M
arksist Bak s
Yýl: 7 - Sayý: 27
B ü t ü n
D ü n y a n ý n
Ý þ ç i l e r i
B i r l e þ i n ! Fiyatý: 3 TL
Mýsýr’da Müslüman Kardeþler Kitlelerin Hedefinde!
DEVRÝMÝ TAMAMLAMAK * Cumhuriyet: Birincisi-Ýkincisi, Hangisi? * Kapitalist Üretimin Deðiþen Çehresi ve Ýþçi Sýnýfý * Kürt Ulusal Hareketinin Üç Ayaðý * Arap Baharý Tartýþmalarý Bitmiþtir
www.bolsevik.org
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ Ya Barbarlýk Ya Sosyalizm: Tüm toplumsal ve ekonomik hayatýn bir avuç kapitalistin çýkarlarý doðrultusunda þekillendiði kapitalist sistem varlýðýný, ancak savaþlarla sürdürmektedir. Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk, savaþlar ve doðanýn tahribatýnýn sorumlusu kapitalizm ve onun içkin özellikleri olan kar hýrsý ve rekabettir. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanýlabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kolektif olarak bütün zenginliðe, üretim araçlarýna el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle yani proletarya diktatörlüðü ile mümkündür. Aþaðýdan Sosyalizm: Sosyalizm, ancak tüm ezilenlerin ve yoksullarýn desteðini alarak onlara öncülük eden iþçi sýnýfýnýn kitlesel, doðrudan, militan mücadelesiyle; iþçi sýnýfýnýn kendi eylemleriyle mümkündür. Sosyalizm, küçük bir azýnlýðýn kendini kitleler yerine ikame etmesiyle kurulamaz. Sosyalizm ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla aþaðýdan yukarýya örgütlenen bir iþçi iktidarý ile gerçekleþtirebilir. Bunun dýþýndaki kestirmeci, maceracý, tepeden inmeci her yol kaçýnýlmaz olarak bir azýnlýk iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr. Marks’ýn dediði gibi iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr. Sosyal Devrim: Bu düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý kapitalistleri korumak için vardýr. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlmaz. Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bir sosyal devrim zorunludur. Yurtseverlik deðil Enternasyonalizm: Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýþçilerin vataný yoktur. Küresel bir sistem olan kapitalizmin tarihin çöp tenekesine atýlabilmesi için iþçi sýnýfýnýn uluslararasý birliði zorunludur. Marks bu yüzden bütün dünyanýn iþçileri birleþin çaðrýsý yapmýþtýr. Ulus içindeki bütün sýnýfsal ayrýmlarý perdeleyen yurtsever ideoloji ise iþçi sýnýfýný uluslararasý düzeyde böler, bize kapitalizmin çizdiði ulusal sýnýrlarý benimsememizi öðütler. Özünde iþçi sýnýfýný mevcut sisteme eklemleyen bu ideoloji yönetici sýnýflarýn en büyük silahýdýr.
Tek Ülkede Sosyalizm Mümkün Deðildir: Kapitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir. Tek ülkede sosyalizmin olamayacaðýný görmek için Marksist olmaya bile gerek yoktur. Dolayýsýyla herhangi bir ülkede gerçekleþebilecek baþarýlý bir devrimin kaderi (dolayýsýyla tüm insanlýðýn kaderi), devrimin diðer ülkelere sýçramasýna baðlýdýr. Bu mümkündür, çünkü kapitalizmin krizleri küresel, devrimler seridir. Ulusal Sorun: Devrimci Marksistler ezilen halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunur, ezilen halkýn politik temsilcisine ulusal sorunla ilgili konularda devlet karþýsýnda koþulsuz eleþtirel destek verir. Devrimci Marksistler her türlü etnik ve dini azýnlýðýn üzerindeki baskýlara karþý çýkar, onlarýn örgütlenme hakkýný savunur. Cinsiyetçilik: Yaþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir. Kapitalizm, kadýnlarý iþyerinde ucuz iþ gücü olarak, aile içinde ise yeni kuþak iþçi sýnýfýnýn bedavaya yetiþtirilmesinde ve ev iþlerinin bedava halledilmesinde kullanmaktadýr. Bu durum kadýnlarýn hayatýn her alanýnda geri planda kalýp ezilmesine yol açmaktadýr. Devrimci Marksistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Devrimci Marksistler insanlarýn cinsel tercihleri nedenleriyle ezilmelerine, eþcinsellerin aþaðýlanmasýna karþý mücadele ederler. Devrimci Parti: Ýþçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelelerinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur. Bu parti iþçi sýnýfýnýn en ileri devrimci unsurlarýný bünyesinde toplar, onlarýn sýnýf içerisindeki daðýnýk etkisini merkezileþtirir, onlarý koordine eder ve aktif siyasi hayata ve sýnýf mücadelesine müdahale eder. Bu parti tüm iþçi sýnýfýna öðretir ve ondan öðrenir. Ýþçi sýnýfý içinde kök salmýþ, kitlesel bir devrimci iþçi partisinin sýnýf mücadelesinin kritik anlarýnda ve özellikle devrimci durumlarda var olmasý devrimin baþarýya ulaþmasý için çok hayatidir, bu yüzden böyle bir partiyi inþa etmek ertelenemeyecek bir görevdir. Devrimci Görev: Bu ilkelere katýlan herkesi Marksist Bakýþ Dergisi faaliyetlerini büyütmeye çaðýrýyoruz..
Ýçindekiler Cumhuriyet: Birincisi -Ýkincisi, Hangisi? Kapitalist Üretimin Deðiþen Çehresi ve Ýþçi Sýnýfý Kürt Ulusal Hareketinin Üç Ayaðý Arap Baharý Tartýþmalarý Bitmiþtir Türkiye Tarihinden Notlar: Demokrat Parti Üzerine AKP'nin Yeni Sloganý: "Ýnþaat Ya Resulallah!" Bu Bahar Ýþçi Baharý: 1989-91
...................2 ...................8 ..................15 ...................22 ...................28 ..................33 ..................39
MARKSIST BAKIS Üç Aylýk Politik Dergi Yýl: 7 Sayý: 27 Aralýk 2012
Sahibi ve Sorumlu Yazý Ýþleri Müdürü: Ayþe Þensöz Yayýn Ýdare Adresi: Bayýndýr-2 Sok. No: 45/7 Kýzýlay/ANKARA Tel: 0 312 480 95 60 Baský: Yön Matbaacýlýk - Davutpaþa Cad. Güven Sanayi Sitesi B Blok 1.Kat No: 366 Topkapý, Ýstanbul Tel: 0-212-544 66 34 Yayýn Türü: Yaygýn süreli, üç aylýk
Ýletiþim Ýçin: marksistbakis@yahoo.com www.bolsevik.org Büro: Bayýndýr-2 Sok. No: 45/7 Kýzýlay/ANKARA
MARKSÝST BAKIÞ
Cumhuriyet: Birincisi - Ýkincisi Hangisi? Kuruluþunun 90. yýlýna girilirken Türkiye Cumhuriyeti'nin mimarý Kemalist askeri ve sivil bürokratik odaklarýn devlet aygýtýndan temizlenme süreci, büyük ölçüde tamamlanmýþ durumda.
Kemalist tasfiyeden arta kalan, tamamen muhalefete düþmüþ her renkten ulusalcý, bu süreci birinci cumhuriyetin tasfiyesi ve ikinci cumhuriyete geçiþ olarak deðerlendiriyor. Ýkinci cumhuriyete nefret, birinci cumhuriyete özlem var. Bizler için durum, bu deðil tabi. Sormadan edemiyoruz: Kel ölür sýrma saçlý olur, kör ölür badem gözlü olur misali, "birinci" cumhuriyetin nesine üzülelim? Diðer taraftan "ikinci" cumhuriyetin ve kurucusu AKP'nin nereden peyda olduðunu da sorgulamak gerekmez mi? Bunlar birdenbire, gökten zembille inmedi ki. Bugün gelinen noktanýn tarihsel bir
2
sürecin ürünü olduðu atlanamaz. Örneðin TSK'nin yaptýðý 12 Eylül darbesi deðil midir Ýslamcýlara çað atlatan? O halde uzun uzun yýllar askerden medet ummanýn anlamý neydi? Ya da bugün "TSK þöyle yýpratýlýyor, böyle yýpratýlýyor" diye veryansýn etmenin alemi ne? Kemalizmin yoðun tesiri ile þekillenen Türkiye solu, 1960'lý yýllar boyunca ikinci kurtuluþ savaþýndan dem vurmuþtu. Þimdi de ikinci cumhuriyet tantanasý bir kesim solun ana gündemi olmuþ durumda. Dikkat edilecek olursa iki durumda da TSK, belirleyici ve ilerici bir güç olarak görülüyor(du). Tabi TSK'nýn yanýnda üniversiteler, yüksek yargý ve yüksek bürokrasinin diðer elementlerini de TSK'nýn yol arkadaþlarý olarak anmak gerekir. Bunlar da ilericiydi… Geçmiþle bugün arasýnda sonuç bakýmýndan da mutlak bir benzerlik bulunuyor: Ýki durumda da TSK kendisine bel baðlayanlarý hayal kýrýklýðýna uðratmýþtýr. TSK, 12 Mart 1971'de ikinci kurtuluþ savaþý yerine "sýnýf hareketini ezme savaþý"ný baþlattýðýnda H.Kývýlcýmlý, "ordu kýlýcýný attý" diye hayýflanýyordu. Ayný TSK, AKP karþýsýnda da kýlýcýný atacak ve kendisine bel baðlayanlarý bir kez daha ahlar vahlar içerisinde hayal kýrýklýðýna sevkedecekti. Hayal kýrýklýðýna uðrayanlarýn durumu ilk seferinde trajediyse ikinci seferinde daha çok komediyi andýrmaktadýr. Bir NATO örgütü olan, dolayýsýyla ipleri okyanus ötesinde bulunan bir örgütten ne beklenebilirdi ki? O halde TSK'nýn bünyesindeki üst rütbeli bir sürü askerin þimdilerde hapislerde
MARKSÝST BAKIÞ olmasýný nasýl yorumlayacaðýz, öyle ya bunlar NATO subaylarýydý? Aslýnda cevap basit: Son kullanma tarihleri geçince defterleri dürüldü, onlar da kýllarýný kýpýrtamadý. Ayný TSK, yine NATO güdümüyle 28 Þubat'ta "baþka türlü" Ýslamcýlar olan Erbakancýlarý tasfiye edip AKP'nin önünü açtýðýnda ulusalcý solcular tarafýndan destekleniyordu. Tabi ki o sýralarda AKP'nin önünün açýldýðýnýn farkýnda deðillerdi. Oysa hatýrlanacak olursa o sýrada sol açýsýndan dönemin en büyük fýrsatlarýndan biri hazýr ve nazýrdý. Mehmet Aðar gibilerinin önderlik ettiði derin d e v l e t yapýlanm a s ý n ý protesto hareketi (Susurluk' taki kazadan Cumhuriyet tarihinde sonra baþlamýþtý) bu anlamözlenecek bir þey varsa da büyük bir fýrsattý, ama o da 60'larýn ve 70'lerin zamanla Erbakan'a karþý bir harekete dönüþtürülmüþ ve devrimci atýlýmýdýr. Yoksa 28 Þubat sürecine Mustafa Kemal ile Celal evriltilmiþti. Devlet karþýtý Bayar ya da Ýsmet Ýnönü içerik taþýyan kitlesel bir ile Adnan Menderes hareket generallerin dizinin dibinde sonlanmýþtý. arasýnda düþünüldüðü Neticede 12 Eylül'de asker kadar bir fark yoktur. postalý altýnda ezilen eski Oysa Mustafa Suphi ile devrimci kuþaðýn büyük Mustafa Kemal arasýnda bölümünü generalleri desteklemeye iten (halen de daðlar kadar fark durum farksýz deðil) þey bulunmaktadýr. 1960'lar neydi? ve 70'lerde sýnýf hareketi Tabii ki Ýslamcýlaþma tehditüm çeliþki ve eksikliklerine ti. Bu tehdit algýlamasýný raðmen, Mustafa Suphi'nin geçerli kýlan muhafazakarlaþma eðilimleri de mevcut baþýný çektiði emekçilerin isyanýný temsil etmektedir. olunca yaþam tarzlarý üzerinden þekillenen politik tercihler insanlarýn zihnine yapýþýp kalýyor ve
3
adeta þuurlarý kapatýyordu. Sonuç olarak generallere kurtarýcý gözüyle bakýlabiliyordu, 1990'larda da 2000'lerde de durum buydu. Ýlker Baþbuðlar, Teoman Komanlar, Hurþit Tolonlar… Veli Küçük gibi daha "net" isimlerin bahsini yapmaya gerek yok. Örneðin alýn size Teoman Koman: 12 Eylül darbesinin tuðgenerali, MÝT'te müsteþar, JÝTEM'in kurucularýndan, Hizbullah'ýn hamilerinden… Þener Eruygur: NATO Koleji mezunu olan bu subayýmýz, Akýn Birdal'ý kurþun yaðmuruna tutan ve 4.5 yýl hapis yatan Semih Tufan Günaltay'ýn kurduðu Ulusal Birlik Hareketi Platformu'nun Ankara temsilciliði yapýyor, bundan sonra da ne yapýyor biliyor musunuz: ADD Baþkanlýðý. Birçok eski devrimci, sosyal demokrat ve Alevi'nin böyle bir profil karþýsýnda yüzlerinin buruþacaðý muhakkak. Ama Ýslamcýlar geliyor paniði bu kesimleri generaller ve ulusalcýlarýn kucaðýna itti. Peki neticede bu neye yaradý? Çýrpýndýkça bataklýða saplanan biri gibi, daha sert ulusalcý tutumlar takýndýkça AKP'yi ve neticede o çok ürktükleri muhafazakarlaþma eðilimini güçlendirdiler. Çünkü yaþam tarzlarý politikasý lehine sýnýf politikasýndan, emekçilerden kopuldukça geniþ emekçi yýðýnlarý yaþam tarzlarý üzerinden tercih yapmaya zorlayarak AKP'nin kucaðýna itmiþ oldular. Oysa AKP, ancak tabanýný oluþturan emekçi yýðýnlarýn AKP'den koparýlmasý ile zayýflatýlabilir. Bunun için de yaþam biçimci, laikçi, milliyetçi söylemler terk edilmeli; sýnýf söylemi öne çýkarýlmalý, ibre sola ve solun soluna yönlendirilmelidir. Ama her ne kadar askerden medet umacak hal kalmadý ise de merkez üssü orta sýnýf elitizmi olan ulusalcý dar kafalýlýk, kendisini solda ifade eden emekçileri çýkmaz sokaklara sürüklemeye devam ediyor. Oysa devletten, askerden, milliyetçilikten, elitizmden kopulmadýkça sol zayýflamaya devam eder. solun boþalttýðý alanlarý da AKP ve diðer Ýslamcýlar dolduruverir. Bu nokta AKP'den kurtuluþun yolunu iþaret etmektedir. Gelgelelim AKP'ye karþý mücadele edilirken sýnýf mücadelesi yerine hala yaþam biçimi ayrýþmalarýný körüklemek isteyen kesimler bulunmaktadýr. Bu yüzden toplumsal muhalefetin enerjisini burjuva devlete yedekleyen ve de çýkmaza sürükleyen ulusalcýlarý da dönem dönem hedef tahtasýna oturtmak gerekir. Bu çerçevede o çok yaygarasý yapýlan ikinci cumhuriyet tartýþmalarýný deðinelim ve birincisinden ikincisine burjuva cumhuriyetin evrimi ve devamlýlýðýna dair bazý notlar çýkaralým:
MARKSÝST BAKIÞ lar mücadele yürüttüler. Birinci Dünya Savaþý ve ardýndan yaþanan Yunan iþgali bu süreklilik içerisinde Mustafa Kemal önderliðinde bir kopuþu mümkün kýldý ve bu sayede cumhuriyete geçildi. Ýttahatçýlar'dan Kemalistlere Hedef Milli Burjuvazi Yaratmaktý Paris Komünü ve Ekim Devrimi'nin yaþandýðý, devrimci iþçi hareketlerinin belirleyici olduðu bir tarihsel dönemde Kemalist kadrolar ve öncülleri, ne ihtilalci ne de reformcu "sosyalizmin" bir versiyonuna bulaþmýþtýr. Kendileri de yönetici sýnýfýn parçasý olan devletlu modernleþmeciler, emekçilere hitap eden bir politik söylemi asla tahayyül etmemiþlerdir. Ýttihatçýlarýn Türk ve Müslüman müteþebbis bir sýnýf yaratma hedefini CHP tek parti yönetimi hayata geçirecektir. Türkiye'nin en zengini Koç ailesi, birinci cumhuriyet tarafýndan Ankara'daki iflas etmiþ bakkal dükkanýndan füze hýzýyla yükseltilmiþtir. Bu süreçte iþçi ve köylülerden sömürülenler ve gayri-müslümlerden zorla alýnanlar yerli sermaye sýnýfýnýn oluþumuna yönlendirilmiþtir. Bu yaðmadan CHP vasýtasýyla yerli sermaye ile iþ yapan uluslararasý tekeller de paylarýna düþeni almýþlardýr. Birinci Cumhuriyet Toprak Aðalarý ve Aþiretlerle Ýyi Geçinmiþtir Kemalist rejim toprak reformuna yeltenmemiþtir. Büyük toprak sahipleri ve onunla el ele olan ticari burjuvazi, köylünün alýnteri üzerinden büyük vurgunlar yapmýþtýr. "CHP'nin toprak reformu yapacaðý ama toprak aðalarýnýn ve daha sonra DP'yi kuracak olan CHP içerisindeki bazý kesimlerin buna izin vermediði" iddiasý bir mittir. Bunun en iyi kanýtý 1950'deki seçimlerdir. Bu seçimlerde CHP'nin DP'yi geçebildiði tek bölge aþiret ve aðalarýn mutlak belirleyici olduðu doðudaki Kürt illeridir. CHP tek parti iktidarý, "sen beni taný, ben seni bileyim" mantýðýyla Kürt illerindeki aþiret aðalarý ile iþbirliðine gitmiþtir.
12 Eylül Etkisi 12 Eylül darbesinin Ýslamcýlarý nasýl ihya ettiðini kimse inkar edemez. Bunu uzun uzadýya izah etmeye gerek yok. Sýnýf hareketinin ezilmesi, halkýn örgütlülüðünün daðýtýlmasý, sosyalistlerin marjinalleþtirilmesii en çok sýrtý sývazlanan Ýslamcýlar'ýn iþine geldi. 12 Eylül sonrasý þekillenen klasik düzen partilerinin çözülüþü, 10 yýl içerisinde bir vaka haline gelince ortaya çýkan boþluðu Ýslamcýlarýn doldurmasý kaçýnýlmazdý. Kent yoksullarýnýn tepkiselliði Erbakan'a yarayacaktý. 1990'larýn ikinci yarýsýnda ise sýra Ýslamcýlarýn ehlileþtirilmesine geliyordu. Bu iþi de emperyalist kapitalist sistem adýna TSK, 28 Þubat süreciyle üstlenecekti. Böylelikle mülk sahibi sýnýflarýn ve bu arada ABD'nin arayýp da bulamayacaðý seçimle iktidara gelen bir partner ortaya çýkmýþ oluyordu: AKP. Bunu da kolay kolay yedirmeyecekler doðal olarak. Mutlak anlamda bir dönüm noktasý olan 12 Eylül iþçi sýnýfýna karþý yapýlmýþtý. 1960'lý ve 70'li yýllar sýnýf hareketinin altýn dönemiydi. Bu yüzden 12 Eylül'e gelindiðinde egemen sýnýflar domuz topu gibi birleþmiþ vaziyetteydiler ve darbeyi ayakta alkýþlýyorlardý. Öyleyse cumhuriyet meselesinin bir de sýnýf boyutu var. Hesaba katýlmadan geçerli hiçbir deðerlendirmenin yapýlamayacaðý sýnýf meselesinin de bir evveliyatý var. Daha doðrudan söylersek emekçi düþmanlýðý 12 Eylül ya da 12 Mart'ta baþlamadý. Biraz eskiye uzanalým; birinci cumhuriyetin asrý saadetine ve öncüllerine kadar, ve kimi tespitlerde bulunalým. Kemalizm, Modenleþmeci Geleneðin Bir Devamýdýr, Baþlangýç Noktasý Deðildir Ýlk olarak Kemalist kadrolarýn Ýttihatçýlar ve Jön Türkler'den padiþah 2.Mahmud'a kadar uzanan bir modernleþmeci geçmiþin devamcýlarý olduðu tespitini yapmak gerekir. Buna göre Osmanlý Ýmparatorluðu büyük güçler karþýsýnda hýzla gerilemekte ve daðýlmaktadýr. Çare Batý uygarlýðýný yakalamak için modernleþmektir. Zamanla Osmanlý egemen sýnýfýnýn bir kanadý sahipleri olduklarý devleti kurtarmak için laikleþmenin de önemli bir parçasý olduðu modenleþmeci bir proje için uzun yýl-
Cumhuriyetin çok büyük çoðunluk için hayali olan kazanýmlarý çerçevesinde yürütülecek bir mücadele, sýnýf mücadelesini baltalamaktadýr. Zira toplumsal ayrýþmayý sýnýf üzerinden deðil muhafazakar-laik gibi yaþam tarzlarý ve kimlikler üzerinden inþa eder. Bu da AKP'yi güçlendirmekten baþka iþe yaramaz. Zira AKP'ye oy verenlerin büyük kýsmý muhafazakar yoksul halktan oluþmaktadýr. Eðer elisitist laikçilik politikasýnda ýsrar ederseniz bu milyonlarý AKP'nin kucaðýna itersiniz. Eðer sýnýf mücadelesini körüklerseniz AKP'yi köþeye sýkýþtýrýrsýnýz.
4
MARKSÝST BAKIÞ Birinci Cumhuriyet Ýþçi Sýnýfýna ve Komünistlere Ölümüne Düþmandýr Emekçi sýnýf hareketine düþmanlýk Kemalist rejimin önceli Ýttihatçýlarýn da temel özelliði idi. 1908 Devrimi'nden sonra iktidara gelen Ýttihatçýlarýn yaptýðý ilk iþ grev dalgasýný ezmek olmuþtur. Mustafa Suphi ve 14 yoldaþýný katledenler de Mustafa Kemal'in ekibindendir. Yeni kurulan cumhuriyette ise sendikalarýn kuruluþu 1950'lara kadar mümkün olmamýþtýr. Ýlk 1 Mayýslar ise ancak 1970'lerde kutlanabilmiþtir. Nazým Hikmet ve yoldaþlarý, Kemalizmin zindanlarýnda on yýllar boyunca çürümeye mahkum edilmiþtir. Sabahattin Ali, CHP iktidarýnca öldürülmüþtür. Her 1 Mayýs öncesi komünistlere yönelik sürek avlarý baþlatýlmýþtýr. Tek Etnisite Üzerinden Tarif Edilen "Türk"iye Cumhuriyeti Ýttihatçýlardan Kemalizm'e geçen temel nitelik milliyetçiliktir. Bu süreç boyunca Ermeniler yok edilmiþ, Rumlar etnik temizliðe uðratýlmýþ, Türkiye'de kalan az sayýdaki gayriMüslim de varlýk vergisi (1942-43), 6-7 Eylül Olaylarý (1956) ve Kýbrýs meselelerinde (1964 ve 74) ülkeden çýkarýlmýþtýr. Müslüman Kürtlerin durumu da asimilasyon ile halledilebilir sanýlmýþtýr. Kürtlere "siz Türk'sünüz, dað Türkü'sünüz" denmiþtir. Ýnkara dayalý bu Kürt politikasý Kürtler tarafýndan reddedildiðinde de bu sefer de imhaya yönelinmiþtir. 1920'lerin baþýndan 1930'larýn sonuna kadar bir sürü Kürt isyaný kanla bastýrýldýktan sonra Cumhuriyet Kürtleri bir 30 yýllýðýna susturmuþ olsa da durum ilk fýrsatta (1960'larýn sonundan itibaren) deðiþecektir. Sonuçta, Kürt isyaný ve bölünme korkusu, baþýnda kim olursa olsun geçmiþten günümüze Türkiye Cumhuriyet'inin en büyük sorunu olmuþtur. Kürtlerin inkarý, olmadý imhasý üzerine kurulu bir cumhuriyetin bu "belayý" yaþamasý þaþýrtýcý mýdýr? Her sabah Kürt çocuklarýna "Türk'üm, Doðruyum…" baðýrttýrýrsanýz fevkalade bir Kürt sorununuz olmasý þaþýrtýcý olmamalýdýr. Alýn size Ýttihatçýlar'dan, Kemalistler'e ve oradan AKP'ye müthiþ bir devamlýlýk daha.
Tepeden Ýnme Modernlik Bu Kadar Olur Osmanlý'dan Cumhuriyete uzanan modernlik serüvenine gelince. Bunun ayýrt edici özelliði tepeden inme ve otoriter olmasýdýr. Modernleþmeci reformlar bir devlet projesi olarak elitist bir tonda yukarýdan dayatýldýðý için halk tarafýndan kayýtsýzlýkla ya da sessiz bir dirençle karþýlanmýþtýr. Tepedenin tersi olan aþaðýndanlýðýn mümkün olmasý için emekçilerin sürece aktif katýlýmýnýn olmasý gerekir. Diðer taraftan emekçilerin politik açýdan aktifleþmesi ancak iþ için, aþ için, gelecek için verilen sýnýf esaslý bir mücadele içerisinde mümkün olabilir. Yani emekçiler için aydýnlanma, en baþta kendi sömürücülerine karþý verilecek bir mücadele sürecinde mümkün olabilir. Bu da burjuva cumhuriyetin en çok korktuðu ve engellemek için her þeyi yaptýðý þeydir. Mustafa Suphiler bunun için katledilmiþlerdir. Gerçekten de gerek Ekim Devrimi'nin Anadolu'da yarattýðý sempati, Mustafa Suphi'lerin kýsa zamanda gördüðü ilgi ve gerekse de Rusya'daki iþçi iktidarýnýn öncülüðünde dünya sosyalist devriminin ete kemiðe bürünmesi, Ýstanbul'da ve Anadolu'da bir iþçi ve köylü þuralarý hareketinin ortaya çýkýþýný iþaret etmekteydi. Bu noktada dar kafalý yaklaþým, Kemalizmi benimseyemeyen bir halkýn komünist harekete katiyen katýlmayacaðýnda ýsrar eder. Emekçi düþmaný bir rejimin tepeden kumanda edeceði soðuk, elitist bir modernleþme hamlesinin halk arasýnda tutmamasýnda þaþýlacak bir þey yoktur. Ama halkýn öz talepleriyle mücadele yürütüldüðünde, ekmek kavgasýnda ve hazýr Kafkasya ve Rusya'da Müslümanlar coþkuyla Bolþevizmi benimsemiþken emekçilerin komünizmi pekala heyecanla karþýlayacaðýnda þüphe yoktur. Kaldý ki sosyalist ajitasyonun ilk defa mümkün hale geldiði 1960'larda ayný halk koþa koþa sosyalistlerin saflarýna katýlmýþtýr. 1960'lar ve 70'lerin öyküsü bu deðil midir? Neticede Kemalist reformlarý benimseyenler, yeni yetme burjuvalar dýþýnda, devlette çalýþan, eðitimli, kentli, ince bir orta sýnýf katman içerisinden çýkmýþtýr. Köylerde yaþayan Aleviler de cumhuriyetin Sünni Ýslamý resmi devlet dini seçmesine raðmen yeni rejimin destekçisi olmuþlardýr.
5
Modernleþmeci reformlar bir devlet projesi olarak elitist bir tonda yukarýdan dayatýldýðý için halk tarafýndan kayýtsýzlýkla ya da sessiz bir dirençle karþýlanmýþtýr. Tepedenin tersi olan aþaðýndanlýðýn mümkün olmasý için emekçilerin sürece aktif katýlýmýnýn olmasý gerekir. Diðer taraftan emekçilerin politik açýdan aktifleþmesi ancak iþ için, aþ için, gelecek için verilen sýnýf esaslý bir mücadele içerisinde mümkün olabilir. Yani emekçiler için aydýnlanma, en baþta kendi sömürücülerine karþý verilecek bir mücadele sürecinde mümkün olabilir. Bu da burjuva cumhuriyetin en çok korktuðu ve engellemek için her þeyi yaptýðý þeydir.
MARKSÝST BAKIÞ Ama büyük çoðunluk reform sürecine yabancý kalmýþtýr. Sonuçta halkýn örgütsüzlüðüne, pasifliðine ve sinmiþliðine Kurulduðu günden bugüne dayanan otoriter elitist modernleþme projesinin güdük burjuva cumhuriyetin emekçi düþmanlýðý, Kürtler kalmasýnda þaþýlacak bir durum yoktur. ve diðer ezilen kesimler NATO Safýný Birinci üzerindeki baskýlar, NATO Cumhuriyet Seçmiþtir ve Batý yanlýlýðý gibi esas Cumhuriyetin karakteri baþýndan beri burjuva olarak konularda kararlý bir saplanmýþtýr. Bu yüzden de devamlýlýðý vardýr. AKP mülk sahipleri lehine emekçi döneminde de bu devamdüþmanlýðý, bu rejimin karaklýlýkta bir farklýlýk yoktur. teri olmuþtur. Ýkinci Dünya 90 yýllýk bu mazideki asýl Savaþý sonrasýndaki uluskonjonktürde Ýnönü sarsýntýlý dönem 1960-80 lararasý yönetimindeki Türkiye'nin yýllarý arasýnda yaþanABD tarafýný seçmesinde þaþýlacak bir þey yoktur. mýþtýr. Bu dönemi farklý Akabinde de NATO'ya kýlan iþçi, köylü ve girilmiþtir. Çok partili hayat gençliðin devrimci da uluslararasý baskýlarýn bir uyanýþýdýr. Devrimci uyanýþ ürünü olarak þekillenmiþtir. CHP içerisinden kopan libeneye isyan etmiþtir peki? ral kesimler DP'yi kurmuþ ve Sömürü düzenine, ABD iktidara gelmiþlerdir. Çok emperyalizmine ve partili hayata geçiþ nasýl Kürtlerin ezilmesine… Yani sürecin bir getirisiyse serbest seçimlerden DP'nin zaferle devrimci uyanýþ, çýkmasý da ayný sürecin doðal cumhuriyetin üzerine bir sonucudur. Bu noktada kurulduðu burjuva temel- kimilerinin yaptýðý gibi Ýsmet leri hedeflemiþtir. Bu yüz- Ýnönü'yü günah keçisi ilan den de TSK, TÜSÝAD, ABD etmeye gerek yok. Neticede daha sonraki DP sürecine live müttefikleri ile faþist ve derlik eden Celal Bayar, Ýslami hareket topyekün Mustafa Kemal'in has adamýdýr. Hatta Mustafa devrimci hareket karþýsýnda birleþmiþlerdir. Neticede Kemal hayatýnýn son döneminde statükocu Ýnönü'yü 12 Eylül'de emekçilerin ve geriye çekmiþ, liberal Celal gençliðin devrimci uyanýþý, Bayar'ý öne çýkarmýþtýr. Sonuç olarak burjuva esas olarak da devrimci cumhuriyet, sýnýf doðasý harekete önderlik eden kes- gereði, mecburen NATO imlerin yetersizliði yüzün- trenine atlamak zorundadýr. den yenildi. Böylelikle bur- Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda küresel kapitalizme juva cumhuriyet, sýnýf daha fazla entegre olan hareketini ezerek önemli Türkiye için NATO'nun belirbir virajý dönmüþ oldu. leyiciliði muhakkak ki daha çok olacaktýr. DP de esasýnda CHP'nin bir ürünüdür.
6
Birincisinden Ýkincisine Devamlýlýðýn Sarsýldýðý 20 Yýl Kurulduðu günden bugüne burjuva cumhuriyetin emekçi düþmanlýðý, Kürtler ve diðer ezilen kesimler üzerindeki baskýlar, NATO ve Batý yanlýlýðý gibi esas konularda kararlý bir devamlýlýðý vardýr. AKP döneminde de bu devamlýlýkta bir farklýlýk yoktur. 90 yýllýk bu mazideki asýl sarsýntýlý dönem 1960-80 yýllarý arasýnda yaþanmýþtýr. Bu dönemi farklý kýlan iþçi, köylü ve gençliðin devrimci uyanýþýdýr. Devrimci uyanýþ neye isyan etmiþtir peki? Sömürü düzenine, ABD emperyalizmine ve Kürtlerin ezilmesine… Yani devrimci uyanýþ, cumhuriyetin üzerine kurulduðu burjuva temelleri hedeflemiþtir. Bu yüzden de TSK, TÜSÝAD, ABD ve müttefikleri ile faþist ve Ýslami hareket topyekün devrimci hareket karþýsýnda birleþmiþlerdir. Kitlelerdeki devrimcileþme karþýsýnda manevra yaparak Ecevit yönetiminde sola kayan CHP'nin de kitle hareketini düzen sýnýrlarý içerisinde tutmak gibi bir misyonunun olduðunu unutmamak gerekir. Neticede 12 Eylül'de emekçilerin ve gençliðin devrimci uyanýþý, esas olarak da devrimci harekete önderlik eden kesimlerin yetersizliði yüzünden yenildi. Böylelikle burjuva cumhuriyet, sýnýf hareketini ezerek önemli bir virajý dönmüþ oldu. Kýsacasý cumhuriyet tarihinde özlenecek bir þey varsa o da 60'larýn ve 70'lerin devrimci atýlýmýdýr. Yoksa Mustafa Kemal ile Celal Bayar ya da Ýsmet Ýnönü ile Adnan Menderes arasýnda düþünüldüðü kadar bir fark yoktur. Oysa Mustafa Suphi ile Mustafa Kemal arasýnda daðlar kadar fark bulunmaktadýr. 1960'lar ve 70'lerde sýnýf hareketi tüm çeliþki ve eksikliklerine raðmen, Mustafa Suphi'nin baþýný çektiði emekçilerin isyanýný temsil etmektedir. Sömürü Düzeni AKP ile Baþlamadý AKP ile Bitmeyecektir! 12 Eylül iþçi sýnýfýnýn ezilmesini ve neoliberalizm karþýsýnda savunmasýz býrakýlmasýný, Özal'ý ve nihayetinde de AKP'yi getirmiþtir. 12 Eylül stratejisinin yanýsýra, sosyalist hareketin ve örgütlü iþçi sýnýfý muhalefetinin yok edilmesinin ardýndan yoksul mahalleler siyasal Ýslam'ýn geliþmesinin mekaný olmuþtur. 28 Þubat müdahalesiyle de siyasal Ýslam ehlileþtirilmiþ ve emperyalist kapitalizme tam uyumlu, azgýn piyasacý AKP dizayn edilmiþtir. Soðuk Savaþ'ýn bitiminden beri tasfiyesi gündemde olan TSK önderliðindeki milliyetçi
MARKSÝST BAKIÞ bürokratik odaklarýn daðýtýlmasý iþini de AKP baþaracaktýr. Bu çerçevede AKP'ye karþý çýkýlacaksa bunun içeriðini 12 Eylül'ün hedef aldýklarý temelinde belirlememiz gerekir. Yani AKP'ye karþý örülecek olan mücadelenin merkezini sýnýf merkezli politlikalar oluþturmalýdýr. Cumhuriyetin çok büyük çoðunluk için hayali olan kazanýmlarý çerçevesinde yürütülecek bir mücadele, sýnýf mücadelesini baltalamaktadýr. Zira toplumsal ayrýþmayý sýnýf üzerinden deðil muhafazakar-laik gibi TKP‘nin yaþam tarzlarý açýklamasý ve kimlikler ü z e r i n d e n Emperyalist kapitalizmin inþa eder. Bu da vurucu gücü durumunda A K P ' y i olan AKP'nin komünistler g ü ç l e n - ve iþçi hareketi açýsýndan dirmekten hedef alýnmasý, güncel bir baþka iþe y a r a m a z . aciliyet taþýmaktadýr. Ama Z i r a ulusalcýlarýn hayalini AKP'ye oy kurduðu "AKP'siz (burjuva) verenlerin b ü y ü k cumhuriyet" düþleri ile k ý s m ý emekçilerin hiçbir iþi muhafaza- olamaz. Kýsacasý birinci kar yoksul h a l k t a n cumhuriyeti ve o l u þ m a k - cumhuriyetin kazanýmlarýný tadýr. Eðer yok ettiler türünden elisitist l a i k ç i l i k sýzlanmalar çöpe politikasýn- atýlmalýdýr. Sonuç olarak da ýsrar birinci ya da ikinci gibi ederseniz sýralamalar yerine bu milyonl a r ý cumhuriyetin sýnýf A K P ' n i n karakterini ifade eden kucaðýna burjuva cumhuriyet itersiniz. Eðer sýnýf tanýmlamasý çok daha mücadelesi- yerindedir ve ufuk açýcýdýr. ni körüklerseniz AKP'yi köþeye sýkýþtýrýrsýnýz. Gelgelelim konunun hayati önemdeki diðer bir yanýný da asla unutmamak gerekir: AKP giderse mesele bitecek midir? Tabi ki hayýr. Sömürü düzeni AKP ile kurulmadý, ondan sonra da
7
devam edecektir. Bu yüzden salt AKP karþýtlýðý emekçi sýnýflarý kesmeyecektir. Sýnýf mücadelesinin yükseltilmesi yoluyla A K P ' n i n devrilmesi bu açýdan da önemlidir, zira AKP'yi yýkmayý baþaracak olan bir sýnýf hareketi, çok büyük bir ö z g ü v e n kazanacak ve bu noktada durmak istemeyecektir. Emperyalist kapitalizmin vurucu gücü durumunda olan AKP'nin komünistler ve iþçi hareketi açýsýndan hedef alýnmasý, güncel bir aciliyet taþýmaktadýr. Ama ulusalcýlarýn hayalini kurduðu "AKP'siz (burjuva) cumhuriyet" düþleri ile emekçilerin hiçbir iþi olamaz. Kýsacasý birinci cumhuriyeti ve cumhuriyetin kazanýmlarýný yok ettiler türünden sýzlanmalar çöpe atýlmalýdýr. Sonuç olarak birinci ya da ikinci gibi sýralamalar yerine cumhuriyetin sýnýf karakterini ifade eden burjuva cumhuriyet tanýmlamasý çok daha yerindedir ve ufuk açýcýdýr.
Veli U. Arslan
MARKSÝST BAKIÞ
Kapitalist Üretimin Deðiþen Çehresi ve Ýþçi Sýnýfý Post-endüstriyel toplum, post-kapitalist toplum… Deðiþen ekonomik, toplumsal yaþama dair bu tanýmlamalarýn listesini uzatmak mümkün. Peki, öncesi ve sonrasýnda temel olarak farký yaratan ne? Bu tanýmlamalarýn sahiplerine göre baþlýca deðiþim, mal üretiminden hizmet sektörüne geçilmesi (yani imalat sanayinin etkinliðini, merkezi pozisyonunu kaybetmesi). Post-endüstriyel toplum kavramýný lügatýmýza sokan Daniel Bell'e göre, "Endüstri sonrasý toplumlarda esas önemli nokta eðitim, saðlýk, sosyal hizmetler gibi insani hizmetler; bilgisayar, sistem analizi ile bilimsel araþtýrma ve geliþtirme gibi mesleki hizmetler alanýnda yoðunlaþmaktadýr." (Bell, s.126-129, 128) Ýster endüstriyel toplum diye nitelensin ister kapitalizm, bu bakýþ açýsýna göre -ki oldukça da yaygýn ve etkili- imalat sanayi aleyhine hizmet sektöründeki geniþleme, "mavi yakalý" (ya da kol) iþçilerin aleyhine "beyaz yakalýlarýn"(ya da kafa iþçilerinin) artýþý, yapýsal bir dönüþümün (hatta kapitalizmin ötesinde) emareleri olarak okunmaktadýr. Gerçekten durum öyle mi? Sanayisizleþme ile mi karþý karþýyayýz? Kapitalist üretimin ürünü metalar sadece sanayi üretimi sonucunda ortaya çýkan somutlaþmýþ mallar mý? Kapitalist üretim iliþkileri sadece bunu mu ifade ediyor? Hizmetler altýnda toplanan geniþ sektörlerin hepsi, kapitalist üretim süreci açýsýndan ayný
nitelikte mi? Bu "Maddi nesneler üretiminin sorularý cevaplandýrmak için dýþýnda kalan bir alandan Marks'ýn kapitalist örnek alýrsak, bir öðretmen, üretim sürecin öðrencilerin kafalarý üzerinde özgün niteliðini ortaya koymasýna emek harcamasýnýn yaný sýra, eðer okul sahibini zenginolanak veren üretken emek leþtirmek için de eþek gibi k a v r a m ý çalýþýyorsa, üretken bir emekçi çerçevesinde sayýlýr. Okul sahibinin, konunun incelemesermayesini, sosis fabrikasý sine baþlayalým. Üretken ve yerine öðretim fabrikasýna Üretken yatýrmýþ olmasý hiçbir þeyi Olmayan Emek deðiþtirmez." Marks'ýn Smith'ten (Marks, K-I: 520) devraldýðý üretken emek kavramý, kapitalizmin üzerinde yükseldiði özgün
8
MARKSÝST BAKIÞ Sanayinin istihdamdaki payýnýn azalmasý sanayisizleþme anlamýna gelmemektedir. Bir dünya sistemi olan kapitalizmin dünya çapýndaki eðilimi bu yönde deðildir; geliþmiþ Batýlý ülkelerde imalat sanayi yatýrýmlarýnda ger ileme, baþka ülkelerde (Hindistan ve Asya örneklerinde olduðu gibi) bir yükselmeyle birlikte git mektedir. Kaldý ki geliþmiþ ülkelerde üretim teknolojilerindeki geliþmeler, istihdam azalsa da ayný çapta üretim yapýlmasýna imkân vermektedir. Üre timde sürekli dönüþüm yaratan kapitalist sistem, üretken (deðer yaratan) sanayilerin yanýna yenilerini eklemiþ; giderek geniþleyen hizmet sektörünün önemli bir bölümü, piyasa için üretilen, alýnýr satýlýr metalar haline dönüþen hizmetlerin varlýðýnda (hizmetlerin pazarlandýðý koþullarda) artýdeðer üreten sek törlerin parçasý olmuþtur.
emek biçimini ifade etmesi anlamýnda oldukça önem taþýr: "Üretken emek, kapitalist üretim süreci içinde emek-gücünün aldýðý biçimin ve tarzýn ve tüm iliþkinin kýsa adýdýr. Ancak onu emeðin öteki türlerinden ayýrt etmek, çok büyük önem taþýmaktadýr; çünkü bu ayrým, tüm kapitalist üretim tarzýnýn ve sermayenin kendisinin de üzerinde temellendiði emeðin özgül biçimini ifade eder. Dolayýsýyla üretken emek -kapitalist üretim sistemi içinde- iþvereni için artý-deðer üreten ya da emeðin nesnel koþullarýný sermayeye ve onlarýn sahibini de kapitaliste dönüþtüren emektir; yani kendi ürününü sermaye olarak üreten emektir." (Marks, 1998, s.371) "Kapitalist üretimin dolaysýz amacý ve asýl ürünü artýk deðer"dir diyen Marks açýsýndan kapitalizmin incelenmesinde, bu artýk-deðerin tek üreticisi olan üretken emek, merkezi önemde durmaktadýr. Sermaye birikimine dönüþtürülecek artý-deðerin üreticisi olan üretken emek ile üretken olmayan emeðin ayrýmý; sermaye birikiminin seyrini; kapitalist krizleri anlamak açýsýndan da temeldir. Marks için üretken emek tanýmlamasýna giriþmeden önce bu konuda
9
Marks'a öncüllük eden ve bugün de yanlýþ kavramlaþtýrmalara (üretken olmayan emeði hizmet üreten emek olarak nitelemesi baðlamýnda) neden olan Smith'in tanýmlarýný ele alarak baþlayalým. Tanýmlamalar diyoruz, çünkü Adam Smith üretken emek için iki tanýmlama getiriyor. Marks tarafýndan en büyük bilimsel baþarýlarýndan biri olarak övülen ilk tanýmlamaya göre üretken emek sermaye ile doðrudan deðiþilen emek; üretken olmayan emek gelirle deðiþilen emek (yani üretimin büyümesine katkýda bulunmayan ve üretimin bir bölümünü de aldýðý ücretle tüketen emek) olarak deðerlendiriliyor. Marks'ýn hatalý olarak gördüðü, Smith'in ikinci tanýmlamasý ise üretken emeði maddi bir ürün yaratan emek; üretken olmayan emeði ise bir hizmet üreten emek olarak niteliyor. Marks, Smith'in birinci tanýmýndan yola çýkýp onu ilerleterek üretken emekle ilgili þu deðerlendirmeye ulaþýyor: "…doðrudan doðruya üretim süreci içinde sermayenin deðerlenmesi için tüketilen emek üreticidir." (Marks, 2010, s.800); "Kapitalist bir toplumda emek, artý-deðer ürettiði sürece üretkendir." (Marks, 1998, s.371) Dolayýsýyla üretken olmayan emek, artý-deðer üretmeyen emek olarak ifadeleniyor: "Ne zaman emek, canlý etmen olarak deðiþir sermayenin yerine geçmek ve kapitalist üretim sürecine katýþtýrýlmak için deðil, kullaným deðeri olarak, hizmet olarak tüketilmek için satýn alýnýrsa emek üretici emek, ücretli iþçi de üretici iþçi deðildir."(Marks, 2010, s.802)
MARKSÝST BAKIÞ Üretken olmayan emekle ilgili Marks'ýn alýntýsý, kafalarý üzerinde emek harcamasýnýn yaný sýra, eðer emeðin ürününün bir hizmette somutlanmasýndan okul sahibini zenginleþtirmek için de eþek gibi çok, emeðin; kendisinin bir hizmet olarak satýn 1800’li çalýþýyorsa, üretken bir emekçi sayýlýr. Okul alýnmasýndan, kapitalist üretim sürecinde deðil sahibinin, sermayesini, sosis fabrikasý yerine yýllarda bireysel hizmet olarak kullanýlmasýndan, öðretim fabrikasýna yatýrmýþ olmasý hiçbir kapitalistler, þeyi deðiþtirmez. Demek oluyor ki, üretken deðiþim deðeri yaratma aracý deðil hizmet sunarak bir kullaným-deðeri olduðundan hizmet emeðini emekçi kavramý, yalnýzca, iþ ile yararlý etki bahsetmekte. Marks'ýn üretken olmayan emekçi ile emek ürünü arasýnsermaye birik- arasýndaki, emeði üzerinden tariflediði bu emek biçidaki bir iliþkiyi anlatmakla kalmýyor, ayný mi, Smith'in ya da Marks'ýn yaþadýðý tirirken deðil, kar- zamanda tarihsel geliþmeden doðan ve dönemlerde yaygýn bir emek türünü, ev iþçiye, doðrudan doðruya artý-deðer larýný harcarken içi hizmette çalýþan iþçiyi tarifliyor ki bu yaratma aracý damgasý vuran özgül bir þekilde çalýþan iþçiler sanayi iþçilerinden istihdam etmekteydi. toplumsal üretim iliþkisini de anlatýyor." Ancak bugün, gerek (Marks, K-I: 520) bile kalabalýk: Üretim sürecinin geniþlemesi ile birlik"Fabrikalar hakkýndaki en son (1861 ya Smith'in gerekse te geniþleyen gerek dolaþým alaný da 1862) rapora göre, Birleþik Marks'ýn yaþadýðý gerekse artan bireysel ihtiyaçlarýn Krallýk'ta böyle tanýmlanan fabrikalarda istihdam edilen toplam insan sayýsý dönemden farklý olarak, sonucunda büyük bir hizmet sektörü karþýmýzda duruyor. Ama bu (yöneticiler dahil) sadece 777.534 hizmet emeði kapitalist bugün geniþ hizmet sektörü, kapitalist üretim iken, sadece Ýngiltere'deki kadýn üretime dâhil edilmiþ iliþkileri açýsýndan hepsi ayný þekilde hizmetçilerin sayýsý 1 milyona ulaþýydeðerlendirilemeyecek çeþitli alt sekordu." (aktaran Braverman, s. 333) durumda. Hizmetler bir bütününü ifade ediyor; "Amerika Birleþik Devletleri'nde sadece karlarý harcarken törlerin böyle tarifleniyor. Bu alanlardan 1820'de yapýlan ilk mesleki sayýma istihdam edilmiyor; bazýlarý artý-deðer üretiminin parçasý göre, ev içi ve kiþisel hizmetlerdeki istihdam imalat, madencilik, kapitalist hizmet üretimi olurken diðerleri üretken sektörlerde yaratýlan artý-deðerin ortakçýsý balýkçýlýk ve kerestecilik sanayilerinin söz konusu. Geniþ hizmet niteliðine sahipler. Dolayýsýyla öncebirleþik istihdamýnýn dörtte üçü sektörü sadece sanayide likle kapitalist üretim sürecini ve bu büyüklüðündeydi; 1870'de bile söz çerçevede hizmet sektörünü ele konusu istihdam tarým dýþý istihdamýn üretilen artý-deðerin almak, bugün kapitalizmin aldýðý yarýsýndan daha az deðildi." ortakçýsý deðil; aksine (Braverman, s.332) biçimi anlamak için gerekli. Kapitalist Üretim Süreci ve Harry Braverman'ýn haklý olarak bu sektörün önemli bir belirttiði gibi bu dönemde kapitaHizmet Sektörü bölümü artý-deðer listler, hizmet emeðini sermaye birikKapitalist üretimin hakiki tezahürü; yaratan üretim tirirken deðil, karlarýný harcarken istiP-M…Ü…M'-P' (Para-Meta… Ürehdam etmekteydi. Ancak bugün, gerek alanlarýný oluþturuyor. tim… Meta'-Para') biçimindedir. Bu Smith'in gerekse Marks'ýn yaþadýðý üretim sürecinde sermayenin tam Hatta özelleþtirme dönemden farklý olarak, hizmet emeði döngüsü üç uðrakta gerçekleþir; parauygulamalarýyla kapitalist üretime dâhil edilmiþ durumsermayenin üretici-sermayeye, üreticida. Hizmetler sadece karlarý harcarken devletin elindeki eðitim, sermayenin meta-sermayesine ve metaistihdam edilmiyor; kapitalist hizmet sermayenin para-sermayeye dönüþümü üretimi söz konusu. Geniþ hizmet sek- saðlýk gibi hizmetlerin þeklinde. Sadece, üretim aþamasýna törü sadece sanayide üretilen artý-deðerin piyasaya açýlmasýyla denk düþen ikinci uðrakta artý-deðer ortakçýsý deðil; aksine bu sektörün önembu alanlarda yeni üretilirken; üretken olmayan birinci ve li bir bölümü artý-deðer yaratan üretim üçüncü aþama para ile meta (p-m ya da artý-deðer üreten m-p) arasýnda bir biçim deðiþikliðinden alanlarýný oluþturuyor. Marks da aslýnda, kendi döneminde bir nüve halinde olan, sektörler arasýnda baþkasýna tekabül etmez. Bu uðraklar hizmet alanýnýn bu yanýna atýf yapmýþ; dolaþým alanlarýdýr ve deðer ya da artý-deðer yerlerini deðiþen üretim sürecinde hizmet emeðinin üretmezler; sadece dolaþým alanýnýn kapitaalmaktadýr. list üretim sürecinin vazgeçilmez bir parçasý farklý bir nitelik kazanabileceðine -üretken emek olarak artý-deðer ortaya koyabileceðineolmasý nedeniyle üretken sermaye aþamasýnda vurgu yapmýþtý: yaratýlan artý-deðerden pay alýrlar. Marks'ýn "Maddi nesneler üretiminin dýþýnda kalan bir tanýmladýðý gibi maden, tarým, imalat ve ulaþtýrma alandan örnek alýrsak, bir öðretmen, öðrencilerin sanayi maddi üretimin alanlarý olarak artý-deðer üre-
10
MARKSÝST BAKIÞ timinin gerçekleþtiricileri iken (ki artýdeðer üreticileri bunlarla sýnýrlý deðildir, ileri bölümlerde göreceðimiz gibi) dolaþým alanýnda faaliyet gösteren ticari ve finansal sermaye deðer yaratmazlar, üretilen artý-deðere ortak olurlar. Marks'ýn Kapital'de detaylýca açýkladýðý bu kapitalist üretim süreci, üretim aþamasý kadar dolaþýmý (ticari ve finansal sermayenin faaliyet gösterdiði) da içerir. Bu gerçek, kapitalizmin ilk ortaya çýkýþýndan beri böyledir ve Marks tarafýndan Kapital'de sermayenin tam dolaþýmý, bu süreçte ticari ve finansal sermayenin iþlevi tahlil edilmiþtir. Ticari-finans sermaye, kapitalist üretim sürecinin bir parçasýdýr; kendinden menkul faaliyet alanlarý deðil. Demek isteriz ki dolaþým olmadan üretim; üretim olmadan da dolaþým olmaz. Sermayenin tam dolaþýmýnda üretim ve dolaþým birbirlerinden ayrýlamaz. Üretim sürecinde artý-deðer üretilmezse dolaþým alanýnda da bu artý-deðer paylaþýlamaz. Bu baðlamda, finansal ve ticari sermayenin faaliyetlerinin geniþlemesi, üretken sermaye aþamasýnýn geniþlemesinin bir ürünüdür. Gelgelelim sanayisizleþme konusuna. Bu konudaki deðerlendirmeler tartýþmaya açýktýr. Öncelikle sanayi üretimi ciddi oranda bir küçülme içinde deðildir; hele ki kapitalizmin bir dünya sistemi olduðu göz önüne alýnarak dünya çapýnda bir deðerlendirme yapýlýrsa bu iddianýn geçersizliði daha belirginleþir (bakýnýz ilk tablo, geliþmiþ ülkeler dýþýnda imalat sanayinin payý artmaktadýr). Kaldý ki sanayi istihdamýnda azalma da doðrudan sanayisizleþmeyi ifade etmez. Üretim teknolojilerindeki, otomasyon sistemlerindeki geliþmeler çerçevesinde emek verimliliðindeki artýþ istihdamý azaltýrken üretimi artýrabilir. Dolayýsýyla sanayi üretiminin merkezi rolü zayýflamaz. Marks, Komünist Manifesto'da kapitalizmin duraðan bir sistem olmadýðýný, üretimde dönüþümleri beraberinde getirdiðine vurgu yapar: "Burjuvazi üretim araçlarýný ve dolayýsýyla üretim iliþkilerini ve toplumsal iliþkileri sürekli devrimcileþtirmeden var olamaz… Burjuvalar dönemini tüm ötekilerden ayýrt eden nitelikler vardýr:
üretimde sürekli dönüþüm, tüm toplumsal kesimlerin kesintisiz sarsýntýya uðratýlmasý, sürekli çalkantý ve güvensizlik." (Marks, 2006, s.34) Kapitalizmin dinamik bir sistem olduðundan geliþimi boyunca kimi sanayi dallarý etkinliðini kaybederken kimi yeni sanayiler(turizm, eðlence gibi hizmet üretimi ya da enerji) geliþmektedir. Kapitalizm daha önce sadece kullaným deðeri olan unsurlarý (hizmetler gibi) meta üretimine katmýþtýr. Örneðin Marks, yaþadýðý dönemde hizmetlerin pazarlandýðý bir topluma tanýklýk etmemiþtir(nüveleri var olsa da). Bu tür bir ekonomide hizmetler, kapitalist üretim iliþkilerine dâhil edilmemiþti, meta üretiminin (kullaným deðerine sahip deðiþim-deðerleri üretimi) parçasý deðildi. Hizmet emeði, sermaye üretirken deðil karlar harcanýrken kullanýlýyordu. Oysa günümüzde, hizmet sektörünün meta üretimine dâhil edilmesiyle sermayenin önemli bir deðerlenme alaný haline gelmiþtir. Geniþ bir alaný kapsar þekilde tanýmlanan hizmet sektörü üst baþlýðý altýnda yer alan alt sektörlerin bir kýsmý dolaþým alanýnýn, diðerleri ise üretim alanýnýn parçasý olmaktadýr. Dolayýsýyla hizmet sektöründe meta üretmeyen alt sektörler bulunduðu gibi önemli miktarda, meta üretiminin, dolayýsýyla artý-deðer üretiminin gerçekleþtiði alt sektörler bulunmaktadýr. Hizmet sektörü, genellikle þu alt sektörleri içerecek þekilde tanýmlanmaktadýr: Bilgi ve biliþim; finans ve sigorta iþlemleri; gayrimenkul faaliyetleri; mesleki, bilimsel ve teknik faaliyetler; idari ve destek hizmetleri; kamu yönetimi ve savunma, zorunlu sosyal güvenlik; eðitim; insan saðlýðý ve sosyal hizmet faaliyetleri; kültür, sanat, eðlence, dinlence ve spor; diðer hizmet faaliyetleri. Bu sektörlerden devlet tarafýndan gerçekleþtirilen genel kamu hizmetleri(idari ve adli); iç ve dýþ güvenlik faaliyetleri ile kamu sektörüne baðlý refah hizmetleri(eðitim, saðlýk, sosyal güvenlik gibi) ve finans sermaye ile ticari sermayenin faaliyet alaný banka, sigorta ve mortgage þirketleri, toptan ve perakende ticaret (reklâmcýlýðýn da dâhil olduðu) alaný hizmet sektörünün artýdeðer üretmeyen kollarýdýr. Bunlar
11
Ticari-finans sermaye, kapitalist üretim sürecinin bir parçasýdýr; kendinden menkul faaliyet alanlarý deðil. Dolaþým olmadan üretim; üretim olmadan da dolaþým olmaz. Sermayenin tam dolaþýmýnda üretim ve dolaþým birbirlerinden ayrýlamaz. Üretim sürecinde artý-deðer üretilmezse dolaþým alanýnda da bu artýdeðer paylaþýlamaz. Maden, tarým, imalat ve ulaþtýrma sanayi maddi üretimin alanlarý olarak artýdeðer üretiminin gerçekleþtiricileri iken dolaþým alanýnda faaliyet gösteren ticari ve finansal sermaye deðer yaratmazlar, üretilen artýdeðere ortak olurlar. Finansal ve ticari sermayenin faaliyetlerinin geniþlemesi, üretken sermaye aþamasýnýn geniþlemesinin bir ürünüdür.
MARKSÝST BAKIÞ
Diðer hizmetler Daðýtým iþi, otel ve restoranlar, ulaþtýrma , bilgi ve iletiþim Ýnþaat Sanayi Tarým, ormancýlýk ve balýkçýlýk d o l a þ ý m Bugün kapitalist ekonominin önemli bir alanýndadýr ya da toplumsal parçasý haline gelmiþ hizmet sektörü, kapitalist üretim iliþkilerinden ayrý bir d ü z e n i n yeniden üreþekilleniþe, iþleyiþe ve güdülere sahip timine hizmet deðil; kapitalist üretimin bütün alanlarý e d e r l e r . kapsayan geniþlemesinin bir ürününden Bunlar dýþýnkalan baþka bir þey deðil. Geniþ hizmet sek- da hizmet sektörü baþlýðý altýnda üretim sürecinin törünün alt çeþitli uðraklarý gerçekleþmekte. sektörleri Hizmet sektörünün alt kollarý olan -turizm, turizm, eðlence, saðlýk-eðitim (piyasaya eðlence, dinlence gibi açýlmýþlarsa) gibi hizmet alanlarýnda h i z m e t çalýþanlar artý deðer yaratan üretken faaliyetleri ile emekçilerden baþkasý deðiller. Kýsacasý Marks tarafýnhizmet sektörü denildiðinde; kapitalizm dan doðrudan ü r e t i m dýþý, ötesi -ne denirse- bir sektörle sürecinin deðil, pazara yönelik üretim yapan parçasý olarak (hizmet þeklinde, alýnýr satýlýr meta tanýmlanan üreten) ve dolayýsýyla Marks'ýn ifade- u l a þ t ý r m a siyle genelleþmiþ meta ekonomisi olan d e ð i þ i m deðeri (meta) kapitalizmin, tam da bu nedenle önemli ü r e t i l e n bir yerinde duran bir sektörle karþý üretken sekkarþýya olduðumuzu unutmamak törlerdir. Ki bu sektörlerin gerekiyor.
12
ekonomide geniþ yer tutan hizmet sektörü içindeki paylarý büyüktür. Kýsaca toparlarsak, sanayinin istihdamdaki payýnýn azalmasý sanayisizleþme anlamýna gelmemektedir. Bir dünya sistemi olan kapitalizmin dünya çapýndaki eðilimi bu yönde deðildir; geliþmiþ Batýlý ülkelerde imalat sanayi yatýrýmlarýnda gerileme, baþka ülkelerde (Hindistan ve Asya örneklerinde olduðu gibi) bir yükselmeyle birlikte gitmektedir. Kaldý ki geliþmiþ ülkelerde üretim teknolojilerindeki geliþmeler, istihdam azalsa da ayný çapta üretim yapýlmasýna imkân vermektedir. Üretimde sürekli dönüþüm yaratan kapitalist sistem, üretken (deðer yaratan) sanayilerin yanýna yenilerini eklemiþ; giderek geniþleyen hizmet sektörünün önemli bir bölümü, piyasa için üretilen, alýnýr satýlýr metalar haline dönüþen hizmetlerin varlýðýnda (hizmetlerin pazarlandýðý koþullarda) artý-deðer üreten sektörlerin parçasý olmuþtur. Hatta özelleþtirme uygulamalarýyla devletin elindeki eðitim, saðlýk gibi hizmetlerin piyasaya açýlmasýyla bu alanlarda yeni artý-deðer üreten sektörler arasýnda yerlerini almaktadýr. Dolayýsýyla sanayi denilince aklýmýza imalat, enerji, ulaþtýrma, tarým, madencilik kadar hizmet üretimi de gelmeli ve bunlarýn hepsi artý-deðer üreten (kapitalizme özgü üretimin geliþtiði) alanlar olarak görülmelidir.
MARKSÝST BAKIÞ Ýþçi Sýnýfýndaki Deðiþim sektörü denildiðinde; kapitalizm dýþý, ötesi -ne Ýþçi sýnýfý üzerine tartýþmalar da en az kapitalist denirse- bir sektörle deðil, pazara yönelik üretim ekonominin deðiþen biçimine yönelik tartýþmalar yapan (hizmet þeklinde, alýnýr satýlýr meta üreten) kadar hararetli. Kapitalizme özgün üretim iliþki- ve dolayýsýyla Marks'ýn ifadesiyle genelleþmiþ lerini kavramamýþ entelektüeller ya da bilinçli meta ekonomisi olan kapitalizmin, tam da bu olarak bu yönde propaganda yürütenler, hizmet sektörün artan alanýný yeni bir toplumsal düzenin emareleri sayýyorlar. Bu baðlamda da gerek Marks'ýn devrimci fikirleri gerekse onun kapitalist sisteme yönelik çözümlemeleri artýk(!) geçersiz kabul ediliyor, ne de olsa artýk farklý bir düzenle karþý karþýyayýz! Ýþçi sýnýfý da bu propagandadan payýný alýyor haliyle. Ýþçi sýnýfýný imalat sanayinde çalýþan kol iþçileri-mavi yakalýlarla bir tutan anlayýþ çerçevesinde sanayisizleþmenin hüküm sürdüðüne inanýlan koþullarda iþçi sýnýfý da zayýflayan, etkisizleþen ve toplumsal aðýrlýðýný kaybeden bir kesim olarak resmediliyor. Geliþen sektörlerde (hizmet gibi) çalýþan kesimler topyekûn orta sýnýflarýn içine sokulurken hizmet sektöründe çalýþan, kafa emekçisi ya da beyaz yakalý sayýlan iþçiler de üretken olmayan çalýþanlar (artý-deðer üretmediði tespitiyle) olarak niteleniyor. Ýþçi sýnýfýnýn kapitalist üretimin deðiþen çehresindeki konumlarýný ele almak sýnýf mücadelesinin ve dolayýsýyla devrimci potansiyelleri kavramak adýna olmazsa olmaz. Öncelikle yazýnýn baþlangýç kýsmýnda belirttiðimiz bazý temel deðerlendirmeleri sýnýf tartýþmalarýný içerecek þekilde tekrar edelim. Bugün kapitalist ekonominin önemli bir parçasý haline gelmiþ hizmet sektörü, kapitalist üretim iliþkilerinden ayrý bir þekilHizmet alanýnda leniþe, iþleyiþe ve güdülere çalýþan herkes kafa sahip deðil; emekçisi-beyaz yakalý kapitalist üre- olarak tarifleniyor; ancak kol emeðiyle çalýþan hizmet iþçileri timin bütün (hastane iþçileri, liman iþçileri, çöpçüler, posta iþçileri ya da alanlarý kapsayan geniþ- kamyon-otobüs-taksi þoförleri gibi) dikkate deðer sayýda. lemesinin bir Dolayýsýyla kol iþçilerinin azalmasýndan bahsedenler bu iþçiü r ü n ü n d e n leri sadece sanayide çalýþanlara indirgeyerek bu sonuca baþka bir þey deðil. Geniþ ulaþýyorlar ve resmin tamamýný görmüyorlar. hizmet sektörü Sanayi denilince aklýmýza imalat, enerji, ulaþtýrma, tarým, baþlýðý altýnda madencilik kadar hizmet üretimi de gelmeli ve bunlarýn hepsi üretim sürecinin artý-deðer üreten (kapitalizme özgü üretimin geliþtiði) alançeþitli uðraklarý gerçekleþmekte. lar olarak görülmelidir. Hizmet sektörünün alt kollarý olan turizm, eðlence, saðlýk- nedenle önemli bir yerinde duran bir sektörle eðitim (piyasaya açýlmýþlarsa) gibi hizmet alan- karþý karþýya olduðumuzu unutmamak gerekiyor. larýnda çalýþanlar artý deðer yaratan üretken Gelelim hizmet sektörü çalýþanlarýn sýnýfsal koemekçilerden baþkasý deðiller. Kýsacasý hizmet numlarýnýn belirlenmesine. Öncelikle belirtmek
13
MARKSÝST BAKIÞ gerekiyor ki hizmet alanýnda çalýþan herkes kafa öngördüðü rotada ilerlerken geçmiþin ayrýcalýklý emekçisi-beyaz yakalý olarak tarifleniyor; ancak beyaz yakalýlarý iþçi sýnýfýnýn içine katýlýrken kol emeðiyle çalýþan hizmet iþçileri (hastane iþçihalen beyaz yakalýlarýn daha vasýflý kesimlerini M a r k s , leri, liman iþçileri, çöpçüler, posta iþçileri ya da oluþturanlar da her geçen gün ayný kadere Komünist kamyon-otobüs-taksi þoförleri gibi) dikkate doðru ilerlemektedir: deðer sayýda. Dolayýsýyla kol iþçilerinin azal"(Kapitalizm)Doktoru da, hukukçuyu da, Manifesto'da masýndan bahsedenler bu iþçileri sadece rahibi de, þairi de, iktisatçýyý da, kendi k a p i t a l i z m i n sanayide çalýþanlara indirgeyerek bu sonuücretli emekçisi haline getirmiþtir.” duraðan bir sistem (Marks, 2006, s.33) ca ulaþýyorlar ve resmin tamamýný görmüyorlar. olmadýðýný, üretimde Kapitalizmin son yüzyýlda geçirdiði dönüþümleri Güneþ Gümüþ deðiþimler çalýþan nüfus içinde kafa emekçilerinin-beyaz yakalý olarak nite- beraberinde getirdiðine vurgu yapar: lenen ücretli çalýþanlarýn sayýsýný büyük oranda artýrdý. Marks'ýn yaþadýðý "Burjuvazi üretim dönemde hizmet sektörü büyük oranda araçlarýný ve dolayýsýyla ev iþlerinde çalýþan hizmetçilerle sýnýrüretim iliþkilerini ve lýydý; büro çalýþanlarý ise çok küçük toplumsal iliþkileri sürekli Kaynakça bir azýnlýktý: 1- Bell, D. (1999). The Coming of "Amerika Birleþik Devletleri'nde devrimcileþtirmeden var Post-Industrial Society: A Venture 1870 nüfus sayýmý, kýrtasiyecilikle olamaz… Burjuvalar dönemini in Social Forecasting. New York: ilgili iþlerde çalýþan sadece 82.000 tüm ötekilerden ayýrt eden Basic Books. kiþi ya da 'kazançlý iþçilerin' 2- Braverman, Harry (2008) Emek tümünün yüzde 1'inin onda altýsý nitelikler vardýr: üretimde ve Tekelci Sermaye. Ýstanbul: kadar insan saptamýþtý. Büyük sürekli dönüþüm, tüm Kalkedon. Britanya'da, 1851 nüfus sayýmý yaktoplumsal kesimlerin 3- Callinicos, A. Harman, C. laþýk 70.000 ile 80.000 büro iþçisi ya k e s i n t i s i z s a r s ý n t ý y a (1994) Deðiþen Ýþçi Sýnýfý. da kazançlý meslek sahiplerinin Ýstanbul: Z Yayýnlarý. yüzde 1'inin onda sekizi kadar büro uðratýlmasý, sürekli 4- Marks, K. Engels, F. (2006) iþçisi saptamýþtý."(Braverman, çalkantý ve güvensizlik..” Komünist Manifesto. Ýstanbul: s.277) (Marks, 2006, s.34) Mephisto. Bu az sayýda çalýþan, patronla yakýn Kapitalizmin dinamik bir 5- Marks, K. (1998) Artý-Deðer bir iliþkiye sahipti ve ayrýcalýklý bir pozisyona sahipti. Ancak büro sistem olduðundan geliþimi Teorileri - Birinci Kitap. Ankara: Sol Yayýnlarý. iþlerinin alaný giderek geniþlemiþ; bu boyunca kimi sanayi dallarý 6- Marks, K. (2010) Ek süreçte büro iþlerinin bölünmesi ve basitleþmesiyle büro çalýþanlarý da etkinliðini kaybederken kimi Yayýmlanmamýþ 6. Bölüm: Dolaysýz Üretim Sürecinin Sonuçlarý. Kapital vasýfsýzlaþmaya baþlamýþtýr. Büro yeni sanayiler(turizm, iþçilerinin sayýsý gün be gün artarken eðlence gibi hizmet üretimi - Birinci Cilt. Ýstanbul: Yordam. bu çalýþanlarýn çoðunluðu, neredeyse, Braverman'ýn ifadeleriyle "kol emeði ya da enerji) geliþmektedir. Kapitalizm daha önce dýþýnda hiçbir þeyin yapýlmadýðý büro kategorileri"nde çalýþýr hale gelmiþtir. sadece kullaným deðeri Býrakýn 150 yýl önceki ayrýcalýklarý, kaliolan unsurlarý fiye bir mavi yakalýdan bile daha düþük (hizmetler gibi) koþullara gerileyen büro emekçileri iþçi meta üretimine sýnýfý içindeki aðýrlýðý oldukça artmýþtýr: "1961 sayýmýna göre, Britanya'da meslek katmýþtýr. sahibi nüfusun neredeyse yüzde 13'ünü oluþturan yaklaþýk 3 milyon büro çalýþaný vardý. Amerika Birleþik Devletleri'nde ise 1970'de büro iþi sýnýflandýrmasý, kazanç getiren meslek sahiplerinin neredeyse yüzde 18'ini oluþturan 14 milyonu aþkýn iþçiye ulaþtý." (Braverman, s.277) Kapitalist sistem, Marks'ýn Komünist Manifesto'da
14
MARKSÝST BAKIÞ
Kürt Ulusal Hareketinin Üç Ayaðý Kürt sorununda kritik bir aþama daha geride kaldý. PKK'nin Suriye'deki geliþmelerden ilhamla baþlattýðý Þemdinli-Yüksekova bölgesindeki alan hakimiyeti denemesi ve 68 gün süren açlýk greviyle birlikte sýcak bir yaz ve sonbahar geride býrakýldý. Marksist Bakýþ dergisinin geçtiðimiz sayýsýnda Kürt ulusal davasýnýn tarihi bir süreçle karþý karþýya olduðu üzerine gözlemlerimizi aktarmýþtýk. Özellikle PKK'nin kardeþ örgütü PYD ve YPG'nin Kamýþlý gibi Suriyeli Kürtlerin yoðun olarak yaþadýðý bölgelerde özerkliðe doðru adým atmasý, Kürt meselesinin uluslararasý alanda daha fazla tartýþýlýr hale geleceðinin bir göstergesiydi ve öyle de oldu. Öte yandan bu sürecin Türkiye'de de Kürt ulusal hareketine bir moral ve motivasyon kaynaðý olacaðý açýk bir gerçekti. Nitekim cezaevlerinde yaþanan açlýk grevleri direniþi Kürt ulusal hareketinin bu moral üstünlüðünün gerçekliðini kanýtladý. Ne var ki acý gerçek, yani savaþýn halen sürüyor olmasý gerçeði kendisini bütün aðýrlýðýyla hissettirmeye devam ediyor. Yeni süreçte AKP iktidarý da ne baskýcý ve savaþ yanlýsý tutumundan ne de býrakalým Kürt ulusal hareketini, Kürt sorununun bile gerçekliðini tanýmamaktan vazgeçmiþ görünüyor. Dolayýsýyla belki de Marksist Bakýþ'ýn bir sonraki sayýsýnda da bu savaþýn yarattýðý gündemi tartýþmaya devam edeceðiz. Ancak, son iki ayda geliþen süreçleri ayrýntýlý bir incelemeye tabi tutmanýn gerekliliði karþýmýzda durmaya devam ediyor. Açlýk Grevleri: Kürt Hareketinin Kadro Baþarýsý Ekim ve Kasým aylarý hepimizin yakýndan takip ettiði üzere, açlýk grevlerinin belirlediði gündemle geçti. 12 Eylül'de baþlayan açlýk grevleri, direniþe katýlanlarýn bedenlerindeki yýkým kendisini hissettirmeye baþladýkça kamuoyunu daha fazla harekete geçirmeye baþladý ve 2000'lerin baþýndaki cezaevi direniþinin ardýndan demokratik, sol kamuoyu yeniden cezaevleri meselesiyle yaþamaya
15
Kürt sorununda kritik bir aþama daha geride kaldý. PKK'nin Suriye'deki geliþmelerden ilhamla baþlattýðý Þemdinli-Yüksekova bölgesindeki alan hakimiyeti denemesi ve 68 gün süren açlýk greviyle birlikte sýcak bir yaz ve sonbahar geride býrakýldý.
MARKSÝST BAKIÞ baþladýlar. Ancak bu kez temelden bir farklýlýðýn söz konusu olduðunu belirtelim. Genelde cezaevlerinde yaþanan açlýk grevlerinde temel mesele bugüne dek cezaevleri koþullarý üzerine olurken, bu kez Kürt halkýnýn temel talepleri açlýk grevi direniþçilerinin gündemindeydi. Talepler Kürtçe'nin eðitim, mahkemeler gibi kamusal alanlarda, bir halkýn anadili olmasý sebebiyle serbestliðinin tanýnmasý, Abdullah Öcalan üzerinde yaklaþýk bir yýldýr uygulanan tecritin kaldýrýlmasý ve ev hapsine alýnmasý, ayrýca devletin müzakere sürecini yeniden baþlatmasý üzerine kuruluydu. Peki, gelinen noktada açlýk grevlerinin bitirilmesinin ardýndan bugüne kadar bu taleplerin ne kadarýnýn karþýlandýðý üzerinde duralým. Özellikle binlerce Kürt siyasetçinin KCK operasyonlarýyla cezaevlerine atýlmasýnýn ardýndan gündeme gelen anadilde savunma hakký verildi! Ancak AKP'nin yaptýðý düzenleme içler acýsý: Anadilde savunma hakký yargýlanan kiþiye sadece iddianamenin okunmasý ve esas hakkýndaki savunmasýný yaparken, hakimin izin verdiði ve yargýlanan kiþinin tercüman ücretini ödediði Kürt tutsaklarýn açlýk grevi koþullarda tanýnýTürkiye tarihinde yaþanmýþ yor. Ezgi Baþaran'ýn çok tek örnek olmasa bile, yerinde bir þekilde katýlýmýn geniþliðiyle tanýmladýðý gibi baþarýlý bir örnek olarak verilen hak tarihe geçmiþtir. Kürt ulusal güvercinin önüne hareketine yakýn kaynaklar atýlan plastik mýsýr tanesine benziyor. açlýk grevlerine katýlým Yemeye çalýþanýn sayýsýný 10 bin sayýsýna diþini kýracak cinskadar telaffuz etmekteler. ten. Öte taraftan Bu istatistiksel bir konunun A b d u l l a h ötesinde Kürt ulusal hareke- Ö c a l a n ' ý n üzerindeki tecritin tinin kadro gücünü de açýða ve açlýk grevinin vurmaktadýr. Kürt ulusal taleplerinden birisi hareketi Kürt bölgelerinde olan Öcalan'ýn ev hapsine alýnve Ýstanbul gibi metropolmasýnýn þimdilik lerde yaþayan milyonlarca Türkiye egemen kiþilik bir toplumsal tabana, sýnýflarýnýn ve iktidaðda savaþan binlerce ge- darýn gündeminde yer bulamadýðýný, rillaya sahip bir hareketti. Ancak AKP'nin Kürt siyasal önümüzdeki üç yýllýk seçim döneaktivistlerine yönelik dizm e c i ginsiz tutuklama terörünün, düþünüldüðünde savaþta yeni bir cephe açtý- bulamayacaðýný da ðýný herhalde açlýk grevi ön- ö n g ö r e b i l i r i z . Dolayýsýyla açlýk cesinde kimse düþünmezdi. grevlerinden çýkýþ-
16
ta AKP'nin göster ama verme politikasýnýn geçerli olduðu görünmektedir. Bu açýdan bakýldýðýnda açlýk grevleri harekete geçirdiði potansiyelin imkanlarýný kazanýma dönüþtürme konusunda çok geri bir noktada kalmýþtýr. Açlýk grevlerinin ardýndan AKP'nin hem tutuklama teröründe hem gerillaya yönelik operasyonlarýnda hem de BDP milletvekillerinin dokunulmazlýðýna yönelik saldýrýlarda görüldüðü üzere baský noktasýnda geri adým atmadýðý görülmektedir. AKP bu yönüyle açlýk grevlerinin ardýndan kendisini þanslý görebilir. Ancak AKP'nin daha büyük bir þansý Öcalan'ýn açlýk grevlerini, hem de ölümlere artýk belki de saatler kala, en kritik safhada bitirme çaðrýsý yapmýþ olmasýdýr. Açlýk grevlerinde yaþanacak olasý ölümler Türkiye'de onarýlmasý zor bir toplumsal kutuplaþmanýn önünü açabilirdi ki bunun örneklerinin Bursa gibi milliyetçiliðin ve faþist unsurlarýn güçlü olduðu yerlerde yaþandýðýný belirtelim. Öte taraftan Batý'da Kürt halkýna yönelik düþmanlýk, Kürt bölgelerinde de Kürt halkýnýn ölümlere karþý yükselteceði öfkenin AKP'yi nasýl bir mengene içine alacaðý, o çokça övülen istikrar söylemlerinin nasýl kýrýlgan bir toplumsal zemine yaslandýðý tüm çýplaklýðýyla ortaya serilebilirdi. Bu varsayým, Kürt sorunu bu haliyle el deðmeden býrakýldýðý müddetçe iktidarda kim olursun olsun bir sopa olarak baþýnýn üzerinde dönmeye devam edecektir. AKP ise virajýn ucundaki uçurumu görmüþ olmasýna raðmen, yeni süreçte BDP milletvekillerinin dokunulmazlýklarýna gözünü dikmiþ durumdadýr. Böylesi bir durumda da yaþanacak en iyimser senaryonun yukarýda bahsettiðimiz durum gibi olacaðý tartýþma götürmez bir gerçektir. Açlýk grevlerinde Kürt hareketinin asýl kazanýmýna dönecek olursak… Kürt tutsaklarýn açlýk grevi Türkiye tarihinde yaþanmýþ tek örnek olmasa bile, katýlýmýn geniþliðiyle baþarýlý bir örnek olarak tarihe geçmiþtir. Açlýk grevlerinde bugüne kadar hem en fazla þehidin verildiði hem de en geniþ katýlýmlarýn yaþandýðý ülke olmakta herhalde Türkiye'nin bir kaderi olsa gerek. Açlýk grevleri tarihinde böylesi bir örnek 1923 Ekim'inde iç savaþýn bitiþinin ardýndan IRA üyeleri tarafýndan, Baðýmsýz Ýrlanda Cumhuriyeti hapishanelerinde, 8000 kiþinin katýlýmýyla gerçekleþtirilmiþti. Türkiye'deki örnekteyse Kürt ulusal hareketine yakýn kaynaklar açlýk grevlerine katýlým sayýsýný 10 bin sayýsýna kadar telaffuz etmekteler. Bu istatistiksel bir konunun ötesinde Kürt ulusal hareketinin kadro gücünü de açýða vurmaktadýr. Kürt ulusal hareketi Kürt bölgelerinde ve Ýstanbul gibi metropollerde yaþayan milyonlarca kiþilik bir toplumsal tabana, daðda savaþan binlerce gerillaya sahip bir hareketti. Ancak AKP'nin Kürt siyasal aktivistlerine yönelik
MARKSÝST BAKIÞ dizginsiz tutuklama terörünün, savaþta yeni bir cephe açtýðýný herhalde açlýk grevi öncesinde kimse düþünmezdi. Öte taraftan açlýk grevinde ölümün vicdanlarda yarattýðý kanama hem Türk hem de Kürt kamuoyunda daha önce Kürt sorununda çemberin dýþýnda kalmayý yeðleyen önemli bir kesimi de sürecin içerisine çekti. Öte taraftan yukarýda bahsini ettiðimiz üç bileþimin Kürt ulusal hareketine pratik bir esneklik getirdiðini de vurgulamak gerek. Siyasetçi, gerilla ve sýradan bir Kürt vatandaþýn bileþimi ulusal harekete önemli bir avantaj saðlamaktadýr. Siyasetçilerle birlikte demokratik kamuoyuna hitap etme, gerektiðinde ve özellikle seçim süreçlerinde bu kamuoyunu þemsiye altýna toplama þansý Kürt hareketi tarafýndan sýkça kullanýldý. HDK ve Çatý Partisi gibi giriþimler, Kürt ulusal hareketinin arkasýndaki milyonlarca kiþilik toplumsal taban düþünüldüðünde özellikle sol hareket açýsýndan da bir çekim merkezi yarattý. Ayrýca bu kitlenin bileþimindeki ideolojik heterojenlik mücadelenin yöntemlerine de dönem dönem yansýmaktadýr. Bir yanda daha laik yönelimli BDP kadrolarý sivil Cuma namazlarý gibi muhafazakar Kürt kamuoyunu iþin içine sokacak pratikleri yaratýrken, diðer taraftan bu kadrolar açlýk grevleriyle baðlý olduklarý hareketin gücünü yansýtabilmektedirler. Bu denklemde PKK'nin silahlý gücü de Kürt ulusal hareketinin taþýyýcý unsuru ve hatta sigortasý olarak hareket içerisindeki belirleyici gücünü korumaktadýr. Kürt Ulusal Hareketi'ni Koruyan Coðrafya ve Demografik Yapý Kürt ulusal hareketinin somut kitle gücünden ve bunun pratiðe yansýmasýndan bahsettik. Kürt hareketinin bir diðer önemli avantajýna daha eðilmek gerekiyor. Bu da Kürt hareketinin bulunduðu coðrafyanýn baskýcý bir güce karþý mücadele yürüten bir toplumsal hareket için büyük olanaklar tanýyor olmasýdýr. Bilindiði gibi PKK ilk ortaya çýkýþ sürecinde her ne kadar Türkiye topraklarýna dayansa da 12 Eylül askeri darbesinin hemen öncesinde Öcalan'ýn dað kadrolarýný Bekaa Vadisi'ne çekmesinden günümüze kadar, silahlý hareket fiziki varlýðýný Türkiye topraklarý dýþýnda korumuþ ve geliþtirmiþtir. O dönemde atýlan bu adým ayný zamanda henüz kýsýtlý bir örgütlü güce sahip ulusal hareketin, darbenin yýkýcý etkisinden korunmasýný saðlamýþtý. Ayrýca Ortadoðu'da 20. yüzyýlda güçlü devrimci hareketlerin ve Filistin örneðindeki gibi ulusal kurtuluþ hareketlerin yarattýðý gelenek sadece Kürt ulusal hareketine deðil, dünyanýn birçok farklý noktasýndan gerilla hareketlerine, silahlý devrimci unsurlara önemli bir eðitim üssü ve barýnacak alan yaratmýþtý. Hareketin 30 yýllýk sürecinde de elbette bu coðrafi
konumlanýþýn olumlu etkisi oldukça fazladýr. Sadece coðrafi açýdan düþünsek bile daðlýk Kürt coðrafyasýnýn, Kürt ulusal hareketini Sri Lanka'da Tamil Kaplanlarý'nýn baþýna gelen temizlikten koruduðunu belirtmek gerek. Bir gerilla hareketi için bundan daha uygun bir iklim düþünülemezdi. Öte yandan Kürt halkýnýn Ortadoðu coðrafyasýnda önemli bir nüfusu kapladýðýný da unutmamak gerekmektedir. Yaklaþýk 30 milyonluk nüfusuyla Kürt halký Ortadoðu coðrafyasýnda birçok dengeyi sarsabilecek bir potansiyele sahiptir. Bugüne kadar ne Filistin, ne Sri Lanka ne de Çeçenistan gibi ülkelerdeki ulusal hareketGeçtiðimiz günlerde lerin böyle bir nüfus potansiyeline hitap edeTayyip Erdoðan PKK bilme þansý vardý. Ancak önder kadrosunun silah bu devasa nüfusa raðmen geçmiþinde þimdiye býrakmasý halinde Avrupa kadar bir bütün olarak ülkelerine gidebileceðini uluslaþma gibi bir þans hiçbir zaman Kürt halkýaçýklamýþ, Murat na tanýnmamýþ, kaderleri Ortadoðu'nun yeniden Karayýlan'da buna cevap þekilleniþinde her bir olarak "Bugün Ortadoðu parçasýnda ayrý bir çok karýþýk, biz niye silah baskýyla karþýlaþacaklarý dört parçaya bölünmek býrakalým? Biz ne için silah olmuþtur. Türkiye'de aldýk? Bugün niye Kürtler bugüne kadar ne yaþadýlarsa, Ýran, Irak ve býrakalým? Bugün Suriye Suriye'de de benzeri Kürtleri önceden yaþanan koþullarda yaþamaya larý tahmin etmeyip, terk edilmiþlerdir. Bugün Kürt sorunun ulussilahlanmayýp savunma lararasýlaþmasýnýn, Kürt gücünü kurmasaydý ulusal hareketinin de bölgede önemli bir aktör periþan olurlardý. Böyle bir haline gelmesinin durumda biz niye silah arkasýnda yatan sebeplerden belki de en önem- býrakalým?" açýklamasýnda lisi budur. bulunmuþtu. Bu cevap Son on yýllýk süreçte ise aslýnda, Kürt ulusal Kürt halký açýsýndan bölgede tarihsel fýrsatlar hareketi açýsýndan ayaða geldi ve hala bu meselenin artýk bir süreç devam ediyor. Öncelikle Kuzey Irak'ta Türkiye meselesi olmaktan Kürdistan yönetimi artýk çýkýþýnýn ve çözümünde resmi bir devlet statüsü elde etme yolunda önemsadece Türkiye'yle li bir adým attý. 1946'da mümkün olmadýðý kýsa süreli Mahabad Kürt Cumhuriyeti deneyigörüþüne varýldýðýnýn minin ardýndan Kürt bir göstergesidir. halký ilk kez bir
17
MARKSÝST BAKIÞ parçasýnda resmi bir kimliðe kavuþuyordu. Daha yakýn süreçte ise Suriyeli Kürtlerin özerkliðe doðru adým attýklarýný biliyoruz. Suriye'de yaþanan iç savaþta çözülen rejimin boþalttýðý Kamýþlý, Derik, Ýdlib gibi Kürt kentleri hýzlý bir þekilde PKK'ye yakýn Kürt örgütleri tarafýndan hegemonya altýna alýndý. Þimdi dönüp sormak gerekiyor: Kürt çocuklarý her sabah Erbil'deki okullarýnda "Hey düþman, Kürt ulusu dili ile yaþýyor, bayraðý asla inmez." diye marþ söylerken, Türkiye'deki Kürtler anadillerinin, kimliklerinin, varlýklarýnýn tekrar tekrar inkarla karþýlaþtýðý ve baskýyla sindirilmeye çalýþýldýðý bir ülkeye ne kadar tahammül edebilirler? Böyle bir ortamda Kürt halkýna karþý AKP'nin kullandýðý havuç-sopa politikasýnýn uzun vadede toplumu bir ayrýþtýrmaya götüreceði, Kürt halkýnýn kendi soydaþlarýna yüzünü daha fazla döneceði açýktýr. Diðer taraftan bölgede etnik çatýþmalarý, mezhepsel çekiþmeleri göz önüne alalým. Son olarak Suriye'de yaþanan iç savaþ, özellikle Ýslamcý hareketlerin diðer bütün etnik ve dini unsurlara yönelik saldýrganlýðýn yarattýðý tehdidi Kürt hareketi okumaya baþlamýþtýr. Hatta bizzat bu saldýrganlýðýn hedefinde yer almaya baþladý desek daha doðru olacaktýr. Kasým ayý sonunda özellikle Halep'i düþürmek için baþlattýðý saldýrýlar baþarýsýz olan Özgür Suriye Ordusu, bu kez silahlarý Kürtlere doðrultmuþtu. Kurban Bayramý sýrasýnda ÖSO'nun Halep'in Kürt Mahallesi olan Eþrefiye'ye saldýrýsýnda PYD ile isyancýlar arasýnda çatýþma çýkarken, Kasým sonunda Resulayn'da Serekaniye Halk Meclisi baþkaný öldürülmüþtü. Serekaniye'de El Kaide'ye baðlý Nusra Cephesi'nin esir aldýðý Kürtleri kurþuna diziþ görüntüleri internette yayýnlanmýþtý. Bu örnekler çoðaltýlabilir. Asýl meselemiz Türkiye cephesinde Kürt sorunu ile ilgili yaþanan geliþmelere dair bir sonuç çýkarabilmek. Geçtiðimiz günlerde Tayyip Erdoðan PKK önder kadrosunun silah býrakmasý halinde Avrupa ülkelerine gidebileceðini açýklamýþ, Murat Karayýlan'da buna cevap olarak "Bugün Ortadoðu çok karýþýk, biz niye silah býrakalým? Biz ne için silah aldýk? Bugün niye býrakalým? Bugün Suriye Kürtleri önceden yaþananlarý tahmin etmeyip, silahlanmayýp savun-
ma gücünü kurmasaydý periþan olurlardý. Böyle bir durumda biz niye silah býrakalým?" açýklamasýnda bulunmuþtu. Bu cevap aslýnda, Kürt ulusal hareketi açýsýndan meselenin artýk bir Türkiye meselesi o l m a k t a n çýkýþýnýn ve çözümünde sadece Türkiye'yle mümkün olmadýðý görüþüne varýldýðýnýn bir göstergesidir. AKP iktidarý bu noktada kendi kazdýðý kuyuya düþtü diyebiliriz. Kuzey Irak'taki Kürt varlýðý bir nebzeye kadar Türkiye egemen sýnýflarýný rahatsýz etmiyordu. Barzani ve Talabani hem geçmiþlerinde Türkiye'ye olan yakýnlýklarý (Ýki Kürt lider de uzun yýllar Saddam rejiminden kaçarken Türkiye pasaportuyla hareket etmiþlerdi.) ve bölgenin yeniden þekillenmesinde oynadýklarý uysal rolle Türkiye egemen sýnýflarý cep-hesinde birer müttefike dönüþmüþlerdi. Bunun karþýlýðýnda da Özerk Kürt Yönetimi'yle önemli bir siyasal ve ekonomik iliþki geliþtirildi. Ancak Suriye Kürtleri AKP'nin Ortadoðu ve özelde Suriye'ye yönelik planlarýnda can sýkýcý bir yara açmýþlardýr. Batý Kürdistan'daki aktörlerin PKK'ye yakýnlýklarý meseleyi daha yakýcý hale getirmektedir. Suriye'deki çatýþma derinleþtiði ve bu kývýlcýmýn böl-geye yayýlma ihtimali ortada durduðu müddetçe AKP'nin PKK'yi tasfiye etme çabalarýnýn kuru bir hayalden öteye gitmeyeceði ortaya çýkmýþtýr. Zaten Karayýlan'ýn daha fazla silahlanacaklarýna dair açýklamalarý da bunu doðrular niteliktedir. Ortadoðu'da hiçbir etnik ve dini unsur Kürt halký kadar yaygýn bir örgütlülüðe sahip deðildir. Dolayýsýyla Kürtler Ortadoðu coðrafyasýnda yeni bir alternatif arayan unsurlar için önemli bir müttefik olacaktýr. Ortadoðu'daki kriz derinleþtikçe bunu daha net gözlemleme þansýna sahip olacaðýz. Ancak bugünlerde Baðdat yönetiminin PKK liderleri ile görüþtüðünün ortaya çýkmasý Kürt hareketinin örgütlü
18
Kürtler Ortadoðu coðrafyasýnda yeni bir alternatif arayan unsurlar için önemli bir müttefik olacaktýr. Ortadoðu'daki kriz derinleþtikçe bunu daha net gözlemleme þansýna sahip olacaðýz. Ancak bugünlerde Baðdat yönetiminin PKK liderleri ile görüþtüðünün ortaya çýkmasý Kürt hareketinin örgütlü gücünün hareket alaný yaratmak isteyen her burjuva unsur için önemli bir fýrsat oluþturduðunu göstermektedir.
MARKSÝST BAKIÞ gücünün hareket alaný yaratmak isteyen her burjuva Öcalan'ýn durumunun ne olacaðýdýr. Kürt halkýnýn her unsur için önemli bir fýrsat oluþturduðunu göstermekte- eyleminde, Kürt siyasetçilerin her konuþmasýnda, dir. Kürt ulusal hareketi geçmiþte böylesi ittifaklarý gerek Kandil'den verilen her mesajda bunu görebiliyoruz. Suriye'deki Esad rejimiyle gerekse dönem dönem Ýran'la Temmuz 2005-Mayýs 2006 tarihleri arasýnda yaklaþýk 3 gerçekleþtirmiþti. Türkiye ile arasý açýlan Maliki de PKK milyon 243 bin kiþi "Öcalan siyasi irademdir" diye imza ile Türkiye'ye karþý dönemsel bir ittifaka giriþirse bu vermiþti. Üstelik bu imzalarýn yaklaþýk 1 milyon kadarý þaþýrtýcý olmayacaktýr. Türkiye sýnýrlarý dýþýndaki Kürt Bahsini ettiðimiz üç Elbette emperyalist güçlerin bölgeyi coðrafyasýndan toplanmýþtý. Bugünde nasýl bir þekilleniþe sokacaklarý da Öcalan'ýn özellikle Suriye Kürtleri bileþimin Kürt ulusal süreçte belirleyici olacaktýr. Ancak bu açýsýndan da önemli bir siyasal figür hareketine pratik bir yönde her ne olursa olsun Kürtler olduðunu belirtmek gerek. esneklik getirdiðini de dikkate alýnmasý gereken bir aktör olaÖte taraftan Kandil içinde Öcalan vurgulamak gerek. caklardýr. Geçtiðimiz aylarda, Özal tartýþýlmaz otoritesini koruyor ve döneminde ABD'nin Türkiye devlete müzakerelerin birinci dereceSiyasetçi, gerilla ve Büyükelçisi olan ve o dönem devletin den muhatabý olarak gösteriliyor. sýradan bir Kürt Öcalan'la yürüttüðü görüþmelerde de Murat Karayýlan geçtiðimiz Haziran vatandaþýn bileþimi etkisi olan Morton Abramowitz ayýnda kendisiyle röportaja gelen Avni ulusal harekete önemli "Suriyeli Kürtlerin 'özerksi bir yapý'yÖzgürel'e yaptýðý "Bazý baþka dostbir avantaj saðlamakla ortaya çýkmalarý dýþ baskýlara bir larýn da ziyaret talepleri oldu. yenisini ekledi. Erbil ile Baðdat tadýr. Siyasetçilerle birlik- Konuþmamýzýn pek uygun olmadýðýný giderek uzaklaþýyor ve muhtemelen te demokratik kamuoyu- söyleyerek geri çevirdik.. Genelde bu bu Irak'ýn bölünmesiyle sonuçlanacak. tür dönemlerde biz fazla öyle basýnla na hitap etme, gerekTürkiye'nin Kürtleri, Suriye'deki olayçok yakýn iliþkide olmuyoruz ama sizi lardan etkilenecek, Irak'ýn bölünmesi tiðinde ve özellikle seçim uygun görmemizin nedeni açýkça durumunda ise daha da fazla etbelirtirsek sizin deðerlendirmeniz süreçlerinde bu kilenecekler." (The National Interest, kamuoyunu þemsiye altý- konuya iliþkin deðerlendirmelerinizin 20 Eylül 2012) sözleriyle Kürt sorunu ekseninde önderliðinizin yani Baþkan na toplama þansý Kürt AKP'nin aþil topuðuna mý dönüþüyor Apo'nun olmasýdýr. Bu husus bizim tartýþmalarýnda bir sayfa açmýþtý. Bu hareketi tarafýndan sýkça için önemli. Çünkü esasýnda yani kullanýldý. HDK ve Çatý gerçekten sorunun çözümünde Baþkan yaklaþým ABD'nin de Kürtlere Türkiye'nin baktýðý gibi bakmadýðýna Apo'nun durumu gerçekten belirleyiPartisi gibi giriþimler, iþaret etmektedir ve özellikle Suriye, Kürt ulusal hareketinin cidir." açýklamasýyla bu mesajý açýk bir olursa da Esad rejimi yýkýlýrsa, þekilde iletmiþti. Buradan da anlaþýlayeniden þekillendirilirken Kürtler arkasýndaki milyonlarca caðý üzere Kürt ulusal hareketi açýsýnkiþilik toplumsal taban dan Öcalan'ýn dahil edilmediði veya önemli bir aktör olarak kendilerini göstereceklerdir. düþünüldüðünde özellikle onun onay vermediði bir çözüm planý Kürt Hareketi ve Öcalan'ýn sol hareket açýsýndan da mümkün görünmemektedir. Konumu bir çekim merkezi yarattý. AKP açýsýndan Kürt ulusal hareketiyle bir uzlaþma saðlanacaksa bunun Kürt ulusal hareketi tartýþma konusu Bu denklemde PKK'nin Öcalan ile gerçekleþtirileceði, yalnýzca yapýldýðýnda artýk þu durum su silahlý gücü de Kürt belirsizliði koruyan etkenin bunun götürmez bir gerçek ki Öcalan hareket için kendi kiþisel varlýðýnýn ötesinde ulusal hareketinin taþýyýcý zamanýnýn olduðu son açlýk grevbir anlam ifade ediyor. Kürt halký unsuru ve hatta sigortasý lerinde iyice açýða vurmuþtur. AKP Kürt ulusal hareketinin siyasi alandaki Öcalan konusunda büyük bir hasolarak hareket içerisindeyüzü BDP'ye alerjiyle yaklaþmakta ve sasiyete sahip ve ulusal harekette ki belirleyici gücünü BDP'yi bir muhatap olarak görmeme Öcalan'ýn Ýmralý'dan gönderdiði konusunda özel bir tavýr geliþtirmektemesajlarý þimdiye kadar dikkate korumaktadýr. dir. Zaten KCK operasyonlarýyla fiili almaya devam etti. Son olarak açlýk grevlerinde de bunun bir örneðini gördük. Herkesin kolay olarak BDP çalýþamaz hale getirilmek istenmiþtir. kolay geri dönüþün mümkün olmadýðýný düþündüðü bir PKK liderliði ile görüþmek ise Oslo görüþmelerinin anda Öcalan'ýn çaðrýsý binlerce tutuklunun açlýk grevini sýzdýrýlmasý ve bu olayýn MÝT Müsteþarý Hakan Fidan üzerinden Tayyip Erdoðan'a karþý bir kampanyaya bitirmesine neden oldu. Öcalan yaklaþýk 12 yýldýr Ýmralý'da cezaevinde tutuluyor. dönüþmesinin ardýndan ihtimal dahilinde gözükmemekteBu süreç boyunca Kürt ulusal hareketinin talepler düzle- dir. Ancak AKP iktidarý bütün seçenekleri devreden minde üzerinde önemle durduðu noktalardan birisi de çýkarmak istememektedir. Bu noktada Öcalan AKP
19
MARKSÝST BAKIÞ açýsýndan görüþülebilecek en makul muhatap olarak öne çýkmaktadýr. Hüseyin Çelik'ten, Sadullah Ergin'e, Bülent Arýnç'a kadar birçok bakan Öcalan'la görüþmenin normal olduðunu d i l e getirirken, A K P ' y e y a k ý n medyada da Öcalan'a akil adam yaklaþýmý gözlemlenmektedir. Bu durumun temelinde Öcalan'ýn Kürt sorununda vagonun raydan çýkmasýný engellemeye Kürt ulusal hareketi açýsýndan dönük adýmlarý Öcalan'ýn dahil edilmediði veya yatmaktadýr. Son onun onay vermediði bir çözüm açlýk grevleri planý mümkün görünmemektedir. deneyiminde de Öcalan'ýn AKP açýsýndan Kürt ulusal çaðrýsýyla hareketiyle bir uzlaþma eylemin bitisaðlanacaksa bunun Öcalan ile rilmesi ve olasý gerçekleþtirileceði, yalnýzca bir çatýþma belirsizliði koruyan etkenin bunun sürecinin durdurulmasý AKP'yi zamanýnýn olduðu son açlýk oldukça rahatlatgrevlerinde iyice açýða vurmuþtur. mýþtýr. Malum 2013-2014-2015 AKP AKP ise Öcalan'ýn bu açýsýndan çok kritik bir dönemeç. iþaretini ne Yerel seçimler, Tayyip Erdoðan'ýn zaman okuyacak baþkanlýk hesaplarý ve 2023'e ve adým atacaktýr kadar aksamadan ulaþma isteði bilemiyoruz. Malum 2013AKP'yi büyük olasýlýkla Kürt 2014-2015 AKP sorunun çözümünde adým atma, açýsýndan çok Öcalan'la görüþme gibi gözünü kritik bir dönemeç. Yerel diktiði milliyetçi oylardan seçimler, Tayyip uzaklaþtýracak hamlelerden Erdoðan'ýn kaçýnmaya itecektir. baþkanlýk hesaplarý ve 2023'e kadar aksamadan ulaþma isteði AKP'yi büyük olasýlýkla Kürt sorunun çözümünde adým atma, Öcalan'la görüþme gibi gözünü diktiði milliyetçi oylardan uzaklaþtýracak hamlelerden kaçýnmaya itecektir.
20
Kürt Sorununun Çözümü Nasýl Mümkün? Bugüne kadar Kürt sorununun çözümüne dair egemen sýnýflar katýndan birçok farklý öneri yükseldi; Kürt ulusal hareketinden de yine ayný þekilde çözümün nasýl mümkün olacaðýna dair çaðrýlar yükseldi. Özal zamanýndan beri egemen sýnýflar öyle ya da böyle bu sorunun silahlý mücadele boyutu dýþýnda çözümü noktasýnda birtakým çözüm önerilerine sahipler. Yýllarýn iþkencecisi Mehmet Aðar bile Kürtlerin daðda silahla gezeceklerine, düz ovada siyaset yapmaya çaðrýlmalarý gerektiðini ifade etmiþti. Ulusal sorunlarýn çözümüne dair fikir oluþturan International Crisis Group (ICG) Eylül ayýnda Türkiye ve PKK üzerine hazýrladýðý raporda, daha önce TÜSÝAD eksenli liberal sermaye tarafýndan da dile getirilen önerilere paralel bir þekilde sorunun çözümünde dört temel noktaya deðinmiþti: "BÝR: Seçim barajý düþürülecek. ÝKÝ: Anadilde eðitim hakký verilecek. ÜÇ: Anayasada eþit vatandaþlýk tanýmýna halel getiren maddeler temizlenecek. DÖRT: Yerel yönetimler güçlendirilecek." (Aktaran Ezgi Baþaran, 27 Eylül). Bu dört madde Kürt sorununda çözüme dair bir ýþýk yaratacak olsa da artýk meselenin ulaþtýðý boyutlarý göz önüne aldýðýmýzda yeterli olmayacaðýný rahatlýkla görebiliriz. Özellikle son süreçte Ortadoðu'daki çatýþmalar göz önüne alýndýðýnda PKK'nin bir sigorta olarak silahý elden düþürmeyeceðini söylenenlerden çýkarabiliyoruz. Türkiye egemen sýnýflarýnýn da PKK'nin tasfiye edilmeden çözüm yolunda adým atmayacaðýný þimdiye kadarki deneyimlerden görebiliyoruz. Kürt hareketi cephesinden çözüm için olmazsa olmaz olarak gösterilen Öcalan'ýn özgürlüðü fikrinin uzun vadede bile egemen sýnýflar tarafýndan ciddiye alýnmayabileceði de ayrý bir gerçek. Diyelim bütün bunlar gerçekleþti: Kürtçe þarký söyleyen iþçileri bile lince kalkýþan Türkiye'nin batýsýnýn çözüme ikna edilmesi baþlý baþýna bir sorun olacak. Dolayýsýyla bütün deðiþkenler Kürt sorununun kýsa ve orta vadede düzen sýnýrlarý içinde bir çözümünün büyük sýkýntýlarla karþý karþýya olduðunu göstermektedir. Genlerinde milliyetçimuhafazakar bir dünya görüþü taþýyan AKP istese bile Kürt sorununun çözümünde kendi baðcýðýna basýp düþen çocuk gibi yarý yolda düþmeye mahkum olacaktýr. MHP'yi zaten tartýþma konusu yapmýyoruz, Kürt sorununun çözümü MHP için Kürt halkýnýn kanýnýn ne kadar döküldüðüyle alakalý bir konu.
MARKSÝST BAKIÞ Düzenin önemli bir sac ayaðý olan CHP cephesinde ise özellikle Kýlýçdaroðlu'nun bütün çeliþkileri mesele Kürt sorunu olduðunda adeta paçasýndan akmaktadýr. AKP CHP'ye Kürt sorunu konusunda her yüklendiðinde,
Devrimci hareket açlýk grev leri sürecinde gerçekleþtirdiði güçlü dayanýþmayý, Kürt halkýnýn ihtiyaç duyduðu, baský altýnda kaldýðý her zaman eksik etmemelidir. Enternasyonalist olmanýn temel koþulu budur. Öte yan dan Türk kamuoyunu Kürt halkýnýn üzerindeki baskýlara karþý harekete geçirme nok tasýnda açlýk grevleri sürecinde görüldüðü üzere sol hareketin önemli bir odak olduðu gözden kaçmamalýdýr. Devrimci Marksistler ulusal sorunlarýn çözümünde dayanýþma çizgi sine ek olarak uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýna sonuna kadar sahip çýkarken, en nihai noktada ulusal sorunlarýn çözümünün ancak sosyalist bir dünya ile halklar arasýndaki her türlü ulusal ayrýmlarýn kaldýrýlmasýyla mümkün olduðunu dile getirmelidirler.
Kýlýçdaroðlu'nun hýzýný alamayýp baþlangýç noktasýna bile geri dönmesine neden olmaktadýr. Deniz Baykal zamanýnda kimsenin zaten CHP'den Kürt sorununun çözümü konusunda bir beklentisi yoktu. Ancak diðer bütün konularda olduðu gibi kamuoyunun Kýlýçdaroðlu'dan Kürt sorunu konusunda Deniz Baykal'dan daha öte bir beklentisi söz konusuydu. Partideki deðiþim rüzgarlarý Sezgin Tanrýkulu, Hüseyin Aygün gibi isimlerle birlikte parlatýlýyordu. Ancak 90 yýllýk CHP'nin genlerindeki devletçimilliyetçi kimliðin silinmeyeceði çok geçmeden Kýlýçdaroðlu konusunda yanýlsamaya sahip olanlarýn gözüne çarptý. Muharrem Ýncelerin, Haluk Koçlarýn etkili olduðu
21
bir CHP'nin parlamentoda Kürt sorunun tartýþýlmasý halinde kimsenin gözünde bir alternatif olarak parlamayacaðý, klasik milliyetçi-þoven reflekslerin devreye gireceði açýktýr. Sonuç Olarak Kürt hareketinin kadro gücünden, coðrafi ve uluslararasý konumlanýþýnýn avantajlarýna, kendi halký cephesinden tartýþýlmaz bir otoriteye sahip liderliðe sahip oluþuna ve Kürt sorununun çözüm imkanlarýna deðindik. Ortadoðu'daki iklim sertleþirken Kürt halkýnýn bölgede önemli bir güç olarak ön plana çýkacaðý büyük kabul gören bir öngörü. Bu Kürt halkýnýn kendi kaderini belirlemesi açýsýndan önemli bir avantaj. Ancak sosyalistler açýsýndan tartýþýlmasý gerek baþka meselelerde bulunmaktadýr. Devrimci hareket açlýk grevleri sürecinde gerçekleþtirdiði güçlü dayanýþmayý, Kürt halkýnýn ihtiyaç duyduðu, baský altýnda kaldýðý her zaman eksik etmemelidir. Enternasyonalist olmanýn temel koþulu budur. Öte yandan Türk kamuoyunu Kürt halkýnýn üzerindeki baskýlara karþý harekete geçirme noktasýnda açlýk grevleri sürecinde görüldüðü üzere sol hareketin önemli bir odak olduðu gözden kaçmamalýdýr. Devrimci Marksistler ulusal sorunlarýn çözümünde dayanýþma çizgisine ek olarak uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýna sonuna kadar sahip çýkarken, en nihai noktada ulusal sorunlarýn çözümünün ancak sosyalist bir dünya ile halklar arasýndaki her türlü ulusal ayrýmlarýn kaldýrýlmasýyla mümkün olduðunu dile getirmelidirler.
Emre Güntekin
MARKSÝST BAKIÞ
Arap Baharý Tartýþmalarý Bitmiþtir "Arap Baharý Aldatmacasý" adlý TKP tandanslý bir kitap raflardaki yerini henüz almýþtý… "Arap Baharý Kan Tazeliyor mu?" baþlýklý makale (www.bolsevik.org- Veli Umut Arslan) henüz 17 Ekim'de yayýnlanmýþtý... Bir kitabýn bu kadar kýsa sürede hayat tarafýndan yanlýþlanmasý ve gülünç duruma düþmesi çok rastladýðýmýz bir durum deðil. Devrimler hýzý ve derinliðiyle yamuk olan ne varsa foyasýný ortaya çýkarýverir. Arap Baharý'ný bir aldatmaca olarak anlatan Alper Birdal ve Yiðit Günay bunu pek hesap edememiþ belli ki. Bolsevik.org'da çýkan analize gelince… Mýsýr ve Tunus'ta emekçilerin ve gençliðin öfkesinin tekerrür edeceði ve bu sefer hedefte Müslüman Kardeþler'in olacaðý sürece yakýndan bakýldýðýnda ortadaydý. Bolsevik.org'da çýkan Arap Baharý'nýn temel dinamiklerini de açýklayan bu analiz, olaylar tarafýndan doðrulanmýþ bulunuyor. Yeni kuþaktan milyonlarca genç emekçinin hareketini ABD komplosu olarak görmek, göstermek ve kendi umutsuzluðunu etrafa yaymak, ne yazýk ki TKP'ye has bir kusur deðil. Bu bakýþ açýsý "Arap Baharý Aldatmacasý" adlý Türkiye'de fazlasýyla egemen. Bunda alt sýnýf radikalizmine her TKP tandanslý bir kitap raflar- zaman þüpheyle bakýp her durumda dinci kokusu arayan Kemalist daki yerini henüz almýþtý… ... Bir reflekslerin payý büyük. Bunun dýþýnda ABD ve ortaklarýnýn Libya ve Suriye'ye saldýrmalarýnýn en baþta gelen hedeflerinden bir tanesi de kitabýn bu kadar kýsa sürede Arap Baharý'ný gözden düþürmek ve komplo görüntüsü yaratmaktý. hayat tarafýndan yanlýþlanmasý Bu emperyalist hamlenin en azýndan Türkiye'de tuttuðunu söyleyeve gülünç duruma düþmesi çok biliriz. Ama Kasým ayýnýn sonlarýnda Mýsýr tekrar patladý. Aslýnda 17 Ekim'de bolsevik.org'da çýkan yazýnýn gösterdiði gibi Mýsýr zaten rastladýðýmýz bir durum deðil. durulmamýþtý, Tunus da öyle. Tunus'un Silyana kentinde sendikalarýn Devrimler hýzý ve derinliðiyle öncülüðünde yoksulluk ve iþsizliði protesto gösterileri bütün kentin yamuk olan ne varsa foyasýný polisi þehirden kovmasýyla sonuçlanýyor ve durum günler boyu bu ortaya çýkarýverir. Arap þekilde devam ediyor… Baharý'ný bir aldatmaca olarak Tahrir Yeniden anlatan yazarlar bunu pek Mýsýr'da Mübarek'i deviren emekçi ve gençlik hareketi þimdilerde Mursi'nin tahtýný sallandýrýyor. Mursi'nin iktidara gelmesinin üstünhesap edememiþ belli ki.
22
MARKSÝST BAKIÞ den 5 ay bile geçmedi daha. Eylemlerdeki ana tema, "yeni firavun Mursi'yi istemiyoruz". Haftalardýr Kahire, Ýskenderiye, Suveyþ, Port Said gibi kentlerde gençlik Mursi'nin polis gücüyle kýyasýya çatýþýyor. Gaber Salah adýnda bir genç polis kurþunlarýyla vurularak katledildi. Bu ölümün ardýndan gençlik kuþaðýndan yeni bedenler topraða düþtüler, düþmeye devam ediyorlar. Olaylar, geçtiðimiz yýl iktidardaki askeri konsey tarafýndan örgütlenen ve 40'tan fazla kiþinin yaþamýný yitirdiði Mohamed Mahmud Meydaný katliamýnýn yýl dönümünde alevlendi. Ardýndan 22 Kasým'da Mursi kendisine geniþ yetkiler tanýyan bir kararname yayýnladý. Buna göre koyduðu yasalar ve aldýðý kararlar geri çevrilemeyecek, Müslüman Kardeþler'in kontrolündeki meclisin çýkardýðý kanunlar da yargýsal denetimden uzak kalacaktý. Bu kararlar Mübarek'te bile olmayan yetkileri Mursi'ye tanýyordu. Bunun dýþýnda basýn üzerinde baskýlar yoðunlaþýyor, basýn da bunu protesto ediyordu. Mübarek'i deviren kitle hareketinin ön cephesinde savaþan güçler, karþý devrimci tehlikenin farkýna vararak kitlesel eylem çaðrýlarýnda bulundular ve bu çaðrýlarý kitlelerden karþýlýk buldu. 27 Kasým'daki eylemlere Mýsýr genelinde yüz binlerce kiþi katýldý. Müslüman Kardeþler'in gerçek yüzü çok geçmeden ortaya çýkmýþ durumda. Hatýrlanacak olursa Müslüman Kardeþler, Mübarek'i deviren eylemlere baþlangýçta katýlmamýþ, daha sonra sürecin dýþýna itilmemek adýna eylemlere kerhen dahil olduklarýnda da mücadele fýrtýnasýnýn hýzýný yavaþlatmaya çalýþmýþlardý. Mübarek sonrasýnda ise yönetimi devralan askeri cunta, ABD ve Müslüman Kardeþler yaptýklarý kirli gizli anlaþmalarla Mýsýr'ýn kaderini kendi çýkarlarý temelinde çizmeye çalýþmýþlardý. Ýþte bu dengeler alt üst oluyor. Ýki yýlýn ardýndan herkesin aklýnda "ikinci devrim geliyor mu" sorusu var. Bir haftadan beri aralýksýz bir þekilde sokaklarda çatýþan gençlerin temel
motivasyonu devrimi tamamlamak. Bu perspektifle Mursi ve Müslüman Kardeþler hedef alýnýyor ve slogan yeni firavun Mursi'ye dönüyor. Geçen yýl askeri cuntanýn yaptýðý katliamýn yýl dönümünde düzenlenen anmanýn yapýldýðý yerin giriþine asýlan kocaman "Müslüman Kardeþler giremez!" pankartý her þeyi izah ediyor aslýnda (Dailynews). Ýþte bu noktada polis devreye giriyor ve eylemcilere müdahalelerde bulunuyor. Mübarek'i deviren eylemlerin baþlamasýnda önemli rolü olan 6 Nisan Hareketi üyesi Gaber Salah öldürülüyor ve ölümler Salah ile bitmiyor. Mýsýr'ýn en yaygýn örgütlenmesi olan Müslüman Kardeþler'in Mursi'ye destek için otobüsler ayarlayarak kýrsal kesimden devþirdiði kalabalýklar ise Mursi karþýtlarýnýn yanýnda oldukça ufak kalýyor. Göstericileri özellikle kýzdýran bir geliþme de Mursi'nin kendisini olaðanüstü yetkilerle donatmak istemesi. Bunu diktatörlüðün geri dönüþü olarak algýlayan kitleler Müslüman Kardeþler'in devrimi aðýzlarýndan düþürmemesinden özellikle nefret ediyorlar. Neticede Süveyþ, Mahalla, Damanhour, Ýsmailiye ve Port Said'de MK'nin siyasi kanadý Hürriyet ve Adalet Partisi (HAP) ofisleri yakýldý. Ýskenderiye ve daha birçok noktada muhalifler HAP'ýn ofisini bastýlar… Tepkiler o kadar sert ve yaygýndý ki Mursi kitleleri yatýþtýrmak için kendisinde toplanan yetkilerin geçici olduðunu duyurmak zorunda kaldý. Ama bu da eylemleri yatýþtýramadý. Eylemleri Destekleyen Örgütler Eylemleri 30'dan fazla örgüt desteklese de öncülüðü 6 Nisan Hareketi, Birleþik Sosyalist Halk Partisi ve Troçkizm iddialý Devrimci Sosyalistler gibi radikal gençlik örgütleri yapýyor. Söz konusu gençlik örgütlerinin ve genel olarak da eylemleri sürükleyen en ateþli kesimlerin tabanýný gelecekten daha iyi bir yaþam beklentisi olan sýnýf merkezli sorunlardan ötürü radikalleþen genç-
Mýsýr kapitalist düzeninin ne ekonomik ne sosyal ne de politik açýlardan öðrenci, iþçi ve iþsizlerden oluþan geniþ, kentli gençlik yýðýnlarýný tatmin etmesi olanaklý deðil. Bundan ötürü eylemsel ve fikirsel radikalizm, adeta kaçýnýlmaz sonuç olarak ortaya çýkýyor. Müslüman Kardeþler, Selefiler gibi Ýslamcý güçlerin bu gençlik kesimlerini kucaklamasý mümkün deðil. Kapitalistleþmiþ, emperyalistlerle içli dýþlý olmuþ bu unsurlarýn gençliðe sunabileceði hiçbir þey yok. Hatta ve hatta Müslüman Kardeþler'in bürolarý hedef alýndýðýnda polis koruma iþlevini üstleniyorken eli silahlý Selefi çeteler þok güçleri olarak çatýþmalara giriyor. Önümüzdeki süreçte devrimci gençliðe yönelen büyük baský ve katliamlarýn yaþanmasý hiç þaþýrtýcý olmayacak lar. 23
MARKSÝST BAKIÞ lik kesimleri oluþturuyor. Mýsýr kapitalist düzeninin ne ekonomik ne sosyal ne de politik açýlardan öðrenci, iþçi ve iþsizlerden oluþan geniþ, kentli gençlik yýðýnlarýný tatmin etmesi olanaklý deðil. Bundan ötürü eylemsel ve fikirsel radikalizm, adeta kaçýnýlmaz sonuç olarak ortaya çýkýyor. Müslüman Kardeþler, Selefiler gibi Ýslamcý güçlerin bu gençlik kesimlerini kucaklamasý mümkün deðil. Kapitalistleþmiþ, emperyalistlerle içli dýþlý olmuþ bu unsurlarýn gençliðe sunabileceði hiçbir þey yok. Hatta ve hatta Müslüman Kardeþler'in bürolarý hedef alýndýðýnda polis koruma iþlevini üstleniyorken eli silahlý Selefi çeteler þok güçleri olarak çatýþmalara giriyor. Önümüzdeki süreçte devrimci gençliðe yönelen büyük baský ve katliamlarýn yaþanmasý hiç þaþýrtýcý olmayacak. Bunun dýþýnda Wafd ve Kifaye gibi liberal unsurlar ile cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde yýldýzý parlayan Hamdun Sabbahi gibi sol Nasýrcýlar da eylemleri destekliyorlar. Açýk ki Mýsýr genelinde tanýnmalarýnýn avantajýný eylemlerde görünerek kullanmak istemekteler. Bunlardan birisi de Mübarek döneminde 25 yýl uslu uslu oturmuþ olan Batý yanlýsý El-Baradey. Bu noktada önemli bir durumun altýný çizmek gerekir: Mýsýr'lý sosyalistler liberallerle aralarýna saðlam bir mesafe koymalýdýrlar. Özgürlük davasý ekmek davasýndan ayrýlamaz. Ne MK ne de Baradey gibi liberaller Mýsýr halkýnýn çok büyük çoðunluðunu oluþturan emekçi halkýn sorunlarýný çözemez. Mübarek'in devrilmesinin üzerinden 2 yýl geçtiði halde Mýsýr'daki hiçbir temel sorun çözülebilmiþ deðildir. Ýþsizlik yükseliyor, hayat pahalýlýðý artýyor, yaygýn kent yoksulluðu olduðu gibi duruyor, kalabalýk yoksul mahalleler dökülüyor… "Devrimi Tamamlama"nýn Altý Doldurulmalýdýr Kaldý ki gerek MK gerekse de liberaller yoksul halka daha fazla yoksulluk anlamýna gelen neoliberalizmden baþkasýný öneriyor deðiller. Dolayýsýyla o çok konuþulan "devrimi tamamlama"nýn altý doldurulmalýdýr. Bu noktada Troçkizm iddialý Devrimci Sosyalistler grubuna deðinmek gerekir. Bahsini ettiðimiz yeni gençlik kuþaðýnýn temsilcisi olan gençlik örgütlenmelerinin politik olarak en solda olaný, belki de bu örgüt. Gelgelelim DS de kitlelerdeki genel kafa karýþýklýðýndan muaf deðil. Daha 5 ay önceki cumhurbaþkanlýðý seçimlerinin ikinci turunda Mursi'yi desteklemiþlerdi. Onlara göre "reformcu" Mursi ile faþist Þefik arasýnda bir fark vardý ve bu farka göre davranmak gerekirdi (Socialist Worker May
28). Biz de Marksist Bakýþ sayfalarýnda grubun bu tavrýný mahkum etmiþtik. Hatta DS liderliðine yazdýðýmýz eleþtirel mektubu da dergimizde yayýnlamýþtýk. Zaman içerisinde DS, geniþ yýðýnlar gibi MK karþýsýndaki tavrýný baþtan aþaðý deðiþtirmiþ durumda. Þimdilerde Mursi ile Mübarek'i madolyonun iki yüzü olarak anlatýyorlar. Dikkat edilecek olursa diðer gençlik örgütleri de (örneðin 6 Nisan Hareketi) benzer tutumlar almýþlardý. Baþta anlattýðýmýz Gabar Salah'ýn durumu gibi. Burada asýl vurgulanmasý gereken DS'nin MK karþýsýndaki bu tutum deðiþikliðinin
altýný doldurmak z o r u n d a olduðudur. Bu da aslýnda, þu sýralar çok popüler olan "devrimi tamamlamak"tan ne anlaþýldýðýnýn net olarak izah edilmesidir. Devrimin tamamlanmasý sadece ve sadece iþçi sýnýfýnýn iktidarý almasý ile mümkün olabilir. DS ve diðer devrimcilik iddiasýndaki sol gruplar, en baþta Mýsýr için sosyalist devrim hedefini önüne koymalýdýr. Sýnýf merkezli slo-
24
Türkiye ABD'nin kýrbacý olarak Suriye ve Irak üzerinde þaklamaktadýr. Kürecik'e yerleþtirilen füze kalkanýn hedefinde Ýran bulunmaktadýr. Türkiye'nin ABD'nin güdümünde çevre ülkelerle savaþa giriþmesi durumunda içeride demokratik haklar üzerindeki baskýlarýn daha da þiddetleneceði açýktýr. Türkiyeli devrimcilerin görevi ise kendi ülkesinin giriþtiði emperyalist saldýrganlýk karþýsýnda bu tarz müdahalelerin yenilgisini istemektir. Ayný þekilde bu müdahaleye yeþil ýþýk yakan sözde solcular emperyalizmin ekmeðine yað sürdükleri gibi kendi ülkesinin emperyalist emellerini destekleyerek þovenist yayýlmacý bir tutum takýnmaktadýrlar.
MARKSÝST BAKIÞ ganlarý yükseltmek, devrime antikapitalist bir içerik ve önderlik kazandýrmak için mücadele vermek gerekir. Oysa DS, Mursi eleþtirilerinde Mursi'yi ulusal birliði parçalayýcý þekilde davranmakla itham ediyor. (http://www. socialistworker. co.uk/art.php?id=30081) Ulusal birlik söyleminin sýnýf söyleminin tam tersi olduðu, Marksizm'in abecesine vakýf olan bir taze devrimci için bile ortada olduðundan biz de DS'nin kafa karýþýklýðýnýn sürdüðü sonucuna ulaþabiliriz. Örgütlü Ýþçi Sýnýfý Ayakta Ýþçi sýnýfý zaten teyakkuz halindedir. Ýþçi sýnýfýnýn en örgütlü olduðu Mahalla gibi kentler Mursi karþýtý hareketin en güçlü olduðu bölgelerdir. Mübarek döneminde sadece 4 olan baðýmsýz sendika sayýsý þimdilerde 800'e ulaþmýþtýr. Bir sürü kritik sektörde yaz boyu devam eden grev dalgasý sürmektedir. Örgütlü iþçi sýnýfýnýn merkezi Mahalla kentinde iþçiler Mursi'ye karþý politik dayanýþma grevlerine gitmektedirler. Mahallalý bir tekstil iþçisinin Mýsýr Gazetesi Al-Masry Al-Youm'a þu yorumu yapýyor: "Devrim Mahalla'daki iþçilere hiçbir þey getirmedi. Burada iþçiler devrimi bir kez daha baþtan yapýyorlar. Bu devrim iþçilerin devrimi olacak." (aktaran socialistworker.org) Mursi yönetimi de bir yandan baðýmsýz sendikalarýn kuruluþunu zorlaþtýran hamleler yapmaya çalýþýrken diðer yandan da Mübarek döneminin ana sendikasý olan Mýsýr Sendikalar Federasyonu'nu güçlendirmeye gayret ediyor. Ne de olsa sendikal bürokrasisinin tepesinde artýk MK'liler var. Mursi iþçi hareketini yavaþlatmak için koþtururken uluslararasý finans kapital de Mursi yönetiminin hepten tepe taklak olmamasý için kesenin aðzýný açmýþ durumdalar. 4.8 milyar dolarlýk bir kredi yeni Mýsýr yönetimini ferahlatmak amacýný güdüyor. Zaten Finacial Times da Mursi yönetiminin istikrar kazanmasýna Batý'nýn ne kadar önem verdiðine iþaret ediyor. Tabii bir de bu borcun geri dönüþümü var. MK'den emekçi halka yönelik kesinti paketlerini hayata sokmalarý isteniyor. Evvela enerji alanýnda uygulanan sübvansiyonlar orta vadede kaldýrýlacak. Bu geniþ sübvansiyonlar halkýn ýsýnma, toplu taþýma gibi ihtiyaçlarýný karþýla-
mada büyük önem taþýyor. Kesinti paketleri bir yana Mursi yönetiminin kredi aldýðý uluslararasý kanallara baðýmlýlýðý artýyor. Bu da Mursi'yi Ýsrail vb. hassas konularda söz dinlemek açýsýndan daha uysal hale getirecektir. Sýkýþan MK Manevra Yapýyor Referandum Kendisine karþý yönelen çok büyük kitle hareketi karþýsýnda köþeye sýkýþan, taraftarlarýný sokaða dökerek kendisine alan açmaya çalýþan Mursi yönetimi, tartýþmalý kararlarýný 15 Aralýk'ta referanduma götürme kararý aldý. Bu, ilk etapta akýllýca bir hamle gibi gözüküyor. Ýlk olarak, MK, Mýsýr'ýn en yaygýn örgütlenme aðýna sahip ve en zengin partisi konumunda. Ýkinci olarak Mursi, arkasýna ABD'nin desteðini alacaðý gibi Selefiler de sola karþý rakibi MK'ye tam destek veriyor. Üçüncüsü MK, 85 milyonluk Mýsýr'ýn çoðunluðunu oluþturan kýrsal nüfusun politik süreçlerin uzaðýnda olmasýna ve geleneksel olarak güçlü olan muhafazakar dokuya güveniyor. Böylelikle hayýr cephesini ateistlik "suçlamasý" üzerinden vurmayý düþünüyor. Dördüncüsü süregiden kargaþa ve belirsizlik ortamýndan yorulan küçük burjuva kesimlerin düzen ve otorite lehine oy kullanarak evet'i tercih edeceðini hesaplýyor. Beþincisi hayýr cephesinin net bir program ve örgütsel ifadesinin olmamasýnýn karþý cepheyi hem kampanya hem de ideolojik içerik açýsýndan zayýflatacaðýný düþünüyor. Altýncýsý, Mursi, hayýr kampýnda yer alacak olan Mübarek artýklarýný sürekli gündeme getirmek suretiyle, devrimden yana pozlar takýnmayý hesaplýyor. Böylelikle bizdeki "yetmez ama evet" türünden bir yarýlma yaratarak karþýtlarýný bölmeyi ve fikirsel olarak etkisiz hale getirmeyi amaçlýyor. Bunun dýþýnda bir de referanduma hile karýþtýrýlmasý ihtimali var ki bu yönde bir kanaat geliþirse Müslüman Kardeþler meþruiyetini tümden kaybedecek ve büyük ayaklanmalar daha da þiddetli þekilde patlak verecektir. Gelgelelim evdeki hesap çarþýya uyar mý bilinmez. Ne de olsa cumhurbaþkanlýðýnýn ikinci turunda Mursi %50 oy oranýný kýl payý aþabilmiþti. Referandumdan hayýr oyu çýkmasý duru-
Demokratik devrimin kazanýmlarýnýn ancak ve ancak devrimin süreklileþmesi ile yani iþçi sýnýfýnýn toplumun ezilen diðer kesimlerinin öncüsü olarak proleter devrimle gerçeðe dönüþebileceði gerçeði gelmektedir. Mýsýr'daki fýrsatlar ancak ve ancak bu program temelinde hareket eden saðlam bir örgüt mekanizmasý ile deðerlendirilebilir. Hareket halindeki, sola kayan gençlik ve emekçi kesimlerinden beslenebilen, harekete katýlan unsurlarla daha da güçlü ve etkili bir hale gelebilen bir aygýtýn (devrimci par tinin) gerekliliði yakýcý bir biçimde önümüzde durmak ta. 25
MARKSÝST BAKIÞ munda Mursi genel seçimlerin yenilenmesini isteyeceðini duyurmuþ durumda. Bu ihtimalin gerçekleþmesi kitle hareketi açýsýndan mutlak zafer anlamýna gelecektir. Ama referandumdan evet oyunun çýkmasý durumunda da orta ve uzun vadede kitle hareketi açýsýndan durum çok iyimser. Yeni bir gençlik kuþaðý ölümüne MK ile savaþmýþ ve bunu onlarý sallayacak raddeye dek ulaþtýrmýþtýr. Bunun geri dönüþü olmaz, söz konusu olan tarihi bir kýrýlmadýr. Serbest piyasacý, otoriter bir iktidar karþýsýnda gençlik durmayacaktýr. Arap Baharý, açtýðý kanallardan Mýsýr'da (ve bu arada Tunus'ta da) sola - sosyalizme kan katmaya devam edecektir. Tarihi Geliþmelerin Özet Sonuçlarý: 1)Müslüman Kardeþler'i darmadaðýn eden son süreç bir kez daha göstermiþtir ki 2 yýldýr Mýsýr'ý altüst eden eylemlerin arkasýnda saðlam bir dinamik bulunmaktadýr. Ýþte adýna Arap Baharý denen þey de bu dinamiktir. Bu dinamiðin gücü sýnýfsal meselelerin tetiklediði yeni bir gençlik kuþaðýnýn enerjisinden gelmektedir. Mýsýr ve Tunus'ta yaþananlar budur. Arap Baharý'ný Müslüman Kardeþler'i iktidara geçirmek için yapýlmýþ bir ABD komplosu olarak sunanlarýn iddialarý iflas etmiþtir. Zira þimdilerde Mübarek'i deviren kalabalýklar Mursi'yi devirmek için kanlarýný dökmektedirler. Ayný gençlik örgütleri Ýsrail saldýrýsý karþýsýnda Gazze'ye gitmekteler ve Mursi'yi Ýsrail'e karþý kaypak davranmakla itham etmektedirler. Sýnýfsal sorunlarýn politize ettiði gençlik kuþaðý, Müslüman Kardeþler ile köprüleri kesin olarak atmýþtýr ve artýk her zamankinden daha çok emperyalizmin hedefindedir. 2)Eylemlerin motor gücünü net bir programý olmasa da laik ve sol-sosyalist eðilimli güçler oluþturmaktadýr. Bu güçlerin net bir programýýnýn olmadýðý ortadadýr. Örneðin son eylemlerde öldürülen 6 Nisan Hareketi üyesi Gaber Salah, Mursi'nin seçilmesini kutlayanlar arasýndaydý, çünkü o aþamada askeri cuntanýn adayýnýn kaybetmesini herþeyden daha önemli görüyordu. Ama Müslüman Kardeþler'i kýsa zamanda hedeflemekte gecikmedi. Sosyal medyada Mursi karþýtý popüler bir sayfanýn editörlüðünü üstlendi. Ölmeden önce sosyal medyada paylaþtýðý notta "eðer dönmezsem isteðim, halkýn devrimi tamamlamasýdýr" yazýyordu. Program konusunda büyük bir kafa karýþýklýðý yaþandýðý kesin, ama ibre soldan yana kayýyor.
Nitekim eylemlerde kýzýl renk giderek daha fazla gözükür hale gelmiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn en radikal kesimlerinin bulunduðu Mahalla gibi bölgeler, Mursi karþýtý eylemlerin en güçlü
olduðu yerler Ýþçi sýnýfý zaten teyakkuz durumundadýr. halindedir. Ýþçi sýnýfýnýn en örgütlü olduðu Mahalla gibi 3) Müslüman K a r d e þ l e r ' i n kentler Mursi karþýtý hareketin en Mýsýr'da geniþ güçlü olduðu bölgelerdir. gençlik kesim- Mübarek döneminde sadece 4 leri tarafýndan olan baðýmsýz sendika sayýsý ölümüne hedef þimdi-lerde 800'e ulaþmýþtýr. Bir alýnmasý siyasal sürü kritik sektörde yaz boyu Ýslam'ýn Ýran'- devam eden grev dalgasý dan sonra sürmektedir. Örgütlü iþçi sýnýfýnýn yaþadýðý en merkezi Mahalla kentinde iþçiler büyük hezimeti Mursi'ye karþý politik dayanýþma ifade etmekte- grevlerine gitmektedirler. dir. Siyasal Mahallalý bir tekstil iþçisinin Mýsýr Ý s l a m ' ý n Gazetesi Al-Masry Al-Youm'a þu merkezini oluþyorumu yapýyor: "Devrim turan Ýran'da ateist bir kuþak Mahalla'daki iþçilere hiçbir þey y e t i þ m i þ t i r . getirmedi. Burada iþçiler devrimi Siyasal Ýslam bir kez daha baþtan yapýyorlar. neredeyse halk- Bu devrim iþçilerin devrimi ola týn tamamý cak." (aktaran t a r a f ý n d a n socialistworker.org) rededdilmektedir. Þimdilerde de siyasal Ýslam'ýn bir diðer önderi olan Müslüman Kardeþler geniþ gençlik yýðýnlarý tarafýndan hedef alýnmaktadýr. Bu, tarihi önemde bir geliþmedir; çünkü siyasal Ýslam, önümüzdeki dönemde gelecekten beklentisi olan gençlik kuþaklarý için bütün canlýlýðýný yitirmiþ, El Kaide ve Selefi yapýlarýn aðýrlýk kazandýðý, emperyalizmin kullanýmýn-
26
MARKSÝST BAKIÞ Müslüman Kardeþler'in Mýsýr'da geniþ gençlik kesimleri tarafýndan ölümüne hedef alýnmasý siyasal Ýslam'ýn Ýran'dan sonra yaþadýðý en büyük hezimeti ifade etmektedir. Siyasal Ýslam'ýn merkezini oluþturan Ýran'da ateist bir kuþak yetiþmiþtir. Siyasal Ýslam neredeyse halktýn tamamý tarafýndan rededdilmektedir. Þimdile-rde de siyasal Ýslam'ýn bir diðer önderi olan Müslüman Kardeþler geniþ gençlik yýðýnlarý tarafýndan hedef alýnmaktadýr. Bu, tarihi önemde bir geliþmedir; çünkü siyasal Ýslam, önümüzdeki dönemde gelecekten beklentisi olan gençlik kuþaklarý için bütün canlýlýðýný yitirmiþ, El Kaide ve Selefi yapýlarýn aðýrlýk kazandýðý, emperyalizmin kullanýmýn da olan, mutlak gerici bir güç görünümünü alacaktýr. Tamamen kapitalistleþmiþ, emperyalizmle beraber çalýþan siyasal Ýslamcý aktörler, bütün etik deðerlerini yitirmiþ olarak geleceklerini kaybetmiþlerdir. Ancak haramzade ve firavunlar olarak ayakta kalabilirler. Müslüman ülkelerdeki toplumsal muhalefet, eðer sekter kimliksel gýrtlaklaþmalara katýlmayacaksa, yüzünü týpký Mýsýr'da ve Ýran'da olduðu gibi sola çevirmek zorundadýr. Tarihsel bir an olarak etik ve moral üstünlük, 30 yýl sonra yeniden sosyalizme geçmektedir.
da olan, mutlak gerici bir güç görünümünü alacaktýr. Tamamen kapitalistleþmiþ, emperyalizmle beraber çalýþan siyasal Ýslamcý aktörler, bütün etik deðerlerini yitirmiþ olarak geleceklerini kaybetmiþlerdir. Ancak haramzade ve firavunlar olarak ayakta kalabilirler. Müslüman ülkelerdeki toplumsal muhalefet, eðer sekter kimliksel gýrtlaklaþmalara katýlmayacaksa, yüzünü týpký Mýsýr'da ve Ýran'da olduðu gibi sola çevirmek zorundadýr. Tarihsel bir an olarak etik ve moral üstünlük, 30 yýl sonra yeniden sosyalizme geçmektedir. 3)Sosyal medyada görüleceði gibi Mýsýr gençlik kuþaðý içerisinde sosyalist görüþlere sempati duyan kesimlerin sayýsý hýzla artmaktadýr. Bu, Ortadoðu çapýnda gerçekleþecek sürekli devrime önderlik eden Bolþevik bir geleneðin ortaya çýkmasý için muazzam olanaklar anlamýna gelmektedir. Bizler de mutlak mertebede Mýsýr'daki bu umut verici geliþmelerin rüzgarlarýný Türkiye'ye taþýmalýyýz. Zira Türkiye solunun geniþ kesimleri ulusal darkafalýlýk ve Kemalizm tesiriyle sürece tamamen yabancý olarak, salt seçimlerden sonra Müslüman Kardeþler iktidara geldi diye, Arap uyanýþýný komplo olarak lanse etti ve halen de ediyor. Bu yüzden bu etkinin kýrýlmasý büyük önem taþýyor. 4)Diðer taraftan Ortadoðu'daki süreçler biribirinden farklý dinamikler içermektedir. Gençlik ve sýnýf hareketinin yaþandýðý Mýsýr ve Tunus'u bir tarafa ABD'nin önderliðindeki etnik-dinsel-aþiretsel boðazlaþmalarýn yaþandýðý Suriye ve Libya'yý diðer tarafa koymak gerekir. Birinci durum geleceðe çok büyük ilerici miraslar býrakacakken ikinci durum halklar arasýnda onulmaz yaralar açacaktýr. 5)Bütün bu süreçlerden çýkarýlmasý gereken en önemli sonuçlarýn baþýnda demokratik devrimin kazanýmlarýnýn ancak ve ancak devrimin süreklileþmesi ile yani iþçi sýnýfýnýn toplumun ezilen diðer kesimlerinin öncüsü olarak proleter devrimle gerçeðe dönüþebileceði gerçeði gelmektedir. Mýsýr'daki fýrsatlar ancak ve ancak bu program temelinde hareket eden saðlam bir örgüt mekanizmasý ile deðerlendirilebilir. Hareket halindeki, sola kayan gençlik ve emekçi kesimlerinden beslenebilen, harekete katýlan unsurlarla daha da güçlü ve etkili bir hale gelebilen bir aygýtýn (devrimci partinin) gerekliliði yakýcý bir biçimde önümüzde durmakta.
27
MARKSÝST BAKIÞ
Türkiye Tarihinden Notlar:
Demokrat Parti Üzerine AKP iktidarý ile popülerleþen demokrasi tartýþmalarý sürecinde Adnan Menderes, Turgut Özal gibi ülke tarihinin en azýlý iþçi sýnýfý düþmanlarý demokrasi yýldýzý olarak pazarlandý. Ýslamcý, saðcý basýn baþta olmak üzere burjuva medyanýn epey ilgisini çeker bir konu oldu Özal ve Menderes. Ýktidarýn ve sað-muhafazakâr basýnýn Menderes ve Özal övgülerini her yerde duyup, okuyabiliyoruz. DP iktidarýnýn darbe ile devrilmesi ve Menderes'le birlikte iki bakanýnýn darbenin ardýndan idam edilmeleri, Özal'ýn ölümünün ardýnda, onun "demokrat"lýðýndan kaynaklý þaibeli ellerin aranmasý bu tartýþmalara destek saðladý. Özel olarak DP dönemi üzerine yoðunlaþýrsak bu süreçte demokrasiden bahsetmek mümkün mü? Bu soruyu yanýtlayabilmek amacýyla Demokrat Parti'yi ve o dönemi, çeþitli tarihsel dönemler altýnda, iç ve dýþ dinamiklerin ekseninde inceleyeceðiz. Burada DP iktidarý döneminde yaþanan olaylarý teker teker ele almak yöntemsel olarak çok doðru olmadýðý gibi mümkün de deðil. Ancak yazýda dönem ve parti ile ilgili yorum yapabilme adýna yaþanan belli baþlý olaylarý vurgulamak gereði hissedilmiþtir. Çok Partili Sisteme Geçiþ Ýkinci Dünya Savaþý'nda tarafsýz kalan Türkiye, savaþýn bitiminde ABD, Ýngiltere bloðunun zaferinin ve anti-Sovyetik dýþ politik yönelimlerinin etkisi ile Batý bloðunun etkisi altýna girdi. (SSCB ve ABD savaþ sýrasýnda ayný blokta yer alsalar da savaþtan iki süper güç olarak çýkan bu devletler çok kýsa bir zamanda Soðuk Savaþ adý verilen emperyalist bir hegemonya mücadelesine giriþeceklerdi.) Hem bu
yönelimin etkisi ile hem de içerideki sýnýflarýn (ticaret burjuvazisi ile sanayi burjuvazisinin) ittifakýnýn çatýrdamasý nedeniyle CHP yönetiminde baþka bir partiye alan açýlmasý ihtiyacý hissedildi. Çünkü artýk tek parti diktatörlükleri "özgür dünya" Batý tarafýndan SSCB ve Doðu Bloku'nun totaliter yapýsýnýn teþhir edilmesinin bir aracýydý. Çok partili rejimler, seçimler kapitalist demokrasinin nimetleri olarak pazarlanýyordu. Bu nedenle Türkiye'de de artýk tek parti rejiminin yürürlüðünün Batý açýsýndan bir gereði kalmamýþtý. Sosyal devrim rüzgârlarýnýn da kesildiði süreçte biraz normalleþme emperyalist kapitalist sistem açýsýndan tolare edilebilirdi. CHP'de zaten bu rüzgarýn karþýsýnda duracak bir insiyatife sahip deðildi. Batý'ya entegrasyon "muasýr medeniyetler seviyesi"ne ulaþma gayesi altýnda zaten CHP'nin de programýnýn bir parçasýydý. Cumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönü, 1 Kasým 1945'de
28
MARKSÝST BAKIÞ meclisin açýlýþýnda yaptýðý konuþmada 'demokrasilerin' faþizm üzerindeki zaferini hatýrlattý ve Türkiye'deki sistemin baþlýca kusurunun bir muhalefet partisinin eksikliði olduðunu belirtti(1). Bir süredir partide muhalefet yapan Celal Bayar kanadý bu iþ için uygun görünüyordu. Ýnönü CHP'si bu muhalefeti, kafasýnda Serbest Cumhuriyet Fýrkasý gibi tasarlamýþtý. Muhalefet partisi, halkýn huzursuzluðunu ve olasý bir kalkýþmasýný önlemek adýna bir emniyet sübabý olarak düþünülmüþtü. Ayrýca parti, Ýnönü'nün konuþmasýnda da belirttiði gibi yalnýzca bir 'muhalefet' partisi olacaktý. Ýnönü CHP'sinin hesap edemediði þey ise kurduðu otoriter rejimin ve köylünün üzerine basarak oluþturduðu ekonominin halkta yarattýðý huzursuzluktu. Bu memnuniyetsizlik daha sonrasýnda Demokrat Parti'nin ilk seçimlerde adeta bir oy patlamasý yapmasýna neden olacaktý. Demokrat Parti, Celal Bayar ve Adnan Menderes gibi CHP kökenli politikacýlarýn önderliðinde kuruldu. Ýlk baþlarda söylemlerinde devlet bürokrasisini hedef alýp liberal propaganda yapan DP sonrasýnda söylemlerinin hedefini CHP'ye kaydýrdý. Ülkedeki sorunlarýn nedenini de CHP'ye baðladý. Bu liberalleþmeden CHP'nin de nasibini aldýðý söylenebilir. Tüzüðünde büyük deðiþikliklere giden CHP ebedi parti baþkanlýðýný kaldýrdý ve parti baþkanlýðý için 4 yýlda bir seçim yapýlmasýný öngördü. Tabi ki bu hamlelerin arkasýnda yatan en büyük neden yukarýda belirttiðimiz uluslararasý denklemler ve Türkiye'nin ABD-Avrupa bloðuna uyarlanma çabasýdýr. 1945-1950 arasý önemli geliþmelere sahne olmuþsa da burada belirtilmesi gereken en önemli olay DP'nin katýldýðý ilk seçim olan 1946 seçimleridir. DP, kuruluþundan kýsa bir süre sonra büyük bir örgütsel atýlým gerçekleþtirerek Türkiye'nin birçok yerinde teþkilatlandý ve birçok üye kazandý. 1947'de gerçekleþmesi gereken seçimlerin erken tarihte yapýlmasýnýn en önemli nedeni CHP'nin DP'deki büyüme potansiyelini görüp buna daha fazla fýrsat vermemek istemesidir. 21 Temmuz 1946'da tek dereceli olarak yapýlan seçimlerde; DP, 465 milletvekilliði için 273 aday gösterdi. Açýk oy gizli sayým tekniði gibi komedi bir yöntemle yapýlan bu seçimlerde CHP hile yaparak seçimleri kazanmýþ ve mecliste çoðunluðu elde etmiþtir. Bundan sonra ise Demokrat Parti çok sert bir muhalefet yaparak CHP'nin seçimlerin demokratikleþtirilmesi yolunda adým atmasýný saðladý. Cumhurbaþkanlýðý'nýn yayýnladýðý 12 Temmuz Beyannamesi sayesinde CHP ile DP arasýnda uzlaþma saðlandý. YSK kuruldu ve seçimler yargýç güvencesi altýna alýndý. Bu siyasi kararlar ise iki
tarafta farklý geliþmelere yol açtý. CHP'nin liberalleþme yönündeki hamlelerinden rahatsýz olan unsurlar daha fazla seslerini yükseltmeye baþladýlar. DP içerisinde de 12 Temmuz Beyannamesi'nin ardýndan yönetimin CHP ile uzlaþmasýný eleþtiren bir grup partiden ayrýldý ve Millet Partisi'ni kurdu. (Burada farklý partilerin kurulmasýný anlatýrken þunu da belirtmekte yarar var: Farklý partilerin kurulma izinleri sol partiler için geçerli deðildi. TKP'lilerin legal bir parti kurulma giriþimlerine izin verilmedi ve partililer bu dönemde yoðun baský ve tutuklamalara maruz kaldýlar) Demokrat Parti Ýktidarýnýn Ýlk Dönemi 1 9 5 0 ' d e yapýlan seçiml e r d e Demokrat Parti ezici bir çoðunlukla iktidara geldi. -Bu noktada C H P ' l i siyasetçilerin baþarýsýz hamlelerini de vurg u l a m a k g e r e k i r. Kendilerine çok fazla güvenen ve büyük bir
DP'nin 1954 sonrasýnda kalan politikalarý devam ettirdiðini, tamamladýðýný ya da o politik yönelimleri hýzlandýrdýðýný söylemiþtik (dýþ politikadaki yönelim, liberalleþme, köy enstitülerinin kapatýlmasý vs.). Bu anlamda DP, burjuva cumhuriyetin mantýksal sonuçlarýndan birisidir. DP, týpký her fýrsatta geleneðini ondan devraldýðýný söyleyen AKP ve ANAP gibi ülkedeki burjuva geliþimin bir ürünüdür. öngörüsüzlükle hareket eden CHP seçimleri þöyle düzenlemiþti: Bir ilde en çok oy alan parti o ilin meclisteki bütün sandalyelerini alýyordu- Tabi ki DP'nin iktidara gelmesinin çeþitli nedenleri var. Yukarýda da belirttiðimiz gibi aslýnda kurulan yeni
29
MARKSÝST BAKIÞ parti CHP'nin baskýlarýna karþý büyük bir alternatif haline itibaren Cezayir sorununun BM gündemine alýnmamasý gelmiþti. DP desteðinin büyük bir bölümünü o günlerde için oy verdi. 1956 Süveyþ bunalýmýnda Ýngiltere ve nüfusun çoðunluðunu oluþturan köylerden alýyordu. Fransa'nýn yanýnda yer aldý vd. Toprak aðalarý ve küçük toprak sahibi köylüler DP'nin en Ekonomik olarak da bu dönemde Batý ile tam bir bütünönemli oy depolarýydý. Yine DP'nin iktidarýnýn ilk döne- leþme yaþandý. 1954 yýlýnda 'Yabancý Sermayeyi Teþvik' minde liberal aydýnlar ve üniversiteler gibi kent yasasý çýkarýldý. Dýþ borç alýmý önceki dönemleri katladý. çevrelerinden de önemli destekler görüyordu. Tüm bunlarýn Sovyet tehdidinden korkan ve savaþ sonDP ilk yýllarýnda savaþ sonrasý ekonomik görev rasý dönemde oluþan güç dengelerinde Türkiye'nin Batý daðýlýmýnda tarýmsal ve hammadde yoðun üretim görevi- bloðuna yanaþmasý ve 1950'den sonra baþlayan libeni alan Türkiye'nin bu ihtiyacý saðlaralleþme ile birlikte bu bloða entegre masýna öncelik verdi. Tarýmsal ürün olmasý nedeniyle gerçekleþtiðini Demokrat Parti'nin tek fiyatlarýnýn yüksek seyretmesi ve söylemek mümkün. partili dönemin baskýcý Türkiye'de görece bir ürün bolluðuDP ve Otoriterlik nun olmasý köylünün ekonomik anlayýþýna doðan bir tepDemokrat Parti'nin tek partili döneolarak rahatlamasýný saðladý. min baskýcý anlayýþýna doðan bir kinin ürünü olan halk (Ancak belirtmek gerekir ki plansýz tepkinin ürünü olan halk desteði ile yapýlan bu tarýmsal üretim daha desteði ile seçildiðini ve seçildiðini ve bu dönemde liberal sonra DP'nin baþýna büyük bela bu dönemde liberal aydýnaydýnlardan da önemli bir destek açacaktý.) Bu dönemde milli gelir aldýðýný söylemiþtik. DP iktidara lardan da önemli bir % 40 oranýnda artmýþtýr. Boþ arazigeldiði ilk yýl bir af yasasý çýkardestek almýþtýr. DP ikti- mýþtý. Bu bir kýsmi genel aftý. O ler tarýma açýlmýþ, makineleþme saðlanmýþ ve köylüye bol ödünç dara geldiði ilk yýl bir af anda Nazým Hikmet gibi birçok para daðýtýlmýþtýr(2). Bütün bu poliTKP dava tutsaðý salýverilmiþti. tikalardan en çok etkilenen ve en yasasý çýkarmýþtý. Bu bir Ancak bu yanýltýcý bir görüntü çok varsýllaþan sýnýf ise ticaret bur- kýsmi genel aftý. O anda oluþturmasýn. DP iktidarý, Türkiye juvazisi olmuþtur. Nazým Hikmet gibi birçok tarihinin en anti-komünist iktidarDP Döneminde Dýþ Politika TKP dava tutsaðý salýve- larýndan biridir. 1951 yýlýnda O dönem Türkiye'ye de ekonomik TKP'ye yapýlan bir operasyon ile yardým saðlayan Marshall Planý'nýn rilmiþti. Ancak bu, yanýl- birçoðu afta býrakýlanlar olmak hedeflerinden biri Türkiye'yi dünya týcý bir görüntü oluþtur- üzere pek çok TKP'li tutuklanticaretine açmaktý. Türkiye açýsýnmýþtýr. masýn. DP iktidarý, dan da bu Avrupa'nýn gýda ve hamDP, 1953 yýlýnda kendisinden madde saðlayýcýsý haline gelmesi Türkiye tarihinin en anti- ayrýlarak kurulmuþ olan Millet demekti. Bu hamlelerin de komünist iktidarlarýndan Partisi'ni 'Atatürk devrimlerinin kuþkusuz CHP'nin son döneminden biridir. 1951 yýlýnda TKP' aleyhinde' olduklarý gerekçesi ile itibaren gerçekleþtiðini ve 1950'den kapattý. Ayný yýl CHP'nin mal varye yapýlan bir operasyon lýðýna (genel merkez ve Ulus sonra hýzlandýðý söylenebilir. Türkiye'ye üretim için verilen rolde ile birçoðu afta býrakýlan- gazetesi dâhil) el koydu. Bu noktatarýmsal üretimin desteklenmesi lar olmak üzere pek çok da yapýlan bütün yorumlar DP'nin büyük oranda ABD eliyle olmuþtur. muhalefete karþý tahammülTKP'li tutuklanmýþtýr. Bu dönemde traktör sayýsý 10 süzlüðünde birleþiyor. CHP dönebinden 40 bine çýkmýþ, bu traktörminde iyice içi boþaltýlmýþ olan Köy lerin çoðu ABD'den getirilmiþti(3). Enstitüleri kapatýldý. Seçimleri Kýrþehir'de CHP'nin Bu dönemde askeri olarak da Batý bloðuna entegrasyon- kazanmasý nedeniyle 20 Temmuz 1954'te Kýrþehir ilçe da önemli geliþmeler yaþandý. Gelecekte Türkiye'de de yapýlarak Nevþehir'e baðlandý. Demokrat Parti'nin yalnýzgüçlü bir biçimde hissedilecek olan anti-Amerikancý ca adýnýn demokrat olduðunu ve burjuva demokrasisinin hareketin de kökenlerini oluþturacak hamleler yapýldý. ilkelerini bile hiçe saydýðýný bu uygulamalardan görmek Ýncirlik Üssü bu dönemde kuruldu, Kore'ye NATO ve mümkün. ABD için asker gönderildi. DP'ye liberal aydýnlarýn ve kentlerin de ilk dönemde Türkiye, DP iktidarýnýn ikinci döneminde ise Batý bloðu- destek verdiðini söylemiþtik. Ýþlerin DP için iyi gitmesi na daha da eklemlendi. Deyim yerindeyse ultra Batýcý bir ile 1954 seçimlerinde 1950'ye göre büyük zaferle çýktýlar pozisyon aldý. Batý bloðunun tüm çýkarlarýný destekledi. ancak 1957'deki gerilemeyi de DP'ye karþý yükselmeye Bu dönemde Kýbrýs'ta Ýngiltere'yi destekledi. 1954'ten baþlayan tepkinin bir baþlangýcý olarak ele alabiliriz. CHP bu dönemde 1954-57 döneminde 31 olan milletvekili
30
MARKSÝST BAKIÞ sayýsýný, yaklaþýk altý kat arttýrarak, 178'e çýkarmýþtýr. Tahkikat Komisyonu ve Yükselen Toplumsal Muhalefet Demokrat Parti'nin otoriter eðilimleri arttýkça ona karþý olan öfke de büyüyordu. DP'nin ilk döneminde ona destek veren üniversite desteðini çoktan çekmiþti. Dönemin SBF dekaný Fehmi Yavuz bu durumu anýlarýnda þöyle anlatýyor: "Demokrat Parti iktidarý 1954'den sonra halkýn, özellikle aydýn kesimin sevgisini, sempatisini saygýsýný adým adým yitirmeye baþladý. Eþim ve iki çocuðumla 1953-55 yýllarýnda Londra'da idim. Sonradan gelenlerle bu konuyu ara sýra tartýþýyorduk. Ben Demokrat Parti iktidarýndan hâlâ bir þeyler beklenebileceði görüþünü savunuyordum. Yeni gelenler ise, "Ýþler çok deðiþti. Senin býraktýðýn Demokrat Parti hýzla gerilemektedir." diyorlardý. Yurda döndükten sonra, bu görüþte olanlara ben de katýldým."(4) Kuþkusuz Fehmi Yavuz tekil bir örnek deðil, DP ülkedeki aydýnlarýn ve akademisyenlerin desteðini büyük oranda yitirmiþti. Bunun daha sonra DP'ye karþý üniversitelerin yürüteceði muhalefette önemli etkisi olacaktý. DP'nin otoriterleþme eðilimlerine birçok örnek verdik; ancak 1957-1960 arasý yaptýðý uygulamalar tam anlamýyla akýl dýþý. 18 Nisan 1960'ta 15 üyeli Meclis komisyonu kuruldu. DP Meclis Grubunun bir bildiri yayýmlamasýndan sonra kurulan bu komisyon muhalefet ve basýnýn faaliyetlerinin tahkik edilmesi için kuruldu. Komisyon sadece Demokrat Partili milletvekillerinden oluþmaktaydý. Bu komisyon 27 Mayýs'a kadar muhalefetin ve basýnýn eylemlerini soruþturdu. Bu kuþkusuz herkesin büyük tepkisini çekti. Büyük öðrenci eylemlerinin baþlamasýna neden oldu. 28-29 Nisan'da öðrenciler DP'nin baskýcý uygulamalarýna tepki olarak Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakülteleri'nde eylemler düzenlediler "Menderes istifa!", "Kahrolsun Diktatörlük!" gibi sloganlar atarak, Baþbakan Menderes'i istifaya çaðýrdýlar. 5 Mayýs günü yine Ankara-Kýzýlay Meydaný'nda düzenlenen ve 555-K parolasýyla anýlan eylemler de çok kitlesel olmuþtu. Bu gösterileri, 14 Mayýs'ta aralarýnda subaylarýn da bulunduðu onbin kiþilik baþka bir gösteri izlemiþtir. Tüm bunlar darbecilerin ve onu destekleyenlerin 27 Mayýs darbesini meþrulaþtýrmasýna zemin hazýrladý.
27 Mayýs Darbesi Yukarýda olaylarý kabaca ve belli baþlý sýraladýðýmýz þekilde DP'nin uygulamalarý muhalefette bir askeri darbe beklentisine neden olmuþtu. Ancak 27 Mayýs darbesini ordunun DP'nin baskýcý uygulamalarýna karþý yaptýðýný söylemek doðru olmaz. Öncelikle uluslararasý konjoktürü ve iþin sýnýfsal boyutunu gözden kaçýrmamak gerek. DP iktidarý döneminde onlarý zora sokan ekonomik kriz, DP'nin plansýz bir þekilde desteklediði ticaret burjuvazisinin ve köylülüðün sýkýntýya
DP'nin otoriterleþme eðilimlerine birçok örnek verdik; ancak 1957-1960 arasý yaptýðý uygulamalar tam anlamýyla akýl dýþý. 18 Nisan 1960'ta 15 üyeli Meclis komisyonu kuruldu. DP Meclis Grubunun bir bildiri yayýmlamasýndan sonra kurulan bu komisyon muhalefet ve basýnýn faaliyetlerinin tahkik edilmesi için kuruldu. Komisyon sadece Demokrat Partili milletvekillerinden oluþmaktaydý. Bu komisyon 27 Mayýs'a kadar muhalefetin ve basýnýn eylemlerini soruþturdu.
girmesine n e d e n o l d u . Plansýz bir þekilde tarýma a ç ý l a n araziler erozyonun hýzlanmasýna katkýda bulundu. Ayrýca tarýmsal ürün fiyatlarýnýn yüksek, Türkiye'de üretimin bol olduðu dönem geride kalmýþ iþler tersine dönmüþtü. 1954'ten sonra enflasyonda hýzlý bir artýþ gözlenmeye baþlamýþtý. 4 Aðustos 1958 tarihinde alýnan ekonomik stabilizasyon kararlarý ile Amerikan Dolarý'nýn deðeri 3 TL'den, 9 TL'ye yükseltilerek TC tarihinde görülmemiþ bir devalüasyona gidildi DP'nin esas olarak büyük toprak ve ticaret burjuvazisinin desteðini aldýðýný söylesek de sanayi burjuvazisinin geliþimine de fýrsat tanýmýþtýr. Ancak hem ekonomik istikrarsýzlýk hem de bu yüzden DP'nin 1958 yýlýndan sonra sanayi burjuvazisinin yeni atýlýmlar yapmak adýna önünün açýlmasý taleplerini karþýlayacak durumda olmamasý nedeniyle sanayi burjuvazisi ile aralarýnda büyük bir karþýtlýk doðmuþtur. DP'nin bu dönemde tarýmýn sübvanse edilmesi için ayrýlan büyük fonlarý sanayi teþvikine ayýrmamasý, sanayi burjuvazisi ile büyük toprak ve
31
MARKSÝST BAKIÞ DP'nin esas olarak büyük toprak ve ticaret burjuvazisinin desteðini aldýðýný söylesek de sanayi burjuvazisinin geliþimine de fýrsat tanýmýþtýr. Ancak hem ekonomik istikrarsýzlýk hem de bu yüzden DP'nin 1958 yýlýndan sonra sanayi burjuvazisinin yeni atýlýmlar yapmak adýna önünün açýlmasý taleplerini karþýlayacak durumda olmamasý nedeniyle sanayi burjuvazisi ile aralarýnda büyük bir karþýtlýk doðmuþtur. DP'nin bu dönemde tarýmýn sübvanse edilmesi için ayrýlan büyük fonlarý sanayi teþvikine ayýrmamasý, sanayi burjuvazisi ile büyük toprak ve ticaret burjuvazisi arasýnda bir karþýtlýk doðurmuþtur. 27 Mayýs müdahalesini de esas olarak buradan okumak gerekir.
ticaret burjuvazisi arasýnda bir karþýtlýk doðurmuþtur. 27 Mayýs müdahalesini de esas olarak buradan okumak gerekir. Kuþkusuz burada uluslararasý dinamikleri atlamamak gerekir. 1958'den sonra Adnan Menderes Almanya'dan ve Rusya'dan gelen yardým taleplerine sýcak bakýyordu. Menderes'in Moskova ziyareti gündeme alýnýyordu (darbe olmasaydý bu ziyaret gerçekleþecekti). Dolayýsýyla Batý bloðunun bu darbeyi isteyenlerden olduðunu söylemek gerekiyor. Sonuç Yukarýda birçok kez DP'nin 1954 sonrasýnda kalan politikalarý devam ettirdiðini, tamamladýðýný ya da o politik yönelimleri hýzlandýrdýðýný söylemiþtik (dýþ politikadaki yönelim, liberalleþme, köy enstitülerinin kapatýlmasý vs.). Bu anlamda DP, burjuva cumhuriyetin mantýksal sonuçlarýndan birisidir. Demokrat Parti iktidarýnýn burjuva cumhuriyetin mantýðýnýn bir ürünü olduðunun en somut örneði ise 6-7 Eylül olaylarýdýr. Ulus devlet kurma projesi ve sermayenin yerlileþtirilmesi için Ýttihat ve Terakki'den o döneme kadar gelen gayrimüslim unsurlarýn tasfiyesi ve sermayelerine el konulup onlarýn yerli sermayeye peþkeþ çekilme eyleminin son halkasý 6-7 Eylül olaylarýdýr. Bu olaylar hem Kýbrýs konusunda Türkiye'nin eli-nin güçlendirilmesi hem de Türkiye'de kalan son gayriMüslimlerin tasfiyesi amacýyla gerçekleþmiþ ve devletin bizzat rol aldýðý bulunduðu olaylardý. DP, týpký her fýrsatta geleneðini ondan devraldýðýný söyleyen AKP ve ANAP gibi ülkedeki burjuva geliþimin bir ürünüdür. Burjuva geliþim yönündeki eðilimlerin aðýrlýk merkezi bu iktidarlarda farklýlaþsa da bu partiler, asýl olarak sermayenin çýkarlarýný ve onun geliþimini savunan burjuva devletinin bu politikasýnýn radikal uygulayýcýlarý olarak tarihteki yerlerini almýþlardýr. Geçmiþte 'merkez sað' olarak adlandýrýlan bu partilerin uluslararasý denklemlerde bulunduklarý konum ve emekçiler üzerinde uyguladýðý baskýlarla liberal ekonominin radikal uygu-
32
layýcýlarý olma bakýmýndan büyük benzerlikleri söz konusudur. (AKP'nin gelenek olarak siyasal Ýslam'ýn içinden gelmesi itibari ile bu partilerden farklý olarak muhafazakâr bir çizgiyi de temsil ettiði söylenebilir ancak gerek Tayyip Erdoðan'ýn ya da basýnýn söylemlerinde gerekse demokrasinin yýldýzlarý* gibi çýkýþlarda onun asýl referansýnýn liberal uygulamalarý itibari ile de bu partiler olduðu görülecektir.)
Serkan Üstün
*Hatýrlanacaðý gibi Türkiye'nin her yerinde reklam panolarýna 'demokrasinin yýldýzlarý' sloganý ile Tayyip Erdoðan, Turgut Özal ve Adnan Menderes'in resimleri konmuþtu.
(1): Feroz Ahmad, Modern Türkiye'nin Oluþumu, s.125 (2): Cem Eroðul, Anatüzeye Giriþ, s.275, (3):Baskýn Oran, Türk Dýþ Politikasý Cilt 1, s.488. (4): Aktaran Serdar Þahinkaya, Mülkiye dergisi - 267.
MARKSÝST BAKIÞ
AKP'nin Yeni Sloganý:
"Ýnþaat Ya Resulallah!" Her gün televizyon, gazete, radyo, internet ve bilumum kitle iletiþim aracý vesilesiyle en çok maruz kaldýðýmýz reklamlar bir süredir konut reklamlarý. "Sizi saraylarda yaþatacaðýz", "Binlerce insan bu þekilde ev sahibi oldu. 40 bin TL'den baþlayan fiyatlarla daire sahibi olun.", "Herkes havuzlu, güzel bir ev hak ediyor.", "10.000 peþin daire senin." Baþýmýzý bir yana çeviriyoruz, bir zamanlar gecekondu ya da bahçeli müstakil evlerin olduðu yerlerde artýk onlarca katlý apartmanlar yükseliyor. Öte yanda konut kredilerinin ne kadar ay taksitle, ne kadar faiz ile "kaçýrýlmayacak fýrsatlar" yarattýðýnýn bilgisine hâsýl olduðumuz bir baþka reklam ile yüz yüze geliyoruz. Büyük þehirlerde her daim bir yenisi yapýlmakta olan alýþveriþ merkezleri ile çevrelenmiþ durumdayýz. Televizyonda, toplusundan villasýna konut pazarlayan reklamlar yýkýmlara direnen gecekondu sahipleri haberlerinin arasýnda yayýnlanýyor. Peki, konut sektörünün bu kuþatmasý neden þimdi gerçekleþiyor? Neden bir zamanlar gecekondular ile ucuza mal edilen barýnma ihtiyacý artýk rezidanslar ile doyurulmaya çalýþýlýyor? Þehirleri bu kadar hýzlý deðiþtiren þey nedir? Bu yazýda yukarýdaki sorulara cevap vermeden önce kentler, konutlaþma ve bunun Türkiye'deki seyri üzerine bir þeyler söylemekte fayda var. Kapitalizmin Tarihinde Kentleþme ve Konut Sorunu Kapitalizmin ortaya çýkýþý sadece üretim iliþkilerini deðil, bütün bir dünyanýn yaþam pratiklerini içine alan köklü bir deðiþim demekti. Yerleþik yaþam düzeninin çok hýzlý bir kentleþme ve proleterleþme sürecine girdiði 19.yy Avrupa'sýnda ortaya çýkan en büyük sorunlardan birisi barýnma sorunu idi. Üretim havzalarýnýn etrafýnda küme-
33
MARKSÝST BAKIÞ lenen yeni proletarya büyük bir yoksulluðun içinde kývranýrken hayatta kalmak için en önemli sorunlarýndan birisini konut sorunu oluþturuyordu. Engels, Ýngiltere Ýþçi Sýnýfýnýn Durumu adlý kitabýnda uzun uzun bu içler acýsý durumun sebeplerini ortaya koyarken proletaryanýn barýnma sorununu anlatýrken Amerikan iþçilerinin konut sorununa dair þu çarpýcý aktarýmý yapar; "Kansas City'de, ya da yakýnýnda, her biri yaklaþýk olarak üç oda içeren, hâlâ çölde bulunan bazý sefil, küçük tahta kulübeler gördük; arsa bedeli 600 dolardý ve ancak o küçük evin büyüklüðündeydi; kulübenin bedeli de bir ikinci 600 dolardý, yani birlikte, kentten bir saat uzaklýkta, çamurlu bir çöl içindeki o küçük sefil þey için 4.800 mark." Bu yolla iþçilerin bu meskenleri almak için dahi aðýr ipotek borçlarý altýna girmeleri gerekmekte ve böylece iþverenlerin açýkça kölesi haline gelmektedirler. Evlerine baðlýdýrlar, uzaklaþamazlar ve kendilerine sunulan çalýþma koþullarý ne olursa olsun tahammül etmek zorundadýrlar."
yoðun göç gecekondu kümelerinin özellikle sanayi alanlarýný da merkezine alacak þekilde þiþmesi gerçekleþti. Ýstatistiksel olarak ifade edecek olursak 1980'lere gelindiðinde, hýzla sanayileþen kentlerden Ýzmir'in %50'si, Ankara'nýn %70'i, Ýstanbul'un ise %55'i gecekondularda yaþamaya baþlamýþtý. Emekçilerin konut sorunlarýna hýzlý bir þekilde cevap veren gecekondulaþma, emekçilerin kira vermeksizin barýnmalarýna olanak saðlýyor ve böylece ücretlerin düþük tutulmasý için kapitalistlere de avantaj saðlýyordu. Öte yandan ne devletin ne de sermayenin yatýrýmý olmaksýzýn konut sorunu halledilmiþ oluyor; o günün gözde sektörü olan sanayide düþük ücretle çalýþacak kitlelerin barýnma sorunu da çözülüyordu. Milyonlarca emekçinin çok saðlýksýz koþullarda barýnmasýna sebep veren gecekondu biçimi barýnma, yoksullarýn varoþlarda ayrý bir kültürel að yaratmalarý dolayýsýyla da yalnýzca bir konut deðil bir sosyal form þeklini aldý.
1970'li yýllara kadar Kýsacasý, kapitalist sistem emekçilerin kendi kulkonut sorunu üzerinden lanýmlarý için yapýlan inanýlmaz bir kar peþine derme çatma gecekondudüþmüþtü. Bir emekçinin lar, zaman içerisinde hayatýný devam ettirebilekiralama ve satma gibi ceði bir çatýya sahip olma ticari faaliyetin konusu zorunluluðundan hareket haline geldi. Yani artýk eden sermaye için bu kozu gecekondularýn da bir kar kapýsýna dönüþtürmek piyasa fiyatý vardý. çok uzun zaman almadý. Ücretsiz barýnma özellikle Ankara ve Ýstanbul'un Türkiye'de Kentler belli kesimlerindeki ve Sermaye Birikimi Emekçilerin konut sorunlarýna gecekondu mahalleleri için Türkiye sermaye sýnýfýnýn geliþihýzlý bir þekilde cevap veren giderek ortadan kalkmaya mini incelerken kentlerin de geliþigecekondulaþma, emekçilerin baþladý. Ayný tarihlerde kamu ya mini incelemiþ oluyoruz bir bakýkira vermeksizin barýnmalarýna da özel kiþilere ait olan arazileri ma. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda olanak saðlýyor ve böylece ücret- iþgal edip gecekondu yapan büyük bir köylü ülkesi olan lerin düþük tutulmasý için kapi- arazi mafyasýnýn ortaya çýkmasý, Türkiye'nin ilerleyen dönemlerde talistlere de avantaj saðlýyordu. gecekondu ve gecekondulaþdevletin burjuva sýnýfý palazlandýrmanýn ilk dönemlerindeki þekÖte yandan ne devletin ne de ma giriþimleri neticesinde yoksul sermayenin yatýrýmý olmaksýzýn linden artýk uzaklaþmasý anlamýköylülüðün proleterleþmek için konut sorunu halledilmiþ oluyor; na geliyordu. kentlerin yolunu tutuþuna tanýklýk o günün gözde sektörü olan Hükümetler, bu saðlýksýz ettik. 1940'lý yýllardan itibaren kýr- sanayide düþük ücretle çalýþacak yapýlarý hem rant iliþkileri dan kente göç hýzlanmýþtý. Bu takitlelerin barýnma sorunu da dolayýsýyla hem de politik çýkar rihten sonra köyden kendi konutçözülüyordu. amacýyla seçim propagandasý larýný býrakarak kentlere gelen ve malzemesi haline getirip dönem uzun süre de iþsizlikle boðuþan emekçilerin konut sorunu dönem ruhsatlandýrdýlar. Hatta 80'lerde artýk gecekondu çok yakýcý bir hal almakta idi. Bu soruna üretilen çözüm mahalleleri devletin elektrik, su, temizlik gibi yerel de boþ bulunan herhangi bir araziye yapýlan gecekonduhizmetlerinin götürüldüðü yerel yerleþim birimleri olarak lar oldu. 1960 ve 70'li yýllarda da hýzlý bir þekilde devam yeniden þekillendirilmiþti. Emekçilerin büyük çoðuneden göç dalgasý konut sorunu ayný þekilde çözmeye luðunun gecekondularda yaþadýðý bir toplumda barýnma devam etti. Ýstanbul, Ýzmir, Ankara gibi büyük kentlerde
34
MARKSÝST BAKIÞ koþullarýný düzeltmek yerine oy kazanmak amacýyla, var olan gecekondulara zaten bir hak olan su gibi en temel hizmeti götürmek "lütfunda" bulunmak da burjuva siyasete yakýþýr. AKP Kentlerde Neyi Dönüþtürüyor? 2008 krizinin tetikleyicisi olan mortgage kredilerindeki iflas ile ABD'de patlayan k r e d i balonu
Kentsel dönüþüm projeleri de gecekondu mahallelerinin çok büyük bir kýsmýný gecekondu sahiplerine hiçbir hak tanýmaksýzýn yýktýrmak ve yerine büyük siteler inþa etmek amacýndadýr. Kentsel dönüþüm projesinin bu kadar kararlý bir þekilde yürütülmesinin asýl sebebi ise sürecin sonunda iki büyük fýrsatýn doðmuþ olmasý; birincisi o dönem þehrin dýþýnda kalmýþ olan gecekondu alanlarýnýn þehirlerin büyümesi ve þehir merkezlerinin sermayenin tüketim alanlarýna dönüþmesi sonucu çok deðerlenmesi.
dünya ekonomisini sarmýþtý. Türkiye'de bu süreçte ekonomik krizin teðet geçtiði yalaný þiþirilirken, bir yandan da dünyanýn en büyük ikinci inþaat sektörü yaratýlýyordu. Dünyanýn en büyük 225 inþaat firmasý sýralamasý içine 2012 yýlý itibari ile 33 Türk firmasý girdi(1).
AKP hükümetinin büyüme ve istikrar sloganý üzerine kurulu ekonomi politikasý, yabancý sermayeye yüksek faiz getirisiyle büyük fýrsatlar yaratarak buradan gelecek sýcak parayla ekonomiyi canlý tutmak üzerine temellenmiþken artan cari açýk bu politikanýn yumuþak karný durumunda. Azalan büyüme rakamlarýna karþýlýk büyüyen cari açýk AKP hükümetini zorlasa da büyüme odaklý politikalarýna devam etmek tek seçeneði haline gelmiþ durumda. Büyüme stratejisinin tam göbeðinde bulunan inþaat sektörü TOKÝ'nin baþbakanlýða doðrudan baðlanmasý ile birlikte yalnýzca toplu konut yapan deðil, kenti yeni rant alanlarý haline dönüþtüren bir
35
hüviyete dönüþtü. TOKÝ'nin zaten kamuya ait arazileri hiçbir masrafa girmeksizin sermayeye ihaleler yoluyla daðýtmasý da bu iþin bir yönü. Diðer yönü ile TOKÝ, gecekondu mahalleleri ya da depreme dayanýksýz yapýlarý yýkým kararýný içeren Afet Riski Altýndaki Alanlarýn Dönüþtürülmesi Kanunu ve 2B kanunu ile elde ettiði yeni arazileri de inþaat sektörünün emrine sunuyor. Görüldüðü gibi TOKÝ'nin vasfý sadece kentleri dönüþtürmek ve yeniden inþa etmek deðil, sýfýrdan rant alaný yaratarak sektöre devasa fýrsatlar yaratmak. Altýndaki Alanlarýn Dönüþtürülmesi Kanunu ile beklenen büyük Ýstanbul depremi için hazýrlýk yapýldýðý görüntüsünün arkasýnda milyonlarca konutun deprem için riskli ilan edilmesi ve yýkýlmasý çerçevesinde yeni konutlarýn satýþýnýn önünün açýlmasý yatýyor. AKP hükümeti bu iþi o kadar pervasýzca yapýyor ki büyümesi zorunlu olan inþaat sektörünün konutlarý satmasý için adeta insanlara zor kullanýyor. Yasa ile hasarlý ya da çürük binalarýn bina sahiplerine yýktýrýp yenisini inþaat þirketlerine yaptýrmanýn önünü açarken; onlarca dairenin birkaçý arsa sahibine verilecek ve geri kalanlarýn tamamý müteahhidin kasasýný dolduracak. Binasýný yýkmayan maliklerin binalarý da devlet tarafýndan yýkýlýrken tüm masraflarý malikler ödemek zorunda býrakýlýyor. Kentsel dönüþüm projeleri de gecekondu mahallelerinin çok büyük bir kýsmýný gecekondu sahiplerine hiçbir hak tanýmaksýzýn yýktýrmak ve yerine büyük siteler inþa etmek amacýndadýr. Kentsel dönüþüm projesinin bu kadar kararlý bir þekilde yürütülmesinin asýl sebebi ise yazýmýzýn en baþýnda anlattýðýmýz sürecin sonunda iki büyük fýrsatýn doðmuþ olmasý; birincisi o dönem þehrin dýþýnda kalmýþ olan gecekondu alanlarýnýn þehirlerin büyümesi ve þehir merkezlerinin sermayenin tüketim alanlarýna dönüþmesi sonucu çok deðerlenmesi. Ýstanbul'un buna benzer pek çok örneði var. Sulukule, Dolapdere, Tarlabaþý gibi mahalle ve semtler artýk zenginlerin mahallelerine komþudur ve arsa deðerleri inanýlmaz artmýþtýr. Önceden gecekondu sahipleri ile müteahhitlerin anlaþmasý ile yýkým ve yapým gerçekleþtirilirken artýk TOKÝ karar çýkartarak tüm bölgeyi tek seferde yýkmak ve yeniden inþa etmek görevini yerine getiriyor. Yoksul mahalle sakinlerinin evlerinden sürülmesi ve barýnma sorunu ile yüzüstü býrakýlmasý kentsel dönüþümün gerçek yüzüdür. Ýkinci sebep ise Tarlabaþý örneðinde olduðu gibi Ýstanbul Taksim'e komþu bir mahallede yoksul Romanlarýn, Kürtlerin ve Türklerin birarada
MARKSÝST BAKIÞ yaþamasý, varoþun dokusunu Taksim'in göbeðine sokmasýdýr. Taksim gibi lüks, eðlence ve elit bir tabaka ile anýlan merkezin yoksullara bu kadar yakýn olmasý zengin kesimin elit yaþantýlarýna zeval getirdiði gibi, bu "aþaðý kültür"den izole olmak isteklerinin bir tezahürünü göstermektedir. Yoksullar, zengin semtlerin yüksek deðerli arazilerinden bir bir þehirlerin uzak noktalarýna sürülmektedir. Bunlar dýþýnda propagandasý yapýlan daha saðlýklý ve güvenli konutlar yaratmak iddialarý da tamamen kandýrmacadýr. Bu durumu sermayedarlar da inkâr etmiyorlar. TÜGÝAD Ankara Baþkaný Barýþ Aydýn "… kentsel dönüþüm projeleri aslýnda çok büyük bir þans. Türkiye'yi modern görünüme kavuþturacaðý gibi afetlerden koruyacak, insanca yaþama fýrsatý sunacak kentsel dönüþüm ülkeyi þantiye alanýna çevirip çarkýn dönmesini saðlayacak."(2) diyerek inþaat sektörünün devlet eliyle adýna resmen zor alým ve satým denebilecek sürece öncülük etmesi gerekliliðini iþaret ediyor. Prof. Dr. Ýlhan Tekeli'nin ifade ettiði üzere; "1960'lý yýllarda Türkiye planlý ekonomiye girdiðinde, konut harcamalarý bir yatýrým konusu olarak ele alýnýyordu. Ülkenin kalkýnmasýnda kapital en önemli kýt faktör olarak görülüyordu. Türkiye de zaten düþük olan kapital birikimi içinde yatýrýmlarýný olabildiðince sanayiye ayýrmaya çalýþýyordu. Bu durumda Türkiye'nin hýzlý sanayileþmesinin yolu þehirleþmeye ve konuta ayrýlan kapitalin en aza indirilmesi gerekiyordu. (…)Günümüzde ise konuta bir yatýrým olmaktan çok tüketimi çoðaltýlarak ekonomiyi canlandýrmakta yararlanýlabilecek bir dayanýklý tüketim malý olarak yaklaþýlýyordu. Genellikle konutun 135 farklý sektörle iliþkisi olduðu söylenerek, ekonominin krize düþtüðü dönemlerde ekonomiyi canlandýrmak için konut harcamalarýnýn artýrýlmasý teþvik edilmektedir."(3) AKP Hükümeti ve Ýnþaat Sektörü: Bir Büyüme Hikâyesi Küresel sermaye için bir çekim merkezi haline gelmiþ olsa da Türkiye'de inþaat sektöründe Türkiyeli sermaye ilk sýrayý
alýyor. 1950- 1970 arasý sanayiye yatýrým yapan birçok sermaye grubu AKP'nin iþaret ettiði yoldan büyümeyi tercih etti. Yapý ve inþaat sektörüne yönelen bu þirketler Gayrimenkul Yatýrým Ortaklýðý (GYO) ya da müteahhitlik þirketleri kurarak TOKÝ'nin benzersiz fýrsatlarýndan faydalanmanýn peþine düþtü. G Y O ' l a r, " g a y r i menkullere, gayrimenkule dayalý projelere ve gayrimenkule dayalý sermaye piyasasý araçlarýna yatýrým yapmak suretiyle faaliyet gösteren özel bir portföy yönetim þirketi" olarak tanýnýyorlar ve konut yapmaktan ziyade bu iþin finansman kýsmýný ellerinde tutuyorlar. Sayýlarý 2012 Kasým itibariyle 24 olan GYO'larýn deðerleri de 14 milyar TL'yi buluyor. GYO aktiflerinin üçte biri ise tek baþýna TOKÝ iþtiraki Emlak Konut'a ait. Ýkinci en büyük GYO ise Torunlar GYO (Ankara'daki Ankamall AVM'nin ve Ýstanbul'daki milyonlarca dolarlýk yeni Mall of Ýstanbul gibi yatýrýmlarýn sahibi). Listeye Kiler'in de dâhil olduðunu görürken hemen hemen bütün isimlerin AKP ile yakýn iliþkileri içinde olduðunu söylemek kimseyi þaþýrtmayacaktýr(4). Bu þirketler ayrýca müteahhit firmalarý ile de iþ bölümü yapýyorlar. Dolayýsýyla ortaklýk paylarý ile yerli ve yabancý sermayeden finansman saðlayan GYO'lar Aðaoðlu, GAP, Varyap gibi büyük müteahhitlik firmalarýyla çalýþarak konut sektörünü tamamlýyorlar. Arsalarý, zaten Arsa Ofisi de denetimine verilmiþ olan TOKÝ saðlýyor. Aðaoðlu gibi uzun yýllardýr geleneksel yollarla sektörde kalmýþ müteahhitlik þirketleri de þu sýralar altýn çaðýný yaþýyor. Zorlu, Doðuþ, Ýþ, Afken, Akmerkez, Alarko, TSKB, Eczacýbaþý, Nurol, Vakýf ise bu dönemde inþaat sektöründe önde giden diðer þirketler. AKP hükümeti önümüzdeki 20 yýlda 7 milyon konut yapmayý yani yýlda 350 bin konut üretmeyi önüne hedef olarak koydu. Ekonominin büyüme merkezini
36
Büyüme strate jisinin tam göbeðinde bulunan inþaat sektörü TOKÝ'nin baþbakanlýða doðrudan baðlanmasý ile birlikte yalnýzca toplu konut yapan deðil, kenti yeni rant alanlarý haline dönüþtüren bir hüviyete dönüþtü. TOKÝ'nin zaten kamuya ait arazileri hiçbir masrafa girmeksizin sermayeye ihaleler yoluyla daðýtmasý da bu iþin bir yönü. Diðer yönü ile TOKÝ, gecekondu mahalleleri ya da depreme dayanýksýz yapýlarý yýkým kararýný içeren Afet Riski Altýndaki Alanlarýn Dönüþtürülmesi Kanunu ve 2B kanunu ile elde ettiði yeni arazileri de inþaat sektörünün emrine sunuyor.
MARKSÝST BAKIÞ konut sektörüne odaklayan AKP hükümeti için devamlý Ýstanbul'un birçok varoþu yerle bir edilmiþ durumda. yýkmak, yapmak, yapmak ve tekrar yapmak bu yüzden Yoksul emekçilerin bu piyasa denklemleri içinde elbette çok önemli. Çünkü ülkenin en büyük sermayedarlarý hiçbir ehemmiyeti yok. Önemli olan sermayenin iktidarý, devasa yatýrýmlarý ile ülke inþaat sermayesini dünyanýn siyasi çýkarlar ve kar (bir not olarak belirtmekte fayda en büyük ikinci sektörü konumuna getirdiyse artýk o var: HES projeleri de bu atýlýmýn bir parçasý; hem yatýrýmlar geri çekilemez konuma gelmiþ demektir. AKP sanayinin enerji ihtiyacýna cevap veriyor hem de doðanýn için çok önemli olan istikrar ve büyümeyi tutturbin bir güzelliðini katletme pahasýna çok büyük bir mak ve 2023 hedeflerine odaklanmak oldukça yatýrým olan baraj inþaatlarýnda milyon dolarlarý Ýnþaat önemli. Dolayýsýyla inþaat sektörü ne pahasýpiyasaya kazandýrýyor). na olursa olsun üretmek zorunda. Aksi halde sektörü AKP'nin Öte yandan AKP hükümeti bu süreci de giderek büyüyen cari açýk büyümenin durpolitik hegemonyasýný pekiþtirecek þehesaplarýný masý ile karþý konulamayacak bir güç kilde yönetmeye çalýþýyor. Tayyip, TOKÝ olarak ülkeyi ciddi bir krize sokabilir. kurtarýr mý? Elbette temel atma ve anahtar teslim törenlePeki, sektör üretmeye devam etse de bu kadar üretim varken rine bizzat kendisi katýlýyor. Hatta bir bu taktik ne kadar devam edebilir? ilke imza atarak Ýstanbul'da yýkýmbu hesaplarýn tutmasý Ýnþaat sektörü AKP'nin hesaplarýný larýn bile canlý yayýnlarda törenleþtiiçin tüketim gerekli. kurtarýr mý? rilmesi iþin siyasi düzeyde ne boyutTüketim ise tamamen iç larda kullanýldýðýný gösterdi. Elbette bu kadar üretim varken bu Ýnþaat Sektöründe hesaplarýn tutmasý için tüketim pazara yönelik. Yani Ýnsanlarýn Güvenliði gerekli. Tüketim ise tamamen iç üretilen binlerce konutun pazara yönelik. Yani üretilen binKimin Ellerinde? lerce konutun ülke içinden alýcý ülke içinden alýcý bulmasý Bu dönemin yýldýzý parlayan ve bulmasý þart. Ancak konut rakamþart. Ancak konut rakamlarý belki de gelmiþ geçmiþ en larý durumun pek iyiye gitmediðigörmemiþ burjuvasý Ali Aðaoðlu. durumun pek iyiye ni gösteriyor. Tüketim rakamlarý Kendisi babadan müteahhit. Bir ile ruhsat-satýþ arasýndaki farkýn gitmediðini gösteriyor. televizyon programýnda önceden giderek arttýðýný gösteriyor: deniz kumundan, hurdacýdan Tüketim rakamlarý ile "…arz ile satýþ arasýndaki farkýn aldýklarý demirlerden bina yaptýk2010'da 559 bini, 2011'de 227 bini ruhsat-satýþ arasýndaki larýný ancak artýk akýllandýklarýný bulduðunu görüyoruz. 2012'nin ilk söylerken kentsel dönüþümlerin farkýn giderek arttýðýný yarýsýnda da ruhsat ile satýþlar dünyada emsali olmayan bir proje gösteriyor. Ortalama alým olduðunu, herkesin en iyi evlerde arasýnda 150 bin fark var. Yýlsonunda fark, 300 bine ulaþagücü zaten oldukça düþük oturmayý hak ettiðini söyleyerek bilir. Elde, birikimli satýlýk konut olan ülkede bu noktada pes dedirtiyor. Kendi yaptýðý kalitestoku ile ilgili bir veri yok. Firmalar siz binalardan insanlarý artýk kurtarsaldýrganca reklamlara yükleniyorlar. konut kredileri devreye mak isteyen Aðaoðlu bakýnýz bu Bu da bir sýkýþmýþlýðýn ifadesi."(5) arzusunu nasýl dile getiriyor; "1998 sokulmaya çalýþýlsa Ortalama alým gücü zaten oldukça depreminden önceki yapýlarýn %70'i da açýk büyüdükçe kalitesiz, depreme dayanýklý deðil, otudüþük olan ülkede bu noktada konut kredileri devreye sokulmaya çalýþýlsa da rulmaz. Bu baðlamda; Ýstanbul'un tehlike de açýk büyüdükçe tehlike de büyüyor demek%70'ini arsa olarak görüyorum!" Aðaoðlu, büyüyor tir. beklenmekte olan büyük Ýstanbul depremidemektir. nin halkta haklý olarak yarattýðý korkuyu her Bu veriler tek baþýna bir kriz göstergesi elbette fýrsatta fiþekleyerek konut satýþýný arttýrmayý bir olamaz. Bunu söylemek için de çok erken; ancak taktik olarak edinmiþ durumda; böylece de karýný þiþtikçe þiþen, yeni yatýrýmlar için de þimdilik cazibe katlamanýn peþinde. Kendisinin sahip olduðu arazilerin merkezi haline gelmiþ olan inþaat sektörü için artýk ülke toplam deðeri 2 milyar dolarýn çok üstünde. Küresel mali ekonomisinin tüm dengesini alt üst edebilecek bir güç krizin ilk yýlýnda ise 300 milyon dolarlýk araziyi doðruoldu demek yanlýþ olmaz. Yapý malzemeleri üretiminde dan satýn almýþtý(6). Hesaplarý AKP hükümetinin poliOrtadoðu ülkeleri içinde en üst sýrada bulunan inþaat sektikalarýyla çok iyi uyuþan bu doymak bilmez sertörü yapý, kredi ve yatýrým aðý ile devasa bir pazar ve mayedarýn sermayesini daha da büyüteceðinden þüpheAKP hükümetinin geleceði bu pazarý ayakta tutup tutmamiz yok. masýyla yakýndan iliþkili. Bu nedenle acýmasýz bir þekilde kentsel dönüþüm uygulanmaya tam gaz devam ediliyor. Madalyonun bir diðer yüzünde de lüks konutlar var.
37
MARKSÝST BAKIÞ Aðaoðlu gibi büyük yatýrýmlara imzasýný atan yatýrýmcýlarýn, yatýrýmlarýnýn ciddi bir kýsmýný orta ve üst sýnýflara hitap eden lüks konutlara yaptýðýný söylemek gerek. Þehir merkezlerinden uzakta kurulan uydu kentlerin Marksistler elbette saðlýk - sayýsýnýn her geçen gün artmasýna paralel sýz, derme çatma evlerde olarak bu konutlara yaþamayý savunmazlar. sahip olmak için milGecekondularýn ve çürük yonlarca lira gerekiinþa edilen binalarýn insanca yor. Neredeyse her gazetede bu lüks villa yaþamaktan çok uzakta ve sitelerin reklamlarý koþullar sunduðu doðrudur. var. Akýllara bu kadar Ancak yukarýda uzun uzun lüks konut kime satýlacak; satýlmadýðý anlattýðýmýz süreç de insanca takdirde yaratacaðý yaþama projesi deðil; krizin üstesinden nasýl gelinecek gibi sorular sermayeyi ayakta tutma geliyor.
projesi. Kentsel dönüþüm hiç þüphesiz gereklidir ancak AKP hükümetinin dönüþtürdüðü þey emekçilerin saðlýksýz barýnma koþullarý deðil, sermaye için kar kapýlarýdýr. Van depreminden sonra bile doðru düzgün tek bir konteynýr kent bile yaptýrmayan, depremzedelerin çadýrlardan hiçbir yer göstermeksizin çýkmalarýný isteyen AKP hükümetinin niyeti yeni inþaat baronlarý yaratarak hem ulusal hem uluslararasý düzeyde hedeflerini yerine getirmektir. Kentleri daha yaþanabilir bir hale sokmak deðil. Bunu yapabilecek olan da zaten ne bugün ne gelecekte sosyalistlerden baþkasý olamaz.
Sonuç
Türkiye sermayesi artýk gecekondulara tahammül edememekte ve bu konutlarý da metalaþtýrarak bu büyük gecekondu ülkesini betonarme olarak yeniden inþa etmeyi istemektedir. AKP hükümeti TOKÝ marifetiyle neredeyse bütün kamu binalarý ve arsalarý sermayenin hizmetine maliyetsiz sokmasý ile dünya ekonomisinin son derece kýrýlgan olduðu bu dönemde Türkiye sermaye sýnýfýna çok büyük kar fýrsatlarý sunmaktadýr. Bu fýrsatlar ile kendi iktidarýný da saðlamlaþtýrmaya çalýþmaktadýr. Ancak konut tüketiminin tehlikeye giriyor olmasý nedeniyle dünyada Çin'den sonra ikinci olan Türkiye inþaat sektörü, sektöre yeni giren ve yatýrým yapan yerli-yabancý burjuvayý dara sokacaða benziyor. Türkiye ekonomisinin lideri olan inþaat sektörünün krize girmesi binlerce
38
taþeron þirketin, finans kuruluþunun, yatýrýmcýnýn, müteahhitlik firmalarýnýn ve yapý malzemeleri üreticilerinin krize girmesi demek. Giderek büyüyen cari açýðýn daha da tehlikeli hale gelmesi demek. AKP hükümeti bunu çok iyi bildiðinden durmaksýzýn duble yollar, HES'ler, hastaneler, okullar, konutlar ve köprüler inþa ettiriyor. Afet yasasý ile milyonlarca emekçinin evini yýkýlmasý zorunlu olarak ilan edip yýkým fa-turasýný bile onlara kesiyor, yenisi için faizsiz kredi vaat ediyor. Marksistler elbette saðlýksýz, derme çatma evlerde yaþamayý savunmazlar. Gecekondularýn ve çürük inþa edilen binalarýn insanca yaþamaktan çok uzakta koþullar sunduðu doðrudur. Ancak yukarýda uzun uzun anlattýðýmýz süreç de insanca yaþama projesi deðil; sermayeyi ayakta tutma projesi. Kentsel dönüþüm hiç þüphesiz gereklidir ancak AKP hükümetinin dönüþtürdüðü þey emekçilerin saðlýksýz barýnma koþullarý deðil, sermaye için kar kapýlarýdýr. Van depreminden sonra bile doðru düzgün tek bir konteynýr kent bile yaptýrmayan, depremzedelerin çadýrlardan hiçbir yer göstermeksizin çýkmalarýný isteyen AKP hükümetinin niyeti yeni inþaat baronlarý yaratarak hem ulusal hem uluslararasý düzeyde hedeflerini yerine getirmektir. Kentleri daha yaþanabilir bir hale sokmak deðil. Bunu yapabilecek olan da zaten ne bugün ne gelecekte sosyalistlerden baþkasý olamaz.
Ekin Akçay 1. 2012 yýlý Türkiye'nin En büyük Ýnþaat Frimalarý:http://www.aykutozdemir.com.tr/insaat/2 012-yili-turkiyenin-en-buyuk-insaat-firmalari.htm 2. Patronlar Gözünü Kentsel Dönüþüme Çevirdi: http://www.hurriyetemlak.com/patronlar_gozunu_ kentsel_donusume_cevirdi/emlak-yasam-sektorden-haberler/2xu5Hcg6FaY=/vyxiVsSgpfM= 3.aktaran;Mustafa Sönmez,Krize Karþý Ýnþaat': Nereye Kadar ?(1): http://mustafasonmez.net/?p=2471 4. Mustafa Sönmez ,AKP Rejiminin Ýnþaat Baronlarý: http://mustafasonmez.net/?p=2520 5. Mustafa Sönmez, Ýnþaat Balonu Ne Zaman Patlar:http://mustafasonmez.net/?p=2524 6. Aðaoðlu'ndan Ýstanbul'a On Otel: http://www.ntvmsnbc.com/id/25031949
MARKSÝST BAKIÞ
Bu Bahar Ýþçi Baharý: 1989-91 1960'larda tüm dünyada yayýlan devrimci dalga, Türkiye'de de karþýlýðýný iþçi ve öðrenci hareketleri çerçevesinde bulmuþtur. 1960'lý yýllarýn ikinci yarýsýndaki bu atýlýmý 12 Mart darbesi engelleye-
memiþ, sýnýf hareketinin canlýlýðý 1970'lerde tüm Türkiye'yi etkisi altýna almýþtýr. Çoðu bu süreç içinde ortaya çýkan birçok sol örgütün 1970'li yýllar boyunca on binlerce militaný olmuþtur. Ama ne yazýk ki bu sol örgütlerin sýnýf mücadelesini devrime taþýyacak ne programlarý ne de buna uygun örgütlenmeleri mevcuttu. Büyük sermaye, arkasýnda ABD, tetikçileri ülkücü faþistler ve her türden yapýlanmasýyla burjuva devlet karþýsýnda sosyalist sol, bunlarý alt edecek gerekli niteliklere
39
sahip deðildi. Sosyalist solda müthiþ bir týkanmanýn kendisini gösterdiði son birkaç yýlýn ardýndan 12 Eylül darbesi baðýra baðýra gelmiþ ve devrimci mücadele adýna korkunç bir yenilgi yaþanmýþtýr. Egemen sýnýf, askeri diktatörlüðü, deyim yerindeyse, tereyaðýndan kýl çeker gibi hayata geçirmiþtir. 12 Eylül ile Türkiye tarihi açýsýndan tarihi bir kýrýlma yaþanmýþtýr. 12 Eylül darbesinin yaptýðý ilk þey, grevleri yasaklamak, iþçi hareketinin en azýndan yakýn ve orta vadede politikleþmesinin önüne set çekmek, iþçilerin bir sýnýf olarak kitlesel bir mücadele örgütlemesini engellemekti. Bunun yanýnda darbeyle birlikte iþçi sýnýfýnýn özellikle 70'lerde kazandýðý birçok hak, burjuvazi tarafýndan gasp edilmiþti. Sýnýf mücadelesinin keskinliði içerisinde, grevlerle sarsýlan Türkiye burjuva sýnýfý, 12 Eylül darbesinin baþarýsý karþýsýnda rahat bir nefes almýþtýr. 12 Eylül darbesine karþý bir direniþ gösteremeyen Türkiye solu ise bir daha o güçlü konumunun yanýna yaklaþamadý. Bu yenilgi, ayný zamanda, iþçi sýnýfý ve diðer yoksul kesimlerin yenilgisiydi. 12 Eylül'ün demir yumruðu altýnda 1984 yýlýna kadar hiçbir grev olmamýþtýr. 1984 yýlýnda, yalnýzca 4 grev olmuþ ve ardýndan 1986 yýlýna kadar grevler tamamen kesintiye uðramýþtýr(1). Bunun anlamý, iþçi sýnýfýnýn neoliberal piyasa vahþeti karþýsýnda savunmasýz durumda olduðudur. Özellikle 1980'li yýllar tüm dünyada ve Türkiye' de neoliberal politikalarýn reel hayatta somut bir þekilde karþýlýk bulduðu dönemlerdir. Dünya çapýnda iþçi hareketinin belinin kýrýldýðý 1980'li yýllar,
MARKSÝST BAKIÞ ayný zamanda kapitalizmin fikirsel hegemonyasýnýn tavan olmuþ ama kazanamamýþtý. Ýslami arka planý da 12 Eylül yaptýðý yýllardý. Ýlk kez bir ABD baþkaný -Ronald Reagan- sonrasýnýn muhafazakarlaþtýrma projesi için Özal'a tam Ýngiliz Parlamentosuna hitap ediyor ve "Marksizm ve olarak uymaktaydý. 24 Ocak 1980'de ABD'nin adamý Leninizmin çok yakýnda tarihin çöplüðüne terk edileceði- olarak Demirel hükümetinin koordinatörlüðüne getirilse ni" ilan ediyordu(2). de sýnýf hareketinin direniþi ile bunlarý hayata geçirmek SSCB'nin çatýrdamasý 1980'lerin ikinci yarýsýnda açýkça mümkün deðildi. Gerekli ortamý darbe saðlayacaktý(3). hissediliyordu. Bu durum, sol hareket içinde de 'elveda 1989 bahar eylemleri, esas olarak, 24 Ocak kararlarý ve proleterya' söylemlerini yaygýnlaþtýrdý. Yaþanan yenilgi ardýndan 12 Eylül darbesiyle iþçi hareketinin sendikal ideolojik bir hesaplaþmayý beraberinde getiriyor, ama bu haklarýnýn elinden alýnmasý sonrasýnda ortaya çýkmýþtýr. hesaplaþmada dümen saða kýrýlýyordu. Stalinizmin karþý 12 Eylül ile birlikte toplu sözleþmeler askýya alýnmýþ, devrimci pratik ve teorileri, Marksizme ve Leninizme grevler yasaklanmýþtý. Sendikalarýn herhangi bir söz mal ediliyordu. Postmodernizmin solu kucakladýðý bir hakký yoktu. Tüm ülkeleri yakýndan ilgilendirmeye dönemin kapýsý aralanýyordu. baþlayan sermayenin küresel 89 Baharý'nýn ilk sinyallerini, 12 Kasým Zaten, Stalin dönemi ile birserbest dolaþýmý olgusu, likte, yalnýzca otoriter kalkýnendüstri iliþkileri sistemini 1986'da greve çýkan NETAÞ (Northern macý bir polis devletine 'yapýlandýrmaya' baþlamýþtý. Elektrik Malzemeleri Fabrikasý) iþçileri dönüþen SSCB'nin de fiili Bu yapýlandýrma ise verdi. Ýþçilerin toplu sözleþmelerinin olarak çöküþü, kitleler emekçilere, esnek çalýþma nezdinde 'sosyalizmin' sorgukoþullarýný, güvencesiz çalýþiptaliyle birlikte, üç bini geçkin iþçi, 93 lanmasýný beraberinde getirmayý beraberinde getirmiþ, günlük greve çýktý. Grev büyük oranda miþti. SSCB'nin, Çin'in, ayný zamanda küresel rekaArnavutluk'un, Yugoslavya kazanýmla sonuçlanýnca, diðer iþ kollarýn - bete dayalý bu sistemde, rekave diðerlerinin sosyalist daki iþçilere de umut taþýdý. Kazlýçeþme'de bet arttýkça maliyetler rejimler olduðuna inanan deri fabrikalarý iþçileri grev kýrýcýlara tepki düþürülmeye çalýþýlmýþtýr. kitleler ve sol örgütlerde Elbette ki kapitalist sistemde, d i , g r e v l e r i n i n o l a r a k b i r m i t i n g d ü z e n l e moral çöküntüsü inanýlmaz bunun en iyi yolu, iþçinin boyutlardaydý. Ýdeolojik sonucu, talep ettikleri haklarýn verilmesi ve emeðinin deðerinin hesaplaþmada dümen sola düþürülmesidir. Zaten bu %200'ü geçkin zam kazanýmýyla sonuçkýrýlsaydý, Stalinizmin landý. Bu süreçte, Derby, Migros, demiryol - baðlamda, neo-liberalizmin, eleþtirisi devrimci biçimde ekonomik ve beraberinde verilseydi, 4.Enternasyonal'e larý iþçileri grevinin ardýndan, grev dalgasý gelen siyasal politikalarýnýn ulaþýlacak ve 20.yy doðru giderek büyüyerek 1989'lara gelindi. Mart sendikacýlýðýn temel görevbiçimde anlaþýlacaktý ama bu ayýnda yarým milyon kamu iþçisinin toplu lerine saldýrmaksýzýn hayata tarz bir eleþtiri çok ama çok geçirilmesi düþünülemez. sözleþmeleri týkandýðýnda, Özal 'liberal zayýf kaldý. Yine ayný döneme bakýldýðýnk u r a l l a r a ' s a d ý k k a l m a k a d ý n a , z a m a r t ý þ ý n ý da, sendikal haklarýn tanýnHem fiziksel, hem de ideolojik yenilgi, neo-liberalizmin ve çalýþma koþullarýnda gerçekleþmesi iste - madýðý sistem olan taþeronhýz kazanmaya önünü açmaktaydý. Ancak, nen reformlarý onaylamayýnca, bu kez ülke laþma baþlamýþtýr. 82 anayasasýnda, ABD'nin öncülük ettiði, ç a p ý n d a y a y g ý n l a þ a n e y l e m l e r b a þ l a d ý . sendikalarla ilgili son derece Türkiye'de Özal'ýn, ayrýntýlý hükümlere yer veÝngiltere'de Thatcher'in temrilmiþtir. Sendikalarýn, siyasi herhangi bir amaç silciliðini yaptýðý ekonomik politikalarý, zaman içerisinde emekçi kitlelerde tepkiselliði adým adým yükseltecektir. gütmesinin önüne geçilmiþ, siyasi kurumlarla eylem Yüksek enflasyon, tavan yapan yolsuzluklar, yaygýn iþ- ortaklýðý dahi yasaklanmýþtýr. Egemen sýnýf, eylemlerin sizlik, yoðun göç ve bunun etrafýnda çýð gibi büyüyen gideceði noktayý bildiðinden 'sendikalarýn sýnýfsal baský kent yoksulluðu Özal'ýn yýldýzýnýn yavaþ yavaþ sönmesini aracý olamayacaðýný' dahi dillendirmiþtir. Ancak, daha beraberinde getirecektir. Bu süreç, bir yandan da ser- önemli bir nokta vardý ki; o da iþçilerin asýl kazanýmlarýný mayenin tekelleþme sürecidir. Türkiye'de Özal'ýn temsil elde ettiði, en güçlü silahlarý olan grev hakkýnýn yasaklanettiði siyasal ve ekonomik yönelimler ABD çizgisindey- masýydý. di. Darbe sonrasýnýn baþbakaný, neoliberalizmin yýlmaz Toplu sözleþmelerin yapýlmasý, bir çok yönden imkansýz savunucusu Özal, Dünya Bankasý'nda görev almýþ bir hale getirilirken, grev hakkýnýn yalnýzca 'çýkar grevi' isim olarak uluslararasý kapitalizmin gözde adamý konu- olarak, yani yapýlan toplu sözleþmelerin ihlali olursa, kulmundaydý. 1970'li yýllarda Sabancý Holding bünyesinde lanýlabileceði belirtiliyordu. Toplu iþ sözleþmelerinin de, genel koordinatörlük yapmýþ, MSP'den milletvekili adayý fabrikada ayný iþ kolunda çalýþan kiþilerin sayýsýna getiri-
40
MARKSÝST BAKIÞ len baraj ile yapýldýðýný hesaba katarsak, çýkar grevlerinden söz etmek de gerçekçi deðildi. Bunun yanýnda, asýl yanký uyandýrabilecek alanlarda (eðitim, saðlýk, ulaþým gibi) eylem yapýlmasý koþulsuz bir þekilde yasaklanmýþtý(4). Ýþçi hareketini engellemek için, bir yandan iþçi önderleri tutuklanýyor, diðer yandan da Kenan Evren, iþçilerin ücretlerine %70 oranýnda zam yapýlacaðýný duyuruyordu. Ancak bunlar iþçi sýnýfýný pasifize etmeye yetecek vaatler deðildi, günbegün gelen zamlarla iþçi sýnýfý sarsýlýyor, diðer yandan kazanýlmýþ haklarýn önüne set çekildiðinin de farkýna varýyordu. 89 Baharý'nýn ilk sinyallerini, 12 Kasým 1986'da greve çýkan NETAÞ (Northern Elektrik Malzemeleri Fabrikasý) iþçileri verdi. Ýþçilerin toplu sözleþmelerinin iptaliyle birlikte, üç bini geçkin iþçi, 93 günlük greve çýktý. Grev büyük oranda kazanýmla sonuçlanýnca, diðer iþ kollarýndaki iþçilere de umut taþýdý. Kazlýçeþme'de deri fabrikalarý iþçileri grev kýrýcýlara tepki olarak bir miting düzenledi, grevlerinin sonucu, talep ettikleri haklarýn verilmesi ve %200'ü geçkin zam kazanýmýyla sonuçlandý. Bu süreçte, Derby, Migros, demiryollarý iþçileri grevinin ardýndan, grev dalgasý giderek büyüyerek 1989'lara gelindi. Mart ayýnda yarým milyon kamu iþçisinin toplu sözleþmeleri týkandýðýnda, Özal 'liberal kurallara' sadýk kalmak adýna, zam artýþýný ve çalýþma koþullarýnda gerçekleþmesi istenen reformlarý onaylamayýnca, bu kez ülke çapýnda yaygýnlaþan eylemler baþladý. Bu süreçte TÜRK-ÝÞ pasif direniþ ilan ederek, iþçilere 'evlere dönün' çaðrýsý yapmaktan geri durmadý. Ýþçiler, birçok eylemde sendikal bürokrasinin önüne geçiyor, eylem istikametini radikal bir þekilde deðiþtiriyor ve fabrikalarý önünden geçerek diðer iþçileri de dýþarý çýkmaya davet ediyordu. Özellikle, Mart ayý sonundaki tersane direniþlerinde (Taþkýzak, Haliç ve Camialtý Tersaneleri), gerek atýlan sloganlar, gerek E-5 karayolu iþgali, polisle karþý karþýya geliþ ve komutlara uymadan birbirlerine kenetlenen iþçilerin direniþe devam etmesiyle oldukça radikal bir tablo oluþmuþtu. Eylemler, teker teker farklý amaçlar için örgütlenen eylemler olmaktan çýkýp iþ cinayetlerine karþý, çalýþma koþullarýnýn
iyileþtirilmesine dair temel talepler içeren bir hale bürünüyordu(5). 12 Nisan'da Cibali Sigara, Mecidiyeköy Likör, Bomonti Bira, Paþabahçe Raký, TEKEL Genel Müdürlüðü, Vergisiz Satýþlar iþyerlerinden 15 binin üzerinde iþçi ayný saatlerde viziteye çýktý. Cevizli TEKEL fabrikasýnda çalýþan 8 bin iþçi Kartal SSK Hastanesine kadar 4 kilometre yürüdüler. 24 bin çelik iþçisi 3 ay boyunca her iþ günü yaptýklarý iþ yavaþlatma, vizite, yürüyüþ, sakal býrakma, yemek ve servis boykotu eylemlerinin ardýndan 4 Mayýs'ta greve gittiler. Yine Mayýs ayýnda 1500 karayolu iþçisi, toplu boþanma davasý, çocuklarýný satýlýða çýkarma gibi dikkat çekici eylemlerle protestolarýný sürdürdüler. Ayný zamanda askeri dikimevlerinde çalýþan iþçiler de yol kesme eylemleriyle polisle defalarca karþý karþýya geldiler. Yine, o dönemdeki mücadele ile kurulan Sendika Yürütme Komisyonu ile bugünkü KESK'in temellerinin atýldýðýný söyleyebiliriz. Ýþçi hareketinin daha da ileriye gideceðini bilen ve en baþta zamlarý kabul etmeyen Özal, iþçilere %140 zam öneriyordu. 1989 Bahar eylemlilikleri, birdenbire kesilen bir süreç olarak kalmadý. Zonguldak maden iþçilerinin büyük yürüyüþüne kadar yankýsýný sürdürdüðünü söylemek yanlýþ olmaz. 1990 yýlýnda, toplu iþ sözleþmelerinde belirtilen maaþa itiraz eden iþçiler, Genel Maden Ýþ'e hükümetle görüþmesi için baský uyguluyorlardý. Ancak bu görüþmede, sendikanýn önerdiði rakama, hükümetten 'mümkün deðil' yanýtý geldiðinde, Genel Maden Ýþ kurultayýnda, 30 Kasým'da greve çýkma kararý alýndý. Meseleye, maden ocaklarýnýn kapatýlma kararý sorunu da eklenince, grev daha kapsamlý hale getirildi ve bölge halký greve davet edildi. 30 Kasým'da baþlayan grevin ilerleyen günlerinde, katýlým sayýsý 100 bini buluyordu. Türk-Ýþ Genel Baþkaný Þevket Yýlmaz ortalarda görünmezken, Genel Maden Ýþ Baþkaný Þemsi Denizer, greve iþçilerden tam destek alarak, sürecin savunucusu olarak baþlamýþtý. Grevin büyüdüðünü gören Denizer, bu saatten sonra iþçilere 'aralarýndaki provakatörlerin uzaklaþtýrýlmasý gerektiðini' söylüyor ve yürüyüþün durdurulmasýný talep ediyordu. Bu süreçte, Türkiye gündemini Körfez krizi
41
1989 yýlýnda baþlayan, Bahar Eylemlilikleri sürecine sendikalý-sendikasýz 1,5 milyon iþçi katýldý. Kamu iþçileri, diðer iþçileri de peþlerinden sürüklemiþ, bu süreçte eylem halkasýný geniþletmiþlerdi. Bahar Eylemliliklerinde bulunmuþ iþçilerin de anlatýlarýna göre, iþçiler sendikanýn grev kýrýcý, eylemliliklerin önüne geçen rollerini anladýklarýndan, kendi aralarýnda komiteleri kurarak ve taban basýncýyla sendikayý harekete geçmek zorunda býrakarak uygulamaya geçiriyorlar, sendikanýn geri dönün dediði noktada önceden kendi aldýklarý kararlarý uyguluyor, bir anlamda sendika içindeki bürokratik iliþkileri ezip geçiyorlardý.
MARKSÝST BAKIÞ iþgal ediyordu ve olasý bir savaþ nedeni ile grevin ertelenmesi tartýþýlýyordu. Ýlerleyen dönemlerde, 4 Ocak'ta genel grevi kararýna kadar giden iradeye karþý, Bakanlar Kurulu defalarca tehdit mesajlarý yolluyordu. Nitekim, yürüyüþ büyük bir kitlesellikle, her türlü barikata ve tehdite raðmen baþladý ve Mengen'e kadar geçilen illerdeki iþçilerle yapýlan dayanýþmayla büyüdü. Mengen'de ise, sendika bürokrasisi (Þemsi Denizer aracýlýðýyla) artýk, açýk açýk iþçilere 'geri dönün' çaðrýsý yapmaktaydý. Ýþçilerden, en atýlganlarý, en önde savaþanlarý gözaltýna alýndý. Ýþçiler, provakatif eylem yapmamak için(!) herhangi bir tepki vermedi. Þemsi Denizer'in çeþitli görüþmeleri sonunda, eylem hýzlýca bitirildi ve iþçiler Zonguldak'a apar topar geri gönderildi. Madenciler ve Zonguldak halký üzüle üzüle evlerine döndüler ama daha bir yýl geçmeden en aðýr fatura iþçilere kesildi. Tam 213 iþçi 3 Mart 1992'deki grizu patlamasýnda can verecekti. 16 Ocak'a gelindiðinde, ABD ile Irak arasýnda, Körfez savaþý baþlamýþtý ve hükümet, 25 Ocak'ta 'milli güvenlik' nedeniyle tüm grevleri 2 ay ertelediðini duyurdu. Böylece, farklý iþ kollarýnda birçok iþçiyi kapsayan grevler fiili olarak bitirilmiþti(6). Bu, 89 Baharý'nýn bittiðini iþaret ediyordu. Sonuç itibariyle, 1989 yýlýnda baþlayan, Bahar Eylemlilikleri sürecine sendikalý- sendikasýz 1,5 milyon iþçi katýldý. Kamu iþçileri, diðer iþçileri de peþlerinden sürüklemiþ, bu süreçte eylem halkasýný geniþletmiþlerdi. Bahar Eylemliliklerinde bulunmuþ iþçilerin de anlatýlarýna göre, iþçiler sendikanýn grev kýrýcý, eylemliliklerin önüne geçen rollerini anladýklarýndan, kendi aralarýnda komiteleri kurarak ve taban basýncýyla sendikayý harekete geçmek zorunda býrakarak uygulamaya geçiriyorlar, sendikanýn geri dönün dediði noktada önceden kendi aldýklarý kararlarý uyguluyor, bir anlamda sendika içindeki bürokratik iliþkileri ezip geçiyorlardý. Dikkat edilmesi gereken bir baþka nokta da iþçilerin dillendirdiði zam taleplerinin kapitalizme yönelen bir tür tehdit olduðudur, ne de olsa ka-
Ýþçilerin her kazanýmý, geri kalan iþçilere örnek yaratarak noeliberal projeyi hükümsüz kýlma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, ücret artýþýna, çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesine vs. yönelik bir talep, ekonomik olduðu kadar politiktir de. Tarih sahnesinde defalarca karþýlaþtýðýmýz gibi, 1989 Bahar Eylemliliklerinde de, iþçilerin ekonomik taleplerle yola çýktýðýný görüyoruz. Ancak, ekonomik taleplerle baþlayan mücadele, bir süre sonra politik taleplerin de duyulduðu bir hareketlenmeye dönüþüyor. Örneðin 89 Baharý'nýn Özal'ýn iþini bitirdiðini, böylelikle de kapitalistlerin politik yaþamdaki hegemonik durumunun, burjuva partilerin çok parçalýlýðý neticesinde daðýldýðýný söyleyebiliriz. 1989 Mart'ýndaki yerel seçimlerde Özal'ýn ANAP'ýnýn oylarý %35'lerden %21'e düþmüþ, 1991'deki genel seçimlerde de ANAP iktidardan düþmüþtür. 42
pitalizm kar maksimizasyonuna dayanan bir sistemdir. Ayrýca iþçilerin her kazanýmý, geri kalan iþçilere örnek yaratarak noeliberal projeyi hükümsüz kýlma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, ücret artýþýna, çalýþma koþullarýnýn iyileþtirilmesine vs. yönelik bir talep, ekonomik olduðu kadar politiktir de. Tarih sahnesinde defalarca karþýlaþtýðýmýz gibi, 1989 Bahar Eylemliliklerinde de, iþçilerin ekonomik taleplerle yola çýktýðýný görüyoruz. Ancak, ekonomik taleplerle baþlayan mücadele, bir süre sonra politik taleplerin de duyulduðu bir hareketlenmeye dönüþüyor. Örneðin 89 Baharý'nýn Özal'ýn iþini bitirdiðini, böylelikle de kapitalistlerin politik yaþamdaki hegemonik durumunun, burjuva partilerin çok parçalýlýðý neticesinde daðýldýðýný söyleyebiliriz. 1989 Mart'ýndaki yerel seçimlerde Özal'ýn ANAP'ýnýn oylarý %35'lerden %21'e düþmüþ, 1991'deki genel seçimlerde de ANAP iktidardan düþmüþtür. Ayný zamanda, önünde baþka bir seçenek bulunmayan iþçi sýnýfýnýn, sol ve yoksuldan yana bir retorik kullanan SHP'ye yöneldiðine de tanýklýk ediyoruz. Kürt hareketinin temsilcileri, sendika liderleri, sosyalist olduðunu iddia eden birçok kiþi SHP listelerinden meclise girdiler. Özgürlük, demokrasi, insan haklarýnýn koruyuculuðunu yapacaðýný söyleyen ve sosyal refah vaat eden SHP, DYP ile kurduðu koalisyon sürecinde gerçekte neoliberalizme sadýk kalarak emekçi kitlelerde büyük bir hayal kýrýklýðý yarattý. SHP'nin iþçinin, emekçinin, sömürülenin, yoksulun dostu olmadýðý kýsa bir süre içinde anlaþýldý ancak SHP'nin solundaki parti ve örgütlerde 12 Eylül sonrasý içerisine düþtükleri marjinallikten çýkamamýþlardý. Burjuva devletin baskýsý bir yana bu örgütlenmelerin yeni sorunlar karþýsýnda da donanýmlý olmadýklarýný görüyoruz. 1990'larýn baþýnda örgütlü iþçi hareketi geri çekilmiþti. SHP'nin ne sosyal adaletin ne de özgürlüklerin savunucusu olamayacaðý açýða çýkmýþtý. Sosyalist solun ise bu boþluðu doldurmasý mümkün deðildi. Neticede
MARKSÝST BAKIÞ neoliberal azgýn saldýrýlar karþýsýnda giderek büyüyen kent yoksullarý, yüzlerini sol jargonu Ýslami söylemle birleþtiren Ýslamcý Erbakan'a dönüyorlardý. Bu yükseliþ, sýnýf hareketi ve solun hiçbir þey kazanamayacaðý laik-antilaik bölünmesini beraberinde getirecekti. Kürt hareketinin PKK önderliðinde gerçekleþirdiði büyük atýlým, burjuva devleti topyekün bir saldýrýya sevk etmiþ ve 1990'lý yýllarýn büyük kýsmý düþük yoðunluklu bir iç savaþ ve yoðun katliam ve iþkencelerle geçmiþti(7). 1989 Baharý sonrasýnda, TÜRK-ÝÞ yönetiminde çok önemli kadro deðiþiklikleri meydana geldi. 900'e yakýn sendikacý, tabanýn basýncýna dayanamadý, yerlerini genellikle daha muhalif sendikacýlara býraktýlar. Daha önce de söz ettiðimiz gibi, bu muhalif sendikacýlarýn da sendikal bürokrasi içerisinde, gideceði nokta sýnýrlýydý. Yine, Türk-Ýþ, 1990'dan itibaren 1 Mayýs'ý kutlama kararý alacaktý. 12 Eylül karanlýðýný daðýtan 89 Baharý, iþçi sýnýfý eylemleri açýsýndan, greve çýkan
12 Eylül karanlýðýný daðýtan 89 Baharý, iþçi sýnýfý eylemleri açýsýndan, greve çýkan iþçi sayýsý ya da grevde kaybedilen gün sayýsý gibi sayýsal veriler anlamýnda, rekorlarý ifade eder. Ancak belirtmek gerekir ki iþçi sýnýfýnýn bu eylemsel süreci politik radikallik anlamýnda 12 Eylül öncesinin çok gerisindedir. Sola doðru kayma yaþansa da bu kayýþtan esas olarak SHP yararlanmýþtýr.
iþçi sayýsý ya da grevde kaybedilen gün sayýsý gibi sayýsal veriler anlamýnda, rekorlarý ifade eder. Ancak belirtmek gerekir ki iþçi sýnýfýnýn bu eylemsel süreci politik radikallik anlamýnda 12 Eylül öncesinin çok gerisindedir. Sola doðru kayma yaþansa da bu kayýþtan esas olarak SHP yararlanmýþtýr. 12 Eylül sonrasýnda gerek örgütsel gerek ideolojik bir dizi büyük problemle karþý karþýya olan sol hareketin örgütlü iþçi hareketine nüfuz etmesi pek mümkün
43
olmadý. Ýþçi hareketine soldan tesir edecek anlamlý müdahalelerde bulunan devrimci güçlerin var olmayýþý 89 Baharý'nýn 1991'den sonra sönümlenmesinin birinci nedeni oldu. Bu sönümleniþ bir yandan da neoliberalizmin belkemiði olan özelleþtirmelerin önünün açýlmasýna izin verdi. Böylelikle 89 Baharý'nýn motor gücü olan kamu sektöründe çalýþan iþçiler ve tabi ki örgütleri büyük oranda tasfiye edildiler. Ýlerleyen yýllarda sendikalar küçüldükçe küçüldü ve bürokratik kabuða dönüþtü. Bunun yerini taþeronlaþtýrma, esnek ve güvencesiz çalýþtýrma aldý. Sonlarýna gelinse de bu süreç devam etmektedir. Neticede 89 Baharý örgütlü iþçi sýnýfý adýna önemli kazanýmlar anlamýna gelmiþse de bu kazanýmlar zaman içerisinde adým adým bitirilmiþtir. Örneðin TEKEL iþçileri 89 Baharý sayesinde büyük ekonomik kazanýmlar elde etmiþlerdi, ama TEKEL'in özelleþtirilmesinin ardýndan 4-C çalýþma statüsünü kabule zorlandýlar. Büyük kavgalar vererek Türkiye sýnýf mücadelesinin son dönemdeki en parlak direniþini sergileseler de yenilmekten kurtulamadýlar. 1989 Bahar eylemliliklerinde iþçiler 'hükümet istifa', 'iþçiler birleþin, iktidara yerleþin', 'genel grev genel direniþ' sloganlarýný atarken; mücadeleyi 12 Eylül'ün hesabýný sormaya yöneltmek, ekonomik taleplerin darlýðýndan çýkmayý bir politika olarak benimsemek açýsýndan devrimci öncünün oynamasý gereken en önemli rollerden biriydi. Grevlerin genelleþtirilmesi, ülke çapýnda yaygýnlaþtýrýlmasý ve süresizleþtirilmesi, yine devrime giden yolu örmek için konulacak en iyi eylem planlarýndan biridir. Ýþçi önderleri ile devrimci partinin baðlantýsýnýn saðlanmasý ve komitelerin oluþturulmasý, üretimin durdurulmasý ve örgütlenebilmesi için atýlacak adýmlardandýr. Daha önce de söz ettiðimiz gibi, Türkiye solunun çeþitli eksikliklerinden, yalpalamalarýndan, kitle hareketi ile baðlantý kuramamalarýndan kaynaklý olarak, 12 Eylül Darbesi'nin de getirdiði ortam dolayýsýyla, 1989 Ýþçi Baharý eylemlilikleri önderliksiz kalmýþtýr. Tarihte önderliksiz kalan bir çok hareketin, devrim noktasýna geldiði durumlarda dahi, kaybedildiðine tanýklýk ettik þimdiye kadar. 1989 iþçi hareketi de kendiliðinden bir hareket
MARKSÝST BAKIÞ olarak, kendi misyonunun karþýlýðýný, birçok hakký, iþçi sýnýfýnýn týrnaklarýyla kazýyarak almasý sonucuyla fazlasýyla yerine getirmiþtir. Sendikacýlar deðiþse dahi, sendikacýlýðýn belirli sýnýrlarý vardýr ve sol sendikacýlar bu sýnýrlara
Kaynakça: (1) Seyfettinoðlu,Ümit. Mert, Mehmet. Duman, Damla. Türkiye'de Grevler ve Ýþsizlik. Akdeniz Üniversitesi. (2) http://www.gunceltarih.org/2011/10/modernzamanlarn-uc-atls-reagan.html. (3) Bilen, Mahmut. Es, Muharrem. Gelir Daðýlýmý Sorunu ve Çözümünde Yeni Arayýþlar. Yönetim ve Siyasette Etik Sempozyumu, 1998, Adapazarý. (4) Özerkmen, Necmettin. 'Geçmiþten Günümüze Türkiye'de Anayasa ve Yasalarda Sendikal Haklarýn Düzenlenmesi ve Getirilen Kýsýtlamalar' A.Ü. DTCF dergisi. 2003. (5) 'Hatýrla! 1989 Bahar 1989 iþçi Eylemleri' belgeseli. hareketi de (6) Sevkuthan, N. kendiliðinden Karakaþ. Eylem Günlüðü -Zonguldak Maden Grevi bir hareket ve Yürüyüþü. Metis olarak, kendi Yayýnlarý. 1992. misyonunun karþýlýðýný, (7) Mutlu, Yüksel. birçok hakký, iþçi sýnýfýnýn 'Türkiye Ýþçi Sýnýfý ve Kürtler'. dersimpost.com týrnaklarýyla kazýyarak
vardýklarý noktada, hareketi ileriye itmeye yönelik deðil, geriye çekmeye yönelik hamlelerde bulunmuþlardýr. 1989 iþçi hareketinin geriye almasý sonucuyla fazlasýyla çekilmesi, ayný zamanda yerine getirmiþtir. Türkiye'de neo-liberal politikalarýn kolaylýkla uygula- Sendikacýlar deðiþse dahi, maya sokulabileceði bir sendikacýlýðýn belirli zemin yaratmýþtýr. sýnýrlarý vardýr ve sol K a p i t a l i s t l e r , özelleþtirmelere hýz sendikacýlar bu sýnýrlara kazandýrmýþ, sermaye vardýklarý noktada, hareketi sýnýfýnýn politikalarýný ileriye itmeye yönelik deðil, emekçilere dayatmýþ ve bu sayede kesin bir zafere imza geriye çekmeye yönelik atmýþlardýr. Geçmiþte hamlelerde bulunmuþlardýr. yapýlan hatalarýn, ideolojik 1989 iþçi hareketinin geriye ve eylemlilikler açýsýndan eleþtirisini verebilmek; çekilmesi, ayný zamanda gerek Türkiye, gerek dünya Türkiye'de neoliberal devrimleri tarihini tarihsel politikalarýn kolaylýkla materyalizm ýþýðýnda tekrar yorumlamak, bugün sosya- uygulamaya sokulabileceði lizm davasýný savunan her bir zemin yaratmýþtýr. örgütün boynunun borcu olarak kalacaktýr.
Dilan Baycan
44
Açlýk Grevleri Sona Erdi!
Kürt Halkýna Saldýrýlar Durmuyor!