5 minute read
GİRİŞİM EKOSİSTEMİ "KRIZDE DOĞAN FIRMALAR DAHA GÜÇLÜ YOL ALIYOR
"KRIZDE DOĞAN FIRMALAR DAHA GÜÇLÜ YOL ALIYOR"
Pandemi krizinin göbeğinde faaliyetlerine başlayan Rise-x firmasının kurucu ortaklarından Reha Atabey Açıkgöz, öncelikli hedeflerinin yerli üretim olduğunu, iç pazardaki yapılanmanın ardından da yurt dışına açılmak istediklerini söylüyor.
Advertisement
emmuz ayında T Teknopark İstanbul’un kuluçka merkezi Cube Incubation’da faaliyetlerine başlayan Rise-x firmasının kurucu ortaklarından Reha Atabey, bir sağlık krizinin ortasında kurulmuş olmalarını “Büyük firmalar her zaman kriz ortamlarında kurulmuşlardır” diyerek, stratejik hamlelerin ve doğru zamanda doğru alanda hareket etmenin gerekliliğini söylüyor. Sağlık krizinin ortaya koyduğu boşlukları doldurmak adına çalışmalara başladıklarını kaydeden Atabey, bu süreçte ürettikleri ürünlerle hem sektöre katkı sunduklarını hem de ürettikleri ürünün yurt dışına ihraç edilmesi ile ekonomiye katkı sunduklarını söylüyor. Bundan sonraki önceliklerinin Türkiye’nin ithal ürünlere olan bağımlılığını azaltmak ve sağlık alanındaki her türlü ürünü bünyelerinde üretip daha uygun fiyatlarla pazarlamak olduğunu söyleyen Atabey, sonrasında yurt dışına açılmak istediklerini belirtiyor.
2020 tarihli bir firmasınız ve pandemi gibi küresel çaplı bir krizin içine var oldunuz. Kurulum sürecini nasıl geçirdiniz?
7 Temmuz tarihinde, ortağım Samet Şahinoğlu ile firmamızı kurduk ancak bunun öncesinde uzun yıllara yayılan bir çalışma sürecimiz oldu. Kurulduğumuz esnada en fazla sorgulandığımız taraf, pandemi krizi ile faaliyetlere başlamış olmamız. Ben şuna
SAMET ŞAHİNOĞLU, REHA ATABEY AÇIKGÖZ
RISE-X KURUCU ORTAKLARI
inanıyorum: Büyük firmalar, her zaman kriz ortamlarında kurulmuşlardır. Bu krizleri başarılı atlatanlar ve stratejik olarak doğru hamleler atanlar ise hem güçlü kalabilmişler hem de küreselleşme yolunda daha ciddi yol alabilmişlerdir. Bir sağlık krizinin içine doğmuş olduğumuzdan temel odak noktamızı bu alan oluşturdu. Pandemiden önce de sağlık ve tıp alanında eksiklikler ve acil ihtiyaçlar vardı. Salgın, farklı olarak tüm bunları ilgili herkes için görünür kıldı. Sadece bizim ülkemiz için de değil, tüm dünya için bu sorunlar gün yüzüne çıktı. Diğer yandan COVID-19 krizi esnasında ülkelerin yaşadığı kilitlenme, medikal cihazlara ulaşımın artık pek de kolay olmayacağını ortaya koydu. Lojistik sorunlar, tedarik zincirindeki aksaklıklar, ambargolar, stok yetersizliği gibi birçok etken var bu noktada. Tüm bunlar bizi ülkemizin ve sonrasında diğer ülkelerin ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına harekete geçirtti.
Bu kısa sürede salgın ile mücadeleye nasıl bir katkıda bulundunuz?
Şu anki ana projelerimizden biri gerçek zamanlı PCR analiz cihazının üretilmesi üzerine. COVID-19 testlerinin uygulanmasında kullanılan bu cihazı Türkiye’de üretebilen başka firma yok ve tamamıyla kendi Ar-Ge’miz ile geliştirdik. Bu Ar-Ge sürecini ise sektörün içinde
sürekli geri dönüşler alarak ilerletiyoruz. Test aşamasını tamamladıktan sonra ticarileştirme aşamasına geçeceğiz. Piyasaya sunduğumuz diğer iki ürünümüz ise antikor testlerinin içinde yer alan ve kitin ana malzemesini oluşturan membranın baskısını yapan bir cihaz. Ürünümüzü ticarileştirmek adına bu alanda üretim gerçekleştiren bir biyoteknoloji firması ile anlaştık ve firma şu an tüm kitlerini yerli olarak üretiyor. Bu sayede yurt dışına verilecek para Türkiye’de kalmış oldu, ayrıca firma şu an ürünü 27 ülkeye ihraç ediyor. Yeni kurulmuş bir firma olarak, ihracata destek sunuyor olmak bizim için çok değerli. Diğer ürünümüz ise dezenfeksiyon çözümleri olarak akıllı ozon jeneratörü geliştirdik. Bu ürünün de ihracatı ve milli pazarda satışa sunulması için çalışmalar yürütüyoruz. Pazardaki diğer ürünlere nazaran, üretilen ozon miktarını klinik çalışmalar yapan uzmanlar ile belirliyoruz. Yerli pazarda üretim kapasitemizi ve ürün portföyümüzü artırıp küresel bir marka olma hedefi ile yolumuza devam etmek istiyoruz.
Sağlık dışında başka hangi alanlara hizmet sunuyorsunuz?
Savunma sanayii ve otomotiv diğer ana alanlarımızı oluşturuyor. Ben ve ortağım, savunma sanayii alanında uzun yıllar hizmet verdik. Pandemi yoğunluğunu artırdıktan sonra bu sektöre de ürünler sunmak istiyoruz. Şu an diğer iki sektör için ortaya koyduğumuz net bir ürün yok ancak bazı cihazlarımızın her üç sektöre de entegre olabilecek şekilde üretilmesi noktasında çalışmalarımız var. Umuyoruz ki, yakın zamanda bunları somutlaştıracağız.
Neden Teknopark İstanbul? Teknopark gibi gelişkin ve çözümcül bir ekosistemin içinde bulunmak süreci sizin adınıza nasıl kolaylaştırdı?
Bizim için Teknopark İstanbul bilinçli bir tercihti çünkü bu ekosisteme daha önceden aşinaydık. Teknoparklar, bizim gibi firmalar için bir nevi sıçrama tahtası. Teknopark’ın sunulan altyapı ve teknik donanımı sayesinde laboratuvar ve Ar-Ge çalışmalarımızı hızlı bir şekilde ilerletebiliyor ve hızlı aksiyon alabiliyoruz. Yakın zamanda uzaktan kontrol ile çalışabilen akıllı klinik laboratuvar projemizi de hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Dışarıya ihtiyaç duymayan Türkiye hedefi doğrultusunda bir sağlık tesisinin listesinde barındırdığı her türlü elektronik cihazı portföyümüze ekleyip üretmek ve ulaşılabilir düzey ve maliyette pazarlamak istiyoruz.
Buradaki firmaların birbiri ile kurmuş olduğu köprü, tedarik noktasında büyük yarar sağlıyor. Böylece hem üretici hem de müşteri olabiliyoruz. Burada çok farklı disiplinlerden firmaların yer alması bilgi edinme ve bilgiyi pratiğe dönüştürme noktasında da büyük avantajlar sağlıyor. Diğer yandan ürüne ya da cihaza dair saha çalışmalarımızı da yine ilk bu ekosistem içinde yapabiliyoruz. Ürününüzün testte uygunluğu ve testten geçme başarısı ne kadar yüksek olursa başarı şansınız da o kadar yüksek oluyor. Bu sebeple de saha çalışmaları bizim için büyük önem arz ediyor. Buradaki yardımlaşma ve hazır altyapı ve donanım sayesinde, firmalar daha kolay büyüyor. Tüm bunların neticesinde Türkiye’nin daha hızlı gelişebilmesi ve girişim alanında büyük bir mesafe kat edebilmesi için bu tür yapılanmalara daha fazla ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Hizmet verdiğiniz alanların hızla dijitalize olması ve rekabetçiliğin çabuk ivmelenmesi nasıl bir rekabetçilik ortamına sebep oluyor?
Biz firma olarak, her türlü teknolojik yenilenmenin içindeyiz ve her zaman önde kalmak istiyoruz. Piyasadaki en son teknoloji ürünlerini kullanıyoruz. Böylesi teknolojilere Türkiye’de ulaşmak zor olduğundan kârınızdan kısmak zorunda kalıyorsunuz ancak diğer yandan globalde kendimize yer açmış oluyoruz. Ve yurt dışına açılma hedefi ile her türlü yeni teknolojiyi altyapımıza kazandırmaya gayret ediyoruz. Biz firma olarak, markalaşma dışında daha ziyade kaliteye ve Ar-Ge’ye önem veriyoruz. Dinamik ve hızlı aksiyon alabilen bir firma olduğumuzdan yeni teknolojileri anında devreye alabiliyoruz. Ancak çoğu büyük firma, halihazırda var olan altyapısını kullanarak hareket ettiğinden bizim ürünümüz rekabet edecek pozisyonda olamıyor. Onlar için maliyet ve zaman kaybı olan Ar-Ge ve yatırım bizim için kalite, yenilikçilik ve daha güçlü rekabetçilik demek, katma değerli üretim demek. Bu da bizi genç bir yapı olmamıza rağmen öne çıkarıyor. Kaldı ki, tüketici davranışlarının da daha pragmatist bir anlayışla ilerlemesi, bizim ayrışmamızı sağlıyor çünkü biz de bu mantıkla üretiyoruz.
Bundan sonraki süreç için kendinizi nasıl konumlandıracaksınız, hedefleriniz neler?
Makro açıdan bakacak olursak, durmaksızın gelen teknolojik yenilikler, ülkemiz için büyük bir fırsat oluşturmanın yanında bir nevi engel de teşkil ediyor. Ülkemizdeki teknolojik komponentlerin büyük bir kısmı sektör fark etmeksizin dolar endeksli. Bu Türkiye’nin bir cihazı üretme konusundaki maliyetlerini artırıyor. Diğer yandan yabancı firmaların ürünlerinin yüksek bir fiyattan pazara girişine sebep oluyor. Bu çerçevede temel misyonumuzu dışa bağımlılığı azaltıp, ekonomik açıdan daha bağımsız bir Türkiye’ye katkı sunmak olarak belirledik. Ancak kendi ihtiyacını kendi karşılayabilen ve dışarıya ihtiyaç duymayan bir Türkiye, yeni dünya düzeninde güçlü durabilir. Firma olarak orta vadede hedefimiz, tüm laboratuvar gereçlerini kendi bünyemizde üretebiliyor olmak. Bunun yanında tamamen otonom ve uzaktan kontrol ile çalışabilen akıllı klinik laboratuvar projemizi de hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Dışarıya ihtiyaç duymayan Türkiye hedefi doğrultusunda bir sağlık tesisinin listesinde barındırdığı her türlü elektronik cihazı portföyümüze ekleyip üretmek ve ulaşılabilir düzey ve maliyette pazarlamak istiyoruz.