VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ
Aziz Sarıkamış Şehitlerine ve iftiralara maruz kalmış İttihat ve Terakki erkanı ile Şehit Enver Paşa’ya adanmıştır.
09.04.2018
FURKAN AY
1
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Önsöz Sarıkamış Harekatı 22 Aralık 1914 yılında başlayıp, 2 Ocak’ta Sarıkamış önünde IX. Kolordunun esir düşmesi ile artık her şey bitmiş ve 4 Ocak 1915 tarihli Hakkı Paşa’nın geri çekilme emri ile sonlanmış başarısız taarruz girişimidir, Türk tarihinin ve siyasetinin çokça tartıştığı konudur fakat farazi olarak! Bu farazi söylemler ile siyasetlerine yol açmak isteyenler, güya Hürriyet ruhunu yıkmak isterler. Jön Türkler, bugün saltanat peşinde koşanlar tarafından nerede ise hain olarak nitelendirilerek, tarihte hürriyet isteyen ve hep daha iyisini hedefleyenler ya haindi ya memleketi batırdı argümanı ile karşımıza çıkıyorlar. Fakat bilmelidirler ki yalanlar ve farazi söylemler ancak kahvehaneler ve sokaklarda geçerlidir. İşleyen ve öğrenmeye açık olan beyinler elbet gerçekleri idrak edecektir. İnsanlara çocukluklarından itibaren Sarıkamış’ta askerler tek mermi atmadan düşman görmeden 90 bin şehit verdi düşüncesini sanki Tanrısal bir bilgi gibi aşıladılar. Fakat bunlar gerçeklikten uzak ve tamamen ideolojik söylemlerdir. Abide-i Hürriyet’in kapısına kilit vururlar, Abdulhamid’i öne çıkarırlar ki saltanatları kuvvetli olsun. Güya bu Hamit, başımızdaki zatı sembolize eder ve bugün karşısına çıkanlar da Jön Türklerdir. Yani kendilerinin gitmesi halinde yeniden çöküş imasında bulunurlar! Merak etmeyiniz beyefendiler, bu milletin kanından nehir akar da Türkler Anadolu’dan çıkmaz. Bu söylemler ile iktidara oturanların kâbusu olmak için saatlerce süren derlemeler ve okumalar ile bu makaleyi sizlere hazırladık. Sarıkamış başarısız oldu ise birincisi Türk milletinin Osmanoğulları ile beraber geri kalmışlığı ikincisi ise korkaklardır. Dünden değişen bir şey yok iken herkes okuduklarından ibret alsın. Sarıkamış’ta cephane, silah, kaput, postal, denizde donanmayı geçin vapur dahi yok bugün ne farklı ? MKE’nin el tezgahında havan üretmesi mi, ambargo tehditleri mi? Türkiye’yi yönetenler asla başka ülkeleri konumlandıramaz, sürekli başka milletlerin konumlanmasına göre konum alırız. Okumaları yaparken Enver Paşa niye Sarıkamış konusunda Almanların dediklerini uygulatmak zorundaydı diyen olabilir fakat Osmanlı’nın akıbetini 1908 yılında Reval Görüşmesi ile İngiltere ve Rusya karara bağlamıştı. Bu iki devletin düşmanı karşısında yer almaz isek dünya düzenini kurduktan sonra bizim de direncimiz kalmayacaktı. Tıpkı Abdulhamid’in Mısır’ı işgal eden İngilizlere savaş açamaması gibi. Almanlar iki kez dünya düzenine başkaldırdı fakat 1. Dünya Savaşı’nın galipleri yine kazandı ve bugün yine egemenler. Osmanlı ordusu Alman malı Mavzer kullanırdı bugün Türk askeri de G3 kullanıyor. Değişen ne var? Zaman geçtikçe geri kalmışlığımız telafi edilmez düzeylere ulaşıyor. 1700’de tüfek, top teknolojimiz belki biraz düşük iken 1800’lere gelince artık tamamen geri idik. Makas dünden bugüne kaç kat arttı. Hala mahalle ağızı ile ABD 200 senelik devlet, Fransa’ya Kanuni’nin mektubu ile avunur dururuz. Fakat o 200 senelik devletlerin onayı olmadan iş yapmak ne mümkündür? Türkiye’nin yeni Sarıkamışlar yaşamaması için hiçbir neden yok. Bugün daha müreffeh ve bayındır memleketimiz olması düşmanlarımızından daha müreffeh olduğumuz manasına
2
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
gelmiyor. Bugün de bir Türk askerlik görevini yaparken talim için kaç fişek atar ? Eğitimi için ne kadar kaynak kullanılır ? Devletlerarası bir savaş yapmadan geçen 100 sene içine MKE’nin el tezgahlarında, torna makinelerinde üretilen havan mermileri yapıyoruz. Bir zamanlar eşit imkanlarda çarpıştığımız milletler, bugün bizden niye öndedirler ?
‘’Şöyle bağıranlar: -Altın değeri ormanlarımız işlemiyor. -Paha biçilmez madenlerimiz toprak altında kalıyor. -Dünya değeri mahsullerimiz tekniksizlikten ölüyor. Haksızsınız: Biz ormanlarımızı, madenlerimizi, mahsullerimizi ve sanayimizi değil, biz Türk’ümüzü işletemiyoruz’’ (Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı s. 136) Sarıkamış’ın faili tüm Türk milleti başta Osmanoğulları olmak üzere, sonra ise muharebenin icrası sırasında hata yapanlardır. Ordu’ya kaput veremeyen, cephane ve silah veremeyen millet suçlu değil de komutan mı suçludur ? Neden bizim Colt, Krupp, Airbus gibi şirketlerimizin olmadığının sorusundan önce Osmanoğulları sonra ise tembelliği şiar etmiş Türk milleti mesuldür. Hava soğuk diye harekat yapılmaz diyenler acaba Rusların 1916 Şubat ayı 3300 rakımlı Karga Pazarı dağı üzerinden Türk ordusunun sol kanadına baskın verip Erzurum’un düşmesine neden olduğundan haberleri var mıdır ? Bugün, yeniden o leş kargaları üzerimize geldiklerinde yalnız kaldığımızda başımızdaki lideri mi suçlayacağız bizim başımıza niye bomba yağar diye ? Her millet, hakkettiği gibi yönetilir, üretmez isek başımıza daha çok Sarıkamışlar gelecektir, unutulmasın ki cephede şehit olan kadar cephe gerisinde doktor, ilaç yetersizliğinden şehit olan asker vardır. İtiraz edenler olacaktır belki de aradaki makası görmek isteyen varsa biz Milli Piyade Tüfeği meselesine sevinirken 200 senelik diye hor gördüğümüz ABD Mars’a ayak basmanın derdinde. Bir gün uzay boşluğundan başımıza bombalar düşerse o zaman da komutanlarımızı suçlarız. Sarıkamış’ta mevcut ekipmanlar ve birlikler ile zafere çok yakındık plan dahilinde hareket edilseydi, kazanmıştık bunu makalede bulacaksınız. Sarıkamış’tan eğer askeri hataları heybemize koyar isek yanılırız biz bu makalede aydınlatmak istediğimiz bir tarihi gerçek fakat Sarıkamış’tan ders çıkacak ise bu stratejik hatalardan değil üretemeyen bir milletin halinden ders çıkaralım. Ne Enver Paşa kaldı geriye ne Hafız Hakkı ne İhsan Paşa ne Ahmet İzzet Paşa geriye gerçekler kaldı, Türkiye’nin medeni milletler içinde geri kaldığı. Çin’de İngiliz sömürgesi olmuş iken bugün yeniden güçlü bir devlet olarak ayağa kalkmış iken esaretini hiçbir zaman yitirmemiş bu millet niye 1945’de işgalden kurtulmuş Çin’den de geri kaldı sorusuna Falih Rıfkı paylaştığımız alıntıda cevap veriyor. Biz madenimizi, ormanımızı, tarlamızı değil kendimizi ve beynimizi işletemiyoruz.
3
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
ÖZET Sarıkamış Harekatı, 22 Aralık 1914-4 Ocak 1915 arasında icra edilmiştir. Türk tarihinin önemli meselerinden olan bu harekat, Kurtuluş Savaşı esnasında Enver Paşa’nın memlekete dönmesini engellemek için kullanılmaya başlayıp, devamında İttihat ve Terakki erkanının itibarsızlaştırılması için dillerden dillere dolaşmıştır. Oysaki işin askeri ve akademik incelemesini yapan herkes, harekatın başarıya yakın olup kimi hatalar neticesinde hezimete döndüğünü bilir. Rusların Köprüköy ve Azap Muharebelerinde mağlup olması ile Erkan-ı Harbiye Alman baskısı nedeni ile taarruz planı yapmaya başlamış ve ordu içinde bölünmeler yaşanmıştır. Hafız Hakkı Paşa ve Enver Paşa dışında herkes harekatın karşısında yer almıştı. Hatta bu sebeple isteksiz davranmışlar ve felaketten pay kapmıştılar. Hasan İzzet Paşa1, askerliğinin gereğini yapıp istifa ederek hiçbir mesuliyet almamış iken kimi komutanlar bunu yapmayarak askerlik törelerini çiğnemiştirler. Bu eserde, ordunun kuvvetlerini, düşmanın kuvvetlerini, harekatın hazırlığını ve seyrini inceleyeceğiz. 3. Ordu mıntıkasında gelişen bu taaruz basit şekilde Büyük Taarruza benzemektedir. X. ve IX. Kolordular kuşatma harekatına girerken, XI. Kolordunun görevi yalnızca düşmanı hareket ettirmeyip, X ve IX. Kolorduların harekat alanında boşluk yaratmaktır. Tabi, IX ve X. Kolorduların birbiri ile iletişimi çok önemli iken düşman topraklarında kışın ortasında bir iletişim sağlayamamışlar ve harekatın özü olan müşterek taarruz ve baskın vasfı kaybolmuş, plan kağıttaki gibi gitmemiştir. Bunun neticesinde, IX. Kolordu Enver Paşa’nın komutasında neticesiz taarruzlarla erimiş ve IX. Kolordu komutanı ve erkanı esir düşmüştür. Şartların kötülüğü paşaların suçu değildir, bu milletin suçudur. Karadeniz’den gemiler ile Trabzon’a nakliye bile yapılamaz iken, demiryolu veya şoşe yol bulunmadığından olağanüstü kötü şartlar nedeni ile taarruz etmek ile etmemek arasında pek fark yoktu. İzzet Paşa’nın telgrafına göre, bu bölge daha fazla askeri besleyemezdi. İsmet Paşa’nın anılarındada kağanıların öküzlerinin yenildiği anlatılmıştır. Sarıkamış, bir mağlubiyettir fakat akılsızlığın değil, cüret etmenin, inisiyatif almanın sonucudur. Geçmişe bugünden bakarak kılıf biçenler, sonucunu bilerek öğüt veriyorlar. Tarihçilik ise şartları öğrendikçe o anı düşünerek kararları ve olayları yorumlamaktır. Fevzi Paşa, Fahri Belen gibi generaller harekat yapılamaz düşüncesinde değildi. Aklı başında kimse olamazdı. Osmanlı artık savaşa girmişti, oturup düşmanın 400 bin kuvvet daha getirmesini bekleyemezdi. Elbette kazanmak için gayret edecekti. Tabi, birçok asker anılarını yazarken mikro ölçekte bakıyordu. Yani kendi mıntıkasına fakat arkada bir hükumet, genelkurmay ve müttefiklerin talepleri vardı. Almanya cephelerindeki durumlar bile size ne yapmanız gerektiğini söylüyordu. İşte bu nedenle, olayı gününün şartları ile yorumlamak gerek. Yalnız askeri değil, siyasi boyutunu da ele almak gerekti. Hatalar yapılsa da asla tek kurşun atılmadı, gibi iftiralar geçerli değildir. Anahtar Kelimeler:Enver Paşa, Hafız Hakkı Paşa, Sarıkamış, Üçüncü Ordu, Allahuekber Dağları
4
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
GİRİŞ Sarıkamış Harekâtı, 1. Dünya Harbi’nde Osmanlı’nın ilk savaş verdiği cephedir. 1. Dünya Harbi’nde ancak bir savaşta bu kadar efsaneler ve yalanlar hakim olur. İttihat ve Terakki’nin 30 Ekim 1918’de mağlubiyetin kesinleşmesi ve hükumetten çekilmeleri ile beraber Sarıkamış üzerinden kara propaganda yürütülmüş özellikle bu mağlubiyet Enver Paşa üzerine yıkılarak askeri ve siyasi kariyeri lekelenerek bir daha İttihat ve Terakki’nin geleneğini yani Jön Türkleri savunan onları benimseyen çıkmasın diye Sultan Hamid’i övdüler, Cumhuriyet döneminde ise Jön Türklerin iki kolu olan İttihat ve Terakki ve Halk Partisi arasında Cumhuriyet’in yönetimini elde tutma savaşı nedeni ile Halk Partisi’ne yakın kalemler tarafından da sürekli olarak bu operasyon kullanılmıştır. Sadece 1923 sonrası değil, Enver Paşa hayatta iken de bu böyle oldu. Enver-Talat-Cemal Paşa’lar Alman denizaltısı ile memleketi terk etmelerinden 1 gün geçmeden onlara en yakın kalemlerin ihaneti ile karşılaştılar. Özellikle Enver Paşa’nın Sakarya Savaşı sırasında olası bir mağlubiyette memlekete dönmemesi için BMM’nin de bu işe dahil olduğu gerçek. Bu konu hakkında ilk kitap 1922 yılında Köprülü Şerif Bey’in çıkardığı Sarıkamış kitabıdır-Şerif Bey, Sarıkamış’ta 25 Aralık’ı 26 Aralık’a bağlayan gece hata yapanlardan ve 2 Ocak’ta esir düşenlerdendir-. İlk iftiralar burada başlar ki Enver Paşa’nın tüm siyasi itibarı zedelensin ve memlekete dönse dahi İttihat ve Terakki Cemiyeti canlanmasın. Bugün sıradan bir vatandaşa Enver Paşa derseniz size ‘’mermi atmadan 90 bin askerimizi donduran ile başlayan’’ hakaret dolu cümleler söylüyor ise başarmışlardır. Rus generallerin ordumuzun 23 bin askerini gömdüğünü söylerken bizim tarihçilerimiz mağlubiyetten sorumlu kişilerin Hatıratları ile iş görmesi gerçekten komiktir. ATASE ve Rus Genelkurmayının yayınları Enver Paşa’nın suçlu olmadığını ispat etmiştir. Yine Mareşal Çakmak 75 bin muharip asker var derken acaba 15 bin fazlalığı nasıl kondurdular. Kışın taarruz yapılmaz diyen de sadece ahmaktır. Osmanlı ve Türkiye için savaşmış General Fahri Belen ve Mareşal Fevzi Çakmak iyi birer askeri tarihçi olarak operasyon yapılmamasını değil; kuşatmanın daha kısa hatta tutulmasının başarıyı kesin sağlayacağını iddia etmiştirler. Savaşa girilme tarihi hep tartışma olmuş hatta oldu bittiye gelmiştir. Talat Paşa’nın anılarında göreceğimiz gibi, Halil Kut Paşa’nın anılarında Cavit Bey’in sözlerine de bakarsak, keza Cemal Paşa’nın hatırları da bunlara paralel şekilde şunu söyler, ‘’Osmanlı, Antant kuvvetlerine yani, Fransa-İngiltere ve Rusya’ya katılmaya çalıssa da Reval Görüşmesi gereği Osmanlı savaş dışı tutulmaya çalışılmış. Almanların ittifak teklifi ise hemen kabul edilmiş. Tabi Almanların Marne’de kazanamasına rağmen savaşa giriyorduk. Sarıkamış Harekatı, 1914 kışında yapılmıştır, ilhamını Tananberg Meydan Muharebesi’nden almıştır, Almanların bu hızlı kuşatması ile Rus birlikleri imha edildi. Savaşın başında gerçekleşen bu savaş ile Alman genelkurmayı ve Enver Paşa, Kafkasya dağlarının eteklerine inip baharı ön saflarda karşılamak niyetinde idiler. Böylelikle derdi Almanların 1914 kışındaki taarruzunu durdumak olan Rusların birliklerini Kafkasya’ya çekmekti, böylelikle Almanların
5
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
yükü hafileyecekti. Gelen istihbarat Rusların bu cephede birliklerinin zayıf olduğuydu. Fevzi Çakmak ve ATASE Rusların cephedeki askerlerinin oranın %3 olduğunu söylemiştir gerçekten 160 bin asker vardı. Rusların takip eden yıllardaki Kafkasya Ordusu tam 7 Kolordu’dan toplamda jandarması, mekkarisi, yedeği dahil 500 bin kişiydi. Bahar aylarında Rusların buraya takviye edip Anadolu’nun içlerine taarruz edeceği tahmin ediliyordu, nakledeceğimiz raporlarda bunu doğruluyor. 1 Kasım 1914 tarihinde Ruslar taarruz etmiştir, Köprüköy ve Azap Muharebeleri ile yaşanmış fakat Ruslar başarı elde edememişti. Ayrıca Doğu Cephesi’ni Osmanlı İmparatorluğu değil, 1914 1 Kasım’ında Türk sınırını geçen Rus ordusu açmıştır bu da demektir ki Sarıkamış Taarruzu, memleketimizin hakimiyetine tecavüz edenlere karşı yapılmış bir savunma amaçlı taarruzdur, çünkü Osmanlı’nın Moskova’ya Petersburg’a gidecek kuvveti yoktu. Sarıkamış Taarruzu da bunu öngörmüyordu, savaşı Rus topraklarında yapmak istedik ki muhacir sorununu, azınlık sorununu Rusların kucağına atalım. Anadolu’nun Osmanlı için önemi çok büyüktü çünkü ordunun asker ve iaşe ikmali tamamen Anadolu’ya bağlıydı. 93 Harbi ile Osmanlı hududu Kars-Ardahan-Batum-Artvin’den değil Erzurum ve Trabzon’dan başlaması nedeni ile ufak bir hatada istila edilmek işten bile değildi. Yani savunma hattını öne taşımak hayati önem taşıyordu. Osmanlı ve Avusturya-Macaristan’ın zaten İngiliz ve Fransızları yenmeye güçleri yoktu temel görevleri Almanya’nın üstüne gönderilecek tümen sayılarını azaltmaktı. Rusların, Sarıkamış önlerinde asker sayısının 100 bin muharip civarlarını geçmemesi nedeni ile Almanlar da bu durumdan rahatsızdı. Osmanlı’nın gerek Kanal Cephesi gerek Kafkasya’da görevi düşmanın ihtiyatta birlik tutmasıydı. Kanal örneğini ele alırsak Osmanlı’nın orayı geçmesi imkânsızdı. Çünkü İngiliz savaş gemilerine karşı Osmanlı 20 bin asker ile kayık ve köprü ile geçmeye çalıştı bunun dışında Sina çölünü her askere günde 1 matara su vererek çölde kayık sürükleyip 12 bin deve ile yola çıkmıştı. İngilizlerin Mısır’da kuvveti ise 150 bin olduğunu Cemal Paşa söyler. Buradaki amaç, bu cepheye İngilizlerin daha fazla ihtiyat göndermesidir ki istihbarat raporları bunu doğruladığı gibi 1918 yılında Suriye ve Irak’ta İngilizler 400 bin kişilik kuvvet yığarak adım adım kılıç artığı Osmanlı kuvvetlerini takip ediyordu. Osmanlı kuvvetleri, sadece 3 aylık seferberlik yaparak savaşa girmişti. Buna rağmen Türk ordusu 4 sene Türk tarihinin en uzun cephesinden enbüyük ordusu ile kahramanca mücadele etmiştir. Bunun nedeni 93 Harbi’nden kalma yaşlı paşaların Enver Paşa tarafından Balkan Bozgunu sonrası emekli edilmesi ve Kurmay kadrosunun Mustafa Kemal, İsmet Bey, Fevzi Bey, Hafız Hakkı gibi cesur ve zeki subaylardan oluşturulmasındandır; örneğin Atatürk Kaymakam rütbesi ile 2 Tümen asker kontrol etmiştir. Hatta Almanya seyahati sırasında yaşlı bir Alman subay, Atatürk’ün ordu kontrol etmiş bir subay olduğunu öğrenince şaşırmıştır. Çünkü Almanya’da orduları 60 yaş üstü ihtiyarlar yönetirdi. Türkiye’de ise Enver Paşa’nın Harbiye Nazırı olana kadar böyleydi. 29 Ekim 1914 tarihinde Amiral Şuşon komutasındaki Osmanlı donanması Sivastopol limanını bombalaması ile girmiş 1 Kasım 1914 tarihinde Kutsal Cihat ilan edilip resmi savaş ilan beyanı
6
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
okunmuştur. Amiral Şuşon ve Alman bahriyelerinin verdiği raporlar Karadeniz temizlendi raporu ile Osmanlı nakliye filosu içinde tayyare, kışlık üniforma, otomobil ve çeşitli levazımı taşırken batırılmıştı. Bunun nedeni hem yanlış rapor ve savaş gemilerinin nakliye gemilerinin önünden gitmesi gerekirken arkasından yola çıkmasıydı. Sarıkamış taarruzu 3. Ordu kumandanı Hasan İzzet Paşa’ya2 bildirilmiş ve Paşa kış aylarında taarruz fikrine yanaşmış fakat şartlar sunmuştur bu fikre 3. Ordu’da kolordu komutanı olan Fevzi Paşa’da destek vermediği için görevden alınmışlardı. Yine İhsan Paşa ve Kurmay Başkanı Enver Paşa’nın emirlerinin içlerine sindirmediklerini söylemişlerdir. Mesela 9. Kolordu Komutanı Ahmet Fevzi Paşa, Hafız Hakkı Paşa3’nın planı anlatması üzerine şunu söylemiştir: “Bu manevra nazarî olarak gayet mükemmeldir. Şu şartla ki, kolorduların ellerinizle haritada hareket ettiği gibi seri ve emniyetle harekete muktedir olmaları şarttır. Halbuki, bu mevsimde hudut dağlarında çabuk hareket edebileceklerini zannetmiyorum.” (Z. N. Aksun, Enver Paşa ve Sarıkamış Harekâtı, s.196-7)4 3. Ordu, 3 kolordudan oluşuyor her kolordu ise 3 tümenden meydana geliyordu. X. Kolordu, Rus çıkartmasına karşı Samsun ve Giresun’da tutuluyordu maalesef bu birliğin Erzurum’a kaydırılması 1 ay sürmüş bu nedenle asıl taarruz Aralık ayının son haftasına sarkmıştı. Bağdat’tan 50 günde gelen 33. Tümen yazlık kıyafetler ile gelmiş Van’da kurulan 37. Tümen ise Ermeni-Kürtlerden meydana geliyordu bu sebeple firarlar çok olmuş kuvveti Tümen boyutunda olmadığı gibi seferberlik ile kurulduğu için eğitimleri eksikti. Kürtlerden oluşturulan yerel kıyafetleri ile katılan 1. 3. ve 4. İhtiyat Süvari Tümeni de Kürt aşiretlerinden alınmış eğitime alınmadıkları gibi teçhizatları eksik ve üniforma kullanmıyorlardı bu niteliksiz birlikler, Köprüköy’de firar ve dağıtılma ile niteliksiz hale gelmesi ile 2. Nizamiye Süvari Tümeni emrinde tugaylar olarak verildi. Osmanlı birliklerinin toplamı 10 tümenden mürekkepti. 100 bin kişinin 3. Ordu emrinde bulunduğunu hesaba katarsanız her tümen 2
Tümgeneral Hasan İzzet Arolat (1306-Sv.1) 1871 yılında İstanbul’da doğmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nda Tuğgeneral rütbesiyle 3 ncü Ordu Komutanlığı yapmış, 7/8 Ocak 1915 tarihinde bu görevinden alınmıştır. 31 Ağustos 1915 tarihinde emekli olmuştur. Emekli olduktan sonra Arap hükümetlerinde görev aldığı için 25 Eylül 1925 tarihli kanunun 5 nci maddesi gereğince 22 Aralık 1924 tarihinde askerlikten tard edilmiştir.( KKK.lığı Emeklilik Şubesi Arşivi, Şahsi Dosya; Gnkur.ATASE. Arşivi, Kls. 666, Dos.2, Fih.1-5.Gnkur. Kls.1727, Dos.75, Fih.1-66 ) 3
Tuğgeneral Hafız İsmail Hakkı Paşa (1315-P.2) 1879 yılında Manastır’da doğmuştur. Birinci Dünya Savaşı seferberliğinde Başkomutanlık Vekaleti Karargahı Kurmay 2 nci Başkanı ve 3 ncü Kolordu komutanlığı, daha sonra 10 ncu Kolordu Komutanlığı ve 3 ncü Ordu Komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. 13 Şubat 1915 tarihinde tifüsten vefat etmiş ve Erzurum Karskapı şehitliğine defnedilmiştir. (ATASE Arşivi, Kls.1486, Dos. 19, Fih.13; Kls.2816, Dos.49, Fih.1-63; Görgülü, s. 110.) (Ç.N.) Haklı da çıkmıştır, tabi bunun nedeni yanlız mevsim değil, işler ters gitmiş ve ibre Rusların lehine dönmüştür. 4
7
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
yaklaşık 10 bin erden oluşur fakat bunlar sabit rakamlar değildir, TSK ve Fevzi Paşa 75 bin muharip olduğunu yazmıştır. Örneğin Galiçya’ya gönderilen 3 Kolordu 90 bin mevcut olduğu bilinir ama bunların hepsi muharip demek değildir. Sarıkamış’ta tek büyük donma olayı Allahuekber Dağları’na giden 10. Kolordu’ya bağlı 30. ve 31. Tümenler plan dışı olarak Allahuekbere sapması ile yaşanmıştır. Haritanın ölçeğindeki sıkıntı Hakkı Paşa’yı5 yanıltmıştır, 25 mili 15 mil gösteriyor olmasıydı 5 saatte aşmayı planlayan Alman subaylar, 19 saate aşılması ile 20 bin kişilik bu iki tümen Sarıkamış’a vardığında fırtına ve yol üstündeki 3 ilçedeki muharebeler nedeni ile mevcudu 2500’e düşmüştür. Şimdi, böyle bir gerçeği nasıl tek kurşun atmadan 90 bin asker dondu diye yalana döndürüldü? 10. Kolordu önüne kattığı birlikler ile süpüre süpüre Sarıkamış etrafına doğru geliyordu. Veya Sarıkamış küçük bir kasaba alınsa ne olacak diyenler acaba Rusların yazdıklarını okudular mı ? ‘’Arka cephede ise güçlü ve çok sayıda düşman kaçınılmaz geri çekilişimizle, Sarıkamış’ı tehdit ediyor ve bizim Kars’a giden demir yolumuzu ele geçirmişti. Bu şartlarda benim yerimde olacak bütün komutanların tek bir isteği olmalıydı. Ne pahasına olursa olsun Kars’a giden yolu açmak ve bunun için Sarıkamış yakınlarında bulunan düşmanı yenmek veya gücümüz yetmez ise düşmanı yararak geçmek’’ (General Berhman’a Göre Sarıkamış sayfa 51) Okumazlar elbette, Stange Bey6 ve müfrezesinin ve diğer birliklerin Rusların telgraf hatlarının ve tren hattının imhasını yapıyorlardı. Demiryolu elimize geçmişti. Bu da demekti ki Sarıkamış yolu açılmaz ise Rusların ikmal yolu kapalı olduğu gibi çekilme yolu da kapalı! Çünkü o coğrafyada kanyonlardan başka dağları geçmek kolay iş değildi. Neden Sarıkamış kasabası sorusuna devam edelim: ‘’Bu sohbetin yapılma nedeni şuydu, o zamana kadar önemli bir merkez ve bizim başarımızın oraya(Sarıkamış’a) bağlı olması nedeniyle, Sarıkamış’ta çok sayıda asker toplandı’’(General Berhman’a Göre Sarıkamış sayfa 74)
Felakette sorumlu olsa da, Hakkı Paşa’nın günlükleri ve onu tanıyanların yazdıklarına göre çok aydın bir kişidir, muhtemelen yaşasaydı, Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşı olurdu, hem de sultan olan eşine rağmen. Eşi de keza Cumhuriyetçidir, yazdığı mektuplarda ailesinden nefretini hiç saklamamıştır. 5
Prusyalı Binbaşı Stange, 1914-1917 yılları arasında Türk ordusunda Yarbay rütbesiyle 21 nci Piyade Alayında görev almış ve Albay rütbesiyle İstanbul’daki yedek birliklerin müfettişliğini yapmıştır. Stange, halka İbrahim Bey olarak tanıtılmıştır. (Türkiye’de Alman Subaylar, s. 18) (Ç.N.) 6
8
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Orayı(Sarıkamış’ı) seçme nedenim, Sarıkamış’ın harekatın en önemli ve en tehlikeli bölgesi oluşuydu. Aynı zamanda merkez olması nedeniyle oradan bütün askeri birlikleri, telefon ve telgraf bağlantısı kurarak yönetmek daha kolaydı’’ (General Berhman’a Göre Sarıkamış sayfa 76) ‘’Sarıkamış Birinci Dünya Savaşı sırasında küçük bir kasaba olmasına rağmen, Rus ordusunun garnizon komutanlık merkezi olduğu gibi stratejik açıdan çok önemli bir noktayı teşkil etmekteydi. Ayrıca silah, cephane, erzak depoları vb. her şey bu kasabada tutuluyor…’’ (General Berhman’a Göre Sarıkamış sayfa 11)
Tarafların Kuvvetleri: Osmanlı’nın bu harekattan sorumlu birliği 3. Ordu’dur. Erzurum civarında bulunan 9. ve 11. Kolordu her biri 3 tümenden mürekkeptir. 10. Kolordu Rusların Trabzon, Samsun civarlarına çıkartma yapmasını önlemek için Giresun ve Samsun arasına pay edilmiştir. 3. Ordu Komutanı: Hasan İzzet Paşa 19 Aralık 1914 tarihinde istifa etmiş, fiili ise Aralık ayının 20’sinden itibaren Enver Paşa orduyu komuta etmiştir, mağlubiyet sonrası bu göreve Hafız Hakkı Paşa atanmıştır. X. Kolordu: Albay Hafız Hakkı Bey(Sonradan Paşa) 30. Tümen 31. Tümen 32. Tümen IX: Ali İhsan Latif Paşa 17. Tümen 28. Tümen 29. Tümen XI. Kolordu: Galip Paşa 33. Tümen(Bağdat’tan gelen tümen) 34. Tümen 18.Tümen(Aziz Samih İlter a.g.e. sayfa 18,19) Hafız Hakkı Paşa’nın verdiği bilgiye göre 1914 Teşrinevvel(Kasım) ayında ordunun kuvveti şu şekilde idi.
9. Kolordu 71.474 insan 17.865 hayvan, 42.456 tüfek, 24 mitralyöz, 72 top
9
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
10. Kolordu 63.700 insan, 16.197 hayvan, 35.236 tüfek, 20 mitralyöz, 56 top. 11. Kolordu 49.017 insan, 12.147 hayvan, 24.251 tüfek, 16 mitralyöz, 60 top
‘’Doğu’yu korumakla görevli 3. Ordu’nun bütün sahasında mevcut jandarma kuvvetleriyle geri hizmetliler ve gayri muharip teşkilat dahil 190 bin insan 53.794 hayvandı. Bu mevcut içinde Nizamiye Birlikleri 83 bin asker, yedek birlikler 13.177 asker, Erzurum Kalesi 13.383 asker, Nakliye Kolları 11.168 askeri Menzil Örgütü 5.531 asker, depolar 10.081 asker, Jandarma birlikleri 28.588 asker ve Ordu Karargahı 295 asker idi’’ (ATASE Arşivi, NO:4/3671, Kls. 2956 H-6, F.1-170)7
(Emekli Albay Samih İlter, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi, sayfa 13) 7
NOT: Bünyesinde bulundurulan her insan muharip demek değildir, kimisi Jandarma, kimisi ihtiyata bırakılır, kimisi cephe gerisi hizmette mekkarilik ile uğraşır. Ancak tüfek sayısı, top ve mitralyöz başına bırakılan adam sayısı hesap edilerek tam muharip kuvvet hesap edilir ki bunu genelde yazanlar 100 bin olarak hesaplamıştırlar. Kimi cephelerde bu 4/1 oranına ulaşmıştır. Çevreden gelen 18. ve 20. ve 33. Tümenlerin de bu bölgede bulunduğu kaynaklardan çıkıyor fakat kuşatma harekatına katılmamışlardır.
10
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’Savaş başladığı anda Rusların Kafkasya mıntıkasında toplam 160000 kişilik birlikleri vardı.’’ (Rus General Berhman’a Göre Sarıkamış sayfa 2)
Ruslar bu savaşa 2 Kolordu ile katılmıştır, 1. Türkistan Kolordusu ve 1. Kafkasya Kolordusu. Fakat birliklerin mevcutları nerede ise kafa kafayadır.
‘’Bizim ve düşmanın kuvvetini soran Mehmet Fazıl Paşa’ya ordu komutanı kuvvetimizin 120 bin ve düşmanın kuvvetinin 80 bin olduğunu söyledi. Fazıl Paşa da o halde ne duruyorsunuz, bu üstünlükten istifade ederek niçin taarruz etmiyorsunuz dedi.(İlter, a.g.e. sayfa 3)
1915 Yılında Doğu Cephesi hakkında Fevzi Çakmak şunları hatıralarına yazmıştır: ‘’Doğu Cephesi’nde bu oran dörtte birdir(Muharip ile geri hizmetler arasındaki oran) Ordunun genel mevcudu 100 ise bunun ancak %25’i cephededir. Personelin %75’i geri bölge emniyeti, lojistik nedenler vb. sebepler ile cephe gerisinde idi.(Büyük Harp’te Şark Cephesi Hareketleri, Mareşal Fevzi Çakmak sayfa 347) 10. Kolordu ve daha sonra 3. Ordu Komutanı Hafız Hakkı Paşa ise 6 Kasım 1914 tarihinde şunları yazıyor: ‘’…O halde Anadolu cihetinde Ruslar bir Kafkas Kolordusu ile bir Türkistan Kolordusu’ndan ve ihtiyat teşkilatından ibarettir ki bu cem’an 80-90 bin muharibi geçmez. Binaenaleyh 10. Kolordu da varırsa o halde 3. Ordu taarruzi olarak da hareket edebilir ve kışı kısmen olsun Rus toprağında geçirir…’’ ‘’…3. Ordu ancak 1/5’i muhariptir, Rusya dahiline sevkü’l-ceyş taarruzu yapamaz…’’ Hafız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış Günlüğü, Murat Bardakçı, sayfa 47) ‘’Yüz bin kişilik 3’üncü ordu, Sarıkamış Muharebesi’nde 3’er tümenli 3 kolordu ve 1 süvari tümeni ile katılır. Bu yüz bin kişinin elinde 75 bin tüfek, 75 makinalı tüfek ve 218 top vardı. Topların 100’ü sahra 118’i de sahra topu idi. Bu topların bir kısmı seri ateşli, bir kısmı da adi toplardı’’ (Kaynak: Emekli Tümgeneral Mahmut Boğuşlu, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Savaşları, sayfa 66) Rus Kuvvetleri ise 1. Kafkas Kolordusu ve 1. Türkistan Kolordusu çatısı altında idi. Bu iki kolordu Türklerin 3 Kolordusundan daha kuvvetli idi. Gerek üniformalarının kışa uygunluğu gerek ise silah ve tecrübe bakımından üstündüler. Osmanlı Ordusu, Azap ve Köprüköy Muharebeleri’nde Rusları mağlup edip Sarıkamış taarruzuna kalktığında 4 Kürt Süvari İhtiyat Tümeni fena şekilde bozulmuştu. Sebebi askeri terbiyeden geçmeden aşiret reislerinin emrinde milli kıyafetleri ve taktikleri ile muharebeye katılmalarıdır.
11
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’İhtiyat Süvari Kolordusu 4 tümenden oluşuyordu. Birinci Tümen Köprüköy’de, İkinci Tümen Karakilise’de, Üçüncü Tümen Diyadin’de, Dördüncü Tümen Velibaba’da’’ (İlter, a.g.e. sayfa 1) ‘’Bu 3 tümenden oluşan aşiret kolordusu Azap ve Köprüköy Muharebelerinde ağır kayıp verdiği için Sarıkamış’ta Süvari Tümeni’ne birer Tabur kuvvetinde pay edilecekti.’’(Türk Kara Kuvvetlerinde Süvari Birlikleri, Ankara Üniversitesi, Rıdvan Bal) ‘’Birinci Tümen Komutanı Muhlis ve Dördüncü Tümen komutanı Sait Beyler bizi burada buldular. Bu Tümenlerin askerleri etraftaki köylere yağma yapıyordu. Kadınlara saldırıyor ve hatta subayların eşyası ile alay sandıklarını alarak firar etmişlerdi. Dördüncü Tümenden ve Doksan Birinci Tümenden 600 er kalmıştı.’’(İlter, a.g.e. sayfa 5) ‘’Ermeniler alanen düşmanlıklarını gösterdiler. Muharebenin daha başlangıcındaki birliklerdeki Ermeni erler kaçtı. Düşman tarafına gittiler. Hatta Ermeni doktorlardan bile kaçanlar oldu. Halbuki ordu, bunları kendi öz evladından hiç ayırmamıştı. Taburlarda onbaşı ve çavuşların olduk.a fazlası Ermenilerden nasb olunmuştu. Kürtler de gerek cehalet ve gerek tevşik neticesinden kaçıyorlardı. Süvari kolordusunda 33’üncü ve 34’üncü Tümenlerde bizzat gördüm ki hiçbirisi gönülden savaşa sokulmuyor, ilk fırsatta kaçıyorlardı. Bunların halini o sırada orduya nasihat için gelen Şeyh Saidi Kürdi’ye gösterdim. Dedi ki: Her şeyi söyledim. Fakat nasihat kar etmiyor. Bu halleri gördükçe Kürt olmaktan utanıyorum Arap aaskerler zaten savaşçı değildir.’’ (İlter a.g.e sayfa 30)
Bir de tabi gönüllü birlikler vardı: Teşkilat-ı Mahsusa’ya bağlı Dr. Bahaaeddin Şakir Bey Müfrezesi ve Rıza Bey Müfrezesi. Bunlar sabotaj ve geride ikmal yollarını vurma gibi stratejik işleri yapmıştırlar.
Harekatın Amacı ve Başarı Durumunda Sonuçları: Sonradan harekatı gerçekleştiren 3. Ordu komutanı olan ve Allahuekber Dağları’na 30. ve 31. Tümenleri çıkartarak kuşatmayı genişletip plan dışına çıkıp hata yapan Hafız Hakkı Paşa’nın 9. Kolordu’ya gönderdiği telgrafta şunları söylemiştir. ‘’Gaye Rusların, bir ferdini kurtarmadan mahvetmektir. Bunun için baskın, cü’ret ve sür’at lazımdır. Ben 8 öğle ve 8/9 gece hareket ederek ale’s-eher şiddetli bir taarruz yapıyorum. Gündüz sür’atle takip ile Oltu’yu tutacağım. Ondan sonra da vasati 30 kilometre sür’atle 12 Kanunevvel’de Sarıkamış-Kars hattına varacağım. Tarih-i İslam’ın yeni devresine girerken zatı alilerinin dahi cür’et ve şiddetle hareket edeceğine eminim’’ 1. Almanların Doğu Cephesi üzerindeki yükü azaltmak için Rusların Kafkasya’daki Türkistan ve Kafkasya Kolordusunu Sarıkamış’ta kuşatma altına alıp Rusların direncini tamamen kırarak Rusların yeniden buraya bir ordu nakletmesini sağlamaktı. Osmanlı’dan bunu hemen yapmasını istiyorlardı
12
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Teşkilat-ı Mahsusa’nın son lideri Albay Hüsameddin Ertürk Almanların Ruslarla anlaşıp İstanbul’u Ruslara bırakmaları karşılığı, Rusların Almanlar ile savaşmayı bırakacağı söylentisi karşısında şunları yazmıştır: ‘’Fakat, Ruslar’ın şayet İstanbul üzerinde bir anlaşmaya varırlarsa, Almanlarla savaşı durduracaklarına dair duyumlarımız üzerine, Enver Paşa derhal harekete geçmeyi gerekli görmüş, kurmay heyeti ile birlikte Erzurum’a gitmişti. Başkomutan vekili ve Şark Cephesi komutanı sıfatı ile Enver Paşa’nın Sarıkamış çevresinde geçen savaşı bizzat yönetmesi bundan doğmuştur’’ (Hüsameddin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası sayfa 107) ‘’Almanlar netice verecek kesin meydan savaşlarına doğru yürürken, bizleri oturmakla itham etmeye başlamışlardı. Bu sebeple , Sarıkamış Taarruzu, tamamen askeri bir lüzum üzerine yapılmıştır’’( A. F. Cebesoy Milli Mücadele Hatıraları, sayfa 32) 2. Osmanlı’nın 3. Ordu için savaş başında eldeki stoku azami 60 günlüktü. Bundan dolayı kalmak ve gitmek arasında pek fark yoktu. İşte Hafız Hakkı Paşa’nın düştüğü o not: ’’3. Ordu Müfettişliğinden gelen telgrafta Bitlis, Trabzon, Erzincan ambarları da dahil olmak üzere 200 bin nefer ve 60 bin hayvandan mürekkep ordunun azami 60 günlük yiyeceği ve 22 günlük arpası olduğunu bildiriyor. Bu vaziyet karşısında Bronsart Paşa ordunun ileri gitmesini katiyyen hayal olduğunu söylüyor. Bence mesele müşkül olmakla beraber gayr-ı kabil-i hal değildir ve …. meselenin en sade ve kat’i halli şudur: Bu ordunun en fena olarak Erzurum havalisinden iaşe ve iskan olunacaktır. Çünki yollar yok , vesait az. Ordu Kars-Ardahan-Batum mıntıkasını ele geçirirse BatumArdahan 140 kilometre , yani Trabzon yolunun yarısından az. Trabzon yolu kadar arazi değil. Batum Limanı tam liman, Trabzon açık bir şehir. Binaenaleyh yalnız menzil noktasının Batum’a nakli işe ordunun iaşesi üç beş misli kolaylaşır. Ordu sür’atle taarruzla Kars-Ardahan hattını tutmaya muvaffak olursa orada Rusların bir çok erzağını da bulur. Oradan firar edecek olan Rus ahalinin bırakacağı kışlık zahire de ayrıca üzerine cabal askerinin iskanı …. her şey daha kolaylaşır.’’ (Hafız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış Günlüğü, Murat Bardakçı sayfa 58) Osmanlı Ordusunun erzak durumu sıkıntılıydı çünkü 93 Harbi sonrası Kars-ArdahanBatum Erzurum’un bir kısmı düşman eline geçmesi ile Doğu illerinin sarp bölgeler olması nedeni ile iaşe sağlanması veya Ordunun lojistiği harap durumdaydı. Yani ordunun mevcudu belli bir seviyenin üstüne çıkması açlığa yol açabilirdi. Bu sebeple kalmakla gitmek arasında fazla bir fark görülmüyordu. Üstüne aralarda yaşanan kıtlık ve göçler sebebi ile halkın da beslenmesi gerektiğinden ordunun iaşe problemleri oluyordu. Nitekim Lübnan’da 1. Dünya Harbi sırasında insanlar açlıktan ölmüşlerdi.
13
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Nitekim Rusların Türkistan Kolordusu ve Kafkasya Kolordusunu 3. Ordu meşgul ederken, Kafkasya’ya yeni bir Türk ordusu daha sevk edilmesi düşünülmüş. Fakat 3. Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa telgrafta şunu bildiriyor: ‘’Diğer mühim nokta da vardır ki o da iaşe meselesidir. Bu mıntıka, bu vesait-i nakliye ikinci bir orduyu kaldırmaz’’ Yani İstanbul’da Rumeli’nden gelecek Bulgar, Yunan, Rus veya İtilaf Kuvvetleri tehditlerine karşı tutulan 5 Kolordu tutuluyor. Bundan yararlanmak istense dahi bölgenin maddi koşulları bunları kaldırmaz haldeydi. Yani sayısal üstünlük kurmak gayr-ı kabildi.’ 3. Rusların nüfusu 167 milyon iken Osmanlı nüfusu 24 milyon ve bunun nerede ise yarısını azınlıklar oluşturuyordu. Rusların cephelere asker göndermesi daha kolaydı. Osmanlı’nın bir sıkıntısı da nüfusundan mütevellit asker çıkartmaktı. Osmanlı hatırı sayılır devletler arasında en az nüfusa sahip ve büyük bir coğrafyada savaşmakla yükümlüydü. Nerede ise 1000 senedir Türk toprağı olan Doğu Anadolu’da bir çok yer işgal altındaydı. Buradan asker toplamak daha kolaydı. Fevzi Paşa 1916 yılındaki Rusların Trabzon’u işgal etmesi ile halk-ordu beraber Ruslara karşı çarpıştığını kitabında yazmıştır. Savaşta Türklerin yoğunlukta yaşadığı her yer bizim için önemliydi. Maddi olarak da Batum’daki mungul bakır madenine Almanların ihtiyacı vardı. 4. Osmanlı, Rusları Köprüköy ve Azap Muharebeleri’nde 10. Kolordu gelmeden 2 Kolordu ile büyük netice almasa dahi kazanmıştı. Osmanlı’nın sonradan savaşa girmesi nedeni ile Ruslar önceden Almanya ile savaşmaya gönderdiği askerlerini Kafkasya’ya göndermesi an meselesiydi, yani 1914 Kasım ve Aralık aylarındaki durum Osmanlı ordusu için müsait bir durumdu çünkü ordunun kuvvetleri kafa kafaya sayılırdı. 1915 yılından itibaren Rusların kuvvetleri dağ gibi artmış en sonunda geri hizmetler dahil 500 bin kişilik bir kuvvet oluşturmuşlardı. Rusların askere alabileceği insan gücü yüksek ve ovalarda bulunan trenleri sayesinde hızla asker taşıyabiliyorlardı. Osmanlı ise Bağdat’tan gelen 33. Tümen tam 67 gün sonra Erzurum civarına varmıştır. Osmanlı genelkurmayının düşüncesi Ruslar Kafkasya’ya birlik sevkine başlarlarsa zaten direnç göstermek imkansızdır. Bu yüzden hızla hareket etmek farzdı. Ruslar Türk ordusu ile eşit miktarda asker bırakarak sadece Alman taarruzu durdurulana kadar Türkleri oyalamak istiyordu zaten ilk taarruzu Ruslar başlattı.
Bir raporu Hafız Hakkı Paşa notlarına almış ‘’Ruslar evvelki gün Reni’de toplanmış olan 30 bin neferden beş binini Sırbistan’a gönderdikleri gibi 20 binini Kafkasya’ya gönderiyorlarmış. Alman ateşemiliteri Bükreş’ten öyle bildiriyor. Bu 20 bin gelene kadar biz karşımızdakileri ezeriz.’’ (Bardakçı-Hafız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış Günlüğü, sayfa 59)
14
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’Kafkasya’da durumun sıkışık bir hal alması üzerine Ruslar Batı Cephesi’nde bulunan 2. Kafkas Kolordusu’nu bu bölgeye kaydırmaya başladısalar da Almanların tekrar taarruzu geçmeleriyle bu Kolordu’nun Kafkasya’ya hareketini ertelemek zorunda kalmışlardı’’ (Rus General Berhman’a Göre Sarıkamış Harekatı sayfa 5) Genelkurmay da aynı şeyi söylemekte: ‘’Osmanlı 3. Ordusu 118 bin civarındadır. Sarıkamış çevresindeki Rus kuvvetlerin ise yedekleri ile birlikte 100 binin üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bu Rusların Doğu Cephesi’nde en az kuvvet bulundurdukları zamandır’’( Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekatı c.1 sayfa 385) Yani harekatın dayanak noktası ‘’hız’’ ve ‘’baskın’’ Rusları Selim-Bardız(Şenkaya)Sarıkamış tarafında bir kuşatmaya alıp imha etmekti. Böylelikle yeni birlikler sevk edilene kadar Osmanlı büyük ilerleme kaydedecekti. Ruslardan ele geçirilecek batarya, mitralyöz, kılıç, hayvan, tüfek de bunun diğer kısmı çünkü Osmanlı bunların üreticisi değildi kaybedilen tüfeğin dolması Berlin’den gelen trenlere bakıyordu ve bakacaktı. Sarıkamış’ta kaybettikten sonra Türk Ordusu teçhizat bakımından bir daha Doğu’da 80 bin tüfeğe ulaşamadı. Asker sayısını yakalasak dahi tüfek sayısı 60 bini aşamadı. 5. Osmanlı’nın tüm kuvvetini aldığı Anadolu’dan Rusları uzaklaştırmak çünkü en ufak hatada Ruslar Sivas’a, Erzurum’a ulaşması işten bile sayılmazdı. Rusların bu bölgelere yanaşması ile Ermeniler ve Kürtleri ayaklandıracağını Hafız Hakkı Paşa günlüğüne not etmiştir. Özellikle Ermeniler Sarıkamış’ta Ermeni tümeni olarak zaten Rus kuvvetlerinin içinde iken 1 milyon kişilik Ermeni nüfusundan çetelerin cephe gerisinde yaratacağı sıkıntılar ortadaydı. Bu yüzden taarruz etmek önemliydi üstün olduğumuzun göstergesiydi. Bu da içerde isyan kollayanlara korku bizden olanlara cesaretti. Nitekim 1915 yılında Van’da Ermeniler tamamen azıtmış, Ruslar cesaret vermek için Rumiye gölü etrafından Anadolu’ya Rus Süvari Kolordusu gelmişti. Sarıkamış bir imha harekatıdır. Hafız Hakkı Paşa da bunu anlatıyor. ‘’Yegane maksadımız, Rusların ters cephe ile muharebeye mecbur etmektir. Ruslar, çekilmeye başlarsa, maksadımız kayboldu demektir. Ben X. Kolordu ile Sarıkamış’tan onların tepelerine ineceğim. Rusları yendik mi, mahvettik demektir. Bunun tersi, bizim için de aynıdır. Kürdün dediği gibi ya herro ya merro! ‘’(N. Köseoğlu a.g.e. sayfa 201) 6. Dünyadaki genel kanaat ‘’1915 baharına bu savaş biter Avrupa’da barış yapılır’’ Hafız Hakkı: Ben de bu fikirdeyim(savaşın erken açıldığından) Hatta Alman Erkan-ı Harbiye’sini ikna için Bronsart ile Berlin’e gitmiştik. Oteldeki odalarımıza ayrılıp yıkandıktan sonra tekrar buluştuğumuzda Bronsart dedi ki :’’Hazır ol gidiyoruz. İstanbul’a dönüyoruz. Harp başlamıştır’’ Karadeniz’deki saldırıyı orada öğrendim. Geri döndük. Artık öyle böyle savaşa girmiştik. Başlayan bu savaşı başarıyla bitirmekten
15
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
başka düşünülecek bir şey kalmadı.(Samih İlter, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi Hatıraları, sayfa 7)
‘’Bu sırada 4 Aralı 1914’te Albay Hazı Hakkı, Grebenli Yarbay Bemir ve Bahaettin Şakir Bey’le Taşlıtepe’deki topçu mevziine gittik. İstanbul’tan gelmelerinin sebebini sordum. Anlayamadın mı dedi. Anladım. Ne duruyorsunuz demeye geldiniz dedim. Gülerek dedi ki: İyi bildin. Ne duruyorsunuz? Beni Batum’dan varpura bindirmelisiniz. Yoksa Trabzondan gitmem. Bu şekilde taaruz yapılmasından bahsedildi. Etraftaki dağların büründüğü karların derinliğini gösterdim. Hatta bu mevsimde muharebinin ilanında vakitsizliğinden bahsettim. Dedi ki:Ben de bu fikirdeyim. Hatta Alman Genelkurmayını ikna için Bronsart ile beraber Berlin’e gitmiştik. Oteldeki odalarımızdan ayrılıp yıkandıktan sonra tekrar buluştuğumuz zaman Bronsart dedi ki:’’ Hazır ol, gidiyoruz, İstanbul’a dönüyoruz. Savaş başlamıştır.’’ Karadeniz’deki olayı orada öğrendim. Geri döndük. Bundan dolayı başlayan bu savaşı iyi bitirmekten baika düşünülecek bir şey kalmamıştır. O halde kışı olduğumuz yerde geçirip, ilkbaharda taarruz etmemiz gerektiğini anlattım. Hafız Hakkı Bey dedi ki: İlkbaharda barış olma ihtimali vardır. Bölye olursa barış masasına hangi işimizle oturacağız. Çorbada pirinci çok olanın hissesi de çok olur. Bundan dolayı herhalde bir taarruz yapmalıyız. (Samih İlter, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi Hatıraları, sayfa 7) Ordunun İaşe Durumu: 1914 senesi Şubatı’nın başında ordunun Erzurum menzilinde teslimi lazım olan birlikleri 9, 10, 11 nci Kolordularla, 5 nci Seferi Kuvvetler, Bağdat Müfrezesi, 2 nci Nizamiye Süvari Tümeni, Erzurum müstahkem mevkii idi. Diğer birlikler bulundukları yerlerdeki menzil ve tekalif-i harbiye ambarlarından besleniyordu. Bu ismi geçen birliklerin iaşe mevcudu 1.704 subay, 48.295 er ve 20.603 hayvandı. Menzilin mevcudu olan 550 subay, 18.420 er, 2.134 hayvan ve 4.677 deve buna eklenirse beslenecek miktar 2.254 subay, 66.720 er ve 22.737 yük hayvanı, 4677 deve oluyordu. Her ere günlük bir kilo yiyecek ve her hayvana 3 kilo yem hesabı ile gündelik ihtiyaç 70 ton erzak ve 82 ton yem tutuyordu. Her ikisi toplamı 150 ton olup bu miktarın orduya nakledilmesi gerekmektedir. Buna karşı Erzurum havalisinde Sivas, Diyarbakır, Harput’tan gelen erzak çok azdı. Şubat’ın başında Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Aşkale, Tercan, Erzincan, Eğin , Palo, Erzurum, Tortum, Hasankale, Ketvan, Mescitli, Hınıs, Bulanık, Samsun menzil ambarlarında 13 milyon kilo erzak ve bir milyon 177 bin kilo kadar yem vardı. Bunlardan başka iller daha 60 milyon kilo yiyecek ve 5 milyon kilo yem tedarikini taahhüt etmişlerdi. Bunların hepsi ordunun yanına getirilirse genel toplam 90 milyon kilo yiyecek ve 7.5 milyon kilo yem ederdi. Bu da orduyu pek çok zaman idare ederdi. Fakat bunlar Sivas, Elazığ, Bitlis, Van, Diyarbakır gibi uzak vilayetlerde idiler. Mesafenin uzaklığına göre nakliye araçları çok azdı. İller ücretli vasıtalar bulup yollamaya çalışıyorlardı. Herkes şartları zorluyordu. Ancak sonuçta gelen yine azdı. Ücretli vasıtalar kesin ve belirli
16
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
olmadığından yine hesabımızı menzil vasıtalarına göre yürütmemiz gerekiyordu. Bu zor durum karşısında birlikler kendi civarlarından para ile senetle, mazbata ile erzak toplamaya çalışıyordu. Başkomutanlık Vekaleti iaşe görüşünden illeri ordular arasında paylaştırmış olduğu gibi, ordu da kendi dairesindeki bölgeleri, kolordulara taksim etmişti. Çünkü her birlik, kendi yanında ve kendine ait olan yerlerin iaşe maddelerini el altında kendi malı sayarak diğer bölgelerden erzak almaya uğraşıyordu. Bunun sonucunda birkaç alım-satım memurunun gittiği yerlerde fiyatlar yükseliyor ya da birlikler arasında anlaşmazlıklar oluyordu. Bunlardan başka birlikler kendi askere alma bölgelerine müracaatla gizlice erzak getiriyorlardı. Fakat bu yardım da hiç derecesindeydi. Ordu, iaşece her halde sıkılıyordu. Hakikaten seferber ordu doymak bilmez bir deve benziyordu.(Emekli Albay Samih İlter, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi sayfa 29)
Savaş Hazırlıkları ve Ordunun 22 Aralık Öncesi Durumu: Bu savaşta Osmanlı en çok geri kalmışlığının bedelini ödemiştir. Balkan Savaşları sırasında Averoff zırhlısının mukabili bir zırhlımız yok diye Osmanlı Donanması Çanakkale dışına çıkamamıştır. Sonrasında Donanma Cemiyeti kurulmuş ve bu cemiyet Britanya’dan 2 adet modern yeni inşa edilmiş zırhlı satın almıştır. İsimleri dahi belliydi. Rauf Orbay’a teslim alması için gitmiş fakat Britanya Krallığı bizim bu Yavuz ile eş değer iki gemimizi bize teslim etmeyerek Osmanlı’nın denizlerde serbest hareketini tamamen yok etmiştir. Sarıkamış Harekatı neden Kasım da değil de Aralık’ta yapıldı sorusunun cevabı işte buradadır. Osmanlı donanmasının zayıflığı! Rusların 19 parçalık donanması karşısında Osmanlı’nın işe yarar olarak adlandırılacak elde 2 tane gemisi var Hamidiye ve Mecidiye, sonra Alman mürettebatın yönettiği Yavuz ve Midilli var fakat Midilli Yavuz’un üçte biri boyutunda ve kuvvetinde yani durum böyle iken Osmanlı donanması Ruslar ile asla uzun süre deniz muharebesi edemezdi. Denizde hakimiyet olmadığı için Osmanlı 10. Kolordusunu, Giresun ve Samsun’a pay etmişti çünkü Rusların Odesa üzerinden Anadolu’ya bir çıkartma harekatı yapacağı düşünülüyordu. Odesa’daki birlikler başka cepheye nakledilmiş fakat bu sefer de bu kolordunun nakliyesi için deniz yolu hakkında Amiral Şuşon güvenli değil raporu vermişti. Batum’a çıkartma yapılıp Ruslara karşı yeni bir cephe açarak Rusların buraya birlik sevk etmesi düşünülmüş fakat Amiral Şuşon’un raporu doğrultusunda bu imkansız addedilmiş ve vazgeçilmişti. Rus donanması meşgul iken veya hava kötü iken yapılan görüşmelerde ise iletişim kopuklukları nedeni ile kolordunun nakliyatı gecikmişti. Kimi telgraflar hiç ulaşmamış kimi ulaştığında muhatabı yerinde yerinde olmamış, Paşalar arasında anlaşmazlıklar derken zaman kayıpları yaşanmıştır.
17
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’25 Teşrinevvel(Kasım) 1914 tarihinde Hafız Hakkı’nın düştüğü not: 10. Kolordu’ya emir: Vapurlara mümkün mertebe çok kıtayı çabuk bindir, mütebakisi yaya yürüsün. Donanmaya emir: Temin et. Nazır’a söylemiş, kabul. Derken Trabzon’dan haber fena, asker çıkamadı. Bunun üzerine Konak’ta Paşa tereddüt etmiş. Bence esas mesele, bu fırtınada düşman torpidoları çıkamaz. Donanması yok. Her dakika bize kıymetkardır. Mümkün mertebe çok askeri bir kerede Trabzon’a nakledelim ki bu kış seferini düşman toprağına nakledelim. Nazır’a anlattım. Cevap: Hele, Şuşon’un cevabını bekleyelim(Lüzumsuz bir vakit ziyaı). İhsan Bey’e telefon ettim. Telgrafla Şuşon’a söylesin. Şiddetle cevaba muntazırdır. Poyraz dünden beri hakiketen şiddetle esiyor. O derece ki donanma Berk-i Satvet’i iadeye mecburiyet hisetti. Maaamafih bence hepsi boş özür. Ne kadar mümkünse o kadar kıt’a mümkün mertebe çabuk Trabzon’a olmazsa Polathane’ye ve civarına çıkmalı. Gece yarısına kadar Şuşon’dan cevap gelmedi. Rüzgar bütün şiddeti ile devam ediyor. Nihayet gece yarısı cevap geldi. Birçok laf. Netice hareket kısa yapılsın, yoksa tehlike var. Bunun üzerine daha dün çekilen telgraf 20 saat geç geldi. ’Eldeki gemiler ile mümkün mertebe çok asker naklediniz. Mütebaki asker karadan yürüsün’
Bir başka hadise: ‘’10. Kolordu diyor ki, üç büyük vapur gelmedi. Erzakı geri çektim. Asker karadan harekete hazır. Binaenaleyh ancak daha iki alay ve iki batarya denizden gitsin. Mütebakisi karadan. Buna cevap sade idi: Vapurlar gelince mümkün mertebe çok insan denizden nakledin. Herhalde mümkün mertebe çok askeri az zamanda Trabzon’a nakli matluptur. Bizim Bezm-i Alem ve Midhat Paşa vapurlarından haber yok. Ereğli ve Sinop limanlarına sorduk bilen yok. İhtimal ki battılar. Her şeyden evvel iki tayyaremiz ve yegane tayyare ve cephane battı, yazık! Bu gemilerin batmasının sebepleri: 1. 2. 3. 4.
Vaktiyle 10. Kolordu’nun nakli hakkındaki tekliflerimizin Nazır’ın kabul etmemesi. Şuşon’un harbi lüzumsuz yere erken açması.* Bir gün evvel gidecek olan bu gemilerin Nazır’ın hususi emri ile bekletilmesi Donanmanın bu gemileri önünden çıkartması, arkasından çıkartmaması. ‘’
Enver Paşa, 22 Ekim günü Şuşon’a kapalı zarf içinde Rus donanmasından Karadeniz’in temizlenmesi emrini vermiş ve zamanı geldiğinde yapmasını istemiş. Fakat Almanlar, Osmanlı’nın tarafsız kalması nedeni ile Boğazlardan serbestçe Rusya’ya desteğe giden gemilerden ve yükü azaltmak için 7 gün sonra
18
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
29 Ekim günü Sivastpool Limanını bombalayarak bizi fiili olarak savaşa sokmuş ve 1 Kasım günü Cihad-ı Mukaddes ilan edilmiştir. ‘’Donanma Kumandanı’na şöyle bir emir hazırlanmış idi: ‘Rus donanmasını mahvederek Karadeniz hakimiyetini kazanmak.’ Bu emir benim kasamda duruyordu. Bizim hareketimizden evvel(Hafız Hakkı Bey’in Alman Genelkurmayına ziyareti) Nazır emri istedi. ‘Şuşon’a vereceğim, kapalı bir zarf içinde, lazım olduğu zaman emri aç, diyeceğim’ dedi. Ben şüphelendim. Rica ettim dinlemedi. Halbuki iş büsbütün başka türlü olmuş ve Şuşon kendisi Alman kafasıyla açmış, yapmış, etmiş bizi vakitsiz harbe sürüklemişti.’’ (Hafız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış Günlüğü, Murat Bardakçı s.43)
Savaşın 29 Ekim’de açılması ile Osmanlı sadece 3 ay hazırlık ile savaşa girmiş ve Alman İmparatorluğu ile Avusturya daha Sırbistan’ı düşürmediğinden Osmanlı teçhizat bakımından eksik durumdaydı. Bir başka mesele de Osmanlı 1. Dünya Savaşı öncesi 1911 yılından itibaren Yemen-İtalya ve Rumeli’de savaş vermesi üzerinden sadece 9 ay geçmesiydi.8 Bunu Cemal Paşa Hatırat adlı anılarında şöyle nakletmiştir: ‘’Ertesi gün toplanan Encümen-i Vükela’da genel durum uzun uzadıya tartışılıp konuşuldu. Encümende başlıca iki öneri üzerinde duruluyordu. 1. Hemen savaşa girmek 2. Altı ay daha tarafsızlığımızı korumamız gerektiğini Almanları ikna etmek için Halil Bey ile Erkan-ı Harbiye-i Umumiye İkinci Reisi Hafız Hakkı Bey’in Alman Genelkurmayı’na göndermek. Bu ikinci fikri Cavid Bey savunuyordu. Birinci fikirde ise diğer nazırlar müttefik bulunuyordu. Sadrıazam paşa ilk defa olarak çekingen bir tavır sergiliyordu. O sırada Enver Paşa, Goeben ile Breslau gemilerinin Karadeniz’e çıkmalarını yasaklamakta devam edemeyeceğini, çünkü amiralin gayet haklı olarak bir çok askeri sebepler ileri sürmekte bulunduğunu ifade etti. Fakat bu iki geminin diğer Osmanlı gemileriyle birlikte Karadeniz’e çıkması muhakkak bizim savaşa girmemizle sonuçlanabilirdi. Bir kere İtilaf Devletleri, Goeben ve Breslau gemilerini Omsanlı gemisi 8
Balkan İttifakı’na karşı direnemeyen Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı sırasında kimi zaman mağlup olmuş kimi zaman eşsiz zaferler elde etmişti. Kaybetmiştik fakat Türk’e yaraşır gibi bugün alnımızın akı ile Çanakkale’yi Kut’u Gazze’yi, Köprüköy’ü, Bakü Muharebesi’ni anabiliyoruz.
19
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
olduklarını kabul etmediklerini bu sebeple de Osmanlı bayrağını çekmiş Osmanlı mürettebatını taşıyor olsalar dahi Boğazlar’dan çıkacak olmaları durumunda hemen düşman muamelesi göreceklerini açıktan açığa ihtar etmişlerdi. Ayrıca Rus donanmasın da Goeben ve Breslau gemilerinden birini kötü bir durumda yakalaması halinde hemen saldırıdan geri duramayacağı muhakkaktı. Herhangi bir gerekçe ile Rus donanması Goeben ve Breslau gemilerine hücum etmese bile bizim savaşa girmemizi çokça arzu eden Amiran Şuşon bizzat Rus donanmasına veya limanlarına saldırmak suretiyle bizi savaşa sürükleyebilirdi. Halil Bey ile Hafız Hakkı Bey’in bir an önce Berlin’e gönderilmelerine ve donanmaya ait meselelerin Başkumandanlık Vekaleti’nin sorumluluğuna terk edilmesine fakat savaşa yol açacak durumlardan şiddetle kaçınılmasına karar verildi’’ (Cemal Paşa- Hatırat sayfa 180-181) Hafız Hakkı Paşa, Genelkurmay İkinci Başkanı olarak bir çok kez 3. Ordu için kaput, tayyare, otomobil, para, peksimet, konserve, 20 bin top mermisi, 15 cm seri atışlı bataryaları kimi zaman depodan kimi zaman lüzumsuz gördüğü cephelerden aldırtarak 3. Ordu’ya göndermiştir. Mesela: ‘’3. Ordu’ya yardım bugün şunları hazırlatıyorum: 1. Bir vapura konserve, un, peksimet ve arpa yükletiriz. 2. Bir tayyare hazırlatıyoruz …. Gönderelim. 3. Levazımat-ı Umumiyeden 20 bin, 1. ve 2. Ordular’dan 50 bin kabil-i nakil çadır toplayıp ilk vapurla göndermek 4. ….’dan 5 otomobil alıp 3. Ordu’ya göndermek…. 5. 1. ve 2. Ordular’ın menzil nakliye kollarından iyilerini toplayıp aynı vapurla sevk. ‘’Bu Perşembe gidecek:-3. Ordu’yaa- Yüz bin lira b- İki vapur konserve, peksimet ve un, benzin. c- Bir vapur araba ve 5 otomobil, 5 otobüs’’ sayfa 59 Köprüköy Muharebesi’nde biz 2000 askerlik bir zayiat vermiş iken Ruslar takriben 4 bin kayıp vermişlerdir. Ordunun 14 Kasım 1914 tarihinde genel durumunu bildiren 3. Ordu kumandanı Hasan İzzet Paşa’nın Köprüköy Muharebesi sonrası yazdığı telgraf:
1. Şimdiye kadar takdim kılınan takrirlerden anlaşılacağı veçhile düşman kati surette mağlup edilememiştir. Fi 26 Teşrinevvel sene 1330 muharebesinde yapılan sevkülceyş ihatası, ihataya memur olan fırkanın şiddet ve cesaretle sevk ve idare edilememesinden muharebe meydanında muharebeye seyirci kalmasından, düşman yakayı kurtardı. Fi 29 Teşrinevvel sene 1330
20
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
2.
3. 4.
5.
6.
7.
muharebesinde dahi sol cenahdan ihataya memur fırkanın ihatasını da arazinin müşkilatı, sis ve kar ve bir düşman müfrezesi tesirsiz bıraktı. Düşman bu sebeple adım adım müdafaa ederek çekiliyor. Arzu buyurulduğu veçhile takip fevkalade şayan-ı arzu ise kıtaatımızın hali, düşmanın kati olarak mağlup edilememesi bu arzumuza mani oluyor. Öyle zannolunur ki düşman Horum civarında ikinci müdafaaya hazırlanıyor. Bu mevzide Türkistan Kolordusu’nun da iltihak edebileceği esirlerin ifadatından anlaşılıyor. İkinci bir taarruzumuz için bir müddet hazırlanmaklığımız lazım gelir. İhtiyat Süvari Fırkaları çapulculuktan başka bir şey yapmıyorlar ve kısm-ı azamı dağılmıştır-İhtiyat Süvarileri Kürt aşiretlerden toplanan askeri terbiye almamış birliklerdirÇete teşkilatı yapılmadığı için alelacele yapılan bu teşkilatın dahi büyük faide ümid etmiyorum. Maaamafih, bunlarla teşebbüsatta bulunuyoruz. Ancak on buçukluk obüs bataryalarından istifade edebiliyoruz. Kafi miktarda cephanesiyle ve tekmil hayvanat ve eşhasiyle beraber gönderilmek şartıyla on beşlik batarya hakkında fikrimi bilhare arz edeceğim. Bu mıntıkada iaşe ve cephanenin ikmali tasavvur olunamayacak kadar kesb-i müşkülat ediyor. Bilhassa bu iki mesele ile ordunun ksımen çıplak bulunması, bu kış mıntıkasında harekat-ı askeriyeye pek büyük tesir yapıyor. Her şeyden evvel seri ve adi ateşli cebel bataryası için gönderebileceğiniz kadar müstahzar cephane gönderiniz. Seri sahra bataryaları için de müstahzar cephane gönderilmelidir. Bu mütalaattan ordunu bu haliyle ileri gitmek arzusunda olmadığını istidlal buyrulmasın. Birinci maddede arzolunduğu veçhile hazırlıklar ile meşgulüz. Hasan İzzet Paşa’’
Orduya bir yerlerden sürekli topçu mermisi gönderilse dahi bunları Hasan İzzet Paşa yetersiz bulmuştur. 2 Harita göndermeyi dahi not edecek halde olmamız da bir başka çarpıcı nokta. Almanlar ve Avusturyalılar Sırpları bu sırada mağlup edilemediği için topçu olmadan ileri harekatı yapmak istemedi. Hasan İzzet Paşa topçu mermisi sıkıntısı nedeni ile Köprüköy’e çekilen 3. Ordu’ya önce 3 bin mermi sonrasında ise 20 bin mermi yola çıkarılmıştı. Bunun dışında Batum’a doğru ilerleyen 2000 kişilik gönüllüler ise cephaneyi tüketmiş bundan dolayı onlara da cephane göndermek gerekmekte. Yani 3. Ordu cephane, lojistik konusundan dolayı ileri harekata Kasım ayında başlaması imkansızdı. 10. Kolordu’dan 1 Tümen geldi ise geri kalan 2 tümen hala muharebe meydanına varmamıştı. 15 Kasım’da Artvin işgalden kurtarılmıştı. Yani Türk kuvvetleri savaşın başlamasından beri başarılı şekilde gidiyordu.
21
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
16 Kasım günü 3. Ordu Kumandanı’nın Erkan-ı Harbiye’ye çektiği telgrafın önemli kısımları: ‘’…Köprüköy’de civarında vukua gelen ilk muharebede düşmanın 1. Kafkas Kolordusu ve 1. Kafkas Fırkası(Tümen) ile muharebe edildi. Azab’a kadar muharebe edildi. Azab hattında hazırlanmış olan düşmana ikinci bir defa olarak taarruz ve düşman Azab’ın şarkındaki sırtlara tahliye mecbur edildi. Şimdi, Ardos’un şarkındaki sırtları işgal etmiştir. Ordunun bu taarruzunda zabitan(subay) ve efratça verdiği zayiat dolayısıyla metin tahkim edilmiş bu mevzie yeniden taarruz için 30. Fırka’nın muvasalatını(varmasını) beklemeye ve bu zamana kadar bulunan hattı müdafaya karar verdim…’’ ‘’…Yapılan ve yapılacak taarruzun maksadı harekatı-ı askeriyeyi işkal edecek kadar kış bastırmadan imdad kıtaatı almadan düşman ordusunun az zamanda iyice mağlup etmektir..’’
Bunları söyleyen Ahmet İzzet Paşa, 2 muharebede mağlup ettiği düşmanı Topçu cephanesini bahane ederek takip etmeyerek tüm ordunun maneviyatını çökertmiştir. Muzaffer bir ordunun geri çekildiği nerede görülmüştü? 2 muharebede kazanılan yerlerden geri çekildik. Almanların dik kafalı olması nedeni ile Almanlar 3. Ordu’ya gönderilecek mallar için vapur vermemiş. Bunun üzerine Bahriye Nazırı Cemal Paşa’yı bulan Hafız Hakkı Bey, 4 vapur almayı başarmış ve şu malları 19 Kasım günü naklettirmiş: 1. 2. 3. 4. 5.
On beşlik seri obüs bataryası 12 bin sandık piyade cephanesi 600 mekkari Toplar için 100 mermi Bir yük otomobili
19 Kasım günü Azap’dan düşman tardedilmiş ve çeteler Artvin’in 20 kilometre batısında dört top, 65 Rus askeri 4 subay ele geçirilmiş. 20 Kasım günü topçu cephanesini 2 günlük kalması ile 3. Ordu karargahı Erzurum’a Köprüköy’e çekilme kararı almış şu şekilde telgrafta bildirmiştir. ’Hususiyle ordumuzun kuvvetli topçu atımı olmaksızın piyademizin ileri gidemeyeceği hatta uzun müddet müdafaada kalamayacağı malum-u alinizdir. Elde bulunan topçu cephanesi
22
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
ancak iki üç gün devam edecek muharebeye yetebilecek derecededir. Cephanemizin bu suretle azlığı en müsait vaziyetlerde bile harekatımızı tatile bizi mecbur edeceği tabiidir…’ Buna Hafız Hakkı Bey karşı çıksa da gerçekleşmiştir. 21 Kasım gecesi Osmanlı 3. Ordusu ricat etmiştir. Karargahın rapor istemesi üzerine Hasan İzzet Paşa düşmanın istihkamlarının 2 günlük top ile geçilemeyeceği gibi eldeki merminin boşa ziyanından yana olmamış 3. Ordu’dan 210 top olduğunu hatırlatıp 20 bin merminin top başına 200 mermiye isabet ettiğini ve bunun çok yetersiz olduğunu söylemiş böylelikle 22 Aralık 1914 tarihine kadar 3. Ordu ve düşmanın 2 Kolordusu 1 aylık mola dönemine girmiş. Bu arada 10. Kolordu varmıştır. Bağdat’tan 37. Fırka getirilmiştir. Hafız Hakkı Bey inceleme yapmaya gelmiş ve harekata karşı iken inceleme sonrası olur raporu verilmesi ile kış taarruzu planının düğmesine basılmuştır. Sarıkamış Taarruzu öncesi Enver Paşa askere bir nutuk atmıştır orada ordunun teçhizat eksikliği açıkça ortadadır: ‘’Askerler, hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarığınız, sırtınızda paltonuz olmadığını da gördüm. Lakin karşınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakın zamanda taarruz ederek Kafkasya’ya gireceğiz. Siz orada her türlü nan-ü ni’meti kavuşacaksınız. Alem-i İslam’ın bütün ümidi sizin son bir himmetinize bakıyor’’ ( Nevzat Köseoğlu, Şehit Enver Paşa sayfa 201) Yine Hafız Hakkı Paşa’dan askerin teçhizat eksikliğini kabul eden fakat risk almak mecburiyetimizi anlatan ifadeleri: ‘’Napolyon’un aç ve çıplak askerlerine İtalya’yı gösterdiği gibi biz de Kafkasya’ya girmeliyiz’’ (Bardakçı a.g.e. sayfa 59) ‘’Biz kazanırsak başımız dik olarak 30-40 sene sulh içinde göstereceğimiz faaliyet ile bütün şarkı sefaletten kurtaracağız. Biz batarsak yüz milyonlarca zeki, masum şarklılar, Türkler, İslamlar uzun esaret ve sefalet devirleri geçirmeye mecbur olacaklardır. Allah adildir, maksadımız pek büyüktür’’ (Hafız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış Günlüğü, Murat Bardakçı sayfa 91) Yine Hasan İzzet Paşa savaşa girmemizin ertesi günü Samih İlter’in Kürtlerden oluşturulmuş olan Aşiret Süvari Kolordusu hakkındaki raporuna şunu söylemişti. ‘’30 Ekim 1914’te Erzurum’a geldim. Ordu komutanı Hasan İzzet Paşa’ya giderek süvari alaylarının halini, teçhizatını, savaş için önemlerini anlattım. Ordu Komutanı:’’Balkan Muharebesi’nde ordu mükemmel bir şekilde giyinmil ve teçhiz edilmişti. Fakat yenildik. Bu defa da teçhizatsız savaşalım dedi.(S.İlter, a.g.e. sayfa 2)
Bugün Sarıkamış kumardı diyenler için, evet herkes bunun farkındaydı savaş zaten bir kumardır. Cesaret kimi zaman seni zafere kimi zaman mağlubiyete getirir. Sarıkamış
23
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Harekatı’nın benzeri Büyük Taarruz’du O gün Atatürk haklı çıktı, Atatürk’de bunu yaparken 1922 Ağustos aylarında eldeki kuvvetin Türk milletinin tek atımlık barutunun olduğunu çok iyi biliyordu, ya netice alınacaktı ya yok olunacaktı. Sarıkamış’ta durum da buydu. 60 günlük erzak vardı. Yarbay Gırabenli Bekir, ordunun taarruz fikrinin tartışıldığı sırada: ’’Askerin durduğu yerde açlıktan ve hastalıktan, soğuktan öleceğine, düşman kurşunu ile ölsün daha iyidir’’ demiştir. (Alptekin Müderrisoğlu, Sarıkamış Dramı sayfa 135)-Gırabenli Yarbay Bekir Bey harekat sırasında omurliliğine isabet eden kurşun nedeni ile şehit düşmüştür-
Hasan İzzet Paşa’nın Köprüköy’e çekilmesi Erkan-ı Harbiye’de hoş karşılanmamıştı, Enver Paşa’nın eşine gönderdiği mektupta Hasan İzzet Paşa’nın böyle bir harekatı yönetmek istemediğini söylüyor: ‘’3. Ordu komutanı Hasan İzzet Paşa, orduyu bundan böyle yönetmek için kendisinde cesaret görmediğini söylüyor. Akşamki telgraftan bunu anlayınca, bugün hemen buraya, karargaha geldim. Hepsini itiraf etti. Bunun üzerine kendisini emekli etmek gerekirdi fakat vazgeçtim. Şimdi İstanbul’a göndermekle iktifa ettim’’(İnan a.g.e. s.190) Hasan İzzet Paşa’nın da aşırı temkinli hareketleri tüm Genelkurmayı çileden çıkarmıştır. Köprüköy ve Azap’da düşmanın takip edilmesi istenmesine rağmen Hasan İzzet Paşa’nın veto etmesi ile gerçekleşmedi. 2 günlük top mermisini az bulmuştu. Bu tarihten 8 sene sonra Atatürk’ün cesareti ve dehasını iyi şekilde anlatan şu sözleri de nakledip Paşa’nın topumuz yok diyerek korkak davranışını anlayalım. ‘’26 Ağustos 1922. Sabahın ilk ışıkları görünmüştür; Başkomutan tarassut dürbününün başında, düşman tahkimatını seyrederken topçularımız ateşe başlıyor. Bu ateş, tahkimatı yer yer havaya uçurmaktadır. Fakat, bir taraftan topçu cephanesi su gibi akıp gitmektedir. Endişeye kapılanlar oluyor; bunu Başkomutana da söylüyorlar. O büyük bir soğukkanlılıkla: ‘Tek mermi kalıncaya kadar ateşe devam edilecektir’ emrini veriyor ve ilave ediyor: ‘Cephane ikmalimizi düşmandan yapacağız’(H. Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar sayfa 134) Takip yerine ricat kararının 3. Ordu karargahındaki yansıması hakkında Yarbay Şerif Bey şunları yazıyor: ’’ Hasan İzzet Paşa’nın kurmayları şaşkınlık içindeydiler; Orduyu kıpırdatmak için bu kurmaylarda artık ne niyet ne cesaret kalmıştı’’ (Köseoğlu, a.g.e. sayfa 202 ) Emekli Tümgeneral Mahmut Boğuşlu da Osmanlı ordusunda çok cesurun ve korkaklığın arası bulunamadığını yazmıştır.
24
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
3.Ordu’da başka sıkıntılar da vardı. Eski tüfekli asker, cephane kıtlığı, talimsizlik, günlerce yürümüş askerler, yeni oluşturulmuş bazı birliklerde azınlık ağırlıklı olması. Kıyafet eksikliği, firar…
Talimsizlik hakkında: ‘’Asker burada hatta daha iyi fakat nişangah yarısından fazlası bilmiyor. Ava çıkmak, saf-ı harp teşkil etmek, yanaşık nizamda yürümek bilmiyor. Zabitleri haşladım ve alay kumandaları ile beraber bugün 5 saat talim yapmalarını ve acemilere beşer fişek endaht ettirmelerini emrettim’’ (Murat Bardakçı a.g.e. sayfa 86) 5 fişek ile ava dahi çıkılmaz iken bu beş fişekten öğrendiği ile Sarıkamış Taarruzuna gideceklerdi. Geri kalmışlığın bedeli, kıştan ağırdır. ‘’Bugün hesap ettim. Bizim zavallı 30. Fırka dün Çakmaklı’dan …..’a kadar tam 40 kilometre yapmış, ben de tekrar 40 kilometre bugün de yapmalarını istedim’’ (Bardakçı a.g.e sayfa 90)
Bu askerlere ertesi gün Hafız Hakkı gün görür: ‘’Dün gece saat 10’a kadar Çakmak’tan Şipek’e varan, bu veçhile karda buzlu, berbat yollarda 80 kilometre yapan 30. Fırka’nın birkaç yüze varan döküntülerine rast geldim. Ekseri kalanlar ya hasta yahut ayakları donmuş idi. Herhalde döküntüleri yüzde üçü geçmediğinden ve kalanların da çoğunda canlılık görüldüğünden fırkanın hali şayan-i memnuniyet idi.’’( Murat
Bardakçı a.g.e. sayfa 92) Zavallı 30. Fırka, Allahuekber Dağları’na çıkan 2 tümenden biriydi. Zaten Kasım’dan itibaren Samsun ve Giresun’dan yola çıkan bu birliğin kahramanlığı her daim hatırlanacaktır. Bu fırka ve 31. Fırka birbiri ile bile yanlışlıkla çatışacaktı. Osmanlı’da artık bu olağan bir durum haline gelmişti. Anadolu’dan Aden’e yürüyenden, Sina çölünü develerle geçmeye çalışandan, İstanbul’dan Diyarbakır’a 2-3 ayda birlik sevkine, Bağdat’tan gelen 33. Tümen tam 67 günde gelmesi, 10. Kolordu’nun büyük kısmının yürüyerek geldiğini de yazalım. En can alıcı hatalardan biri de haritalarda yaşanmıştır. Hafız Hakkı Paşa yazmış ‘’Çünki evvela haritalar yanlış’’ bu harita yanlışı çok pahalıya mal olacak.
Savaşın Seyri ve İdaresi: 4 Kasım 1914 tarihinde, Rusların Köprüköy’ün önlerine gelmiş taarruz etmiş püskürtülmüş, Azap’da da muharebe yapılmış bunda da Osmanlı galip ayrıldı. 19 Kasım günü biten
25
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
muharebeler sonrası Osmanlı Ordusu Köprüköy civarına ricat etmiş,9 1 ay hazırlık yapıldı ve 9 Piyade Tümeni, 1 Süvari Tümeni olmak üzere 10 Tümen taarruza hazırlandı. 10. Kolordu merkezden, 9. Kolordu soldan, 11. Kolordu sağ kanattan taarruz ederek çembere alarak Rusları imha ederek Bakü’ye, Batum’a giden yol açılacak ve Anadolu tehditten kurtulacak.
‘’ 22/12/1914 günü için Ordu emri - Köprüköyü'nden: 19/12/1914 "1- Düşmanın asıl kuvvetleri eski mevziindedir. 2- Düşmanın asıl kuvvetlerini Kars istikametinden ayırarak Aras vadisine doğru cenuba atmak üzere, Üçüncü Ordu Külli kuvvetleriyle Oltu istikametinde düşmanın sağ cenah gerilerine doğru ilerleyecektir. 3- Suvari Fırkası, piyade topçu ile takviye olunduğu halde düşmanın Aras nehri cenubundaki cenahına taarruz edecek ve onun nazarı dikkatini bu cenaha celbey1ecektir. Bu hususta ayrıca talimat verilmiştir. 4- Onbirinci Kolordu, kendi mevziinde kalacak ve düşmanın dikkatini üzerine celbetmek için bütün cephede nümayiş taarruzu yapacak; düşman kuvveti külliye ile ilerlediği takdirde ilerlemesini durduracaktır. 11 inci Kolorduya da hususi talimat verilmiştir. 5- Dokuzuncu Kolordu, en aşağı iki kol ile, sol kol Ekerek - Yeniköy yolunda yürüyecek ve hiç olmazsa Kızılkilise-İd yoluna varacaktır. İd müfrezesinin şarkına doğru kuvayi asliyesine iltihakına kati surette mini olunacaktır. . . 6- Onuncu Kolordu, bir fırkasıyla İd’e(Narman), diğer iki fırkasıyla Ardos'a varacaktır. Her iki kolordu tesadüf ettikleri düşmana taarruz edecektir. Hareketler, emir olunduğu tanda icra edildiği takdirde 23/12/1914 günü Dokuzuncu Kolordunun Çıtak-Petkir hattına ve Onuncu Kolordunun Oltu cihetine doğru ilerlemesi, 24/12/1914 de Dokuzuncu Kolordunun Kötek, Onuncu Kolordunun Bardız (Şenkaya)istikametinde yürümesi muhtemeldir.-Krokide verildiği gibi X. Kolordu’nun Oltu’dan sonra güneye doğru Sarıkamış’a doğru yaklaşması için Bardız’a ilerlemesi istenmiştir fakat Hafız Hakkı Bey daha da kuzeye ilerleyerek IX. ve X. Kolordular arasındaki irtibatı ve müşterek harekat düzenini bozmuştur. Böylelikle Sarıkamış önlerinde önce IX. Kolordu’nun 29. Tümeni sonra diğer tümenleri ve en sonda 29 Aralık günü Selim’e varan X. Kolordu mahvolmuştur7- Keşifmıntıkaları ve vazifeleri.. 8- Muharebe .. Rus Çarı II. Nikolay bu muharebeler sonrası cepheye geli askerine moral vermiştir.(Aydın&Kızılkaya, Rus General Berhman’a Göre Sarıkamış Harekatı, sayfa 4) 9
26
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
9- Ordu Karargahı Köprüköyü'ndedir. İmza: Başkumandan Vekili ve Üçüncü Ordu Kumandanı - Enver" (Ali İhsan Sabis- Harp
Hatırlarım 2.cilt Sayfa 273) Savaş planı hakkında TSK’nın yayınları şunu yazıyor: ‘’3. Ordu, biri zayıf, biri kuvvetli olmak üzere iki gruba ayrılacak; zayıf grup Rusların Aras Nehri’nin iki yanından, Erzurum’a yapacakları taarruzu önlerken, diğer kuvvetli grup, Rus mevziinin kuzey yan ve gerisinde derin ve kuşatıcı bir taarruz yapacaktı. Bu maksatla XI. Kolordu ile 2. Nizamiye Süvari Tümeni düşmanı cepheden durdururken, IX. Kolordu PitkirÇatak doğrultusunda düşmanın kuzey kanadını kuşatacak ve X. Kolordu da Oltu üzerinden, Bardız ve Sarıkamış doğrultusunda Rus mevziilerinin gerilerine düşecekti. Artvin bölgesinde bulunan Ştange Bey birliği ile sınır birlikleri ve diğer özel milis kuvvetleri Olur-Şenkaya üzerinden Oltu-Vartanik doğrultusunda ilerleyerek X. Kolordu’nun harekatını kolaylaştıracak. ‘’ (ATASE a.g.e 355)
1918 Yılına kadar Osmanlı’nın Doğu ve Güney Cephesi
27
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
22 Aralık 1914 tarihinde 3. Ordu harekata başladı. Harekatta TSK’nın yazdığı gibi 11. Kolordunun tüm görevi Rusların 2 Kolordusunu yerinden kıpırdatmamaktı. Geri kalan 2 Kolordu ise kuzey doğu yönünde bir çevirme yapacak sonunda Sarıkamış önlerinde Rus ordusu imha edilecekti. Harekat kağıt üstünde mükemmel şekilde hazırlanmıştı. Teşkilat-ı Mahsusa milisleri de cephe gerisinde sabotaj işlerini yürütüyordu. Harekatı 3. Ordu komutanı olan Hasan İzzet değil yerine Başkumandan vekili Enver Paşa yönetiyordu. Harekat için gerek Enver Paşa gerek Hafız Hakkı canlarını dişine takarak çalışmışlardır.
28
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’ 23 Aralık ele geçirilen esirlerden Rusların geri çekilmeye başladığı haberi alınır, Türk birlikleri ilerlemektedir; ancak Kolordular arasındaki bağlantı kesiktir. Her yan karla örtülü ama hava açıktır. X. Kolordu Oltu’ya girer; çok sayıda esir, dört top ve dört makinalı tüfek ele geçirilir. Ciddi bir ikmal merkezi olan Oltu, komutanların gerekli önlem almaması nedeni ile askerlerimiz tarafından yağmalanır. Çok üzücü bir gün yaşanır.’’ (Nevzat Köseoğlu, Şehit
Enver Paşa sayfa 204) Bu sabah yapılan ileri hareketler neticesinde Aras şimalindeki düşman asıl kuvvetlerinin geri çekilmiş olduklarını ve bu hareketin henüz devam etmekte olduğu, Azap garb sırtlariyle Kalender şimal sırtlarında yalnız ileri karakolların ve artçı müfrezelerin ve postaların bulundukları anlaşıldı. Onbirinci Kolordu kumandam, nümayiş taarruzuyla düşmanın tevkif edilmeyeceğini ve ileri giden kuvvetlerimizin yedi sekiz kilometre uzaklaş tıklan halde henüz muharebeye tutaşamadıklarını ve daha ziyade ilerlememelerinin emrolunduğunu bildirdi.(Ali İhsan Sabis- a.g.e sayfa 276)
31. ve 32. Tümenler en talihsiz 2 tümendir. Bu iki tümen tipi ve sisten dolayı birbirini düşman zannedip çarpışmışlardır dost ateşi ile şehitler verildikten bi bir süre sonra farkedilmiştir.(N. Köseoğlu, Şehit Enver Paşa, sayfa 305)
‘’Enver Paşa ve karargahı, IX. Kolordu ile beraber Bardız’a doğru hareket eder. Yollar dar , karlı ve kaygandır. Yürümek son derece yorucu olmaktadır. Enver Paşa askerin önündedir. Birlikler artık yürüyemeyecek hale geldiğinden onları Terpenik Köyü’nde bırakır. Sonrasını Kurmay Başkanı Şerif Bey şöyle anlatır: ‘’ Beş on karargah atlısının önüne ve tüm kurmaylarını arkasına takarak, hiç bilmediği ve tanımadığı bu yalçın arazide, karanlıklar içinde Bardız’a doğru başını aldı gitti. Eğer yol üstünde tesadüfen beş on özverili Rus bulunsaydı, tüm karargahı canlı veya cansız kökünden koparıp atması işten sayılmazdı. Yol o kadar sarp boğazdan geçer ki… Bu geceki hedefleri olan Bardız’a girereken, karşılarına iki Rus nöbetçi çıksaydı, bu karanlık gecede ne olacaktı ? Bu paşalar, beyler nereye döneceklerdi ? Ben size cevap vereyim: Enver mahvolurdu da geri dönmezdi. Kesinlikle beş-on karargah süvarisi ile gece hücumu yapmaya kalkışırdı’’ (Nevzat Köseoğlu, Şehit Enver Paşa sayfa 204)
Kazım Orbay’ın Sarıkamış’ta anısı: ‘’Enver Paşa başkumandan vekili ve ordu komutanı olarak, arkada ve harekatın bütününe hakim olması gereken bir noktada kalamıyordu. Bir defasında yine atlara bindik. İlerledik, Kolordu karargahını geride bıraktık. Sonra cephe istikametinde Tümen karargahını da geçtik ve ateş sahası içindeydik. Ama orada da durmadık. Hep ilerliyorduk. Taburlar ve ateş sahası içindeydik. Bronzar Paşa beni boyuna sıkıştırarak, Enver Paşa’yı uyarmamı istiyordu. Ben bunu yapamazdım, ben yaverim bu kadar. Ama Enver daha da ilerledi tehlikenin tam içindeydik. Bronzar Paşa her adımda uyarıları tekrarlıyor. Ben de ona uyarıları kendisinin yapmasını söylüyordum. Fakat o da Paşa’ya bir şey söylemekten çekiniyordu. Bu gibi sahneler tekrarlanıyordu.’’( Aydemir Enver Paşa c3. Sayfa 142)
29
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Plana göre 25 Aralık’ta Sarıkamış’a girilmiş olması gerekiyor fakat hala X. Kolordu komutanı Hafız Hakkı Bey’den haber yoktur. 24 Aralık 1914 tarihinde X. Kolordu düşman ile karşılaşmış, karşısındaki birliği yenmiş bolca mühimmat ve silah ele geçirmiştir. Fakat X. Kolordu Kurmay Başkanı Nasuhi Bey evraklar ile beraber esir düşmüş ve Ruslar bir kuşatma planı altına alındıklarını anlamıştır. Bu savaşın kaderini tayin eden hatalardan olmuştur. Bunun üzerine Sarıkamış ile ilgili ilk kitabı yazan Şerif İlden’in iddiasına göre Hafız Hakkı Paşa, planı değiştirerek Rusların ele geçirdiği planı işe yaramaz kılmak istemiştir.
25/12/1914 için Ordu Emri "1- Düşmandan, dün, Oltu civarında binden ziyade er ve bir albayla birçok subay esir, 6 top, 4 makineli tüfek, bir mikt.ar silah ve malzeme ganimet alınmıştır. Düşmanın Dokuzuncu ve Onuncu Kolordudan cephesindeki kuvvetleri kısmen Ardahan istikametinde ve kısmen dağlara atılmıştır. Onbirinci Kolordu ile Suvari Fırkasından bir haber alınamamıştır. 2- Ordu, mümkün mertebe seri olarak 9 ve 10 uncu Kolordularla düşmanın Kars'a giden muvasale hattım kat ve işgal edecektir. 3- 25/12/1914 günü Dokuzuncu Kolordu, 29 ve 17’nci Fırkalarıyla Sarıkamış'a vasıl olacak; orada cephe, cenubu şarkiye doğru alınacak geçitler ve Sarıkamış işgal edilecek ve müdafaa için tertibat alınacaktır. 28’inci fırka, Bardız'ı işgal ve Yeniköy caddesini setredecektir. 4- Onuncu Kolordu, Sarıkamış istikametinde ilerleyecek ve nasıl ilerleyeceğini ve ne vakit Sarıkamış'a muvasalat edebileceğini bildirecektir. 5- Keşif vazifeleri… 6- Onbirinci Kolordu ile İkinci Suvari Fırkası şimdilik hiç bir emir almayacaklardır. Hareketlerini benim maksadıma nazaran tanzim edeceklerdir. Eğer düşman ricat ederse Sarıkamış'ta mahvedilecek, eğer durur ise, 9 ve 10 uncu Kolordular Sarıkamış istikametinden düşmanın gerisine taarruz edeceklerdir. 7- Ordu Karargahı 25 Aralık öğle vaktine kadar Bardız'da kalacak; bundan sonra Sarıkamış'a gidecek ve ihtimal, orada 26/12/1914 günü de kalacaktır. İmza: Başkumandan Vekili ve Üçüncü Ordu Kumandanı - Enver" (Sabis a.g.e. sayfa 282-283) 25 Aralık günü için verilmiş Plan ordu emrinde Dokzuncu Kolordunun iki fırkasiyle 25/12/1914 de Sarıkamış'a vasıl olması, Onuncu Kolordunun da oraya gelmesi ve Ordu Karargahının 25 Aralık öğleden sonra Sanka?mış'a gideceği bildirilmiş idi. Düşman esirleri Sarıka?mış'ta iki alay piyade olduğunu söylemiş olduklarından düşman işgalinde bulunan Sarıkamış için bu kadar kati emirler vermek dikkate değer. Sarıkamış seferine karar verildiği
30
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
günden beri Başkumandanlıkta bir kanaat bulunduğu belirmişti: Düşman geri çekiliyor ve biz ileri harekete başladıktan sonra da durmayıp geri çekilecektir: Bu kanaat, tekmil düşüncelere hakim olunca, durmayıp süratle ilerlemek, dökülenlere bakmayıp kaç kişi Ordu karargahı ile beraber gelebilirse onlarla Sarıkamış'a girmek, düşmanın beraber götüremediği erzak, eşya, cephane vesairesini ele geçirmek, mevcut yollann, köprülerin, binaların vesairenin tahriplerine meydan vermemek arzusu her şeyden evvel birinci planda tatbik olunur.(Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım sayfa 285)
Resim 1: Enver Paşa ve Genelkurmay’ın hazırladığı X. Kolordu’nun rotası
31
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Resim 2: Hafız Hakkı Paşa’nın inisiyatif alarak X. Kolordu’yu yürüttüğü güzergah
32
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’Bunun üzerine XI. Kolordu karşısındaki birlikler geri çağrılmış, yardım çağrıları yapılmış ve Sarıkamış birliklerinin komutanı değiştirilmiştir.’’ (N. Köseoğlu a.g.e. sayfa 205) Enver Paşa yine IX. Kolordu önünde yürümeye devam etmiş ve tüm ordu subaylarına birliklerinin başında gitmelerini emrederek askeri cesaretlendirmek istemiştir. 25 Aralık günü, IX. Kolordu’nun 29. Tümeni Sarıkamış’a 4 kilometre yaklaştığında Kolordu’nun 28. ve 17. Tümenden hala ses yoktur. Hafız Hakkı Bey de varmamıştır. IX. Kolordu komutanı İhsan Latif Paşa, Enver Paşa’ya yarın taarruz edelim diye tutturmuş fakat Enver Paşa bu teklifi reddetmiş ve Rusları bulundukları siperlerden atmıştır. ‘’Gece yarısından az sonraya kadar devam eden bu gece muharebesi sonucunda düşman süngü ile püskürtülmüştü. Makinalı tüfeklerin yalnız namlularından başka bütün donanımını yerinde bırakan düşman kaçmış bulunuyordu’’ (ATASE a.g.e. sayfa 425) Ali İhsan Paşa’nın yeniden ısrar etmesi ile taarruz durur. ‘’Karanlık basmaktaydı, 29. Tümen komutanı, harekatı durdurarak ordugaha geçmeyi daha ihtiyatlı buldu. Türkler, Sarıkamış’a çok yakın bulundukları halde -20 derece soğukta karışık halde toplandılar’’ (Allen ve Paul Muratoff 1828-1921 Türk Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi s.245) Yine W.E.D. Allen, Rusların Kafkasya’daki generallerini analiz eder ve Yudeniç’in emre itaat etmeyip Sarıkamış’ta direnmesini ve genel değerlendirmesini şöyle yapar: ‘’Enver Paşa’nın tek şansı Kafkas Ordusunun, başında Mışlayevski ve Berhman gibi komuta mevkilerine yakışmayan ve akıllarına estiği gibi hareket eden insanların bulunuşundan ileri gelen tehlikeli bir şans idi. Ruslar için talih eseri olan şey, General Yudeniç’in mevcudiyeti ve bu generalin yetiştirdiği subay ve askrlerin, savaş aşkı ile deli ve yetersiz liderlerini hayret verici bir cesaretle takip eden Türk askerlerinin fevkalade hücumlarını durdurmuş olmasıydı. Sarıkamış Muharebesi’nin arz ettiği müstesna topografik şartlar dışında bir özelliği daha vardı. Bu Türklerin ve Rusların inanılmaz bir direnç ve istikrar ile hareket ettikleri bir imha muharebesi idi. Eğer Alacadağ’ı tarihte Rus ordusunun kahramanlığını gösteren bir sayfa olarak kalacak ise, Sarıkamış Türk mücahitlerinin ruhlarındaki büyük kahramanlığı yansıtıcı olarak yaşamalıdır.’’ (W.E.D. Allen ve Muratoff a.g.e sayfa 26)
İhsan Latif Paşa’nın anılarında kendini aklamaya çalışıp her şeyi mevsime vermesi konusunda Korgeneral Fahri Belen şunları yazmıştır: ‘’Sarıkamış’ın 25-26 Aralık gecesi işgal edilmemesinden, taarruzu önleyen Ali İhsan Paşa ve Kurmay Başkanı Şerif Bey sorumludur. Bunlar Rusça yazılan kitapları okumadan hatıralarını yazarak kendilerini haklı göstermişlerdir’’ (20. Yüzyılda Osmanlı- Fahri Belen s.224)
33
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’25 Aralık günü Enver Paşa, Sarıkamış önlerine gelmişti ve gece baskını ile Sarıkamış’a girilmesini istiyordu. Kolordu komutanı erlerin yorgun olduğunu ileri sürerek harekatın durdurulmasını istedi. Buna rağmen Enver Paşa taarruz emri verdi. Gece yarısına kadar süren saldırılarda Ruslar Sarıkamış’a kadar geri atıldılar. Ancak İhsan Paşa’nın tekrar devreye girmesi ile Sarıkamış’a girilmeden harekat durduruldu. Gece taarruzunun gelişememesinde en büyük sorumluluk 29. Tümen komutanı Arif Baytan’ındı. Bu komutan taarruz için hareket eden kıtaları, Başkomutanlığın bilgisi dışında Kızılkilise’ye geri çevirdi. Onun bu hareketi gecenin karanlığında fark edilmedi. Avcı kıtaları ile ilerde bulunan Enver Paşa saldırının gelişmesi için boşuna çalışıp durdu.’’(Balcı,Tarihin Sarıkamış Duruşması s.270) ‘’Rus tarihçilerin de ittifak ettiği gibi o gece Sarıkamış’a girilmemesi, savaşın yönünü değiştirdi. Artık sabah saatlerinde Rus takviye birlikleri Sarıkamış’a girmeye başlamıştı. Rus general Maslovski diyor ki ‘29. Tümenin Sarıkamış’a taarruz etmemek sureti ile vakit kaybetmesi bizim için gerekli olan zamanı kazandırmıştır. IX. Kolordu komutanı İhsan Paşa’da aynı şekilde hareket etmiştir’(General Fahri Belen Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi c.1 sayfa 195) Genelkurmay da Ali İhsan Paşa’yı suçlar: ‘’Ordu kumandanlığı, 25-26 Aralık gecesi Sarıkamış’a taarruz edilmesini emretmiş ve bu emir de yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı uygulanamamıştır. Halbuki o gece Sarıkamış’ta çok az düşman kuvveti bulunuyordu. Her ne bahasına olursa olsun taarruza devam edilerek Sarıkamış ele geçirilmeliydi. Yorgun kıtalar Sarıkamış’ta dinlenebilirdi. Ne yazık ki IX. Kolordunun savaş gücü çok azalmış olduğundan, sabah başlatılan taarruz ilerletilememiş ve ertesi güne ertelenmişti. Ertesi gün Rus birlikleri civardan ivedi olarak getirilen birkaç birlikle takviye edilince, bundan sonraki günlerde yapılan taarruzlarda bir sonuç alınamamıştı. Sarıkamış’ta yapılan bu ilk gün taarruzunda Ali İhsan Paşa’nın yeterince aktif davrandığı söylenemez.’’(ATASE, a.g.e. s435) Rusların Başkumandan Vekili General Nikoloski şunları yazar: ‘’Türklerin 29. Tümen komutanı, Sarıkamış’ta Ruslara çok sayıda takviye kuvvetlerin gelmekte olduğu neticesine vararak ve bağlı olduğu IX. Kolordu’nun diğer tümenin de gelmekte olduğu düşünerek, bu tümenin gelişine kadar taarruzu ertelemeye karar vermiş ve bu karar sayesindedir ki Sarıkamış kurtulmuştur’’ (Özhan Eren-Sarıkamış’a Giden Yol sayfa 410) 25 Aralık akşamı Rus General Mişlayevsky Sarıkamış’tan çekilme emri vermiştir: ‘’Durumun değişmesi üzerine bazı kıtalar düşmanı oyalamak için yerinde kalacak diğer bütün kıtalar karanlık basınca Sarıkamış doğrultusunda kademeli ve büyük bir intizam içinde çekileceklerdir. Emrim olmadıkça Sarıkamış’ta duraklama olmaksızın çekilme devam edecektir’’ (Ö. Eren. a.g.e sayfa 404)
34
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’15 Aralık sabahı zat-ı alilerini orduyu bırakarak Tiflis’e gitme arzusunda bulundular. Zat-ı alileri yoldayken, Karakurt’tan bana Sarıkamış kolunun komutanlığını almam için telgraf gönderdi’’(Rus General Berhman’a göre Sarıkamış, sayfa 27) ‘’Bu emri veren Kafkas Orduları Kumandanı Tiflis’e hareket etmiştir ancak Sarıkamış’taki birliklerin komutanı General Berhman çekilme emrini uygulamamıştır’’(N. Köseoğlu Şehit Enver Paşa sayfa 207) ‘’Enver Paşa bir an evvel Sarıkamış’a varmak istediği halde, kurmay heyeti ve komutanlar onun bu kararına engel olmaktaydılar’’ (ATASE a.g.e s.155) 25/26 Aralık kader günüydü Rusların fiili başkomutanı Mişlayevski çekilme emrini vermiş ve Tiflis’e çekilmiştir. Hatta Berhman ve Yudeniç arasında sonradan Sarıkamış’ta komutayı kim ele aldı kavgası çıkmış ve Rus genelkurmayı 1916 yılında Berhman’ın başkomutanlık yaparak 25/26 Aralık gecesinde Sarıkamış’ın düşmesini önlediğini teyit etmiştir.
‘’15 Aralık akşam- Rusların verdikleri zamana 10 gün ekleyin, takvimler arası fark var yani 25 Aralık- saat 18:00’de siz, Sarıkamış’ta savaşan Albay Barkovski’ye şu emri vermişssiniz:
‘‘Bütün Sarıkamış ordusunun kaderi sizin ellerinizde Gabardinlerin Türkleri yeneceğinden hiç şüphem yok. Ancak zaferi en kısa zamanda elde etmelisiniz, geç olmadan yarın sabah. Aksi takdirde ordu kuvvetleri yok olur. Tanrı sizinle. Kolordu kurtarılmayı bekliyor’’ (General Berhman’a Göre Sarıkamış sayfa 37) 25 Aralık’ı 26 Aralık’a bağlayan gecede kaçırılan fırsat tüm savaşın kaderini etkilemiş IX. Kolordunun kalan 2 Tümeni daha gelmiş fakat Rusların haritayı ele geçirmesi ve takviye alması ile beraber Osmanlı ordusu, Sarıkamış önünde neticesiz taarruzlar etmiş ve X. Kolordudan imdat kuvvetlerini bekliyordu. X. Kolordu ise arkadaki tüm birlikleri yok ederek güvenli şekilde gelmek istiyor ve Pernek Savaşı adlı ufak muharebede Rus birliklerini yeniyor. O gün Hakkı Bey’in orduya yayınladığı bildiri: ‘’Kolordunun bütün subay ve erlerinin üstün gayretinin sonucunda ve Allah’ın yardımıyla karşımızdaki tüm düşman alayları tamamen dağılarak çekilmişlerdir. Düşmanın bir çok subay ve yüzlerce eri esir edilmiş, binden fazla silah, araba ve çok sayıda cephane ele geçirilmiştir.’’(Ö. Eren a.g.e. sayfa 405)
Talihsizlik yanlış ölçekli harita ile X. Kolordu’ya bağlı 30. ve 31. Tümenlerin Allahuekberi 5 saatte aşması planlanırken, 25 mili 15 mil olarak gösteren bir harita bozukluğu ile Alman binbaşı yanlış hesap etmiş bu da yetmezmiş gibi fırtına nedeni ile 19 saatte aşılmıştır.
35
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Kimine göre buradaki kayıp %20, kimine göre bu yarı yarıya, kimine göre firar eden askerler köylere kaçtı bu yüzden Türk kaynakları yanlış bilgi veriyor kimine göre siyasi nedenle abartıyorlar. O gün orada suçu sabit olan Ali İhsan Paşa ve Kurmay Başkanı Şerif Bey gibi mağlubiyetten sorumlu bu subaylar kayıpları bilerek fazla göstermiş ve donma meselesini bire bin katıp için işinden sıyrılmaya çalışmışlardır, Şerif İlden’in yazdıklarına bakarsanız her rakam abartıdır. Hafız Hakkı Paşa da Selim’de 27 Aralık’ta muharebe edince varamaz. ‘’Hafız Hakkı merhum 10. Kolordu’yu Sarıkamış’a getiremeyerek, Ardahan yolunda bir Rus liva kumandanının mahareti karşısında oyuncak oldu ve iki güzide ırkasını kış ortasında Allahüekber Dağları’ndan geçirmeye kalkışarak mahvü perişan etti. Siz bu neticeye bakın ve hükmüzünü buna göre verin. Şimdi merhum isterse Enver Paşa’nın fikren muhalifi olsun, fiilen müşarikidir’’(Sarıkamış, Şerif İlden, sayfa 92) 29 Aralık’ta eldeki birlikler ile varmış Sarıkamış’a girilmiş fakat tutunulamamıştır. Fevzi Çakmak’da kuşatmanın çok büyük alanı kaplamasının yanlış olduğunu fakat planın başarılı olduğunu söylemiştir. Hafız Hakkı Paşa Kolordusunu direk Bardız üzerinden Selim’e doğru ilerletseydi belki de tarihin akışı aksi yönde olacaktı. 30 ve 31. Tümen Kosor üzerinden Allahuekbere sapmış oradan Beyköy-Selim-Sarıkamış sırasında gitmiştir. Plan gereği 25 Aralık’ta X. Kolordu ve XI. Kolordu’nun birleşmiş olması gerekiyordu. Kolordular arasında düşman bölgesinde olduğumuzdan haberleşme vasıtası yoktu.Hafız Hakkı Paşa’nın imdat kuvvetlerinin yetişmemesi ile parça parça gelen Osmanlı ordusunu Ruslar Sarıkamış önlerinde bozmuştur. Düşmanı oyalamakla yükümlü XI. Kolordu’dan Rus birlikleri sıyrılıp Türk kuvvetlerine felaketi yaşatmışlardır.
‘’Galip Paşa komutasındaki XI. Kolordu, Sarıkamış’taki buhranlı durumu düşünüp acele etmiyordu. Şimdiye kadar yapılan savaşlarda 1 gün çarpışılmış 1 gün dinlenilmişti. Yarın yapılacaklarla ilgili Kolordu Komutanlığından verilen emirde(2 Ocak 1915) , bugün kısmen taarruz etmiş tümenlerin yarın bulundukları hatta kalarak noksanlarını tamamlamalarını istemişti.’’(N. Köseoğlu- Şehit Enver Paşa sayfa 209) ‘’20 Aralık’ta(30 Aralık) şansımız yaver gitmeye başladı. Ancak tam darbe vurmak için Bardız geçidinde Türkleri yenilgiye uğratmak gerekiyordu. Bunun için iki Derbentli taburuyla güçlendirilmiş 5. tabur komutanına Albay Maslyanikov’a ne pahasına olursa olsun Bardız geçidi ile ile Türklerin sağ ve arka cephesinin kuşatılmasını emrettim. Ertesi gün Maslyanikov, bu emri başarı ile yerine getirdi. Bu görev, 22 Aralık akşamına kadar bizi geçen Türk ordusunun yenilgiye uğratılması ve IX. Kolordu’nun komutanının esir alınmasıyla, topları, s silahları ve diğer levazımatlarının ele geçirilmesiyle sonuçlandı’’(Aydın&Kızılkaya, Rus General Berhman’a Göre Sarıkamış Harekatı, sayfa 28)
36
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’Böylelikle, 23 Aralık’ta Sarıkamış Harekatı tam bir zaferle sonuçlandı. Yalnız, Enver Paşa’nın ordusunun yenilgiden haberdar olmayan XI. Kolordusu bizim arka cephede bulunan ordumuza geçerek onlara yardım etmek için teşebbüsten vazgeçmiyordu.’’(Aydın&Kızılkaya, Rus General Berhman’a Göre Sarıkamış Harekatı, sayfa 30) X. Kolordu IX. Kolordu ile birleşmiş fakat tutunamamıştı. 30 Aralık’ta Bardız’ın düşmesi ile beraber Türk ordusu için işler kötüye gitmiş ve 2 Ocak 1915 saat 17 itibari ile(Rus miladi takvimine göre 22 Aralık) IX. VE X. Kolordular kesin olarak mağlup olmuş. IX. Kolordu karargahı ve üç tümenin dek karargahı ile beraber esir düşmüştür.(Aydın&Kızılkaya, Rus General Berhman’a Göre Sarıkamış Harekatı, sayfa 25)
‘’30/12/1914 sabahı iki taraf arasında neticesiz bir ateş devam ederken 28 inci Fırkanın gerisinde düşman avcı lan görülmüştü. Bunlar Ordu Karargahının bulunduğu tarassut mahalline takriben 500 metre kadar yaklaşmışlardı. Karargah bir kaç mecruh vererek mevkiini tebdil etmeğe mecbur kalmıştır. 28 inci Fırka geri çekilmişti.’’ (Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım, cilt2 291. sayfa)
Enver Paşa ön hatlara gitmekten imtina etmemiştir. Rusların karşı taarruza geçeceğini düşünüp vasiyetini hazırlamıştır. ‘’Hükûmete: Plânım, Ruslar'a hemen iki misli üstün iki kolordu ile arkalarına düşerek geri çekilmeye mecbur etmek ve bu suretle 11. Kolordu ve Süvari fırkasiyle takip olunan düşmanı karşılayıp tamamiyle mahvetmekti. Dokuzuncu ve Onuncu Kolordu muvaffakiyetle hareketi yaptı. Düşmana taarruz edildi fakat mağlup edilemedi. Şimdi 11. Kolordu ve Süvari fırkasını bekliyorum. Gelir de yetişirse, düşmanı bozacağım. Fakat gelmeden düşman zayıflamış kıt'alarımıza taarruz eder ve taarruzda muvaffak olursa o vakit ordu mahvolmuş demektir. Şimdiye kadar asker ve zabitler hiç kusursuz harbettiler. Her manevrayı yaptılar. Eğer Allah da yardım ederse muvaffakiyet kesindir. Eğer muvaffak olamazsam son neferimle beraber öleceğim. Bu halde vasiyetim: Ben vazifemi yaptığımı sanıyorum ve öyle ölüyorum. Düşmana sonuna kadar karşı koyunuz. Herhalde sonunda muvaffak olacağız. Ben hareketime pişman olmadan kalben müsterîh olarak ölüyorum. Yaşasın dinim, vatanım, padişahım. Eğer geride kalanlarıma yardım etmek isterseniz: Eşim Sultan Efendi Hazretleri'nin ödeneği kâfi değildir. Kendisinin rahatça yaşaması için hiç olmazsa başkumandanlık ödeneğimin onun ödeneğine ilâvesi ve annemle babamın refahının sağlanması ile ilâhî rahmete mazhar olmam için birkaç hayır yapılmasını rica eder, yükselmesine çalışmaktan başka bir maksat beslemediğim din ve milletime dua eder, tanıyanlara selâm ederim. Yaşasın Müslümanlık, Osmanlılık ve Osmanlılar'ın Padişahı Sultan Mehmed Han. Enver. Servet nâmına birşeyim yoktur. Maamafih ne varsa refikam Sultan Efendi Hazretleri'ne
37
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
bırakıyorum. Enver" Yine de mağlubiyeti kabul etmemiş ve XI. Kolordu’ya bakmak için harekete geçmiştir. Yine Nevzat Köseoğlu’nun Şehit Enver Paşa kitabında naklettiğine göre Enver Paşa’yı Rus keşif birliği ile karşılaşmış çatışma çıkmış Rusların yazdığına göre Enver Paşa bizzat birliğin komutanını vurmuş ve Alman general Bronsart Paşa da kolundan yaralanmıştır bu iddiayı sadece Nevzat Köseoğlu yazmamış, Emekli Tümgeneral Mahmut Boğuşlu’da Birinci Dünya Harbi’nde Türk Savaşları kitabında nakletmiş. Rus Çarı’nın da Türk keşif birliğine yakalandığını fakat Türk birliğinin keşfedilmemek için ateş etmediğini nakletmiştir. ‘’Çar bir gün otomobille Sarıkamış’tan Mecingirt’e giderken, orman içinde gizlenmiş bulunan Türk keşif kollarının yakınından geçmiş ve ciddi bir ölüm tehlikesi atlatmıştı’’(Moslofksi, Umumi Harp’te Kafkas Cephesi, sayfa 84) ‘’Mareşal Fevzi Çakmak’ın Kafkas Hareketleri kitabında; ‘Kurmay Albay Hafız Hakkı tarafından Rus birliklerinin gerilerine çeteler gönderildiğini ve bu çetelere zorunlu olmadıkça kendilerini göstermemelerini ve ateş etmemeleri talimatı verdiğinden Rus Çarı’nın otomobiline ateş açılmadığı kanısına varıldığı’’ bildirilmektedir’(Rus General Berhman’a göre Sarıkamış Harekatı sayfa 5)
Rusların beğenmediği Çarları cepheye gelip askerinin bozgun durumunda iken moralini yükseltip votkalar dağıtırken bizim en son hangi Padişahımız harp meydanında bulunmuştur. Bugün Osmanoğullarından bazı densizler konuşuyor da bunları hiç konuşmuyor. ‘’X. Kolordu komutanı bazı sakıncalı kararlar almasına rağmen çok enerjik hareket etmişti. IX. Ve XI. Kolordu komutanları ise aynı oranda aktif olamamışlardı. Örneğin: XI. Kolordu komutanı cephesindeki düşmana şiddetli baskı yaparak onu yerinde tutamamış ve Rusların Sarıkamış bölgesine kuvvet kaydırmalarına engel olamamıştı. Ordu emrinde, XI. Kolordu’ya bu görev verilmişti; Rus kuvvetlerini Aras boyunda tutacaktı. IX. Kolordu komutanı da 25-26 Aralık savaşlarında çok yetersiz kalmıştı.’’(ATASE a.g.e s.271)
Enver Paşa cepheyi terk ettikten sonra yerine Hafız Hakkı Paşa 3. Ordu komutanı olmuştur. 4 Ocak 1915 tarihli orduya emri ile Köprüköy’e doğru ricat başlamıştır. Böylelikle taarruz resmi olarak sonbulmuştur. Hafız Hakkı Paşa X. ve IX. Kolorduları kılıç artığı kısmı ve nerede ise savaşmamış sayılacak 4 tümenli XI. Kolordu ile Rusların Anadolu içlerine akın etmesini engellemiştir. Mecburen geri hizmetteki 20 bin kişi de cephe hattına sürülmüştür. Hafız Hakkı Paşa, Sarıkamış Mağlubiyeti sonrası 30 gün banyo yapmayacak kadar cephelerden, sahra hastanelere, köylere, karakollara gidip teftiş edip durmuştur. Bu sebeple tifüse yakalanmış ve şehadet makamına ermiştir. Türk askerinin hamiyeti ve Hafız Hakkı Bey’in insanüstü gayretleri ile 1914 Kasım sınırlarında Ruslar durdurulmuştur.
38
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
‘’Rusların duraklamadan taarruzu devamları halinde Erzurum’a ve daha gerilere ilerlemeleri pek mümkündü. Böyle buhranlı bir dönemde 3. Ordu komutanlığına getirilen Hafız Hakkı Paşa enerjik ve azimli tutumu ile kısa sürede orduyu toparlamayı ve Rus taarruzunu önlemeyi başarmıştı’’ (ATASE a.g.e. s565)
Sarıkamış Taarruzu sonrası Ricat dönemi başlamış ordudan firarlar artmıştır. Yusuf İzzet Bey’e telgrafın bir kısmında ‘’Kaçakları bilainsaf idam ediniz ve her gün ne kadar idam ettiğinizi bana bildiriniz’’ (Bardakçı a.g.e sayfa 94)
Rusların ve Ermeni çetelerin bazı köyleri tahrip etmesi ile mülteci sorunu çıkmış ve Ordu’nun merkezden ikmal yerine bulunduğu yerden ikmal edilmesi gerektiğinden bazı mecburi olaylar ortaya çıkmış nakledelim: ‘’Muhacirler meselesi bir felaket. Topların nakli için zavallıların öküzlerini de almışlar. ‘’Keşke Rus elinde şehit olsa idik’’ diye bağıranlardan gece gündüz kadın, çocuk vavelyası!’’ (Bardakçı a.g.e. sayfa 9) ‘’11. Kolordu her gün 800 erle takviye edilmesine rağmen dün yine esir verdi’’ (Bardakçı a.g.e sayfa:96) ‘’Bir aydır yıkanmayan vücudum nefes aldı. Hastahaneleri gezdim. Felaket. Maktel: Yevmiye 44 şeit, 40 da Köprüköy’de, bugün 130 Erzurum’da. Bir o kadar da yollarda ve diğer hastahanelerde sayarsak harp zayiati hariç yevmiye 420-450 nefer zayi ediyoruz. O halde şu 20 gün zarfında 9000 genç gömdük demektir.’’ (Bardakçı a.g.e. s.101)
‘’Halep’te Kazım’dan 5 tarihli bir telgraf: Vaziyet istiyor ve iki aya yol ancak Mart nihayetinde gelirim diyor’’ Halep’ten Erzurum’a en az 2 ay! ‘’3500 hasta bulunan Hırt’a gittim. Bir evde beş cenaze vardı. Bu kadar efrad-ı millet bir piyade binbaşısı ile bir cerrahın elinde o da hasta. Buraya üç doktor getirdim. İki daha gönderiyorum.’’ ‘’Ah millet, millet yetişmemiş, olmaz. Böyle yetişmemiş milletle cihangirlik sevdaları boştur. Şu harptan inşallah hayırlısıyla çıkalım da her şeyden evvel bunu yetiştirelim. Bu pislik, pis kokular yüzünden mütemadiyen iç bulantım devam etti’’ (Bardakçı a.g.e sayfa 105) ‘’Herhalde Rumeli cihetinde fevkalade tehlike yok ise, bir kere başladığımız ve yalnız son ay içinde meydan muharebeleri dahil olmak üzere 30 bin şehit gömdüğümüz bu topraklarda şimdiden faik kuvvetlerle esaslı bir istila ordusu hazırlanması lüzumunu devlet istikbali noktai nazarından ben son derece elzem görüyorum’’ (Bardakçı a.g.e sayfa 101)
39
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
"90 bin asker" iddiasını Enver Paşa ve arkadaşlarının "Bolşevik oldukları", "Ruslar'dan para aldıkları", hattâ "erkeklerle kadınların birarada dolaşmasına izin verdikleri" şeklinde daha başka aleyhte propagandalar takip edecekti... Genelkurmay'ın çok daha sonraki senelerde yaptığı değişik yayınlarda Sarıkamış'ta şehid düşen asker sayısının 90 binin çok altında bulunduğunu, muharebeye katılan Üçüncü Ordu'nun mevcudunun o sırada 118 bin, muharip asker sayısının da 75 bin olduğunu defalarca duyurmasına ve Ruslar'ın da "donarak can vermiş 23 bin Türk askerini defnettiklerini" açıklamalarına rağmen "90 bin şehid " iddiası bugüne kadar devam etti...(Murat Bardakçı, 23.12.2012 tarihli Habertürk gazetesi için yazdığı köşe yazısından)
Allahuekber Dağları’na 2 tümen asker çıkmıştır, bunların mevcudu ancak 20 bin kişi eder ki bu dağdan 5000 er en az sağ çıkıp yine Selim’de muharebeye girmiştirler. 22 Aralık 1914 günü, 3. Ordu’nun 75 bini muharip olmak üzere genel insan mevcudu 112 bini buluyordu. Sonradan Erzurum depolarından alınan 6 bin erle ordunun insan mevcudu 118 bine ulaşmıştı(Çakmak a.g.e. s.79)
Yani 75 bin asker taarruza katılmış iken nasıl donan askeri 90 bin veriyorlar veya Sarıkamış Meydan Muharebesi sırasında 90 bin şehit çıkarılıyor akıl almaz.
Değerlendirme ve Sonsöz: 22 Ocak günü büyük bir azimle başlayan harekat, 25 Aralık’ı 26 Aralık’a bağlayan gecedeki müsait pozisyonun baltalanması ile büyük bir darbe almıştır. Harekat planın özü olan 2 Kolordunun Sarıkamış önlerinde buluşup saat yönündeki hareket ile 11. Kolordunun tesbit ettiği birliklerin arkasına sarkıp imha etmekti. Yani 9. ve 10. Kolordunun birbiri ile irtibatı harekatın kilidiydi. Hafız Hakkı Paşa’nın aldığı inisiyatifin sonucu 24 Aralık günü Sarıkamış önlerine yaklaşan 29. Tümenin ve sonra 9. Kolordunun 5 gün boyunca sürekli takviye alan Rus ordusu karşısında takviyesiz harbe çalışması oldu. Harekatın kağıt üstündeki gibi işlemesi durumunda zafer mutlaktı. Fakat Paşaların birbiri ile olan irtibatsızlığı ve kış taarruzuna inanmayışları burada komutayı zayıf kılmıştır. Paşalar bağnazlık ve korkaklık arasındaki ‘’kış ayında taarruz olmaz’’ lakırdısının sonucu bu harp kaybedilmiştir. Fakat kimse harekatta sorumluluk kabul etmemiştir, taarruz kaçınılmaz emir gelmiş ama Şerif İlden gibi nice subay, general taarruz esnasında bile isteksizdi. Enver Paşa’nın en büyük hatası kurmaylarını ve tümen, kolordu komutanlarının mızmızlanmasını dinlemek olmuştur, inisiyatifi alıp emrinde diretseydi durum bu kadar vahim olmazdı.Oysa Rus general Berhman şunu söylüyor:’’Türklerin orada görüldüğü(Bardız geçidi) 12 Aralık’tan günden itibaren hücumlarını
40
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
başlatarak zafere doğru ilerliyorlardı’’(Aydın&Kızılkaya, Rus General Berhman’a Göre Sarıkamış Harekatı, sayfa77) Tarihimizde Sarıkamış konusunda ilk iftiraları atanlar IX. Kolordu Kumandanı ve Kurmay Başkanı’dır. İkisi de Ruslara esir düşmüştür. Enver Paşa gibi düşman avcı taburu ile çarpışmaya yürekleri yetmemiştir. TSK’nın yayınları ve raporları doğrultusunda ve Rus generallerin yazdıklarından hareketle bu iki kişi bu harekatın gece taarruzunu önleyerek savaşın kaderini değiştirmişlerdir, Hafız Hakkı Paşa’da hata yapmıştı, bu hatası Kosor istikametine 30. ve 31. Tümenleri yönlendirmeseydi. Sonuç daha değişik olabilirdi. Hafız Hakkı Paşa da günlüğünde Enver Paşa’nın 3 gün içinde Sarıkamış önlerine gitmesinden dolayı suçlu görmüştür. Kendisi ordu harekatının hıza daynadığını Bardakçı’ın yayınladığı günlüğünde belirtmiş iken bu sözleri ancak vicdanını rahatlamak için bir psikolojik hamle olmalı. Fakat Hafız Hakkı Bey şehadete ererek Rusların bu konuda yazdıklarını ve yaşadıklarını bilmediğinden ve X. Kolordu’nun ve 3. Ordu’nun ve dahi vatanın düştüğü tehlike karşısında vicdanını rahatlatmak istemiş olabilir. Hafız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış icra edilmeden önce de sonra da çok emek vermiştir. Bozgun yaşandıktan sonra da salgın hastalık içindeki askerlerin yanlarına gitmekten kendini alıkoyamayarak Tifüse yakalandı ve şehit oldu. Enver Paşa ve Karargâhın anlaştığı şey 25 Aralık günü birliklerin Sarıkamış önlerinde birleşmesi idi. Hafız Hakkı Bey’de 25 Aralık’ta Sarıkamış önüne olacağını bildirmiş iken 26 Aralık günü ancak Sarıkamış önünde 3 tümen vardı. Maalesef, 3 Kolordu’da birbirinden bihaber idi. 10 Tümen ile icra edilen harekatta XI. Kolordu 4 tümen ile hiçbir iş yapmamıştır. Hafız Hakkı Paşa kolordusuna muharebe de ettirmiş olsa Sarıkamış önlerine 10 bin kişiyi geçmeyen kuvvetle varmıştır. Enver Paşa, Sarıkamış önünde biçare X. Kolordu’nun varmasını beklemiş ama 29 Aralık’a kadar varamamıştı. Vardığında ise Kolordunun mevcudu tümene denkti. 5 gün boyunca IX. ve X. Kolordularının önlerinde beyhude taarruz neticede mağlup olmuştur. Hafız Hakkı Paşa, Enver Paşa’nın dört nala Sarıkamış’a varmasını eleştirmiş fakat kendisi de hatıratında sürat ve cüret kelimesini kullanmıştır. Tüm mesele hızlı bir şekilde Rusların gerilerine sarkmaktı. XI. Kolordu yanıltma harekatı yaparken diğerlerinin 6-7 gün hiçbir Rus kuvveti ile karşılaşmadan kuşatmasını gizli tutma ihtimali yoktu. 24 Aralık günü 10. Kolordu Kurmay Başkanı Nasuhi Bey üzerindeki mühim evraklar ile esir düşüp Rusların kuşatmaya alındıklarını anlamasına neden olmuştu. Bu yüzden Hafız Hakkı Paşa, kuşatmayı genişletip Rusların haritaya göre hareketini engellemek istemişti. Bir diğer mesele Ruslar 2 Kolordusu ile beraber çok iyi irtibat kurup birbirine takviye verirken bizim 3 Kolordu da birbirinden habersiz iş yapmıştır. Enver Paşa 25 Aralık gecesi sadece 29. Tümen ile Sarıkamış’a saldırıyordu ve düşman çekilmeye karar kılmış iken İhsan Paşa ve Kurmay Başkanı asker yoruldu diye harekatı durdurmak istemiş Enver Paşa ikna olmamış iken 29. Tümen komutanı Arif Baytan birlikleri habersiz Kızılkilise’ye göndermesi ile taarruz durmuş ve Ruslar evrakları ele geçirmesi ve iletişim kurmaları, XI. Kolordu’nun bir gün taarruz bir gün dinlenme taktiği nedeni ile takviye göndermeyi başarmışlardı. Yarbay
41
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Şerif Bey, tüm suçu Enver Paşa’ya attığı hatıratında ‘’Enver Paşa’nın emirlerini İhsan Paşa ile içine sindiremediklerini’’ yazmış buradan anlaşılıyor ki gece taarruzundaki isteksizlikleri tamamen bu harekata destek vermediklerindendir. Ruslar Sarıkamış Taarruzu karşısındaki kaybı 30 bin olduğunu Ruslar söyler. Kayıplar hakkında ‘’Bu konuda özel bir değerlendirmeye girmeden, Dr. Ramazan Balcı’nın geniş açılı değerlendirmeler sonucu ulaştığı ve general Maslovsky’nin rakamlarına dayanan sayının 23 bin olduğunu söyleyelim. Savaş alanında verilen şehit sayısı budur. Ancak bunun da 5000’i Rusların Hamamlı’da kurdukları esir kampında açlık, soğuk ve bakımsızlıktan şehit olanlardır. Maslovsky bu ayrımı yapmadan toplam 23 bin rakamını vermiştir. Rus yazar Muratoff’un verdiği bilgilere göre, Rusların donarak öldüğünü söyler.’’(N. Köseoğlu a.g.e 223) Fakat Osmanlı birliklerinin en az 20 bini geri hizmet olduğunu Hafız Hakkı Paşa’nın telgrafından çıkartabiliriz. 118 bin kişiden geriye kalan 98 bin muharip olma ihtimali yüksektir. Fakat Türkiye’nin en uzun süre Genelkurmay Başkanlığını yapan Mareşal Fevzi Çakmak 75 bin muharip sayısını vermiştir. Zira, 9 Piyade Tümeni ve bir Süvari Tümeni’nden meydana gelen ordunun maksimum kuvveti bu olabilirdi. Hafız Hakkı Paşa’da 30 bin rakamını telaffuz etmiştir, şehit sayısı olarak fakat bunun üstü olma ihtimali vardır ama daha altı pek mümkün değildir. Ordu teçhizatını yarı yarıya kaybettiği kesindir. IX. ve X. Kolordulardan geriye toplasan en fazla 1 Tümen asker çıkacağı kesindir gerek firarlardan gerek yaralı, esir, şehit derken Osmanlı 3. Ordusu maksimum 98 bin kişiden geriye 40 bin kişi kalması muhtemeldi. 14 Şubat 1915 tarihinde 42 bin er sayılmıştır, 15 bin er ise firaridir. IX. Kolordu 7000 esir vermiş ve İhsan Paşa da dahil tüm karargah esir düşmüştür. Fakat, kin tarihçiliği ve hatırat savaşları ile Allahuekbere’e çıkan X. Kolordu’nu 30. ve 31. Tümenlerinde 20 bin asker varken nasıl 90 bin asker dondu yalanı verildi gerçekten hayret ediyoruz. Eğer 90 bin asker kurşun atmadan şehit olsaydı, Ruslar 1915 yılında kışı Sivas’ta geçirirdi. Donma hadiseleri X. Kolordunun 2 tümeninde yaşanmıştır IX. Kolordu 17. Tümeni hariç geri kalan tümenlerin en az yüzde 70-80’lik kısmı Sarıkamış önlerinde vuruşarak şehit oldu. Ruslar ise kayıplarının 20 bin muharebede 9000 askeri donarak ve 3000 esir ile 32 bin Rus kaybı vardır ki bu rakama Rusların yaralıları veya hastalıktan ölenleri, firarileri dahil değildir. Türk ordusu büyük kayıp verdi fakat bu kayıp stratejiden değildir, kıştan da değildir. Bunun tek sorumlusu geri kalmışlıktır, üretememektir. Asker nişan almayı bilmiyor 5 fişek ile talim, fişekleri bile itina ile kullanırken top mermisi zor bulunurken, Ordunun 60 günlük yiyeceği var iken, demiryolu yok iken Bağdat’tan 67 güne, Halep’ten en az 2 aya, Erzurum’a varan tümenler, Aden’e Anadolu’dan yürüyen askerlere. Halka sırtında çuval taşıttırarak iaşe sağlanmaya çalışılıyor. Ruslar demiryolu ile askerlerine votka dahi getirirken bizim asker peksimet kemiriyordu. Kaput dahi yoktu doğru dürüst. Atatürk, Tekalif-i Milliye emirlerini yayınlamadan Celal Bey’e ‘’Her ev bir kat gömlek ve 1 çift çorap verebilir mi ‘’ diye sorarak zaten memleketin halini çok iyi ortaya koyar. Ona rağmen hiçbir birlik 4 sene boyunca aç kalmamıştır. 1911’den itibaren 11 sene savaşan Anadolu yine de Kurtuluş Savaşı’nda askeri aç koymadı ya! Kanuni dahi 2 cephede savaşamaz iken Osmanlı 4 sene boyunca sayısız cephede asker tuttu ve Türk ordusu mağlup oldu ise destanlaşarak
42
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
mağlup oldu, ordunun şerefine leke sürülmedi, Balkanlarda ise ordunu tüm şerefi yerler altında idi. Binlerce kişiye 1 cerrah düşmesi ne demektir bilir misiniz, ölüm! Zira öyle de oldu, binlerce yaralı askerimiz doktor, ilaç ve bakımsızlıktan şehit oldu. Harekat sonrası dönen askerlerin çoğu bu şekilde telef oldu. Eğer İngiliz olsaydık Sarıkamış aynı taarruz planı içinde aynı komutanlar ve eri koyup sadece gerisindeki vasıtaları koysanız Güney Kafkasya Türk hakimiyetine girerdi. Buna rağmen Enver Paşa, en ön saflara kadar gitmiş, askerinin en önünde bir kahraman edası ile yürüyerek onları yüreklendirmek istemiş, çatışmaya girmişti. Bugün hakkında iftiraların kaynaklığını eden o IX. Kolordu kumandanı ve Kurmay Başkanı ise askerine yaraşır şekilde ölmeyi dahi becerememiş düşmana kılıcını teslim etmiştirler. Osmanlı, 1908 yılında Reval’de tamamen ölüm fermanı imzalanmış bir devletti. Bu BOP’un Osmanlı versiyonuydu. Bu duyulduğu an Enver Paşa ve İttihat ve Terakki dağlara çıkmaya başladı ve Meşrutiyet ilan edildi. 1. Dünya Savaşı Osmanlı için artık son kumardı. Zira tek başına Osmanlı’nın kendini müdafaa etmeye gücü kalmamıştı. 1. Dünya Savaşı’na niye girdik diye soranlara Kut Kahramanı ve Enver Paşa’nın akrabası olan Halil Kut Paşa’nın yazdıklarından nakil ile Enver Paşa’nın Kabine’nin istifası sonrası günlerde Halil Paşa’ya söylediklerini nakledelim: ‘’ (Halil Paşa)‘Ne olacak peki’ (Enver Paşa)‘’Bir şeyler yapabileceğimizi zannediyorum, daha ölmedik ki… Ve biliyorsunuz ki biz bütün cephelerde sonuna kadar Devletin onurunun hakkını verdik. Reval’e karşı devleti kurtarmak için dövüştük, ideallerimiz gerçekleşebilir ve gerçekleşmesi için devam edeceğim ben…’ ‘’ (Halil Paşa, İttihat ve Terakki’den Cumhuriyet’e, Bitmeyen Savaş s.196-197)
Türk ordusu eğer Ruslar birliklerini Kafkasya’ya kaydırırsa -yüzde üçü 150 bin asker olan bir ordu vardı ki daha seferberlikler 3 ay uygulanmıştı- Rusların hareketlerine tabii durumdaydı. 1916-1917 yıllarında Ruslar tam 10 kolordu ile Doğu Anadolu’da idi, 1914 başında ise 2 kolordu. Çünkü Rusların nüfusu Osmanlı’dan kat ve kat üstündü, Osmanlı ise Düvel-i Muazzama karşısında en an nüfusa sahip büyük devletti. Buna karşın milyonlarca kilometrelik bir cephe hattı vardı. Kaybedildikten sonra taarruza karşı çıkmak kolaydır peki o gün altın bir fırsatı yakalamış olan ordu ‘’biz kazanamayız’’ ilkesi ile hareket edecek ise savaşta ne işi vardı. Komutanlar ikiye ayrılır, birincisi taarruz etmek için gerekli şartların oluşmasını bekleyenler, ikincisi ise elindekiler ile taarruzu becerecek planları hazırlamak. Subaylık ikincisidir, Büyük Taarruz esnasında Kemal Paşa’ya Yakup Şevki Subaşı ve birçok komutan elimizdeki ile kumar oynanmaması gerektiğini söylemedi mi? Atatürk ve Fevzi Paşa kesin netice için kuşatma isterken, geri kalan herkes cepheden taarruz istiyordu çünkü gerekli şartlar hazır değildi. Napolyon’u da büyük asker yapan bu değil miydi? Elindekiler ile mucizeler elde etmesi, hala Enver Paşa kumar oynadı diyorlar. Savaş bir kumardır. Enver Paşa, Reval ilan edilmiş iken
43
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
Türk milletinin çağdaşlaşsın öyle savaşarız deme imkanı yoktu. Çünkü Almanya çöktükten sonra dengeleyici kuvvet olmamasından istediklerini bize uygulayacaklardı. Talat Paşa, biz Almanların kazanmasını da istemedik demiştir10. Yani dünyada egemen kuvvet olmaması bizim şansımızı oluşturacaktı. Irak, SSCB’nin yıkılması ile ABD’nin dilekleri karşısında bir şey yapamazdı fakat Suriye’yi şanslı kılan ne oldu, Putin ile beraber Rusya yeniden Süper Güç oldu ve ABD’ye istediğini yapmasına müsaade etmedi. Kafkasya’da Ruslar sadece yüzde 3 kuvvetini tutmuş bu sonralarda en fazla yüzde 10 olmuştur. Rusların yüzde 10 kuvvetine direnemez iken İngizlerin serbest bırakacağı ve tüm kuvveti ile isterse baharda isterse yazda taarruz edebilecek bir kuvvet var. Osmanlı, 93 Harbi öncesi, Kırım Harbi’nde en son savaşmış olmasına rağmen Ruslara Balkanlar’daki tüm orduyu esir vermiştir. Doğu’da da Ruslar Erzurum’a Aziziye’ye varmıştır. Plevne ile herkes gurur duyar fakat 30 bin asker Ruslara esir düşmüştür. Kut’ta 12 bin İngiliz’in 6 ay sonra esir alınması büyük zafer de Plevne’de 30 bin askerin teslim olması nedir? Rusların, Yeşilköy’e kadar gelmesi nedir? Enver Paşa ve İttihat ve Terakki memleketi Balkan Harbi sırasında teslim almış ve ordu içinde gençleşmeye gitmiştir. 93 Harbi’nden kalma ihtiyar paşaları emekli ederek Türk Ordusuna dinamizm katmıştır. Bunu İsmet Paşa da dahil herkes mutabıktır bunu İsmet Paşa’nın anılarında görebilirsiniz. ‘’Bu muharebede harp idaresi, Balkan Muharebesinden çok daha yüksektir. Komuta heyetinin gençleşmesinin çok etkisi vardır.’’(Emekli Albay Samih İlter, Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi sayfa 16) Nitekim 1 sene önce Bulgaristan-Sırbistan-Yunanistan ittifakına kepaze olan Osmanlı, 4 sene Düvel-i Muazzama ile çarpışmaya muktedir olmuştur. İngilizlere karşı ilk zaferimiz 1. Dünya Harbi’ndedir. Ruslara karşı da Ognut, Köprüköy, Azap gibi nice muharebelerde yendik. Gazze’de 2 kez İngilizleri mağlup ettik, Selman-ı Pak, Kut-ul Amare , Çanakkale gibi nice zafer. Emin olun İngilizler Çanakkale’yi yaşamamış olsaydılar; Lloyd George’un, Fahrettin Altay komutasındaki Süvari Kolordusu’nun Çanakkale Boğazı’ndan geçerken Türkleri vurun emrine Kanadalılar itaat ederdi. İngiliz Parlamentosu Türkler ile savaşmak üzere ona onay verirdi. 1. Dünya Harbi’ne girmeyip dünya düzeninin kurulmasını bekleyip kaderimize razı olmamız gerektiğini savunan ahmaklara ne demeli ki. Belki hür olarak 20 sene daha yaşardın da sonrasında memleketinin 2. dili İngilizce mi olurdu, Rus uydusu mu olurdun bilemezsin. Osmanlı, 1. Dünya Harbi’nin kefaleti olarak yıkılmadı, geriliğinin bedeli olarak yıkıldı. Osmanoğulları hanedanı Anadolu Türklerinin başına geçtiğinde Avrupa ile kültürümüz dışında fark yoktu, Osmanoğulları memleketi terk ederken Türkler Ege’de Yunan donanmasındaki Averoff zırhlısına karşı koyacak gemisi yoktu. Saraydaki zat diyor ya 15 milyon kilometre idik diye, işte onun bedelini Osmanoğullarına 10
Talat Paşa’nın Hatıraları, İş Bankası Yayınları, sf 147
44
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
soracaksın. Toprak dediğin alınır verilir de bilgi ve teknik öyle bir gün de alınıp verilmiyor. Osmanoğulları toprak kaybettiği için geri kalmadı, geri kaldıkları için toprak kaybetti. Biz nedenle sonuç arasındaki farkı dahi çözememiş iken birilerine Sarıkamış’ı anlatmaya çalışıyoruz. Memleketin Cumhurbaşkanı, Sultan Hamid’in idam edildiğini zannettiği yerde beyhude çaba da olsa irademiz sarsılmayacaktır. Sarıkamış da biz ne kışa yenildik ne Rus’a, ne stratejimize ne komutanlarımıza biz cehaletimizden, geri kalmışlığımızdan, tüfek dahi üretememizden , fabrikasızlıktan kaybettik! Osmanlı, 1918’de değil; bilmeyi ve öğrenmeyi unuttuğunda kaybetti ve hala kaybediyoruz!
09.04.2018 İstanbul Furkan AY
45
VATAN SAVUNMASI SARIKAMIŞ-FURKAN AY
KAYNAKÇA Bardakçı, Hafız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış Günlüğü, İş Bankası Yayınları,2014, İstanbul Hz. A.Zeki İzgöer, Cemal Paşa’nın Hatıraları, DBY Yayınları, 2012, İstanbul. F.Rıfkı Atay, Zeytindağı, Pozitif Yayınları, 2013 İstanbul Nurhan Aydın, Oktay Kızılkaya, General Berhman’a Göre Sarıkamış, Sonçağ Yayınları, 2019, Ankara Aziz Samih İlter, Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkas Cephesi Hatıraları, Yay. Hz. Zekeriya TürkmenElmas Çelik, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yay., 2007, Ankara. N. Köseoğlu, Şehit Enver Paşa, Ötüken Yayınları, 2019, İstanbul Ö. Eren, Sarıkamış’a Giden Yol,Alfa Yayıncılık, 2007, İstanbul Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Kafkas Cephesi, 3. Ordu Harekatı, 1993, Ankara. Mahmut Boğuşlu, Birinci Dünya Harbinde Türk Savaşları, Kastaş Yayınları, 1990, İstanbul Hz. Halil Sorgun;Halil Kut, İttihat ve Terakki’den Cumhuriyet’e, Bitmeyen Savaş, Kamer Yayınları, 1997 Fahri Belen, 20. Yüzyılda Osmanlı, Yeditepe Yayınları, 2016, İstanbul. Fevzi Çakmak,Birinci Dünya Savaşında Doğu Cephesi, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, 2005, Ankara. Moslofksi, Umumi Harp’te Kafkas Cephesi, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, 1935, Ankara H. Rıza Soyak, Atatürk’ten Hatıralar, Yapıkredi Kültür Yayınları, 2015, İstanbul. Fahri Belen, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, 1964, Ankara. Allen ve Paul Muratoff, 1828-1921 Türk Kafkas Sınırındaki Harplerin Tarihi, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, 1966, Ankara. Ali İhsan Sabis, Harp Hatıralarım, Nehir Yayınları, 1990, İstanbul. Alptekin Müderrisoğlu, Sarıkamış Dramı, Bilgi Yayınevi, 2015, Ankara. Arı İnan, Enver Paşa’nın Özel Mektupları, İmge Kitabevi, 1997, Ankara. Ramazan Balcı, Tarihin Sarıkamış Duruşması, Nesil Yayınları, 2005, İstanbul. Ş. Süreyya Aydemir,Makedonya’dan, Orta Asya’ya Enver Paşa, Remzi Kitabevi, 2016, İstanbul.
46