Uluslararasý Sosyalizm için
ÝÞÇÝ
DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 2
Türk solu, halkçý l ýk , A l e v ic i li k . . . . . . . . . . . . . . .6 Kadýnlarýn kurtu lu þ u i ç i n m ü c a d e l ey e . . . . . . . . . . 7 Kimin Newroz’u ? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 Savaþlar nereden k a y n a k la n ýy or . . . . . . . . . . . . . 1 0 Emperyalizm Ort ad oð u ’ d a n d ef o l . . . . . . . . . . 1 0 - 11 Orta Asya: P etro l sav a þ l ar ý n ý n y e n i a r e n a s ý . . . . 1 0 - 11 ABD Kürt devleti m i i s t iy o r? . . . . . . . . . . . . . . . 1 1 BM barýþ getirir m i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 1 Dünyadan . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 2 Neden Troçkist o l ma k z or u n d a y ý z ? . . . . . . . . . . .1 3 Neden devrimci p a r t i y e i h t iy ac ý m ý z v a r ? . . . . .1 4 - 15 12 Mart neden y ap ý ld ý ? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 6 Devletler kimin i ç i n ç al ý þ ýr ? . . . . . . . . . . . . . . . .1 7 Mektuplar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 8 - 19 ABD’nin büyük f i y a s k os u . . . . . . . . . . . . . . . . . .2 0
1 MART 1998 200.000 TL.
Eðitimin kalitesini yükselt
GÝYÝMÝME KARIÞMA! Okullar araç gereç ve öðretmen sýkýntýsý içindeyken, her yýl yüzbinlerce genç üniversite kapýlarýndan geri çevrilirken devlet bizim giysimizle uðraþýyor. Sakalla, etek boyuyla, türbanla uðraþanlar tek tip insan yetiþtirmek istiyorlar. Herkesin özgürce ve dilediði gibi giyinmesi en basit ve temel haklarda biridir. Bizim verdiðimiz vergilerle çocuklarýmýz için yapýlan okullarda isteyen türban takabilmeli, isteyen de mini etek giyebilmelidir. Sakala türbana karýþanlar bir yandan da demokrasi ve insan haklarýný koruduklarýný
söylüyorlar. Onlar ikiyüzlüdür. Emekten yanayýz diyerek bizim oylarýmýzý isteyen DSP ve CHP yöneticileri ise ya bu ikiyüzlülük kervanýnda yeralýyor ya da sessiz kalýp bu utanca ortak oluyorlar. Ýnsanca yaþayabilmek için ücret artýþý isteyip sendikalaþtýðý için iþten atýlan Turkish Daily News iþçilerine, aylardýr direniþte olan Albayrak iþçilerine sahip çýkýp destek olmak yerine çaðdýþý ve baskýcý bir yönetmeliðin uygulanmasýyla ilgileniyorlar. Ýslami hareket ve sosyalist tutum
9. sayfada
HADEP’E GREV HAKKI ÝÇÝN DOKUNMA!
Dün Refah’ý kapatan iþçi düþmanlarý þimdi de gözlerini HADEP’e diktiler. Çetelere göz yuman, trilyonlarý kirli savaþa aktaranlarýn HADEP’i kapatmasýna izin vermeyelim. Onlarý durdurmazsak daha da azgýnlaþacaklardýr. Haberi 3. sayfada
Yoksulluktan kývranan kamu çalýþanlarýnýn büyük bir çoðunluðu grevsiz toplusözleþmesiz bir sendikanýn iþe yaramayacaðýný biliyor; çoðunluk, grev hakkýnýn ancak grevle kazanabileceðinin de farkýnda; hükümet üflesek daðýlacak, parlamento paramparça, halk kamu
çalýþanlarýnýn taleplerini destekliyor; yýllardýr süren mücadele içinde deneyim kazanan onbinlerce sendika militanýna sahibiz. Bu zayýf hükümetten istediðimizi almak için yapmamýz gereken tek þey grev yapmaktýr.
E V GRE
Haberi 3. sayfada
2
Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
TEMEL ÝLKELERÝMÝZ YA BARBARLIK YA SOSYALÝZM apitalizmde öncelik insanlarýn ihtiyaçlarý deðil, kâr ve rekabettir.
K
Ýþsizlik, açlýk, yoksulluk ve savaþlarýn nedeni küçük bir azýnlýðýn kâr hýrsýdýr. Kapitalizmde bütün zenginliði iþçiler yaratýr. Bu zenginliðin çoðunluðun ihtiyaçlarý için kullanabilmesi ancak iþçi sýnýfýnýn kollektif olarak bütün zenginliðe, üretimde kullanýlan herþeye el koymasýyla, üretimi ve daðýtýmý kontrol etmesiyle, yani sosyalizmle mümkündür.
ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR osyalizm ancak iþçilerin kendi eylemiyle gerçekleþebilir.
S
Ýþçiler bunu ancak iþçi konseyleri aracýlýðýyla, aþaðýdan yukarý örgütlenen bir iþçi iktidarýyla gerçekleþtirebilirler. Bunun dýþýndaki çözümler yine bir azýnlýðýn iktidarýyla, kapitalizmle sonuçlanýr.
REFORM DEÐÝL DEVRÝM u düzenin kurumlarý iþçi sýnýfýna karþý patronlarý korumak amacýyla oluþturulmuþtur. Bu kurumlar iþçi sýnýfý tarafýndan ele geçirilip kullanýlamaz.
B
Mevcut sistem iyileþtirmeler yapýlarak, yani reformlarla düzeltilemez. Sosyalizm parlamento aracýlýðýyla gerçekleþemez. Bu sistem ancak iþçilerin kitle eylemleriyle deðiþtirilebilir. Bir iþçi devrimi zorunludur.
rime yenilmiþtir. Rusya, Doðu Avrupa, Çin, Küba gibi yerlerde sosyalizm deðil bürokratik devlet kapitalisti sistemler yaþanmýþtýr.
ULUSAL SORUN osyalistler halklarýn kendi kaderini tayin hakkýný savunurlar.
S
Ezenlerin milliyetçiliðine karþý mücadele edip, ezilenlerin kurtuluþ mücadelesini desteklerler.
AZINLIKLAR osyalistler ezilen her türlü etnik, cinsel, dinsel azýnlýðýn mücadelesini destekler, onlarýn örgütlenme haklarýný savunurlar.
S
CÝNSÝYETÇÝLÝK
Y
aþadýðýmýz sistem kadýnlarý ezmektedir.
Sosyalistler her yerde cinsiyetçiliðe karþý mücadele edip, kadýnlarýn her alandaki eþitliðini savunurlar. Sosyalistler insanlarýn cinsel tercihleri nedeniyle ezilmesine, eþcinsellere yönelik saldýrý ve aþaðýlamalara karþý mücadele ederler.
DEVRÝMCÝ PARTÝ þçi sýnýfýnýn kendiliðinden mücadelesinin bir iþçi devletiyle sonuçlanabilmesi için devrimci parti zorunludur.
Ý
Bu parti, iþçilerin her mücadelesini destekleyip genelleþtirmeye, tek tek mücadeleleri birleþtirmeye çalýþýr. Sosyalistler iþçi sýnýfýnýn günlük mücadelesi içinde yer alýp en militan iþçileri sosyalizm ve partinin gerekliliði fikrine ikna ederek devrimci bir parti inþa edebilirler.
ENTERNASYONALÝZM apitalizm dünya ölçeðinde bir sistemdir. Bunun alternatifi olan sosyalizm de ancak dünya ölçeðinde gerçekleþebilir.
K
Ýþçilerin vataný yoktur. Bütün dünya iþçileri kardeþtir. Ýki farklý ülkenin iþçilerini karþý karþýya getirecek her þeye karþý çýkýlmalý, diðer ülkelerdeki iþçilerin mücadeleleri desteklenmelidir.
TEK ÜLKEDE SOSYALÝZM MÜMKÜN DEÐÝLDÝR usya deneyimi göstermiþtir ki devrim tek ülkeyle sýnýrlý kalýrsa yaþayamaz.
PARTÝ ÝÇÝ DEMOKRASÝ osyalist politikanýn temelinde iþçi sýnýfýndan öðrenmek yatar. Tartýþma özgürlüðü, sosyalistlerin iþçi sýnýfýndan ve birbirinden öðrenmesinin vazgeçilmez koþuludur.
S
Tartýþmanýn amacý dünyayý deðiþtirmektir. Bu da parti üyelerinin birlikte hareket etmesiyle gerçekleþebilir. Demokratik merkeziyetçilik devrimci bir parti için zorunludur.
K
açmakta.
Öfkeyi örgütleme zamaný
Hükümet de patronlarla hemfikir. Baþbakan Yýlmaz, iþbaþýna gelir gelmez katý istikrar önlemleri uygulayacaklarýný açýklamýþ, çalýþanlara “bu kýþýn zor geçeceði” mesajý vermiþti. Ancak hükümet þimdiye kadar patronlarýn istediði sertlikte bir saldýrýyý göze alamadý. Sosyal güvenlik sisteminin özelleþtirilmesi gibi topyekün saldýrýlar için kendisini yeterince güçlü hissetmeyen hükümet, iþçi sýnýfýnýn en örgütsüz olduðu alanlarda özelleþtirmeler yapmak gibi daha kýsmi saldýrýlarla yetiniyor. Sermaye net bir ekonomik ve politik saldýrý programýna sahip. Ordunun parlamentoya müdahalesi ve Refah’ýn kapatýlmasý bunun göstergeleri. Ancak yönetici sýnýf açýsýndan süngü zoruyla yaptýrýlanlar yeterli deðil. Ekonomik alanda daha ciddi bir saldýrý programýnýn uygulanmasýný, ücretlerin düþürülmesini, özelleþtirmelerin hýzla yapýlmasýný istiyor. Ne var ki böyle bir programý uygulayabilecek güçlü bir hükümet ve onu destekleyen bir parlamento yok. Sermaye kendi içinde bölünmüþ, siyasal temsil krizi yaþýyor. Oysa Refah’ý kapatarak kendine güvenini artýran
egemen sýnýf, krizden çýkmak için saldýrmak istiyor. Ama iþçi sýnýfýnýn aðýr bir saldýrýya tepkisinin ne olacaðýný kestiremiyor. Hükümet zayýf ve korkuyor. Kýlýk kýyafet genelgesine karþý yükselen sýnýrlý bir muhalefet bile hükümeti paniðe sokabiliyor. Bir yandan da Kürt sorunuyla boðuþan, HADEP’i kapatmaya çalýþan yönetici sýnýf, üçüncü bir cephede de ciddi bir savaþa girmekten çekiniyor. Ýþçi sýnýfý ise ciddi bir saldýrý karþýsýnda sessiz kalmayacaðýnýn iþaretlerini veriyor. Özelleþtirmelere karþý geçen yýlýn sonundaki direniþler, DÝSK’in Ankara yürüyüþü, KESK’in 11 Aralýk’ta gerçekleþtirdiði ve bu ay tekrarlayacaðý grev, Türk-Ýþ ve DÝSK tabanlarýnda yükselmeye baþlayan ek zam talepleri, baharda yapýlacak toplusözleþmelerin yarattýðý geleneksel hava bu iþaretlerin en önemlileri. Milyonlarca kiþinin yoksulluk sýnýrý altýnda yaþadýðý Türkiye’de çalýþanlarýn büyük bir çoðunluðu iþ güvencesi sorunuyla karþý karþýya. Susurluk kazasýyla ortaya çýkan pislikler, rüþvet ve yolsuzluk haberleri ýnsanlarýn merkez siyasi partilere karþý güvensizliðini arttýrmakta, devletin sorgulamasýna yol
Sohbet Toplantýlarý:
Ankara: Her Cumartesi saat 16.00’da
Ýstanbul Kadýköy: Her Pazar saat 14.00’de
R
Ýlk ve tek muzaffer iþçi devriminin gerçekleþtiði Rusya’da devrim tek ülkede sýnýrlý kaldýðý için 1928-29’daki karþý dev-
ârlýlýklarýný korumak ve istikrarlý bir ortamda kârlarýný artýrmak isteyen patronlar, 5 Nisan kararlarýna benzer bir paketin 1998’de “tavizsiz olarak uygulanmasýný” istiyorlar. Hükümeti, iþçi sýnýfýna aðýr bir saldýrý için zorluyorlar.
DEVRÝMCÝ GÖREV u fikirlere katýlan, böylesi bir partinin gerekliliðine inanan herkesi, Ýþçi Demokrasisi Parti Giriþimi’ne katýlmaya çaðýrýyoruz.
B
Ýstanbul Ümraniye: Her Pazar saat 16.00’da
Milyonlarca insan yoksulluk, iþsizlik ve adaletsizlik býkmýþ durumda. Ancak bu býkkýnlýk ve öfke kitlesel olarak sokaklara dökülmüþ deðil. Çoðunluk çaresizlik içinde evinde haberleri izlerken küfrediyor. Yüzbinlerce kiþi küçük reformlarýn sorunlara çare olmayacaðýný görüyor, onbinlercesi radikal çözümler arýyor. Ancak solda bu öfkeyi örgütleyecek bir çekim merkezi yok. CHP liderliði bu hoþnutsuzluðu örgütlemek ve yoksulluða biraz olsun dur demek yerine, yönetici sýnýfla birlikte islamcýlarla uðraþmayý tercih ediyor. Sermayeye güven vermeyi emekçilere güven vermekten daha çok önemsiyor. Bu durum umutsuzluðun hareketi insanlýk düþmaný faþist hareketin Kürt düþmanlýðý üzerinden güç kazanmasýna ortam saðlýyor. Ýslami harekete demokrasi ve insan haklarý bayraktarlýðý yaparak adil düzen sahte söylemiyle örgütlenme alaný açýyor.
Sosyalistlerin gücü kapitalizmin içinde bulunduðu krize verdikleri bütünsel ve tutarlý yanýttan gelir. Asya Kaplanlarý’nýn çöktüðü, en büyük emperyalist ABD’nin Körfez’de yenilgiye uðradýðý, devletin sorgulandýðý, parlamentonun meþruiyetini yitirdiði, onbinlerce kiþinin net radikal çözüm arayýþýnda olduðu böyle bir dönem sosyalist fikirlerin yaygýnlaþmasý ve örgütlenmesi için büyük olanaklar sunuyor.
Uluslararasý Sosyalizm için
ÝÞÇÝ DEMOKRASÝSÝ Tarih:1 Mart 1998 Sayý: 2 Sahibi:Uluslararasý Gelenek ve Tanýtým Limited Þirketi adýna Hüseyin Çýnar Yazý Ýþleri Sorumlusu:Süleyman Þarlý Baský:Yön Matbacýlýk
Bürolar: Ýstanbul Kadýköy: Yoðurtçu Þükrü Sokak, No.48/5 Kadýköy, Tel: 0216 330 2280 Ýstanbul Ümraniye: Santral Duraðý,Menteþoðlu Cd. No 5, Ümraniye Ankara: Beyazsaray Apt. 10/30, Sýhhiye Tel: 0312 229 3257
1 Mart 1998 Ýþçi Demokrasisi
3
KESK:
Grev hakký grev yaparak kazanýlýr M e h me t A l i F ý r a t amu çalýþanlarýnýn 8 yýllýk mücadelesiyle dayattýðý grevli toplusözleþmeli sendika hakký hükümetin meclise sunduðu yasa tasarýsý ile kuþa çevrilmek isteniyor. Tasarý, grev ve toplu sözleþme haklarýný yok etmekle kalmýyor, mevcut kazanýmlarý da tümüyle kullanýlmaz hale sokuyor.
K
Ayrýca adliye, cezaevi ve askeriyede çalýþan onbinlerce emekçiyi kapsam dýþý býrakarak bu iþkollarýnda sendikal mücadeleyi yasaklýyor. Kýsacasý kamu çalýþanlarýna anti-demokratik bir tabela sendikasý sunuluyor. Kamu çalýþanlarýnýn mücadelesi bugün önemli bir dönemeçte. Önümüzde iki seçenek var: Ya bugüne kadarki mücadelemizle elde ettiðimiz haklarýn yasallaþ masý için mücadele edeceðiz, ya da elimizi kolumuzu baðlayýp kazanýmlarýmýzýn kuþa çevrilmesini izleyeceðiz.
Bugün sahip olduðumuz avantajlarý kullanýp sesimizi ve gücümüzü ortaya koy mazsak ne grev ne de doðru düzgün bir sendika hakký el de edemeyeceðimiz ortada. Öyleyse yapýlmasý gereken sesimizi ve gücümüzü du yurmak, sahte sendika yasa sýný çöpe yollamaktýr. Bu da ancak yaygýn ve etkili grev ler yapmakla mümkündür. Kamu çalýþanlarýnýn yasa tasarýsýna karþý örgütlediði ilk eylem zinciri 24 Ocak Ankara mitingi ve Kýzýlay Meydaný’nýn iþgaliyle ta mamlandý. Bu eylem göster di ki kamu çalýþanlarýnýn azýmsanamayacak bir kýsmý sahte sendika yasasýna di renmekten baþka çýkar yol görmüyor. Ancak, “nasýl kazanabili riz” sorusuna verilen yanýt lar farklý. KESK yönetiminin 7-8 Þubat tarihinde karara baðla dýðý ikinci eylem programýn da basýn açýklamalarý, otur ma eylemleri ve iki günlük iþ býrakma gibi eylemler var.
Baþarýyla inþa edersek bu ey lemler aracýlýðýyla tasarýnýn meclise gelmesini geciktire bilir hatta geri çekilmesini saðlayabiliriz. Ama eðer amacýmýz somut bir kazaným elde etmek, grevli toplusöz leþmeli sendika hakkýnýn ya salaþmasýný saðlamaksa daha fazlasýný yapmak zorundayýz. Grevin iki günle sýnýrlý olduðunu, üçüncü gün iþba þý yapýlacaðýný peþinen ilan eden bir hareket hele de grevlere katýlým düþükse hü kümeti köþeye sýkýþtýrarak somut kazanýmlar elde ede mez. Elbette ki basýn açýkla malarý, oturma eylemleri ve mitinglerle beslenen 2 gün lük grev programý daha ka rarlý kitlesel bir mücadele için olumlu bir adýmdýr. Bu günün görevi, iki günlük grevi her iþyerinde en geniþ katýlýmla gerçekleþtirmek ve kazanana kadar greve devam etme fikrini yaygýnlaþtýrmak týr. Böyle bir perspektif ve kararlýlýða sahip olmadan ka zanmak mümkün deðildir. Yoksulluktan
kývranan
Yýllardýr süren mücadeleye raðmen ciddi ve elle tutulur pek az kazaným elde eden kamu çalýþanlarý hareketinin bugün en temel eksiði kendine olan güvenidir. Bugün bir dönemeç noktasýndayýz. Ya kazanýmlar elde ederek yolumuza güvenle devam edeceðiz, ya da varolan haklarýmýzýn elimizden alýnmasýna seyirci kalýp moralimizi daha da bozacaðýz. kamu çalýþanlarýnýn büyük bir çoðunluðu grevsiz toplu sözleþmesiz bir sendikanýn iþe yaramayacaðýný biliyor; çoðunluk, grev hakkýnýn an cak grevle kazanabileceði nin de farkýnda; hükümet üf lesek daðýlacak, parlamento paramparça, halkýn çoðun luðu kamu çalýþanlarýnýn ta leplerini destekliyor; yýllar dýr süren mücadele içinde deneyim kazanan onbinlerce sendika militanýna sahibiz. Bu zayýf hükümetten istedi ðimizi almak için yapmamýz gereken tek þey herkesi “grev yapmanýn ve kazanma nýn mümkün olduðu” fikrine ikna etmek ve harekete geç mektir. KESK yönetimi sahip ol duðumuz bu avantajlarý de ðerlendirip daha cesaretli adýmlar atmak zorundadýr. Son eylem programýnýn he men hemen aynen tekrarý olan ve büyük olasýlýkla so -
mut bir kazanýma dönüþe meyecek þimdiki eylem programý yetersizdir. KESK yönetimi sonuç alamayacak eylem programlarýyla sahip olduðumuz avantajlarý ve mücadele etme isteðini boþa harcamamalý, tabandaki ak tivistleri motive edebilecek büyük bir adýmý cesaretle at malýdýr. Yýllardýr süren mücadele ye karþýn elle tutulur ciddi pek az kazaným elde eden kamu çalýþanlarý hareketinin bugün en temel eksiði ken dine olan güvenidir. Bugün bir dönemeç noktasýndayýz. Ya kazanýmlar elde ederek yolumuza güvenle devam edeceðiz, ya da varolan hak larýmýzýn elimizden alýnma sýna seyirci kalýp moralimizi daha da bozacaðýz. Gerçek bir sendika hakký istiyorsak KESK eylemlerini “kazanana kadar grev” þia rýyla inþa etmeliyiz.
Baskýlara karþý HADEP’i savunalým ADEP’e yönelik baskýlar son zaH manlarda yoðunluk kazandý. aralarýnda Genel Baþkan Murat Bozlak’ýnda bulunduðu 7 parti yöneticisi tutuklandý, çok sayýda partili de gözaltýna alýndý. 6 Þubatta Ýstanbul Gazi Mezarlýðý’nda topraða verilen PKK gerillasý Adnan Þeker’in cenaze töreni sonrasý polis Ýstanbul’daki HADEP binalarýna yöneldi. Gazi Mezarlýðý’nda yaklaþýk 5 bin kiþinin katýldýðý gösteride kitle PKK bayraðý ve flamalarý taþýmýþtý. Bunun üzerine Ýstanbul’da
aralarýnda 6 ilçe baþkanýnda bulunduðu çok sayýda HADEP’li gözaltýna alýndý. Polis bu operasyonlar sýrasýnda Susurluk Raporu’nda devlet içindeki çete tarafýndan öldürüldükleri açýkça kabul edilen yazar Musa Anter, DEP Milletvekili Mehmet Sincar ve HEP Diyarbakýr Ýl Baþkaný Vedat Aydýn’ýn fotoðraflarýný suç unsuru olarak gösterdi. Ayný operasyon Ankara’da da yapýldý. HADEP Genel Merkezi’ni basan polis parti yöneticilerinin de aralarýnda bulunduðu çok sayýda
partiliyi gözaltýna aldý. DGM’de yargýlanan parti yönetricileri tutuklanýp, cezaevine atýldýlar. Tutuklamalara gerekçe olarak HADEP Genel Merkezi’nce bastýrýlan takvimler gösterlidi. HADEP’e yönelik saldýrýlar bundan sonra da devam etti. Parti içi seminerlere katýlan KESK Ýnsan Haklarý Sekreteri Tayfun Ýþçi ile ÝHD Genel Sekreteri Nazmi Gür gözaltýna alýndýlar. Yýllardýr uygulanan baský politikalarý geri tepti. Þimdiye kadar sýrasýy-
la HEP, ÖZDEP ve DEP “bölücülük” gerekçesiyle kapatýldý. Her seferinde yeni bir parti kuruldu. Dün “demokrasiyi koruma” bahanesiyle RP’yi kapatanlar bugün de HADEP’i kapatmaya çalýþýyorlar. Kendi arasýnda bölünen, krizi günden güne derinleþen egemen sýnýf bütün muhalif güçlere saldýrýyor. 28 Þubat sonrasý muhalif kesimler üzerinde estirilen baskýya karþý mücadele edelim. HADEP’in özgürlüðünü savunalým. HADEP’i kapattýrmayalým.
4
Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
Kapitalizmin bedeli yoksulluk ve iþsizlik D
evletin resmi kurumlarýnýn yaptýðý araþtýrmalara göre Türkiye’de toplumun yüzde 60’ý elde toplam gelirin yüzde 22’siyle yetinirken, sermaye sýnýfýnýn içinde olduðu en zengin yüzde 20’lik kesim yaratýlan zenginliklerin yüzde 65’ine el koyuyor. Ýþte patronlar sistemi kapitalizmin adaleti! Hükümet bu adaletsizlikle, yoksullukla mücadele etmek bir yana özelleþtirme, sendikasýzlaþtýrma saldýrýlarýyla karnýmýzý doyurmakta bile zorlandýðýmýz gelirimizin daha büyük kýsmýna el koymak istiyor.
Ýþsizler ayný zamanda yedek iþçi kesimini oluþturuyor. Sermaye kesimi kendi egemenliðinin neden olduðu iþsizliði iþçi sýnýfý mücadelesini engellemek için kullanýyor. Mücadaleye çýkan iþçilere iþsizler ordusunu göstererek
hallerine þükretmelerini öneriyor. Kapitalizm, emek gücünü kullanmak isteyen, üretmek isteyen milyonlarca insanýn üretme hakkýný elinden alarak bir kez daha bizlere bu sistemin ne kadar barbarca olduðunu açýkça gösteriyor.
Türk-Ýþ hesaplamalarý, 4 kiþilik bir ailenin en az 125 milyon TL gelirle yaþayabileceðini gösteriyor. Oysa 1997’de ortalama ele geçen ücret 45 milyon TL idi. Yoksulluðu daha da aðýrlaþtýran olgularýn baþýnda iþsizlik var. Ýþsizlik, aldatýcý resmi rakamlara göre yüzde 7 düzeyinde. Oysa gerçek iþsizlik yüzde 30’lara yaklaþýyor. Sermayenin dayattýðý politikalarýn baþýnda gelen özelleþtirmeler iþsizliði hýzla artýracak.
Kapitalizm zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapýyor.
Vergi Adaleti Ýçin
Zenginleri Vergilendirin!
Y
eni vergi tasarýsý sözümona vergi yükünü daha geniþ bir alana yayarak, toplam vergi gelirlerini artýrmayý amaçlýyor. Ancak iþçi sýnýfýna ek yükler getiren tasarý, sermayedarlardan alýnan kurumlar vergisinde indirimler yapýyor. Geçen yýl 500 milyon TL olan gelir vergisi ilk dilimi bu yýl en az resmi enflasyon oraný kadar (%99,1) artýrýlmasý gerekirken yüzde 50 oranýnda artýrýldý. Böylece ortalama ücret alan bir iþçi geçen yýl ikinci vergi dilimine 11. ayda girerken bu yýl muhtemelen 9. ayda girecek ve toplam olarak daha fazla vergi ödeyecek. Vergi tasarýsý KDV gibi vergiler yoluyla da iþçilere aðýr yükler getiriyor. Ücretinin hemen tamamýný temel tüketim harcamalarýna ayýran çalýþanlar, farkýnda olmadan bu dolaylý vergilerin hepsini ödemek zorunda býrakýlýyorlar. Yapýlan hesaplamalara göre, devletin topladýðý toplam vergi gelir-
lerinin yarýsýndan fazlasý ücretlilerden alýnmakta. Sermaye kesiminin ödediði vergiler ise toplam vergi gelirlerinin yüzde 29’u düzeyinde, yani ücretlimaaþlý olarak çalýþanlarýn ödediðinin neredeyse yarýsý kadar. Bütçe gelirlerinin yüzde 85’ini oluþturan vergilerin çoðunu çalýþan yýðýnlar karþýlarken bütçe harcamalarýndan en az payý da yine çalýþanlar alýyor. Bir taraftan düþük ücretlerle aðýr koþullarda çalýþmak zorunda býrakýlan iþçi sýnýfý, diðer yandan aðýr vergi yükü altýnda eziliyor. Bizim yarattýðýmýz zenginliklerin büyük kýsmýna ise patronlar kâr ve faiz adý altýnda el koyuyorlar. Vergilerle bizden toplanan paralar ise eðitime, saðlýða, kreþe, yaþlý bakýmýna, yoksullarýn yararlanacaðý hizmetlere dönüþmüyor. Faize, savaþa ve sermaye teþviklerine harcanýyor. Bütçe politikalarý devletin tarafsýz olmadýðýný ve açýk sýnýfsal tercihler yaptýðýný açýkça ortaya koyuyor.
Geçici iþçiler “Kor ku yu yen mek için mü ca de le et me li yiz” en bir devlet kurumunda geçici iþçi statüsüyle çalýþýyorum. Sekiz yýldýr ayný kurumda ayný iþi yapýyorum. Ama iþveren beni hâlâ geçici iþçi statüsünde çalýþtýrýyor.
B
Her iki ayda bir iþe devam etmek için sözleþme imzalýyorum. Böylece devlet SSK’ya daha az prim ödüyor, yani SSK’yý dolandýrýyor. Bazen 2-3 ay iþsiz kalýyoruz. Bu sürede primler ödenmediðinden emeklilik gecikiyor.
Maaþlar ilk birkaç ay iyi oluyor ama sonra eriyip gidiyor. Bu yýl eþel-mobil sistemine geçilecek. Bu da maaþlarýn tamamen erimesine neden olacak. Sendikamýz ise bizim sorunlarýmýza duyarlý deðil. Sadece aidatlarý alýp yemeyi biliyorlar. En azýndan kadro için iþvereni zorlayabilirler. Ama yapmýyorlar, bu durum sendika bürokratlarýnýn iþlerine geliyor.
Sürekli olarak “acaba kaç kiþi iþe baþlatýlmayacak” korkusunu yaþýyoruz.
Kimse sendikaya güvenmiyor. Bu nedenle iþçiler sendikaya gitmeye bile gerek duymuyorlar. Biraraya gelemiyorlar.
Ayrýca sözleþmenin dýþýnda “iþveren ne iþ verirse yapacaksýn” diye ek bir dayatma yazýsý imzalatýlýyor.
Bence çözüm iþçilerin birliðinde. Ýþten çýkarýlma korkusunu sürekli yaþamaktansa birlikte mücadeleyi yeðlemeliyiz.
Ücretlerimiz de çok düþük. Ýki yýlda bir toplusözleþme yapýlýyor.
Geçici statüyle çalýþan bir kamu iþçisi
Nemamýzý yedirmeyeceðiz!
E
minönü Belediye Baþkaný Ahmet Çetinseya belediye çalýþanlarýnýn nemalarýna el koymak istiyor.
Geçen yýl yapýlan eylemler sonucu nemalarýnýn tamamýnýn ödeneceðine söz veren belediye yönetimi, þimdi “para yok” diyor. Belediyenin parasý olmadýðý yalan. Eminönü Hizmet Vakfý’nda bulunan otaparklarýn en fazla bir aylýk gelirleri bütün nemalarý ödemek için yeter de artar bile. Ayrýca belediye geçen ay hükümetten acil yardým fonu adý altýnda 200 milyar lira aldý. Gasp edilen hakkýmýzý almak için eylemler yapmaya baþladýk. Yemekte sloganlar attýk, alkýþlarla çatal kaþýklarý birbirine vurduk, bir hafta boyunca her gün iþ çýkýþýnda Çemberlitaþ’tan Sultanahmet’e yürüdük. Þimdilerde de her Pazartesi ve Perþembe bu yürüþleri yapmaya devam ediyoruz. Ayrýca bölgede afiþleme yapýyoruz. Geliþmeler karþýsýnda iþverenler nemalarýmýzý ödemek yerine 100’den fazla kiþi hakkýnda “nemamý isterim” sloganý attýðý için soruþturma
açtý. Ayný kiþiler hakkýnda sudan bahanelerle baþka soruþturmalar açýldý. Zaten Çetinsaya ve ekibi azýlý iþçi düþmanýdýr. Yemakhane ve kreþi kapatma tehditleri yapan, servisleri kaldýran Çetinsaya iþbaþýna geldiðinden buyana 300’den fazla kiþiyi iþten attý, 400’den fazla kiþi hakkýnda soruþturma açtý, “Alo rüþvet” hattý kurarak bütün çalýþanlarý potansiyel suçlu ilan etti. Çalýþanlarý denetlemek için telefon dinleyip saða sola kameralar yerleþtiren iþveren, Tüm Bel Sen ve Bem Sen’in temsilciliklerinin kapýlarýný kýrarak eþyalara el koydu. Sendika panolarýný kaldýrdý. Sendikal örgütlenmeyi kýrmak amacýyla müdürleriyle beraber Türk Kamu-Sen’i iþyerine soktu. Bir kez daha sesleniyoruz, Çetinsaya’nýn baskýlarý haklý mücadelemizi durduramayacaktýr. Birleþen Ýþçiler Yenilmezler. Eminönü Belediyesi’nden bir emekçi
1 Mart 1998 Ýþçi Demokrasisi
Özel hastane
“Mücadele deneyimimizi kullanacaðýz” B
iz, özel bir hastanenin hemþireleri olarak bu hastanede bir ilki gerçekleþtirdik. 5 yýllýk geçmiþi olan bu hastanede ilk kez çalýþanlar olarak ücretlere ne kadar zam yapýlacaðý konusunda birþeyler yapmaya çalýþtýk.
Geçen Ocak ayý, ücret artýþlarýnýn belirleneceði aydý. Bundan önce her zam döneminde merak içinde bekler, ancak maaþlarýmýzý alýnca ne kadar zam geldiðini öðrenirdik. Bu sefer de herkes merak içindeydi. Herkes bu durumdan ve birþey yapamamaktan þikayetçiydi. Kendi servisimizde artýk birþeyler yapmamýz gerektiði konusunda hemfikir olduk. Biraraya gelerek neler yapabileceðimizi tartýþtýk. En azýndan iþvereni taleplerimizden haberdar etmek için taleplerimizi içeren bir imza metni hazýrladýk.
lýþmanýn imzasýz anlamlý olmayacaðýný bildiðimizden metni imzaya açtýk. Her kattan bir temsilci bularak imzalarýn tamamlanmasýna çalýþtýk. Fakat imzalarýn toplandýðýný duyan Hemþirelik Hizmetleri Müdürlüðü yetkilileri müdahale ederek yönetimin taleplerden haberdar olduðunu ve üzerinde çalýþtýðýný söyleyerek imza toplama iþleminin durdurulmasýný istediler. Bunun üzerine zaten doðru dürüst bir eylem birliði hazýrlayamadýðýmýz için eylemimiz hemen durduruldu.
Sonuçta servis sorumlu ve yardýmcýlarý talep edilen oranda, diðerlerimiz ise kýdeme göre daha az oranlarda zam aldýk. Aslýnda diðer hastanelere kýyasla iyi zam almýþtýk ama hemþireler arasýndaki maaþ farký artmýþtý. Ýþveren bizi bu þekilde bölmeye çalýþýyordu. Ama biz bu oyuna gelmeyecek ve bu eylemle kazandýðýmýz tecrübemizi daha planlý ve hazýrlýklý eylemler yapmak için geliþtirerek kullanacaðýz. Özel bir hastaneden Ýþçi Demokrasisi okuru hemþireler
Metni imzaya açtýðýmýzda diðer servislerdeki arkadaþlarýmýzýn da çok beðendiðini gördük. Servis sorumlusu hemþireler de dahil olmak üzere birlikte bir eylem yapmaya karar verdik. Fakat zaman çok azdý. Servis sorumlulrý ile Hemþirelik Hizmetleri Müdürlüðü’ne bu metni sunduk. Onlar da taleplerimizin haklýlýðýný onayladýlar. Hemþire Müdürü taleplerimizi yönetime ileteceðini bildirdi. Bizden de bu metni imzaya açmamýzý istemedi. Ancak biz bu tür bir ça-
5
“Öfkemizi korkumuza kurban etmeyelim” Merhaba dostlar, Diðer emekçiler gibi ben de bir saðlýk çalýþaný olarak zor koþullarda çalýþmaktayým. Sömürünün ve haksýzlýðýn had safhasýný yaþamaktayýz. Ýki üç kiþinin çalýþacaðý yerde, bir kiþi çalýþtýrýlýyoruz. Bize iki üç kiþinin iþini yaptýrmalarý yoðun emek sömürüsü olduðu gibi performansýmýzýda düþürmektedir. Bu da tedavi için gelen hastalarýn saðlýklarýnýn riske girmesine neden olmaktadýr. Bunun karþýlýðýnda alýnan ücret ise sadece aç býrakmayacak kadar bir ücrettir. Burada insana verilen deðer ortaya çýkmaktadýr. Bir yandan gücümüz üzerinde çalýþtýrýlarak hastalarýn saðlýklarý riske atýlmakta, diðer yandan da insani koþullarda yaþamaya yetmeyecek kadar ücret verilerek bizim insanca yaþama hakkýmýz elimizden alýnmaktadýr. Çalýþtýðýmýz hastanelerde verilmek istenen hizmet için yeterli eleman çalýþtýrýlmamaktadýr. Bizler eleman eksikliðini aðýr çalýþma koþullarýmýz nedeniyle her an hissediyor ve yaþýyoruz. Örneðin nöbet izni kullanmak istediðimizde eleman yok deniyor ve nöbet iznimizi kullanamýyoruz, oysa dýþarýda binlerce iþsiz hemþire, ebe, saðlýk memuru var. Ayrýca bu iþsiz saðlýk personeli arkadaþlarým bu okullara girerken iþ garantisi olduðu için tercih etmiþler ve okurken de bir sürü sýkýntýlar çekmiþlerdir. Madem iþ vermeyeceklerdi bunca yýl neden okuttular, zamanlarýný ve emeklerini neden çaldýlar. Sözün kýsasý ne üzülmek, ne de acýmak bu sorunlarýmýza çözüm deðil. Bize düþen görev, örgütlü gücümüze inanmak çalýþtýðýmýz alaný iyi analiz etmek, örgütleme çabasý içinde olmaktýr Sisteme duydugumuz öfkeyi korkumuza kurban etmeyelim. Ýþçi Demokrasisi Okuru Bir Saðlýk Emekçisi
Marmara Üniversitesi Hastanesi’nden KESK GYK Üyesi ve Turizm-Sen Genel Baþkaný SELAMÝ ÇÝÇEK’in kamu çalýþanlarýnýn sendikal hak mücadelesi ve yapýlmasý gerekenler konusunda Ýþçi Demokrasisi’ne yaptýðý açýklamayý özetleyerek sunuyoruz..
9
yýldýr sürdürdüðümüz toplusözleþmeligrevli sendikal haklar ve de mok ra si mü ca de le miz de bu gün ye ni bir dö ne me gir dik. Hü kü met, halkýn demokratik beklentilerini istismar ederek, demok ra tik leþ me ve eko no mik konularda tam bir hayal kýrýklýðý yaratmýþ, diðer hükumetlerin yaptýðý gibi faturayý yine emekçilere çýkarmýþtýr. Zamlarla emekçilerin yaþamýný çekilmez hale getiren, kamu mallarýný haraç-mezat satýþa koyan hükümetin, “demokratik sol”olduðunu söyleyen DSP kanadý yapýlan tahribatýn mimarý olarak tarihe geçecektir. Gü dü mün de ki Ka mu-Sen’i yanýna alan hükümet, medyanýn da desteðiyle demokratikleþme(!) adýna Kamu Sendikalarý Yasa Tasarýsý’ný “memura sendika hakký geliyor” diyerek yutturmaya çalýþmakta. KESK, kapalý kapýlar ardýnda oynanan bu oyunun farkýndadýr. Fakat bu oyuna karþý ne yapýlacaðýnýn düþünülmesi gerekir. 11 Aralýk iþ býrakma ve ar-
re, insan haklarýna, örgüt len me öz gür lü ðü ne ve hatta 1982 Anayasasý’na bile aykýrý olduðunu düþünürsek, bu geri ve sinsi yasanýn ilk amacýnýn Kamu-Sen’i muhatap almak ve ka mu emek çi le ri nin gerçek temsilcisi KESK’i sistemin içine çekmek olduðunu görmeli ve teþhir etmeliyiz. KESK tabaný, sahte konfederasyonun sahte yasasýnýn emekçilere hiçbir getirisinin olmayacaðý bilinciyle “zor oyunu bozar” düþüncesini alanlara taþýmalý, tüm fiili, meþru ve de mok ra tik yap tý rým gü cü nü kullanmalýdýr. Þimdi yapýlmasý ge re ken, tüm emek çi le rin KESK’i bu haklý mücadelesinde yalnýz býrakmayarak desteklemesi ve emeðimize, gele ce ði mi ze, de mok ra si mi ze hep birlikte sahip çýkarak mücadelenin kazanýlmasýdýr. Bu zor dönemde diðer konfederasyonlarýn ve siyasi partilerin KESK’in yanýnda yeralmasý da sýnýf birlikteliði açýsýndan oldukça önemlidir.
“Oyun la rý ný bo za lým” ka sýn dan 22 Ocak’ta Ýs tan bul’da baþlayýp 24 Ocak Ankara mitingi ile sona eren eylemlilik, aslýnda hükümet ve Kamu-Sen’de hissedilir bir þaþkýnlýk yaratmýþtýr. Hükümet telaþla bu yasakçý yasayý meclis komisyonlardan apar topar çýkartmaya çalýþmýþtýr. Bu süreçte KESK’i bekleyen zorluklarýn baþýnda hükümetin “uslu durun” mesajý, kraldan çok kralcý davranan Kamu-Sen ve tabandaki “sendika yasasý çýkýyor” fikrinin egemen olmasýdýr. Bu nedenle kamuoyu ve kitlemizin “nasýl bir sendika yasasý istiyoruz?” konusunda bil gi len di ril me si, yön len di ril mesi ve sahte sendika yasasýnýn ne anlama geldiðinin anlatýlmasý önem kazanmaktadýr. KESK 3’üncü Olaðanüstü GYK Top lan tý sý’nda ka ra laþ tý rý lan eylem programý yukarýda anlattýðým gerçeklikle birlikte ele alýnmalýdýr. Mevcut yasa tasarýsýnýn uluslararasý sözleþmele-
“Mücadele ettik kazandýk” astanemizde geçen yýl yalnýzca 70 kiþinin üye olduðu Tes Koop iþ Sendikasý iþveren tarafýndan sürekli baský gördü. Ancak baskýlar 107 kiþinin daha sendikaya üye olmasýný engellemedi. Yetkiyi alan sendikamýz toplusözleþme imzaladý. Fakat Hastane yönetimi her fýrsatta sözleþmeyi ihlal etmek ve sendika üyesi iþçileri iþten atmakla tehdit ediyor. Son olarak 6 Þubat 1998 tarihinde 9 iþçi iþten çýkarýldý. Gerekçesiz olarak 9’dan fazla iþçiyi iþten çýkaramayacak olan iþveren kendince akýllý davranmýþtý. Bu süreçle iþçiler olarak birlikte aldýðýmýz kararlarý uyguladýk. Hastalar ve hasta yakýnlarýna durumu anlatan ve birlikte mücadele etmek için süreci anlatan yazýlarýn daðýtýlmasý, ilk gün alkýþlý protesto yapýlmasý, ikinci gün rektörle görüþme ve basýnýn çaðrýlmasý, yemekhanede sabaha kadar oturma eyleminin yapýlmasý kararlaþtýrýlmýþtý. Bu kararlar sendika baþkaný, temsilciler ve iþçiler tarafýndan alýndý. Rektörle yapýlan resmi görüþme sonucu atýlan iþçilerin geri alýnmasý yönünde olumlu bir karar çýkmýþtý. Fakat yönetim kurulu ve dekan bu kararý engelledi. Bu süreçte talebimize olumlu yaklaþmayan yönetim kuruluna karþý tavýr alýp eylemlerimize devam ettik. Bu eylemlerle tavrýmýzý koymuþ ve yönetim kurulunu olaðanüstü bir toplantýya zorlamýþtýk. Olaðanüstü toplantýdan çýkan karar bizim için olumluydu. Birlikte davranarak atýlan atýlan 9 iþçiyi iþe geri aldýrmýþtýk. Hastane çalýþaný bir okur.
H
6 Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
GECEKONDULARDAN GELÝYOR HALK 3
Yýl önce 12 Mart gecesi 4 kahvehane ve bir pastanenin taranmasýyla baþlayan ve “GAZÝ OLAYLARI” olarak bilinen olaylarýn üzerinden 3 yýl geçti. Olaylar sýrasýnda öldürülenlerin katilleri halen yargýlanmadý.
Baþlýktaki Þili halk türküsünü bilmeyen yoktur. Oysa Gazi Mahallesi emekçileri 12 Mart 1995 akþamý böyle þirin türküler söyleyerek çýkmýyordu sokaða. Faþist çetelerce öldürülen komþularýnýn hesabýný sormak istiyorlardý.
Kýsa zamanda olaylar emekçilerin ve alevilerin yoðunlukta yaþadýðý mahallere sýçradý. Alibeyköy, Okmeydaný, Ümraniye, Nurtepe, Sarýgazi bunlardan sadece birkaçýydý. Ümraniye Mustafa Kemal Mahallesi’nde niyetleri sadece Gazi olaylarýný protesto etmek olan 10 bin kiþinin üstüne polis hedef gözeterek ateþ açtý. Burada da 5 kiþi öldürüldü, onlarca insaný yaralandý.
Çoðu göstericinin zihninde Sivas’ýn, Çorum’un, Maraþ’ýn izleri halen tazeydi. Bu yüzden çekinmeksizin sokaklara iniyorlardý. Binlercesi de polis kurþunlarýna raðmen Ýstanbul’un dört bir yanýndan Gazi Mahallesi’ne akýyordu. Kent merkezleri, gecekondu mahalleleri kitlesel gösterilerle sarsýlýyordu. Gazi yalnýz deðildi. Onbinler devlet terörüne karþý mücadele ediyordu.
Katiller, ellerini kollarýný sallayarak kahvehaneleri ve cem evini tarayýp sonra da ayný rahatlýkla karakolun önünden geçerek Gazi Mahallesi’nden uzaklaþmýþlardý. Sinirler gerilmiþti. Gazi emekçileri sokaklarý doldurmuþtu. Katliamý pretesto etmek için Ýsmet Paþa Caddesi’nden onbinler halinde karakola doðru yürüyüþe geçenlere polis ateþ açmýþ, olaylar çýðrýndan çýkmýþtý. Sadece Gazi Mahallesi’nde 16 insan öldürülmüþ, yüzlercesi yaralanmýþtý.
Gazi emekçileri polis kurþunlarýyla 26 kiþinin ölmesine raðmen direndi. Sonuçta öfkenin hedefi olan polis çekildi ve ordu devreye girdi. olaylar yatýþtý ve bitti.
Gazi emekçileri devlet terörüne karþý tahta parçalarý ve inþaat molozlarýndan oluþturduklarý barikatlarla 2 gün boyunca kendilerini korumaya çalýþtýlar.
Devlet terörüne nasýl direnilebileceðini gösteren Gazi Mahallesi emekçileri faþistlere karþý kitlesel ve militan mücadele yolunu aydýnlattýlar.
melerinde Gazi olaylarýna hazýrlýksýz yakalandýklarýný söylese de halkçý sol ilk gün kendiliðinden geliþen direniþin aktif unsurlarý ve daha sonra da yönlendiricisi oldu. Her nekadar grupçu tavýrlarýyla (hareketi koordine etmeye çalýþan komiteye girmek isteyen Troçkist bir grubun dýþlanmasý övünçle anlatýlýyordu) birliðin zayýflamasýna neden olduysalar da bu militanlar direniþin yaygýnlaþmasý ve kitleselçekleþtirilen 1992 Sivas ne geldiler. Halkçý sol bu neksel fikilerine saldýrma- leþmesinin önemli unsurkatliamý Alevilerde hare- süreçte Alevilik yaðýna bu- sý Aleviler arasýnda büyük larý oldular. ketlenmelere yol açtý. Bu lanýp iyiden iyiye bir kim- antipati yarattý. Ancak halkçý solun tekatliamdan sonra kendile- lik bunalýmýna girdi. AnBöylesi bir dönemde ya- mel fikirleri bu militanlarini saldýrý tehdidi altýnda cak hem aleviciliði hem þanan Gazi olaylarý bu tür rýn ufkunu mahallelerle sýbir azýnlýk olarak gören de sosyalistliði birarada örgütler için yeni bir dö- nýrlý býraktý. Stalinist ve reAleviler birbiri ardýna der- yapmaya çalýþmasý bu ha- nemin baþlangýcý oldu. formist sendika liderliklenek ve vakýflar kurdular. reketleri DimHalkçý sol Gazi ri ile CHP yöneticilerinin Öyle ki bu dönemde ger- y a t ’ a o l a y - de katkýlarýyla (!) hareket Halkçý solun temel fikirleri çekleþen mitinglerde bu iþçi sýnýfýnýn gündemine dernekler büyük yýðýnsal bu militanlarýn ufkunu mahallelerle sýtaþýnamadý ve kazanýmgüç topluyordu. nýrlý býraktý. Hareket iþçi sýnýfýnýn gündemine sýz bitti. Bu örgütlenmelerle taþýnamadý ve kazanýmsýz bitti. KÇSP liderliði hafKESK’in öncülü kendilerini daha kotalar öncesinden planlanmýþ 2 günlük iþ býrakma eyle- olan, Kamu Çalýþanrunaklý hisseden mini “saðduyu göstererek” iptal etti. Sendika bürakra- larý Sendikalarý PlatAleviler kendi örformu’nun (KÇSP) gütlerini toplumun sisi, doðasýndan kaynaklanan benzer bir tavrý 1970 15- solcu liderliði haftageri kalanýna ve özel- 16 Haziran iþçi hareketi karþýsýnda da göstermiþti. O lar öncesinden planzaman da en militan ve en solcu konfederasyon likle de halkçý (popülanmýþ 2 günlük iþ býolan DÝSK’in liderliði Ýstanbul’u zapteden list) sola kapatmaya baþrakma eylemini “saðduyu ladýlar. Halkçý sol baþlanonbinlerce iþçiye “evinize dönün” göstererek” iptal etti. Sengýçta bu örgütlerin Alevi- p i l a - dika bürakrasisi, doðasýnçaðrýsý yapmýþtý. leri düzen içi tutmak için rince girýnýn ar- dan kaynaklanan benzer devlet tarafýndan destek- derken evdeki bulgurdan dýndan geleneksel deðer- bir tavrý 1970 15-16 Hazilendiði gerekçesiyle bu etti. Marksizmle olan bað- lere daha çok sarýlmaya ran iþçi hareketi karþýsýntür yapýlarý eleþtirdi. larýný hepten yitirmeleri- baþladý. Bu dönemki zig- da da göstermiþti.O zaAncak kendi varlýðýný ne ve sosyalist fikirlerinin zaklar halkçý solun ne man da en militan ve en koruyup soluk alacak bir iyice bulanýklaþmasýna ne- denli politikasýz ve saða solcu konfederasyon olan kanal bulmaya çalýþan den oldu. Ayný zamanda sola savrulmaya eðilimli DÝSK’in liderliði Ýstanhalkçý solun militanlarý bir alevilerle de arasýný açtý. olduðunu bir kez daha bul’u zapteden onbinlersüre sonra bu derneklerin Hem Cem töreni düzenle- gösterdi. ce iþçiye “evinize dönün” Örgüt içi deðerlendir- çaðrýsý yapmýþtý. kurucu ve yöneticisi hali- yip hem de dedenin gele-
Türk solu, halkçýlýk, Alevicilik Gökal Doðan 12 Eylül darbesiyle büyük ölçüde daðýtýlan Türk solu, 80’lerin ikinci yarýsýnda bu yenilginin nedenlerini tartýþarak toparlanmaya baþladý. Ýþçi hareketinin yükselmesiyle 80’lerin sonuna doðru bir ölçüde kendine gelen Türk solu, yýllarca sosyalist diye savunup örnek gösterdiði ülkelerin 198990’da birbiri ardýna çökmesiyle yeni bir teorik-politik krize girdi. Bu kriz varolan örgütsel daðýnýklýk ve teorik bulanýklýðý derinleþtirdi. Ve bu bulanýklýk genel olarak saða kayýþla sonuçlandý. 1980’lerin ikinci yarýsýnda kýpýrdanmaya baþlayan ve 89-90’da patlayan iþçi hareketine de bu krizi nedeniyle hazýrlýksýz yakalanan Türk solu için bu dönem bir nevi sýnav dönemi olarak ele alýnabilir. 1990’lardan sonra solda doðan bu boþluðu doldurarak büyüyen islami hareket ve faþistlerce ger-
Sendikalarýn bu tavýrla iþçi sýnýfýnýn örgütlü gücünü dizginlemesi, devlet saldýrýsýný azgýnlaþtýrdý. Oysa KÇSP iþ býrakma eylemini Gazi katliamýný protesto eylemlerinin bir parçasý haline getirseydi hareket genelleþebilir ve bütün emekçiler için ciddi kazanýmlarla sonuçlanabilirdi. Barikatýn diðer tarafýnda kalanlar sadece polis ve asker deðildi. Sivas ve Maraþ katliamlarý sýrasýnda da hemen barikatýn diðer tarafýna atlayan sosyal demokrat liderlikler ne kadar halkçý olduklarýný bir sefer daha gösterdiler. CHP liderliðine en iyi yanýtý polis saldýrýsý karþýsýnda sukünet telkin eden tescilli sosyal demokrat Livaneli gibileri mahalleden kovalayan Gazi emekçileri verdi. Kapitalist sistem ve onun sonuçlarýna karþý her toplumsal mücadelede ezilenlerin yanýnda saf tutmak bu mücadeleyi yaygýnlaþtýrmaya ve iþçi sýnýfý mücadelesiyle birleþtirmeye çalýþmak devrimci marksistlerin görevidir. Ýþçi sýnýfý mücadelesinin parçasý olmayan ya da onunla birleþmeyen hiçbir toplumsal hareket gerçek kurtuluþu saðlayamaz. Ancak unutmamak gerekir ki Gazi’deki barikatlarýn arkasýnda olmadan toplumsal kurtuluþ için mücadele etmek de mümkün deðildir.
1 Mart 1998 Ýþçi Demokrasisi 7
8 Mart Kadýnlarýn kurtuluþu için mücadeleye Þenay Þahin er Mart ayýnýn sekizinde burjuva basýnýn malzemesi kadýndýr. Her senenin bu gününde Duygu Asena’lar gündeme gelir, kadýnlara övgüler yaðdýrýlan konferanslar verilir, coþkulu kutlamalardan bahsedilir. Kadýnlarý cinsel ve ulusal alanda ezen, üretimde sömüren burjuvazi, baþýmýza kadýn hakký savunucusu kesiliyor. Kadýnlarýn haklarýný savunmak için bir kadýn bakanlýðý kuruyor ve bakanlar yerleþtiriyorlar. Kadýnlar da bu yapýlanlarda süsleyici nesne olarak kullanýlýyor. Kimliðimize, bedenimize ve emeðimize saldýranlar “Dünya Kadýnlar Günü”nü 8 Mart 1977’den baþlatarak tarihimizi de çarpýtmaya çalýþýyorlar. Oysa 8 Mart, kadýnlarýn egemen sýnýfýn cinsiyetçi-sýnýfsal baský ve sömürüsüne karþý verdikleri mücadeleler sýrasýnda doðdu. ABD’li tekstil iþçisi kadýnlar iþten atýlmalarý protesto etmek, 8 saatlik iþ günü, eþit ücret ve çalýþan anneler için çocuk bakýmý talepleriyle 1908’de uzun bir grevin ardýndan yürüyüþ yapmýþlardý. Newyok’lu dokuma iþçisi kadýnlar iþyerlerini iþgal ettiler. Çýkan yangýnda 129 kadýn iþçi yaþamýný yitirdi. 1910 yýlýnda Alman Devrimcisi Clara Zetkin II. Enternasyonal’e yýllardýr maruz kaldýklarý þiddet, kötü yaþam koþullarý, iþ kazalarý ve asýl olarak da 8 Mart’taki eylemler sýrasýnda yaþamýný yitiren kadýnlarýn anýsýna bu günün “Uluslararasý Emekçi Kadýnlar Günü” ilan edilmesini önerdi. Böylece 8 Mart dünya emekçi kadýnlarýnýn birlik, mücadele ve dayanýþma günü haline geldi. Bugünü önemli kýlan bir diðer olay da Rusya’da, 8 Mart (Rus takviminde 23 Þubat) 1917’de yaþandý. Petrogratlý kadýn iþçiler ekmeðin karneye baðlanmasýnýn ardýndan fabrikada toplanarak grev kararý aldýlar. Bolþevikler dahi “acele edilmemeli” derken sokaklara çýkan kadýnlar büyük bir grev dalgasýný baþlattýlar. Her fabrikaya delegeler göndererek diðer iþçileri greve katýlmaya çaðýrdýlar. Üzerlerine gönderilen askerleri göstericilere ateþ açmamaya ve ayaklanmaya katýlmaya ikna ettiler. 70 bin asker grevdeki 400 bin iþçiye katýldý. Rusya o dönem dünyanýn en geri ülkelerinden birisiydi. Oysa 1917 Ekim Devrimi’yle Rusya’daki kadýnlar hiçbir yerde olmadýðý kadar özgürleþip en geliþmiþ ülkelerde bile kazanýlamamýþ haklarý edindiler. Kadýnlar dünyada ilk kez Rusya’da tam oy hakký elde etti. Kilise evliliðine son verildi. Evlilik dýþý doðan çocuklarýn haklarý eþitlendi. Boþanma kolaylaþtýrýldý, soyadý serbest býrakýldý. Zina, ensest, eþcinsel iliþkiler devlet denetiminden çýkarýldý. Kürtaj yasallaþtý, ücretsiz kürtaj ve doðum kontrolü imkanlarý getirildi. Eþit ücret, çalýþma hakký, ücretli annelik izni saðlandý. Miras yasasýnýn kaldýrýlmasýyla aile iþlevsizleþti. Komünal yemekhaneler, çamaþýrhaneler, 24 saatlik kreþ ve bakým evleri açýlarak kadýnýn sýrtýna
H
yüklenmeye çalýþýlan iþler toplumsallaþtýrýlmasý için dev adýmlar atýldý. Aileler ve tek yaþayanlar için konutlar inþa edilmesi planlandý.
Yarýn deðil hemen þimdi Eðitimsizlik kadýnlarýn iþ gücünü ucuzlatmakta, iþe girmesini zorlaþtýrmakta, sigortasýz iþlerde çalýþmak zorunda býrakmakta veya eve týkmaktadýr. Çalýþan kadýnlar da iþten arta kalan zamanlarýný ev iþleri ve çocuklara ayýrmak zorunda kalmaktadýrlar. 1995 yýlý istatistiklerine göre, kentte çalýþan kadýnlarýn günlük kazancý erkeklerden yüzde 3 oranýnda daha düþük. Kentte yaþayan kadýnlarýn yüzde 27’si, erkeklerin ise yüzde 19’u iþsiz. Toplam iþçilerin yalnýzca yüzde 6’sý sendika üyesi kadýnlardan oluþmakta. Türkiye’de her kadýnýn da cinsiyetçiliðe karþý korunmasý; iþsiz kadýnlarýn iþ ve ücretsiz eðitim; çalýþan kadýnlarýn da ücretli annelik izni, kreþ, eþit iþe eþit ücret, iþçilik haklarýnýn korunduðu yarým günlük iþler gibi acil talep ve sorunlarý var. Kadýnlarýn yukarýda sýralanan talep ve sorunlarý etrafýnda verdikleri mücadeleler yarýnýn deðil bugünün mücadeleleridir. Kadýn hareketlerini küçümsemek, kadýnlarýn özgürleþme mücadelesini yarýnlara ertelemek doðru deðildir.
Sendikalarda kadýn kotasý Uzunca bir süredir sendikalarda kadýn kotasý tartýþmasý sürmekte ve bazý stalinist hareketler kotaya karþý çýkmaktalar. Her taþýn altýndan cinsiyetçi fikirler fýþkýran bu ülkede “Biz eþitliði savunuyoruz. Kota koyarak kadýnlar lehine erkekler aleyhine bir düzenleme yapmak eþitliði bozar” demek yanlýþtýr. Kadýnlarý “beceriksiz” olarak gören cinsiyetçi fikirlere karþý mücadele etmek istiyorsak “eþitliði” kadýnlardan yana bozmak zorundayýz. Aksi bir düþünüþ cinsiyetçiliðe karþý mücadele ettiðini söyleyen bir erkeðin, “Kavga ettik kadýn vurdu, ben de ona vurdum. Kadýn erkek eþitliðini savunmuyor muyuz” demesine kadar varýr. Þiddetin sistematik olarak kadýnlar üzerinde kullanýldýðý gerçeðini hiçe sayan bu anlayýþ, cinsiyetçi olmadýðýný, (hatta sosyalist olduðunu) söyleyen erkeði bir anda kadýnlar üzerindeki baskýnýn aktif bir parçasýna dönüþtürür. Gerisi boþ laftýr. Kalýcý ve tutarlý çözümün ancak bir iþçi devletiyle mümkün olacaðýný savunanlar bugünden cinsiyetçiliðe, kadýnýn ezilmesine karþý mücadenin militanlarý olmalýdýrlar. Bu da bazen kadýnlar lehine ayrýmcý olmak anlamýna gelir.
Sosyalistler ve kadýn Sosyalistler sömürüsüz ve baskýsýz bir dünya için mücadele ederler. Böyle bir dünya kurulabilmesi için de kadýnlar üzerindeki baský ve sömürümnün kaldýrýlmasý gerekmektedir. Dolayýsýyla sosyalistler kadýn-
lara acýdýklarýndan deðil, kadýnlar kurtulmadan özgür bir dünya kurulamayacaðý için bu mücadelenin aktif bir parçasýdýrlar. Kadýnlar devrim dönemlerinde hep mücadelenin en önünde yer almýþlardýr. Çünkü bu dünyanýn deðiþmesine en çok kadýnlarýn ihtiyacý vardýr. Kadýnlar kurtulmadan sosyalizm kurulamayacaktýr ve sosyalizm olmadan da kadýnlarýn kurtuluþu garantiye alýnamayacaktýr. Egemenler biz iþçileri kontrol altýnda tutabilmek için böl-yönet taktiðini kullanýrlar. Ýþçileri birbirine yabancýlaþtýrmak isterler. Bizlere cinsiyetçi, milliyetçi, bireyci fikirler aþýlayarak bizi birbirimize düþürmeye çalýþýrlar. Çünkü onlarý en çok korkutan iþçilerin birliðidir. Sosyalistler ise bizi bölen bu egemen fikirlere karþý mücadele ederek, iþçilerin çýkarlarýnýn ortak olduðunu savunurlar. Ezilen her kesimin mücadelesini destekleyip iþçi sýnýfýnýn mücadelesiyle birleþtirmeye çalýþýrlar. Bir avuç egemenin herkesi sýnýrsýzca sömürdüðü bu dünyanýn iþçi kadýnlarý! Egemen anlayýþa, cinsel, ulusal baskýya, sýnýfsal sömürüye karþý çýkalým! Biz iþçileri kadýn-erkek, memur-iþçi, Türk-Kürt diye bölüp itaat ettirmeye çalýþanlara karþý birleþelim! BÝRLEÞEN ÝÞÇÝLER YENÝLMEZLER! 8 MART MÜCADELE GELENEÐÝNÝN ÜSTÜNÜ ÖRTMEYE ÇALIÞANLARA KARÞI DAYANIÞMAYA, ALANLARA....!!!
DÖRT SENEDE YAMALANMIÞ 72 YILLIK ELBÝSE Bu hikaye 72 yýl önce kaleme alýnmýþ. O zamandan beridir “çaðdaþ Türkiye”nin hikayesi. Dört yýlda 1027 madde ön tasarý olarak bizim için birileri tarafýndan hazýrlanmýþ ve sunulmuþ. Kadýnlarýn erkeklerle eþit haklara sahip olmasýný engelleyici kötü maddeler atýlmýþ veya yeniden düzenlenmiþ. Komisyon baþkaný Prof. Dr. Turgut Akýntürk tasarýyý hazýlarken Almanya, Ýsviçre, Fransa ve Ýtalya medeni yasalarýndan yararlanmýþ. Þu maddelere göz atalým da eþitlenelim artýk! “Erkek de kadýn da artýk evin reisi” (Kadýnlarýn sorunu reis olmak mý acaba?), “Karý demek yasak”, “Ev seçiminde eþitlik”, “Ev geçindirmede ortak sorumluluk” (Eþit ücret alamayan ve iþ bulma olanaklarý kýsýtlý olan kadýnlar bu sorumluluðun altýndan nasýl kalkabilirler acaba?), “Terkeden eþe altý ay süre” (Böyle durumlarý yasa belirleyebilir mi?), “Meslek seçiminde özgürlük” (Parasý olmadýðý için eðitim görme þansý da olmayanlarýn meslek seçme gibi bir þanslarý olabilir mi?), “Onur kýrmak boþanma nedeni” (Boþanmak isteyince bahaneye mi gerek var?), “Evlenme yaþý onsekiz”, “Evlatlýkla evlenmek yasak” (Ýnsanlarýn gönüllü birlikteliðine yaþ sýnýrý veya evlilik diye bir kural dayatýlabilir mi?), “Evlilik sonrasý malý ortak bölüþüm”, “Evlilik dýþý çocuða miras”......vs vs... Anlaþýlan kadýnýn tek sorunu evlilik! Buradan bakýldýðýnda bu sorunlarý çözümlemek için dört yýl uðraþmak gerekmediði anlaþýlýyor. Çünkü sorunlarýn çözümü ortada; hiç evlenmemek! Medeni kanuncularýn üzerimize giydirmeye çalýþtýðý elbise 72 yýl önce her zaman üstün olduðu düþünülen Avrupa standartlarýna uygun olarak hazýrlanmýþ bir elbise. Ama hiç bir zaman ne burada ne de orada kadýnlarýn bedenine uymuyor. Bize dar gelen bu elbiseyi dört yýl boyunca yamalarla süsleyip yine yutturmaya çalýþýyorlar. Toplumda kadýnlarý sistematik olarak ezen bir yapý ve onu besleyen bir sistem varken sizce bu kelime oyunlarý kadýn sorununun çözümünde yüzde kaçlýk yer tutacak. Ve bu çözümler ne kadar uygulanacak? Belli ki burjuva medeni kanuncularý dört yýl boyunca kadýnlarýn temel sorunlarý ve bunlarýn kaynaðý üzerinden nasýl atlarýz diye çabalamýþlar. Yine de yasada yapýlan bu deðiþiklikler olumludur. Kadýnlarýn yaþamlarýný gerçekten kolaylaþtýracak ciddi deðiþiklikler ve bunlarýn uygulanmasýný saðlamak ancak mücadeleyle elde edilebilir. Bu mücadeleyi bugünden devrime kadar ve devrimden sonra da sürdürmek gereklidir.
8
Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
Kimin Newroz’u ?
Ali Gün ir çok Ortadoðu ülkesinde kutlanan Newroz, halklar için deðiþik anlamlar taþýyor. Bir çok yerde bahar bayramý olarak kutlanan Newroz denince bugün aklýmýza Þýrnak, Cizre, Nusaybin, Diyarbakýr gelmektedir. Newroz, 1990 sonrasý OHAL bölgesinde yýðýnsal bir þekilde kutlanmaya baþlandý. Devlet buna þiddet kullanarak cevap verdi. Cizre’deki kutlamaya müdahele edilmesi sonucu bir kiþi öldürüldü. 1991 Newroz’unda Nusaybin’de bir kiþi öldürüldü. Newroz’dan önce yoðun gözaltýlar yaþanýlan 1992, OHAL illerinde Newroz olaylarýnýn arttýðý yýl oldu. Kutlamalar yasadýþý ilan edilerek engellenmeye çalýþýldý. Ancak baský ve yýldýrma politikalarý Newroz’un yýðýnsal olarak kutlanmasý engelleyemedi. 20 Mart günü Gercüþ’de 2 kiþi, 21 Mart günü Cizre’de 12, Þýrnak’ta 16, Van’da da 1 kiþi öldürüldü. 22 Mart günü bir gün önceki saldýrýyý protesto eden gruplara müdahale edililirken Nusaybin’de 10, Yüksekova’da 3 kiþi öldürüldü. 23 Mart’ta da
B
Nusaybin’deki protestolar sýrasýnda 14 kiþi öldürüldü. Ancak bütün bu saldýrýlar ve terör Newroz kutlamalarýný engelleyemedi. Çünkü bu yaþananlar sýrasýnda Newroz artýk sýradan bir bayram olmaktan çýkmýþ, onurlu ve insanca yaþam mücadelesinin simgesi haline gelmiþti. Baþta Ýstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Ýzmir gibi yoðun Kürt göçü alan bölgelerde de kitlesel olarak kutlanmaya baþlanan Newroz’u baský ve katliamlarla engelleyemeyen egemen güçler Newroz’u yasallaþtýrmak zorunda kaldýlar. Newroz’un devlet tarafýndan resmi bayram ilan edilmesi, baþbakanýn Newroz ateþi üzerinden atlamasý 1990’larda mücadelenin simgelerinden biri haline gelen Newroz’un içeriðini boþaltamadý. Yýllardýr devlet tarafýndan düzenlenen kutlamalara OHAL bölgesinde sadece baþta asker ve polisler olmak üzere devlet görevlileri katýlamaktadýr. Halk ise baþka alanlarda ateþler yakýp davul zurnalarla zýlgýtlý kutlamalarýna devam ediyor.
Demirci Kawa Destaný Efsaneye göre, Ý.Ö 612 yýlýnda Mezopotamya’da Dehak adýnda despot bir hükümdar vardýr. Halký baský ve zorla yönetmeye çalýþýr. Bir zaman sonra bu hükümdarýn her iki omzunda yýlan baþlarý çýkar. Bundan dolayý büyük bir korkuya kapýlan Dehak, buna çare aramaya koyulur. Büyücüler hükümdara, “omuzundaki yýlanlara hergün birer genç erkek beyni yedirirsen yaþarsýn” derler. Dehak bunu uygulamaya baþlar. Dehak’ýn bu zalimliði halkýn öfke ve kinini biler. Hizmetçileri dahi Dehak’a karþý halkýn safýna katýlýrlar. Hergün getirilen gençleri kurtarýp Dehak’ýn yýlanlarýna koyun beyni yedirirler. Kurtardýklarý gençler de daða kaçarlar. Demirci Kawa’nýn önderliðinde toplanan halka daðlarda saklanan gençler de katýlýrlar. 21 mart günü bir elinde çekici öbür elinde de üç renkli gömleði olan Kawa önderliðindeki halk ayaklanýr ve Dehak’ý öldürür. Kürtler, o günden beri 21 Mart’ý özgürlüklerine kavuþtuklarý gün olarak kutlarlar.
kitaplýðýmýzdan...kitaplýðýmýzdan...kitaplýðýmýzdan...kitaplýðýmýzdan...kitaplýðý
MARKSÝZM VE ULUSAL SORUN
Di dem Gö çer
“Marksizm ve Ulusal Sorun” adlý broþür, ulusal sorun ve solun tavrý konusundaki kafa karýþýklarýna doðru ve net cevaplar veriyor. Broþür, ulusal mücadelelerin nasýl doðduðunu, geliþtiðini ve solun bu soruna nasýl baktýðýný anlatýyor. Marks “iþçilerin vataný yoktur” derken marksistlerin neden “uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný” savunduklarýný cevaplýyor. Marksizmin ulusçuluða bakýþý kesin ve nettir. Tarih, sýnýflar savaþýmýdýr ve ana çeliþki iþçi sýnýfý ile uluslararasý kapitalist sýnýf arasýndadýr. Ulusal sorun konusunda, hataya düþülen iki önemli nokta var. Bunlardan biri, ulusal hareketlerin hep ilerici ve devrimci olduðunu iddia etmek, diðeri ise bu hareketleri sosyalist olmadýklarý gerekçesiyle desteklememektir. Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda Avrupa’daki sosyal demokrat parti liderliklerinin kendi egemen sýnýflarýnýn ulusçuluðuna destek vermesi nedeniyle 2. Enternasyonal daðýldý. Dönemin önde gelen marksistlerinden Rosa Lüksemburg bu tutuma muhalefet eden radikal sol kanattaydý. Ancak Rosa, bir sömürge olan Polonya’daki sosyalistlerin ulusçu tavrýna karþý da mücadele etti. Lenin ise uluslarýn kendi kaderini tayin hakkýný emperyalizme karþý mücadelenin bir parçasý olarak destekledi. Bunun nedeni, ezen ulus iþçilerinin kafalarýndaki þovenist ve milliyetçi düþünceleri silmekti. Lenin, “koþulsuz ama eleþtirel destek” derken þunu kastediyordu: “Ulusal mücadeleleri desteklemek onlarla uzlaþmak anlamýna gelmez. Çünkü bu hareketler sýnýf hareketi deðildir. Mücadeledeki ortak yan emperyalizme karþý verilliyor olmasýdýr.” Lenin’e göre ezilen bir ulusun kendi kaderini tayin hakkýný desteklemek, baþka uluslarý ezerek baþarýya ulaþabilen ve dolayýsýyla emperyalizmin güçlenmesine yol açan hareketlerin desteklenmesini kapsamaz. Ezen ülkenin devrimcilerine düþen görev, ezilen uluslarýn kendi kaderlerini tayin hakkýný savunmak, ezilen ülke devrimcilerine düþen görev ise mücadelenin içinde yer almak ve hareketin önderliðini kazanmaya çalýþmaktýr.
1 Mart 1998 Ýþçi Demokrasisi 9
Ýslami hareketle mücadele C. Uzun efah Partisi kapatýldý, yerine Fazilet Partisi kuruldu. Devlet, Refah Partisi’ni fazla patýrtý çýkmadan kapatabilmenin verdiði güvenle þimdi de HADEP’in üzerine gidiyor. Sadece bu geliþme bile Refah’ýn kapatýlmasýna neden karþý çýkmak gerektiðini gösteriyor. Anayasa Mahkemesi’nin Refah’ýn kapatýlmasýna ilþkin gerekçeli kararý, adi suç iþleyen milletvekillerini korurken mecliste “suç unsuru içeren” konuþmalar yapan milletvekillerinin yargýlanmasýnýn önünü açýyor. Yani bir milletvekili cinayet iþlerse bundan yargýlanamayacak ama Kürt sorunu hakkýnda savcýnýn ‘bölücü’ diye nitelediði bir konuþma yaparsa meclisten atýlacak, partisi kapatýlacak. Bu, demokrasiye yapýlan büyük bir saldýrýdýr. Sosyalistler kimi durumlarda Refah gibi gerici partilerle ayný safa düþebilirler. Örneðin islamcýlar ve sosyalistler Körfez savaþýna karþý çýkarak ayný politik tutumu aldýlar, kendilerini emperyalizme karþý ayný kampta buldular. Peki o zaman nihai olarak iþçi sýnýfý düþmaný olan islamcý harekete karþý nasýl mücadele edilecek?
R
çim sonuçlarý toplumdaki memnumiyetsizliðin ulaþtýðý boyutlarý sergiliyordu. Refah’ýn belediyelerde güç kazanmasý partinin çeliþkili karakterini de ortaya çýkarmaya baþladý. Refahlý belediyeler sendikalara saldýrýp özelleþtirmelere baþladýlar. Kendi güdümünde Bem Bir-Sen adlý sendikayla sözleþmeler yaparak Tüm Bel-Sen’i devre dýþý býrakmaya çalýþtýlar. DÝSK Genel-Ýþ ve Türk-Ýþ Belediye-Ýþ sendikalarýna üye belediye çalýþanlarýný tehdit ve baskýlarla HakÝþ’e baðlý Hizmet-Ýþ’e üye olmaya zorladýlar. Belediyelerdeki uygulamalar Refah’ýn nasýl bir parti olduðunu ortaya koyuyor. Sözleþmelerle, bir yandan çalýþanlara ek zam veriliyor ama öte yandan da sýnýrsýz ve ücretsiz mesai, görevlerarasý keyfi aktarým koþullarý dayatýyor, çalýþanlar köleleþtiriyordu. Kýsa zamanda Refahlý belediyelerde çalýþan bin 400 kiþi iþten atýldý, bin 340 kiþi sürgün edildi. Belediye hizmetlerini özelleþtirirken bunu iþten atmalara bahane yaptýlar. AKSÝ, AÞTÝ, Bel Beton, Albayrak’taki mücadeleler Refah’ýn “adil düzen” söyleminin sahteliðini kanýtladý,. iþçilerin bu politikalara direnme yeteneðini gösterdi.
Kendimize “iþçi sýnýfýnýn çýkarý nerede?” diye sormak zorundayýz. Refah’ýn kapatýlmasý, yöneticilerinin yargýlanmasý, türbanýn yasaklanmasý iþçi sýnýfýnýn yararýna mý zararýna mý olacaktýr? Sosyalistlerin tutumunu belirleyecek olan bu soruya verilecek yanýttýr. Altý milyon Refah seçmenine raðmen parti kapatabilen bir yönetici sýnýf daha da güçlenecek ve buradan aldýðý cesareti iþçi sýnýfýný karþý kullanacaktýr. Öylese sosyalistler Refah’ýn kapatýlmasýna karþý çýkmalýdýr. Özellikle kadýnlar hakkýnda son derece gerici fikirleri olan islami hareket nasýl oluyor da baþka sað partilerin ulaþamadýðý kitlesel bir taban edinebiliyor? Neden Refah Partisi geçmiþte solun doðal örgütlenme alanlarý olan gecekondu semtlerinde büyük oy alabiliyor? Refah’ýn öncüsü MNP ve MSP’nin küçük sermaye sahipleri ve orta sýnýf mensuplarýnca ve onlarýn çýkarlarýný temsil etmek için kurulmuþ olmasý bugünkü Refah ve Fazilet Partileri’ni belirlemiyor. Refah 1990’larda dönüþüme uðradý. Aldýðý oy, ancak 1991’den sonra yüzde 20’ileri aþtý. SHP, ayný yýl DYP ile koalisyona girdi. Koalisyon hükümeti Kirli Savaþý týrmandýrdý, iþçi sýnýfýna saldýrdý. Ýstanbul, Ankara gibi önemli illerdeki belediyeler SHP’nin elindeydi. Refah, “Adil Düzen” propagandasý ile SHP tarafýndan hayal kýrýklýðýna uðratýlan kitleleri kendine çekmeyi baþardý. Refah böylece 1994’teki yerel seçimlerde 5.3 milyon oy alarak altý büyükþehir, 92 ilçe ve 207 beldede belediye baþkanlýklarýný kazandý. Ýstanbul’da aldýðý oylarý yüzde 14 arttýrdý. Se-
Sosyalistler elbette özelleþtirmelere karþý sendikalarýný savunmaya çalýþan iþçilerin mücadelesi yanýnda yer almalýdýr. Birlikte mücadele ettiðimiz iþçiler arasýnda Refah’a oy verenler de olabilecektir. Bu mücadeleler Refah’ýn “Adil Düzen” safsatasýný ve emekçi düþmaný karakterini gözler önüne sermek için bize büyük olanaklar saðlar. Ancak Ýslamcý hareket kendi içinde çekiþkiler taþýdýðý için sýkça devletle de karþý karþýya gelmektedir. Refah’ý kapatan devlet þimdi Refah’ýn önde gelenlerinden bazýlarýný yargýlýyor ve okullarda türbaný yasaklamaya çalýþýyor. Bu baskýnýn nedeni Anadolu sermayesinin Refah’ý desteklemesi deðil. Hükümet ve ordunun “Ýslami sermaye” diye adlandýrýlan kesimle çeliþkisi yok. Ýhlas Holding son yapýlan elektrik daðýtýmý (TEDAÞ) özelleþtirmesinde en büyük paylardan birini aldý. Sermaye Piyasasý Kurulu’nun Kombassan hakkýnda açtýðý soruþturma durduruldu. Ýslamcýlarýn yeni kanal açmasýný engellemek için Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun frekans daðýtýmýna müdahale eden ordu,
Sosyalistler türban protestolarýna katýlmalý mý? islamcý sermayenin özelleþtirmelerden parsa toplamasýnýn önüne geçmedi. Bunun nedeni çok basit. Yönetici sýnýfý tedirgin eden islami sermaye deðil, islamcýlarýn tabaný ve onlarýn sosyal patlamalara neden olabilecek radikal fikirleridir. Öyleyse sosyalistler ne yapmalý? Kendimize “iþçi sýnýfýnýn çýkarý nerede?” diye sormak zorundayýz. Refah’ýn kapatýlmasý, yöneticilerinin yargýlanmasý, türbanýn yasaklanmasý iþçi sýnýfýnýn yararýna mý zararýna mý olacaktýr? Sosyalistlerin tutumunu belirleyecek olan bu soruya verilecek yanýttýr. Altý milyon Refah seçmenine raðmen parti kapatabilen bir yönetici sýnýf daha da güçlenecek ve buradan aldýðý cesareti hemen iþçi sýnýfýna karþý kullanacaktýr. Öyley-
Sosyalistler ezenlere karþý ezilenlerin mücadelesi yanýnda yer alýrlar. Bunu yaparken de ezilenleri “dur bakalým güzel fikirlere sahipler mi acaba” diye bir sýnavdan geçirmezler. Türban takma özgürlüðü için mücadele edenleri desteklememiz gerekiyor. Ancak biz islamcýlarýn ikiyüzlü kampanyalarýna katýlmamalý, baðýmsýz kampanyalar yürütmeliyiz. Türban takma özgürlüðüyle beraber mini etek giyme, oruç tutmama özgürlüðü için de mücadele etmeliyiz. se sosyalistler Refah’ýn kapatýlmasýna karþý çýkmalýdýr. Hemen itiraz etmek mümkün: “Ama türban takmak için mücadele eden kadýnlar gerici deðil mi? Ýslamcýlar bütün kadýnlara zorla türban taktýrmak için uðraþmýyorlar mý?” Ýtiraz haklý olabilir
ama asýl sorun bu deðildir. Ayný argüman, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli kararýnda da hemen hemen aynen kullanýlmaktadýr: “Dinsel nedenlere dayanýlarak baþörtüsü ve türbanla boyun ve saçlarýn örtülmesine resmi daire ve üniversitelerde serbestlik tanýnmasý bir tür yönlendirme ve bir anlamda zorlamadýr.” Biz daha çok özgürlük ve daha fazla demokrasi istiyoruz. Bu, herkesin istediði gibi giyinme özgürlüðünü de kapsar. Þimdi giyim özgürlüðü için mücade eden ama belki daha sonra bu özgürlüðüne saldýracak olan türbanlý kadýnlar konusunda nasýl davranacaðýz? Sosyalistler için durum nettir. Sosyalistler ezenlere karþý ezilenlerin mücadelesi yanýnda yer alýrlar. Bunu yaparken de ezilenleri “dur bakalým güzel fikirlere sahipler mi acaba” diye bir sýnavdan geçirmezler. Ayrýmcýlýkla karþý karþýya olan Kürtleri, Alevileri veya kadýnlarý savunmaya baþlamadan önce onlara dünya görüþlerini sormayýz. Ýlk önce devlet baskýsýna, ayrýmcýlýða karþý ezilenlerin yanýnda yer alýr sonra kalýcý demokrasinin ancak iþçi sýnýfý mücadelesiyle elde edilebileceðini, gerçek özgürlüðün ancak sosyalizmle mümkün olduðunu tartýþýrýz. Sosyalistler baskýya, ayrýmcýlýða karþý mücadele etmezlerse hiçkimseye sosyalizm için mücadele etmenin gerekliliðini anlatamazlar. En temel giyinme özgürlüðüne sahip çýkamayanlarýn ne denli sosyalist olduklarý sorgulanýr. Pratikle, öðrenciler ve avukatlar türban takma özgürlüðü için mücadele ediyorlarsa bizim onlarý desteklememiz gerekiyor. Ancak biz islamcýlarýn ikiyüzlü kampanyalarýna ka-
týlmayýz, iþçi sýnýfý politikalarýyla baðýmsýz kampanyalar yürütürüz. Biz türban takma özgürlüðüyle beraber mini etek giyme özgürlüðünü de savunuruz. Devletin insanlarýn giyim kuþamýna karýþmasýna karþý dururuz. Sadece türban takma özgürlüðü için deðil, oruç tutmama özgürlüðü için de mücadele ederiz. Þubat’ýn son haftasýnda türbanlý öðrencilerin üniversitelere girme hakký için solcu öðrencilerin yaptýðý gösteriler hem
kalarýyla bir kampanya yapmadýklarý için islamcýlarýn kampanyasýna katýlmak durumunda kaldýlar. Sonuçta da alaný sað güçlere terketmek zorunda kaldýlar. Ýslamcýlar tutarsýz ve çözümsüzdür. Kendileri için insan haklarý ve demokrasi isterken baþkalarýnýn bu haklarýný reddediyorlar. Kendi partilerinin kapatýlmasýna karþýlar ama baþka partilerin kapatýlmasýný desteklerler ya da buna sessiz kalýrlar. Eðer mücadele içinde
Ýslami hareket tutarsýz ve çözümsüzdür. Kendisi için insan haklarý ve demokrasi isterken baþkalarýnýn bu haklarýný reddeder. Eðer demokrasiyi en tutarlý þekilde sadece sosyalistlerin savunduðunu ve gerçek demokrasiyi saðlayacak gücün iþçi sýnýfý olduðunu kanýtlayabirlirsek, islamcýlarýn geri fikirleriyle mücadele edebilir, iþçi sýnýfý ve yoksullar içindeki destekçilerini kazanabiliriz. önemli bir adým, hem de var olan sorunlarýn göstergesi oldu. Göstericiler arasýnda bozkurt iþaretleri yapan faþistler olduðu anlaþýlýnca solcular gösteriyi terk etmek zorunda kaldýlar. Türban kampanyasý geçen sonbahardan beri devam ediyordu. Soruna çok geç sahip çýkan solcu öðrenciler baðýmsýz politi-
demokrasiyi en tutarlý þekilde sadece sosyalistlerin savunduðunu ve gerçek demokrasiyi saðlayacak gücün iþçi sýnýfý olduðunu kanýtlayabirlirsek, islamcýlarýn geri fikirleriyle mücadele edebilir, iþçi sýnýfý ve yoksullar içindeki destekçilerini kazanabiliriz.
mekt up... mektup...me ktup...mekt up... Türban ve sakal yasaðýna hayýr! Marmara Üniversitesinden Tüm Yoldaþlara Selam, Her zaman ki gibi yine yurttan çýktým ve büyük bir þevkle üniversite kampüsüne gittim. Ancak biraz sonra gördüklerim hiç de özgürlük ve insan haklarý yönünden insana þevk vermiyordu. Fakülte kapýsýndaki bir yýðýn polis yine birþeyler olacaðý izlenimi veriyordu. Yeni yayýnlanan bir genelgeyle baþörtülü ve sakallý öðrencilerin fakülteye alýnmasý engelleniyordu. Bir sosyalist olarak kiþi özgürlüðüne vurulan bu zincirin kýrýlmasý için fakülteye alýnmayan öðrencileri destekliyorum. Ýþçiler ve bütün halk fakirlikle ezilirken bizi yönetenler hâlâ kiþilerin giyimine, sakalýna karýþýyorlar. Çözmeleri gereken sorunlarý görmezlikten gelip insanlarý kendi anlayýþlarýna uydurmak istiyorlar. Bütün yoldaþlar olarak kiþi özgürlüðü ve insan haklarýna aykýrý bu genelgeye karþý tavýr almalýyýz. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Ýþçi Demokrasisi okuru bir öðrenci
10 Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
Savaþlar nereden kaynaklanýyor? apitalizm insanlýk tarihinin en çok savaþ yaþanan, en kanlý sistemi. 20. yüzyýldaki savaþlarda ölenlerin sayýsý dünyanýn kapitalizm öncesi dönemlerdeki nüfusunu yokedecek kadardý. Kapitalizmin ilk geliþtiði ülke olan Ýngitere, kaynak ve pazar arayýþý içinde Hindistan ve Afrika’yý sömürgeleþtirdi. Sanayi Fransa, Almanya, Japonya, Ýtalya ve Rusya’da da geliþtikçe bu ülkeler arasýnda altýn, köle, petrol, afyon, ucuz emek ve yeni pazarlar için didiþme baþladý. Ve bu rekabet Birinci Dünya Savaþý’na yol açtý. Savaþlarýn nedeni emperyalist rekabetin kaynaðý olan sanayileþme ayný zamanda yepyeni kitle imha silahalarý da üretti. Ýlk kez milyonlarý öldürebilen silahlar imal edildi. Birinci Dünya Savaþý emperyalist ülkeler arasýndaki paylaþým sorununu çözmedi. Kapitalizmin krizi devam etti, emperyalist bloða geç katýlan ülkeler eski paylaþým sýnýrlarýný yeterli bulmadýlar. 20 yýl sonra Ýkinci Dünya Savaþý daha da korkunç silahlar geliþtirdi. ABD Japonya’ya karþý atom bombasý kullandý. Sadece Rusya’dan 20 milyon insan öldü. Savaþ sanayine yatýrým daha önce görülmemiþ boyutlara ulaþtý. Ýkinci Dünya Savaþý’ndan bu yana tek bir gün bile barýþ içinde geçmedi. 80’in üzerinde bölgesel savaþta 30 milyona yakýn insan öldü. 1980-88 Birinci Körfez Savaþý, 1991’de Ýkinci Körfez Savaþý, Yugoslavya’da yaþanan savaþ en son ve en bilinenleri.
K
Savaþsýz bir kapitalizm mümkün mü? Kapitalizm’in temel özelliði sermayeler arasýndaki sürekli rekabet. Bu rekabette ancak güçlü olanlar ayakta kalabiliyor. Köþedeki bakkal da Sabancý Holding de sürekli yeni müþteriler, pazarlar, daha ucuz kaynaklar ve iþçilere daha az para vermenin yolunu arýyor. Bu rekabet her zaman barýþçýl olmuyor. Kapitalistler kendi iþçilerine karþý grev kýrýcýlarý, polisi, orduyu, mahkemeleri, basýný kullanýyor. Rakiplerine karþý da fiyat kýrýyor, karteller ve tekeller oluþturuyorlar. Kapitalistler arasýndaki bu rekabet zamanla küçük kapitalistlerin büyükler tarafýndan yutulmasýna ve her sektörün artýk birkaç þirketin elinde toplanmasýna yol açýyor. Þirketler ulusal sýnýrlarýn ötesine yayýldýkça uluslararasý tekeller piyasalarý kontrol etmeye baþlýyor. Bu devasa þirketler kendi temellendikleri ülkelerde iþçi sýnýfýný disiplin altýnda tutmak için nasýl polise ihtiyaç duyuyorlarsa yatýrýmlarýnýn olduðu ülkelerdeki ayaklanmalardan ve diðer kapitalist gruplarýn rekabetinden korunmak için de orduya ihtiyaç duyuyorlar. Þirketlerin çapý büyüdükçe bu devasa þirketlerin çýkarlarýný korumak devletler için daha önemli hale geldi. Marksistler, bu þirketlerle içiçe geçmiþ devletler hiyerarþisinin oluþturduðu sisteme emperyalizm adýný veriyor. Dünya 20’nci yüzyýl boyunca emperyalist devletler arasýnda yeniden ve yeniden paylaþýldý. Rekabet, ekonomik ve askeri biçimler alarak bugüne kadar devam etti. Büyük kapitalist güçlerin kendi aralarýndaki askeri rekabeti düzenlemek için imzaladýklarý barýþ anlaþmalarý, kurduklarý Birleþmiþ Milletler yeni savaþlarý engelleyemedi, hatta kimi zaman da savaþýn aracý haline geldi. Savaþýn kaynaðý, kapitalizmin itici gücü olan rekabettir. Bu nedenle savaþlardan kurtulmak için, savaþlara neden olan sistemden kurtulmak zorundayýz. Askeri rekabetten kurtulmak için, ona yol açan ekonomik rekabetten kurtulmak zorundayýz. Savaþ alanlarýndaki generallerden kurtulmak için, onlarý silahlandýran ve çýkarlarýný korumak için savaþa süren kapitalistlerin fabrikalarda ve bürolardaki egemenliðinden kurtulmak zorundayýz.
Dünya Ýþçilerinin Çýkarlarý Ortaktýr Ortadoðu’nun tarihi emperyalist güçlerin bölge halklarýyla ve þimdi olduðu gibi bazen de bölge ülkeleri egemen sýnýflarýyla petrol için yaptýðý savaþlarýn tarihidir. Emperyalist güçlerin burada kazandýðý her zafer kendi iþçi sýnýflarý üzerindeki kontrollerini arttýrýyor ve baþka müdahalelerin yolunu açýyor. Ýkinci Körfez Savaþý’na gönderilen ABD askerleri kýsa bir süre sonra Los Angeles’deki ayaklanmayý bastýrmakta kullanýldý. Vietnam sendromunu yenen ABD o günden bu yana Körfez’e, Somali’ye, eski Yugoslavya’ya müdahale etti. Vietnam savaþý sýrasýnda Vietnam Ulusal Kurtuluþ Cephesi’nin her zaferi savaþýn sonunu yaklaþtýrdý. Savaþ karþýtý mücadeleler ABD’nin ayný dönemdeki öðrenci hareketini ve siyahlarýn sivil haklar hareketini bastýrmasýný zorlaþtýrdý. Vietnam’daki yenilgisi ABD emperyalizmini 20 yýl boyunca etkiledi. ABD bu nedenle Nikaragua’da ve Ýran’da açýkça savaþa girme cesaretini bulamadý. Bu nedenledir ki büyük emperyalist güçler, devletler hiyerarþisinin altlarýnda yer alan küçük devletlerle savaþa girdiklerinde bu devletlerin liderlerinin demokrat olup olmadýðýnýn bir önemi yok. Ýþçi sýnýfýnýn dünya düzeyindeki genel çýkarý büyük emperyalistlerin yenilgisindedir. Iraklý ve Kürt iþçilere gelince, Saddam’ýn ABD tarafýndan devrilmesi onlara özgürlük getirmez. Saddam ile emperyalizm arasýndaki anlaþmazlýklar geçicidir. Saddam’ý ancak iþçi sýnýfý devirirse yerine özgürlükçü bir rejim gelebilir.
Ortadoðu’dan Emperyalizmi Defedecek Tek Güç Ýþçi Sýnýfýdýr Ortadoðu’nun tarihi ayný zamanda Ortadoðu iþçilerinin emperyalizme karþý mücadele tarihidir. Ne yazýk ki bu mücadeleler bölgedeki yerel egemen sýnýflarýn öncülüðünde oldu. Bölge devletleri kendi iþçi sýnýflarýndan emperyalizmden daha çok korktuklarý için emperyalizme karþý tutarlý bir mücadele vermediler ve iþçi sýnýfýný emperyalizme karþý seferber edecek yetenekte deðiller. Kürtlerin katili Saddam, Kürtleri ABD’ye karþý bir savaþa karþý seferber edebilir mi? 1991’de bölgede yaþanan muazzam gösteriler ABD ile savaþmak için Irak’a giden binlerce gönüllü ve Irak’taki azýnlýklara Saddam önderlik edemezdi çünkü Saddam bölgedeki petrol gelirlerinden pay alýyor. Bölgedeki anti-emperyalist mücadeleler ancak bölge iþçi sýnýflarýnýn önderliðinde baþarýya ulaþabilir. Bölgede iþçi sýnýfýnýn uzun bir mücadele ve örgütlenme geleneði var. Birçok ülkede Komünist Partiler kitle partilerine dönüþebilmiþti. Ne var ki bu partiler Stalinizmin etkisiyle, ulusal çýkarlarý iþçi sýnýfýnýn uluslararasý çýkarlarýnýn önüne koyduklarýndan egemen sýnýflarýyla uzlaþarak mücadeleleri sattýlar. Biz dünya çapýnda çýkarlarý ortak olan bir sýnýfýz, ulusal çýkarlar denilen þeyler sadece yerel kapitalistlerin çýkarlarýdýr. Þu anda yeni bir Körfez Savaþý’na sadece mola verildi, savaþ tehlikesi ortadan kalkmadý. Yeni bir savaþta, bizim, Irak iþçi sýnýfýnýn, ABD iþçi sýnýfýnýn ortak çýkarý ABD ordusunun ve destekçilerinin yenilmesindedir. Bunun anlamý burada bütün savaþ karþýtlarý ile beraber savaþa karþý mücadele etmektir. 1991’de Körfez Savaþý bahane edilerek Türkiye’de iþçi sýnýfý hareketi sekteye uðratýlmýþtý. Güçlü bir mücadeleyle ortaya atýlan Zonguldak madencilerinin grevi ve Ankara’ya yürüþü durdurulmuþtu. Bunlarýn tekrar yaþanmamasý için savaþ durumunda her defasýnda gündeme gelen kemer sýkma politikalarý ve baskýya, sansüre karþý durmak gerekir. Daha da önemlisi savaþlarýn kaynaðý olan sisteme, askeri rekabetin kaynaðý olan ekonomik rekabete, bunun sonucu olan sömürüye karþý mücadele etmek, enternasyonalist bir perspektif ile devrimci partiyi inþa etmektir.
Empery Ortadoð Defo irleþmiþ Milletler (BM) ve Irak arasýndaki anlaþmadan sonra bütün taraflar zafer ilan ettiler. ABD ve Ýngiltere, Saddam’ýn savaþ tehdidinden korkarak geri adým attýðýný iddia ediyor. Çözümü BM’de arayanlar ise katliamýn BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafýndan önlendiðini söylüyor. Saddam, ise Batýlý güçler karþýsýndaki zaferini kutlamak için bir günlük bayram ilan etti. Aslýnda bu taraflarýn hiçbiri amacýna ulaþamadý ve Ortadoðu’yu savaþýn eþiðine sürükleyen sorunlarýn hiçbiri çözülmedi. Üçüncü Körfez savaþý tehlikesi ortadan kalkmadý, sadece ertelendi. Kofi Annan savaþ sürecine mola verdi, Ortadoðu’nun sorunlarýný çözmedi. ABD’nin Saddam’la sorunu, Saddam’ýn diktatör olmasý deðil. ABD dünyanýn heryerinde diktatörlerle iþbirliði içinde. Saddam’ý da yýllarca ABD destekledi ve silahlandýrdý. ABD’nin sorunu dünya petrol kaynaklarýnýn önemli bir kýsmýnýn olduðu
B
bölgede Saddam’ýn ABD açýsýndan güvenilir bir diktatör olmaktan çýkmasý ve kendi çýkarlarýna öncelik vermeye baþlamasý. Bu nedenle Saddam’ý hizaya sokmak ya da yerine güvenebileceði birini getirmek istiyor.
Saldýrmak mý zor çekilmek mi? ABD ve Ýngiltere petrol için binlerce insaný öldürmeye hazýrdý. Ancak savaþa hazýrlýk süreci ABD’nin baþýnýn dertte olduðunu gösterdi. Üst düzey ABD yetkilileri bile ilk günlerden beri hava bombardýmanýnýn kimyasal ve biyolojik silahlarý yokedemeyeceðini söylüyorlardý. Saddam’ý devirmek de gerçekleþtirilmesi zor bir hedefti. Saddam’ý arayýp bulan akýllý bombalar icat edilmedikçe hava bombardýmaný ile Saddam’ý devirmek imkansýzdý. ABD ve Ýngiltere karaya asker çýkarmak ve topyekün savaþa girmeyi de göze alamadýlar. ABD, ya geri çekilerek Saddam’a güç verecek ya da askeri operasyona girecekti. 1991’de 21 ülkeden askeri destekle savaþa girmesine rað-
men Saddam’ý devir ret edememiþti. Sad rince oluþacak boþlu ler, Þiiler ve bölge ül ne çeken, dolayýsýyla peryalist ülkelerin d karlarý için müdahale caklarý bir bölge sav çabileceði endiþesi A kutuyor. Zafer ilan etmeye ABD þimdi daha zayý izole olmuþ görünüy hükümetleri savaþta A kasýna dizilmeyi kab ler. Fransa, Çin ve Irak’a ambargo sona yürürlüðe girecek pe ðal gaz anlaþmalarý va yatlarýndaki düþüþ ciddi gelir kayýplarý ekonomik darboðazd fez ülkeleri de savaþt ðildi. Mýsýr Dýþiþleri B gedeki asýl diktatör Ý rek savaþa karþý çýktý Türkiye ve 1991 s hane olan Kuveyt desteklemekte istek dý. 1991 savaþý 1996’ya kadar kapalý kiye-Irak petrol boru
Orta Asya: Petrol savaþlarýnýn yeni arenas mperyalizm Orta Asya’da da petrol için paylaþým mücadelesine girdi. Azerbeycan gibi Hazar Denizi kýyýlarýndaki petrol üreten ülkeler, SSCB’nin daðýlmasýyla ilgi alaný haline geldiler. Türkiye, Ýran, Pakistan, ABD, Çin ve Rusya’ya kadar bir dizi ülke ve bunlarýn petrol þirketleri bölgede hummalý bir faaliyet içindeler. Batýlý 50 petrol þirketi Azarbeycan’ýn baþkenti Bakü’ye yerleþti. BP ve Aramco Hazar Denizi’ndeki üç büyük petrol yataðýný kontrolleri altýna aldýlar. Mobil ve Chevron da Kazakistan’ýn devasa petrol kaynaklarýný ele geçirdiler. Bu petrol þirketleri bölgedeki çýkarlarýnýn korunmasý için kendi devletlerine güveniyorlar. Emperyalist devletler de bu çýkarlarý garantilemek için kimi yerel yönetimleri destekliyor,
E
muhalif gördüklerine de sopa gösteriyo Türk yönetici sýnýf da bölgedeki heg savaþýnýn bir parçasý. Susurluk Çetesi’n baycan’daki darbe giriþimi bir tesadüf bette. Petrol boru hatlarýnýn nerelerden g konusunda çýkar çatýþmalarý ortaya çý Orta Asya’da hegemonya kurmak isteye ye, boru hattýný Türkiye üzerinden, Yu ve Ýran’da kendi topraklarý üzerinden g ye çalýþýyorlar. ABD’nin tercihi ise Af ve Pakistan rotasý. Konu petrol çýkar Afganistan’daki yönetimin baskýcý olm peryalist güçler için önemli deðil. Petrol için bu paylaþým mücadelesi ye malarýn ortamýný hazýrlýyor. Emperyali Asya’yý da Ortadoðu’ya çevirmeye hazý
1 Mart 1998 Ýþçi Demokrasisi 11
ABD baðýmsýz bir Kürt devleti ister mi?
yalizm ðu’dan ol!
rmeye cesaddam’ý deviuðun Kürtlkelerini içia diðer emde kendi çýeye zorlanavaþýna yolaABD’yi kor-
e çalýþsa da ýf, þaþkýn ve yor. Avrupa ABD’nin arbul etmedie Rusya’nýn erer ermez etrol ve doar. Petrol finedeniyle yaþayan ve da olan Körtan yana deBakaný “bölÝsrail” diyeý. savaþýna babile savaþý ksiz davrannedeniyle ý kalan Türu hattýndan
sý
orlar. gomonya nin Azerdeðil el-
geçeceði ýktý bile. en Türkiunanistan geçirmefganistan rý olunca masý em-
eni çatýþizm Orta ýrlanýyor.
elde ettiði geliri kaybetmesiyle Türkiye’nin yýllýk dýþ ticaret açýðý 15 milyar dolara yükseldi. Güneydoðudaki esnaf günde 3 milyon dolar kaybetti. Ayrýca savaþ nedeniyle yükselecek petrol fiyatlarý yüzde 100’ü geçmiþ olan enflasyonu daha da azdýracaktý. Körfez’de yeni bir savaþ Türkiye egemen sýnýfýnýn çýkarlarýna uygun deðildi. Hükümet iþçilere kemer sýktýrmak ve Kirli Savaþý týrmandýrmak için savaþ ortamýný kullanabilirdi ama zaten ekonomik ve siyasi alanda son derece istikrarsýz olan, birçok cephede birden (iþçilerle, Ýslami hareketle ve Güneydoðu) ayný anda savaþan ve kendi içinde bölünmüþ olan yönetici sýnýf yeni bir maceraya girmeyi sonuçlarýndan korktuðu için istemedi. Ortadoðu’da yeni bir savaþ hem bölge ülkelerini hem de emperyalist ülkeleri kaygýlandýrýyor. Ýran, Suriye ve Türkiye Kürtlerinin otonomi kazanmasýndan rahatsýz. Yeni bir savaþta Irak’ýn daðýlmasý ile Kürtler dört ülkeyi de etkileyen bir alanda güçlerini arttýrabilirler. Bu durum bölgeülkeleri ve ABD’yi içi-
aþta DSP Genel Baþkaný Ecevit olmak üzere birçok kiþi ABD’nin aslýnda bir Kürt devleti yaratmak istediðini düþünüyor. Oysa 80 yýllýk deneyim bunun doðru olmadýðýný gösteriyor. Irak Kürtlerinin kaderi Mart 1920’de Kerkük petrol yataklarýnýn zannedildiðinden çok daha büyük olduðu anlaþýldýðýnda tayin edildi. Kürtler açýsýndan bir zenginlik kaynaðý olabilecek bu petrol, onlarýn ezilmesinin kaynaðý haline geldi. Irak petrollerinin yüzde 70’i halen Musul Kerkük bölgesinde üretiliyor. Ýngiltere, bölge petrolünün Irak aracýlýðýyla Ýngiliz kontrolü altýnda olmasýný istedi. Ýngiltere Musul’un Türkiye’nin parçasý olmamasýný saðladýktan sonra 1923’de Lozan Anlaþmasý ile Kürtlerin baðýmsýzlýk kazanmamasýný garantiye aldý. Ýngiliz uçaklarý Ahmet Barzani’nin Irak hükümetine karþý 1933’deki isyanýný bastýrmak için Kürt köylerini bombaladý. 1941’de Kürt lideri Molla Mustafa Barzani, Ýngiliz Büyükelçisi’nden destek isteyen mektubunda “emirleriniz neyse uyacaðýz” diyordu. Cevap, “Kürtler Irak hükümetine itaat etmelidir” þeklindeydi. Barzani emperyalist güçlere güvenme politikasýný sürdürdü. Haziran 1973’de Washington Post gazetesine “bizi koruyacaksa ABD’yi desteklemeye hazýrýz. Kerkük petolünü kontrol ederek petrol haklarýný bir Amerikan þirketine verebiliriz” diye demeç verdi. Barzani 1974-75’de Irak hükümeti ile savaþýrken ABD ve Ýran’nýn destek sözüne güvendiðini söylüyordu. O dönemde ABD’nin dostu olan Ýran, 3 Mart 1975’de Irak’la yaptýðý anlaþma ile Þattül-Arap su yolu konusunda istediðini elde edince sýnýrlarý kapattý ve Kürtlere desteðini kesti. Kürt ayaklanmasý yenildi, kitlesel ölüm ve göçe yol açtý. Türk hükümeti sýnýr kapýlarýný göçmenlere kapattý. Ýran-Irak savaþýnýn sonuna doðru ABD desteðindeki Irak, Kürt isyancýlara karþý operasyon baþlattý. Ocak ve Aðustos 1988 arasýnda 200 bine yakýn Kürt öldürüldü ve 1.5 milyon insan göç etti. Kimyasal silahlar ve toplu infaz yaygýnca kullanýldý. Halepçe, katliamýn sadece bir parçasýydý. Ýngiltere, Saddam’ýn katliamýný örtbas etmek için zehirli gazlarý tespit eden cihazlarýn ihracýný yasakladý. Ýran-Irak savaþý sona erdiðinde ABD ve batýlý emperyalistler Irak’taki 50 milyar dolarlýk inþaat iþinden pay almak istedikleri için katliam haberlerini örtbas ettiler. Türk hükümeti göçmenlere sýnýrý açtý, ancak soykýrým sürerken geri dönmeleri için baský yaptý. ABD ile Irak arasýndaki 1991 savaþýndan sonra kendiliðinden bir Kürt ayaklanmasý yaþandý. ABD, Kürt hareketinin yenilmesinden sonra Saddam’ýn devrilmesini istediðini açýkça gösterdi. Bir kez daha emperyalist güçler Irak Kürtlerinin baðýmsýzlýðýna karþý olduklarýný gösterdiler. Dolayýsýyla Ecevit’in bahsettiði, baðýmsýz Kürt devleti “tehlikesi” Türk ordusunun iþgalini aklamak ve Türkiye’deki Kürtlerin haklarýný vermemek için kullanýlan bir bahaneden ibarettir.
B
ne çeken bir savaþa yolaçabilir. Bunun da ötesinde Irak petrollerinin çoðunu üreten MusulKerkük üzerinde diðer emperyalist devletlerin de bu paylaþým paylaþým savaþýna giriþmeleri, Ýsrail-Filistin sorunu da dikkate alýndýðýnda bölgede çok yaygýn bir savaþa yol açabilir. Bütün bu karanlýk senaryolardan ve Ortadoðu iþçilerinin anti-amperyalist mücadele geleneðinden ve öfkesinden korkan bölge yöneticileri yeni bir savaþa girmeye cesaret edemediler. Clinton yaptýðý bütün savaþ çýðýrtkanlýðýna ve destek saðlamak için yaptýðý bütün giriþimlere raðmen Saddam’la geçici bir uzlaþmayý kabul etmek zorunda kaldý. Ancak bunun bir geri adým olarak görülmesini de engellemek istiyor. Bir Ýngiliz gazetecinin yorumu bu kaygýsýnda haklý olduðunu gösteriyor:”ABD ciddi bir hezimete uðradý. Stratejik politikalarýný terketmek zorunda kaldý. Geri çekilmesi, korkutucu sonuçlara yol açabilir”. BM de bu süreçten güçlenerek çýkmadý. Bombalarý engelle-
yen Kofi Annan’ýn diplomatik giriþimleri deðildi. Savaþa engel olan, Ortadoðu’daki tepkiden duyduklarý korku ve yeni bir savaþýn ABD’de de destek bulmamasýydý. Dünyanýn heryanýnda savaþ karþýtý hareketler örgütlenmeye, sokaða çýkmaya baþlamýþtý. Ortadoðudaki yöneticiler bölgede nefretle anýlan Ýsrail ve ABD ile ayný tarafta görünmeye cesaret edemediler.
Kriz Bitmedi Ortadoðu’daki gerginlik devam edecek. Bölgede küçük bir azýnlýðýn elinde muazzam bir zenginlik ve büyük çoðunluk için aþýrý yoksulluk birarada durdukça yoksullar bölgenin yönetici sýnýflarýna karþý mücadele edecek. Ýsrail, komþularýný isyan ettiren saldýrgan politikalarýna devam edecek. Filistin ve Kürt sorunlarý hâlâ çözülmüþ deðil. Gelecek, Ortadoðu’da istikrarsýzlýk, belirsizlik ve tehlikeyle dolu. Emperyalist devletlerin daha çok kâr için dünyayý yönetme ve paylaþma isteði var oldukça da bu durum deðiþmeyecek.
Çözüm nedir? Irak Kürt hareketinin liderliði her zaman emperyalistlerden destek aradý çünkü, Kürtleri savunabilecek gerçek güce yani iþçi sýnýfý ve yoksul köylülere sýrtlarýný yaslasaydý hareketin liderliðini oluþturan toprak aðlarýnýn ayrýcalýklarý tehlikeye girerdi. 1946 Kerkük petrol iþçilerinin grevi, iþçilerin gücünü gösterdi. Bu grev Irak Komünist Partisi’nin kitleselleþmesinin yolunu açtý. Ancak bu parti de Stalinist politikalarýn etkisiyle egemen sýnýf ile uzlaþtý, 1958’de darbe ile yönetime gelen General Kasým’ý destekledi. KP (Komünist Parti) o dönemde Irak’taki en büyük partiydi. KP’nin desteðini milliyetçilere ve Baas partisine karþý kullanan Kasým, iþi bittikten sonra KP’yi yasadýþý ilan etti. Ýþçi sýnýfýnýn potansiyeli boþa harcandý. Ancak halen iþçiler bölgenin sorunlarýný çözecek, Kerkük’ün petrol servetinin petrol þirketlerine deðil halka akmasýný saðlayacak tek güçtür.
Birleþmiþ Milletler barýþ getirir mi? Körfez’deki savaþ tehlikesini þimdilik ortadan kaldýran anlaþmanýn”mimarý” Birleþmiþ Milletler (BM) Genel Sekreteri Annan, BM’in pürü pak bir barýþ güvercini olduðu kanýsýnýn yayýlmasýna neden oldu. Halbuki BM hiçbir zaman dünya barýþýnýn aracý olmamýþtýr. Tüzüðünde ne derse desin ABD emperyalizmi için bir meþruiyet aracý olarak görev yapmýþtýr. ABD’nin onaylamadýðý hiçbir BM kararý hayata geçirilememiþtir. Eðer BM barýþýn aracý ise neden Ýsrail’in yayýlmacýlýðýný durdurmadý? Güney Afrika’da ýrkçý beyaz azýnlýk rejimine karþý olan kararlar, neden hayata geçirilmemiþti? Endonezya’nýn Doðu Timor iþgaline karþý BM kararlarý rafta duruyor ve Endonezya yönetimi katliamlarýný sürdürüyor. Öbür yandan ABD ne zaman kendi emperyalist çýkarlarý için savaþa ya da iþgale gitse bunu BM bayraðýna sarýlarak yapýyor ve böylece askeri harekatlarýna meþruiyet kazandýrýyor.
Ortadoðu’nun kanlý yayýlmacýsý Ýsrail, BM kararý ile kuruldu. Kore Savaþ’ýný ABD ordusu yönetmesine raðmen bu müdahale BM maskesi ile yapýldý. 1960’da Kongo’ya yapýlan BM müdahalesi Kongo’nun solcu devlet baþkaný Patrice Lumumba’nýn bir BM uçaðýndan atýlarak öldürülmesi ile sonuçlandý. Oysa ülkenin parçalanmasýný önlemek üzere BM’den yardým isteyen de Lumumba’nýn kendisiydi. ABD, onun yerine kendine daha yakýn olan Mobutu’yu baþkan olarak yerleþtirdi. Mobutu diktatörlüðü 30 yýl sürdü. BD’nin 1990’da Panama’yý iþgal edip 7 bin insaný katlederek General Ortega’yý devirmesi ve yerine bir kukla yönetim getirmesi, BM’lerin desteði ile gerçekleþti. Yugoslavya iç savaþýna BM’nin müdahalesi savaþý daha da kýzýþtýrdý ve kalýcý bir barýþ saðlayamadý. 1991 Körfez Savaþý da BM kýlýfý ile gerçekleþtirildi. Böylesi bir tarihe sahip olan BM’in, emperyalizmin petrol çýkarlarýnýn bu denli yoðun olduðu Ortadoðu’da ya da dünyanýn herhangi bir yerinde kalýcý bir barýþ saðlamasýný ummak tam bir hayal. BM barýþçýl çözümlerin deðil emperyalist çýkarlarýn aracýdýr.
12 Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
A f r i k a ’ d a
i þ ç i
r ü z g a r ý
ÝÞÇÝLER ZÝMBABVE’YÝ SARSIYOR Dünyadan... Önder Alçiçek GÜNEY KORE Hükümet sonunda sendika yöneticilerinin ihaneti sayesinde iþçi çýkarmayý kolaylaþtýran yasayý parlamentodan geçirdi. Yasadýþý faaliyet gösterirken büyük grev ve gösterilerle büyüyerek kendisini kabul ettiren iþçi konfederasyonu KTCU bazý haklar karþýlýðýnda ülkede yaþanan “ekonomik krizin aþýlmasý için üzerine düþeni” yaparak önceden planlanan genel grevden vazgeçti. Ancak iþçiler derin bir kýzgýnlýk içinde. Yasayý protesto için intihar eden 40 yaþýndaki Choi Dae Jin arkasýnda þu notu býraktý: “Bu yasa geçerse iþçilere nasýl saldýracaklarýný düþünün!”
FRANSA · Ýþsizlerin protestolarý hükümeti paniðe sokuyor. 1995 grev dalgasýyla devrilen saðcý hükümetin önceki yýl yerini alan sosyal demokrat hükümet ülkenin dört bir yanýnda gerçekleþen iþgal ve gösterilerin ardýndan iþsizlik yardýmlarý için ayýrýlan parayý artýrdý. · Faþist parti Ulusal Cephe’nin Rouen’de düzenlediði toplantý hak ettiði ilgiyi buldu. 10 bin protestocu toplantýnýn yapýlmasýn engellemek için yürüyüþ yaptý.
ENDENOZYA 200 milyondan fazla nüfusu ile dünyanýn en kalabalýk dördüncü ülkesi olan Endonezya’nýn bir zamanlarýn “mucize” diye örnek gösterilen ekonomisi iflasýn eþiðinde ve ülke dýþ borç ödemelerini yapamayacaðýný duyurma noktasýna geldi. Gýda fiyatlarýndaki artýþ üzerine baþlayan ayaklanmalar bütün ülkeye yayýldý. Gösterilere ateþ açan askerler 5 kiþiyi öldürdü. Son haftalarda 20’den fazla þehirde þiddet eylemleri ve protesto gösterileri yaþandý. Otuz yýl önce kanlý bir askeri darbeyle iktidara gelen diktatör Suharto rejimi 500 binden fazla insaný öldürdü. 1975’deki Doðu Timor iþgali sonrasýnda yeni bir katliam daha yapan Suharto’nun baskýcý rejimine gözünü kapatan Batý, ona kolay para ve silah temin etmekte.
A L MA N Y A Nükleer zehirli atýklarýn depolanmasýna karþý yapýlan eylemler son 3 yýlda büyük boyutlara vardý. Geçen yýl Ahaus’da 15 bin kiþi zararlý atýklarýn gomülmesini engellemek isteyince hükümet 30 bin polis yolladý. 115 milyon Mark harcayarak her önlemi alan hükümet, bölgeye kamera yerleþtirecek kadar azimliydi. Ayný hükümet geçenlerde öðrencilere verilen yardýmlarý azaltýp, savaþ ve terörden kaçan mültecilerin ülkeye giriþini zorlaþtýracak yeni önlemler aldý.
YUNANÝSTAN Yunanlý iþçi ve köylüler, kamu kurumlarýndaki sendikal haklarý budayýp ücret artýþlarýný yüzde 2.5’la sýnýrlayarak özelleþtirme planýný uygulamaya çalýþan hükümete karþý mücadele etmekte kararlýlar. 20 Ocak’ta 4 saat iþ durduran otobüs ve metro iþçileri 24 Ocak’ta da bir günlük grev yaptýlar. Öðretmenler ücret artýþ talebiyle 17-18 ve 25-26 Þubat’ta greve çýktýlar. “Eðitim reformu”na karþý mücadele eden öðrenciler okul iþgalleri gerçekleþtirdiler. Ücret artýþlarýnýn yüzde 2.5’la sýnýrlandýrýlmasýna karþý belediye iþçileri 19 Þubat’ta 24 saatlik grev yaptýlar. Yunan köylüleri tarým politikalarý ve birçok çiftçiyi iflasa sürükleyen yüksek faizleri protesto için bir kez daha traktörleriyle ana yollarý trafiðe kapattýlar. Sendikal haklarý sýnýrlandýran yasa tasarýsý parlamentodan geçti ama mücadele devam ediyor. Ýktidardaki sosyal demokrat PASOK’un bir bakaný bütün iþçilere bir ders vermek için, týpký Thatcher’ýn 1984-85 madenci grevinde yaptýðý gibi Olympic Airways grevini kýrabileceklerini söylüyor. Baþbakan Simitis kendisinden önceki saðcý baþbakan Mitsotakis’in dahi cesaret edemediklerine kalkýþýyor. Yunan iþçiler yüzünü saða dönen sosyal demokrat Simitis’e iyi bir ders vermekte kararlý görünüyorlar.
imbabve’de temel gýda maddelerindeki korkunç fiyat artýþýndan sonra baþlayan dükkan boykotlarý hýzlý bir þekilde ayaklanmaya dönüþtü. Sýradan insanlar daha iyi yaþam koþullarý, politik özgürlükler ve zenginlerin hakimiyetine son vermek için ayaklandýlar. Sokaklardaki mücadelenin yaygýnlaþmasýyla birlikte iþçiler greve çýktýlar ve protestolara katýldýlar. Satýn alamadýklarý elbise, sabun, yiyecek gibi en temel malzemeleri dükkanlarý yaðmalayan halk, yaptýðý iþe “adil alýþveriþ” adýný verdi. 24 saat içinde grev ve ayaklanmalar ülkenin büyük bir kýsmýna yayýldý. Ýsyan iki yýldýr büyüyen kýzgýnlýðýn, acýnýn ve grevlerin sonucuydu. Zimbabve’deki sosyalistler geliþmeleri þöyle anlattýlar: “Polisle çatýþan, barikatlar kuran, demir çubuklarla kendini savunan ve Baþbakan Mugabe’nin istifasýný talep eden onbinler Zimbabve sokaklarýndaydý. Bu yalnýzca bir yaðma veya yerel bir protesto deðildi. Mücadelenin kökünde iki ay önceki genel grev vardý. Bu grevler iþçi sýnýfýna güven verdi. Ýþçiler kendi güçlerine güvenmeye, otoriteden daha az korkmaya baþladýlar. Zimbabve iþçi sýnýfý uzun bir öðrenme süreci yaþadý. Ýþçiler sorunlarýn eski ýrkçý rejimden kaldýðýna inanýyor, Mugabe’nin zamana ihtiyacý olduðunu düþünüyorlardý. Ama baðýmsýzlýktan 18 yýl sonra bugün sorunlarýn nedeni olarak patronlar ve iktidarý görüyorlar. Sorunlarýn kokuþmuþ sistemden kaynaklandýðýný anlayabiliyorlar.” Baþbakan Mugabe ayaklanmalardan “eski ýrkçý rejim ve beyazlarýn sorumlu” olduðunu söyledi. 40 binden fazla asker, zýrhlý araçlarla baþkentin etrafindaki yerleþim yerlerine gönderildi. Askeri birlikler yollarý üzerindeki evleri yerle bir edip, yakaladýklarý herkesi dövdüler ve halkýn malýný gaspettiler. Zimbabve’de de toplumun büyük çoðunluðu korkunç yoksulluk içinde yaþarken, küçük bir azýnlýk lüks içinde yaþýyor. Bir büro çalýþaný þunlarý anlatýyor: “Benim iyi bir iþim var ama maaþlarýmýz enflasyon yüzünden deðersiz. Her ayýn son haftasý ben ve ailem yalnýzca ekmek yiyoruz. Bütün parmaklarýnda altýn yüzükler olan, Avrupa terzileri ve Paris modaevlerinden alýnmýþ giysileri içinde dolaþan çok zengin insanlar görüyorum. Zengin siyah insanlar ve zengin beyaz insanlar var ama bunlarýn hiçbiri benim rengimde deðil, benim rengim yoksul.” Zimbabve’deki resmi iþsizlik oraný yüzde 45, ama araþtýrmalar bunun daha fazla olduðunu, büyük þehirlerde yüzde 70’e ulaþtýðýný ortaya koyuyor. Baþbakan Mugabe muhalefeti bölmek ve ortadan kaldýrmak için her yolu denedi. Bir kaç ay önce beyazlarýn sahip olduðu bin 500 tarlaya el konulacaðýný ve topraklarýn yoksul siyahlara daðýtýlacaðýný duyurmuþtu. Bu yolla kendisine yeni bir popülarite kazandýracaðýný uman Mugabe, söylediklerine ancak birkaç Zimbabveliyi inandýrabildi. Herkes sadece küçük topraklara el konulacaðýný ve ne bunlarýn da Mugabe’nin yakýn çevresine verileceðini düþünüyordu. Mugabe bir yýl önce eþcinselleri hedef gösterdi. Eþcinselleri “köpek” ve “hayvandan daha aþaðý yaratýklar” olarak tanýmlayan Mugabe’nin bu yolla ilgiyi baþka yere çekme projesi de baþarýsýzlýða uðradý. Mugabe 750 milyar lira harcayarak nikah yaptýðýnda halkýn kýzgýnlýðý daha da büyüdü. Bununla da kalmadý. Eþine, 10 bin ev satýn alýnabilecek kadar büyük bir ev kredisi verilmesini saðladý. Çoðunluk için sefalet artarken iþçi sýnýfý mücadelesi yükseldi. Grev dalgasý patronlarý vurdu. Kamu iþçileri greve çýktý ve kazandýlar. Saðlýk iþçileri greve çýktý ve büyük tavizler kopardýlar. Mugabe iktidarý devrimi bozguna uðratmak için sert yöntemler kullandý. Ama iþçi sýnýfý potansiyel gücünü gösterdi. Ýþçiler Afrika’nýn gerçek umududur. Yalnýz bu güç Afrika’daki acý ve yoksulluðu yokedebilirler.
Z
Y u n a n i s t a n ’ d a k i
i þ ç i
p r o t e s t o s u
1 Mart 1998 Ýþçi Demokrasisi 13
Neden Troçkist Olmak Zorundayýz? Betül Genç
þçi sýnýfý yaklaþýk 200 yýl önce ortaya çýktýðýndan beri kapitalist sýnýfýn sömürüsüne karþý mücadele ediyor. Marks, 1800’lü yýllarýn iþçi mücadelelerinden ve 1871’de Parisli iþçilerin kurduðu ilk iþçi devleti deneyiminden þu sonuçlarý çýkardý: “Kapitalizm bir dünya sistemidir ve bütün dünya iþçilerinin çýkarý ortaktýr. Ýþçi sýnýfý aydýn bir tabaka tarafýndan kurtarýlamaz, ancak kendi baðýmsýz kitlesel eylemi ile sosyalizmi kurabilir. Ýþçiler mevcut devlete el koyarak yeni bir toplumu kuramazlar, bu devleti yýkýp yerine yeni bir iþçi devleti kurmak zorundadýrlar.” Bunlar aþaðýdan sosyalizm geleneðinin temel tezleri haline geldi. Ütopik sosyalistler ve anarþistlerden farklý olarak bu fikirleri savunanlar kendilerini Marksist diye adlandýrdýlar.
Ý
devrimler oldu.
Sürekli Devrim Bolþevikler 1902’de Rusya’da Avrupa’dan çok farklý koþullarda devrimci bir iþçi partisi inþa etmeye baþlamýþlardý. Rusya’da Avrupa’daki gibi burjuva devrimleri olmamýþtý. Ülkeyi hala Çar yönetiyordu. Sendikalar yoktu. Yasal kitlesel sosyalist partiler yoktu. Ýþçi sýnýfý nüfusun çok küçük bir bölümünü oluþturuyordu. Ýþçilerin iktidara gelme mücadelesi Rusya’da aynen Avrupa’da olduðu gibi kapitalist sýnýf önderliðinde bir burjuva devrimle Çarlýk yýkýldýktan sonra mý baþlamalýydý? Yoksa iþçiler devrime önderlik ederek hem Çarlýðý hem de kapitalist düzeni birlikte mi yýkmalýydýlar? Ama Rus-
receklerdi. Bu tutumlarý nedeniyle Menþevikler, 1917 Þubat’ýnda Çarlýk iþçi sýnýfý tarafýndan devrildiðinde iþçi konseylerinin iktidarý almasýna karþý çýktýlar ve burjuva parlementoyu desteklediler. Troçki, nüveleri Marks’ta bulunan sürekli devrim teorisini savundu. Bu teoriye göre, Rusya’da burjuvazi iþçi sýnýfýndan korktuðu için Avrupa’daki gibi Çarlýða karþý bir devrime önderlik etmeyecek aksine iþçilere karþý Çarlýk ve kapitalistler birleþecekti. Dolayýsýyla devrime sadece iþçi sýnýfý önderlik edebilirdi. Öte yandan devrim tek bir ülke ile sýnýrlý kalmayacaðýndan geliþmiþ ülkelerin iþçilerinin yapacaðý devrimler Rusya’da sayýca zayýf olan iþçilerin imdadýna yetiþebilirdi. Lenin orta-
rupa devriminin bir parçasý olarak gerçekleþti. Þubat devriminden öðrenen Lenin, Troçki’nin haklý olduðunu kabul etti. Troçki ise devrimin baþarýya ulaþmasý için devrimci partinin gerekliliðine ikna olarak Bolþevik partisine katýldý. Rus devriminin bu iki lideri “bütün iktidar sovyetlere” sloganýnýn sovyetlerde (iþçi konseylerinde) çoðunluðun fikri haline gelmesi için birlikte mücadele ettiler. Troçki hem 1905 devriminin hem de 1917 devriminin önderleri arasýndaydý. Her iki devrimde de iþçiler tarafýndan Petrograd sovyeti baþkanlýðýna seçildi. 1917’de ayaklanmayý örgütleyen sovyet askeri devrimci komitesinin baþkanýydý. Devrim sonrasýnda iþçi devletini 14
Leninizm 1914 Birinci Paylaþým Savaþý dünya iþçileri için yeniden tarihsel bir bölünme dönemiydi. 1800’lerin sonundan o güne gelinceye kadar iþçiler Avrupa’da kitlesel olarak sendikalarda ve sosyalist partilerde örgütlenmiþlerdi. Avrupa sosyalist partileri, kapitalizmin kendiliðinden sosyalizme evrileceði düþüncesinden etkilenmeye baþladýlar. Parlementoya sosyalist milletvekillerinin seçilmesi ile toplum deðiþtirilebilirdi. Bu akým Marks’ýn savunduðu temel tezleri özünde terketmiþti. Rosa Lüksemburg toplumun tepeden reform ile deðil aþaðýdan iþçilerin kitlesel eylemi ile, devrimle dönüþtürüleceðini savunurken aþaðýdan sosyalizm geleneðini devam ettiriyordu. Avrupa sosyalist hareketinin reformist fikirleri savunan kanadý savaþ çýktýðýnda kendi hükümetlerini destekledi. Ama hala kendilerine Marksist diyorlardý. Rosa Lüksemburg, Troçki ve Lenin, farklý uluslardan iþçilerin birbirleriyle deðil kendi kapitalist sýnýflarýna karþý savaþmasýný savundular. Dünya sosyalist hareketi içinde bu tutumu savunanlar kendilerini Leninist olarak adlandýrdýlar. O gün artýk gerçekten Marksist olmak Leninist olmak anlamýna geliyordu. Savaþ devrimlerle bitti. Rusya’da, ardýndan Almanya’da, Macaristan, Avusturya ve Ýtalya’da
Kuþatýlan Devrim
Ka rþ ý D e v ri m
Troçki ve Lenin bu dönem boyunca ortaya çýkan yeni sorunlara ve durumlara cevap veren politikalar oluþtururken yine aþaðýdan sosyalizm geleneðinin temel tezlerini esas alýyorlardý: iþçi sýnýfýnýn merkezi rolü ve enternasyonalizm. Lenin 1921’de “Rus devriminin kaderi Alman devriminin baþarýsýna baðlýdýr” diyordu. Alman devrimi, iþçi sýnýfý içinde uzun bir mücadele ile inþa edilmiþ bir devrimci parti olmadýðý için yenildi. Rusya’da iþçi devleti zaten az geliþmiþ olan, savaþ ve iç savaþta iyice yýkýma uðrayan Rusya’da izole oldu. Sanayii çöktü. Açlýk ve kýra göç baþladý. Devrimi yapan en militan iþçiler iç savaþta öldürülmüþtü. Sovyetleri çalýþtýracak olan fabrikalar ve iþçiler yokolurken iþçi iktidarý da parti iktidarýna doðru evriliyordu. Partinin giderek sovyetleri ikame etmesi bürokrasinin yükselmesi için ortam hazýrladý.
Rusya’da artýk yeni bir egemen sýnýf haline gelmiþ olan bürokrasi daha 1925’de Marksizmin en temel ilkelerinden biri olan enternasyonalizmi, tek ülkede sosyalizmin kurulamayacaðý fikrini çöpe atmýþtý. SSCB’nin sanayileþerek Batý ile askeri rekabette bir süpergüç haline gelmesi hedefi, “sosyalist anavatanýn inþasý” yalnýzca Rusya’daki iþçilerin acýmasýzca sömürülmesi ile deðil ayný zamanda baþka ülkelerin iþçilerine ve Komünistlerine de ihanet edilmesini gerektiriyordu. 1926 Ýngiliz genel grevi, 1925-27 Çin devriminde Moskova bürokrasisi komünistleri kendi egemen sýnýflarýyla uzlaþmaya iterek yenilgiye sürükledi, Almanya’da faþizme karþý mücadele bu kez tam tersi aþýrý sol politikalarla sosyal demokrat ve komünist iþçilerin biraraya gelmesi engellendi. 1936 Ýspanya iç savaþýnda ve Fransýz genel grevinde tekrar KP’ler halk cephesi politikalarýyla kendi egemen sýnýflarýný desteklemeye ikna edildi. Troçki ve onu izleyen çok az sayýda sosyalist bütün bu süreçte aþaðýdan sosyalizm geleneðini ýsrarla savundular. Stalin önderliðindeki bürokrasi bütün politikalarýný Ekim devriminin prestijini kullanarak kabul ettirebildi bu nedenle bütün ihanetlerini sosyalizm, Leninizm adýný kullanarak yaptý. Zorunlu çalýþma kamplarýnda kalk borusu olarak enternasyonal marþý çalýnýyordu.
Sol Muhalefet
Troçki Kýzýlordu’nun lideriydi ya gibi geri kalmýþ bir ülemperyalist ülke ordulada duruyordu. Biryandan kede sosyalizm nasýl kurýna ve içerdeki karþý dedevrime ancak iþçilerin rulacaktý? Bu tartýþmalar vrim ordusuna karþý saönderlik edeceðini savuRus Marksistlerini üçe vunan Kýzýl Ordu’nun nuyor ama iþçi sýnýfýnýn böldü. Menþevikler kapikurucusu ve komutaný küçük olduðu için devtalist sýnýfýn önderlik ettioldu. 1919’da kurulan rimden sonra iþçi-köylü ði bir burjuva devrimini dünya komünist partilehükümetinin kurulacaðýsavundular. Ancak bunrinin uluslararasý örgütü ný düþünüyordu. dan sonra kapitalizmin Komünist Enternasyo1917 Þubat’ýnda iþçigeliþmesi ile iþçiler sayýnal’in manifestosunu yaler Çarlýðý yýktýlar ve ca güçlenecek ve dezan ve Lenin’le beraber Ekim ayýnda da Bolþevikmokratik bir ortamda en çok saygý duyulan iki lerin önderliðinde iktidasosyalizm mücadelesi veliderden biriysiydi. rý aldýlar. Rus devrimi Av-
Troçki yeni bir devrimci durum oluþuncaya kadar devrimin kazanýmlarýný korumak için mücadele etti. Troçki liderliðindeki Sol Muhalefet iþçi demokrasisini korumak için parti, sovyetler ve sendikalarda iþçi denetimini saðlamayý, üyelerinin sadece %16’sý iþçilerden oluþan partiye daha fazla iþçi kazanmayý, iþçi sýnýfýna toparlanma olanaðý saðlamak için sanayileþmeye aðýrlýk vermeyi, gönüllülük temelinde tarýmda kollektifleþtirmeye gitmeyi savunuyordu. Stalin Sol Muhalefet’i partiden tasfiye etti. Troçki önce partiden sonra da SSCB’den atýldý. Kýrda zorunlu kollektifleþtirme ile beraber hýzlý sanayileþme politikasý uygulamaya sokuldu. Hýzlý sanayileþme politikasý Stalin’in ifadesiyle “Batý’nýn 100 yýlda gerçekleþtirdiði sanayileþmenin 10 yýlda yapýlmasýydý”. Böylesi bir hedefe örgütlenme, sendikalaþma, greve çýkma özgürlüðü olan iþçilerle ulaþýlamazdý. Ýþçi sýnýfý devrimin en son kazanýmlarýný da kaybetti. Rejim muhalifleri zorunlu çalýþma kamplarýna dolduruldu, iþçi haklarýný savunanlar karþý devrimcilik ve vatan hainliðinden yargýlandý. Devrim kaybedildi.
Marksist Gelenek Aynen 1914’te 1. Dünya savaþýný savunanlarýn kendilerine Marksist demeleri gibi, eski doðu bloðu ülkelerinde asker zoruyla kurulan devlet kapitalisti rejimleri sosyalizm diye savunanlar da Marksist ve Leninist olduklarýný söylüyor. Sosyalizmde grev ve örgütlenme hakkýnýn olmayacaðýný savunanlar da, bizzat iþçiler tarafýndan yýkýlan rejimleri hala “sosyalizmdi” diye savunanlar da kendilerine Marksist, Leninist diyor. Bu ne den le bu gün sos ya list le rin ken di le ri ne Mark sist, Le ni nist de me le ri bir þey ifa de et mi yor. Bu gün Marks’ýn, Ro sa’nýn, Le nin’in ta þý dý ðý aþa ðý dan sos ya lizm ge le ne ði ni sa vun mak is te yen ler Troç kist ol mak zo run da lar.
14 Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
Neden Devrimci Partiye Ýhtiyacýmýz Var? Tony Cliff* Çeviren: Türkan Uzun
Ýþçi sýnýfýnýn bilinç düzeyleri farklý “Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr” diyen Marks “toplumdaki egemen fikirlerin egemen sýnýfýn fikirleri olduðunu” da söyler. Neden bir devrimci partiye ihtiyaç duyduðumuz sorusunun cevabý Marks’ýn yaptýðý bu iki tespit arasýndaki çeliþkide yatar. Bu çeliþki Marks’ýn düþünce sistemindeki bir bozukluktan deðil hayatýn kendisinden kaynaklanmaktadýr. Bu tespitlerden sadece birincisi doðru olsaydý, devrimci partiye gerek kalmazdý. Ýþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseriyse, devrimcilerin herhangi bir þey yapmasýna gerek yok, evimize gidip huzur içinde o aný bekleyebiliriz. Toplumdaki egemen fikirler her zaman egemen sýnýfýn fikirleriyse, iþçiler herzaman kendilerini yöneten sýnýfýn görüþlerini kabul edeceklerdir. Bu durumda da kollarýmýzý baðlayýp evimizde somurtabiliriz, çünkü yapabileceðimiz hiçbir þey yoktur. Aslýnda iki tespit de doðrudur. Sýnýf mücadelesi herzaman sadece iþçiler ve kapitalistler arasýnda deðil ayný zamanda iþçi sýnýfýnýn içinde de kendisini ifade eder. Ýþçiler grev gözcülüðünü kapitalistler iþyerine gelip çalýþmasýný engellemek için yapmýyorlar. Kapitalistler hayatlarý boyunca zaten bir gün bile çalýþmadýklarý için grev sýrasýnda da çalýþmayacaklardýr. Grev gözcüleri asýl olarak baþka iþçilerin iþbaþý yapmasýný önlemeye çalýþmak için oradadýrlar. Militan iþçiler grev gözülüðü yaperken, daha geri unsular iþbaþý yapmak isteyecektir. Toplumdaki egemen fikirler egemen sýnýfýn fikirleri olduðu için iþçiler farklý düzeydeki sýnýf bilincine sahip olmalarý temelinde bölünürler. Sadece bu kadar da deðil. Ayný iþçi bölünmüþ bir bi-
lince de sahip olabilir. Bir iþçi ücret mücadelesi sýrasýnda çok militan olabilir. Ancak azýnlýk halkarýna gelince milliyetçi kesilebilir. Ya da 20’ci yüzyýlda yaþamasýna karþýn binlerce yýl öncesinin batýl inançlarýna sahip olabilir.
O p o r t ü n i z me v e s e k te rl i ð e k a rþ ý Grev gözcülüðü yaptýðýn sýrada yanýndaki iþçi ýrkçý laflar ederse, buna üç farklý þekilde yanýt verebilirsin. Dehþete kapýlýp grev gözcülüðü yapmaktan vazgeçerek çekip gidebilirsin. Ancak bu sekterliktir çünkü iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseriyse grev gözcülüðü yapman gerekir. Diðer seçenek de ýrkçý laflarý duymamazlýktan gelmek, sorunun üzerinden atlamaktýr. Bu da oportünizm, yani fýrsatçýlýktýr. Üçüncü ve doðru tavýr ise o iþçiyle ýrkçýlýða karþý kýran kýrana tartýþmaktýr. Çünkü ýrkçýlýk egemen sýnýfýn fikirlerini temsil eder. Ýkna edebilirsen ne alâ, ama edemezsen de grev gözcülüðüne devam eder, grev kýrýcýlarý fabrika kapýsýna dayandýðý zaman o iþçiyle omuz omuza
durursun; çünkü iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr.
Ýþçi sýnýfýnýn üniversitesidir Burjuva devriminden yirmi yýl önce burjuvazinin devrimci partisi yoktu. Burjuva devriminin mimarlarý olan Jakobenler 1789 Fransýz Devrimi sýrasýnda ortaya çýktýlar. Peki biz neden þimdiden baþlamak zorundayýz? Kapitalistler devrimden önce de zengindiler. Soylulara “Tamam sen topraklara sahipsin ama ben de paraya, bankalara sahibim. Ýflas ettiðinde kendini nasýl koruyacaksýn” diyebildiler. Bizim durumumuz bundan çok farklý. Biz burjuvaziye dönüp “senin LASSA’n Arçelik’in varsa bizim de bir çift ayakkabýmýz var” mý diyeceðiz. Burjuvazi fikirsel düzeyde de soylu sýnýftan baðýmsýzdý. Kapitalistler soylulara dönüp “sizin rahipleriniz varsa bizim profesörlerimiz var; sizin Ýncil’iniz varsa bizim de Ansiklopedi’miz var. Çekilin yolumuzdan” diyebildiler. Hatta burjuvazi soyluluktan etkilenmek bir yana fikirsel olarak soyluluðu etkisi altýna almýþtý. Oysa sosyalist gazetelerden etkile-
ettiðimiz deneyimlernen kapitalist olduðunu den öðrenmiyoruz. Kenpek sanmýyorum. Ancak di deneyimlerimiz çok millyonlarca iþçi boyalý küçük. Ýþçi sýnýfýnýn bübasýnla yayýlan egemen tün deneyimini genelfikirlerden etkileniyorleþtirmek için de devlar. rimci partiye ihtiyacýBurjuvazinin devrimci mýz var. Paris Komünü partisi devrim sýrasýnda sýrasýnda ben orada deortaya çýkabildi, çünkü ðildim. Devrimci parti onlarýn hazýrlýk yapmaolmaksýzýn ben Paris larýna gerek yoktu; Grev Komünü ve ken di le ri ne o n u n gü ve ni gözcülüðü yaparken ders yoryanýndaki iþçi ýrkçý laflar lelar-
ederse, üç þey yapabilirsin: Dehþete kapýlýp gözcülükten vazgeçersin. Bu sekterliktir. Irkçý laflarý duymamazlýktan gelebilirsin. Bu da oportünizm, yani fýrsatçýlýktýr. Üçüncü ve doðru tavýr ise o iþçiyle ýrkçýlýða karþý kýran kýrana tartýþmak, grev kýrýcýlarý fabrika ri ni dý. kapýsýna dayandýðýnda da o öð re Buriþçiyle omuz omuza nemezjuvazi durmaktýr. dim. Troçki baðýmsýz ve
güçlüydü. Biz ise ezilen, toplumu yönetme deneyimi olmayan bir sýnýfýn üyeleriyiz. Kapitalistler sadece maddi üretim araçlarýna deðil ayný zamanda zihinsel üretim araçlarýna da sahipler. Bu nedenlerle devrimci partiye ihtiyacýmýz var. Devrimci parti iþçi sýnýfýnýn üniversitesidir. Marks komünistlerin iþçi sýnýfýnýn uluslararasý ve tarihsel deneyimlerinin genelleþtirmesi gerektiðini anlatýr. Biz sadece birey olarak elde
bu nedenle, “devrimci parti iþçi sýnýfýnýn hafýzadýr” der.
Üç tür iþçi partisi Ýþçi partileri devrimci, reformist ve merkeziyetçi olarak üç grupta toplanýr. Komünist Manifesto devrimci partinin doðasýný þöyle tarif eder: Komünistler diðer iþçi partilerinden iki önemli özelliði ile ayrýlýr: 1- Proletaryanýn deðiþik ülkelerdeki mücadelesi sýrasýnda komünist-
ler her zaman dünya proletaryasýnýn ortak çýkarlarýný ulusal çýkarlardan baðýmsýz olarak savunur, ön plana çýkarýrlar. 2- Ýþçi sýnýfý mücadelesinin burjuvaziye karþý savaþýnýn her aþamasýnda komünistler sýnýf hareketinin bütününü temsil ederler. Bu nedenle komünistler ülkedeki iþçi sýnýfý partilerinin en ileri en kararlý parçasýný oluþtururlar. Bu parça diðer bütün parçalarý ileri iter. Bu parça, mücadele hattý, iþçi sýnýfýnýn içinde bulunduðu koþullar ve mücadelenin nihai sonuçlarý konularýndaki net anlayýþýyla proleteryanýn geri kalanýnýn ilerisindedir. Ýkinci tür iþçi partileri de reformist partidir. Lenin 1920’de Komünist Enternasyonalin ikinci kongresinde Ýngiliz Ýþçi Partisi’ni “kapitalist iþçi partisi” olarak tanýmladý. Çünkü reformist partiler kapitalizmden kopamazlar ama ayný zamanda iþçi sýnýfýnýn kapitalizme direnme güdüsünü ifade ederler. Üçünü tür iþçi partileri devrimci ve reformist partiler arasýnda kalan merkezci partidir. En önemli özelliði sorunlarýn üstünü örtmesi, yal-
pa yapmasýdýr. Ne reforDevrimciler öncü kayaç duydular. Ýþçiler acý misttir ne de devrimci. labilmek için sürekli sýdersler sonucunda tek Ýkisi arasýnda zigzag yanýftan öðrenmek, sürekbir fabrikada kurulan par. Devrimci partinin li öne atýlmak zorundagrev komitesinin devde reformistlerin de talar. Partiye yeni katýlmýþ rim sýrasýnda iþe yaramarihsel bir devamlýlýðý bir üyenin 20 yýllýk üyedýðýný öðrendiler. Bütün vardýr. Merkezci partiden daha mücadeleci fabrikalara yayýlmýþ grev lerde ise bir devamlýlýk davranýðý, daha iyi liderkomitelerine gerek varyoktur. 1936’da Ýspanlik yaptýðýný sýkça görüDevrimci ya’da POUM’un 40 lür. 20 yýl önce ne yapparti geçmiþin bütün bin üyesi vardý. týðýn deðil, geçen deneyimlerine dayanarak iþçi Bugün ise sadehafta ve bu hafta ce tarih sayfane yaptýðýn, sýnýfýna öncülük etmelidir. Yani iþçi larýnda yer gelecek hafta sýnýfýna öðretmelidir. Peki ama alýyorlar. Al- öðretmene kim öðretir? Ýþçi sýnýfýnýn da ne yapacaðýn man þemsiye önemlidir. Ýþbize öðretebileceðini anlamak son partisi SAP’ýn çi sýnýfýnýn müderece önemlidir. Tarihteki en hikayesi de aycadele tarihini güçlü fikirler iþçilerden ný. Oluþumunda çok iyi bilebilirsin gelmiþtir. komünist KPD’den, ancak önemli olan busosyal demokrat günkü mücadele içindeSPD’nin pasifist kanaki durumundur. Liderlik dý. Bütün fabrikalardan dýndan, saðdan ve birbankadaki para gibi degelen delegeler toplançok diðer oluþumdan ðildir. Bankadaki para maya baþladýlar ve ilk gelen unsurlar vardý. durduðu yerde faiz kasovyet doðdu. Yani iþçi1930’larýn baþýnda hayli zandýrýr. Liderlik, herler yaptý, Lenin onlarbüyük bir partiydi. Bugün yeniden kazanýlmak dan öðrendi. Devrimci gün ise SAP’tan bir eser zorundadýr. parti herzaman sýnýftan yok. öðrenmek zorundadýr. Reformistler parti Türkiye’de de ÖDP Parti sýnýftan ileri merkezci bir partidir. üyeleri pasif ve Reform ile devrim arami? teslimiyetçidir sýnda yalpa yapan ama Genel olarak evet, öyReformist parti mümuzun vadede ortadan le deðilse devrimci parti kün olduðu kadar çok kaybolacak merkezci olamaz. 1914’te Birinci oy al maya çalýþtýðý için parti geleneði içinde yer Dünya Savaþý baþladýðýnen dü þük ortak paydaya alýr. da Bolþevikler savaþa gözünü diker. Egemen karþý tutum aldýklarýnda fikirlere uyum saðlar. Hem öðretmen iþçi sýnýfýnýn çoðunluðu Reformist liderler tophem öðrenci savaþý destekliyordu. lumdaki azýnlýklarýn ezilParti sýnýftan daha ileriyDevrimci parti geçmidiðini bilmelerine raðdi. þin bütün deneyimlerimen ýrkçýlýk ve ayrýmcý1917 Aðustos ve Eylüne dayanarak iþçi sýnýfýlýða paye verirler. Devlüne gelindiðinde, Lenin na öncülük etmelidir. rimciler ise her türlü partinin sýnýfýn gerisinYani iþçi sýnýfýna öðretbaský ve ayrýmcýlýða karde kaldýðýný gördü. Sýnýf melidir. Peki ama öðretþý seslerini yükseltir ezikoþarken parti nal toplumene kim öðretir? Ýþçi lenlerin haklarýný savuyordu. Sýnýfýn devrimci sýnýfýnýn da bize öðretenurlar. Toplumdaki geri sýçrayýþýna yetiþmek için bileceðini anlamak son görüþlere teslim olmaz parti çok hýzlý davranderece önemlidir. Tarihonlarla mücadele edermak zorundaydý. teki en güçlü fikirler iþler. Devrimci parti varlýðýçilerden gelmiþtir. Bunun dýþýnda reforný sürdürmek için belirli Marks 1848’de yazdýðý mist partiler son derece rutinlere ihtiyacý duyar. Komünist Manifesto’da pasiftir. Örneðin ÝngilteAncak bu rutinler partiiþçi devletine yani prolere Ýþçi Partisi üyelerinin nin içine iþler. Partinin terya diktatörlüðüne yarýsý hiçbir parti faalisürekli sýnýftan ileri ololan ihtiyaçtan bahseyetinde bulunmazlar. duðu kanýsý yerleþir. Ander. 1871’de de iþçi sýnýSadece yüzde 10’u hafcak iþçi sýnýfý harekete fýnýn kapitalist devleti tada beþ ya da on saat fageçtiði zaman parti geridevralamayacaðýný, kaaliyet yürütürler. Bu paye düþebilir. Parti sýnýfa pitalist devletin bütün sifliðin ortasýnda tabii ki yetiþmek zorunda kalýr. hiyerarþik yapýlanmalabürokratlar partiye harýnýn yýkýlýp yerine düzenli ordu ve bürokrasisi olmayan, bütün görevlilerin seçildiði ve ortalama iþçi ücreti aldýðý yepyeni bir devlet kurmak gerektiðini anlatýr. Marks bu sonuçlara Ýngiltere kütüphanelerinde yaptýðý çalýþmalarla ulaþmadý. Bunlarý iþçilerin Paris Komünü sýrasýnda ne yaptýklarýna bakarak öðrendi. Stalinistler iþçi sovyetleri teorisini Lenin’in ortaya attýðýný iddia ederler. Stalinist külliyata göre Lenin zaten herþeyin kaþifidir. Bu tarz dinsel bir ibadeti andýrýr. Oysa Lenin1905’de, Petrograt iþçileri ilk sovyeti kurduktan dört gün sonra “bu da neyin nesi” diye yazmýþtýr. Mücadele sýrasýnda iþçiler yeni örgütlere ihti-
kim olurlar.
Demokratik Merkeziyetçilik Devrimci partinin mücadelesinde neden demokratik merkeziyetçiliðe ihtiyacý var? Ýlk önce neden demokrasiye ihtiyacýmýz olduðuna bakalým. Bir kentten diðerine gitmek için bir otobüs ve sürücüye ihtiyaç vardýr. Burada demokrasiye gerek yok, yol ve yöntem belirlidir. Ancak kapitalizmden sosyalizme giden süreci daha önce yaþamadýk. Süreçten emin deðilsek iþçi sýnýfýndan öðrenmemiz gerekiyor. Çünkü iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacaktýr ve sýnýf kendi mücadele deneyimleri aracýlýyla bize öðretecektir. Bunun tek yolu da sýnýf içinde köklere sahip olmaktýr. Mücadele ile iliþkili herþey teste tabi tutulmalý, çünkü biz müneccim deðiliz. Demokrasi de tek baþýna her türlü derde deva deðildir. Kâr oranlarýnda bir düþme olup olmadýðýný bilmek istiyorsan oylamaya gitmek anlamsýz. Marks ya haklýdýr ya da haksýz. Düþün, oku, karar ver. Ýþçi devrimi köklü bir demokrasi olmadan gerçekleþemez. Devrim sonuç olarak iþçi sýnýfýnýn egemen sýnýf haline yükselmesi ve tarihteki en demokratik düzeni kurmasýdýr. Kapitalist düzende her beþ yýlda bir sadece milletvekillerini seçeriz. Ýþverenleri seçme hakkýmýz yok, bir fabrikanýn kapatýlýp kapatýlmayacaðý konusunda oy verme hakkýmýz yok. Ayný þekilde ordu komutanlarýný, hakimleri seçemiyoruz. Ýþçi devletinde ise herþey iþçilerin kontrolünde olacak.
1 Mart 1998 Bu nedenle sosyalizm en demokratik sistemdir. Öyleyse neden merkeziyetçiliðe ihtiyacýmýz var? Ýþçilerin deneyimleri eþitsiz ve farklýdýr. Bu deneyimlerin birleþtirilmesi gerekiyor. Devrimci parti içinde de üyelerin deneyimleri birbirinden farklýdýr. Üyeler hem iþçi sýnýfýnýn içinde bulunduðu genel havadan hem de içinde bulunduklarý alanýn sorunlarýndan etkilenirler. Bu farklýlaþmayý aþmak için merkeziyetçilik gereklidir. Egemen sýnýf merkezileþmiþtir, onun karþýsýna simetrik yapýlanmalarla çýkamazsak asla zafere ulaþamayýz. Ben hiçbir zaman bir pasifist olmadým. Birisi bana sopa gösterirse ben daha büyük bir sopaya sahip olmalýyým. Marks’ýn Kapital’inden bir alýntýnýn saldýrgan bir köpeði durduracaðýna da inanmýyorum. Biz sýnýf düþmanýmýzýn üstüne ayný saldýrganlýkla gitmeliyiz.
Kitlesel bir d e v ri m c i p a rt i Devrimci partinin iþçi sýnýfýna önderlik yapabilmesi için deneyim, bilgi ve sýnýf içindeki köklerimiz yeterli deðildir. Liderliðin iþçi sýnýfýnýn dilini konuþarak sýnýfla iliþki kurabilmesi gerekiyor. Sadece konuþan deðil, hem dinleyen hem de konuþan bir liderlik gerekiyor. Ancak bu da yeterli deðil, büyük bir devrimci partiye ihtiyacýmýz var. Baþka türlü sýnýfa önderlik etmek mümkün deðil. 1914’de Bolþevik Partisi’nin dört bin üyesi vardý. Þubat 1917 devriminden sonra bu sayý 23 bine, Aðustos 1917’de ise 250 bine
Ýþçi Demokrasisi 15 çýktý. Bu üye sayýsýyla üç milyonluk bir iþçi sýnýfýna önderlik etmek mümkündü. Alman Komünist Partisi’nin 1918’de dört bin üyesi vardý. Herbirinin son derece savaþkan devrimciler olduðunu kabul etsek dahi bu kadar az insanýn bir devrime öncülük etmeleri mümkün deðildi. Her iþyerinde bir tabanýmýz olmasý gerekiyor. Bunlara öncülük etmek için de büyük bir devrimci partiye gerek var. Lenin Temmuz 1917’de Alman ajaný olmakla suçlandýðýnda 30 bin iþçinin çalýþtýðý Putilov fabrikasýnýn 10 bin iþçisi “Lenin’e güveniyoruz” diyerek greve çýktýlar. Neden? Çünkü Putilov fabrikasýnda böyle bir grevi örgütleyebilecek 500 Bolþevik vardý. Millyonlarca iþçiye öncülük etmek istiyorsan sayýsý yüzbinlerle ölçülen bir devrimci partiye ihtiyacýn var. Bu partiyi inþa etmek için de önce yüzlerce, binlerce üyeye gerek var. Yüzleri, binleri örgütleyemezsek yüzbinleri hiç örgütleyemeyiz. Bu nedenle Marksizmi entelektül bir beyin jimnastiði gibi algýlayanlardan nefret ederim. Marksizm sýnýf mücadelesi içindir. Bu mücadeleyi yürütmek için kitlesel devrimci partiyi bugünden inþa etmek her marksistin görevidir.
* Tony Cliff Ýngiltere’deki SWP’nin (Sosyalist Ýþçi Partisi) önde gelen üyelerindendir. Türkçeye çevrilmiþ kitaplarýndan bazýlarý þunlardýr: “Rusya’da Devlet Kapitalizmi”, 3 ciltlik Lenin biyografisi, “Kadýnlarýn Kurtuluþu ve Sosyalizm”
16 Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
12 Mart askeri müdahalesi neden yapýldý?
Patronlarýn kabusu iþçi muhalefeti Mustafa Aksu
Türk siyasal sisteminin tarihi askeri mühadelelerin de tarihidir. Sistem sýk sýk týkanýr, parlamento görevini yapamaz, burjuva partileri kendi aralarýnda gerekli uzlaþmalarý saðlayamaz hale gelir, kilitlenir. Týkanýklýðý aþmak için “demokrasiyi yaþatmak” bahanesiyle demokrasi güçleri boðazlanýr. Temel hak ve özgülükler askýya alýnýr. “Milli mutabakat hükümeti”, “partiler üstü yönetim” gibi adlar altýnda saldýrý hükütmeleri oluþturulur. Kemer sýkma politikalarý, istikrar paketleri hazýrlanýr. Bunlarý uygulayacak uygun politik iklimi saðlayabilmek için de gerekli baský yasalarý çýkartýlýr. “Balyoz Hareketi” gibi adlarla sola karþý sürek avý baþlatýlýr. Mahkemeler iþlemeye, solculara ceza yaðdýrmaya baþlar. Yargýlý-yargýsýz infazlar yapýlýr. Ýdam sehpalarý kurulur, ölüm timleri oluþturulur. Hak arama yollarý týkanýr. En temel hak olan yaþama hakký bile ipe çekilir. DENÝZ’ ler idam edilir. ON’lar Kýzýldere’de katledilir. Onbinlerce insan iþkenceden geçirilir, fiþlenir. Ýþkence odalarýnda ÝBO’ lar can verir. Daha niceleri yok edilir! Tüm bunlar egemeler rahat uyusun, siyasal istikrar korunsun, sömürü sistemi sürsün, kâr oran-
larý yükselsin, þirketlerin bilançolarý þiþsin, kriz bitsin diye yapýlýr. 12 Mart askeri müdahelesinin egemenler için anlamý budur. Ezilenlere, iþçi ve emekçilere, sol güçlere getirdiði ise acý ve gözyaþýdýr. Baský ve iþkence, yokluk ve yoksulluk, açlýk ve sefalettir.
Muhalefetin yükseliþi 1960’ lý yýllar Türk sermaye sýnýfýnýn da geliþtiði yýllardýr. Sermaye sýnýfý kendi karþýtý olan iþçi sýnýfýný da geliþtirir. DÝSK kurulur. Sol fikirler yaygýnlaþýr. Bunda Türkiye Ýþçi Partisi’nin (TÝP) hayli katkýsý olur. Üniversitelerde mücadele yaygýnlaþýr. 1960’larýn sonlarýna doðru dünya kapitalizmi krize girer. Kâr oranlarý düþer. Kriz, Türk sermaye sýnýfýný da etkiler. Sermaye her ülkede kendi iþçilerine saldýrýya geçer. Sola, iþçi hareketine karþý tepkisel gerici hareketler ortaya çýkar. Bizde de “komando kamplarý”, “komünizmle mücadele dernekleri” adlarý altýnda faþist örgütlenmeler ortaya çýkar. Öðrenci eylemlerinin radikalleþmesiyle parlamenterist bir parti olan TÝP, hareketi kontrol edip düzen içi tutma yeteneðini kaybeder. Öðrenci hareketinin liderle-
ri partiden kopar. Bu kadrolar daha sonra 71 direniþine imza atan örgütleri kuracaklardýr. 1960’lý yýllarda iþçi hareketini örgütleyen, sayýsýz grev ve direniþe imza atan DÝSK, kapitalist sýnýf için korkulu bir rüyaya dönüþür. DÝSK yönetici sýnýfýn baþ hedeflerinden biri haline gelir.
Ýþçiler Ýstanbul’u zaptediyor: 15-16 Haziran Direniþi DISK’ in kapatýlmasý için yasa tasarýsý hazýrlanýr. Bunun üzerine yüzbinlerce DÝSK’ li iþçi sokaða dökülür. Türk-Ýþ üyesi iþçiler de gösterilere katýlýr. Ýstanbul savaþ alanýna döner, barikatlar kurulur. Ýþçiler panzerlerin üzerinden geçip, polis barikatýný aþýp Kadýköy Kaymakamlýðýný ele geçirirler. Polisin gösterici iþçilere müdahelesi sonucu ölen ve yaralananlar olur. Hareket sendikal bir gösteriden çok kapitalist sýnýfa karþý siyasal bir baþkaldýrýya dönüþür. Sýkýyönetim ilan edilir. Çatýþmalar 15 Haziran’da gün boyu devam eder. Egemen sýnýf hareketi yatýþtýrmak için yasa tasarýsýný meclisten geri çeker ve DÝSK liderliðiyle uzlaþýr. Sendika liderliði de sýkýyönetim komutanlarýyla el ele hareketin önüne geçer. Hareke-
te ihanet eder. Direniþ, DÝSK yöneticilerinin “eylemi bitirin” çaðrýsýna raðmen 16 Haziran akþamýna kadar devam eder. Hatta kimi fabrika direniþ ve iþgalleri 15-20 gün daha sürer. Sendika liderlerinin bu ihaneti sendikal liderliklere güvenerek yola çýkýlamayacaðýnýn, iktidara giden yolda düzen partileri ve sendika bürokratlarýnýn iþçi sýnýfýna her zaman ihanet edeceði gerçeðini çarpýcý olarak bir kez daha ortaya koyar. Türkiye iþçi hareketi tarihine altýn harflerle yazýlan bu direniþin etkileri uzun yýllar sürer. Türkiye’deki iþçi hareketinin o zamana kadarki mücadelesinin doruðu olan 15-16 Haziran direniþi, aþaðýdan gelen mücadele dalgasýnýn ürünü olan DÝSK, okul ve toprak iþgallleri, egemen sýnýfýn kendi içinde bölünmüþlüðünü artýrýr ve parlamentonun kilitlenmesine neden olur. Bu süreç, yönetici sýnýf için 12 Mart askeri müdahalesini gerekli kýlmýþtýr.
Sol’da direniþ: Kýzýldere 12 Mart askeri müdahalesine karþý baþlangýçta solda bir þaþkýnlýk ve kararsýzlýk görülür. Sol, kemalist fikirlerin etkisiyle ordudan “ilerici
darbe” bekler. Kimileri “ordu kýlýcýný attý” der. Orduya ilerici misyon biçer. Sol, sýkýyönetimin sillesini yeyince þoktan kurtulur. Ýlk tepkiler de ortaya çýkmaya baþlar. CHP derbecilerin kurdurduðu partiler üstü hükümete destek verir. (Daha sonralarý Ecevit partinin politikalarýna muhalefet ederek partinin liderliðine gelir ve CHP’yi sola çeker.) TÝP yöneticileri hapse atýlýr. Grevler yasaklanýr. Sendika liderleri saldýrý hükümetine karþý mücadele edeceðine havlu atýp teslimiyetçi bir tutum takýnýrlar. THKO, THKP-C, TKPML hareketleri ise direniþe geçer. Ýçinden çýktýklarý TÝP’in yasal sýnýrlara hapsolmuþ reformcu çizgisine tepki olarak yasadýþý örgütlenmeyi, TÝP’in teslimiyetçi politikalarý yerine de karþý da silahlý mücadeleyi seçerler. Latin Amerika gerilla mücadeleleri, CastroChe Guavera hayranlýðý bu hareketleri karakterize eder. Hareket, marksizmden çok o dönemde dünya solunda hakim olan halkçý-gerillacý fikirlerden etkilenir. Aslýnda 1890’lar Rusyasý’ndaki Narodnik harekete benzer. Öncü savaþý ve gerilla mücadelesi bu hareketleri karakterize eder. Sýnýf savaþýnýn yerine öncü savaþý, iþçi sýnýfýnýn yeri-
ne parti ikame edilir. Toplumsal çeliþki ise “parti ya da halkýn devrimci öncüleriyle oligarþi arasýndaki çeliþkiye” indirgenir. Bu hareketler söylediklerini yaparlar. Egemen sýnýfa karþý kimi kentlerde savaþ açarlar. Mahirler Kýzýldere’de katledilir. Binlerce devrimci iþkenceden geçirilir. Kaypakkayalar “sýr” deðil “ser” verir. Denizler asýlýr can verir. Her biri inançlarý uðruna ölüme gider. 71 direniþinin sembolü olur, tarihimizde yer alýrlar. Biz mücadeleyi sýnýflar mücadelesi olarak anlýyoruz. Ýþçi sýnýfýna dayanmayan onun içinde örgütlenip onunla birlikte kurtuluþu hedeflemeyen hiçbir örgüt ve mücadele hattýnýn bizi zafere götürmeyeceðini tarihsel deneylerden biliyoruz. Ýþçi sýnfýnýn kurtuluþu kendi eseri olacak. Ýþ çi ha re ke ti 12 Mart gibi daha bir çok sal dý rý ya uð ra ya cak. Da ha ni ce ka yýp lar verecek. Her bir süreçte tarihten ve de ken di mü ca de le sin den de öðrenerek yolu na de vam ede cek. Görev, yeni bir dünyanýn ancak iþçi sýnýfýnýn yýðýnsal eylemiyle ve bizzat milyonlarca iþçi tarafýndan yaratýla bi le ce ði pers pek ti fiyle örgütlenen devrimci bir iþçi partisinin inþasýdýr.
1 Mart 1998 Ýþçi Demokrasisi 17
Devletler kimin için çalýþýrlar? Devlet nedir? Küçük bir asalak azýnlýðýn büyük bir üretici çoðunluðu sömürdüðü bir toplumda yaþamaktayýz. Bu durum yüzyýllardýr hep ayný. Deðiþen sadece sömüren ve sömürülen sýnýflar ve sömürünün biçimi oldu. Ýlk baþlarda köle sahipleri kölelerin kanýný emiyordu. Sonralarý da toprak aðalarý toprakla birlikte alýnýp satýlan köylülerin efendisiydi. Þimdilerde patronlar düzeni olan kapitalizmde yaþýyoruz. Sömürü, bu sistemin de temelini oluþturuyor. Peki nasýl oluyor da bir avuç azýnlýk büyük bir çoðunluðun sýrtýndan, onlarý sömürerek yaþayabiliyor? Sadece küçük bir azýnlýðýn çýkarýna olan bu düzen büyük çoðunluða karþý nasýl korunuyor? Devlet kurumunun gerçek yüzü bu sorularýn yanýtýný verirken ortaya çýkýyor. Sömürünün olmadýðý ilk toplumlarda devlet de yoktu. Bu toplumlarda yaþayan insanlar çok ilkel de olsa ancak kendi ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek kadar üretebiliyorlardý. Ýnsanoðlu daha çok üretmenin yollarýný öðrendikçe bu ilkel ihtiyaçlar için gerekenden fazlasýný da üretmeye baþladý. Üretimdeki bu fazlalýðýn kontrolü hýzla toplumdaki küçük bir azýnlýðýn elinde toplandý. Artýk sömürü vardý. Sömürenler azýnlýk, sömürülenler çoðunluktu. Sömürenler bu sömürü düzenini yani kendi çýkarlarýný korumak için baský ve þiddet kullanmak zorundaydýlar. Bu ihtiyaç nedeniyle ilk devletler ortaya çýktý. Devlet, ilk ortaya çýktýðýndan beri hep üretimi kontrol eden sýnýfýn üreten sýnýfa karþý egemenliðini devam ettirmesinin aracý olageldi. Üretimi kontrol edenler yani yönetenler bugüne kadar hep toplumun azýnlýðýný oluþturduklarý için de devlet her zaman baský ve þiddet aracý oldu. Aksi takdirde azýnlýðýn çoðunluðu sömürmesi mümkün olmazdý. Böylece devlet, þiddetin cisimleþmiþ hali ve zorun örgütlenmesi olarak karþýmýza çýktý.
D e v l e ti n b e l kemiði: Ordu Eðer her devlet yönetici sýnýfýn toplum üzerindeki baský aracýysa ve yönetici sýnýf toplumun küçük bir azýnlýðýysa düzenli ordu kaçýnýlmazdýr. Çoðunluðun sömürü düze-
nine karþý ayaklanmalarýný bastýrmak ancak silahlý, yukarýdan aþaðýya emir-komuta sistemiyle çalýþan düzenli bir orduyla mümkün olabilir. Daha hafif silahlarla donatýlan ve sayýca daha küçük bir güce sahip olan polisin baþedemediði her ayaklanma karþýsýnda askeri bulur. Kapitalizmin iþlemesi rekabete dayanýr. Her patron diðer patronla, hem ulusal sýnýrlar içinde hem de uluslararasý piyasalarda rekabet etmek zorundadýr. Patronlar kendi ulusal pazarlarýný rakiplerine karþý da korumak zorundadýrlar. Bu rekabet
sýnýfýnýn bir parçasýdýrlar. eski seviyesine çýkarmak tin örgütlülük düzeyinin Týpký kendi fabrika ya da için üretimi ve toplumsal tehlikeli boyutlara çýkmaiþyerleri olmayan diðer iliþkileri yeniden düzensý da parlamentoya askeri devlet yöneticileri gibi lemek gerekir. müdahale yapýlmasýna onlarýn çýkarlarý da bu söBöylesi durumlarda bümürü düzeninin devam tün patronlar açýsýnYönetici etmesindedir. dan en uygun yol sýnýf toplumdaki fikirsel Diðer devlet ücretleri yani egemenliðini yitirdiði zamanlar sadece zor kurumlarýna çoðunlukullanarak uzun süre iktidarda kalamaz. göre daha ðun yamerkezi þam düMilyonlarýn fikirleri ise ancak kendi eylemleri ör güt le zeyini sýrasýnda, kitle grev ve gösterilerinde, onbinlerce düþüriþyerinde iþçi komiteleri oluþtuðu zamanlarda deðiþir. nen ve daha katý mektir. Bu ama- Ýþçi iktidarý, yani sosyalizm iþçilerin çoðunluðu için bir disipliancak böylesi durumlarda umutsuz bir hayal ne sahip ca ulaþmalaolan ordularýn rýnýn önündeolmaktan çýkýp gerçek bir alternatife yöneticileri düzeki en büyük engel dönüþebilir. nin korunmasý ve gerekiþçi sýnýfýnýn direniþi olatiðinde yeniden þekillencaktýr. Yönetici sýnýf böynemesi için kolayca harekelesi bir direniþle karþýlaþden olabilir. te geçerler. mamak, yoksullarýn kenYukarýda sýralanan ko-
de düzenli orduyu zorunlu kýlar. Örneðin ABD kökenli çokuluslu petrol þirketleri Körfez’deki çýkarlarýný korumak için özel ordular kurmazlar. Bu ihtiyacý Amerikan ordusu aracýlýðýyla giderirler.
dilerini ifade etmesini engellemek için demokratik hak ve özgürlüklere saldýrýr, parlamenter sistemi ayakbaðý ilan edip bir kenara iter, silahlý kuvvetleri devreye sürerler. Eðer varolan parlamenter sistemle istediklerini yapamazlarsa askeri darbeye gerek duyarlar. Kapitalist rekabet ve eþitsiz geliþim kimi zaman da patronlar arasýndaki çýkar çatýþmalarýný var olan düzenlemelerle sürdürülemeyecek boyutlara ulaþtýrýr. Ekonomik alanda köklü deðiþiklikler yapýlmasý ihtiyacý doðar. Bu deðiþiklikler bazen sermaye iþçindeki farklý gruplarý karþý karþýya getirir. Ekonomik ve toplumsal yaþamda büyük deðiþiklikleri hýzla yapma ihtiyacý egemen sermaye grubu açýsýndan askeri darbeyi gerekli kýlabilir. Yönetici sýnýf açýsýndan kendi egemenliðinin sorgulanmasý ve bu egemenliðe karþý muhalefe-
Neden askeri darbeler oluyor? Kapitalizmi önceki toplumsal sistemlerden farklý kýlan rekabet ve birikim güdüsüdür. Sistemi belirleyen “üretim için üretim, birikim için birikim” yapmaktýr. Her patron ya da devlet sistem içinde birbiriyle rekabet edebilmek için daha çok yatýrým yapmak, en yeni makinalarý, teknolojiyi kullanmak zorundadýr. Bu durum rekabet içindeki tek tek patronlarý da içine çeken bir karmaþýklýk ve düzensizlik yaratýr. Sistem bu nedenle zaman zaman krize girer. Kâr oranlarý düþer, bazý iþyerleri iflas eder. Ýþsizlik artar. Kârlarý yeniden
þullarýn bir kýsmýnýn ya da tümünün biraraya gelmesi, yönetici sýnýf açýsýndan askeri darbe seçeneðini gündeme getirir. Kýsacasý yönetici sýnýf kendi sömürü düzenini korumak ve kârlarýný artýrabilmek amacýyla gerekli gördüðünde varolan demokratik hak ve özgürlüklere saldýrýr. Bu saldýrýsýnda bazen de orduyu kullanýr ve parlamentoya müdahale eder. Ancak yönetici sýnýfýn askeri diktatörlük ya da kukla bir parlamento tercihinin gerçekleþebilmesi iþçi sýnýfýnýn mücadelesine baðlýdýr. Bir genel grevle, iþçilerin genel bir direniþiyle karþý karþýya kalan darbe giriþimleri bugüne kadar baþarýlý olamamýþtýr.
Ordu sermaye iliþkisi Bütün ülkelerde altlarýndaki yüzbinlerce askeri yöneten ve kontrol eden ordularýn üst düzey yetkilileri o ülke yönetici
Öte yandan askeri bürokrasi ya devletlerin devasa silah fabrikalarýnýn doðrudan yöneticileri ya da silah satýcýlarýyla doðrudan iliþki içindedir. Silah sanayi dýþýnda da ordulaýn ortak olduðu sayýsýz þirket vardýr. Ordudan emekli olan gernaller devlet ve özel sektörde þirketlerin yönetim kurullarýnda görev yaparlar. Geçmiþteki hizmetlerinden (!) dolayý ödüllendirilirler.
Önemli olan fikirsel egemenlik Ordu ve polis gibi silahlý güçler sömürücü sýnýflarýn devletleri açýsýndan çok önemlidir. Ancak bu kurumlarýn güçleri sýnýrlýdýr. Çoðunluðun katýldýðý bir ayaklanmayla ne polis ne de ordu baþedebilir. Polisler zaten sayýca en fazla birkaç yüzbin kiþiden oluþur. Orduyu oluþturanlar ise kendi ana babalarý ve kardeþlerine kurþun atmak yerine orduyu terkederler. Ta-
rih bunun sayýsýz örnekleriyle doludur. Ancak yönetici sýnýf kendi sömürü düzenini korumak için baþka araçlara da sahiptir. Bunlar arasýnda en önemli olaný fikirsel egemenliktir. Örneðin toplumda “böyle gelmiþ böyle gider”, “her koyun kendi bacaðýndan asýlýr”, “bu milletten adam olmaz” gibi anlayýþlarýn egemen olmasý bir tesadüf deðil; yönetici sýnýfýn isteðidir. Marks, bu fikirsel egemenliði anlatýrken “toplumda egemen fikirler egemen sýnýfýn fikirleridir” demiþti. Toplumun çoðunluðu egemenlerin istediði gibi düþündüðünde ordu, polis, mahkemeler, cezaevleri gibi devlet kurumlarýna da pek iþ düþmez. Sömürücü sýnýf kendi fikirlerini yaygýnlaþtýrmak için her tür yöntemi kullanýr. Eðitim sistemi, din, gazete ve televizyonlar, bürokrasi, onbinlerce kural hep bu amaçla kullanýlýr. Yönetici sýnýf böylece toplumun çoðunluðunu kendi liderliðindeki sömürü iliþkilerine ikna eder. Ancak ikna edemediði zamanlar polisiye tedbirlere, bu da yetmediði zaman askeri önlemlere baþvurur. Örneðin bu fikirsel egemenliði sýnýrlý bir alanda da olsa aþarak daha iyi yaþayabilmek için yasadýþý greve çýkan iþçiler karþýlarýnda polisi, polis yetersiz kalýrsa orduyu buluverirler. Zonguldak maden iþçilerinin Ankara yürüyüþü ya da Endonezyalý ve Zimbabyeli iþçilerinin mücadelesi bu durumun yakýn tarihteki çarpýcý örnekleridir. Yönetici sýnýfýn fikirleri toplumdaki egemenliðini yitirdiði zamanlarda, yani fikirsel egemenlik kýrýldýðý zamanlarda sömürücü sýnýf sadece zor kullanarak, uzun süre iktidarda kalamaz. Milyonlarýn fikirleri ise ancak kendi eylemleri sýrasýnda, kitle grev ve gösterilerinde, onbinlerce iþyerinde iþçi komiteleri oluþtuðu ve bu komiteler aracýlýðýyla mücadeleye yön vermeye çalýþtýklarý zamanlarda deðiþir. Yönetenlerin yönetemez, yönetilenlerin ise yönetilemeyi reddedikleri böylesi zamanlar devrimci durumlardýr. Ýþçi iktidarý, yani sosyalizm iþçilerin çoðunluðu için ancak devrimci durumlarda umutsuz bir hayal olmaktan çýkýp gerçek bir alternatife dönüþebilir. O gün nihai zafere ulaþmak, bugünden büyük küçük demeden ezilenlerin her mücadelesi içinde yer alarak egemen fikirlerle savaþan devrimci bir partinin inþasýyla olanaklý olabilir.
18 Ýþçi Demokrasisi 1 Mart 1998
Pat ron lar bö lü yor biz bir le þe lim Deðerli iþçi kardeþlerim, Öncelikle ezilen ve sömürülen emekçi insanlarý sevgiyle selamlýyorum. Ben 35 milyona, haftada 51,5 saat torna tezgahýnda çalýþan bir iþçiyim. Bu yazýda iþçilerle çýraklarýn ezilmesinden ve birbirine düþman edilmesinden bahsedeceðim. Ülkemizde çýraklar çok kötü þartlarda çalýþtýrýlýyor. Çýraklara kötü muamele yapýlýyor. Ben Ýstanbul’a geldiðimde ilk olarak ÝMES sanayi sitesinde çalýþmaya baþladým. Ýlk çalýþmaya baþladýðýmda bütün çýraklar gibi ezilmeye, sömürülmeye baþlamýþtým. Çýrak hata yaptýðý zaman ustabaþýndan yediði kötü sözler, kulaklarýnýn çekilmesi vb. türden þeyler yapýlýyor. Çýrak sabah iþe ustabaþýndan erken gelir, akþam olunca ustabaþlarý çalýþtýðý bütün tezgahlarý temizlemeden býrakýp, çekip giderler. Çýraklar paydos saatinden sonra 1-1,5 saat tezgah temizlerler. Eve geç dönerler. Bir çok patron çýraklarý öðle paydosunda bile çalýþtýrýrlar. Çýraklýk eðitim merkezlerine giden çýraklar okul çýkýþý 2 saat için iþe çaðrýlýyorlar. Çýraklar küçük yaþtan itibaren
K a l f a v e u st a l a r d a e z i l iy o r Ýþçi Demokrasisi Gazetesi’nin geçen sayýsýnda çocuk iþçilerle ilgili yazý ve mektubu patronlarý lanetliyerek okudum. Çocukluðum Ankara Siteler’de çalýþarak geçti. Sekiz yaþýndayken bir mobilyacýda çýraklýða baþladým. 3-4 yýl çýraklýk yaptým. Bu süre içinde defalarca dayak yedim. “Neden dövüyorsunuz” diye sorduðumda “bu iþi dayak yiyerek öðrenirsin” yanýtýný aldým. Fakat ezilenler sadece çýraklar deðil. Usta, çýrak, kalfa, bütün iþçiler eziliyor. Kalfalar da sürekli küfür ve tehditle karþý karþýyalar. Kalfa ve ustalarýn çoðunun da sigortasý, iþ güvencesi yok. Maddi olarak az bir haftalýkla çalýþýyorlar. Þu anda ben mobilya dekorasyon bölümünde öðrenciyim. Okul atelyesinde de benzer sorunlarla karþý karþýyayýz. Orada da eziliyoruz. Bu düzen böyle gitmez. Ýþçilerin kendi aralarýnda örgütlenip sosyal güvencelerini saðlamalarý gerekli. Dayaktan, küfürden, düþük ücretten kurtulmak için birlikte davranmamýz, bunun için de baþta sendikalaþmamýz gerekiyor. Bu sömürü düzeni karþýsýnda bir devrim yapmak gerekiyor. Bunu da Marks’ýn dediði gibi iþçiler yapacak. Siteler’de sömürülen Mersin’de öðrencilik yapan bir emekçi
sistemin veya patronlarýn gerici ve çýkarcý fikirlerinden etkilenebiliyor ve “bizler þimdi çýraðýz ama ilerde, biz de usta ve kalfa olunca çýraklarýmýza kötü davranýrýz” diye düþünebiliyorlar. Yetiþkin iþçiler de “biz de zamanýnda ayný çileyi çektik, þimdi sýra onlarda” diyebiliyorlar. Böyle düþünmek yanlýþtýr. Ama bu bizlerden kaynaklanmýyor. Patronlarýn dayattýðý gerici ve çýkarcý fikirlerinden kaynaklanýyor. Biz iþçiler patronlarýn gerici fikirlerinin doðru olmadýðýný bilmeliyiz. Patronlar bizlere sadece sömürülmeyi ve sürünmeyi öðretiyorlar.
tobüse binmek için bile yarým saat yol yürüyoruz. Patronlarla biz iþçiler arasýnda o kadar sýnýf farký var ki. Bizleri insan yerine bile koymuyorlar. Ama patronlar da insan, biz çalýþanlar da insanýz. Biz iþçilerin de insanca yaþamaya hakký var. Bu anlattýðým haksýzlýklarý, sahtekarlýklarý, düzenbazlýklarý ancak mücadele ederek aþabilir ve insanca yaþayabiliriz. Biz iþçileri ne ANAP, ne RP, ne MHP, ne BBP, ne DSP, ne CHP, ne de bizlerin oyuyla Türkiye’nin baþýna gelen insanlar kurtarabilirler. Çünkü bu tür partiler sermayenin partileridir. Hakkýmýzý aramalýyýz kardeþler. Biz iþçileri kurtaracak olan kendi kollarýmýzdýr. Ýþçileri iþçilerden baþkasý kurtaramaz. Çalýþtýðýmýz her türlü iþ kollarýnda sendikal faaliyet, sendikal örgütlenme için mücadele etmeliyiz. Ama bu da yetmez kendi kendimizi yöneteceðimiz iþçi iktidarý için, yani sosyalizm için mücadele etmeliyiz. Selamlar.
Deðerli iþçi ve çýrak kardeþlerim, Patronlar bizleri kendi kafalarýna göre usta-çýrak, vasýflý-vasýfsýz, kadýn-erkek, Türk-Kürt-Romen diye sýnýflara ayýrmýþlar. Ama çýrak da olsak usta da olsak hepimiz eziliyor ve sömürülüyoruz. Patronlar bizi böyle bölerken bize dönüp, “hepimiz TC vatandaþýyýz, eþitiz” diye yalan söylüyorlar. Oysa patronlar son model ara- Bütün dünya iþçileri kardeþtir! balarýyla evlerinin kapýsýnýn önün- Ýþçiler birleþin! den çamur, çökek görmeden iþçileri denetlemeye iþyerlerine gelebiliHayri SAMÝ yorlar. Biz iþçiler ve çýraklar ise o-
Kon fek si yon iþ çi le ri nin so run la rý
Geleceðimizi birlikte kuralým Sayýn yoldaþlar, Ben 19 yaþýnda bir tekstil iþçisiyim. 1 yýldýr konfeksiyonda makineci olarak çalýþýyorum. Gününün 12-13 saatini iþyerinde geçiren bizler, sabah iþe gitmek için saat altý, altý buçukta kalkarýz. Makineleri açarýz. Konfeksiyonda 15 makineyi bir yere, 15 makineyi bir yere koyarlar; birinci bant, ikinci bant olarak. Patronlarýn sað kolu ustabaþýlar bir o banda giderler, bir öbür banda. “Diðerleri sizden fazla yaptý” diyerek iþçileri öyle bir rekabete bindirirler ki... Bir de radyoyu açarlar, bastýrýrlar arabeski. Bizim saf ve temiz arkadaþlara uyuþturucu gibi gelir. Kimisi farkýnda deðil ama çoðu býkmýþ bu hayattan. Nasýl býkmasýn! Konfeksiyonda çalýþanlar bilir bu hayatý. Ustalar “bu gün iþ bitecek” derse akan sular durur. Tabii bu patronlarýn emri. O gün canýmýz çýkar. Alnýmýzdan terler damlar. Çaðlayan’da 15 gün eve gitmeden her gece üçer saat uykuyla çalýþan iþçiler var. Her þeye raðmen olgun davranýrýz. Çünkü aybaþýnda para alma hesabý yaparýz. Çünkü çalýþýrken, elimiz kumaþý tutarken bile kafamýzda taksitlerin hesabýný yaparýz. Aybaþý gelir. Ayýn ilk günü verilmesi gereken maaþ ancak ayýn onunda alýnabilir. Ve patronlar, “arkadaþlar maaþlar biraz gecikti” der. Bizim ise umurumuzda deðildir bu. Önemli olan geç de olsa paranýn elimize geçmesidir. Eðer böyle giderse geleceðimiz yok. Yaþantýmýzýn her gün biraz daha bataklýða gittiðini görüyoruz. Onun için bir þeyler yapmalýyýz diyorum. Hep birlik olalým. Birbirimizi satmayalým. Patronlar bizi çaðýrdýðýnda tek tek gitmeyelim. Tek gittiðimizde adi patron yaðlý ballý konuþarak bizi kandýrýyor. Kardeþler gelin birbirimize güvenelim. Gelin burjuvaziye karþý direnelim. Ýþçi kardeþler, ekmeðimiz için mücadele etmeliyiz. Kendimizin de, gelecek kuþaklarýn da daha özgür yaþamasý için geleceðimizi birlikte kuralým. Tek Yol Devrim Bir Ýþçi Demokrasisi Okuru
Okurlarýmýzdan gelecek mektuplarý bekliyoruz. Mektuplarýn kýsa yazýlmasý dileðiyle... Adres: Yoðurtçu Þükrü Sk. No 48 Kat 5, Kadýköy - Ýstanbul
Grevdeki Turkish Daily News iþçileri:
“DAYANIÞMA ÞART” Turkish Daily News (TDN) iþçileri 16 saatlik kötü çalýþma koþullarý ve ücretlerinin iyileþtirilmesi için mücadele ediyorlar. Patron Ýlnur Çelik’in tehtidlerine, üzerlerine silahlý adamlar salmasýna raðmen Medya Sen’e üye oldular. Ýþçi Demokrasisi her gün iþyeri önünde protesto gösterisi yapan iþçilerle görüþtü. . Ýþçi Demokrasisi- Ýçinde bulunduðunuz bu sürece sizi hangi koþullar getirdi? Çalýþtýðýmýz iþyerinde Ticaret Sicil Gazetesi çýkarýyorduk. Günde 16 saat çalýþmamýza raðmen elimize geçen maaþla hayatýmýzý devam ettiremeyeceðimizi anladýk. Bunun üzerine sendikaya üye olmaya karar verdik. Böyle düþünen kaç iþçi vardý? Ýþ býrakmaya baþladýðýmýz ve iþyeri önünde oturma eylemi yaptýðýmýz gün bizimle birlikte davranan 58 arkadaþýmýz vardý. Bu da bizim için iyi bir baþlangýç oldu. Greve baþladýktan 4 gün sonra sendikaya üye olduk. Þu anda 45-50 kiþiyle eylemimize devam ediyoruz. Sesinizi duyurmak için neler yaptýnýz? Bu konuda nasýl bir desteðe ihtiyacýnýz var? Ankara’da bulunan tüm sendika, radyo, televizyon, siyasi partiler ve demokratik kitle kuruluþlarýný dolaþarak durumumuzu anlattýk. Defalarca basýn açýklamasý yaptýðýmýz halde gazete ve televizyonlar bizimle ilgili hiçbir habere yer vermediler. Medya babalarý grevi engellemek için birlikte davrandýlar. Sadece sosyalist radyo ve gazetelerden destek gördük. Dayanýþmanýn ne kadar önemli olduðunu bugün daha iyi kavradýk. Her iþçi arkadaþýn ve her çevrenin yapacaðý maddi ve manevi desteði bekliyoruz.
Kazanacak bir dünya var önümüzde Merhaba Ýmesli emekçiler ve yoldaþlar, Ekonomik durumumuzdan da görüldügü gibi hangi koþullarda çalýþtýðýmýzý hepimiz biliyoruz. Aldýðýmýz maaþlar ancak karnýmýzý doyurmaya yetmektedir. Çalýþtýðýmýz iþyerlerinde ne iþ güvencemiz var ne de doðru dürüst bir maaþ alabiliyoruz. Hiç bir sosyal hakkýmýz da yok. Bazýlarýmýzýn sadece tek bir sigortasý var ama o da ödenmiyor. Bu anlattýðým sorunlarla hemen hepimiz karþýlaþýyoruz. Hepimizin yaþadýðý bu sorunlarý daha fazla açmaya gerek duymuyorum. Yoldaþlar eðer hepimiz bu tür sorunlarý aþmak istiyorsak gelin o zaman hep birlikte mücadele edelim. Ýmes’teki bütün patronlarýn her hafta Ýmes Yönetim Kurulu binasýnda iþcileri köle gibi ve düþük ücretle nasýl çalýþtýrabileceklerini planlamak için toplandýklarýný hepimiz biliyoruz. Öyleyse neden biz de patronlara karþý bir araya gelip mücadele etmiyoruz? Neden birbirimize soðuk davranýyoruz? Neden hepimiz iþyerlerimizde kendi aralarýmýzda komiteler oluþturup Ýmes’te bir sendika faaliyeti yürütmüyoruz? Unutmayalým ki “ÝÞÇÝ SINIFININ KURTULUÞU KENDÝ ESERÝ OLACAKTIR.” Öyleyse gelin hepimiz egemen sýnýfýn ideolojisini beynimizden çýkartýp atalým ve bir araya gelip mücadelemizi verelim. Sadece Ýmes’e deðil tüm dünyaya sesimizi duyuralým ve tüm dünyadaki iþçi ve emekçileri ayaklandýrýp yepyeni bir dünya kurup SOSYALÝZMÝ getirelim. ÝÞÇÝLERÝN BÝRLÝÐÝ SERMAYEYÝ YENECEK Ýmes’ten sosyalist bir iþçi
1 Mart 1998 Ýþçi Demokrasisi 19
Ýtirafçýdan itiraf:
“Üssümüz cezaevleri” Halen cezaevinde bulunan eski bir itirafçýnýn itiraflarý, devletin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koyuyor. Ýtirafçý T.Ö.’nün Ülkede Gündem Gazetesi’nde yayýmlanan açýklamalarýnda iþkence ve sorgular sonucu itirafçý olmaya zorlandýðýný, daha sonra da kendisinden adam öldürmesi, yurtsever insanlarý yakalatmasý ve PKK’yý karalayýcý eylemler yapmasý istendiðini anlatýyor. T.Ö.’nün anlattýklarýný kýsaca aktaralým: “Ýtirafçýlar dýþarda kullanýlmak için cezaevinde eðitiliyorlar. Daha sonra JÝTEM ve polis denetiminde kontrgerilla eylemlerinde kullanýlýyorlar. Örneðin kimi itirafçýlar
Muðla ÝHD ve ÖDP’ye saldýrýyor. Saldýrýnýn amacý ise ÝHD ve ÖDP’ nin cezaevindeki tutklularla ilgilenmesini engellemek. Ayný þekilde baþka bir itirafçý Bülent Özbek, 19 Mart 1994’te Tansu Çiller ve Ýsmet Sezgin’in talimatýyla serbest býrakýlýyor. Ýtirafçý olmak istemeyenler iþkence, hücre cezasý, tehdit, þantaj ve benzeri durumlarla karþýlaþýyorlar. Ýtirafçýlarýn çoðunluðu uyuþturucu ve hap kullanýyor. Para, bizzat cezaevi idaresi ve JÝTEM tarafýndan karþýlýnanýyor.” Devletin devrimci, demokrat, yurtsever insanlarý önce hapse atmasý, ardýndan da itirafçýlýða zorlamasýna karþý, cezaevlerindeki insanlýk dýþý uygulamalara karþý sessiz kalmayalým. Sessiz kalmak onaylamaktýr. Nadir Pala
YARGI-SEN VE ASÝM-SEN’Ý KAPATTIRMAYALIM Hükümetin memur sendikalarý yasa tasarýsý Tüm Yargý-Sen ve Asim-Sen sendikalarýnýn kapatýlmasýný öngörüyor. Cezaevlerinde çalýþan gardiyanlar ve adliye çalýþanlarý içinde örgütlü olanYargý-Sen ile askeri iþyerlerinde örgütlenen Asim-sen sendikasý iþkolu bahane edilerek kapatýlmaya çalýþýlýyor. Sahte sendika yasasýnýn sonucu olan bu saldýrý sadece Asim-Sen ve YargýSen’e yönelik deðil. Devlet eðer bu iki sendikayý kapatmakta baþarýlý olursa diðer iþçi ve memur sendikalarý ayný basýncý üzerlerinde hissedeceklerdir. Devletin iþçileri iþ kolu düzeyinde bölüp sendikasýzlaþtýrma çabalarýný boþa çýkartmak için bu iki sendika etrafýnda kararlý bir dayanýþma sergilemek gerekiyor. Yargý-Sen bu doðrultuda bir kampanyaya baþladý. Bu kampanyasý için Yargý-Sen’e her düzeyde destek vermek, Asim-sen ile koordineli ve birleþik mücadeleyi önemsemek, diðer KESK sendikalarýnýn soruna sahip çýkmasý için dayanýþmayý örgütlemeliyiz.
Abone formu Adý: Soyadý: Adres: Tel: 1 yýllýk abonelik (2.000.000 TL) 6 aylýk abonelik (1.000.000 TL)
ADRES: Yoðurtçu Þükrü Sok. No 48 Kat 5 Kadýköy Ýstanbul
TELEFON: 0216 330 22 80
RP’ye saldýranlarýn hedefi ne? Ýþçi Demokrasisi’nin Þubat sayýsýnda “Refahýn kapatýlmasý hayýr” diyen yazýya tepki gösterenler aslýnda kendilerine de yapýlmýþ bir saldýrýyý görmeyerek darbecilerden yana tavýr alabiliyorlar. Geçen sayýdaki yazý, ne kadar doðru bir perspektifte yazýldýðýný ispat edercesine karþýmda duruyor. Yazýdan kýsa baþlýklar aktarayým: “Refah hangi koþullarýn ürünü”, “Refahýn çeliþkileri”, “Sistem için tehlike”, “Devlet, islami hareket ve Sosyalist tutum”, “Yeni bir islami parti kuracaklar mý?” Egemen sýnýf bütün muhalif kesimlere saldýrýyor. RP’den sonra HADEP ve Kurtuluþ gazetesine yönelik saldýrýlar, Yargý-Sen ve Asim-Sen’in kapatýlmaya çalýþýlmasý bunun örnekleri. Devletle muhalif hareketler karþý karþýya geldiði durumda, sosyalistler asla devletle yanyana düþmemelidirler. Esas olan iþçi sýnýfýyla egemen sýnýf arasýndaki mücadeledir.Yönetici sýnýfýn her zaferi bu mücadelede iþçi sýnýfýný zayýflatacaktýr. Oysa egemen sýnýfýn herhangi bir alanda yenilgisi onu parçalar ve zayýflatýr. Bu ise iþçi mücaledesini güçlendir. Hüseyin Çýnar
OKULLARDAN... OKULLARDAN... OKULLARDAN... OKULLARDAN...
CEBECÝ KAMPÜSÜ
PENDÝK MESLEK ÝSESÝ
MEVLANA LÝSESÝ
ÜMRANÝYE MESLEK LÝSESÝ
Faþistler gerekli yanýtý aldý
Pendik Meslek’ ten tüm yoldaþlara selam, Pendik Meslek Lisesi’nde de diðer liselerdeki gibi öðrenciler eziliyor ve her türlü hareketleri yanlýþ olarak karþýlanýyor. Asýl amaç ise tek tip insanlar yetiþtirip sistemi garanti altýna almak. Çünkü baskýyla büyümüþ kiþiler düþüncelerini ve haklarýný savunamayan insanlar olmaya daha yatkýndýr. Devletin eðitim için verdiði parayý okul etrafýna demir teller örmek ve kendi odasýný güzelleþtirmek için kullanan okul müdürü ve yardýmcýlarý öðrencilerin saçlarýndan etek boylarýna, konuþmalarýndan yürüyüþlerine kadar herþeyi baskýyla deðiþtirmeye çalýþýyorlar. Okuldaki ve dýþardaki her türlü baskýya dur dememiz gerekir. Baskýlara boyun eðdikçe baskýnýn þiddeti artar ve dayanýlmaz bir hal alýr. Tüm öðrenci ve iþçileri yani tüm ezilen insanlarý bir arada mücadeleye davet edin ve baskýlara boyun eðmeyin. Ýþçi Demokrasisi okuyan ve haksýzlýklara karþý direnen bir öðrenci.
Faþistler can güvenliðimizi tehdit ediyor
Maraþ ve Çorum’u unutma!
16 Þubat Pazartesi gününden itibaren sokaklarda ve yurtlarda baþlayan faþist saldýrýlar hafta içinde de devam etti. 19 Þubat Perþembe günü Eðitim Bilimleri Fakültesi 50-60 kiþilik faþist bir grup tarafýndan basýldý. Solcu öðrenciler daha önce okulu terketmiþ olduðu için olay çýkmadý. Ertesi gün sabah Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde küçük bir kavga yaþandý. Öðle saatlerinde yakasýnda bozkurt rozeti taþýyan bir faþiste müdahale eden bir öðrenci, sivil polislerce kovalanarak tehdit edildi. Faþistler, Cuma günü sabah saatlerinden itibaren Cebeci’deki Dost Kýraathanesi önünde toplanmaya baþladý. Eðitim kantinindeki 5-6 faþist kavga istemediklerini ve bundan sonra okula gelmeyeceklerini (!) belirterek fakülteden çýktý. Bunun üzerine kampüsü toplu halde terketmeye karar veren öðrenciler alt kapýya vardýklarýnda caddede bekleyen faþistler tekbir getirip taþ ve þiþelerle saldýrýya geçti. Yaklaþýk 60-70 kiþilik faþist grubun saldýrýsýna 150-200 kiþilik öðrenci grubu karþýlýk verdi. 15-20 dakika süren çatýþmada bir çok öðrenci yaralandý. Polisin gelmesiyle EBF önüne çekilen öðrenciler daha sonra Ýletiþim Fakültesi’nden 6-7 öðretim görevlisi ile birlikte kampüsü terkettiler. Kýzýlay’a kadar yürüyen öðrenciler burada daðýldýlar.
ÜMRANÝYE LÝSESÝ Okul mu, hapishane mi? Ümraniye Lisesinde neler oluyor okulun etrafý acaip bir þekilde duvarlarla çevrilmiþ özel güvenlik görevlisi jopuyla dolaþýyor, burasý okul mu, yoksa hapishane mi? Ýdare bize güvenmiyor mu? Yoksa bizden korkuyorlar mý? Ümraniye Lisesi’nden bir Ýþçi Demokrasisi okuru
Faþistler Mevlana Lisesi’ne saldýrdý. 24 Þubat’ta Ülkü Ocaklarý ve baþka okullardan toplanan 1515 faþist okul çýkýþýnda bir grup öðrencinin üzerine sopa ve býçaklarla yürüdüler. Bunu da polis eþliðinde yaptýlar. Okul idaresi saldýrýya müdahale etmedi. Tam tersine olaydan sonra polis sýnýflara girdi, genel arama yaptý. Ýdare öðrencileri sorguya çekti. Sanki sopa ve býçaklý saldýrýyý yapanlar öðrencilermiþ gibi onlara gözdaðý verdi, bir öðrenciyi okuldan attý. Öðrencilerin can güvenliðini ortadan kaldýran faþist saldýrýlar son dönemde yoðunlaþtý. Faþistler polisin desteði ve idarenin can güvenliðini saðlayýcý hiçbir önlem almamasýndan güç alýyor, saldýrýlarýný arttýyorlar. Mevlana Lisesi tam bir abluka altýnda. Emekçi düþmaný eli kanlý faþistler okulda anti-faþist tutum alan öðrencileri yýldýrmak, okulu ele geçirmek istiyorlar. Buna verilecek en iyi yanýt polis ve idarenin tutumunu deþifre etmek, okulda en geniþ anti-faþist birliði saðlamak, veliler ve mahalle halkýyla birlikte faþistleri Ýmar Ýskan bölgesinden defetmektir. Grupçu, sekter tutumlar bizi böler faþistlerin ekmeðine yað sürer. Ýmar Ýskan Bloklarý’ndan Fýrat Aytaþ
Meslek lisesinde hava durgun. Çünkü insanlarý biraraya getiren bir faliyet yok. Milliyetçiler sýnýflara girip “ülkü ocaklarýna üye olmak isteyen var mý” diye soruyorlar. Hocalar da buna göz yumuyor. Ama bizler sýnýflara girip de “haydi devrimci mücadeleye” diyemiyoruz. Ýnsanlarda bir bitkinlik var bunun nedeni biziz. Kazandýðýmýz insanlarý ilgisizliðimizden dolayý kaybedebiliyoruz. Kazanýlmýþ kiþilerle bir kiþinin ilgilenmesi bu insanlara yetmiyor. Onlar baþka insanlardan da deðiþik bilgiler almak istiyorlar. Bu da gerçekleþmeyince insanlar devrimci mücadeleden uzaklaþabiliyorlar. Bir önemli nokta daha var. Okul içindeki diðer sol partilerin fikirlerini savunanlar faþistlerle bir alakalarý olmadýðýný ve sorunlarýnýn sadece okul idaresiyle olduðunu söylüyorlar. Bizler Ýþçi Demokrasisi okurlarý olarak buna karþý çýkýyoruz. Çünkü Çorum ve Maraþ’ta faþistler tarafýndan öldürülen insanlarý unutup faþistlerle bir sorunumuz olmadýðýný söyleyemeyiz. Sosyalistler olarak meslek liselerine ayrý bir önem vermemiz gerekiyor. Devrim iþçilerle geleceði için ve meslek lisesi mezunlarý sonuçta iþçi olacagý için bu liselere özel ilgi göstermemiz gerekiyor. Ümraniye Endüstri Meslek Lisesi’nden bir okur
Türk hükümeti katliama ortak olmaya hazýrdý
Uluslararasý Sosyalizm için
ÝÞÇÝ
ürk hükümetinin Körfez krizi boyunca hergün deðiþen açýklamalarý gülünecek bir durum sergiliyordu. Hükümet önce Türkiye’nin savaþ istemediðini söyleyerek Dýþiþleri Bakanýný arabuluculuk için Baðdat’a gönderdi. Ancak “üçüncü dünya savaþý çýkar” diyen Rusya’yý bile dinlemeyen ABD’nin Türkiye’yi dinlemeyeceyi ortadaydý.
T
DEMOKRASÝSÝ
YIL: 1
SAYI: 2
1 MART 1998
ABD’nin
Baþbakan ýsrarla ABD’nin bizden açýkça bir askeri destek talebi olmadý, Ýncirlik’in kullanýlmasýnýn sözkonusu olmadýðýný söylerken ABD Diþiþleri Sözcüsü Türkiye’den tam destek sözü aldýklarýný açýkladý. Ortaya çýktý ki Kasým ayýnda uzatýlan ikili anlaþma uyarýnca ABD zaten istediðinde Ýncirlik Üssü’nü kulanabilecekti. Demirel, Sadam’ýn BM kararlarýna uymamasý durumunda müdahalenin haklý olacaðýný ve gerekenin yapýlacaðýný söyledi. Hükümet, Saddam devrilirse Kürtlerin bölgede güçleneceði kaygýsýyla sýnýra asker yýðmaya baþladý. Baþbakan ABD’den Irak’ýn toprak bütünlüðünün korunmasýný isterken Irak’a asker soktu. Zaten bu, Türkiye’nin 1991’den beri sýk sýk yaptýðý birþeydi. Türkiye, petrol için yapýlacak katliama ortak olacaðý gibi, savaþtan kaçan göçmenleri içeriye almayacaðýný da açýkladý. Hükümet savaþtan kaçan insanlara insanca davranýp sýnýrlarý aça-
caðýna, onlarý tankla topla karþýlamayý tercih etti. 1991’de de hayatta kalmak için dað taþ günlerce yürüyerek sýnýra kadar gelebilen göçmenler uzun süre sýnýrda bekletilmiþ, kýþý çadýrlarda geçirmek zorunda býrakýlmýþ, etrafý tellerle çevrili kamplara konulmuþ ve savaþ sona ermeden geri dönmeye zorlanmýþlardý.
Sosyal Demokratlar’ýn Tutumu Utanç Verici 1991’de savaþýn Türkiye’deki iþçiler için ilk sonuçlarý, Zonguldak madencilerinin grevinin ertelenmesi, emekçilere sopa gösterilmesi, sola ve sendikacýlara baský, sansür olmuþtu. Savaþýn mali yükü nedeniyle bütçe açýðý arttýðýnda bu derhal “para yok zam istemeyin” diye iþçilere yansýdý. Bu savaþ iþçilerin çýkarýna aykýrýydý. Sosyal demokratlar ne petrol için yaþanacak katliamla ne de savaþýn iþçilere kesilecek faturasýyla ilgilendi. DSP, ABD’nin Ortadoðu’da Kürt devleti kurma projesi olduðu gibi gerçekdýþý bir iddiayla savaþa karþý çýkarak, ulusal çýkar denilen, patronlarýn çýkarýný savundu. CHP neredeyse tam bir sessizlik içindeydi. Oysa CHP savaþa açýkça karþý çýkmalýydý. Türk askerlerinin Iraktan çýkmasýný, savaþtan kaçan mültecilere sýnýr kapýlarýnýn açýlmasýný ve gerçekten insanca karþýlanmalarýný savunmalýydý.
Türkiye bölgenin cephanesi Baþbakan Yýlmaz, Saddam’ýn elindeki silahlarla bölge güvenliði için tehlike oluþturduðunu söylüyor. Oysa Türkiye, ABD dýþýnda F-16 savaþ uçaðý üretmek için lisansa sahip olan tek ülke ve 1991’de ABD’yi desteklediði için verilen “fedakarlýk tazminatý”ný F-16 uçaklarýnýn alým ve yapýmý için harcadý. Türkiye 1993 ile 95 arasýnda Mýsýr’a 46 tane F-16 sattý. ABD’ye parça ihraç eden Türkiye, Samsung þirketini F-16 üretmesi için destekliyor. Türkiye ayrýca Ortadoðu ve Uzakdoðu ülkelerine Türk yapýmý CN-253 uçaklarý ihraç edebilecek durumda.
Büyük Fiyaskosu BD ve Ýngiltere yaptýklarý bütün savaþ çýðýrtkanlýðýna, gövde gösterisine, tehditlere ve destek almak için çýktýklarý turlara raðmen geri çekilmek zorunda kaldýlar. ABD ve Ýngitere’yi Baðdat’ý bombalamaktan vazgeçiren sadece diðer ülkelerin savaþýn mali yükünü paylaþmaya yanaþmamasý deðil. Geçtiðimiz haftalarda dünyanýn hemen her yerinde örgütlenmeye ve sokaða çýkmaya baþlayan savaþ karþýtlarý, 1991’in dersleri ve geleneðinin unutulmadýðýný, savaþa karþý yaygýn bir mücadele verileceðini gösterdiler. 1991 savaþýnda ABD ve Ýngiltere’de yüzbinlerce insan savaþa
A
karþý sokaða çýkmýþ. Türkiyede de irili ufaklý birçok gösteri olmuþ, onbinlerce kiþi savaþa karþý gösteri yapmýþtý. Ortadoðu ülkelerinde onbinlerce insan savaþý protesto etmiþ hatta Irak’a gönüllüler gitmeye baþlamýþtý.
ABD Dýþiþleri Bakaný rezil oldu ABD dýþiþleri bakaný Albright ve diðer kabine üyeleri televizyondan naklen yayýnlanan bir toplantýda dinleyiciler tarafýndan rezil edildiler. Salondan söz alan ve 100 bin insaný öldürmeye haklarý olup olmadýðýný soran, sýk sýk protesto alkýþlarý ile bakanýn sözünü kesen katýlýmcýlar bakanýn canlý yayýnda allak bullak
olmasýný ve konuþamamasýný saðladýlar. Ertesi günkü bütün Amerikan gazetelerinin ön sayfalarýnda olayýn hükümet için tam bir felaket, fiyasko olduðu yazýlýydý. Amerikan basýný bu olayýn savaþ konusunda kamuoyunun ne kadar bölünmüþ olduðunu gösterdiði yorumunu yaptý. Kamuoyu yoklamalarýna göre nüfusun enaz %35’i savaþa karþý. Benzer rakamlar Ýngiltere için de geçerli. ABD’li bir sosyalist, durumu “insanlar savaþ çýðýrtkanlýðýna 1991’e göre çok daha az prim veriyor, çok daha þüpheciler” diye tarif ediyor.
Boston’da, NewYork’da ve San Fransisko’da gösteriler oldu. ABD’nin BM temsilcisi Mýnneapolis’de konuþma yaparken göstericilerin “ýrkçý savaþa hayýr” sloganlarýyla karþýlaþtý. Ýngltere’de de geçtiðimiz hafta on þehirde savaþa karþý yerel gösteriler oldu. Üniversitelerde savaþ karþýtý komiteler kurulmaya baþlandý. Savaþ karþýtlarý hergün hükümet binasýnýn önünde protesto düzenlediler. BM ile uzlaþmaya varýldýðýnda savaþ karþýtlarý haftasonunda baþkent Londra’da yapýlacak olan ilk ulusal gösteriyi inþaa ediyorlardý.
Ýngiltere
Or t a d o ð u
Geçen hafta Þikago’da,
Geçtiðimiz hafta Ortado-
ðunun hertarafýnda savaþ karþýtlarý baskýcý rejimlerin gösterileri yasaklamalarýna ve polis copuna raðmen örgütlenmeye ve sokaða çýkmaya baþladý. Ýsyan’dan korkan Ürdün yönetiminin yasaklamasýna raðmen geçen hafta gösteriler oldu. Bir kiþi polis tarafýndan öldürüldü. Yaser Arafat’ýn yasaðýna raðmen Filistin bölgesinde hafta boyunca yaygýn gösteriler oldu. Geçen Cuma günü binlerce kiþi Gazze’de savaþa karþý yürüdü. Ýsrail’de Tira kentinde Araplar gösteri yaptý.
Ý ç er d e s av aþ Türkiye’de savaþa karþý çok geniþ bir kamuoyu vardý. Meslek örgütleri, sendikalar, siyasi partiler, dernek vb çok sayýda kitle ör-
gütünün içinde yeraldýðý savaþa karþý ortak bir platform oluþturuldu. Tabipler Birliði’nden doktorlar beyaz önlükleriyle yürüyüþ yaptý. Beyoðlunda yüzlerce sosyalist savaþý protesto için yürüdü. ABD elçiliðinin önünde ikibinbeþyüz kiþi gösteri yaptý. KESK’in Ýstanbul, Ankara ve Ýzmir’de düzenlediði sendikal mücadele eylemlerinde Körfez’deki savaþa karþý mücadele ile evdeki savaþa karþý mücadeleyi birleþtiren iþçiler “savaþa deðil emekçiye bütçe” sloganýný atýyorlardý. Kadýköy’de sol partiler savaþa karþý ortak basýn açýklamasý yaptýlar. Ýstanbul’da 1 Mart günü savaþa karþý ortak bir miting örgütlendi.