Devrimci Ýþçi Partisinin ve 4. Enternasyonalin inþasý için
iþçi cephesi Yeni Dönem sayý: 26
Nisan 2006
http://iscicephesi.org
“Sözde Vatandaþ”tan Þemdinli’ye ve þimdi yeniden...
Baþbakan çocuklarýn katlini onayladý
Büyükanýt Yargý Önüne! Gündem ve Politika
syf. 2-9
Unakýtan aklandý! Ne Yapmýþtý ki? Büyükanýt Yargý Önüne! “Sözde vatandaþ”tan Þemdinli’ye ve þimdi yeniden Bu isyan ateþi sizi de yakar! Newroz kutlamalarý Hükümet iþçi-emekçi saðlýðýný ipotek altýna alýyor
Politika
syf. 10-11
Patronlar daha ne istiyor? Okullardaki þiddet can almaya devam ediyor! Sýnýf mücadelesi
syf. 12-14
Fabrikalardan iþçi mektuplarý Enternasyonal
syf. 15-16
Fransa: Sýnýf mücadelesi sandýktan sokaða indi!
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR
1
ÝLAN TAHTASI
GÜNDEMDEN...
Unakýtan Aklandý! Ne Yapmýþtý ki? AKP iktidara kitleleri yanýltan bir sloganla, “yolsuzluklarýn üzerine gideceðiz” diyerek geldi. Ýktidar olduklarý üç yýllýk sürece baktýðýmýzda evet kendilerinden olmayanlarýn ve güçlerinin yettiði kiþilerin üzerine baþlangýçta gittiler. Örnek olarak Cem Uzan verilebilir. Türkiye’de sadece Cem Uzan’lar mý yolsuzluk yaptý? Cem Uzan’ýn baþýna gelenlere de tabiî ki üzülmüyoruz. AKP’ye destek veren halk bu durumu da kanýksamýþ görünüyor: “her iktidara gelen cukkasýný doldurur, hep diðerleri doldurdu, birazda Tayyip doldursun” diyorlar. Ýyi güzelde kasalarýný doldurduklarý bu paralar, emekçilerden vergi, harç, þu bu diyerek türlü yalan ve bahanelerle gasp ettikleri paralar deðil mi? Yolsuzluklarýn üzerine gideceðini söyleyen hükümetin kendisi yolsuzluklarýn içinde boðulmaktadýr. Bu nedenle milletvekili dokunulmazlýðýný kaldýramýyorlar. Bir yandan da nazlanarak servetlerini açýklýyorlar. AKP meclisteki çoðunluðunu kullanarak, memleketi soyup soðana çevirmelerini önleyen her türlü yasa deðiþikliðini yapýyor. Ayný kendinden önceki burjuva hükümetler gibi. Ama öylesine sömürücüler ki ne kadar götürseler yetmiyor. Bu nedenle örneðin “nerden
buldun yasasý” iptal ediliyor. Sebep, sermaye korkar kaçarmýþ! Bahaneye bak. Evet meclis çoðunluðunu kullanan AKP vergi aflarý çýkarýyor, patronlarýn vergilerini düþürüyor, yaðmaya, soyguna, sömürüye devam ediyor. AKP hükümeti hep dinden imandan bahsediyor. Oysa birçok AKP’li bakan ve milletvekili yolsuzlukla suçlanýyor. Ve içlerinde en fazla yolsuzlukla suçlanan da Maliye Bakaný Kemal Unakýtan. Hükümet bindiði dalý kesecek deðil ya tabii ki bu duruma sessiz kalarak yolsuzluklarý onaylýyor. En baþta gelen de hükümetin özelleþtirmelerle kamu mallarýný özel sermayeye yok pahasýna hibe etmesi. En büyük yolsuzluk da budur. Unakýtan’ýn Maceralarý Unakýtan, Edirne’li bir bakkalýn oðlu. Nakþibendî tarikatýyla iliþkileri var. Bir dönem SEKA fabrikasýnýn genel müdürlüðünü yapmýþ. Üç çocuðu var. Çocuklarý art arda þirketler kuruyorlar. Aile fertleri birer birer devlet memurluðu görevlerinden ayrýldý. En zengin 100 Ýslamcý patrondan biri. Unakýtan’ýn yolsuzluklarý yeni deðil. 4 Aðustos 2003’te, “tavuklarýna yedirmek amacýyla” dört bin ton mýsýr ithal etti. Dört gün sonra vergi yüzde 20’den yüzde 70’e çekildi. Oðul Unakýtan 366 milyar TL avantaj elde etti. Buna benzer daha ne vurgunlar. Kemal Unakýtan’ýn marifetlerini, yani yolsuzluklarýný yazan Kemal Abi adlý bir kitap dahi çýktý. Maliye Bakaný Kemal Unakýtan’ýn yolsuzluklarý çoðalýnca bu durum CHP için meclis koltuklarýnda muhalefet yapmak için fýrsat oldu. CHP, Unakýtan hakkýnda gensoru önergesi verdi. Unakýtan ayrýca, Galataport ihalesi ve mal bildirimi, banka hesaplarý konularýnda görevi kötüye kullandýðý, ihaleye fesat karýþtýrdýðý, ticari sýr ve bankacýlýk sýrrý kurallarýný ihlal ettiði gerekçesiyle yapýlan gensoru oylamasýnda AKP’li milletvekillerinin oylarýyla aklanabildi. Meclisteki 342 ret oyu, “tencere dibin kara, benimki seneden kara” misali. Ayrýca bu oylar tersine olsaydý, yani Unakýtan aklanmasaydý ne olacaktý? Bizce sonuç yine deðiþmeyecekti. Çünkü bugüne kadar hükümete gelen tüm partililerin bir veya iki bakaný hükümet adýna büyük yolsuzluklar yaparak kasalarýný doldururlar. Demirel hükümeti döneminde Ulaþtýrma Bakanlýðý yapan Yaþar Topçu, ANAP’tan Enerji Bakaný Ersümer, MHP’de Koray Aydýn, þimdi de Unakýtan. Bunlarýn yoktur birbirlerinden farký. Parti isimleri farklý olsa da hepsi de ayný amacý güderler. Bizlere bunlardan farklý bir parti gerek. Nergis Çayýr
EÐÝTÝM–SEN KAPATILAMAZ
2
Öyleyse Büyükanýt Yargý Önüne! Diyarbakýr’da baþlayan olaylar çevre illere yayýldý ve devam ediyor. Gösteriler bir kitlesel seferberlik niteliði kazanmýþ durumda. Çok sayýda ölü ve yaralý var. Ölenlerin büyük çoðunluðu henüz çocuk. Binlerce gösterici gözaltýna alýndý ve yüzlercesi de tutuklandý. Türkiye iþçi sýnýfý, görev baþýna: Kürt halkýný yalnýz býrakma! Þimdi neden böyle oldu diye soruluyor! Bu sorunun cevabýný bulmak için uzaða gitmeye gerek yok. Hatýrlayalým: Þemdinli’de güpegündüz, onlarca tanýðýn gözleri önünde ellerini, kollarýný sallayarak askerler kitapevine bomba attý. Bombayý atan askerler halk tarafýndan yakalandý. Arabalarýndan çuval dolusu silah, bomba ve suikast listesi çýktý. Buna raðmen bu bombacý askerlerden birine Kara Kuvvetleri Komutaný Orgeneral Büyükanýt kefil oldu. Van savcýsý olayla ilgili bir iddianame hazýrladý, kendisi suçlu ilan edildi; hakkýnda soruþturma açýldý. Ýstihbaratýn baþý, “hýrsýz evde” dedi, görevinden alýndý. Ölenler, bombalananlar, failleri yakalayanlar, iddianame hazýrlayanlar, suçun adresini gösterenler hedef tahtasý oldu. Þemdinli halkýnýn öteden beri terörist olduðunu söyleyen MÝT’ciler bir yanda, “hesap soracaðýz” diyen Genelkurmay Baþkanlýðý diðer tarafta. Ve hemen hesap sorulmaya da baþlandý. Muþ kýrsalýnda 14 HPG gerillasý öldürüldü. Cenazelerin Diyarbakýr, Adana ve Siirt’te topraða verildiði sýrada polis cenazelere saldýrdý. Gerillalarýn kimyasal silahlarýn kullanýldýðý bir operasyonla öldürüldüðü bilgisi halkýn öfkesini arttýrmýþ durumdaydý. Buna raðmen özellikle Diyarbakýr’da 28 Mart tarihinde kaldýrýlan 4 gerillanýn cenazesinde ki binlerce kiþiye saldýrýlmasý gerilen sinirleri zembereðinden boþalttý. Bu da yetmedi, gösteriler sýrasýnda çocuklar öldürüldü. Olaylar sýrasýnda kitleye yönelik hedef gözeterek ateþ edildiðine dair bir çok tanýklýk da basýna yansýdý. Ve halkýn seferberliði Diyarbakýr’dan baþlayarak Batman, Siirt, Hakkari, Van, Þýrnak, Mardin gibi birçok ile yayýldý. TSK’nýn muhtýra verdiði hükümet yediði tokadýn etkisiyle “þahin” kesildi. Baþbakan Erdoðan’ýn ilk açýklamasý anne babalara çocuklarýnýza sahip çýkýn, yarýn çok geç olabilir þeklinde oldu. Bu açýklamanýn anlamý çocuklar dahil devletin önüne çýkaný ezeceðidir. Nitekim baþbakan çocuklarýn katledilmesine onay vererek dediðini yapmakta. Kürt halkýna karþý iþlenen bu cinayetler kabul edilemez. Türkiye iþçi sýnýfý ve tüm ezilen, sömürülen kesimler bu cinayetler karþýsýnda Kürt halkýnýn yanýnda yer almalýdýr.
Askerden hükümete muhtýra Evet, Þemdinli’de patlayan bomba deðil ama bu bombalama olayýyla ilgili hazýrlanan iddianame Türkiye siyasetinde gerçek anlamda bir bomba etkisi yaptý. Rejimin tüm güçleri arasýnda tam anlamýyla bir meydan savaþý baþladý. Ýþin ucu Türk Silahlý Kuvvetleri’nin (TSK), AKP hükümetine bir muhtýra vermesine kadar vardý. Cumhurbaþkaný, yargý, CHP baþta olmak üzere burjuva siyasi partileri, birçok baþka kesim ve özellikle medya desteðini arkasýna alan TSK, adeta hükümeti köþeye sýkýþtýrýp, sindirdi. Hükümet karþý karþýya kaldýðý bu baskýya fazla direnemedi ve askeri otorite karþýsýnda geri adým attý. Genelkurmay Baþkanlýðý: “Yapýlan detaylý inceleme ve ulaþýlan sonuçlar ýþýðýnda, Genelkurmay Baþkanlýðý’na intikal ettirilen dosyalar kapsamýnda (…) soruþturma açýlmasýna gerek olmadýðýna karar verilmiþtir.” diyerek Büyükanýt hakkýnda soruþturma açýlmasýna izin vermedi. Bununla yetinmeyen Genelkurmay Baþkanlýðý hükümete yönelik hamlesini: “…Türk Silahlý Kuvvetleri kendisine karþý düzenlenen bu giriþimlerin tümüyle farkýndadýr ve yasal yollardan sonuna kadar da takipçisi olacaktýr.” sözleriyle yapýp, muhtýrasýný verdi. Böylece sadece Þemdinli soruþturmasýnýn açýða çýkarýlmasý ve sorumlularýn baðlantýlarýyla birlikte hesap vermesinin önü kesilmiþ olmuyor; ayný zamanda merkezinde “askerin” yer aldýðý ya da alacaðý tüm olaylar konusunda TSK bir dokunulmazlýk duvarý oluþturuyor.
GÜNDEM
Yasalar Karþýsýnda Herkes Eþit mi?
Yasalar karþýsýnda herkes eþit mi? Öyleyse Büyükanýt yargý önüne! Baþbakan Erdoðan her konuþmasýnda yasalar karþýsýnda herkesin eþit olduðunu, bu konuda ayrým olamayacaðýný söylüyor. Bu burjuva yalanlarý ilk kez duymuyoruz. Daha önce Susurluk ve þimdi Þemdinli olaylarý devlet adýna hareket edenlerin her türlü suçu iþleme hakkýna sahip olduklarýný gösteriyor. Þemdinli’nin tüm asker-sivil sorumlularý yargýlansýn ve cezalandýrýlsýn. Þemdinli’nin ardýndaki tüm suç ve güç örgütleri devletle baðlantýlý ya da deðil açýða çýkarýlsýn ve tasfiye edilsin. Baþta Kürt halký olmak üzere tüm ezilen ve sömürülen kesimler üzerindeki baský ve þiddet uygulamalarýna son verilsin. Bu taleplerin yerine getirilmesi için, kalýcý ve onurlu bir barýþ ortamýnýn saðlanmasý için, sömürüsüz, baskýsýz ve kimsenin bir baþkasýna boyun eðmek zorunda olmadýðý bir düzen için iþçi sýnýfýnýn, emekçilerin, Kürt halkýnýn ve tüm ezilen sömürülen kesimlerin birleþik mücadelesi saðlayalým.
3
“Sözde Vatandaþ”tan Þemdinli’ye ve Þimdi Yeniden… Þemdinli bombalamasý yerel bir olay deðildir. Bombalamayý gerçekleþtirenlerin hem niyetleri, hem baðlantýlarý, hem de olayýn Türkiye siyasetine etkileri göz önüne alýndýðýnda bu durum görülmektedir. Bombalama olayý gerçekleþtiði andan Van Savcýsý Ferhat Sarýkaya’nýn hazýrladýðý iddianameye kadar geçen süreç boyunca ve sonrasý geliþmeler de bunu doðrulamýþtýr. Þemdinli olayýnýn Susurluk’a kadar izlerini sürmek mümkündür. Diðer yandan suçüstü yakalanan iki astsubay ve PKK itirafçýsý dýþýnda Kara Kuvvetleri Komutaný Yaþar Büyükanýt’ýn adýnýn da iddianamede adýnýn geçiyor olmasý olayýn boyutlarýnýn bir ifadesi olarak kabul edilmelidir.
4
“Hýrsýz evin içinde olursa herkes girer…” Nitekim TSK, bombalama olayý sonucu hazýrlanan iddianameyi kendisine yönelik bir komplo ve saldýrý olarak kabul etti ve iþin ucu TSK’nýn hükümete muhtýra vermesine kadar vardý. Muhtýra ilk olarak; iddianameyi hazýrlayan savcý hakkýnda soruþturma açýlmasýna, Emniyet Ýstihbarat Baþkaný’nýn görevinden alýnmasýna yol açtý. Tüm kamuoyu askerin ne kadar dokunulmaz olduðunu bir kez daha gördü. Hatýrlanacaðý üzere iddianameyi hazýrlayan savcý hakkýnda önce inceleme, peþinden soruþturma açtýran hükümet diðer taraftan da en çok güvendiði bürokratlarýndan olan ve üç dönem boyunca Emniyet Ýstihbarat Baþkanlýðý görevi verdiði Sabri Uzun’u da görevinden almak zorunda kaldý. Sabri Uzun, TBMM Þemdinli Komisyonu’nda kendisine; “Termal kamera hareketleriyle izlenen bir yerde o kadar bomba þehre nasýl girdi?” sorusunu, “Kilit bozulmuþ efendim... Bölgeden eroin de geçiyor. Türk polisi Avrupa’da yakalananýn yüzde 30’unu yakalýyor. Hýrsýz evin içinde olursa herkes girer...” diye cevaplamýþtý. Yine Sabri Uzun’un baþbakana ilettiði söylenen bir bilgi notunda; “Þemdinli olayý ile ortaya çýkan devlet içindeki illegal yapýlanmanýn izleri iyi takip edilirse
Yaþar Büyükanýt ile Jandarma Genel Komutaný Fevzi Türkeri’ye kadar uzandýðý görülecektir” ifadesinin yer aldýðý basýna yansýdý. Ýddianamenin iddiasý: bombanýn adresi PKK deðil jandarma! Süreci tekrar hatýrlayalým: Van Cumhuriyet Savcýsý Ferhat Sarýkaya, Þemdinli’de 9 Kasým 2005 tarihinde Umut Kitapevi’nin bombalanmasý olayýyla ilgili olarak bir iddianame hazýrladý. Savcý 100 sayfalýk iddianamesinde bombalama olayýnda suçüstü yakalanan ve halen tutuklu bulunan Astsubay Baþçavuþ Ali Kaya, Astsubay Baþçavuþ Özcan Ýldeniz ve PKK itirafçýsý Veysel Ateþ hakkýnda: “Devletin birliðini ve ülke bütünlüðünü bozmaya yönelik eylemde bulunmak, adam öldürmek ve adam öldürmeye teþebbüs etmek, suç iþlemek için anlaþmak” iddiasýyla dava açýlmasý ve bu çerçevede cezalandýrýlmalarýný talep etti. Ayný iddianamede Kara Kuvvetleri Komutaný Orgeneral Yaþar Büyükanýt hakkýnda da suç duyurusunda bulundu ve soruþturma açýlabilmesi için iddianameyi Genelkurmay Baþkanlýðý’na gönderdi. Baykal: “Orduya darbe giriþimi” CHP Genel Baþkaný Deniz Baykal’ýn, AKP hükümetini “orduya darbe giriþimi”nde bulunmakla itham etmesine yol açacak kadar önemli olan bu iddianamenin son 20 yýlý aþkýn süredir devam eden ve büyük ölçüde bu sürecin sonucunda oluþan JÝT, JÝTEM, özel tim, koruculuk, itirafçýlýk gibi sistemlerin oluþtuðu bir kovana hasbelkader çomak soktuðu gerçeðini gösteriyor. Nitekim savcý, ‘’Þemdinli’nin, lokal bir olay olmadýðýný, merkezde planlanan, uygulamaya sokulan, emir-komuta zinciriyle yukarýdan aþaðýya doðru inen bir olay olduðunu” belirtiyor. Yani: “Þemdinli olayý, bürokratik elitlerin demokratik siyaseti, özgürlükleri bastýrar-
ak, kendi iktidar alanlarýný geniþletme planýdýr.” diyor. Burada bahsedilen “elit”lerin asker aðýrlýklý bürokratik kesimler olduðu yorumlarý aðýr basmakta. Bu çerçevede Avrupa Birliði süreciyle en azýlý demokrat kesilen medya baþta olmak üzere bütün bir devletlü kesimlerin, Van savcýsýnýn Büyükanýt’a iddianamesinde yer vermesinin bir suç olduðuna kanaat getirmesi ve dolayýsýyla da savcýyý suçlu ilan etmesi ayrý bir önem ve anlam kazanýyor. Merkezci, devletli statükonun muhafaza edilmesinin taraftarý bir hayli fazla görünüyor. AKP hükümetinin tetikçisi olmaktan, Büyükanýt’ýn genelkurmay baþkaný olmasýný engellemeye kadar çeþitli senaryolar içinde yer almakla suçlanan savcýya söylenen en komik söz ise “sen kendi iþine bak” denmesi. “Bu iþin sonuna kadar takipçisiyiz” diyen baþbakan nerede? Oysa bombalama olayý sonrasý ilk yapýlan açýklamalarda durum farklýydý; örneðin olaydan iki gün sonra, 11 Kasým’da baþbakan: ”… nereden gelirse gelsin, kim tarafýndan yapýlmýþ olursa olsun, kim yapmýþsa bunun bedelini ödeyecektir. Bizden kimse bir kayýrmacýlýk, bir korumacýlýk, yürütme olarak beklemesin, yargý üzerine düþeni en ideal bir þekilde yapacaktýr” demiþ ve, “Biz bu iþin sonuna kadar takipçisiyiz.” iddiasýnda bulunmuþtu. Evet “yargý üzerine düþeni en ideal þekilde” yapmak için bir iddianame hazýrladý ama iddianameyi hazýrlayanýn kendisi suçlu duruma düþtü ve þimdi savcý sanýk sandalyesine oturma tehdidi altýnda. Ayný gün Dýþiþleri Bakaný Abdullah GÜL’ün beyanatý ise; “… bu konu eskiden olduðu gibi kapalý ve karanlýkta kalmayacak. Kimsenin tereddüdü olmasýn, ne olursa olsun açýða çýkarýlacak, Türkiye artýk eski Türkiye deðil, bunu herkes bilsin” þeklinde olmuþtu. Öyleyse þimdi sormanýn
tam zamaný artýk eskisi gibi olmayan nedir? Yapýlan bütün bu açýklamalara raðmen hükümet, asker duvarýna toslamýþtýr. Ve ilk toslamada yelkenlerini suya indirmiþtir. Görevlerini yapmaya çaðýrdýðý savcýlarýný ise aslanlarýn önüne terk etmekte bir an bile tereddüt etmemiþtir. Hükümet tükürdüðünü yalamýþtýr. Hükümet askerin ayaklarý altýnda kalmýþtýr. Yaþananlarýn anlamý budur. Tam da bu noktada Ýçiþleri Bakaný Abdulkadir AKSU’nun olaylarýn sonrasýnda; “Ülkemizin ilerlemesini istemeyenler, provokasyonlarla bizi birbirimize düþürmeye çalýþýyor. Saðduyulu, soðukkanlý olalým, tahriklere kapýlmayalým” þeklinde açýklamasýný nasýl yorumlamalýyýz? Olaylarýn ardýndan bir iddianame hazýrlandý ve iddianameye göre olaylarýn failleri ve baðlantýlarý 100 sayfalýk bir raporla savcý tarafýndan belirlendi. Bu durumda, “ülkenin ilerlemesini istemeyen, bizi birbirimize düþürmeye çalýþanlar” kim oluyor? “Sözde vatandaþ”tan bu yana… “Sözde vatandaþ“ ifadesini ilk kez Genelkurmay Baþkaný Özkök söyledi. 2005 Newroz kutlamalarý sonrasý Mersin’de çocuklarýn oluþturduðu bir topluluk içinden iki Kürt çocuk, Türk bayraðýný yerde sürümüþ, medya bu görüntüleri “vatan elden gidiyor” çýðýrtkanlýðýyla ekranlara taþýmýþ ve bunun üzerine Genelkurmay Baþkanlýðý, “sabrýmýzý taþýrmayýn” þeklinde bir açýklama yapmýþtý. Peþinden Türkiye’nin dört bir yanýnda linç giriþimleri, Kürtlere ve devrimcilere saldýrýlar peþ peþe gelmiþti. Bu açýklamanýn taþýdýðý tehdit tonu ve içerdiði ayrýmcýlýk siyasi rejimin hem Kürt halkýna hem de baþta iþçi sýnýfý olmak üzere tüm ezilen ve sömürülen kesimlere yönelik izlediði politikanýn bir yansýmadýr. Öyleyse bir kez daha soralým; Gerilimi artýran, çatýþma atmosferini yaratan, kin ve düþmanlýðý sahneye sokanlar ve bu durumdan rant elde etmeyi umanlar kim? TBMM Þemdinli Araþtýrma Komisyonu’na bilgi veren Milli Ýstihbarat Teþkilatý’nýn (MÝT) daire baþkaný düzeyinde uzmanlarý; Hakkâri, Yüksekova ve Þemdinli’nin
tarihi boyunca bir isyan ve suç merkezi olduðunu söylüyor. MÝT uzmanlarýna göre; “Örgüt 84’te burada faaliyete geçmeden önce, öncelikle tüm aþiretleri tahlil etmiþtir. Uygun bir taban vardý. Belki adý PKK falan deðildi ama, KDP ve KYB’den kaynaklanan, yani Kürtçülük bilincinin oluþturulduðu bir potansiyel. Bu demek deðildir ki Þemdinli halký budur, ama bir örgütün ihtiyaç duyabileceði kadar desteði bulmasý yeterlidir.” Çocuklar öldürülüyor… MÝT uzmanlarýnýn kastettiði Þemdinli baþta olmak üzere bölge halkýnýn teröre “meyilli” olduðu. Bu sözlerden 25 yýlý aþkýn süredir olaðanüstü koþullar altýnda yönetilen bu bölgelerde asker-polisin bu bakýþ açýsýyla çalýþtýðý sonucunu çýkarabiliriz. Nitekim Muþ kýrsalýnda öldürülen 14 HPG gerillasýndan 4’ünün Diyarbakýr’daki cenazeleri sýrasýnda baþlayan olaylar hem Diyarbakýr’da il geneline yayýldý, hem de bölgenin diðer illerine de yayýlmaya baþladý. Büyük oranda çocuklarýn ve gençlerin de içinde bulunduðu kitleye yönelik hedef gözeterek ateþ edildiðine dair bir çok tanýklýk þimdiden basýna yansýmýþ durumda. Nitekim çok sayýda Kürt gösterici hayatýný kaybetti ve yaralandý. Oysa göstericiler görüntülere de yansýdýðý üzere sadece taþ kullanmakta. Olaylarý sürekli çarpýtan, provokatif yayýn yapan, olaylarýn gerçek nedenlerinin üzerini örten medya ise ateþe benzin dökmekle meþgul. Daha önce Roj TV’nin Þemdinli olaylarýný naklen yayýnladýðý haberlerini veren medya, son olaylar sýrasýnda da ROJ TV’nin kepenk kapatma talimatý verdiðini duyurdu. Bizzat Emniyet Ýstihbarat Daire Baþkaný bu haberleri yalanladý. Tekrar soralým: gerilimi artýran, çatýþma atmosferi yaratan, kin ve düþmanlýðý sahneye sokan kim? Borsa düþse ne olur? Büyükanýt’ýn Þemdinli iddianamesinde adýnýn geçmesi üzerine TSK’nýn tavrýnýn “sert” olacaðýna dair medyada bir beklenti oluþmuþtu. Nitekim açýklamalar gayet de sert oldu. Asker, hükümete muhtýra verdi. Buna raðmen verilen cevaptan memnun kalmayan bir çok kiþi oldu.
Genelkurmay Baþkaný Orgeneral Hilmi Özkök’ün, Baþbakan Tayyip Erdoðan ile görüþmesinde, “TSK’ya sahip çýkýn, kendimizi savunmak zorunda kaldýðýmýzda herkes bundan zarar görür. Kendimizi savunursak borsa bile düþer” sözleri basýna yansýdý. Borsa düþse ne olur? Þimdi borsa yüksek. Resmi rakamlara göre aç sayýsý 1 milyon, yoksul sayýsý 18 milyon. Ýþsizlik oraný yine resmi rakamlara göre yüzde 11,3. Ýþsiz sayýsý 2,3 milyon. Milyonlarca iþçi emekçi sosyal güvenlikten mahrum bir þekilde yaþamaya çalýþýyor. Çalýþan milyonlarca iþçi asgari ücrete talim ediyor. Borsa yüksek olduðunda iþçi sýnýfý ve emekçilerin hayatý böyle oluyorsa bunun anlamý zenginler kazandýkça emekçilerin daha da yoksullaþtýðýdýr. Öyleyse borsanýn düþmesi iþçinin, emekçinin, Kürt halkýnýn deðil patronlarýn kaygýlanacaðý bir durumdur. Bu durumda Genelkurmay Baþkaný’nýn sözlerinin muhatabý iþçi ve emekçiler deðil patronlardýr. Nitekim bu sözler patronlara verilmiþ bir mesajdýr. Ýþçi sýnýfý ve Kürt halký, birlikte ve örgütlü… Evet TSK, hükümete muhtýra vermiþtir. Hükümet geri adým atmýþ ve tükürdüklerini yalamýþtýr. Hükümet hamle üstünlüðünü kaybetmiþ ve AB süreciyle görece elde ettiði posizyonunu kaybetmiþtir. Önümüzdeki süreç boyunca bu sürecin etkilerini hep birlikte yaþayacaðýz. Ama bu sürecin sonuçlarýný her durumda en olumsuz þekilde ve en fazla oranda kayýplarla yaþayacak, payýna en fazla baský ve þiddet düþecek olan iþçi sýnýfý, emekçiler ve Kürt halký olacaktýr. Diyarbakýr’da yeniden alevlenen devlet güdümlü saldýrýlar, baský ve þiddet uygulamalarý bunun ilk habercisidir. Çeþitli bölgelerde, üniversitelerde benzer saldýrýlar baþlamýþtýr. MHP, BBP gibi faþist odaklar, ve kimi milliyet/ulusalcý kesimler hazýr kýta beklemeye baþlamýþtýr. Ýþçi sýnýfý, emekçiler, Kürt halký ve ezilen, sömürülen tüm kesimler hak ve özgürlükleri için fabrikalarda, üniversitelerde, mahallelerde birlikte ve örgütlü olmak durumundadýr. Arif Benol 5
Bu Ýsyan Ateþi Sizi de Yakar Tüm Ortadoðu halklarý için Newroz’un tarihsel bir önemi ve misyonu vardýr. Newroz özellikle tarihinde ve günümüzde her türlü baský ve zulme uðrayan, ezilmeye ve sömürülmeye mahkum býrakýlan Kürt halký için anlamlý bir gündür. Newroz zalim hükümdar Dehaka karþý, devrimci Kawa önderliðindeki halklarýn isyan ateþidir. Ýþte Newroz’un bu tarihsel öneminden dolayý sömürücü yöneticiler tarafýndan ciddi bir tehdit unsuru olarak görülmekte, gösterilmektedir. Türkiye devleti her yýl haftalar öncesinden “Newroz sendromu”na girmektedir. Baþta medya eliyle olmak üzere, gerilim propagandasý yürütülmektedir. Devlet terörüne “meþruiyet” kazandýracak toplumsal, psikolojik atmosfer adým adým örülmektedir. Bu iþin baþýný da her zamanki gibi baþta generaller, hükümet ve ýrkçý þovenist odaklar çekmektedir.
6
2005 Newroz kutlamalarý esnasýnda Mersin’de örgütlenen “bayrak provokasyonu” ile linç saldýrýlarýnýn ve vahþet saldýrýlarýnýn önü açýlmýþtý. Bu olay egemen güçlerin Newroz karþýsýndaki korkularýný açýða vurmakta. Bu yýlda gelenek bozulmadý. Þemdinli’de suçüstü yakalanan devletin bu yýlda boþ durmadýðý, provokasyon ve terör mantýðýndan vazgeçmediði ortaya çýktý. Ayrýca Newroz kutlamalarýnda devlet; sarý, kýrmýzý, yeþil renklerin kullanýlmasýný ve Newroz’un “w”sini bölücü harf ilan etti, kullanýlmasýný yasakladý. Ama bu yasakçý mantýðýn herhangi bir caydýrýcý rolünün olmadýðý 2006 Newroz kutlamalarýnda kendini göstermiþtir. Newroz Bir Mücadeleyi Anlatýr Devlet, Newroz için uzun yýllar uyguladýðý yasakçý mantýktan bir sonuç alamayýnca, bir taktik gereði Newroz kutlamalarýný siyasi
özünden koparmaya karar verdi. Devlet, Newroz’u, “baharýn baþlangýcý” olarak göstererek, kendilerinin de Newroz’u kutladýklarýný söyleyerek, göstermelik kutlamalarla ezilen halklarýn etki alanýndan çýkarýp sýradanlaþtýrmak istemekte. Týpký “dünya emekçi kadýnlar günü”nü “dünya kadýnlar günü” olarak lanse ederek içeriðini boþaltmak istediði gibi. Ama görüldüðü gibi devlet bu uygulamalarda da baþarýlý olamýyor. Yine Newroz’da alanlarý milyonlarca ezilen ve sömürülen Kürt halký dolduruyor, isyan ateþini yükseltiyor. Newroz bir mücadele günüdür. Newroz ýrkçýlýða, þovenizme karþý halklarýn kardeþliðinin simgesidir. Newroz’un içini boþaltmaya, yasaklamaya çalýþan devlet bilmeli, “korkunun ecele faydasý yok…” Newroz’un isyan ateþi bir gün sizi de yakar! Uður Yýlmaz
Newroz Kutlamalarý 2006 Newroz kutlamalarý baþta Diyarbakýr olmak üzere büyük bir coþkuyla kutlandý. Kutlamalarýn startý Þemdinli’de DTP eþ baþkanlarý Aysel Tuðluk ve Ahmet Türk tarafýndan Newroz Ateþi yakýlarak 18 Mart’ ta baþlatýldý. 19 Mart pazar günü ise Ýstanbul Kazlý Çeþme’de Newroz için ayrýlan meydanda gerçekleþtirildi. Ýstanbul’da ki Newroz kutlamalarýna 150 bin civarýnda bir kitle katýldý. Geçen yýla göre daha organize bir kutlama gerçekleþtirildi. Giriþte insanlar tek tek aranarak alana alýndý. Polis abartýlý bir dikkatle insanlarýn sabrýný zorlayarak arama yaptý. Katýlým geçen yýla göre daha fazlaydý. Alanýn bir bölümünde seyyar tuvaletler kurulmuþtu. Geçen yýllarda bu sorun insanlarý çok zor durumda býrakýyordu. Newroz kutlamalarýnda meydaný dolduranlarýn kimi Türk, kimi Kürt, kimi Alevi, kimi Sünni idi. Anne ve babalar, iþçi ve emekçiler, öðrenciler ve daha nicesi vardý ve bir ortak noktalarý vardý: Newroz coþkusu. Talepler biraz kýsýr kaldý ve daha çok Öcalan’a kitlendi. Mitinge çok sayýda siyasi parti, grup ve çok sayýda sendikacý katýldý. Bizce Newroz’larda iþçilerin talepleriyle Kürt Halký’nýn siyasi ve demokratik talepleri ayný alanda Kürt ve Türk iþçileri tarafýndan birlikte dile getirilirse Newroz ateþi daha da gür yanacaktýr. Diyarbakýr’da Newroz Diyarbakýr günler öncesinden yaratýlmaya çalýþýlan gerginlik ortamýna raðmen Newroz’u büyük bir coþku ile kutladý. Güneþin ilk ýþýklarýyla birlikte sarý, kýrmýzý ve yeþil renklerle sokaklara akan yüz binlerce kiþi Kürt sorununa demokratik çözüm istedi. Sabah saat 6’dan itibaren alana akýn eden halk Newroz’u zýlgýtlar ve halaylar eþliðinde kutladý. Diyarbakýr’da da Kürt halký barýþ, demokrasi ve Öcalan’a özgürlük taleplerini dile getirdi. Miting alanýnýn dört bir tarafýnda “toplumsal barýþ için genel af, barýþ için hala bir þans var, kimliðim ve kültürüm için anayasal
güvence, ji bo aþiti ji bo azadi ji bo demokrasi edi bese (barýþ için özgürlük için demokrasi için artýk yeter)” pankartlarý asýldý. Ýçiþleri bakanlýðýnýn bayrak yasaðýna raðmen halk alana DTP bayraklarý ve sarý, kýrmýzý ve yeþil renkli flamalarla girdi. Sabah saatlerinde arama noktalarýnda yaþanan gerginliðin ardýndan arama noktalarý kaldýrýldý. Alanda yapýlan konuþmalarda Diyarbakýr Belediye Baþkaný Osman Baydemir, halkýn Newroz’unu kutlayarak konuþmasýna baþladý. Kýrmýzý çizgilerin artýk aþýlmasý gerektiðini belirten Baydemir, artýk çatýþma ve savaþ istemediklerini dile getirdi ve “barýþ olsun, kardeþlik olsun, Kürtler onurlu bir barýþla kendi etnik kimlikleriyle yaþama katýlsýn” dedi. Alkýþlar ve sloganlar eþliðinde kürsüye gelen DTP eþ baþkaný Ahmet Türk Newroz’un barýþ ve farklý kültürlerin bir arada yaþama günü olduðunu vurguladý. Kardeþçe yaþamak istediklerini belirten Türk; ama özgür, ama baþý dik silahlarýn susmasý için aydýn-
larýn devreye girmesi gerektiðini belirtti ve: “barýþýn ve savaþýn bedeli var. Savaþýn bedeli kan ve gözyaþýdýr. Biz kan ve gözyaþý istemiyoruz’’ dedi ve konuþmasýný 2006 yýlýnýn barýþ ve kardeþlik yýlý olmasýný dileyerek bitirdi. Newroz, Van, Dersim, Gaziantep, Malatya, Adana, Þirnak, Mardin, Hakkari, Mersin ve Ýzmir’de kýsaca ülkenin dört bir yanýnda coþkuyla kutlandý. Provakatif haberlerle halký alanlardan uzaklaþtýracaklarýný sanan sistemin bekçilerinin unuttuðu bir þey vardý: Kürtler artýk eski Kürtler deðil. Artýk karþýlarýnda daha örgütlü bir halk var ve bu halk tarihine, kültürüne, kimliðine sahip çýkýyor, çýmaya da devam edecek. 2006 Newroz’u Türkiye’de böyle geçti. 2007 Newroz’unda da emekçilerin ve Kürt halkýnýn el ele, Newroz alanlarýnda tek yumruk halinde olmasý en büyük hedef olmalýdýr. Baþta Kürt halkýnýn kendi kaderini tayin hakký olmak üzere her tür siyasi ve demokratik talepleriyle iþçi sýnýfýnýn ve tüm emekçi kesimlerin talepleri birleþmelidir. Newroz u azadi. Newroz aþýti. Newroz brati. Newroz özgürlük, barýþ ve kardeþliktir... Jiyan
7
Hükümet Ýþçi ve Emekçilerin Saðlýðýný Ýpotek Altýna Alýyor AKP hükümeti, IMF’nin talimatlarýyla Genel Saðlýk Sigortasý Yasa Tasarýsýný (GSSYT) þubat ayýnda yasallaþtýrmayý planlýyordu. Ama hükümet böyle genel ve kapsamlý bir yasayý hayata geçirmekten çekindiði için, sendika konfederasyonlarýný kapalý kapýlar ardýnda ikna etmeyi hedefledi. Tasarý mart ayýnda meclis komisyonlarýnda görüþülmeye baþlandý. Genel Saðlýk Sigortasý neyi hedefliyor? Sermaye sýnýfý adýna, 1990’lý yýllardan sonra ilk defa bir partinin meclis çoðunluðunu elinde bulundurmasý, sermayenin planladýðý saldýrýlarý hayata geçirmesi için bulunmaz bir fýrsat saðladý. Sermaye bu fýrsatý, iþçi sýnýfýnýn tüm kazanýlmýþ haklarýna yönelik topyekün bir saldýrý çerçevesinde ve planlý bir þekilde hayata geçiriyor. Gün geçmesin ki yeni bir saldýrý yasasýyla karþýlaþmayalým. Tabii ki hükümet, sermaye için hayata geçirmek istediði saldýrýlarý, iþçilere, emekçilere ve yoksul kitlelere “reform” adý altýnda, boyalý basýnýn da yardýmýyla yutturmaya çalýþýyor. Ýþte özellikle IMF ve sermayenin bir an önce yasallaþmasýný istediði (GSSYT) bunlardan birisi. Ayrýca hükümet bu tasarýyý þirin göstermek için, tüm nüfusun genel saðlýk hizmetlerinden yararlanacaðýnýn propagandasýný yapmakta. Hükümetin kitlelerin bilincini bulandýrmak için tasarýyý cilalayarak sunmasý aslýnda kitleleri aldatma amacýna yönelik. Çünkü tasarýnýn içerliði görüldüðünde tüm nüfusun saðlýk hizmetlerinde ne þekilde ve nasýl yararlanacaðý görülecektir. AKP hükümeti, bu tasarýyla saðlýk hizmetlerini gelecekte özel hastanelere devretmek istiyor. Saðlýðý paralý hale getirerek sermaye çevrelerinin kârlarýna kâr katmanýn olanaklarýný yaratýyor, bunun için çalýþýyor. SSK, Emekli Sandýðý ve Bað-Kur’un Saðlýk Bakanlýðý’na devri sürecinde hükümetin yapmýþ olduðu propaganda bugünden farklý deðildi. Oysa hükümetin propagandasýna inanýp özel hastanelerde tedavi görmek için müracaat eden SSK’lýlar, “özel hastane farký” adý altýnda ceplerinden para ödemek zorunda kaldý. Hastanelerde býçak parasýna savaþ açan hükümet, iþ özel hastanelere gelince saðlýk hizmetine muhtaç olan hastalarý, sigortalý olsa bile, para
8
Umut Bebek (1 haftalýk, yeni doðan) Dünyaya gözlerini Ocak 2006’da Türkiye’de açtý. 60 yaþýna gelip emekli olmaya hazýrlandýðýnda emeklilik yaþý 67’ye çýkmýþ olacak. 2073 yýlýna kadar çalýþmasý gerekecek Dünyanýn en uzun yaþayan insanlarý Japon akranlarýndan bile geç emekli olacak.
ödemeye mecbur ediyor. Tabii ki bu soyguna yasal olanaklarý AKP Hükümeti sunmaktadýr. Hatta baþbakan bile özel hastanelerin “kazlarý bulduk, tüyleri yolalým” havasýna girdiklerini söyleyip, böyle yapmaktansa sürümden kazanmalarýný tavsiye etti. Ýþte bu yaþananlar eðer önümüzdeki günlerde bu yasa tasarýsý yasallaþýr ise tüm iþçi ve emekçilerin baþýna gelecek felaket budur. Bugün gündem de olan GSSYT’da ayný amaçlar hedefleniyor. Hükümet eðitimde olduðu gibi saðlýkta da her þeyin piyasalaþmasýný istiyor. Yani iþçi ve emekçilere paran varsa saðlýk hizmetlerinden yaralanabilirsin, yeterli paran yoksa ölebilirsin seçeneðini sunuyor. Hükümetin saðlýk sistemindeki deðiþikliði aslýnda hastalarýn müþteri gibi görülmesini içermektedir. . Önce mezarda emeklilikti, þimdi ahrette… 1980 askeri darbesinden sonra sermayenin çýkarlarýný temsil etmek için iktidara gelen hükümetler, sürekli olarak saðlýk ve sosyal güvenliðin devlet bütçesinde “kara delik” veya “kambur” olduðu propagandasý yaptý. Bu temelde hükümetler tarafýndan küçük küçük düzenlemeler yapýldý. Emeklilik yaþý için (5 bin prim günü) kadýnlarda 20, erkeklerde 25 yýlýný çalýþarak dolduranlar emekli olabiliyorlardý. 1999 yýlýnda Ecevit hükümeti, Sosyal Güvenlik Yasasý olarak iþçi ve emekçilerin önüne getirdi. Bu yasaya karþý temmuz ayýnda iþçi, emekçi ve yoksullardan oluþan 400 bin kiþilik bir kitleyle Ankara’da hükümet uyarýldý. Sýkýntýlý günler geçiren hükümetin yardýmýna 17 Aðustos depremi yetiþti. Bir hafta içinde gece gündüz demeden mesai yapan milletvekilleri yasayý yasallaþtýrdýlar. Ýþçi sýnýfýnýn gözünde bu yasa, mezarda emeklilik yasasýdýr. Bu yasayla yaþ sýnýrý emekli olacak kadýnlarda 58’e, erkeklerde 60’a yükseltildi. Þimdi de ayný sermayeye hizmet eden bir baþka parti, bir baþka yasayla, emeklilik yaþýný ve saðlýk hizmetlerini düzenlemeye (bozmaya) çalýþýyor. GSSYT’de meclis komisyonunda, emeklilik prim gün sayýsý kademeli olarak arttýrýlmasý kabul edildi. Böylece 2007 yýlýnda SSK’lý olan birinin prim gününe her yýl artý 100 gün eklenecek. Yani bu kiþinin 7100 prim gün ödemesi gerekecek. 2008 yýlýnda SSK’lý olan ise 7200 gün prim ödeyecek ve bu durum her yýl 100
Nurgül Dökmetaþ (25 yaþ, sigortasýz iþçi) Ülkemizde beþ milyon kiþi gibi kayýt dýþý sektörde sigortasýz olarak çalýþýyor. Sosyal Sigortalar ve Genel Saðlýk Sigorta Yasa Tasarýsý yasalaþýrsa primleri ödenmediði için ne emeklilik, ne de saðlýk hakký olacak.
Sendikalarýn Tutumu
gün ilave ile devam edecek. 2036 yýlýnda iþe baþlayan bir kiþi 9 bin prim gününü doldurmasý gerekecek. Hükümetin, 2003 yýlýnda çýkarmýþ olduðu Yeni Ýþ Yasasý’ndaki, esnek ve kuralsýz çalýþmayý göz önünde bulundurursak, bir iþçinin þimdi 7 bin ve 2036 yýlýnda ise 9 bin gün prim ödemesi ne kadar inandýrýcý olabilir? Emekli aylýk maaþ oranlarýný düþürerek, emekli yaþý kademeli olarak 65 yaþa çýkacak. Ýþçilere ve emekçilere bunu reva gören baþbakan ve milletvekilleri bilindiði gibi iki yýlý doldurduklarýnda emekli oluyorlar. Hatta baþbakanýn þubat ayýndan geçerli olacak emekli maaþ tutarý 2 bin 133 YTL (2 milyar 133 milyon lira.) Baþbakanlýktan 7 bin 720 YTL. (7 milyar 720 milyon lira) maaþ alan baþbakanýn aylýk kazancý böylece 10 bin YTL (10 milyar lira) olabilecek. Bu da 26 asgari ücretli iþçinin bir aylýk kazancýna denk gelmektedir. AKP hükümetine oy veren iþçi ve emekçiler yaþanan saldýrýlar karþýsýnda AKP’nin de kendi çýkarlarýný temsil etmediðini görüyorlar. Ama bugün halen hükümetin yapmýþ olduðu propagandanýn etkisinde kalan iþçiler, emekçiler ve yoksul kitleler olabilir. Ama tasarýnýn yasallaþmasýndan kýsa bir süre sonra kitleler, AKP hükümetinin saðlýk hakkýný tamamen paralý hale getirdiðini görecektir. Çünkü AKP hükümeti sermayeyi elinde bulunduranlarýn hükümetidir. AKP hükümeti, genel olarak nüfusun tümü saðlýk hizmetlerinden yararlanacak yalanýný söylese de aslý öyle deðil. Tasarýda genel saðlýk sigortasý kapsamýnda kesilecek olan belirlenmiþ saðlýk hizmetlerini kapsamaktadýr. Yani herkes ödediði prim kadar saðlýk hizmeti alacak. Bunun bir diðer anlamý ise tedavi süresi uzun, maliyeti yüksek olan hastalýklar (kalp, kanser, beyin v.b.) Genel Saðlýk Sigortasý kapsamýnýn dýþýnda tutulacak. Buna nasýl genel saðlýk sigortasý denebilir? Þahin Yýldýrým
Hüseyin Kaya (23 yaþ, iþsiz) Türkiye nüfusunun %19’2’si gibi iþsiz. Ýþsizlik sigortasýndan yararlanamadýðý için GSS (Genel Saðlýk Sigortasý) primini devlet ödemeyecek. Kendisi de ödeyemediði için adý “genel” olan saðlýk sigortasýnýn kapsamýna giremeyecek.
Hükümetin bu kapsamlý saldýrýyý ertelemesinin nedeni sendikalarý bu süreç içinde ikna etmekti. Emek Platformu’nu (EP) oluþturan konfederasyonlarýn baþýna çöreklenmiþ bürokratlar hükümetle “uzlaþma” adý altýnda iþçi ve emekçileri oyalamaya çalýþmakta. Bürokratlarda bu kapsamlý saldýrý karþýsýnda ciddi bir eylem programý çýkarmak yerine sermayenin deðirmenine su taþýmaktadýr. EP’ye baðlý Ýstanbul Sendika Þubeleri ve Meslek odalarýnýn oluþturduðu platform ve bu platformun GSS ekseninde düzenlediði belli etkinlikler ve eylemlikler oldu. Aslýnda bu eylemlikler sendikalarda etkisi olan siyasi parti, grup ve çevreler, platform altýnda birleþmiþ görünseler bile ayrý ayrý etkinliklerde bulundular. Bu ayrýþma platform içinde belli çatlaklara neden oldu. Son olarak hükümetin tasarýda geri adým atmayacaðýný anlayan sendikalar, ülke genelinde 27-31 Mart tarihleri arasýnda referandum yapacaklarýný açýkladýlar. Sendikacýlarýn bu gibi sonuç almayacak eylemliklerde bulunmalarýnýn nedeni dostlar alýþ veriþte görsün. Oysa Fransa’da kýsa adý “CPE” olan yeni iþ yasasý patronlara, 26 yaþýn altýndaki çalýþanlar için ilk iki yýllarýnda hiçbir neden göstermeden iþten çýkarma yetkisi verdi. Ve bir anda 1,5 milyon kiþi sokaklara döküldü. Ülkenin dört bir yanýnda iþçiler, emekçiler, öðrenciler hayatý durdurdu. Sadece iki ülke arasýndaki bu fark bile sendikalarýn Türkiye’de sömürü çarkýnýn dönmesi için patronlar ve hükümetle nasýl bir iþbirliði içinde olduðunu göstermeye yeter. Kuþkusuz ne Fransa’da, ne dünyanýn baþka bir ülkesinde ne de Türkiye’de iþçi sýnýfý ve emekçiler kendi kaderlerini sendika aðalarýna terk etme lüksüne sahip deðildir. Ýþçi ve emekçiler ancak mücadele ederek kazanabilir. Ve ancak mücadele eden sendikalar emek örgütüdür. Sonuç olarak, baþbakan “parasýz saðlýk hakký”ný savunan saðlýk çalýþanlarýný “komünist kalýntýlar” olarak nitelendiriyor. En azýndan sermayenin sözcüsü olan baþbakan bile parasýz saðlýðýn komünist bir düþünce olduðunu söylemek zorunda kaldý. Evet, bizim savunduðumuz düzende her þey insanlarýn ihtiyaçlarýna göre planlanacaktýr. Saðlýk, eðitim, ulaþým vb en insani gereksinimler ücretsiz olacaktýr. Çünkü bizim savunduðumuz düzende kâr hýrsý diye bir hýrs olmayacaktýr. Ama bugünkü düzende baþbakan saðlýðý en temel ihtiyaç olmaktan çýkarýp, alýnýp satýlan bir mal haline getirmek için çalýþýyor. Bu tasarýnýn geri alýnmasý ancak iþçi ve emekçilerin topyekûn kararlý bir mücadelesiyle olabilir. Çünkü bu saldýrý sadece bugün yaþayanlarý deðil, gelecek nesillerin saðlýðýný da ipotek altýna almayý hedefleyen bir yasadýr. Bizlerin sendikalarýn baþýna çöreklenmiþ bürokratlarýn harekete geçmesini beklemesi hayal olur. Onlarý ancak iþçi ve emekçilerin tabanda yaratacaklarý örgütlülükler harekete geçirebilir. Ama iþçi ve emekçiler gelecekleri ve haklarý konusunda sendika bürokratlarýna güvenemez. Ýþçi ve emekçiler kendi sorunlarýnýn sahibi olmalý, kendi mücadelelerini bürokratlarý da aþarak yerine getirmelidir.
9
Patronlar Daha Ne Ýstiyor? Hükümet, ekonomik göstergelerin iyi olduðunu açýklýyor. Enflasyon düþüyor, faizler düþüyor... Buna bir de ücretlerin düþtüðünü eklemek lazým. Yükselmeye devam eden þeyler de var. Mesela kira, mesela her tür gýda, temizlik maddesi vs... Yani hükümet ekonomi iyiye gidiyor diyor. Halka, ha düzeldiniz düzeleceksiniz diyor. Emekçi halkta iyileþmeyi sabýrla bekliyor. Ekonomik geliþmelerden memnun olmayan milyonlarca emekçinin dýþýnda birileri daha var: patronlar. Ýþçileri köle gibi çalýþtýran patronlar da bir türlü memnun olamýyorlar. Ürünler pahalanýyor, güzel. Ücretlere zam yok, güzel. Hatta ücretler düþüyor, güzel. Ýþ yasasý köle gibi çalýþmamýzý saðlýyor, güzel. Mesai ücretleri ödenmiyor, güzel. Sigortasýz çalýþma yaygýn, güzel. Mezarda emeklilik geçti, güzel. Hükümet bunca güzellik yapýyor, patronlar yine mutlu deðil, yine aç!!! Vah, vah... Onlara da acýyalým. Hatta bir maaþýmýzý da onlara hibe edelim! Nasýlsa aç yaþamaya alýþtýk. Her gün bir gazetede patronun biri feryat ediyor: Kazanamýyoruz. Nasýl yani? Bunca sömürünün ardýndan nasýl kazanamýyorsunuz? Kimi kandýrýyorsunuz. Yasalar, yardýmlar, baðýþlar patronlara yetmedi ki bir bir isteklerini iletmek
10
için hükümete çýkýyorlar. Batýyoruz, destekleyin diyorlar. Önce tekstil patronlarý çýktý hükümete. Bu ziyaretin ardýndan Sultan Tayyip Hazretleri emir buyurdu ve tekstilde yüzde 10’luk bir KDV indirimi yapýldý. Gerçi bu da ürünlere yansýmadý, çünkü patronlar hemen fiyatlara zam yaptýlar. Yani kârlarýna KDV indirimiyle biraz daha kâr kattýlar. Hükümet, iþçilerin yüzde beþlik zam isteðine ekonomi çöker, hükümet batar, IMF kýzar diye karþý çýkarken, patronlar emir buyurduðunda tüm engelleri kaldýrýp, hükümetin tüm olanaklarýný hizmetlerine sunuyor. Tekstil patronlarýnýn ardýndan deri patronlarý ve diðer iþverenler Tayyip efendinin karþýna çýkmaya baþladýlar. Hepsine ne isterseniz yapacaðýz dedi Tayyip. Ancak tekstil patronlarýnýn yüzde on indirim yetmez, bize daha fazla yardým et demesi Tayyip’i ve danýþmanlarýný sinirlendirdi. “Çok ileri gittiniz, bakýn halk aç. Siz çok þey istiyorsunuz” diyerek onlara da kýzdý. Hatta dillerine de acý biber sürdü. Biz de bu komediye inandýk! Elbette Tayyip’in kýzgýnlýðý bir oyundan ibaret. Sadece halkýn tepkisini çekmemek için böyle konuþuyor. Zaten patronlar ne istiyorsa yapýyor. Öyle ki asgari ücretliler birçok patrondan daha fazla bu rezil devlete vergi ödüyorlar. O vergiler de bu aç patronlara karþýlýksýz kredi olarak hibe ediliyor. Tayyip patronlar için ne gerekirse yaptý, yapmaya devam edecek. Peki ya biz iþçi, köylü tüm emekçiler için ne yaptý? Sadece yoksulluðumuzu biraz daha arttýrdý. Bu hükümet de diðer hükümetler gibi bir bur-
juva hükümettir. Bu yüzden de patronlara hizmet etmekte ve iþçilerin daha fazla sömürülmesini kolaylaþtýrmaktadýr. Peki patronlar ne istiyor? Patronlar, öncelikle baþta kýdem tazminatý olmak üzere iþçilerin kazanýlmýþ haklarýnýn kaldýrýlmasýný; sigorta primlerinde patronun ödediði prim payýnýn kaldýrýlmasýný; ödemedikleri vergilerin affa uðramasýný; yeni vergilerin düþürülmesini; elektrik, su, doðalgaz fiyatlarýnýn patronlar için indirilmesini istiyorlar. Yapmazsanýz milyonlarca iþçiyi kapýya koyarýz diye de tehdit ediyorlar. Gerçek þu ki patronlarýn yakýnmalarý yalandýr. Patronlar biz emekçileri sömürerek kârlarýna kâr katýyorlar. Onlar her gün zenginleþirken bizler her gün fakirleþiyoruz. Hükümet, tekstil iþverenlerine deðil tekstil iþçilerine destek olmalý. Ücretlilerden alýnan vergiler kaldýrýlmalý. Vergi sadece patronlardan alýnmalý. Çalýþanlarýn sigorta primlerinin tamamý patronlar tarafýndan ödenmeli. Bizler haklarýmýz uðruna mücadele etmediðimiz sürece patronlar haklarýmýzý gasp etmeye devam edecekler. Yavuz hýrsýz ev sahibinden baskýn çýkar misali her gün battýklarýný ya da zarar ettiklerini söyleyecekler. Ancak biz emekçilerin bu yalanlara karnýmýz tok. Bu yüzden de bu patron sistemine karþý birleþmemiz, örgütlenmemiz ve mücadele etmemiz gerekiyor. Fuat Karan
Okullardaki Þiddet Can Almaya Devam Ediyor... Son dönemlerde okullardaki þiddet medyada çok fazla yer alýyor. Þiddet mi çoðaldý, yoksa medya mý yeni görmeye baþladý? Fakat bu haberlerin arasýnda çok rahatsýzlýk verici olaylar da var. Bazý medya kuruluþlarý öðrenci olaylarýný adeta magazinleþtiriyor. Bu olaylarda birçok öðrenci yaralandý, bazýlarý ise hayatýný kaybetti. Neden þiddet uyguluyorlar?... Bugünlerde hemen her gün gazetede okullarda þiddet konularý göze çarpmakta. Okul önlerinde býçaklar satýlmaya baþladý. Birçok öðrencinin cebinde býçak, çaký ve benzeri yaralayýcý aletler var. Çeteleþmeyi, mafyalaþmayý marifet
sana öðrenciler televizyonlarda yayýnlanan mafya dizilerini kendilerine örnek alýyorlar. Þiddet ilköðretim okullarýna kadar uzandý. Arkadaþýný býçaklayan 11 yaþýndaki öðrenci, ‘’Onun canýnýn bu kadar çok yanacaðýný düþünemedim’’ diyerek çocuklarýn þiddet olayýnýn çok da farkýnda olmadýklarýný ortaya koyuyor. Ýnternet kafelerde ve evdeki kiþisel bilgisayarlarýnda savaþ ve kavga oyunlarý içeren oyunlar da þiddeti içselleþtiriyorlar. Çünkü bu oyunlarda ne kadar çok insan öldürürseniz o kadar çok paranýz ve arabanýz oluyor. Ýstediðiniz silahý kullanýp, istediðiniz arabalarý çalabiliyorsunuz ve bu da çocuklara cazip geliyor. Televizyonlarda yayýnlanan filmlerin, programlarýn çocuklarýn seyredebileceði ve seyredemeyeceði
filmler olarak ayrýlmasý ve televizyonlarda altyazýyla yaþ sýnýrýnýn konulmasý gerekiyor. Þiddet içeren programlar da çocuklarýn izleyebileceði saatlerde yayýnlanýyor. Ýstanbul Milli Eðitim Müdürü’nün öngördüðü çözüm ise öðrenci velilerinin öðrencilerin ceplerini ve üstlerini aramalarý yönünde. Böyle bir çözüm olabilir mi? Bu þekilde ailelere ajanlýk öneriliyor. Milli Eðitim müdürü ailelere çocuklarýna güvenmemeyi söylüyor. Aslýnda ailelerin yapmasý gereken þey onlarý dinlemek, sorunlarýna çözüm aramak, onlara güvenmek, þiddetten uzak tutmaya çalýþmak, þiddetten uzak tutmaya çalýþýrken kendilerinin þiddet kullanmamalarý, þiddetten uzak durmalarý, sorunlarý diyalogla çözmeye çalýþmalarýdýr. Çünkü þiddet ailede baþlýyor. Evde aileye karþý þiddet, okulda öðrenciye karþý þiddet, sokakta polis þiddeti, her yerde þiddet gören gençler sorunlarýný þiddetle çözmeye çalýþýyorlar. Bu sorun polisiye tedbirlerle çözülecek bir sorun deðil. Toplumsal bir þiddet ve hoþgörüsüzlük içerisindeyiz. Sadece gençlerimiz deðil toplum olarak her sinirlendiðimizde, her kýzdýðýmýzda þiddete baþvuruyoruz. Bunlarýn sebepleri var elbette. Sebepsiz hiçbir þeyin olmayacaðý gibi... Ýþyerinde patrona kýzýyoruz ona bir þey diyemiyoruz hýrsýmýzý evde çocuklarýmýzdan, eþimizden alýyoruz. Trafikte araç kullanýyoruz, trafik týkanýyor birbirimize kýzýyoruz. Otobüslere biniyoruz otobüsler týklým týklým. Üst üste yolculuk yapýyoruz, daha çok otobüs isteyeceðimize birbirimizle kavga ediyoruz. Okula gidiyoruz eðitim almak için, okullar eðitim yerine ticarethaneye dönüþtürülmüþ. Gençlerin gelecek kaygýlarý var. Okusalar bir meslek sahibi olup iþ bulamýyorlar. Umut-
larý yok. Kahve ve kafe köþelerinde zaman öldürüyorlar. Baþbakan, ‘’Medya bu olaylarý abartýyor, sanki ülkede okullar kan gölüne dönmüþ” diyor. Ne tesadüftür baþbakan bu sözleri söylediði gün Ýstanbul ilçesi Sultanbeyli Aydost Anadolu Lisesi’nde bir öðrenci, arkadaþýnýn boðazýný keserek öldürdü. Son üç ayda yedi öðrenci þiddet olaylarýnda öldü ve çok sayýda öðrenci de yaralandý. Bu olaylarý örtbas etmek çözüm getirmez. Olaylarýn gerçek nedenlerinin açýða çýkarýlmasý gerekir. Kapitalist sömürü düzeni ise hep gerçeklerin üzerini örtmeye çalýþýr. Çünkü þiddeti yaratan ve yaþatan; insanlarý kadýn-erkek, çocuk-gençyaþlý demeden umutsuzluða, güvensizliðe düþüren eþit ve adil olmayan bu kapitalist sömürü düzeninin bizzat kendisidir. Baþbakanýn açýklamalarý da bunun en son ve en açýk örneðidir. Deniz Naz
11
Tekstil Patron, Sendika Ýþbirliðine Karþý, Ýþçilerin Birliði
12
Patron ve sendika sözleþme sürecinde bir araya geldiklerinde iþçileri nasýl ikna edebileceklerinin hesabýný yapýyorlardý. Çözüm olarak patron iþçilerle bir toplantý yapmak istedi. Sendika vasýtasýyla iþçilere haber ulaþtý. Temsilciler bu konuyu iþçilere ilettiler. Mesaiye kalmayan iþçilerle birlikte bu konu tartýþýldý. Toplantýya 20 kadar iþçi geldi. Temsilci “sendikacýlarýn haberi olmasýn” dedi. Bizleri bir kafede topladý. Bu konuda ne yapmak gerektiði üzerine tartýþmalar yaþandý. Hepimiz sýrayla söz aldýk. Bazý arkadaþlar “ilk baþta çýkýp patronu dinleyelim” dediler. Bir arkadaþ da çýkýp “patrona tavrýmýzý gösterelim” dedi. Bir iki arkadaþ da “çýkýp patronu alkýþlayarak protesto edelim” dedi. Sonuç olarak farklý sesler çýkýyordu. Bunun üzerine bir arkadaþýmýz temsilcilere “sizce ne yapmak lazým?” diye sordu. Temsilciler de “burasý onun iþyeri, istediklerini yapabilir. Biz ona yapamazsýnýz diyemeyiz” dedi. Bu toplantýda nasýl bir karar çýkarsa biz bunu uygularýz., bütün bunlara kafa yorduðumuzda bunlarý patron ve sendikacýlarýn birlikte planladýklarý anlaþýlýyordu. En son yapýlan toplantýda iþçiler hep bir aðýzdan taslaðýn arkasýnda olduklarýný kararlý bir þekilde dile getirdiler. Bu tavrý gören sendikacýlar ve patron bu kez deðiþik bir yol izlemek istedi. Bu amaçla toplantý tertiplemeyi hedefliyorlardý. Bizler patronun ne yapmak istediðinin bilincindeydik. Kesinlikle patronla toplantý yapmama fikrindeydik. Sonuç olarak da patron toplantý yapmak için belli oyunlar oynadýysa da biz bu oyuna gelmeyerek tavrýmýzý ve kararlýlýðýmýzý gösterdik. Ýþyerindeki farklý siyasi çevreden bir iþçi iþçilerin almýþ olduðu patronla toplantý yapmama kararýna karþý
çýkarak “patronun karþýsýnda konuþmamýz lazým” dedi. Bütün iþçiler bu arkadaþa tepki gösterdiler. Alýnan bir karar olduðunu hatýrlattýlar. Yalnýz olduðunu hissettiðinde de bu fikrinden vazgeçti. Bu iþçi avukatla yapýlan toplantýda da avukatýn iþçileri tehdit etmesini onaylayan bir konuþma yaptý. Bu iþçinin uzun zamandýr sürdürdüðü bu tutum iþçiler arasýnda tepkiye neden oldu. Bu iþçi kendisini sendikaya yakýn göstermeye çalýþarak bir beklenti içerisine girmiþ durumda. Kendisini iþçilerden uzaklaþtýran ve sendikaya yakýnlaþtýran bu tutum yanlýþtýr. Sonuç olarak bizler birlik olduðumuz sürece patron ve sendika bürokratlarý istedikleri gibi bu iþyerinde at koþturamayacaklardýr. Bu bizim örgütlü oluþumuzdan kaynaklanmaktadýr. Bu örgütlülüðü çevre fabrikalara da yaymalýyýz. Bir Ýþçi
Grev Kapýda Ýþyerinde toplusözleþmede herhangi bir geliþme yok. Çünkü patron hiçbir teklifimize yanaþmýyor. Geçen hafta yapýlan eylemden sonra patron iþçilerden gelecek tepkiden korktuðu için makineleri, kumaþlarý taþýmaya baþladý. Bu fabrikada tedirginlik yarattý. Temsilciler iþçileri acilen toplantýya çaðýrdýlar. Toplantýya çok sayýda iþçi katýldý. Sorunlar konuþuldu. Ve o gün bir karar alýndý. Bu karar üretimi durdurmaktý. Ertesi gün karar aynen uygulandý. Bu eylemde yine kararlý olduðumuzu patrona gösterdik. Cuma günü sendikada yapýlan toplantýya avukat ve sendikacýlar geldi. Sendikacý ve avukat iþyerinde yaptýðýmýz eylemleri eleþtirerek moralimizi bozmaya çalýþtýlar. Ýlk konuþmaya baþladýðýnda iþçilere göz daðý veren avukat “sizler bu gibi eylemler yaparak yasadýþý davranýyorsunuz ben sizleri bu þekilde savunamayacaðým” dedi. Sendikacý da ayný þeyleri söyledi. Daha sonra temsilcileri yanýna alan sendikacý ve avukat iþçileri suçlamaya baþladýlar. Ýþçiler þaþkýn bir þekilde
toplantýyý terk ettiler. Bu moral bozukluðuna raðmen iþçiler kararýndan geri adým atmadý ve “taslaðýn arkasýndayýz” dediler. Toplusözleþme süresinin bitimine bir hafta kaldý. Muhtemelen bir anlaþma olmayacak, grev kapýda. Bir Ýþçi
Yaþasýn Örgütlü Mücadelemiz Ýki buçuk aydýr iþyerinde toplusözleþme görüþmeleri devam ediyor. Þimdilik olumlu bir sonuç çýkmadý. 27.03.2006 da son görüþme olacak. Bundan sonraki süreç, arabulucu sürecidir. Bize dayatýlan yüzde 4’lük zammý kabul etmedik. Bunun üzerine patron maaþlarý, avanslarý çeþitli bahanelerle iþleterek geciktirmeye baþladý. Ayýn 20’sinde ödenmesi gereken avans halen ödenmedi. Belirsizlik devam ediyor. Geçen ayda maaþlar gecikmeli ve ikiye bölünerek ödendi. Bundan dolayý patrona karþý tepkiler artýyor. Bizim örgütlü davranmamýzdan rahatsýz olan patron, ücretleri vermeyerek bizleri sindirmeye ve cezalandýrmaya çalýþýyor. Bizler sözleþme sürecindeki birliðimizi devam ettirdiðimiz sürece patronun bu saldýrýsýna da yanýt vereceðiz. Sonuç olarak bu iþyerinde bizler birlikte harekete ettiðimiz için patron kolaylýkla bizlere istediðini yaptýramýyor. Bunun içinde rahatsýz oluyor. Bizler bu birliði ve beraberliði diðer iþyerlerine yayabilirsek o zaman patronlar rahat hareket edemeyecekler. Bunun için iþçilerin birliði ve örgütlülüðü önemlidir. Yaþasýn iþçilerin örgütlü mücadelesi. Þeflere Dikkat Ýþyerinde þefler patrona yaranmak için her yola baþvuruyorlar. Ýþçilerin yanýna gelince iþçilerin yanýndaymýþ gibi davranýyorlar. Patronun yanýna gidince de iþçileri patrona “þu çalýþýyor, bu çalýþmýyor” diyerek yalakalýk yapýyorlar. Bizler bu gibi þeflere karþý uyanýk ve dikkatli olmalýyýz. Bir Ýþçi
Ne Sorun Ararsan Var Çalýþtýðým iþyerinde 80 kiþi çalýþýyor. Ýþler yetiþmediði zaman dýþardan taþeron olarak günlük 30 YTL’ye iþçi getiriyorlar. Sigortasýz çalýþýyoruz. Geçen ay zam ayýydý. Kanunlara göre haftalýk çalýþma saati 45 saat iken biz bazen 55-60 saate kadar çalýþýyoruz. Üç aydýr ücretlerimiz içerde hiçbir açýklama yapýlmýyor. Mesai ücretleri ödenmiyor. Biz sorduðumuzda ise bir þeyler söyleyip geçiþtiriyorlar. Müdür ise iþin çýkmadýðýndan yakýnýyor. Haftada 60 saat çalýþýyoruz, mesailerde cabasý, bir iþçi bu saatler içerisinde bir dakika bile boþ kalmýyor. Ýþ çok, çalýþma saati uzun, sigorta yok, mesai parasý yok, ücretler ödenmiyor. Patron örgütsüz ve birlik olmadýðýmýzdan yararlanarak bizleri köle niyetine kullanýyor. Oysa örgütlü ve birlik olmuþ olsaydýk, patron yeni evlenen oðluna villa alamayacak, bizde hakkýmýzý alabilecektik. Daha fazla, sömürülmemek, ezilmemek, baský altýnda kalmamak için iþçilerin birleþmesi þarttýr. Bir Ýþçi
Kreþ Yasal Hakkýmýzdýr Çalýþtýðým fabrikada 500’e yakýn kadýn iþçi çalýþýyor. Kadýn iþçilerin genel sorunu çocuklarýnýn bakýmý. Bakacak kimselerinin olmamasý bazen kadýn iþçilerin iþten ayrýlmasýna neden oluyor. Bu sorun beraberinde geçim sýkýntýsýný da arttýrýyor. Bakýcý bulup aldýklarý ücretlerinin yarýsýný veriyorlar. Bebeklerin en çok hastalanmalarýnýn nedeni anne sütünden mahrum kalmalarýdýr. Fabrikada bir söylenti dolaþtý “kreþ için imza toplanacak” diye. Evet diyenlerin sayýsý yüzü geçti. Ýdare öðrendiðinde tepki gösterdi. Buna kimlerin öncülük ettiðini öðrenmeye çalýþtýlar. Þefler kesinlikle imza atmayýn diye
iþçilere baský yaptýlar. Evet yasal olarak böyle bir hakkýmýzýn olmasýna raðmen patronlar buna izin vermiyorlar. Bu yasal hakkýmýzý bile ancak örgütlü mücadeleyle kazanabiliriz. Bir Ýþçi
Metal Ýþçilerin Derdi Büyük Derbi 22 Mart’ta GalatasarayFenerbahçe arasýndaki Türkiye Kupasý eleme maçý vardý. Bu maç için büyük derbi deniliyordu. Maç bir hafta öncesinde fabrikadaki iþçiler arasýnda konuþulmaya baþlandý. Konuþmalarda genel skor tahminlerinde bulundular ve bazen iþi iddialaþmaya kadar götürdüler. Maç günü iþ dönüþü serviste bir iþçi yanýnda oturan arkadaþýna “maçý nerede izleyeceksin?” diye sordu. O da “3 YTL’ye kahvede izleyeceðim” dedi. Bunun üzerine bir arkadaþýmýz “bir maçý izlemek için 3 YTL vermeye deðer mi? Ýzlemesen de olur” diye bir çýkýþ yaptý. Diðer arkadaþýmýz da “bu maç kaçar mý? Bu maç için 3 YTL deðil 30 YTL bile veririm. Ben maç izlerken bütün sýkýntýlarýmdan uzaklaþýyorum, stres atýyorum” dedi. Maça olan ilgi bu boyuta varmýþ durumda. Tabiî ki bu ilgi kendiliðinden oluþmuyor. Maçtan haftalar önce yorumlar baþlýyor. Bütün spor programlarý bu maçtan bahsediyor, yorumcular arasýnda ateþli tartýþmalar oluyor, gazeteler hep bu maçtan bahsediyor. Futbol çok büyük bir rant kapýsýdýr. Buradan rant saðlayanlar kaz gelecek yerden tavuk esirgemiyorlar. Bu kampanyalarla futbol toplumsal bir sorunmuþ gibi gösterilerek, toplumsal sorunlarýn üstünü örtmeye çalýþýyorlar. Ýþçilerin sýnýf bilincini bulandýrmaya çalýþýyorlar. Sýnýf bilinci olmayan
iþçilerin üzerinde muazzam baþarý saðlayabiliyorlar. Biz iþçi sýnýfý olarak kapitalistlerin bu gibi uygulamalarýna karþý uyanýk olmalýyýz. Futbol maçý izleyerek sýkýntýlarýmýzdan kurtulamayýz. Sýkýntýlardan uzak mutlu bir yaþam sürmek istiyorsak, bu sýkýntýlarýn nedeni olan sömürücü düzeni yok etmeliyiz. Bir Ýþçi
Eski Yeni Ýþçi Ayrýmýna Son Patron yoðun sipariþlerinden dolayý iþçi alýmý yaptý. Hatta form dolduran iþçileri arayýp çaðýrdýlar. Ýþçiler iki aylýk deneme süresi içinde yoðun olan sipariþleri bitirdikten sonra on iþçiyi iþten çýkarttý. Ýþçiler seslerini çýkarmasýn diye 15 günlük ihbar tazminatlarý verildi. Çalýþan iþçilerde “sýranýn bizlere geleceði” düþüncesiyle tedirginlik içindeler. Ayrýca iþyerinde eski iþçiler ile yeni iþçiler arasýnda iletiþim kopukluðu var. Çünkü patron yeni giren iþçilere eski iþçilerden daha fazla ücret vererek iþçileri bölmeye çalýþýyor. Bundan rahatsýzlýk duyan eski iþçiler yeni iþçileri yadýrgýyorlar. Aslýnda bu yeni iþçilerin suçu deðil. Bu patronun iþçileri bölmek için izlediði bir politikadýr. Bizler eski yeni ayrýmýna son vermez isek patronun ekmeðine yað süreriz. Ýþten atýlmalarda da patron keyfi davranmaya devam eder. Patronlar esnek çalýþmadan dolayý, iþleri olduðu zaman iþçileri çaðýrýp çalýþtýrýyor. Ýþi azaldýðý zaman ise keyfi bir þekilde iþçilere kapýyý gösteriyor. Bu davranýþý da yeni iþ yasasýna dayanarak yapýyor. iþçiler arasýnda ayrým yapmadan, bugünün yeni olan iþçileri yarýnýn eski iþçileri olacaðýndan dolayý bir an önce bu ayrýmdan vazgeçmeliyiz. Esas bizleri iþsiz býrakan yeni iþçiler deðil, patrondur. Bizler patrona karþý bilinçli bir þekilde örgütlenmeliyiz. O zaman patron bu kadar keyfi davranamaz. Bir Ýþçi
13
Otomotiv Sektöründe Patron Para Kazanmýyormuþ!
14
Merhaba. Otomotiv sektöründe çalýþan bir iþçiyim. Ýþyerimizde araba tamiri ve bakýmý yapýlýyor. 50 kiþi civarýnda çalýþýyoruz. Ýþyerimizde sigorta var ama ücretler çok düþük. Bizimle ayný iþi yapan fakat baþka þirketlerde çalýþan iþçiler 800-900 YTL civarýnda ücret alýrken bizde en fazla maaþ alan 500-600 YTL civarýnda. Ben ise asgari ücret alýyorum. Ýþyerimizde sendika yok. Daha önce sendikalaþma giriþiminde bulunulmuþ fakat iþveren farkýna varmýþ ve sendikayý getirmeye çalýþanlarý iþten çýkartmýþ. Ýþimiz çok yorucu. Ara sýra iþ kazalarý da oluyor. O yüzden iþveren özel sigorta da yaptýrdý. Ýþyerinde iþçiler arasýnda birlik yok. Ýþçiler adeta birbirinin gözünü oymak için fýrsat kolluyor. Sýnýf bilinci yerleþmemiþ durumda ve iþyerinde sað- sol ayrýmý var. MHP kökenliler ve sol görüþlü iþçiler bir araya gelip kendi sorunlarýný çözme çabasý gösteremiyorlar. Daha önceleri erzak veriyorlardý, kaldýrdýlar. Yemekler çok kötü. Evli olup, çoluk çocuðu olan arkadaþlar geçinmekte çok zorluk çekiyorlar. Senede 2 hafta iznimiz var. Bizim servisi aslýnda para kazanmak için açmamýþlar, öyle diyorlar. Sürekli zarar ettiklerini söylüyorlar. Ýþveren çok zengin. Kendi araçlarýný tamir ediyor. Dýþarýya servis pek yok. Ýþyerinde her altý ayda bir sayým oluyor ve her sayým esnasýnda da ‘’yine zarar ettik’’ deyip duruyorlar. 2 yýldýr bu firmada çalýþýyorum. 2 yýldýr zarar ettiðini söyleyen bu firma sanýrým biz iþçileri aptal zannediyor. Zarar eden iþveren 50 tane iþçiye maaþ ödeyebilir mi? Ýþyerinde iþçiler arasýndaki diyalogu geliþtirmek gerekiyor onun için çabalar sarf ediyoruz. Siyasal düþüncelerimizi bir yana býrakýp
sýnýf bilinciyle hareket ederek sorunlarýmýzý çözmek, sendikalaþma çabasýný yeniden baþlatmak gerekiyor. Bunlar için ise karþýlýklý güven ve birlik gerekli bu birlikteliði saðlama çabasýndayýz. Bir Ýþçi
Üç Hafta Açlýða Mahkûm Edildik Çalýþtýðým firma metal iþkolunda yaklaþýk 60 kiþi çalýþýyor. Kablo üretiliyor. Robot makinelerin sayýsý fazla olduðu için iþçi sayýsý az. Ürettiðimiz mallarýn sayýsýný robot baþýndakiler bile hesaplayamýyor. Patron son beþ yýl içerisinde yeni fabrika kurdu ve 3 trilyon tutarýnda yeni makineler getirdi. Fabrika yeni inþa edildi. Ama patron yýllarca iþçileri sömürerek bu hale geldi. Sýkýntý yaþadýklarý dönemlerde, yalanlara baþvuruyorlar. Hammadde sorunu yaþanýyor bahanesiyle iþçilerin çoðunluðunu ücretsiz izne çýkartýlar ve bir hafta dediler. Ama hammadde üç hafta gelmedi, dolayýsýyla üç haftalýk izne çýkarýlmýþ olduk. Yani üç hafta açlýðý mahkûm edilmiþ olduk. Sözde gelmeyen hammaddenin sebebi fazla stoklar olabilir. Zaten ücretlerimiz düþük bir de hammadde yok gerekçesiyle üç hafta açlýða maruz býrakýlýyoruz. Patron keyfi davranýyor. Fabrikada birlik olsaydýk patron bizi bu kadar sömüremeyecek ve üç hafta gibi uzun bir zaman aç býrakamayacaktý. Ýzinler ücretli olmalý. Birlik ve beraberliði tüm fabrikalara yayabilirsek hiçbir patron hiçbir iþçiyi sömüremez. Bir Ýþçi
Hizmet-Kargo “Filler ve Çimen” Zam döneminde yönetim birbirine girdi. Farklý þirketlerin
birleþmesinden oluþan bir yönetim biçimi var. Bizim çalýþtýðýmýz þirket üç kardeþin (patron) olduðu bir birleþendir. Bunlar yeri geldiðinde bizlere ayrý olduklarý görüntüsü vermeye çalýþýyorlar, ama son olay hiç de öyle olmadýðýný kanýtlýyor. Kendi aralarýndaki uyuþmazlýktan kaynaklanan bir nedenden dolayý bizim patron ayrýlýp kendine yeni bir firma kurmaya karar verdi. Bize hiçbir þey sorulmuyor, danýþýlmýyor. Yani bizim ne olacaðýmýz belli deðil. Bizde toplantý talep ettik. Patron bize “yönetimle anlaþamadýk, biz ayrýlýyoruz, sizin haklarýnýz ve çalýþmalarýmýz aynen devam edecek” dedi. Bir arkadaþýmýz þaþkýnlýðýný belirterek “patronun iþten çýkmasýný yeni görüyorum” dedi. Daha sonra, yani 2 hafta sonra duyduk ki patronlar anlaþmýþlar, ayrýlmýyorlar. Her þey yolundaymýþ. Biz iþçiler þaþkýnlýk içindeydik. Çünkü patronlarýn sorunlarý direk bizlere yansýdý. Zam zamanýna denk geldiði için ocak zammýný almamýz gerekiyordu, alamadýk. Sorduðumuzda da yönetim sorunlarý çözümlensin zamlara bakýlacakmýþ. Yani aynen “Filler ve Çimen”ler filmindeki gibi. Filler (patronlar) tepiniyor, biz çimenler (iþçiler) eziliyoruz. Bizler birlik olup örgütlenmezsek haklarýmýza karþý çok oyunlar oynanacak ve biz yokmuþuz gibi davranacaklar. Haklarýmýzý almamýzýn tek yolu örgütlenmekten geçiyor. Bir Ýþçi
Gençlik ve iþçiler geçici çalýþmaya ve sömürüye karþý birleþin: CPE ve CNE yürürlükten kaldýrýlýncaya kadar genel greve!
UÝB-DE FRANSA SEKSÝYONU GSI’’NIN 3 NO’LU DEKLERASYONU
29 Mayýs 2005’ten 18 Mart 2006’ya: sýnýf mücadelesi sandýktan sokaða indi! Gençliðin ve emekçilerin 20 yýlý aþkýn bir süreden beri devam eden yoksulluða ve güvencesiz çalýþmaya, sosyal haklardaki gerilemelere karþý öfkesi, bütün ülkede patlamak üzere. Sýnýf mücadelesi keskin bir dönemece girdi. Bu öfke, çalýþma hakkýný tasfiye eden ve geçici ve güvencesiz çalýþmayý yaygýnlaþtýran CPE (Ýlk Ýþ Sözleþmesi) ve CNE (Yeni Ýþ Sözleþmesi) yasalarý biçiminde somutlaþmakta. 20 yýlý aþkýn bir süreden beri kapitalist Avrupa’da sosyal kazanýmlarýn yok edilmesine karþý, 29 Mayýs’ta iþçilerin ve halkýn AB anayasasýný reddettiði baþkaldýrýsý sandýktaydý; bugünkü baþkaldýrýþ ise sokakta somutlaþýyor. Bir milyon öðrenci ve emekçi 7 Martta sokaktaydý; 16 Mart Perþembe günü 500 binden fazla liseli öðrenci sokaktaydý; kitle 18 Martta emekçilerle birleþti ve tüm ülkede 1,5 milyon kiþiyi kortejinde topladý. CPE karþýtý seferberlikler, hiçbir þeyin karþýsýnda duramayacaðý gerçek bir dipten gelen dalga etkisi yarattý. Ve özellikle acýmasýz polis baskýsý, tüm gençliðe “demokrasinin” gerçek yüzünü gösterdi: gençlik kendi kaderini ellerine almak istediðinde ona saldýran devletin þiddeti. Okullarýn tatil olmasý engeline raðmen, fakülteler birbiri ardýna boykota baþladý. Rennes-II gibi bazý okullar 6 haftadan fazla dayandýlar. Gösteri ve yürüyüþler her yerde kitleselleþmiþ durumda. Talep ve sloganlarýn açýklýðý (“CPE geri çekilsin! CPE/CNE ve ‘Fýrsat Eþitliði
Yasasý’ yürürlükten kaldýrýlsýn!”) gençliðin ve emekçilerin sonuna kadar birlik içerisinde gideceklerini de anlatýyordu. Sendika bürokrasisinin kortejleri bölme isteðine raðmen (iki ayrý güne bölünmeyi savunarak), ortak çýkarlarýn savunulmasýna çalýþanlarýn ve öðrencilerin, bugünün emekçileri ile yarýnýn emekçilerinin arasýnda birlik oluþtu. “Öðrenciler, emekçiler: herkes güvencesiz, hep birlikte mücadeleye!” gösterilerde
yaygýnlaþan taleplerin baþýnda gelmekte. “Genç” çýraklýk+diploma indirimi+stajlar+CPE+CNE: yaþam boyu güvencesiz emek Gençlik ve emekçiler, kazanýlmýþ haklarýný korumak ve yaþam boyu sürecek güvencesiz çalýþma koþullarýna HAYIR demek için ayaða kalktýlar. Bir avuç sermayedarýn yararýna, toplumun büyük çoðunluðunu yoksulluða iten kapitalist toplumun gereksiz israfýnýn faturasýný ödemeyi reddediyorlar. Kýrýk dökük okul sýralarýnda geçen 14 yýlýn ardýndan, öðrencilerin, bir yüzyýl geriye itilerek fabrikada
bedava “çýrak” haline getirilmesi; çýkýþsýz staj; ücretsiz çalýþma veya düþük ücret, nedensiz ve kýdemsiz iþten kovulma genelleþiyor (çalýþanýn CPE uyarýnca 2 yýl boyunca güvencesiz çalýþmasý, utanmazca “iþe uyum saðlama” gerekçesiyle kutsanýyor): tüm bu güvencesiz çalýþma politikalarý, burjuvazinin tüm araçlarýyla emek maliyetini düþürerek kâr oranlarýný arttýrmasý amacýna yönelik. Emekçilerin güvenceli bir sözleþme, insani bir ücreti, uygun iþ koþullarýna yönelik her sosyal kazanýmý, patron kârlarýnýn önündeki engellerdir. CNE ve CPE ile birlikte iþ yasasýndaki haklarýn geriye alýnmasý, iþçi ve gençlik karþýtý politikalarýn kilit n o k t a s ý n ý oluþturmaktadýr. Gençler için iþ güvencesini 26 yaþ sonrasýna býrakan CNE ve CPE, ve bu yasalarla birlikte gündeme getirilen sefil staj koþullarý, güvencesizliði yaþam boyu kýlacak olan giriþimlerdir. Eðitim düzeyinin hiçbir önemi kalmamaktadýr, zira getirilen reform önlemleri güvencesizliði meslek sahiplerine de yaygýnlaþtýrmaktadýr. Diplomalarýn ulusal ölçekteki geçerliliði yok edilerek, toplu sözleþme ve iþ yasalarýnda elde edilmiþ haklar ortadan kaldýrýlmaktadýr.. Emek piyasasýna iþ gücünü satan bir genç için artýk iþ güvencesi kalmayacak, diploma iþe yaramaz bir kaðýt parçasýna dönüþecektir. Devamý 16. sayfada
15
Baþtarafý 15 sayfada Þimdi ve yasa yürürlükten kaldýrýlana deðin, genel greve! Seferberliklerin yaygýnlýðý ve belirleyiciliði sendikal bürokrasi ve “sol” partiler içerisinde paniðe yol açtý. 29 Mayýs’ta sýnýfýn oy sandýðýndaki yanýtýyla sarsýlan düzen bugün þaþkýna dönmüþ durumda. Sýnýf mücadelesinin rüzgarýna hazýrlýksýz yakalanmýþ durumdalar: evet bu kez gençlik ve emekçiler oy sandýðýndan da memnun deðiller! Mevcut aygýtlarý çatlatan kitle hareketinden korkan sendika yönetimleri, mücadeleyi engellemek ve De Villein’e kaçýþ noktasý yaratmak için tüm olanaklarý kullanmaya yöneliyorlar. 18 Mart’taki gösterilerin ertesi gününde, kitleler mücadeleyi sonuna deðin sürdürmek istemesine karþýn genel grevi 48 saat ertelemek gibi umutsuz bir son çabaya giriþerek kitle mücadelesini durdurmaya yöneldiler, farklý grev günleri saptayarak kitleleri bölmeye çalýþtýlar. Hükümeti kolayca devirebilecek güçteki seferberliðin baskýsý altýndaki sendika bürokrasisi gençlerin ve emekçi iktidarýnýn düþmanlarýna, Chirac ve onun hükümetine alarm zillerinin çalmakta olduðu uyarýsýnda bulunmakta.
“Sol” partiler, sokaðýn gücünden ürkerken, Villepin’i ve can çekiþen kurumlarý korumak için çözümler aramaya giriþiyorlar. Komünist Marie-Georges Buffet için, Villepin’in gözden kaçýrdýðý þey “uzlaþmanýn erdemi”dir: oysa, yeni iþ yasasýndaki deðiþiklikleri hemen dayatmak yerine gençlerle ve iþçi sýnýfýyla pazarlýða giriþmeliymiþ! Sosyalist Holland’a göre ise, CPE 2007 yýlýna ertelenmeliymiþ! Burjuvazi ve temsilcileri için, “sükuneti” saðlamak, 2007’ye hazýrlýk yapmak ve durgunluk içerisinde ayný politikalarý sürdürmek baþarýdýr. Onlarýn anlamadýklarý þey, gençliðin ve emekçilerin bu yasalarý tümüyle reddettikleridir. Ne var ki, seferberliklerin de gösterdiði gibi gençler ve emekçiler sýnýf çýkarlarýný sonuna kadar korumak için özgüçleriyle mücadele etmeye kararlýdýrlar. Bugün, emekçilerin elde etmiþ olduklarý toplumsal kazanýmlarý koruyabilmenin, bu doðrultuda zaferi kazanabilmenin yolu, derhal “fýrsat eþitliði yasasý” ve CNE yürürlükten kaldýrýlana deðin sürecek genel grevi örgütlemektir! Tek bir güç halinde bu yasaya vurmak için mücadeleler birleþtirilmeli ve Paris’te ulusal bir gösteri düzenlenmelidir.
GENÇLÝK, EMEKÇÝLER: “FIRSAT EÞÝTLÝÐÝ YASASI” VE CNE YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILANA DEÐÝN GENEL GREVE! PARÝS’TE BÝRLEÞÝK BÝR GÖSTERÝ DÜZENLENSÝN! ÝÞ VE TOPLU SÖZLEÞME YASALARINI SAVUNALIM! CHIRAC, VILLEPÝN ÝSTÝFA! EMEKÇÝLER ÝÇÝN, EMEKÇÝLER TARAFINDAN YÖNETÝLEN BÝR EMEKÇÝ HÜKÜMETÝ! 20 Mart 2006, Paris Groupe Socialist Internationalist (Enternasyonalist Sosyalist Grup) UÝB-DE Fransa seksiyonu
16