olarak gerçekleþiyor. Enternasyonalist devrimci önderlik boþluðu tüm aðýrlýðýyla kendini hissettiriyor. Ýçinde bulunduðumuz dönem bu yanýyla, sýnýf mücadelesi mi, sol liberalliksivil toplumculuk mu? ekseninde bir savrulmalar ve “arayýþlar” dönemidir. Kimileri emperyalist-kapitalist kurumlarý karýþtýrsa da gerçek sahipleri olan patronlar karýþtýrmýyor. Müstakil Sanayici ve Ýþadamlarý Derneði (MÜSÝAD) Baþkaný Dr. Ömer Bolat, Türkiye’nin AB iliþkilerini onaylarken hedefi daha da geniþletiyor. MÜSÝAD baþkaný kendi perspektifinden hareketle, “Türkiye yumurtalarýnýn hepsini ayný sepete koymamalý” diyerek “Türkiye’nin Avrasya ülkeleri ile Rusya ile Ýslam ülkeleri ile stratejik iliþkilerini güçlendirmesi gerektiðini ifade” ediyor. Bolat’a göre Türkiye “yaþanan krizlerden sonra IMF ile çok ciddi programlarýn yürütmesi” sayesinde “yoðun bakýmdan” çýkmayý becermiþ. Bolat 2 yýl daha ÝMF ile devam edilmesinden sonra artýk Türkiye’nin kendi politik yoluna devam edebileceðini ekliyor. 2 yýla daha ihtiyaç var çünkü öncelikle ÝMF’ye olan 20 milyar dolarlýk borcun ödenebilirliðinin “saðlanmasý” gerekiyor. Türkiye’nin halen net borç ödeme aþamasýna gelemediðini hatýrlatmakta yarar var. Nitekim Devlet Bakaný Babacan, ÝMF Türkiye Masasý Þefi Rýza Moghadam ile görüþmesi sonrasýnda orta vadeli yeni bir ekonomik program üzerindeki çalýþmalarýn baþlatýldýðýný ifade ederek, ‘’bu çalýþmalarýn ilk ürünü olan Katýlým Öncesi Ekonomik Programý, Avrupa Birliði’ne teslim ettik” açýklamasýný yapýyor. Yeni stand-by anlaþmasýnýn anlamý Türkiye’nin ÝMF’ye

4

olan borçlarýný hangi takvim içinde, hangi borç yüzdeleriyle, kaç dilimde ödeyeceðini belirlemek üzerine kurulu ve tabi yeni borçlarýn belirlenmesini de içeriyor. ÝMF ile AB eþgüdüm içinde çalýþýyor ama kimi sol unsurlar kendi inandýklarýný doðru sanmakta ýsrar etmeye devam ediyor. Bakan Babacan 2004 yýlýnda özelleþtirme konusunda önemli adýmlar attýklarýný ve sürecin “THY’nin halka arzýyla baþlatýlan hamlenin, önümüzdeki dönemde baþta Tüpraþ, Telekom ve Tekel olmak üzere özelleþtirme programýnda yer alan tüm kuruluþlarýn süratle ve etkin bir þekilde özelleþtirilmesi ile devam edeceðini” söylüyor. Babacan’dan iþçiler için deðil ama patronlar için güzel bir de haber var, “2005-2007 döneminde toplam 15 milyar dolar düzeyinde doðrudan yabancý sermayenin Türkiye’ye gelmesini bekliyoruz.” Bunlar AB’nin nimetleri… Sosyal güvenlik sistemini tek bir çatý altýnda toplayacaklarýný açýklayan Babacan, amaçlarýnýn herkesi kapsayacak genel saðlýk sistemi yaratmak olduðunu açýklýyor. Nasýl olacaðýný ise þöyle özetliyor; “her yýl bütçeden yapýlan büyük çaplý transferlerle þu anda GSMH’nin yüzde 4.5’u oranýnda desteklenmekte olan sosyal güvenlik sistemini yeniden yapýlandýrarak uzun vadede emeklilik sistemine olan bütçe desteðini GSMH’nin yüzde 1’i seviyelerine düþürülmesini hedefliyoruz.” Bu açýklamanýn iþçilere deðil patronlara yönelik olduðunu söylemeye gerek bile yok. “Onlarýn Ahlaký, Bizim Ahlakýmýz!” Burjuva kurumlarýmýzdan TOBB’un Baþkaný Rifat Hisarcýklýoðlu ise sihirli formülü bulduðunu ilan ediyor: “giriþimci orta sýnýf”. Hisarcýklýoðlu, “orta sýnýf ahlaký” ve “görgüsü”nün henüz tam yerleþmediðini üzülerek söylüyor ama müjdeyi de veriyor, “Ama orta sýnýfýn güçlenmesi, orta sýnýf ahlakýný ve sanat zevkini de geliþtiriyor. Sanat galerilerinin artýþý dikkatinizi çekiyor mu? Tarihi kültür mirasýmýza eskisinden daha fazla sahip çýkmýyor muyuz?” Ve orta sýnýf ahlaký, görgüsü ve sanat sevki konusunda Rusya’yý örnek veriyor: “Kredi kartý kullananlarýn sayýsý 5 milyondan 25 milyona, cep telefonu sayýsý 1.5 milyondan 40 milyona çýkmýþ.” Tabi kendi ahlakýný da eklemeden edemiyor: “Rusya’ya 8 milyar dolar daha fazla mal ve hizmet satmamýz gerekiyor…” Troçki’yi anarak, “onlarýn ahlaký ve bizim ahlakýmýz” arasýndaki daðlarca farký bir kez daha belirtmek, iþçi sýnýfý ve emekçilerin daha yoðun sömürüsü anlamýna gelen AB ve benzeri emperyalist-kapitalist projelerden uzak durmak ve iþçi sýnýfý ve emekçi yoksul kitleler için kurtuluþun ancak sýnýf mücadelesinde olduðunu bir kez daha hatýrlamak bugün her zamankinden daha büyük bir önem ve anlam taþýyor. AB’nin yalanlarýna deðil, sýnýfýnýn gücüne güven… Ýþçi Cephesi


AKP hükümeti sermayenin istediði yeni-liberal reformlarý (saldýrý paketlerini) birer birer meclisten geçiriyor. Bu saldýrýlarýn en önemlilerinden biri özelleþtirmeler. Hükümet, önce bilinçli olarak, hatta yolsuzluklarla içini boþaltarak, kamu kuruluþlarýnýn zarar ettiðini kamuoyuna duyuruyor. Ardýndan da satýþýna zemin hazýrlýyor. Örneðin bilinçli olarak üretim yaptýrmadýðý Sümerbank Bakýrköy fabrikasýnda iþçilerin üretmeden para aldýðý ve devleti zarar ettirdiði yalanýný yaymýþ ve baþta Vatan gazetesi olmak üzere birçok patron gazetesi de bunu haber yapmýþ, ardýndan Sümerbank’a dönük yoðun bir saldýrý baþlamýþ ve fabrika satýlmýþtý. Ayný süreç þimdi SSK için iþliyor. Hükümet, önce SSK’nýn zarar ettiðini ve çalýþanlara iyi hizmet veremediðini öne sürdü. Kitlesel bir muhalefeti engellemek için, özelleþtirmeye emekçileri hazýrlamaya baþladý. Ardýndan satýþ hazýrlýklarý ile ilgili yasal düzenlemeleri yapmaya baþladý. IMF ile imzalanan borç anlaþmasýnýn ve AB’den tarih alýnmasýnýn ardýndan da SSK’yý Saðlýk Bakanlýðý’na devrederek gelecekteki satýþýna ve saðlýk kurumlarýnýn özel sektöre devrine hýz verdi. Aralýk 2004’ün son günlerinde Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakanlýðý, tüm sosyal kuruluþlarýný tek bir çatý altýnda toplamayý hedefleyen Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kanun taslaðý ile saðlýk sigortasý taslaðýný kamuoyuna açýkladý. Bu taslak Meclisten geçerse, saðlýk hizmetlerine yüzde 50 oranýnda katýlmak zorunlu hale gelecek. Yani, maaþlarýmýzdan prim kestikleri yetmezmiþ gibi, bir de tedavi masraflarýnýn yarýsýný ödemek zorunda kalacaðýz. Bu kanun neler getirecek:

“Sigortalý TC vatandaþlarýna yönelik saðlýk harcamalarý “saðlýk yardýmlarý” olarak adlandýrýlacak.” Bu maddede devlet, çalýþanlardan kestiði primleri unutuyor, bu hastanelerin ve kurumlarýn çalýþanlarýn primleri ile, vergileri ile kurulduðunu unutuyor ve sanki emekçilere sadaka verir gibi “saðlýk yardýmý” adýný veriyor. “Doðal afetler ve savaþ halinde, saðlýk yardýmlarý kurallarýnda

herhangi bir deðiþiklik yapýlmayacak.” Yani, bir doðal felaket durumunda tedavi olmak için bile devlete yüzde 50 oranýnda para ödemek zorunda kalacaðýz. “Aðýz ve diþ muayenesi, laboratuar tetkik ve tahlilleri, cerrahi müdahaleler sadece 18 yaþýna kadar saðlýk yardýmý kapsamýnda olacak.” Diþ tedavisinin ne kadar pahalý olduðu ortada. Bu haktan sadece 18 yaþýna kadar yararlanabilme, milyonlarca kiþiyi özel muayenehanelere büyük paralar ödemeye zorlamak anlamýna geliyor. “Hekim tarafýndan görülen lüzum üzerine sigortalý yanýnda kalacak refakatçiye ait yatak ve yemek giderleri, hasta 18 yaþýndan büyük ise karþýlanmayacak.” Yani, kaza ile hastaneye düþersek soyup soðana çevrileceðiz. “Hekim ve diþ hekimi muayenesi, ayakta tedavide verilen ilaçlar, ayakta tedavideki

ortez, protez, iyileþtirme araçgereç bedelleri için sigortalýdan katýlým payý alýnacak. Sigortalýdan gereksiz kullanýmý caydýrma ve benzeri kriterler dikkate alýnarak, yüzde 0 ile 50 arasýnda deðiþen oranlarda katýlým payý talep edilecek.” “Sigortalý, sevk zinciri açýsýndan ilk önce aile hekimine baþvuracak. Aksi takdirde saðlýk yardýmýndan yararlanmayacak.” Hastanede çektiðimiz kuyruk ve iþkence yetmezmiþ gibi bir de sözde aile hekiminden onaylý sevk alarak hastaneye çýkabileceðiz. “SGK, yüzde 5’ini sigortalýdan alýnmak üzere her sigortalý için yüzde 12,5 oranýnda prim tahsilatý yapacak.” Katýlým payýmýz yetmezmiþ gibi maaþlarýmýzdan yüksek prim kesintileri yapýlmaya devam edilecek. “Eðer sigortalý, hekim veya diþ hekimince verilen önerilere uymamasý yüzünden tedavi süresini uzatýrsa, malul kalýrsa veya malullük derecesini arttýrýrsa oluþacak ek masraflardan yüzde 50’sini cebinden ödemek zorunda kalacak” Sözün kýsasý, hükümet, bu kanun taslaðý ile saðlýk hizmetlerini paralý hale getiriyor. Böylece özelleþtirmeye de bir ön hazýrlýk yapýyor. Bu tasarýyý ve SSK’nýn özelleþtirilmesini engellemek zorundayýz. Emekçiler, hükümete geri adým attýrabilecek güce sahipler. Eðer üretimden gelen gücümüzü kullanabilir ve saldýrýlara karþý kitlesel bir seferberliði gerçekleþtirebilirsek bu yasayý geri çektirebiliriz. Bu yasayý ve tüm saldýrýlarý geri püskürtebilmenin yolu genel grevden geçiyor. Bu zor bir görev ama imkansýz deðil... Derya Deniz

EMEK HAREKETÝ

Saðlýk Hizmetleri Paralý Hale Geliyor

5


EMEK HAREKETÝ

SSK Ýlaç Fabrikasý Satýlmak Ýsteniyor Ýstanbul Þiþli Bomonti’de pek bilinmeyen, küçük ama çok önemli bir fabrika var: SSK Ýlaç fabrikasý. Bu fabrikada yaklaþýk 20 çeþit ilaç üretiliyor. Üretilen 20 çeþit ilaç piyasa ortalamasýndan yüzde 159 daha ucuz. Üstelik düþük teknoloji ile üretim yapýldýðý halde. SSK fabrikasýnda ucuza üretilen ilaçlar, piyasada belli ilaçlarda dengeleme getiriyor. SSK, Türkiye’nin yarýsýna saðlýk hizmeti sunuyor ve saðlýk hizmetlerinin en önemli bölümünü ilaç tüketimi oluþturuyor. Hükümet SSK’yý özelleþtirdiðinde SSK eczaneleri kapatýlacak, Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan yararlananlar ilaçlarýný özel eczanelerden alacak. Doðal olarak SSK ilaç fabrikasýnýn piyasada rekabet þansý kalmayacak. Çünkü serbest piyasada eczacýlar ve depocular var ve imalatçý fiyatlarýna yüzde payý ilave edilerek fiyat yapýlýyor. Pahalý ilaçlar, kâr paylarýnýn yüksek olmasýný saðlýyor. Eczacýlar ve depocular bu nedenle ucuz ilaçlarý tercih etmiyorlar. SSK ilaç fabrikasýnýn ucuza ürettiði ilaçlarý satmak ilaç üreticilerinin ve satýcýlarýnýn iþine gelmiyor bu yüzden ilaç sektörünün patronlarý ve her dönemin hükümetleri SSK ilaç fabrikasýný kapatmak için çaba harcýyorlar.

6

SSK Ýlaç fabrikasýnýn üretilen 2 ilacýn piyasadaki eþdeðerleri ile arasýndaki maliyet ve fiyat farklarýna bir göz atalým:

Seskaljin TB, üretici firma SSK, satýþ fiyatý 410.000.TL, adet birim fiyatý 41.000.TL.

adet birim fiyatý 273.200.TL, SSK’ya göre pahalýlýk oraný yüzde 459.

Novalgin TB, üretici firma Aventis Pharma satýþ fiyatý 1.650.000.TL, adet birim fiyatý 82.500TL. SSK’ya göre pahalýlýk oraný yüzde 101.

Bugün istense ilaçlar çok ucuza üretilebilir ve halka daðýtýlabilir. Ama patronlar ve onlarýn hükümetleri sadece sermayenin daha da büyümesiyle ilgileniyorlar. Halkýn saðlýðý umurlarýnda bile deðil.

Vitabeks kapsül, üretici firma SSK, satýþ fiyatý 720.000.TL, adet birim fiyatý 48.000.TL. Benexol 50 TB, üretici firma Roche, satýþ fiyatý 13.660.000.TL,

Planlý bir ekonomide halkýn saðlýðý para konusu olmayacaktýr. Ýþçi sýnýfý iktidarý bunu saðlayacak kâr için deðil, tüm toplumun yararý için üretim olacaktýr. Örneðin, yaþadýðý tüm zorluklara, ambargoya raðmen Küba, planlý bir ekonomide tüm ilaçlarý düþük maliyetle üretmekte ve halkýna daðýtmaktadýr. Bugün SSK adým adým özelleþtiriliyor. Þiþli Bomonti’de kurulu SSK ilaç fabrikasý þimdilik üretimine devam ediyor. Ancak özelleþtirmelere karþý bir mücadele olmazsa, yarýný olmayacak... Derya Deniz


AKP hükümeti 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren geçerli olacak olan sefalet ücretini açýkladý. 16 yaþýndan büyük iþçiler için net 350 milyon TL, 16 yaþýndan küçük iþçiler için ise net 297 milyon TL olarak belirlendi.

asgari ücret ile prim esas kazanç alt sýnýrý arasýndaki farký hazine karþýlayacak. Böylece patronlar 804 trilyon lira katký saðlamýþ oldu.

Böylece bir yýl geçerli olacak olan asgari ücrete yüzde 10 zam yapýldý. Bu, iþçilerin her geçen gün daha da yoksullaþtýðýnýn göstergesidir. Asgari ücretin açýklandýðý gün gecikmeden taksi ve dolmuþlara yüzde 15-16 zam yapýldý. Temel gýda maddelerine, akaryakýta, elektriðe, suya, telefona zaten aylýk zamlar uygulanýyor. Asgari ücretle geçinen iþçi asgari ücrete yapýlan zammý almadan, ÝETT otobüslerine ve minibüslere yüzde 10 zam yapýldý. Hükümet kaþýkla verdiðini, kepçeyle geri alýyor.

1 Temmuz 2005’ten itibaren de SSK prim esas kazanç alt sýnýrý asgari ücrete eþitledi. Patronlar bu düzenlemeyle 738 trilyon lira kazanmýþ olacaklar. Söz konusu iki ayrý düzenleme sonucunda hükümet patronlara 1 katrilyon 542 trilyon lira katký yaptý. Hükümet, babasýnýn parasýymýþ gibi hazinedeki kaynaðý patronlara peþkeþ çekebiliyor. Oysa bu para iþçi ve emekçilerin eline geçmeden kesilen vergilerle oluþmaktadýr. Bununla da yetinmeyen AKP hükümeti; en yüksek gelir vergisi oranýný yüzde 45’ten yüzde 40’a indirmeyi, memlekete ve halkýn yararýna bir eylem olarak savunmaktadýr. Böylece AKP hükümeti “vergiyi tabana yayacak” imiþ. Sanki vergi vermeyenler tabandaki emekçilermiþ gibi...

Ne hükümet ne de patronlar, sendikalarýn açýklamýþ olduðu açlýk sýnýrýnýn 513 milyon TL., yoksulluk sýnýrýnýn da 1 milyar 562 milyon TL. olduðunu dikkate almadýlar. Hükümet patronlarýn çýkarlarýný gözeterek asgari ücretle çalýþanlara ölme, aç kal seçeneðini sunuyor. Patronlar, tek baþýna iktidara gelen AKP hükümeti vasýtasýyla, iþçilerin kazanýlmýþ haklarýna yönelik saldýrýlarýna her geçen gün daha da Hatýrlanacaðý üzere, AKP hükümetinin ilk icraatlarýndan biri “vergi pervasýzca devam ediyorlar. barýþý” adý altýnda patronlarýn vergi Asgari ücret tespit komisyonunda borçlarýný affetmekti. Buna raðmen patronlarýn ilk talebi, hükümetin patronlarýn yüzde 60’ý vergi asgari ücrette kendi paylarýna düþen borçlarýný ödemediler. Hükümet, SSK primlerini ve vergileri açýkça vergiyi, zenginden deðil, düþürmesiydi. Buna karþýlýk, iþçiler emekçilerden, yoksul halktan adýna toplantýlara katýlan Türk-Ýþ almak istiyoruz diyor. Ýþçi ve konfederasyonu, asgari ücretten emekçiler, dayatýlan düþük ücret, vergilerin (brüt 65 milyon) muaf iþsizlik, yoksulluk ve hayat tutulmasýný istedi. Çünkü asgari pahalýlýðý yetmezmiþ gibi, bir de ücretli bir iþçi zaten açlýk sýnýrýnýn yeni vergi düzenlemeleriyle karþý altýnda bir ücretle yaþamaya karþýya kalacaklar. Hükümet bir yandan patronlarýn vergi borçlarýný çalýþýyorken bir de vergi veriyor. affederken, iþçi ve emekçilere yeni Türkiye Ýþverenler Sendikasý vergiler yüklemek istiyor. Konfederasyonu (TÝSK), yapýlan toplantýlarda “iþletmelere yük Patronlara kolaylýk saðlamakta getirir” diyerek zammýn 30-40 sýnýr tanýmayan hükümet, asgari milyon lirayý geçmemesini istiyordu. ücrete yapýlan zammýn “ülkedeki Ýstediði de oldu. Patronlarýn istekleri ekonomik dengelere baðlý olduðunu” sadece zamla sýnýrlý deðil. Ayrýca açýkladý. Hükümetin bankalarý hükümetin aldýðý karar doðrul- hortumlayanlarý bir kereliðine affa tusunda, Ocak-Haziran döneminde hazýrlanmasý, SSK prim borçlarýný

ödemeyen patronlara dokunmamasý, kâr yaptýðý halde özelleþtirmelerle fabrikalarýn, SSK’nýn vb... patronlara peþkeþ çekilmesi ülke ekonomisinin dengelerini bozmuyor da, iþçilere verilen yüzde 10 zam mý dengeleri bozuyor? Bu nasýl bir dengedir? Evet, bu sýnýfsal bir dengedir. Patronlar ve hükümet bir taraf, iþçi ve emekçiler bir taraftýr. Hükümet, bütün kararlarý burjuva sýnýfý için almakta ve uygulamaktadýr. Buna karþý iþçilerin örgütü sendikalarýn baþýna çöreklenmiþ sendika bürokratlarý ne yapýyorlar? Her yýl olduðu gibi bu yýl da, önerilen zam oranýnýn düþük olduðunu söylemekten baþka bir iþ yapmadýklarý ortada. Geçen temmuz ayýnda asgari ücrete yapýlan yüzde 5 zammý içlerine sindiremeyen Türk-Ýþ’li sendikacýlar, tepki olarak toplantýdan ayrýlmýþlar. Ne marifet! Bugün ise belirlenen yüzde 10 zamma muhalefet þerhi koyduklarýný söyleyerek emekçilerin haklarýný savunmuþ gibi görünmeye çalýþýyorlar. Sendikacýlar bu tutumlarýyla, yaklaþýk 4 milyon asgari ücretli iþçi ve emekçinin koþullarýyla ne kadar ilgilendiklerini gösteriyorlar! Oysa bugün açýklanan asgari ücret sadece asgari ücretle çalýþaný deðil, bütün çalýþanlarý etkiliyor. Yýllýk olarak belirlenen asgari ücrete yapýlan zammý bahane edecek olan patronlar, “biz devletten zengin miyiz?” diyerek Ocak ayý zammýný düþük tutmaya çalýþacaklar.

EMEK HAREKETÝ

Hükümet Sefalet Ücretini Açýkladý

Sonuç olarak, bugün patronlarýn ve onlarýn sözcüsü olan hükümetlerin, iþçi ve emekçilere yönelik saldýrýlarýnýn dozajýný artýrmalarýnýn nedeni iþçi sýnýfýnýn daðýnýk ve örgütsüz oluþudur. Bizler insanca yaþamaya yetecek bir asgari ücret talep ediyoruz. Bu talep için çalýþtýðýmýz iþyerlerinden baþlayarak tüm ülkeye yayýlan bir örgütlenme yaratmalýyýz! (29.12.2004) Þahin Yýldýrým

7


EMEK HAREKETÝ 8

Ýþsizlik ve Hayat Pahalýlýðý Katmerlenerek Artýyor Herkese Bir Konut Yalaný! AKP hükümetinin “iþsize iþ, evsize ev, kimseyi maðdur etmeyeceðiz” yalanlarý her gün daha da ayyuka çýkýyor. Hükümetin son aldatmacasý da yoksul kitlelerin bundan sonra ev sahibi olabileceði umudunu yaymak. Ama ev vermek için iþçi ve emekçilere “bankadan kredi çek” diyorlar. Böylece emekçileri borçlandýrarak yýllarca düzene esir etmeyi istiyorlar. Ayný zamanda bankalar kredi vermek için de belli koþullar arýyorlar. Örneðin, ev sahibi olmak isteyenlerden peþin 15 milyar lira isteniyor. Asgari ücretli bir iþçiye bu krediyi kim verir ve bu evi nasýl alabilir? Hangi iþçide 15 milyar lira var? Bu size mantýklý geliyor mu? AB Yalanlarý…

AKP, hükümete geldiðinde kitlelerden ülkeyi düze çýkarmak için zaman istemiþti. Bu zamaný iþçilere, emekçilere ve yoksul kitlelere yoðun bir þekilde kemer sýkma kararlarýný uygulamakla geçiriyor. AKP’nin izlediði iþçi düþmaný siyaset, ona oy veren iþçi ve emekçiler tarafýndan fark edilmiþtir. Çünkü AKP hükümeti de diðer burjuva hükümetler gibi, patronlarýn çýkarlarýný ben daha iyi temsil ederim yarýþý içindedir. Özellikle büyük burjuvazi AB’ye üyelikle birlikte, Avrupa pazarýna açýlma hevesi içindedir. Hükümet de bu uðurda, sermaye için canýný diþine takarak, diðer Avrupalý sermaye temsilcileriyle hükümetlerle- pazarlýklar yapýyor. Hükümetin bugüne kadar yaptýðý icraatlara baktýðýmýzda, kimin hükümeti olduðunu anlamak o kadar da zor olmayacaktýr.

Ülkede gündem, sadece AB’ymiþ gibi televizyon kanallarý buna yönelik tartýþma programlarý düzenliyorlar. Türkiye AB’ye girer mi, girmez mi? Bu tartýþmalarý bir tarafa býrakacak olursak, hükümet ülkede yaþanan iþsizliði, yoksulluðu, hayat pahalýlýðýný, kapkaç olaylarýný çözmek için çalýþmak yerine, kitlelere çözüm olarak yoðun bir þekilde AB propagandasý yapýyor.

Devlet Ýstatistik Enstitüsü’nün açýkladýðý 2004 yýlý 3. dönem Hane Halký Ýþgücü Ýstatistikleri, hem hükümetin hem de boyalý basýnýn bugüne kadar çizdiði pembe tablonun ne kadar içler acýsý olduðunu ortaya koydu. Hükümete göre ekonomi çok iyi, büyüme var. Enflasyon tek haneli rakama düþmüþ. Yeni Türk Lirasý ile birlikte para deðerlenecekmiþ! Yoksa fiyatlarý yuvarlama adý altýnda gizli zam mý yapýlacak? Hükümetin Binbir Yalanlarý Bitmiyor! Anketin açýklanmasýndan sonra, boyalý basýnýn kalemþorlarý hemen anketin sonuçlarýný deðerlendiren yazýlar yazmaya baþladýlar. Bu sonuçlarý iki kategoride ele alýyorlar. Birincisi, her gün artan iþsizliði gizlemek için yýllýk nüfus artýþýný bahane olarak gösteriyorlar. Bu köþe yazarlarýna patronlar boþuna milyon dolarlarla maaþ vermiyorlar. Çünkü bu yazarlarýn görevi, var olan gerçeklikleri olabildiðince sulandýrmak. Sulandýramýyorsan insanlarýn anlayamayacaðý bir dilde ve karma karýþýk rakamlarla çarpýtmaktýr. Bugün ülkenin ilk gündem maddesinin iþsizlik olduðunu


burjuvazi de gizlemiyor. Hükümet ve boyalý basýn iþsizliðin artýþ nedenlerini ortaya koymak yerine ki -iþlerine gelmez- nedenlerini gizleyip iþsizliðin 3 aylýk dönemdeki artýþýný nüfusun artýþýyla açýklamayý yeðliyorlar. Bu, var olan sorunu çarpýtmaktýr, kitleleri yanýltmaktýr. Yoksulluðun ve iþsizliðin artmasýnýn sonuçlarýný kapkaç, hýrsýzlýk gibi olaylarýnýn artmasýyla da görebiliriz. Ama en büyük hýrsýz patronlardýr. Çünkü yüzyýllardýr iþçi ve emekçileri sömürerek alýn terlerine el koymaktadýrlar. Bundan büyük hýrsýzlýk olur mu? Tüm bu olumsuzluklarý yaratan bu düzenin kendisidir. Bu düzen yýkýlmadýkça bu sorunlarýn hiçbiri ortadan kalkamaz. Çünkü sorunlarýn kaynaðý bataklýktýr, yani kapitalizmdir. Ýkincisi “ekonomide büyüme var”, “büyüme iþsizliðe çare olmuyor” diyorlar. Neden olmuyor? Evet, ekonomide bir büyümeden söz edebiliriz. Ama bu büyüme patronlarýn kârlarýndaki bir büyümedir. Eðer büyüme iþsizliðe çözüm olmuyorsa, yeni iþ alanlarý açýlmamýþ demektir. Peki, büyüme nasýl olabilir? Çok basit, patronlar az iþçiyle çok iþ yaptýrýyorlar ve iþçileri uzun saatler boyunca baský yoluyla çalýþtýrarak bu büyümeyi gerçekleþtirebiliyorlar. Bu anketin bir baþka önemli sonucu da þudur. 70 milyon nüfusu olan ülkenin 22 milyonu bir iþte çalýþýyor. Ücret ve yevmiye alarak

çalýþanlarýn sayýsý 11 milyon civarýnda. Ya geriye kalan nüfusun diðer yarýsý nasýl ve hangi koþullarda yaþamýný sürdürüyor? Her akþam evine düzenli bir ekmek parasýyla dönenlerin sayýsýnýn da 12–15 milyondan ibaret olduðunu açýklýyorlar. Bu daha vahim deðil mi? Son üç ay içinde 120 bin kiþi daha iþsizler ordusuna katýlmýþ. AKP, hükümete geldiði dönemde, 3 yýllýk ekonomik programýyla 1,7 milyon kiþiye iþ bulmayý planladýðýný açýklamýþtý. Ama her geçen gün iþsizlik, yoksulluk ve hayat pahalýlýðý artmaktadýr. Hükümet, ülkenin bu gerçekliðine raðmen kitlelere AB’ye üyelikle aldatmaya yönelik pembe tablolar çiziyor. Ama bu gidiþatýn artýk pembe tablolarla açýklanabilir bir yaný kalmamýþtýr.

Bizler, bugün bu toplumu kendi çýkarlarý için barbarlýða iten sermaye düzenine karþýyýz. Bütün güzellikleri yaratan iþçi sýnýfý olmasýna raðmen, en kötü koþullarda yaþayan yine iþçi sýnýfýnýn üyeleridir. Bizler yaþanýlýr bir toplumu yaratabiliriz. Ve toplumdaki bütün zenginlikleri eþit paylaþabiliriz. Planlý bir ekonomiyle bugün yaþadýðýmýz iþsizliði, yoksulluðu ve hayat pahalýlýðýný çözebiliriz. Bunlar ne hayaldir, ne de imkânsýz. Yeter ki iþçi sýnýfý, örgütlü bir mücadeleyle üretimden gelen gücünü kullanarak bu düzene karþý gelebilsin. Bu da ancak devrimci bir iþçi partisi önderliðinde gerçekleþebilir. Yeter ki iþçiler, emekçiler ve yoksul kitleler bunu istesin ve bunun için örgütlenip mücadele etsin. (29.12.2004) Þahin Yýldýrým

EMEK HAREKETÝ

bugün ki yaþadýðýmýz bu hayat, yoksul kitlelerin kaderi deðildir. Örneðin bu düzende bile çalýþanlarý ücretleri ayný kalmak koþuluyla dört vardiya çalýþma ve çalýþma saatlerinin düþürülmesi talebi etrafýnda örgütleyebiliriz. Böylece iþsizlere de iþ olanaklarý yaratýlmýþ olur. Evet, bu talep hayali bir talep deðildir.

Ýþsizliði AKP ya da AB deðil, iþçi sýnýfýnýn mücadelesi çözer! Sonuç olarak, iþsizler ordusu, kapitalist üretim anarþisinin doðal bir sonucudur ve patronlar bu durumu çalýþan iþçiler üzerinde, bir tehdit unsuru olarak bilinçli olarak kullanmaktadýrlar. Dolayýsýyla bugün veya yarýn hangi burjuva hükümet, “biz iþsizliði çözeriz” derse yalan söyler. Çünkü iþsizliði çözmek kapitalist sisteme karþý gelmektir. Dolayýsýyla

9


EMEK HAREKETÝ

Emek Hareketinden... BEKO’da Toplu Ýþten Atma ve Taþeronlaþtýrmalara Son BEKO, 30 Aralýk Perþembe günü yaklaþýk 500 iþçi bazý bölümlerin kapatýlmasý ve üretime baðlý olarak belirlenen 2005 yýlý kadrosunda daha az iþçiye ihtiyaç olduðu bahanesiyle iþten atýldý. Boyahane bölümü ise taþerona devredildi. 150 civarýnda iþçinin çalýþtýðý boyahane bölümü ise taþeron firma Alpplas’a devredildi. Bu bölümde çalýþan iþçiler ise tazminatlarý verildikten sonra sendikadan istifa ettirilerek taþeron firmaya geçirildi. Þu anda enjeksiyon, boyahane, modül, yemekhane, temizlik, depo, uzaktan kumanda ve garanti belgelerinin hazýrlandýðý bölüm taþerona devredilmiþ durumda. Ayrýca Karma isimli taþeron firmanýn elemanlarý da üretim içindeki deðiþik bölümlerde kadrolu iþçilerle birlikte çalýþýyor.

SEKA Ýþçisi Ýþten Atýlmalara Direniyor Selüloz-Ýþ Sendikasýnýn Ýzmit SEKA fabrikasý kapatýlarak, arazisi ile

söyleniyor. Ýþçilerin hedefi ise 250 bin imza. Aralýk ayý sonunda yaklaþýk 4000 kiþinin katýlýmýyla gerçekleþen eylem 8 Ocak’ta daha büyük bir destek alarak devam etti. Yaklaþýk 10 bin kiþinin katýldýðý mitingde SEKA iþçileri, fabrikalarýnýn kapattýrmamakta kararlý olduklarýný dile getirdiler. Miting için fabrika içinde bir araya gelen iþçiler, eþlerini, çocuklarýný ve komþularýný da getirdiler. SEKA kapatýlmaz bandanalarý, önlük, döviz ve pankartlar taþýyan iþçilere, fabrika dýþýnda, Türk-Ýþ’e baðlý Tek GýdaÝþ, Demiryol-Ýþ ve TÜMTÝS üyesi iþçiler de katýldý. “SEKA halkýndýr kapatýlmaz, SEKA iþçisi yalnýz deðildir, Ferman IMF’ninse fabrikalar bizim” sloganlarýyla Merkez Bankasý’na yürüyüþe geçen iþçiler burada diðer illerden gelen arkadaþlarýyla birleþtiler. Türk-Ýþ’e baðlý sendikalarýn yaný sýra DÝSK’e baðlý Birleþik Metal-Ýþ ve Lastik-Ýþ üyeleri ile. Petrol-Ýþ, Demiryol-Ýþ, Yol-Ýþ’in kitlesel katýldýðý mitingte Zonguldak’tan gelen GMÝS üyeleri de katýldý. Mitingde direniþteki Petrol-Ýþ üyesi Jotun Sývý Boya ve TÜMTÝS üyesi Kargo Lider iþçileri de direniþe destek verdi.

üzerine grev kararý alýndý. Türkiye Tekstil, TEKSÝF ile Türkiye Tekstil Sanayi Ýþverenleri Sendikasý arasýndaki 20. dönem görüþmelerinde, fazla mesailer, ikramiye, gýda yardýmý ve tatil ücretleri gibi konularda patronlarýn dayatmalarý nedeniyle anlaþma saðlanamadý. TEKSÝF, bunun üzerine, 22 bini aþkýn iþçinin çalýþtýðý ve aralarýnda Vakko, Altýnyýldýz, Levis, Akýn Tekstil, Orta Anadolu Mensucat, Saray Halý, Mithat Giyim, Atlas Halýcýlýk, Aksu Ýplik, Bahariye gibi iþyerlerinin de bulunduðu 56 iþletmede greve gitme kararý aldý.

Birleþik Metal-Ýþ’te Sendikasýzlaþtýrma Çabalarý Birleþik Metal-Ýþ Sendikasý’nýn örgütlü olduðu Erciyes Çelik Boru Fabrikasý’nda, aralarýnda temsilcilerin de bulunduðu 16 iþçi fabrikanýn içinde bulunduðu

TEKSÝF’te Büyük Grev Hazýrlýðý birlikte Büyükþehir Belediyesi’ne devrediliyor. Burada çalýþan 734 iþçinin 27 Ocak 2005 tarihinden itibaren iþsiz kalacak bu saldýrýya karþý baþlatýlan direniþ bir süredir devam ediyor. Eylemler Devam Ediyor 30 Aralýk’ta imza kampanyasý baþlatýldý. Sanat Sokaðý’nda açýlan imza masasýnda bugüne kadar 20 binin üzerinde imza toplandýðý 10

Tekstil iþkolunda yürütülen grup toplu iþ sözleþmesi görüþmelerinin anlaþmazlýkla sonuçlanmasý

Ekonomik nedenler ve sipariþ azlýðý gerekçeleriyle iþten atýldý.Bunun bir yalan olduðu kýsa bir süre içinde anlaþýldý. Çünkü ayný fabrikanýn yöneticileri bu olayýn hemen ardýndan. ÝÞKUR’dan iþçi talebinde bulunduðu anlaþýldý. Bunun üzerine fabrikada eylem kararý alýnarak direniþ baþlatýldý. Öykü Tanýr


Bizler, Colin’s-Loft iþçileri olarak, patronun vermek istediði düþük zammý, insanca yaþayabilmek için 12.08.2003 tarihinde kabul etmedik. Ve hep birlikte 80 milyon zam talebini dile getirdik. Patron, iþçilerin birlik olduðunu ve bu birliðin yapýlan baskýlara raðmen daðýlmadýðýný gördü ve 13.08.2003 Salý günü iþçilerin iþe girmesine engel olmak için güvenlik görevlilerine ve polise barikat oluþturttu. Hem iþe dönmek hem de atýlan arkadaþlarýmýzýn iþe alýnmasý için tüm zorluklara raðmen 15 gün kapýda direndik. Daha sonra haklarýmýzý hukuki yollardan aramaya baþladýk ve 29 iþçi için iþe iade davasý açýldý. Mahkeme 2-4 ay içinde sonuçlandýrmasý gereken davayý 9 ayda sonuçlandýrdý. Sonuç olarak mahkeme iþçilerin patrona karþý açmýþ olduðu davayý 25.06.2004 tarihinde reddetti. Bunun üzerine patronun avukatý yargýlama giderleri ve avukatlýk ücretini almak için bizi icraya verdi.

Patronun avukatýnýn kiþi baþýna talep ettiði 300 milyon TL’ye icra masraflarý da eklenince tutar 350 milyon lira civarýnda oluyor ve bu miktara gecikme durumunda devletin uygulamýþ olduðu yýllýk yüzde 15 faiz uygulanýyor. 29 iþçi için toplam meblað çok yüksek olduðu ve bunu ödeyecek gücümüz olmadýðý için bir dayanýþma konseri düzenledik. Bu süreçte istenmeyen olaylarda geliþmedi deðil. Ama tüm olumsuzluklara raðmen, biz elimizden gelen tüm çabayla gerçekleþtirdiðimiz konserin çok coþkulu ve moral verici bir ortam yarattýðýný düþünüyoruz. Konser için satýlan bilet 642 adetti. Bunun karþýlýðý ise 3 milyar 210 milyon TL yapýyor. Konser giderimiz ise 232 milyon TL’dir. Bize karþý kampanya yürüten 3 iþçinin toplanan paradan yararlanmamasý gerektiðine oy birliðiyle karar verdik. Bir iþçi mahkemeden feragat etti. Bir iþçide kendi parasýný ödedi. Geriye 24 iþçi kalýyor. Toplanan para 24 iþçi arasýnda eþit þekilde paylaþtýrýldý.

Sonuç olarak ödememiz gerek 10 milyar TL. iken elimizdeki para 3 milyar TL idi. Geriye kalan parayý bulmak ve ödemek bizler için çok zordu. Öncelikle icraya gidip “taksitlendirme yoluyla ödeme yapabilir miyiz” dedik. Ve icrada bizlere 4 taksit yapma hakkýmýzýn olduðunu söylediler. Ama bu taksitlerin yapýlabilmesi için karþý tarafýn avukatýn onayý gerekliymiþ! Peki bu nasýl bir haktýr? Ýþçilerin avukatý, karþý tarafýn avukatýyla yaptýðý görüþme ve pazarlýk sonucunda ödenmesi gereken 10 milyar TL’yi 7,5 milyar TL’ye düþürdü. Ve bu miktarýn 3 taksitle ödenmesini karþý taraf kabul etti. Ýlk taksit olarak konserden toplamýþ olduðumuz 3 milyar TL’yi karþý tarafa vermek için avukatla birlikte 2 iþçi de gitti. Burada da yapýlan bir pazarlýk sonucunda ödenmesi gereken 7,5 milyar TL. 6 milyara düþürüldü. Ýlk taksit olarak 3 milyar lira ödendi. Geriye kalan 3 milyar lira ise 2 taksite bölündü. Ve bunun karþýlýðýnda 2 taraf arasýnda bir protokol yapýldý. Bir grup iþçi

FABRÝKALARDAN

Colin’s-Loft Ýþçilerinin Mücadele Süreci Devam Ediyor

11


FABRÝKALARDAN

Fabrikalardan Ýþyerlerinde Sorunlar Hep Ayný Daha önce tekstil iþ kolunda çalýþýyordum. Burada belli haksýzlýklara karþý mücadele ettik. Bu mücadeleden sonra uzun zaman iþsiz kaldým. Sonra da bu iþyerini buldum. Bu iþyeri televizyon ve radyo içine trafo ve bobin üretimi yapýyor. Yaklaþýk 75 iþçi çalýþýyor. Ýþe yeni baþlayanlara iki ay sonra sigorta yapýyorlar. 350 milyon lira aylýk ücret veriliyor. Ücretlerin düþük olduðu fabrikada, ücretlerini biraz daha yükseltebilmek için iþçilerin büyük bir kýsmý mecburen fazla mesaiye kalýyor. Çalýþma saatleri 08.0017.30 arasýnda fakat neredeyse her akþam saat 21.00’e kadar mesai oluyor. Öðlen yemekleri 35 dakika ve bu süre içinde yemeði hýzlý bir

Bu aðýr çalýþma temposundan dolayý iþyerinde sýk sýk iþ kazalarý oluyor. Patron bu kazalarý ufak gördüðü için önlem almýyor. Ýþyerinde iþ hekimi yok. Ýþçileri özel hastaneye gönderiyorlar. Bunun nedeni iþçilere deðer vermeleri deðil. Çünkü iþçiyi sigorta hastanesine gönderirlerse sigortasý olup olmadýðý ortaya çýkacak. Sigortalýysa neden kaza geçirdiðine dair rapor tutulur. Bu yüzden patronun baþý aðrýyacaktýr.

güzergahtan gidiyor. Akþama kadar çalýþtýðýmýz için zaten canýmýz çýkýyor. Bir de evlerimize gitmek için onca yolu yürümek zorunda kalýyoruz. Oysa servisler iþçileri evlerine býrakmak için vardýr. Eðer býrakmayacaklarsa o zaman servisler ne iþe yarýyorlar? Bu sorunlarý her iþyerinde benzer þekilde yaþýyoruz. Sessiz kaldýðýmýz zaman patronlar daha da saldýrganlaþarak var olan haklarýmýzý da elimizden almaya çalýþýyorlar. Haklarýmýzý korumak ve yeni haklarý elde etmek için birlik ve örgütlü olmaktan baþka bir seçeneðimiz yok. Bir metal iþçisi

Ayrýca servisimiz kendi keyfine göre bir güzergah belirlemiþ ve o

Her Gün Ýþ Kazasý 80 iþçinin çalýþtýðý ve plastik poþet, kargo bandý ve ambalaj üretimi yapan bir iþyerinden merhaba. Ýþyerinde iki vardiya olmak üzere 12 saat çalýþýyoruz. Bu da haftada 60 saat yapýyor. Yeni yasaya göre normal haftalýk çalýþma 45 saat. Biz 15 saat fazla çalýþýyoruz. Ücretlerimizde bir fazlalýk söz konusu deðil. Ýþçilere verilen ücretler ortalama 450 milyon liradan baþlýyor. Ýþlerin yoðun olmasýndan cumartesi ve pazar günleri fazla mesaiye býrakýlýyoruz. Böylece dinlenme olanaðýmýz olmuyor. Dinlenememenin yaný sýra,

12

þekilde yemek zorundayýz. Yemeði bazen nasýl yediðimizi hatýrlamýyoruz. Çay molalarý ise 5 dakika.

iþin zor olmasý ve uzun saatler çalýþmamýz iþ kazalarýna neden oluyor. En son gece vardiyasýnda çalýþan bir iþçi kolunu makineye kaptýrdý. Eðer iþçinin üzerinde kazak olmamýþ olsaydý, kesin kolu kopacaktý. Makineye normal olarak güvenlik tedbiri alýnmasý gerekiyordu. Ama patron, cebinden üç kuruþ fazla para çýkacak diye tedbir almadý. Ve sonuç; iþçinin damarlarý ezildi, kolunun kopmasýna ramak kaldý. Ýþçinin kolu kanlar içindeydi. Gece amiri oralý bile olmadý. Ýþçiler, yaralý arkadaþý hemen hastaneye götür-

düler. Ýþçiye üç aylýk izin verildi. Patronun iþçiyi özel hastaneye götürmesinin nedeni iþçinin þikayetçi olmasýndan korkmasýdýr. Patron þimdi kaza yapýlan makineye güvelik önlemi aldý. Bu önlemi almasý için bir iþçinin kolunun kopmasý mý gerekiyor? Ýþte patronlarýn bizlere layýk gördüðü deðer budur. Patronlar üç kuruþ daha fazla kâr edecekler diye saðlýðýmýzý, hayatýmýzý onlara mý teslim edeceðiz? Yoksa daha güvenli bir çalýþma ortamý için mücadele mi edeceðiz? Bir plastik iþçisi


Fabrikada sendikalaþma süreci yavaþ da olsa devam ediyor. Fabrika, üç þirketten oluþtuðundan bazý bölümlerde çoðunluðu saðladýk. Diðer bölümlerde üyelik çalýþmalarý devam ediyor. Hatta iþçileri daha kolay üye yapabilmek için fabrikaya yakýn bir yerde depo gibi bir yeri tuttuk. Ýþçileri akþam paydosta üye yapmaya götürüyoruz. Ancak üyelik çalýþmalarýnda bir yavaþlama oldu. Bunun nedeni, ocak ayý zammý ve patronun tehditkar konuþmalarýdýr. Bu durum iþçilerin çekinmesine neden oluyor. Bunun yaný sýra hiç gündemde olmayan zorunlu izinler baþladý. 7080 iþçi bir haftalýðýna izne çýkarýldý. Ayýn 25’inde verilmesi gereken avanslar verilmedi. Önceden yarým ikramiye veriliyordu. Sonra bu ikramiye çeyreðe düþtü. Yeni yýlda verilmesi gereken ikramiyeyi vermedikleri gibi, bir açýklama da yapmadýlar. Patron bir konuþma yaptý; “iþler bozuk, daralmaya

gidiyoruz. 3 ay maaþlarýnýzý vermeyebilirim, kendinizi ona göre ayarlayýn” dedi. Bu konuþmanýn ardýndan bazý iþçiler, patronun baþka bir ildeki fabrikasýndaki iþçilerin 2 aylýk ücretlerini alamayýnca þalterleri kapattýðýný ve bunun üzerine patronun 150 iþçiyi iþten çýkardýðýný konuþmaya baþladýlar. Patronun zam döneminden önce böyle bir konuþma yapmasýnýn birinci nedeni, zam vermemektir. Ýkinci nedeni ise, sendikalaþmaya karþý iþçileri sindirmektir. Þu an fabrikada sancýlý bir süreç yaþanýyor. Patron, 3 ay boyunca ücretlerimizi yarým yamalak vermeye kalkarsa nasýl geçineceðiz? Bu tehditle patron bizi “yanlýþ bir yola girmeyin” diye uyarýyor. Çünkü patronun bir þekilde sendikalaþmadan haberdar olduðunu düþünüyoruz.

ayný gerekçeyle aylýk ücretlerimizi 3 ay boyunca geciktireceðini söylüyor. Patronun maaþlarý rahatça ödeyecek parasý var, ancak biz iþçilerin en zayýf tarafý olan ücretler konusunda bizi sýkýþtýrarak korkutmaya ve sindirmeye çalýþýyor. Çünkü iþçilerin geçinebilmek için bu ücrete ihtiyaçlarý olduðunu patron da çok iyi biliyor. Ýlk sendikalaþmaya baþladýðýmýzda sendikalaþmanýn bu kadar zor olabileceðini bilmiyorduk. Böylesi bir çalýþma için sabýr, bilinç, irade, moral, uyanýklýk ve daha önemlisi birlik ve hazýrlýk gerekiyor. Bundan sonra patronun planlý saldýrýsýna karþý daha fazla birlik içinde hareket etmeliyiz. Bireysel davranýþlarda bulunarak ancak kendimize zarar veririz. Zaten patronun da yapmak istediði bu. Bu oyuna gelmemeliyiz. Bir grup tekstil iþçisi

Önce “daralmaya gidiyorum” dedi. 20 iþçiyi iþten çýkardý. Þimdi de

Ýþçiler Bir Araya Gelmenin Yollarýný Bulmalý Yýlbaþýndan bir hafta önce iþyerindeki arkadaþlarla bir araya gelerek kiþi baþýna beþ milyon lira topladýk ve bir eðlence düzenledik. Temsilciler dahil 40’tan fazla iþçi katýldý. Etkinlik güzel geçti. Uzun zamandýr bir arada çalýþtýðýmýz arkadaþlarla iþyerinin dýþýnda da bir araya gelmek, güven iliþkilerini de geliþtiriyor. Ýþçiler arasýnda bu türden etkinliklerin yapýlmasýnýn, iþçilerin daha fazla kaynaþmasýný saðladýðý için yararlý olduðunu düþünüyoruz. Bu yüzden yine bu gibi etkinlikler düzenlemeyi planlýyoruz.

Ýþçilerin düzenlemiþ olduðu etkinliðe karþýlýk patron da boþ durmadý. Müdürler, yýlbaþý nedeniyle yemekhanede saat 12.00-14.00 arasý eðlence düzenledi. Yemekhane süslenip balonlar asýlmýþtý. Dev ekranda slayt gösterisi izletildi, müzik dinletildi. Patron, slayt gösterisinde reklamýný yapmayý da unutmadý. Bize Ýskoçya’daki iþyerinden görüntüler izletti.

FABRÝKALARDAN

Sendikalaþma Devam Ediyor, Patron da Harekete Geçti!

þu mesaj verilmek istendi; eðlence öyle olmaz, böyle olur. Patron sendikacýlarý da çaðýrdý. Müzik eþliðinde patronla sendikacýlar karþýlýklý göbek attýlar. Ýþyerinde o kadar iþçi atýldý, bir sendikacýnýn yüzünü görmedik.

Sendikacýlarýn bu tutumuna karþý iþçiler, “patron çaðýrýyor, hemen geliyorlar biz çaðýrdýðýmýzda hep bahaneleri var” diyerek tepki gösterdiler. Eðer iþçiler birlik olup Aslýnda iþçilerin sýrtýndan mücadele ederlerse ne sendika kazandýklarý paralarla iþçilere aðalarý ne de patronlar karþýmýzda eðlence düzenlediler. Bir de iþçilerin durabilir. Bir tekstil iþçisi düzenlemiþ olduðu etkinliðe karþý 13


FABRÝKALARDAN

Performanslý Çalýþmak Ýstemiyoruz!

600 iþçinin çalýþtýðý bir tekstil fabrikasýnda çalýþýyorum. Ýþyeri, dikim, ütü, paket, modelhane, kesimhane vb. bölümlerden oluþuyor. Ýþyerindeki en temel sorun iþyeri idaresi. Her gün iþe baþlar baþlamaz günlük iþ performans kartý daðýtýlýyor. Bütün iþçiler yaptýklarý iþ adetlerini bu karta yazmak zorundalar. Paydosa doðru bu kartlar toplanýyor. Vermeyenler hakkýnda idare, tutanak tutuyor ya da iþten atmakla tehdit ediyor.

Her gün performans kartlarý bilgisayarla takip ediliyor. Performansý düþük olan iþçiler tespit ediliyor. Müdürler ve ustalar, performansý düþük olan iþçinin baþýna dikilerek baský yapýyorlar. Ýdare, bu sistemle iþçiler arasýnda rekabeti körükleyerek bizi birbirimizle yarýþtýrmaya çalýþýyor. Bu yüzden iþçiler arasýnda diyalog ve dostluk yok denecek kadar az. Patron ise iþçiler arasýnda rekabet yaratarak kârýna kâr katýyor.

Patron kendi iþi için her þeyi düþünerek takip ediyor. Ama hiçbir zaman iþçilerin aylýk ücretlerini zamanýnda vermiyor. Bazen 6-8 gün geç veriliyor. Eðer hafta sonlarýna denk gelirse, bizim paramýzý birkaç gün de bankada iþletiyor. Patron, iþçileri birbirine düþüren ve bir araya gelmelerini engelleyen bir politika izliyor. Ancak bunun farkýndayýz. Biz örgütlü olmadýðýmýz için patron istediði gibi davranabiliyor. Bir tekstil iþçisi

Patron Gösteriþ Peþinde

Çalýþtýðýmýz iþyerinin Güneþli bölgesinde de bir iþletmesi var. Patron, iþçileri bazen o iþyerine götürüp çalýþtýrýyor. Patron, ayrýca insan kaynaklarý müdürlüðünü de kendisi yapýyor. Ýþe aldýðý iþçilerle doðrudan kendisi ilgileniyor.

Kahvaltýda çeyrek ekmek arasý 3-4 zeytin ya da bir parça peynir veriyor. Bunun adý da kahvaltý oluyor. Yemekler üç çeþit veriliyor. Ayrýca bir de kütüphane bulunuyor. Kitaplar yýrtýk ve daðýnýk. Patron böylece iþçilere kültürel bir hizmette yapmýþ oluyor!

Bazen aramýza girerek iþçileri tanýmaya çalýþýyor. Ýþçilerin iþ adetlerinin artmasýný saðlamak için iþçilerin sýrtýný sývazlýyor. Ama iþçileri asgari ücretle iþbaþý yaptýrýyor.

Patron, iþçilerin gözünü boyamak için bazen de eðlence düzenliyor.

Patron güya iþçilere sabah kahvaltý veriyor.

Bu yüzden tepkililer ve katýlmýyorlar.

Ýþçilerin bir kýsmý patronun yaptýklarýnýn ne anlama geldiðini biliyorlar.

Patron kendi etrafýndaki birkaç yalaka iþçiyle birlikte eðlenip boy boy resimler çektiriyor. Bu resimleri iþyerine astýrýp gelen müþterilerin görmesini saðlýyor. Duvara asýlý resimleri görenler bu patronun iþçileriyle ne güzel geçindiðini düþünecektir. Ama gerçek öyle deðil. Her iþyerinde olduðu gibi baský ve sömürü burada da sürüyor, biz örgütsüz olduðumuz sürece de sürmeye devam edecek. Bir tekstil iþçisi

14


Ocak ayýnda zamlý çalýþýyoruz. Normalde altý ayda bir zam yapmasý gerekirken patron, keyfi geldiðinde zam veriyor. Böylece iki yýldýr zamlarý altý ayda bir vermesi gerekirken yýlda bir vermeye baþladý. Bununla da yetinmeyen patron iþçi çýkarmaya baþladý. Özellikle de eski iþçileri. Patronun yan yana iki fabrikasý var. Ve bu iki fabrikadan da iþçi çýkarýyor. Bizim çalýþtýðýmýz iþyerinde “performansýnýz iyi deðil” ve “kendinizi iþe veremiyorsunuz” gibi bahanelerle iþçi arkadaþlarýmýzýn iþine son verildi. Yani uygulamaya konan yeni iþ yasasýna uygun nedenler. Üstelik çýkarýlan iþçilerin tazminatlarý düþük hesaplanýyor. Atýlan iþçiler muhasebe bilgileri olmadýðý için patronun vermiþ olduðu düþük tazminatý kabul ediyorlar.

En azýndan kendimiz de tazminatlarýmýzý hesaplatmalýyýz. Patronun ikinci fabrikasýnda ise 1520 iþçinin çýkarýldýðýný duyduk. Büyük bir ihtimalle bu iþçilerin de iþten atýlma gerekçesi ayný. Yeni iþ yasasý uygulanmaya baþlandý Patron, bir yandan eski iþçileri iþten çýkarýrken, yerlerine yeni iþçiler alacak ve bu iþçilere yeni iþ yasasýna uygun olarak bir sözleþme yapacak. Böylece yeni iþçilerin iþyerinde uzun seneler çalýþmasý mümkün olmayacak. Patron da tazminat ödemekten kurtulmuþ olacak. Patron sipariþler arttýðýnda günlük iþçi çaðýrýyor. Ve bu iþçiler günlük çalýþtýrdýðý için ne sigorta primleri ödeniyor ne yýllýk izin haklarý oluyor ne de kýdem tazminat hakký elde

edebiliyorlar. Bu da patron için çok cazip, çünkü cebinden az para çýkýyor. Patron bu uygulamayý gittikçe yaygýnlaþtýrýyor. Eðer bizler kendi iþ güvencemizi birlik olup korumazsak patronun keyfi davranýþlarý devam edecektir. Yeni makineler geliyor Patron iþçilerin hakkýný vermeyerek yeni makinelerin sipariþini verdi. Bu makinelerin bir tanesinin fiyatý 40 milyar liradýr. Yaz ayýnda iki adet alýndý. Þimdi bir adet daha gelecek. Bunun fiyatý diðerlerine oranla biraz daha pahalý. Patron iþçilere düþük zam vermeyi planlarken pahalý makineleri alabiliyor. Demek ki parasý var. O zaman hakkýmýz olan zammý istemeliyiz. Bir tekstil iþçisi

FABRÝKALARDAN

Zam Ayýnda Ýþten Çýkarmalar Baþladý

Sömürü Her Yerde Ayný Ben, daha önceden tekstilde çalýþan bir emekçiydim. Çok fazla sömürüldüðümüzü fark edip hakkýmýzý aradýðýmýzda patron bizi iþten attý. Daha sonra bir kablo fabrikasýna girdiðimde daha rahat çalýþacaðýmýzý umuyordum. Ama böyle olmadýðýný gördüm.

Patron kullandýðý makinelerde az iþçi ile çok üretim yaptýrýyor. Þimdi de patronun makineleri yenileyeceðini ve yeni bir fabrikanýn açýlacaðýný duydum. Aldýðýmýz ücret ise asgari ücretten bile düþük: 310 milyon lira. Üstelik sigortamýz ve hiçbir sosyal hakkýmýz yok.

Ben, bu zulmün sadece tekstilde olduðunu düþünmüþ ve kurtulacaðýmý sanmýþtým. Oysa bu zulüm Türkiye’nin her fabrikasýndaymýþ. Bunun çaresi birlik, beraberlik ve örgütlülük. Bir plastik iþçisi

15


POLÝTÝKA

Cezaevleri Burjuva Düzenin Aynasý

Burjuva devlet, 19 Aralýk 2000 yýlýnda “þefkat operasyonu” adý altýnda devrimci siyasi tutsaklara yönelik 20 cezaevine birden binlerce polis ve jandarmayla birlikte operasyon düzenlemiþti. Yapýlan bu operasyon bugüne kadar ki en kanlý cezaevi operasyonudur. Burjuva devlet bu olaylarýn ardýndan dört gün içinde F tipi cezaevlerinin açýlýþýný yaptý. Dört yýldýr tecride karþý baþlatýlan ölüm oruçlarýnda içeride ve dýþarýda 117 siyasi devrimci tutsak hayatýný yitirdi. Bir çoðu da sakat kaldý. Burjuva devlet bugün halen cezaevlerinde iþkence, tecrit ve

baský uygulamalarýný devam ettiriyor. Yeni Ceza Ýnfaz Yasasý meclisten geçti. Bu yasa bugüne kadar uygulanan baskýlarý, þiddeti ve iþkenceleri meþrulaþtýrýyor. Tecridi ve izolasyonu daha da aðýrlaþtýrýyor. Disiplin yönetmeliði adý altýnda, yüksek sesle konuþmaktan, sessiz kalmaya kadar bir çok davranýþý suç sayýyor. Ayrýca tutsaklarý zorunlu çalýþtýrmayý da içeriyor.

16

35 sivil toplum örgütü, 19 Aralýk 2004 tarihinde Kadýköy’de bir miting düzenlendi. Mitinge bine yakýn katýlým oldu. Bugünkü siyasi gruplarýn çoðunluðunun cezaevleri ve açlýk grev gibi eylemleri

önemsiyor görünmelerine raðmen, katýlým çok düþüktü. Siyasi gruplarýn kendi düzenledikleri etkinliklere kattýðý kitlelerin dörtte biri mitingde yoktu. Mitingin tertip komitesinin içinde bazý sendika þubelerinin adý olmasýna raðmen, sendikalarýn katýlýmý yoktu. Mitinge polis müdahale etmediði için herhangi bir olay çýkmadý. Burjuva devletin ve kurumlarýnýn cezaevlerindeki devrimci tutsaklara uygulamýþ olduðu tecridi ve baskýlarý kýnýyoruz. Ancak bizce cezaevinden çýkmýþ bir siyasi tutsaðýn –çok özel koþul ve nedenler dýþýndadýþarýda da öncelikle açlýk grev yapmayý tercih etmesi doðru bir politik yaklaþým deðildir. Çünkü bu eylem tarzý, bizce, dört duvar arasýnda kalmýþ bir tutsaðýn -yine çok özel koþullar altýnda- yapabileceði politik bir eylem biçimi olmalýdýr. Bir baþka sorun ise, siyasi gruplarýn açlýk grevine katýlmayan ya da bir dönemine katýlan ama sonra devam ettirmeyen yoldaþlarýný hain ilan etmeleri ve hatta cezalandýrýlmalarýdýr. Bu gibi tutumlar olsa olsa devrimci fikirlere zarar verir. Bu tip yöntemlerin sonucunda sosyalizmin yara aldýðý, devrimcilerin iþçi ve emekçi kitlelerin gözünde -burjuvazinin karþý propagandasýyla birlikte- destek ve inandýrýcýlýðýný yitirdiði de ortadadýr.

Bugün burjuvazi, toplumun çoðunluðunu oluþturan iþçilere, emekçilere ve yoksul kitlelere saldýrmaktadýr. Bu saldýrýlara ciddi bir karþý koyuþ gerçekleþmediði için devlet daha rahat ve pervazsýzca devrimci tutsaklara saldýrabiliyor. Bugün saldýrýlarý durdurabilmenin tek yolu bu kitleleri bilinçlendirip sorunlarýna sahip çýkabilecekleri bir düzeye getirmektir. Bunun için örgütlenmelerimizi sadece cezaevlerine veya ölüm oruçlarýna hapsetmemeliyiz. (05.01.2005) Nergis Çayýr


Yani iki emperyalist ülkenin pastadan pay alma rekabeti söz konusu. Adaylardan Yanukoviç, 2002’de Ukrayna’ya baþbakan olmuþ, ancak yolsuzluða ve mafyaya batmýþ yönetimlere karþý halkýn öfkesinin daha da arttýðý bu süreçte, buna dair ciddi anlamda hiçbir çabasý olmamýþtýr.

Ukrayna’da 21 Kasým 2004’de yapýlan seçimlerde Yanukoviç’in yüzde 46’ya karþý yüzde 49 oyla kazandýðý seçim sonrasý Yuþçenko taraftarlarý, “seçimlerde hile var!” sloganýyla sokaklara döküldüler. Bir tarafta batý tarafýndan desteklenen Yuþçenko, diðer tarafta Rusya tarafýndan desteklenen Yanukoviç arasýnda yaþanan çekiþme 27 Aralýk 2004’de seçimlerin tekrarlanmasý kararýyla bir süreliðine askýya alýndý. Peki burjuva demokrasisi ve sosyal demokrat maske altýnda gerçekleþtirilmeye çalýþýlan Ukrayna seçimlerinin gerçek hikayesi nedir?

Yuþçenko ise 1993 yýlýnda baþbakan Kuçma döneminde Merkez Bankasý’nýn baþýna getirilmiþ, bir müddet sonra da görevinden alýnmýþ, o da çareyi saða kaymada bulmuþ bir aday. ABD, seçim süreci boyunca muhalefete milyar dolarlar akýtmýþ ve kamuoyunu çeþitli anketlerle yönlendirme de hiçbir sakýnca görmemiþtir. ”Burjuva demokrasisi” olarak bildiðimiz kapitalist egemenlik biçiminin özünde, Ukrayna örneðinde de görüldüðü üzere kendi yasa ve düzenlemelerini bile iþine gelmediðinde bütünüyle çiðnemekte tereddüt etmemek yatýyor.

Týpký Afganistan’da ülkede yaþanan karmaþadan dolayý pek çok kiþinin seçimlere katýlma imkaný bulamadýðý halde seçim sonuçlarýnýn ayný ABD tarafýndan kabul edilmesi gibi. Týpký son süreçte Irak’ta sadece iþgal güçleri tarafýndan denetlenen parti ve adaylarýn katýlabildiði seçimlerin gerçekleþmesinin hedeflenmesi gibi.

POLÝTÝKA

Ukrayna Gerçeði

Emperyalizmin gerçek yüzünü teþhir etmek, burjuva devletinin “demokratik” görünüþünün tamamýyla iki yüzlü olduðunu bilmek, en vahþi halinin ise emekçilerin, halkýn kendi haklarýna sahip çýkmaya çalýþtýðýnda olduðunu bilerek mücadele etmek önümüzdeki en önemli görevdir. Üreten biziz, yöneten de biz olacaðýz! Mavi Mayýs

Ukrayna, geniþ bir tarým ve endüstri ülkesi olmasýnýn yaný sýra, petrol ve gaz rezervlerine köprü durumunda. Ayrýca jeopolitik konumu gereði petrol ithal eden Orta ve Kuzey Avrupa devletlerine de komþu bir ülke. Kârlý bir pazar olmasýnýn yaný sýra petrol ve gaz taþýma güzergahýnda kilit bir noktada bulunmasý iþtahlarý kabartýyor. ABD için olduðu kadar Rusya içinde Avrupa ve Asya’ya yayýlabilme ve güçlü emperyalist devlet olma özelliklerini perçinlemeleri için bir domino taþý.

17


LENÝN

Baþtarafý 20. sayfada 1903’te Sosyal Demokrat Ýþçi Partisi, Bolþevikler (Çoðunluk) ve Menþevikler (Azýnlýk) diye ayrýlýr. 1903’te Bolþevik Partisi’ni kurar. Birinci Dünya Savaþý’nda Lenin Galiçya’dadýr. Faaliyetlerinden dolayý gözaltýna alýnýr ve ardýndan Ýsveç’e geçer. 1917’ye kadar orada kalýr. Ekim 1917’de gerçekleþen iþçi devrimine önderlik eder. 1919’da Komünist Enternasyonal’i kurar. 1922’ye kadar Sovyet hükümetinin baþkanýdýr. 1922’de hükümet içerisinde aktif çalýþmasýný engelleyen bir felç geçirir. 1922-1923 arasýnda Komünist Partisi’nin ve Sovyetlerin bürokratikleþmesine karþý son yazýlarýný yazar. 21 Ocak 1924’de hayata ve kavgaya veda eder. Ölümünün ardýndan, 22 Ocak 1924’te Tiflis Tren istasyonunda Troçki þunlarý söyleyecektir: “Acý, üzüntü ve keder saflarýmýzý ve kalplerimizi birleþtiriyor; yeni mücadeleler için daha güçlü kenetleniyoruz. Yoldaþlar, kardeþler artýk Lenin bizlerle deðil. Elvada Ilyich! Elveda Önder!”

dünyaya yayýlmasý gerektiðini savunur: “Sosyalizmin tek bir ülkede nihai zaferi olanaksýzdýr. Bizim Sovyet iktidarýný destekleyen iþçi ve köylü birliðimiz bütün dünya ordusunun birliklerinden yalnýzca biridir”(3) Kapitalizmin son aþamasý olan emperyalizmi tanýmlar. Lenin, tekellerin kapitalist sistemin kriz eðilimlerini arttýrdýðýný söyler ve þirketlerin plansýz üretimi sonucunda ortaya çýkan üretim anarþisinin yarattýðý kaosa dikkati çeker. Lenin, emperyalizmi tanýmlarken, çok sayýda ülkeyi kontrol eden bir avuç süpergüç, “rantçý devletlerin” yönlendirdiði parçalanma,

Lenin’in Mirasý Lenin, kendisinden sonraki devrimci kuþaklara ve iþçi sýnýfýna muazzam bir deneyim ve teorik birikim býrakmýþtýr. Bu birikimin güncelliði, Leninizmi hala bir devrimci rehber olarak iþçi sýnýfýnýn mücadelesinde yaþamasýnýn nedenidir. Lenin’in mirasý ana hatlarýyla þunlardýr: Lenin’in devrimci yöntemi sýnýf temellidir ve sýnýfa karþý sýnýf þiarýyla, iþçi sýnýfýnýn iktidarý için mücadele eder. Yani, Leninizmi savunmak iþçi sýnýfý devrimciliðini savunmaktýr. Lenin, sosyalizme geçmeden önce, proletaryanýn burjuva azýnlýk üzerinde devrimci bir diktatörlük uygulayacaðý bir iþçi devletinin zorunluluðunun bilincindedir. Lenin, proletarya diktatörlüðünü tüm reformistlere karþý savunur ve þöyle söyler: “Bir Marksist sýnýf mücadelesinin kabulünü proletarya dikatörlüðünün kabulüne kadar geniþleten kiþidir…”(2)

18

Sosyalizmin inþasý için devrimin tek bir ülkede kalmamasý ve tüm

asalaklýk eðilimi, eþi görülmemiþ büyüklükte sosyal eþitsizlikler, üretimde ve sermayede görülen yoðunlaþma (banka sermayesi ile sanayi sermayesinin birleþerek mali sermayeyi oluþturmasý), sermaye ihracý, dünyayý arasýnda bölüþen uluslararasý kapitalist birlikler, en büyük kapitalist güçlerce dünya topraklarýnýn paylaþýlmasý gibi ayýrt edici özellikleri olduðunu aktarýr. Lenin ulusal soruna da özel bir önem verir. Ona göre, dünya nüfusunun ezici çoðunluðu, çok küçük bir azýnlýk oluþturan en zengin ve en ileri kapitalist ülkeler tarafýndan mali açýdan birer sömürge olarak köleleþtirilmiþtir. Bu köleleþtirme kaçýnýlmaz olarak ayaklanmalarý ve kurtuluþ savaþlarýný teþvik eder. Lenin, batýdaki proleter devrimlerle, ulusal kurtuluþ hareketleri arasýnda bað kurmayý

hedefler. Uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunur. (Ulusal sorun üzerine tezlerden) Lenin’in Marksizm’e en önemli katkýlarýndan biri de Leninist örgüttür. Ýþçi sýnýfýnýn en mücadeleci unsurlarýný kendi içinde toplayan, demokratik merkeziyetçi bir örgüt modelidir. Profesyonel devrimciler örgütü Leninist örgütün önemli özelliklerinden biridir. “Ne Yapmalý” kitabý içerisinde yer alan “Ekonomistlerin Amatörlüðü ve Devrimciler Örgütü” makalesinde bu örgütü þöyle açýklar: “…Ýþçilerin örgütü ilk olarak, sendikal bir örgüt olmalýdýr; ikinci olarak, mümkün olduðunca kapsamlý olmalýdýr; üçüncü olarak, mümkün olduðunca az konspiratif (gizli) olmalýdýr. (Burada ve ileride sadece otokratik Rusya’dan söz ediyorum). Buna karþýlýk devrimciler örgütü, her þeyden önce ve esas olarak, mesleði devrimci faaliyet olan (devrimciler örgütünden de zaten bu nedenle söz ediyor ve devrimci sosyal demokratlarý kastediyorum) kiþileri kapsamalýdýr. Böyle bir örgütün üyelerinin bu ortak özellik karþýsýnda, birinin ya da diðerinin mesleði arasýndaki farklar bir yana, iþçiler ve aydýnlar arasýndaki her türlü fark tamamen ortadan kalkmalýdýr. Bu örgüt pek geniþ tutulmamalý ve mümkün olduðunca konspiratif olmalýdýr.” (4) Þöyle devam eder: “Daha önce birkaç kez vurguladýðým gibi örgütle ilgili olarak “akýllýlar” sözcüðünden anlaþýlan profesyonel devrimcilerdir, iþçiler veya öðrenciler arasýndan gelmeleri hiç önemli deðil: 1.Sürekliliði saðlayan istikrarlý bir önder örgütü olmadan hiçbir devrimci hareket varlýðýný sürdüremez; 2.Hareketin temelini oluþturan ve harekete katýlan, mücadeleye kendiliðinden çekilen kitleler ne kadar geniþ olursa, böyle bir örgüte duyulan gereksinim o kadar acil bir hal alýr ve bu örgüt o ölçüde saðlam olmak zorundadýr (Çünkü her türlü demagogun kitlelerin geri kesimlerini peþlerinden sürüklemesi o kadar kolay olacaktýr);


Kuþkusuz Lenin’in Marksizm’e katkýlarýný daha da çoðaltabiliriz ancak özetlediðimiz baþlýklar temel politik görüþlerini ifade etmek açýsýndan yeterlidir. Günümüzde birçok devrimci grup, birey artýk Leninizmi terk etmekte ve hatta Leninizmi Stalinizme indirgemeye kadar gitmektedir. Reformist, sol liberal, Stalinist (hatta geçmiþte Troçkist olan bazý çevreler de!) bugün Lenin’in mirasýný terk ediyorlar. Yani Leninist partiyi, enternasyonali, iþçi sýnýfý devrimciliðini, proletarya diktatörlüðünü reddediyorlar. Bu örgütsel politik likidasyona sürüklenenlerle yolumuzun ayný olmadýðý açýk. Bolþevik-Leninist mirasý terk edenler iþçi sýnýfýnýn mücadelesine zarar vermektedirler. Böylesi anlayýþlara karþý Troçki’den bu yana devam eden mücadeleyi sürdürmeye devam edeceðiz. Bizce, Leninizm hala günceldir. “Lenin’in yöntemini ve eylemini kendilerine referans alanlar, devrimci bir örgütün ve önderliðin iþçi sýnýfýnýn mücadelesinin dýþýnda hiçbir yerde yetiþmeyeceðini bilmek durumundadýr. Devrimci bir parti ve önderlik kendi programýný iþçi sýnýfýna taþýyabildiði oranda baþarýlý olabilir... Sýnýf mücadelesinin bir savaþ olduðunu ve bu gerçeðin kitaplardan deðil, bizzat mücadelenin içinde edinilecek deneyimlerden kazanýlacaðýný Türkiyeli Leninist-Troçkistler olarak öðrenmek zorundayýz. Dersimiz Lenin’dir ve Lenin budur, baþka bir þey deðil; iþçi hareketi içinde

güçlenmek ve devrimci partiyi ve önderliði enternasyonal temelde inþa etmek”(6) Ýþçi sýnýfýnýn devrimci önderi Lenin’le ilgili yazýmýzý yoldaþý ve eþi Krupskaya’nýn sözleriyle bitirmek istiyoruz: “…Önderler mücadele içinde doðarlar, mücadele içinde olgunlaþýrlar, güçlerini mücadeleden alýrlar. Göçmenlik yýllarýnýn Lenin’e iliþkin anýlarý; yaþamýna iliþkin küçük ayrýntýlarý, o dönemde yürüttüðü mücadele ile birleþtirmeksizin yazýlamaz. Dokuz yýl süren ikinci göçmenlik döneminde Lenin hep ayný Lenin olarak kalmýþtýr. Eskiden olduðu gibi çok ve sistemli çalýþtý, en küçük ayrýntýyý dikkatle gözlemledi, bütün olup bitenler arasýnda baðlantý kurdu, ne kadar acý olursa olsun, korkusuzca gerçeklerin gözünün içine bakmayý bildi. Her zaman olduðu gibi her türlü baský ve sömürüden nefret etti, kendisini proletaryanýn davasýna, emekçilerin davasýna adadý, her zamanki gibi, onlarýn çýkarlarýnýn yürekten savunucusu oldu, bütün yaþamýný bu davanýn çýkarlarýna tabi kýldý. Bütün bunlar kendiliðinden oldu. Lenin baþka türlü yaþayamazdý. Eskiden olduðu gibi her türlü oportünizme ve her türlü tornistana, kazanýlmýþ bir

mevzinin elden çýkarýlmasýna karþý coþku ve þiddetle mücadele etti. Eskiden olduðu gibi, harekete engel olduklarýný gördüðü en yakýn dostlarýyla iliþkisini gözünü kýrpmadan kopardý. Öte yandan dava için gerekliyse dünkü hasýmlarýna karþý mütevazý ve dostça davranmayý bildi. Eskiden olduðu gibi, söyleyeceklerini açýk ve doðrudan söyledi. Doðayý, baharda ormanlarý, dað yollarýný, gölleri, büyük kentlerin gürültüsünü, iþçi kitlelerini, yoldaþlarý, hareketi, mücadeleyi, bütün çeþitliliðiyle yaþamý eskisi gibi sevdi. Lenin hep ayný Lenin’di…”(7)

LENÝN

3.Böyle bir örgüt, esas olarak devrimci faaliyeti meslek edinmiþ insanlardan oluþmalýdýr; 4.Otokratik bir ülkede böyle bir örgüte üyeliði, ancak meslekten devrimciler, siyasi polise karþý mücadele sanatýnda profesyonelce eðitilmiþ insanlar üye olabilecek þekilde ne kadar çok sýnýrlarsak örgütün ele geçirilmesi o kadar zor olacaktýr; 5.Gerek iþçi sýnýfýnda gerek diðer toplumsal sýnýflardan, harekete katýlma ve içinde aktif olarak çalýþma imkanýna sahip olacak kiþilerin çevresi de o kadar geniþ olacaktýr.”(5)

Fuat Karan (1)Lenin’in hayatý hakkýnda daha detaylý bilgi için, “Lenin Internet Archiv”e ve “Lenin Biographical Arcive”den, Tony Cliff’in “Lenin” kitaplarýndan ve eþi Krupskaya’nýn kaleme aldýðý “Lenin’den Anýlar” kitabýndan yararlanýlabilir) (2)Selected Works, Moskova 1962, cilt 25 syf.412 (Devlet ve Devrim Kitabýnýn içerisinde) (3)Selected works, Moskova 1962, cilt 26, syf. 470 (4)Lenin, Ne Yapmalý, Aralýk 1993, Inter Yayýnlarý, syf.120 (5)Lenin, Ne Yapmalý, Aralýk 1993, Inter Yayýnlarý, syf. 133) (6)Ýþçi Cephesi, sayý 5, Þubat 2004 (7)N. Krupskaya, Lenin’den Anýlar, Ýnter Yayýnlarý, 2. Basým, Temmuz 1990, syf.13

19


Ýþçi Sýnýfýnýn Mücadelesine Adanmýþ Bir Ömür

Vladimir Ilyich Ulyanov, Lenin (1870-1924) Bolþevik partisinin ve III. Enternasyonal’in kurucusu, Ekim Devrimi’nin ve ilk iþçi devletinin lideri, iþçi sýnýfýnýn büyük devrimci önderi Lenin, bundan tam 81 yýl önce hayata ve iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu mücadelesine veda etti. Onun hayatýný adadýðý Sovyetler Birliði de artýk yok. Ama kapitalist sömürü devam ediyor, emperyalist savaþlar, iþgaller devam ediyor. Mücadele de devam ediyor. Belki bugün Lenin yok, ama Leninizm, devrimci

devrimci gruplarýn içine girer. 1895’de derimci gruplarla, özellikle de Emeðin Kurtuluþu grubuyla tanýþmak için yoldaþlarýnýn aracýlýðýyla Avrupa’ya gider. Ýsviçre, Fransa ve Almanya’da kalýr, çok sayýda Marksist kitapla Rusya’ya geri döner. Dönüþünde Martov’la birlikte, Petrograd’da bulunan Marksist çevreleri birleþtirerek, Ýþçi Sýnýfýnýn Kurtuluþu için Mücadele Birliði’ni kurar. Grup grevleri destekler, Marksist

bir rehber olarak yaþamaya ve iþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelesine yol göstermeye devam ediyor.

yayýnlarý daðýtýr ve iþçi eðitim gruplarý oluþturur. Bu dönemde eþi Nadezhda Krupskaya ile tanýþýr. 8 Aralýk 1895’de yoldaþlarýyla birlikte tutuklanýr. 15 ay ceza alýr. Cezasý bitmesine raðmen içeride yazmaya devam ettiði ve örgütlenme faaliyetlerini sürdürdüðü için 3 yýl daha ceza alýr. Cezasýný çekmesi için Sibirya’ya sürgün edilir. Ayný dönemde devrimci faaliyetlerinden dolayý Krupskaya’da sürgün edilir ve birlikte devrimci faaliyetlerini Sibirya’da sürdürürler.

Lenin’in hayatý Lenin’in hayatýný ve mücadelesini elbette bu kýsa yazýnýn sýnýrlarý içerisine sýðdýrabilmek mümkün deðil(1), ancak kýsaca hatýrlamakta yarar var. 1870’de doðan Lenin, abisinin de etkisiyle genç yaþlarýnda devrimci fikirlerle tanýþýr. Abisi, Çar III. Alexander’a suikast giriþiminden dolayý 1887’de asýlýr.

20

Lenin, Kazan ve St. Petersbug üniversitelerinde hukuk okur; fakat siyasi nedenlerden mesleðini yapamaz. 1893’de Petersburg’a gelir. Plekhanov vasýtasýyla

Sürgünün ardýnadan Münih’e göçer. Burada 1898’deki polis operasyonu ardýndan daðýlan Rusya Sosyal Demokrat Ýþçi Partisi’ni bir araya getirmek için Iskra’yý çýkarmaya baþlar. Devamý 18. sayfada


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.