editorhaber “Gözlerimle görmedim” demeyin! viewboxmagazin.com Ekim sayısı yine dopdolu... Abdülhamit’in aile fotoğrafları ilk defa bir albümde toplandı, Çikolata aşkında yağmur çamur demeden düştük yollara, Gerçek bir moda ekspresyonisti Audry Hepburn’ü anlamak, Bir melek olmak istiyorsanız Victoria’s Secret size yol gösterecek, Peki uslanmayan çocuk Pinokyo size kimi hatırlacak? Bienal “İnsan Neyle Yaşar?” sorusuna cevap arıyor ve Bob Dylan’ın yeni ihaneti... Sonbahar hep hüzün demek değildir. Bizde 3. sayımızda sizleri Sonbahar hüznünü yaşatmadan sıcacık bir merhaba demek istedik. Merakla beklenen fotoTema Kasım’ı da konusu “Sonbahar”...
S3E09
Genel Yayın Yönetmeni Mert Türkoglu mert@viewboxmagazin.com
~ Görsel Tasarım ve İnternet Uygulama me - tasarım grubu
~ Temsilcilerimiz Los Angeles Alper Nakri alper@viewboxmagazin.com Washington DC Erkan Demir erkan@viewboxmagazin.com Viyana İsmail Gökmen ismail@viewboxmagazin.com
~ Keyifle okumanız dileğiyle
Katkıda Bulananlar Elif Türkoğlu Ahu Kılıç Alper Nakri Erkan Demir Bülent Çallı Esra Yarıcı Selin Bilgiç Çiğdem Aldatmaz PY Ömer Çam
~ İletişim editor@viewboxmagazin.com
~ viewboxmagazin.com dergisine, yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Yayınlanan haber ve fotoğraflar viewboxmagazin.com’dan veya eserin sahibinden izin almaksızın tümüyle ya da kısmen kullanılamaz. Ekim 2009
viewbox 3
içindekiler Victoria’s Secret Mağazası sadece Amerika’da var; ama dünya üzerinde adını bilmeyen yok gibi…
10
58
Fikirler bloglarda çarpışıyor İnternetle birlikte dünya yeniden şekilleniyor ve bloglar sayesinde artık herkesin sınırsız söz
22
Yeni ihanet: Bob Dylan ve kalplerdeki noel Bob Dylan’ın noel temalı şarkılardan oluşacak olan yeni albümü 47. Bob Dylan albümü sıfatı ile 13 Ekim’de tüm dünyada raflardaki yerini alacak. Albümün 28 adı “Christmas In The Heart” olarak belirlenmiş. Yani “Kalbimizdeki Noel”.
viewbox 5
Efes
İlim ve Sanat Dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler 72 yetiştirmiştir. Efes’in tarihi M.Ö.6000’lere uzanmaktadır ki bunu, son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen buluntular ortaya çıkarmıştı...
Güneşi Gördüm Oscar aday adayı Mahsun Kırmızıgül’ün 45 yönettiği ‘’Güneşi Gördüm’’ filmi, yabancı dilde en iyi film dalında Oscar aday adayı oldu.
Gerçek Bir Moda Ekspresyonisti ve Zerafet Sembolü AudryHepburn
50
“Stil” bireyselliğin karizmayla birlikte dışa vurumudur. Moda ise stilin ardından gelen birşeydir.”
Uslanmayan çocuk....
Pinokyo İtalyan yazar Carlo Collodinin çocuk romanı. 1878’de tefrika halinde, 1883’te kitap olarak yayımlandı. Pinokyo, küçük bir çocuğa dönüşen bir kukladır; fakat bu kukla akıllı uslu bir çocuk olma niyetine rağmen, daha önceki yaramazlık, tembellik, umursamazlık ve muziplik alışkanlıklarını bırakamaz; bu alışkanlıklar onun başına olmadık işler açar. ..
çizgihaber
Pinokyo, İtalyan yazar Carlo Collodi’nin çocuk romanı. Önce 1878’de tefrika halinde, sonra 1883’te kitap olarak yayımlandı. Pinokyo, küçük bir çocuğa dönüşen bir kukladır; fakat bu kukla akıllı uslu bir çocuk olma niyetine rağmen, daha önceki yaramazlık, tembellik, umursamazlık ve muziplik alışkanlıklarını bırakamaz; bu alışkanlıklar onun başına olmadık işler açar. Bu eserin evrensel başarısı, Walt Disney’in Pinokyo’yu film kahramanı yapmasıyla (1939) daha da arttı. Tahtadan bir kukla olarak yaratılan Pinokyo’nun tek isteği Gepetto babasının dileği gibi gerçek bir oğlan çocuğu olmaktır. Ama bunu elde edebilmesi için egoist kişiliğinden vazgeçmesi gerekecektir. Bunun için Gepetto’nun sevgi dolu yuvasından ayrılıp dünyayı keşfetmek üzere eğitici bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk sonunda Pinokyo mavi peri tarafından gerçek bir çocuğa dönüştürülür..
viewbox 7
podyumhaber
viewbox 9
özelhaber py
Victoria’s Secret sizin hala bir meleğiniz yok mu?
viewbox 11
özelhaber Victoria’s Secret! sizin hala bir meleğiniz yok mu?
Mağazası sadece Amerika’da var; ama dünya üzerinde adını bilmeyen yok gibi… İşlevsel iç çamaşırlarını arzu nesnesi haline getiren marka… Defileleri dört gözle beklenen, mankenlerin “Melek” olmak için sıraya girdiği yer… Victoria’s Secret…
Baştan uyarıyorum: Bu yazıyı nasıl “Melek” olurum ya da nasıl benim de bir “Meleğim” olur diye okumayın. Ne de olsa melek olunmaz, doğulur. Ama belli olmaz, belki bir gün sizin de bir meleğiniz olur (hayaller olmasa…). Fotoğraflara bakıp kıskançlık yapmanın da anlamı yok. Kendinizi tutmayın güzel bir çikolata eşliğinde okuyun bu yazıyı. Mutlu olun, mutlu edin… Yüzyıllardır kullandığımız iç çamaşırını baştan çıkarıcı bir nesne haline getirdi. Her
yıl defilesi dört gözle bekleniyor. Mankenler podyumda bu iç çamaşırıyla yürüyüp “Melek” olmak için sırada. Adını herkes biliyor, üstelik sadece Amerika’da mağazası var. İç çamaşırı deyince insanın aklına pek çok şey geliyor: dantelli, saten, pamuk, kırmızı, siyah, mor, mavi, pembe, beyaz… Daha pek çok özellikleriyle kadınların çekmecelerinde önemli yer tutuyor bu nesneler… Eskiden rahatlıklarıyla ön plana çıkan iç çamaşırları,
viewbox 13
รถzelhaber
viewbox 15
รถzelhaber
Kadınların giymek için çıldırdığı, erkeklerin müşterileri arasında önemli yere sahip olduğu Victoria’s Secret markasının sırrı ne peki? Nasıl başladı, bugüne nasıl geldi, kimler melek oldu? Hepsinin cevabı burada...
şimdilerde çekici gözükmek için yapılan alışveriş listelerinin başında yer alıyorlar. “Hadi canım bunları giyen var mı?” demeyin. Evet, bunları giyen çok, size denk gelmemiş demek ki… Ayakkabı, çanta bağımlıları gibi pek çok iç çamaşırı bağımlısı da var. Onların iç çamaşırları çekmecelere sığmıyor, her gün bir yenisi ekleniyor aralarına. Sadece kadınların gündeminde değil elbette iç çamaşırı. Eşini, sevgilisini ya da kendini mutlu etmek isteyen erkeklerde bu pazarda önemli ölçüde söz sahibi. Talep yüksek olunca, elbette bu pazarda rekabet de çok oluyor. Ne var ki, bir marka adeta efsane halini aldı. Efsanenin adı Victoria’s Secret. Kadınların giymek için çıldırdığı, erkeklerin müşterileri arasında önemli yere sahip olduğu Victoria’s Secret markasının sırrı ne peki? Nasıl başladı, bugüne nasıl geldi, kimler melek oldu? Hepsinin cevabı burada. Victoria’s Secret 1977 yılından beri hayatımızda. 32 yıl önce Roy Raymond isimli Amerikalı bir girişimci sayesinde hayatımıza girdi. Şu anda milyon dolarlık cirolardan söz edilen marka 80 bin dolarlık borçla kuruldu (Borcu verene de alana da pek çok kişi adına teşekkür etmeyi bir borç bilirim). Borçla kurulan Victoria’s Secret’ın ilk mağazası San Francisco’daki
viewbox 17
Victoria’s Secret, gençleri de müşterileri arasına katmak için Victorias Secret Pink ürünlerini çıkardı. Pink koleksiyonu içinde iç çamaşırları, çantalar, terlikler, kozmetik ürünleri ve eşofman takımları gibi pek çok ürün var. Stanford Alışveriş Merkezi’nde açıldı. Roy Raymond’ın bu iç çamaşırı mağazasını açmasında utangaçlığının rolü büyük. Raymond, pek çok erkek gibi büyük mağazalarda eşine iç çamaşırı alışveriş yapmaktan çekiniyor. Başka erkeklerin de bu problemi yaşadığını düşünüp Victoria’s Secret’ı açıyor ve gönüllerimizi kazanıyor. Açılan ilk mağaza erkeklerin rahatça alışveriş yapabileceği şekilde Victorya dönemine uygun biçimde dekore ediliyor. Her bedene uygun sütyen ve külot bulmak mümkün. Açıldığı ilk dönemde pek çok markanın ürünlerine yer veren Victoria’s Secret, ilk yıl yarım milyon dolar ciro yapıyor. Raymond, bunun üzerine 5 mağaza daha açıyor ve 42 sayfalık sipariş kataloğu hazırlıyor. Hızla büyüyen firma, Limited Brands tarafından fark ediliyor ve 1982’de 1 milyon dolara satın alınıyor. Firmanın ismine dair pek çok dedikodu dolaşsa da üzerinde durulan ve doğruluğuna en çok inanılan, tutuculuğu ile tanınan İngiltere Kraliçesi Victoria’ya bir gönderme yapıldığı ve Secret (sır) kelimesinin de pazarlama taktiği olduğu. Markaya ait bir başka dedikodu ise Roy Raymond ile ilgili. Markanın asıl sırrının Raymond’un travesti olduğu ve bu mağazayı kendisi için açtığı da söylentiler arasında. Hatta Raymond’un 1993 yılında Golden Gate Köprüsü’nden atlayarak
intihar etmesini travesti olmasına bağlayanlar da oldu. Roy Raymond sırlarıyla aramızdan ayrılmış olsa da, milyonlarca kadının onun yarattığı marka için çıldırdığı, ürünlerinden vazgeçemediği bir sır değil. İç çamaşırlarıyla efsane haline gelen Victoria’s Secret, sadece iç çamaşırlarıyla sınırlı kalmadı. Kıyafet, ayakkabı, pijama ve kozmetik ürünleriyle de aranılır hale geldi. 1998 yılında Victoria’s Secret Beauty adıyla kozmetik pazarına da adım atan marka, parfümleri, makyaj malzemeleri, vücut kremi, şampuan ve duş jeli gibi ürünlerle de kendine yeni bağımlılar kazandırdı. Ürün çeşidini her geçen gün arttıran Victoria’s Secret, gençleri de müşterileri arasına katmak için Victorias Secret Pink ürünlerini çıkardı. Pink koleksiyonu içinde iç çamaşırları, çantalar, terlikler, kozmetik ürünleri ve eşofman takımları gibi pek çok ürün var. Renkleri, rahatlıkları ve uygun fiyatlarıyla sadece genç kızların değil pek çok kadının dolabında yer buluyorlar. Herkesin Bir Meleği Olsun Güzellik görecelidir. Ama hangimiz Victoria’s Secret “Melekleri” için çirkin diyebiliriz ki? Şüphesiz onlar podyumda görmekten büyük mutluluk duyduğumuz, Victoria’s Secret ürünlerini paha biçilemez hale getiren, erkeklerin (kim bilir belki kadınların da) rüyalarını süsleyen varlıklar. Çoğumuz onları insanüstü varlıklar olarak
özelhaber
viewbox 19
görüyoruz. Tam da buna yakışır biçimde Victoria’s Secret, onları “Melek” olarak adlandırıyor. Modellerin ilk kez “Melek” adını almaları ve ilk sahne şovları 1999 yılında Victoria’s Secret’ın her yıl düzenlediği moda şovlarının dördüncüsünde gerçekleşti. İlk yıl Daniela Pestova, Laetitia Casta, Heidi Klum, Stephanie Seymour ve Tyra Banks gibi Melekler arasındaydı. Her yıl sabırsızlıkla beklenen VS şovu, ilk olarak 1995 yılında yapıldı ve yüzyılın iç çamaşırı olayı olarak basında yer aldı. 1999 yılında yani Melekler’in ilk yılında defile Times Meydanı’nda canlı olarak yayınlandı. 2000 yılında şov Cannes’ta gerçekleştirildi ve şovdan elde edilen gelir “Cinema Against AIDS” hayır kurumuna bağışlandı. 2004 yılında Melekler, Amerika turuna çıkarak New York, Miami, Las Vegas ve Los Angeles’a
özelhaber
VS marka ziyareti yaptılar. Geleneksel Victorias Secret Moda Şovu’nda her yıl misafir sanatçılar da şova renk katıyor. Şimdiye kadar şova katılanlar arasında Mary J. Blige, Andrea Bocelli, Destiny’s Child, Sting, Ricky Martin, Seal, Justin Timberlake, Spice Girls, Usher gibi isimler var. Şovu merakla beklenen bir başka özelliği ise “Fantasy Bra”. Her yıl, değeri milyon dolarla ifade edilen pırlanta ve değerli taşlarla hazırlanan sütyen bir Melek tarafından sergileniyor. Fantasy Bra’yı şimdiye kadar Claudia Schiffer, Tyra Banks (2 kez), Daniela Pestova, Heidi Klum (3 kez), Gisele Bundchen (2 kez), Karolina Kurkova (2 kez), Selita Ebanks ve Adriana Lima giydi. Şimdiye kadar ki en pahalı Fantasy Bra 2000 yılında Gisele Bundchen’in giydiği 15 milyon dolarlık Fantasy Bra idi. Ancak 2008 yılında Adriana Lima’nın giydiği siyah pırlantalar ve yakutlarla bezeli Fantasy
Bra’nın yeri ayrı… Melekler, sadece güzellikleriyle değil kazandıkları parayla da baş döndürüyorlar. Melek ünvanını alan modeller, en çok kazanan model ünvanını da alıyorlar. Her yıl birbirinden güzel melekler Victoria’s Secret ürünlerini sergilemeye devam edecekler ve biz de sabırsızlıkla onları podyumda göreceğimizi günü beklemeye devam edeceğiz. Meraklılarına duyurulur: Heidi Klum, Adriana Lima, Alessandra Ambrosio, Miranda Kerr, Marisa Miller ve Doutzen Kroes bu yıl podyumda göreceğimiz isimler arasında yer alıyorlar. Efsaneye Nasıl Ulaşırım? Özellikle iç çamaşırında efsane haline gelen Victoria’s Secret markasının ne yazık ki Amerika dışında mağazası bulunmuyor. Yine de dünyanın dört bir yanından kadınlara ürünlere ulaşıyor. Bunun için yapmanız gereken ya Amerika’ya gidip bir
mağazasında ürünleri üzerinize deneyerek almanız ya da oturduğunuz yerden web sitesi aracılığıyla bedeninizi, istediğiniz ürünün modelini, rengini seçip kaç adet istediğinizi belirtmek. Mağazadan alışveriş yapmanın üzerinize deneyebilmek dışında bir avantajı da yakışıklı satıcılar. Gidemiyorsanız da milyonlarca müşterinin yaptığı gibi yapın ve internetten sipariş verin. Belirtilen süreden çok daha kısa bir sürede elinizde olması ve Victoria’s Secret ürününü kapıda görmenin mutluluğunu tadın. Mutlaka e-mail listesine de kayıt olun, böylelikle indirimleri, fırsatları kaçırmamış olursunuz. Bir küçük tavsiye de katalog siparişi için: Katalogu ya ev adresinize isteyin ve komşularınızı almaması için çaba gösterin ya da iş yerinizin adresini verirseniz de iş arkadaşlarınızın manidar bakışlarına hazırlıklı olun. Ben melek oldum, bir tane de buldum, şimdi sıra sizde…
viewbox 21
Fikirler bloglarda çarpışıyor İnternetle birlikte dünya yeniden şekilleniyor ve bloglar sayesinde artık herkesin sınırsız söz hakkı var.
fikirhaber selin bilgiç
Teknolojinin hayatımızı yeniden şekillendirdiği konusunda kimsenin bir itirazı olacağını sanmıyorum. Özellikle internetin evlerimize, iş yerlerimize, cep telefonlarımıza girişiyle gündelik hayatımızda ciddi değişimler yaşıyoruz. İnternet bize öyle bir dünya sunuyor ki, dilersek alışveriş yapabiliyoruz, arkadaşlarımızla dertleşebiliyoruz, merak ettiğimiz kentlere gidip sokaklarında dolaşabiliyoruz, gazete ve dergi okuyabiliyoruz, oyun oynayabiliyoruz, tatile çıkmadan önce gideceğimiz yerler hakkında sağlam kaynaklardan bilgi alabiliyoruz… Yapabileceklerimiz sanırım hayal gücümüzle sınırlı ve dünyamız yeniden şekilleniyor. HAYATI BLOGLARDAN İZLİYORUZ Her gün yeni bir kavramla tanışıyoruz. Şu günlerde dijital dünyanın merkezinde sosyal ağlar yer alıyor. Blog kavramı da sosyal ağların kapı komşusu olarak bir tık uzağımızda konuşlanıyor. Neredeyse herkesin bir blogu var; çoğu blogun konusunu hobiler oluşturuyor. Müzik, sinema, gezi, yemek, politika, siyaset, fotoğraf, spor bloglarda en çok yazılan konular arasında yer alıyor. Ama bunun dışında blogların ilk ortaya çıkışındaki elektronik günlük tarzını devam ettirenler ve gündelik yaşamları hakkında bilgi veren ve günlüklerini dijital ortama taşıyanların sayısı da azımsanmayacak kadar çok. Bu sayede sokaktaki insan, hem eleştirmen hem de gurme olabiliyor. Ya da aşk acısını dışa vurup sevgilisine mesaj veriyor; sıkıntılı bir iş gününün ardından patronuna ağız dolusu küfrü rahatlıkla sıralayabiliyor. Bloglarla birlikte, fikirleri beyan etmek ya da yaymak için gazetelerde köşe kapmaya ve dost meclisinde söz hakkı beklemeye gerek kalmadı. Artık her konuda dilediğimiz gibi yazabiliriz, önümüzde doldurulmayı bekleyen bolca sayfa var. Bloglar bazen bir kişi tarafından bazen de birkaç kişinin yazdığı yazılardan oluşuyor. Burada eskiden sıkça rastlanan fanzine de bir gönderme yapılıyor, özgün fikirler bloglarla birlikte dijital fanzine dönüşüyor. BLOGLAR NASIL OLDU DA GÜVENİMİZİ KAZANDI? Tanımadığımız insanların fikirleri nasıl oldu da bu kadar önemli bir hal aldı? Hayatımızda sadece kanaat önderleri vardı, bir kitabı okumadan önce ya da filme gitmende önce güvendiğimiz eleştirmenlerin görüşlerini okuyup öyle hareket ederdik. Peki, daha önce hiç tanışmadığımız bir
viewbox 23
Bilgi kaynağı ya da tecrübelerin yansıması olarak blogların hayatımızdaki etkisi daha da artacak gibi görünüyor. Mobil uygulamaların çoğalması, twitter, facebook, friendfeed gibi sosyal ağları tetikliyor ve gündemde tutuyor. Ama blog kültürü rüzgarı arkasına aldı, büyüyor ve artık ciddiye alınıyor. blog yazarına ne zaman güvenmeye başladık? Gazete okur gibi, kahvaltıdan sonra internete girip acaba falanca bugün ne yazmış diye bakmaya nasıl başladık? Teknoloji ürünlerini satın almadan önce test dergilerinin yorumlarının yanı sıra bloglarda bu ürünler hakkında görüşleri araştırmaya ne zaman başladık?
gösteriliyor. Örnek vermek gerekirse; NTVSpor’da yayınlanan “Yenilsen de Yensen de” programı, sanal alemde söz sahibi olan ve bloglarından tanıdığımız yazarları konuk ediyor. Futbola farklı bir pencereden bakarak, kulüp taraftarları bir araya getiriyor ve taraftarlık olgusundan yola çıkarak futbolu masaya yatırıyor.
Bu güven duygusunun ardında, belki de çoğumuzun bir blog yazarı olması ve karşı tarafın da bizler gibi içinden geldiği gibi yazdığını düşünüyor olmamız yatıyor. Ya da yüzlerce blog arasında deneme yanılma yöntemiyle hata yaparak ve yanlış bloglar arasında doğruları bularak ilerliyor ve sadece onlara güveniyoruz.
Bilgi kaynağı ya da tecrübelerin yansıması olarak blogların hayatımızdaki etkisi daha da artacak gibi görünüyor. Mobil uygulamaların çoğalması, twitter, facebook, friendfeed gibi sosyal ağları tetikliyor ve gündemde tutuyor. Ama blog kültürü rüzgarı arkasına aldı, büyüyor ve artık ciddiye alınıyor. Belki de en önemlisi bu, blog yazarlığı vakit geçirmek için değil, gerçek anlamda tecrübeleri paylaşmak ve bilgi vermek için yapılıyor. Bu yüzden önü açık, değişen ve dönüşen internette çaptan düşmüyor ve alanını daha da genişletiyor.
Bu sorulara herkesin kendine göre vereceği bir cevap mutlaka vardır. Ama bir gerçek var ki, artık blog kavramı günden güne gelişiyor ve basit bir dijital günlükten daha fazla anlam ifade ediyor; tezlere konu oluyor, pazarlama aracı olarak kullanılıyor. Bazı bloglar, TV programlarına kaynaklık yapıyor, gazete haberlerinde referans olarak
Blog dünyasında filmin sadece fragmanını izledik ve şu ana kadar okuduklarımız sadece bir başlangıç, filmin devamı dijital sayfalarda…
fikirhaber
her sayfas覺nda farkl覺 bir tad...
w w w. v i e w b o x m a g a z i n . c o m
Joss Stone ”Colour Me Free” ile dönüyor Soul ve R&B’nin yıldızı Joss Stone, yeni albümü ‘Colour Me Free’yi 20 Ekim’de yayımlıyor.
müzikhaber
Son olarak 2007’de ‘Introducing Joss Stone’ albümüyle hayranlarının karşısına çıkan soul ve R&B’nin yıldızı Joss Stone, dördüncü stüdyo albümüyle geri dönüyor. 2003’ün sonlarına doğru çıkış albümü ‘The Soul Sessions’ ile şöhreti yakalayan Stone, ikinci albümü ‘Mind, Body & Soul’dan İngiliz müzik listelerine ilk ondan giren “You Had Me” parçasıyla büyük büyük bir başarı yakaladı ve Grammy ödüllerine aday gösterildi. James Brown, Smokey Robinson, Donna Summer,Gladys Knight, Tom Jones, Robbie Williams, Melissa Etheridge, Rob Thomas, Rod Stewart, ve Blondie gibi isimlerle sahne alan güzel şarkıcı, şu ana kadar iki BRIT ödülü, bir de Grammy kazandı. 20 Ekim’de yayınlanacak yeni albümün ilk single’ı ‘Free Me’ çok yakında radyolarda olacak.
viewbox 27
Yeni ihanet:
Bob Dylan ve kalplerdeki noel
Bob Dylan’ın noel temalı şarkılardan oluşacak olan yeni albümü 47. Bob Dylan albümü sıfatı ile 13 Ekim’de tüm dünyada raflardaki yerini alacak. Albümün adı “Christmas In The Heart” olarak belirlenmiş. Yani “Kalbimizdeki Noel”. Bu noel temalı albümleri oldum olası sevmemişimdir. Sadece içinde yaşadığımız veya yaşatıldığımız kültürün havasına suyuna uymamasından değildir o havayı yakalayımıyor olmam. Bu noel şarkılarılarının laylaylomlu melodileri ve toz pembe temaları canımı sıkar. Hele de hayatı daha farklı bir farkındalıkla yakaladığını bildiğimiz adamlardan bu şarkıları duymak beni gerçekten yabancılaştırır ve keyfim kaçar. Johnny Cash yaptığında da böyle oldu, Eagles söylerken de aynı şeyi hissettim. Ama Bob Dylan’nın da böyle bir albüm yapacağını duyunca doğrusu iliklerime kadar irkildim. Geçmiş noellerin hayaleti kapımı çalıyordu sanki. Ipod’umun ekranını hayal ettim: Jingle Bells Jingle Bells Jingle All The Way – Bob Dylan. Bu bir kabus olmalıydı. Henüz albümü dinlemesem de gerçeğin ta kendisi bu. Bob Dylan’ın noel temalı şarkılardan oluşacak olan yeni albümü 47. Bob Dylan albümü sıfatı ile 13 Ekim’de tüm dünyada raflardaki yerini alacak. Albümün adı “Christmas In The Heart” olarak belirlenmiş. Yani “Kalbimizdeki Noel”.
müzikhaber bülent çazllı
viewbox 29
m端zikhaber
Bob Dylan, 1960’ların olan bitene en çok karşı çıkan müzik türü olan folk müziğin beyaz atlı prensi idi ve birden bire elektrik müziğe geçti. Tek başına sahnede durup bir elinde akustik gitarı ile ezilenlerin ya da barıştan yana olanların aşklarını mırıldanan gezgin ruhlu ozan gitmiş ve yerine gitarından elektrikler saçan vahşi ruhlu ve deri ceketli bir rock yıldızı gelmişti. Internetteki kaynaklarımı taradığımda iki çarpıcı yoruma denk geldim. Albümün sample’larını (gerçi belki biraz daha eşelesem ben de bulabilirdim o sample’ları ama elim titredi desem yeridir.) duyma şansına erişmiş Kenneth Crouch şöyle yorumlamış: “Ben 60’lardan beri Bob Dylan hayranıyım ve bu bir şaka gibi. Bu albümün tek güzel yanı elde edilecek paranın ihtiyaç sahibi insanlara gidecek olması.” Bir diğer yorum ise çok daha ilgi çekici bana göre. Johanna Moore (İsme dikkat: Johanna, Vision Of Johanna, Blonde On Blonde, 1966) diyor ki: “Bob Dylan’ın yeni albümü hakkındaki tartışmalar beni güldürüyor. Bob Dylan yine başardı, bazı hayranlarının daha dinlemeden, duymadan, peşin peşin kendisini affetmeye yanaşmayacakları bir şey daha yarattı. Bu tıpkı tarihin tekrar etmesi gibi birşey.
viewbox 31
müzikhaber
Johanna Moore, şüphesiz ki tarihini çok iyi biliyor. Bob Dylan, 1960’ların olan bitene en çok karşı çıkan müzik türü olan folk müziğin beyaz atlı prensi idi ve birden bire elektrik müziğe geçti. Tek başına sahnede durup bir elinde akustik gitarı ile ezilenlerin ya da barıştan yana olanların aşrkılarını mırıldanan gezgin ruhlu ozan gitmiş ve yerine gitarından elektrikler saçan vahşi ruhlu ve deri ceketli bir rock yıldızı gelmişti. Oysa o 15 yaşından beri deri ceket giyiyordu ama yine de çaldığı pek çok yerde yuhalandı. Dediği gibi hepimizin içinde bir parça yuh! vardı ve sonunda sonunda herkes olanları kabullendi ve Dylan daha da büyüdü. Derken 1970 lerin sonuna gelindiğinde, Bob Dylan olabildiğince ateşli bir hıristiyan olmaya karar verdi ve Allah, İsa ve Selamet temaları ile dolu albümler peş peşe gelmeye başladı. Bob Dylan bir yahudi olarak doğmuştu ve ilk parladığı yıllarda ve sonrasında dini aşkların çok uzağında komünist kesimin, hadi bilemedin sol kanatın görüşlerini savunan şarkıların biricik parıldayan şövalyesi olmuştu. Bu Dylan’ın ikinci ihaneti oldu. Ama bu ikincisinin üzerinde çok durulmaya fırsat olmadığını belirtmek gerekir. Zira inanç meselelerini tartışmaya kalktığınızda eller kollar genelde bağlıdır ve zaten de devamında Dylan’ın bu İsa aşkı durulma eğilimine girmişti.
viewbox 33
Görünen o ki Bob Dylan 1970’lerin sonunda kapıldığı inancından hala vazgeçmemiş. O da yahudi doğmuş ama hıristiyan temalı noel albümleri yayınlamış meslekdaşları Neil Young veya Phil Spector gibi bir Noel albümünü piyasaya sürecek. Jingle Bells olmayacak belki ama “Here Comes Santa Claus,” “Winter Wonderland,” “Little Drummer Boy” ve “Must Be Santa.” Albümde yer alması kesinleşmiş şarkılar.
Geçen yıllar boyunca da Dylan’ın sanatsal kimliğinin de parıltısı azaldı ve hatta neredeyse yok oldu. Ta ki 1997’deki harika Time Out Of mind albümüne kadar. Dillere destan bu ikinci geri dönüşü (ilki 1975’teki Blood On The Track albümü idi.) Bob Dylan’ın adının yeniden en yukarılara ve parıltılarla yazılmasına neden oldu. O da kalktı ve Vatikan’da Papa’nın huzurunda şarkılarını çaldı. İçindeki hıristiyan ölmemişti demek ki bunu anladık. Bir kaç ay sonra da kendisini Victoria’s Secret adlı kadın iç çamaşırı firmasının reklamında yarı çıplak kadınların arasında fink atarken gördük. Bu kez muhafazakar hristiyanlar ayaklandı. Papa’nın huzuruna çıkmış birinin, böyle iç gıcıklayan kıyafetlerle yarı üryan dolaşan kadınların içinde ne işi vardı (!) Bu Dylan’ın üçündü ihaneti oldu. Görünen o ki Bob Dylan 1970’lerin sonunda kapıldığı inancından hala vazgeçmemiş. O da yahudi doğmuş ama hıristiyan temalı noel albümleri yayınlamış meslekdaşları Neil Young veya Phil Spector gibi bir Noel albümünü piyasaya sürecek. Jingle Bells olmayacak belki ama “Here Comes Santa Claus,” “Winter Wonderland,” “Little Drummer Boy” ve “Must Be Santa.” Albümde yer alması kesinleşmiş şarkılar. Albümün tüm gelirleri Feeding America adlı yardım kuruluşuna bağışlanacak. Dylan diyor ki: “Bu ülkede 12 milyon çocuğun uykuya aç olarak yatıp, uyandıklarında bir sonraki yemeklerini nereden bulacaklarının belirsiz olması bir trajedi. Bu yüzden bu noel tatilinde yardımcı olabilmek için Feeding America’daki iyi insanlara katıldım.” Bunlar iyi haberler. İşin müzikal boyutunu albümü dinlediğimizde daha iyi anlayabileceğiz, zira şimdi kaybediyor olan daha sonra kazanabilir ve geri kalan daha sonra öne geçebilir. Çünkü zaman sürekli değişiyor. Tıpkı Dylan’ın kendisi gibi.
müzikhaber
Dylan diyor ki: “Bu ülkede 12 milyon çocuğun uykuya aç olarak yatıp, uyandıklarında bir sonraki yemeklerini nereden bulacaklarının belirsiz olması bir trajedi. Bu yüzden bu noel tatilinde yardımcı olabilmek için Feeding America’daki iyi insanlara katıldım.” viewbox 35
Abdülhamit’in aile fotoğrafları ilk defa bir albümde toplandı
Osmanlı coğrafyasının dört bir yanını fotoğraflatarak görsel bir tapu senedi bırakan II. Abdülhamit Han’ın aile albümü İBB Kültür A.Ş. tarafından ilk defa bir albümde toplandı.
Osmanlı Padişahı Sultan Abdülhamit Han, fotoğrafçılık sanatına olan merakıyla bilinir. Kendisinin devrin ünlü fotoğrafçılarına hazırlattığı, içerisinde binlerce fotoğraf yer alan “Yıldız Albümü” onun bu ilgisinin en güzel örneği. 35 bin kareyi bulan bu albüm tam anlamıyla bir kültür mirası. İBB Kültür A.Ş., bu arşivden derlenen“Sultan II. Abdülhamit İstanbul Fotoğrafları”, “Sultan II. Abdülhamit arşivinden Dünya” isimli eserlerden sonra şimdi de “Sultan II. Abdülhamit’in Aile Albümü” ile kültür-sanat dünyamıza hazine niteliğinde bir kitap daha kazandırdı. Kültür A.Ş. Genel Müdürü Nevzat Bayhan’ın genel yayın yönetmenliğinde
fotohaber
ve Hakan Yılmaz’ın editörlüğünde hazırlanan albüm, şehzade ve sultanların fotoğraflarını ilk defa gün yüzüne çıkarıyor. Albümde ayrıca fotoğraf sanatçısı Gültekin Çizgen değerlendirmelerde bulunurken, Prof. Dr. Nurhan Atasoy da fotoğraf arşivinin yakın tarihine ışık tutuyor. Sultan Abdülhamit Han’ın büyük torunu Harun Abdülkerim Osmanoğlu’nun dedesi Mehmet Selim’in Suriye’deki sürgün hayatı ile alakalı ilginç notlar düştüğü albümde, Sultan’ın soyağacı ve aile bireyleri hakkında da bilgiler bulunuyor. Albüm’ün fotoğraf dizilişinde hanedan geleneğine uygun olarak öncelik şehzade fotoğraflarına verilirken, sultan fotoğrafları şehzadelerden sonra geliyor.
viewbox 37
1800’lü yıllara ait önemli bir kültür mirası olan bu arşiv, Sultan Abdülhamit ve Abdülaziz’in soy ağacından şehzade ve sultanların çocukluk halleri, kıyafetleri, kılıçlı üniformaları, fes şapka ve papyon gibi aksesuarlar; saç modelleri ve o dönemde sarayda yaşanan modalar üzerine ilginç izlenimler sunuyor.
Son Halife Abdülmecit Efendi’nin çocukluk fotoğrafları, sultanların yanı sıra Yıldız Sarayı’ndan kesitler, saraya davet edilen tiyatro grupları ve cülüs merasimindeki şehzadelerle birlikte sünnet ettirilen fakir çocuklar tarihe adeta not düşülen fotoğraf karelerinden sadece bir kaçı. 1800’lü yıllara ait önemli bir kültür mirası olan bu arşiv, Sultan Abdülhamit ve Abdülaziz’in soy ağacından şehzade ve sultanların çocukluk halleri, kıyafetleri, kılıçlı üniformaları, fes şapka ve papyon gibi aksesuarlar; saç modelleri ve o dönemde sarayda yaşanan modalar üzerine ilginç izlenimler sunuyor.
fotohaber
viewbox 39
Abdülhamit, dönem dönem Osmanlı’nın kültür yapısını ve gelişmelerini sergilemek için özenle hazırlanmış fotoğraf albümlerini Amerika, İngiltere, Almanya ve Japonya’ya göndermişti. II. Abdülhamit’in çok farklı bir yönünü ortaya koyan bu albüm, Sultan’ın dönemin teknolojik gelişmelerine açık bir padişah olduğunu ve teknolojiyi çok iyi kullanabildiğini de gösteriyor. O, bu yeni görsel tekniğin önemini tam anlamıyla kavramış, ondan sonuna kadar yararlanmıştı. İstanbul’da kurulan yeni okulları, Şûrayı Devlet’i, tıbbiyeyi, siyasi partileri, mülkiye ve hukuk fakültelerini hep fotoğraf karelerinden takip etmişti. Ülkenin gelişmesini fotoğraf karelerinden izlemek O’nda bir usul haline gelmişti. “Abdülhamit Han’ın Aile Albümü” şüphesiz bu güne kadar yapılan arşiv çalışmaları içerisinde çok özel bir yere sahip. Türkçe-İngilizce olarak yayımlanan kitap, “Harem”e girebilen saray fotoğrafçıları Abdullah Feres ve Vasilaki Kargopoulo ile ilgili bilgilerle son buluyor. Eser, Kültür A.Ş.’ye bağlı İstanbul Kitapçısı’dan ve (www.istanbulkitapcisi.com) adresinden temin edilebilir.
fotohaber
viewbox 41
sinehaber
Sex and the City 2’nin çekimleri başladı “Tekrar bu muhteşem ekiple birarada olmak ve New York’ta film çekmek muhteşem bir ayrıcalık” diyen Sarah Jessica Parker; “Önümüzdeki birkaç ay içinde yaşayacağımız macera için sabırsızlanıyoruz” diye konuştu. Devam filminde Mr. Big rolünde Chris Noth, Steve rolünde David Eigenberg, Harry rolünde Evan Handler, Smith rolünde Jason Lewis, Anthony rolünde Mario Canton ve Stanford Blatch rolünde Willie Garson da tekrar seyircinin karşısında olacaklar. Ayrıca, “Sex and the City 2” dizinin ve ilk filmin yaratıcı ekibini de tekrar biraraya getiriyor. Michael Patrick King, bir kez daha senaryosunu da yazdığı filmi yönetiyor. Yönetmen King, “ İkon haline gelmiş bu muhteşem dört kadının hikayesine devam etme lüksüne sahip olmak muhteşem bir durum. İlk filmi sonuna kadar destekleyen, filmin ve dizinin hayranlarını eğlendirebilmek için elimizden gelenin en iyisini yapacağız” diye açıklamada bulundu. ‘Sex and the City 2’nin tüm dünyada Temmuz 2010’da vizyona girmesi planlanıyor.
Kristin Davis ve Cynthia Nixon, tekrar dört iyi arkadaş rolünde beyazperdeye dönüyorlar. ‘Sex and the City 2’ dünya çapında 415 milyon dolar hasılat elde eden ilk filmin hikayesini kaldığı yerden devam ettiriyor.
viewbox 43
Fatih Akın’a Jüri Özel Ödülü 66. Uluslararası Venedik Film Festivali’nde en iyi film dalında verilen “Altın Aslan” ödülünü, İsrailli yönetmen Samuel Maoz “Lübnan” adlı filmiyle kazandı. Fatih Akın’ın “Soul Kitchen” filmiyle jüri özel ödülünü kazandığı festivalde, İngiliz aktör Colin Firth, Tom Ford’un “A Single Man” filmindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu ödülüne değer bulundu. Rus aktrisi Ksenya Rappoport, Giuseppe Capotondi’nin “La Doppia Ora” filmindeki oyunuyla en iyi kadın oyuncu seçildi. İranlı Şirin Neşat da “Erkeksiz Kadınlar” filmiyle “Gümüş Aslan” ödülüne layık görüldü.
Dünyanın en komik filmi: Şabanoğlu Şaban Başrollerinde, Kemal Sunal, Halit Akçatepe ve Şener Şen’in oynadığı Türk filmi Şabanoğlu Şaban, dünyanın en komik filmi seçildi. Başrollerinde, Kemal Sunal, Halit Akçatepe ve Şener Şen’in oynadığı Türk filmi Şabanoğlu Şaban, dünyanın en komik filmi seçildi. Dünyanın en büyük sinema filmleri veritabanı olarak kabul edilen ‘imdb.com’ tarafından “Tüm Zamanların En İyi 50 Komedi Filmi” listesinde birinciliğe oturdu. İzlerken kahkahalara boğulduğumuz efsane filmde, Ayşen Guruda, Adile Naşit gibi isimler de yer alıyordu. Oylamada Charlie Chaplin ve Woody Allen gibi isimlerinde yer aldığı listede Kemal Sunal’ın bazı filmleri de listenin üst sıralarında yer aldı.
sinehaber
Güneşi Gördüm Oscar aday adayı Mahsun Kırmızıgül’ün yönettiği ‘’Güneşi Gördüm’’ filmi, yabancı dilde en iyi film dalında Oscar aday adayı oldu. Boyut Film’den yapılan yazılı açıklamada, sinema alanında verilen dünyanın en prestijli Akademi Ödülleri’nde bu yıl ‘’Güneşi Gördüm’’ filminin aday adayı olarak kabul edilmesinden filmin yönetmeni, senaristi ve baş rol oyuncuları arasında yer alan Mahsun Kırmızıgül’ün çok mutlu olduğu ifade edildi.
Gaziantep, Isparta, İstanbul, İzmit, Kayseri, Manisa, Mersin, Şanlıurfa, Tekirdağ ve Tokat’ta yeniden vizyona girdiği belirtilen açıklamada, ‘’filmin, Demokratik Açılım’ın başlama sürecini tetiklediği’’ ve toplam 2 milyon 500 bin izleyiciye ulaştığı kaydedildi.
‘’Oscar’a aday olmak güzel, ama yapılacak çok işimiz var. Bu daha başlangıç. Amerika’da Oscar adaylığı için yapılan lobilerin farkındayız. Bu konuda bize insanların katkısını bekliyoruz. Bu filmi çekerken de söylemiştim. Bu filmde anlatılanlar hepimizin, Türkiyemizin hikayesidir. Bu film hepimizin filmidir.’’
Açıklamada, ‘’Güneşi Gördüm’’de son 25 yıla dair, bugüne kadar cesaretle söylenmekte zorlanılan sözlerin yer aldığı ve yüksek sesle tartışılamayan konuların işlendiği vurgulanarak, her türlü ayrımcılığa ve ötekileştirilmeye karşı duran, savaşın, kavganın, kendine benzemeyeni hor görmenin sorunun ta kendisi olduğunu anlatan filmin, bir anlamda ‘’Türkiye’nin hikayesi’’ olduğu, insana dair her şeyi samimiyetle içinde barındırdığı, filmin ‘’çocuklara ve umuda’’ adandığı bildirildi.
Yönetmenliğini Mahsun Kırmızıgül’ün yaptığı ‘’Güneşi Gördüm’’ filminin, yoğun istek üzerine Ankara, Afyon, Batman, Bursa, Erzurum,
Kırmızıgül’ün senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği filmde; Ali Sürmeli, Ali Tutal, Alper Kul, Altan Erkekli rol aldı.
Açıklamada, filmi izleyen milyonlara teşekkür ettiği belirtilen Kırmızıgül’ün şu görüşlerine yer verildi:
viewbox 45
dışhaber Zafer Angela Merkel’in Almanya’da yapılan genel seçimleri, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in yaptığı Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) Partisi kazandı. Alınan bu sonuçlara göre CSU ve FDP ile koalisyon hükümeti kurmak isteyen CDU’nun, bu isteğini gerçekleştirme olasılığı büyük görünüyor. Seçimlere katılma oranının da yüzde 72,5 ile bugüne dek yapılan genel seçimlerdeki en düşük oran olduğu bildirildi. Seçimlere katılma oranı 2005 yılında yüzde 77,7 olmuştu. Almanya’daki 3 buçuk milyon Türk’tense sadece 700 bini oy verme hakkına sahip. Seçimde 30 kadar Türk kökenli aday da yarıştı. Yeşiller’den Cem Özdemir ve Ekin Deligöz’le, Sol Parti’den Sevim Dağdelen’in seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor. Alman meclisinde şu an 5 Türk kökenli milletvekili bulunuyor.
viewbox 47
Taraftara hakaret eden hakeme ceza İsviçre’nin en ünlü hakemlerinden biri, taraftarlara hakaret ettiği için üç maç ceza aldı. İsviçre Futbol Federasyonu’na göre Busacca, ülkenin en iyi hakemi. Massimo Busacca, FC Baden ile Young Boys arasındaki maçta tribünlere bir el işareti yaparken görüntülenmişti. OLAY BADEN TARAFTARLARININ SAHAYA GİRMESİYLE BAŞLADI. Hakem Busacca sahanın boşaltılması için anons yaptırdı. Bunun üzerine Baden taraftarlarının “sözlü hakaretine” uğrayan Busacca, kışkırtmalar yüzünden öfkelenerek kendini kaybettiğini söylüyor. Ancak davranışının sportmence olmadığını kabul eden İsviçreli hakem taraftarlardan özür diledi. Massimo Busacca yaptığı yazılı açıklamada “Kendimi kaybettim.” dedi. Geçen sezonki Şampiyonlar Ligi finalinde Barcelona Manchester United karşılaşmasını yöneten Busacca, gelecek yıl Güney Afrika Cumhuriyeti’nde oynanacak Dünya Kupası maçlarında da hakemlik yapacak.
dışhaber
Batık banka sayısı 94 oldu Amerika Birleşik Devletleri’nde ekonomik krizin vurduğu banka sayısı 94’e yükseldi. İki banka daha dün Amerikan bankacılık denetleme kuruluşu tarafından kapatıldı. Amerikan Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu FDCI’ın kapatılmasına karar verdiği bankaların adları Irwin Union Bank & Trust ile Irwin Union Bank. FDCI’nin kararının bankaları bünyesinde bulunduran Irwin Financial adlı şirketin sermaye arttırımı yolundaki talepleri yerine getirememesi nedeniyle alındığı açıklandı. İki bankanın batmasıyla FDCI’nın üstlendiği yük miktarının 850 milyon dolar daha arttığı bildiriliyor Bu kaynak ise, Amerikan Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’nun batık bankalar için ayrılan sigorta bütçesinden aktarılacak. Bu bütçede bulunan kaynağın miktarı ise batan bankaların sayısının fazlalığı nedeniyle bu yıl 45 milyar dolardan 10 milyar dolara geriledi. Bazı gözlemciler, FDIC’nin hükümetten daha fazla kaynak talep edebileceğini söylerken, kurum gelecek yıl yaşanacak banka batışları için reservlerinde 42 milyar dolar bulunduğunu kaydediyor.
Kentucky merkezli Irwin bankalarının hesaplarını ise rakibi First Financil Bank devraldı. FDCI, batık bankalardaki hesapları hesap başına 250 bin dolara kadar sigortalıyor. Özellikle Amerikan emlak sektöründe sorunların tetiklediği ekonomik kriz, finans kuruluşlarının ucuz sıcak para bulmada yaşadıkları sorunlar nedeniyle ağırlaştı. Krizden en ağır darbeyi de Amerikan finans kuruluşları aldı. Uzmanlar, yaşadıkları sorunlar nedeniyle Amerikan Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu kapsamına alınacak banka sayısının artabileceğine dikkat çekiyor.
İran füze denedi Şahab-3b füzesinin 2500 kilometre menzili olduğu söyleniyor Devlet televizyonu, İsrail’i vurabilecek menzilde olduğuna inanılan Şahab-3 füzesinin de Pazartesi günü deneneceğini bildirdi. Füze denemeleri, Batılı ülkelerin, nükleer programı nedeniyle İran’a karşı tepkilerini sertleştirdiği bir döneme rastlıyor. Birleşmiş Milletler’in uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurma çağrısına rağmen, ikinci bir nükleer tesis inşa etmekte olduğunu duyurmuştu. YAPTIRIM UYARISI Fakat, ABD, İngiltere ve Fransa liderleri, tesisin varlığını uzun süre gizleyerek BM kurallarını çiğnediğini savundu. Bu liderler, İran’ın nükleer konularda tam işbirliğine girmemesi halinde daha ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceğini söylediler. İranlı yetkililer, 1 Ekim’de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi (ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa) ile Almanya’nın temsilcileriyle bir araya gelecek. Görüşmede, İran’ın nükleer faaliyetleri de ele alınacak.
ABD’nin en büyük bilişim suçu ABD’li savcıların iddianemesine göre Albert Gonzales, iki Rus vatandaşının da yardımıyla 30 milyon kredi kartı ve banka kartına ilişkin bilgileri çalmmış. 28 yaşındaki Gonzales’in, ABD’nin en büyük mağaza ve süpermarket zincirlerinin bilgisayarlarına girdiği belirtiliyor. Bu şirketler arasında ünlü süpermarket zincirleri 7-Eleven ve Hannaford Brothers da var. GELİŞMİŞ YAZLIM KULLANDI ABD Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre sanıklar, söz konusu şirketlerin bilgisayarlarına sızmak için son derece gelişmiş bir bilgisayar yazılımı kullandı. Böylece şirketlerin bilgisayarlarındaki müşteri kayıtlarından, 130 milyon kredi kartı ve banka kartının bilgilerine ulaşıldı. Daha sonra bu bilgiler; ABD’nin Kaliforniya ve Illinois eyaletleriyle, Letonya, Hollanda ve Ukrayna’daki bilgisayarlara aktarıldı. Sanıkların bu bilgileri satarak büyük gelir
elde etmeyi amaçladığı belirtiliyor. Bu kadar çok sayıda kredi kartı bilgisine sahip olan alıcıların da, bunlarla milyonlarca dolarlık alışveriş yapabileceği tahmin ediliyor. Suçlu bulunması durumunda Albert Gonzales’in dijital dolandırıcılık suçundan 20, komplo suçundan da 5 yıl hapis cezasına çarptırılabileceği bildiriliyor. Sanığa hapis cezasının yanı sıra, 500 bin dolar da para cezası verilmesi bekleniyor. Gonzales halen ABD’deki bir restoran zincirinin bilgisayarlarına sızmak suçundan hapis yatıyor.
viewbox 49
modahaber esra yar覺c覺
Gerçek Bir Moda Ekspresyonisti ve Zerafet Sembolü viewbox 51
Audry Hepburn
“Stil” bireyselliğin karizmayla birlikte dışa vurumudur. Moda ise stilin ardından gelen birşeydir.” 1955’te kurulan ve moda endüstrisinin İncil’i olarak görülen Women’s Wear Daily (WWD)’nin başkanı ve yayıncısı John Fairchild’ın tanımlamasıyla “Stil” bireyselliğin karizmayla birlikte dışa vurumudur. Moda ise stilin ardından gelen birşeydir.” Gelenekselliği ve tek düzeliği bırakıp, giyim tarzınıza duygularınızı da katıyorsanız, stil sahibisiniz demektir.
gelindiğinde ise Kate Moss ve 2000’ler Agyness Deyn. Her biri stil sahibi her biri moda için ilham kaynağı. Madonna yerini Kate Moss’a, Kate Moss da Agyness Deyn’e bıraktı denilse de, sahip oldukları stillerin farklı olduğunu düşünüyorum ve bu nedenle halen kendilerinden söz ettirmeye devam ediyorlar.
50’ler Mariliyn Monroe, Audrey Hepburn, Grace Kelly ve James Dean, 60’lar Brigitte Bardot, The Beatles, Edie Sedgwick, Twiggy, 70’ler David Bowie, Debbie Harry, 80’ler Madonna, Prenses Diana, 90’lara
Erken stil ikonu ve zerafet sembolü dendiğinde akla ilk gelen isim kuşkusuz Audry Hepburn’dür. Peki onu döneminin bir numarası yapan özelliği neydi?
modahaber
viewbox 53
1951 yılında “Young Wives Tale” ile başlayan sinema kariyerine pek çok sinema filmi ve ödül sığdırdı. Daha kariyerinin başındayken 1952’de “Roman Holiday”deki ilk başrolüyle de Oscar kazanması aslında Audrey’nin sadece kendi dönemine değil, sonraki yıllara da iz bırakacağının bir göstergesiydi. Sahip olduğu doğallık ve alçakgönüllülüğü stiline yansıtmış olması. 1929 Belçika doğumlu ve doğuştan duru bir güzelliğe sahip asıl adıyla Audrey Kathleen Ruston ilerleyen yaşlarında sinemanın büyüsüne kapılacak ve oyuncu olma hayalleri kuracaktı. 1951 yılında “Young Wives Tale” ile başlayan sinema kariyerine pek çok sinema filmi ve ödül sığdırdı. Daha kariyerinin başındayken 1952’de “Roman Holiday”deki ilk başrolüyle de Oscar kazanması aslında Audrey’nin sadece kendi dönemine değil, sonraki yıllara da iz bırakacağının bir göstergesiydi. 1961 yapımı Breakfast at Tiffany’s deki Holly Golightly rolu ile izleyenleri kendine hayran
bırakacak, film boyunca zarifçe taşıdığı kıyafetleri hem kadınlara hem de modacılara ilham kaynağı olacaktı. Her kadının gardrobunda mutlaka bulunması gerektiği konusunda hemfikir olunan siyah tek parça elbisenin klasikleşmesine Audrey Hepburn’ün katkısı yadsınamaz. Filmde kayık yakalı, kolsuz ve uzun, vücudu tamamen saran bir model terch edilmiş, taşlı aksesuarlar, dirseklerden yukarı kadar uzanan siyah eldivenler ve yüksek topuklu olmayan bir çift siyah ayakabı ile kombinlenmişti. Yine film boyunca kullanılan kemik çerçeveli büyük gözlükler, belki de Audry’nin bale eğitimi almış olmasının etkisiyle tercih ettiği babetler ve tabiki vazgeçilmezlerimiz arasında yer alan trench coat da sonraları
modahaber
viewbox 55
modahaber
Audrey Hepburn tarzıyla özdeşleşen ve gardroplarımızda seve seve yer açtığımız diğer parçalardır. Siz de tek parça siyah elbisenizi, yüksek topuklu stilettonuz, inci kolyeniz ve saten protföy çantanızla kombinleyip, katılacağınız davete uygun tercih edeceğiniz bolero havasındaki mini bir ceket ile Hepburn zerafetini yakalayabilir, büyük hacimli şapkalar, boyun bağları, yüksek belli bol kesimli etekler, diz altına kadar uzanan Coco Chanel tarzı elbiseler arasından size uyacağını düşündüğünüz parçayı seçerek kendi stilinizi yaratabilirsiniz. Dünyaya zarif ve sofistike izler bırakan Audry Hepburn’ün ifadesiyle “Çekici dudaklar için nazik sözcüklerle konuşun. Gülen gözler için,insanların içindeki iyiliği arayın. İdeal beden
ölçülerine sahip olmak ve zayıf kalmak istiyorsanız, yemeğinizi yoksullarla paylaşın. Alımlı saçlara sahip olmak istiyorsanız, çocuğunuzun günde en az bir kere saçlarınızı okşamasına izin verin. Dikkat çekici pozlar vermek istiyorsanız, yanınıza bilgelik ve alçak gönüllüğü alarak yürüyün. Asla cahilce bir gururla yürümeyin. Bir kadının güzelliği giydiği elbisede, beden ölçülerinde ya da saç stilinde değildir. Bir kadının güzelliği gözlerinden okunur. Çünkü gözler, kalbe giden kapıdır. Ve güzellik, geçen yıllarla birlikte yalnızca daha da artar.” Audrey Hepburn, sahip olduğu doğal stili, 1994 yılında oğulları ve yakın arkadaşı tarafından kurulan, halen faaliyete devam eden Audry Hepburn Çocuk Fonu ile anılmaya devam ediyor.
viewbox 57
“Burası İstanbul”
Dünyanın neresinde yaşarsan yaşa, kendi stiline sahip çık! İstanbul’da doğan ve bu şehirden ilham alarak dünyaya açılan ilk moda markası Mavi, giyim ve stil özgürlüğü odaklı yeni reklam kampanyası “Burası İstanbul” ile sonbahar modasını sunuyor. Mavi’nin geniş ürün yelpazesine dikkat çeken kampanyada kullanılan replikler, her yaştan genç ruhlu kişilerin kendine yakın bulabileceği günlük konuşmalara gönderme yapıyor. Mavi, “Burası İstanbul” ile dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, kendi stilini yaratmanın ve sahip çıkmanın önemini cesur bir söylemle ifade ediyor. “Burası İstanbul”, 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul’un evrensel bir değer olduğunu, sadece İstanbullulara ait olmayıp Türkiye’nin her yöresinden yüzbinlerce insanı bir araya getiren bir ülke özeti olduğunu vurguluyor. İstanbul, taşıdığı tüm niteliklerle dünyada nasıl Türkiye’yi temsil ediyorsa, Türkiye’nin
moda alanındaki temsilcisi de Mavi. 50 ülkede 4.000’in üzerinde satış noktasında müşterileriyle buluşan Mavi, kampanyayı “Here is İstanbul” sloganıyla New York, Berlin, Vancouver, Moskova ve Milano’ya da taşıyarak İstanbul’un tanıtımına büyük katkı sağlayacak. Ali Taran Creative Workshop tarafından hazırlanan ve her biri 30 saniye süren 3 filmin stil editörlüğünü dünyaca ünlü markalarla çalışan Carlo Alberto Pregnolato üstlendi. “Ruhun İstanbullu, özgürsün, nasıl hissediyorsan öyle giyin!” mesajının verildiği reklam filmlerinde; Mavi’nin 850 model ve varyanttan oluşan 2009 Sonbahar-Kış koleksiyonuna ait ürünler kullanıldı. Sezonun olmazsa olmaz parçaları jeans ceketler, boyfriend jeans’ler, denim taytlar, ekose elbise ve gömlekler, kapüşonlu parka ve battaniye şallar, filmlerde öne çıkan tasarımlar arasında yer aldı.
modahaber
Mavi jeans, “Burası İstanbul” ile dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın, kendi stilini yaratmanın ve sahip çıkmanın önemini cesur bir söylemle ifade ediyor.
viewbox 59
Bienal “İnsan Neyle Yaşar?” sorusuna cevap arıyor Açılış günüden itibaren bir sorudan bin soru yaptık, İstanbul Bienal’i şimdi tam bir puzzle havasında… Bienal, yine sonbaharda boy gösteriyor. Bu yıl Bertolt Brecht’in 1928’de ilk kez Berlin’de sahnelenen “Üç Kuruşluk Opera”sındaki “İnsan Neyle Yaşar?” şarkısını merkeze alıyor. Bir sorudan yola çıkılarak başlayan Bienal; Bertolt Brecht, sponsor, kapitalizm, küratör ve sanat üzerine birçok soruyu beraberinde getirdi. Bir kez daha gördük; insanın olduğu yerde karşıt görüşler hemen ortaya çıkıyor, belki küatörlerin istediği de tam olarak buydu…
köşehaber selin bilgiç
11. İstanbul Bienal’inin küatörlüğünü WHW (Ne, Nasıl ve Ne İçin? / What, How & For Whom) yapıyor. Ivet Curlin, Ana Devic, Natasa Ilic ve Sabina Sabolovic tarafından 1999 yılında kurulan WHW, Hırvatistan’ın Zagreb kentinde küratör kolektifi olarak sanatın içinde yer alıyor. WHW, Zagreb, Ljubljana, Viyana, Prag ve New York’un ardından İstanbul’da 11. Bienal’e yön veriyor. Elimizde görülmeyi bekleyen 120 proje var, bir yerden başlamamız ve kendi cevabımızı bulmamız gerekiyor. Antrepo mu, Tütün Deposu mu, yoksa Feriköy Rum Okulu mu? Seçim sizin… 11. İstanbul Bienal’i kapılarını tartışmalarla açtı, bakalım kapanışın ardından aklımızda neler kalacak ve asıl sorunun, insanın neyle yaşadığının, cevabını bulabilecek miyiz? BİLETLER VE MEKANLARA DAİR İstanbul Kültür Vakfı (İKSV) tarafından Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 11. İstanbul Bienal’i 12 Eylül – 8 Kasım tarihleri arasında ziyaret edilebilir. Bu yıl 40 ülkeden 70 sanatçının 120’de fazla projesi sergileniyor.
Bu yıl Bienal mekanları arasında; Tophane’deki İstanbul Denizcilik İşletmeleri’ne ait alandaki 3 numaralı Antrepo, Tophane’deki Tütün Deposu ve Şişli’deki Feriköy Rum Okulu yer alıyor. Bienal’in bilet fiyatları ise 10 TL. İlköğretim ve lisans öğrencileri ile 65 yaş üstü izleyiciler, öğretmenler, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği üyeleri sergiyi 5 TL’lik indirimle izleyebilirler. Bu yılın güzelliği Bienal rehberi fiyatlara dahil. http://www.iksv.org/bienal11/
viewbox 61
รถmer รงam
merdivenรงizgi
her adımda haber var...
dilediğiniz saat, dilediğiniz gün, dilediğiniz yerden www.viewboxmagazin.com ...
Daum hep kaybediyor Avrupa Ligi’nde Twente mağlubiyetiyle başlayan Fenerbahçe, Christoph Daum yönetiminde Avrupa Kupaları’ndaki 19 maçın 10’unu kaybetti. UEFA Avrupa Ligi’nde yer aldığı H Grubu maçlarına, Twente karşısındaki 2-1’lik yenilgiyle kötü bir başlangıç yapan Fenerbahçe, teknik direktörü Christoph Daum yönetiminde Avrupa kupalarında başarısız bir performans ortaya koydu. Bu sezon Avrupa mücadelesine UEFA Avrupa Ligi 3. eleme ve play-off turlarında yaptığı maçlarla başlayan, kendisine göre daha zayıf rakipler karşısında iki kez turu geçen sarı-lacivertliler, grup mücadelesindeki ilk maçında saha ve seyirci avantajını kullanamayarak mağlubiyetle tanıştı. Fenerbahçe için bu sezon öncelikli hedefin Turkcell Süper Lig şampiyonluğu olduğunu yaptığı açıklamalarda vurgulayan Daum yönetiminde bugüne dek 19 Avrupa
kupası mücadelesine çıkan sarı-lacivertli takım, 6 maçı kazanırken, 10 yenilgi, 3 de beraberlik aldı. 2002-2003 sezonunda ligde 6. olduğu için 2003-2004 sezonunda Daum yönetiminde Avrupa kupalarına katılmayan Fenerbahçe, 2004-2005 sezonunda doğrudan katıldığı UEFA Şampiyonlar Ligi’nde 1. turdaki D Grubu’nda 3. oldu. Gruptan çıkamayan sarı-lacivertli ekip Avrupa kupalarına UEFA’da devam etti. İlk kez UEFA Kupası’nda 3. tur (32’ler turu) oynayan Fenerbahçe, İspanya’nın Real Zaragoza takımına elenmekten kurtulamadı. 2005-2006 sezonunda yine UEFA Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılan sarı-lacivertliler, 1. turdaki E Grubu’nu son sırada tamamlayarak Avrupa’ya veda etti. 2009-2010 sezonunda ise UEFA Avrupa Ligi’nde 3. eleme ve play-off turu oynayan sarı-lacivertliler, ilk 4 maçında 2’şer galibiyet ve beraberlik aldı. Fenerbahçe, grup maçında Twente karşısında ise yenilgiden kurtulamadı.
sporhaber
viewbox 65
Puma’nın başarıya koşan hikayesi Kendisi de sporcu olan Rudolf Dassler sporcuların gereksinimlerini çok iyi bilen, hayal gücü zengin, yaratıcı biri olarak kısa sürede sporcuların dikkatini çekerek hızla ilerlemeye başlar. Puma’nın kurucusu Rudolf Dassler 1924 yıllında jardeşleriyle Gebrüder Dassler (dassler Kardeşler) ayakkabı fabrikasını kurarak 70 yıllık Puma markasını ilk temellerini attı. Kendisi de sporcu olan Rudolf Dassler sporcuların gereksinimlerini çok iyi bilen, hayal gücü zengin, yaratıcı biri olarak kısa sürede sporcuların dikkatini çekerek hızla ilerlemeye başlar. 1928 yıllında Amsterdamm Olimpiyatları’na katılan sporcuların %50si ince işçiliğiyle ünlenen Dassler şireketinin ürünlerini kullanmaya başlar.
sporhaber
1936 yıllına Berlin Olimpiyatları’nda 4 altın madalya kazanan Jesse Owens bu ayakkabıları kullandı. 1930’lu yıllarda Dassler, üretim hakkını ilk olarak İsviçre’ye verdi İkinci Dünya Savaşı hemen öncesinde Avustrurya ve Macaristan’da çalışmalar başladı. Savaştan sonra 20 Temmuz 1948 tarihinde Rudolf Dassler aile şirketini aşma zamanı geldiğine karar vererek kendi şirketini kurdu ve şirkete Puma adını verdi, kardeşi Adi ise Adidas’ı kurarak Rudolf Dassler gibi dev bir dünya markası yarattı. 1950’lerde Puma spor ayakkabı kategorisinde tam bir Koleksiyon sunmaya başlayarak ABD’ye ilk ihracat bağlantılarını gerçekleştirdi. Teknik açıdansürekli geliştirilen ve en kaliteli malzemeyle üretilen PUMA
ayakkabıları pek çok atleti başarıya ulaşmıştır. Bu aletlerden 1954’te 100 metre dünya rekortmeni olan Heinz Fütterer’di. Puma’nın 1960’lı yıllardaki zaferlerinden biri Roma Olimpiyatları’nda Armin Hary’nin kazandığı zafer oldu. 1962’de Puma 100’e yakın ülkede faaliyet gösteriyordu. O yıllarda Puma’yla zafer kazanan öteki atletler Mary Rand, Abebe Bikila ve John Carlogh idi. 1968 Mexico City Olimpiyatları’nda ABD’li atletler Thomas Smith 200 metre’de, Lee Evans ise 400 metrede altın madalyaya giden yolu Puma ayakkabıları ile koştular. 1970’li yıllarda ise Mary Peters, John Akibova, Mario Kempes’in yanı sıra Sarı Fare Johan Cruyff’da Puma giyenler arasındaydı. 70-80’li yıllarında Uluslar arası tenis turnavalarında Boris Becker, Martina Navratilova zafere giden yolda Puma ürünlerine güvendiler. 80’lı yıllar Beyaz Pele olarak anılan Maradona’nın da Puma ile zirveye tırmandığı yılardı. Günümüzde ise Puma fotbol kulüpleri arasında Leeds United ve Sheffield Wednesday (İngiltere), AC Parma (İtalya), Atletico Madrid, Espagnol Barcelona (İspanya), FC Metz (Fransa), Cologne ve Werder Bremen gibi dünyaca ünlü kulüplerin yanı sıra pek çok futbol kulübü bulunmaktadır.
viewbox 67
Domuz gribi aşısı bu ay ilk kez klink ortamda denenecek
sağlıkhaber
Bazı uzmanlar ise bu kesimler üzerinde denenmeden önce, aşıların yeterince güvenli olup olmadığı konusunda kaygılı olduklarını söylüyor.
Birçok firma uzun süredir, ürettileri ilk aşılar üzerinde deneyleri sürdürüyor Aşılardan öncelikle, domuz gribi virüsüne karşı en savunmasız kesimler olarak görülen hamile kadınların ve çocukların yararlanması bekleniyor. Bazı uzmanlar ise bu kesimler üzerinde denenmeden önce, aşıların yeterince güvenli olup olmadığı konusunda kaygılı olduklarını söylüyor. Ülkenin sağlık yetkilileri, hiçbir İran vatandaşının 22 Ağustos’tan sonra Suudi Arabistan’da kalmayacağını söyledi. Arap ülkelerinin sağlık bakanları da geçen ay Kasım’da çok kalabalık gruplar halinde Hacca gidilmesinin önlenmesine yönelik bazı önlemler üzerinde anlaşmışlardı. Bakanların aldıkları karar uyarınca, 65 yaşın üstündeki, 12 yaşın altındaki ve kronik rahatsızlıkları olan kişilerin bu yıl Hacca gitmelerine izin verilmeyecek. Suudi Arabistan yetkilileri de daha önce yaşlı ve hasta Müslümanlardan bu yıl Hacca gitmemelerini istemişlerdi. Dünya Sağlık Örgütü daha önce İran’da 144 kişide domuz gribi virüsüne rastlandığını açıklamıştı Bu kişilerin yarısı bir süre önce umre ziyareti için gittikleri Suudi Arabistan’dan dönen İranlılardı.
viewbox 69
Para saymak iyi gelir Yapılan son araştırmaya göre, paranın adını duymak, sahip olmasa da saymak dahi insanı, fiziksel ve düşünsel olarak olumlu etkiliyor. Daha önce yapılan araştırmalar, insanların yaptıkları harcamaları düşündüklerinde zihinsel ve fiziksel olarak ıstırap çektiklerini göstermişti. Son araştırmya göre ise parayı saymak bile duygusal ve fiziksel olarak insanları iyi hissettiriyor ve güçlü kılıyor. Çin’deki Yat-Sen Üniversitesi’nde 84 öğrenci ile yapılan araştırmada, katılımcılar iki gruba ayrıldı. Bir gruptan ellerindeki 80 adet banknotu saymaları istenirken, diğer gruptan sadece sıradan kâğıtları saymaları istendi. Daha sonra öğrencilerden internet üzerinden ’top atıp-tutmaya’ dayalı bir video oyunu oynamaları istendi. Ancak oyun, 10 atış sonunda deneye katılan öğrencilerin topu tutamamaları dolayısıyla oyunu kaybetmeleri için hileli olarak ayarlandı. Hileli oyunu oynayıp kaybeden öğrenciler daha sonra bir dizi stres ve duygusal ölçüm testine tabi tutuldu. Sonuçta, oyun oynamadan önce para sayan öğrencilerin kendine daha güvenli ve duygusal olarak dayanıklı olduğu görüldü. Bir başka
testte de aynı öğrencilerden ellerini, 50 derece sıcaklıktaki suya sokmaları istendi. Yapılan testte para sayan öğrencilerin diğerlerine göre daha az acı duydukları ortaya çıktı. FATURALARI UNUTUN Para saymak insana iyi gelebilir ama faturaları düşünmek değil. Araştırma dahilinde gerçekleştirilen bir başka testte, katılımcılardan yarısına geçen ay ödedikleri faturalarlar ilgili, kalanlrına da geçen ayki hava durumu hakkında bir şeyler yazmaları istendi. Daha önce yapılan testler tekrarlandığında, faturalar hakkında yazanlar boş kâğt sayanlarla, hava durumunu yazanlarsa para sayanlarla benzer sounçlar verdiler. Araştırmanın yürütücüsü olan Minnesota Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kathleen Volls sonuçları, “Bu araştırma, para hakkında konuşmanın, bir simge olara dahi acı gibi hisleri etkilediğini gösteriyo” sözleriyle değerlendirdi.
sağlıkhaber
MP3 çalarlarda sağlık uyarısı AB, Avrupa’da 10 milyon insanı sağırlık riski altında bıraktığı gerekçesiyle MP3 müzik çalarların sigara paketlerinde olduğu gibi sağlık uyarısıyla satılmasını istedi. AB Komisyonu üyesi Meglena Kuneva, müzik çalarların üzerinde, insanların ne kadar yüksek sesle ve ne kadar süreyle müzik dinleyebileceği konusunda bilgi bulunması gerektiğini söyledi. AB’nin geçen yıl yaptığı bir araştırmada, taşınabilir müzik çalarlarda günde bir saatten fazla yüksek sesle müzik dinleyen 10 milyona yakın Avrupalı’nın sağırlık riski altında bulunduğu belirlendi.
AIDS virüsüne dirençli bir gen Cenevre Üniversitesinden araştırmacılar, Güney Amerika’da yaşayan bir maymunda bulunan ve AIDS’e karşı etkin olduğu düşünülen bir gen yapısını üretmeyi başardı. Columbia Üniversitesinden bir grup Amerikalı bilim adamanın 2004’te bu maymun türünde keşfettiği bu genin, AIDS virüsüne direnç gösteren bir protein üretmeyi sağladığı açıklandı. Cenevre Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, iki insan geninin birleşimine denk olduğunu anladıktan sonra bu geni yapay olarak yeniden üretti. Araştırmacılar, daha sonra bu yeni birleşik geni insan kan hücrelerinde yaşatmayı başardı. Araştırmacılar, bu geni, insanla aynı karakteristik bağışıklığa sahip bir “transjenik” fareye nakletti ve elde ettikleri bu genin, virüse karşı, bu maymunda bulunan orijinal genle aynı önleyici etkiyi gösterdiğini fark etti.
21 yıl önce dondurulan spermden bebek ABD’de 21 yıllık dondurulmuş spermden bebek doğması, bu alanda bir dünya rekoru oldu. Kuzey Carolina eyaletinin Charlotte kentindeki üreme sağlığı uzmanları, “intrasitoplazmik sperm enjeksiyonu” yöntemiyle ilk bebeğin 1992’de dünyaya geldiğini anımsatarak, Chris Biblis’in 16 yaşındayken ailesinin zoruyla, bu yöntemin daha bulunmadığı bir dönemde, 1987’de spermlerinin dondurulduğunu belirttiler. Uzmanlar, Biblis’in bu spermleriyle bir bebek sahibi olmasının, tıp literatürüne geçtiğini kaydettiler. 13-18 yaşları arasında lösemi tedavisi gören ve son 20 yıldır sağlık sorunu bulunmayan 38 yaşındaki Biblis ve eşinin geçen Mayıs’ta kısırlık tedavisi için başvurduğunu belirten hekimler, Biblis’in dondurulmuş spermlerinin enjeksiyonuyla gebeliğin ilk seferde sağlandığını ifade ettiler.
Cenevre Üniversitesinden Profesör Jeremy Luban, “elde ettikleri bu genin AIDS ilaçlarına bir alternatif olarak kullanılabileceğini” belirtti. Araştırmacı ekibinin başkanı olan Luban, “bu genin HIV’e karşı tedavi amaçlı gen olarak kullanılabileceğini ve virüs bulaşmış insanlara nakledilebileceğini” kaydetti. Bu geni 2004’de keşfeden ekibin de başkanı olan Luban, bu genin AIDS virüsünü nasıl bloke ettiğini araştırmayı da öngördüklerini söyledi.
viewbox 71
Efes şehirhaber mert türkoğlu
İlim ve Sanat Dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar rüya tabircisi Ardemidotus, şair Callinos ve Hipponax, filozof Heraklitos, Ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus’tur. Efes’in tarihi M.Ö.6000’lere uzanmaktadır ki bunu, son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen buluntular ortaya çıkarmıştı
viewbox 73
Antik yazarlar Strabon ve Pausinias, tarihçi Herodot, Efes’li şair Callinos gibi antik kaynaklar Efes’in Amazonlar tarafından kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Leleglerden oluştuğuna işaret etmektedirler. İlk çağın en ünlü şehirlerinden biri olan Efes, Küçük Menderes nehrinin sularını boşalttığı körfezin yakınında kurulmuştur. Tarıma elverişli toprakları, Doğu’ya açılan büyük ticaret yolu oluşu, gerek putperestlik gerekse Hristiyanlık döneminde çok önemli bir dini merkez oluşu, tarihe büyük bir kent olarak geçmesini sağlamıştır. İlim ve sanat Dünyasında da adını duyurmuş, ünlü kişiler yetiştirmiştir. Bunlar rüya tabircisi Ardemidotus, şair Callinos ve Hipponax, filozof Heraklitos, Ressam Parrhasius, gramer bilgini Zenodotos, hekim Soranos ve Rufus’tur. Efes’in tarihi M.Ö.6000’lere uzanmaktadır ki bunu, son yıllarda Arvalya ve Çukuriçi höyüklerinde ele geçen buluntular ortaya çıkarmıştır. Ayasuluk Tepesinde yapılan kazılarda burada Erken Tunç Çağın’dan günümüze kadar kesintisiz yerleşmenin varolduğunu göstermiştir. Bu da eski Efes’in Ayasuluk tepesinde olduğunu,
buranın Anadolu kavimleri ve hititler tarafından iskan edildiğini ispatlamaktadır. Ayrıca hitit yazılı metinlerinde Apasas olarak geçen kentin bu kent olduğu da kesinleşmiştir. Antik yazarlar Strabon ve Pausinias, tarihçe Herodot, Efes’li şair Callinos gibi antik kaynaklar Efes’in Amazonlar tarafından kurulduğuna ve yerli halkın Karyalılar ve Leleglerden oluştuğuna işaret etmektedirler. M.Ö.11 yüzyılda Atina Kralı Kodros’un oğlu Androklos, diğer kolonistler gibi Anadolu’ya gelmiş, efes civarına yerleşmiştir. Söylenceye göre; Androklos yeni bir şehir kurmak için yol çıkmadan önce kahine danışır. Kahin ona şehri kuracağı yerin bir balık ve yaban domuzu tarafından gösterileceğini söyler. Adamlarıyla birlikte Anadolu kıyılarına adım adan Androklos yakaladıkları balıkları tavada pişirirken, tavadan fırlayan bir balığın sıçrattığı kıvılcımlar çalıları tutuşturur.
şehirhaber
viewbox 75
şehirhaber
Çalıların arkasında bulunan bir yaban domuzu Alevlerden korkarak kaçmaya başlar. Bunu Andraklos kahinin söylediklerini hatırlar ve atına binerek yaban domuzunu takip eder ve onu öldürür ve yaban domuzunu öldürdüğü yere kentini kurar. Bu söylence Hadriyan Tapınağının frizlerinde betimlenmiştir. Bu kabartmaların orijinalleri ise Efes Müzesinde sergilenmektedir. Helenler buraya geldiklerinde Anadolu’nun hemen hemen her yerinde olduğu gibi Ana Tanrıça Kybele’yi baş tanrı olarak buldular. Yerli halkla anlaşabilmek için Artemis’i ana tanrıçayla bir tutarak aynı yerde tapınmaya başladılar. Artemis Efes’te Anadolu’nun ana tanrıçası Kybele’nin yerini alarak bereket tanrıçası olmuştur. M.Ö. 625 yılında ilk Artemis tapınağı inşa edilir. M.Ö. 7.yy’da kent Kimmerler’in istilasına uğrar ve Artemis Tapınağı yerle bir edilir. M.Ö. 560’da Lidyalı’lar tarafından Efes ele geçirilir ve kent Artemision çevresine taşınır. Bugün gezilen Efes
viewbox 77
Ĺ&#x;ehirhaber
Büyük iskender’in generallerinden Lysimachos tarafından Bülbül ve Panayır dağları arasındaki vadide M.Ö. 3.yy da kurulmuştur. Kent Akdeniz’in önemli deniz ticaret merkezlerinden biri olmuştur. M.Ö. 2.yy’da Romalıların egemenliği altına giren Efes hızla gelişmeye başlamış ve Roma imparatorluğunun Küçük Asya’daki başkenti olarak M.S. 2.yy’la kadar en parlak dönemini yaşamıştır. O dönemde kentin nüfusu 250 bin’e ulaşıyordu. Yaşanan büyük depremler ve Bizans Döneminde Küçük Menderes’in getirdiği Alüvyonlarla dolan l imanın büyük bir bataklık oluşturması ve sıtma salgınının baş göstermesi sonucunda kent terk edilir. Efesliler kentin ilk kurulduğu Ayasuluk tepesine yerleşirler. 1304 yılında Selçuklu’lar tarafından ele geçirilen kent 1426 yılında Osmanlı topraklarına katılır. 1914 Ayasuluk adı Selçuk olarak değiştirilmiştir. 1957 yılında izmir’in ilçesi olmuştur. Kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına dayanan Efes, İzmir’in Selçuk ilçesine yakın antiktümüyle mermerden yapılmış bir kent. Efes, tarihi boyunca birçok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları yaklaşık 8 kilometrelik geniş bir alana yayılır. Ayasuluk Tepesi, Artemision, Efes ve Selçuk olarak dört ana bölgedeki harabeler yılda ortalama 1,5 milyon turist tarafından ziyaret edilmektedir. Artemis Tapınağı: Dünyanın yedi harikasından biridir. Antik dünyanın mermerden inşa edilmiş ilk tapınağıdır. Büyüklüğü 130 x 68
metre ve ön cephesi diğer Artemis (Ana Tanrıça) tapınakları gibi batıya dönüktür.Tapınaktan günümüze sadece birkaç mermer blok kalmıştır. Magnesia Kapsı (Üst Kapı) ve Doğu Gymnasiumu: Efes’in iki girişi vardır. Bunlardan biri kentin çevresindeki sur duvarlarının doğu kapısı olan, Meryemana Evi Yolu üzerindeki Magnesia Kapısı’dır. Doğu Gymnasiumu: Panayır Dağı eteğindeki Magnesia Kapısı’nın hemen yanındadır. Gymnasion, Roma Çağı’nın okuludur. Odeion: Efes’in iki meclisli bir yönetimi vardı. Bunlardan biri olan Danışma Meclisi toplantıları zamanında üzeri kapalı olan bu yapıda yapılmış ve konserler verilmiştir. 1.400 kişilik kapasiteye sahiptir. Bu nedenle yapı “Bouleterion” olarak da adlandırılır. Yukarı Agora ve Bazilika: İmparator Augustus tarafından inşa ettirilmiş, resmi toplantıların ve borsa işlemlerinin yapıldığı yerdir. Odeion’un önündedir. Prytaneion (Belediye Sarayı): Prytan kentin belediye başkanı gibi görev yapardı. En büyük görevi kalın sütunları bulunan bu yapının içindeki kentin ölümsüzlüğünü simgeleyen kent ateşinin sönmemesini sağlamaktı. Prytan, Kent Tanrıçası Hestia adına bu görevi üstlenmişti. Salonun çevresinde tanrı ve imparator heykelleri sıralanmıştı. Efes müzesindeki Artemis heykelleri burada bulunmuş ve daha sonra
viewbox 79
müzeye getirilmiştir. Yanındaki yapılar kentin resmi misafirlerine ayrılmıştı. Domitianus Meydanı: Meydanın güneyinde, teras üzerinde İmparator Domitianus adına Efesliler tarafından yaptırılmış büyük bir tapınak ve altında Efes yazıtlar galerisi vardır. Doğuda Pollio Çeşmesi ve olasılıkla hastane yapısı, kuzeyinde cadde üzerinde Memnius Anıtı yer alır. Herakles Kapısı: Roma Çağı sonlarında yaptırılmış olan bu kapı Kuretler Caddesi’ni yaya yolu haline getirmiştir. Ön cephesindeki Kuvvet Tanrısı Herakles kabartmaları dolayısıyla bu ismi almıştır. Traianus Çeşmesi: Cadde üzerindeki iki katlı anıtlardan biridir. Ortada duran İmparator Trainus’un heykelinin ayağı altında görülen küre dünyayı simgeler. Yamaç Evler: Teraslar üzerine inşa edilmiş olan çok katlı evlerde kentin zenginleri oturuyordu. Peristilli ev tipinin en güzelleri olan bu evler modern evlerin konforunda idi. Duvarlar mermer kaplama ve fresklerle, taban ise mozaiklerle kaplıdır. Evlerin hepsinde kalorifer sistemi ve hamam bulunmaktadır. Hamam ve Umumi Tuvalet: Romalıların en önemli sosyal yapılarındandır. Soğuk, ılık ve sıcak kısımlar vardır. Bizans
döneminde tamir görmüştür. Ortasında havuz olan umumi tuvalet yapısı, aynı zamanda toplanma yeri olarak da kullanılmıştır. Hadrianus Tapınağı: İmparator Hadrianus adına, anıt tapınak olarak inşa ettirilmiştir. Korinth düzenlidir ve frizlerinde Efes’in kuruluş efsanesi işlenmiştir. Oktagon: Kleopatra’nın kız kardeşine ait anıtsal bir mezardır. Heroon: Efes’in efsanevi kurucusu Androklos adına yaptırılmış bir çeşme yapısıdır. Ön kısmı Bizans döneminde değiştirilmiştir. Celcius Kütüphanesi: Kütüphanede bulunan kitapları nemden korumak için bina çift duvarla çevrilmiştir. Bu duvarlar üzerinde bulunan dolaplarda yada raflarda rulolar ve ciltler halinde bir araya konulmuş el yazmaları saklanıyordu. Aleksandria ve Bergama kütüphanelerinden sonra dö nemin en büyük üçüncü kütüphanesidir. Bu kütüphane M.S. 35 yılında asya Konsülü Julius Celsus Palemaeanus adına oğlu Julius Aquila tarafından yaptırılmıştır. 60.90 x 16.72 ölçülerinde
şehirhaber
viewbox 81
Ĺ&#x;ehirhaber
dıştan iki katlı, içten tek bir salondan oluşur. Roma Mimari özelliklerini tümüyle yansıtan yapının ön cephesinin dekorasyonu, devrinin en güzel örnekleri arasında yer alır. Ön cephe sütunları arasında yer alan dört kadın heykeli “akıl”, “kader”, “ilim” ve “erdem” öğelerini sembolize eder. Bugün bu heykellerin orijinalleri Viyana Müzesinde sergilenmektedir. Hadrian Tapınağı; Efes’in küçük ancak en göz alıcı eserlerinden olan Hadrian tapınağı bir Sella’dan ve Portiko’dan oluşmaktadır. Sella’nın üstü taş tonozla örtülüydü. Yanlarda düz olan Alınlık ve onun üzerindeki friz iki sütunun ortasında bir kemer biçimi alır. Ortası Tyche (kent tanrıçası) büstü ile süslü olan bu kemeri bugün yalnız iki uçtaki kalmış olan alınlık çevreliyordu. Hadrian tapınağı M.S.4.yy’da kısmen yıkılmış olduğundan restore edilmiş ve bu sırada Portikonun iç duvarlarının üstünü süsleyen 4 kabartma eklenmiştir. Efes’in kuruluş hikayesinin resmedildiği kabartmaların asılları müzede bulunmaktadır. Sellada imparator Hadrian’ın heykeli bulunmaktadır. Tapınağın önünde duran ve dörtköşe sütunlarıyla dayanan dört kaide üstünde Roma imparatorları Galerius Maximianus, Diocletianus ve Constantius Chlorus’un bronz heykelleri bulunuyordu.
viewbox 83
Separis Tapınağı Agorada yer alan ve Hristiyanlık döneminde kilise haline dönüştürülen Serapis tapınağı da yine Efes’in en ilginç yapıları arasında yer almaktadır. Yapılan araştırmalar Mısırlı kolonistlerce yaptırılmış olduğu inancını artırmaktadır. Bugün tapınağa, agoranın güneybatı köşesindeki bir merdivenle ulaşılmaktadır. Tapınak Barok stil özelliklerini göstermektedir. Yıkıntılar arasında Mısır granitinden yapılmış bir heykel parçasının bulunması ve bulunan yazıtların birinde Mısır kült ritüellerinden söz edilmesi bir başka yazıtında Serapis dinine girenlerden bahsetmesi nedeniyle, buranın Serapis Tapınağı olduğu düşüncesi kesinlik kazanmaktadır. Anıtsal Çeşme: Odeion’un önündeki meydan kentin “Devlet Agorası” (Yukarı Agora)’dır. Tam ortasında Mısır tanrıları tapınağı (İsis) bulunuyordu. M.Ö. 80 yıllarında Laecanus Bassus tarafından yaptırılan Anıtsal Çeşme, Devlet Agorası’nın güneybatı köşesinde yer alır. Buradan Domitian Meydanı’na ve bu meydan etrafında kümelenmiş bulunan Pollio Çeşmesi, Domitian Tapınağı, Memmius Anıtı ve Herakles Kapısı gibi yapılara ulaşılır. Mazeus Mithridates (Agora Güney) Kapısı: Kütüphaneden önce, İmparator Augustus zamanında inşa edilmiştir. Kapıdan Ticaret Agorası’na (Aşağı Agora) geçilir. Mermer Cadde: Kütüphane meydanından tiyatroya kadar uzanan caddedir. Mermer cadde, Efes Artemis tapınağından başlayan önce Vedius Gymnasionu ve stadyumu geçerek tiyatronun batısı ile Agoranın doğusundan ilerleyen, kütüphanenin
şehirhaber
önünden doğuya kıvrılarak Devlet Agorasına çıkan, arkasından da Magnesia kapısından itibaren kuzeye yönelip tekrar Artemis tapınağına varan kutsal bir yoldu. Bu yol aynı zamanda kentin ana caddesiydi. Atlı Arabalara ayrılmış bu caddede yayalar için yüksek bir platform yapılmıştır. Caddenin altında bir insanın girebileceği büyüklükte gelişmiş bir kanalizasyon sistemi bulunmaktadır. Agora: 110 x 110 metre boyutlarında ortası açık, çevresi portikler ve dükkânlarla çevrili bir alandır. Agora, kentin ticari ve kültürel merkeziydi. Agora Mermer Cadde’nin başlangıç noktasıdır. Büyük Tiyatro: Mermer Cadde’nin sonunda bulunan yapı, 24.000 kişilik kapasiteyle antik dünyanın en büyük tiyatrosudur. Çok süslü ve üç katlı sahne binası tamamen yıkılmıştır. Oturma basamakları üç bölümlüdür. Tiyatro, St. Paul’ün vaazlarına mekan olmuştur. Efes’in iyi korunmuş yapılarından en büyüğü ve en etkileyicisi tiyatrosudur. ilk kez Helenistik dönemde inşa edilen tiyatro M.S.1 – 2. .yy’da aittir. Roma döneminde imparator Claidus zamanında genişletilmiş ve imparator Trajan’ın döneminde de tamamlanmıştır. Sahnenin ilk iki katı imparator Neron zamanında yapılmıştır. Üçüncü kat daha sonra eklenmiştir. Tiyatro geç Roma Devrinde Gladyatör dövüşlerine de sahne olmuştur. St.Paul Hristiyanlığı yaymak için çıktığı yolculuğu sırasında Efes’e gelmiş ve bu Tiyatroda Efeslilere hitap etmek istemiştir. Gümüşten Artemis heykelcikleri yapan Demetritus mesleğini kaybedeceğini düşünerek tiyatrodaki halkı kışkırtmış “Efes’in Artemis’i uludur” diye bağırmıştır. Galeyana gelen Halk St.Paul’ün üzerine yürümüştür,
viewbox 85
araya giren yetkililerin yardımı ile St. Paul Efes’i terk etmiştir. Tiyatronun altında bulunun çeşme Helenistik döneme ait tek yapıdır. Tiyatro Gymnasiumu: Hem okul, hem de hamam işlevine sahip büyük yapının avlu kısmı açıktadır. Burada tiyatroya ait mermer parçalar restorasyon amacıyla sıralanmıştır. Liman Caddesi: Büyük Tiyatro’dan, bugün tamamen dolmuş olan Antik Liman’a uzanan, iki yanı sütunlu ve mermer döşeli Liman Caddesi (Arcadiane Caddesi), Efes’in en uzun caddesidir. 600 metre uzunluktaki cadde üzerine kentin Hristiyanlık döneminde anıtlar yapılmıştır. Her birinde havarilerden birinin heykeli olan dört sütunlu Dört Havari Anıtı, caddenin hemen hemen ortasındadır. Liman Gymnasiumu ve Liman Hamamı: Liman Caddesi’nin sonundaki büyük yapılar grubudur. Bir bölümü kazılmıştır. Saray Yapısı, Stadyum Caddesi, Stadyum ve Gymnasium: Bizans sarayı ve caddenin bir bölümü restore edilmiştir. At nalı biçimindeki Stadyum, antik devirde sportif oyunların ve yarışmaların yapıldığı yerdir. Geç Roma döneminde gladyatör oyunları da yapılmıştır. Stadyumun yanındaki Vedius Gymnasiumu ise hamam-okul kompleksidir. Vedius Gymnasiumu kentin kuzey ucunda, Bizans dönemi surlarının hemen yanında yer almaktadır. Meryem Kilisesi (Konsül Kilisesi): liman hamamlarının kuzeyindedir. Esas girişi Efes’in Selçuk-Kuşadası yolu yönündeki Koressos Kapısındadır. Hristiyanlık tarihi önemi olan kilise, Meryemana adına yapılmış ilk kilisedir. Bunun yanında önemli olan diğer bir yönü de, günümüzdeki Hristiyanlığın ana hatlarının belirlendiği 431 yılı Konsül toplantısının yapıldığı yer olmasıdır. Yedi Uyuyanlar: M.S.5. ve 6. Yüzyıla rastlayan dönemde yapıldığı sanılan Yedi Uyuyanlar Ören
şehirhaber
yeri dini bir merkez hüviyetindedir. Rivayete göre Hristiyanlığın resmi dini olarak kabulünden önce, imparator Decius zamanında putperestlerden kaçarak buraya sığınan yedi genç uykuya dalıp iki yüzyıl sonra uyanmışlardır. Uyandıklarında imparator Theodosius II zaamanında Hristiyanlık resmi din olmuştur. Bu mucize olay üzerine , öldükten sonra bu yedi gencin tekrar gömüldüğü ve adlarına büyük bir bina yaptırıldığı sanılmaktadır. Bugün kazılarda ortaya çıkarılan yapı oldukça büyük abidevi boyutlardadır ve çoğu kaya oyma mezar buluntularına, iki kilise ile katakomplara rastlamaktadır. Halen dört katı görülebilen kalıntıların yedi katlı olması muhtemeldir. Zeminde bulunan dehlizlerin dini amaçlı eğitim için kullanıldığı, buranın bir manastır hüviyeti taşıdığı izlenimini vermektedir. St. Jean Kilisesi: Bizans İmparatoru Büyük Iustinianus tarafından yaptırılan ve o dönemin en büyük yapılarından bir olan 6 kubbeli kilisenin merkezi kısmında altta, İsa’nın en sevdiği havarisi St. Jean’ın mezarının bulunduğu iddia edilmektedir ancak henüz herhangi bir bulguya rastlanamamıştır. Kilisenin kuzeyinde hazine binası ve vaftizhane vardır. Kale: Kale içinde cam ve su sarnıçları vardır. İsabey Camii: 1375 yılında Aydınoğulları’ndan İsa Bey tarafından Şam’lı Mimar Ali’ye inşa ettirilmiştir. Selçuklu sanatının en önemli eserlerinden biri de isa Bey’in mimar Ali ibn Ed Dımışki’ye Ayasuluk tepesinde inşa ettirdiği isa Bey Camiidir. Oldukça iyi korunmuş olup üzerinde bulunan kitabede bitiriliş tarihi olarak 1375 yazmaktadır. 51mx57m ölçülerindeki bu camide Efes ve Artemis Tapınağından getirtilen mimari parçalar , özellikle sütunlar kullanılmıştır. Katharina Otto-Dor tarafından saptandığı üzere bu yapı hem avlulu Türk camii tipinin hem de Anadolu sütunlu camilerini bilinen en eski örneğidir. Caminin süslemelerindeki detayları, özellikle bitkisel motifleri, güney kubbesinin fayans mozaikleri, ayrıca batıdaki ana kapısının anıtsal yüksekliği ile tipik Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşımaktadır.
Efesliler kentin ilk kurulduğu Ayasuluk tepesine yerleşirler. 1304 yılında Selçuklu’lar tarafından ele geçirilen kent 1426 yılında Osmanlı topraklarına katılır. 1914 Ayasuluk adı Selçuk olarak değiştirilmiştir. 1957 yılında izmir’in ilçesi olmuştur.
viewbox 87
Çikolata aşkına Berrin Gürcan’ın Teşvikiye’deki Çikolata Fabrikası’nı gördükten sonra çikolataya olan tutkunuz çikolatayı sadece yemek değil, çikolatayı yapmanın da ne kadar büyük bir keyif olduğunu anlamanızla pekişiyor. Geçtiğimiz haftalarda biz bütün kızlar toplandık İstanbul’daki yoğun yağmura rağmen düştük yollara. Çikolata aşkına önce biraz ıslandık ama sonra 4 saat süren work-shop’un nasıl geçtiğini anlayamadan elimizde birer kilo çikolata ile evlerimizin yolunu tuttuk. Hem çikolata yaptık, hem yedik, hem de yedirdik. Üstelikte el emeği göz nuru çikolatalarımız çok sevildi, çok beğenildi. Sizde şehrin boğuculuğu bir kenara bırakıp arkadaşlarınızla bir kaçamak yapmak istiyorsanız bu sefer Çikolata Fabrikası’na uğrayın deriz. Work-shop programını www. cikolatafabrikası.com adresinden takip edebilirsiniz.
tatlıhaber elif türkoğlu
viewbox 89
Trendy takılmak istersen herkes burada! Perestroyka Rusya’nın yeniden yapılanışını anlatan terim. Dekorasyonda da Sovyet Rusya’ya, savaş dönemine göndermeler var bol keseden. Arka bahçede, DJ masasının hemen yanında dev bir tank, tepeden sarkan bir savaş uçağı, barın arkasında Rus devlet adamlarının portreleri var. Mekândaki her detayı fark etmek için en az on defa ziyaret etmeniz gerekiyor, ki bu süre içinde de emin olun bir şeyler değişir, eklemeler yapılır. Buraya yazmaya kalksam sığmaz, o yüzden özet geçiyorum, en iyisi kendi gözlerinizle görmeniz. Sokağa bakan kısım Joke Perestroyka’nın en ‘normal’ yeri. Kapı önünde sigara içenler için dönme dolap şeklinde, döndükçe külleri aşağıdaki hazneye boşaltan küllük gibi ilginç ve hoş detaylar var tabii; ama içeride karşılaşacaklarınızla kıyaslayınca bu kısım gözünüze son derece sıradan gözükebilir. İçerisi labirent gibi, crystal room, library room, music room gibi farklı konseptlere göre döşenmiş odalardan oluşuyor. Birbirlerinden duvarlarla ayrıldıkları için içinde bulunduğunuz oda size aitmiş gibi hissediyorsunuz ve rahat davranabiliyorsunuz. Mekânın süper starı en başta bahsettiğimiz arka bahçe. Bir tarafı kendi partinizi verebileceğiniz VIP bölüm (40 kişi oturmalı)
mekanhaber ahu kılıç
olarak ayrılmış. Kapıda özel güvenliği duruyor ve davetli olmayanların sizin tarafa geçmesi engelleniyor. Bahçe de detaydan, sıradışılıktan maksimumda nasibini almış. Antika ve modern objeler bir arada kullanılmış. Orta yerindeki Pharmacy Bar’da önce doktor giysisi giymiş miksolojistler müşterinin tansiyonunu ölçüyor ve stresliyseniz –ki genelde herkes öyle çıkıyor- Xanax votka öneriyor. Salatalık votka, karpuz suyu ve salatalık püresinden oluşan karışım kriz mağdurlarını rahatlatmak için özel hazırlanmış. Kokteyller laboratuvar tüpleri içinde sunuluyor. Tam 100 çeşit var! Hiçbirinde şurup kullanılmıyor, yalnızca taze
meyvelerle hazırlanıyor karışımlar. Grape expectation (sake, lychee likörü, grappa ve 3 üzüm) en sevilenlerden. Menü hem tasarım hem de içerik olarak diğer tüm Çapa Marka mekânlarındakilerle benzerlik içinde. Longtable’da çok sevilen –keçi peynirli baklava gibi- birkaç çeşit burada da mevcut. Atıştırmalıklar, carpaccio’lar, burgerler, sandviçler, salatalar, pizzalar, yan lezzetler (menüde ‘vesaire’ olarak geçiyor), makarna ve risottolar, et-tavuk-balık çeşitlerinden oluşan ‘snob foods’ yani ana yemekler var. Menüde bir de ufak sözlük bölümü var, kulağa yabancı gelen yemek terimlerinin açıklamasını orada bulabiliyorsunuz. Bahçede her pazar 10.00-15.00 arasında ‘anneniz bile bu kadar güzelini yapamaz’ kahvaltısı var, 18.00-00.00 arasında da pazar akşamüstü partisi. Salı akşamları temelleri Longtable-Burjuva Bar’da atılan meşhur partiler artık burada gerçekleşiyor. Her partinin farklı bir ünlü host’u ve konsepti oluyor. Her gün 10.00-02.00 arasında açık.
viewbox 91
5 yıl sonra yılda, 500 milyar saat televizyon izliyor olacağız
“çok yakın gelecekte tamamen mobil hale gelmiş, interaktif, video televizyon servislerini kullanıyor olacağız” İnternet erişim hızının katlanarak artması televizyon izleme seanslarını hızla internete taşıyor. Intel araştırmasına göre 2015 yılına gelindiğinde, izlediğimiz televizyon ve video içeriğinin yarısından fazlasına internet yoluyla ulaşacağız. Araştırmada ayrıca televizyon/video izlenebilen cihaz sayısının 2015 yılında 12 milyarı bulacağı, bu cihazlarla yılda 500 milyar saat video görüntü izleneceği belirtildi. Intel firmasınca açıklanan rakamlara göre 2013 yılına gelindiğinde internet üzerinden aktarılan bilginin yüzde 90’ını videotelevizyon yayınları oluşturacak. Tüm dünyada izlenen tv/video aktarımının da yüzde 60’ı internet üzerinden gerçekleşecek. Firmanın’ın
dijital TV, DVD oynatıcı ve gelişmiş set üstü multimedya konsolları için ürettiği CE4100 (Sodaville) çipsetinin tanıtım toplantısında konuşan teknolojiden sorumlu direktör Justin Rattner, “çok yakın gelecekte tamamen mobil hale gelmiş, interaktif, kişiselleştirilebilir ve bilgilendirici video/televizyon servislerini kullanıyor olacağız” dedi. Rattner’a göre televizyon ve video yayın özelliğine sahip mobil iletişim cihazlarının yanı sıra bu özelliklerle birlikte tüm internet olanaklarını tek kutuda toplayan ve had safhada basit ve kişiselleştirlebilir sistemlerin de ‘televizyon’ pazarına hakim olacağı kanısında.
teknohaber
3D cep telefonu hayatımıza giriyor
Microsoft’tan Koreli oyunculara büyük destek
3D cep telefonuna doğru Fotoğraf veya belgeleri yüzeylere yansıtan projeksiyonlu cep telefonlarından sonra 3D görüntü oluşturabilen telefonlar da hayatımıza giriyor.
Yazılım devi Microsoft Güney Kore’deki çevrimiçi oyun sektörüne 19 milyon dolar yatırım kararı aldı.
Tayvan Uluslararası Teknoloji fuarında sergilenen HoloAD adlı yazlım sayesinde, projeksiyonlu telefonların aksine cihaz içinde her hangi bir ek parçaya ihtiyaç duyulmadan üç boyutlu görüntü yaratılabiliyor. Ne var ki görüntüyü izleyebilmek için telefonun özel tasarımlı bir cam prizmanın içinde olması gerekiyor. Cep telefonunda holografik görüntü almak için yapılması gereken, Innovision Labs aldı firmanın geliştirdiği HoloAD yazılımını bir bellek kartıyla telefona yükleyip çalıştırmak. Cam prizma içindeki telefonun ekranında HoloAD yoluyla yaratılan iki boyutlu görüntü, telefonun içinde bulunduğu prizmanın duvarlarına üç boyutlu olarak yansıyor.
Microsoft’un ayırdığı 19 milyon dolar değerindeki kaynak, Güney Kore’de çevrimiçi oyun geliştirip işleten 25 firmaya kullandırılacak. Yatırım kapsamında teknolojik yardım, pazarlama desteği ve çevrimiçi oyun yazılımcıları için eğitimler de bulunuyor. Güney Kore’deki yazılım sektörünün desteklenmesini içeren 60 milyon dolarlık büyük bir programın parçası olan yatırım, dört yıllık bri zaman dilimine yayılacak. Güney Kore, ABD ve Çin’den sonra en büyük çevrimiçi oyun pazarına sahip. Bugün geniş oyuncu kitelelerine ulaşmayı başarmış Maple Story ve Lineage gibi çevrimiçi oyunlar Güney Kore’de yaratıldı.Euromonitor istatistiklerine göre, 2008’de yüzde 12.8 büyüme gösteren Güney Kore’deki bilgisayar oyunu pazarı izleyen yıllarda da bu büyümesini sürdürecek. Microsoft ürünlerinin en yüksek oranda kullanıldığı ülkelerin başında yer alan Güney Kore’de örneğin internette gezinmek için Internet Explorer’ı tercih edenlerin oranı yüzde 95’i geçiyor. Bu rakam pek çok ülkede yüzde 70’in altında.
Uygulamanın şimdilik reklamcılar için cazip bir sunum yöntemi oluşturacağı belirtilen firma bülteninde, son kullanıcı için görüntülü konuşma çerçevesinde daha pratik uygulamalar geliştirmenin yollarının arandığı ifade ediliyor.
viewbox 93
Beymen’den alışveriş mutluluğuna yeni bir tat: Beymen Chocolate Beymen “Beymen Chocolate” ile alışverişte tatlı bir sayfa açıyor. İsviçreli uzmanların önderliğinde, orijinal reçetelere bağlı kalınarak, hazırlanan Beymen Pralines, Spesyal Truffles, Beymen Basic, Spesyal Meyveli Kurabiye Grubu, Beymen Limited Edition ve Beymen Bars; 6 grup ve onların çeşitlemelerinden oluşan 17 farklı çikolatasıyla, Beymen’lerde satışa sunuluyor. Beymen Chocolate farklı lezzetleri ve eşsiz tatlarıyla her zevke hitap ederken, özel kişilere özel ikramda bulunmak, sevdiklerini ve kendilerini bu eşsiz lezzetle mutlu etmek isteyenlerin vazgeçilmezleri arasına girmeye hazırlanıyor. Satışa sunulan mağazalar: Beymen Akmerkez, Beymen Nişantaşı, Beymen Istinye Park, Beymen Kavaklıdere
Afrodit bu kış görüntünüzdeki imzanız olacak! Şehir kadınlarına günün her saatine uygun farklı stiller sunan Afrodit’in, 2010 Sonbahar/Kış Koleksiyonu’ nda yine şıklık ve rahatlık ön plana çıkıyor. Afrodit, bu sezon tüm dünyada da sezon trendleri arasında yer alan Afrodit, bu sezon tüm dünyada da sezon trendleri arasında yer alan geometrik ve hayvan temalı desenleri teninize jarse karışımlı yumuşak kumaşlar empirme şifonlar ve likrali süetlerle taşıyor. Soğuk kış günlerini sizin için ısıtacak neşeli renklerin öne çıktığı koleksiyonda mor, siyah, kahve, vizon, petrol ve baharat tonları ise dikkat çeken diğer renkler...
kısahaber
Batik kadını bu sezon güçlü ve estetik
Columbia ile macera hız kesmiyor! Genellikle outdoor aktivitelerini profesyonel sporcular için düşünürüz. Dağların zirvelerine tırmanmak ya da vahşi dalgalar ile savaşmak… Columbia bu inanışı yıkıyor ve bu sezon herkesi outdoor aktivitelerinin heyecanını yaşamaya çağırıyor. Columbia Kış sezonunda hangi outdoor aktivitesi olursa olsun, keşifler ve sonsuz deneyimlere eşlik etmek üzere balıkçı gömleklerinden kar botlarına, şapkalardan kışlık paltolara kadar alternatif birçok ürün sunarak, sezona “Greater Outdoors” kavramı ile heyecan, rahatlık ve şıklık getiriyor.
Batik’in sonbahar kış koleksiyonu farklı tarzlardaki temalarıyla bu kış da her zevke uygun zengin tasarımlarımlardan oluşuyor. 80’lerin tarzı ve pratik ayrıntıları bu sezonun seksi-sportif şıklığıyla birleşirken, safari ve ilkel etkiler 70’lerin seksi ve sofistike karışımıyla bir araya geliyor. Yarasa kol bluzlar ve trikolar rahat ve moda kalıplarıyla vazgeçilmez alternatifler sunarken, parçalı ve cepli rahat pantolonlar geniş trikolarla kombinlenerek rahat ve şık bir görünüm sağlıyor. Seksepaliteyi göz ardı ederek yalın tarz ve çekiciliğin önemini vurgulayan 40’ların yetişkin kadını dönüş yapıyor.
viewbox 95
AVVA 2010 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu ile Darwin’i selamlıyor Darwin’in araştırmacı ruhunun, çarpıcı görüşlerinin, özel sentezlerinin yansımaları ile yaratılan AVVA 2010 İlkbahar/Yaz Koleksiyonu, tasarımcı Faruk Kalaycı tarafından hazırlandı. 2010 yaz sezonunda, araştırmacı, kaşif, denizlerde seyreden, maceracı ve doğa dostu AVVA erkeği, özel renk kombinasyonları, doğal kumaş ve materyallerle karşımıza çıkıyor. Koleksiyonda naturel tonlar ve yeşilin tonlarının yanı sıra altın, koyu sarı, vizon ve toprağın dingin karakterli yansımaları, uçuk pembe ve kırık beyazlar yer alıyor. Fresh yaz flarları, doğal materyaller, detaylarda ise buruşuk ince çizgiler, farklı ebatlardaki ekoseler, strüktürel trikolar AVVA dikiş kalitesi ile buluşarak farklılığını ortaya koyuyor. Erkek modasının evrimi için çalışan ve her koleksiyonunda farklı tasarımlara yer veren AVVA, dünyada 2000’in üzerinde Türkiye’de 18 noktada, tüketicilerle buluşuyor.
kısahaber
BNG ’Galeyan’a geldi Doğal renkler ve çok özel kumaşlarla hazırlanmış BNG 09-10 Kış Koleksiyonu “GALEYAN”, modern hayatın hızına ayak uydurmaya çalışan kadına gün boyu rahatlık ve şıklığı bir arada sunarak, kendisini özel hissetmesini sağlıyor. Dünya hızla dönüyor, yaşam hızla geçiyor. Bu hızlılık insanlara da yansıyor, herkes her yere koşuyor, zamanı yakalamaya, yaşamı tutmaya çalışıyor. Bu tempo, herkesi “GALEYAN”’a getiriyor ve hayatı daha hızlı yaşamaya davet ediyor. BNG tasarımcısı, bu “GALEYAN”’da ve zamansızlıkta kadınların kolay giyinir ama şık, güçlü, kendinden emin ve farklı duruş aradıklarını düşünüyor. BNG 0910 Kış Koleksiyonu “GALEYAN”, farklı ve fonksiyonel tasarımları ile kadınların bu isteklerine cevap veriyor ve etkisi altına alarak kadını kışkırtıyor.
Façonnable gözlüklerde kemiğin şıklığı Modern ve çağdaş kültürün kombinasyonu Façonnable Eyewear, güneş gözlüklerinde iddialı bir kemik koleksiyonu sunuyor. Yaşam tarzınız ile bütünleştirebileceğiniz seçkin ve çağdaş Façonnable kemik gözlükleri, %100 UV filtreli polarize camlar kullanılarak göz sağlığınızı da koruyor. Geniş çerçeveler, koyu renkli camlar ve sade tasarımlar bize farklı bir moda anlayışı sunarken, kemik çerçevelerde ki minik detaylarla hareketlendirilmiş çizgiler koleksiyona şıklık katıyor. Façonnable Gözlük Koleksiyonu’nun da %100 UV filtreli polarize ve degrade camlar kullanılarak kullanıcıların göz sağlığı da düşünülmüş. Camının renginden, çerçevesinde kullanılan materyale kadar en küçük bir ayrıntıya bile önem veren Façonnable, yaz güneşinden gözlerini korumanız için 2009 kemik koleksiyonunu sunuyor.
viewbox 97
Galata Meydanı 10 Ekim’de ışıl ışıl! Galata Perform tarafından beş yıldır düzenlenen ve sanatseverlerden yoğun ilgi gören “Görünürlük Projesi”; bu yıl yerli ve yabancı sanatçıların yer aldığı, rengârenk ve dopdolu programıyla Galata’yı, Galatalıları, çocukları, sanatı ve sanatçıyı GÖRÜNÜR kılmayı hedefliyor! 10 Ekim 2009, Cumartesi günü 12:00 – 23:00 saatleri arasında, Galata Meydanı ve çevresindeki mekanlarda gerçekleşecek “Görünürlük Projesi ‘09”un bu yılki teması “Işık”! Galata ve Şişhane’nin, 10.000 civarında aydınlatma üreticisi-satıcısıyla Türkiye’nin “ışık” merkezi olması ve Galata Mevlevihanesi’nin burada yer alması, temanın “Işık” olarak belirlenmesinin en önemli iki sebebi. Proje kapsamında yer alan “Made in Şişhane”, “Guerrilla Lighting”, “Kapanış Kutlaması” gibi ücretsiz etkinliklerin yanı sıra; “Üçüncü Evren”, “Fratres”, “El Terrorista” (Terörist), “Aşkın Işığı”, “Mutant”, “Wordcascades” ve “Elektra” adlı biletli etkinlikler de sanatseverlerle buluşacak. Sokak etkinliklerinin ücretsiz olduğu “Görünürlük Projesi ‘09”un; ücretli etkinliklerinin biletleri 10 Eylül 2009, Perşembe gününden itibaren Biletix ve Galata Perform’dan temin edilebilir.
kısahaber
Intersport’tan sonbaharda 5 yeni mağaza
Yaşamın tüm coşkusu bu koleksiyonda hayat buldu Jimmy Key, 2009-2010 Sonbahar- Kış Koleksiyonu ile fark yaratıyor. Metropol bayanının bir gününü yeni koleksiyonuna taşıyan Jimmy Key, günün her anında giyilebilecek modelleri ile moda severlerin yeni buluşma noktası oluyor.
35 ülkede faaliyet gösteren dünyanın en büyük spor perakendecisi Intersport, Türkiye’deki 18 mağazasına, Ekim ayı sonuna kadar 5 yeni mağaza daha ekleyecek. Dünyaca ünlü spor markalarını tek çatı altında sunan Intersport, Bursa Nil Park, Pendik Neo Marin, Erzurum AVM, Bayrampaşa Forum ve Üsküdar’daki yeni mağazalarını Eylül ve Ekim ayları içerisinde hizmete açarak, mağaza sayısını 23’e yükseltmiş olacak.
Gençliğin dinamizmini her sezon koleksiyonlarına taşıyan Jimmy Key, 20092010 Sonbahar-Kış Bayan Koleksiyonu ile modaya yeni bir akım getiriyor. Metropol bayanının günün her anına uygun kıyafet alternatiflerini sunan Jimmy Key, 2009-2010 Sonbahar-Kış Bayan Koleksiyonu 5 farklı temadan oluşuyor. Renewable, Street Fashion , Re-Generation, The Soul Of Future ve The Nobility Of Elegance temalarıyla Jimmy Key, yaşamın her alanından bayanlarını şıklığını tamamlıyor.
viewbox 99
Michelin’in “Lastik Adamı” 31 binden fazla sürücüyü bilinçlendirdi Michelin, sağladığı yakıt tasarrufu ve çevreye olan saygısıyla pazarda fark yaratan ürünü “Michelin Energy Saver”ı tanıtmak amacıyla “Lastiklerde Enerji Tasarrufu” aktiviteleri düzenledi. “Lastiklerde Enerji Tasarrufu” aktivitesi çerçevesinde İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya, Konya, Kayseri, Bursa, Adana ve İzmit olmak üzere toplam 9 ilde 13 ayrı noktada etkinlikler gerçekleştirildi. Etkinlikler kapsamında
belirlenen illerde bulunan alışveriş merkezlerinde kurulan standlarda özel olarak hazırlanan hesaplama aracı ile toplam 6 bin 959 kişi “Michelin Energy Saver” lastiklerini kullanmaları halinde ne kadar yakıt tasarrufu gerçekleştirebileceklerini gördü. Standlarda hesaplama aracı ile ele ettikleri tasarrufu hesaplayan ziyaretçiler, kampanyaya katılan Michelin bayilerinde ücretsiz lastik muayenesi olanağı da kazandı.
Sarar’dan erkeklere özel yeni seri Sarar Eyewear yeni serisi ile erkek gücünü ve kaliteyi bir arada sunuyor. En son modayı ve en son stilleri koleksiyonuna yansıtan marka, 2009 erkek modasını gözlük koleksiyonuna uyarlıyor… Sarar Eyewear, 2009 Sonbahar gözlük koleksiyonu tasarımlarında ayrıntılara önem vererek, yaratıcı yeni tasarımlar üretmeye devam ediyor. Yeni modelleri kaliteli, erkek modasına uygun ve günlük kullanım için ideal. Modayı ön plana çıkararak kullanıcılarının isteklerine cevap veren koleksiyon, yüzleri yeniden forma sokarak hayatın her anı için modern bir görünüm yaratıyor.
kısahaber
“Asi Şehirli” Nissan Qashqai ürün gamını genişletiyor Nissan Qashqai Türkiye’deki ürün gamını Platinum versiyonu ile genişleterek teknoloji ve tasarımda fark yaratmaya devam ediyor. Crossover segmentinin yaratıcısı, Euro NCAP testlerinin en güvenli aracı ve SUV segmentinin satış lideri olması gibi ilklere imza atan Nissan Qashqai, Platinum versiyonundaki teknoloji ve tasarımı ile benzersiz bir çizgiye sahip. Nissan Connect Multi Medya paketine sahip olan bu versiyon, rehber çizgili renkli geri görüntü kamerası, 18 inc alüminyum alaşım jantları ve tavan rayları ile tüm dikkatleri üzerine çekecek. Nissan Qashqai Platinum versiyonunda standart sunulan olarak Nissan Connect sistemi, sahip olduğu dokunmatik geniş LCD ekranı,
Radyo CD, MP3 player, Ipod ve USB bağlantı üniteleri, Bluetooth sistemi ve Türkçe kullanım menüsü ile göz dolduruyor. Rehber çizgili renkli geri görüntü kamerası ise geri parkları kolaylaştırmasının yanı sıra sürücünün göremeyeceği arka tampon hizasındaki farkedilemeyen alanları görünür kılarak bu problemini gideriyor. 18 inçlik 5 kollu ve çift renkli alüminyum alaşımlı jantlar aracın Crossover görünümünü daha güçlü kılıyor. Gümüş renkteki tavan rayları ve kapı kolları ise aracı farklı bir görünüm katıyor. İç kabinde ise yarı deri yarı kumaş spor döşeme ve alüminyum pedal seti ile aracın sürüş keyfi sportifleştiriliyor. Ayrıca standart sunulan cam tavan ile de ferah bir iç kabin elde ediliyor.
viewbox101
Yaratıcı tasarımın son teknolojiyle buluşması “W Istanbul Studios“ W İstanbul, toplantı salonları “ W İstanbul Studios” ile fark yaratmaya hazırlanıyor. Yeniliklerin ve ayrıcalıkların öncüsü W İstanbul; tasarımı, teknolojiyle birleştirdiği “W İstanbul Studios” ile konforu toplantılarınızda da sunuyor. W Fenomeni’nin Avrupa başkenti W Istanbul, yaratıcı yaklaşım ve yenilikçi tasarımı ile uzun toplantıları, huzurlu ve sürprizlerle dolu bir keyife dönüştürüyor. Markanın toplantılara özel olarak hazırlamış olduğu özgün set-up konsepti ile studiolar görsel, işitsel ve duyumsal tüm duyulara hitap etmek üzere tasarlandı. Büyüklükleri birbirinden farklı,
4 adet özel studiosu bulunan W İstanbul Studios’da en büyük studio 95 kişiye kadar misafir ağırlayabiliyor. İsteğe göre küçük toplantılar için bölünebilen studiolar, aynı zamanda hazırlanan değişik “Wish Workshops” alternatifleri ile yogadan yemek derslerine kadar sayısız ilgi alanına hitap ederek, toplantılarınızı unutulmaz ve eğlenceli hale getiriyor. Markanın sıra dışı mola yorumu olan Recess ise eşsiz tatları ve çeşitli alternatifleri ile toplantılarınızı ayrıcalıklı kılıyor. W Istanbul, çizgilerin dışında tasarlanmış e konforlu toplantı studiolarıyla, enerjinizi yükselterek daha verimli olmanıza yardımcı oluyor.
kısahaber
Wrangler 09-10 Sonbahar Kış Feel Pride Serisi Jean dünyasının ikon markası Wrangler, 2009 Sonbahar-Kış Koleksiyonu ile herkesi yolculuğa hazırlıyor. Amerikan yaşam tarzının Los Angeles sokaklarına yansıyan rahat ve hareketli hali, koleksiyonda vintage görünümden ilham alınarak sunuluyor. Açıkhava aktivitelerinden esinlenilen Wrangler 09 Sonbahar-Kış Koleksiyonu’nda motorla gezmek, ülkeyi çöllerden dağlara araba ile geçmek, koleksiyonun ruhunu ortaya çıkarıyor ve insanı mücadeleci ve güçlü hissettiriyor. Yolculuk ise durmak istediğinizde son buluyor.
viewbox103
Dahi Kurtarıcı Büyük Atatürk’ün en özel fotoğraflarla kronolojik yaşam öyküsü savaşlarda, yurt gezilerinde, diplomatik temaslarda çok özel görüntüleri. En Özel Fotoğraflarla Atatürk’ün Kronolojik Yaşam Öyküsü… “Dahi Kurtarıcı” Atatürk’ün çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni var etme çabasını fotoğraf ve belgelerden derlenmiş bir seçki eşliğinde sunuyor. Bu seçkiye tarihçi-yazar Orhan Koloğlu’nun Atatürk’ü bir asker, lider, devlet adamı, devrimci, eğitimci, ekonomist ve siyasetçi olarak yedi ayrı kimliğini yorumladığı makaleleri eşlik ediyor. Türkiye ve Dünya’daki politik, sosyal ve kültürel değişimlerin kronolojik bir akışı içerisinde verildiği kitapta, Atatürk’ün hayatı yaşadığı çağın bilim, siyaset, sanat ve toplumsal olaylarıyla birlikte ele alınıyor. Ürün Etiket Fiyatı: 27.90 TL
Avrupada Görülecek 101 Yer Türkiye’de alanında bir ilk olan ve bütün Avrupa’yı kapsayan kitapta 40 ülke ve 101 yer bulunuyor. Ülkeler hakkında ayrıntılı bilgilerin yanı sıra çok sayıda görselle zenginleştirilen kitap, “nerede yenir”, “nerede kalınır” gibi ipuçlarını da içeriyor. Kitap; Avrupa’daki tüm önemli şehirlerin tarihi ve turistik yerleri dışında ulaşım, alışveriş, restoran, gece hayatı ve otel bilgilerini de detaylı biçimde veriyor. “Avrupa’da Görülecek 101 Yer” kitabı, yaşlı kıtadaki Osmanlı ve Türk izlerini de takip edip okura ilginç bilgiler aktarıyor. Tallinn’de bir kilise haçının altındaki hilalin, Viyana’da kahvenin, Stockholm’de Süryanilerin, Berlin’de
Bergama Müzesi’nin, British Museum’da Efes Artemis Tapınağı’nın, Rodos’ta Cem Sultan’ın, Arnavutluk’ta Rahibe Teresa’nın, Figueres-Dali Müzesi’nde Kapalıçarşı işi sandığın, Peterhof Sarayı’ndaki Çeşme Odası’nın hikayeleri kitapta yer alan detaylardan sadece bazıları… Satış rekorları kıran “Türkiye’de Görülmesi Gereken 101 Yer” kitabının yazarlarından Saffet Emre Tonguç’un beş yıllık çalışmasının ürünü olan eser Avrupa’ya gidecek herkesin başucu kitabı olmaya aday. Ürün Etiket Fiyatı: 28.90 TL
kitaphaber ahu kılıç
Gökyüzü Atlası Uzayın derinliklerinin benzersiz fotoğrafları, gezegenlere ve astronominin geçmişine yönelik etkileyici görüntüler, 600’den fazla resim… Bu zengin görsel malzeme, astronomi ve uzay keşiflerinin tarihi ve astronomi konusunda tüm merak edilenleri kapsayan sade, kolay anlaşılabilir bir metne eşlik ediyor. Kitabın amacı, okuyanların hayal güçlerini resimler yoluyla harekete geçirip gökyüzünü
keşfetmeye teşvik etmek. Kitabı okuyanlar bir yandan kendi burç kuşaklarını bulurken, diğer yandan Ay’ın ve Venüs’ün evrelerini keşfetmek için teleskopun nasıl kullanılması gerektiği de öğreniyor. Gökyüzü Atlası, siyah ve berrak göklerde yabancı, uzak ve sessiz görünen ama bizi de içeren ve bize her gün hayat veren bir dünyayı keşfetmek isteyenler için... Ürün Etiket Fiyatı: 33.90 TL
Pratik Bilgilerle Genel İnsan vücudu ince ayarlı bir makine gibidir. Vücudun herhangi bir yerinde oluşan ufak bir arıza kendini bir takım vücut sinyalleriyle belli eder. Bu sinyalleri anlamak için organları iyi tanımak onlara zararlı ve yararlı olacak şeyleri iyi öğrenmek gerekir. Vücudumuzun hayatiyeti açısından önemli olan organlarımızın sinyallerine yeterince kulak verirsek, sağlıklı ve uzun yaşamayı başarabiliriz. Vücüdumuzun verdiği sinyallerin ne anlama geldiğini anlayabilmemiz için hazırlanmış olan bu kitap hastalıklar hakkında merak edilen sorulara yanıt veriyor. Bu kitap sayesinde hastalıklardan nasıl korunabileceğiniz, hangi hastalığın risklerini taşıdığınız konusunda fikir sahibi olup, yaşam tarzınızı yeniden düzenleyebilirsiniz. Ürün Etiket Fiyatı: 39.00 TL
viewbox 105
fototema
merdiven Bu sayımızda okurlarımız “merdiven” temalı fotoğraflarını bizimle paylaştı. Fotoğraflara www.viewboxmagazin.com’un facebook grubundan da ulaşabilirsiniz. Aynı zaman da grup üyeleri, gönderilen fotoğraflara, “beğen” diyerek oyda verebiliyor. Ekim birincisini seçmek için sizleri grup sayfasına bekliyoruz.
Kasım fotoTema’mız “sonbahar”
20 Ekim’e kadar editor@viewboxmagazin.com adresine fotoğraflarınızı gönderebilirsiniz. Fotoğraflarınızı yüksek çözünürlükte göndermeniz yeterli olacak. Eylül ayı fotoTema birincimiz Ahı Kılıç, ikincimiz Jens Heicman, üçüncümüzde Ragıp Ertuğrul oldu. Okurlarımıza teşekkür ediyoruz hediyelerini de en kısa zamanda gönderiyoruz...
fototema las vegas / ayd覺n tuna palab覺y覺koglu
fototema san diego / ayd覺n tuna palab覺y覺koglu
fototema istanbul / ragıp ertuğrul
fototema sumela / ragıp ertuğrul
fototema çınarcık / gökay genç
fototema ankara / gรถkay genรง
fototema zĂźrih / baĹ&#x;ak nuray usta
fototema budapeşte / elif türkoğlu
fototema gelibolu / metin duru
fototema istanbul / necati elison