:
D ü şü n c e ve D avranış B irb irin d en Ayrılmaz Dayanışma Sınıfı Yeniden Yaratabilir miP M. Sinan
Geleceğin Sendikaları M ehm et A kyol
Irak Seçimleri ya da Çekilişin Planı Ayşe Tansever
Bir Shışak Değerlendirmesi 101ar Fikret Kızıltan
Etkinliklerden C elal Beşiktepe
Tayforizmden Postfordizme
wm
S ııi Miolelesinin Sorunları
Tarih ve G iraim iz Mehmet Yılmazer
Sevimsizliği U m ut Aydın-
»S a ra m ı
Şöziim Yolunda mı® M ehm et Yılm azer
Küreselleşme, Göçmen Emeği m Demalrasg Haşan Oğuz
Kamu Çalışanları Mücadelesinde Yeni Bir Dönem M esut M ahm utoğullan
M etin Özuğurlu İzzettin Önder
ISSN 1 3 0 4 -1 8 4 3
M ehm et Türkay
ŞUBAT 2005 SAYI:
Düşünce ve Davranış Birbirinden Ayrılmaz 3 M E H M E T Y IL M A Z E R
Sınıf M ücadelesinin Sorunları: Tarih v e Günüm üz
3 2 M. SİN A N Dayanışma Sınıfı Yeniden Yaratabilir m i?
4 5 UMUT AYDIN Taylorizm den Postfordizm e v e Toplam Kalite Sevim sizliği
67 M EH M ET AKYO L G eleceğ in Sendikaları
81 M EH M ET YILM AZER Kürt Sorunu Çözüm Yolunda m ı?
90 A Y Ş E TAN SEVER Akıntıya Kürek: Irak Seçim leri ya da Çekilişin Planı
12 6 H A ŞA N O Ğ U Z Küreselleşm e, G ö çm e n Em eği v e Demokrasi
177 FİKRET KIZILTAN Bir Kuşak Değerlendirm esi: 90'lar
184 M ESU T M A H M U TO Ğ U LLA RI Kamu Çalışanları M ü cad elesin d e Yeni Bir Dönem E T K İN L İK L E R D E N
193 CELAL BEŞİKTEPE G eleceğim izi O luşturacağım ız Bir Ö rgütlenm eye ihtiyacım ız Var
197 METİN Ö ZUĞURLU Yoksulluk, Sınıf v e Politika
200 İZZETTİN Ö N D ER
Avrupa Birliği İzlem e Raporu Üzerine 203 M EH M ET TÜRKAY Sol, A B 'y e Nasıl Bakmalı?
U yanış Kültür San at iletişim Tanıtım Film Y ayıncılık v e O rg anizasyo n H izm etleri Sanayi v e T icaret Lim ited Şirketi Sah ib i: E d ip Bal Sorum lu Yazıişleri M üdü rü: A laattin Erd oğ an M e n d e re s M ah. A tışalan C ad. N o : 19 Kat: 4 D: 57 Esen ler / İstanbul T e l/F â k s: (0 2 1 2 ) 5 8 4 3 1 0 5 W e b : h ttp ://W w w .yo ld e rg isi.co m E-Posta: d ire n isc ile r@ d ire n is.c o m Yurtdışı Satış Fiyatı A lm anya 2 0 D M İsviçre 15 SF Baskı S e r M atb aası (0 2 1 2 ) 5 65 17 74
______________________________________ _______________________________
Mehmet Yılm azer
SINIF MÜCÂDELESİNİN SORUNLARI: TARİH VE GÜNÜMÜZ GİRİŞ
lizm” kavramları üzerinden yaratılan yanıl samalar acı, bir yönüyle değişmeyen ger
Sosyalizmin yıkılış süreci aynı zamanda
çekler tarafından parçalandı.
tartışm alarıyla birlikte
Dünyada, özellikle 1980’li yılların sonla
yürüdü. Kapitalist üretim biçimindeki bazı
rından itibaren pek çok şey değişiyordu.
“ post-kapitalizm”
değişimler abartılı yorum larla neredeyse
En kaba bakışla bile görülebilen bu değişi
“ kapitalizm ötesi” ne kadar vardırıldı. Bilim
min niteliği ve derinliği neydi? Bu soru gü
ve teknikteki etkileyici gelişmeler, bilgisa
nümüzün en önemli sorusudur, ancak ce
yarın yarattığı “ iletişim çağı” olmadık düş
vabı yüzeydeki anaforlara dayanılarak veri lirse yanılgılar kaçınılmazdır. Bu yazıda sı
lerin kurulmasına neden oldu. İşçi sınıfı iktidarları yıkılırken, aynı za
nıflar mücadelesi açısından nelerin değişti
manda kapitalizmde yaşanan bazı yapısal
ğini ve sınıflar savaşı üzerindeki olası etki
değişimlerle, kapitalist üretim
lerini irdelem eye çalışacağım.
biçiminin
simgesi olan devasa fabrikalar ve buralara
1980 sonrası dünyaya kabaca bakınca
yığılı işçi sınıfı erim eye başlayınca, “ post-
kapitalist anayurtlarda ünlü refah devletle
kapitalizm” den söz etmek ve “ proletarya
rinin eridiğini, sosyalizmin yıkılışından son
ya elveda” demek moda haline geldi.
ra hızla sosyalist partilerin güç yitirdiğini ve
Yeni Dünya Düzeninin hemen hemen
hatta çoğunun buharlaşıp yok olduğunu,
ilk on yılı sonradan havaya uçan düşlerle
bununla kalmayıp güçlü işçi sendikalarının
birlikte yürüdü. Bilgiye bu ölçüde rahat u-
zayıfladığını, işçi hareketinin büyük güç
laşabilme ve tüm yeni teknikleriyle infor-
kaybına uğradığını görm ek mümkündür.
matik çağı, dünyada bir zenginleşme ve de
M .Thatcher döneminde ünlü maden işçile
mokratikleşm e yaratacaktı. “ Elveda prole
ri grevi sanki bir dönem sürüp gelen mü
tarya” söylemleri ile post-kapitalizm ta
cadele tarzının sona erdiğinin işaretiydi.
nımlamaları birlikte yürüdü. Yıllar aktıkça
Ö te yandan, Sosyalist sistemin yıkılışıy
yeni tekniğin büyüsü dağılırken, beklenen
la bir anda Balkanlar ve Kafkaslar’ı ulus ve
lerin tam tersi gelişmeler yaşanmaya baş
etnik
landı. Bilgi, yine dev tekellerin elindeydi,
rüzgâr her bölgede kendi rengine bürüne
kimlikli m ücadeleler kapladı. Bu
dünyadaki kutuplaşma hızla derinleşiyordu
rek dünyanın çeşitli bölgelerinde esti, hızı
ve paylaşım savaşları hızlanıyordu.
yavaşlaşa da hala esmeye devam ediyor.
“ Süper güç” dünyanın son elli yılda o-
Bu olgular üst üste gelince dünün dünyası
luşturduğu bütün uluslararası kuralları bir
nın en belirgin özelliği olan sınıflar mücade
kenara iterek kendi keyfi davranışını dün
lesi sanki tarih olmuşa döndü. Bu yönde o
yaya dayatınca “ değişim” , “ post-kapita
kadar çok yorum yapıldı ki, sınıflar müca3
_—yol delesi döneminden söz etmek dinozorluk
önem li değişim ler geçirm iştir. Yaşadığı
la eş tutuldu.
mız günlerde de yine böyle bir tarihsel
Elbette pek çok değişim yaşandı ve ya
değişim konağının içinden geçiyoruz. Bu
şanmaya devam ediyor. Bugün vurgulan
değişim pek çok yönüyle görülüp hisse-
ması gereken bir on beş yıl toz dumanın a-
dilse de henüz egemen bir dönem ola
rasında görünmez hale gelen sınıflar müca
rak kendini ortaya koymadığı için, yaşa
delesinin yavaş yavaş yeni bir tem po ka
dığımız günlerin tem el özelliği belirsizlik
zanmaya başlamasıdır. Bunun en keskin i-
tir.
lanı Arjantin olaylarıdır. Neoliberal politi
Günüm üzden kapitalizmin geçm işine
kaların çöküşünün de ilanı olan Arjan
baktığımızda başlıca iki ana dönem ya
tin’deki ayaklanma aslında sözde “ informa-
şandığı hemen görülür. İlki, kapitalizmin
tik çağfnın yarattığı hayallerin de kırılıp
rnanifaktür dönem idir.
H enüz
büyük
dökülmesinin miladıdır. Irkçı beyaz yöne
kentler oluşm amış, üretim evlerde veya
timden Mandela’nın Kongre Partisi’nin ik
atölyelerde iş aletleriyle yapılm aktadır.
tidara gelmesiyle kurtulan Güney Afrika,
İkincisi, fabrika dönem i veya sanayi kapi
yarım milyonu aşkın katılımla tarihinin en
talizm idir. Nüfus hızla kentlere g öçer
büyük işçi eylemini yaşadı. Kapitalist ana
ken üretim büyük fabrikalara yığılm ıştır.
yurtlarda ise sosyal refah geriledikçe işçi
İş aletlerinin yerini m akineler almaya
ve çalışanların eylemliliği artıyor. Ancak
başlam ıştır. Bu dönem yakın tarih e ka
bütün bu gelişmelere rağmen eylem ler ve
dar gelm iştir. Gelişm iş kapitalist ülkeleri
mücadelenin havası “ eski güzel g ü n lerd e
ölçü alırsak bu dönem 1970’li yılların o r
ki gibi değil, o seviye ve etkinin çok uzağın
talarına kadar egemen bir yapı olarak yaşam ıştır. Ö zellikle 1980’li yıllarla b ir
da. Sınıf mücadelesindeki gerileme ve deği şimin başlıca iki nedeni öne çıkartılmalıdır. İlki ve en önemlisi kapitalizmde yaşanan yapısal değişimdir. İkincisi, sınıflar mücade lesinin deneylerinden çıkartılan derslerdir. Mücadelenin tarihine ve geleceğine başlıca bu iki açıdan bakmak gerekir.
likte köklü değişim ler yaşanmaya başla m ıştır. Bu dönem e pek çok isim verildi. En tutulanı “ inform atik çağı” yakıştırm a sıdır. Biz bu yeni dönem e hizm et kapita lizmi dönem i diyeceğiz. İm alat sanayin deki devasa yığılma çözülm eye başlamış, ağırlık her türden
hizm et sektörüne
kaymaya başlam ıştır. Kapitalizm in ilk iki dönem inde sınıf
KAPİTALİZMDE SINIFLAR MÜCADELESİ TARİHİNE KISA BAKIŞ
lar m ücadelesi oldukça farklı özellikler taşım ıştır. Günüm üzde de önem li bir değişim sürecinin içinde olduğumuz çok açıktır. Bu gerçeklikten dolayı sınıflar
Sınıflar m ücadelesi kapitalizm le baş lamadı, ancak bizim konumuz kapitalizm
rumu ve geleceği ile ilgili tartışm alar
koşullarında sınıf m ücadelesinin geçirdi
canlılığını koruyor. B ir geçiş dönem i ya
mücadelesi ve özellikle işçi sınıfının du
ği süreçlerle sınırlı. Kapitalizm , bir ü re
şandığı için bu konudaki düşünceler ge
tim biçim i ve toplum sal yapı olarak o r
niş bir yelpaze oluşturuyor. Günüm üze
taya çıkışından günümüze kadar oldukça
gelm eden önceki iki ana dönem i irdele-
__
4
____ sınıf mücadelesinin sorunları___ meliyiz. Tarih günümüze sınırlı ölçüde
me el atanları, derebeylerin yeni gidişe a-
de olsa ışık tutacaktır. Şüphesiz ki, esas
yak uyduranları, kırda “ özgür çiftçiler” a-
çözüm lem eler günümüz pratiğinden çı
rasından çıtayı atlayabilenler yeni üretim
kacaktır.
sisteminin
egemen sınıfını oluşturmaya
başladı. İşçiler de, konumunu yitiren zana-
MANÜFAKTÜR KAPİTALİZMİNDE SINIF MÜCADELESİ
atkârlardan ve özellikle kırlardan kopan köylülerden
derleniyordu.
Kapitalizmin
bu ilk gelişim döneminde işçi sınıfının oluşması basitçe sadece yeni üretim yerle rinde eski köylülerin konumlanmasıyla o-
Bu dönem, M arx’ın Kapital’de belirttiği
luşmamıştır. Tam tersine üretim in yeni ti
tarihleri tem el alırsak, lö.yüzyılın ortala
pinin gerektirdiği disipline göre sınıfın şe
rından buharlı makinelerin üretime girme ye başladığı yıllara 1780’lere kadar sür
killenmesi uzun süren muazzam bir kav gayı gerektirm iştir. Kapitalizmin bu ilk ge
müştür. Hemen hemen iki yüz yılı biraz aş
lişme sürecinin en tipik özelliği, hemen
kın bir zaman dilimidir.
her Avrupa ülkesinde tarihi değişse de
Bu dönemde kapitalist üretim sadece
uygulaması benzer olan “ serseriliğe karşı
evlerde ve atölyelerde yaygınlaştı. Hatta
yasalar” dır. 16-18. yüzyıllar arasını kapsa
manifaktür üretim daha çok güçlü lonca
yan bu “ serseriliğe karşı” mücadele aslın
ların olmadığı kırsal alanlarda gelişti. 1 Li
da, eski kökünden kopan nüfus kitlesinin
retim tekniği olarak henüz ortaçağın sevi
yeni üretim biçimine uydurulma kavgasıy-
yesini aşmayan bu yıllarda değişen üretim
dı. “ İşsiz güçsüzler” “ çalışma evlerinde”
biçimiydi. Dünyadaki büyük değişimler, ö-
toplandı. Bu evler yeni burjuvazinin jşgü-
zellikle Latin Am erika’nın yağmasıyla baş
cü kaynağını oluşturan alanlar oldu. Hatta
layan yeni zenginlik ve ticaretin artışı üre
“ öksüz evleri” çocuk işgücünün üretim e
timi lonca sınırları dışına zorladı. Yeni ü-
zorla sokulduğu aracılar olarak iş görü
retim biçimi, yaygın bir şekilde eve iş da ğıtımı ve atölyelerde toplu üretim, bir
yordu. Bu süreç her bakımdan kapitaliz min en vahşi dönemidir. Okyanusun öbür
yandan eski lonca üretimini yıkıma iter
yakasının korkunç yağması, halkların katli
ken, aynı zamanda da kendi sınırlarını da
amı sürerken, bizzat Avrupa’da da kendi
aşmaya zorlanıyordu. Bu dönemin üretim
insanının yeni üretim biçimine uydurulma
biçimi olarak en tem el özelliği henüz üre
sı için en zorba m etotlar hemen hemen i-
tim araçları olarak eski dönemin seviye
ki yüz yıl gündemde kaldı.
sinde kalması ancak üretim biçimi olarak
Bu dönemdeki sınıflar mücadelesine
köklü bir değişim yaşamasıdır. Kalifiye işçi
baktığımızda oldukça seyrek bir mücadele
(ya da o günkü adıyla zanaatkâr) ve iş a-
tablosu ortaya çıkar. İşçi sınıfının mücade
letleri üretim in iki tem el unsurudur. Bu
le tarihine baktığımızda ilk kayda geçen ey
Süreç buhar gücünün üretim e girişine ka
lemlilik 1345’de İtalya Floransa’da yün ta
dar sürmüştür. Kapitalistler nasıl dünkü sınıfların için den doğduysa işçi sınıfı da değişik bir yol izlememiştir. Tüccarların bazılarının üreti
rayıcı işçilerin sendikalaşma çabasıdır. Bu girişim ölüme mahkûm edilince işçiler iş yerlerini terk ederek tepki göstermiştir. Tarihsel olarak kapitalizmin sınırları içi__________________________________
5
__ _
_ y o i ------------------------------------------ne girildiğinde ilk önemli işçi eylem leri Pa
ortaya koymaktadır.
ris, Lyon matbaa işçilerinin 1540-4l ’deki
“ 1811—18 i 7 yılları arasındaki asıl Ludd
grevleridir. Ev işçilerinin ilk yaygın eylemi
culuk üç yöre ve üç meslekle sınırlıydı:
I627’de İngiltere Lancashire’de, 1637’de
W e s t Riding (ve kırpıcılar), güney Lancas-
C olchester’de yaşanmıştır. Ardından silah
hire (ve pamuklu dokumacıları) ve Leices-
manifaktürlerinde I640’da grevler yaşan
tershire ve Debyshire’in kimi yörelerini
mıştır.
kapsayacak şekilde Nottingham ’da odakla-
Bu dönem işçi hareketinde çok önem li bir m oment
şan makineli örücüler.
1789 Temmuz-Ağustos
Bu üç gruptan kırpıcılar ya da kırkıcılar
“ belediye devrim i” ne plebyen kitlenin ey
kalifiye ve ayrıcalıklı işçilerdi; yünlü kumaş
lem lerle doğrudan katılmasıdır. Çalışan
işçilerinin aristokrasisini oluşturuyorlardı.
yoksul kitlelerin mahalli olarak da olsa ilk
Bu arada dokumacılar ve makineli örücü
kez bir yönetim deneyidir. A yrıca işçi kit
ler, zanaata ilişkin gelenekleri eski, statüle
lelerinin iki ay sonra Versay’da tezgâhlanan
ri gerilemekte olan, dışarı işi yapan kişiler
karşı devrim e tepki olarak 5-6 Ekim 'de sa
di. Halkın hayalindeki Luddculara en yakın
raya yürüm eleri ve bu girişimi boşa çıkart
düşen kırpıcılardı. Makine ile doğrudan ça
maları sınıfın ilk politik deneylerindendir.
tışma halindeydiler ve hem kendilerinin ve
(Ponom arev s. I 13) Fransız devrimi tüm
hem de işverenlerinin çok iyi bilindiği g'bi
Avrupa’da işçi hareketi üzerinde derin bir
makine kısa sürede onların yerini alacaktı.”
etki yaratmıştır.
2
Kapitalizmin manifaktür döneminde en
Luddculuğun doğuş yerinin bugünkü a-
önemli işçi hareketi makine kırıcıları hare
dıyla tekstil sanayisinde olması rastlantı de
ketidir. Bu hareket 1790’larda ortaya çıkı
ğildir. O günlerin en yaygın üretim alanı ve
şı, 1811-18 i 2’de tepe noktasına tırmanışı
doğal olarak makinelerle ilk tanışan sanayi
ve 1830larda sona erişiyle kırk yıllık bir
dir. Makineler zanaatkâr ve işçilerin elin
süreci kaplamıştır. Leicestershirelı bir kal
den hünerlerini aldıkça bu büyük bir tepki
fa olan N ed Ludd liderliğinde başladığı için
ye, makine kırıcıları hareketine dönüşmüş
Luddculuk diye de anılır. (Ponom arev,
tür. Bu hareket, kırk yılı kapsayan dönem
s. 194) Bütün Luddcu bildiriler “ General
de, makine hangi üretim alanına girdiyse o-
Ludd” imzasını taşımıştır.
rada hemen ortaya çıkmıştır.
Aslında bu hareket zamanlama olarak
Bu hareketle ilgili kabaca düşünülürse
manifaktür döneminden çok sanayi kapita
başıbozuk bir kırıp dökme hareketi akla ilk
lizmi dönemine girer. Ancak doğuş neden
gelen olur. Oysa son derece disiplinli, ey
leri ve karakteri açısından manifaktür dö
lemleri iyi planlanmış, gizli ve genellikle
nemi kapitalizmini temsil etmektedir. Bu
doğrudan zora dayalı bir harekettir. Ludd
nedenle işçi sınıfı mücadele tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olan makine kı
cu birliklere yeminle girilirdi ve bu etkili yemin törenleri o dönemin kültüründe za
rıcılığını kapitalizmin manifaktür dönemin
ten önemli bir yere sahipti.
de ele alacağız.
Ayaklanmalarla birlikte gelişen makine
Luddculuğun omurgasını oluşturan ha
kırıcılığı' daha sonraları iyi planlanmış he
reketler onun genel tarihsel anlamını da
deflere yönelen, geceleri köyleri dolaşan
__ _
6
____ sınıf mücadelesinin sorunları___ küçük
hareketli
birliklere
dönüştü.
aynı zamanda doğal feiaketlere yol açtığı
(Thompson, s.666) Bu eylem ler sadece
bir dönemde tarihe bu yönden bir kez da
makineleri hedef alıp kırıp dökmekten iba
ha bakmak gerekli hale geliyor.
ret değildi, örneğin ücret düşmesine ve
Örneğin E.J.Hobsbavvm’a göre makine
yeteneksiz acemilerin makinede çalıştırıl
kırıcılar “ yoksullaşan işçilerin kör öfkesi”
masına karşı eylem ler yapıldı. Ücretin dü
ve “ Luddcular kendileri teknik gelişim düş
şük tutulduğu makineler kırıldı, diğerlerine
manlarıdır.” (Ponom arev, s. 196) O ysa ay
dokunulmadı. (a.y. s. 667)
nı makine kırıcıları tarihsel olarak düşük içinde
ücrete ve korkunçlaşan iş koşullarına kar
18 1i - 12 yıllarında bir tepe noktasına ulaş
şı mücadeleyi başlatan öncülerdir. Ünlü
mış sonra gerilemeye başlamıştır. Bunun
“ on saat hareketinin” öncüleri Luddcular-
nedenlerini Thompson şöyle sıralıyor:
dır. O n Saat Yasa Tasarısı I847’de ka
Luddculuk
kendi
gelişimi
“ 1812 Şubatının ilk haftasında-Orta İn
nunlaştığında artık Luddcu H areket yo k
giltere’deki Luddculuğun bu başlıca safhası
tu, ancak bu hareketi yaratan m akine kı
sona erdi. Bunun üç nedeni vardı. Birinci
rıcılarıdır.
si, Luddcular kısmen başarılı olmuşlardı;
Makine kırıcıları karşılarına çıkan dev
çorapçıların çoğu daha iyi ücret ödemeyi
buhar makinelerine savaş açarken sadece
kabul etmiş ve ücretler genel olarak hafta
teknik gelişim düşmanlığı mı yapmış oldu
da iki şiline kadar arttırılmıştı. İkincisi, artık
lar?
o sırada bölgede özel polis gücü ve yerel
Bu isyan ilk olarak, işçilerin yetenekle
bekçi gruplarınca desteklenmiş birkaç bin asker bulunuyordu. Üçüncüsü, makine kır
rinin elinden alınmasına bir tepkidir. Maki ne kırıcıların hemen tümü yetenekli-kaliri-
mayı, cezası idam olan bir suç haline geti
ye usta ve kalfalardır. İngiltere’deki hare
ren Yasa Tasarısı şimdi Parlamentonun ö-
kette yün tarayıcılarının öze! bir yeri var
nüne gelmişti ve Luddculuk yerini aniden
dır. Bu meslek doğrudan dokunan yünün
anayasal ajitasyona bıraktı.” (a.y. s.669) Luddcu hareketin bazı başarıları ve dü
kalitesini belirlediği için özel bir yere sahip ti. Sanayi kapitalizmi ile ortaya çıkan bu sü
zenin aldığı yeni tedbirler makine kırıcı ha
reç -makineleşme- aynı zamanda işçinin ni-
reketi bir dönüm noktasına getirdi. Tarih
teliksizleştirilmesinin de adıdır. İş aletine e-
sel olarak baştan yenilgiye mahkûm bu ha
gemen olan ve meslek hüneri ile işini belli
reketin işçi sınıfının mücadele tarihindeki
bir “ aşk” ile yapan zanaatkar, manifaktür
yeri ve anlamı nasıl yorumlanabilir? Makine
kapitalizmiyle önce atölyelere yığıldı, son
ve teknik gelişim el alet ve işine göre “ iler
ra makineler karşısında tüm hünerini yiti
leme” demektir. Bu durumda makine kırı
rerek, onların basit bir uzantısı haline gel
cılığı tarihe bir “ gericilik” olarak mı geçmiş
di. Bu niteliksizleştirmeye tepki aslında son
tir? Bu sorunun cevabını bugün yeniden
derece insanidir. Evet, teknik gelişiyordu,
gözden geçirmek yararsız sayılamaz. Bu
ancak buna karşılık üretici insan kaybeden
gün bırakalım teknik gelişmeyi, genel ola
bir konuma girdiğini içgüdüsüyle anlamıştı.
rak aydınlanmanın “ ilerlem e” kavramı yar
İkinci olarak, makine kırıcılığı konum-
gı sandalyesine çoktandır olaylar tarafın
statü kaybına karşı bir isyandır. Manifaktür
dan oturtulm uştur. Hele sanayileşmenin
dönemin usta ve kalfaları sadece çalışan bir
7
— yol____________________________ işçi değil, aynı zamanda yılların kazandırdı
leşmesi sonucunu yaratm ıştır. Niteliksizle-
ğı bir statüye sahiptiler. Bu işçiler genellik
şen emek insanlık dışı koşullarda çalışmaya
le henüz iş zamanının esiri değillerdi. İşleri
zorlanmıştır. İşin bir yetenek, beceri ol
ni yapmak için gelir, bitirince giderlerdi.
maktan çıkıp bir aşağılamaya dönüştüğü
Çalışanlar arasında toplumsal bir yere- sta
makineleşme dönemi kaçınılmaz bir şekil
tüye sahiptiler. Makineler aynı zamanda
de tepkileri yükseltmiştir.
onların bu konumunu da yerle bir edip, bütün çalışanları “ eşitliyordu” . Bu eşitlen me sonuç olarak değersizleştirme tem e linde yaşandığı için olumsuz bir eşitlen meydi, tüm çalışan kitlesine modern köle liğin kapılarını açıyordu. Manifaktür döne min işçileri bugünün korkunç tüketim toplumunun insanlara kazandırdığı “ kazan ve tüket” hastalığından çok uzaklardaydılar. Geçim lerini temin ettikten sonra çalışmaz lardı. Boş zamanlarına, eğlencelerine düş kündüler. İngiltere’de 18. yüzyılın son çey reğini kapsayan dönemi işçiler “ neşeli gün ler” olarak anarlar. Bu günler işverenlerin “ işçilerin peşinden koştuğu” bir “ altın çağ” dı. (Thompson, s.438) Makineler, işve renleri bu henüz iş kölesi haline getirile memiş işçilerden kurtarıyor, emeğin yete neğini yok ederek onları emek karşısında özgürleştiriyordu. Emeğinin niteliği ile bir konum sahibi olan işçiler ise bu nitelikleri
Makine kırıcılığı, zanaatkârlıktan mo dern işçiliğe sürüklenen çalışan kesimin esasında teknik gelişmeyle ortaya çıkan ve alın yazısı haline gelen emeğin niteliksizleşme-değersizleşme sürecine karşı uzun ve radikal bir direnişidir. Teknik gelişimi bazı bölgelerde çok geçici olarak yavaşlatmak tan öteye bir sonuç yaratamamıştır. Soru nun makinelerde değil, kapitalist üretim bi çiminde olduğunun kavranması uzun bir mücadele gerektirm iştir. Luddculuğun ba şıbozukluk olarak kavranması büyük yanıl gı olur. Örgütlenm eler son derece disip linli ve gerektiğinde çok radikaldir. Ancak hangi ortamda ve nasıl bir düşmana karşı mücadele edildiğinin bilinci henüz kazanıl mamıştır. Luddculuk sınıf mücadelesinin bir dönemden diğer döneme geçişini tem sil etmektedir. Bir kopuştur, yeni bir doğu şu temsil eder.
ni yitirip, makinelerin kölesi haline geliyor
Kapitalizmin iki yüz yılı aşkın manifak-
du. Bu “ altın çağın” yitirilmesine isyan et
tü r dönemindeki sınıflar mücadelesine ba
mekten başka ne yapılabilirdi?
karsak bugüne de ışık tutabilecek bazı ö-
Üçüncü olarak, çalışma koşul ve saatle rini önemli ölçüde kendileri belirleyen ni
nemii sonuçlar çıkartılabilir. Ö nce bu dönemde gerçek bir sınıf mü
telikli işçiler, makinelerle bu ayrıcalıklarını
cadelesi henüz yoktur. Ç ok sınırlıdır. G it
yitirm ekle kalmayıp, çok korkunç yeni ça
tikçe ev işinin ve atölye işinin yaygınlaşma
lışma koşullarına zorlanıyorlardı. En beter
sı yaşanmasına ve bu anlamda ücretli işçi
koşullarda 15-18 saat çalışma, makinelerin
şekillenmesine rağmen işçi sınıf mücadele
üretim e girmesiyle hemen kural haline gel di. Ancak kırk yıla yakın bir mücadele ile
min işçilerinin büyük bir bölümü eve iş a-
si henüz doğuş aşamasındadır. Bu döne
on saat çalışma günü makine silahıyla ku
larak çalışmaktadır. Böyle bir işçileşmeden
şanmış işverenlere kabul ettirilebildi.
sınıf mücadelesinin çıkmasının çok zor ol
Makinelerin üretim e girmesinin ilk et kisi çalışma koşullarının olağanüstü kötü
8
duğunu kapitalizmin bu ilk dönemi göster miştir.
sınıf mücadelesinin sorunları__ Ö te yandan, atölyelerdeki üretim belli bir yoğunluk kazanmış bir işçi kitlesi yarat
SANAYİ-FABRİKA KAPİTALİZMİ DÖNEMİ
sa da, bunlar nitelik olarak hala zana atkardır. Bu yetenekli işgücü kendisi iş ko şullarının kölesi haline gelmedikçe, yani ni teliğini yitirip, zorunlu çalışma koşullarının esiri olmadıkça sınıf davranışı ortaya çık mamıştır. Zanaatkar bilinci ve psikolojisi atölyeierde toplu çalışılsa da, bir sınıf davra nışı yaratmamış, tam tersine bunun kaybe dilmesi sınıf mücadelesinin doğuşu için yol ları döşemiştir.
Aslında işçi sınıfı mücadelesiyle ilgili söylenen, yazılan ve yaşananlar bu dönem le ilgilidir. İnsanlık tarihine damgasını vu ran, bildiğimiz veya bir alışkanlıkla algıladı ğımız sınıf mücadelesi deneyleri bu döne me aittir. 19. yüzyılın başından 1970’lerin sonlarına kadar yüz seksen yılı kapsar. Bu dönem buhar gücünün üretim e girmesiyle açılmış, elektrik ve petrol enerjisinin dev
Luddizm esas olarak çok dar meslek
reye girmesiyle zirveye çıkmış, 1970’lerin
örgütlenm eleri olarak -dokumacılardan
ortalarında devreye giren yeni üretim tek
bıçakçılara kadar- ortaya çıkmıştır. Konum
nikleriyle birlikte inişe geçmiştir. Elbette sı
ve nitelik kaybına karşı mücadele sırasında
nıflar mücadelesinin iniş çıkışlarını sadece
bu dar meslek yapıları çok aşılmamış, hat
üretim teknikleriyle açıklamak mümkün
ta sıkı korunmuştur. Ancak makineler iş
değildir. Ancak bizim irdelediğimiz, sınıf
niteliğini silip süpürdükçe dar meslek sınır
mücadelesinin gündelik iniş çıkışları değil,
ları gittikçe anlamsızlaşmış, bunlar arasın daki rekabet gücünü yitirm iş ve sınıfın olu şumu gelişmeye başlamıştır. Sadece ücret li işçilik otom atik olarak sınıf mücadelesi yaratmamıştır. Makine kırıcılığı işçi sınıfının mücadele tarihinde zanaatkârlıktan modern prole tarya mücadelesine bir geçişi temsil eder. Manifaktür dönemde ev işi ve atölyelerde yaygınlaşan ücretli emeğin modern prole tarya mücadelesine sıçraması için iki yüz yıl gibi uzun ve adeta sessiz bir birikim döne
kapitalizmin ana dönem lerine göre şekil lenmesidir. Sanayi veya fabrika kapitalizmi dönemi nin özeliklerini hatırlayarak başlayalım. Bu dönemde artık iş aletlerinin yerini hızla makineler almıştır. Bu süreç özellikle elektrik enerjisinin devreye girmesiyle yeni bir ivme kazanmıştır. Basit makinelerden robotlara geçilmiştir. Makineler geliştikçe emeğin niteliksizleşmesi de hızla artmış, üretim de ki yeri
minin yaşanması gerekmiştir. Luddculuk
detaylı iş bölümüyle basit hareketlerin tek
bu birikim döneminin kapandığının ve artık yeni tarihsel bir mücadele döneminin açıl
rarına indirgenmiştir.
dığının ilanı anlamına gelmiştir. Eskinin pek
timdeki yeri niteliksizleşmenin zirvesine
çok alışkanlığını taşısa da yeniye dair filizler
tırmanmıştır.
de barındırmıştır. Ancak sınıflar mücadele
1910’larda Taylo-
rizm, 1950’lerde Fordizm ile işçinin üre
Sınıfın konumu manifaktür dönemin
si tarihine baktığımızda proletaryanın mo
den çarpıcı bir şekilde farklı özellikler ka
dern sendikal mücadelesi doğrudan bu
zanmıştır. Kentlere ve fabrikalara yığılma
Luddcu Birliklerin bir devamı olmamıştır.
en tipik özelliktir. K ırlar istikrarlı bir şekil
Sendikalar daha çok Luddcu Birlikler dışın
de boşalmış, büyük kentler ve buralarda
da şekillenmiştir.
işçi semtleri şekillenmiştir.
9
— yol — .— _ — _— .— .— — — M odern proletaryanın doğuşu şöyle yıllandırılabilir.
İngiltere'de
1760-1830 yıllarını; 1848, Alm anya’da,
bu
Fransa’da,
doğuş, 1789—
olmaz. Engels’in dediği gibi “ işçi Hareketi’nin çekirdeğini” “ fabrika işçileri” oluştur muştur. İşçiler fabrikalara yığıldıkça bura
1800-1850, A m eri
dan inatçı ve sürekli bir sınıf hareketi doğ
ka’da 1780-1860, Rusya’da 1840-1860 Aralığını kapsar. (Ponom arev, s. 123) Kıta
muştur. Sayıları bir dönem “ çok” olan “ ta
Avrupası’nda bu yıllar sadece burjuva dev-
mücadelesinin doğuş ve şekilleniş tarihin
rım işçileri” ve “ ev hizmetlilerinin” sınıflar
rim lerine denk düşmez aynı zamanda fab
de hiç de özel bir yeri yoktur. H ele “ ev
rika üretimine geçiş sürecini kapsar. Ü c
hizmetinde” çalışanların bu tarihte hiçbir
retli emeğin görünmeye başlamasıyla işçi
özel yeri olmamıştır.
sınıfı mücadelesinin tarih sahnesindeki ye
İşçi sınıfı mücadelesinin siyasal bir kim
rini almaya başlaması çok farklı süreçler
lik kazanmasına kadar geçirdiği başlıca aşa
dir. İşçi sınıfı mücadelesinin sahneye girişi
malar şöyle özetlenebilir. İlk doğuş: Maki
esas olarak sanayi kapitalizmiyle birliktedir.
ne kırıcılığı; bu süreçle birlikte, ilk işçi bir likleri ve illegal sendikalar dönemi; ardın
Günümüz sınıf mücadelesi, içinden çı kıp geldiği sanayi kapitalizmi döneminden
dan işçi hareketinin bağımsız bir kimlik ka
oldukça farklı özellikler taşımaktadır. A n
zanması ve son olarak siyasileşmesidir.
cak buradan kalkarak sınıflar mücadelesi
Ünlü İngiliz publarında iş çıkışı yapılan gö
tarihinin hatalı yorumlanmasına varmak
rüşmelerden doğan ilk birlikler daha sonra
günümüzdeki çarpıcı değişimleri aydınlat
sendikalara kadar büyümüştür. İşçi sınıfının
mayacağı gibi, geleceği de karartır.
mücadele tarihinde sendikaların doğuşu
Günümüzde işçi sınıfı çeşitli yollardan inkâr ediliyor, fakat benzeri hatalı yorum
nun özel bir yeri olduğu açıktır. Hemen her ülkede bu doğuş önce kanun dışı-ille-
lar geçmişe de uzatılmaktadır. Engels’in
gal yaşanmış daha sonra hukuki olarak ta
“ fabrika işçisi, sanayi devriminin ilk çocuğu,
nınmıştır. Demokrasinin ana vatanlarından
başlangıçtan bugüne kadar İşçi Hareke-
İngiltere’de bile sendikalar 1800-1825 ara
ti’nin çekirdeğini oluşturdu” tespitine kar
sı bir çeyrek yüzyıl illegal mücadele yürüt
şı Ayşe Buğra, “ Hikâyenin merkezinde fab
müştür.
rika yok” diyor. K anıt “ Sanayi D evrim i’ni
Sanayi kapitalizmi dönemindeki işçi sı
izleyen süreç boyunca, çalışan kesim için
nıfının mücadelesi yeterince biliniyor. Bazı
de sayısal olarak en önemli grup tarım iş
önemli sıçrama noktalarını hatırlamakla
çileriydi... Sayısal olarak ikinci önemli grup
yetinelim. İşçi sınıfının ilk kez bağımsız siya
ev hizmetinde çalışanlardı.” Sonuç: “ Yani
sal bir hareket olarak tarihteki yerini alma
hikâyenin
sı şüphesiz çok önemli bir basamaktır. Bu
merkezinde fabrika yok” tur.
(Thom pson’a Önsöz, Buğra, s. 22) “ İşçi
dönüm noktalarından birisi Fransa’da 1830
Hareketi” ile “ sayısal işçi” nin çok farklı
Temmuz devriminde işçi sınıfının yer alma
şeyler olduğunu kavramak için tarihe sınıf la r m ü c a d e le s i açısından bakmak gerekir.
sıdır. “ Ü ç harika gün” de Bourbon iktidarı çöktü. Ancak burjuvaziye güvenen işçiler
Sorun ücretli çalışanların sayısını tespit et
bu “ harika” günlerden somut bir şey kaza
mekse, bu bir bilgi değeri taşır, ancak kapi
namadı, burjuvazinin ihanetiyle bağımsız
talizm koşullarında işçi sınıfı mücadelesinin
davranma bilincini kazandılar. Ardından
doğuş ve gelişimi için özel bir değere sahip
Kasım
10
18 3 1’de Lyon’daki grevi ordunun
_____sınıf mücadelesinin sorunları___
bastırması, bin
kentin işçiler tarafından işgali işçi sınıfının
yaygınlaşmasından bir işçi sınıfı hareketine geçmek için eski lonca kabuğu, gelenekleri
burjuvaziden kopuşma adımları oldu. Ben
ve hatta usta ve kalfaların imtiyazlı konu
ölü ve yaralı, tepki olarak
zer bir süreç İngiltere’de 1838- 1839 yılla
munun tasfiye olması gerekmiştir. Mani
rında gene! oy hakkı ile bağımsız bir çizgi yaratm a çabasında olan C hartist H are
faktür dönemi kendinden önceki üretim i-
ketin doğup gelişmesiyle yaşandı.
süreçtir, fabrika kapitalizmi ise radikal-fırtı-
Bütün bu gelişmelerin gelip biriktiği
lişki ve alışkanlıklarıyla iç içe yaşanan bir nalı bir kopuştur. Bu kopuş yaşanmadan
nokta I848’de Kom ünist Ligin kurulması
bir işçi sınıfı hareketi doğamazdı. İki yüz yı
dır. Sınıf hareketi artık bir program ve he
lı aşkın süren manifaktür dönemde yaşa
defe sahiptir. Aradaki yenilgileri elbette u-
nan işçi eylemliliği çok sınırlıdır. N eredey
nutmadan 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20.
se bu eylemliliklerin tümü bir dönem ve is
yüzyılın ilk yarısı, işçi sınıfı hareketinde u-
me yoğunlaşmıştır. 1790-1830 dönemini
zun ve büyük bir yükselme dönemini tem
kapsayan
sil eder. 1848 Kom ünist Manifesto ile baş
Böylece bir işçi sınıfı hareketi şekilleniyor
layan, Paris Komünü ile ilk iktidar deneyi ni yaşayan siyasal iktidar hedefi güden işçi
du. Aslında bu yaşanan kendinden sonraki tarihsel dönem için bir doğum sancısıydı.
hareketi 1950’lere gelindiğinde dünyanın
Çünkü yeni işçi sınıfı hareketi aynı zaman
üçte birinde egemen olan Sosyalist Siste
da makine kırıcılarıyla da tarihsel bir kopuş
me sahip olmuştu.
yaşamak zorundaydı.
Kıta Avrupa’sını dikkate aldığımızda sı nıflar savaşında “ 68 ayaklanmasından son
2.
makine
kırıcıları hareketidir.
Sınıf Hareketinin doğuşunun diğer
önemli maddi temeli makinelerle emeğin
ra bir durulma egemen olur. İşçi sınıfı mü
niteliksizleştirilmesidir. İşgücü niteliğini -iş
cadelesinin fabrika'kapitalizmiyle gelişmesi
yeteneğini- koruduğu sürece işverene kar
nin başlıca nedenlerine vurgu yaptıktan
şı belli ölçüde bağımsız bir konuma sahip
sonra, “ 68 ayaklanması” sonrası durgun
olabiliyordu. Bir dönem -ki işçiler bu gün
laşmasının nedenlerini ve daha sonra da
lere “ neşeli günler” adını vermiştir- mani
girdiği yeni dönemin özelliklerini çözümle
faktür patronları böyle işçilerin peşinden
meye çalışalım.
koşuyordu. Hatta işi “ onların ayağına gö türdükleri”
İŞÇİ SINIFI HAREKETİNİN FABRİKA KAPİTALİZMİ İLE DOĞUŞU
bile oluyordu.
Bu
dönem
I830’lu yıllarla birlikte kapanmış, peşinden koşulan nitelikli ustalar işsiz kalmış, pazar larda satıcılığa başlamıştır. Bu konuyla ilgili pek çok acıklı hikâye anlatılır. Ö te yandan, bu dönemin işçi birlikleri dar meslek grup
I.
İşçi sınıfının oluşumunda manifaktür larına göre şekillenmişti. Daha da öteye
kapitalizmi ücretli emeğin yaygınlaşmasını
“ bu birlikler birbirlerine karşı konumlandı
sağlamıştır. A tölyelere toplanan, çoğu eski
lar, bu yüzden iş pazarındaki yükselen re
lonca usta, çırak ve işçileri bir yanda; öte
kabetle baş edem ediler.”
yanda ise eve iş alarak bütün ailenin işçi ha
s.22l) “ Usta ve kalfa birlikleri sendikal ha
(Ponom arev,
line gelmesiyle ücretli işçilik hızla yaygınlaş
reketin doğuşunda öncü bir rol oynasa da,
maya başlamıştır. Ancak ücretli işçiliğin
buna rağmen daha sonra gelişen sendikal
11
— yol------------------------------------------harekete ayak uyduramadılar.” (a.y. s. 220)
manın hızı ve yoğunluğa İşçi sınıfı hareketi
Niteliksizleştirifen işgücü, konumunu güç
nin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
lendirmek için eski kalfa birliklerinden
Sınıflar savaşı üzerine teori kurulmaya
farklı davranmak zorundaydı. İş pazarında
başladığından beri yaşanan ünlü “ kendinde
rekabet kendisi için ölüm demekti, reka
sınıf’ ve “ kendisi için sınıf’ tartışmasının
bete sokacağı düz -niteliksiz emeğinden
kaynağı sınıfın bu konumlanmasıdır. Sınıfın
başka hiçbir şeyi yoktu. Bu temel gerçek
bir “ nesne” veya “ şey” olmadığı, bir “ oluş”
lik sanayi kapitalizmi dönemindeki işçi ve
olduğu tartışmalarının kaynağı işçi sınıfın
sendikal hareketinin tem ellerini hazırla
var oluşu ile mücadelesi arasındaki bağların
mıştır.
nasıl kurulacağı sorunundan kaynaklanır.
3.
İşçi sınıfı hareketinin gelişmesinde
Bu sorunun cevabı ise her döneme göre
bir diğer önemli faktör, işçilerin sanayi ka
değişir. Bugüne geleceğiz. Burada bir özgül
pitalizmi sürecinde fabrikalara ve belirli o-
yöne dokunmakla yetinelim. Günümüzde
turm a mekânlarına yığılmalarıdır. Manifak-
işçi sınıfının konumlanması çok değiştiği i-
tür dönemde işçiler hem dağınık hem de
çin neredeyse “ kendisi için sınıf’ olarak
çok heterojendiler. İşgücü sadece mesle
gözden kaybolmuştur. Ancak olaya biraz
ğinden dolayı değil konumundan dolayı da
yakından bakınca “ kendinde sınıf’ olarak
çok çeşitli tabakalara ayrılmıştı. Makineler
da işçi sınıfının oldukça görünmez hale gel
bir dev düzleyici gibi bu farkları hızla sü
diğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla
pürm eye başladı. İş, basit kas hareketleri
bu iki kavramın koşullara göre içi dolar,
ne indirgendikçe meslek farkı azaldı; öte
yoksa zamandan kopuk mutlak kavramlar
yandan iş hüneri yitirildikçe sosyal konum farkları da hızla “ eşitlendi” . İşçilerin bu ko
değillerdir. Sosyalist literatüre “ kendiliğin den hareket” olarak giren olguyu yaratan
şullarda fabrikalara ve belli bölgelere yığıl
işçi sınıfının sanayi kapitalizmi yıllarındaki
maları onlara zamanla toplu davranma ye
konumlanışıdır. Sınıfın var oluşu oldukça
teneği kazandırmıştır. Bir yandan benzer
özgül koşullara sahip olduğu için “ kendili
çalışma ve yaşam koşulları içinde olmak, ö-
ğinden hareket” ortaya çıkabilmiştir. H er
te yandan, hızla irtibat, ilişkilenme imkânı
var oluş otom atik olarak “ kendiliğinden
sınıfın örgütlenm e yeteneğini arttırm ıştır.
hareket” yaratmaz. Bu manifaktür dönem
Proletaryanın çok hızlı ve neredeyse sade
de böyleydi, günümüzde de böyledir. A n
ce iki bölgeye yığılması, Rus devriminin en
cak sanayi dönemi kapitalizminde işçilerin
temel itici güçlerinden birisidir. Devrim ta
konumlanması bir kendiliğinden işçi hare
rihinde başka bir benzeri de yoktur. Sınır
ketinin doğmasına imkân verm iştir. Ö rn e
lı olarak da olsa en çok benzeyen Porte
ğin manifaktür dönemin çok yaygın ev işçi
kiz’dir. Petersburg ve Moskova’ya dev işçi
liği bu yaygınlığına rağmen kendiliğinden
bloklarına çok kısa sürede yığılan ve inanıl
bir işçi hareketi yaratmamıştır.
maz kötü iş ve yaşam koşulları içinde olan
Sanayi proletaryası birleşimi ve konum
Rus proletaryasının bu alın yazısını bir dev
lanmasıyla aynı zamanda bir topyekûn dav
rimle değiştirmesi hiç de rastlantı değildir.
ranış yeteneğine sahip olmuştur. Bu özellik
Sanayi kapitalizminin geliştiği tüm ülkeler
manifaktür dönemde henüz oluşmamıştı,
de fabrikalara ve belli bölgelere yığılma ya
günümüzde ise çeşitli nedenlerle erozyona
şanmıştır. Ülkenin özgül koşulları ve yığıl
uğramaktadır. Bu topyekûn davranış yete-
12
sınıf mücadelesinin sorunları__ neğinin mücadele tarihine damgasını vur
sonuna kadar bir yüz yıl oldukça yüksek
duğu dönem sanayi kapitalizmi yıllarıdır.
bir tempoyla devam etmiştir. Bunun sonu
kapitalizmi yıllarında işçi hare
cu kapitalist düzen yıkımın eşiğine gelmiş
ketini m otive eden olgulardan birisi de
tir. Ancak bu tablo 1950’ler sonrası değiş
4. Sanayi
burjuva devrim lerinin uğradığı restoras
meye başlamıştır. Krizler ve savaşlar hala
yonlardır. Feodalizmin “ özgürlük, eşitlik”
yaşanıyor, ancak kapitalist düzeni uçuru
çığlıkları altında tasfiyesi için atılan her bur
mun kenarına bir kez daha getirmemesi i-
juva devrim adımı neredeyse bir zembe
çin yeni tedbirler uygulanmıştır. Günü
rek işleyişi muntazamlığıyla bir süre sonra
müzde bu tedbirlerin önemli bölümü terk
restorasyonlarla geri tepmiştir. Bu dö
edilmektedir. Neoliberalizmin ünlü “ dere-
nem lerde işçi hareketi öne çıkmış, hatta
gülasyon” u budur.
kendi siyasal bağımsızlığını böyle yılların
İşçi sınıfının mücadele tarihinde sanayi
deneyinde kazanmıştır. Elbette işçi sınıfını
kapitalizmi dönemi çok özel bir yere sa
harekete geçiren bu zemberek burjuva
hiptir. Yukarıda saydığımız başlıca beş ne
düzeni yerleştikçe ortadan kalmıştır. Kıta
denin itici gücüyle yüzyıla yakın bir süre iş
Avrupa’sında bu zembereğin itim gücüyle
çi sınıfı mücadelesiyle insanlık tarihinin ö-
bazı ülkelerde proletarya devrimlerinin e-
nemli bir dönemine damgasını vurmuştur.
şiğine gelinmiş, ancak sadece Rusya’da
Bu uzun dönem içinde sınıfın yenildiği, ge
böyle bir devrim başarıya ulaşmıştır.
ri çekildiği, mevzi kaybettiği yıllar olmuş
İşçi sınıfı hareketini tetikleyen bir di
tur, ancak bütün bir döneme baktığımızda
ğer önemli etken kapitalizmin krizleridir.
tarihsel kazananlarından dolayı bu yüz yıla
V e savaşlardır. Dönemsel kapitalist üretim
işçi sınıfının yüz yılı denebilir.
5.
krizleri manifaktür dönemde henüz görül
1950’ler sonrası dünya ölçüsünde sınıf
mez. Bu krizlerin oluşması için pazarın bel
lar savaşına baktığımızda, özellikle kapita
li bir genişlemeye uğramış olması ve geniş
list merkezlerde refah devletlerinin etki
leyen yeniden üretimin mal bolluğu yarata
siyle genel olarak uzlaşma havası egemen
cak ölçüde hızlanmış olması gerekir. Bu da
olmaya başlamıştır. 1970’li yılların ortala
ancak makinelerle mümkün olmuştur. Ka
rından itibaren ise genel bir durgunlaşma
pitalizmin periyodik krizleri ancak i 9. yüz
yaşanır ve ardından hem sosyalist sistemin
yılın ilk çeyreğinden itibaren gözlenmeye
çöküşü ve hem de kapitalizmde yaşanan
başlanır. Krizlerin yapısı konumuz değil,
yapısal değişimlerden dolayı sınıflar sava
ancak serbest rekabetçi dönemden tekel
şında açık gerilem eler ve aynı zamanda ö-
ci döneme geçişle birlikte krizlerin yapısın
nemli yapısal değişiklikler dönemine girilir.
da bazı değişimler olsa da kapitalizmin üre
Böylece işçi sınıfının yüz yıllık tarihi kaza
tim krizleri esas olarak yok olmamıştır. En
nımlar dönemi kapanıyordu.
uzun krizsiz süreç -ki bu dönemde de silik iniş çıkışlar yaşanır- II. Dünya Savaşı sonra sı yaşanan yirm i yıldır. Krizler hem kapita listlere hem de işçi sınıfına öğretirler. Ka pitalizmin tarihine baktığımızda krizler ve
1 9 7 0 ’LERDE DURGUNLAŞMANIN NEDENLERİ
bunlarla iç içe olan paylaşım savaşları 19. yüzyılın ortalarından II. Dünya Savaşı’nın
Kıta
Avrupası’nı
dikkate
--------------------------------------------------------
alırsak 13 —
— y o l------------------------------------------1950’ler sonrası şekillenen “ refah devletle
mıştır. Bu esneme sınıflar savaşı üzerinde
ri” sınıf mücadelesinde uzun bir uzlaşma
paralize edici etki yaratm ıştır. 80’li yılların
döneminin adıdır. Ancak bu refah devletle
sonlarına doğru ise 50’li yıllarda inşa edilen
ri gökten inmediler. Önceki keskin sınıflar
ve fabrika gibi yaşanan refah toplumları
savaşı döneminin ve hemen kıtanın doğu
hızlanan bir tem poyla değişim içine girmiş
sunda kurulan Sosyalist Devletlerin doğru
lerdir. Bu değişim aynı zamanda sınıflar sa
dan etkisinin sonucudur. Ancak 1950’ler sonrası ve özellikle 70’ler sonrası Kıta’da
vaşının eski bildik yollarını da erozyona uğ ratmaya başlamıştır. Sonuç olarak 68 hare
sınıflar savaşının hız kaybetmesinin üç ne
keti düzenin köklerini darbeleme gücüne
denine vurgu yapmak gereklidir.
sahip olmadığı için, tam tersine düzende
İlki, Am erika önderliğinde Avrupa kıta sında güçlü komünist partilere karşı -ki
esnem eler yaratarak, soluklanmasına yol açmıştır.
bunların bazıları hükümetlere ortak olacak denli güçlüydüler -yoğun bir saldırı ha rekâtının başlatılmasıdır. Bu sadece provo kasyon ve o dönem kurulan gladyolarla ya pılmadı, aynı zamanda A B D , Avrupa’ya bü yük miktarda sermaye akıtarak bir bakıma refah devletlerinin maddi temelinin inşa sında rol oynamış oldu. İkincisi, 1968’deki işçi ve öğrenci hare ketleri özünde 1950 sonrası tüm toplu mun bir fabrika gibi yaşatılmasına bir tep kiydi. Düzen bu tepkiden gerekli dersleri çıkartarak bazı esnem elerle bu tepkiyi emip sindirmeyi başarmıştır. Bu dalganın düzen tarafından emilmesinden sonra sı nıflar savaşının zemininde farklı kaymalar başlar. A rtık yeni bir dönemin açılışı için birikim başlamıştır. 68 olayları bir dalga olarak kabarıp emildikten sonra, “ toplumsal uzlaşma” daha derinleşmeye başlamıştır. Bu dönem özellikle Avrupa kıtasında sınıf lar savaşının etki gücünü yitirdiği ve bu ne denle sınıf konusunda yeni teorik tartışm a ların patlak verdiği bir dönemdir. Refah devletleri bir maddi rahatlık yaratmış, an cak toplumsal yaşamı da fabrikalardaki bant sistemi gibi mekanize etmiştir. Yaşam
Üçüncü neden, sosyalist ülkelerin göz alıcı gelişmesinin duraklamaya uğraması, kireçlenmelerin gizlenemez hale gelişi sos yalizmle ilgili umutları inmelendirirken, ay nı zamanda bu nedenle sınıflar savaşının bi linç m otoru da gücünü yitirm eye başlamış tır. Avrupa’da 68 olayları, Fordist üretim biçiminin sadece fabrikada bir olgu olmak tan öteye toplumsal yaşam biçimine dö nüşmesine bir isyandı. Sosyalist Harekete güçlü, insancı! bir soluk verdi, fakat kendi si aynı düzenin esneyen kanallarında eriyip, “ alternatif bir yaşam tarzı” olarak düzenin içine aykırı bir doku gibi yerleşti. Aynı gün lerde Avrupa’nın doğusundan Ç ekoslo vakya’da da bir isyan sökün etmiştir. “ Prag Baharı” sosyalizme “ güler yüz” kazandır ma iddiasıyla ortaya çıkınca dalga hareket lerinde olduğu gibi iki hareketin girişim yapması sonucu işçi sınıfı hareketi ideolo jik ve pratik olarak önemli kırılmalara uğ ramıştır. Bu kırılma o günün dünyasında hemen kendini gösterm ese de derin bir birikimin yolunu açmıştır. Bu üç tem el etken 1970’ler dünyasında hemen pratik olarak bir inmelenme yarat-
olağanüstü dakik ve rutin hale gelmiştir.
masa da sınıflar mücadelesinin geleceğini
Buna karşı biriken tepki dalgası 70’li yıllar
çok derinden etkileyecek yolları döşemiş
da emilirken, düzen de esnemeye başla
ti r.
__ 1 4 ____________________________
sınıf mücadelesinin sorunları__ Sınıflar mücadelesi tarihinde yeni bir
le ilgili öngörülerde bulunabilmek için bu
dönüm noktasına elbette Sosyalist Siste
yapısal değişimi irdelem ek gerekiyor. Sınıf
min yıkılışıyla gelinmiştir. Sosyalizmin yıkıl
lar mücadelesi üzerinde Sosyalizmin yıkılı
masıyla dünya işçi hareketi pratik olarak
şının etkilerini hiçbir şekilde unutmadan,
bir destek gücünü, ideolojik olarak ise uf
esas olarak kapitalizmdeki değişim ve mü
kunu yitirm iştir. İşçi sınıfı hareketindeki bu
cadele üzerindeki etkilerine geçelim.
gerileme önceki devrimci mücadele dö nem lerinde yaşananlardan çok farklıdır. 19. yüzyılın ilk çeyreğinde başlayan ve I970’li yıllara kadar gelen mücadele döne
“İNFORMATİK ÇAĞI” VEYA HİZMET KAPİTALİZMİ
mindeki gerilemeler, nabız atışları gibidir. İçinde bulunulan dönem esas özellikleri ile
Üretim temelinden baktığımızda kapi
aynı kalmış, ancak sınıflar savaşının muha
talizm, manifaktür dönemden bugüne ü-
rebeleri kendi özgül koşullarına göre yenil
çüncü ve yeni bir aşamaya girmektedir.
gi veya zaferle sonuçlanmıştır. Oysa 20.
Konumuz açısından bu yeni aşamadaki de
yüzyılın son on yılında bir tarihsel dönem
ğişimleri sınıflar savaşına etkileri açısından
değişikliği içine girilmiş, eski paradigmalar
ele alacağız. Serm aye birikim politikası ola
altüst olmuştur. Bu nedenle, sınıflar müca
rak neo liberalizm, kar oranlarındaki düş
delesindeki gerileyişe eski alışkanlıklarla
meyi karşılamak için tekelci sermayenin
yaklaşmak kısır sonuçlar üretebilirdi. Yaşa
kendi dışındakilere topyekûn bir saldırısı
nan köklü değişimi bir kavrama çabası ol
dır. Bu saldırının özellikle çalışanlara yönel
maksızın ileriye adım atmak mümkün de
mesi sömürünün mantığı gereğidir. Sosya
ğildi. Ö te yandan, böylesine bir köklü de
lizmin yıkılışı bu saldırıyı daha da pervasız-
ğişim içine girilince olguların henüz kendi
laştırmıştır. 1970’lerden beri bir durgun
lerini tam anlamıyla ortaya koymamasın
laşmaya uğrayan sınıflar savaşı, özellikle
dan dolayı pek çok şey bulanık ve belirsiz
1980’li yılların ortalarından itibaren işçi sı
görünür. Köklü bir geçiş döneminde, öm
nıf aleyhine gelişmiştir. Son on beş yılda iş
rünü dolduran olgu ve değerler az çok o r
çi sınıfının sürekli mevzi kaybettiği bir ger
tadayken yeni değerler, geleceği kucakla
çekliktir. Ancak sermayenin bu seferki sal
yabilecek mücadele anlayış ve araçları he
dırısı kapitalizmde bir yapısal değişimle bir
nüz ortada yoktur.
likte gitmektedir. Bu nedenle gelgeç değil
Bu dönem değişikliğinin tek nedeni
köklü etkiler yaratmaktadır.
Sosyalist Sistemin yıkılışı değil, aynı zaman
Yeni dönemin en belirgin özelliği bilim
da kapitalizmde yaşanan yapısal değişim
ve tekniğin üretim le ilişkisindeki yeniliktir.
lerdir. Tarihi olarak bu iki olgunun aynı za
Bilimsel gelişmeler ile üretim arasındaki ol
man dilimi içinde yaşanmasının rastlantı o-
dukça uzun yoi yeni dönem ile çok kısal-
lup olmadığı üzerine spekülasyon gerekli
mıştır. Aynı zamanda bilimsel ve teknik ye
değildir. Kapitalizmde yapısal değişim bilin
niliklerin hızı çok artm ıştır. Bu gelişmeler
diği gibi I9£0’li yılların başlarında hızlan
bilginin bir meta olarak konumunu köklü
mıştır. Sosyalizmin yıkılışı ile bu değişim
bir şekilde değiştirmiştir. Bilgi üretimi özel
daha güçlü bir ivme ve elbette cesaret ka
bir üretim alanı haline gelmiştir. Bugünün
zanmıştır. Sınıflar mücadelesinin geleceği i
dünyası, M arx’ın “ bilim genellikle kapitalis-
15 •—
__ y ol____________________________ te hiçbir şeye mal olmaz, ama bu durum,
sektöründeki işgücünün toplam içindeki
onun bilimi sömürmesine gene de engel
payı Am erika gibi gelişmiş ülkelerde % I8
değildir” (Marx, Kapital, C ilt I, s.400) dedi
civarına kadar gerilemiştir. Kapitalizmin
ği günlerden çok farklıdır. D ev tekellerin
gelişim tarihinde böyle bir kayma, sanayi
Araştırm a&Geliştirm e konusundaki reka
kapitalizminin gelişmesiyle tarımdan imalat
betleri bilime ve teknik gelişime adeta de
sanayine doğru yaşanmıştı. Am erikan tarı
lice bir hız vermiştir. Bu noktada insanın üretim makineyle ilişkisinde de radikal bir değişim yaşanmak tadır. Yakın zamana kadar iş makineleri ge nellikle insanın “ kol emeğinin” yerini almış
mında çalışanların toplam işgücü içindeki yeri son elli yıldır % 3 ’dür. Kırlardan kent lere doğru yaşanan göç şimdi fabrikalardan büro-banka-otel binalarına doğru yaşan maktadır.
tı. Şimdi alan genişledi, artık “ kafa emeği-
Böylece fabrikalardaki işgücü yoğunlu
ni” nin de yerini almaya başladı. İnsanlık he
ğu azalmaktadır. Bu gelişim bir savaş son
nüz bu sürecin başında, gelişmelerin hızı
rası ordunun büyük ölçüde tasfiye edilme
baş döndürücü, bu yöndeki gelişmeler
sine benziyor. İlk makineler emeği nitelik-
hangi noktalara kadar derinleşebilir, bu
sizleştirmişti, şimdi hem bu süreç devam
günden bir öngörüde bulunmak oldukça
ediyor, öte yandan niteliksizleştirilen e-
zor. Yaşananları üretimde her zaman ol
mek artık doğrudan tasfiye ediliyor. Pek
duğu gibi yeni tekniklerin kullanılması ola
çok üretim alanında fabrikalardaki işçi bant
rak algılamak hatalı olur. Yeni tekniklerin
başında basit kas hareketleri yapmaktan da
müdahale ettiği iki alan da bugünleri önce
yoksun hale gelmiş, sadece makinelerin-
kilerden ayırmaya adaydır. Bilgisayarla “ ka
robotların gözlemcisi haline gelmiştir. Sınıf
fa emeğine” , gen teknolojisi ile insan yapı
mücadelesinin çekirdeğini ve vurucu gücü nü temsil eden imalat sanayi ve maden iş
sının köklerine müdahale imkânları ortaya çıkmıştır. Geleceğin yeni teknolojilerinden olmaya aday “ nano sanayi” ise bu alanlar
çileri son yirmi yıldır yaşanan gelişmeler sonucunda, güneş görmüş kar gibi eriyor.
daki müdahale imkânlarını inanılmaz ölçü
ö te yandan, imalat sanayindeki üretim
lerde arttıran etkiler yaratacaktır. İnsan ve
tarzı bir diğer yönden de değişmiştir. Yeni
makine bugüne kadar birbirinden ayrı iki
teknik gelişmeler sonucu büyük fabrika ü-
nesneydi, önümüzdeki yıllarda birbirine gi
retimi, merkezde ürün dizaynı ve strateji
rift hale geleceklerdir. Şimdilik bu uzak ge
siyle ilgilenen bir çekirdek ve buna bağlı
leceği bir kenara bırakaçak, kapitalizmde
pek çok yan üretim alanına dağılıyor. Bu
son yaşanan yapısal değişimlerin sınıflar
yöntem ilk önce ve çok gelişmiş bir şekil
mücadelesine etkilerine geri dönelim.
de Japonya’da 1950’ler sonrası uygulanma ya başlanmıştı. Maliyeti önemli ölçüde dü şüren, ana firmaya büyük esneklik sağla
SINIFLAR MÜCADELESİNİ DOĞRUDAN ETKİLEYEN YAPISAL DEĞİŞİMLER
yan, işçi ile uğraşmayı yan sanayine bırakan bu uygulama artık kapitalizmin genel üre tim tarzı haline gelmiştir. Japonya örneğin de üretimin çekirdeğindeki işçi öm ür boyu
I . En önemlisi işgücünün imalat sektö
iş garantisine sahiptir. Toplam Japon işgü
ründen hizmet sektörüne kayışıdır, imalat
cünün ancak %30’u bu imtiyaza sahiptir, ja-
__ 16
___ _ sınıf mücadelesinin sorunları__ ponya’nın yaşadığı son uzun ekonomik
alanlarla sınırlıydı. Marx o dönem “ hiz
kriz öm ür boyu işçi statüsünü önemli öl
met” sektörünü “ üretici olmayan” alan o-
çüde zedelemesine rağmen ortadan kalk
larak nitelendirmişti. Örneğin, ticaret ser
mamıştır. Japonya, bu kriz sırasında Am e
mayesi artı-değer üretmez, üretilenin do
rika’nın daha fazla liberal uygulamalar, hat
laşımını yapar. Bugüne baktığımızda “ hiz
ta IM F’nin karşısına oturması için yaptığı
m et sektörü” tanımlaması çok karmaşık
baskılara rağmen kendi gelişim tarzını terk
bir yapı içeriyor. Biz sınıflar mücadelesi a-
etmemiştir.
çısından soruna yaklaştığımızdan imalat sa
D iğer kapitalist m erkezlerde işgücü i-
nayi, ulaşım ve tarım dışındaki tüm kesimi
çinde aynı statü yoktur. Fakat son taşeron-
“ hizmet” sektörü olarak kabul eden bir ta
laşma süreci denen gelişmeler benzer bir
nımlama yapacağız.
farklılaşmayı yaratmıştır. Ç ekirdekte kad
Bu sektörün sınıflar mücadelesi açısın
rolu işçiler, dış halkalara doğru geçici işçi
dan birkaç önemli özelliği vardır. Ç ok he
ler yaygın bir statü haline gelmiştir. Bu du
terojendir. İş alanları ve koşulları çok fark
rum sınıf içinde yetenekten dolayı değil, ta
lıdır. Dağınıktır. İşyerleri çok dağınık ve ge
mamen bu konumlanma farkından dolayı
nellikle orta ve küçük çaptadır. Ayrıca
önemli bir bölünme yaratmıştır.
hem iş niteliği hem de ücret açısından çok 19.
çeşitli ve eşitsizdir. Hizm et sektöründeki
yüzyılın başlarından beri alışık olduğumuz
yığılmaya rağmen bu yığılmada bir yoğun
Sonuç olarak, kapitalist üretimin
üretim yapısı köklü bir şekilde değişmek
luk yoktur. Bu durum, sınıfın topyekûn
tedir. Madencilik dâhil imalat sanayi, sade
davranma yeteneği açısından önemlidir. Bu
ce üretilen m etalar açısından değil, top
sektörde eski fabrikalara en çok benzeyen
lumsal bir odak noktası olması anlamında
alan sağlık alanı ve hastanelerdir.
bir öneme ve yere sahipti. Bugün daha faz
Hizm et sektöründe işçi sayısının art
la meta üretilm ektedir, ancak bu üretimi
masının sınıf mücadelesindeki etkisi olduk
yapanların artık dünkü kadar toplumsal bir
ça dolaylı yollar izlemektedir.
ağırlığı yoktur. Ağırlık merkezinde kayma yaşanıyor, fakat sadece bir kayma değil, ay
3.
Sanayi kapitalizmi dönemindeki uzun
mücadelelerle şekillenmiş işgünü yapısı,
nı zamanda ağırlık merkezinde belirgin bir
hizmet kapitalizmi günlerinde hızla değişi
dağılma ortaya çıkıyor, sosyal yapıda esas
yor. B ir yandan, çalışan kesimlerin bir bö
değişimi yaratan budur.
lümü bilinçli olarak “ part-time” çalışmayı
Hizm et sektöründe büyüme: Bu eği
tercih ediyor. Bu kapitalizmin üç yüzyılda
lim özellikle bilgisayar teknolojisinin geliş
kurduğu iş disiplinine bir tepkidir. Ancak
mesiyle çok hızlı tem po kazanmıştır. Sınıf
toplam işgücü içinde bu kesim henüz çok
lar mücadelesinin geleceği açısından soru
küçük bir azınlıktır. Esas büyük kesim zo
na baktığımızda bu sektörün özellikleri
runlu olarak part-time çalışmaktadır. Ö-
mücadelenin geleceği için büyük zorluklar
zellikle Am erika’da part-time çalışmak zo
2.
la yüklüdür. “ Bilgi işçilerinden serviste ça
runda kalıp geçinem eyenler iki-üç işte bir
lışan garsona kadar bütün alanlar “ hizmet
den çalışıyorlar.
sektörüne” giriyor. Marx döneminde “ hiz
Diğer eğilim -ki en güçlüsü budur- iş
m et sektörü” banka, ticaret ve hukuk gibi
saatlerini uzatma çabalarıdır. Bunu Alman
17
— yol tutucu işveren partileri “ 70 saatlik iş hafta
arttırılan nispi artı-değer sömürüsünün sı
sı” biçiminde telaffuz bile ettiler. Am erika,
nırlarına gelindiğinin de bir işareti olarak
bu konuda Avrupa’ya sürekli baskı yapı
algılanmalıdır. Bu süreç, genleriyle oynana
yor. Son yıllardaki yapılan toplu pazarlık
rak “ yeni insan” yaratılmadıkça sonsuz bir
larda hemen hemen sonuç hep aynıdır.
derinliğe sahip değildir. Mutlak artı değer
Aynı ücretle daha uzun çalışmaya razı o-
sömürüsünün olduğu gibi, nispi artı değer
lunmaktadır. Çünkü alternatif işsizliktir.
sömürüsünün de, yani belli bir zaman ara
Üstelik m erkezlerde son yılların işsizlik pa
lığında iş yoğunluğunun arttırılmasının fizi
ralarının da çok kısıtlandığı düşünülürse iş
ki ve teknik sınırları vardır. Nasıl ki, artık
sizlik epey zamandır korkutucu bir tehdit
olimpiyatlarda atletlerin dereceleri saniye
tir. Küreselleşmenin en tipik etkilerinden
lerle değil, saliselerle ölçülm eye başlandıy
birisi yeniden işçiler arasındaki rekabeti
sa, “ yeni bir insan” yaratılmazsa, nispi artı-
kışkırtması olmuştur. Bu hem tek tek ülke
değer sömürüsü de bir sınıra dayanacaktır.
sınırları içinde, hem de uluslararası seviye
O zaman geriye, çok eski günlere dönmek
de yaşanıyor. Göçm en işçiler bir ülkede
kalıyor. Bunun da anlamı işgününün uzatıl
her zaman ucuz çalışmaya hazırdır. Dünya
masıdır. “ Tehdit altında” olmadığına ina
da son yirm i yıldır artan bir göçmen akını
nan kapitalizm bu konuda pervasızca dav
bu rekabeti sürekli canlı tutmaktadır. Ö te
ranmaktadır. İşçi sınıfının uzun tarihsel bir
yandan, sermaye işgücünün ucuz olduğu
dönemi kapsayan mücadelesi sonucunda
ülkelere göçerek işgücü için ülkeler arası
şekillenen iş günü, bugün kapitalizmin açık
rekabeti kışkırtmaktadır. Günümüzde iş
bir saldırısı altındadır. Kanunlar haia aynı
günü yeniden fiilen uzamıştır. III. Dünya ül
kalsa da fiilen m erkezlerde bile işgünü uza
kelerinin çoğunda zaten hiç kısalmamıştı. Kapitalist m erkezlerde bile bu böyledir. “ 90’ların ortalarında Los Angeles tekstil
tılmıştır.
fabrikalarında köle emeğinin ve aşağı Manhattan’da Victorian tipi işyerlerinin görül meye başladığı rapor ediliyor.” 3 Kapitaliz min ilk ilkel dönemine mi dönülüyor? Evet, bazı yönlerden böyle! Am erika’da köle ça lıştırılan günlere veya 19. yüzyılın ilk çeyre ğinde İngiltere’de sanayi kapitalizminin ge lişme günlerindeki korkunç çalışma koşul larına sanki geri dönülüyor. Bilindiği gibi teknik gelişim nispi artı-değer sömürüsünü yükseltir. Ancak günü müzde teknik gelişimle birlikte, çalışma za manı uzatılarak, esas olarak kapitalizmin ilk
İş zamanının yapısındaki değişim bir başka yönden de kendini ortaya koyuyor. Düzenli yıl boyunca çalışma da artık yok tur. İş olmadığı zaman zorunlu tatil, iş ol duğu zamanlarda ise fazla çalışma, ancak bu fazla çalışmaya herhangi bir ücret öden memesi veya en fazla bir köşeye daha son ra tatil olarak kullanılmak üzere fazla saat olarak yazılmasıdır. Böylece her çalışılan fazla saat için işçiler işverenlerine kredi aç mış oluyorlar. Son yirm i yılın bir diğer önemli geliş mesi üretkenlik ile ona ödenen karşılık arasındaki bağın kopmasıdır. 1973’d e n b e ri
dönem lerinde kalan mutlak artı-değer sö
üretkenlik artıyor, ancak ücretler düşme
mürüsü de yeniden güncelleştiriliyor. Kü
ye devam ediyor, (a.y. Kuttner, s.94)
resel işgücü rekabetinin bir sonucu olan bu durum, aynı zamanda teknik gelişimle
__ 18
Özellikle
1980’ler sonrası gelişmeler
verim lilikteki artışın ücretlere otom atik o-
____ sınıf mücadelesinin sorunları__ larak yansıyacağı düşüncesinin bir yanılgı
işini koruma refleksi öne çıkmıştır.
olduğunu kanıtladı. Evet, sınıflar mücadele
Sonuç olarak, yeni teknikle birlikte ve
sinin mantığı açısından, aynı zaman aralığın
rimlilik artmasına rağmen üretim yapısında
da daha yoğun emek harcayan işçilerin da
ve buna bağlı olarak sınıfın yapısındaki de-
ha fazla ücret talep etmesi çok doğaldı.
ğişimlerden-parçalanmadan-dolayı ücret
Ancak bunun gerçekleşmesi tamamen sı
lerde bir artış yaşanmıyor. Sınıfın mevzi
nıflar mücadelesindeki güç ilişkilerinin du
kaybına elbette Sosyalist sistemin yıkılışının
rumuna bağlıdır. O rtada otom atik işleyen
etkilerini
bir mekanizma yoktur. Kapitalist merkez
1850’leri önemli bir çıkış noktası alırsak,
lerde refah devletleri döneminde yaşanan
sınıflar mücadelesinde bir yüz yıl işçi sınıfı
ların da geçici bir zaman aralığına ve bir
sürekli mevzi kazanmıştır. Daha sonra bir
güç ilişkisine dayandığı çok açıktır.
durgunlaşma dönem i gelmiş, ardından
de
vurgulam ak
zorundayız.
Verim lilik artmasına rağmen ücretler
köklü bir gerileme sürecine girilmiştir.
deki düşmenin ilk nedeni üretim yapısında
Dünya ölçüsündeki bu güç değişimi her ül
ki değişimdir. Bu kez verim lik artışı aynı
kedeki işçi mücadelesini elbette kaçınılmaz
zamanda işgücünün imalat sanayinden hiz
bir şekilde etkilemiştir. Üretim sistemin
met sektörüne kayması ile birlikte gerçek
deki yapısal değişimlerle, güç dengelerin
leşiyor. İmalat sektöründe üretim süreci büyük ölçüde robotların işgaline uğrarken, tasarım, programlama alanları, yani ürün yaratımı bölümü gelişmektedir. Bu gerçek likten dolayı işgücünün bir bölümünün üc reti düşerken diğerininki artıyor veya en azından korunuyor.
deki çöküş, işçi sınıf mücadelesinin her ala nına yansımaktadır. O nedenle, sabit işgü nü ve haftası, fazla çalışmaya artı ödeme, verim lilik artışını ücretlerde artışın izleme si gibi bir dönem kurulmuş dengeler bugün tek tek geçerliliğini yitiriyor. Duvarın yeni çöktüğü sıralarda Volkswagen fabrikaların da bir toplu pazarlık sırasında çalışma saa
Ö te yandan, taşeronlaşma, çekirdek ve
ti ve ücret arasındaki uzun yılların mücade
çevre işgücü arasında büyük bir konum
lesiyle kurulan doğrusal bağlantı koptuğun
farkı yaratıyor. Bu parçalanma iki tarafın da
da bunu o dönemin bir fabrika yetkilisi “ Bu
pazarlık gücünü düşüren bir etki yarat
duvarın yıkılışından daha önemli bir dev
maktadır. Kitle üretiminden “ yalın üretim e” geçi şin işçi sınıfı içinde yarattığı çeşitli yönler
rim dir” demişti. Şimdi bu sözde “ devrim ” gittikçe derinleşiyor.
4.
Ü retim
biçiminde değişim, For-
deki parçalanma işçi sınıfının pazarlık gücü
dizm’den grup çalışmasına geçiş. Sanayi ka
nü düşürmektedir. Ö te yandan, teknik ge
pitalizmi İngiltere’de doğdu. Ancak Ingilte
lişimin yarattığı işsizlik ve küreselleşeme i-
re’de blok m otor üretimi sürerken değiş
le artan işgücünün uluslar arası rekabeti iş
tirilebilir parçalı m otor ve araç üretimi ilk
çi sınıfının pazarlık gücünü çok geriletmiş
kez Am erika’da başladığı için, işbölümünün
tir. G eri ülkelerde bir işte çalıyor olmak a-
çok detaylanması ve işgücünün niteliksiz-
çıkça imtiyazlı bir konumu ifade ediyor.
leştirilmesi sürecinin hızlanması, A m eri
Kapitalist merkezlerde de süreç yavaş ya
ka’da daha belirgin yaşandı. Üretim biçimi
vaş bu noktalara geliyor. O nedenle, yeni
nin akar bant sistemiyle karakterize oldu
toplu pazarlıklarda ücret artırımından çok
ğu dönem I970’li yılların ortasına kadar
------------------------------------------ 19 —
__ y o l____________________________ yoğunlaşarak geldi. İşçinin üretim bandı
şekilde üretim bilgisiyle donanıyordu. Ö te
karşısındaki durumu tam bir esarete dö
yandan grup çalışmasıyla belli bir sınır için
nüştü. Üretim eylemi tüm işgünü boyunca
de üretim de bir inisiyatif alanına da sahip
çok sınırlı hareketleri tekrarlam aya dönüş
oluyordu. Bu süreç 1980’li yıllarda hızlan
tü. Ancak bir noktadan sonra, bu üretim
dı, yeni üretim biçimi uygulamaları kapita
biçimine aktif ve pasif direnişler yükselme
list m erkezlerde yaygınlaştı. Ancak ilk coş
ye başladı. 19601ı yılların başından itibaren
ku dalgası fazla uzun sürmedi. 2000’li yılla
bu direnişler arttı. En tipikleri sık hasta ol
ra yaklaşırken grup çalışması iki yönden de
mak, bantta tempoyu düşürmek, hatta
sönümienmeye başladı. İşveren cephesi a-
doğrudan sabotajlar yaşanmaya başladı.
çısından işçilerin üretim bilgisiyle fazla do
Tüm yeni kontrol çabalarına rağmen bant
nanması ve grup inisiyatifinin gelişmesi ü-
karşısındaki işçinin verimliliğinde bir yük
retimdeki egemenlik ilişkileri açısından bir
selme olmadı.
tehlike potansiyeline sahipti, işçiler açısın
A rtı değer sömürüsü niteliksiz çok ba
dan, grup çalışması ile işin temposunda bir
sit kas hareketlerine indirgendikten birkaç
azalma yaşanmadığı gibi, hem gruplar arası
kuşak sonra işçi sınıfı içinde bu üretim bi
hem de grup içi rekabetin artmasıyla iş sü
çimine yoğun bir direnç oluştu ve sömürü yü arttırm anın yollan da böylece tıkanma
recinde bant sistemini aratan gerilim ler ortaya çıkmaya başladı.
ya başladı. Üretim le işçinin kopuşmasının -
Grup çalışması üretim de bir artışa ne
ya da ünlü deyimiyle yabancılaşmanın-70’li
den olsa da, kapitalizmin egemenlik siste
yıllarda tepe noktasına çıkması yeni bir dö
miyle çelişen yanları hemen ortaya çıktı. İş
nüşü de kaçınılmaz hale getirdi. İşçinin üre
çinin üretim bilgisinin artması, aynı zaman
timle ilişkisini yeniden kurmak gerekiyor
da yaratıcılık ve inisiyatifinin gelişmesi işye
du. Kapitalist üretim biçiminin gelişmesiyle
ri yönetim lerinde “ endişelere” yol açtı. Bu
başlayan emeğin niteliksizleştirilmesi daha ilk aşamasında makine kırıcılarıyla ilk bü
süreçten yeniden Fordizm ’e dönm ek artık mümkün değildir, ancak grup çalışmasının
yük uyarıyı almıştı. Bu süreç derinleştikçe
ilk coşkulu günleri de kapanmıştır. Kapita
makine kırıcılığı biçiminde değil fakat açık
list mülkiyet ilişkileri içinde bu yeni üretim
direnişlerle, daha çok da pasif sabotajlarla
tarzının gelişmesinin çok çabuk sınırlarına
Fordizm’in sonuna gelindi. Emeğin nitelik-
gelindi. Olayın şimdilik böyle bir rutine gir
sizleştiriimesi sürecinin yüz elli yıl sonra
mesi yaşananların bir rastlantı olduğu izle
Fordizm ’in kriziyle son sınırına dayandığı anlaşılıyordu. Böylece üretim e düşüncenin
nimini uyandırabilir. Ancak gerçeklik böyle değildir. Tam tersine makinelerin üretim e
de katılması veya işçinin yaratıcı düşünce
girmesiyle başlayan emeğin niteliksizleşti
sinin de artı değer sömürüsü alanına gir
rilmesi sürecinin kritik bir dönem ece gel
mesi kaçınılmazlaştı. Bu durum, artı değer
diği açıkça görülmüştür. Bu “ teknik ve in
sömürüsü tarihinde önemli bir basamaktı.
san” ilişkisinde yeni bir sürecin başladığının
Ü retim le ilişkisi oldukça değişen bir iş
güçlü bir kanıtıdır. Yaşadığımız günler bu
gücü kitlesi ortaya çıkmaya başladı. Ü reti
yönde yeni gelişmelere gebedir.
me sadece kas hareketleriyle değil, aynı za manda düşüncesiyle de katılan bu işçi kit
sinin sınıflar mücadelesine önemli etkileri
lesi eski kuşaklara göre çok daha fazla bir
olabilir. İşçi sınıfı içinde üretim bilgisi ile
___ 2 0 ___________________________________
Fordizm’den grup çalışmasına geçilme
____ sınıf mücadelesinin sorunları___ donanmış ve kısmen de oisa üretimde ya
tı iş sözleşmeleriyle pazar dalgalanmalarına
ratıcılığını kullanabilme yeteneği gelişen bir
uyum yapmak için grevlerle yüz yüze gel
kesimin oluşması sınıfın yeniden nitelik ka
mek zorunda kalıyorlardı, oysa şimdi bu
zanması anlamına geliyor. Ancak bu nitelik
orta ve küçük işletmelerin sırtına yıkılmış
kazanımının sınıflar mücadelesine etkisinin
tır. Bu gerçeklikten dolayı “ çevre işçi” ni
nasıl bir yol izleyeceğini kestirmek zordur.
telikli de olsa böyle pazar dalgalanmaların
Bir yanıyla bu sınıfta bir parçalanma anla
da kapıya konulmaktan kurtulamaz. İşçi sı
mına geliyor, dolayısıyla bu parçalanma sı
nıfındaki bu parçalanmalar geçici değildir.
nıfın davranış yeteneğini azaltabilir. Diğer yanıyla bu nitelik kazanımı aynı zamanda iş çinin işveren karşısındaki konumunu belli
6.
İşsizlikteki yapısal değişim. Günü
müzde başlıca üç değişiklikten söz edilebi lir. İlki, bilgisayar teknolojisinin yerinden
ölçüde güçlendirdiği için mücadele için ye
ettiği işgücüne oranla “ informatik çağının”
ni bir güç kaynağı olabilir.
yarattığı istihdam sayısı daha azdır. I900’lü
5.
yıllardaki demiryolu yatırım larının İşçi sınıfında yaşanan parçalanma gü
veya
nümüz kapitalizminin yarattığı önemli bir
1950’li yıllardaki oto sanayinin ortaya çı
değişimdir. Sınıfta bir yandan esas büyük
kardığı istihdamla karşılaştırıldığından gü
kayma imalat sanayinden hizmet sektörü
nümüzdeki yeni teknoloji yatırım ları çok
ne doğru olurken, öte yandan hizmet sek
daha sınırlıdır. İki binli yıllar “ yeni ekono
törünün çeşitliliğinden doğan parçalanma
miye” yapılan aşırı yatırımların geri teptiği
dan öteye yeni üretim tarzının ortaya çı
yıllar oldu. Borsaiarda o zamana kadar hep
kardığı her alanda geçerli derin bir parça
yükselen ünlü N A S D A C indeksi de kesin
lanma yaşanmaktadır. B ir yanda, nitelikli ve
inişe geçti. Kapitalizmin doğumundan beri
niteliksiz işçi parçalanması yaşanıyor. N ite
taşıdığı bu hastalığında “ inform atik çağı” nın
liksiz işçiler sayıca hızla artıyor. Ö te yan dan, üretim biçiminin büyük fabrikalardan
sözde büyük bilgi yığınağına rağmen bir de ğişim olmadığı böylece anlaşıldı. Yeni tek
merkez ve taşeron işletm elere dönüşmesi
noloji ile inanılmaz hesaplar yapılabilirken,
sonucu “ çekirdek” ve “ kıyı işçi” kategorisi
bu alana aşırı sermaye akışının kaçınılmaz
şekilleniyor.4 Bu kategori önceki “ aristok
yıkılışlar yaratacağının hesabı bir türlü yapı
rat işçi” sıradan işçi bölünmesinden farklı
lamadı! “ Yeni ekonom i” nin de yıldızı aşırı
dır. Ç ekirdek işçi bu konumundan dolayı
sermaye yatırımlarının ortaya çıkardığı yı
otom atik olarak “ zengin” değildir. Birinde
kımlarla söndü. II. Dünya savaşı sonrasının
iş sözleşmesi uzun süreli diğerinde ise gel
kapitalizm tarihinde bir istisna olduğu ye
geçtir. Pazar dalgalanmalarına göre hemen
terince açıktır. Daha doğrusu olağanüstü
tepki üretm e zorunluluğunda olan işlet
koşulların ürünüdür. Savaşın yarattığı mu
meler, bunu önce taşeron işletmeler ara
azzam alt yapı yıkımı ve en kaliteli işgücü
cılığıyla gösterm ektedirler. Bu esnekliğin
nün savaşta yok olması, ardından gelen ye
ilk mucidi Japon kapitalizmidir, II. Dünya
niden inşa döneminde kaçınılmaz bir şekil
Savaşı sonrası ekonomi yeniden yapılanır
de işgücü kıtlığı yarattı. Bugün böyle bir yı
ken böyle şekillenmiştir, ancak artık küre
kım ve yeniden inşa yaratamayan kapita
selleşme ile artan rekabetin dayatması so
lizm müzmin bir işsizlikle yüz yüzedir.
nucu bütün kapitalist dünyada bir üretim
İkinci önemli neden, tekniğin hızlı geli
tarzı haline gelmiştir. Büyük işletmeler ka
şimi üretim araçlarının yenilenme periyo-
21
— y ol------------------------------------------dunu kısalttığı için kar oranları neredeyse
bile eskisi gibi yaşanmıyor. A rtık kentlere
sürekli bir düşme baskısı altındadır. Bu du
yığılanların büyük bir çoğunluğu işçi sınıfına
rum sermayenin yatırımdan spekülasyona
doğrudan bir katılım anlamına gelmiyor,
kaymasına neden oluyor. Spekülasyonu sa
türedi işlerde çalışan veya doğrudan işsiz
dece borsa olarak algılamak hatalı olur.
kesimi oluşturuyorlar. Yeni proleterleş
Yeni bir yatırım anlamına gelmeyen özel
menin bir diğer özelliği yoksullaşmayla pa
leştirm eler ve ticaretin bir bölümü de ö-
ralel gidiyor olmasıdır. Esnek çalışma, işten
zünde spekülasyondur. Sonuçta spekülas
atılma korkusu ve hatta işgününün uzatıl
yona kaçan sermaye istihdam alanını da
ması tartışmaları düşünülürse günümüzde
raltmaktadır.
çalışma koşullarında bir kötüleşmenin de
Son olarak, küreselleşme uluslar arası
güçlü bir eğilim olduğu tespiti yapılmalıdır.
işgücü rekabetini de hızlandırdı. Yeni tek
Sonuç olarak, yoksullaşmanın derinleştiği,
niğin hızla 3. Dünya ülkelerinde uygulan
çalışma koşullarının kötüleştiği ve geniş iş
ması büyük bir fazla nüfus yaratmaktadır.
siz kitlesi ile kuşatılmış bir yeni proleter
Bu durum işgücü rekabetini şiddetlendir
leşme sürecinden söz etmek mümkündür.
mektedir. Kapitalizmi dünya ölçüsünde bir bütün
İkincisi, işçi sınıfındaki çeşitlenme ve parçalanmadır. Hizm et sektörü çok çeşit
olarak düşünürsek, işsizlik kapitalist üre
li, çoğu küçük ve kendine özgü koşulları o-
tim sisteminin mantığı içinde aşılamaz bir
lan işyerleri anlamına geliyor. Bu hetero
hastalık olarak gittikçe ur gibi büyümekte
jenlik sınıfta oldukça çeşitli davranış du
dir. A rtık işsizlik kapitalist m erkezlerde bi
rumları yaratır. Örneğin gittikçe genişle
le gelgeç bir olgu olmaktan çıkıyor. Top
yen turizm sektöründeki çalışanlarla bü
lumsal yapının sürekli ve bozucu bir parça
yük eğitim kurumlan ve sağlık sektöründe
sı haline geliyor.
çalışanların duruş ve davranışları oldukça farklıdır. Bu yatay çeşitlenmenin yanında
BAZI SONUÇLAR
gelir ve işyerindeki konum açısından dikey parçalanmalar da vardır. En önemlisi nite likli işgücü ile niteliksiz işgücü arasındaki
Sanayi kapitalizminden hizmet kapita
konum farkıdır. Dünün bant başındaki ni
lizmine geçişin sınıflar mücadelesi açısın
teliksiz işçisi üretim tarzı değiştiği için bu
dan yarattığı bazı önemli sonuçları sıralaya
gün iş piyasasında hemen hemen hiçbir
lım.
şansa sahip değildir. Sürekli yenilenen iş Birincisi, ücretli emek artıyor. Bu an
bilgisine uyum yapan işgücünün bir şansı
lamda yeni bir proleterleşm e dalgasından
vardır. Ancak gerek imalat sanayinin bir
söz edilebilir. Ancak bu dalganın sanayi ka
bölümünde, gerek inşaat ve hizmet sektö
pitalizminden önemli bir farkı var. O dö
ründe niteliksiz işgücü vardır ve hatta hiz
nem kırların kentlere doğru çözülmesi bi
met sektöründe sayıları artmaktadır. Bu
çiminde yaşanmıştı. Günümüzde proleter
işçiler, hem örgütlenme ve sınıf bilinci,
leşme imalat sanayinden bir kopuş hizmet
hem de çıkarları için mücadele söz konu
sektörüne bir yığılma biçiminde yaşanıyor.
su olduğunda davranışları açısından, dünün
Elbette dünyanın geri bölgelerinde hala kırdan kente bir akış yaşanıyor. Ancak bu
bant başındaki işçilerinden karşılaştırılama
22
yacak ölçüde pasif ve siliktirler.
____ sınıf mücadelesinin sorunları___ Ö te yandan, yeni üretim tarzının yarat
Bugün işçi sınıfı daha önce sahip olduğu
tığı, pazara egemen tekelci bir üretim çe
“ arazi” avantajını önemli ölçüde kaybet
kirdeği ve ona bağımlı ara mallarını üreten
miştir. Sınıf olarak varlığını korumasına ve
geniş taşeron sanayi biçimindeki “ işbölü
hatta nicelik olarak bir artış yaşamış olma
mü” , işçi sınıfın konumunda da büyük bir
sına rağmen, üretimdeki yeni konumlan
yarılma ortaya çıkardı. Çekirdek işçi veya
masından dolayı topyekûn davranış yete
sabit kontratlı sürekli işçi ile geçici-taşeron
neğini önemli ölçüde yitirm iştir. En azın
işçi sınıfsal konum olarak farklı koşullara
dan yakın geleceğe baktığımızda konum
sahiptirler. Geçici işçi yarın işsiz kalacak
lanmasında bir değişim ve buradan hare
mış gibi yaşarken diğeri imtiyazlı bir ko
ketle yeni bir avantaja sahip olması olasılık
numda belli bir iş güvenliğine sahiptir.
dışıdır. Ö yleyse mücadele bu yeni araziye
Sınıftaki bu parçalanma sınıflar mücade lesi açısından önemli değişimlere neden ol maktadır. Aslında bu sorunlar şiddetli ola rak son on yıldır yaşandığı için henüz sınıf mücadelesi literatüründe yoğun bilinç sevi yesine yükselmemiş, henüz biraz çaresizlik biraz da kayıtsızlıkla izlenen bir süreçtir. Üçüncüsü ve belki de en önemlisi, üre tim biçimindeki değişimlerle, daha genel
göre şekillenmek ve yetkinleşmek zorun dadır. Dördüncüsü, bu gelişmelerin bir man tık sonucu olarak sanayi kapitalizmi döne minde zirveye çıkan sendika hareketinin erimeye uğramasıdır. Örneğin, kırk yıl önce A B D ’de üç işçiden biri sendikalı iken bu gün on işçiden biri sendikalıdır. (Hiatt, s.487) Bütün dünyada sendikal harekette çarpıcı bir erim e yaşanıyor. Eğer sanayi ka
söylersek, sanayi kapitalizminde hizmet
pitalizmi döneminin yapısal değişimle yeni
kapitalizmine geçişle ortaya çıkan sınıfın
bir döneme girdiği çok açıksa, sendikal ha
topyekûn davranış yeteneğindeki büyük
reketin de yeni bir dönem girmesi kaçınıl
zayıflamadır. Sınıflar mücadelesi tarihine
mazdır. Fabrika döneminin çocuğu olan
baktığımızda işçi sınıfının kentlere, büyük
bugünkü sendikacılık, kendini yeni koşulla
fabrikalara ve belli oturm a mekânlarına yı
ra göre hazıdayamadığı ölçüde sürekli
ğıldığı dönem öze! bir önem taşır. İşçi sını
mevzi kaybetmektedir. Toplu pazarlık sis
fı mücadelesi olarak göze batan, çarpıcı ne
temi ve pazarlık yapılan konular hızla de
varsa hep bu dönemde yaşanmıştır. Bunda
ğişmektedir. İşçi sınıfı ekonom ik mücadele
işçi sınıfının konumlanma biçiminin büyük
alanında yeni araçlar yaratmak gibi zorlu
bir payı olduğu çok açıktır. Bu durum işçi
bir görevle yüz yüzedir.
sınıfı için dövüşte sanki bir arazi-coğrafya
Sonuncusu, sınıf m ücadelesinin ko
avantajı gibiydi. Elbette bu parlak mücade
şullarındaki radikal değişim onun siyasi
le dönemine baktığımızda aynı dönemin
yapılanm alarını da bir kasırga gibi altüst
büyük ekonomik, siyasi krizleri ve payla
etti. Sınıf hareketi gelecekte çok cılız bir
şım savaşlarını da içerdiği hemen göze ba
biçim de sadece ekonom ik m ücadele ala
tar. Böyle bir dönemde sınıfın konumlan
nıyla sınırlı kalm ayacaksa yeniden siyasi
ma biçiminin büyük bir önemi olduğu açık
leşm ek zorundadır. Bu hangi yollardan
tır. Bu süreç aynı zamanda işçi sınıfının
geçecektir? Bu sorunun kestirm e bir ce
“ kendinde sınıf’ olmaktan “ kendisi için sı n ıf’ olmaya çıktığı dönemdir.
vabı yoktur. Eğer kolay bir cevabı olsay dı, sınıflar m ücadelesinin yaklaşan süre
------------------------------------------ 23 ----
_ y o ! ------------------------------------------cinin bütün sorunları da bir anda çö
yeni mücadele koşulları, geleceği kurarken
zümlenmiş olurdu.
peşimizi bırakmayacak olgulardır. Bunların üzerinden atlanılamaz.
SINIF MÜCADELESİNİN GELECEĞİ
SINIFLAR MÜCADELESİNİN YENİDEN ŞEKİLLENMESİ
Sınıf mücadelesinin koşullarındaki bu köklü değişim, bazıları için “ proletaryaya”
Önümüzde tüm bilinmeyenleri ile du
ve sınıflar mücadelesine “ elveda” olarak
ran dönemin bir tem el özelliği vardır. N a
yorumlandı. Sosyalizmin yıkılışıyla etnik ve
sıl işçi sınıfının ilk tarihsel mücadele döne
dini mücadelelerin köpürmesi, bunun ya
mi manifaktür dönemden sanayi kapitaliz
nında kapitalizmde gerçekleşen yapısal de
mine geçiş yıllarında şekillendiyse, gelece
ğişimlerin kaba ve yanlış okunması, neden
ğin yeni mücadele dönemi de içinde bulun
se kapitalist sınıfın değil ama işçi sınıfın yok
duğumuz geçiş sürecinde şekillenecektir.
olduğu yargılarını üretti.
Sınıflar savaşının yeni bir dönemine hazır
Sınıfların ve mücadelesinin yok olmadı
lık olarak güçlerin yeniden konumlandığı,
ğı yeniden kanıtlamayı gerektirm eyecek
donanımlarını yetkinleştirdiği, düşünce ve
kadar açık bir gerçektir. Ancak bir o kadar
gelecek tasarımlarını kritikten geçirdiği bir
açık olan başka bir gerçek ise sınıflar mü
süreçten yürünüyor. Ancak böyle söyle
cadelesinin bir tarihsel dönemine “ elveda”
yince konumlanmaların az çok belirginleş
ettiğimizdir. 19. yüzyılın başlarından 1980’li
tiği gibi bir izlenim ortaya çıkabilir. İşin da
yılların sonuna kadar gelen tarihsel dönem
ha çok başında olunduğunu kavramak için
tem el özellikleriyle, güç yapısı ve ilişkileriy
dünyaya ve tek tek ülkelere bakmak yeter-
le köklü bir altüstlüğe uğramıştır. Şüphesiz
lidir. Koşulların yüz elli yılı aşkın bir süre
ki bu tarihsel dönem içinde de büyük iniş-
determ ine ettiği mücadele, yeni bir döne
çıkışlar yaşanmıştır. Fakat bir tarihsel geli
me girmeden önce maddi ortamın yaşadı
şim ufku yönünden bakıldığında bu süreç
ğı büyük değişimlerden dolayı önce kaçınıl
tüm iniş çıkışlarıyla birlikte sonunda işçi sı
maz bir şekilde bozulmalara uğruyor. Bu
nıfının mevzi ve iktidar kazandığı bir dö
sancılı sürecin içinden yeni güçlerin dizilişi
nem oldu. Sosyalizmin yıkılışı ve kapita
ortaya çıkacaktır. Eski mücadele dersleri
lizmde yaşanan yapısal değişimlerle bu dö
hep bilinçlerde olsa da, hatta o günler öz
nem kapandı. O güzel eski günlerle ilgili ne
lense de, geleceğin böyle kaba kıyaslama
kadar anı anlatsak, o günleri coşkuyla an
larla öngörülemeyeceği açıktır. Kıyaslama
sak ve özlesek geri gelmeleri mümkün de
lar bir düşünce yöntem i olarak kaçınılmaz
ğildir. En kötüsü o günlerde kazanılan alış
dır, ancak eskinin kalıpları içinde kalma
kanlıkları bugünün mücadele koşullarında
mak koşuluyla.
tekrarlayarak bir sonuç almayı ummak
Mücadelenin yeniden şekillenmesi do
mücadelenin geleceği açısından büyük bir
ğal olarak üç ana kaynaktan beslenecektir.
yanılgı olur.
Genel olarak sınıflar mücadelesinin dersle
Arkamızda onurlu bir tarih önümüzde
ri; özel olarak Sosyalizmle yaşanan iktidar
ise oldukça değişen ve değişmekte olan
deneyi ve kapitalizmdeki yapısal değişim-
__ 24
____ sınıf mücadelesinin sorunları___ ler, sınıflar mücadelesinin geleceğini şekil
müz dünyasında soruyu şöyle sorm ak bile
lendirecek temel nirengi noktalarıdır.
artık mümkündür: sınıflar kopuşması yeni
jşçi sınıfı 21. yüzyıla, 19. yüzyıla girdiğin
den gerçekleşecek midir? Sadece bir de
den çok farklı koşullarda girdi. Büyük bir
m okrat olarak değil, Marxist anlamda sınıf
meydan savaşını kaybetmiş olarak, ideolo
lar mücadelesinin anlamı, bu kopuşmayı
jisi sert darbeler almış, örgütlenm eleri da
yaratmak için mücadeledir. Yeni döneme
ğıldığı için siyasal bağımsızlığını yitirmiş ve
bakarken düşünce ve davranışların odak
ekonomik-sosyal kazanımlarından bir bö
lanması gereken nokta budur.
lümünü sürekli kaybetmeye başladığı ko
Tarihte işçi sınıfının bağımsız bir siyasal
şullarda yeni bir yüzyıla giriş yapmıştır. Sı
harekete yükselmesi ancak bazı koşullarla
nıflar mücadelesi tarihine baktığımızda K o
birlikte gerçekleşmiştir. Sınıf “ adım adım”
münist Manifesto önemli bir dönüm nok
mücadele ile örneğin “ on saat işgünü” pa
tasıdır. Bilindiği gibi sınıflar ve onların mü
rolası ile başlayarak doğru bir çizgi üzerin
cadelesini ilk kez Marx bulmamıştır. Libe
de yükselir gibi bir kopuşma yaşamamıştır.
ral burjuva ideologları da sınıflar mücade
Burjuva devrim leri sonrası yaşanan resto
lesini kabul etmiştir. Sendikal mücadelenin
rasyonlar, yani burjuvazinin derebeylikle
başlarda illegal yürümesi, daha sonra he
uzlaşma çabaları, kapitalizmin devrevi kriz
men her ülkede burjuva iktidarlar tarafın
leri ve savaşlar işçi sınıfının bağımsız bir sı
dan tanınması bu gerçekten dolayıdır. Bu
nıf olarak şekillenmesinin yollarını döşe-
seviyede bir sınıflar mücadelesine egemen
miştir. Ancak bütün bunlar gündelik talep
lerin itirazı yoktur. M arx’ın iddiası bu nok
lerin dile getirilmesiyle olağanüstü bir iç i-
tadan sonra başlıyordu. İşçi sınıfının iktida
çelikle yaşanmıştır. Gündelik taleplerin ö-
rı hedeflemesinin, o günlerin ünlü deyimiy
ne sürülmesi öyle başka koşullarla yan ya
le “ proletarya diktatörlüğü” nün kaçınıl
na gelmiştir ki, sınıfın tarihsel kopuşması i-
mazlığını vurguluyordu. O laylar bu öngö
çin büyük çatlağı yaratmıştır. Yine de 19.
rüyü kendi üslup ve sınırları içinde doğru
yüzyılda işçi sınıfının bağımsız bir siyasal
ladı. Ancak ardından gelen yıkılış, “ yoksa
kimlik kazanmasında restorasyonların özel
her şey baştan beri yanlış mıydı?” sorusu
bir yeri vardır. Burjuva devrim lerinin bu
nu doğal olarak kafalara getirdi. Bu büyük
tarz geri püskürtülmesi işçi sınıfı içinde
savruluşun bir sonucu olarak bugün pek
devrim lere varan birikim oluşturmuş ve
çok siyasal hareket artık iktidarı hedefle
kopuşları yaratm ıştır. Bir kez işçi sınıfı ikti
miyor. Bu anlamda “ tarihin sonu” tezini
darı kurulduktan sonra ise, hemen her ö-
doğrulamış oluyorlar. “ Son” iktidar: Burju
nemli işçi ve halk hareketi sınıfın iktidar
va iktidarıdır. A rtık en fazla bu iktidar çer
mücadelesinde bir basamak olarak algılan
çevesinde evrim leşm eler yaşanabilir. Dün
mıştır. Dolayısıyla tarihi sınıfsal kopuşma
yaya bu pencereden bakanlar için sınıflar
bir kez gerçekleştiğinde maddi mücadele
mücadelesinin artık bir önemi kalmamıştır.
ortamının temel özellikleri değişmedikçe,
Sınıflar mücadelesinin yeni dönemine teorik ve pratik olarak hazırlık yapanlar i-
her olay bu kopuşmayı derinleştirici rol oynayabilir.
çin ise en önemli sorun şudur. İşçi sınıfının,
Ancak tersi de doğrudur. Sosyalist ikti
burjuvaziden ve düzenden kopuşması ye
darların çekim gücünün azalması ve özel
niden nasıl gerçekleşecektir? Hatta günü
likle Avrupa’da yaşanan refah devletleri sü-
25 ----
_ y o l ------------------------------------------reci sınıflar kopuşmasını önce yumuşatmış,
na yığılmış her an kendiliğinden harekete
sosyalizmin yıkılışıyla bu tarihsel kazanç tü
geçebilen bir sınıf vardı. “ Kendiliğinden ha
müyle yitirilm iştir. İşçi sınıfı uzun uzlaşma
reketler” kavramı da mücadeleye bu dö
yıllarıyla kapitalist düzen içine gerilemiş,
nemlerde girdi. Makine kırıcılığıyla başla
Sosyalizmin çöküşüyle ise gelecek ufkunu
yan bu hareketler daha sonraları belli bir
kaybetmiştir. Yeni bir kopuşma sürecinin
bilinç ve örgütlülük kazandılar. Sınıfın
çok sancılı olacağı yeterince açıktır.
“ kendiliğinden”
Mücadelenin yeni dönemine damgasını
devrim ciliği-sosyalistliği
değil- yine bu dönemin kavramıdır. O gün
vuracak sınıfsal kopuşmaların nasıl yaşana
lerden 1960’ların “ tarihsel uzlaşma” yılları
cağını zamanlama olarak bugünden kestir
na gelince ise bütün bu kavramlar sorgu
meye kalkışmak rüyaya yatmaktan başka
lanmak zorunda kalındı. Sınıfın büyük göv
bir anlam taşımaz. Basit analojilerle ise bir
desiyle sadece var olması sınıflar mücade
noktadan öteye gidilemez. Ancak buna rağmen söylenebilecek bazı şeyler vardır. Sınıflar mücadelesi bugün ideolojik ola rak örselenmiş ve siyasi olarak ufuk kaybı na uğramış olduğu için gündelik, yani gerek ekonom ik ve gerekse düzen içi siyasal ba zı talepler için mücadele hemen hemen iş çi sınıfının tüm ufkunu kaplamıştır. Günde lik mücadeleden sınıfsal kopuşmaya bir yol var mı? Gündelik mücadeleden hareketle yeni döneme ilişkin bazı tespitler yapalım. I . Bugün işçi sınıfının topyekûn davra
lesi için hiçbir rol ve anlam ifade etm eye biliyordu. Onun için sınıf ancak mücadele içinde bir “ oluş” du. Statik, durgun bir “ nesne” değil, hareketli bir oluştu. 1960’lı yıllar Avrupa’sında işçi sınıfı ile (onun nes nesi ile) bilinç ve ideolojisi kopuşunca, ara ya “ tarihsel uzlaşma” duvarı girince bu tar tışmalar patlak verdi. Sınıflar savaşının 19. yüzyıl koşullarında şekillenmiş kavramları nın, koşulların ilk köklü değişim işareti ver diği I960’lı yıllarda sorgulanması rastlantı değildir. Bugün sınıflar mücadelesine yaklaşır ken 19. yüzyıldaki sanayi kapitalizminin ko
nış yeteneğini önceki dönemdeki gibi var
şullarında var olan “ kendinde sınıf’ı aynı
saymak önemli bir stratejik veri hatası o-
güç ve yoğunlukla göremeyeceğimizin bi
lur. Sınıftaki sektör kayması ve parçalan
lincinde olmalıyız. O dak kayması ve parça
ma, ancak sadece bu değil, aynı zamanda
lanma, “ kendinde sınıf’ın bırakalım hare
Sosyalizmin yıkılmasıyla hedefin silikleşme
ketini, duruşunu -var oluşunu bile önemli
si sınıfın kolektif davranış yeteneğini ö-
ölçüde zayıflattı. Bu anlamda, sık sık yapıl
nemli ölçüde darbelemiştir. Bunun yeni
dığı gibi, zorlanırsa “ kendinde sınıf’ın var
den inşası mümkün müdür? Eski biçimiyle
olmadığı iddia edilebilir. Fakat bu gerçeğin
değil, ancak yeni yollar bulunarak kolektif
sadece çarpık bir görüntüsünü yansıtmak
davranışı farklı bir seviyede yeniden inşa
tan öteye bir anlam taşımaz.
etmek mümkündür. Sınıflar mücadelesi teorisinde büyük
Gerçeklikten kopuk sırf kavramlar de nizinde boğuşmak yerine, sorulması gere
yer tutan “ kendinde sınıf’ ve “ kendisi için
ken şudur: “ İşçi sınıfının topyekûn davranış
sınıf’ kavramlarını yaratan aslında 19. yüz
yeteneğindeki zayıflama onarılabilir mi?”
yıl sınıflar mücadelesinin koşullarıdır. Bü
Klasik kavramlarla sorarsak: İşçi sınıfı yeni
yük fabrikalara ve belli oturm a mekânları
den “ kendisi için sınıf’ konumuna yüksele-
___ 26
sınıf mücadelesinin sorunları__ bilir mi? Önümüzdeki dönemde yeniden
davranmayacaktır. Bu yersiz ve zorlama
büyük fabrika günlerine dönüleceğine dair
bir hayal olur. Sınıfın dağınık parçalarının
hiçbir ipucu yoktur. Dolayısıyla bu zayıfla-,
kolektif davranışı günümüz kapitalizminin
mayı eski yollardan gidermenin şansı da
ancak derin krizlerinde mümkün olabilir.
yoktur.
Elbette böyle bir momenti değerlendirebi
İlk yapılması gereken tespit eskinin bu
lecek bir kurmay öngörüsü ve örgütlen
anlamda tekrarının mümkün olmadığıdır.
mesi daha önceden yaratılmışsa. Yoksa gü
Eski beklenti ve alışkanlıklara takılı kalmak
nümüzde kendiliğinden hareketlerin rolü
yeni mücadele yollarını yaratmanın önünü
çok sınırlıdır. Hazırlıksız beklentiler düş kı
tıkar. İmalat ve maden sektörü işçi sınıfının
rıklıklarıyla sonuçlanmaya mahkûmdur.
mücadele tarihinde özel bir yere sahip ol
2.
İşçi sınıfının gündelik mücadelesinde
du. Ancak bu sektörler sürekli kan kaybe
yeniden en canlı konular, ücret, iş zamanı
diyor, öte yandan dağınık, heterojen hiz
ve iş koşullarıdır. Tüm dünyada 80’li yılla
m et sektörü büyüyor.
rın başlarından beri verim lik artmasına
Sınıf hareketinin yeniden inşasında onun kapitalizmin en küçük sallantılarından bile etkilenen kesimleri, “ çekirdek” dışı kesimler, ilk hedef alınmalıdır. Bu kesimle rin dağınıklığı mücadelenin örgütlenmesin de büyük zorluktur, ancak öfke buralarda birikiyor. Dünyada, eve iş alan kesimlerin bile örgütlenmesine ait örnekler var. N e sendikal ne politik anlamda eski güzel ve bir anlamda “ kolay” günler artık olmadığı na göre, örgütlenmede yakın hedef olarak, sınıfın düzenle en çok gerilimi halkalarında mevzi tutm ak kaçınılmazdır. Sanayi kapitalizmi döneminde oluşan işçi hareketinin çerçevesi yeni süreçte aşıl malıdır: işsiz örgütlenm eleri yaratılmalıdır.
rağmen ücretler düşmekte ve ayrıca çalış ma zamanı da yavaş yavaş yeniden uza maktadır. Bugün toplu pazarlıkların hemen her konusunda işverenlerin elindeki en büyük tehdit işsizler ordusudur. Üstelik bu ordunun artık şu ya da bu ülkenin sınırları içinde olması da gittikçe önemini kaybedi yor. Neoliberalist politikalarla sermayenin hareketi çok kolaylaştığı için eskiye oranla daha rahat bir şekilde yer değiştirebiliyor. Oysa işgücü için hala sınırlar vardır. İşçi sı nıfının mücadele tarihinde bugüne dek hiç bir zaman kurulmamış bir ittifak, çalışan larla işsizlerin ve gelgeç türedi işlerde çalı şanların ittifakı artık yaratılm ak zorunda dır. İşçi sınıfı partilerinin ve sendikaların güç yitirdiği, bencilliğin zirvelere tırm andı
Arjantin deneyi bunu bütün dünyaya ilan
ğı günümüzde bunun çok zor olduğu açık
etti. İşsizler radikal eylem leri ile “ iş ya da
tır. Ancak kapitalizmin son yirm i yıldır sını
yiyecek” parolasıyla önemli mevziler elde
fı nasıl kuşattığı iyi görülürse karşı mücade
ettiler. A yrıca yol işgalleriyle “ rahatı yerin
le taktiklerini yaratmak, bu anlamda zoru
de” “ çekirdek” teki işçileri de yangının sı
başarmaktan başka bir yol yoktur, imalat
caklığıyla uyarmış oldular.
sanayinden sürülen, dolayısıyla yoğunluğu
Ö te yandan, örgütlenmenin ilk adımı i-
kırılan işçi sınıfının böylece davranış yete
çinde olmasa da sınıfın tüm parçaları için
neği azalmaktadır; öte yandan, çekirdek ve
farklı taktik ve örgütlenme biçimleri geliş
geçici işçiler arasındaki gerilim sınıfın dav
tirerek farklı renklerde bir örgütlenme ağı
ranış yeteneğini sınırlam aktadır, ancak
yaratılmalıdır. Bu ağ her an kolektif olarak
bunların dışında bir de geniş işsizler halka-
27
— yol -- ---------------------------------------sı vardır ve bu haika sınıfın davranış yete
retim le yaratıcı bir ilişki grup çalışmasını
neğini neredeyse felç etm ektedir. Bu ku
önceki süreçten ayıran en önemli özellik
şatma kırılmadan sınıf mücadelesi soluk a-
tir. Ö te yandan, üretimdeki egemenlik ve
lamaz.
mülkiyet ilişkisi değişmediği ölçüde grup
Günümüz sınıf mücadelesi deneylerine
çalışmasının kat edeceği yol sınırlıdır. Buna
baktığımızda özellikle Arjantin örneğinden
rağmen bu yeni olgu gözden kaçırılmama
hareketle konuşursak, eski fabrika tipi mü
lıdır.
cadele geleneğine alışmış sendikalar yeni
Sınıf içinde, üretim le ilişkisi önceki dö
oluşumlar yaratamadılar. Bütün yaratıcılık
nemden oldukça farklı yeni bir tabaka olu
bu sendikalardan bağımsız olarak doğdu ve
şuyor. Üretim bilgisiyle daha fazla teçhizat-
gelişti. Tıpkı, 19. yüzyılın başlarındaki sen
lanan sınıfın bu kesimi, kaçınılmaz bir şekil
dikal hareketin eski dar meslek birlikleri
de üretim tekniği ve tarzıyla da ilgili hale
nin içinden değil, onlara rağmen doğması
geliyor. Sınıfın bu kesimi, işverenle sadece
gibi, geleceğin mücadele ve örgüt biçimle
“ ücret ve sosyal haklan” konuşmayacak,
rini de büyük olasılıkla sadece mevcut sen
aynı zamanda üretim tarzındaki değişimle
dikal ve parti yapılarının dönüşümünden
ri de konuşacaktır. H er yeni teknik ve ona
beklemek hata olur. Yeni doğuşlar kaçınıl
göre şekillenen üretim tarzı veya teknik
mazdır.
değişmese de yeni bir üretim örgütlenm e
3.
Sınıfın parçalanmasında, özellikle bir
si, verimliliği arttırıp nispi artı değer sömü
parçayı farklı ele almak gerekiyor. Bu da ü-
rüsünü yükselttiğine göre, grup çalışmasın
retim e kafa emeğini de veren grup çalış
daki işçiler işverenlerine kendilerini nasıl
ması içinde olan işçilerdir. Fordizm’in tı
daha iyi sömüreceği hakkında akıl vermiş
kanmasının yarattığı bu olgu gelgeç ve rast
olmayacaklar mı? Evet! Ancak bir başka ol
lantı değildir. Makinelerin nitelikli insan e-
gu daha yaşanacaktır. Üretim in örgütlen
meğine karşı savaşı emeğin niteliksizleşti-
mesinde grup çalışanlarının inisiyatifi ve bil
rilmesi yönünde derinleşebileceği en dip noktalara kadar varmıştır. Bir kırılma nok
gisi de artacaktır. Bu, emeğin yeniden nite
tası kaçınılmazdı. İnsanın üretim ve tüke
mesleklere geri dönüş olarak değil, üreti
tim le ilişkisi kapitalizmle başlamadığı gibi,
min bir süreç içinde örgütlenmesinde nite
kapitalizmin çizdiği çerçeveye de mahkûm
lik kazanmak anlamındadır. Bugün emeğin
değildir. Makineler üretim e yeni girerken
yeniden nitelik kazanması, dar meslek uz
lik kazanması demektir. Elbette eski dar
nitelikli işçi bugünün tüketim toplumunun
manlaşması anlamına gelmiyor. Yaygın ni
şekillendirdiği işçiden çok farklıydı. Sürekli
teliksiz em ek yanında, daima böyle nitelik
iç gerilimi yükselen bir çalışma temposu ve
li emek hep var oldu. Bugünün koşullarını
öte yandan hastalık ölçüsünde tüketim
bütünüyle dikkate aldığımızda emeğin nite
müptelası olmak, bu insan yapısı son yüz
lik kazanması, karmaşık, yüksek teknikli ü-
elli yılda kapitalizmin yarattığı bir olgudur. Ancak bu yapı bazı darbeler almaya başla
retim sürecinin örgütlenmesinde bilinçli yer alabilmek anlamına gelir. Bu gelişme sı
mıştır. Henüz çok sınırlı olsa da hastalıklı
nıfın niteliğinde önemli bir değişme de
çalışma ve tüketm eye tepkiler şekilleniyor.
mektir. Makinelerin ilk saldırısından beri
G rup çalışması bir yanıyla Fordizm’in gelip
nitelikli emek aleyhine derinleşen süreç,
tıkandığı noktadan sonrasını anlatıyor. Li
hem sınıfın katı pasif direnci hem de yeni
___ 28
____ sınıf mücadelesinin sorunları___ tekniklerin
devreye girm esiyle tersine
bir kopuşmadan çok sınıf niteliğini yitirm e
dönmeye başlamıştır. Emeğin yeniden ni
anlamında bir yozlaşma yaşanabilir. Ancak
telik kazanması kaçınılmaz bir şekilde kapi
bir kopuşmanın birikimleri de yine bu ka
talist üretim ilişkileriyle çelişkiye girecek
nallarda oluşacaktır. Yine kaçınılmaz bir
tir. Çünkü nitelik, yani bilgi ve inisiyatif, ay
şekilde tarihe dönersek, işçi sınıfının ilk si
nı zamanda bir egemenlik alanı da yaratır.
yasal kopuşmasının burjuva devrim leri sü
Emeğin bu egemenlik alanı ile sermayenin
recindeki restorasyonlarda yaşanmasının
egemenlik alanı çelişecektir. Aslında kapi
siyasal anlamı, kazandığı haklarının geri a-
talist m erkezlerde bu son on yıldır yaşanı
lınmasına karşı tepkidir. İşçi sınıfı burjuva
yor. Burjuvazinin üretimdeki egemenlik i-
devrimlerinin açtığı “ özgürlük, eşitlik, kar
lişkisini “ riske” sokan bu yeni üretim tarzı,
deşlik” yolunun daha öteye genişletilmesi
ilk coşkusundan sonra şu ya da bu yolla sı-
nin kendi sınıf çıkarlarına uygun olduğunu
nırlandırılmaya başlamıştır. Ancak For-
kavradıktan sonra bu konuda her geri gidi
dizm’e geri dönüş imkânsızdır. Günümüz
şe devrimci tepkisiyle karşılık verm iştir.
de kapitalist üretim tarzı bu çelişkiyle bir likte yaşıyor. Sınıfın bu kesiminin mücadele içindeki
Bugün kapitalist m erkezlere baktığı mızda henüz politik haklara tırmanmasa da sosyal haklar hızla tırpanlanıyor. A yrıca
yerinin ne olacağı sadece işverenlerin be
Bush yönetim i Am erika’da I I Eylül’ü ba
lirlemesine bırakıldığında ortaya çıkacak
hane ederek bazı siyasal hakları da sınırla
sonuç şimdiden bellidir. Ancak kapitaliz
mıştır. Bugün 19. yüzyıldakilere hiç benze
min kör ruhu olan rekabet bu grup çalış
mese de yine de bir restorasyondan bah
ması içine de hızla taşındığı için sınıfın bu
sedebiliriz. Refah devletlerinden kapitaliz
kesimini, mücadeleye kazanmak için güçlü
min vahşi rekabet günlerine geri dönülü
bir zemin de vardır. Emeğin bu tarz yeni
yor. O rtada burjuvazinin uzlaşacağı eski
den nitelik kazanması işçi sınıfının gelecek
derebeylik artıkları yok. Ancak tüm dünya
mücadelesi için önemlidir. Böyle niteliksel
daki sermaye akışını kendi çıkarlarına göre
bir dönüşümün mücadeleye somut nasıl
yönlendiren bir mali oligarşi var.
yansıyacağını ancak yaşayarak göreceğiz.
Dem okrasiler tam bir tıkanma noktası
Bugünden yapılması gereken bu olguyu at
na geldi. Çalışan kitleler “ genel oy hakkı”
lamamak ve bu alanda örgütlenme yolları
günlerindeki coşkuyu taşım ıyorlar, basit
yaratmaktır.
bir yüzde olarak dikkate alındıkları seçim
* * * * *
inanıyorlar. Burjuva dem okrasileri biçim
lere katılsalar da bu oyuna gittikçe daha az sel olarak sürerken özce ruhsuz bir oyuna Yukarıda sorduğumuz soruya geri dö
dönüşüyor.
nersek, sınıflar kopuşması yeniden nasıl ya
“ Toplum ” burjuva bireyciliğinin zirveye
şanacaktır? İşçi sınıfının yukarıda en önem
çıkmasıyla birbirine değmeyen anlamsız bir
lilerini vurguladığımız gündelik sorunların
kalabalığa dönüşüyor. Toplum gelişmiş ül
dan hareketle düz bir çizgi üstünden gide
kelerde bencillikten, geri ülkelerde yoksul
rek sınıfsal kopuşmaya varması imkânsız
luktan çürüyor.
dır. Olaylar bu çerçeve içinde döndükçe
Dünyadaki yeni paylaşım savaşları da -------------------------------------------------------- 29 —
— yol_____________________________ dikkate alınırsa bütün bu birikim ler ekono
nün verileriyle konuşacak olursak çok zor
mik ve siyasal krizlere dönüşebilir. Hatta
ve sancılı olacağı anlaşılıyor. Sosyalist siste
kapitalist üretimin hesapsız gelişimi coğraf
min uğradığı yenilgi, sınıfta yaşanan zayıfla
yayı zorlamaya başladığı için, insan eliyle
ma, düşüncenin yeniden pratik güce dö
yaratılmış doğal felaketler ve bunların te-
nüşmesinin sancılı birikimi gelecek tarihsel
tikiediği krizler yaşanabilir.
kopuşmanın çok sancılı olacağının kanıtla
Evet, teknik gelişim durmuyor. Ancak
rıdır.
siyasal ve toplumsal olarak insanlık bir res
İşçi sınıfının yeniden tarihsel kopuşma-
torasyon yaşıyor. Mali oligarşinin (modern
sından söz etm ek aynı zamanda onun itti
derebeyliğin) çıkarlarına göre şekillendiril
fak güçleriyle ilişkisini de yeniden tanımla
meye çalışılan dünya, bir dönemin sosyal
mak anlamına geliyor. Kapitalist m erkez
hak ve özgürlüklerinden geriye doğru çe
lerde, daha önceki klasik tanımlamalarda
kiliyor.
işçi sınıfı ve burjuvazi arasında konumlandı
Bir yandan, teknik gelişimin mevcut mülkiyet ve egemenlik ilişkileri içinde yara tabileceği bencil tehditler; öte yandan, sos yal hak ve özgürlüklerin kapitalizmin ilk vahşi günlerine benzer bir şekilde restore edilmesi işçi sınıfının “ tarihsel uzlaşma” yaptığı düzenden yeniden kopuşmasının yollarını döşemektedir. Bu kopuşmanın dağılışa uğrayıp sönümlenmemesi için in sanlığın bir basamağı daha çıkması gereki yor. Bu da iktidar sorunudur. İlk işçi sınıfı iktidarları çöküşe uğrayınca, işçi sınıfı ve halkların ufkundan iktidar hedefi silindi. Günümüz aynı zamanda iktidarı hedefle meden “ m uhalif’ olmanın pratik deneyle rinin yaşandığı bir dönemdir. Bu deneyler den alınacak dersler işçi sınıfının gelecek dönem mücadelesi için yaşamsal bir öne me sahiptir. Çünkü sınıfın yaşayacağı tarih sel kopuşmaların iktidar hedefini yaklaştı racağı açıktır, fakat öte yandan iktidar he
rılan küçük burjuva tabakalar, sosyalizmin yıkılışından ve sınıfın bugünkü konumun dan dolayı “ ortada” olmaktan çok güçlünün çekim alanındadır. Ancak Arjantin olaylarının gösterdiği gibi büyük çöküşlerde işçi sınıfı ile ittifak kurmak yerine kendi ba ğımsız konumunu ortaya koyması daha büyük olasılıktır, işçi sınıfı bugün kendiliğin den bir liderliğe sahip değildir. Dolayısıyla küçük burjuva tabakalarla ilişkisi de önceki dönemdeki gibi yürüyemez. Bizim gibi ülkelerde ise, köylülüğün büyük ölçüde çözüldüğü, ancak ekono minin yeni göçleri işçi olarak istihdam edemediği bir dönem de klasik işçi-köylü ittifakı yerine “ sınıf içi ittifak” kavram ına uygun düşecek bir gelişm e yaşanm akta dır. Köylülük kentlere yığılm ıştır. A rtık köylü olmam asına rağmen henüz işçi de değildir. Aslında büyük kentlerde kendi ne özgü bir “ işçi-köylü ittifakı” yaşanı yor. Fakat bir geriye dönüş yaşanamaya-
definin netleşmesi de tarihsel kopuşma sü
cağına göre buna işçi-köylü ittifakı de
recine ivme verecektir. Hatta sınıfta yeni
mek yerine “ sınıf içi ittifak” dem ek daha
den bir iktidar bilinci oluşmadıkça kopuş-
uygun olur. “ Sınıf içi ittifak” ne ölçüde
maların boşa sallanan boksör yumruğu gi
güçlü kurulabilirse ve kentlerde kendi
bi tüketici etkileri olabilir.
güç ve etki alanını ne ölçüde yaratab ilir
işçi sınıfının “ tarihsel uzlaşma” dan yeni bir tarihsel kopuşmaya geçmesinin bugü
__ 30
se, kırlarda gerçek bir ittifak yaratm ak ancak o zaman mümkündür.
____ sınıf mücadelesinin sorunları___ SONUÇ
tır. İktidar hedefine tırm anm ayan müca delelerin içinde bulunduğumuz dönem
Sanayi kapitalizmi dönem indeki işçi sınıfı m ücadelesini daha çok düzenli o r
de elde edeceği sonuçlar, kaçınılmaz bir şekilde yeni bir birikim yaratacaktır.
Bugün
Bu basamak ülkelere göre farklı de
güçlerin yeni dizilişine baktığımızda, ge
rinliklerde yaşanıyor, bir dönem daha
lecekteki işçi sınıfı m ücadelesinin, dü
yaşanmaya devam edecektir.
duların
savaşına benzetebiliriz.
zenli orduların savaşından çok, her biri
Böyle bir m ücadele deney ve b iriki
ayrı özellik ve nitelik taşıyan farklı savaş
minin yaşanmasından sonradır ki, sınıflar
birliklerinin genel bir koordinasyon için
mücadelesi yeni dönem e uygun bir sevi
de, ancak zaman ve mekân olarak parça
yeye tırm anabilecektir. Eskinin oldukça
lı savaşları olarak yaşanması çok daha
yekpare sınıf yapısının ortaya çıkardığı
büyük olasılıktır. Sınıflar kopuşması da,
m ücadele taktik ve biçim leri, yeni sevi
bu parçalılığın rengini taşıyacaktır.
yede çok daha zengin ve karm aşık bi
kolektif
çim lere girecektir. Sınıflar savaşının yeni
davranm ası artık çok daha fazla bilinçli
dönem i, bir bakıma alıştığım ız klasik sınıf
örgütlenm e ve taktik zenginlikle müm
davranışından öteye, bu anlamda sınıf
Sınıfın
çeşitli
p arçalarıyla
kündür. Sanayi kapitalizm indeki işçi sını
kapsamında öteye alanlara da uzanmalı
fının konum lanmasının yarattığı avantaj
dır. Bu süreçler yaşandıkça sonuç alıcı
bugün yoktur. A yrıca bugünün sınıf mü
en yüksek basamağın nasıl çıkılabileceği-
cadelesi bir önem li dezavantaja daha sa
nin yolları daha açık hale gelecektir.
hiptir. 19. yüzyılda sınıflar kopuşması, ilk
12.11.2004
yaşandığı için, radikal ve atılgan bir ener ji açığa çıkartm ıştır. Bugün, çöküş sonra sının ihtiyatlılığı yaşanıyor. Bunların yanında, sınıflar m ücadelesi
DİPNOTLAR 1. Hazırlayan: B.N.Ponom arev, The In ternational Working-Class Movement,
nin yeni bir tem po ve seviye yakalayabil
Volüme I, s.62
mesi için bir basamağın geçilm esi gereki
2. E.P.Thompson, İngiliz İşçi Sınıfının O-
yor. Bu basamağın başlıca iki unsuru var
luşumu, s. 629
dır. Birisi, sosyalizmin yıkılışıyla köpüren
3. Robert Kuttner, The Limits of Labor
etnik, kültürel ve dini kökenli hareket
Markets, Challenge, May-June, s. 85
lerdir. Bu dalga sınıflar gerçekliğini belli ölçüde görünm ez hale getirdi. Ancak sis
4. Jonathan Hiatt, Union Survival Strategies for 2 İst Century, Journal of Labor
bulutu dağılıyor, fakat yok olm uyor. Bu
Research, Fail 1997. s.488
özellikler sınıflar savaşının içine bir yeni zenginlik olarak taşınıyor. İkincisi, ikti dar ufkunun yitirilm esi nedeniyle müca delenin sırf "m u h alif' zem inlerde kalma sı ve lokalleşm esidir. Sınıfın ve çalışanlar kitlesinin kapitalizm e zorunlu olarak ta nıdığı bu toleransın da bir sınırı olacak
31
M. S in a n __________________________________________________________________
DAYANIŞMA SINIFI YENİDEN YARATABİLİR Mİ? "Bir insan yığınının içinde yaşanılan gerçeklik üzerinde tutarlı ve bütün halinde düşünmesini sağlamak, bir felsefe "dahisinin" yapacağı ve yalnız küçük aydın kümelerinin malı olarak kalacak bir keşiften daha önemli ve dahası özgün bir felsefe olgusudur." Gramsci, Hapishane Defterleri
Bu yazının tem el tartışm a konusu sı nıf hareketinin yaşadığı uzun erim li bir
p roletarya!” diyerek kendilerince verd i
tıkanışın yapısal sebeplerinin neler olabi
En azından yok olduğu düşünülen bir şe
leceği ve bu tıkanıştan çıkış için “ Daya-
yin etkinliğinin olamayacağı açıktır.
nışma” nın yeni bir sınıf hareketinin örülm esinde ne gibi bir rol oynayabileceği olacaktır.
ler. Bu kendi içinde tutarlı bir cevaptır.
Bizler bu cevabı kabullenm iyoruz. İş çi sınıfının ebediyen bir toplum sal özne olm a konumunu kaybetm esini g erekti recek süreçlerin yaşandığını düşünmü
SINIFA NE OLDU? İşçi sınıfı çok uzun bir süredir bir ira
yoruz. H atta tam tersin e ticarileşm e ile birçok yeni alanın piyasa ilişkilerine so nuna kadar açıldığı neo-liberalizm koşul
de olarak, kendisi için bir sınıf olarak, bir
larında, işçi sınıfının en azından potansi
taraf olarak kendini ifade edebilm e so
yel olarak, yaygınlığının arttığını söyleye
runu yaşam aktadır, Neo-liberal politika
biliriz. “ Pro leterleşm e” tüm hızıyla de
lar eşliğinde !980’den bu yana toplum un
vam etm ekte olan bir süreçtir. G erçi
uğratıldığı yapısal dönüşüm, bir yandan
p roletarya kapsamı altına girecek kesim
eldeki b irçok hakkın kaybedilm esine yol
ler belki bundan 150 yıl önce um ut edil
açarken
diği
aynı zamanda toplum sal güç
kadar standartlaşm ış, türdeş
bir
dengesini işçi sınıfı aleyhine hiç durm ak
topluluk oluşturm am aktadır. Belki sana
sızın bozm aktadır. Zam an zaman yaşa
yi işçiliği oranı da beklendiği seviyede
nan önem li çıkışlar ise en azından 89 ey
artm am ıştır ve hatta ileri kapitalist ülke
lem lerinden bu yana hiçbir iz bırakama-
lerde sanayi işçiliği oransal olarak g erile
dan sönüm lenm ekte, hareketin bir ön
m ektedir. Fakat bütün bunların hiçbiri
ceki seviyesinin daha g erilerine düşm esi ne engel olam am aktadır.
işçi sınıfının etkinliğinin bu düzeye geri
Bu durum yani işçi sınıfının örgütlü
lem esine açıklam a olam azlar. Ekim D e v rim i öncesinde işçi sınıfının
o günkü
bir toplum sal bir taraf olarak kendisini i-
Rusya toplum unda nüfusa oranı % I O’lar-
fade edem em esinin sebepleri ne olabi
da bile değildi. Bu gerçeklik işçi sınıfının
lir? Bu sorunun cevabını kim ileri “ elveda
Ekim D evrim i’nin m o tor gücü olmasına
32
dayanışma sınıfı yeniden yaratabilir mi?__ engel olamadı.
list bloğun çöküşü işçi sınıfının harcı o l
İşçi sınıfı ortadan kaybolmam ış, tam
muş bir ideolojinin hızla yıpranm ası so
tersin e sayısal olarak artm ış ve yaygın
nucunu doğurm uştur. Sosyalist ülkelerin
laşmış, kolektif bir sınıf olarak davrana
çöküşü, tüm dünyadaki sosyalist hare
bilm e yeteneğini kategorik olarak y itir
ketleri sarsmış, buradan Marksizm in kri
mesini gerektirecek gelişm eler yaşan
zine kadar ulaşılm ıştır. Bu krizlere ü reti
m am ıştır. Fakat kimi yapısal dönüşüm ler
len yanıtlar çok tatm inkar olm am ıştır.
geçirm ektedir ve bu yapısal dönüşüm le
Siyasi kriz, ufuk kopması sonucunu do
rin eski kalıplarla kolektif davranış yolla
ğurmuş ve sosyalist h areketler ile sınıf
rını tıkadığı söylenebilir. Çalışılan işyeri
arasındaki güven ilişkisini büyük oranda
ölçeğinin küçülm esi, taşeronlaştırm anın
yok etm iştir. Sınıfın ve sosyalist hareke
ve işi parçalam anın yaygınlaşması, çalış
tin birbirinden hızla uzaklaşması sadece
ma ilişkilerinin işçi sınıfı aleyhine bozul
ülkem izde yaşanan bir sorun olm asa ge
ması, teknolojinin üretim içerisindeki a-
rektir. Fakat biz bu yazı özelinde olabil
lanının genişlem esi, tem el güvencelerin
diğince ülkem izde yaşanan gelişm eler
bir bir ortadan kaldırılm ası, küreselleş
den yola çıkarak kimi sonuçlara ulaşma
me ile dünya işçi sınıflarının birbirleri ile
ya çalışacağız. Sınıfın siyasi kimliğinin bir
büyük b ir rekabet içine sokulması, yeni
türlü yeniden olgunlaşmaması yaşanan
işletm e m odelleri serm ayenin işçi sınıfı
sorunları
daha
da ağırlaştırm aktadır.
na yönelik taarruzunun birebir çalışma
Sosyalist hareketler sınıfın ruh halinden
alanında ortaya çıkardığı değişikliklerdir.
tam am en
“ Bunu takiben işçi sınıfı iktidarının göz
tartışm alar ve kendilerine özgü bir koz
den düşmesi ve gelişmiş kapitalist ülke
mosun içinde gün geçtikçe m arjinalleşir
kopup
neredeyse
skolastik
lerde işçi sınıfının çalışm a koşullarının a-
ken, sınıf ise dönem sel olarak farklı siya
ğır ağır yaşadığı görece bozulma, geliş m ekte olan dünyanın büyük bir kısm ın
si hareketlerin etkisi altına girm ektedir. Bu durum bizde de her bir seçim de o r
da devasa, şekilsiz ve örgütsüz bir pro
taya çıkan birbirinin
letaryanın oluşum u ile at başı g itti” (Da-
sonuçlar ile belgelenm ektedir.
vid
H arvey,
Bunları
n ö tr
N ew
Im perialism , s.63)
bir teknolojinin,
üretici
180 derece zıddı
Tabii sınıfın oluşumunu fazlasıyla be lirleyen bir güncel etken de kültür en
güçleri geliştirm esi sonucu ortaya çıkan
düstrisidir. Kapitalizm boş zamanı ö r
kaçınılmaz sonuçlar olarak değerlendi
gütlem e ve gündelik yaşamı bazı ortak
renleyiz. Bu gelişm eler finans kapitalin,
standartlara kavuşturm a noktasında çok
1970 krizi sonrasında işçi sınıfından em i
büyük m esafeler kaydetm iştir. D olayı
len artı değeri arttırm ak adına yürü ttü
sıyla işçi sınıfının bugünkü durum u üze
ğü m erkezi politikaların neredeyse dün
rine düşünürken egemen kültür endüst
ya çapında türdeş sonuçlar yaratan ü-
risinin ortaklaştırıcı etkisinin farklı bir sı
rünleridir.
nıf kimliği oluşumunu engelleyen muaz
Fakat işçi sınıfının etkin bir güç ola
zam etkisini de görm ek gerekiyor. Bu iş
rak ortaya çıkamamasını salt üretim ala
çi sınıfı tarihi açısından son 25 yılın en ö-
nındaki birtakım gelişm elere bağlamak
nemli yeniliklerinden bir tanesidir.
mümkün değildir. Siyasi anlamda sosya
Sınıfın kolektif davranışının gelenek-
33 —
— yol____________________________ sel zem inini bozan sebepleri böylece ça
haline dönüşem em esinin en önem li se
lışma yaşamı, siyaset ve kültür m eselele
bebidir. Ö rgütlenm e sorunu aşılam adık
ri olarak üç ana başlıkta toplayabiliriz.
ça çalışma yaşamı, siyaset ve kültür alan
Bu üç alanda ortaya çıkan olumsuz lukların
ürünü
olarak
toplum sal güç
ları ile ilgili de adım lar atılabilm esi müm kün değildir.
dengelerinde çok büyük bir kayma ya şanm ıştır. 1970 krizi sonrasında serm a
SENDİKALAR VE İŞÇİ SINIFI
ye büyük bir püskürtm e saldırısına giriş ti. Bu püskürtm e saldırısı yukarıdaki üç alanda birçok farklı araç ile yürütüldü. Bugün gelinen noktada işçi sınıfının, ken di iradesini ortaya koyabilen bir toplum sal güç olarak varolabildiğini söyleyebil m ek çok zordur. İşçi sınıfı bir potansiyel olarak m evcuttur. Bu varlık, zaman za man kendisini çeşitli toplum sal olaylarda dolaylı olarak ortaya koym aktadır. Fakat bugün etkin b ir özne olarak işçi sınıfın dan bahsedebilm ek, dünya üzerindeki kimi tekil ö rn ek ler bir tarafa bırakılırsa mümkün değildir.
İşçi
sınıfının
yukarıd aki
ihtiyacına
denk düşen en önem li örgütlenm e aracı sendikalar idi. G erçekten de işçi sınıfının en yaygın örgütleri tarihsel olarak sendi kalar olagelm iştir. En genel işçi m esele lerini ele alan, tam am en gündelik işçi ya şamının doğal ihtiyaçlarından türeyen, işçilerin bir araya toplanm asını sağlaya rak sınıfsal bir kimliğin ortaya çıkmasına hizm et eden sendikalar tarihsel olarak çok önem li bir rol oynam ışlardır. Sendi kalar, işçi sınıfının okulları olagelm iştir. Fakat bugünkü aşamada sendikalar,
İradi bir güç olarak, kendisi adına ey-
dünyanın birçok yerinde ve özellikle de
leyebiien b ir güç olarak işçi sınıfından
ülkem izde bu özelliklerini büyük oranda
bahsedebilm ek için ise bir örgütlenm eye
yitirm iş dürüm dalar. Kapitalizm in geliş
ihtiyaç vardır. Ö rgütlenem ediği sürece
me dönem lerinde, özellikle işçi sınıfının
potansiyel işçi sınıfının kendisi için bir sı
salt bir üretim m aliyeti olarak değil de
nıfa dönüşebilm esi imkanı bulunmamak-
aynı zamanda b ir tüketici, talep unsuru
tad ır.” Sınıf m ücadelesi, ortak sınıf çıkar
olarak görüldüğü Keynesçi dönem lerde
larına sahip kitlelerin, sınıf bilinci, kolek
sendikalar önem li oranda gelişm e im ka
tif eylem ve toplum sal örgütlenm e yo
nı buldular. O ysa bugün küresel durgun
luyla sahip oldukları kapasiteyi harekete
luk koşullarını yaşıyoruz. Küreselleşm e
g eçirerek, toplum içinde belli bir güç
koşullarında üretim yapılan ye r ile ürü
durum una gelm elerini anlatan böyle bir
nün satıldığı ye r birbirinden neredeyse
toplum sal
oluşum
sürecinin
ad ıd ır”
(Öngen,s.222)
kopuşm uştur. Bu gerçeklik sendikaların geçm işteki ü cret arttırıcı, çalışm a koşul
D olayısıyla işçi sınıfının bugün içinde
larını düzeltici olanaklarını büyük oranda
bulunduğu krizlerin en önem lisi örgütsel
törpülemektedir. Bu anlamıyla sınıfın li
krizidir. Çünkü örgütsel krizin aşılama
retimden gelen gücünün zayıfladığı söy
ması, yani işçi sınıfının en tem el o rtak çı
lenebilir. Neo-liberalizm in dayattığı yeni
karlarını ifade edebileceği öz-örgütleri-
yasal düzenlem eler ve küreselleşm enin
ne sahip olamaması onun etkin bir sınıf
serm ayeye sunduğu im kanlar, kısacası fi-
34
dayanışma sınıfı yeniden yaratabilir mi?__ arasındaki
rayan serm aye araçları haline dönüş
güç dengesinde ortaya çıkan kayma, işçi
müştür. Hızla bürokratlaşan sendika yö
sınıfının üretim üzerindeki hakim iyetini
netim leri, işçi sınıfını denetim
azaltm ıştır. A yrıca teknolojinin işgücünü
tutm aları karşılığında düzen p roto kolü
vasıfsızlaştırm a etkisi aşırı işsizlik koşul
nün önem li bileşenleri haline dönüştü
ları ile birleşince çalışma alanında em e
rülm üştür. Bu yaşananlar varolan sendi
ğin serm ayeye karşı direnm e yeteneği
kalara karşı itimadı büyük oranda o rta
daha da zayıflam aktadır. H e r ne kadar
dan kaldırm ıştır.
nans-kapital
iie
p roletarya
çekirdek işgücü diye niteleyebileceğim iz
altında
İkincisi; sendikal m ücadele çizgisi üc
vasıflı, m erkez bir işçi topluluğunun var
re t sendikacılığına kilitlenm iştir, işçi için
lığından bahsedilebilse de bu kesim de
sendika yaşamsal birçok ihtiyaca yanıt ü-
küreselleşm e tehdidi altındadır. Hem de
reten bir öz-örgüt olm aktan ziyade üye
iş sahibi olabilm enin büyük bir ayrıcalık
si olunduğunda toplu sözleşm eden ya
haline geldiği günümüz koşullarında bu
rarlanılacak bir araç haline dönüşm üş
kesim ler, bir sınıf hareketinin lokom oti
tür. O ysa 1970 sonrası kriz koşulların
fi olacak enerjiyi ortaya koyamazlar. Bu
da, sendikal m ücadele kanallarından üc
kesimin sınıfın m ücadelesinde etkin bir
re t düzeltm eleri gerçekleştirm ek gün
özne olabilm esi için hareketin belli bir
geçtikçe zorlaşm ıştır. Küreselleşm e ko
ilk ivm eyi kazanmış olduğu bir ortam ge
şullarında serm ayenin hareket yeteneği
reklidir.
büyük oranda artm ıştır. Ü c re t artışları
Bugün sendikaları işçi sınıfının yaşam
ya teknolojik yatırım lar ve verim lilik ar
sal ihtiyaçlarına yanıt veren kurum lar o-
tışlarıyla karşılanmış ya da yatırım ların
larak görebilm e imkanı ortadan kalkmış
farklı
ülkelere
kaydırılm ası
sonucunu
tır. Bu tespite aykırı kimi deneyim ler
doğurm uştur. İşsizliğin büyük oranlarda
dünya deneyim lerinden gözlenebilse de
artm ası işin kendisini bir tü r ayrıcalık ha
(G ü n ey A frik a’da C O S A T U , G üney K o
line getirm eye başlam ıştır. D olayısıyla
re ’de
salt ü cret yükseltm e talebine kilitlenen
KCTU)
bunlar
da
istisna-
i ö rn ek ler olarak gözükm ektedir. Bunun
bir sendikal anlayış anlam sızlaşm ıştır. El
birkaç sebebinden bahsedebiliriz.
deki kazanımların her geçen gün yitiril-
Birincisi; sendikaların işçi sınıfının de
diği koşullarda sendikalar ciddi direnç
netim inden tüm üyle çıkarılm ası. Soğuk
noktaları olam am aktadır. D olayısıyla sı
Savaş dönem inde Am erikan tarzı sendi kacılık dünyanın her yerinde özel yön
gari düzeyde de olsa bir şekil verm e gö
nıfı toparlam a, bir araya getirm e ve as
tem lerle geliştirilerek sendikalar işçi sı
revini sendikaların varolan anlayışla o y
nıfını toparlayan ama işçi sınıfının örgütü
naması gün geçtikçe güçleşm ektedir.
olmayan
kurum lar haline getirilm iştir.
Üçüncüsü; sendikal örgütlülüğün en
Sınıf sendikacılığı çizgisi çeşitli zor yön
etkin taşıyıcısı olagelmiş, sanayi işçiliği,
tem leri ile etkisizleştirilm iştir. H ü r sen
dünyanın bir kısmında oransal olarak a-
dikacılık çizgisi ise sınıfın denetim ine ta
zalm aktadır. Varolan sanayi işkolları içe
mamen
kapalıdır.
D olayısıyla
varolan
risinde ise ölçek büyük oranda küçül
sendikaların büyük bir kısmı, işçi sınıfını
m ektedir.
güden, onu denetim altında tutm aya ya
verm e, eve iş verm e vs. gibi işçi sınıfını
Taşeronlaştırm a, fasona
35
iş
— yol------------------------------------------atom larına parçalam ayı hedefleyen uy
na ulaşm ıştır. Bunun yanı sıra düzenli ve
gulam alar söm ürü oranlarını atırm akta
yeterli işi olm ayanların sayısı 3 milyon,
ve örgütlenm e kapasitesini büyük oran
açık işsizlerin sayısı ise 2.4 m ilyon olarak
da düşürm ektedir. Hizm et sektöründe
tahmin edilm ektedir. Bu son üç katego
istihdam edilenler ise geleneksel sendi
rideki kişilerin sayısı 8.8 m ilyona ulaşmış
kal örgütlenm eye
olup, SSK kapsam ındakiler! yüzde 66 o-
yabancılıklarını
bir
türlü üzerlerinden atam am ışlardır.
ranında geçm ektedir” (A h m et Makal, A-
D ördüncüsü, sendika örgütlenm esi
m ele birliğinden yeni iş kanununa: T ü r
işyerini m erkezine alan bir m odeldir. Fa
kiye’de çalışma ilişkilerinin 80 yılı, İktisat
kat bugün işyerinin çalışma yaşamındaki
Dergisi, sayı 440) Evden çalışma ve kıs
etkinliği azalmaktadır. “ Teknolojik geliş
mi zamanlı işler giderek yaygınlaşm akta
me istihdam ın giderek azalmasıyla birlik
dır. Çalışm a alanında çok farklı statüler
te verim liliğin arttığı bir noktaya ulaştı;
ortaya çıkarılm aktadır. H izm et sektö
fabrikada çalışanlar topluluğu zayıflıyor
ründe, çok ağır koşullarda çalışanlar ne
ve küçülüyor, işten çıkarm a m odernleş
redeyse tam am en sendikaların menzili
menin yeni ilkesidir” (Baum an,” Ç alış
dışına düşm ektedir.En azından sendika
ma, Tüketicilik ve Yeni Y oksullar” ,s:
ların algılayışı bu yöndedir. Küçük atöl
79) Bu durum, küçük işyerlerinde çalı
yelerde çalışan işçiler için de sendikal
şanların çok sık iş değiştirm eleri dolayı
örgütlülük imkanı fiilen yoktur. Bu ko
sıyla tek bir işyerini sahiplenm em eleri
şullarda potansiyel işçi sınıfının en büyük
örneğinde de olduğu gibi serm ayenin
öbeklerini örgütlem eyi hedefleyem eyen
hareketliliğinin gelişimi, eve iş verm e, in te rn e t üzerinden çalışma vs. ile de ilgili
bir örgüt m odeli ile karşı karşıyayız de m ektir.
dir. D olayısıyla toplum sal yaşamı işyeri nin dışında da yakalayan bir örgüt m o
Bu parçalanm a durumu o kadar be lirgin bir şekilde ortadadır ki son 15 yı
deline ihtiyaç varm ış gibi görünm ekte
lın bütün büyük sınıf hareketlerinde ra
dir.
hatlıkla gözlenebilir. Sosyal güvenlik ya Beşincisi ve en önem lisi; sendikalar
sasının engellenm esi için yaklaşık 500
bugün işçi sınıfının parçalanması karşı
bin sendikalı işçi A n kara’da toplandığı
sında farklı kesim leri bütünleştirecek bir
gün, sendikal örgütlülük dışında kalan,
Bu
daha ziyade devrim ci örgütlerle bağlan
parçalanm a esnasında bir tarafta kalm ış
tılı ve özellikle küçük atölyelerde, enfo r
lardır. Bugün yeni istihdam olanakları
mel sektörde çalışan işçilerin kılı bile kı
büyük oranda enform el sektörler kö
pırdamadı. Çünkü bu kesim em ekli ola
kenlidir. “ D iğer taraftan, kayıt dışı eko
bilm e düşlerini zaten çok önceden to p
nom inin büyümesi; hem İş Kanunu hem
rağa gömmüştü. Fakat sendikalar, m üca
örgüt m odeli olm aktan
çıkm ıştır.
de Sosyal Sigortalar Kurum u kapsamın
dele sürecinde bu kesim leri kazanacak
da olm ası gerektiği halde, kaçak çalıştırı
hiçbir adım atamadılar.
lan geniş bir ü cretlile r kitlesinin doğma sı üzerinde etken olm uştur. 2000’li yılla
mu’na karşı çıkan kamu çalışanları, sını
rın başında S S K ’ya tabi işçi sayısı 5.3 m il
fın geniş kesim lerini b ireb ir ilgilendiren
yon iken, kayıt dışı işçi sayısı 3.4 m ilyo
böyle bir konuda bunlar ile bağ kuracak
___ 3 6 ___________________________________
Yine benzer şekilde Kam u
Refor-
dayanışma sınıfı yeniden yaratabilir mi?__ im kanlara sahip olam am ıştır. İlk kez bu
Sınıfın etkin bir özne olarak oluşm a
süreçte K E S K içerisinde “ halkla bütün
sının yatağı sendikalar olam ayacaksa bu
leşm e ve beraber m ücadele etm e” iste
olanağı sunacak yeni bir örgüt m odeli
ği ifade edilse de bunun nasıl yapılacağı
nasıl oluşturulabilir?
konusunda kimsenin kafasında bir şey bulunm am aktadır. Pratik im kanların çok sınırlı olduğu açıktır.
İŞÇİ SINIFI NASIL O LUŞUR?
Bu koşullarda sendikaları sınıfın bütü nü için işlevsel araçlar olarak düşünmek durumunda değiliz. D olayısıyla işçi sınıfı nın yeniden
ayağa kalkmasını varolan
sendikaların nicel büyümesinden ummak da gerçekçi görünm em ektedir. “ Türki ye’de çalışan kesim lerin kendilerini teh dit eden değişim dinam iklerine, sol ta hayyülü süslem eye devam eden sanayi iş çisi bilinci ve m odern örgütlenm e yön tem leriyle direnm elerini beklemenin çok gerçekçi olmadığını söyleyebiliriz” (Buğ ra,Bir Toplum sal Dönüşümü anlama ça balarına
katkı:
Bugün Türkiye’de
Thom pson’ı okum ak)
Zaten
E.P.
görünen
durum sendikaların üye kayıplarının sü rekli olarak devam etm esidir. Çoğu önemli işçi havzasında sendikal örgütlen m elerin sınırlı olsa dahi bir etkinlikleri bulunmamaktadır. “ 1980’li yıllarda Tü rki ye’de toplam ücretlilerin yaklaşık % 20’si sendikalı iken, bu oran 2000’li yılların ba şında % 8 ’lere düşmüştür. G ene 1980’li yıllarda Sosyal Sigortalar Kurum u’na tabi
İşçi sınıfı, ilk önce kendi içinde sürek li bir o rtak faaliyete sokulam adıkça etkin bir sınıf kimliği kazanamaz. “ N e zaman birtakım insanlar (paylaşılan ya da teva rüs edilen) ortak deneyim ler sonucu aralarındaki çıkarların özdeşliğini, çıkarla rı kendilerininkinden başka (ve genellik le karşı) olanlara göre duyum sar ve ifa de
ed erlerse
o
zaman
sınıf oluşu r”
(Thom pson, İngiltere İşçi Sınıfının O lu şumu, s.40) D olayısıyla sınıf haline gele bilmenin en önem li ön koşulu bir araya gelm edir. B ir araya gelebilm enin yolu nereden geçm ektedir? Sınıfın neredeyse atom larına parçalandığı, sınıf bilincinin bütünüyle silikleştiği, siyasi ajitasyonların etkinliğinin kalmadığı bir ortam da bir araya getirebilm e ne üzerinden başarıla bilir? İşçileri ve işsizleri b irb irleri ile re kabet eder m evcut konum larından omuz omuza vere rek bir sınıf haline dö nüştükleri aşamaya nasıl sıçratabiliriz? Bu sorulara bulunacak doğru cevaplar
işçilerin yaklaşık % 50’si sendikalı iken, bu
işçi sınıfının krizine karşı çıkış noktaları
oran 2000’li yılların başında % I6 dolayla
olabilirler.
rına gerilem iş; mutlak rakam larla sendi
Ö rgütlenm e gerçek sorunlar üzerin
kalı işçi sayısı ise 1.5 milyondan I m ilyo
den gerçekleşebilir. Bu örgütlem eyi yap
nun altına düşm üştür” (A hm et Makal).
mayı hedefleyenlerin gerçek olduğuna i-
Bugün Türk-İş’e ve D İS K ’e bağlı birçok
nandığı sorunlar dem ek değildir. Çünkü
sendikanın gerçek üye sayılarının yetki sı
örgütlem e misyonu ile davranan sosya
nırının oldukça altında olduğu bilinmek
list hareket m ensupları sınıf ile yaşanan
ted ir ve bu durum hüküm etler tarafından
uzun
zaman zaman bir şantaj aracı olarak da kullanılabilm ektedir.
gerçek sorunlarını kavrayabilm e olanağı
süreli ayrılık
nı yitirm iş
sonucunda, sınıfın
durum dadırlar.
Kafalardaki
37 ----
— y o l____________________________ gündem ler sınıfa dayatıldığında ise çağrı
lan bir yan bulunm am aktadır, “ p ro letar
ların
kalması kaçınılmazlaş
ya, üretim süreci içinde belli bir konum
m aktadır. D olayısıyla doğru çıkış nokta
da bulunanları içeren bir kolektiviteden
larını hissedebilm ek için bile sınıf içeri
çok, bir bölümü üretim sistem i dışında
karşılıksız
sinde siyaset yapabilm eyi becerebilm ek
kalan ve çeşitli insanlardan oluşan bir
g erekm ekted ir.
-Sanayi
toplum sal kitleyi tem sil etm ektedir. Bu
Devrim i- en keskin çatışm aların hayat
toplum sal kitle içinde y e r alan çeşitli ko-
“ Bu
yılların
pahalılığı serilerinde içerilm eyen konular
lektivitelerin, toplum sal sürecin bütün
etrafında olduğunu çok güçlü bir şekilde
lüğü içinde belli anlarda tarih sahnesine
hatırlatır. En fazla duygu yoğunluğuna
çıkm asıyla “ sın ıf’ dediğimiz özne ger
yol açan konular çoğu kez, kolay anlaşı
çekleşm ektedir” (Prezew o rski, aktaran
lır “ ekm ek ve peynir” m eselelerinden
Öngen, 227) İkisinde de örgütlenen işçi
çok, adalet-bağımsızlık-geleneksei adet-
lerdir. İşyeri bugün serm ayenin hakim i
ler-güvenlik ya da aile ekonom isini ilgi
yetini en dolaysız biçim de kurabildiği bir
lendiren konulardır” (Thom pson) Hangi tem el eksenlerin sağlam bir örgütlenm e
mekan haline gelm iştir. Bu yüzden son yıllarda işyerlerini hedefleyen b irçok ö r
inşasına zemin olabileceğini görebilm ek
gütlenm e gayreti başarısızlığa uğramış
için çoğu zaman kafalarımızdaki kalıpla
tır. Bu durumun sebepleri üzerinde dur
rın
durumunda
malıyız. Zaten bu durum sendikal hare
kalıyoruz. Bu aşamada dışarıdan bilinç
ketin tıkanışına çözüm arayan birçok a-
dışında düşünebilm ek
taşım anın yönünün bir dönem içine te r
raştırm acı tarafından da tespit edilm ek
sine dönm esi ya da en azından karşılıklı lığının altının çizilmesi kabul edilebilir.
ted ir: “ Filipinler deneyim inden önem li sonuçlar çıkaran Scipes’a göre TH S(top -
Daha sonra bu sorunların kendisini
lumsai hareket sendikacılığı), işçi müca
salt işyerinde yaşananlar ile sınırlaması
delesini toplum un niteliksel değişim in
gerekm ez. “ Bu ortam da işçi sınıfı üzeri
deki çabalardan biri olarak görm ektedir.
ne, Thom pson’ın bir tarihçi olarak yap
İşyeri, siyasal m ücadele ve toplum sal de
tığı gibi, insanlara bakarak fikir yürüten
ğişimin tek ve öncelikli yeri değildir; bu
bazı sosyal düşünürler, çalışma ortam ı
nedenle de diğer toplum sal hareketlerle
nın dışındaki yaşam alanlarında sürdürü
eşit ilişki tem elinde ittifaklar arayıp, kur-
len ilişkiler ve bunları etkileyen siyasi sü
m alıdır” (Yüksel Akkaya, Toplum sal H a
re çler üzerinde daha önem le durulması
reket Sendikacılığı: N e kadar yeni, ne
gerektiğine ve neo-liberal iktisat p oliti
kadar eski?, w w w .sendika.org)
kalarının özellikle bu alanlarda sorgula-
A yrıca kapitalizmin yaşadığı yaygın
nabileceğine işaret e ttile r” (A yşe Buğra)
laşma artık her ilişkiyi neredeyse bir pi
Sosyalist solda şöylesi bir yanlış anlayış
yasa ilişkisi haline getirm iştir. “ Y eni ü re
vardır. İşçiyi işyeri kanalından örgütle mek sınıf çalışm asıdır fakat mahalleden
tim sistem leri ücretli emeği kısmen fab
doğru örgütlem ek sınıf çalışması değil
bu şekilde kendi em ek gücü örgütlen
dir. İki türlü çalışmanın kendine özgü
mesini genelde bütün toplum a yaym ış
koşullan olduğu m uhakkaktır. Fakat iş
tır” (Siberm arx, N ick D ye r- W ith efo rd )
yeri örgütlenm esini diğerinden üstün kı
Ö zellikle ticarileşm e tüm yaşamsal ihti-
__ 38 ____________________________
rika dışına kovalamıştır. Ancak sermaye
dayanışma sınıfı yeniden yaratabilir mi? yaçları piyasaya bağlamaktadır. D olayı
örgütlenm enin işe yarayacağı düşüncesi
sıyla sınıf çalışmasını salt işyeri örgütlen
bu noktada siyasi görüşün önüne geçe
mesi ile sınırlı görm ek ya da sınıf örgü
bilm ektedir. Sendikaların okul olabilm e
tünü illa da işyerleri üzerinden inşa et
si, faaliyet ve m ücadele içerisinde işçi bi
m eye çalışm ak m utlak bir zorunluluk o l
reyin sınıfın bir bileşeni haline gelebil
madığı gibi bugün için çok olanaklı da
mesi zaten ancak böyle mümkün olabi
gözükm em ektedir.
lir. Sınıf kendi öz-örgütü içerisinde olu
Üçüncüsü örgütlenm enin, örgütlene
şur.
nin hayatında bir değişikliğe yol açması
Başarabilm e işçi bireyin örgütünden
gerekir. Ö nem li bir sorunun çözüm üne
aradığı en önem li özelliktir. “ Pro le tarya
aracılık etm esi ancak örgütlenm eyi sağ
nın düzen karşısındaki pragm atik tu tu
lam laştırabilir.
Ö rgütlenm enin
yaşam
munu en çok besleyen olgunun, artan
koşullarında bir düzelm eye yol açması
toplum sal hoşnutsuzluk ile bunu değişti
gerekm ektedir. Yoksa örgütlenm e kişi i-
recek gücün duyulmamasından kaynak
çin salt bir ahlaki anlam taşıyor ise böy-
lanan ikilem olduğu söylenebilir” (O n
lesi bir örgütlenm enin yaygınlık elde e-
gen, 253) Başaram ayan bir örgüte üye
debilm esi
mümkün
değildir.
“ D avid
olm ak işçi için bir lükstür. Başarılan şe
C ro teau , bir telefon şirketinde hat işçisi
yin büyük ya da küçük olm ası son k erte
olan T om ’a, onu bir toplum sal değişim
de o kadar önem li değildir. Zaten mak-
örgütlenm esi içinde ye r almak için neyin
ro açıdan oldukça önem siz gibi görünen
m otive edebileceğini sordu. T om ’un ce
bazı konular som ut işçi için son derece
vabı şöyleydi: “ Sanırım bir fark yarataca
hayati olarak algılanabilm ektedir. D o la
ğına inanırsam y e r alabilirim . Ancak ger
yısıyla sınıfın öz-örgütünün tek yönlü iş
çekten nasıl işlediğini, bir şeyleri değişti
leyen değil hayatın neredeyse tüm alan
rip değiştirm ediğini görm em lazım. Ben yalnızca kendimi iyi hissetm ek için dışa
larına yönelik çözüm ler geliştirebilen bir özelliği bulunm alıdır. Kapitalizm in kendi
rı çıkıp bir şeyler yapacak biri değilim,
sini hayatlarım ızın her alanına sokuştur
bilirsiniz.
masına karşı işçi örgütünün de böyle bir
N etice leri görm em
gerekir.
Bildiğim kadarıyla da bu tarz şeyler ge nellikle dağılıp gidiyor. G erçekten hiçbir şey
değişm iyor.”
(T h e
Class
D ivide,
C ynthia Peters) G e rçek bilinç sıçraması ancak örgüt
içeriğe sahip olabilm esi gerekm ektedir. A yrıca yeni örgütün sınıfın tüm bile şenlerini örgütleyebilm esi gerekm ekte dir. Sektörel ayrım lar, çalışma m ekanla rı farkları ortak bir paydada aşılabilir. Fa
lü faaliyet ile mümkün olabileceğine gö
kat bu amaca, O rta k Ç alışanlar Yasası
re örgütlenm enin ciddi bir ideolojik bi
gibi bir araçla ulaşmayı ummak sorunu
linçlenm eye gerek duymaksızın müm
olduğundan fazla basite alm aktır. Sorun
kün olabileceği bir örgütten bahsetm ek
yasalarla ilgili bir sorun olm anın çok ö-
gerekm ektedir. Aslında sendikalar böy-
tesindedir. Tem el b ir yaklaşım m eselesi
lesi örgütlenm elerdir. İşçi, maddi koşul larının düzeltilm esinin ancak b irlikte
alan kadın da sağlık sistem inin özelleş
dir. B ir fabrika işçisi de eve parça başı iş
davranm ak ile mümkün olacağına inan
mesi karşısında birbirine çok benzer so
dığı zaman sendikaya üye olm aktadır.
nuçlarla karşılaşm aktadırlar. D olayısıyla
----------------------------------------- 39 —
— y o l------------------------------------------sağlık hizm etlerinin yeniden kamusallaş
gelleyen en önem li kesim şehirlere dö
masını som ut, anında erişilebilir, etkisi
külm eye kalkışırsa bunun çok ciddi to p
hissedilebilir bir biçim de sağlayan bir ö r
lumsa! sonuçları olacaktır.
güte karşı tutum lar da büyük oranda ay
Bu koşullarda sınıf kendi yaşam ko
nı olacaktır, olm aktadır.
şullarına doğrudan müdahale edebilecek
DAYANIŞMAEVLERİ SENDİKALARIN BOŞALTTIĞI ALANI DOLDURABİLİR M İ?
dır. Çünkü varolan koşulları p rotesto
kendi öz-örgütlerine ihtiyaç duym akta etm ek, reform lara karşı çıkm ak pratik bir karşılık üretem em ektedir. Siyasi ö r gütlerin ise, sosyalizmin itibarının zayıf D ayanışm aevleri, sınıfın ihtiyaçlarına uygun yeni b ir örgütlenm e m odeli ola rak ortaya konabilir mi?
ladığı bu konjonktürde etkin bir gücü hareket geçirebilm esi yeni örgütsel araçlar geliştirm eksizin mümkün gözük m em ektedir. M ücadele kam panyalarının
D ayanışm aevlerinin bu imkana sahip
sürekli olarak başarısızlıkla sonuçlanm a
olduğu söylenebilir. K itle örgütlenm ele
sı ise elbirliği ile bir şeylerin değiştirile
rinin karşı karşıya kaldığı birçok açmaza
bileceğine dair inanç kırıntılarını da o r
yönelik cevaplar bu kurum lara içkindir.
tadan kaldırm aktadır. Böylesi b ir tespit
G e rçe k sorunlara, gerçek çözüm ler, sı
söz konusu m ücadelelerin rafa kaldırıl
nıfın içinden geliştirilerek yol alınmaya,
ması gerektiği anlam ına gelmez. Y ü rü tü
çalışılm aktadır. Dayanışm a faaliyeti tica
len her bir m ücadele, b irebir maddi so
rileşm e, piyasalaşma ile hayatları kör bir
nuçlar yaratam asa da zaman zaman to p
kıyıya fırlatılıp atılan sınıfın geniş kesim
lumsal bilinçte ciddi karşılıklar üretm ek
lerinin ortak bir yaşamı inşa etm e odak
tedir. Fakat salt bu tarz m ücadeleler ile
ları olabilir. İşsizliğin büyük oranlara u-
sınıf siyasetindeki tıkanm anın aşılabilece
laştığı, çalışanların büyük bir kısmının da
ğini ummak hayalciliktir. Sınıfın daha ge
iş güvencesinden mahrum olduğu, elde
niş kesim lerini kucaklayabilecek toplum
edilen gelirlerin ise asgari yaşam stan
sal örgütlenm eler yaratam adan, sınıfın
dartlarına ulaşmayı dahi sağlayamadığı
ülke siyasetine damgasını vurm asını bek
koşullarda sınıfın büyük bir kısmının gü
leyem eyiz. Herhangi bir örgütüm üz için
nü kurtarm a gayesi dışında bir beklenti
de konumlanmayan bir em ekçi için çağ
ye sahip olabilm esi mümkün değildir. O-
rılarım ızın pek bir anlamı yoktur. Büyü
zellikle genç işçiler için gelecek bütü
yen, her geçen gün hayatın daha fazla a-
nüyle karanlıktır. A rd ard a g erçekleştiril
lanını kapsayabilen bir dayanışma içeri
m eye çalışılan “ refo rm lar” , elde varolan
sinde konumlanan em ekçiler için aynı
sınırlı hakları dahi ortadan kaldırmakta,
şeyi söyleyebilm ek
ticarileşm eyi geçm işle kıyaslanamayacak
(Bu söylenenlerden, siyasetin dışlandığı
mümkün
değildir.
oranda geliştirm ektedir. Tarım sal nüfu
bir sınıf hareketi yaratm a niyeti anlaşıl
sun eritilm esi bu durumu daha da ciddi
mamalıdır. Sorun siyaset yapılm asında
leştirici etk iler yapar. A B ile m üzakere
değil siyasetin tam am en taşlaşmış, etki
işsizliğin
sizleşmiş ve söylem den pratiğe geçem e
gerçek oranlarının ortaya çıkmasını en
ler aşamasında, T ü rkiye’deki
yen bir içeriği bir türlü aşamamasında-
40
dayanışma sınıfı yeniden yaratabilir mi?__ dır. Dayanışm anın gelişmesi, 3. D ön e
larının
min içeriğini daha iyi kavrayan bir siyasi
karşı çıkan em ekçilerin m ücadelesine sı
yaklaşım lar manzumesini de geliştirm ek
nıf m ücadelesi gözüyle bakabilir miyiz?
uyuşturucu
ile zehirlenm esine
ted ir. Eğer şu ana kadar gelişen olumlu
İlk bakışta buna olum lu yanıt vereb il
süreç daha da ilerlerse bir süre sonra
mek, en azından geleneksel konum lar
neyin politik neyin apolitik olduğunun
dan yola çıkarak mümkün değildir. Fakat
yeniden tanımlanması gerekecektir)
yaşanan sorundan mağdur olan gençle
Bugün sınıfın güç olarak yeterli ölçe
rin aslında genç işçiler olduğu düşünü
ğe ulaşamadığı durum da bir şey yap tırt
lürse ve uyuşturucu kullanım ının aslında
mak üzerine değil de yapmak üzerine ku
serm aye tarafından işsiz ve geleceksiz
rulu örgütler sınıftan daha olumlu yanıt
genç işçileri kendisine karşı m ücadele e-
lar alacak gibi görünm ektedir. Bunun se
dem esinler diye çürütm ek için geliştiri
bebi çok açıktır. İhtiyaçların son derece
len bir yöntem olduğu tespiti yapılırsa
acil bir hale geldiği, hayat mücadelesinin
hala aynı olumsuz yaklaşım ı sergilem ek
çok zorlaştığı ve devrim ci siyasetin dö
mümkün olabilir mi? Sınıfın yeniden aya
nüştürücü gücüne duyulan itimadın asga
ğa kalkma sürecinde, yürütüldüğü alan i-
riye indiği koşullarda em ekçilere yürüt
tibariyle yerel, fakat kapsam açısından
tükleri faaliyetin kendi hayatlarında bire
aslında geneii ifade eden m ücadeleler
bir düzeltm eler sağlayacağı örgütlenm e
den geçmesi g erekiyor ise sosyalistlerin
ler yaratm ak durumundayız. Dahası bun
buna karşı tutum u ne olacaktır? Varolan
ları süreklileştirm ek zorundayız. “ Daya
m ücadelelerin çoğunlukla yerel ölçekte
nışma” faaliyeti çok zorlanırsa bir komün
kalması eldeki güçlerin yerel ölçekte e t
yaratm ayı amaçlayan bir çalışma olarak
kin olması ile ilişkilidir. Yoksa çalışmanın
düşünülebilir. Eğitim, sağlık kolektifleri, üretim ve tüketim kooperatifleri, boş za
yerel olarak yürütülm esine yönelik bir ön kabul m evcut değildir.
manı olumlu biçim de değerlendirm eyi sağlayarak
serm ayenin
kültürel
Thom pson’dan yukarıda yapılan alın
hege
tıyı tek rar hatırlarsak sınıfın bir süreç o-
monyasından uzaklaşmayı sağlayacak kül
larak kavranm ası, hazırda varolan değil
türel birim ler, çetelere, uyuşturucu ta
ama oluşan bir şey olarak görülm esi çok
cirlerine karşı korum a birim leri, afetlere
önem li
acil müdahale ekipleri vs. Bu kapsam her
yağmalanmasına karşı hayatımızı savu
diye
düşünüyoruz.
Hayatların
geçen gün daha da genişleyecektir. Ma
nan bir örgütlenm e. İşçilerin, günübirlik
dem ki bugün m ücadeleye çağırdığımız
m eselelerini tartışabildikleri, yoksunluk
“ cen-
larını elbirliğiyle giderebildikleri, daya
net” ten güç alarak gidem iyoruz o zaman
insanlara
sosyalist
ülkelerdeki
nışmanın ve paylaşmanın anlamını som ut
kendi yarattığım ız yaşam lara yaslanaca
olarak yaşayarak öğrenebilecekleri, sınıf
ğız. Sınıfın hayatını bütünüyle niteliksiz-
bilincini geliştirebilecekleri faaliyet m er
leştirm eye yönelik düzenlem elere karşı
kezleri olarak Dayam şm aevleri sendika
sınıfın kendi hayatına sahip çıkmasını sağ
ların bıraktığı boşluğu dolduracak ve bir
layan kendi öz-örgütleri ile...
okul hizmeti görecek sınıfın öz-örgütle
Şimdi burada şu soruyu sorm ak ge
ri rolünü oynayabilirler. “ Küçük zaferler
rekiyor. Kendi oturduğu sem tte çocuk
büyük hareketleri inşa eder. Mikro-siya-
41 —
— yol-------------------------------------------setle elde edilecek niceliksel ilerlem eler
tir. Bu yaklaşım yaşanan sosyalizmin o-
bir noktadan sonra kitlesel ulusal hare
lumsuzlukları ile hesaplaşabilmenin ilk
ketler aracılığıyla niteliksel dönüşüm ler
pratik adımı da olacaktır.
haline g elirler.” (Jam es Petras, B ir süreç olarak A L C A , w w w .sendika.org ) Fakat D ayanışm aevierinin bugün bu
Bu tartışm anın sonucunda sendikala rın tam am ıyla kadük bir hale geldiklerini iddia etm eyeceğiz tabii ki. Fakat onların
noktada olduğunu söyleyebilm ek müm
da faaliyet biçim lerini ve kapsamlarını
kün değildir. Elde edilen kimi olumlu so
genişletm elerinin gerektiği açıktır. Bu ih
nuçlar hiçbir tatm in duygusu yaratm a
tiyacın en bariz, uygun bir sıçram anın i-
m alıdır. Şu gerçekten karanlık günlerde
se görece mümkün olduğu sendikal ö r
elde edilen en küçük başarının dahi ne
gütlenm eler ise kamu çalışanları sendi
kadar büyük em ekler karşısında elde e-
kalarıdır. Kamu çalışanlarının yaşam ları
dildiği ortada olsa da şu anki halimizin
nı örgütlem eyi önüne hedef olarak koy
yeterli olduğunu söyleyebilm e im kanı
madığı sürece K E S K ’in etkinliklerini ko
mız bulunm am aktadır. Dayanışm aevleri-
rum aları pek mümkün görünm em ekte
nin sınıfla daha fazla bütünleşebilm esi,
dir. Varolan üyeliklerin büyük bir kısmı
kendisini hayatın
kağıt üzerinde kalır bir hale gelm iştir.
m erkezi haline getirebilm esi ile müm kün olabilir ancak. Dayam şm aevleri öyle
A k tif üyelerin varolan üyelerin içindeki oranı % I0 bile değildir. Ü ye le r örgüte
bir koza öreb ilm elid ir ki bu kozanın için
büyük bir hızla yabancılaşm aktadır. Ç ün
de olabilm enin avantajları dışında kal
kü üye olm ak ile olm am ak arasında fiili
maktan çok daha fazla olm alıdır. Daya-
hiçbir farklılık yoktur. K E S K bu gerçek
nışm aevleri fiili dayanışma odakları ola
liğe sırtını dönm eye devam ederse ken
rak bölgedeki hayatın tüm kriz noktala
disini kısa süre sonra m arjinalleşm eye
rına müdahale edebilecek seviyede ken
karşı koym aya çalışır bir noktada bulabi
disini geliştirebilm ek, araçlarını zengin
lir. Sendikalar da çıkış olarak “ dayanış
bulunduğu
alanlarda
leştirebilm ek durum undadır. Sınıfla bütünleşebilm ek ve sınıfın e-
mayı” kapsayan ve derinleştiren bir çiz gi yakalam alıdır.
nerjisini de en üst seviyede faaliyetlere
Bu sürecin en önem li ayağı siyaset i-
çekebilm ek için kurum ların özerk ve ka
le dayanışma çalışması arasındaki bağı
tılım cı yapıları geliştirilm ek durum unda
doğru kurabilm ekten geçm ektedir. Ö-
dır. Aksi takdirde bütün iyi niyetli gay
nümüzdeki dönem in egem enler açısın
retlerim ize rağmen hayatı tam kavraya
dan “ sosyalist m ücadeleyi bütünüyle si
bilm ek, em ekçileri Dayanışm aevi çalışa
vil
nı haline getirebilm ek mümkün olam a
gündemini taşıdığı açıktır. İlk bakışta faa
m aktadır. D ayanışm aevlerini sınıfın öz-
liyet alanı olarak dayanışma faaliyetinin
örgütleri olarak gördüğümüzü salt p ro
hem İslam cıların taban çalışm asına hem
toplum
h arek etin e
d ö n ü ştü rm e”
paganda olsun diye söylem iyoruz. Bugün
de S T K adı verilen kurum ların yaptıkla
devrim ci hareketin ihtiyaç duyduğu şey,
rına benzerlikleri olduğu açıktır. Daya-
kendisini ürettiği dar gruplarla oyalan
nışm aevlerinin en önem li farkı ise kuru
maktan ziyade çağıl çağıl akan bir sınıf
cularının siyasi kimliğinden
örgütlenm esinin tem ellerini atabilm ek
m aktadır. D ayanışm aevierinin ufkunda,
__ 42
kaynaklan
dayanışma sınıfı yeniden yaratabilir mi?__ sınıfın sermayenin dilencileri ve duacıla
nışmaevlerini sınıfın güncel ihtiyaçlarına
rı haline getirilmesi değil sınıfın, öz-ör-
ve örgütlenme seviyesine uygun bir ö r
gütleri aracılığıyla ayağa kaldırılması var
gütlenme modeli seviyesine getirebilme
dır. Tem el amaç, dayanışmanın gücün
olanağı mevcuttur. Bu olanağın gerçekli
den yola çıkarak öncelikle ikili iktidar
ğe dönüştürülebilmesi ise yıllardır kahır
seviyesine sıçrayacak bir güç birikimi ya
lı dayanışma faaliyetinin içerisinde tüm
ratabilmektir. “ İkincisi, kooperatifler ü-
zorluklara rağmen çıkış yolları bulmayı
yelerinin yaşam standartlarını iyileştirir
başaran Dayanışmaevi çalışanlarının ya
ken, genel olarak kapitalist sistem içinde
ratıcı emeği ile mümkün olacaktır. Fakat
uygun bir yer buldular. Nüfusun % 6 0 ’a
ufkumuzu netleştirmek durumundayız.
yakınının fakirlik sınırı altında ve 8 mil
Bugün için bakıldığında gerçekten aşırı
yon
çocuktan 4 milyonunun yetersiz
bir önerm e gibi gözükse de sınıf hareke
beslenme ve bununla ilgili hastalıklardan
tinin krizine yanıt olarak yaratılmış daha
acı çektiği koşullarda bulundukları bir
etkin bir araç mevcut değildir. Dünyada
zamanda politik ihtiyaç, başarı” adacıkla-
yaşanan örgütlenme örnekleri de aslın
rı” ndan, sosyo ekonomik yapıda temel
da sınıfın örgütsel gücünün düşük oldu
değişikliklere, vahşi kapitalizmden işçile
ğu noktalarda bir şeyler yaptırtmayı de
rin öz yönetiminin olduğu sosyalizme
ğil de yapmayı hedefleyen örgütlerin da
Petras,
ha büyük bir güç haline dönüştüğünü
H en ry Veltm eyer, “ Tarihsel Perspektif
göstermektedir. Brezilya’daki Topraksız
te
Köylü
doğru İşçi
ilerle m ek tir” Öz
(James
Yönetim i” , Cosm opolitik
sayı6) Petras’ın Arjantin için yaptığı vur A m a bu vurguyu daha gerçekçi ko şullarda, bizlere bir eylem görevi çıkara cak anlamda yapabilmek için öncelikle anlamlı sayıda “ başarı adacığına” ve dişe dokunur bir kitle bağı seviyesine ihtiya cımız olduğu da muhakkaktır. Bu koşul ları sağlayamadan, aynı sözleri bıkmadan usanmadan tekrarlayan papağanın duru düşmekten
kurtulamayız.
İşsizler
hareketi. Tabii ki bu örgütlerin devrimci hareketin önünü ne oranda açacağı bu
guya sonuna kadar katılıyoruz.
muna
Hareketi, Arjantin’deki
Tam
dozunda kurulamayan siyaset-dayanışma ilişkisi çalışmanın iki ayağından birini felç bırakır. Şimdilik bu konuda uyanık ol mak yeterli bir politik tutum olarak gö zükmektedir.
günden bakıldığında flu kalabilir. G e r çekten de salt temel ihtiyaçların ortak karşılanması üzerine kurulu bir örgüt lenmenin iktidarı hedefleyen bir devrim ci siyasi hareketi besleme garantisi yok tur. O rtaya çıkan sınıf bilincinin devrim ci bir siyasileşmeye ne oranda açık ola cağı doğrudan devrimcilerin yürüttükle ri faaliyetlere
bağlı
olacaktır.
Yapılan
propaganda-ajitasyon faaliyetlerinin ger çekten anlam bulacağı ortam ancak sını fın önemli bir kısmının kendi öz-örgütleri içinde örgütlü bulunduğu, kendisini sermayenin örgütlerinden kafaca ve ya şamca ayırabildiği koşullarda mümkün olacaktır. Bugün sendikal bilincin “ zehir
SONUÇ OLARAK
lediği” bir “ sınıf’ karşısında değiliz. D o ğal olarak her dönemin politik görevle
Bugünün gerçekliği olamasa da Daya-
ri, o dönemin koşullarından ve ihtiyaçla-
----------------------------------------- 43 —
— yol------------------------------------------rından kök alacaktır. Bugün “ sınıf’ı yeni den ortaya çıkartacak araçlar yaratmak durumundayız. Dayanışmaevleri bu amaca en uygun araç görünümündedir.
KAYNAKLAR 1. N e w Imperialism, David Harvey 2. Prometheus’un Sönmeyen Ateşi, Tü lin Öngen, Belge Yayınları 3. Hapishane Defterleri, Gramsci, Belge Yayınları. 4. Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar, Bauman, Sarmal Yayınları 5. Türkiye’de Çalışma İlişkilerinin 80 yılı, Ahm et Makal, İktisat Dergisi 6. Bugün Türkiye’de E.P. Thompson’u Okumak, Ayşe Buğra, Toplum ve Bilim 7. İngiltere’de İşçi Sınıfının Oluşumu, E.P Thompson, İletişim Yayınları 8. Toplumsal Hareket Sendikacılığı: N e kadar eski, ne kadar yeni? , www.sendika.org 9. Sibermaoc, Nick-Dyer W itheford, A y kırı Yayınları 10. The Class Divide, Cynthia Peters, www.zmag.org I I. Bir Süreç O larak A L C A , James Petras, www.sendika.org 12. Tarihsel Perspektifte İşçi Ö z Yöneti mi, J.Petras-H. Veltmeyer, Cosmopolitik, sayı 6
_
44
__________________________________________________________ Umut Aydın
Taylorizmden Postfordizme ve TOPLAM KALİTE SEVİMSİZLİĞİ Her türlü mekanın yıkılışını işitiyorum, parçalanan camı ve çöken duvarları, zaman ise son kızgın bir alev. James Joyce
Son çeyrek yüzyıldır, kapitalist üre
W in s lo w T aylo r’un ana tezi; geleneksel
tim tekniklerinde yeni bir süreçten bah
manüfaktür kültüründe, ancak hiyerar
sediliyor. İşçiyi belli kas hareketlerine
şik ve otokratik bir organizasyon yapısı
indirgeyen, tümüyle makinenin uzantısı
geliştirilebilirse büyük ölçekli fabrika kültürüne doğru bir evrim yaşanabilir,
haline getiren yapılanma, hızlı bir deği şim içine girmiştir. Üretim birimlerinin
şeklinde özetlenebilir. Bu ise üreticiden
küçüldüğü, sınıfın bir bölümünün zihni
tüm üretim bilgisi ve tasarım gücünün
faaliyetin içine girdiği, paralel olarak sınıf
kesin olarak koparılması ve merkezi o-
içinde yapısal bir parçalanmanın da orta
torite olarak yönetimin elinde toplan
ya çıktığı bir dönem söz konusu olan.
ması ile mümkün olabilir.
Yaşanan sürecin sınıflar mücadelesi ne doğrudan etkileri olduğu aşikar. Ö te
Taylor, 20. yüzyılın başlarında kapita lizm açısından giderek büyük bir proble
yandan yeni üretim teknikleri ile “ yeni”
me dönüşen emeğin kontrolü meselesi
bireycileşme arasında bağ kurmak, dün
ni ele alırken, işçinin doğuştan günahkar
ya genelinde yaygınlaşan çürümenin, de-
ve aptal olduğu iddiasıyla hareket eder.
ğersizleşme ortamında her şeyin paraya indirgenmesinin izlerini bu noktadan ha reketle sürmek de mümkün
elbette.
Ancak bu yazı hedefi itibariyle kapitalist üretim tekniklerindeki evrimi ele alacak, yaratılan kalite mitosunun perde arkası nı sorgulayacak, bu anlamıyla da “ tek nik” kalacaktır.
O n a göre insan doğal bir içgüdünün yönlendirmesi altında işi kolaydan alma ve kaytarma yönünde hareket eder. D o layısıyla, herhangi bir denetleyicinin ol madığı hallerde dahi, üretim sürecinin aksamadan
yürütülmesi
sağlanmalıdır.
Ayrıca işçiler en verimli biçimi bulabil mek için gerekli zekaya sahip olmadıkla rından, üretimdeki rolleri pasifize edil meli, makinenin basit bir uzantısı haline
TAYLOR’UN M ÜHENDİS ‘ZEKASI’
getirilmelidirler. Taylorizm in
yönetim
pratiğini
üç
farklı düzeyde toplayabiliriz. I. İşin tasa Taylorizm, A B D ’de 1880-1890 yılla
rımı, 2. İşin yapılışının kontrol edilme bi
rında ortaya çıkan “ sistematik yönetim
çimi ve 3. Bu kontrol biçiminin içerdiği
h a re k e tin d e n
istihdam ve para politikası.
doğmuştur.
Frederick
45 ----
— y o l------------------------------------------Taylorizm, öz itibariyle sistematik bir
miş bir üretim sürecine geçiş olmasıdır.
analizin ardından süreci küçük parçalara
En ince parçasına değin ayrıntılandırılan
böler, zaman ve biçim açısından stan
işlerin tek amaçlı makineler tarafından
dartlar oluşturur ve paralel olarak parça
yapılır hale gelmesi, üretim sürecini sü
başı ücret sisteminin temellerini atar.
rekli bir gelişmeye yatkın ve elverişli kıl
Nihayetinde Taylorizmin esası işbölü-
mıştır. İşçinin makinenin pasif bir uzantı
müdür.
sı haline gelmesi ise; işçinin bilgi ve be
Taylorizmin hedefi işçiyi her türlü ü-
cerisinin tümüyle gereksiz hale geldiği,
retim bilgisi ve zihinsel faaliyetten ko
tecrübesiz yeni işçinin uzun yıllar çalışan
partmak, vasıfsızlaştırmak, farklılıkları
bir işçinin yerine hemen alabilmesinin
yok
dolayısıyla değersizleştir-
sağlandığı ve bütün işsizlerin yedek işçi
mekti. Ancak yine de üretim işçinin be
ordusu olabildiği bir avantajı sermayeye
cerisine ve kapasitesine bağımlı kalmış
kazandırmaktadır.
etmek,
tır. Çünkü verimlilik artışı hala işçinin el-
Taylorizmden Fordizme tek değişen
ayak sayısı, kuvveti, hızı ve el idaresine
şey makineleşme değildir elbette. A tö l
bağlı olan aletler tarafından sınırlanabili
yenin organizasyonu da baştan tanımlan
yor, işçi ve niteliği hala üretim sürecinde
mış, kayan üretim hattının kurulmasıyla,
stratejik bir önemi koruyordu. Taylo
“ aylaklık” olarak kabul edilen işçi mobi-
rizm makine değil, alet kullanan bir sis
litesi ortadan
tem dir ve alet, işçinin iradesine bağlı olarak işler.
hem işçi belli bir iş noktasına sabitlenir-
kaldırılmıştır.
Böylelikle
ken hem de hattın hızı ayarlanarak işçi nin işe ayırdığı süre kontrol altına alını
FORDİZM V E BANT SİSTEM İ
yordu.
İşçi,
sadece
vasıfsızlaştırılarak
makinenin değersiz bir parçası haline H en ry Ford ’un, sahip olduğu otom o bil
fabrikasında
uygulamaya
koyduğu
Fordizm; işçiyi, mekanik bir hat üstünde hareket eden emeğin nesnesi üzerinde, çalışma süresi boyunca aynı parça işi be
gelmekle kalmıyor, aynı zamanda üreti me ait her türlü bilgiden soyutlanarak zihni faaliyetten de kopartılıyordu. Esas itibariyle; Fordist sistem ayrıntı lı işbölümü esasına göre örgütlenmiş,
lirli bir hız ve biçimde tekrarlam ak zo
her işçinin dar anlamda tanımlanmış, ru
runda bırakan montaj hattıdır. Aslında
tin bir işi sürekli olarak yaptığı bir işleyiş
Ford’un montaj hattı, Taylorist yöntem
ile verimlilik artışı sağlamaya yönelmiş
lerden tamamen bağımsız bir buluş de
tir. Makine ile işçi arasında sabit bir iliş
ğil, bu yöntem lerin mekanize olmuş biçi
ki kuran montaj hattı, çıktının standart
midir ve kitle üretimi sistemini doğur
laşmasını getirirken, bu da kitle üretim i
muştur.
nin teknik koşullarını sağlamaktadır. R e
Fordizmin Taylorizmden ayırt edici özelliği, üretim sürecinin ilk defa işçinin
kabetin esası ise aynı maldan ço k sayıda ucuza üretm ek üzerine kurulmuştur.
özelliklerine ve fiziksel niteliğine bağlı o-
“ H enry Ford, ‘müşteri, siyah renkte
larak örgütlenmesinden çıkılıp, makine
olduğu sürece, istediği renk arabayı sa
nin (tekniğin) mantığına göre örgütlen
tın almakta özgürdür’ dediğinde şaka
46
_______ taylorizmden postfordizme__ yapmamaktadır. O , yığın üretiminin, bü
pisi ortaya çıktı. Tüketici tercihlerinin
yük miktarda tek tip üretim yapmak te
standart ucuz mala doyması ve talebin
meline dayanan ruhunu anlatmaktadır.
mal çeşitlemesine kayması da eklenince
Elbette, Ford, müşterilerine renk seçe
Fordizmi ayakta tutan kitle talebi koşul
neği verm enin kolay olduğunu bilmek
ları ortadan kalkmıştır.
teydi; yapması gereken tek şey, hattın
Ancak Fordizmin krizini sadece ta
sonundaki işçiye bir tane yerine üç veya
lepteki azalmalara bağlamak, krizi pazar
d ö rt tane boya tabancası vermekti. Fa
yönlü kavramak olur. Fordizmin iç m e
kat Ford bir kez çeşitliliği kabul ederse, ürünün tek tipliği tamamen elden gide cekti. Onun için yığın üretiminin esprisi ürünün tek tipliğidir.” 1 Verim lilik artışı organizasyon yapısı ile de pekiştirilmeye çalışılmış, dikey ha berleşme, merkezi denetim ve kontrol esasına oturtulmuştur. Böylece karar al ma tamamen atölyenin dışına çıkartılır ken işçi pasifize edilmiştir.
kanizmalarına da bakmak gerekiyor. Kayan üretim hattındaki zaman ko ordinasyonu bunlardan biridir. Eşit ol mayan işlerin farklı üretim noktalarında ki koordinasyonu bir sorun haline gel miştir. Bazı noktalarda yığılmalar yaşa nırken bazı noktalarda boş bekleme sü releri ortaya çıkmıştır. Ö te yandan, üre tim hattının yüksek tampon stoklarla ça lışması gerek ölü sermaye gerekse de polama giderlerini artırmakta, sistemin
FORDİZMİN KRİZİ
eldeki stoklara bağlı olarak arz yönlü iş lemesine ve talep değişikliklerinden iyi ce kopmasına neden olmuştur. Yine bir
Fordist sistemin verimli işleyebilmesi standart tüketim kalıplarına bağlı olduğu
başka problem ise üretim ve kalite ilişki
kadar, diğer yandan geniş ve istikrarlı
sinin
pazarların varlığına da bağlıdır. Pazarlar,
çıkmıştır. Fordizmde, üretim ile kalite
hem büyük miktarlarda üretilmiş stan
kontrolü ayrı işlerdir ve ayrı kişiler tara
dart malların yutulmasına elverecek ka
fından yapılır. Bu durum hatalı ürün ora
dar geniş olmalı, hem de büyük ölçekli
nını fazlasıyla artırmıştır. İşin gittikçe ay-
yatırımları am orti edecek süre kadar is
rıntılandırılması ve em ek yerine makine
oturtulamamış
olmasıyla ortaya
tikrarlı olmalıdır. II. Dünya Savaşı’ndan
ikamesinin vardığı nokta, üretim hattının
sonraki
iktisadi ve siyasi konjonktür,
giderek büyüyen ve daha fazla makinele
Fordist sistemin gelişmesi için bu zemini
şerek verimliliği artırm aya elvermeyen
sağlamıştır. Ü retim artışı ile istikrarlı büyük pa
bir yapıya dönüşmüştür. Bu durumda sermayenin teknik bileşiminin makine
zarlar ve yüksek talep arasındaki uyum
lehine artırılması artık mümkün olma
sonucunda Fordizm, 1945-1970 yılları a-
maya başlamıştır.
rasında egemen üretim sistemi haline
Tüm bunların yanı sıra; büyük ölçek
geldi. Ancak I970’li yıllarla birlikte, üre
li işyerlerinde yığın üretimi yapmak çok
tim ve ticaret hacmi düşüşe geçerken
sayıda işçiyi kapsayan kitle sendikacılığı
büyük istikrarlı kitlesel pazarlar çöktü.
nın da önünü açmıştır. Ki 1970’lerde ka
Y erine küçük ve istikrarsız bir pazar ya-
pitalist sistemin içine girdiği kriz, yoğun
— ------------------------------------- 47 ----
— y o l------------------------------------------uluslararası rekabet, bu rekabete bağlı
lirleyici bir rol oynadığını, Fordizmin yal
olarak teknolojik dönüşümün artan hızı
nızca bir üretim organizasyonu biçimi
ve maliyetlerin aşağı çekilmesi zorunlu
değil, aynı zamanda bir serm aye birikimi
luğu sermayeyi işçi sınıfının örgütlülüğü
rejimi olduğunu ve bu yüzden de yaşa
nü parçalama yönünde politikalar üret
nan krizin, Fordist birikim rejiminin kri
meye yöneltmiştir. Kapitalist krizin ya
zi olduğunu ileri sürer. 3
rattığı ortam, yeni bir düzenlemeyi, ya pısal değişikliği gündeme getirmiştir. Aslında Fordizmin yaşadığı sıkıntıları “ katılık”
sözcüğüyle
özetlem ek
Düzenleme kuramına göre, II. Dünya Savaşı sonrasında sermaye, tüketim mal ları kesimindeki verim lilik artışı ile kitle
de
sel satın alma gücünü 20 yıl kadar den
mümkün. Kitle üretimine yapılan uzun
geleyebilmiş, diğer bir deyişle, verimlilik
vadeli ve geniş ölçekli sabit sermaye ya
artışı ile ücret artışları arasında bir den
tırımlarının, tasarımda esnekliği büyük
ge sağlayabilmiştir. Fakat 1960’ların so
ölçüde engelleyen ve değişmez tüketici
nuna doğru, makinelerin sürekli ve gide
piyasalarında istikrarlı büyüme varsayı
rek daha yoğun uygulanmasının, verim li
mına dayanan katılık; emeğe karşı yöne
lik artırıcı
limde, emek dağılımında ve özellikle te
başlaması ile bu denge bozulmaya başla
kelci sektörde iş sözleşmelerinde katılık
mıştır.
vs. vs. 2
potansiyelinin
tükenm eye
Söylenmek istenen, refah devleti ka lıplarının, sermayeye dar gelmeye başla
FORDİZMDEN POSTFORDİZM E
dığından başka bir şey değildir. Çünkü Fordist süreç aynı zamanda ücret ve ça lışma koşullarının iyileştiği, yığın sendi
Fordizmin krizini yaratan faktörlerin ışığında bakıldığında, ortaya çıkan post-
kacılığının her anlamda etkin
olduğu,
sosyal hakların arttığı, sosyai güvenlik
fordist gelişmeler bir yandan küçük ve
kurumlarının etkinleştiği bir dönemdir.
istikrarsız pazarlara ve değişken tüketici
Sosyal taleplerin kurumlaştığı, ücretli e-
tercihlerine uyum sağlayabilecek; diğer yandan sermayenin verimliliğini düşüren
meği disipline eden sendikal yapı, artık rejimin karşılaştığı zorluklar ve düşen
aşırı stok, aşırı makineleşme, aşırı hatalı
gelişme hızı karşısında sisteme tehdit o-
ürün gibi kısıtları aşabilecek ve yüksek
luşturmaya başlamıştır. Dolayısıyla, hızla
sendikal mücadeleyi engelleyebilecek bir
sendikasızlaştırmaya gidilmelidir.
“ verimlilik ve karlılık artırm a” arayışının
fordizm ya da esnek üretim her şeyden
Post-
ifadesidir.
önce emeğe karşı bir saldırıdır.
Sonuçta bu arayış, aynı zamanda ka pitalizmin krizine de bir bakışı ifade et mektedir. Bu tartışmaların hemen hep
talizmin arayışına tekrar bakalım. Bu a-
Bu noktaya geri dönmek üzere kapi rayış, yeni pazar ve tüketici talebi koşul
sinde kavramsal olarak Fransız Düzenle
larına uyum ve yeni verimlilik/karlılık a r
me O k u lu ’nun etkilerini görmek müm
tışı arayışıdır. Bu durum Fordist ilkeler
kündür. Düzenleme Okulu, kar haddinin
de köklü bir değişimi zorunlu kılar. G e
düşme eğiliminde üretim sürecinin be
rek üretim sürecinde ve kullanılan tek-
__ 48
_ _ _ _ _ taylorizmden postfordizme__ nolojilerde, gerekse de emeğin niteliğin
mek üzerinde daha güçlü bir denetim
de ve iş yoğunlaşmasında değişim de
uygulama şansını yaratmıştır. Esnek üre
mektir.
tim, yüksek “ yapısal” işçilik düzeyleri,
Ayrışm ış talebe büyük bir esneklikle
vasıfların hızla yok edilmesi ve yeniden
cevap verebilm e yeteneği, postfordist
oluşması, gerçek ücrette ancak alçakgö
sürecin doğasının kavranmasında anah
nüllü artışlar (o da olduğu zaman) ve
tar rolü oynamaktadır. Bir maldan bir
Fordist rejimin ana direklerinden biri o-
başka malın üretimine geçişte çok az a-
lan sendikaların gücünün geriletilmesi gi
yarlama süresi ve bekleme zamanı ge
bi özelliklere sahiptir.
rektiren, üretim süresini hızla artırabilen
programlanabilir
Piyasada yaşanan dalgalanmalar, re
m ikroelektronik
kabetin yoğunlaşması, kar marjlarının a-
teknolojiler önemli bir esneklik sağla
zalmasına yanıt olarak patronlar, m ev
maktadır. M ikroelektronik akşamlı tek
cut em ek fazlasını öne çıkartarak çok
nolojiler aşırı makineleşme ve boş bek
daha esnek çalışma biçimlerini dayatmış
leme sürelerini de azaltmaktadır. Post
lardır. Sürekli işçi çalıştıran firmalarda
fordist üretim sürecinde ürün tasarımı,
bile belli günleri “ ücretsiz izin olarak ta
stok kontrol, pazarlama, finans, yan sa
nımlama” , işçiyi talebin yükseldiği dö
nayi ilişkileri gibi yönetim ve kontrol
nemlerde çalıştırma, düştüğü dönem ler
fonksiyonları otomasyon uygulamaları
de ise izne çıkarma giderek yaygınlaş
nın kapsamına girmiştir. Üretim organi
maktadır.
zasyonundaki bu değişim ve yönetimde enformasyon teknolojilerinin
Fordizmin tersine, ihtiyaç duyulan e-
kullanımı
meğin çok sayıda niteliksiz işçiden az sa
yönetici, mühendis ve emek arasındaki
yıda nitelikli işçiye doğru kayması bölün
ilişkinin yeniden tanımlanmasını gerek
müş ve farklılaşmış bir işgücü yapısını
tirm ektedir. İddia şudur; Fordist üretim
ortaya çıkarmıştır. Az çok sürekli bir is
sisteminde ortaya çıkan bir çok verim
tihdam şansına kavuşan, nitelikli, çekir
sizlik ve hantallık, yeni yönetim teknikle
dek işgücü ve arada sırada iş bulan
ri ile ortadan kaldırılmıştır. Teknoloji
“ M cD onald’s”
işçiliği diye adlandırılan
den çok insan faktörünü etkin kıldığını
niteliksiz işgücü. Birincisi yüksek ücret
savlayan yönetim
ve iş tatminine kavuşan ama daha yük
tekniklerine toplam
kalite başlığında geri döneceğiz. Postfordizm, Fordizmin katılıklarına
sek oranda bir iş yoğunlaşması ile ve rimlilik artışı sağlayan bir işgücü; İkincisi
cepheden savaş açmıştır. Emek süreçle
ise birincisini ikame etme şansı olmayan,
ri, ürünler ve tüketim kalıpları bakımın
sürekli sirkülasyona tabi olan, düşük üc
dan esnekliğe dayanır. Tem el özellikle
reti kabul etse bile “ yedek işçi ordusu”
rinden biri, yepyeni üretim sektörleri
olma özelliğini taşımayan bir işgücü.4 Bu
nin, finans hizmetlerinde yepyeni yön
satırlardan ikinci grup işgücünün “ vazge
temlerin, yeni piyasaların ortaya çıkması
çilebilir”
ve hepsinden önemlisi ticari, teknolojik
Postfordist süreçte esneklik, üretim bi
olduğu
anlamı
çıkarılamaz.
ve örgütsel yeniliklerin temposunun bü
çiminden daha çok sermayenin emek
yük ölçüde hızlanmış olmasıdır. Esnekli
karşısındaki davranış halini resm etm ek
ğin artışından gelen güç, kapitalizme e
tedir aslında. Küçük işletmelerde dağı-
49 —
-— y ol------------------------------------------nık ve örgütsüz olarak çalışan işçilerin
bir durum yaratmıştır. Ö rneğin o to m o
birlikte hareket etme olanağının kısıtlan
tiv sektöründe kaporta yapımında düz
masının, sermayeye büyük bir esneklik
çelik plakalar kullanılmakta, bu plakalar
kazandırdığı kesindir. Postfordist üreti
kalıplar üzerinde 400 tonluk preslerle
min temeli, küçük işletmelerdeki “ vasıf
ezilmektedir. H e r yeni model için ise
sız” emeğin yoğun sömürüsü ve taşe-
kalıplar değiştirilir.
ronlaşmadır.
aynı üretim hattında ancak bir-iki model
Fordist
üretimde,
üretilebiliyordu. Çünkü kalıp değiştirme işi özel bir ekip tarafından 8 saatte yapı
JAPON MUCİZESİ VE TAŞERONLAŞM A
labiliyordu.
T o y o ta ’da
aynı
işlem
I970’te 40 ile 150 dakika arasında yapı Japonya sistemini, 1950’li yıllardan itibaren Taylorist ilkeler yerine post-taylorist ilkeler üzerinde şekillendirmiş ve sanayileşmesini bu temel üzerinden ge liştirmiştir. Japonya’da farklılığı yaratan teknoloji faktörü değil; üretim, tasarım, kontrol ve planlama bloklarını bütünsel bir otom asyon sistemine dayandıran üretim organizasyonunun kurulmuş ol
labilirken, bu süre I980’de 5 ile 15 da kika arasına indi. Toyota, 1974 ile 1980 arasında aynı üretim hattında üretebil diği tem el model sayısını 24’ten 50’ye çıkarmıştır. Ö te yandan T o y o ta ’da bir işçi 8 dakika 26 saniyelik bir üretim çev riminde 35 tane farklı iş yapmakta ve bu süreç içinde gün boyunca 6 millik bir yol kat etm ektedir.5 Ö te yandan T o yo ta firması aynı za
masıdır. Japonya,
feodal
unsurların
etkisini
hala sürdürdüğü bir toplum yapısına sa hiptir. Gelenekselliğin, itaatkarlığın, pa-
manda altsözleşme ilişkilerinin, yani taşeronlaşmanın da öncülerindendir. Ja pon mucizesini yaratan da budur zaten.
ternal yönetici-işçi ilişkilerinin baskın ol
Taşeronlaşma kavramı Fransızca kö
masının yanı sıra sınıfsal çelişkiler ve çı
kenli ve üretim yerinde işin bir kısmının
kar çatışmaları işyeri sendikacılığı ile sö-
patron tarafından başka bir patrona ve
nümlendirilmiştir. Bu yolda, fabrika bay-
rilmesi olarak tanımlanıyor. Sermayenin
rağı/fabrika marşı gibi unsurların ve işçi
krize karşı geliştirdiği biçimi ile taşeron
nin işe öm ür boyu çalışması için alınma
laşma, patronun bizzat ürettiği ürünün
sının, işçilerin kendilerini tamamen fab
belirli parçalarını fabrika dışında başka
rika ile özdeşleştirmelerinin de büyük
bir birime devretmesi ise daha çok rast
rolü bulunmaktadır. Japonya’daki sendi
lanan bir durum.
kal katılım, önceden tasarlanmış süreç
Ancak üretim sürecine bir bütün ola
lere, belirlenen amaca ulaşmak doğrul
rak
tusunda katılım anlamına gelmektedir.
postfordizmin arka bahçesidir, bu ne
Bu durumun Japon sermayesi tarafından
denle sermayenin genel dinamikleri için
artıdeğer sömürüsünün artırılabilmesi için kullanıldığı çok açıktır.
sermayenin tepkisi artan riski azaltma
bakmak
gerekir.
de ele alınmalıdır.
Taşeronlaşm a,
1970 krizine karşı
Emeğin örgütlenmesi ve kullanımı,
yönünde olmuştur. Bunun ilk aracı, gö
kapitalistler açısından daha “ sorunsuz”
rece dengesiz kısımların firmanın dışına
__ 50
_______ taylorizmden postfordizme__ atılmasıdır. Daha dengeli kısmı üreten a-
olabilir, ancak ana birimin dayandığı ta
na firma, böylelikle talepteki oynamaları
şeronlarda emeğin örgütsüz ve kötü ko
da risksiz karşılama şansını yakalamıştır.
şullarda yaşamasına neden oluyor. Sos
Bu süreç özellikle ana üretim birimlerin
yal hakların kaybı bir yana, işçiler iş kap
de yoğun işçi çıkarmalarla birlikte ilerle
ma telaşı içinde diğer em ekçilerle zo
miştir. İkinci bir tepki ise firmalar, artan
runlu rekabete giriyorlar. Serm aye artan
teknolojik yenilenmeye yetişebilmek ve
uluslararası hareket yeteneği sayesinde,
fonlarını kısa süreli sabit sermayeye ya
her şeye rağmen bir örgütlenme eğilimi
tırmam ak için, artan ölçüde altsözleşme
ile karşılaştığı anda soluğu başka bir y e r
ilişkilerine girmişlerdir. Sermayenin tüm süreci esnetme ça balarının temel amacı, emek piyasasının
de alıyor. Kısacası teşaronlaşmayı göz ardı ederek postfordist süreci anlamak mümkün değildir.
yapısı ve örgütlü emeğin gücünü kırmak
Bu bölümün başında Japon mucize
tır. Altsözleşme ilişkileri bu anlamda e-
sinin sihirli kelimesinin de taşeronlaş-
mek piyasasında, küçük çaplı üretim ile
ma olduğunu söylemiştik. Japonya’nın
birlikte David H arvey’in deyimi ile pro-
çelik üretim inde çalışan toplam işçilerin
modern emek biçimleri olan zanaatkar
yarısı yani 250.000’i taşeron firmalarda
lık, patriarkal ve paternalist mafya tipi e-
çalışıyor. Bunların ücretleri ana firm a
mek kullanımlarına neden olmuştur. E-
larda çalışanlara göre % 3 0 daha düşük
mek piyasasının farklılaştırılması bir yan
ve üstelik % I 0 daha fazla çalışıyorlar.
dan emeğin pazarlık gücünü azaltırken,
Daha da önemlisi bu işçilerin sadece
diğer yandan üretimin parçalanması ile sendikaların gücünü önemli ölçüde geri
beşte biri, yani 50.000’i sendikalıdır. B ir Japon işçi bu durumu şöyle ifade edi
letmiştir. B ir Japon sendikacı bu durumu
yor: “ Sendikaşmanın önünde üç sorun
şöyle anlatmaktadır: “ T o yo ta’nın ana ü-
la karşı karşıyayız; ilki büyük firmaların
retimin dışına taşıdığı birimlerde çalışan
patronları, İkincisi altsözleşme ilişkisine
işçiler asla hastalanmaz, asla grev lafını
giren patronlar ve son olarak ana fir
ağzına almaz ve yılda yalnızca birkaç gün
manın sendika yöneticileri. Sendikalaş
tatil yapabilir. Sendikalaşma anında T o
mak için bu üç kesimle anlaşmak zo
yota bu birimlerindeki bağlantısını he
rundayız.” Japonya’da altsözleşme iliş
men sıfıra indirir.” 6 Büyük üretim birimlerinde yapılan iş
kilerinin yoğunlaşmasından sonra sen dikalaşma
oranı
1970’deki
% 3 5 ’ten
lerin küçük birimlere ya da aynı işi, aynı
1987’de %28.6’ya düşmüştür. Aşırı ça
mekanda başka bir firmaya vererek sen
lışma yüzünden gerçekleşen ve adına
dikalaşmayı zayıflatma eğilimi esnek üre
“ karosi” denilen intiharların onbinlere
timin en önemli stratejisi ve ayrılmaz bir
varması da çabasıdır. T o k y o ’nun yakın
özelliğidir. Emek piyasasındaki farklılaş
larındaki Z am a kentinin
ma, bir yandan maliyetleri düşürürken,
anımsattığı
diğer yandan en küçük dalgalanmada bi
san’la altsözleşme ilişkisi bulunan bir
ifade
!900’lü yılları
edilm ektedir.
Nis-
le em ek gözden çıkarılabiliyor. Postfor-
firmanın yöneticisi yoğun olarak harca
dizmin işçinin uzmanlığını artırdığı y ö
yabilecekleri
nündeki inanç ana birim için belki doğru
söyledikten sonra bir işçinin aynı za-
em ek
güçleri
olduğunu
51
— y o l------------------------------------------manda 4 makineyi kontrol ettiğini, ne
TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ
fes almaya fırsat verm eyen bu tempo sona erdiğinde de işçilerin kantine koş tuğunu, hızlı ve sessiz yem ekten sonra kalite çem beri toplantılarına katıldıkla rını ifade etmiştir, 7
Ç o k sık tekrarlanan bir paradigma dır. Esnek üretimin, Fordizmin sıkıcı ve anlamsız iş ortamından farklı olarak ça lışma hayatını işçiler için anlamlı ve çeki
Şimdilerde yırtıcılıklarından pek eser
lir hale getirme potansiyeline sahip ol
kalmayan Asya kaplanlarının “ gizemi” de
duğu iddia edilir. İşçiler, vasıf ve beceri
taşeronlaşmaya dayanmaktadır. Altsöz-
sahibi olacak, sınıf çatışmasının yerini iş
leşme ilişkilerinin yarattığı düşük ücret
birliği alacaktır! Yeni yönetim teknikleri
ler ve sendikal gücün azaltılması ile e-
sayesinde insan faktörü etkin olarak kul
mek üzerindeki sermayenin artan kont
lanılacaktır. Bu tekniklerden en gözde o-
rolü zemini düzlemiştir. Örneğin G üney
lanı Toplam Kalite Yönetim i’dir.
K o re ’de, Hyundai 1985 yılında ürettiği
Toplam Kalite Yönetim i (T K Y ), son
arabaların % 4 0 ’ını altsözleşme ilişkileri
dönemlerde adeta bir “ şirket dini” hali
nin dolayımında üretmiştir. Hyundai’nin
ne gelmiştir. Türkiye’de 1990’ların ba
toplam
şından bu yana bir kalite fırtınası esiyor.
185 altsözleşme ilişkisi ve çok
katı hiyerarşik bir yapısı v a rd ır.8
Bir yandan kalite ödülleri dağıtılıyor, bir
Keza İstanbul M erter ya da Esen-
yandan da reklamlarda bile kalite vurgu
y u rt’ta bir apartmanın bodrum katında
su öne çıkarılıyor. Toplumsal sorunların
ki atölyede çocuk yaştaki işçilere rastla
bile T K Y ile çözüleceğine ilişkin bir hava
mak mümkündür. Günde 9.5 saat çalışa
yaratılıyor. Kendimizi bu havaya kaptır
rak büyük firmalara iş üretiyorlar. Sen
madan T K Y uygulamalarını gözden ge
dika bir yana, sosyal hak ve sigortaları da
çirmekte fayda var.
yok. Malın fiyatını ise fiili olarak bağlı o-
Esas olarak Deming ve Juran gibi is
lunan firma belirliyor. Keza Türkiye’de
tatistikçi
ki altın işlemeciliğinin önde gelen firma
geliştirilen toplam kalite kısaca “ hatasız
ları günde I I saat çalıştırdıkları çocuk
ürün ve hizmetlerle amaca uygunluk” o-
işçileri, sigorta ya da sosyal herhangi bir
larak tanımlanıyor,
hak olmaksızın 50 milyonluk haftalıklar
kontrolü, israfın azaltılması ve önlenm e
la istihdam ediyorlar. Bu örnekleri daha
si, takım çalışması, iç ve dış müşterilerin
da çoğaltmak mümkün elbette.
tespiti, yoğun işletme içi eğitim, sürekli
Uluslararası sermayenin reflekslerini hep geriden takip etmeyi alışkanlık hali
ve yöneylem ciler tarafından
iyileştirme ve çeşitli
istatistiksel
problem
süreç
çözüm
teknikleri toplam kalitenin ana gövdesi
ne getirmiş olan Türkiye finans kapitali,
ni oluşturuyor. T K Y , müşteri temelli bir
lastik üreten Brisa ile postfordist sürece
teknik olarak tanımlanmakta, firma çalı
ilk adımını atmıştır. Brisa örneği üzerin
şanları “ iç m üşteri" olarak adlandırılarak
den ana birimdeki işçinin vasfının artırıl
onların
ması, yönetim sürecine dahil edilmesi,
T K Y ’nin moda bir teknik haline gelmesi
kalite çem berleri gibi konuları işlemeye
bireyciliği öne çıkartan siyasi ve toplum
geçebiliriz.
sal gelişmelerle de doğrudan ilintilidir.
__ 52
tatmini
öne
çıkartılmaktadır.
_______ taylorizmden postfordizme__ T K Y , amaç ne olursa olsun bazı yetkile
etkisini artırmaktan ziyade, işçiden y ö
rin alt kademe yöneticileri ve işçilere
netime bilgi aktarılması anlamında uygu
devredilmesini zorunlu kılar. Bu neden
lanmaktadır. T K Y , denetliyor gibi gö
le firma içinde sürekli olarak bir eğitim
zükmeden nasıl denetim kurulacağının
faaliyeti söz konusudur.
bir yanıtıdır.
Eğitim programlarına bakıldığında iş
T K Y , örgütsel yapıda radikal deği
le ilgili teknik konular kadar adeta çalı
şimler getirmemekle birlikte asıl sihri
şanların beynini yıkamaya dönük konu
sadakat ve firmaya bağlılığı yaratmak is
larda öne çıkmaktadır. İşçilere maddi bir
temesidir. Örgütsel birlik sağlanırsa v e
karşılık beklemeksizin sadakat ve itaatle
rimlilik de gelecektir! T K Y ’yi öne çıkar
çalışmaları öğütlenir. Bazı sorumlulukla
tanlar işçiyi bir yandan itaatkar ve pasif
rın işçilere devredilmesi, bu işçilerin gü
olarak tanımlıyor, öte yandan da iş süre
cünün arttığı anlamına gelmez. Tam te r
cinde inisiyatif kullanmalarını bekliyor.
sine yönetim, bilgi teknolojileri sayesin
T K Y ile sınıf çatışmalarının üstü örtüle
de çalışanları denetleme, gözetleme ve
rek işletmenin piyasa başarısı için çıkar
izleme
birliği vurgulanmaktadır.
kapasitesini artırarak,
işçilerin
zihni ve bedensel niteliklerinden daha
Ç ıkar birliği çeşitli metaforlarla güç
fazla yararlanmaktadır. Gözetlem e süre
lendirilmeye çalışılır. En yaygın kullanılan
ci, hedefteki sapmanın bile kimden kay
metafor yolculuktur. Yolculuk genellikle
naklandığını kısa sürede belirleyebilmek
hakkında fazla bir şey bilinmeyen bir
te, işçilerden sürekli olarak kendilerini yenilemeleri, sorunları bularak çözümle
menzile doğru gerçekleştirilir. Yolculuğa çıkanlar yolculuklarının güvenliği ve ba
meleri istenmektedir. Eğitim süreçleri
şarısı için liderlerine ve yola çıkış amaç
sonucunda işçilerin birbirlerini ikame e-
larına büyük bir inançla bağlanmalıdırlar.
debilmesi kolaylaşmıştır.
Lider veya liderlerle, em irleri altında o-
Ö te yandan T K Y ’nin istatistiksel sü
lanlar arasında yolculuk esnasında o rta
reç kontrolü gibi teknik yönleri uygula
ya çıkabilecek anlaşmazlıklar veya çatış
nırken, çalışanlara yönelik kısımları uy
malar, yolculuğun
gulanmaz. İşçilerin yönetim e katılması
engelleyebilir. Bu nedenle yolculuk me-
sadece teknik olarak kalırken, ücret ve
taforunun T K Y yanlılarınca kullanılması
amacına ulaşmasını
çalışma şartlarında iyileştirme yapılmak
boşuna değildir. Yöneticilerle çalışanlar
sızın işçiden daha fazla performans bek
aynı gemide yolculuk etm ektedir ve sağ
lenmektedir.
salim hedefe varabilmek için çatışmadan
İlk bakışta işçilerin yetkilendirilmesi
kaçınmalıdır. 10
hiyerarşik örgütsel yapılara bir alternatif
Toplam kalitenin uygulanmasında da
gibi görünebilir. Ancak bu genelde reto
ha çok kriz dönemleri tercih edilmiştir.
rikten öteye geçmez. Çünkü T K Y yuka
Bu dönem lerde çalışanları değişime ik-
rıdan aşağıya doğru iletişimi ve koordi
na(!) etmek daha kolaydır. Keza kriz dö
nasyonu zorunlu kılmaktadır. T K Y uy
nemlerinde sendikaların direnişi de daha
gulamada Toplam Yönetim Ko n tro lü ’-
kolay aşılmaktadır. Ö te yandan yönetici
ne9 dönüşmektedir. İşçilerin gücünü ve
ler genellikle bireysel katılımı destekle-
53 ----
— yol____________________________ mekte ise de sendikaların yönetim e ka
“ kalite günleri” düzenleyerek, işletmele
tılmasına karşı çıkmaktadır. Bu durum
rin başarısı için toplam kalitenin vurgu
bireysel katılımın teşvik edilmesinin arka
landığı sem inerler vermiştir. K a lD e r’in
planında, sendikaları etkisizleştirmek a-
organize ettiği eğitim kurslarına katılan
maçının da olduğunu göstermektedir.
firma sayısı 1993’te 22 iken bu rakam 1996’da I08’e çıkmıştır. KalD er, TÜSİA D ’la beraber
KALİTE KONTROLÜ VE TÜRKİYE
1993’ten
beri
T ü rk i
ye’nin en önemli kalite ödülünü dağıt maktadır. Bu ödülü kazanan işletmeler, gazetelerde tam sayfa ilanlar vere rek ka
T K Y uygulamalarıyla kriz dönemleri arasında bağlantı kurmuştuk. Türkiye’de 80’lerin sonlarında başlayan bahar ey lemleri ile ortaya çıkan işçi hareketinin genel greve kadar ulaşmasının ardından T K Y ’nin gündeme gelmesi tesadüf değil dir. İşçi hareketinin yükselişi karşısında yabancı sermayeli firmalar, T K Y ’yi ön lem olarak ortaya sürdüler.
zandıkları “ prestiji” sergilemektedir. İlginç olan “ özgürlükçü” bir teknik olduğu savlanan T K Y ’ye ilişkin vurgular, Türkiye’de son derece totaliterdir. Y ö netim gurusu olarak adlandırılan Nalıncı’nın ifadesiyle ve genel kabul gördüğü şekliyle “ kalite bilinci yaratmak için bi reylerden bağımsız kalite kuralları oluş turulması, bireylerin bu kurallara göre
1980’lerde Bridgestone ve Toyota
eğitilmesi ve onların bu kalite standart
gibi önemli Japon firmalarının Türkiye’ye
larına uygun davranıp davranmadığının
yatırım yapması ile birlikte yeni yönetim teknikleri de gündeme geldi. I982’de
denetlenmesi” gerekmektedir. 12
T ürkiye’de sadece 2 Japon firması var ken, bu sayı I997’de 34’e kadar çıkmış tır. Bu firmalardan Bridgestone’un Sa bancı ile ortaklığından ortaya çıkan Brisa, T K Y ’nin Brisa’nın
bayraktarlığını
yapmıştır.
I996’da Avrupa Kalite Ödü-
lü’nü alması yeni bir moda başlatmıştır. Ö y le ki Brisa işçilerinin, işletmelerinde toplam kaliteye geçildikten sonra eşleri ni dövmedikleri dahi yazıldı. " Adapazarı’ndaki Toyotasa
fabrikasında
Ö te
yandan
TKY
uygulamalarının
yaygınlığı konusu da belirsizdir. 94 yılın daki akademik bir araştırmaya göre 500 büyük sanayi kuruluşundan 96’sı ile gö rüşülmüş, bunların % 2 6 ’sının T K Y uygu ladığı, % 37’sinin uygulamadığı, % 3 7 ’sinin ise hazırlık aşamasında olduğu ortaya çıkmıştır. M ESS’in 1996’da kendisine üye 108 firma arasında yaptırdığı araştır maya göre de bu firmaların % 2 6 ’sı T K Y uygularken, % 4 5 ’i geçiş aşamasında ol
işçiler
duğunu belirtmiştir. Petrol-İş sendikası
her sabah ve öğleden sonra yaptıkları ı-
da örgütlü olduğu 107 işyerinde yaptığı
sınma hareketlerinde “ kalite” diye ba
bir araştırmada tümü yabancı sermayeli
ğırmaya başladılar.
40 işletmenin çeşitli kalite programları
T K Y ’nin T ü rkiye’deki Milli Prodüktivite
yayılmasında
uyguladığı sonucuna ulaşmıştır. 1999 iti
Merkezi (M PM ) ve
bariyle T ürkiye’de ISO 9000 belgesine
Kalite Derneği (K a lD er) gibi kuruluşlar
sahip firma sayısı 400’dür. Bu firmaların
öne çıkmıştır. Ö n de gelen patronların
yaklaşık % 7 0 ’inde yabancı sermayenin payı vardır. Ö te yandan T Ü S İA D - Kal
desteğiyle kurulan K a lD e r çeşitli illerde
__ 54
_______ taylorizmden postfordizme__ D e r ödülüne başvuran firma sayısı 1999
rin % 4 7 ’si ilkokul mezunuyken, bu oran
itibariyle
25’tir.13 Dolayısıyla,
1995’te % 8 ’e düşmüştür. Aynı dönemde
Türkiye’de toplam kaliteye bir ilgi var,
lise ve meslek okulu mezunlarının oranı
ancak firmaların küçük bir bölümü ciddi
ise % 4 1 ’den % 8 9 ’a çıkmıştır. 15 Brisa işçi
anlamda T K Y uyguluyor, diyebiliriz.
leri şu anda özel sektörde en yüksek üc
sadece
Türkiye’deki T K Y yazınında, T K Y ’ye
ret alan gruptur.
geçiş nedenleri arasında ürün kalitesini
Brisa’da her biri 6-10 işçiden oluşan,
yükseltmek, maliyetleri düşürmek ve bu
üyeliğin gönüllü(!) olduğu, kendilerine
sayede öne çıkmak olduğu sık sık vurgu
mahsus isimleri, simgeleri ve sloganları
lanmaktadır. Bunun yanı sıra sınıf savaşı
olan 123 “ iyileştirme” çemberi vardır.
mında avantaj sağlamak da önemli bir
Bu çem berler üretim süreciyle ilgili o r
gerekçedir. Nitekim T K Y uygulayıcıla
taya çıkan sorunların tartışılması ve bun
rından Netaş ve Brisa’da, önemli işçi ey
ların
lemlerinin ardından kalite programları
Ancak ücretler, şirket kuralları ve politi
çözülmesi
amacını taşımaktadır.
gündeme gelmiştir.
kaları, sosyal haklar ve “ üst yönetimin
Netaş ve Brisa gibi işletmelere baktı
karar verm e yetkisine sahip olduğu ko
ğımızda, burada çalışan işçilerin Türkiye
nuların” çem ber toplantılarında tartışıl
şartlarına göre yüksek ücret ve iyi çalış
ması yasaktır. Ç em b erler her hafta iş sa
ma koşullarına sahip olduklarını görebi
atleri içinde toplanmakta ve toplantı sü
liriz. Bu işçilerin genel eğitim seviyeleri
resi bir saatle sınırlı tutulmaktadır. Aksi
diğer işyerlerindekilere göre yüksek o-
halde izin almak zorunludur.
lup, yoğun bir işletme içi eğitime tabi tu tulmaktadırlar.
Bunun
sonucu
Brisa yönetimi “ iyileştirme” çem ber
olarak
lerinin varlığını işçilerin yetkilendirilme-
N etaş’taki işçilerin üretim sürecindeki
sine verdiği önemin bir kanıtı olarak o r
sorunlarla ilgili olarak önerdikleri çö
taya sürmektedir. Brisa’da toplam kalite
züm sayısı 19 9 1’de 192 iken, bu rakam
“ işletmeyi çalışanlarıyla bütünleştirecek”
I996’da 783’e çıkmıştır. Benzer şekilde
bir şirket kültürü oluşturmayı amaçla
işçi başına eğitim I990’da 30.6 saatten
maktadır. Firma işçiler arasında “ biz”
I995’te 39.4 saate çıkmıştır. İşçi devri
ruhunu geliştirmeye çalışmakta; “ onlar”
de I990’da %\ I iken, 1996’da % 5 ’e düş
ise rakip firmalar olarak belirtilm ekte
müştür. Beksa firması da T K Y sonucun
dir. Bu çerçevede “ misyon” , “ perfor
da pazar payını %40 artırırken, iş kazala
mans ve rekabetle üstün başarı” olarak
rında % 4 0 ’lık bir azalma olmuştur. Arçe-
belirlenmiştir. “ Biz bir aileyiz” sloganı
lik’te de işçilerin verimliliği %33 artmış
fabrikanın en önemli sloganıdır.
tır. 14 Bir başka firma, Brisa’da ise T K Y so
Brisa’da her üç ayda bir “ Değişimin Sesi”
adlı bir dergi yayınlanmaktadır.
nucunda iş kazalarında % 4 4 ’lük bir azal
“ Politikalarla Yönetim El Kitabı” adlı bir
ma görülmüş, verimlilik %29.2 artmış,
kitapçık tüm işçilere dağıtılmıştır. Kitap
yıllık işçi devri % 8 ’lerden % 2 ’lere gerile
çık Japonya’daki Bridgestone fabrikaları
miştir. Kapasite kullanımı 1991-95 ara
nı verimlilik ve maliyet bakımından geç
sında % I 6 artmıştır. 1990’d atü m işçile
meleri gerektiğini hedef olarak göster-
----------------------------------------- 55 ----
__ yol---------- ---------- _— --------- — _ mekte ve değişen piyasa özellikleri ve
amaçlanır. Sosyal düzeni ve denetimi
tüketim gereksinmelerine göre üretimin
sağlama amacına dönük olarak örgütsel
yeniden yapılandırılmasının zorunluluğu
törenlere büyük önem verilir. Şirkete
konusunda onları ikna etmeye çalışmak
bağlılık veya kalite çem berlerine üyelik,
tadır. (Elbette Japonya’daki fabrikalarda
sorumluluk sahibi işçinin bir özelliği ola
45 yıldır grev olmadığı vurgusunu atla
rak görülmektedir. Doğrudan bürokra
madan!..) İşçilerle yöneticileri “ yakınlaş
tik disiplin yerine örgütün istediği davra
tırm ak” için piknikler, bisiklet gezintileri,
nışsal normların içselleştirilmesi örgüt
kır
açısından çok daha ekonomiktir. Bu şe
yürüyüşleri
düzenlenm ektedir.
1990’dan sonra yöneticilerle işçiler aynı
kilde zorlamaya başvurmadan gönüllü i-
bölümde yem ek yiyip, aynı yerlerde din
taat sağlanmış olur.
lenmektedir. Ö te yandan yönetim başa
Brisa’da işçilerden “ sıfır hata” ile ü-
rılı personele nakdi ödül verm emekte,
retimde bulunmaları ve tanrı-üstü bir
onun yerine “ kişileri onurlandırmayı”
varlık olan, hata kabul etmeyen m üşteri
tercih etmektedir. Bunun yolu ise plaket
nin bir “ kral” olduğunu unutmamaları is
ve takdirnameler verm ektir. Neredeyse
tenir. Yukarıda sözünü ettiğimiz ve 20
her gelişme özel bir törenle karşılan
monitörden oluşan bir kapalı devre olan
maktadır. Fabrika içi yayın yapan Brisa
Brisa TV,
T V ’de ve Değişimin Sesi dergisinde du
törlerd e kalite, işe devam ve verimlilikle
1993’te kurulmuştur. M oni
yurular, gümüş plaketler, genel müdür
ilgili bilgiler gösterilm ektedir.
tarafından imzalanmış başarı sertifikaları,
fabrikanın pek çok yerinde firmanın mis
teşekkür mektupları, çember üyelerinin
yonunu, o yıiki sloganını, bölüm hedefle
katıldığı akşam yemekleri ve davetler
rini ve politikalarını gösteren elektronik
“ kişisel onurlandırma” yöntem leri ara
levhalar yerleştirilmiştir.
sındadır.
A yrıca
Kalite çemberi veya ekip çalışması gi
Yukarıda sayılanların tümü işçileri bir
bi uygulamalarla, grup üyesi işçilerin bir
sosyal topluluk, bir cemaat içinde olduk
birlerini değerlendirmesi ve disipline et
larına ikna etm eye yöneliktir. T K Y ’de a-
mesi amaçlanmaktadır. Bir ekip ruhun
maç tepe yönetiminin belirlediği hedef
dan söz edilmekte, ama aynı zamanda
lere uygun kültürel kimliklerin ve nor
bir yarışma havası yaratılarak işçiler ra
matif değerlerin işçiler arasında gelişti
kip haline getirilmektedir. Ekip içinde
rilmesini sağlamaktır. Bir mühendis olan
normdan sapmaları belirleme ve ceza
G o o d ye ar’ın eğitim müdürü ve aynı za
landırma vardır. Elektronik teknolojiler
manda toplam kalite koordinatörü “ in
yöneticilere üretim organizasyonunu ta
sanın çevresini değiştirirseniz, fikirlerini
kımlara ve hücrelere bölme imkanı ve
değiştirir. Fikirleri de değiştiği zaman
rerek kontrolü artırmalarına olanak ta
davranışları alışkanlık haline gelir ve kül
nımaktadır. Ancak bunları yaparken yü
türü oluşturur” sözleriyle niyeti açık et
zeysel olarak sorumlulukların bir kısmı
miştir. Ö rgüte bağlılık ve sadakatle çalı
altlara v e riliy o r
şan işçilerin kendi performanslarını izle
T K Y uygulayan firmalardan Ç İM T A Ş , iş
gibi gözükm ektedir.
yip denetlemesiyle denetçi ve ara dene
letmelerindeki kalite çemberlerinin a-
tim kademelerinin ortadan kaldırılması
macını “ işçilerde önemli oldukları duy-
__ 56
_______ taylorizmden postfordizme__ gusunu uyandırmak ve kendi kendini di
5. Ulusal Kalite Kongresi’nde gururla iş
sipline etme, denetleme ve gözetlemeyi
letmelerindeki “ barışçı” ilişkilerden söz
sağlamak” olduğunu açıkça belirtmiştir.
etmişti. “ Son 20 yılda hiç grev olmadı”
Dolayısıyla çemberlerin veya ekiplerin
diyen yönetici işçileri örgütleyen sendi
sundukları pratik çözümlerin ötesinde,
kanın
yönetimin istediği davranış kalıplarının
I994’te sadece I saatlik pazarlıktan son
işçiler tarafından içselleştirilerek benim
ra “ barışçı” bir şekilde sözleşme imzala
senmesine
olduğunu
dıklarını söylüyordu. Ancak K ordsa’da
Tuhaf olan şudur ki; sermayenin söz
rinde sendika verimlilik ve karlılıktaki
yarayan
araçlar
söyleyebiliriz.
“ am atör”
olduğunu
belirterek,
1997-98 toplu iş sözleşmesi görüşmele
cülerine göre “ T K Y örgütlere dem okra
artışları göz önüne alarak yüksek ücret
siyi getirecektir. T K Y uygulayan bir ö r
zammı istedi. Patron bunu reddedince
gütte, herkesin güldüğünü görebilirsi
uyuşmazlık ortaya çıktı. Kordsa’nın o
niz.” Bu sözü eden Netaş Genel Müdü
zamanki yönetim kurulu başkam G üler
rü, aynı zamanda “ T K Y değerlerinin te
Sabancı, sendika temsilcileriyle yaptığı
pe yönetimi tarafından belirlenmesi ge
bir toplantıda onlara para mı yoksa iş mi
rektiğini ve işçilerin bu değerleri mutla
istediklerini sorma noktasına kadar gitti.
ka bilmesi, anlaması ve paylaşması ge
Toplantıya katılan bir sendika temsilcisi
rektiğini” de söyleyebilmektedir. 16 Ki
“ G ü ler Hanım ’ın kendilerini dinlemedi
sözü edilen N etaş’ta 12 Eylül sonrasının
ğini bile” söyledi. İşçiler greve hazırlanır
ilk büyük grevi I986’da yaşandı ve üç ay sürdü. 2650 işçinin katıldığı grev sonra sında firma işyerindeki sendikal örgüt
ken, patron işçileri kışkırtıkları gerekçe siyle üç işçiyi işten attı. İşçilerin gerçek leştirdikleri yürüyüşün ardından, patron
lenmeyi, sendika üyelerini belli aralıklar
ücretlere %98 zam yaptı. Bu durumdan
la işten çıkararak yok etti. Bugün N e
yaklaşık bir yıl önce G ü ler Sabancı da bir
taş’ta sendikal örgütlenme yoktur ve
gazeteye verdiği dem eçte “ T K Y ’nin en
herhangi bir örgütlenme çalışmasına da
önemli prensibinin aslında daha fazla de
patron büyük bir şiddetle karşı çıkmak
mokrasi demek olan katılım olduğunu;
tadır. İşte size demokrasi! Bu demokrasi konusuna biraz daha eğilelim. Yukarıda sözü edilen G o o d ye
demokrasinin T K Y ’nin bir aracı olduğu nu” öne sürmüştü. 17 Susan, itiraz etm e yen, sürekli biat eden bir katılım!
ar yöneticisi “ sendikayla toplu pazarlık
Brisa da ise sözleşmelerle “ bir işgö-
görüşmelerini 10 dakikada tamamladık
renin gerekli durumlarda izni alınmaksı
larım” övünerek söylemiştir. Kordsa y ö
zın geçici veya sürekli olarak daha önce
neticileri o kadar şanslı değil elbette!
ki iş veya iş Unvanına benzer işlerde ça
1996’da T Ü S İA D - K a lD e r kalite ödülünü alan Kordsa lastik üretiminde kullanılan
lıştırılabileceği” de hükme bağlanmıştır.
kord bezi imal ediyor. Firmada çalışan
daha fazla sorumluluk almaları
yaklaşık 700 civarındaki işçiden % 7 5 ’i
mektedir. 1994’te yapılan bir araştırm a
Brisa’daki T K Y rejimi altında işçilerden isten
Türk-İş’e bağlı T E K S İF ’e üye. Firmanın
da, işçilerin % 4 0 ’ı çalıştıkları makineleri
planlama ve endüstri ilişkilerinden so
onarabildikleri™, % 3 5 ’i de bunu bir de
rumlu genel müdür yardımcısı 1996’da
receye kadar yapabildiklerini belirtmiş-
57 ----
— y o l------------------------------------------ier, ama % 8 2 ’si iş yoğunlaşmasından ve
şey değil. Evet, işyerinde çem berler y o
artışından şikayet etmiştir. Bir işçinin
luyla bir katılım söz konusu. Ancak bu
söyledikleri çok çarpıcı: “ Zamandan ta
bir yandan sadece üretim süreciyle sı
sarruf sağlayıcı bir şey bulduğumuzda
nırlandırılıyor ve işçiler asli karar süreci
onlara söylememizi istiyorlar. Ancak bir
ne dahil değil. Ö te yandan bireysel katı
aptal bunu yapar. Çünkü bu bizim için
lım dayatılıyor ve sendikalar sürecin dı
daha çok çalışma, daha çok iş anlamına
şında tutuluyor. Asıl amaç işçiler arasın
gelir. Valla, bize iyi para veriyorlar, ama
da şirkete bağlılık ve sadakatin geliştiril
anamızdan emdiğimiz sütü de fitil fitil
mesi. A rtık işletmeler kendi kendisini
burnumuzdan getiriyorlar.” 18 Y eri
gelmişken
“ Aylaklığa
Bertrand
Ö vg ü ” sünden
denetleyen işçileri yaratmaya yöneliyor. Russel’ın
söz
edelim.
Russel, 1932 yılında yayınladığı denem e sinde kapitalizmin ahlakını anlatır. G ü n delik
çalışma saatinin
dörde
indirilip
Yöneticiler tarafından belirlenen hedef ler, işçiler tarafından da benimsenmek zorunda. T K Y gurularına göre işçiler kültürel kuklalardır. Bu yüzden herhangi bir ce
herkesin daha rahat yaşayabileceği bir
maatin
düzene karşı kimilerinin günde on saat
mokrasi palavralarını bir kenara atarsak,
çalışmaya zorlandığı, kimilerininse işsiz
üretim sürecinde panoptik* bir denetim
bırakılıp açlığa mahkum edildiği düzen.
söz konusudur. Ancak bu, binanın mi
Neden? Çünkü, em ek görevdir. İnsanlar
marisine bağlı olan bir denetleme değil
da ürettikleriyle orantılı değil, sanayi ta
dir. Zaman ve mekan sınırlamalarından
rafından belirlenmiş değerlerine orantılı olarak ücret alırlar. Russel, buna “ Esir
kurtulmuş, merkezi kule yerine bilgisa yar . ekranına bağlı bir denetlemedir.
D evleti” nin ahlakı der. Ünlü toplu iğne
Çünkü, bilgi sistemleri onları tasarlayan
üyesi olmaya hazırdırlar.
D e
örneğini de burada verir. Diyelim ki bir
ların istediği her şeyi sürekli ve otom a
grup insan dünyanın ihtiyacını karşılaya
tik olarak kaydetmektedir.
cak kadar toplu iğne üretiyor. Bu arada
Toplam Kalite Yönetim i, kalite çem
biri çıkıp aynı süre içinde iki misli toplu
berleri gibi yeni yönetim araçları, işçinin
iğne üretmenin yolunu açan bir buluş
iş dışındaki hayatında da işini düşünmesi
gerçekleştiriyor. Am a dünyanın iki misli
ve işindeki aksaklıklara yönelik çözüm
toplu
iğneye ihtiyacı yok.
Russel, bu
önerileri geliştirmesi için teknikler geliş
noktada mantıklı bir dünyada toplu iğne
tirm e yolunu hazırlamaktadır. İş, işçinin
üretiminde çalışan insanların günde se
emeğini satarak kalan zamanını satın al
kiz saat yerine d ört saat çalışma düzeni
dığı bir zaman dilimi olmaktan büyük o-
ne geçmeleri gerekir, diyor. Oysa bu, E-
randa çıkmıştır. Çalışanların yaratıcılığını
sir D evleti’nin mantığı açısından tehlike
geliştirmek iddiası ile çalışanlar salt işle
li. İnsanlar sekiz saat çalışmaya devam e-
rini ve işte başarılı olmanın yollarını dü
der. Toplu iğne fazlası olur. Kimi toplu iğne üreticileri iflas eder. Bu sektörde
şünen tek boyutlu insanlar haline g etiril
çalışanların yarısı işten atılır. Kalanlar yi
lik, kalite gibi konularda bir takım olum
ne çok çalışmaya mahkum edilir. T K Y ’nin vaad ettiği bundan başka bir ___ 58
m eye çalışılmaktadır. T K Y ’nin, verim li lu değişiklikler yarattığı bir dereceye ka dar kabul edilebilir. Ancak ne uğruna ya-
taylorizmden postfordizme__ rattığı, karşılığında işçilerden neler gö
açılan eğitim “ sektörü” , anlaşmanın en
türdüğü de ortadadır. Kaldı ki emek
önemli parçalarından birini oluşturmak
devrinin asgariye indirildiği savlanırken,
tadır. Yıllık dünya ticaret hacminin 2000
bir yandan tam zamanlı işçilere esnek
yılı rakamlarıyla 6 trilyon dolar ve dünya
çalışma dayatılmakta bir yandan da her
eğitim “ sektörü” nün de bunun 2 trilyon
yaşanan kriz em ek maliyeti kapsamında
dolarlık kısmını oluşturduğu düşünülür
ele alınarak yoğun işçi çıkarmalar yaşan
se, 50 milyon öğretmen, I milyar öğren
maktadır.
ci, yüzbinlerce eğitim kurumuyla eğiti
KAMUDA TKY DAYATMASI
cı olduğu görülebilir. 19
min sermaye için ne denli iştah kabartı
G A T S sürecini başlatan Dünya Tica Dünya T icaret Örgütü ( D T Ö ) ’nün
ret Örgütü, açıkça eğitimi bir kamu hiz
1995 yılında kurulmasının ardından im
meti olarak değil, verimli bir pazar alanı
zalanan Hizm et Ticareti Genel Anlaşma sı (G A T S ) ile birlikte kamusal alanların
olarak tanımlamaktadır.
DTÖ,
eğitim
“ pazarım” beş kategoriye ayırıyor: İlköğ
yeni kar alanları olarak düzenlenmesi
retim, ortaöğretim, üniversite, yetişkin
gündeme gelmiştir. G A T S genel olarak
eğitimi ve diğer eğitim. Eğitim ticareti a-
devlet tarafından verilen kamu hizmetle
çısından en karlı ve verimli alan ise yük
rinin özel sektöre devrini düzenleyen
sek öğretim alanı olarak görülmektedir.
bir anlaşmadır. G A T S ’ın kapsamı yalnız
G A T S ’a kurucu üye olarak imza atan
ca bir hizmetin yerine getirilmesi ile sı
Türkiye’de eğitimin ticarileştirilmesi sü
nırlı değildir. Bu hizmetin yerine getirile
recine oldukça hızlı bir biçimde girmiş
bilmesi için gerekli olan tüm ürünlerin
tir. İlk ve orta dereceli özel okullar uzun
üretimi de G A T S ’ın kapsamı içerisinde
bir süre önce kurulmuş, bu okullara su
dir. G A T S ile uluslararası sermayenin
nulan devlet desteği ise her geçen gün
yağmasına açılacak olan hizmet alanları
artmıştır. Son yaşanan krizde, özel okul
şu şekilde sıralanabilir:
ların talep daralmasında devlet yardıma
Eğitim; sosyal hizmetleri de kapsaya
koşmuş, kamu okulları kaynak yetersiz
cak şekilde sağlık ve bağlantılı hizmetler,
liği içindeyken özel okullar her zaman
telekom, posta hizmetleri, görsel ve işit
desteklenmiştir.
sel iletişim hizmetleri de dahil olmak ü-
Bir türlü çıkartılamayan Y Ö K yasası
zere iletişim; inşaat ve bağlantılı mühen
da G A T S
dislik hizmetleri; enerji, su iletim sistem
Tasarının tartışılması sürecinde, bir yan
çerçevesinde hazırlanmıştır.
leri ve atık su işleme; tüm çevresel hiz
da ücretsiz olduğu iddia edilen bir eği
metler; finansal, mali ve bankacılık hiz
tim
metleri; turizm, seyahat ve bu iki sek
krizle boğuşan ve büyük bir taiep soru
törle bağlantılı tüm hizmet ve ürünlerin
nu yaşayan özel üniversitelerin bulundu
üretimi; kültürel ve sportif hizmetler;
ğu, dolayısıyla büyük dengesizliklere sa
hizmeti veren
devlet, öte yanda
kara, hava, deniz ve tüm diğer ulaşım
hip bu piyasanın dengelenmesi gerektiği,
hizmetleri ve diğer hizmet alanları.
“ piyasa” mantığı çerçevesinde açıklan
G A T S çerçevesinde tam bir yağmaya
maya çalışılmıştır. Bunun tek yolu olarak
59 —
— y o l------------------------------------------ise devlet üniversitelerinin tamamen pa
tüm hizmetleri paralılaştıracaktır. T K Y
ralı hale getirilmesi hedeflenmektedir.
mantığına göre devlet kar etmesi gere
Böylelikle piyasada tam bir eşitlik sağla
ken bir şirketten başka bir şey değildir.
nacağı iddia edilmektedir. Eğitim kurumlarının kar sağlayan iş
Milli Eğitim Bakanlığı, 2000 yılında “ Toplam
Kalite
Y ö n etim i
Uygulam a
letm eler haline getirilmesinde ilk adım,
Projesi” adında bir çalışma başlatmıştır.
toplam kalite uygulaması ile atılmıştır.
Talim Terbiye Kurulu’nun gerekçelerini
T K Y ’nin temel ilkeleri olaraksa “ kaliteli
bir kenara bırakırsak;
mal ve hizmet üretimi, çalışanların nite
Birincisi; “ kaiite” nin ana okulundan i-
liğinin artması ve dolayısıyla iş verimlili
tibaren çocuklarda yaratacağı ilk etki, bi
ğinin artması ve yönetimin daha dem ok
reyin öne çıkartılması ve salt kendini dü
ratik ve katılımcı olması” dile getirilmek
şünen varlıklar haline getirilmesi olacak
tedir..
tır. Toplumsal bir varlık olan insanın,
Katılımcılık, kendini ifade hakkı, ka
toplumsal sorumluluk ve dayanışmadan
rarların birlikte alınması, sorunların bir
tümüyle kopuk, toplumsal gelişimin ve
likte çözülmesi vb. söylemler kamu e-
mücadelenin
mekçilerinin T K Y içinde kendilerini da
mış, tümüyle sisteme boyun eğen ve sis
ha “ değerli” hissetmeleri için üretilm ek
tem tarafından empoze edilen verilere
tedir.
göre hareket etmesi sağlanmış olacaktır.
olanaklarından
soyutlan
Kamuda T K Y uygulamalarıyla birlik
İkincisi; kapitalist sisteme boyun eğ
te; geniş halk kesimleri müşteri, kurum
mek üzere, sermayenin fikirsel denetçi
lar fabrika, em ekçiler her işi yapabilecek
leri ve ideologları olarak öğretmenleri
“ kaliteli” eleman, yöneticiler de pazarla
hedefler, onları kendi çıkarları için ö r
macı olacaktır. Bu nedenle kamuda uy
gütlemeyi gözetir. Sisteme muhalif eği
gulanması istenen T K Y , kamu kuruluşla
tim
rının tamamının piyasa koşullarına uyar
mekçilerinin doğrudan iş arkadaşlarını
lanmasını, üretim hizmetinin de metalaş-
denetlemesi ve derecelendirmesi iste
masını hedeflemektedir.
necektir. Açıkçası kalite sistemine göre
emekçileri ayıklanacak,
eğitim
e-
“ D evlette kalite” , kamu hizmeti ola
eğitim yapan her kurum, çok uluslu şir
rak bilinen her tü r faaliyetin özelleştiril
ketlerin denetimini de kabul etmiş de
mesi, esnek üretime geçilmesi, tekelle
mektir.
rin dolaysız denetimi ve yönlendirmesi
Üçüncüsü; eğitim emekçilerinin tü
ne açılması, çalışanların ve hizmeti alan
mü esnek çalışmaya dahil edilmiş olacak
ların birbirine rakip düşmanlar olarak
tır. Kazanılmış tüm haklarını, örgütsel
parçalanması demektir. “ D evlette kali
gücünü ve sosyal haklarını kaybetme a-
te lin
gerçek anlamda tek bir amacı
şamasına gelecektir. 657 sayılı yasa za
vardır; o da tüm kamu kurumlarının, ka
man içinde kaldırılıp, eğitim emekçileri i-
muda çalışan emekçilerin “ kar eden iş
çin de mevcut İş Yasası geçerli kılınacak
letmecilik” anlayışının gerekleri doğrul
tır. İş güvencesi kaldırılacak, perform an
tusunda çalışmasıdır. T K Y uygulamaları
sa göre istihdam ve ücretlendirm e poli
ticarileştirm e sürecinin bir parçasıdır ve
tikası getirilecektir. 20 İşçi sınıfının dahil
___ 60
_______ taylorizmden postfordizme__ olduğu cendere, kamu emekçileriyle da
gesi’nde de yer almaktadır. Keza çokça
ha da sıklaştırılacaktır.
tartışılan Kamu Reform u Yasa Tasarı
Kaliteli eğitim tanımlaması, uluslara
sında da eğitimin yerelleştirilmesi gün
rası tekellere kar ve daha çok kar sağla
deme geldi. Bununla hedeflenen ise eği
maya yönelik
politikasının
tim yönetim ine yerel yönetim leri, borsa
yaygınlaşması için, denetimi ve verimlili
ve odaları, patron örgütlerini dahil et
bir
eğitim
ği (!) artıran sisteme uyum eğitimini ifa
mek, finansman sorununu tüccar mantı
de etmektedir. Bu sistemle, yabancı eği
ğıyla halletmektir.
tim şirketleri veya ortağı olan şirketler,
Amaçlanan çok açık! Eğitime ayrılan,
hem satın alacakları kurumlan (okul, ü-
daha doğrusu ayrılmayan kamu kaynak
niversite, kreş, öğretmenevi vb.) sözde
larının azaltılması; eğitimin özelleştirme
ıslah etmektedir, hem de karlı birer iş
kapsamına alınması; yüksek öğrenime gi
letme haline getirmektedir. Bunun ön
rişin rasyonalize edilmesi; okullarla piya
hazırlığı da bizzat bu kurumlarda çalışan
sa arasındaki bağın güçlendirilmesi; bu
eğitimcilere yaptırılmaktadır. Dolayısıy
sayede eğitimin sermaye lehine yeniden
la, eğitimci, hiçbir biçimde egemen ola
yapılandırılmasıdır.
mayacağı bir hizmetle, tümüyle işine ya
Tıpkı sanayide olduğu gibi okullarda
bancılaşmak ve amacından uzaklaşmak
da kalite konusu verimlilik ve ticari kar
zorunda kalacaktır.
kelimeleriyle birlikte gündeme geldi. İn
Eğitimin “ satışa çıkarılması” yeni bir
sanların hakkı olan eğitim hizmetleri sa
süreç değil elbette. Yaklaşık 20 yıllık bir
tın alınabilir veya satın alınması gereken
gelişimi var:
bir meta olarak kabul edilirken, emekçi
- Endüstriyel Okullar Projesi (1985) - Yaygın
M esleki
Eğitim
Projesi
Eğitim
dir. Okullarda eşit, bilimsel, dem okratik ve parasız bir eğitim anlayışı yerleştir
(1987-1995) - Milli
halk müşteri derecesine indirgenmekte
G eliştirm e
Projesi
(1990-1997)
mek yerine; dayanışmadan çok rekabete dayalı, bireyciliği özendiren, kamu hiz meti olmasındansa piyasa ilişkileri içinde
- Tem el Eğitim Projesi I (1998)
meta haline getirilen bir eğitim anlayışı
- Tem el Eğitim Projesi II (2002
yerleştirilm ek isteniyor.
Ancak süreç aslolarak
1990’lardan
1993 yılından bu yana Dünya Banka-
I990’da
sı’nın desteğiyle yürütülen Müfredat La
Dünya Bankası ile imzalanan 90 milyon
boratuar Okulları, T K Y ’nin pratik ola
sonra belirgin hale gelmiştir.
dolarlık “ Milli Eğitimi Geliştirm e Proje
rak uygulandığı bir projedir. Türkiye’de
si” , 1988 ve 2002 yıllarında imzalanan
şu anda 23 ilde 208 okulda uygulamaya
300’er milyon dolarlık iki “ Tem el Eğitim
konmuştur. Projenin değerlendirilmesi
Proje Kredisi” ile eğitim hizmetlerinin
bütünüyle başka bir çalışmanın konusu
serbestleştirilm esi
olmakla birlikte, şu an geldiği nokta; ay
hedeflenm ektedir.
Yukarıda bahsi geçen G A T S anlaşması
nı okul içinde farklı sınıfların oluşması
nın paralelinde işleyen bu süreç, Avrupa
olmuştur. Parası olan velinin çocukları
Birliği’ne sunulan Katılım Ortaklığı Bel
daha nitelikli bir eğitim alırken, yoksul a-
------------------------------ ----------- 6 1 ----
— yol------------------------------------------ilelerin çocukları üst üste, her anlamda
tim sisteminin tek tip veya çok sınırlı
yetersiz bir eğitim almaktadır.
model seçeneğinde ürün üretm ek zo Gelişimi
runda olduğu şeklindeki algının yanlışlığı
Yönetim Ekipleri (O G Y E ) adı altında ka
na yöneliktir. “ Ford fabrikaları uzun yıl
lite çemberlerini andıran birimler oluş
lar tek tip ve siyah T model arabalar ü-
Proje
çerçevesinde
Okul
turuldu. İdare temsilcisi, öğretmen tem
retmiştir. Ancak bu, yığın üretiminin ol
silcisi, öğrenci temsilcisi, S T K temsilcile
mazsa olmaz koşulu değildir. General
rinin yer aldığı O G Y E ’ler, liderin (okul
M otors Sistemi olarak bilinen sistem,
müdürü) ardında piyasa koşullarına uyu
montaj hattından farklı modellerde çok
mu inşa etmektedirler.
sayıda araba çıkartmayı başarmış, hatta
Eğitim ve T K Y üzerine bu noktaya
buradan tasarruf da sağlamıştır.” 21
kadar yazdıklarımızı, kamu hizmetinin
Aslında Fordizmin iki temel ekono
tüm alanlarına yaymak mümkündür. Son
misi vardır. Birincisi üretim hacmini ar
günlerde gündeme gelen SSK Hastane
tırarak birim ürüne düşen maliyet mik
lerinin devletçe el koyularak satılması
tarını azaltma mantığına dayanan ölçek
projesi de bu durumun sağlık hizmetle
ekonomileri; diğeri ise aynı montaj hat
rine yansımış biçimidir. En başında be
tında ürün farklılaştırmasına, giderek pa
lirttiğimiz gibi G A T S anlaşması, kamu
zarda daha çok y e r tutmaya ve toplam
hizmetlerini özelleştirmeyi hedefleyen,
da daha fazla mal satmaya dayanma, bu
halkı müşteri olarak tanımlayan küresel
radan bir optimizasyon modeli çıkarta
şirketin anayasası niteliğindedir.
rak en yüksek kar seviyesine ulaşma ve aynı zamanda da yine birim başına düşen
SONUÇ YERİNE: POSTFORDİZM TARTIŞMALARI YA DA FORDİZM ÖLDÜ MÜ?
sabit maliyetleri daha fazla çeşide böle rek tasarruf elde etme sistemine daya nan çeşit ekonomileridir. Buradan hare ketle çeşit üretebilme olanağının Fordist üretim sisteminde de mevcut olduğu ve
Yazının
başlarında
belirtmiştik.
1970’lerde kapitalist sistemin içine girdi
hatta tercih edilen bir yol olduğu belir tilmektedir.
ği kriz, yoğun uluslararası rekabet, bu
İkinci yön; postfordizmle birlikte öne
rekabete bağlı olarak teknolojik dönü
çıkan küçük üretim birimlerinin, aslında
şümün artan hızı ve maliyetlerin aşağı
küresel üretim zincirinin basit parçaları
çekilmesi isteği sermayeyi yapısal bir dö
olduğudur. Bir yandan bu zincirin hiye
nüşüme itti. Postfordizm, geçici ya da
rarşik yönlendirm esine tabi olurken, di
kısmi bir gelişme olmamakla beraber,
ğer yandan geçiş dönemi örgütlenm ele
sonuçta azalan kar oranlarını yükseltm e
ri olarak ortaya çıkan kimilerinin, bu a-
yi hedefledi. Ancak zamanla sermaye i-
lanın karlılığını fark eden çok uluslu şir
çinde postfordizm tartışılır hale geldi.
ketler tarafından ele geçirilmeleridir.
Tartışmanın yönlerinden biri Fordiz-
“ Küresel örgütlenmenin bir parçası
'm e yönelik yapılan eleştirilere cevaptır.
olarak Denizli, Gaziantep, Ç orum gibi
Bu tartışmanın ana ekseni Fordist üre
yerlerde örgütlenmiş irili ufaklı aile şir-
62
______ ^VK\Httrten oostfordızme — ketleri gösterilebilir. Bu şirketler, büyük
taya çıkan sav; postfordizmin, aslında
alıcının siparişine uygun olarak fason ü-
Fordizmin son moda bir entegrasyon
retim yaparlar. Çalışma sistemleri hiç de
sistemini ürettiğidir. “ Bu sistemde çok
esnek değildir. Hem en hepsi ISO stan
ülkeli şirketler daha önce görülmemiş
dartları ile bağlanmış, ucuz işgücü m er
oranda büyümekte, dünyanın her yerin
kezleri olarak sistemin bir parçasıdır.
deki üretim olanaklarını yönlendirm ekte
Geçiş dönemi işletmelerine ise T ü r kiye’de bir dönem hemen her yerde o r taya çıkmış P V C pencere üreticileri, akü üreticileri gösterilebilir. P V C ’ciler, Fırat Pen ya da VVinsa gibi büyük markaların ortaya çıkması ile bir bir yok olmuş; akücüler ise yabancı bir marka olan Tud o r’un piyasada çok büyük bir pay kap masıyla bu markanın bayii olarak çalış maya başlamışlardır.” 22 Toplam kalite başlığında ele aldığı mız, yeni teknolojilerin emeğin vasfını artırıp artırmadığı da tartışmalıdır. En önemli anlaşmazlık vasfın “ insan” a mı, yoksa “ iş” e mi olduğu noktasındadır. B a rk o d
sistemleriyle çalışan bir kasiyer,
bakkal sahibinin hesap makinesine göre yüksek bir teknoloji kullanmaktadır, an cak yaptığı iş barkodlu ürünü makineye okutmak ve birkaç tuşa basarak ürünün toplam fiyatını müşteriye söylemekten ibarettir. Çalışanın yaptığı işe bakıldığın da otom obil fabrikasında vida sıkan bir işçininki kadar basit, kendi kendisini tek rarlayan ve entelektüel birikim gerektir meyen bir iş olduğu görülür. Bilgisayarla çalışıyor olmak çalışanın işe yabancılaş ma düzeyini azaltmamaktadır. Aynı za manda ileri teknoloji, çalışan için daha
ve bu üretimin
standartlarını
belirle
mektedir. Bu, Fordist üretim tarzından bir kopuş değil, aksine Fordizmi hazırla yan sürecin bir ileri aşaması gibi algılan malıdır. Yeni standardizasyon aşaması dünya çapında marka ve tekel üretm e yeteneğine sahip çok ülkeli şirketlerin küresel standartları hayata geçirme ev residir.” 23 Bu savı güçlendiren bir olgu ro b o t larla bile üretim yapılsa ürünler hala standart parça kullanılarak ve yığın üre timi temelli üretilmektedir. Bu nedenle Volkswagen her yıl en çok satan m ode li G o lfü
800.000 adet üretm ekte ve
bundan hiç de şikayetçi olmamaktadır. Çünkü hala yığın üretim i, kar maksimizasyonuna olanak tanımaktadır. Bu iddialara göre; kapitalistlerin es nekliği artırm a ve sanayiin coğrafi y e r leşmesinde avantajlar elde etme arayı şında yeni hiçbir şey olmadığını ve kapi talizmin işleyiş tarzında köklü bir deği şim tezi için ileri sürülen olgusal bulgula rın ya zayıf ya da hatalı olduğunu düşün mek mi gerekiyor? Esneklik fikrini yay manın temel amacı, işçi sınıfı hareketle rini zayıflatan bir ideolojik ortam a kasıt lı ya da kasıtsız katkıda bulunmak mıdır? Esnek üretim, kapitalizmin alışılmış hika
fazla denetim ve daha fazla otomasyon anlamına gelmektedir. Bilgisayar sistem
yesinin biraz süslenmiş bir versiyonun
li üretim teknikleri hep söylenegelenin
gı olurdu. Böyle bir yargı kapitalizmi ta
dan mı ibarettir? Bu çok kolaycı bir yar
aksine işyerlerinde çok daha katı bir hi
rih dışı bir biçimde, dinamik olmayan bir
yerarşi ve denetim getirmektedir.
üretim tarzı olarak eie almak olurdu;
Tüm bu tartışmaların sonucunda o r
oysa kapitalizmin dünya tarihinde sürek
----------------------------------------- 63 ----
— yol____________________________ li değiştirici bir güç olduğunu, bu gücün
ları da yine bu iki marka tarafından be
dünyayı sık sık farklı kalıplara soktuğunu
lirleniyor. N ik e ’ın dünyanın herhangi bir
biliyoruz. Esnek üretim, bu tür bir kalıp
yerinde bir fabrikası yok. Çeşitli ülkeler
tır.
de N ike için üretim yapan taşeron fir Esneklik yönündeki adımın özde yeni
malar bulunuyor ve N ike bu sayede yıl
bir yanı olmadığı ve kapitalizmin geçmiş
da 300 farklı modeli piyasaya sürüyor.
te de dönemsel olarak bu tü r yollara y ö neldiği vurgusu doğrudur. Ö te yandan
satışından elde edilen karın %40.3’ünü a-
esnek teknolojiler ve organizasyonel bi
lıyor. Üçüncü dünyadaki taşeron fabri
çim ler her yerde hegemonik hale gel
kalara kalan pay ise sadece %3.75’tir.
Bu sistemde Nike, tek bir çift ayakkabı
memiştir. Am a bu durum Fordizm için
Benzeri bir durum M icrosoft ve Intel
de geçerliydi. Günümüzde yaşanan; bazı
üzerinden bilgisayar sektöründe yaşan
sektörler ve bölgelerde (örneğin o to
maktadır. Bu iki firmanın tek bir bilgisa
mobil imalatı gibi) yüksek derecede et
yardan elde ettiği kar % 6 0 ’tır. Tayvan,
kinliği olan (birçok durumda esneklikten
G üney K o re gibi ülkelerde anakart yon
bir şeyler alan) Fordist üretim ile “ zana
gaları, hard disk ve modem üreten fir
at” türü, paternalist ya da patriyarkal ü-
maların toplam payı %39 civarındadır.
retim ilişkilerine dayanan ve emek üze
Genellikle Ç in ’de örgütlenmiş olan fiop-
rinde tümüyle değişik denetim mekaniz
py, klavye, cd sürücü, kasa gibi parçaları
maları içeren daha geleneksel üretim
üreten firmaların kardan aldıkları pay ise
sistemlerinin bir birleşimidir. Kuşkusuz
sadece %0.4’tür. 25 Bir başka örnek ise
1970’lerden bu yana, “ geleneksel” bi çimler montaj hattının aleyhine bir artış göstermiştir. “ A rtı değer üretim ve
Benetton’dur. Benetton doğrudan üre time hiç girmez, bir bağımsız üreticiler
mülk edinme sistemi içinde, piyasa y o
pazarlama aygıtı olarak çalışır.
ordusuna komutalar aktaran güçlü bir
luyla eşgüdüm (çoğu zaman taşeron iliş
Ancak 1970lerden bu yana gelen sü
kiler biçiminde), dolaysız şirket içi plan
recin asıl özgül yanı, finansal piyasalarda
lama aleyhine değişmiştir. Küresel dü
ki değişim ve yükselmedir. G üç sadece
zeyde işçi sınıfının doğası ve bileşimi de
finansal piyasalarda yoğunlaşmakla kal
değişmiştir, bilinç oluşumunun ve politik
mamış, küresel ölçekte finansal eşgü
eylemin koşulları da.” 24
düm alanında aşırı sofistike sistemler o r
Bu noktadan da hareketle şunu söy
taya çıkmıştır. Serm aye birikiminin es
leyebiliriz; yeni fabrika olgusu Ford’un
nekliği, aslolarak bu finansal sisteme da
fabrikasından
ama aslolarak
yanır. Dolayısıyla, üretimde, em ek gü
fabrika örgütlenmesi temelinde değil, ü-
cünde ve tüketimde gerçekleşen esnek
retim örgütlenmesi temelinde. Ç o k u-
liğin, kapitalizmin kriz eğilimlerine karşı
luslu şirketlerin yönetim birimleri m er kez ülkelerde, üretim birimleri okyanus
ortaya çıkan finansal bir refleks olduğu
aşırı
sal sistem, gerçek üretimden tarihte hiç
farklıdır,
ülkelerde
taşeron
firmalardadır.
nu söylemek yanlış olmayacaktır. Finan
Spor ayakkabıda dünya pazarının yakla
olmadığı kadar özerklik elde etmiştir. E-
şık % 6 8 ’ine Nike ve Reebok gibi iki bü
ğer “ eski” kapitaiizmle “ yeni” arasında a-
yük firma hükmediyor. Üretim standart
yırt edici bir özellik arayacaksak önce-
__ 64
_______ taylorizmden postfordizme__ likle kapitalist örgütlenmenin finansal a-
müzde duruyor.
şamalarına bakmak gerekiyor. N e var ki;
* Panoptikon: Faydacı felsefenin ku
bu durum, kapitalizmi her zamankinden
ramcılarından Jerem y Bentham tarafın
daha istikrarsız ve krize eğilimli hale ge
dan özellikle cezaevleri için geliştirilen,
tirmiştir.
görülmeden
Tüm bu tablodan çıkartılabilecek so
gözetim
altında tutmaya
imkan sağlayan mimari tasarım. Kavra
nuç; cennet adacıklarının yanı sıra dün
ma günümüzdeki
yanın büyük kısmının cehenneme dö
Foucault, onu, cezaevi, hastane, okul ve
yaygınlığını
sağlayan
nüşmüş olduğudur. Standartlar dünya
kışla gibi “ total” kurumlarda uygulanan
sında, insanlığın yeni tüketiminin kuralla
denetim ve gözetlemenin kaynağı olarak
rı ve standartları verilmektedir. İstan
görür. Yani her işyeri artık bir panopti
bul’da, Hindistan’da ya da Tayvan’da ka
kon hapishaneye dönmüştür. Bu hapis
rın tokluğuna taşeron firmalarda çalışan
hanede gözetim için, iktidarın varlığını
işçiler ve hatta çocuklar, bugünkü kapi
hissettirmek için çok sayıda denetçiye
talist üretim sisteminin temelini oluştur
gerek yoktur. Burada mahkumlar, aynı
maktadır. Ö te yanda T K Y uygulayan ana
anlama gelmek üzere işçiler kendi ken
üretim birimleri de birer işçi cenneti de
dilerini denetleyecek bir özelliğe kavuş
ğildir. T K Y , pek çok işçi için aynı ücrete
turulmaktadır. Foucault’nun ifadesi ile
daha çok çalışmak ve artan gerilim anla
“ gerçek bir tabi olma durumu” sağlan
mına gelmektedir. Üstelik yaşanan her
mıştır. Bu tabi olma işçiyi çalışmaya, e-
krizde, sermaye kesimi, krizi em ek mali
mek ve zaman açısından daha yoğun ça
yeti üzerinden yorumlama ve aşma ref leksini korumaktadır.
dışardan bir güç kullanmayı gereksiz kıl
1990-2000 yılları arasındaki verilere
lışmaya
kendiliğinden yönlendirm ekte,
maktadır.
göre, genel olarak dünyada % 100’lük bir verimlilik artışı karşısında % 1 0 ’luk bir
DİPNOTLAR
ücret artışı, T ürkiye’de ise %100’lük bir
1. A. Alpay Dikmen, “ Standart Üründen
verimlilik artışı karşısında ise yalnızca
Marka Standardizasyonuna” , iktisat Üze
%0.6 (binde 6 )’lık bir ücret artışı gerçek
rine Yazılar l-Küresel Düzen, Birikim, Devlet ve Sınıflar, Der. A.H. Köse-F.
leşmiştir. Yine 1983-1999 yılları arasın da dünyanın en büyük 200 uluslararası şirketinin karlarındaki artış oranı %362 olurken, istihdam ettikleri emek gücün deki artış sadece % 1 4 ’te kalmıştır. 26 Kral fazlasıyla çıplak. Katılım, verim li lik vb. parlak sözlerin üstü kazındığında, altından yine azami kar, sömürü ve yo ğun denetim çıkmaktadır. Emek-serma-
Şenses-E. Yeldan, İletişim Yayınları, İs tanbul, 2003, sf. 257 2. Prof. Dr. Hacer Ansal, “ Esnek Ü re timde İşçiler ve Sendikalar” , www.birlesikmetal.org 3. a.g.y. 4. Prof. Dr. Nurhan Yentürk, “ Fordizmden Postfordizm e...” , DİSK-AR, MartNisan 1994, sayı 15
ye çelişkisi başat çelişki olmaya devam
5. Prof. Dr. H acer Ansal, “ Alternatif
ediyor ve
Teknoloji ve Son Teknolojik Gelişme
emekçilerin
dayanışmasıyla
geleceği kurtarmak görev olarak önü
ler” , Altertanif Teknoloji isimli kitaba
----------------------------------------- 65 —
— y o l------------- --------------------------önsöz, David Dickson, Ayrıntı Yayınları, Haziran ’92, İstanbul, sf.23 6, 7, 8. Doç. Dr. Fuat Ercan, “ Postfordizmin Arka Bahçesi, Krizin Sevimsiz Çocuğu; Taşeronlaşma” , DİSK-AR, Mart-Nisan 1994, sayı 15 9, 10. Engin Yıldırım, “ Türkiye’deki T op lam Kalite Yönetimi Uygulamalarının İş çiler ve Endüstri İlişkileri Üzerindeki Et kileri” , www.sendika.org I I. Yeni Yüzyıl gazetesi, 7 Kasım 1996, akt. Engin Yıldırım, a.g.y. 12. A.N . Nalıncı, “ Kalite Güvencesi Y ö netiminin Toplumsal B ir Uyarlaması” , 3. Verimlilik Kongresi, 14-16 Mayıs 1997, Ankara 13, 14, 15. Engin Yıldırım, a.g.y. 16. Ö nce Kalite dergisi, Kış 1997 17. Yeni Yüzyıl gazetesi, 16 Kasım 1996, akt. Engin Yıldırım, a.g.y. 18. akt. Engin Yıldırım, a.g.y. 19. Erkan Ayanoğlu, Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi Gerçeği, Eğitim-Sen Ya yınları, Kasım 2003, Ankara, sf. 49 20. a.g.e., sf. 57-60 21. A. Altay Dikmen, a.g.y., sf. 528 22. a.g.y., sf. 528-529 23. a.g.y., sf. 530 24. David Harvey, Postmodernliğin D u rumu, Metin Yayınları, Kasım 1997, İs tanbul, sf. 219 25. A. Altay Dikmen, a.g.y., sf. 535-536 26. Erkan Ayanoğlu, a.g.e., sf. 52
__ 66
Mehmet Akyoi
GELECEĞİN SENDİKALARI I. ÜRETİM SÜRECİNDEKİ DEĞİŞİM
sürecindeki otomasyon ve rasyonalleştirm e ile kol emeği giderek artan oran da yerini kafa emeğine (danışma, bilgi
Günümüzde endüstrileşmeden son
lenme, araştırma, geliştirme, organize
raki yeni bir aşamaya geçiş yaşanıyor, iş
etme, birbirine bağlanma, yönetme, bi
artık belli bir yer ve zamanla sınırlı bir
çimleme ve tanıtmaya ) bırakmakta. A n cak nasıl ki tarımın yerini endüstri alma
süreç olmaktan çıkıyor. Bilgisayarların üretim sürecinde kul lanılması, fiyatlarının iyice ucuzlaması ile kitlesel bir yaygınlık kazanırken, yeni
ya başladığı süreçte olduğu gibi tarım tü müyle yok olmadıysa, hizmet (kafa em e ği) endüstriyi tamamen ortadan kaldır
grafik ve obje merkezli yazılımlar kulla
mayacak, endüstri de tıpkı tarım gibi gi
nıma sınırsız alanlar açmakta, bilgisayar
derek azalan ama ortadan kaybolmayan
ağı tekniklerinin gelişmesi bir yere ba
bir konuma girecek gibi görünüyor. Üretilen
ğımlılığı ortadan kaldırmakta. Böylece çalışma hayatı, özel yaşam ve sosyal yaşam arasındaki sınırlar kalk makta, her gün yeni tipten örgütlenme
ürünler
içinde
maddi
olanlar
miktar olarak biraz artarken, oran ola rak tarımın endüstri karşısında 60’lı yıl lardaki oranına gerileyecek.
modelleri, davranış biçimleri, kuralları i-
Klasik ekonominin ölçüleri, ağırlık,
le karşı karşıya kalmaktayız. Buhar maki
parça, fiyat ve zaman yeni ekonomi için
nesi, tren yolu ve akarband sistemi 20.
ölçü olmaktan çıkmakta. Ancak ortaya
yüzyılın merkezi -hiyerarşik- üretim sü
çıkan şey, pek çoklarının sandığı yeni e-
recini yaratırken, şimdi tıpkı tarım-taşra
konomi (N e w Econom y ) değil yeni e-
hayatından şehir hayatına geçilmesi sü
konomik kurallardır. Ü retilen bir mal
recine benzer yeni bir süreç yaşıyoruz.
satıldığında sahibi değişirken, şimdi sahi
Yeni
binde
enformasyon
ve
komünikasyon
kalarak
başkalarına
satılmakta,
teknikleri yeni tip işletmeleri (İT), yeni
kullanıma sunulmaktadır. Maliyet pratik
tip değer yaratma süreçlerini yaratırken
olarak araştırma,geliştirme masrafların
emeğin yeniden tanımlanmasını da gün
dan oluşmakta; hammadde ve pazara u-
deme getiriyor. Bu süreçte mal akışı y e
laştırma masrafları sıfıra yaklaşmaktadır.
rine bilgi akışı önem kazanıyor.(Atom
Bir yazılım programı (Softvvare) üretil
yerine bit akışı, üretim yerine hizmet,
dikten sonra bir sefer kullanılma yerine
endüstri üretimi yerine bilgi üretimi)
bir milyon
Klasik
ekonominin
tarım-endüstri-
sefer kullanılması
için
ek
hammadde, ulaşım ve sermayeye ihmal
hizmet üçlemesi artık geçerli değil, çün
edilecek düzeyde ihtiyaç vardır. O za
kü kafa emeği eşittir hizmet üretimi
man ister istemez artı değer kavramı da
denklemi geçerliğini yitiriyor.
yeniden tanımlanmak zorundadır.
Üretim
— y o l________________________ ___ Maddi tüketim maddelerinin üreti
veren bir tekel olgusu yaratır, hatta ba
minde de benzer süreçler yaşanmakta.
zıları programlarının temel taşını bedava
Örneğin yayınevleri artık bir kitaptan
verecek duruma gelir. (Linux’ da olduğu
belli bir miktarda basıp piyasaya sürmek
gibi)
yerine tanıtımını yapıp elektronik pos
Hammadde, üretim araçları, enerji
tayla sipariş almakta ve kitaplar gene e-
ve toprak, üretim süreci içinde oran o-
lektronik olarak kontrol edilen matbaa
larak değer kaybederken, insanın kendi
larda sipariş kadar basılıp tüketiciye u-
si üretici güç olarak tekrar öne çıkmak
laştırılmaktadır (Books on Demand). El
tadır.
bette kitapların sadece elektronik ola rak yayınlanması rüyasını gündem dışı tutmak gerek ama gelecek böyle görü nüyor. Benzer şeyleri, tüketicinin elekt ronik olarak verdiği siparişlere göre ya
II. ÜRETİM ORGANİZASYONLARINDA YENİ OLAN NE?
pılan elbiseler, kozmetik ürünleri, m o bilyalar için de söyleyebiliriz. Ürünlerini bir mekanda kitlesel olarak üreten ve pazara sunan devasa fabrikalar yerlerini elektronik olarak yönetilen küçük işlet m elere bırakmaktadır. Nasıl ki bir romanın değeri sayfa sa
Bu gerçeklikler ışığında üretimin o r ganizasyonu nasıl değişmiştir-değişecektir?
Öne
çıkan
en temelli
değişiklik,
merkezi-hiyerarşik organizasyonun yeri ni desantral-otonom(kendi ğımsız)
birbirlerinin
küçük birimlerin
içinde ba
kopyası
alması.
olmayan
Kapitalizmin
yısı veya ne kadar zamanda yazıldığıyla
başlangıcındaki bağımsız küçük işletme
değil içeriği ile ölçülüyorsa, benzer şekil
lerden farklı olarak bu birimlerin arasın
de üretim için harcanan zaman da artık
da bir bilgi akımı vardır, onları birbirine bağlayan pazarın yanı sıra bu akımdır.
nicelik olarak bir değer taşımamakta yal nızca nitelik önem kazanmaktadır.
Kapitalizm geliştikçe işletmeler tek
Maddi tüketim maddeleri için geçerli
niğe bağlı olarak büyümüş, ikinci evren
olan fiziksel sınırlamalar entelektüel tü
sel paylaşım sonrası yüksek konjonktür
ketim maddeleri için geçerli değildir, ü-
döneminde en yüksek düzeye varmıştır.
retilenden fazlası tüketilemez, ürün mik
İşçinin temel işlevi kendine verilen-bu-
tarı sonsuz olamaz kuralları bir kenara
yurulan işi yapmaktır, bu işi ne kadar iyi
atılmıştır. Çalışma süresinin kısaltılması
yaparsa o kadar iyi işçi olmuştur. Ü r e
üretkenliği arttırmaz, tam tersine çalış-
tim öncesi araştırma-geliştirme-pianla-
ma-özei-sosyal yaşam arasında ki sınırla
ma ve üretim sonrası tüketiciye sunma
rın kaldırılması üretkenliği arttırır.
süreçleri dışına itilmiştir. Bizzat yaptığı i-
Klasik ekonom ide bir mal ne kadar azsa değeri o kadar artar kuralı da te r
şin nasıl yapılacağı bile kendisi dışında belirlenmiştir.
sine döner, bilgisayar ağları gerçekliği ile
Bu Fordcu-Taylorcu sistemin tıkan
bir program ne kadar çok kullanılırsa o
maya başlaması ile ilk olarak işçinin atıl
kadar değerli olur. M icrosoft örneğinde
duran kafa emeği üretim sürecine dahil
olduğu gibi bu durum akıllara durgunluk
edilmeye başlanmıştır. G rup çalışması,
68
____________ geleceğin sendikaları___ kalite çemberleri derken işçinin kafa e-
kenlik düşmesine neden olduğu gibi. N e
meği üretim öncesi ve sonrası süreçlere
zaman ki elektriğin kullanılması yeni ü-
de yayılmaya başlamıştır. İT teknikleri
retim organizasyonu ile birleşmiştir o
nin devreye girmesi ile işçinin kafa eme
zaman olağanüstü bir sıçrama yaşanmış
ğinin yani yaratıcılığının üretim sürecin
tır. Şu anki süreç de, İT tekniklerine
de
maksimum
düzeyde
kullanılması
denk düşen üretim organizasyonun o r
mümkün hale gelmiştir. Kafa emeği y o
taya çıkma sürecidir. Yalın üretim tek
ğunluklu üretim
ise buyurmayı asgari
nikleri ile atılan ilk adımları önümüzdeki
düzeye indirmek zorundadır, yoksa ya
yıllarda daha muazzam adımlar izleye
ratıcılık lafta kalır. Bugünkü kapitalizmin
cektir.
gücü
buradan
kaynaklanmaktadır,
kü-
çük-otonom üretim birimlerini bir ağ ile birbirine bağlamak ve bu ağın kontrolü nü elinde tutmak. Sermaye sahibi neyin nasıl üretileceğini işçiye bırakmakta bir sakınca görmüyor, tek sorunu oluşan ağın kontrolünü elinden çıkarmamak. Yanlış anlaşılmalara yer verm em ek için bir kez daha tekrarlayalım, maddi tü ketim maddelerinin üretimi, tıpkı tarım üretiminin endüstriyel üretim karşısında gerilemesi gibi .sanal üretim* karşısında gerileyecek ancak yok olmayacaktır. Nasıl ki bugün hala tarım işçileri varlık larını sürdürüyorsa ( hem tek tek ülke lerde hem de dünya ölçüsünde ) endüst
Üretim sürecinde bu denli büyük de ğişimler olurken sendikal hareket hala eski örgütlenme modellerinde ayak di retmektedir. H e r şeyden önce mevcut sendikal
yapılanmanın
endüstrileşm e
dönemine ait olduğu hala görülmek is tenm iyor, yeni örgütlenme modelleri aramak yerine mevcut yapının nasıl daha yetkin hale getirileceği tartışmaları sürü yor. Endüstrileşme döneminin homojen bir işçi sınıfı yapısının yansıması olan hepsi birbirinin aynısı yapılanma model lerine denk düşen tek tip sendika anlayı şından vazgeçilmek istenmiyor. Yukarıda belirtilen tarım ve maddi
riyel maddi tüketim maddelerini üreten
tüketim malları üretimi yapan işçiler i-
işçiler de varlıklarını sürdürecektir. T a
çin, eski tip sendika modelleri belli deği
rım işçileri nasıl endüstri işçilerine naza
şimlerle bir model olarak kalmaya de
ran
vam edebilir, ki bu kesimler yakın bir ge
daha
kötü
koşullarda
çalışmaya
mahkum edildiyse, bu işçileri bekleyen
lecekte tüm çalışanların en fazla üçte bi
akıbet de odur (hem tek tek ülkelerde
rini oluşturacaklardır. Sorun gelecekte
hem de dünya ölçüsünde).
çalışanların büyük bir çoğunluğunu oluş
İT tekniklerinin üretime girmesi bir anlamda buhar makinesinin yerini elekt
turacak, ‘sanal üretim işçilerinin* sendi kal örgütlenmesidir.
riğe bırakmasından daha köklü sonuçlar
Geleceğin sendikaları nasıl olacaktır
doğuracaktır ve bu süreç henüz başla mıştır. Buharın yerini elektriğe bırakma
sorusunu sormadan geçemeyiz kuşku suz. Hem en belli birkaç özelliğe işaret e-
sı ilk yıllarda bırakın üretkenlik artışını
delim. Tıpkı üretim organizasyonu gibi
üretimin düşmesine bile neden olmuştu,
desantral'-otonom bir yapılanma gerekli
tıpkı İT tekniklerinin son on-on beş yıl
dir. Çünkü, ‘sanal üretim işçileri* yekpa
dır bürolarda kullanılmasının bir üret
re bir yapı oluşturmazlar, her birinin
69 —
— yol kendine göre belli karakteristikleri olan
nın
büyüklü küçüklü bir sınıfsal yapıdır söz
sınıfa ‘sosyal bir ev‘ sunmalıdır.
araçiarını-örgütlerini
yaratmalıdır,
konusu olan. Bunları tek bir çatı altında toplamak yerine kendi içlerinde örgüt lenmeleri ve birbirleri ile bir ağ aracılı ğıyla bağlanmaları sağlanmalıdır. T ek başına bu gerçeklik bile görevin ne kadar zorlu olduğunu, daha doğrusu yaratıcılığa
duyulan
ihtiyacın gösterir.
H e r sınıf ve katman kendi modelini bul mak zorundadır, ona buna model dayat malara hiç y e r yoktur. Üstelik bulunan modellerin sürekli olmaları bile müm kün değildir, sürekli ve baş döndürücü
III. DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞTA DEVRİM Yukarıdaki gerçekleri bir ‘zihin jim nastiği' yapmak için sıralamadıysak, ama cımız sadece dünyayı anlamak değil ama aynı zamanda değiştirmekse, bunu nasıl yapacağımızı da söylemek zorundayız kuşkusuz. Üretim yapanlara adeta her gün yeni
hızla gelişen-gelişecek üretim teknik ve
bir yoi, yöntem denetiliyor, uygulatılı
organizasyonları belli aralıklarla bu m o
yor. Buna karşın onlar hala eski düşünce
delleri değiştirmeyi de zorunlu kılar.
sistemlerinin d ört duvarı arasında sıkışıp
Bu gelişimin uzak merkezlerden iz lenmesi
mümkün
olmayacağına göre,
sendikaların da işyeri içinde olmalarını gerektirir. Buradan hareketle profesyo nel sendikacılığın gereksizliğine varmak da mümkündür. Üretim i örgütleyen ka faların kendi çıkarlarını örgütlemeleri de elbette
mümkündür, ancak bugünden
kalmaya zorlanıyorlar. Düzeni değiştir mek için ‘yanıp tutuşanlar’ ise eski dav ranış biçimlerinden kurtulamıyorlar. Biri düşüncede,
diğeri
davranışta
devrim
yapmak zorunda, ama bu iki devrim bir likte olabilir mi ? Kapitalist üretim modeli kafa emeği ile kol emeğini kendi işbölümü planı çer
bakınca bu biraz da geleceğin konusu o-
çevesinde ayrı ayrı kullanarak işe başla
larak kalacak gibi gözüküyor, denenecek
dı, kafa emeği üretimin planlamasında
ve doğru olan bulunacaktır. Ancak bu
kol emeği de üretim gerçekleşmesinde
günden belli olan sendikaların sosyal ya
kullanılacak şekilde birbirinden ayrıldı.
şamın içinde olmaları, hatta bizzat sosyal
Bu gün bir yandan satın aldığı işgücün
yaşamı örgütleyen birer kurum haline
den azami ölçüde yararlanmak için onun
dönüşmeleri gerekliliği. Ü retim sürecin de yaşanan değişim, işçileri bir yandan a-
kas gücü yanında düşünme gücünü de ü-
labildiğine kişiselleştirirken bir yandan
ler denerken (yalın üretim ) bir yandan
da daha sağlamca birbirine bağlayan iliş
da giderek önem kazanmaya başlayan
kileri yaratıyor-yaratacak. Kişiselleşme
maddi olmayan üretim için satın aldığı iş
işçiyi kendi içine kapatarak, diğer çalı
gücünün düşünce gücü yanında onun
retim için kullanmak için yol ve yöntem
köreltm eye yöneltir.
duygularını ve bilimsel-teknik tüm bilgi
Bir ağaç gibi tek ve hür ama kendiliğin
ve yeteneklerini kullanabilme yollarını a-
şanlarla
ilişkisini
den bir orman gibi kardeşçesine olma
rıyo r ve buluyor. Kısacası artık gelenek
bu kapitalist şartlarda mümkün değildir,
sel bir kafa emeği ile değil yepyeni ka
işte sendikalar tam da bir orman olma
rakterde
70
bir emekle
karşı
karşıyayız
____________ geleceğin sendikaları___ (‘kafa emeğinde devrim ’!)
biçiminde olursa olsun insan: I- Kendin
İnsanın bu denli üretim süreci içinde
den önce gelmiş, geçmiş kuşaklardan ar
rol almaya başlaması bizi ister istemez
ta kalan gelenek-göreneklere göre, 2-İ-
bu konuda en çok yazanın eserlerine ye
çinde bulunduğu coğrafya ortamına gö
niden bir göz atmaya zorladı. Aşağıda
re, 3-Elinde tuttuğu tekniğe göre bir ko
D r. H ikm et Kıvılcımlı’nın bu konuda dü
lektif aksiyon başarır. Tüm üyle insanlığa,
şüncelerini özetleyen uzun bir alıntı var.
d ört başlı üretici güçler içinde teknik: En
Bu satırları bir kez daha yukarıdaki anla
son duruşmada ağır basmıştır. Ama, an
tılanları akıldan çıkarmadan okuyalım.
tika tarihte her belirli medeniyet için:
T a rih ve Ü retici Güçler:
Kolektif aksiyon üretici gücü azaldığı za man, coğrafya üretici gücü durmuş, gö
Klasik tarih, metafizik metodu yü
renek ve geleneğin üretici gücü dağılmış,
zünden: H e r çağın yalnız en mükemmel
teknik gerilemiştir. Böyle bir medeniyet
örnek yanını ele almıştır; doğuş ve ölüş
karşısında: Tekniği daha güçlü olmasa bi
anlarını yeterince önemsememiştir. D i
le, yeni bir coğrafya üretici gücünü tem
yalektik metotlu klasik tarihsel maddeci
sil eden gelenek-görenek ve kolektif ak
lik; hangi çağda olursa olsun, insan top-
siyon güçleri daha üstün olan geri bir
lumunun, genel olarak ve son duruşma
barbar toplum, kolayca zafer kazanmış
da, “ Ü R E T İC İ G Ü Ç L E R ” le hareket etti
tır.’
ğini göstermiştir. Ama, özellikle her çağ da ve hele bir çağdan ötekine geçiş ko nağı içinde, o yere ve zamana göre so mut olarak hangi “ Üretici G ü çler” in ay rı ayrı nasıl rol oynadıklarını araştırma ve bulma yetkisini, artık felsefe yerine yalnız ve ancak olaylara dayanan sırf Bilim’e ısmarlamıştır.’ Kıvılcımlı’nın Tarih Tezi’nin konusu
Tarihsel geçiş dönemlerini bu denli duru tespit eden bu görüşten ne sonuç lar çıkarabiliriz ? Söylendiği gibi, modern toplumda teknikle kolektif aksiyon karşı karşıya kalmış gibidir. Daha da ilginci tıp kı kapitalizm öncesi toplumlarda olduğu gibi kolektif aksiyon gücü azalmaktadır veya en azından görüntü budur. Oysa yukarıda anlatmaya çalıştığımız gibi, ka
da budur, tarih boyunca yaşanan geçiş
pitalizm nihai hedefi olan karın maksimi
konaklarında (ki onları Tarihsel D evrim
ze edilmesnçin, bin bir türlü üretim o r
ler olarak adlandırır) üretici güçlerin
ganizasyonlarını çok başarılı bir biçimde
rolleri her dönem için ayrıntılı irdelen
bir araya getirmektedir. En ilkel serma
miştir. Peki kapitalizmden bir üst aşama
ye birikim metodu ile en gelişkini adeta
ya geçiş içinde bu üretici güçlerin ko
yan yana durabilmekte, aynı amaca hiz
numları ne olacaktır? Aynı yerde şu tes
met edebilmektedir. Bunun ‘kutsal sırrı*
pit y e r alır;
nerede gizlidir?
‘M odern Toplumda Teknik: Maddi
Frankfurt okulu düşünürlerinden Fo-
coğrafya ve manevi tarih üretici güçleri
ucault bir konuşmasında egemenlerin
ni öylesine kökten ve kolaylıkla havaya
yönetm e becerisine (Gouvernm entati-
uçurabiliyor ki, toplum hareketinde yal
taet) dikkat çeker. Bu onların sınıf ola
nız teknikle kolektif aksiyon karşı karşı
rak hareket etmelerinden ortaya çıkan
ya kalmış gibidir. G ene de, hangi toplum
bir karakterdir, kendiliğinden sınıf olma
71
— y o l------------------------------------------sürecinden kendisi için sınıf olma süreci nin sonunda bir mükemmelliğe kavuş
IV. SENDİKAL MÜCADELE MANTIĞININ GELİŞİMİ
muştur. İşçi sınıfı kolektif aksiyonun son kı
I. S erb est rekabetçi dönem
rıntılarından kopuşan serf ve zanaatkar ların bir araya gelmesi ile oluşur ve kısa zamandan endüstri proletaryasına dö nüşürken o güne kadar görülmeyen bir kolektif aksiyon yeteneğine kavuşur. Bu yetenekle Paris Komünü ile başlayan sü reç Ekim devrimi ile sürer, kendisi için sınıf olma yolundadır. Ancak bu süreç bilindiği gibi bir kırılma yaşadı, uzansak ulaşacağımız kerte yaklaşan
sosyalizm
bir anda yeniden ütopikleşti. Yaşanan dönemin, işte bu kırılan sürecin yeniden inşası olarak görülmesi gerekir, ilk evre de oluşan kolektif aksiyonun çok daha mükemmelinin alttan alta oluşmasını ya şıyoruz günümüzde. Nasıl ki egemenler
- Kendiliğinden bir sınıf olma özelli ğinden kendisi için bir sınıf olma süreci içerisinde sendikalaşma: İşçileşme süre cine girişle birlikte geride bırakılmak zorunda kalınan sosyal, kültürel ilişkile rin yerine yeni durumun ortaya çıkardı ğı sorunları çözmeyi, yeni sosyal, kültü rel ilişkileri ortaya çıkarmayı amaçlayan kurumlaşmalar biçiminde ortaya çıkmış tır. - Bu dönemde, sömürünün sınırlan dırılması amacıyla iş gücünün ‘satış’ ko şullarının ortaklaşa belirlenmesi için ge rekli
ön
şartların
yaratılması
(işgücü
karteli yaratma) temel mantıktır.
kendiliğinden sınıf olmaktan çıkıp kendi
- Kapitalizmin her kurumu ile kendi
si için sınıf olurken en mükemmel y ö
ni dayatmasına karşı çıkma ve kapitaliz
netme biçimini geliştirdilerse, işçi sınıfı
mi aşmak isteyen toplumsal hareketle
da önünde olan geçiş konağını, ortaya
rin içinde y e r alma düşüncesi ön plan
çıkan bu gelişkin kolektif aksiyonu ile ge
dadır.
çecektir.
Belirleyici güç: D evlettir. Henüz ikti
Peki nedir bu sınıfın en üst kolektif
darını sağlama alamamış olan burjuvazi
aksiyon yeteneği? İşte günümüzün araş
nin geniş tavizler verm esi söz konusu
tırma konusu tam da bu sorunun cevabı
değildir, legal mücadele sınırlıdır, dolay
olmalıdır. Konu geleceğin sendikaları o-
lı mücadele yöntem leri (hastalık kasası
lunca soruya cevap aramak daha da ya
kurulması vb ) önde gözükür.
kıcı hale gelmektedir kuşkusuz. Şimdi yanıt bekleyen soru şudur: İn san üretici gücünü bugün nereye koy malıyız? Yazının amacı: Herkesin önüne hazır
li. Tekelci d ön em - Serm aye ile uzlaşarak, sistemi de ğiştirme dışında hemen hemen her alanda isteklerin kabul ettirilmesi süreci
reçeteler sunmak değil, b ir çıkış yoluna
başlar.
olabildiğince ışık tutmaktır. Bunun için
sosyal sigortalardan evrensel hakların
Söm ürünün
sınırlandırılm ası,
bir kez daha sendikal hareketin bu güne
kabulüne kadar verilen mücadelelerin
kadar yaşadıklarına bir göz atmak da ge
meyveleri olur. Böylece sosyal devlet
reklidir.
kavramının kurumlaşması gerçekleşir.
__ _ 72
____________ geleceğin sendikaları___ - Sendikal hareketten sendikaların kurumlaşmasına geçilir ki, bu beraberin de bürokratlaşma eğilimlerini de bera
V. SENDİKAL ÖRGÜTLENME MODELLERİ ÜZERİNE TARTIŞMALAR
berinde getirir. Belirleyici güç : D evlet (serm aye) Sendika işbirliğidir.
İşin ilginç yanı sendikal hareket için deki Marksist kesimlerin sınıf içinde bö
Belirleyici etken : İktidarını sağlam
lünmeyi tespit etmekle yetinmeleri, bu
laştıran, üretkenliği arttıran, yeni sö
radan
m ürgecilikle
mantığında ne gibi değişiklilikler yapıl
kendi
ülkesine
değer
hareketle
sendikal
örgütlenme
transfer etm eye başlayan tekelci burju
masını tartışmaya açmak yerine
vazide uzlaşmacı eğilimler baş gösterir
başlı iki noktada yoğunlaşmayı yeterli
belli
ken, işçi sınıfının bir ülkede iktidar ol
görmeleridir. Bir kısmı haklı olarak işye
ması karşısında ‘işçilerini’ kendi tarafına
ri örgütlenmesini esas almaktan söz e-
çekme taktiği görülmektedir.
derken bir kısmı sendikal hareketin bö lünmüşlüğünden hareketle sendikal bir
III. ‘Duvarın yıkılışı’ sonrası - Birinci evrensel paylaşım sonrası bir ülkede, ikinci evrensel paylaşım son rası ise dünyanın üçte birinde iktidar olan işçi sınıfının egemenliğinin çöküşü i|e em ek sermaye arasındaki güç denge si kökten değişir, sermayenin çalışanla ra taviz verm e ihtiyacı geniş ölçüde o r tadan kalkmıştır, sınıf artık bulunduğu ülkedeki gücü kadar taviz alabilen bir konuma gelmiştir.
şün arasında gidip geliniyor. Esas olarak bu iki yönelimin veya onların varyasyonlarının doğru olduğu nu belirtelim. H atta daha ileri giderek, sendikal hareketin yeniden içselleştiril mesi olarak tanımladığım işyerlerine, sendikal hareketin ilk doğduğu günler de olduğu gibi, geri dönm e en can alıcı noktalardan biri. Am a prensip düzeyin deki bu doğrular nasıl hayata geçirile cektir? Bu soru bizi ister istemez sen
- Sınıfın yeniden yapılanmasına denk düşen örgütlenm e modelleri henüz bu lunamadığından yeni katmanların örgüt lenmesi gerçekleştirilememiş, klasik ö r gütlenme yöntem leri
dışına çıkılama-
mıştır. - Küreselleşm e
lik istemlerine varıyor. Veya bu iki görü
dikaların nasıl örgütlenmesi sorusuna götürecektir. Devam etmeden belirtelim, genel olarak örgütlenme prensipleri konusunda sol sendikal muhalefet dünyanın her ye rinde aynı şeyleri söylüyor, sendika bü
karşıtı
hareketler
rokrasisine karşı aşağıdan yukarıya de
başta olmak üzere dönem e özgü ortaya
m okratik örgütlenmeden, karar meka
çıkan düzen karşıtı hareketlerle ortak
nizmalarında çalışanların doğrudan söz
bir yürüyüş rotası belirlenememiştir.
ve karar sahibi olmasına kadar. Am a bu
Belirleyici etken : İşveren kesimi uz
raya kadar söylenenler prensip düzeyin
laşma yerine açık sınıf savaşını tercih et
den ileri gitmiyor, bizatihi örgütün ken
mektedir, devlet sendikaların isteklerine
disi nasıl olacak sorusuna bir cevap o r
rağmen adeta devre dışı bırakılmıştır.
talarda görünmüyor.
----------------------------------------- 73 —
— yol------------------------------------------VI. TEK TİP SENDİKACILIK
‘evrensel’ geçerliliği olan örgütlenm e biçimleri değil ve sorunun can alıcı nok
Dönüp 200 yıl gerisine, sendikaların ilk ortaya çıktığı döneme bakalım, sınıfın kendini korumak için oluşturduğu ilk ö r gütlenme modelleri, Manifesto ve K o mün sonrası ete kemiğe büründü ve bu gün her yerde rastladığımız sendikal ö r gütlenme modeli ortaya çıktı, taban ö r gütlerinden -işyeri ve yerel birim ler den- işkolu, bölge oradan da merkezi yapıya. Aşağıdan yukarıya giderken sen dikal aparatın profesyonelleşmesi, bir ülkedeki sendikaların bir araya gelerek federasyon vb. oluşturmaları ve benzeri. Sendikalar konusundaki tartışmalar ise tem elde bu tip sendikaların işleyiş pren sipleri üzerinde yoğunlaştı, tartışmalar dönüp dolaşıp kaçınılmazca tüzük mad delerine takıldı. Sınıfın homojen bir yapıya sahip ol masının doğal sonucu olan bu tek tip sendikal örgütlenme hala bir değişime uğramış değil, sendikal örgütlenme de nince akla gelen tek örgütlenme biçimi hala bu. Kimsenin hakkını yemeyelim, bunun dışında elbette başka tipten ö r gütlenmeler de var. İtalya’da ki sendikal konseyler, Hindistan ve Meksika’da ki kadın sendikaları, N e w Y o rk konfeksi
tası da bu zaten, ‘evrensel’ bir örgütlen me modeli aramak zorunda mıyız ? Baş ka bir deyişle sendikal örgütlenm eler tek tip olmak zorunda mı? H atta soru yu daha da derinleştirebiliriz, bir sendi ka her işyerinde, her şehirde, mahalle de ayni tip örgütlenm eye sahip olmalı mıdır? B ir sendika bir işyerinde legaliteyi sonuna kadar zorlayarak örgütlen mesini tem ellendirirken, neden bunun önünün tıkandığı yerlerd e legal sendika olarak legal sınırlar içinde kalmak zo runda kalalım ki! Patronlar kendi yasa larına uymuyorsa biz neden uyalım? Sa dece sendikaların değil sol muhaliflerin de tüylerini diken diken edecek bir dizi soru. Bunu elbette her yerde, her kade mede mutlaka ayrı bir örgütlenm e ol malıdır noktasına götürm em ek gerekli. B ir işkolunda grev kararı alınması için mutlaka merkezin onayı gerekli iken başka bir alandan tek başına bir işyerin de çalışanların kararı ile greve gitme mümkün olabilmeli. E vet böylesine bir örgütlenm e anlayışı tam bir kaos o rta ya çıkaracaktır, ama zaten kaotik bir ortam da üretim yapm ıyor muyuz? S e r mayedar karını arttırm ak için kılını kı
yon işçilerinin .bürokrasisi’ olmayan ba
pırdatmadan üretim sürecinde hemen
ğımsız sendikaları ve daha bir dizi örgüt
bir kaos yaratm ıyor mu? Şöyle demek
ler. Dikkatinizi çekerim ben de bunlara
de mümkün, sendikal hareket eskiden
sendikadan çok ‘örgüt’ deme ihtiyacı
kendine klasik savaş yöntem leri ile sal
duyuyorum. Çünkü bütün bunlara, ya
dıran serm ayeye karşı, klasik savaş sü
yerel şartların ortaya çıkardığı örgütler, ya da belli bir politik akımın ‘politik or-
muştu. Şim dilerde klasik savaş yöntem
ründürecek sendikal yapıları oluştur
güt-sendika’ karışımı örgütlenmesi ola
lerinden gerilla taktiklerine geçmiş olan
rak bakıyoruz. (Özellikle Anarko-sendi-
serm ayeye karşı hala klasik savaş yö n
kalist akımların)
tem leri ile mücadele etm ekten vazgeç
Bunlar elbette doğru tespitler, yani
74
miyor!
geleceğin sendikaları__ VII. YATAY VE DİKEY BÖLÜNMELER
bant sisteminden sosyal devlete kadar toplumun her alanında değişime yol aç tı. Bugün yalın üretim (Lean Production)
İlk bakışta bir kez daha elimizde bir pusula ve gökte kutup yıldızı ile dalgalı denizde yön bulmaya çalışan denizciler gibi yol almaya çalışıyoruz denebilir. Z a ten yukarıda sıralanan örnekler böyle
ve türevleri üretim sürecini yeniden ö r gütlemektedirler,
henüz tamamlanma
yan bu süreç tüm toplumsal süreçlere -elbette her türden örgütlenm elere dekendini dayatıyor.
bulunmuş gibi görünüyor. Başka teknik
Yeni üretim organizasyonu ile ortaya
buluşlar yapmak bugün mümkün değil
çıkan sınıf içi bölünmeler nelerdir soru
mi ? Böylesine bir birikim olduğu ortada,
su kadar, bu kadar bölünen bir yapıda
cesaretlice ileriye dönük bir adım atarak
nasıl bir birliktelik vardır ki hala bir sınıf
yeni sendikal örgütlenm eler yaratma gö
tan bahsediyoruz sorusu da önemlidir
revi ile karşı karşıyayız.
hiç kuşkusuz. Sırayla gidersek öncelikle
Çıkış noktamız ne olacak? Henüz ha zır reçetelerim iz olmadığından elimizde birikenlere bakalım, ilk göze çarpan üre tim sürecindeki değişme ve bunun doğ rudan bir sonucu olarak sınıfın yapısının da değişmesidir. M onolitik bir yapıdan mozaiğe geçişle birlikte sınıfın yeniden -Marksist anlamda- tanımlanması gerek mektedir. Bu kuşkusuz kendine has bir araştırma konusu olmalıdır. Biz burada böyle bir araştırmayı derinleştirme iddi asında olmadan, sendika! örgütlenme için önem taşıyacak belli konulara değin mekle yetineceğiz. Sınıfın yeniden ta nımlanması
süreci
ilerledikçe,
bunun
sendikal örgütlenmeye yansıması da ir delenmelidir.
bölünmelerin karakteristikliklerini bul maya çalışalım. Sınıf içerisindeki ilk bölünmeler yatay düzeyde ortaya çıktı, bu biliniyor, düz iş çiden kalifiye, oradan beyaz yakalılara kadar bir dizi katman ortaya çıktı ve bunlar sınıf içinde bir hiyerarşi oluştur dular. Bugünkü süreçte bu yatay bölün menin derinleşmesi ve çeşitlenmesi ya şanıyor. B ir yandan katmanlar arasında ki sınır duvarları kolayca üzerinden atla nacak yükseklikten yukarı çıkarken, di ğer yandan yeni katmanların da ortaya çıkması söz konusu. Ülkemizde bu ko nuya biraz kafa yoranlar bu konuda şu tespitleri yapıyorlar, ‘serm ayedar sınıfı çalışanlar arasındaki eşitsizliklerden ya rarlanarak ve bu kesimler arasında ya
Konu ile doğrudan ilişkili olmasa da
pay ayrımlar yaratarak sömürüyü y o
bir konuyu daha göze batırmakta yarar
ğunlaştırmaktadır. Sermayenin artan e-
görüyorum. Ü retim sürecindeki değişim
gemenliği ve bizlerin bölünmüşlüğü, ya
yalnızca sınıfı dönüştürmüyor, toplum
şam ve çalışma koşullarımızın her geçen
bir bütün olarak yeni bir yapılanmaya gi
gün ağırlaşmasına neden olmaktadır. Ç a
diyor. Bir üretim süreci organizasyo
lışanlar bir yandan üretim sürecinin fiili
nundan diğerine geçiş, önce sınıfta ve o-
sonucu olarak ayrışırken (geçici işçi, ev
nun örgütlerinde, onu takiben tüm top
çalışanı, enformel sektör çalışanı vb.) bir
lumsal süreçlerde değişimi zorlar. Ö r
yandan da statüler olarak (işçi, memur,
neğin Fordizm üretim sürecinde akar
sözleşmeli, taşeron işçisi, kapsam dışı
75 _
— yol personel) farklılaştırm aktadır. Bu ayrış
mektedir. Aslında sivil toplum örgütleri
tırma, bölünmüşlük durumu sınıfın gü
enformei sektör çalışmalarına ilişkin ö-
cünü azaltmaktadır. Sendikal yapılar ise
nemli fonlar elde etmektedirler. Enfor-
statü farklılıklarını temel alarak oluştu
mel çalışanlar ile daha rahat ilişki kura
rulmakta ve milyonlarca işçiyi örgütle
bilmektedirler çünkü bu işçilerin acil-ya-
meye yönelmemektedir. Bu da sendika
şamsal
ları etkisiz kılmaktadır. Ö te yandan iş-
(...) Yoksulluğa karşı mücadelede sendi
talepleriyle
ilgilenmektedirler.
kollarının fazlalığı bu bölünmüşlüğe art
kalar ve sivil toplum örgütleri sokakta
tırıcı etki yaratmaktadır. Böylesi bir sü
yan yana yürümektedirler. Bu yapıcı bir
reçte mevcut sendikal yapıların yeni bir
diyalog zemini yaratmaktadır. (IC F T U
örgütlenme modeli yaratmaları zorunlu
Aylık Yayın Orgam ’nın (Trade Union
luk haline gelmiştir. Bu nedenle çalışan
W o r ld ) Mayıs 2001 tarihli sayısında yer
ların ortak örgütlülüğünü sağlayacak po
alan Cecilia Locmant imzalı yazılardan
litikalar oluşturulmalı ve somut adımlar
derleyen T. Çoban ) ’
atılmalıdır. Bu adımların atılacağı ilk yer
Bu
noktadan
hareketle
N G O ’lar,
işyerleridir. İşyerlerinde farklı statüde
sendikaların da desteği ile bir ‘temiz ça
çalışanların oluşturacağı kom iteler üze
maşır’ kampanyası (Clean C lothes Cam-
rinden yeni yapılanmalara gidilmelidir.
paign, C C C ) başlattılar. Kampanyanın a-
Etkin bir mücadele bu araçlar üzerinden
macı, dünyanın neresinde olursa olsun
şekillenecektir.’ (B SH çağrısı )
giydiğimiz
Bu tespitler önemli ama yüzeysel, so
çamaşırların
insani
çalışma
koşullarında üretilmesi olarak özetlene
mut yönelim ler konusunda da dişe do
bilir. Emek yoğunluklu bir üretim olan
kunur bir şey söylenmiyor. Sendikal ha reketin bu alanda yaptıklarına bir bakış
tekstil- üretimi, işçi ücretlerinin yüksek olduğu kapitalist m etropollerden üçün
la konuya devam edelim.
cü dünyadaki ‘işgücü cennetlerine' taşı nalı yıllar oluyor. Bu süreçle birlikte A v rupa’da endüstriyel alanda çalışan işçiler
VIII. TARTIŞMALARA BİR ÖRNEK
önemli oranda azaldı, sendikaların gele neksel zemini kaybolmaya başladı. Yeni ortaya çıkan alanlarda örgütlenme bece
Sendikal H areket içindeki tartışma
risi gösteremeyen sendikalar uzun bir
larda sivil toplum örgütleri ile birlikte
süre bu işyerlerinin kendi ülkelerinde
çalışma konusunda süren tartışmalara
kalması için çaba gösterdiler, tavizler
bir göz atmak, buradan hareketle elde
verdiler, ama gene de üretimin kaydırıl
edilen bir ‘başarıyı’ irdelemek öğretici
dığı ülkelerdeki kadar ucuz işgücü sun
olacaktır. Sendikal hareketin temel dü
maları mümkün değildi, ama sendikalar
şüncelerini, örneğin ‘enformei alanının
kendi sermayedarlarını ikna etm e uğra
örgütlenmesi’ konusu şöyle özetlenmiş; ‘Sivil Toplum
Örgütleriyle İlişkiler;
şından vazgeçmediler.
Bazı aklı evvel
sendikacıların aklına takılan bir fikir ön
Sendikaların enformei ekonomide ö r
ce tam olarak anlaşılmadığından ve biraz
gütlenmesi
örgütleriyle
da hayali olduğundan önce pek taraftar
( N G O ) ilişki sorununu gündeme getir
bulmadı. O nlara göre madem üçüncü
__ 76
sivil
toplum
____________ geleceğin sendikaları___ dünyadaki işgücü ile rekabet etm ek için
likli bilgiye sahip olduklarını ve bir dün
kendi ülkelerinde işgücü maliyeti azaltıl
ya markası olarak, insani olmayan koşul
mıyordu, o zaman üçüncü dünyadaki iş
larda üretilen malların pazarlanmasında
gücünün pahalı hale getirilmesi neden
her zaman sorun çıktığını, bu anlamda
düşünülmüyordu? Böylece ‘haksız reka
'tehdit altında* olduklarını belirtti. G e r
bet' ortadan kalkacak, metropollerdeki
çekler bundan ibaret mi? Trium ph ne
işçi ile üçüncü dünya işçisi ‘eşit şartlar
den aynı zamanda üretimin bir kısmını
da* rekabet edebilecekti.
tekrar A vrupa’da yapma kararı aldı aca
Bu düşünce elbette sendikal hareke
ba?
tin tümü tarafından benimsenmedi ama
Bilinenlerin izini sürm eye devam e-
önemli bir taraftar kazandı, neden Nas
delim, Burm a’da üretilen kadın iç çama
rettin H oca gibi göle maya çalınmasındı?
şırlarının güzel görünüşüne karşın bir
Madalyonun öte yüzünde ise ‘uluslarara
türlü belli bir kaliteye ulaşmadığı bilini
sı dayanışma* da vardı, üçüncü dünya ül
yor. Tam bu sırada medyada C C C ’nin
kelerinde zor koşullarda yürütülen sen
renkli kartpostalları boy gösteriyor, çıp
dikal mücadelenin desteklenmesine han
lak bir kadın vücudunu saran dikenli tel
gi sendikacı doğrudan karşı çıkabilirdi ki.
ler. Bunlardan hangisinin Triumph satış
Buna dünyanın neresinde olursa olsun
larında ne kadar düşüşe neden olduğunu
her türlü haksızlığa karşı mücadele et
sormak abes elbette, ama ikisi bir araya
mek için yanıp tutuşan bu ülkelerdeki
gelince düşme hissedilir boyutlara varı
N G O ’ları
bir
yor. Hiç yanlış anlaşılmasın, sendikalar-
Haksızlık mı ediyoruz ? Olabilir, ama
mek gibi bir derdimiz yok, ama varılan
ekleyin,
buyurun
size
CCC. olayları izlemekte yarar var, amaç neydi,
N G O ’lar-işyerleri el ele çalışıyorlar de nokta da mutlaka irdelenmeli.
nereye varıldı. C C C çerçevesinde başla tılan ‘Triumph Kampanyası* bu hafta bir başarıya imza attı, Burm a’da bu meşhur
IX. BİR KAÇ K Ö ŞE TAŞI
marka için 1996’dan beri, insanlık dışı çalışma koşullarında üretim yapan 1000 çalışanın bulunduğu fabrikanın kapatıl
Yukarıda verilen örneğin temel ka rakteri düzenle kopuşamamaktır. Sendi
ması kararı alındı. Kapatma kararının a-
kal örgütlenme deneyleri içindeki olum
lındığı firmanın A vrupa’nın göbeğindeki
lulara bakıldığında ise böylesine bir kay
merkezinde konu ile ilgili bir açıklama
gının bir rol oynamadığı görülür, çıkış
yapan firma sözcüsü, kampanyayı yürü
noktaları kendilerine insanca yaşam hak
tenlerden övgü ile bahsederken, işyeri
kı tanımayan düzen içinde nefes borula
nin ‘yetersiz* bilgilenmeden kaynaklanan
rı arayışıdır. Sadece zorunlu olunduğun
hatalar yaptığını kabul etti. Uzun bir sü
da bu soru akıllara gelir ve cevap çoğu
re Burm a’da ki askeri yönetimin demok
kez kendiliğinden düzenle kopuşmadır.
rasiye geçeceğine inandıklarını, bu ne
N e w Y o rk ’ta kurulu bağımsız kon
denle burada üretim yapmaya devam et
feksiyon işçileri sendikasını ele alalım
tiklerini belirten işyeri sözcüsü, buna
örnek olarak. Genel olarak göçmen ve
karşın N G O ’ların bu ülke ile daha derin
ya azınlıkların üye olduğu bu sendika kaç
----------------------------------------- 77 ----
— yol------------------------------------------üyesi olduğuna bile bir cevap veremez, çünkü üye kayıtlarını düzene sokacak bir
dergilerine. Brezilya’daki
topraksız
köylülerin
bürokrasi oluşturamadılar daha. Sendi
sendikaları da çarpıcı bir örnek, üzerin
kada ‘boğaz tokluğuna çalışan1 bir yığın
de bugüne kadar pek çok şey yazıldı,
insan vardır ama onlar da ne kadar ve ne zaman ‘maaş1 aldıklarını pek bilmezler aynı nedenle. Karmakarışık bürolarında binlerce konfeksiyon işçisinin haklarını tıkır tıkır korumakla Önlenmişlerdir as lında. Bürokrasi olmadan da bir sendika nın ‘iş yapacağının1 canlı örneğidirler. Resmi sendikanın yanlarında durmadığı
hatta bunun bir sendika olup olmadığı bile tartışıldı, T ü rkçe’ye de hep ‘hare ket1 olarak tercüm e edildi bazı aklı ev veller tarafından. Evet klasik bir sendika değil bu ‘hareket1, ama yukarıdaki tespit ler dikkate alınınca bunun da bir sendi kal deney olarak algılanması ve irdelen mesi gerekli.
nı gören bir iki işçi önderinin yan yana gelmesi ile kurulmuş, kısa zamanda çığ gibi büyümüştür. Am a daha ne kadar büyüyecek ve nerelere yöneleceklerdir, kendileri bile bilmiyorlar bunu doğrusu. T ürkiye’deki D em okratik Tekstil Sendi kası deneyine çok benziyorlar ve bunun gibi çeşitli ülkelerde pek çok deneyim olmuştur kuşkusuz. Sorumuza cevap a-
Benzer şeyler başta Arjantin olmak üzere pek çok ülkede kurulan ‘işsizler Sendikaları*
hakkında
da söylenebilir.
Fransa, Almanya gibi ülkelerde ise mev cut sendikalar kendi bünyelerinde işsiz lere yönelik özel örgütlenme denediler, ancak başarılı olamadılar. Fransa’da işsiz ler güçsüz de olsa kendi bağımsız sendi
rarken bu deneyleri bir süzgeçten geçir
kalarını kurdular, Almanya'da ise yerel
mek bu anlamda bir zorunluluk.
‘işsizler-komiteleri1oluştu. Sınıf mücade
Diğer bir örnek Hindistan’daki Kadın Sendikası. Evde iş yapan kadınların bir.araya gelerek kurdukları bir yapılanma, çok sonraları sendika ismini almış, yüz binin üzerinde üyesi var. Hem
etnik
lesinin yükseldiği Arjantin gibi ülkelerde işsizler sendikaları toplumsal süreçlere etkin müdahalede bulunurken, diğer ül kelerde ‘marjinal1 bir hareket olarak kal dılar.
hem de dinsel eksen üzerinde, ama bun
Diğer ilginç bir alan özellikle Latin A-
ları temel özellik olarak almadan yaygın
merika’da yaygınlaşan küçük üreticilerin
laşmış örgütlenme, evde yapılacak işin
sendikaları. Bolivya’da örneğin ülkenin a-
ücretini işverenlere dikte ederken ö-
nayollarını günlerce işgal ederek hayatı
nemli oranda devlet kuramlarının deste
felç ettiler. Kendi ürettikleri malları ucu
ğini alıyorlar, ama bu onların tespit edi
za kapatmak isteyen büyük sermayenin
len ücreti verm eyen işverenin işyerini
satış yerlerine ürünlerin ulaşmasına en
basmalarını, işgal etmelerini de engelle
gel olarak taleplerini kabul ettirdiler. U-
miyor. Kadın hastalıklarında uzmanlaş
laşımın A B D de ki U P S grevinden bu ya
mış bir hastane, meslek kursları, okuma
na kapitalist üretim sürecinin en zayıf
yazma öğrenme kurslarına kadar geniş
noktalarından biri olduğunu göstermişti.
bir yelpazede'etkinliklerini sürdürüyor
Bu deneyden yola çıkarak başka bir ‘e-
lar. Sizlere de yabancı gelm iyor değil mi?
mekçi grubu1, küçük üreticiler serm aye
O
yi ‘dize getirmeyi1 başardılar. Evet onlar
zaman
bakınız ‘Kadın
Dayanışma1
__ 78 ____________________________
____________ geleceğin sendikaları___ küçük üretici ama baskın tarafları da ‘iş
D A M I içinde D O L A Y S IZ C A , yani B İ
çi1. ( Tırnak içine alınmalar onların deği
R İN C İ K E R T E D E görevli bulunan insan
şik karakterlerini vurgulamak içindir )
ların kümeleşmeleridir. V e ancak o kü
Bu tip örnekler kuşkusuz birer model
melerin ilişkileri M odern toplum sınıfları
olmaktan çok geleceğin sendikal model
bakımından düşünce ve davranış konusu
lerinin yaratılmasında bizlere bunların ir
edilebilirler.
delenmesi ile ufuk açacak deneyler ola
Bir üretim yordamı üzerinde D O
rak algılanmalıdır. Deneylerden çıkacak
L A Y S IZ C A görevli bulunan sosyal sınıf
sonuçların sistematize edilmesi ile gele
lar başlıca iki karakterle birbirlerinden a-
ceğin sendikal modelleri yaratılacaktır.
yırdedilirler: 1. O
X . ALT SIN IF SENDİKALARI
sınıfların D U R U M L A R I başka
başkadır. 2. O sınıfların Ç IK A R L A R I başka baş
Bugünden bakıldığında geleceğin sen
kadır. (Genel O larak Sosyal Sınıflar ve
dikaları konusunda tam bir belirleme yapmak zor görünüyor. Ancak yukarıda
Partiler)”
ki örneklerden kalkarak yeni bir model
lik, üretimde dolaysızca görevli olma,
üzerinde derinleşmek, deneyleri siste
durumu başka başka olma ve çıkarı baş
Sınıf kavramını belirleyen bu üç özel
matize etmeyi denemek bir gereklilik. İ-
ka başka olma, günümüzde sınıf gerçeği
şin A B C ’si için yine Dr. H. Kıvılcımlı’dan
ni nasıl tanımlamayı gerektiriyor ? Soru
alıntı ile başlayalım.
nu tümden tartışmaya açarken burada
“ S IN IF ” nedir? Das Kapital’in üçüncü
sadece bir noktayı öne çıkarmadan geçe-
tomunun son sahifesi, sınıfın ne olduğu
meyiz. Yukarıda belirtilen yatay ve dikey
nu araştırırken, yarım kalmış bir cümle i-
bölünmeler, sınıf kavramı içine yeni be
le biter. Belli ki Kari Marx, sınıfın, diledi
lirlemelerin girmesi gerektiğinin işaretle
ği gibi güçlü bir tanımlamasını en gelişkin
ri. Önerilecek yeni bir kavram Alt-Sınıf
biçimiyle yapmak isterken, bunu tümle-
olabilir. Bugüne kadar sınıf içindeki züm
yemeden ölmüştür. (...) Sınıf gerçekliği
relerden ( işçi aristokrasisi, beyaz yakalı
her ülkedeki gelişim gidişi sırasında az
lar, mavi tulumlular vb. ) söz edilirken,
çok değişikliklere uğrar. Bu yüzden, bir
artık sınıf içinde durumları ve çıkarları
an için yapılmış sosyal sınıf tanımlaması
farklı olan kesimler ortaya çıkıyor.
ister istemez az çok yüzeyde kalabilir.
Alt-Sınıfı oluşturan bireyleri birbirine
Donmuş ve ezbere formüllerle zırhlan-
bağlayan bağların klasik anlamdaki top
dırılabilir. Onun için sosyal sınıf ilişkileri
lumsal zümrelerden daha güçlü, sınıf bağ
ni bir takım transandantal kategoriler gi
larından daha gevşek olduğu varsayımı
bi fosilleştirmemelidir. H e r toplumu ya
gerçekçi bir yaklaşım olabilir, ama araştı
şayan tarihcil kaçınılmazlığı içindeki bü
rılmaya değer bir konu olarak karşımız
tün gerçekliği ile izlemelidir. Bu anlayışla
da duruyor. Bu bağlantının kimi yerlerde
modern topluma bakınca ne görüyoruz? (...) Kapitalist toplumun sosyal sınıfla rı, ancak K A P İT A L İS T Ü R E T İM YO R-
üretim süreci içindeki konumdan kimi yerlerde
etnik veya
dinsel
aidiyetten
kaynaklandığı gibi konular araştırmaların
-----------------------------:------------ 79 ----
— yol------------------------------------------eksenlerini oluşturabilir. Sınıf bağını ortadan kaldırmayan ama güncellik açısından onun yerine geçebile cek Alt-Sınıf bağları sendikal örgütlenme biçimlerini belirleyecek özellikleri belir leyici etken olarak algılandığında önümü ze yeni ufuklar açabilecektir.
XI. SONUÇ YERİNE Görüldüğü kadarı ile sendikal hare ket içinde ki tartışmalar hala konunun özüne inmekten çok uzak, sürecin kendisi yerine sonuçlarını irdelemek, oradan so nuçlar çıkarmak revaçta. Bunun kaçınıl maz sonucu bataklıkla uğraşma yerine sivrisineklere savaş açmak oluyor. Batak lık belli, kapitalizmin aldığı yeni biçim, ye ni üretim organizasyonları. Atılması ge reken ilk adım bunun karakterinin irde lenmesi ve bundan çıkarılacak sonuçlarla mücadele araçlarının, sendikal örgütlen me (ve buna bağlı olarak da politik ö r gütlenme) modellerinin geliştirilmesidir. Konuya bu açıdan bakıldığında tek tip örgütlenme modellerinin yerine, yer (iş yeri) ve zamana göre değişik türlerden örgütlenme modellerini önce el yorda mı ile, edinilen tecrübeler arttıkça bun ların teorik temellerini de atarak geliş tirm eye talip olmak kendini dayatıyor. Bu yazı bu tartışmalara bir giriş yapmak amacında, sınıfın bugüne kadarki tecrü belerine değişik bir gözle bakmayı amaç lamakta. Tartışmalarda göz ardı edilen bir boyutu belki de biraz abartarak öne ç ık a r m a y ı
deniyor. Elbette öne çıkarıl
ması gereken diğer konular da olabile ceğini vurgulamak da bu yazının mantığı nın doğal gereği. Aralık 2004 80
Mehmet Yılmazer
KÜRT SORUNU ÇÖZÜM YOLUNDA MI? K ü rt Hareketi 1999’daki strateji deği
öne çıkmaya başlamıştır. Stratejik dönü
şikliğinden beri başlıca üç aşamadan geç
şün gerekçelerinden birisi de artık geril
miştir. İlki, beklenti dönemiydi. PK K , bir
la savaşının “ imkânsız” olduğu tespitine
çırpıda verebileceği bütün tavizleri ver
dayanıyordu.
mişti, artık devletten bir karşılık bekleni
Savaşta tıkanma, yorulm a doğaldır.
yordu. İkinci aşama, tıkanmadır. D evlet
Böyle dönemlerin ardından soluklanma
tarafından beklenen hiçbir adım atılma
süreçleri gelir. Ancak P K K ’nin I999’da
yınca stratejik ve örgütsel tıkanma ya
yaptığı strateji değişikliği bundan öteye
şanmaya başlamıştır. Üçüncü basamak i-
bir anlama sahiptir. Zorunlu bir yanı olsa
se, bölünmedir. Bölünmenin güç olarak
da, Şam’dan Avrupa’ya çıkış bilinçli bir
ikiye bölünme olmadığı, Osman Öca-
tercihti. Batı’nın da vereceği umulan des
lan’ın çok sınırlı bir güce sahip olduğu bi
tekle mücadeleyi açık siyasal alana taşıma
liniyor.
görüşlerin
girişimiydi. Bu önemli stratejik yön deği
K ü rt Hareketi içinde oldukça yaygın bir
şikliği girişimi İmralı süreci ile keskin bir
karşılığı olduğu düşünülürse bölünmenin
hız kazanmıştır. O günden beri de gerek
gerçek anlamı ortaya çıkar.
ideolojik ve gerekse pratik politika alan
Bu
A n cak
savunduğu
basamakları tek tek
izleyerek
K ü rt Hareketini değerlendirmeye çalışa lım.
larında derinleşerek sürüyor. 1999 stratejik dönüşünde hatalı olan savaşı durdurmak ve hatta devletle uz laşma aramak değildir. Bunlar mücadele
STRATEJİ DEĞİŞİKLİĞİ VE BEKLENTİ SÜRECİ
açısından taktik seviyede kaldığı müddet çe ortada fazla bir sorun yoktur. Ancak yeni stratejinin ideolojik zemini ve siya Öca-
sal çerçevesi P K K ’nin doğuş tem ellerin
lan’ın yakalanmasına bağlı olmadığı bilini
den ve 1984 Ağustos çıkışından köklü
yor. I990’lı yılların ikinci yarısından itiba
bir kopuş anlamına geliyordu. İdeolojik
ren gerilla savaşında önce bir kırılma ve
ve siyasal çerçevedeki önemli hataları sı
sonra tekrar başlamıştır. Bu durum dev
ralarsak, en göze batanları şunlardır.
Strateji
değişikliğinin
sadece
I992’de başlattığı “ topyekun sa-
Ö nce çok önemli pratik taktik bir ha
vaş” ın bir sonucudur. PK K , epeyce çaba
tadan başlayalım, o da gerilla güçlerinin
göstermesine rağmen mücadeledeki tı
güneye çekilmesidir. Bugün bu hata kıs
letin
kanmayı aşamadı. O dönem ler yapılan
men telafi edilmeye çalışılıyor. Ancak bu
değerlendirmelerde gerilla savaşının ge
sadece bir taktik hata olmayıp yeni stra
leceği ile ilgili oldukça karamsar tablolar
tejinin ideolojik zemininden kaynaklandı-
— yol------------------------------------------ğı için, bu telafi edişin de olumlu bir etki si olmuyor.
Kuzeyden
geri
imkânları görülebilir. “ Barış ve dem okra
çekilerek
si” yönünden bakılırsa, yaşanan bütün sa
P K K , bütün pazarlık gücünü en asgari se
vaşların emperyalist paylaşım olmayıp,
viyeye düşürmüştür. Ancak zaten strate
dünyada demokrasiyi yaygınlaştıran mü
jik değişiklikle öyle bir hava yaratılmıştır
dahaleler olarak görülür. Bu yaklaşım
ki, “ devleti ikna etmek için mümkün ola
halkların tüm geleceğini karartan, onları
nın en fazlasını verm ek” olarak adlandırı
emperyalizmin etki aianı içinde tutan ve
labilecek olan bu pazarlık yöntemi, aslın
ona bağımlı kılan sonuçlar yaratır.
da daha baştan kendi kendini kuşatmış oluyordu.
* “ Bağımsız Kürdistan” hedefinden vazgeçerek “ dem okratik cum huriyet” adımını savunmak, “ gerçekçi olm a” adı al
İdeolojik ve siyasal hatalara geçersek:
tında yapılan büyük bir hatadır. PK K , bu “ gerçekçi” olmayan hedefe kilitlendiği için yükselmişti. “ D em okratik Cum huri
* 21. yüzyılı barış ve demokrasi yüz
yet” her okuyana göre değişen belirsiz
yılı olarak tanımlamak, bir sübjektif niyet
bir kavramdır. Ancak elbette belirli olan
olarak belki anlaşılabilir, ancak dünyada
bir yanı da vardır. M evcut sınıflar ege
ki gerçekleri yansıtmadığı için yanlıştır.
menliği içinde K ü rt sorununa çözüm a-
Üstelik dünyamızın yeni bir emperyalist
ramanın siyasal adıdır. Onunla uzlaşarak
paylaşım süreci içine girdiğini görmediği
mevcut devlet ve düzeni dem okratikleş
için bu gelişmeler karşısında hatalı bir
tirm ek imkânsızdır. Elbette her şey 12
duruşa gebedir. A B D ’nin Irak’a müdaha lesi sırasında bu hata yeterince ortaya
Eylülün başlarındaki gibi değildir. A B sü reci nedeniyle bazı şeyler değişiyor. A n
çıktı. Y D D adı altında dünyanın yeniden
cak bir önemli gerçeklik unutulmadan
paylaşımı derinleşerek sürüyor. Elbette
bu
günümüz denge ve özelliklerine uygun o-
80’li yılların ortalarından itibaren işçi,
larak. Paylaşım dendiğinde I. ve II. Em
öğrenci hareketi ve P K K mücadelesi ö-
“ değişim ler”
değerlendirilm elidir.
peryalist paylaşım savaşlarının tekrarını
nemii bir yükselme göstermiş, düzenin
beklemek hatalı olur. Ancak bugün dün
tabularını kırmış, fakat 90’lı yılların o rta
yanın her köşesinde bir paylaşım savaşı
larından itibaren bu dalga geri çekilmeye
sürmektedir. Bunu görmemek ve hele
başlamıştır.
A B D ’nin buralara “ demokrasi” götürdü
Burjuva devletlerinin siyasal tarihinde
ğünü iddia etmek tüm geleceği kararta
yaşanan bir gerçeklik bizde de tekrarlan
cak bir ideolojik duruş hatasıdır. Yeni
maktadır. Devrim i zorlayan güçler yenil
den paylaşım hızlanarak sürüyor. Üstelik
dikten sonra gündeme burjuvazinin sınır
çok yakın gelecekte bu paylaşımın içine
ları içinde reform lar gelir. Türkiye’de ya
Rusya ve Çin de daha aktif olarak katıla
şanan da budur. Türkiye finans kapitali
caktır. Dünyaya bu duruş noktasından
kendi egemenliği için küçük bir tehlike
gerilim, savaşlar ve “ kaos” un içinden ba
varken bile reformlara yanaşmadı, bunlar
kınca, elbette bunların halklar için yarat
tehdit olmaktan çıktıkça bazı reform lar
tığı büyük acıları unutmadan, bu karma
gündeme geliyor.
şanın
süren -sebep olan- güçler kendileri geri-
82
derinliklerinden
yeni
devrim
Reformları
sahneye
__kürt sorunu çözüm yolunda mı?___ leyip hatta tanınmaz hale geldikten son
dele hedefleri parçalanır.
ra, bütün bir tarihsel dönemin yaşadığı
* Yeni stratejinin ideolojik zemini da
gerilimlere hiç de denk düşmeyen bazı
ha sonraki süreçte derinleşmeye devam
reform lar
etmiştir. Bu derinleşmede en önemli ko
burjuvazi tarafından
siyaset
sahnesinde silik bir oyun olarak oynanır. G üç dengeleri açısından kaçınılmaz
nak iktidar hedefinin “ D evlet yıkma ve
reddedilmesidir.
kurmanın” , üstelik
bir yenilgi veya gerileme sonrası böyle
“ Marksizm’i aşma” adına reddedilmesi
bir sürecin yaşanması bir şeydir, kaybe
nin teorik herhangi bir değeri yoktur. Sı
dileni görmezlikten gelerek bu tarz re
nıfların olduğu bir dünyada sınıflar müca
formları nihai kazanç olarak görmek baş
delesi ve iktidar sorunu da olacaktır. A n
ka bir şeydir. İlk kavrayış yeni bir müca
cak K ü rt hareketinin ufkunu “ demokra
dele dönemine hazırlanma yeteneğine
tik cumhuriyet” ile sınırlamasının teorize
sahiptir, İkincisinin ufku reformlarla tü
edilmesi anlamında “ iktidar hedefı” nden
kenmiştir. Bugün K ü rt hareketi böyle bir
vazgeçmenin yeni stratejinin iç mantığı a-
kritik eşiktedir. Hatta onun yeni strateji
çısından bir tutarlılığı vardır. Elbette pra
sinin ideolojik zemini dikkate alınırsa bu
tik olarak sadece K ü rt Hareketi iktidara
kritik eşik çoktandır aşılmıştır.
talip olamazdı, bu ancak uygun devrimci
* Ö te yandan, ideolojik olarak Kema-
ittifaklar ile mümkündür. Bu ayrı bir ko
lizmli uzlaşma çabaları P K K ’nin tüm mü
nudur. Öcalan’ın yaptığı konuyu teorize
cadele tarihini değersizleştiren sonuçlar
ederek iktidar sorununu reddetmesidir.
yaratmaktadır. Kemalizm’in sınırlı bir an-
Böylece hareketin ufku “ 3. Alana” ve
tiemperyalist yanı teslim edildikten son ra geriye halklar açısından hemen hiçbir
“ mahalli yönetim lere” sıkışmış oluyor. Bu, günümüze damgasını vuran tipik bir
şey kalmaz. PK K , Türkiye devrim cileri
post modern eğilimdir. Bu eğilim söyle
nin hakkıyla yapamadığı bir şeyi “ Kem a
mi ve beklentileri ne olursa olsun, ezi
lizm’den kopuşmayı” başarmasıyla müca
lenlerin çıkarlarının da egemenler tara
dele tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahip
fından içerilebileceğini, yani daha açık
olmuştu. Hangi yeni gerçeklik bu kopuş-
söylenirse finans kapitalin ezilen kitlele
madan yeniden bir uzlaşma sürecine gi
rin çıkarlarını da savunabileceğini varsa
rilmesini gerektiriyor? Bunu “ üslup” ve
yar. Bunun tipik bir post modern yanılgı
“ taktik” adı altında hafife almak büyük bir yanılgı olur. Pratik bir karşılığı olma
olduğu, özellikle küreselleşmenin ilk ba layı yıllarından sonra olaylarca defalarca
dığı iddiasıyla bu ideolojik uzlaşmayı bir
kanıtlansa da, henüz bu kanıtların sarsıcı
tehlike olarak görmemek, P K K ’nin bü
etkileri görünmüyor.
yük bir mücadele ile yarattığı ideolojik ve
halkların pratik güç olarak iktidar hede
moral değerlerin yok edilmesi anlamına
finden uzak olmaları ile böyle bir hedefin
gelir. Pragmatist bir duruş açısından bu
teorik ve siyasal olarak reddedilmesi
Bugün
dünyada
nun gerçekten hiçbir anlamı yoktur. A n
farklı şeylerdir. Pratik olarak zayıflık ha
cak unutmamak gerekir ki, pragmatizm
zırlık ve güçlenme görevini öne çıkartır,
daha çok güçlülerin ideolojik tercihidir.
teorik ve siyasal olarak böyle bir hedef
Ezilenler “ pragmatikleştikçe” genellikle
reddedilirse bu bütün geleceği bağlar.
kaybederler. Çünkü gelecek için müca
Sonuç olarak, strateji değişikliği çok
------------------------------------------ 83 —
— y o l------------------------------------------önemli teorik ve siyasal derinleşmelere
beklemekle geçti. Ancak, savaş ortam ı
birlikte yaşanmıştır. Taktik tutumlarla i-
nın kalkmasının ortaya çıkardığı siyasal
deolojik tutumlar arasındaki fark çok ö-
ortamdaki genel yumuşama dışında dev
nemlidir. Taktik, bir genel strateji içinde
letten bir adım gelmedi. Devletin sorunu
gündelik gidişe göre değişebilir, hatta de
çürütücü bir sürece yaymayı tercih etti
ğişmelidir. Ancak ideoloji bir hareketin
ği çok açık görülüyordu. Bu dönem P K K
gelecekle kurduğu bağdır. Geleceği kav
açısından demokratik alanı güçlendirme
rayış tarzıdır. G elecek projesidir. Bu ne
ve çeşitli yeni örgüt biçimlerini dene
denle, yeni stratejinin ideolojik ve teorik
meyle geçti. K A D E K , K O N G R E - G E L gi
zemini, K ü rt Hareketinin geleceğe nasıl
rişimlerinin hepsi bir tek amaca yönelik
baktığının da bir anlatımıdır. Bu anlamda,
ti. Savaş bırakıldıktan sonra demokratik
bu haliyle hareketin geleceğini karartan
mücadele alanını genişletme ve savaşın
bir role sahiptir.
ürküttüğü K ü rt kitlesini de saflara çekme
Emperyalist paylaşıma “ demokrasi”
çabaları belirgin bir sonuç vermedi. Bu
misyonu biçmek; “ demokratik cumhuri
dönem P K K ’nin yarattığı siyasal ve moral
yet” ve yeni Kemalizm yaklaşımıyla Türk
değerlerin eridiği, liberalleştiği bir dö
egemenlik sistemiyle hem siyasal hem de
nem oldu. Kitle kazanmak adına yapılan
ideolojik olarak uzlaşmayı hedeflemek;
lar esasında hareketin çekim gücünü ve
“ Marksizm’i” aşarak iktidar hedefinden
kalitesini bozuyordu. Sonuçta fazla bir
uzaklaşmak, bütün bunlar taktik uzlaş
genişleme de olmadı. Bunun en açık göz
malardan öteye bir anlama sahiptir. Tak
ler önüne serildiği moment yaşanan son
tik uzlaşmalarda, ideolojik zırh korunur. Bu ço k önemlidir. Ancak uzlaşma ideo
genel seçimlerdir. Genel seçimlerdeki tablo yeni stratejinin tıkandığının işaret lerini verdi. Oylardaki çok az artış bek
lojik ve teorik seviyelere çıkarsa, o nok tada artık zırh erir, egemen sınıfların ide
lentileri karşılamadı, barajı aşıp meclise
olojik etkisi içeriye sızar. Hatta bir mü
girilemedi. Tıkanma giderek derinleşti.
rekkep lekesi gibi bütün vücuda yayılabi lir. P K K ’nin yeni stratejisinin ideolojik zemini bu özellikleri taşıyor. P K K hareketinin mevcut güç denge lerinde
iktidar hedefinden vazgeçmesi
çok anlaşılır bir durum olurdu. Ancak bu pratik-taktik tavrın teorize edilmesi zır hın delinmesi anlamına gelir ki, bunun ar tık bambaşka bir anlamı vardır.
Aradan bir buçuk yıl geçmeden yapılan mahalli seçimlerde ise açık bir gerileme yaşandı. Bu d ört yılı bulan beklenti sürecinde hareket içinde sağ eğilimler güçlendi. Genel seçimlerde sol ile yapılan ittifak hareket içinde hızla gelişen sağ eğilim ta rafından mahkum edildi. Barajı aşamayışın nedeni sol ile ittifakta görüldü. Ancak bu tezleri 2004 başındaki mahalli seçim ler yalanladı. S H P ile ittifak yapılmasına
STR A TEJİD E TIKANMA
rağmen oylarda açık bir gerileme oldu. Bu gerilemede o dönem K O N G R E - G E L
Strateji değişikliği yapıldıktan sonraki
içinde yaşanan krizin de elbette etkisi ol
yıllar, P K K vereceği tavizlerin hepsini bir
muştu. Ancak sağ ile ittifak yaparak güç
anda verdiği için, devletten karşı adım
lenme hayallerinin boşuna bir rüya oldu-
84
__kürt sorunu çözüm yolunda m ı ? _ hareketinin içindeki hava kesin bir şekil
ğu mahalli seçimlerde anlaşıldı. K ü rt Hareketi yeni stratejisiyle sü
de değişiyordu. Hareketin merkezi bu
rekli olarak kendini düzenin meşru güç
tavırları desteklemiyor gibi görünse de
leri arasına kabul ettirme yolunu seçti.
A B D ’nin Irak işgalini “ gerici statükonun
Bunun için düzen partileri ile sürekli itti
bozulması” sözleriyle dolaylı olarak o-
fak kolladı. Genel seçimlerde son ana ka
naylıyordu. Daha da öteye A B D ’nin böl
dar S H P K ü rt Hareketini oyaladı ve son
geye demokrasi getireceği değerlendir
anda aldığı uyarı ile ittifaktan vazgeçti.
meleri yapılmaya başlandı.
Mahalli seçimlerde ise ittifak oy kaybet
Bütün bu sürecin kaçınılmaz bir be
tirdi. Kendi sağına yaklaşarak güçlenme
deli oldu. Yeni strateji kendi içinden bir
taktiklerinin bugüne kadar olumlu bir so
doğum yaptı. Osman Ö calan’ın temsil
nucu olmadığı gibi, hareketin gücünü za
ettiği bu stratejinin üç temel ayağı vardı:
yıflatan sonuçlar yaratmıştır.
I. Gerilla rolünü tamamlamıştır, dağıtıl
Sonuç olarak, bir çırpıda bütün taviz
malıdır; 2. K ü rt hareketinin ağırlık m er
leri verdikten sonra devletten beklentiye
kezi güney olmalıdır, kuzeyin rolü azal
girme, kendini düzen içinde meşru bir
mıştır; 3. A B D ’nin desteği alınarak gü
güç olarak kabul ettirm e çabaları dişe
neyde siyasi çalışma yapılmalıdır.
değer bir sonuç ortaya çıkarmamış, an
Böylece 1999 ortalarında şekillenen
cak hareket içinde önemli bir moral bo
yeni strateji 2003 başlarında ikiye çatal-
zulma yaratmıştır. Yeni stratejinin tıkan
landı. Bir yanda, Türk devleti ile uzlaşma
ması kaçınılmaz bir şekilde hareket için
arayan ve bunun için kendisini açık ve
de tartışma yaratmış, irade paralize ol
meşru eylemlerle sınırlayan bir strateji;
maya başlamıştır.
diğer yanda, güneyi ve A B D desteğini ve siyasal mücadeleyi esas alan bir başka
BÖLÜNME YA DA YENİ STRATEJİNİN ÇATALLANMASI
strateji aynı hareket içinde şekillendi. Bir yılı aşkın bir doğum sancısından sonra ise bölünme kesinleşti. Bu süreçte Abdullah Ö calan’ın tavrı
Irak Savaşı K ü rt Hareketi içinde çok
çok ilginçtir. Osman Öcalan olayı patlak
açmıştır.
verdiğinde, olayı siyasal görüş farkları
2003’ün başında Irak savaşı artık kesin
yönünden ele almak yerine basit bir “ ö r
leşmişti. Strateji değişikliğinin karşılığı o-
güt içi iktidar kavgası” olarak ele aldı ve
larak devletten d ört yıla yakın beklenti
neredeyse Cemil Bayık, Osman Öca-
belirgin
gelişm elere
yol
nin sonucu hemen hemen sıfırdı. Böyle
lan’dan daha çok eleştirildi. Bu tavrın ha
bir ortamda Irak Savaşı’ndan beklentiler
reket içinde iradesizleşme, yarı felç du
arttı. Bu süreç ilginçtir. 2002 genel se
rumu yaratması kaçınılmazdır. Oysa o r
çimleri sırasında D E H A P savaşa karşı hiç
tada çatallanan bir siyasal zemin ve gittik
konuşmadı. Bu konudan kaçındı. H are
çe kopuşa uzanan farklı bir görüş vardı.
ket içinde giderek devrimci hareket ile i-
Ancak bütün bu sancıların başlarda “ ö r
lişki ve ittifaka karşı oldukça seviyesiz e-
güt içi iktidar kavgası” olarak algılanması
leştiriler, hatta sataşmalar yükseldi. Kürt
çok da rastlantı değildir. Çünkü bizzat
85 —
— y o l------------------------------------------Abdullah Öcalan ve tüm diğer lider kad
karşı prensip duruşta P K K ’nin diğerle
ro Irak’a A B D müdahalesine karşı açık
rinden çarpıcı bir farklılığı yoktur. Bura
bir tavır koymak yerine, “ O rtadoğu’da
da elbette özellikle Talabani hareketiyle
gerici statükonun
bozulması”
kavram (aştırmayla
işgal dolaylı
gibi bir
P K K hareketini aynılaştırmak istemeyiz.
olarak
Talabani’nin Am erika ile ilişkisi herhangi
desteklendi. Neticede Osman Öcalan’ın
bir kural ve prensip tanımıyor. Bu zaten
yaptığı bu zeminden sonuna kadar yürü
Talabani’nin bilinen bir özelliğidir. Ancak
mek oldu. Bu görüşün hareket içinde ha
Amerikan işgaline karşı P K K ’nin de tavrı
tırı sayılır bir tabanı olduğu K O N G R A -
dolaylı onay oldu.
G E L ’in ilk kongresinin sonuçlarında o r taya çıktı.
Politikanın
kof ajitasyon olmadığını
biliyoruz. P K K ’den Am erika’ya karşı ha
Bu bölünme sırasında iki konu öne
masi çığlıklar atmasını da kimse bekleye
çekilerek olayın siyasal derinliği önemli
mez. Ancak Am erika ile bazı pratik işbir
ölçüde örtüldü. Birisi, Osman Öcalan’ın
likleri yapmak ile olayın teorize edilmesi
özel yaşamıdır. Böyle konuların hareket
farklı seviyelerdir. Birisi acil pratik adım
içinde dinamitleyici etkileri olduğu bilini yor. İkincisi, tam bu süreçte Abdullah 0calan’ın kendi görüşlerinin sansür edildi ğini ileri sürerek bazı örgütsel tedbirler almaya girişmesidir. Böylece Osman 0calan tecrit edildi, ancak aynı zamanda “ sekter, sol” politikalar izlemekle suçla nan bir lider kadrosu da etkisizleştirildi. H areket daha liberal ellere teslim edildi. Olayların spekülatif detaylarının kafa karıştırmaktan başka bir anlamı olmaz. Bütün bu yaşananlardan bir temelli so nuç çıkar. I999’da yapılan stratejik dö nüş, tıkanmış ve tükenmiştir. Osman Öcalan’ın bir güce sahip olmaması kimseyi yanıltmasın. Onun dillendirdiği görüşle
larla sınırlıdır. Ancak olay teorize edilir se, günümüz emperyalizmi ile düşünce ve siyasi alanlarda karışma ortaya çıkar ki, böyle bir durum o hareketin geleceği ni ipotek altına alır. Bugün P K K hareke tinin teorik olarak geldiği nokta post modernizmin bir K ü rt versiyonudur. Günümüzdeki
emperyalist yeniden
paylaşımı görmeyip, yaşananları “ barış ve demokrasinin yüzyılı” olarak algılamak; iktidar ve devlet hedefinden vazgeçmeyi “ Marksizm’i aşmak” ; örgütsel yapıda li beralleşmeyi “ Leninist örgüt anlayışını aşmak” olarak görmek post modernist bir duruş noktasıdır.
rin hareket içinde yaygın bir tabanı var
Ç o k sık tekrarlanan bir gerekçe eski
dır. A yrıca şimdilik güçlü bir de objektif
kalıpların anlamını yitirmesidir. Bu belli
zemini vardır. K ü rt H areketinin 1999’daki yeni stratejisinin açmazı kendi
ölçülerde doğrudur da. Ancak bu ger
ni devletten adım beklemeye sıkıştırma
en az eski kalıpların içinde boğulmak ka
sıdır. Bu beklenti süreci örgütsel ve mo ral bozulmalara kapı açıyor. Ö te yandan,
dar tehlikelidir. Amerikan emperyalizmi
çekliği olur olmaz bütün alanlara yaymak
konusunda bol bol çığlık atmak, hatta
G üney’de özellikle Barzani güçleri bazı a-
histerik nutuklar çekmenin anti-emper-
dımlar atıyor. Kuzey’deki K ü rt H areke
yalist bir mücadeleyle alakası
tinde gözlerin güneye dönmesi bu an
yoktur. Ancak, A m erika’nın Irak’ı işgalini
lamda kaçınılmazdır. Am erikan işgaline
“ gerici statükoyu bozmak” olarak tanım-
_
86 __ _________________________
elbette
kürt sorunu çözüm yolunda mı?__ lamanın gerçeklikle ilgisi nedir? Bu de
değil, yeni ideolojik zemindir. Dolayısıyla
ğerlendirme, günümüzdeki emperyalist
son savaş çağrılarının düzeltici etkileri de
işgalleri meşrulaştıran sonuçlar doğur
çok sınırlı olmaktan öteye geçemez. İkin
maz mı? Sonuç olarak, Osman Öcalan
ci esas neden, devleti A B sürecinde bir
bu açılan yoldan sonuna kadar yürümüş
adım atmaya zorlamaktır. Ancak bu işle
tür. Ancak yolu açan kendisi değildir. Bu
vi olmayan çelişkili bir yaklaşımdı. Bir
yol
P K K ’nin yeni ideolojik zemininde
vardır.
yandan, savaş ciddi bir seviyeye çıkarsa A B süreci tıkanabilirdi. Bu olasılık ise
Sonuç olarak, bugün için son gelişme
K ü rt Hareketinin siyasal tercihleri açısın
leri “ bölünme” kavramıyla tanımlamak a-
dan da bir açmaz yaratacaktı. K ü rt H are
bartı olarak görülebilir. Bu kavramı bi
keti böyle bir tıkanmayı yeni stratejik
linçli olarak kullanıyoruz. Ve Osman 0-
yaklaşımı açısından göze alamazdı. Ö te
calan’ın bugün bir örgütsel gücü olmadı
yandan, devlet kendisi üzerinde gerçek
ğını biliyoruz. Ancak son bölünmenin si
bir baskı kuramayan böyle girişimler kar
yasal zemini açısından olaya baktığımızda
şısında bir taviz verm eye hiç niyetli değil
olay farklı görünüyor. Osman Öcalan’ın
di. Sonuç olarak, bu çelişkili taktik pra
dillendirdiği görüşler K ü rt Hareketi için
tikte sürünen ama bir rol oynamayan bir
de oldukça yaygın bir tabana sahiptir. Bu
duruma dönüştü. Son olarak ise, Aralık
nedenle bölünme kavramını tercih ettik.
görüşmelerine kadar askıya alındı.
Bu söylediklerimizden elbette bir pratik
Bugünkü duruma üç yönden bakmak
sonuç çıkar. Bu stratejik çatallanma sü
gerekiyor: Türk devletinin tavrı; A m eri
reci henüz tamamlanmamıştır.
ka’nın Irak’taki durumu ve son olarak A B sürecinin K ü rt sorunu üzerindeki olası etkileri.
GÜNÜMÜZDE DURUM
Türk devleti açısından sorun çözüm bir yıldır
lenmiştir. A B süreci için yapılan yasa de
K ü rt Hareketinin geliştirmeye çalıştığı
rişiklikleriyle tanınan bazı kültürel haklar
tepki “ savaşın yeniden başlayabileceği”
devlet için son sınırdır. Bunu bir genel
Stratejinin tıkanışına son
uyarısı oldu. Pratik olarak bu süreçte ça
kurmay sözcüsü basın açıklamasında a-
tışmalarda bir artış olmuştur. Ancak bu
çıkça ilan etti. Abdullah Gül de farklı gö
gelişmelerin stratejide bir değişik anlamı
rüşte olmadıklarını açıkladı. Bundan ö te
na gelmediği hareket tarafından da sık sık
ye, bazı koşulların yan yana gelmesiyle
vurgulanmıştır. Savaş olasılığını öne çı
yeni af girişimleri yapılabilir. Ancak K ü rt
kartmanın başlıca iki nedeni olduğu gö
sorununun hukuksal zemini devlet açı
rülüyor. İlki, hareket içindeki moral ve i-
sından son durak noktasına gelmiştir.
radi bozulmalardır. Yeni stratejiyle Kürt Hareketi on beş yıllık mücadele ile yarat
Türk devleti soruna böyle yaklaşıyor. Bu ç e r ç e v e d e d e v le t in hedefi, legaldeki K ü rt
tığı “ yeni insanfnı yavaş yavaş kaybedi
Hareketine biraz daha yumuşatılmış öl
yor. Beklenti yıllarının böyle sonuçlar ya
çülerde bir statüko tanımaktır.
ratması bir bakıma kaçınılmazdı. Ancak
Bölgedeki gelişmelerin sorun üzerin
bu deformasyonun tek nedeni bekleme
deki etkisini tüm boyutlarıyla bugünden
87 —
— y ol____________________________ kestirm ek
mümkün
değildir.
A m e ri
Konu Türk devleti ile pazarlık konuların
ka’nın Irak’ta bulunuş tarzı pek çok geliş
dan birisi olarak elde tutulmuştur. Kıbrıs
meyi tetikleyecektir. Irak’ın geleceğiyle
ve K ü rt sorunu Türkiye’nin A B sürecin
ilgili yakın zamanda bir netlik görünmü
de ikide bir başını ağrıtan konulardır.
yor. Merkezi yanı güçlü bir devlet veya
Böyle olmaya da devam edecektir. A n
üçe bölünmüş Irak iki uç noktadaki çö
cak patlak veren tartışma A B ’nin K ü rt
zümdür. Yakın gelecekte büyük olasılıkla
sorunu ile ilgili en uzak ufkunu ortaya
bu uçların arasında duran çözümler de
koyması açısından “ yararlı” olmuştur. Bu
nenecektir. Bu gelişmelere Türk devleti
da Kürtlere ve tabi Alevilere azınlık sta
nin bir müdahale şansı esas olarak yok
tüsünün tanınmasıdır.
Bu statü “ azın-
tur. Ancak güçlü bir K ü rt bölgesinin o-
lık” ların kendi kimlik ve kültürleriyle var
luşması, özellikle petrol ve bağımsız o r
olmalarını teminat altına alıyor, ancak
duya sahip bir K ü rt iradesinin ortaya çık
onların vatandaşlık haklarını da sınırlıyor.
ması Türk devletini harekete geçirebilir.
Bu nedenle K ü rt Hareketi bu statüye sı
Şimdiden “ Kerkük sorunu” ısınıyor.
cak bakmadı. Karşı görüş olarak, daha
%
A B D açısından her şey kendisinin I-
önce savunulan “ kurucu ulus” olarak ta
rak ve bölgedeki egemenliğini sağlamlaş
nınmayı ileri sürdü. Bunun siyasal ve hu
tırdığı ölçüde bir role ve değere sahiptir.
kuksal anlamı açıktır. K ü rt Halkı kurucu
Bu anlamda A B D için K ü rt sorunu kesin
ulus olarak tanınırsa bunun mantık sonu
likle bir prensip sorunu değildir. A B D a-
cu devletin yapılanması bu iki ulusun var
çısından kendi çıkarlarına hizmet ettiği
lığına göre şekillenecektir. Türk devleti,
müddetçe bir K ü rt devleti de mümkün dür. Ancak bütün bu öluşumlar kendisi
Kültlerin azınlık statüsüne karşı çıkışları nı sempatiyle izlese de, kurucu ulus ola
nin bölgedeki bulunuşunu sağlamlaştırdı
rak tanınmayı ise kesin olarak reddedi
ğı ölçüde bir anlama sahiptir. “ Kendi çı
yor. Eğer A B sürecinde bu tartışmalar
karlarına bağlı neden ikinci bir İsrail iste
derinleşir ve özellikle A B bu konuda da-
mesin?” sorusu doğal olarak akla geliyor.
yâtıcı olursa, Kürtler bir açmazla yüz yü
O ysa “ güçlü bir K ü rt devleti” A B D ’nin
ze gelecektir. Bir yanda sınırlı ama somut
bölgedeki durumunu sıkıntıya sokar. Bu
tanımlı azınlık hakları; öte yanda, bir ulus
günün güçler dengesinde Am erika bölge de ikinci bir İsrail’i taşıyamaz. “ Süper gü cün” bu kadar gücü yoktur. Sonuç ola rak, petrole sahip güçlü bir K ü rt devleti
olmanın niteliğini güçlendirecek ancak gerçekleşme şansı görünmeyen, bu an lamda “ soyut” bir hakkın savunulması, hareketi taktik olarak zorlayacaktır.
ne doğru gidiş kuzeydeki K ü rt hareketi ni etkileyeceği gibi, devletin tavrını da provoke eder. Ancak yakın gelecekte
SONUÇ
böyle bir gelişim olasılığı zayıftır. A B sürecinin sorun üzerindeki etkile
K ü r t H a re k etin yeni stratejisi bugün
rine gelince. İlk etki, K ü rt halkı için “ a-
açık bir çatallanma içindedir. Bir yanda,
zınlık” statüsü tartışmasının patlak ver
Türk devletiyle uzlaşma arayan, devleti
mesi oldu. Ç o k prensipli görünen A B ’nin
ikna edebilmek için kendi sağındaki güç
bu konuda netleşmiş bir tavrı yoktur.
ler üzerinden meşruluk kazanma çabala-
88
__kürt sorunu çözüm yolunda mı?___ rı; öte yanda güneyi ve Am erika ile ilişki
lenmiş olur. Kendi başına “ geniş” parti
yi esas alan bir yöneliş bugün K ü rt H are
hedefe daha iyi varır diye politikada ka
ketinin iradesini önemli ölçüde zayıflatan
nıtlanmış bir yol yoktur. Stratejideki tı
bir çatallanmadır.
kanma Türkiye partisi girişimi ile aşılma
Bu tıkanmayı aşma çabaları yeni han
ya çalışılırken, sorunun özünden biraz
dikaplar yaratmaktan öteye gitmiyor. En
daha uzaklaşma ve hatta Türkiyelileşme
son girişimi sürdürülen “ Türkiye partisi”
ve genişleme adı altında kimi güçlere yer
kendi içinde böyle bir açmazı taşıyor.
açılması halinde inisiyatifi kaybetme riski
Daha geniş çevreleri kucaklama, siyasal
artacaktır. Belki de inisiyatifin bir kısmı
tecridi kırma ve demokrasiyi genişletme
gönüllü olarak terk edilecektir.
gerekçelerine dayanan bu girişim; öte
Sonuç olarak, K ü rt özgürlük hareketi
yandan K ü rt hareketini, kendi özgün ka
Kürt işçi ve yoksullarının hareketi olarak
rakterini yitirme tehlikesiyle yüz yüze
yola çıktı. Bu “ gömülmüş” konunun üze
getirecektir. “ Türkiye partisi” olarak de
rindeki ölü toprağını buldozer gibi attı.
mokrasi mücadelesinin yürütülmesi so
Ancak bu açılan yoldan artık ilk yola çı
runun adının gölgelenmesine ve giderek
kanlar değil, son beş yıldır başkaları yü
ikinci
rümeye hazırlanıyor. Üstelik onları ısrar
plana itilmesine
kapı açacaktır.
K ü rt sorunu ancak kendi kimliğiyle orta
la davet eden Hareketin kendisidir. Evet,
ya konulduğunda anlam taşır. Kendi sa
bu, sonuca ulaşmayan sosyal devrimlerin bir alın yazısıdır. Yol açıcıları açtıkları
ğından güç alma mantığı K ü rt hareketi içinde öyle köklü bir yer edinmiştir ki, tı
yoldan sonuna kadar yürüyemeyebilir.
kanma yaşandıkça çözüme yeniden bu mantığın bir tekrarı olan yeni bir girişim
Bugün K ü rt Hareketi artık K ü rt burjuva larının eline geçiyor. Burjuva kavramının
den başlanıyor. K A D E K , K O N G R E - G E L
K ü rt kitlesi içinde henüz çok belirgin bir
hep bu mantıkla yaratıldı, ancak sonuç
kategori olmadığı biliniyor. Bu kavram,
değişmedi. Mahalli seçimlerde S H P ile it
K ü rt yoksulları dışındaki, devletle arasın
tifak durumu kötüleştirdi. Türkiye parti
da belli bir mesafe olan irili ufaklı K ü rt e-
si girişimi böyle çabaların sonuncusudur.
gemenleri olarak algılanabilir.
Eski D E P milletvekillerinin işin içinde ol ması tabloyu fazla değiştirmeyecektir.
Bu gerçeklikten dolayı K ü rt hareke tinde yeni stratejinin tıkanması ve çatal-
A B süreci ile bu yeni parti girişiminin
lanması gelecekteki yeni saflaşmaların i-
bir paralelliği olduğu görülüyor. A B böy
şaretini veriyor. Savaşın yorgunluğu belli
le geniş bir Türkiye partisi girişimini ister
ölçüde ortadan kalktıktan, açlık duyulan
ve destekler. Ancak böyle bir parti Kürt
kültürel konularda bir süreç yaşandıktan
sorununu nasıl formüle edecektir? “ A-
sonra, yolu açan K ü rt yoksulları açtıkları
zınlık” sorunu olarak mı? “ Kurucu ulus
yolun ne hale geldiğine bir kez daha ba
olarak tanınma” olarak mı? Veya hiçbir
kacaklardır.
somut hedefe yönelmeden “ demokratik
16.11.04
cumhuriyet” için mücadele olarak mı? Sorun burada yatıyor. Bunlardan her hangi birisi hedef seçildiğinde partinin kapsam alanı ve ittifak güçleri de belir-
89 ----
Ayşe Tansever
AKINTIYA KÜREK: IRAK SEÇİMLERİ ya da ÇEKİLİŞİN PLANI Irak Koalisyon G üçleri Başkanı Paul
denleri vardır. Kapitalizm itibar yitir
Brem er 28 Haziran 2004 günü gizli bir
mektedir. A B D kapitalizmi insanlar için
törenle Irak yönetiminin Geçici Hükü met Başkanlığı’nı İyad Allavi’ye teslim et
bir umut, yarınlarına ışık tutan bir olgu olmaktan çıkmakta, onların korkulu dü
tiğinin ertesi günü kimseye haber v e r
şü haline gelmektedir. A rtık halklar de
meden bir uçakla vatanı A B D ’ye geri
mokrasi özgürlük gibi kavramların altın
döndü. Bir yıla yakın süre Irak’ı yönet
da sömürü, eziyet, işkence ve ölüm gibi
miş biri için çok buruk bir ayrılık olmuş
olguların yattığını görm ektedirler. Yani
olsa gerektir. O nu bu koltuğa getiren
A B D bir umut, bir kurtarıcı olarak gö
“ başarılarının” ardından Irak’tan ayrılır
rülmemektedir. V e de onun için Irak’ta
ken tek bir el sallayanının olmaması ken
A B D işgaline karşı bir direniş vardır. Y a
disini çok düşündürmüş olmalı.
şananlar Bush’un elindeki en yetkin, en
Brem er dönemi A B D açısından bir
modern silahların, son tekniğin bile in
hayalin kapanmasıdır. A B D , sosyalist sis
san
temin çökmesi ile çıktığı III. Sömürgeci
i bir sonuç veremediğini gösterm ekte
bilinci ve
azmi
karşısında niha-
lik D önem i’nde hiçte istediği gibi I. Sö
dir. A B D III. Dönem Sömürgeciliği’ne çı-
mürgecilik D önem i’nin kurumu söm ür
kamadan yolu kesilmektedir. Irak halkı
ge valisi ile sömürge yönetilemeyeceğini
bunu tüm dünya halklarına kanıtlamakla
anlamış olmalıdır. Brem er Irak’ta asayişi
görevli gibidir.
kuramama başarısızlığını savaşın başında
Ancak elbette A B D , “ tamam gerçek
yağmalamayı önlemekte titiz davraml-
lik bu” deyip 140 bin askeri ve uçak ge
mamaya bağladı. Şimdi vatanına dönmüş
misini alıp gidecek değildir. Hep yeni
olan Irak İşgal Güçleri Komutanı G e n e
yollar, yeni çareler aramaktadır. “ Bre-
ral Sanchez ise Savunma Bakanlığı’nın
m er’le olmadı, acaba Allavi ile ne kadar
gerekli teçhizatı vermemesinin bugünkü duruma yol açtığını söyledi. Yani Koalis
idare edebilirim” diye düşünmektedir. Şimdi de seçimler vardır. Yeni birilerini
yon G eçici O toritesi Irak’ta asayişi ku
bulacaktır. Kapitalizmi ilerleten onun bu
ramama ve direnişi bastıramamanın ne
girişimciliği, bu direnci ve hırsıdır. Daha
denini Savunma Bakanı Donald Rums-
Irak’ta çok şeyler deneyecektir. Sonuna
feld’in az personelli modern savaş man
kadar bu pazarı, petrolü elinde tutmaya
tığına bağladı. Hayır, Irak’ta yaşanan olayları sadece
çalışacaktır. Pencereden atılsa bacadan girmeyi deneyecektir.
A B D modern savaş mantığı ya da asker lerinin vahşi davranışı ile açıklamak
yapacağı sürekli merak konusu. Bush
mümkün değildir. Ç o k daha derin ne
hükümeti Irak’ta stratejik hata yaptı, na-
90
Irak direnişi karşısında Bush’un ne
__________________ ırak seçimleri___ sil bu “ beladan” kurtulacak diye sorulu
ki pata pat bir durum vardır. Peki bu iş
yor, girmeyi planladı çıkışı planlamadı di
nasıl çözülecektir? A B D hangi durumda
ye eleştiriliyor. A B D
sırf girip almayı
pilisini pırtısını alıp gitmek zorunda kala
planlıyor, ama o ülkeye nasıl demokrasi
caktır. Vietnam ’da yenilmiştim şimdi bir
getireceğini planlamıyor, eksiği bu, deni
kez daha yenildim, diyecektir. O rada
yor. Y o k işte B A A S Partisi’ni dağıttı, yok
sosyalist güçlere yenildi.
Saddam
böylece
güçlerine yenilecektir. Bunu ne zaman
iktidar olma
diyecektir? Hangi tü r bir direniş, hangi
şansını yitirdi, deniyor. Doğrudur. Bun
tü r bir güçler dengesi A B D ’yi Irak dışına
lar yapılan yanlışlardır. V e kapitalizmin
atacaktır? Irak’ta durmanın bedelini ne
süper gücü böyle yanlışlar yapabiliyor.
zaman, hangi koşulda A B D karşılayamaz
Böyle
duruma gelecektir? Asıl soru bu olmalı
O rd u s u ’nu
halkla bağlarını
plansız
dağıttı,
kopardı,
davranabiliyor.
Çünkü
kendisine çok güveniyor. III. Dünya Ü l
Burada halk
dır.
kelerinin halklarını bu kadar küçümsü
Allavi Hükümeti A B D ’nin denediği
yor. Bunların bir bedeli olsa gerek. A r
bir modeldir. VVashington’a bağlı, Irak’ı
tık kendini dev aynasında görmelerin so
A B D çıkarları doğrultusunda söm ürm e
nuna da geliniyor, sermaye tüketiliyor
sine kul köle bir hükümet. Latin A m e ri
olsa gerek.
ka’da 1970’lerde kurdurduğu askeri hü
Başka bir açıklama getirmekte müm kün. Denebilir 'ki kapitalizmin günümüz
kümetler gibi. Ya da Allavi hükümeti
krizi o kadar büyüktür ki uzun dönemli
edecek bir seçim ortamı yaratmalıdır. I-
böyle bir hükümetin kurulmasına hizmet
planlar yapamıyor ve gününü kurtarma
rak petrollerini kontrol edebilmesine,
ya çalışıyor. Doğrudur. Hangi veriden
gelirlerini çıkarları doğrultusunda yön
çıkarsak çıkalım A B D pratiktir. O laylar
lendirmesine hizmet eden, O rtadoğu’da
dan öğrenmeye çalışır. Sonuna kadar I-
İsrail’in yerine getirm ekte zorlandığı jan
rak’ta direnecektir. En son olarak kafa
darmalık görevine destek veren, bölge
sında Kolom biya modeli olsa gerek. O
de A B D çıkarlarını dayatabilen bir hükü
çok aşık olduğu petrol alanı ve boruları
met. Irak pazarını A B D şirketlerine açan
etrafına 140 bin askerini sırayla dizebile
ve Irak petrol gelirlerinin A B D şirketle
ceğim düşünmektedir. Irak pazarından
rinin cebine girmesini sağlayacak bir hü
vazgeçebilir, ama Irak petrolü ve onunla
kümet. V e bölgede örneğin Suudi A r a
bağlantılı olarak O rtadoğu’daki petrol a-
bistan, İran gibi ülkelerdeki petrol re
lanlarımn yakından denetiminden vaz
zervlerinin denetimini sağlayabilecek bir
geçmeyecektir. T a ki vazgeçmek zorun
güç oluşturacak Irak Hükümeti. A B D , I-
da kalana kadar.
rak Hüküm eti’nden bunları beklem ekte
Şimdiki hali ile olay şudur. A B D as
dir. Allavi Hükümeti böyle bir hüküme
keri gücü Irak’ta direnişi bastıramamak-
tin kurulmasına hizmet edecek seçim
tadır. En üst, en modern teknik bile in
ortamı yaratmalıdır.
san iradesini yenem emektedir. Irak de
Allavi Hükümeti bir kaç aylık iktidarı
neyinin bir sonucu budur. İkinci sonuç i-
döneminde Irak’ta neler yapmıştır? A B D
se direniş bugünkü gücüyle bile A B D ’yi
hayalleri ne kadar gerçekleşmiştir. Se
Irak’tan çıkarmaya yetmemektedir. San
çimlere kadar neler yaşanmıştır ve ya
------------------------------------------ 91 ----
— yol____________________________ şanma olasılığı vardır? Seçim ler öncesi
teda al Sadr güçlerine vurdukça direniş
böyle bir değerlendirme yapmak müm
daha toparlanıyor ve yükseliyordu. Ne-
kündür.
cef ve Kerbela’da olaylar yükseldi. B re m er anlaşma yapmak zorunda kaldı. A-
SEÇİM LER YAPILACAK MI?
merikan askerlerinin kente girmesinden vazgeçildi. B re m e r’in devri yaklaşıyordu, ama A B D ve işgal güçlerine saldırılar her
Paul Brem er yönetimindeki işgal güç
geçen gün azalmıyor artıyordu. Bu ne
leri arkalarından gelecek hükümete iyilik
denle hatırlardadır, Bush’a hep sorulu
yapmak istediler. En azından Allavi H ü
yordu: “ Brem er devredecek mi?” “ G e
kümeti halk arasında bir umut olmalı. İ-
çici Hüküm et planlandığı gibi 28 Hazi-
yi bir başlangıç yapmalı, kendisini sevdir-
ran’da göreve başlayacak mı?” “ D ireni
meliydi. Gidici yönetimin sert davran
şin yüksekliğine rağmen devrecek misi
ması unutulabilirdi. Y a da o sert davra
niz?”
nırsa Allavi Hükümeti sevimli görünür dü. Allavi’nin hareket alanı genişletilme liydi. Bu nedenle Paul Brem er Irak’ta yükselm ekte olan direnişi mümkün ol
Açıkçası bu sorular çok anlamlıdır. Şu soruluyordu. A B D güçleri olarak asa yişi sağlayamadınız, iktidar olamadınız,
duğunca bastırmaya, yok etmeye çalıştı.
kentler kontrolünüzden çıkıyor, direniş yükseldi, her gün bir kaç askeriniz ölü
Direnişin kalesi Felluce gibi görünüyor
yor. Yeniliyor, geriye çekiliyorsunuz. Bu
du. Am erikan askerleri buraya giremiyorlardı. Brem er parçalanarak öldürü
siz iktidarda iken, tüm ipler elinizde iken böyle. Nasıl olur da iktidarı sizden olma
len kiralık katillerin intikamını almak ba
yan birine devredersiniz? Ö z güç olarak
hanesi ile Felluce’ye saldırdı. Am a Fellu
yapamadığınızı kukla bir hükümet ile ya
ce, Stalingrad olma andı içmişti. Direniş
pacağınızı
çok yüksekti. A B D kenti alamadı ve sal
başaramadığınızı kukla hükümet mi ba
mı
düşünüyorsunuz?
Kendi
dırıyı durdurdu. Kent yönetimi ile uzlaş
şaracak?
mak zorunda kaldı.
Yoksa başka bir plan mı var? A B D silah
Böyle
mi
düşünüyorsunuz?
İyad Allavi, Şii olduğu ve Şiileri böyle-
lı gücü Irak Şii maskesi arkasına çekilirse
ce işgal güçlerinden yana çekebileceği
asayişi kurmak daha mı olası? Yani B re
düşüncesiyle bu göreve getirilecekti, a-
m er’in devir tarihi kesin mi? Yoksa devir
ma önü açılmalı, işgale karşı olanlar sus-
uzatılacak mı? Soruların anlamı buydu.
turulmalı, göreve başlar başlamaz elinin
A B D Irak’a girdikten bir yıl geçmeden
kanlanması önlenmeliydi. Mehdi Ordusu
yenilmeye başlıyordu.
ve lideri Mukteda al Sadr’a saldırıldı. G a
Aslında şimdi bu soruların aynısını
zeteleri kapatıldı, önderleri tutuklandı.
seçimler için sorm ak olasıdır. A B D ger
G ünlerce al Sadr kenti havadan ve kara
çekten bu durumda seçimleri yapmayı
Felluce örnek Oldu.
düşünmekte midir? Bu ortamda nasıl se
dan bombalandı.
K ent direndi. Hatta al Sadr güçlerinin di
çim yapılacaktır? Seçim kütükleri, seçim
renmesi bir yana, başka başka kentlerde
sandıkları, seçim propagandaları, seçim
onu örnek almaya başlıyor ve Am erikan askerlerini dışarı atıyorlardı. Yani Muk
bunlar nasıl yapılacaktır? Seçim yapıldı-
__ 92
lerde özgür irade vs. vs. Bu ortamda
ırak seçimleri__ ğında A B D kendi amaçlarına hizmet e-
hazırlanıldı. Hedefe ilk önce Felluce ko
deceğini düşündüğü bir hükümeti nasıl
nuldu. Sonra yine büyük bir olasılık Şii-
işbaşına getirecektir? Bu hükümeti nasıl
ler gelecek. Bir “ temizlik” yapılacak. A-
ayakta tutacaktır? Kendi adaylarını nasıl
çıkçası bize göre A B D Felluce saldırısı i-
seçtirecektir? Kendi adayları nasıl A B D
le Irak’ta iktidar olabileceğini düşünmü
arkasında duracaktır, A B D
çıkarlarını
yor. Sadece direnişin gücüne karşı ken
uygulayacaktır? Gerçekten bugünkü I-
di gücünü sağlamlaştırmaya çalışıyor. N e
rak’ın durumuna baktığımızda bunların
türden olursa olsun bir seçim yapmak
gerçekleşmesi bir hayaldir. Durum Bre-
bile bir başarı haline geliyor. Direnişin
m er’in görevi Allavi’ye devrettiği ortam
şiddetini azaltmaya, zaman kazanmaya
dan daha da kötüdür. Öyleyse seçimler
çalışıyor. Kalmasına kolaylık sağlayacak
gerçekten yapılacak mıdır?
barajlar örüyor. Sığınaklar inşa ediyor.
Bize göre yapılacaktır. Yapılmak zo rundadır. Şöyle ya da böyle bir seçim ya pılacaktır. Y erel seçim yapılacaktır. Bazı yerlerde yapılacaktır. Bazı yerlerde ya pılmayacaktır. Belki bir süre daha erte lenecektir, ama büyük bir değişiklik ol mazsa yapılacaktır.
Nasıl
Brem er’den
Allavi’ye devredildi ise şimdi “ seçilecek” olanlara devredilecektir. Çünkü bunlar yenilişin birer adımlarıdır. Aslında işler tersine dönüyor. A B D en başta bir takvim açıkladı. Plana göre
Başka bir şekilde söylersek geri çekili şinde bir mantığı olmalıdır. G eri çekilir ken de “ şerefle” çekilinmelidir. En çok çıkarla çekilmelidir. En fazla yarar sağ lanmalıdır. En az telef verilmelidir. Seçimleri yapmak bu mantığın merdi ven taşlarıdır. Seçim ler onu dünya ka muoyu önünde daha yasal bir konuma sokacaktır. Dünya kamuoyunda kendine bir tutanak bulacak. Irak savaşındaki yasadışılığının üstünü bir şekilde örtecek. Belki böylece dışarıdan yardım alabile cek. Irak direnişine karşı destek sağlaya
takvim A B D ’nin Irak’ta iktidarının sağ
cak. Çıkarlarına hizmet edecek ortalama
lamlaştırma virajlarıydı. Ancak şimdi iş
bir iktidar oturtabilecektir.
ler tersine döndü ve takvim Irak’taki di renişin yarattığı fırtına karşısında tutun duğu dallar oldu. Onun için bunlardan vazgeçmeyecek, aksine kendisi için kur tarıcı tarihler olarak bakacaktır.
Takvime sadık kalmak Irak’taki taba nı açısından da önemlidir. Bilindiği gibi Sistani, G eçici Allavi Hükümeti yerine Haziran’da direkt seçimler istiyordu. Ocak ayına razı edilinceye kadar akla kara
G eriye Brem er gibi bir yönetim e gi
seçildi. Şimdi seçimleri bir kez daha e r
demeyecek. Onunla yapabileceği bir şey
telem ek Sistani eli ile tutulmak istenen ı-
yok. Elindeki korkunç yetkin silahlara
lımlı kitleleri karşıya almak, varlığına di
karşın Allavi Hükümeti maskesi de bu
renişi artırm ak olacaktır. İşi zorlaşacak
kadar işine yarıyor. Bu durumda seçim
tır. Tek rar edelim seçimler yapmadan I-
yapmak yine varlık koymak demek. D i
rak’ta kalışını daha kolaylaştıracağına i-
reniş güçlerine saldırı için bir gerekçe
nansa hiç çekinmeden, dünyayı bile u-
demek. Allavi iktidarına hazırlanırken ol
mursamadan seçimleri iptal eder. Ya da
duğu gibi seçimlerden sonra başa geçe
böyle bir umut ışığı görse erteler. Am a
cek hüküm et öncesi yeniden saldırıya
şimdilik görmüyor. Irak’ta ayakta dura-
93 —
— yol bilmesinin tek yolu saldırıdır. Seçim ler
mentosundan 18.5 milyar dolar çıkarıl
de bunun bir parçası.
mıştı. Bunun ancak 500 milyon doları harcanabildi. O da askeri amaçlar için
SEÇİM LERE ÖN HAZIRLIK
kullanıldı. Şimdi bu paraların dağıtılması durduruldu. Bizzat Bush’un dediği gibi e-
Seçimlerin bir akıntıya karşı duruş, geri çekilmenin mantıklı adımları olduğu tespitinden sonra taktikleri dönemlere ayırabiliriz. İki ana dönem tespit edilebi
ğer yeniden yıkılacaksa yeraltı ve üstüne yatırım yapmanın bir anlamı yoktu. Yani elektrik, kanalizasyon, su vs gibi altyapı tesislerinin ihaleleri askıya alındı. Yeniden yapılanmanın durdurulması
lir. Irak seçimleri A B D seçimleri ile iç içe geçmiş durumdadır. Irak’taki durum Bush’un yeniden seçilip seçilememesini etkileyecektir. O nedenle A B D seçimle ri öncesinde genellikle ortalığı çok fazla karıştırmama ve yumuşak davranma ve sanki Irak’ta başarı kazanılmış ve işler iyiye gidecekmiş havası verm e amacı öne çıktı. G enelde fazla A B D kaybı verilm e yeceği düşünülen eylemlilikler içinde bu
Irak’ın pazar olarak kullanılmasının im kansız olduğunun
açıklanmasıdır.
Irak
bundan böyle A B D açısından sadece bir petrol ülkesi olacaktır. Irak’ta kalış ne Irak’ta belki ne de O rtadoğu’da bir pazar yaratmayacaktır.
Aksine
ortaya
çıkan
A B D düşmanlığı ve A B D mallarına boy kotlar göz önüne alınırsa A B D hem Irak’ta hem de bölgede pazar kaybetme ye başlamıştır. Irak savaşı bazı çok ulus
lunuldu.
lu şirketler için olumsuzluk getirmiştir.
ABD SEÇİM LERİ ÖNCESİ TAKTİKLER
Yeniden yapılanmanın kaldırılması as lında çok boyutlu bir yenilginin işareti dir. A B D şirketleri bir ülkeye girdikleri zaman kapitalist pazar kurulmasına hiz
a. Yeniden Yapılanma
met ederler. Burjuva ilişkilerin tem elle
Bush Hükümeti yaz ortasında Irak’ta
rini atarlar. Şirketler yerli halk arasından
yeniden yapılanma projesinin rafa kaldı
burjuvalar yetiştirm eye başlarlar. Yani
rıldığını açıkladı. Yani Bush Irak’a girer
sınıflı yapı kurulur. V ar olan sınıflar iliş
ken
verdiği
sözden
geri
dönüyordu.
kisi
geliştilir.
II. Söm ürgecilik
Döne-
Kentler savaşla yıkıldıktan sonra yeni
mi’nde bunlar yaşandı. Şimdi III. Söm ür
den yapılacaktı. Irak bir pazar haline ge
gecilik D önem i’ne girildiğinde ise çok u-
lecek, başta A B D )e sonra saldırıya as
luslu şirketler var olan yerli burjuvalarla
ker yollayan ülkelerin şirketlerine yeni iş
bir ilişki modeli arıyor olmalıdırlar. Irak
alanları açılacaktı. Kapitalizmin bildiğimiz
olayları bize böyle bir ilişkinin kurulama
karakterine uygun olarak ilk önce yıka
dığını gösteriyor. A B D ’nin gelmesinden
cak, sonra da yeniden yapacaktı. Ekono
kar uman burjuvalar yok muydu? Neden
misini canlandıracaktı. Yükselen direni
böyle bir pazar kurulamadı? Bu sorulara
şin bu hesabı bozduğunun ilk kabulü ye
yanıtlar aramak gerekir.
niden yapılanmayı durdurmaktır. Yeniden yapılanma için A B D parla
94
B rem er ve daha sonra Allavi döne minde çıkarılan bir kaç ekonom ik yasa-
___________________ ırak seçimleri___ ya bakalım:
nomi politikalarıyla kurulamaz. İkisi bir
birine ters düşer. Ya da kapitalizm, için 1. “ lrak’ın 200 K İT ’İ özelleştirilecek.” de olduğu çok uluslu tekeller dönemin Bunları kim alabilir? Elbetteki çok uluslu de işgal edilen ülkede eskisi gibi güçlü işirketler. lişki ağları kurma yapısına sahip değildir. “ lrak iş alanında yabancılar % 100 Globalleşme ile bizim gibi ülkelere giriş mülkiyet sahibi olabilirler.” Yerli burju lerine baktığımızda da farklı bir sonuç vaların pek işine yarayacak bir madde görmüyoruz. Ç o k uluslu şirketler yeni değildir. V a r olan bütün ulusal değerle dönemde yeni burjuvalar yetiştirmeye rin yabancılara satılması demektir. değil, onları proleterleştirm eye hizmet 3. ” Yerli yabancı iş adamı ayırımı o r ediyorlar. Bu anlamı ile de III. D önem ’de tadan kaldırılacak.” işgal edilecek ülkelerde tutunmaları zo r 4. “ Tüm karlar yurt dışına taşınabilir.” laşıyor. O ülke içinden kendilerine yan 2.
5.
daşlar bulmaları zorlaşıyor. Kurulacak “ lrak’a giren mallardan gümrük tar
zı ihracat vergisi, lisans ücreti vs. gibi
bir avuçta aç milyonları peşinden sürük
şeyler alınmaz.” (Bilgiler: Z.net, Dahr Cam ili’nin Irak Ekonomisi yazısından, 10 Kasım 04)
leyecek bir güç oluşturamıyorlar. Yeniden yapılanmanın durdurulması nı Batı emperyalizminin tekelci yapısının
Bu yasaların hiç biri yerli burjuvaların
vardığı son konağın sonucu olarak de
işine yaramamak bir yana zararına yol a-
ğerlendirmek gerekir. III. Sömürgecilik
çacak.
O nların
ölmesini
getirecektir.
Dönemi halkları peşinden sürükleyece
V a r olan tek tük burjuva işyerleri savaş
ği, onları
la tahrip olmuştur. Halkın çoğu işporta
yoksundur. Yeni bir şey bulamamakta,
oyalayacağı
teorilerden
de
cılık yapmaya itilmiştir. İşsizlik ortalığı
eskiye kimse inanmamakta ve bunu ger-
kaplamıştır. Elbette bunlar birer ayrı ya
çekleştirememektedir.
zı konusu olup derin
tek olacak bir burjuva katmanı da yara-
incelenebilecek
Kendisine
des
konulardır. Fakat şurası açıktır ki bu ya
tamamaktadır. Girilen ülkelerde bir tek
salar globalleşme ile tüm dünyada uygu
tic a re t
lanan neo-liberal politikaların kendisidir.
Güm rüklerin ve bu türden tüm vergile
Bush ve onun çok uluslu şirketler ülkesi
rin indirilmesi yerli burjuvaları yok e-
Irak’ı işgal edince hiç bir taban filan dü şünmeden bu yasaları getirdiler. Sanırız
derken dışarıdan ucuza giren malların
Irak’ta kendilerine yandaş bulma diye bir
turabilir, ama bu da ülke kendisi bir üre
kesimi
gelişm eye
müsaittir.
satışı üzerinde gelişen bir burjuva oluş
şey kafalarında yoktu. Yeryüzünde kapi
tim yapmadığı sürece önünün tıkanması
talizmden başka sistem mi vardı! H erkes
uzun sürmeyecektir.
ona canı gönülden inanmış, kurtuluşunu
böyle bir düzeni döndürmeye yetm e
ona bağlamıştır. Böylesine basit ve dar
miştir.
görüşlü, dünya halk gerçekliğinden ko puk bir dünya da yaşıyorlardı. Buradan
Irak petrolü
de
Son olarak bir konuya da kısaca de ğinmek yerinde olacaktır. Yeniden yapı
kalkarak şöyle bir tespit
lanma içine alınan aslında askeri harca
yapmak sanırız yanlış olmayacaktır. III.
maya girmesi gereken “ kontratlılar” ya
Sömürgecilik Dönem i neo-liberal eko
da paralı askerler sorunu vardır. Bunlar ---
95 —
— yol------------------------------------------da asayişi sağlamak bağlamında yeniden yapılanma kapsamına alınmışlardır.
geldiği biliniyor. A B D petrol tankerleri nin Irak içinde dolaşımı bunlarca sağlanı
Irak içinde paralı asker olduğu gerçe
yor. Bağdat Havaalanı, A B D petrol şir
ği ilk Felluce’de bunlardan 4 tanesinin
keti Halliburton’un büroları bu şirket
parçalanması ile dünya kamuoyuna du
lerce korunuyor. V e de Koalisyon güç
yuruldu. Irak’ta A B D ve İngiltere asker
leri ile çok iyi bir istihbarat bağı içinde
lerinden sonra bu gurup üçüncü sıraya
dirler.
oturmaktadır. Tam sayıları bilinmemek
Yeniden yapılanmadan bir tek bu şir
le birlikte 20 bin civarında oldukları tah
ketlerin
min edilmektedir. En ünlü şirketler A-
A B D ve İngiltere’nin ama genelde kapi
hariç tutulması aslında başta
merikan Blackwater ve İngiliz Aegis Sa
talist sistemin nasıl bir dünya katilleri
vunma Hizm etleri’dir. Aslında bunlara
haline geldiklerinin açık göstergesidir.
özel polis gücü ya da kiralık katil demek
Bugün dünya T V ’lerinde bol bol göz bo
uygundur. Bu kiralık katillerin fiyatı I-
yama atraksiyonları yapılıyor. Cezaevle
rak’ta direnişin yükselmesi ile birlikte
rinde işkence yapanlar yargı önüne çı
artmaktadır. Kişi başına günlük kazanç
kartılıyor ya da yaralı İraklının A B D as
ları 500-1000 dolar arasında değişir. (I-
kerince öldürülmesinin C enevre Savaş
rak’ın ne kadar tehlikeli bir yer olduğu
Anlaşması kurallarını ihlalinden söz edi
na bir gösterge.)
liyor. Dava açılıyor. Bunlar açıkçası ko
A B D ’de her şeyin özelleşmesi gibi ordunun da özelleşmesi I. Bush Hüküm eti’nin işbaşına geldiği yıllarda uzun uzun tartışıldı. İngiltere’de de tartışıldı. Bunların daha etkin olacakları, ordudan çok daha ucuza daha “ temiz” işler yapı labileceği savunuldu. Ancak özel kurum ve kişilerin devlet çıkarlarını silahla ko ruması uluslararası yasalarla çatışmakta olduğundan ve başka bazı nedenlerle o r du özelleştirilemedi, ama başka yol bu lundu çok miktarda paralı asker ya da kiralık katil kullanılıyor.
mik olaylardır. A B D Irak’ta hiç bir kural dinlemeden
katliamlar yapıyor.
G öze
batacağını düşündüğünü kiraladığı katil lere yaptırıyor. Böyle komik olaylarla da Batı halklarının vicdanı rahatlatılıyor. Irak savaşı uluslararası yasaları bırakalım en basit insanlık kurallarının bile hiç bir hükmü olmadığı bir ortam yarattı. Y eni den yapılanmanın tutmamasının en te melinde de bu gerçekliklerin Irak halkla rının yaşadıklarından çıkardıkları dersler olsa gerektir. Kapitalizm insanlık tanı mayan vahşi, insanlık dışı bir yapıdır. A n latacak sıfat bulmada zorluk çekiyoruz.
Emekliye ayrılan ordu personelinin kurduğu şirketlerde çok sayıda Afrikalı çalışmaktadır. Hem ucuz oldukları hem de korkusuzca dövüştükleri için tutul
b. Irak Askeri ve Kolluk Kuvvetleri Y etiştirm e
maktadırlar. D evletler bunları Afrika ül
Paul B rem er’in Irak’ta ilk yaptığı ve
kelerinde hüküm etler devirm ede ve tüm kirli işlerini yapmakta kullanıyorlar.
çok eleştirilen olgu Saddam O rd u su ’nu dağıtmasıdır. Aslında işgal edilen bir ül
Irak’taki kiralık askerlerin büyük bir kıs
kenin ordusunu ve polisini dağıtmak el
mının G üney A fr k a C um huriyeti’nden
bette mantıklı bir olaydır. İşgale, yani sö-
96
ırak seçimleri__ mürmeye, elinden ekmeği zorla alınma
ve asker yetiştirecektir. Am a bunlara ne
ya gidilen
kadar güvenebilecektir? Güvenem iyor.
ülkenin
ordusu
potansiyel
düşmandır ve elinden silahı alınır. Savaş
Iraklı asker ve polis güçlerinin eline m o
kuralları bunu söyler. Saddam Ordu-
dern silahları verem iyor. Y eterince cep
su’nu dağıtmak, A B D ’nin o ülkedeki a-
hane ile donatamıyor. O durumda bu
maçları açısından doğru bir adımdır.
güçler kendisine hizmet etmiyorlar. D i
I. Sömürgecilik D önem i’nde ülkele rin yeraltı ve üstü zenginliği sömürülme ye askerle gidiliyordu ve sömürü süre since de onlar orada tutuluyordu. Buna tepki olarak insanlık bir kurtuluş savaş ları dönemi yaşadı. Kapitalizm II. Söm ür gecilik D önem i’nde demokrasi, özgür
renişçilerden korkuyorlar ve her an kar şı tarafa geçmeye hazır oluyorlar. A B D modern silahları ile direnişçileri durduramıyorsa elinde ilkel silahlarla yetiştir diği bu güçler ne yapsınlar? A yrıca bu güçler direnişçiler açısından birer vatan, din hainidirler.
lük şiarlarını bayrak yaparak ülkelere
Allavi döneminin ilk aylarında bu çe
girdi. Askersiz olarak IMF, Dünya Ban
lişkileri yaşadı. Çeşitli denem eler yapıldı.
kası ve yerli burjuvalar kanalı ile sömür
Bu güçlerin A B D ve Allavi iktidarının di
dü. Metalar ve kredilerle sömürüldü. O
renişi yeneceğine inanması gerekiyordu.
zaman bile belirli üsler ve askeri kurum lar kullanıldı. Şimdi yeni dönemde eyalet valileri ve lejyoner askerlere dönülmeye çalışılmaktadır. Köprülerin altından çok sular aktı. Kapitalizmin itibarı yok. D e mokrasi, özgürlük, refah, kalkınma mas
İlk fırsat N e c e fte yakalandı. Sistani ara buluculuk yaparken Irak güçlerinin Necef kentini kontrol altına almasını kabul etti. İşte bu noktadan itibaren bu güçler dinde de bir dayanak bulmuşlar, yasal laşmışlar ve manevi güç bulmuşlardı.
keleri düştü. Çıkarları dayatmaya da en
Allavi güçleri çeşitli şekillerde denen
modern silah ve teknik yetmemektedir.
di. V e sanırız bazı tespitler yapıldı. Bir
Yerli işbirlikçiler aranmaktadır.
kez bu güçlere silah verilecek ancak yi
Irak’ta şimdi yaşanmakta olanlar bu nun da çok sorunlu olduğunu göster mektedir. Çıkarlarını gizleyeceği maske ler düştü. Yerli işbirlikçiler bulamıyor. Kendi askeri çıkarlarını dayatmaya yet miyor. III. Sömürgecik D önem i’nde em peryalizmin açmazlarından biridir. A B D bu anlamı ile elleri kolları bağlı bir zaval lıdır. N e kendi askerleri ile amacına ula
ne de bir denetim içinde olacaklardır. Kolluk kuvveti olarak kent içinde olma ları ve hedef haline gelmelerinin A B D açısından getirdiği büyük bir kayıp olma sa gerektir. Onun içinde genel olarak bunlar direnişçilerin intihar saldırılarına hedef olup öldürülüyorlar. Ancak asker ler
biraz
daha
farklıdırlar.
O n la r
A B D ’nin kentleri alması, yolları temizle mesine hizmet ederler. Bu anlamı ile A-
şabilmekte ne de yerli güçlere güvene-
merikan gözü hem denetleme hem de
bilmektedir. Bu onun çıkmazıdır ve çık
mümkün
mazı olarak kalacaktır. Am a alternatifler geliştirmek ve de
olduğunca koruma amacıyla
üstlerindedir. Genellikle bu güçler ku zeyde K ü rtler arasından seçilirler. Ya da
nemekten başka çıkar yol yoktur. Halk
Basra yakınlarındaki Şii gruplardan. Yani
içinden kendisine hizmet edecek polis
Dava siyasi hattına inanan aşiretler ara-
97 __
— yol------------------------------------------sından. Diğer bir özellik dini ayrıma özel
zun tartışmalar doğurdu. A B güçleri Irak
dikkat etmektir. Yani Şiilerin üzerine
içinde
Sünniler ya da tersi Sünniler üzerine Şi-
dün’de kuruldu. Fakat bu konu çok gizli
i olanlar kullanılmaktadır.
tutulan bir konudur. Bazı yerlerde Bağ
Şamara kentinin kurtarılmasında ço
kurmayı
göze
alamadılar.
Ü r
dat yakınında da olduğu haberi ile karşı
ğunluğu K ü rt olduğu söylenen askerler
laşıyoruz. Sanırız A B , Irak’taki varlığının
den bir bölük kullanıldı. Başarılı oldukla
gizli kalmasına özel önem veriyor. Elbet
rı söylendi. Felluce’de kullanıldıkları söy
te A B D kendi kanalları ile de asker ye
leniyor. Am a anlaşıldığı kadarı ile ayrı bir
tiştiriyor. V e 60 binin üstünde eleman
gurup olarak değil, askerlerin içine ka
yetiştirm e hedefi var. Son verilere göre
rıştırılmış olarak savaşıyorlar.
30 bin kadarı eğitildi.
Ancak bunların ne yapacakları tam o-
A skerler hızlı bir şekilde yani bir kaç
larak kestirilemez. Arkalarındaki A B D
yıllık eğitim yerine bir kaç haftalık kurs
gücü kalktığında ne olacaktır? Bir sömü
larla mezun ediliyor. Ellerine verilen si
rü düzeni böyle güçlerle kurulabilir mi?
lahlar kadar eğitim kaliteleri de geri dü
N e kadar kurulabilir? Güvenilme sınırı
zeyde. Bu da direnişçilerin işine yaraya
nelere
cak bir olgu olsa gerektir.
bağlıdır?
Nasıl
geliştirilebilir?
Hepsi deneylerle belki zaman içinde o r
Şimdi Allavi Hüküm eti’nin, yarın “ se
taya çıkacaktır. Başka seçenek yoktur.
çimle” başa geçecek hükümetin iktidar
Şimdi İyad Allavi, daha sonra başka bir
olabilmesi, ancak asayişi sağlaması, sağla
kukla hükümet başa oturtulacaksa, bu
yabilmesi ile mümkündür. Bu güçler be
zorunlu ise onun ordusu ve kolluk kuv
lirli bir etkinlik sağlayabilirlerse kukla ik
vetlerinin de yetiştirilmesi gereklidir.
tidar ayakta durabilecektir. Ancak bu bir
A B D İstanbul’da yapılan N A T O top
denge işidir. Allavi güçleri direniş güçle
lantısında A B ülkelerinden asker ve kol
rini yenmeye başladığı zaman sıradan
luk kuvveti yetiştirm e konusunda yar
halktan olan bu güçler Allavi’nin arkasın
dım istedi. N A T O yavaş yavaş Afganis
da durma cesaretini göstereceklerdir.
tan’daki gibi Irak içine sokulmaya çalışılı
Direniş güçlerini yenemediği durumda i-
yor. N A T O ve A B Afganistan’da hem
se elindeki güçlerin karşıya geçmeleri iş
asker eğitiyorlar hem de güç olarak var
ten bile değildir. Bu olasılık olduğu süre
lar. Am a elbette Irak Afganistan gibi
ce de Allavi iktidarı kaypak bir zeminde
geçmişi parçalı, yıllardır savaş içinde o-
demektir. V e şimdi görüldüğü kadarıyla
lan bir ülke değil. Düzenli ordusu ve ge
bu zeminin sağlamlaşmaması doğrultu
lişkin bir kolluk kuvvetleri sistemi vardı.
sunda
Bir burjuva iktidar geçmişi olan bir ülke
damlasına kadar direnme andı içm işler
dir.
dir. Bu nedenle işgal güçlerince yetiştiri
direniş
güçleri
kanlarının
son
Ü ç aya yakın bürokratik tartışma ve
len güçlerin A B D ’nin ne kadar işine ya
Irak’ın gözlenmesi sonucunda N A T O
rayacağı belli değildir. Ve her an bu sila
çerçevesinde 300 kişilik bir personeli o-
hın geri tepmesi mümkündür.
lan Askeri ve Polis Akademisi kurulma
A yrıca güvensizlik askerlerin zaten
sına karar verildi. N ered e kurulacağı u
olmayan morallerini sıfırlamaktadır. Ye-
__ 98 ____________________________
___________________ırak seçimleri___ ni mezun olan 50 tane askerin Irak içle
dip öldürmesi ya da bir Şii’nin Sünni’yi
rine şevki sırasında öldürülmeleri bu ol
öldürmesi tehlikelidir. Felluce savaşı sı
guyu ortaya çıkardı. Askeri akademide
rasında
Felluce yönetimindeki
Müslü
bu olay sonrası çatışmalar çıktı. Ö ğren
man Aydınlar Sünni Kurumu bir fetva
ciler de komutanlarına güvenmiyorlardı.
verdi. “ Müslümanlar kardeşleri Müslü-
Korku her şeye işlemişti. Yeni mezun o-
manlara ateş açamaz.” diye. Bütün bu
lan askerler korku ve güvensizlikle eğiti
gitgeller Irak’ta bir iç savaşa gidişin yolu
liyorlar. Böyle yetişince de her an karşı
nun açılmasıdır. Irak’ın parçalanması de
saflara geçmeleri zor olmayacaktır. Alla-
mektir. Y a da güvensizlik ve korku ara
vi yetiştirilenler içinde %5 oranında ajan
sında yaşayan askerlerin sonuçta ahlaki
olduğunu kabul ediyor. Böyle ortamda
değerlerini
kurulmaya çalışan ordunun moral gücü
Bunların direnişçilerden yana taraf de
nün ne olduğu ortadadır.
ğiştirmeleri öyle basit altüstlükler olarak
A B D güçleri açısından karşılarındakiler potansiyel düşmandır. O zaman as ker ve kolluk kuvveti yetiştirm ek için eleman nereden, hangi kriterlere göre alınacaktır? Irak’ın kuzeyinde K ü rtler var
kaybetmesi
kaçınılmazdır.
görülmemelidir. Tüm bunlar karmaşık bir toplum yaratma yolunda atılan çok tehlikeli adımlar olsa gerektir. Sonuçta da pek A B D ’nin işine yarayacağını san mak saflık olacaktır.
dır. Ya da güney de Dava Partisi ya da
Sonuç olarak A B D Irak’ta kendisini
hükümet ile işbirliği yapan aşiretlerden
savunacak bir hainler ordusuna büyük
alınabilir. V e de genelde böyle yapılmak tadır. A B D elbette Irak işgalinden çok şey ler öğreniyor. Direniş güçlerini bastır mak
için
kullanacağı
kuvvetleri
karşı
güçlerden seçiyor. Örneğin Sünnilerin çoğunlukta olduğu Şamara kentinin ye niden alınması için geneli Irak K ü ltle rin den kurulu bir ordu kullandılar. Bunları öne sürdüler. Hem onlar hem de kendi leri
bir ihtiyaç duymaktadır. Bunu kurmanın yollarını öğreniyor. III. D önem ’e uygun
deney
kazanmış
oldular.
dersler çıkarıyor.
İşgal edeceği başka
başka ülkelerde bu deneylerini hiç şüp hesiz kullanacak. Kendi askerlerinin çı karlarını karşılaması düşünülemez. İşgal ülkeleri hainleri, paralı askerler bu ko nuda eldeki olanaklardır. Ancak ne ka dar işe yarayacakları, ne tür altüstlüklere neden olacağı yakın gelecekte ortaya çıkacak.
Şamara
kentinin alınması bir cesaret kaynağı ol du. Ancak sonradan Şamara tekrar dire
c. Allavi H üküm eti’ni
nişçilerin eline geçince bu cesaretin kor
İktidar Yapmak
kuya dönüşmesi doğaldır. Ya da şimdi
İyad Allavi bir Şii’dir, Saddam döne
Felluce saldırısında başka bir taktik de
minde ülkesini terk etmiştir. Eski B A A S
neniyor. Irak askerleri A B D askeri içine
Partisi üst düzeylerinde çalışmış, sonra
konuldu. Birbirleriyle destek içinde dav
da Saddam’a yapılan suikastlarda parma
ranıyorlar.
ğı olduğu gerekçesiyle ülkesini terkedip
Ancak bütün bunlar tehlikeli politika lardır. Kü ltlerin Sünni ve Şiilere ateş e
A B D iktidar güçlerine sığınmıştır. A B D Irak halkının çoğunluğu Şii ol-
99 ----
— yol------------------------------------------duğu için Şii bir lider seçmeyi uygun bul
rupa’da dolaştırdı. Am a bir sonuç elde
du. Ancak Allavi kendi halkını düşünme
edemedi. B M ’de ve A B D Senatosu’nda
yen tipik bir Batı kuyrukçusu gözü kara,
konuşturdu. Am a açıktan bir destek el
zalim bir lider özelliklerini taşımaktadır.
de edemedi. N e borçlar ertelendi ne de
Söylendiğine göre Iraklı hain askerlerin
Allavi hükümetine güven duyuldu. Chi-
birinin elinden silahı alıp karşısında dizili
rac A B ’de yapacağı konuşmayı dinleme
6 direnişçiyi “ İşte bunları böyle geberte
di bile. B ir bahane bulup toplantıdan çık
ceğiz.” diyerek kurşunlamıştır. Bir kaç
tı. Allavi içi doldurulmayan sözlerle ül
aylık iktidar dönemi ona “ bıyıksız Sad-
kesine geri döndü. .
dam” lakabını kazandırmaya yetmiştir. İktidara geldiğinde arkasında duran Am erikan
Nisan ayındaki Felluce direnişi ve za feri ile başlayan kentlerin kurtarılması a-
askerlerine güvenerek çok
kınının önüne geçemedi. İktidarı sırasın
sert çıkışlar yaptı. İlk işi sokağa çıkma
da 24’den fazla kent A B D ve Irak güçle
yasağı ve sıkıyönetim ilan etmek oldu.
rinin denetiminden çıktı. Am erikan as
Am a bunun ne kadar boş olduğu hemen
kerleri kentlerden uzak yerlerde üsleri
ortaya çıktı. Çünkü bunu hayata geçire
ne çekildiler. Kentler arasında dolaşa
medi.
caklarında bile sıkı bir koruma ile hare
Ö te yandan teslim olan, nedamet ge
ket etmeye başladılar. Havadan helikop
tiren direnişçiler için genel af çıkaracak
terlerle
larını söyledi. Am a A B D bunu kabul et
H e r an bir pusu ile karşı karşıya kalma
medi. Benim askerlerimi öldürenler af
larının önü alınamadı. Y a bir ro ket atar,
fedilemez, dedi. O nedenle o sözü de
ya bir yol kenarı bombası ya bir intihar
havada
ve
arabasının kurbanı olabilirlerdi. Bu ne
A B D ’nin sözünden çıkamayacağı en ba
denle A B D ordusunda isyanlar, söz din
kaldı.
B ir
kukla
olduğu
korunaksız yola
çıkm ıyorlar.
şından ortaya çıktı. V e saygınlığını halk i-
lem emeler
çinde ilk gününden yitirm eye başladı.
çok bozulmuştu. Am a buna karşılık, üs
Am a asıl yüzünü N ecef direnişi ve Mehdi O rd u su ’na yaptığı saldırılarla gös
başladı. Askerlerin
morali
lerinden çıkmadıkları içinde A B D ölüm leri azaldı.
terdi. N e c e fte direnen Mehdi Ordu-
Allavi ve bir avuç ordu ve kolluk kuv
su’nu yok etme andı içti. Onların üstüne
veti de bu dengeyi değiştirmeye yarama
bombalar yağdırma emrini verdi. Y en e
dı. Karakollar sürekli olarak direniş güç
bileceğini
sandı.
İmamlar “ Müslüman
lerinin hedefi idiler. Karakoldan çıkmak
kardeşlerine silah çeken Müslüman biz
tehlikeliydi. Karakolda kalmak tehlikeliy
den olamaz.” fetvasını verince de Şiiler
di. B ir saldırı ile kitlesel olarak öldürül
içinde hiç bir desteği kalmadı. Hüküm e
meleri işten bile olmuyordu. Onlarda
tinin bazı bakanları istifa ettiler, bazı par
A B D askerleri gibi yer y e r kentlerin dı
destek verm ekten çekildi
şına çıkmak zorunda kaldılar. Hatta bazı
t i l e r ik t id a r a
ler. Toplanması düşünülen Ulusal Mec-
kentlerden
lis’i toplayamadı. V e sert çıkarak hiç bir şey elde edemedi.
kaçtılar. Ya da Felluce’de olduğu gibi di
Bush, İyad Allavi’yi Ortadoğu ve Av___ 1 0 0 ____________________________________
tam amen
kovuldular.
Ya
renişçilerin saflarına geçtiler. Irak nere deyse bir kentler devleti haline geldi.
___________________ırak seçimleri___ Irak’ta direnişçi eylemleri her geçen
rine verm eyi kabul etti, bazıları etmedi.
gün sayıca ve verdiği zarar açısından art
Felluce saldırısı öncesi bu görüşme 4 ay
tı. Verilen rakamlara göre savaşın başla
rı farklı şekilde gelişti.
dığı günden beri ölen Iraklı sayısı çoğu
Şamara kenti A B D ve hükümet güç
kadın ve çocuk olmak üzere 100 binin
lerince büyük bir kahramanlık örneği o-
üzerindedir. Am erikan askerleri ise son
larak gösterilir. Şamara Saddam kenti
sayıma göre I 194 adettir. Ülkede ne in
dir. Kentte çok sayıda Saddam ordu
san yaşamının güvencesi vardır ne de
güçleri vardır. Hatta yaz başında Saddam
malın. H iç bir şey işlememektedir. E-
O rdu su’nun giydiği özel botları giyerek,
lektrik ve su çok kısıtlı olarak dönem
yani kimliklerini saklamadan ortaya çık
dönem
tılar ve A B D askerlerini dövüşerek kent
verilmektedir.
Özelleştirm eler
yapılmıştır. Sübvansiyonlar kaldırılmıştır.
dışındaki üslerine kovaladılar. O zaman
Halkın yarısından çoğu işşizdir. Açtır.
dan beri de kent direniş güçlerinin elin
Şimdi yapılacak seçimlerde neredeyse
deydi.
hiç bir tabanı yoktur. Halk Allavi’den nefret etmektedir.
Allavi burada pek görüşme yapmadı ve burasını boy gösterisi yapmak için
Ancak bu kısır döngü bir yerlerinden
kullanma kararı aldı. Bir anlamıyla Fellu
kırılmalıdır. Ancak saldırı ile mümkün
ce saldırısına hazırlanıyorlardı. A B D as
dür. Am erikan seçimleri saldırıyı seçim
kerleri burada iki yeni savaş taktiği de
sonrasına almaya zorlar. Am a bu arada
nedi. Birincisi N ecef ve Kerbela gibi bü
Allavi gene bir şeyler yapmaya çalışır.
yük direnişlerden karşılarındaki güçlerin savaş taktiklerini öğrenmişler ve ona gö
d. Kentleri Geri A lm a Atılımı
re yeni taktik geliştirmişlerdi. Bunları
Kentleri geri alma atılımı bir yanıyla
denediler. İkinci olarak da yeni yetiştiri
yukarıdaki bölüme girmektedir. A B D bu
len 1000’e yakın Irak askerleri kullanıldı.
taktik adımla Allavi Hüküm eti’ni iktidar
Çeşitli gitgellerden sonra kent geri alın
yapma mücadelesi verm ektedir. Ancak
dı. Irak askerlerine moral olsun diye on
kendi başına bir taktik olarak işlemek
ların zaferi olarak alkışlandı. “ Kahra
daha anlamlı olacaktır. Yukarıda anlattığımız N ecef anlaşma sı Allavi güçlerinin zorla halka kabul et tirilmesi demekti. Seçim ler öncesi Allavi
man” yapıldılar. Allavi güçleri mevzi ka zanıyor, dendi. Oysa iki tane gerçeklik gizleniyordu. Birincisi kent ancak ikinci saldırıda a-
bunu yaymaya başladı. Böylece iktidarını
lınabilmiştir.
sağlamlaştırmaya, yasallığını kabul ettir
karşı güçleri püskürttüler. Fakat sonra
İlk seferinde
direnişçiler
meye çalıştı. Allavi, A B D ’nin saldıracağı
direniş güçleri ile kent esnafı anlaştılar
nı söylüyordu. Saldırmadan önce onları
ve direnişçiler kenti terkettiler. Belki de
razı etm eye çalışıyordu. Sanki babalık e-
kentin tahrip olması önlenmek istendi.
diyordu. V e de bol keseden paralar, va
Orası bilinmiyor. Aslında Irak askerleri
atler dağıtıyordu. T ek tek kentlerle gö
büyük bir direnişle karşılaşmadan kolay
rüşm elere başlandı. Bazı kentler anlaş
“ kahraman” yapılıverdiler. B ir anlamıyla
mayı, yani kent denetimini Allavi güçle
bu anlaşarak teslim alınmadır. Şamara
101
— y o l------------------------------------------esnafı A B D ve Irak askerlerini kent giri
K ü rt güçleri gelip kent yönetimini ele
şindeki köprüde karşıladı.
geçirdiler. Türkiye Cum huriyeti de p ro
İkincisi bu askerlerin hemen hemen
testo etmekle yetindi.
hepsi kuzeydeki K ü rtler arasından dev-
Üçüncü tipik kent Feliuce’dir. Nisan
şirilen peşmergeierdir. Yani K ü rt asker
ayında Stalingrad olma andı içen kent
leridir. Şii değillerdir. Irak’ı parçalayarak
yetkilileri ile hükümet güçleri arasında
devlet kurmak isteyen Kürtlerdir. Bu
bir anlaşma sağlandığı haberleri geldi.
“ kahramanlıkları” için kendilerine belki
N e olduğu anlaşılmayan tavizler karşılı
de bir şeyler(!) vaadedilmiştir.
Orası
ğında Allavi güçleri kenti denetleyecek
O laylar böylece bitmedi. Ekim ayının
V e görüşm eler kesildi. Bir kent yetkilisi
belli değil.
lerdi. A B D bu antlaşmayı kabul etmedi.
Samara’da çatışmalar
nin dediği gibi “ Am erika barış istemedi.”
yeniden başladı. Direnişçi güçler tekrar
Yani barış görüşmeleri yapar gibi dav
ortaya çıktılar ve kenti yine denetimleri
randı.
sonlarına doğru
ne aldılar. Sonra yine kaybettiler. Fellu-
Aşağı yukarı tüm Ekim ayı boyunca
ce saldırısı sırasında Şamara tekrar dire
Felluce kenti havadan sürekli bombalan
niş güçlerinin eline geçti.
dı. 8 Kasım günü yani A B D seçimlerinin
Bu olay hükümetin seçimler öncesi
hemen arkasından beklendiği gibi gün
kentleri geri alma taktiğinin sağlamlığı
lerdir kent etrafında mevzilenen A B D
konusunu gündeme getirmektedir. A lı
ve İngiliz güçleri saldırıya geçtiler. Kent,
nan kentler ne kadar süre hükümet ve
Cenin ve Ramala kentlerinde İsrail’in
A B D güçlerinin denetimi altında kala
yaptığı ikinci katliamı yaşadı. Felluce sal
caktır? Kalabilecektir? Bu seçimlere ka
dırısını aşağıda ayrıntılarıyla işleyeceğiz.
dar sürebilecek midir? Hele hele her bir
Bu kent seçim öncesi taktiğe boyun eğ
kentte asker bulundurmayı, hepsini bir
meyen bir kent örneği olarak gösterilse
den denetimde tutmayı iktidar güçleri
bile aslında Allavi Hüküm eti’nin barış
ne kadar becerebilecektir? Bunun uzun
yaptığı, ama A B D ’nin barışı kabul etm e
süreli olabileceği çok kuşkuludur.
diği kent kategorisine girer.
İkinci tipik kent bizim ülkemizde de
Dördüncü tipik kent al Sadr’dır. Bu
yazın baş konu olan Tel A far’dır. Halkın
da başka uçtan tipik bir özellik gösterir.
büyük bir çoğunluğu Türkm en’dir. Kü rt
Bir teslimiyet yaşanmıştır. Olayların de
güçlerinin federal bir devlet kurmasına
ğerlendirmesini aşağıdaki bölümde ay
karşı dururlar. Irak bütünlüğünden yana-
rıntılı olarak işlemeye çalışacağız. Şimdi
dırlar. Bu nedenle direniş güçleriyle iş
teslimiyetin koşullarını kısaca yazalım.
birliği yaparlar. Bu kentin alınması deği
Mehdi Ordusu ve Mukteda al Sadr
şik bir biçim izledi. A B D güçleri Türk-
güçleriyle Allavi temsilcileri bir anlaşma
menlerin Suriye güçleriyle işbirliği içinde
ya vardılar. A B D başta bu anlaşmayı da
silah ticareti yaptıklarını bahane ederek
reddetti, ama sonra fikir değiştirdi. A n
kenti hiç bir ön görüşmesiz bombalama
laşmaya göre Mehdi Ordusu silahlarını
ya başladı. G ünlerce kent bombalanınca
bir hafta içinde hükümet güçlerine geti
çok sayıda Türkm en göç etti. Ve de
rip satacaktı. O kadar çok silah teslim e-
__ 102
___________________ırak seçimleri___ dildiki sonunda I milyon dolar bitti. Ve de merkezden tekrar para getirtm ek i-
leri güçsüzleştirecektir. A B D nihai olarak üç parçaya bölün
çin alımlar durduruldu ve bir haftalık si
müş
lah teslim süresi 2 haftaya çıkarıldı. Söy
zey’de Kürtler. G ü n ey’de Basra bölge
lendiğine göre tüm Irak silah kaçakçıları
sinde petrol zenginliğinden pay alan ılım
buraya doluşmuşlar.
bir
Irak’ı düşünebilecektir.
Ku-
lı Şiiler, ortada Irak çöllerinde yoksul ra
Karşılığında hükümet güçleri yavaş
dikal Sünni ve Şiiler. O en sonunda böy
yavaş kent içinde denetimi ellerine aldı
le bir şeyin olmasına da evet diyebilir.
lar. G ene anlaşmaya göre A B D askerle
Bunu göze alabilir.
ri kente girmeyecekler. Böylece Mehdi
Bölm e çabası her bazda bölme ola
Ordusu silahsızlandırılıp politik bir parti
rak yaşanmaktadır. Irak’ın zengin halk ve
olacak ve seçimlere katılacak. Cum a na
dinler, kültürler yelpazesinden yararlan
mazında Mukteda al Sadr’ın danışmanla
maktadır. Dini bazda Şii ve Sünni olarak.
rından biri halka seçimlere katılmayı va
Milliyet bazında Arap, K ü rt ve Türkm en
az etmiştir. A yrıca kentin tamiri içinde
olarak. Siyasi bazda Saddamcı, İrancı, A-
ayrı bir para vaadedilmektedir. Y oru m u nu aşağıda yapacağız.
her türden bölmelerin girişimi planlanı
Evet, 24 adet kadar olduğu söylenen
yor. Halk böylece A B D işgaline boyun
işgal edilmiş kentler bu yukarıdaki 4 ti
eğmekten başka koşulu olmadığına zor
rap milliyetçisi ya da radikal, ılımlı olarak
pik örnek çerçevesinde hükümet güçle
la ikna edilmeye çalışılıyor. Ya da ölüm
rinin ya da A B D güçlerinin denetimine
korkusu ile bu dayatılıyor.
geçiyorlar ya da direnişi sürdürüyorlar. Kimisi para ve rüşvet ile kimisi saldırı ile seçim öncesine hazırlanıyorlar. Ancak sorun şudur. Kentlerin hükümet güçle rince denetime alınmasının pratikte so nucu ne olacaktır? Hüküm et güçleri ne kadar iktidar olabileceklerdir? Seçimler açısından bunun pratikteki sonucu ne olacaktır?
Bölm ek ve parçalamak içinde her türlü zoru uygulamaktadır. H e r bir yan dan saldırmakta, tüm kapıları denetle mekte, açmakta, kapamakta, yaratm ak tadır. İstediği bir yön vardır; o yöne doğru tüm kapıları açmakta, o tarafa doğru her şeyi parçalayıp itmektedir. İs temediği kapıları sıkı sıkı kapamaktadır. ABD
açmazlar
içindedir.
Z o rd an
başka yolu yoktur. Z o r kullanmadığı, o-
ABD SEÇİM SONRASI SALDIRISI BÖLME TAKTİKLERİ
turup görüşmeye kalktığı anda taviz v e r mek zorunda kalacağını bilmektedir. Hiç taviz verm ek istememektedir. Z o r kul landığı, saldırdığı taktirde de seçimleri
A B D ’nin kendi seçimleri öncesi ve
kaybedeceğini, öfke ile öfke, şiddet ile
sonrası yürüttüğü en belli başlı taktik I-
şiddet biçeceğini bilmektedir. Z o r ile
rak halkını çeşitli bazlarda bölme ve par
kendisine yandaş değil, düşman kazandı
çalama taktiğidir. Ancak böylece iktida
ğını ve her zor ile karşı safları daha da
rını sağlamlaştırabileceği düşüncesinde
güçlendirdiğini bilmektedir. Am a başka
dir. Ancak böylece kendisine karşı güç
şansı yoktur.
------------------------------------------103 —
— y o l________________________ Yazının başında da değindiğimiz gibi
bu kadar.
seçimler ile herkesi dizginlemek iste
Sonra Zerkavi birden A B D ’nin dik
mektedir. Seçim lere kendi istediği ko şullarda katılmayanlar zorun hedefi ola
katini çeker. Çeşitli olaylarda parmağı olduğu sö y le n m e m e başlar. B ir b a ka ı si
caklardır.
alamadığı
niz İran’dadır. İran gizlemektedir. İran’ın
yerleri seçim dışı bırakacağını söylüyor,
el Kaide ile bağlantısını kurmaktadır. Bir
A rad a
denetim e
ama bu aslında Irak’taki gücünü kaybet tiği ilanından başka bir anlama gelmez ve sonucu başına daha da bela olacaktır.
haber gelir, Zerkavi Pakistan’ın Afgan sı nırında Am erikan karşıtı bir gurup için de önderlik görevi üstlenmiştir. Pakistan
Seçime katılmamak demek ulusal mec
Ordusu onu tam yakalayacaktır ki kaçı-
liste temsil edilmemek, o zamanda dışa
verir. Y o k olur. Sanki y e r yarılmış içine
rıda, denetim dışında kalınmış demektir.
girmiştir. Sonra birden Irak’ta ortaya çı
O
nedenle seçime katıiınmaması, bir
kar.
B ir
ev
baskınında
bilgisayarda
bölgenin seçime alınmaması A B D ’nin is
A B D ’ye yapılacak saldırı planları ele ge
tediği bir şey değildir. O bölgeyi dene
çirildi, denilir ve plan Z e rk av i’ye mal e-
tim dışı bırakmış olacaktır. Asıl amacı
dilir. Ancak bunların hiç biri doğrulan
herkese zorla kendi istediği doğrultuda,
maz. Hiç biri kanıtlanamaz. Am a gazete
kendi istediği kişilere oy verdirtm ektir.
lerde bir haber olarak geçer. O n a rağ
Seçime katılmayacaklar parçalanmak, öl-
men beyinlere böyle bir plancı olarak iş
dürülmelidirler.
lenir. Son günlerde Felluce direnişinin örgütçüsü olarak sunulmaktadır.
ZERKAVİ FAKTÖRÜ
Felluce yönetimi ve Şura’lar her fır satta kentlerinde böyle bir yabancı ol
Felluce saldırısını değerlendirmeden
madığını dile getiriyorlar, ama duyan ol
önce A B D ’nin bu kente saldırma gerek
muyor. Y a da duyan duyuyor. Şimdi
çesi olarak gösterdiği Abu
Musab al
beklediğimiz gibi de Felluce saldırısından
Z erk avi’nin kişiliği ve olayı üstünde bir
canını kurtardı. Başka bir yerlere kaçtı.
şeyler söylemek gereklidir. Felluce ken
Mutlaka A B D ’nin bombalamak istediği
tinde işi nedir? Y a da nasıl bir işlev gör
yerin kokusunu alacak ve orasını kendi
mektedir?
ne mekan edecektir. Yeni maceralara
Hiç bir aklı başında yorumcu ve siya si Zerkavi olayına inanmamakta. Bunun
doğru kahramanımız yola çıkmıştır. Z e r kavi kısacası böyle karanlık bir kişiliktir.
çeşitli nedenleri vardır. Zerkavi Ürdün-
Karanlık bir kişiliktir ama nedense
lü’dür. Adını aldığı aşiretin çoğu elemanı
çok önemli işlevlerle yüklüdür. Örneğin
Ü rd ü n ’de
adı Irak’ta adam kaçırmalara karıştı. D a
polis
olarak
çalışmaktadır.
Zerkavi gençliğinde uyuşturucu kullanan
ha önce adam kaçırma dire ’şçilerin ö-
bir serseridir. Sonra Afgan Savaşı’na gi
nemli bir dövüş taktiği haline gelmişti.
der ve orada eğitim alır, ülkesine döner
Bazı ülkelerin A B D koalisyon güçlerin
ve gene serserilikten yakalanır, 10 yıl ce
den çekilmeye gerekçesi oldu. Ispanya
zaya çarptırılır. Yatar. Çıkar. Bazı örgüt
ve Filipinleri bunların arasında sayabili
lerin içinde çalışır. Bilinen hayat hikayesi
riz. Japonya ve Latin A m erika’daki bazı
104
___________________ ırak seçimleri___ ülkeler bunu gerekçe olarak kullanarak
almak ve tüm dünyayı bu savaşa sokma
A B D ’ye karşı durmaya başladılar. Yani
ya çalışıyor. Hem de Irak saldırısını ulus
adam kaçırma doğru taktiklerle yapılırsa
lararası planda yasallaştırmış oluyor. Y a
siyasi bir başarı sağlamaktaydı. Adam kaçırma taktiğinde bazı kafa karıştırıcı olaylar yaşandı. Sanki A B D ve
ratılan Zerkavi ile bu amaca ulaşılmış ol maktadır. “ Felluce’de Zerkavi var. Felluce’de el
Batı güçleri Irak gibi karışık, kimin ne
Kaide var. Ö yleyse bombalayalım. Fellu-
yaptığı belli olmayan bir ülkede adam
ce bizim uluslararası savaş hedefimizdir. Bizim ikiz kulelerimizi bombalayanlar
kaçırma olayını bulandırmaya çalıştılar. Bazı karanlık kaçırmalar oldu. Irak dire
buradadır.” “ Zerkavi Irak’ta A m erika’ya
nişçilerinin hiç de işine yaramayacak ki
saldıracak İslam fanatikleri yetiştirm ek
şiler kaçırıldı. Örneğin Fransız gazeteci
tedir.” Am erikan ve gerici basında çıkan
lerin kaçırılması ve karşılığındaki talepler
bu haberler A B D ’de sıradan halklara su
tersten sonuçlar vermiştir. Böylece adam kaçırmalar Batı kamuoyunda Irak
nulan yalanlardır. Zerkavi Felluce üzeri ne bombalar atmanın gerekçesidir. Z e r
direnişçilerinin aleyhine bir ortam yarat
kavi Felluce’de katliamlar yapmanın ge
tı. Böylece de adam kaçırma taktiği göl
rekçesidir. Son olarak gene A B D seçim
gelendi. Etkisini yitirdi. V e de işte böyle şaibeli kaçırma olaylarında Zerkavi dam gası görülmektedir. Bize göre Zerkavi damgalı eylemliliklerde hep bir soru işa reti bulunmaktadır. Onun adı olan ey lem ler karanlıktır.
leri öncesi Usame bin Ladin’in yeni bir videosu din’de
ortaya çıktı.
Usame
Bush’a hizmetlerini
bin
La-
sunarak
I-
rak’ta dövüşmeyi kendi hedefleri arasına koyan bir açıklama yaptı. Hem en C IA ajanları olayı değerlendirdiler. “ G elecek Usam e’ler Irak’ta eğitiliyor.” Sanki her
İkinci olarak Zerkavi, Ekim ayı orta sında internet sitesinden yaptığı açıkla mada örgütünün adını Tevhid ve Cihad’dan el Kaide olarak değiştirdi. Yani Usam e bin Ladin’e sadakatini açıkladı. Bush’un arayıp da bulamayacağı bir açık lamadır. Sanırız bu açıklama Bush’un se çimleri kazanmasına hizmet etmiştir.
şey birbirine bağlanıveriyor. Zerkavi uluslararası terörizm in Irak halkası ya da oranın Usame bin Ladin’i oluverdi. Fakat elbette Z erk avi’nin Felluce’de “ olması” çok boyutludur. Sadece Felluce’yi bombalama bahanesi olarak kal maz. Bütün Irak savaşını uluslararası sa vaş haline getirme potansiyeli de taşıya
Nedeni ise çok önemlidir. Bush Irak
bilir. Am a belki de en az onun kadar ö-
saldırısının geri fonunda bir el Kaide
nemlisi Felluce’ye destek verecek O r ta
bağlantısı
kurmaya çalıştı.
Müttefikler
doğu gerici rejimlerinin bu emelini bal
te rö rle mücadelede A B D yanında ol
talamak amacına iyi hizmet edecektir.
muşlardı.
Saddam’ın K İS ’lerinde
Yani bu gerici rejimlerin hem Felluce
A B D ’yi yalnız bırakm ışlardı. Şimdi Irak
Am a
hem İrak direnişine v e re c e k le ri destek
terörizm e bağlanırsa belki A B Irak sava
karşısında bir kozdur. Sünni devletler
şına çekilebilirdi. Bush Irak’ta “ yabancı
Felluce’ye yardım etm eye kalktıklarında
güçler” var derken aslında Irak savaşını
ya da Şiiler aynı şeyi düşündüklerinde
uluslararası te rö r savaşının kapsamına
A B D soracaktır? El Kaide’yi mi destekli-
------------------------------------------105 —
— yol yorsunuz? Sünnilerin eli Usame bin La
gören kesimdirler. O n lar Saddam altın
din ve Zerkavi öcüsü ile bağlanmaktadır.
da yaşadıkları tüm ayrıcalıklarını kaybet
Felluce’de asıl direnenler Zerkavi gi
mişlerdir. Bu anlamı ile de Şiilerle arala
bi el Kaide örgütü üyeleri değildir. Fellu-
rında sorun olabilir ya da yapay sorunlar
ce belki Arap genç direnişçilerinin des
koymak çok kolay olabilir.
tek verdiği bir kenttir, ama asıl direnen
Irak halkının % 6 0 ’ını Şiiler, % 1 5 ’ini
Irak’ın kendi Sünni halklarıdır. Asıl ço
Kürtler, % 2 5 ’ini Sünni ve Türkm en gu
ğunluk onlardır.
ruplar oluştururlar. Şiiler çoğunluktadır
Felluce ve Ramadı, Irak’ın iki önemli Sünni kentidir. Saddam yönetiminin ön den gelen Sünni aşiretleri burada yaşar lar. Yani bu iki kent Saddam yönetiminin tabanını temsil eder. B A A S Partisi, Sad dam Ordusu üyeleri, Saddam aydınları nın yerleşim alanlarıdır. Ü st düzeydeki Sünni dini liderler (Sufiler, Selafiler) bu rada yaşarlar. Saddam, Şiilere karşı bu grupları desteklediği için Irak aydınları ve burjuvaları Felluce’den, Ramadi’den yetişmişlerdir. D oktorlar, mühendisler, proflar genellikle bu Sünni aşiretlerden çıkmışlardır. Aralarında önde gelen Sün ni imamlar da vardır. Saddam’ın ayrıca
ve kurulması olası yeni devletin yapısını asıl belirleyecek olan onların oylarıdır. O ysa A B D en başından beri Irak’ta bir Şii İslam Devleti kurulmasına karşıdır. Bu O rtadoğu’da İran’ın güçlenmesi de mektir. Am erikan eli ile ikinci bir İran kurmak demektir. ABD
İran
bölgedeki
en
karşıtı ülkedir. Suudi Arabistan,
Mısır, Ürdün, Türkiye, Afganistan ve Pa kistan gibi değildir. A B D zoruna pabuç bırakmamaktadır. A B D çıkarlarına karşı direnm ektedir.
Bu
nedenle
İran
A B D ’nin baş düşmanı,“ kötüler ekseni” ülkesidir. A B D Irak seçimlerinden bir Şii şeriat devleti çıkmasına karşı sonuna ka dar direnecektir. Aslında Şiiler yerine
lıklı katmanlarıdırlar. Kentin temsilciliği
Sünni bir devleti yeğleyecektir. Ancak
ni İslam Aydınlar Kurumu yapmaktadır.
bu Sünni devlette yıktığı Saddam yandaş
Tüm Irak direnişinin temsilcisi oldukları
ları ve B A A S Partisi güçlerinin olmasını
nı iddia ederek direnişi kendilerine bağ
da pek istemez. Ancak son tahlilde eğer
lamak isterler. Bu nedenle Felluce garni
ikisi arasında bir tercih yapmak zorunda
zonlar kenti olarak da bilinir. Felluce’ye
kalırsa Saddamcıları Şii şeriatçılara yeğ
tarih boyu askeri depolar yerleştirilmiş
leyebileceği bile söylenebilir. Yani Fellu
tir. Felluce saldırısı sırasında içine kam
ce yöneticisi Sünniler A B D işgalini şöyle
yonların girebileceği böyle bir deponun
ya da böyle kabul etseler A B D memnun
bulunduğu söylendi. Bu Felluce’nin ta
olacaktır.
rihten kalan bir geleneğidir. Askeri ol manın yanında dini özellikte taşır. 120 tane cami bulunmaktadır. Eğer Saddam Şiilerin üstüne b ir b a s k ı
Bütün bu faktörler nedeniyle A B D sürekli iş yapabileceği Sünniler aradı. Flatta bir yıldır B A A S O rd u ve P a r ti ile dirsek t e m a s ın d a bulunul
m e n s u p la r ı
yaptı ise bu gruplar eliyle, yardımıyla ol
du. B A A S ’lılarla anlaşılabileceği vurgu
muştur. Burada yaşayan Sünniler iktidar
landı. O n lar tekrar çeşitli görevlere ge
avantajına, burjuva olma avantajına sahip
tirilmeye çalışıldı. Sünni aşiretlerle dire
oldukları içinde işgalden en çok zarar
nişe karşı ortak bir cephe kurulmaya ça-
___ 106
___________________ırak seçimleri__ _ Iışıldı. Çeşitli aşiret reisleriyle görüşme
çıklama yapmasalar da olay ortadadır. I-
ler yapıldı. H atta devlet başkanı bir Sün
rak işgali sırasında kullandıkları az asker,
ni’dir. Felluce saldırısı bu tür görüşme
yoğun teknik taktiği yani az masraflı, yıl
lerden sonuç alınamadığını göstermek
dırım vuruşlardan vazgeçildi. Saldırı ön
tedir.
cesi aylarca hemen hemen her gün Fel luce havadan bombalandı. Direnişçilere
SALDIRI V E SONUÇLARI
aman verilmedi. Mevzileri yıpratıldı. A s lında A B D Felluce’de katliam yaptı. Bin
A B D kendi seçimleri sırasında Fellu-
lerce sivili öldürdü.
ce’ye saldırmaya hazırlandı. Nisan ayın
Aylarca ablukaya aldığı tepeden katli
da yani daha Brem er yönetimi iktidar
am yaptığı kente saldırırken bile aşırı
dayken Felluce’ye saldırılmış ve başarı
temkinliydi. Kent işgalinde kullandığı en
sağlanamamıştı. Felluce’yi dize getirmeyi
çok sayıda askeri saldırıya soktu. “ Birin
Allavi hükümeti başaramamakla kalma
ci Felluce’de 2000 Am erikan askeri sal
mış
kentlere yayılmıştır.
dırıya katılırken şimdi bu sayı 10 bine
Hem Sünni hem Şii kentleri Amerikan
çıktı. Nüfusu Feliuce’nin 20 misli olan
güçlerini kentlerden atmaya başlamışlar
Bağdat’ın işgalinde de 10 bin asker kulla
direniş tüm
dır. Yani Felluce bir direniş bayrağı dik
nılmıştı.” (Times, Pan Hu, Yeni G üç ya
mişti. Bu bayrak A B D ’nin O ca k ’ta yap
zısı, 16 Kasım 2004) Klasik savaşta oldu
mayı planladığı seçimler öncesi mutlaka
ğu gibi askerler yoğun topçu ateşi ve o-
indirilmeliydi. A B D Irak’ta her yeni deği
tom atik silahlarla önlerindeki güçleri te
şiklik öncesi böyle saldırılarla bir “ te mizlik” yapmak zorunda hissediyor ken
diler. V e de kimyasal silah kullandılar.
dini. Bu güçler A B D işgaline en büyük
C enevre Anlaşması ile yasak olan mis
direniş kaynağıdırlar ve yok edilmelidir
ket bombası atmaktan da hiç çekinmedi
ler.
ler.
a. Savaşın tarzı
mizledikten sonra kente adım adım gir
A B D ’nin o çok övündüğü süper tek 2003’de
nikleri aslında kent içi dövüşte çok işine
Bush’un Irak işgali tamamlanmıştır açık lamasından sonraki en büyük Amerikan
yaramıyor. Satalitlerle düşman güçleri
saldırısıdır. Bu saldırı diğerlerinden fark
oimasa bile zorlaşıyor. O nedenle de da
lılıklar taşımaktadır. Birinci olarak şimdi
ha klasik bir savaş sürüyor. A skerler ge
ye kadar yaşanan Irak direnişçilerinin
rilla türü savaş yürütm ek zorunda kalı
saldırılarından dersler alınmış, onların
yorlar. Ayrıca askeri uzmanların açıkla
dövüş taktikleri incelenmiş ve ona göre
malarına göre çöl koşulları da A B D güç
Felluce
saldırısı
I
Mayıs
nin yeri ve faaliyetlerinin tespiti imkansız
yeni refleksler kazanılmaya çalışılmıştır.
lerinin alışık olduğu koşullar değil ve bu
Yani düşman taktikleri daha iyi bilinm ek
nedenle de bazı silahlarını kullanam ıyor-
tedir. V e bu bir avantajdır.
larmış.
Daha da önemlisi A B D en baştakin-
Felluce saldırısı uzun sürdü. D ireniş
den farklı bir taktiğe geçmiştir. Beyaz sa
çiler uzun süre A B D güçlerini içeri sok
ray yetkilileri bu konuda herhangi bir a
madılar. Sonra da Am erikan askerleri
----------------------------------------- 107 —
— y ol------------------------------------------günlerce süren mahalle savaşlarına baş
kullanıldı. Dini liderler fetvaya yakın yap
ladı. Kentin güneyi, ortası alındı ama ba
tıkları
tısı uzun süre direndi. Ev ev dolaşıp di
man’a silah çekmesini önlemeye çalıştı
renişçileri bulmak için epey kayıp ver
lar. Buna karşın kaç tane Irak askerinin
mek zorunda kaldılar. H e r bir sokak tu
Felluce saldırısından
zaklarla doluydu.
zor. Ayrıca gerçekten olup olmadıkları
çağrılarda
Müslüman’ın Müslü
olduğunu
bilmek
A yrıca bu savaşta ilk kez bir hastane
nı öğrenmek zor. 7 tane Iraklı askerin
ye saldırıldı. Hastaneler A B D ’nin yaptık
öldüğü açıklandı. Am erikan sayısının çok
larının
düşünülmelidir.
altında. Buradan yola çıkarak Irak asker
A B D ’nin kimlere saldırdığını, kimleri öl
lerinin savaşa katıldığı, ancak bunun çok
dürdüğünü
belirleyici
aynası
olarak
gösterir. A B D ’nin
işlediği
olmadığını
söylemek
müm
katliamı, savaşın gerçek yüzünü yansıtır.
kündür. G e ri planda yardımcı olarak dö
A B D Felluce’de yapacağı ikinci katliam
vüşmüş olmaları mümkündür.
öncesi dünyanın gözünden bunu saklayabilmenin yolu olarak hastaneyi işgal
b. Direnişi öldürm ek ve
etti. Felluce’de yaralanan sivil halkın has
korkutm ak
taneden
yararlanmasının
önü
tıkandı.
Binlerce Felluceli sokaklarda günlerce yaralı olarak kaldı. Hatta böyle bir yara lının A B D askeri tarafından öldürülmesi C en evre savaş yasalarına aykırı davranış olarak dünya basınını bir kaç gün düşün dürdü.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gi bi A B D ’nin Irak kentleri içinde durmak konusunda pek bir umudu yoktur. Bun dan vazgeçmek zorunda olduğunu bil mektedir. Felluce’de önemli olan müm kün olduğu kadar çok direnişçi “ temiz lemektir” . Bizzat Savunma Bakanı
D.
Ö te yandan Felluce’ye dış yardım so
Rumsfeld öldürülebildiği kadar çok “ a-
kulmadı. Kızılhaç gibi kurumlar ellerinde
si’nin” öldürülmesi talimatını basından
yiyecek ve sularla günlerce kent kapısın
yaptı. Yani müthiş bir vahşet yaşandı.
da bekletildiler. İçeri alınmadılar. Halk açlık ve hatta susuzluğa mahkum edildi. Felluce kentinin içinde kalan halk yalnız silah ile değil, açlıkla da katledildi. Felluce saldırısı A B D ’ye pahalıya pat
Direnişçiler Feiluce’ye A B D ’nin y o ğun bir şekilde saldıracağını ve kenti al mak isteyeceğini biliyorlardı. Onun için günler öncesinde birçoğu ayrıldılar. Y a rının altında direnişçi kaldığı söyleniyor.
ladı. Yalnız burada bir kaç gün içinde ö-
Öldü denilen
len asker sayısı 5 1, yaralı ise 320 dendi.
200 kadarı direnişçi, gerisi sivil halktan
Yaralıların çoğu her zaman olduğu gibi
çocuklar ve kadınlardır. Am erikan as
1000 Fellucelinin ancak
sonradan ölüyorlar. Açıkçası seçimler
kerleri 16-50 yaş grubundaki erkekleri
den galip çıkan Bush zayiatın yüksek ol masından korkmadı. Eğer Am erikan as
savaşabilir anlayışı ile düşman olarak gördükleri için onlar zaten kentten çok
kerleri kentlerde dolaşıp denetimi elle
tan çıkmışlardır. O nedenle ölenlerin a-
rine alacaklar ve A B D çıkarlarını dayata
rasında, yoksul olduğu için kent dışında
caklarsa bunu yapmak zorundaydılar.
gidecek bir yer ayarlayamayan ya da has
Üçüncü olarak bu savaşta Irak askeri
__ 108
ta ve yaşlı olduğu için gidemeyenlerin ol-
___________________ırak seçimleri___ ması büyük bir olasılıktır. Bu nedenle A-
i kenti olan Kerbela’da olaylar olduğu
m erika’nın direnişçi öldürm e taktiğinin
söyleniyor. Bütün buradan yola çıkarak
çok başarılı olduğunu söylemek zordur.
Felluce’ye saldırı sonrası Irak’ın genelde
Sünni direnişçilerin taktiği A B D Fel-
Sünni kentlerinde ve bazı Şiilerin de bu
luce’ye saldırınca işgal güçlerine saldırıyı
lunduğu yerlerde işgal güçlerine saldırı
tüm Irak sathına yaymaktı. Birinci Fellu-
ların
arttığını
söylemek
mümkündür.
ce zaferi sonrasındaki gibi direniş ateşini
Günde yaşanan saldırı sayısının 150 ol
her yere yaymaktı. Bunda başarılı olun
duğu açıklandı.
du. Irak’ın çeşitli kentlerinde direniş o-
Bilindiği gibi Felluce saldırısı sırasında
layları arttı. En önemli gelişme Musul
İngiliz güçleri nispeten sakin olan güney
kentinde yaşandı. M u s u lb ir Sünni kent
deki Basra’dan yukarı çekildiler. O n lar
ti. Saddam burjuvalarının epeyi burada
da saldırılarda önemli rol oynadılar. 4
yaşıyorlardı. A B D ile direkt bir temas i-
tane İngiliz askeri öldü. Epey yaralı var.
çinde değillerdi. A yrıca A B D askerleri
Ayrıca Polonya güçlerine saldırılar oldu
nin en az olduğu kentti.
ğu söyleniyor. Bir-iki kayıp verdiler. Es
İlk önce bir kaç polis karakoluna sal
ki Doğu Avrupa ülkelerinden işgale en
dırıldı. Söylendiğine göre polisler kork
hevesli katılan Polonya yakında çekile
tular ve hepsi toplu olarak Sünni saflara
cek. Macar Hükümeti, M art ayında çe
geçtiler. Bu kez Musul Belediyesi ayakta
kilmeyi planlıyordu. Am a parlamento u-
duramaz hale geldi. K ent teslim oldu. A-
zatmayı reddedince Aralık sonu onlarda
radan bir kaç hafta geçtikten sonra kent
çekilecekler. Sünnilerin direnişi elbette
te k ra r
bu kaçışın temel nedenidir.
ABD
askerlerinin
kontrolüne
geçti. Am a henüz çatışmalar devam edi yor.
Sonuçta A m erika’nın Felluce’ye girip direnişi kırarak Irak genelinde bir istik
Bağdat kentinin çeşitli banliyölerinde
rar sağlama amacının başarılı olduğunu
olaylar arttı. Bugaba kasabasında hem
söylemek olası değildir. Direniş güçleri
Sünniler hem de Şii’ler yaşıyorlar. Bura
Irak’ın Am erikan askerlerine cehennem
da sokak sokak çatışmalar var. Hatta
olacağı açıklamaları göze alınırsa Sünni
A B D , geceleri hava saldırısı yapmak du
direnişinin
rumunda
seçim lere
kadar
azalacağı
geçm iyor ki ya
tahminini yapmak zordur. Am erika silah
A B D askerlerine ya da Irak güçlerine bir
üstünlüğü ile belki Felluce’de bazı yerle
saldırı düzenlenmesin. Sonuçta Kasım a-
ri almıştır ama bunu
yı A B D askerleri açısından en kanlı ay
kentlerde artması
oldu.
kaldı. Gün
direnişin
diğer
pahasına yapmıştır.
125 ölü. Felluce’nin ikizi Rama-
Direnişi amaçladığı gibi Felluce’de boğa-
di’de çatışmalar yoğun. Şamara kenti
mamıştır. V e şimdi A B D 12.000 yeni as
tek rar alındı deniliyor. Buhriz kentinin
ker getireceğini açıkladı.
baş polis şefi öldürüldü. Suvara, Haditya, Daim Katifiya, Tayi Khaldiya kent ve ka
Felluce saldırısı ile amaçlanan diğer bir hedef sıradan
halkı, direnişçilerin
sabalarında hükümete bağlı Irak kolluk
zorladığı halkı pasifleştirmekti. Onlara
kuvvetlerine bombalı saldırılar, intihar
gözdağı verm ek, korkutmaktı. Direnişçi
eylem leri
lerin saflarından kendi saflarına çekmek-
gerçekleştirildi.
H atta
Şi
------------------------------------------109-----
— yol------------------------------------------ti. Eğer direnişi diğer kentlerde yok e-
alisyondan çekildi. Ancak önemli olan I-
demezlerse bunda da başarılı olduklarını
rak halkının % 6 0 ’ını oluşturan Şiilerin ne
söylemek güçtür. Aksine halk direnişçi
yapacağıydı. Bağdat Şii Cemaati en üst
lerin gücüne ve Am erikanın yenilebilirli
yetkilisi Şeyh Muhammed al Halisi A B D
ğine eskisinden daha çok inanmaktadır. A yrıca asıl sorun, bu kentlerde, diye
saldırısını “ kitlesel bir katliam ve savaş suçu”
(al-jazeera.net)
aydınlarda
niteledi.
lim Am erikan askerleri dolaşmaya başla
Başka bazı
dı, bunun ne kadar süreceği. H e r bir I-
kardeşlerini desteklediklerini” açıkladı lar. (ay)
rak kentinde ne kadar Am erikan askeri,
Şii
olarak
“ Müslüman
ne kadar süreyle durabilir? Seçimlere
Asıl önemli olan Şiilerin en üst ruha
kadar dayanabilecekleri şüphelidir. H er
ni lideri Sistani ve N e c e fte kahramanlı
direnişçinin yerine yenileri
ğını perçinleyen Mukteda al Sadr’ın des
yetişiyor. Yenileri saflara katılıyor. A B D
öldürdüğü
tek vermesiydi. Sistani’den bir ses çık
bu
madı. Sadece suçsuz insanların öldürül
savaşlarda
uluslararası
anlaşmaları
çiğnemek ve katliamlar yapmaktan baş
mesini kınadı. Felluce liderlerini temsil
ka bir şey başaramıyor. Karşısındaki saf
eden Müslüman Aydınlar Kurumu do
ları daha da güçlendiriyor.
laylı olarak Sistani’nin suskunluğuna öf kelendi. G erçekten Sistani eğer Felluce
c. Direnişi parçalam ak Felluce’de Sünniler vardı. N ecef ve Al Sadr kentlerinde Şiiler direnişteydi. Yani A B D karşısında din grupları vardır. Am acı Felluce direnişçilerine saldırırken Şii güçleri onlardan izole etmekti. İki gü cü aynı anda karşısına almak istemiyor du. Birisine saldırırken İkincisine büyük sus payı verdi. Direnişi bölmeye çalıştı.
saldırısını kınamış olsaydı işler başka şe kilde gelişebilirdi. Am a Sistani seçimlerin yapılmasını kurtuluş olarak görmeyi sür dürüyor. Sistani başından beri seçim diye da yatmaktadır. Sistani’ye göre Irak’ta se çim yapılmalı ve İraklılar kendi kaderle rini kendileri tayin etmelidirler. I. Fellu ce Direnişi Nisan’da ortalığı karıştırdı. ABD
karışıklığı bahane ederek seçim
I. Felluce direnişi sıralarında Şii kent
yapmadı, Allavi Hüküm eti’ni başa dikti.
leri de direnişe geçtiler. İki din mensup
Bu kez II. Felluce direnişi bahane edile
larının birlikte yaşadığı kentlerde dire
rek, yine O ca k 2005 seçimleri ertelene bilecektir. Sanırız Sistani böyle düşün
nişler ortak yapılmıştı. N ecef ve Kerbela direnişlerinde Felluceli Sünniler kam
mektedir. O n a göre A B D işgali altında
yonlar dolusu ilaç ve yiyecek yardımı
tam serbest olmasa da Irak halkının ta
yaptılar. Konvoylar halinde N ecef kapı
leplerini az çok dile getirebilecek bir se
larına gidip dayanışma gösterdiler. Peki,
çim yapılması mümkündür. Sünniler o r
şimdi ne olmuştur? Felluceliler direnir
talığı karıştırarak bunu engellemektedir
ken Şiilerden destek görebildiler mi?
ler. Sistani aslında susarak sanırız ken
Irak İslam Cem iyeti Başkanı Felluce saldırısını kınadı. V e tüm Müslümanları
dince Felluce’ye iyilik yapmaktadır. Sis tani yetkilileri harıl harıl seçime aday lis
bu saldırıya karşı mücadeleye çağırdı.
tesi hazırlamaktadırlar. Sistani A B D ’ye i-
Allavi Hükümeti içindeki Sünni parti ko
yi niyetle bakmakta, onun asıl emellerini
110
__________________ ırak seçimleri___ çılmasına hizmet ediyor. Bu türden olay
bizce görememektedir. Mukteda al Sadr’ın N e c e fte Fellu-
ların kimler tarafından yapıldığını kestir
ce’den yardım görmüş olması düşünü
mek zor. G erçekten Sünni direniş güç
lürse destek vermesi uygun olurdu. A n
leri mi yapıyor, yoksa karanlık güçler mi,
cak o da Felluce saldırısının 4. gününde
belli değil. Bundan sonra seçime kadar
Am erikan saldırısının çok güçlü olduğu
neler gelişecek belli değildir. A B D ’nin
ve bu durumda 2005 O cak seçimlerine
bir şeriat devleti kurmaya karşı, seçim
verdiği desteği çekeceklerini açıkladı. Bu ortam da seçim yapılamaz, dedi. Ancak daha sonra Sistani’ye karşTçıkmayı göze alamayarak olsa gerek seçim listelerine
lere kadar daha ne türden hileleri dev reye sokacağı önümüzdeki günlerde bel li olacaktır. Ancak şimdi arası açılmış gi bi görünen bu iki dini grubun A B D kar şısında bir gün güçlerini birleştirip bir
aday veriyor. Bize kalırsa Mukteda al Sadr aslında
leştirmeyeceği belli değildir.
Felluce’den, direnişten yanadır, A B D iş galine karşı durmadan yanadır. Am a e-
d) Irak H üküm eti’ni
linde bir dini yetki ve otorite yoktur. O
G üçlendirm ek
Sistani’nin açıklama yapmasını beklemiş
Felluce direnişi öncesi Allavi iktidarı
tir. Bu açıklama gelmeyince de Mukteda
nın ne kadar iktidar olabildiğini kabaca
harekete geçmemiştir. Seçimden yana
çizmiştik.
olma tavrını koymaktadır. N e c e fte Sis
A B D Allavi iktidarı Irak’ta iktidar olabil
tani’nin isteğinin aksine direndi. Sistani
me doğrultusunda güçlenmiş midir?
Londra’ya kaçmak zorunda kaldı ama bu kez tersi oldu. Mukteda karşı bir bayrak açmıyor. Bu
Felluce
saldırısından
sonra
N ecef olayları ile Ulusal Meclis’i top lama çabası suya düştü. Arkasında A B D olmasa Irak’ta seçimleri yapma gücüne
durumda A B D ’nin Irak halkını
sahip değildir. Hatta hükümet halkın en
Sünni ve Şii olarak parçalamada başarılı
temel ihtiyaçlarını bile karşılamaya yet
olduğunu söylemek mümkündür. D ire niş parçalanmıştır. V e bu gelecekteki I-
kin değil. Bağdat geceleri karanlıkta kalı yor. Elektrikler kesiliyor. Sular her y e r
rak yapılanmasını derinden etkileyecek
de akmıyor. Petrol kıtlığı yaşanıyor. Bir
bir olaydır. Belki de böylece ülkenin
kaç litre petrol alabilmek için 24 saat
parçalanması mümkündür. A B D
bütü
kuyrukta beklemek gerekiyor. Karabo r
nüyle hakim olamadığı ülkeyi parçalaya
sacılar almış yürümüş. Hükümetin m e
rak yönetm eye çalışacaktır. Şiilerin gele
murları Allavi’yi dinlemiyor. İstifa edip
cekte kurması olası iktidarı Sünni saldı
direniş cephesine katılabiliyorlar. H ükü
rılardan korumak için Irak’ta kalacaktır.
met iktidar olamıyor.
Bu arada Musul’da iki tane Sünni dini
Felluce olaylarında Allavi tamamen
lider öldürüldü. Direnişe destek verm e
A B D uşağı olduğunu ortaya çıkardı. Sal
diği için 124 Şii’nin Sünniler tarafından
dırı emrini A B D ona verdirtti. B ürokra
öldürüldüğü söyleniyor. Son Cum a na
tik olarak Felluce’de akan kanın sorum
mazı sırasında Şiilerin camisine saldırı
lusu Allavi Hüküm eti’dir. Sünniler ken
yaşandı. Bu olaylar iki tarafın arasının a
disini asla affetmeyeceklerdir. Hüküme-
------------------------------------------111-----
— y o l____________________________ tindeki Sünni parti koalisyondan çekildi.
i direnişinin artması ile kendi ülkelerin
H ele hele Felluce saldırısı sonrası sıkıyö
deki Şiilerin baş kaldırabileceğinden k o r
netim ilan etmesi bardağı taşıran son
kan rejimler el altından Felluce direniş
damla oldu. Sıkıyönetim
direnişçilerin
çileriyle görüşm eler yaptılar. Felluce di
hareket kabiliyetini çok düşüren ve on
renişi özünde tüm Ortadoğu Sünni ikti
ların görüldükleri yerde vurulması fer
darların direnişi anlamına gelmektedir.
manı gibidir. Allavi Sünniler açısından
Bu rejimler bir şekilde hem direnişi des
kabul edebilecekleri bir iktidar olama
teklem ekte hem de A B D ile Felluce di
mıştır.
renişçileri arasında arabuluiucuk yapma ya çalıştılar.
Şiiler açısından biraz farklıdır. N ecef direnişi sırasında Mukteda güçlerine sal
A B D Allavi’yi Ortadoğu rejimleri a-
dırı emrini de o verdi. Yani radikal Şiiler
rasına sokmaya çalışıyor. Onların Alla
içinde Allavi bir güç değildir. Fakat son
vi’yi tanımalarını istiyor. Kasım ayı so
anda Sistani’nin getirilmesi ile imzalanan
nunda bu doğrultuda bir Irak Konferan
anlaşmada N ecef kent denetimi Allavi
sı düzenlendi. Konferans özünde Allavi
kolluk kuvvetlerine verildi. Bu denge bu
Hüküm eti’nin tanınması anlamına gel
güne kadar durmaktadır. Sanki orada ra
mektedir. V e de seçimlerin yapılması
dikal Şiiler ile ılımlı Şiiler arasında bir güç gibidir. Al Sadr kentinde yaptığı anlaşma ile de güçlerini buranın merkezine oturttu. Bu anlamı ile A B D Allavi’yi ikti dar yapma doğrultusunda adımlar atabil miştir. Ö te yandan eğer halk arasında bu I-
doğrultusunda karar çıkmıştır. Hüküm e tin seçime muhalif grup ve partilerle di yalog kurması istenmektedir. Seçimler her yerde yapılmaya çalışılmalı, hiç bir yer seçim dışı bırakılmamalıdır. Allavi’ye karşı olan İran ve Suriye hükümetleri bi le A B D ’nin bu kukla hükümetine karşı bir güç oluşturamadılar. Allavi Hüküm e
rak güçlerine bir saygı vardı ise bu da
ti böylece bölgede bir iktidar olarak ta
Felluce olayları ile uçup gitti. Bu askerle
nınmış oldu. Ayrıca Irak Konferansı’na
rin sonuçta kimin gücü olduğu, arkala
Çin, A B , Fransa, B M ’nin de katıldığı dü
rında Am erikan
durduğu
şünülürse Allavi Hükümeti bir yasallık
anlaşıldı. Kuklalıkları gözler önüne seril
kazanmış durumdadır. A B D dış ülkeler
di. Bu askerler ayrıca Müslümanlara ateş eden Müslümanlar olarak günah işlemiş
içinde bunu başarabilmiştir. Allavi seçim öncesi Avrupa başkentlerini dolaşmaya
durumuna girdiler.
askerlerinin
İmajları tamamen
çıktı. Resmi törenler yapıldı. A B D bu e-
yıprandı. Sünniler buna karşı direniyor.
melinde başarılı olmakta, Allavi dünya
Am a Şiiler Sistani’nin arkasında suskun
kamuoyunda bir yasallık kazanmaktadır.
duruyorlar.
Ö te yandan dünya kamuoyundan da
Felluce saldırısı Allavi Hüküm eti’nin
Felluce saldırısı sırasında bir destek gel
O rtadoğu’daki itibarını da ayaklar altına
memesi Allavi Hükümeti açısından ö-
alıcı özellikler taşır. Felluce bölgedeki
nemlidir. A vrup a’nın bazı yerlerinde u-
Sünni rejim ler açısından da önemlidir.
fak tefek protestolar dışında Irak Savaşı
Seçim ler sonrası İran yanlısı bir iktidar
öncesi gelişen milyonluk gösterilerden
kurulmasını
hiç biri toplanamıyor. Bu da A B D ve Ba
112
istem eyen,
bölgede
Şi
__________________ ırak seçimleri___ tı güçlerinin başarısı sayılabilir. Irak dire
işgal güçlerine karşı en iyi direnen onlar-
nişinin karakteri Batı halklarını kararsız-
dır. Bu durumda biz ne yapmalıyız? O n
laştırmaktadır.
lar nasıl herhangi bir politika üretm ede
A B D çekilirse ne olacaktır? Kim ikti
ellerinin bağlanmasını istemiyorlarsa biz
dara gelecektir? En büyük kaygı budur.
de direniş güçlerinin ellerini bağlamama
Batı halkları Irak’ta bir iç savaşın başla
lıyız. Eğer direniş güçleri Am erikan işga
masından
line silah çekiyorlarsa çeksinler, kesin
korktuklarını
dile getirerek
dolaylı yoldan Allavi ve A B D işgalini ka
likle
bullenmiş olmaktadırlar. Irak kukla hü
güçleri yenildikten sonra halkların kur
desteklenmelidir.
Ancak
o
işgal
kümeti ve A B D saldırıları lanetlenirken
tuluşu doğrultusunda meydan açılacak
kimin arkasına geçileceği önemli bir so
tır. İşgal güçleri giderse kaos mu olacak
rundur. Kafalar bununla karışmaktadır.
tır. Olsun. Kaos ancak ilerici güçlerin i-
Irak’ta direnen güçler kafa uçuran, dini
şine yarayacaktır. Çünkü düzen sistem
fanatikler olarak gözükmektedir.
den yana olanlara yarıyor.
Laik
değillerdir. Şeriat devleti kuracaklardır. Irak’ta laik bir devlet kurulması doğrul
SEÇİM LER ÖNCESİ
tusunda destek verilecek bir güç görül memektedir. Zaten A B D ve Batı rejimlerinin tam
Şiiler seçim öncesi bir politika ittifakı kurduklarını açıkladılar. Sistani’nin yar
da istediği budur. O n lar Irak’ta kendi ik
dımcıları bu işin öncülüğünü üstlendi. Bu
tidarlarını kurmak için ellerinin halk mu
ittifak içinde ılımlı Dava Partisi, İslam
halefeti ile bağlanmasını istemem ekte
Devrim i Yüce Konseyi üyeleri ve aşırı
dirler. Ve de belki bu karışıklık tohumla
Mukteda al Sadr güçleri de var. A raları
rını serpmede de paylarına düşeni yap
na bağımsızları da aldılar. A yrıca Ahm et
maktadırlar. Am erikan basınında bu ko
Çelebi de listeye girmiş. Elbette ittifak
nudaki propagandalar hiç eksik değil. A-
çok huzurlu değil. Ilımlılar Mukteda güç
ma Avrupa daha başka bir yapıda. A B bir
lerinin olmasından rahatsızlar. İttifakın
İslam dini öcüsünden halklarını arındır
belirli bir programı yok. Seçilecek mec
mak istemez. Son olarak Hollanda’da,
lis içinden bir hükümet çıkacak. Meclis
daha sonra Alm anya’da gelişen olayları
ayrıca bir anayasa hazırlayacak. Sonra bu
bu bağlamda değerlendirmek mümkün
anayasa halk oylamasına sunulacak ve
dür.
Irak’ta dini iktidara karşı güçler
dengesinde bir adım atmak gerekiyor.
kabulünden sonra asıl seçimler yapıla cak.
B ir yandan İran’ın yanında yer alınırken
Elbette ittifakın kurulması sorunları
diğer yandan da böyle karşı adımlar atı
seçimler sonrasına ertelem ekten başka
lıyor.
bir anlam taşımıyor. En başta anayasanın
Batı halklarının bu düşüncesi karşı
nasıl bir anayasa olacağı çok muğlak. D i
sında bir şeyler söylemek uygundur. El
ni bir anayasa deneniyor. Am a laik özel
bette
likler de içinde olacak. Bu nasıl başarıla
Irak direnişinde gerici mollalar
bizlerin anladığı anlamda halkın kurtulu
cak? Hükümetin nasıl bir programı ola
şunu hazırlayıcı olamazlar. Am a Irak’ta
cak. Hepsi Şii ittifakının gelecekteki dağ-
------------------------------------------ 113----
— yo l lar gibi sorunları. Şimdilik Şiiler seçim
ikinci olarak seçmenlere seçim fişle
lerden Şii bir meclisin çıkması ile sorun
rinin dağıtılması gerekli. Bu fişlerin dağı
ların çözümünde en büyük adımın atıla
tılması gerçekle’ştirilemiyor. Sonuçta lis
cağını düşünüyorrar. Am a belki de Şiiler
telere göre halk kimlikleri ile gelip oy
için asıl sorun bundan sonra başlayacak.
kullansın deniliyor. Üçüncü olarak da
A B D işgali onların birleşmesinin önün
seçim sandıkları okullara kurulacak. Ö ğ
deki en büyük engel olacaktır.
retm enler tehdit altında olduklarını söy
Sayılarının 40 ya da 47 olduğu söyle nen Sünni gruplar kesinlikle seçimleri boykot edecekler. Hareketi
(A l
Halkın
Mücadelesi
Kifah al Shabi)
lüyorlar. O kullar uçurulabilir.
Bu du
rumda seçim sandıkları nerelere kurula cak, belli değil. Sandıkların hem halkın
başkanı
yakınında olması hem de mahalle mahal
Prof. Muhammet al Obaidi sürgünde ol
le korunması mutlaka sorunlar yarata
duğu Londra’dan Sünni grupların arala
caktır. Bütün bunlar Sünni bölgelerinde
rında böyle bir anlaşmaya vardıklarını a-
seçimlerin yapılmasının zorluğunu anlat
çıkladı. “ En başka uluslararası yasalara
maktadır. 30 O ca k ’ta yapılması planla
göre işgal güçlerinin işgal ettikleri bir ül kenin sosyal, ekonom ik ve politik yapısı
nan seçimlerin gerçekten Sünni bölgele
nı değiştirmeye hakları yoktur.” (aljaze-
riyle dolu. Bunların ötesinde elbette asıl
rinde nasıl yapılabileceği soru işaretle
era.net, 3.12.2004) Prof. Obaidi, grupla
belirleyici olan Sünni direnişçilerinin her
rın aldığı kararda Irak’ta özgür ve de
gün yaptıkları silahlı eylemlerdir. Bunla
m okratik bir seçimin koşullarının olma
rın sayısı ve şiddeti her geçen gün art
dığı, işgal gücünün çıkarlarını temsil ede
maktadır. Seçim lere kadar da tansiyo
cek nitelikte, önceden belirlenmiş kişile
nun daha yükseleceği ve Şii bölgelerine de yayılacağı tahminini yapmak olasıdır.
rin hükümet olacağı bir devlet yapısı oluşacağına kesinlikle inandıklarını dile
Irak’ta Sünnilerin bulunduğu bölgelerde
getiriyorlar. V e bu nedenlerle seçimleri
dem okratik ve özgür bir seçim bir yana,
boykot edeceklerini açıklıyorlar. Boykot
herhangi bir seçimin yapılma koşulları
cephesinin içinde Türkm en ve Hıristiyan
kesinlikle yoktur.
gurup ve partiler de var. Bilindiği gibi seçim için seçmenlerin kaydı gerekli. Ancak direniş böyle bir kayıt yaptırmaya izin verm eyecek. O ne
ŞİİLER
denle Saddam’ın ambargo sırasında gıda
Şiiler kendi içlerinde bir bütün değil
dağıtımında kullandığı listelerden yarar
lerdir. Basra’da petrol bölgesinde ılımlı
lanılacak. Bu listeler yerel bölgelerde sı
olarak adlandıracağımız Şii Dava Parti
radan esnaflar tarafından tutuluyordu.
taraftarları vardır. Bunlar da bir kaç par
Direniş güçleri bu esnafların listeleri se
çaya bölünmüş dürümdalar. Kukla Allavi
engelliyor.
Hükümeti ile işbirliği içindeler. Hatta li
Bu esnaflar tehdit altındalar. Çoğu y e r
derleri hükümette görevlidir. G üney I-
çim
yetkililerine vermesini
de listeler yok olmuş. Yani Sünni bölge
rak’ın bütünüyle Dava Partisi’ni destek
lerinde bürokratik olarak seçim yapabil
lediğini söylemek yanlıştır. Mukteda Al
menin maddi temeli yok.
Sadr güçleri N e c e fte direnirken Basra
__ 114
__________________ ırak seçimleri___ ve çevresindeki kentlerden Mehdi Or-
kabul etti. Sistani’nin buna karşı çıkma
dusu’na destek verildi, y e r y e r olaylar
gücü yoktu ve sonunda A B D zoruna e-
yaşandı. Hatta bir ara Basra ana karako
vet demekten başka şıkkı kalmadı.
lu alındı, devlet dairelerindeki memurlar
Seçim listeleri yapılırken Sistani söz
direnişe geçtiler. A yrıca Allavi’nin T em
cüsü tüm Şii camiasının kabul edebilece
muz ayında toplamak
ği kişilerin listelere alınmasını istiyor.
istediği
Ulusal
Meclis tartışmaları sırasında bir güç ola
Hem dini partiler hem laik partilerin se
madıkları ortaya çıktı. Al Sadr güçleri ile
çimlere katılabilecekleri söyleniyor. A n
Allavi arasında gidip geldiler. Davacılar
cak laik partiler 3 kurala uymak zorun
zavallı taktikler geliştiriyorlar. Seçimler
dalar. Birincisi; seçim disiplinine uymak.
için A B D ’den seçim sırasında askerlerini
İkincisi; Irak halkının İslam geleneğini de
üslerdegeri planda tutması, böylece hal
ğiştirmemek. Üçüncüsü; dini kurallara
kın seçimlerin dem okratik olduğuna ina
karşı bir yasayı desteklememek. Bütün
nacağını söylüyorlar. Harıl harıl seçim
bunlardan da Sistani’nin nasıl bir devlet
listesi hazırlıkları yapılıyor. İran ile de
istediğini çıkarmak mümkün değildir. La
dirsek teması içindeler. Am a İran’ın asıl
ik olma durumu İslam yasalarını dışlama
desteklediği İslam Devrim i Yüce Konse-
yabilir. Irak’ın dini İslam olabilir, ama şe
yi’dir.
Bunların da hükümette üyeleri
riat olmayabilir. Ayrıca Sistani’nin din ve
Ayetullah Sistani N ecef kentinde o-
devlet işlerini birbirinden ayırması laik izlenimini verm ektedir. Yani ortalık ka
var. turur ve Şiilerin en büyük dini otoritesi
rışıktır. Belki de seçimlerde ortaya çıka
dir. Dava Partisi gibi Mukteda al Sadr
cak meclis devlet biçimi konusunda ka
güçleri de Sistani’yi otorite bilirler. Sis
rar verecektir. O rtad a belirgin bir şey
tani, Saddam karşıtıdır. İranlı olmakla
yoktur. Hem laik hem İslamcıl bir devlet
birlikte Irak’ta yaşar ve Saddam zama
nasıl olacaktır?
nında İran’a sığınmıştır. 1979 İran Devri-
Sistani’nin destek verdiği söylenen seçim platformunda Meclis’in nasıl pay
mi’nin önderi Ayetullah Humeyni ile ay nı okuldan gelir. G örüş olarak pek fark
laşılacağı konusunda da anlaşmaya varıl
lılıkları yoktur. Ancak Sistani İran’da ya
dığı
şananlardan ders çıkararak din adamları
% 52’si Şii partilerine, % 48’i K ü rt ve laik
söyleniyor.
Buna
g öre
listenin
nın devlet işlerine karışmaması gerekti
partilere verilecektir. % 52’nin 2/3’ü hü
ğini savunur. Yani devlet ile din işleri
kümette y e r alan partilerin, gerisi diğer-
birbirinden ayrılmalıdır, diye düşünür.
lerinindir. İktidardaki Dava Partisi %20
Din adamları sadece ruhani olaylarla ilgi
hakka sahiptir. Mukteda al Sadr güçleri
lenmelidirler, eğer dünyevi sorunlarla
ne de bu % 52 içinde % 12 verileceği söy
uğraşırlarsa işlerin karışacağı görüşün
lenmektedir. Sistani de bu dengeyi kabul
dedir. O nedenle Sistani siyasetten uzak
etti, deniliyor. Bu rakamlardan pek bir
durmaktadır. A B D
şey çıkarmak zordur. Dava Partisi’nin
işgali bitmelidir. O
nedenle de Haziran sonunda seçimlerin
% 2 0 ’lik payı ya da al Sadr’ın toplam Şii
yapılmayıp ertelenmesi ve Allavi Hükü-
partilerin içinden % I 2 pay alması neye
m eti’nin kurulmasına karşı çıktı. Araya
göredir. Ya da Kültlerin payı çok değil
B M ’yi soktu ve sonunda dolaylı olarak
midir?
------------------------------------------ 115----
_ y o i destekli
yoruz. Açıkçası tüm nötrallikler gibi Sis
olduğunu düşünmemek saflık olur. Ve
tani’nin tavrı son tahlilde güçlü olanın i-
de şimdilik bir ses çıkmadığına göre Sis-
şine yaramaktadır. Yani Sistani her taraf
Böyle bir paylaşımın A B D
tani yandaşlarının da bir itirazı yoktur.
sız
Bu anlamıyla Sistani ile A B D arasında se
A B D ’ye hizmet etmektedir.
çim yapıldığı koşulda bir sürtüşme şim dilik gözükmemektedir.
Ancak
Sista-
ni’nin din doğrultusunda getirebileceği ya da karşı çıkacağı, dinin önünü kese cek öneriler sonradan ortaya çıkabilir. Bunlar seçim sonrasına atılmaktadır. Sistani’nin
silahtan
gibi
davranışında
dolaylı
olarak
N ecef olaylarının sonucu da öyledir. Sistani araya girmeseydi A B D ’nin önün de iki şık vardı. Ya yenildim deyip kena ra çekilecekti ya da Ali Türbesi’ni bom balayıp dünyadaki 200 milyon Şii’yi kar şısına alacaktı. Al Sadr güçlerinin ölmesi
kaçınması
önemli değildi. A B D dünya Şiilerini kar
A B D ’nin hoşuna giden özelliğinden bir
şısına almayı göze alır mıydı, bilmiyoruz,
diğeridir. Bu durum A B D ’nin silahsız bir
ama Ali Türbesi’ni bombalayıp Mehdi
Şii toplumu isteklerine pek uyar. Sistani bir açıdan daha önemlidir. Sistani Şiilerin büyük bir çoğunluğunun dini otoritesi dir. Onun dedikleri A B D ’ye ters gelme diği sürece A B D ’nin halkı bir bayrak al tında alma emeline hizmet etmektedir. Yani Şiiler eğer Sistani bir şekilde karşı ya alınmazsa hem laik, hem silahsız bir toplum olarak A B D çıkarlarına doğru
O rdusu’nu katletse bile yenilmiş olacak tı.
H areketin
kendisi
zaten
yeni
al
Sadr’lar, yeni Mehdi Ordusu çıkaracak güçteydi. Sistani araya girerek olayı pata pat durumuna getirdi.
Mehdi
Ordu-
su’nun zaferini elinden aldı. A B D ’nin ek meğine yağ sürdü. Ayrıca Sistani bir olayla daha direniş
elinden
hareketine kötülük etti. Yukarıda değin
geldiği kadar bu otoriteyi sorgulayıcı,
dik. N ecef anlaşması sonunda kent içine
sürükienebileceklerdir.
ABD
bozucu bir eylemden kaçınacaktır. Ta ki
hükümet güçlerini alarak dolaylı olarak
çıkarlarına kesin karşı çıkana kadar. Sis tani’nin seçimler sırasında B M ’yi aracı
hükümeti tanımış olduğu yetmezmiş gibi
yapmak
vermiş oldu. Kentlerin direnişi bir anla
istemesi
bile
işine gelmiştir.
bunun tüm Irak’a yayılmasına da onay
B M ’nin Irak’ın içine girmesine A B D ’nin
mıyla kırıldı. Irak kolluk kuvvetlerinin
pek bir itirazı olmaz. Zaten kendisi onu
Allavi Hükümeti adına çalışmalarına Sis
davet ediyor.
tani dolaylı olarak izin vermiş oluyordu.
A yrıca Sistani’ye akıl da verilebilmek
Elbette bu direniş güçleri açısından o-
tedir. N ecef olayları öncesinde radikal
lumlu değildi. Sistani tek bir fetva ile is
Mehdi Ordusu ve A B D güçleri arasında
tese tüm direniş güçlerinin gücünü artı
ki sürtüşme olacağı kesinleşince Sistani N e c e f’ten alınıp sağlık bahanesi ile
zor durumda bırakabilir. Onun bu dini
Londra’ya götürüldü ve böylece o to rite
otoritesi v a r d ır . V e h a lk fe tv a y ı d in le y e
rabilir. Bir fetva ile hükümeti v e A B D ’yi
sinin yıpranması önlendi. Sistani kendin
cektir. Sistani’nin bundan başka bir yap
ce tarafsız davranmıştır. Ancak acaba bu
tırım gücü yoktur. Ancak şimdiye kadar
hareketinin ne kadar Iraklı kanının ak
bu otoritesini direniş güçlerinden yana
masına yaradığının farkında mıdır, bilmi
kullanmadı.
__ 116____________________________
__________________ ırak seçimleri___ Sistani kararlarının son tahlilde kimin
çileri ve Dava Partisi aynı kökten gelse
işine yaradığını elbette halklar yaşarak
ler bile ulusal çıkarlar onları başka nok
öğrenmektedirler. Sonuçta bunlar Sista
talara sürüklemiştir. Irak Dava Partisi
ni otoritesinin aşınmasına yol açabilir.
yıllardır çok parçalara bölünmüştür ve
Dini otoritesi olmasa bile din dışı konu
çoğu kanadı kukla Allavi hükümeti ile iş
larda otoritesi aşınabilir. Zaten Sistani
birliği içindedir.
devlet işlerine karışmaya zorlandıkça si
tutumu düşünülürse iki tarafın birbiri ile
yasi anlamda yanlış noktalara varmakta
çok fazla ortak davranamayacağı ortada
dır.
dır. Ö zetlersek
B ir çok siyasi yorum cuya göre Şiile-
İran’ın anti-Amerikan
bu
durumda
O rta d o
rin bir numaralı lideri Sistani değil Muk-
ğu’da Humeyni ile başlayan Şii şeriat ide
teda
Sadr
olojisi 3 ana renkte karşımıza çıkmakta
A B D ’nin her saldırısından güç kazanarak
al
Sa d r’dır.
M ukteda
al
dır. Birincisi; şimdiki İran yönetiminin bi
çıkmıştır. Eskiden sırf Al Sadr kenti için
çimi. Dava Partisi de bunun sağa iyice
de tanınırken şimdi Irak halkının % 85’i-
kaymış bir versiyonu olarak düşünülebi
nin kendisini desteklediği söylenmekte
lir.
dir. Yani kararları Sistani’den daha de ğerli hale gelmektedir. Mukteda al Sadr’ın dedesi Bakır al Sadr’dır.
İran devrim
İkinci olarak yukarıda değindiğimiz gibi Sistani çizgisi. Din işleri siyasete ka rıştırılmamalıdır. Din adamları siyasetle
lideri Ayetullah
uğraşmamalıdır. Yoksa işte İran Devri-
Humeyni ile iyi arkadaştır. İran Devrimi sonrası I980’de Bakır Irak Dava Parti-
mi’nde olduğu gibi Ayetullahlar Humeyni’nin baştaki konumundan başka nokta
si’ni kurar. Ancak Saddam Bakır’ı öldür-
lara varırlar.
tür. Bu anlamı ile Basra’da tabanı olan Dava Partisi aslında İran
Bunlardan
farklı
olarak
daha
çok
D evrim i’nin
gençlerin benimsediği başka bir eğilimde
tüm Şiileri kapsayacak şekilde genişle
gelişmektedir. İran’da Kum kentinde o-
mesini amaçlayan bir akım olarak doğ
turan Ayetullah Kadım al Hayri çizgisi.
m uştur.
Kadım al H ayri’ye göre Humeyni çizgisi
Ancak şimdiki İran rejiminin yöneti
devlet işleri ile de kaynaştırılıp gerçek
minde olan Ayetullahlar baştaki H um ey
leştirilebilir. Mutlak sonucun şimdiki İ-
ni çizgisinden uzaklaşmışlardır. Yıllardır
ran rejimi gibi olması gerekmez. Bunlara
iktidar koltuğunda olmak ya da bir İslam
neo-tutucu
devletini şeriat kuralları ile yönetm ek
Sadr’da bu görüştedir. Mukteda resmi İ-
denmektedir.
Mukteda
al
sadece dualarla olacak bir şey değildir.
ran ideolojisi ile üst üste düşmemekte
H ele hele A B D kışkırtması bir Saddam
dir. Hatta N ecef olaylarında İran çok
rejimi ile 8 yıl savaşmak zorunda kalmak
fazla bir destek vermedi. H atta bir ara a-
herhalde dünya işlerinin Allah’tan çok
rabuluculuk yapmaya bile kalktı. İngiliz-
insanla ilişkili olduğunu öğretmiş olsa
ler kabul etti, Am erikalılar reddetti. A-
gerektir. Dünya işleri insan beyninin ru
rabuluculuk yapması düşünülen konso
hani anlayışını etkilemektedir. Birbirle-
losluk görevlisi Bağdat yakınında ölü o-
riyle etkileşim içindedirler. İran yöneti-
larak bulundu. Yani Şiiler arasındaki iliş-
117----
— yol------------------------------------------kilerde karanlık yanlar ve çeşitli farklı çı
güçlerine satmaları nasıl yorumlanmalı-
kar ilişkileri vardır.
dır? Seçimleri boykottan neden vazgeçil
Mukteda al Sadr’ın dini bir otoritesi
miştir?
yoktur. O sıradan bir imamdır, Ayetul-
En başta şu tespiti yapmalıyız. A B D
lah değildir. Milliyetçi, eşitlikçi bir vatan
de taviz verm ektedir. Seçim ler öncesi
sever olduğu söylenir. Laikte değildir.
karşımızda
Şeriat kurallarına dayalı bir Irak peşinde
i devletine hayır diyen bir A B D yoktur.
Irak’ta
kurulacak
bir
Şi-
dir. Antiem peryalist bir yapı da taşıma
Ya da Irak’ta dini bir rejim kurulmasına
maktadır. Bu nedenle de belki Irak işga
hayır diyen bir A B D yoktur. Seçimler
line karşı bir direniş lideri olabilir, ama
sonrası, eğer büyük bir değişiklik olmaz
daha sonra kurulacak bir Irak’ta Sünni
sa, Irak’ta Şii bir hükümet ve dini bir
ve laisizm yanlılarının ne kadar oyunu a-
devlet yapısı kurulacaktır. Bunlar özün
labileceği belli değildir. Hatta Irak’taki o-
de A B D politikası açısından büyük taviz
laylar bu seviyeye tırmandığında bu güç
lerdir. A B D başta tüylerini diken diken
lerin aralarında silahlı bir çatışmaya sü
edebilecek olguları görüldüğü gibi dire
rüklenmeyeceğinin hiç bir garantisi yok
nişler sonunda kabul etm ek zorunda
tur.
kalmıştır. Baştaki politika hattından epey
Günümüze gelirsek Ekim ayında kuk la Allavi Hükümeti al Sadr güçleri ile an laşma yaptı. Bunun koşullarına göre hü kümet güçleri kent içine girecekler ve yönetimi ele alacaklar. Al Sadr güçleri de silahlarını para karşılığı hükümet güç lerine teslim edeceklerdi. Böylece M eh di O rd u su ’nun silahları bırakması ve si yasi parti olması yolunda bir adım atıla caktır. Ayrıca kentin onarımı için kredi verilecektir. Böylece
Mukteda güçleri
seçim içine çekildi, seçimlere aday verdi, Sünnilerin
işgale
direniş
cephesinden
koparıldı. Mukteda al Sadr ve Sistani’nin Aralık başında yaptıkları gizli toplantıda bu karar kesinleşti. N e ce f kahramanı Mukteda al Sadr
uzaklaşmıştır. Mukteda Sadr’ın bu du rumda itiraz edebileceği bazı şeyler o r tadan kalkmış olmaktadır. Yumuşayan bir A B D karşısında yumuşayan bir Muk teda al Sadr güçleri. İkinci olarak Allavi hükümeti ile an laşma yapmayı irdelemeye çalışalım. T o k olan açın halinden anlamaz, diye bir ata sözü vardır. Mukteda güçleri için yok sulluk önemli bir faktördür. Mehdi O r dusu’nun tabanı A l Sadr kentinden gelir. Al Sadr Bağdat’ın büyük bir varoşudur. Hepsi işsiz yoksuldurlar. Allah insanı aç lıkla terbiye etmesin, denir. N e c e fte n kahraman olarak çıkmak karın doyur maz. Irak halkının % 7 0 ’i işsizdir. Açlık, hastalık diz boyudur. G ençlerin önünde
Eylül başlarında A B D işgali sürdüğü sü
iki şık vardır. Ya Irak Ordusu içine girip Allavi Hüküm eti’ne hizmet etmek, karın
rece seçimlerin yapılamayacağını söylü
doyurmak ya da şimdi silahları satıp pa
yordu. Kanının son damlasına kadar A-
ra kazanmak. Bu cazip, şeytanı bile deli
merikan işgaline karşı direneceğini açık
ğinden çıkarıcı bir tekliftir. Karnı to k o-
lıyordu. Şimdi bu noktaya nasıl varılmış
lanlar için bu kendini satmak anlamına
tır? Ya da N e c e fte günlerce direnen
gelebilir. Am a aylardır aç olanlar için dö
Mehdi O rd u su ’nun silahlarını hükümet
vüşmek için yeni bir enerji kaynağı ola-
__ 118
___________________ırak seçimleri___ rak da değerlendirilebilir. A yrıca silahlar karşılığı Allavi’nin ö-
olurdu. A B D açısından bu para mıdır? Astarı yüzünden
ucuz bir pazarlıktır.
deyeceği para miktarı şimdi Irak’ta aynı
Ayrıca yeniden seçilmek isteyen Bush I-
silaha piyasada istenen fiyattan daha faz
rak’ta biraz sessizlik için bu kadar para
ladır. Yani istenirse iyi bir ticaret de ya
verm iş,
pılmış olacaktır. Verilen silah karşılığı
i bölgeleri susturulacak ise bu doğru bir
hem karınlar doyurulacak hem de aynı
adımın parçasıdır.
çok
m udur?
Sonuçta
Şi-
sından bir silah daha alınabilecektir. Bu
Herhalde Mukteda al Sadr bulunduğu
nedenle Irak silah tüccarları al Sadr ken
konumdan başka gerçeklikleri de görü
tine koştular. V e de sonuçta devlete öy
yordu.
le çok silah satılmıştır ki I milyonun üs
hayallerini tatmin etmek, belki de M eh
Gençlerin
yukarıda yazdığımız
tünde para yetmemiş silah alımı yeni pa
di O rdusu’nun bütünlüğünü korumak,
ra gelene kadar durdurulmuştur. Bize
dersler ve deney kazanmalarını sağla
kalırsa Mehdi Ordusu Allavi ile yaptığı
mak ve de olası kırılmalara karşı böyle
anlaşma sonucunda silahlarım satmış gi
geçici pragmatik adım atmak gereklilikti.
bi olmuştur, ama silahsız kalmamıştır.
Mehdi am orf bir ordudur. İçinde karışık
Başka yollarla tekrar yenileri alınmış ve
eğilimler vardır. En önemlisi Sistani ö-
tekrar silahlanılmıştır. V e ayrıca biraz
nemli bir dini otoritedir.
karınlar doymuş, güçlenilmiştir.
Sadr ve Sistani’nin işgale siyasi bakış ara
Elbette bu bizim bir iyimserliğimiz o-
Mukteda al
sındaki farklılığın derinliği Şii gençler a-
labilir. Elbette Mehdi güçlerinin aşırı uç
rasında kavranamamakta olabilir. Bu tür
olma niyetinden vazgeçmeleri, pişmanlık
amorflukların en iyi ilacı eylemdir. Ne-
duymaları da olasıdır. O nedenle silahla
cefte yaşananlardan elbette Mehdi O r
rı satmış olabilirler. O nedenle silahsız
dusu, Sistani ve Mukteda farkım anlamış
lanmış olabilirler. Siyasi yollarla iktidar
tır ama bu farkın derinleşmesi gerek
olup A B D
işgaline son verebilecekleri
mektedir. Sistani gibi bir dini otoriteden
hayaline kapılmış da olabilirler. G enç
kopmak pek kolay olmayabilir. Ya da
Mehdi Ordusu milisleri siyasi deneyim
körpe beyinler için kolay olsa bile sıra
den yoksundur. O n lar seçim sandığı hi
dan halklar açısından kolay olmayabilir.
lelerini bilmezler. Ya da gözüpeklikleri
Bu nedenle Mukteda al Sadr şimdilik
bu sorunları küçümsemelerine yol aça
seçimi boykot kararından vazgeçmiş o-
bilir. Yani Mukteda al Sadr’ın Allavi’nin
labilir. Baştan seçimi reddetmemek, kar
anlaşmasını cazip bulup siyasi bir yola
şı tarafa bir fırsat verm ek, M ukteda’ya
çıkmaları olasılığı da sıfır değildir. Yakın
belki de gelecekte oylar kazandıracaktır.
gelecekte soruların yanıtlarını göreceğiz.
Ayrılık zamanı geldiğinde ne olacaktır?
Ancak A B D ve Allavi açısından olay
Karnı tok Mehdi O rdu su’nun asıl ger
nasıl yorumlanabilir? İkisi de herhalde si
çekleri ve tarafları görmesi daha kolay
lahlara piyasanın üzerinde para ödedik
laşabilir. D eneyler kazanıiabilir. Belki de
lerini biliyorlardı. Deneyimsiz gençlerin
Mukteda bütün bu gerçeklikler nedeniy
karnını doyurarak siyasi baza çekme ha
le silahları satma ve Sistani’nin seçime
yalini denemenin zararı bir kaç milyon
katılma önerilerini dinlemiştir.
119----
— yol____________________________ Irak Şiileri ve ittifakın sınır dışı bir
Ancak A B D her gün Irak’ta çıkarları
boyutu daha vardır. İran Saddam’a karşı
nı dayatmada daha bir zorlanmaktadır.
Irak Şiilerini desteklemiştir. Sürekli el al
Bunun içinde müttefiklerinden yardım
tından işbirliği içinde olmuştur. Daha
istemektedir. Bu işi tek başına yapama
Saddam döneminden beri onların rejim
yacağını anlamıştır. Acilen desteğe ihti
karşıtı gösterilerinin arkasında durmuş
yacı vardır.
tur. Yıllardır aralarında böyle bir işbirliği ve ilişki ağı vardır. Bu bağ elbette hala sürmektedir.
A B D ’de
bundan
müthiş
DIŞ DESTEKLER
rahatsız olmakta ve bu durumun önüne geçme yolları aramaktadır. A B D bir yan
İki A lternatif
dan Irak Şii’leri ile Allavi kanalıyla anlaş
Düşenin dostu olmaz denilir, irak’ta
ma imzalarken öte yandan müttefikleri
A B D bir başarı sağlayamayınca çevresin
İran’a karşı da soğuk bir savaş açtı. El
deki “ dostları”
bette bu Ortadoğu Şiilerinin bölünmeye
göstererek çekilmeye başladılar. Topu
çalışılmasıdır. Birbirlerine destek olma
topu yanılmıyorsak 18 ülke vardı. Latin
larının önüne geçilmesidir. Biri ile uzlaşı-
Am erika’dan baskı sonucu katılan H o n
Iirken diğeri ile savaşmaktır. Yani İran
duras, Dom inik Cum huriyetleri, G uate
nükleer silahları sorununun dünya gün
mala gibi ülkeler İspanya ile birlikte çe
demine oturmasını Irak’ta Şiilerin güç
kildiler. Bir zamanlar A B D ’nin sözünden
birer birer bahaneler
lenmesinin önünü tıkamanın bir parçası
dışarı çıkmayan Filipinler, Yeni Zelanda
olarak değerlendirmek gerekir. B M ’de İ-
gibileri de A B D ’nin bir güç ortaya koya-
ran’a oynanmaya çalışılan oyun kesinlik
mamasından cesaretlendiler. A rtık Çin
le Irak’taki Mukteda al Sadr güçleri açı
onların kaderini daha çok belirliyor. A y
sından çok önemlidir. Belki de Irak Şiile-
rıca A B D
rine saldırmadan önce en yakın dostları
görüyorlar. Vatandaşlarının kaçırılmasını
nı ambargo altına almak, tecrit etmektir.
ve öldürülmelerini bahane edip ayrıldı
peşinde görünmekten zarar
Irak halkı işgal güçleri adı altında A-
lar. Macaristan ve orada 3. büyük gücü
merikan ve İngiliz emperyalizminin müt
oluşturan Polonya A B D koalisyonunda
hiş bir baskısı, zoru ve saldırısı ile karşı
olmaktan bir çıkar sağlamadıkları için ö-
karşıyadır. Seçimler bu zorun siyasi adı
nümüzdeki aylarda ayrılacaklar. Sonuçta
dır. Siyasi baskı çok yönlüdür. H e r gün
A B D Irak savaşında giderek daha izole,
tepeden yağan bombalar, Am erikan as
daha yalnız kalıyor. Zaten koalisyon de
kerlerinin ateşli silahları, psikolojik k o r
nen güçlerin çoğu göstermelik olarak o-
kutmalar, zorlamalar, açlık, yokluk, işsiz
rada vardılar. Birçoğu silahlı sıcak çatış
lik bu baskıların parçalarıdır. Şimdi bir
maların içinde değiller. G üney K o re ö r
de bölünme, parçalanma, kardeş karde
neğin pek bir olayın olmadığı Kuzey’de
şe kurşun sıkmalar ile Irak halkı daha da
Kürtlerin bölgesinde konumlu. Ya da
ezilmektedir. Şiilere rüşvetler dağıtır
Ç e k ’ler nükleer ve kimyasal silahlarla a-
ken, Felluce’de katliamlar yapmak hep
raştırma yapan ekiplerini yolladılar. P o
bu bölme, güçten düşürme taktiklerinin parçalarıdır.
lonya ve İtalya bazı kentlerin çevresinde
120
üslerde duruyorlar. Hatta Kerbela kenti
___________________ırak seçimleri___ geçtiğimiz Ağustos ayında N ecef ile bir
ni kapitalistler olarak dünya hakimiyetini
likte ayaklandığında çevresindeki Polon
yitirirler. Kapitalizmin dünya da itibarı
yalI askerler hemen yardım istediler. Cu
kalmaz, çıkarlarını dayatamaz olur. Bu
radaki
bile
nedenlerle Irak’ta A B D ’ye yardım edil
korktular. Sonuçta en aktif davranan güç
melidir. Irak yalnız A B D ’nin değil, tüm
gözcülük
görevlerinden
İngiltere ve de Avustralya. Felluce saldı
Batı güçlerinin sorunudur. Sömürgeci
rısı sırasında A B D
sistemin sorunudur.
İngiltere’nin Black
VVatch özel komandolarını zorla Basra
Elbette bu tezler doğrudur. Bu tezle
siperliğinden çıkarıp yanına aldı. Am a
ri biz de savunabiliriz. V e de bu nedenle
şimdi onlarda geri döndüler. En yakın
A B D arkasında değil, ona sıkılan silahla
dost bile çatışmaların en ateşli yerinde
rın yanında olmalıyız. Ancak A B D
durmayı göze alamıyor.
tezleri ilk kez savunmuyor. Irak’a girer
bu
Bush I Mayıs 2003’te “ zafer” ilan et
ken de aynı şeyleri savunuyordu. Am a o
ti. Am a aradan bir yıl geçmeden asker
zaman Saddam’ı ve K İS ’lerini göstererek
ler birer birer kentlerden
çekilmeye
savunuyordu. D em ek ki Saddam’la karşı
başladılar. 2003’ün yaz sonuna geldiği mizde A B D ’nin savaşı kazanamadığı o r
karşıya olduğu söylenen tehlike ile şim di Irak direnişinin koyduğu tehlike aynı
taya çıkmıştı. Direniş giderek yükseli
dır. O ysa muradı Saddam’ı yıkmak ister
yordu. V e de yalnız A B D güçlerine kar
ken de şimdi de aynı. Hem Irak hem de
şı değil, tüm koalisyon güçlerine karşı.
bölgede petrol alanlarını, petro dolarla
Hatta Birleşmiş M illetler elemanları bile
rı ve pazarlan kontrolü altına almak.
korkunç bir darbe yediler. Bütün bu ge
Onları sömürgesi yapmak.
lişmeler A B D ’yi acil bir şekilde mütte fiklerinden yardım istemeye zorladı. Asıl
Irak yenilgisi kapitalist sistemin V iet nam’dan beri aldığı en büyük yenilgi ola
hedefi Avrupa Birliği’ni yanına almak.
caktır. Arada önemli bir fark var. V iet
Yaklaşık bir yıldır zorla, baskı ile yardım
nam’da Sovyetlere, yani sosyalist siste
bulmaya çalışıyor. Irak içinde yenildikçe
me yenildiler. Burada ise bir Üçüncü
bu yardım arayışının hızı artıyor.
Dünya Ülkesi’ne yenilecekler. Tüm tek
A B D ’nin tezi şudur. Irak’ta yenilmesi
niklerine karşı eli normal silahlı, din gü
yalnız onun değil, tüm kapitalist sistemin
cü ile donanmış direnen halka yenile
yenilmesi, tüm Batı güçlerinin yenilmesi dir. A B D Irak’tan yenilip çekilecek olur
cekler. Ya da Üçüncü Dünya Ülkeleri halklarına yenilecekler. III. Sömürgecilik
sa Irak karışır. Irak’ın karışması tüm böl
Dönemi başlar başlamaz bitmekle karşı
ge için istikrarsızlık demektir. H e r yerde
karşıya olduğunun ilk işareti olacak. Ü-
aşırı Müslümanlar iktidar olmaya başlar
çüncü Dünya Ülkelerinin dünya sahnesi
lar. Batı’yı dinlemezler. Meydan okurlar.
ne kocaman gövdeleri ile çıkmaları ola
Petrol akışı tehlikeye girer. Fiyatları yük
cak. Elbette bu gerçekliği A B ülkeleri bi
selir. Kapitalist ekonom iler zor günlere
liyorlar. Elbette Irak’taki direnişe yenil
girer. İstikrarsızlık global pazarları sar
mek işlerine gelmeyecektir. Elbette bu
sar. Bölge ülkelerinde radikal unsurlar
na karşı durmaya çalışacaklardır. Am a
hükümetlerine baş kaldırırlar. Sonunda
A B D ’nin istediği biçimde değil. Kendi iş
oradaki ılımlı rejimler bile sallanırlar. Ya
lerine gelen biçimde. Kendi çıkarlarını
121 —
— y o l------------------------------------------koruyacak, ilk önce onları gözetecek bi
bi birbirleriyle savaş bile edebilirler. A-
çimde yardım edeceklerdir.
ma şimdilik böyle bir durum yok. A B dı
Politik uzmanların dile getirdiği gibi
şarıdan bakıyor.
A B ülkeleri iki koşulda Irak’ta A B D ya nında yer alırlar. Birincisi; savaşın ilk günlerinde olduğu gibi A B D yenerse. Sa vaş, Mayıs 2003 yılında bitti ilan edilip yeniden yapılanma çalışmalarına başlan mıştı. Hangi şirket hangi ihaleyi alacak kavgaları vardı. A B bizim şirketlerimiz ihaleleri kazanamıyor, diye bağırıyordu. A B Irak pazarını kaybetmekten korku yor, şirketleri ihaleler alsın diye var gü cü ile A B D ’ye saldırıyordu. A B D ’de sa vaşa yardım eden ülkeler pay alacak, herkes savaşa verdiği destek oranında ihale kazanacak, diyordu. A B şirketlerine
Üçüncü A lternatif Ancak A B eskisi kadar uzak da dur muyor. A B D zemin kaybettikçe boşalan alana girmeye çalışıyor. A yrıca her şeyi dışarıdan,
uzaktan
doğru görm ek
de
mümkün değil. Bir şekilde olayın içinde de olmak gerekli. Yani A B yine orada havayı koklar ve giriş kanalları açık bir şekilde tetikte beklemek durumunda. Bunun içinde çeşitli yollar var. A B D as keri yardım istiyor. Dövüşecek adam arıyor. Askeri olarak yardım isteniyor.
İngiltere hariç iş verilmeyecekti. Yani
Almanya ve Fransa kesinkes hala karşı
herkes Irak pazarına girmeye can atıyor
duruyorlar. A B D
du. Am a Irak’ta direniş yükselip A B D
diyor. Direnişin bu seviyesinde bu da
yenilmeye başlayınca A B ’nin böyle bir
A B ülkelerinin göze alabileceği bir olgu
NATO
olarak gelin,
sevdası kalmadı. O lanlar bile görüyoruz
değil. Afganistan’da varlar. O rad a nispe
Irak’tan bir an önce kaçmaya çalışıyor
ten korunaklı hissediyorlar kendilerini
lar. B ir tek bizim gibi insan canının çok
ve N A T O olarak ilk kez Avrupa dışında
değerli olmadığı ülkelere iş var. O da ta
bir yerde, bir Üçüncü Dünya Ülkesi’nde
şeron işler. A B D askerlerinin levazımat
çıkarlarını koruma, savaş taktiği öğreni
işlerini yapmak. Yiyecek içecek taşımak.
yorlar. Eğitim yapma olanağı buluyorlar.
Politik yorum culara göre A B ’nin Irak’a
gelmesinin
ikinci
koşulu
da
A B D ’nin yenilmesidir. Yani gerçekten kapitalist sistemin yara almaya başlaması koşuludur.
Irak’a hala yardıma gelen
yok. A B D yalvarıyor, kabul edilmiyor. D em ek ki daha A B D tam yenilmiş değil. Daha
oynanmadık
kozlar var.
Yoksa
O rta k
davranmayı
planlamayı
öğreni
yorlar. G elecek sömürge savaşlarına, is terseniz gelecek Irak’a hazırlanıyorlar. Şimdilik Irak, altından
kalkabilecekleri
bir lokma olarak gözükmüyor. Onun için N A T O olarak da girmeye yanaşamı yorlar. Başka taktikler peşindeler. Haziran 2004 yılındaki N A T O Zirve-
A B D oradan çekilme kararı alsa Irak’ta
si’nde Irak askerini eğitme görevini zar
şansını denemek isteyecek çok ülke ola caktır. Bölgeden çıkar sağlamak için bir-
zor üstlendiler. Onu da gene Irak sınırları
birleriyle yarış edeceklerdir. Petrol çı
bir okul kuruldu ve 300 eğitmen yollandı.
karları tehlikeye girdiğinde de bu yarış
Asker ve kolluk kuvveti yetiştirmeye yar
içinde yapmaktan çekiniyorlar. Ü rdün’de
daha da vahşi bir hal alacaktır. Belki de
dım ediyorlar. Askeri olarak A B ’nin verdi
eski sömürgecilik döneminde olduğu gi
ği, verebildiği yardım bu kadar.
__ 122_________ _________________
___________________ırak seçimleri___ A B D ’ye siyasi bazda yardım edilebi
Demokrasi de çeşitli dereceler vardır.
lir. Bunun çeşitli yolları var. A B D ’nin BM
En temel kriter Irak halkının seçim so
yasalarını çiğneyerek girdiği için Irak’taki
nuçlarını
kabul
etmesidir.”
(20
Eylül
duruşu yasa dışı. Bu yasallaştırılabilir.
2004, Financial Tim es) Böylece A B D ’nin
Yasallaşınca çeşitli haklar ortaya çıkıyor.
yapacağı seçimlere açık kart vermiş ol
Çeşitli uluslararası kurumların yardımını
dular. Irak’ta seçimlerin yapılması des
talep edebilmek ancak böyle mümkün. I-
tekleniyor. Sonra da seçilecek meclis ve
rak’ta K İS ’lerin bulunmaması hala daha elini kolunu bağlıyor. BM savaşın gerek
buna itiraz etmeyecek.
içinden çıkan hükümet yasal olacak. A B
çesi olmadığını söylüyor. B M ’nin yaptı rım gücü olabilse A B D ’yi Irak’ta suçlu buiup uluslararası kuralları çiğnemekle mahkum edip tazminat ödem eye mah kum eder. Nasıl bir zamanlar Saddam Ku veyt’i işgal etmekle suçlanıp tazmina ta çarptırıldı ise A B D ’de K İS ’ler bulun madığı ve Irak işgali yasa dışı olduğu için Irak’ta tazminata mahkum edilebilir. Ama B M ’nin bir gücü yok. A B D kuklası uluslararası bir kurum. Yasadışılık sadece A B D ’nin
önüne
konulan
bir
engel.
A B ’nin tavizler koparmak için kullandığı bir bahane.
A yrıca Allavi Hükümeti resmen ta nınmış olmasa bile İyad Allavi, komşu Arap
ülkelerini geziyor,
rüşme oluyor. Allavi’yi kabul etm ek bile dolaylı bir şekilde kukla hükümeti tanı mak, A B D
işgalini resmileştirmek de
mektir. Adı yok ama istedikleri zaman istediklerini
yapmaktan
çekinmiyorlar.
H e r konuda olduğu gibi kimileri için ya salar var. Kimileri için yasalar gereksiz. Tam bir ikili standartlar dünyası. Elbette A B bunlardan kendine çıkar sağlıyor.
\
A B D ’nin ekonomik yardıma ihtiyacı
A B bu yasallık kapısını A B D ’ye yasa dışı bir şekilde açıyor. Ondan bunun
ülkelerini, A B
toplantılar yapıyor ve bunlar resmi gö
var. Seçim bahanesi ile A B 355 milyon
karşılığında tavizler alıyor. Örneğin BM
dolar yardım yapmış şimdiye kadar. Ö te
yandan yırtmaçlı, komik bir gerekçeyle,
yandan Almanya belki savaşa en karşı çı
A B D ’nin attığı bombaların çevreye v e r
kan ülkeydi, ama Allavi Hüküm eti’ne en
diği zararları incelemek üzere Irak’ta bu
çok maddi desteği verende o. 20 adet
lunuyor. İnsanlara değil de çevreye(l). Irak’a bir kaç teknisyen yollamış o kadar.
silaha karşı korumalı araba, 100 kamyon
Am a BM Irak’ta var. Bunlar A B D ’nin ya
taşıma aracı armağan etti, (ay) Fakat en
saları delme yolları. A B de işte ona yar
çok üstünde tartışılan Irak’ın Saddam za
dım ediyor. Bu komediye göz yumuyor. A B D seçimlere gözcülük etmelerini istiyor. B M ’nin bunu yapması zor. H er bir seçmen sandığında nereden durabi
ve 20 adet Fucks marka silahsız asker (!)
manından olan 120 milyar dolarlık b or cu. Uzun pazarlıklar sonrası A B finans kurumu Paris Kulübü kendine düşen alacağın % 8 0 ’ini affetmeyi kabul etti. A B D
lecek? Am a gene A B yardıma yetişti ve
bunun karşılığında İran’la yapılan anlaş
bizzat A B
maya karşı çıkmamayı kabul etmiş olabi
komisyonundan
bir
bayan
sanki Rumsfeld’in ağzından konuştu. “ Bu seçimlerde Paris ve Berlin’de bekleyece ğimiz tüm
nitelikleri
göremeyebiliriz.
lir. IMF ve Dünya Bankası’nın Irak’a yar dım etmesi de bir yasallık sorunuydu.
------------------------------------------123 —
— yol A B D Irak’a yasa dışı girdiği için yasalar
oldu mu tartışmaları ciddi olarak yapılı
bu iki kurumun Irak’a kredi vermesinin
yor. A B D sosyalist sistemin olmadığı gü
önünde engeldi. Am a bu konuda da
nümüzde Irak’ta bir Üçüncü Dünya hal
A B D , A B ülkelerine bir takım tavizler
kından yenilgi alırsa bu elbette kapita
verdi ve onlarda bu kurumların önünde
lizm için çok can acıtıcı olacaktır. Irak’a
durmaktan vazgeçtiler. Allavi Hüküme-
giriş biçimine bakılırsa bu savaşı küçüm-
ti’ne kredi açma ve akıl hocalığı etme
semiştir. Ç o k modern teknikli silahları
kararı aldılar. Irak’taki özelleştirmelerle uğraşıyorlar.
ğını sanmıştır. Ancak şimdi Irak’ta aske
nın karşısında hiç bir gücün duramayaca
Irak yenilgisi Ortadoğu güçler denge
ri olarak savaş kazanmanın siyasi bir sa
sinde de kendini gösteriyor. İsrail’in sal
vaş kazanma anlamına gelmediğini acı a-
dırganlığı
kaynaklanıyor.
cı anlıyor. Üçüncü Sömürgecilik Döne-
A B D ’nin her zayıf düşmesi İsrail’in üstü
mi’ni siyasi olarak nasıl oturtacağını kara
ne baskının artması anlamına geliyor. A B D her yerde belki taviz verm eyi dü
bunu deniyor.
buradan
şünebilir, ama İsrail’de verm eye henüz razı değil.
kara düşünüyor. Irak’ta çeşitli şekillerde B rem er’in sömürge valiliği A B D ’ye Irak’ta kalıcı bir ortam sağlamadı. Allavi
Şimdi devreye Lübnan sokuldu. O r a
Hükümeti de pek bir işe yaramadı, aksi
da güçler dengesi bozuldu. Suriye üstü
ne Irak daha karışık duruma geldi. D ire
ne daha çok saldırılıyor. Hem bu kez
niş ateşi tüm Sünni bölgelere yayıldı. D i
Fransa’da cephe aldı. Fildişi Sahili’ndeki olayları Fransa’nın bölgedeki gücüne sal dırı olarak görm ek gerekli. Am a o da
renişler A B D ’ye sürekli geri adımlar at
B M ’den ambargo kararı çıkarttı. Elbette bir şeylerde anlaştılar. Daha önce de Su dan, D arfur aynı türden bir güç deneme yoluydu. BM aslında pazarlıkların yapıldı ğı resmi masadır. Ondan başka bir şey değil. Elbette İran A B ve A B D arasındaki şimdilik en büyük pazarlık alanı.
tırıyor. Afganistan’da uluslararası te rö rist dediği İslam güçleri ve İran’ın Şii şeriat devletine karşı dövüşürken şim di Irak’ta Şii bir din devleti kurmanın y o lunu açacak bir seçim ittifakına razı ol muş gibi gözüküyor. Bunlar A B D ’nin Irak macerasında ne kadar gerilere düş tüğünün işaretleridir. Şiiler Sistani’nin dini otoritesi çerçe vesinde bir seçim ittifakı kurdular. İttifa kın içinde A B D işgaline pek karşı dur
SONUÇ
mayan Dava kanadı ile işgale tamamen ters Mukteda al Sadr güçleri var. ittifa
A B D özelde Irak, genelde de O rta
kın hedefi şimdilik seçimler. Ancak se
doğu petrollerini denetim altına alma s e v d a s ın ı y ılla r d ır y a ş a m a k ta d ır . İlk önce
çim ler sonrası hiç bir programı, kurula
baba, arkadan oğul Bush, bu işi silah zo
yan bir ittifakın ne kadar birbiriyle iş ya
cak din devletinin çerçevesi belli olma
ru ile çözmeye kalktılar. Birinin becere
pabileceği soru işaretlidir. V e de bütün
mediğini diğeri de pek becermişe benze
bu karışıklıkların A B D ’nin ne kadar işine
miyor. Irak yeni bir Vietnam olacak mı,
yarayacağı gene tartışılır.
__ 124____________________________
__________________________ ____________________________ ırak seçimleri___ Sünniler seçimleri boykot ediyorlar ve yapılmaması için bölgeyi alev alev ya kıyorlar. O lay sayısı günde 150 rakamı na tırmanmış durumda. 30 O cak seçim tarihine kadar daha da tırmanması olası gözükmekte. A B D bir türlü direnişi dur durup seçim yapabileceği ortamı kura mıyor. BM Irak temsilcisine göre Irak’ta seçim yapılma koşulları yoktur. En iyi durumda Şii bölgelerinde yapılsa bile Sünni bölgesinde yapılabilecek gibi gö zükmemektedir. A B D ’nin yeni getirm e yi planladığı 12 bin askerin de pek işe ya rayacağını sanmak olası değildir. Seçim ülkenin bir bölgesinde yapıla madığı koşulda meclis baştan inmeli ola caktır. A B D ’nin Irak’ta kalıcılığının yasal zemini yine tartışılacaktır. A B D
yeni
kukla hükümetinin iktidarda durması için kan te r dökmeye devam edecektir. Yeni
hükümet ile planladıklarını yine
gerçekleştiremeyecektir. A B D Irak’tan eskilerin deyimiyle topunu tüfeğini, 152 bin askerini alıp çekilmekten çok uzak tır. İrak ve O rtadoğu’da çıkarlarına hiz met edecek, petrol üzerindeki em elleri ni gerçekleştirebileceği
kendi
deneti
mindeki bir hükümet kurmak istiyor. Irak’ı işgal ederken çok küçümsedi, ken dine çok güvendi, doğru dürüst bir işgal planı bile yapmadı, ama şimdi çekilirken daha planlı davranmaya çalışıyor. Brem er olmadı, Allavi denendi. Şimdi de Şii bir din hükümetine varıldı. Am a görü nen o ki Sünniler onun bu hevesini kur sağında bırakmaya azmetmişler. A B D ’de bu durumda bir iç savaşı çıkarlarına yeğ ler mi, ç o k yakın günlerde göreceğiz. 10 Aralık 2004
125----
Haşan Oğuz
KÜRESELLEŞME, GÖÇMEN EMEĞİ VE DEMOKRASİ I. BATI’DA GÖÇMEN EMEĞİNİN TEMEL SORUNU GERÇEK BİR DEMOKRASİ SORUNUDUR
na bağlı olarak “ biçimsel demokrasi” ile karşılıklı ilişki ve bağlantılarının nasıl bir süreci içselleştirdiğini tartışmak gerekti ğidir. Kuşku yok ki modern burjuva de mokrasisi, doğrudan sınıf hareketini et
Batı m etropollerinde genel emeğin i-
kileyen göçmen toplumunu bünyesinden
çinde y e r alan göçmen emeği, sınıf pra tiklerinin işlevsel konumu açısından
atmak ve onu dışlamak istiyor. Dolayı sıyla ırkçı politikalara kaynaklık eden
stratejik bir önem kazanmıştır. Çünkü
toplumsal bir sorun haline gelmiştir. Bu
batıda işçi sınıfı hareketinden bahsedildi
nun ilk yolu da liberal sol tezlerde sıkça
ği zaman, mutlak surette göçmenlerin
karşılaştığımız “ emeğin Avrupası” söyle
sınıfsal konumunu işin işçine sokmuş ol
minin iç mantığını ortaya çıkarmak ve
manız gerekir. G erçekten göçmen em e
demokrasinin sınıfsal içeriğinin küresel
ği öyle bir noktaya geldi ki, sistemin bur
kapitalizm koşullarında nasıl bir değişim
juva dem okratik mantığında varolan çe lişkili yapısını da sorgular oldu. Böylece
süreci içinde konumlandığını gösterebil mektir.
sistemin iç çelişkileri göçmen politikala
İşte bu noktada kısa bir tarihsel ha
rı içinde çözülür hale geldi. Dem okratik
tırlatmada bulunarak işe başlayacağım;
öze ilişkin bir dizi konu, göçmenler öze
bilindiği gibi modern demokrasi esas o-
linde ayrımcı özü açığa çıkmakta ve bir dizi sorunda ritüel kırılmalar yaşanır ha
gelişimini burada tamamlamış bir yöne
le gelmektedir. Dolayısıyla bu sorunun
tim sistemidir. Kuşku yok ki A vrup a’da
demokrasi jo r u n u
ile yakından ilişkisi
larak kıta A vrupa’sında ortaya çıkmış ve
demokrasi, feodalizmden
kapitalizme
olduğunu düşünüyorum. Çünkü göçmen
geçiş sürecinin içinde şekillenmiş ve ka
emeği hem sayısal orandaki artışı nede
pitalizm şafağı ile doruğa çıkmış bir sü
niyle (bu ülkelerde nüfusun yaklaşık % 10
reç
gibi bir rakama tekabül ediyor) hem de
müyle sınıf kriterlerinin özelliklerini gör
içinde olgunlaşmıştır.
Burada tü
sınıf pratiklerini doğrudan etkileyen bir
mek olasıdır.
güç kayması nedeniyle, sınıf mücadelesi
mokrasisi Atina demokrasisinde (veya
Dolayısıyla Avrupa
de
paradigmalarında stratejik bir rol oyna
antik demokrasi de diyebiliriz) olduğu
maya başlamıştır. Bu anlatımdan çıkarıl
gibi, “ demos’un” , yani halkın yurttaşlığa
ması gereken noktalardan birisi, burjuva
terfi ettiği bir sistem değil, tersine A v ru
demokrasisi olarak ifade edilen bu ülke
pa’da emekçi halkın “ yurttaş olma” kim
lerde, genelde emeğin özelde göçmen e-
liğinin sınırlandığı bir sistemin adı olmuş
meğinin nasıl bir evrim geçirdiğini ve bu
tur. Am a elbette burada önemli olanın
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ yurttaş olma kimliğinin sınıf özüdür. Bu nu şöyle açıklamak mümkündür;
Kuşkusuz liberalizmin gelişmesi ile birlikte yurttaşlık kavramında bir geniş
1688 devrimi ve Magna C arta antlaş
leme oldu, ama bu genişleme onun gü
ması ile gelişen demokrasi sürecinde ku
cünü sınırlayan bir gelişmeyle paralel o-
rucu öğe Avrupa’da, Atina demokrasi
luştu. Böylece yurttaşlık kavramında da
sinde olduğu gibi yurttaş-halk değil, de
değişikler gündeme geldi.
Burada
iki
rebeyi ve toprak sahibi olan aristokrasi
nokta öne çıkar; ilki varlıklı sınıfların e-
ve lordların kraliyet sisteminden bağım
gemen olduğu ve emekçi sınıfları yönet
sızlaşmasına dayanan
bu anlamda
tiği aktif ama herkese açık olmayan bir
“ özgürlüğü” ifade eden bir kurucu öğe
yurttaşlık, İkincisi de kapsayıcı ama bü
ye dayanmış olmasıdır. Başka bir deyişle
yük oranda pasif bir yurttaşlık. Böylece
A vrupa modern demokrasisinin temeli
bireyin kendisi kolektif kurumlardan ve
nin atıldığı Manga C arta sözleşmesi, feo
kimliklerden kopartılmakla sonuçlandı.
dal ayrıcalıkları pekiştiren ve aristokrasi
Bu sosyal ilişkilerde olduğu gibi politik i-
nin özgürlüğünü, hem kraliyetten hem
lişkilerde de yeni bir anlam kazanacaktır.
de
ve
halk egemenliğinden
bağımsızlığını
Daha sonra da görüleceği gibi bu, parla
kabul ettiren bir metindi. Burada efendi
mento dışında oluşan siyasetin büyük o-
toprak beyleri ve soylulardı. O ysa Atina
randa meşru olmayan bir siyaset olarak
demokrasisinde efendi yoktu. Monarşi
algılanmasına yol açtı.
lere karşı aristokratik ayrıcalıkların ka
M odern
burjuva
dem okrasisinde
bul edilişi, bir yerde “ halk egemenliğine”
yurttaşlık ile sınıf konumu arasındaki ay
yol açtı. Ancak bu egemenlik, yani bura daki halk bir yurttaş olan halk değil, m o
rım unutulmaması gereken temel bir ay rıma dayanır. G erçek te modern demok
narşi ile kitleler arasında kamu alanında
rasilerde toplumsal ve ekonom ik ko
görev yapan ayrıcalıklı topluluklardı. Bu
num, yurttaşlık hakkını belirleyen bir ne
nu bir kısım araştırmacı yeni bir “ siyasal
den değildir. “ Yurttaşlık” algılanması ö-
ulus” olarak da ifade etmişlerdir. Olayın
nemli derecede ekonomik ve siyasal ko
esası
şuydu;
A vrup a
demokrasisinde
“ halk egemenliğinin” kurucu öğesi, top
numundan soyutlanmıştır. O rtad a
bir
rak sahibi beyler ile bağımlı köylüler ara
yurttaş vardır. H e r dediğini yapan, vergi veren, askere giden ve dayatılmış belirli
sındaki ayrımdan oluşmuştur. Ancak sa
partilere zorunlu olarak oy veren soyut
nayi devrimi ile atılıma geçen kapitalizm,
bir varlıktır yurttaş. G erçek te kapitalis
A vrup a’da güç ilişkilerini değişime uğrat
tin işçilerin artı değerine el koyuşu ile
mıştır. İlişkileri belirleyen feodalizm de
birlikte ortaya çıkan gücü, yurttaşlık ko
ğil kapitalist üretim ilişkileri olmuştur.
numuna bağlı değildir. Bunun için yu rt
G ü ç ilişkileri aristokrasi ve toprak beyli
taşlık haklarındaki eşitlik, sınıfsal eşitliği
ğinden, mülkiyet ve sermayeye kaymış tır. Kapitalizm bütün hayatı etkiler hale
belirlemez,
gelmiş ve yeni bir üretim süreci ile bir
nırlayan en temel neden olarak karşımı
etkilemez veya
değiştire
mez. Bu da kapitalizmde demokrasiyi sı
likte yeni egemenlik ilişkilerini de yarat
za çıkar. Biçimsel demokrasinin bütün
mıştır. Kapı büyük oranda liberalizme a-
görüntüsü tam da bu noktada belirginle
çılmıştır.
şir; çünkü iki güç arasındaki sınıf ilişkisi,
127----
__ yol____________________________ yasalar önünde görece bir eşitliğe dönü
yatılan bu devrimsel zorunluluklar karşı
şür ve bu da daha çok oy verm e eşitliği
sında veya “ Marksizmin hayaletinin” A v
ile pratikleşir. Dolayısıyla demokraside
rupa üzerinde dolaşması ile birlikte, ye
ki siyasal eşitlik, sosyo-ekonomik eşit
ni ideolojik argümanları ileri sürmek zo
sizlikle birlikte var olur. Sistem ise oldu
runda kaldılar. Yeni sınırlamalar ile deği
ğu gibi kalır ve böylece toplumsal eşit
şik yollar buldular. Teo ri ile birlikte ye
sizlik devam eder. Toplumda “ seçkin
ni stratejiler geliştirdiler. D evrim ci süre
ler” ile em ekçiler arasındaki çelişkiler o
ci hem “ evcilleştirdiler” (VVood) hem
demokrasinin bir seçkinler demokrasisi
de kendilerine mal ettiler. Dem okrasi
olduğunu gösterir. Bu ise tümüyle bi
nin anlamını sınıfsal ve siyasal amaçları i-
çimsel bir demokrasi anlamına gelir.
çinde erittiler. Bunlar değişik biçimler
Bu nedenle burjuva demokrasisi ya da kapitalist demokrasi, toplumsa! içe
almış olsa da bu liberalizm ile başladı postmodern düşüncelerle devam etti.
rikten tümüyle yoksun kalmış ve “ kitle
Devrim ci sınıf hareketleri zirveye u-
demokrasisi” olarak bir gelişme göste
laştığında demokrasi kavramı, “ dem ok
rememiştir. “ Seçkinler demokrasisinde”
ratik” gücün işlevsiz bırakılmasını belir
yurttaş olmak sınırları belirlenmiş ve e-
gin bir şekilde sınıf-halktan koparan bir
dilgen kılınmış bir yurttaş-halk anlamına gelir. Sistemin kendisi bu anlamda yu rt taşlık kavramının içini boşaltmıştır. B ö y lece siyasal hakların evrenselliği (oy v e r me hakkı vb. gibi) mülkiyet ilişkilerini ve sömürü gücünü dokunulmaz kılmıştır. Bu haklar böylece şekilsel eşitliğe dö nüşmüştür. Elbette işçi sınıfının tarihsel eylemle
kavrama dönüştürdü.
Halkın gücünde
bunlar dem okratik değerlerin temel kri terler olmasını istemiyorlardı. Yurttaşla rın pasif bir biçimde yararlanacağı anaya sal haklara kaydırılacaktı. Burada em ek çi sınıfların gücünden, bireysel yurttaş vurgusuna geçiş anlamına gelecek bir yol izleniyordu. A rtık demokrasi kavramı li beralizm ile özdeş hale gelecekti. Libe ralizmde bütün mesele, kitle-sınıf de
ri sonucu “ biçimsel demokrasilerde” e-
mokrasisini yok etm ek ve “ kontrolsüz
mekçilerin lehine genişleyen bir kısım
yığınları yurttaş toplumuna dönüştür
hakları yok sayamayız. Ancak bu da kü
mektir.” (VVood) Demokrasi böylece li
resel kapitalizm ile birlikte ortadan kal
beralizme indirgenmiş olacaktı. İşte libe
dırılmakta ve demokrasi gerçek anlamda
ral demokrasinin doğuşu kısaca budur.
kuşa çevrilen bir anlam kazanmaktadır. Burada liberalizm ile demokrasi iliş
Sorunun anlaşılabilmesi için burada liberal demokrasi ile yeniden Atina de
kisine biraz daha atıf yaparsak şunları
mokrasisini kıyaslamak önemlidir. Söz
söyleyebiliriz; 19. yüzyılın ikinci yarısın
gelimi Antik Yunan Demokrasisinde, li beral demokrasinin öngörüsü olan “ ana-
dan sonra, devrimci atılımlarla birlikte “ kitle demokrasisi” lehine ö n e m li g e liş
yasalcılık” , “ sınırlandırılmış
m eler olmuştu. Bunun tek bir nedeni
veya “ bireysel haklar ve özgürlükler”
vardı; devrim ler korkusudur. Böylece
yoktu. Am a başka bir şey vardı. Atina
hüküm et”
demokrasi yeniden tanımlanmak zorun
demokrasisinde “ devlet” ile “ yurttaş” a-
da kaldı. Avrupa'da yönetici sınıflar, da
rasında hiçbir ayrım yoktu. Çünkü der
__ 128
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi___ W o o d , “ devletin” yurttaş toplumu dı
mürü, iş gücü ve kaynakların dağılımı gi
şında tüzel bir kişiliği söz konusu değil
bi alanlara dokunmaz. D em okratik he
di. Kapitalist liberalizm bu ayrımı netleş
sap verm e zorunluluğu yoktur. Bu alan
tirdi ve devleti, halk ve sınıfın üstünde
lar kapitalist pazarın denetimi ve inisiya-
merkezi bir otoritenin yaratılması ile so
tifindedir. Pazar veya piyasadan özgür
nuçlandırdı. Böylece demokrasiyi ger
leşme liberal demokrasi için olanaksız
çek anlamda halkın yönetimi olarak ta
bir varsayımdır. A yrıca demokrasi “ ser
nımlamak olanaksız hale geldi. O to rite
best piyasa” ile özdeş kılınamaz. Ö zün
egemen sınıfların elinde olacak, ama bi
de batıda görülen demokrasi bu anlamı
reysel haklar ve bir kısım “ özgürlükler”
ile tümüyle “ biçimsel demokrasidir.”
devam edecek. Demokrasinin sınıf te
G erçekten bugün liberal demokrasi
meli tam da burada ortaya çıktı. Aslında
kendini tüketen bir sürece yol açmıştır.
bireysel haklar olarak basın, ifade ve
Çünkü demokrasi salt siyasal boyutu o-
toplantı özgürlüğü gibi bir kısım hakların
lan bir rejim değildir. Aynı zamanda o, e-
demokrasi ile ilintisi çok azdır. Dolayı
konomik ve toplumsal boyutu da olan
sıyla egemen otoriteyi elinde bulundu
bir rejimi tanımlar. Burada elbette kas
ran burjuva yönetim inde bu hakların ka
tettiğim bir “ ekonomi demokrasisi” de
lıcı bir güvencesi de bulunamaz. Oysa
ğildir. Kastedilen demokrasinin ekono
demokrasiye gerçek anlamını veren ve
mik işleyişinde teme! bir mekanizma ol
yurttaş haklarının da güvencesi olan, e-
masıdır. Ekonominin temeli, üretim ve iş
mekçi sınıfların yönetim de olması ve e-
gücünün örgütlenmesidir. Bu ise Mark-
gemen otoriteyi elinde bulundurmasıdır.
s’ın “ üreticilerin özgür birlikteliği” soru
Bu “ çağdaş demokrasilerde” görülme yen en kritik noktadır.
nunda düğümlenir. Bu işçi sınıfının hem ekonomik baskılardan kurtulma sorunu
doğru
dur hem de demokrasi alanının özgür
genişleme kapasitesine sahip iken, şimdi
örgütlenmesini ifade eden bir sorundur.
Eskiden bu
liberalizm
kapasitesi
oldukça
kitlelere
daraltılm ıştır.
Elbette piyasanın baskısından kurtulmak,
Çünkü bugün yeni bir sosyo-ekonomik
sınıfın politik eylemi içinde söz konusu
yapı ile karşı karşıya bulunuyoruz. Bu alanda siyasal özgürlükler, demokrasi ve
olan bir sorundur. Üretim in demokratik
yurttaşlık
runlu temeli ise, bu temel üretim araçla
hakları
sınırlıdır.
Liberalizm
biçimde örgütlenmesi demokrasinin zo
kaynağını, modern kapitalizm öncesi ik
rının toplumsallaşması
tidar biçimlerinden alan bir düşünceydi.
Burada gerçek bir sınıf demokrasinin ö-
anlamına gelir.
Onun ilkeleri kapitalizm öncesine daya
zünde bir devrim sorunu olduğunu da
nıyordu. O
gösterir.
halde demokrasiyi libera
lizmle özdeş kılan kapitalizm oldu. B ö y
Bugün küresel kapitalizm, liberal de
lece demokrasi liberalizme indirgendi.
mokrasi ile zafere ulaşabilir mi? Bu soru
Dolayısıyla liberal demokrasiyi olanaklı
nun cevabı bunun olanaksızlığı gösteren
kılan şartlar, demokrasinin kapsamını da
binlerce kanıt ile çözülmüştür. Oysa a-
sınırladı.
demokrasinin,
yakta kalmak için burjuva demokrasisi
kapitalizmin egemenlik ve sömürü bi
tümüyle yeni bir baskı rejimine doğru
çimleri ile alıp veremediği yoktur. O , sö
artan bir ivme ile yol almaktadır. Bu ne-
Çünkü
liberal
129 —
— y o l____________________________ derilerle batı demokrasilerinde göçmen
görülmedi;
lik sorunu, gerçek anlamda bir demok
Kalkınma Raporu verilerini baz alarak
rasi sorunu ile doğrudan bağlantılı ola
söyleyecek olursak;
rak ele alınması gereken bir sorun düze
yarısı, yani 3 milyara yakın insan günde 2
yine ulaşmıştır. Şimdi bu sorunu incele
dolardan daha az, 1.5 milyar insan ise I
yeceğiz.
dolardan daha az bir gelirle yaşıyor. D e
Dünya
Bankası ve
Dünya
dünya nüfusunun
Am a yine de şunu söylemeliyiz
mek ki neredeyse dünya nüfusunun 4/3’i
diye düşünüyorum; hayalimiz demokra
yoksulluk ve açlık sınırında yaşıyor. Sa
tik ve eşitlikçi bir kapitalizm değil, bugün
dece üç kişinin gelirinin, 48 ülkenin mil
çok daha somut olan sosyalizmin olanak
li gelirinden daha fazla olduğu biliniyor.
dâhilinde olduğunu görmek ve göster
Buna karşın dünya nüfusunun % 1 0 ’u,
mektir. I
dünya toplam gelirinin % 7 0 ’ni alıyor. Bir milyona yakın insan resmen aç. Yılda I I
SIN IF MÜCADELESİ PARADİGMALARI2
(Küreselleşme, yeni emek süreci ve sınıf m ücadelesi dinamikleri)
milyon çocuk açlıktan ölüyor. Yine her yıl 175 milyon çocuk beş yaşına gelme den ölüyor. Yoksul ülkelerle zengin ül keler arasında ki gelir oranı
I960’da
20/l’den 1980’de 46/1 ’e, 1989’da 60/1’e bugün ise 90/l’a ulaşmıştır. Aslında ra kamlar bana pek de sevimli gelmiyor. Y i
1.21. yüzyılda göçler ve
ne de bu devasal çelişkiyi daha fazla ka
batıda ırkçılığın kökenleri
nıtlayacak
çeşitli
verileri
gösterm ek
mümkün. Am a bu kadarı bile sorunun
a. İçinde yaşadığım ız
anlaşılması için yeterlidir. Bu yaşamın içinde zaten kendini gösteren kanıtlar o-
dünyanın ayırt edici özellikleri
larak sürekli var oluyor. Böylece bugüne
O rta k bir yargı olarak söylemek ge
kadar şahit olmadığımız bir dünya tablo
rekirse, dünyasal paradigmaların ve ya
su ile karşı karşıya bulunuyoruz. H erhal
şanan kaosun kaynağı elbette bir dünya
de kapitalizm bir dünya sistemi olarak,
sistemi olan kapitalizmdir. Şimdilik bu
insan soyunu bu derece kırımlara uğra
nun böyle tanımlanması, içinde yaşadığı
tacak ve dünyayı yaşanmaz bir çöle dö
mız dünyanın sadece bir yanına vurgu
nüştürecek kadar vahşi bir karakter ka
anlamına gelir. Bu doğrudur ama yeterli
zanmamıştı. Kapitalizm dünde vahşi bir
değildir. Çünkü bu tanım son derece ge
sistemdi, ama insanlar bu kadar yaygın,
nel bir yargıyı ifade eder. O ysa dünya
sokaklarda tüketilen, aç, yoksul, hasta
mız bugün küresel kapitalizmin elinde,
ve umutsuz değildi. Bugün küresel kapi
yaşayan bütün canlıları ve doğası ile bir
talizm, kelimenin gerçek anlamı ile “ in
likte büyük bir felakete ve yıkıma götü
sanın soykırımına” dayanan bir sistem o-
rülmektedir.
O
halde yaşadığımız bu
dünyanın ayırıcı özelliklerini içselleştir mek ve anlamak gerektiği önem kazanır. Mesela şöyle bir dünya bugüne kadar hiç
__ 130
larak yeniden tarih sahnesinde kendini göstermektedir. Kapitalizm budur. G ö re ce
olarak
batı
dünyasını
dışta tutarsak çelişkinin devasal boyutu
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ büyük bir yıkım paradigmasını göster
da değil, tersine onun tem el yasaları ü-
meğe yetiyor. Batı dışında ki dünya hızla
zerinden üst evrede yeniden üretimi de
çökertiliyor. Toplumsal bir yıkıma dö
mektir. Küreselleşm e kapitalizmin eko
nüştürülmüştür. Buna karşın batı da ise
nomik anlamda yapısal bir karakteri ise,
eski yaşam olanakları büyük oranda sı
bunun politik var oluş biçimi de Y D D
nırlandırılırken, mücadele ile kazanılmış
denilen yeni bir uiuslar arası rejimdir.
bir kısım sosyal haklar (zaten büyük o-
Amacımız nasıl bir kapitalizm incele
randa kuşa çevrilmiş olan) adım adım
mesinden çok, bu kapitalist yapının bü
ortadan kaldırılıyor. Dem ek ki dünyamı
tün bir dünyayı ve bütün bir insanlığı ne
zı doğası ve insanı ile birlikte yıkıma gö
reye götürüyor olduğunu tespit etmek
türen yeni kapitalizmin, dolayısıyla yeni
ve buradan bir mücadele stratejisi çıka
emperyalizmin almış olduğu seviye özel
rabilmektir. Burada bizim için önemli o-
olarak incelemeyi gerektiriyor. Am a ye
ian nokta şudur; bugün için kapitalist
ni kapitalizm, kuşku yok ki eski kapitaliz
merkezler ile dünyanın geriye kalan ya
min ilkeleri üzerinden yükselen bir sis
pısı arasında ki ilişkilerde kırılmış olan
temdir. Ondan ayrı ve başkasal bir yapı
fay hatlarının incelenmesi büyük önem
değildir.
taşımaktadır. Dahası kaos ve çelişkili bir
Dünyamız kapitalizmin elinde ya bir
varoluşa sahne olan bu dünyanın, nasıl
girdabın içine girerek yok olacak ya da
bir süreç içinde şekilleneceği ve buradan
insanlık bu vahşetten bir şekilde kurtul
nasıl bir geleceğin tasavvur edileceğini a-
ma yollarını bulacaktır, bulmak zorunda
çıklamaktır.
dır. İkinci yolun tek adresi vardır; o da kendini yenilemiş ve tarihi tecrübelerin den ders çıkarmış olan sosyalizmin yeni den politik bir güç merkezine dönüşme sidir. Bilinmelidir ki başka bir seçenek yoktur.
Burada merkez ülkeler ile dünyanın geriye kalan ülkeleri arasında ki ilişkiler de ortaya çıkan yapısal farklılıklar ve bu farklılıklarla birlikte emeğin gelişim süre ci, ilk amaçta irdelememiz gereken konu başlıklarını oluşturmalıdır diye düşünü yorum.
b. M erkez ülkeler ile çeper ül Bugün temel sorunlardan birisi, Ükeler arasında ki ilişkide yedek e- çüncü Dünya halklarının kapitalist siste m ek ordusunun konumu min, dolayısıyla mali/spekülatif temelli uElbette klasik kapitalizm de olduğu
luslararası sermayenin yedek ordusu ha
gibi küresel kapitalizm de kaynağını e-
line nasıl getirilmiş olduğudur. Bu olgu
mek sermaye ilişkisinden, başka bir de
ağırlıklı olarak merkezin çeperleri de di
ğişle onun varoluş biçimi olan Kapitalist
yeceğimiz batı dışında ki ülkelerde oluş
Ü retim
tuğu ortak bir kabule dayanmaktadır. Ü-
Biçiminden (K Ü B ) almaktadır.
Çünkü küresel kapitalizm, bu yapıdan
çüncü Dünya yoksulları, sayıca batı nü
ayrı oluşmuş başka bir sistem değil, te r
fusunun toplamından yaklaşık onlarca
sine o kapitalizmin yeni bir evresi olarak
kat daha büyüktür. Doğu halkları, çeper
belirginleşmiş kapitalizmdir. Onun yeni
ülkeler veya Üçüncü Dünya dediğimiz
biçimi asla kapitalizmin yasalarının dışın
bu dünya (bu kavramları batı dışında ki
131----
— y o l------------------------------------------dünyayı anlatmak için kullandığım bilin
sömürü ve yoksulluğun, nasıl bir ekono-
melidir), küçük bir azınlık dışında tam
mik-politik ilişkiler içinde vücut buldu
bir çözülme ve kırımlara uğratılmıştır.
ğunu ve bunun küresel kapitalizmden
Bunlar kırsalın yoksullarından, kentsel
kaynaklanıp kaynaklanmadığını izah et
işsizlere, yarı işsizlerden çalışan yoksul
menin önemli olduğunu hatırlatır bize.
lara kadar geniş bir dünyayı ifade eder.
Elbette bu bilinenlerin tekrarından çok,
ortasından
çağımızın özgün gelişim koşullarını anali
sonra batı ekonomisi yapısal bir bunalı
tik olarak anlatmak demektir. Yasalar i-
ma sürüklenmişti. Özellikle 1973 krizi
le pratik yaşam arasında ki diyalektik ba
nin Üçüncü Dünyaya yansımasının so
ğın doğru kurgulanması, sorunun ilk çö
nuçları ağır olmuştur. Dış borç krizi, it
züm yolunu gösteren temel bir para
halata dayanan geri teknolojilerin aç
m etre gibidir çünkü. 3 4
Bilindiği gibi
1970’lerin
mazları, tarımsal veya gıda sektörlerinde
Öncelikle şu sorulara cevap aranma
ki krizler, IM F ve D B ’nın direktifleri ile düzenlenen ekonom ik yasalar vs. gibi bir
lıdır diye düşünüyorum; küresel kapita lizmin yedek ordusunun, bugün için esas
dizi olgu, Üçüncü Dünyanın ekonomik
olarak Üçüncü Dünyanın yoksulları ol
olarak yıkımına yol açan etkenlerin ba şında gelmiştir. Böyle bir gelişme Ü çün cü Dünyada yeni bir “ ulusal burjuva z in in güçlenmesine yol açan gelişmeleri frenlediği gibi, buna olanak tanımayan bir tarihse! dönemin içinden geçtiğimizi de gösterdi. Eşitsiz gelişim, kaos ve kutuplaşma, hatta Üçüncü Dünyanın büyük oranda talan edilmesi, dahası doğu halklarını in san kavramının dışında görebilecek ka dar vahşileşen batı merkezli anlayışlar, bütün bunlara vurgu gerçeğin sadece bir yanını ifade eder. Burada önemli olan ol guların arkasında ki gerçekliği keşif et mektir. Bu gerçekliğin adını açıkça koya lım; kapitalizmin yeniden kendi özüne denen vahşi karakteridir bu. Buna beyaz adamın 2 1 yüzyılda ki “ modern soykırı mı” demenin abartma bir tanım olmadı ğını söylemek istiyorum. Gerçekliğin bu
duğu ortak bir kabule dayanıyor ise, bu yedek ordu nasıl ve hangi yollarla emili yor, eğer emiliyorsa bugün için bu nasıl emiliyor? Başka bir deyişle kapitalizm bu yedek orduyu aktif orduya katabiliyor mu, eğer katıyorsa nasıl katıyor? Aslında küreselleşme sürecinde kapi talizm için bu sorun tam anlamı ile çö zümsüzlüğe işaret eder.
D üne
kadar
sermaye bu soruna iki yolla cevap ve ri yordu; ilki merkez dışında kalan çeper ülkelerin, yani Üçüncü Dünya ülkeleri nin bir kısmı (ki bu ülkelerin tümü fark lı gelişme süreçlerine ayrılırlar. Bu an lamda bir bütünü de oluşturmazlar), özeliikle orta düzeyde gelişme dinamikle ri taşıyan ülkelerin “ yarı sanayileşmesi” yolu ile gerçekleşiyordu, İkincisi de m er kez ülkelere doğru akan göçler ile olu şuyordu.
çözüm ü olm adıkça, görüntünün so n u ç
Son 20-25 yılda serm ayenin organik
larını doğru izah etmenin olası olmadığı
bileşimindeki değişim ile birlikte birinci
nı
yol önemli derecede sınırlandı, hatta ka
biliyoruz artık.
Üçüncü
Dünyanın
yoksulluğu ve sömürüsü adeta talan dü
pandı denilebilir. G e re k şirket evlilikleri
zeyinde bir gerçekliği ifade ediyorsa, bu
gerekse ucuz iş gücü veya hammaddeye
__ 132
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ daha kolay ulaşım, ama daha önemlisi
rından birisi de merkez ülkelere göç idi.
sermayenin yatırım politikasından uzak
B ir yere kadar doğal olarak bunun hem
laşması, hatta spekülatif bir karakter ta
ekonomik hem de politik nedenleri var
şıması ve ağırlıklı olarak enformal tek
dı. Mesela kapitalist merkezler, hem u-
nolojinin gündeme gelişi gibi bir dizi ne
cuz iş gücüne olan gereksinimlerinde (İ-
den, çeper ülkeler için düşünülen “ yarı
kinci Dünya savaşı sonrasında bu ülkele
sanayileşme” stratejisini çok büyük o-
rin yeniden imarı vb. nedenlerle), hem
randa sınırlamıştır. Daha önce kapitalist
de uluslararası sisteminin dengelerinin
m etropollerin yakın çevresinde güven
sağlanmasında, göçler geçerli yollardan
likli alanlara (A B stratejisine göre Doğu
birisi olarak düşünülmüştü. İlki ne kadar
A vrupa ülkeleri böyle bir alana girmek
ekonomik ise ikinci neden de o kadar
tedir) yapılan kısmi sanayi yatırımları, bu
politikti.
ülkelerde yarı sanayileşmeyi kuşkusuz
Böylece bu her iki yoldan yedek o r
bir düzeye kadar teşvik ediyordu. Şimdi
du aktif orduya katılacak, buradan sis
A B ’nin Doğu Avrupa’da genişlemesi, bu
tem içine em ilerek egemenlik tam anla
yarı
mı ile sağlanmış olacaktı. Birinci yol yu
sanayileşme politikalarından
çok,
merkez ülkelerin atlama tahtası olarak,
karıdaki anlatımda da görüldüğü gibi sı
başka bir deyişle bu ülkelerin güvenlik
nırlanırken, yani ‘yarı sanayileşme’ süre
politikalarının doğrudan bir sonucu ola
ci büyük oranda kapanırken, ikinci yol,
rak düşünmek daha doğrudur. Bunun
yani göçler dengeleri değiştirecek kadar
temelinde yatan gerçek, artan bir hızla
büyüdü. G erçekten göçler, ister ekono
em peryalistler arası paylaşım kavgasıdır.
mik olsun isterse politik / sömürgesel
Yani yeni paylaşım sürecinde A B , bu ül
olsun veya sosyal nedenlere dayansın,
keler aracılığı ile genişleyerek paylaşım
biçimi ve yolu ne olursa olsun, öyle bü
da söz sahibi olmak gibi bir politik öngö
yüdü ki adeta açlar ordusu her yolu de
rüye dayanır. İçinde hem güvenlik hem
neyerek (denizler üzerinde kırık dökük
de yayılma veya genişleme politikası o-
gemiler ile insan kaçakçılığına dayanan
lan bir stratejiyi esas almaktadırlar. A n
bir sektör bile oluşmuştu. V e bu insan
cak bu sorunun kendisi yine de, kapita
ların çoğu denizlerde balıklara yem edil
lizmin yapısal krizine bir yanıt oluştur
di ya da sınırlarda kurşunlara hedef ol
makta hem yetersiz kalmış hem de çö
dular vs. Büyük bir insan trajedisi yaşan
züm tümüyle çözümsüz olarak devam
maya hala devam ediyor) batının zengin
etmiştir. Doğu Avrupa ile bir kısım A s
sofrasındaki dengeleri değiştirecek bir
ya ve Pasifik ülkelerini dışta tutarsak, ge
aşamaya geldi. Böylece göçler, merkez
riye kalan koca bir dünyanın büyük bir
ülkelerde sistemin eliyle beyaz ırkçılığın
yıkıma uğratılmış olmasının anlamını bu
geliştirilmesine neden olan politikaların
radan çıkarabiliriz.
yaratılmasına vesile
oluşturdu.
Batıda
ırkçılığın kaynağı, esas olarak bu ülkele re gelen yabancı göçmen işçilerin, özel
c. M erkezlere yönelen göç serülikle Afrika, veni ve ırkçılığın yeni biçimleri rinden gelen Eskiden krizi atlatmanın çözüm yolla
Latin ve Ortadoğu ülkele göçm enler üzerinden yapı
lıyor olması ortak bir kabule dayanıyor.
— — ----------------------------------133 —
— y o l------------------ ------------------------A B D ’de kulelerin vurulması ile birlikte
kurmak projesi, ırkçılığın hangi boyutla
Afganistan ve Irak işgalinden sonra, ırk
ra ulaştığını göstermesi bakımından ol
çılığın boyutu özellikle Arap ve İslam
dukça ilginçtir.
dünyasından gelen göçmenleri hedef al
Elbette batıya akan göçler, Üçüncü
maya başladı. Adeta Ortaçağın Hrısti-
Dünyanın yoksulları içinde hala küçük
yanlığına
bir azınlığı ifade eder. Am a yine de batı
dayanan
A v ru p a ’sı yeniden
hortlatılmak istenmektedir. Dinsel bir
nın merkezi içindeki bu göçler nüfusun
Avrupa söylemi veya Bush’un İslam top-
ortalama % I 0 gibi bir rakama oturunca
lumlarına karşı haçlı seferi retoriği, yeni
dengelerde ciddi kaymalar oluştu. Bu
bir barbarlığın ve yeni bir koloni politi
durum batıdaki politik dengeleri de de
kaların ip uçlarını göstermesi bakımın
ğiştirdi. Aynı zamanda batı emekçisinde
dan anlamlıdır. Bunun ilk pratik işlevi i-
göçmen emeğini kültürel olarak dışlayan
kiz kulelerinin vurulması arkasından Irak
ideolojik kırılmalara da yol açtı. Batı sis
ve Afganistan talanı ile başlatılmıştır. Y e
temi kendini bugüne kadar “ eşitlik ve
ni egemenler “ çağdışı dünyaya” önce
haklar” üzerine kurulmuş olan bir sis
“ demokrasi ve barış” daha sonra da “ te
tem
rörizm e karşı” reto rik bir söylem ile
Şimdi bu düşünce giderek gerçek ya
“ uygarlık
“ modernizmi”
şamda nasıl bir egemen ulus şovenizmi
dayatmışlardı! Bunun adı yeni bir Roma
nin, hatta ırkçılığının perdelenmesinde
projesini”
ve
despotizmidir.
propagandasına
dayandırm ıştır.
kullanıldığını anlamaya yol açmıştır. U y
Egemenlik yapısı, bugüne kadar özel likle A vrup a’da ırkçılığı bir-iki faşist par ti aracılığı ile (adları değişik de olsa) den
gun görülürse şu ifadeyi kullanmanın yanlış olmayacağını söyleyebilirim; bu gün batı yüzüne ikili bir maske takmıştır.
geye alırken, son on yılda ırkçılık bu par
Ben bunu bugünün toplumsal koşulların
tilerden geniş bir toplumsal yapıya yay
da suratlara takılan bir “ gündüz maske
gınlaştırılmış ve emekçilerin geri bilin
si” bir de “ gece maskesi” olarak görme
cinde işsizliğin nedeni göçlere bağlana
eğilimindeyim. Bu gündüz maskesi “ de
rak ırkçılığın meşruiyet zemini genişletil
mokrasi, eşitlik ve barış” gibi söylemler
miştir. A vrup a’daki son seçimlerde yeni
ile tam bir görüntüye dönüşmüş, böyle-
nazizm biçimleri artık parlamentolarda
ce özünü yitirmiş bu sloganlarda anlam
hatırı sayılır bir gücü ortaya çıkarmıştır.
bulurken, ama başka bir yanıyla bu ger
Bu sadece faşist partilerin gücünü ifade
çeği gölgeleyen bir perde haline de gel
etmez. Yeni nazizm içinde sosyal de
miştir. Kendini dünyanın efendisi olarak
mokratlardan Hristiyan demokratlarına
gören bir yaklaşımın su yüzüne çıkması
kadar çok sayıda milletvekili de y e r al
ile birlikte (ki bu düşüncenin toplumsal
mıştır. Aslında tarihsel anlamda gelenek
bir temeli de vardır) şimdi batının büyük
sel bölünme bugün büyük oranda değiş miş ve daha değişik b ir konum kazan
takması ile anlam kazanmaktadır. Ve bu
mıştır.
Mesela Alm anya’da sosyal de
gece maskesi, ağırlıklı olarak toplumsal
mokratların önerisi ile Alm anya’ya gelen
yapının gerçek özünü belirleyen bir ko
politik m ülteciler
bir çoğunluğu suratına “ gece maskesini”
için uygun görülen
numlama anlamına gelir. Yani gerçek öz
Nazi tarzı toplama kamplarını A frika’da
bu gece maskesinin altında saklıdır. Batı-
134
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ da liberal soldan sosyal dem okrat dü
rilmesi için bir yandan kadın ve çocuk e-
şünce akımlarına kadar bu gece maskesi
meğinin yaygınlaştırılması yoluna gidil
bugün bizim için çok daha iyi anlaşılır bir
miş diğer yandan ise kaçak veya yasal
öz kazanmıştır. Bir zamanlar tarihsel ka
göçmen işçi kullanımı işlevsel kılınmıştı.
zananlarla elde edilmiş hak ve özgürlük
b. İşletmeleri ya Üçüncü Dünya ülke
lerin göreli olarak taşıyıcısı konumunda
lerine taşıyarak maliyetleri düşürmek ya
ki bu “ sol ve sosyal dem okrat” yapılar,
da daha sonra olduğu gibi ithalat rejimi
tarihsel kimliğinin gereklerini bile bir ta
ni egemen kılmak gibi ikili bir strateji iz
rafa bırakarak, egemen yapının payanda larına dönüştürülmüştür. Komünist ya pıların ise toplum üzerinde en küçük bir ağırlığı bile bulunmamaktadır bugün. Em ekçiler ne yazık ki büyük oranda bu politikaya kazanılmıştır. Ö yle ki bu gece maskesini takanlar ağırlıklı olarak em ek çilerin alt kesimini oluşturanlar tarafın dan gerçekleştirilmektedir. Bu bilincin yoksul emekçi güçlere giydirilmiş olma sı, şimdilik burjuvazinin başarısı anlamına da gelmektedir. Elbette batı emekçileri nin tırnakları ile kazandıkları A vrupa’nın
lenmiştir. Özellikle 1980 sonrası süreç te,
sermayenin
organik
bileşimindeki
değişime paralel olarak üretim yerine it halat rejimine dayalı sistem yerleştiril miştir. c. Üretim sürecindeki yeni teknik ge lişmeye bağlı olarak proletaryanın fiziki iş gücü yerine, zihinsel ve bilimsel iş gü cünün konulması sağlanmıştır. Yani o to masyon ve teknolojik kullanımın yaygın laşması egemen kılınmıştır. Ü retim sürecindeki bu üç stratejik
ikinci ve temiz yüzü bundan sonra nasıl
etken merkez ülkelerde, Üçüncü D ün
bir sürece yo! açar, bu şimdilik biline
yaya göre görece olan, ama nesnel bir
mez belki. Am a arkalarında koca bir
özellik taşıyan yeni bir yoksullaşma sü
devrimci tarih ve ortak bir ilerici gele
recine yol açtı. İşsizlik arttı ve alım gü
nek olan batı emekçisinin tarihi, bu gidi
cünde büyük düşüşler yaşandı. A B ülke
şe karşı bir devrimci tutum alacağını u-
leri özellikle Euro para birimine geçişle
mut etmemizin de en büyük sebebidir.
birlikte bu süreç daha da krizse! bir ö-
Bu kuşkusuz yakın erimde olmasa da u-
zellik kazandı. Bugün geleceğinden ciddi
zun erimde kazanacak olan bir gerçek liktir.
yışlara sürükleyen yeni bir toplumsa! ya
olarak kaygı taşıyan ve kendini yeni ara pıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Bu sü
II. Yeni e m e k sürecinde göçm en em eği ve kapitalizmin işlevse! dinamikleri Kapitalist sistem, 1973 krizi sonra sında maliyetleri düşürmenin ve krizi at
reç giderek daha da bir derinleşme eği limini taşıyor. Kuşkusuz bu yeni durum, yani kapi talizmin ekonomi politikalarındaki yeni şekilleniş,
emekçi
sınıfların toplumsal
gücünü yok edecek bir karakter taşıma
latmanın yolu olarak belli başlı şu üç ön
dı, taşıyamazdı. Am a toplumsal iktidarı
leme başvurmuştu;
proletaryanın fiziki iş gücünden zihinsel
a.
Merkez ülkelerdeki pahalı olan işiş gücünün belirleyici olmasına bırakan
gücü yerine daha ucuz iş gücünün geçi
sürecin önünü açtı. Denilebilir ki kadın 1 3 5 -----
— yol------------------ -----------------------iş gücünün erkek iş gücüne paralel geliş
kin birer örnektir. Hatta James Petras
mesi ve devreye bunun artan oranda
bu süreci şöyle yorum larken tümüyle
girmesi, yeni üretim ve emek stratejisi
haklıdır; “ İşsizlerin yol kesmeleri, sanayi
nin bir sonucuydu. Bunun bir başka so
işçilerinin makineleri ve üretim hattını
nucu da şu oldu; o ülkelerin ulusal kim
durdurmalarının işlevsel muadilidir. Biri
likli iş gücünün yanı sıra (literatürüm ü
kar realizasyonu’nu, diğeri ise değer ya
zün diliyle belirtmek gerekirse egemen
ratılmasını engeller.”
ulusun işçi sınıfı), göçmen kimlikli iş gü
211) Elbette bunlar tekil örnekler değil
(J. Petras, 2002:
cü ağırlıklı bir yönelim olarak üretim sü
dir. Bu yeni emekçi sınıfın toplumsal gü
recinde artan oranda devreye girdi. A n
cüne ilişkin önemli bir göstergedir. El
cak krizden en ağır ve en derin etkile
bette çok daha değişik eylem biçimlerini
nen bu göçmen iş gücü oldu.
burada saymak mümkün.
Bilindiği gibi hizmet sektöründeki e-
Yeni proletaryanın ideolojik ve poli
mek yoğunluğu, yeni teknolojik gelişme
tik düzeyde, yani özellikle kültürel üst
lerle birlikte, sanayi proletaryasının top
yapı formlarında, sınıfın nitelik yapısını
lumsal gücünde, sayısal denklemin geri
kuşkusuz olumsuz etkilediği doğrudur.
lemesi anlamında bir gerilemeye neden olmuştu. Daralm a bu gücün zayıflaması
Bu zaten nesnel bir vakadır da. Ancak bu proleterleşm e eğiliminin büyümesi i-
na yol açmıştır. Böylece üretimin dene
le sınıfın nitelikli yapısı (sınıfın ortak de
timi, ağırlıklı olarak bu emek potansiye
ğerler sistemi) arasındaki çelişkili v a ro
line geçti. Yani beyaz yakalı iş gücünün
luş, sınıf stratejileri açısından paradoksal
ya da işsiz işçilerin...
bir konumu ifade etmektedir. Bu açı
Sınıfın toplumsal gücü ortadan kalk
kuşkusuz daha da büyüdü. Proleterleş
madı, ama bu emek sürecindeki bir de
me eğiliminin büyümesine karşın, işçi sı
ğişim anlamına geliyordu. G üç merkez
nıfı kendi değerler sistemini sahiplenme
lerinde bir kayma oldu. Böylece devreye
sinde görece olarak dönemsel bir kırıl
yeni bir güç merkezi çıktı; yeni proletar
ma yaşamaktan kurtulamadı. Elbette bu
ya. Sınıf yapılarındaki değişimler, çoğu
nun nedenleri belirli bir oranda em ek ve
nun ifade ettiği gibi yeni sınıfın toplumsal
insan ilişkisinde ve bunun felsefe bağı ile
gücünün yok edilmesi ile sonuçlanmadı.
birlikte değişik yazılarda işlendi. Burada
Tersine yeni proletarya sınıflar savaşın
ki paradoksun ilk çözüm yolunu kanım
da tahminlerimizin de ötesinde toplum sal bir gücü açığa çıkardı. Yeni sınıfın
ca şöyle ifadelendirmek mümkündür; proleterleşm e eğiliminin giderek artm a
toplumsal gücüne ilişkin sayısız örnek
sı, hatta bunun giderek derinleşmesi, sı
ler, bizim bu stratejik öngörümüzü doğ
nıfın ortak üyeleri olan birey ile sınıfın
rulayan birer kanıt gibidir. Mesela A rjan
ortak davranış ilişkileri arasında salt si
tin örneğinde görüldüğü gibi, üretimi iş
yasal değil, aynı zamanda ideolojik ve
lemez kılan yeni eylem biçim lerine, m e
kültürel yapının yeniden kurulması ola
sela hammadde veya mamul maddenin pazar dolaşımını engelleyen yol kesme ler, yeni sınıfın değişik eylem biçimleri
ortak bir varoluşu tetiklemesi olasılık dı şı bir tasarıma dayanmaz. Am a olasılığın
ne, aynı zamanda toplumsal gücüne iliş
bütün verilerini gösterir. Başka bir ifade
__ 136
naklarının artması ya da bunun yeniden
küreselleşme, göçmen emeği ve dem okrasi__ ile ideoloji ile politika arasında çelişkisel
mesine yol açan öznel durumları elbette
yapının çözümüne yol açan, dahası nite
yok sayamayız. Mesela ülke bütçesinden
liksel yapıya geçişi daha kolaylaştıracak
çok daha büyük ve kaynağı belli olmayan
öğeleri biriktiren yeni bir süreci ortaya
bir paranın dolaşımda olması hayatın
çıkarabilecek bütün
v e rile ri g ö sterm esi
tüm den ticarileşm esine yol açmıştır. Bu
anlamına gelmektedir. Bu yeni bir süreç
ise emekçi kitleleri hala sisteme bağla
tir.
yan bir volan kayışının rolüne ait bir atıG erçekten yeni üretim süreci, geri
fa benzetilebilir. A m a bu durum elbette
bıraktırılmış ülkelerde bir yaygınlaşmaya
hızla tükenmekte ve çelişkisel varoluş
yol açarken, proleterleşm e eğilimini bu
derinleşmektedir.
ülkelerde merkez ülkelere göre daha da
Bu fiziki güç potansiyelinin işlevsel
artırmış ve bu kitlelerde sefalet düzeyin
rolünde ortaya çıkan nedenlerin başında
de bir genişleme yaratmıştır. Bu hem
şu olgu önemsenmelidir diye düşünüyo
aktif emek ordusunda (ücretli çalışanlar
rum; bu ülkelerde, egemen güç merkez
da, yani çalışan yoksullar olarak tanımla
leri ile olan ilişkilerde, kapitalist iş disip
dığımız emek gücünde) hem de yedek
linin daha gevşek ve daha az işlevsel ol
orduda (işsiz emekçilerde) büyük ve de-
ması veya o to rite r yapının daha loş ol
vasal bir yaygınlık anlamına gelir. Bunun
ması, proleterleşen yapıların pratik iş
merkez ülkeler ile çevre ülkeler arasın
levlerinde (politik iktidar mücadelesin
daki karşılığı elbette değişik olmuştur.
de) artan bir eğilimi inşa etmesinde da
Gücünü yitirmiş olmasa da bu durum
ha kolay bir geçişi varsayar. Şiddetin ar
merkez
tan dozu her zaman egemen güç m er
ülkelerde, yeni
proletaryanın
toplumsal iktidarını olumsuz etkileyen
kezlerinin otoritesini tahkim eden bir
yeni güç dağılımı anlamına gelmesini ifa
varsayıma dayanmaz. Bunun en bariz ö r
de eder. Bu durum Türkiye gibi ülkeler
nekleri Latin Am erika kıtasındaki değişik
de ise, proletaryanın fiziki gücünün daha
devletlerde ortaya çıkan ikili iktidarlar
da artmasına yol açan dinamikleri güç
deneyi ile okumak mümkündür. Ö yle ki
lendirirken, niteliksel gücünde, başka bir
sözgelimi Kolom biya’da, N epal’da, G ü
deyişle moral değerler bütününde bir
ney A frika’da, Arjantin’in veya Hindis
düşmeye neden olan gelişmelere yol aç
tan’ın bazı bölgelerinde veya semtlerin
tı. Ancak bu bugünün nesnel bir tanımı
de devlet güçlerinin kontrolü tümden
olsa da, bunun değişebilir olan bütün ve
veya yer y e r yitirmesi örnek olarak gös
rilerini de göstermektedir. Hemen bu
terilebilir. (B ir başka düzeyde bu örnek
raya not olarak şunu düşebiliriz; yukarı
ler daha da çoğaltılabilir; işgal edilmiş I-
da ifade ettiğimiz bu dinamizme geçişi
rak’ta görülen de bundan farksız değil
kolaylaştıran nedenlerin başında, elbette
dir. Meseia Felluce gibi sadece üç ana
emek sömürüsünde ortak bir dağılımı i-
bölgede bile kontrolün tüm üyle direniş
fade eden yoksullaşma sürecinin gelme
çilerin elinde olması gibi.) Bu aslında sı
si yatar. Ancak Türkiye gibi ülkelerde
nıf güçlerinin iktidarlaşmasına ilişkin ö r
hala sistem ile halk yığınları arasındaki i-
neklerdir. Dolayısıyla egemen yapı ilişki
lişkilerde birbirine geçişi sağlayan veya
lerinde ortaya çıkan boşlukların doldu
umutların tümüyle sistemden tükenme
rulması anlamında olanaklı olan bir yapı-
137
— yol------------------------------------------sal göstergeye işaret eder. V e bunlar sı
çeği de ortaya çıkarmıştır; kapitalizmin
nıf mücadelesinde her zaman olanaklı o-
iç çelişkilerinden birini de yansıtan, tek
lan ve parçadan başlamak üzere egemen
nik yenilenme ile iş gücü arasındaki çe
politik yapının bütününü kapsayan sınıfın
lişkinin derinleşmesi, niteliksizleşme sü
politik iktidar mücadelesinin bariz ve ka
recinin bir sınırı olduğunu göstermiştir.
bul edilebilir örnekleri olarak düşünmek
Bu önemli bir uğrak noktasıdır. Çünkü
mümkündür.
sürecin son noktaya gelmesine yol açan
Bilindiği gibi Y D D sürecinde kapita
dinamiklerin açığa çıkması, bir yerde sü
list yapıların inşası, emek sürecinin yeni
recin tersine dönmesinin param etreleri
den yapılanması ile birlikte gerçekleştiri
ni de göstermektedir. Tarihsel maddeci
liyordu. Serm aye düzeni, sermayenin bu
liğin insanlık tarihinden çıkardığı en te
organik yapısının değişken biçimleri ve
mel sonuçlardan birisi şudur; her yeni
gereksinmeleri üzerine inşa edildi. Aynı
gelişme belirli bir doyum noktasından
şey em ek sürecinde de oldu. Kapitaliz
sonra kendini yeni bir sürece bırakır. Bu
min yeni dönemi ve bu dönem e ilişkin
olumsal bir dönüşüme de tekabül eder,
üretimdeki organizasyon süreci, doğal
olumsal olmayan bir dönüşüme de...in
olarak emek sürecini de etkiledi. Böyle-
sanda olan düşünce ve duygu özneleri
ce em ek kendi içinde bölünerek yeni
ne kadar kaybolmuş veya sınırlanmış o-
den yapılandı ve değişik konum kazandı. Böylece emek süreci karmaşıklaştı ve
lursa olsun, onu yeniden var edecek ve
beyaz yakalı emek (özellikle enformal a-
de bulunması hem de beyinlerinde saklı
üretecek imkanların hem kendi ellerin
lan) giderek üretim ve dolaşım sürecine
olması bu varlığın diğer canlılardan üs
egemen oldu. Emeğin bu yeni şekillenişi,
tünlüğüne işarettir. Bunun başarılması
daha önce belirttiğimiz gibi çalışanlar ü-
nın yegane teminatı
zerinde niteliğin (kalifikasyon sürecinin)
proletaryanın sınıf konumundan iieri ge
(tek olmasa da)
düşmesine yol açmıştı. Bu sadece prole
len temel karakterinde saklıdır. Yukarı
taryanın değil insanlığın da bazı ortak
daki bu anlatımla birlikte ortaya çıkan
değerlerinden kopuşu anlamına geliyor
tabloda şu varsayılabilir; yeni sınıf güçle
du. Bunu daha önce H arry Braverman
rinin kapitalist yapının içinde varolan bu
doğru bir tarzda ‘niteliksizleşme’ süreci
gerilim noktalarının niteliksizleşme sü
olarak açıklamıştı. (H. Braverman; 1976)
recinden yeni bir nitelik sıçramasına yol
Böylece niteliksiz veya yarı nitelikli e-
açan dinamiklerin önünün açılmış olma
mek gücünün toplumsal rolündeki artı
sı ortak bir kabule dayanmayı gerektirir.
şın yaygınlaşması, nitelikli emek gücünün
Bu ise kısa vadede olmasa bile, sübjektif
rolündeki bir kırılma anlamına gelecekti
etkenlerin
doğal olarak. Ancak bu kırılma dönem
(yani bilinç ve örgüt formlarında) birlik
sel sürecin görünebilir bir gerçeğini ifa
te orta ve uzun vadede yeni sıçrama o-
de ediyor olsa bile, yukarıdaki anlatım da
lanaklarının artması demektir.
çözümünün
hızlanmasıyla
ifadesini bulan bir tarzda kendini yeni
Bilindiği gibi yeni üretim stratejisi dö
den niteliksel olarak üretebilecek güç ve
neminde, sermayenin vasıflı emeğe olan
enerji birikimini içinde taşımasını o rta
gereksinimi azalarak devam etti. Çünkü
dan kaldırmadı. Başka bir boyut şu ger
sermaye, bir yandan üretim kapasitesi-
__ 138
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ nin değişmesi ve istihdama dayanmayan
zi ile sınıf içindeki depresyon’un (işten a -
birikim stratejilerinin egemen olması ile
tıima baskısı, özelleştirme, taşeronlaşma
vasıflı emeğe duyulan gereksinim zayıfla
ve iş tekniği vb.) yaygınlığı, sonuçta kri
dı, başka bir deyişle vasıflı emeğin yerini
zin yükünün emekçilerin üzerine yıkıl
teknik araç ve gereçler aldı, bir yandan
masına yol açtı. Yine de bu krizden 20.
ise yaygınlaşmakta olan nitelikli işçilerin
yüzyılın ilk yarısında olduğu gibi, bugün
bilgisine eskiye oranla daha az bağımlı
em ekçiler içinde yeni oluşum arayışları
hale geldi. Böylece bu süreç, sermayeyi
nı tetiklemiş veya direniş cephesinde ye
aynı zamanda zorlayan bir süreç anlamı na da gelecekti. Çünkü menajerlere ve
ni potansiyeli açığa çıkarmış olsa bile, o-
teknik kadroya bağımlılık onu zorlayan
sız kalmasına ve kırılganlıklardan kurtul
bir süreç de demektir. Galbraith’in de
masına yol açmamıştır. Bunun elbette i-
diği gibi ‘tekno yapıların’ yaygınlaşması
deolojik ve politik bir dizi başka neden
veya menajerlerin hiyerarşik yapısının
lerini saymak da mümkündür.
güçlenmesi, sermayenin ilerlemesinin de
nu bir üst seviyeye sıçratmasında başarı
Emekçilerin
toplumsal
sefaleti
20.
temel taşını oluşturuyordu. Bu durumda
yüzyılda, 21. yüzyılda olduğu kadar ken
üretim sürecinin hızı veya üretim akışı
di içinde ayrık, farklılaşmış ve kutuplaş
nın devamı, zorunlu olarak bu menajer
mış değildi. Elbette emek kendi içinde
veya teknisyen yapılarla daha geniş çalı
dün de bir farklılık gösteriyordu. Y o k
şan sınıfın arasındaki işbirliğine duyulan
sullaşma elbette geçen yüzyılda da sını
gereksinmeyi ortaya çıkaracaktı. Çünkü
fın yakasından
tekno yapıların emek sürecini gerçek
gösteriyordu. Ancak bugün bu durum
leştirmesi,
zorunlu
olarak geniş
düşmeyen
bir gerçeği
sınıf
çok daha yaygın bir bileşke olduğunu
güçlerinin üretimde aktif hale gelmesine
göstermektedir. Bugün toplumsal sefa
bağlıdır. Bu durumda işçi sınıfının üret
let ortak bir bütün ve ortak bir karakte
ken çabası, iş gücünün toplumsal yapısı
ri göstermektedir. Çalışanı veya çalış
nı daha da önemli kılıyordu. Ü retim dur
mayanı veya değişik emek biçimleri vs.
du rulmayacaksa eğer, yeni emek biçimi
sonuçta yaygın bir toplumsal sefaletten
nin bir yandan daha aktif konum kazan
yakalarını kurtarabilmiş değillerdir. Bu
masını öte yandan bu aktif gücün üretim
yaygın bir hastalık halidir. Yani ağırlıklı
bilgisine sahip olmasını ve böylece üre
olarak ortak dağılım dediğim bir süreç
tim sürecinin denetimini eline almasını
tir bu. Bu durum bugün, bir şekilde K o münist Manifestoda belirtildiği gibi, kit
sağlaması demek olacaktır. Bu durum yeni emek gücünün niteliksel bir konum
lesel sefalet ile emeğin toplumsal iktida
kazanmasına yol açan verileri biriktir
rı, birbirinden kopuk iki ayrı konumdan
mesi ve buradan ideoloji ile politika ara
çok, aynı insan malzemesinde birleşme
sındaki ortak kurguya geçişi daha da ko
si demektir.
laylaştıracak bir konumu kazanması de
Peki ama küresel serm aye bu sorunu
mektir. İşte bu nedenlerin sınıf mücade
nasıl çözmeyi
lesi açısından son derece önemli strate
sermayenin stratejisine özel olarak atıf
jik bir kurgu olduğunu sanıyorum.
yapmak gerekir. Metropol' ülkelerde bu
Bu dönemde sermayenin yapısal kri
planlamaktadır?
Burada
süreç uluslar arası serm aye tarafından
139----
_ y o l ------------------------------------------şu öngörüler ile aşılmak istendi;
duğunda ona ilk söylenen şu olur; biz
1. M erkez ülkelerde sermaye, kendi
önce Almanları, sonra A B ülkelerinden
emekçi kitlelerine Üçüncü Dünyanın se
gelen işsizleri, sonra da Üçüncü Dünya
faletini göstererek şükretmenin gerekli
dan gelen işsizleri öncelik sırasına göre
liğini izah etti. Bu ideolojik ve politik
alıyoruz. Bu durum vasıflı da olsanız fii
söylem, ulus ötesi şirketlerin yeniden
len
bir dünya pazarını kurmada kolaysal bir
Böylece bu alanlar yabancı göçmen işçi
size sıra gelmeyeceğini
gösterir.
geçişi sağlamasına yaradı. Yine de bu du
lere büyük oranda kapatıldı. Bu durum
rum merkez ülkelerindeki işçi sınıfının
merkez ülkelerdeki başka bir düzeyde
üst tabakasına (bütün sınırlılığına rağ
ulusal işçiler üzerinde daha düşük ücret
men), Üçüncü Dünyanın talanından bir pay aktarılmasının gerçekleştirilmesine yol açtı. Böylece merkez ülkelerde em e ğin toplumsal iktidarını güçsüz bırakma ya matuf bir işleve dönüştürülmek isten di. Bunda büyük oranda başarı da sağ landı.
Bunun bariz örneğini son olarak Alm an ya’da M ercedes-Chraisler verdi. İşveren hem işçileri hem de hükümeti tehdit et ti; “ eğer maliyetleri düşürmek için çalış ma saatlerini 35 saatten 40-42 saatte çıkarmasanız, ben de işletmelerimin bir
2. G öçm en işçilerin merkezlerde yığılışını çok iyi kullandı. Bir yandan en ge ri ve
le çalışma baskısını da beraberinde ge tirdi veya kabul edilir bir noktaya çekti.
kısmını üçüncü dünya ülkelerine taşı rım!” Gelişm eler yalnız bu örnekle sınır
olumsuz koşullarda ucuz iş gücü
lı değil. Bu yaygın bir politikayı ifade edi
olarak göçmen iş gücünü kullanırken, di
yor. Böylece bu yeni strateji, ücretten
ğer yandan
ziyade işinden olmama baskısı ile paralel
işsizliğin ve yoksulluğun
nedeninin göçmen işçiler olduğunu ege men ulus işçilerine enjekte
ettir-
meyi başardı. Böylece bu ülkelerde gizli veya açık bir ırkçılığın yaygınlaşmasının toplumsal temellerini de yaratmış olu yordu.
olarak geliştiriliyordu. 4.
Böyle bir gelişme merkezlerdeki
sınıf direnişlerini de doğal olarak olum suz etkiledi. Çünkü m etropol ülkelerde ki emekçi sınıfların daha alt ve zayıf ke simi, hem krizin sonuçlarını daha derin
3. Merkez ülkelerde sermaye aktif
den yaşadı hem de bu kesim parçalan
ordu ile yedek orduyu yeniden yapılan
mış bir şekilde toplumsal gücünün zayıf
dırdı. İşi olan aktif ordunun, en zor ve
lamasına yol açtı. Bu alanda olumsuz o-
yıpratıcı geri iş sektörlerinde kadın ve
larak sendikalar özel bir rol oynadı. Ö-
göçmen işçi (temizlik sektörü, gastrono-
zellikle sosyal dem okrat iktidarlar döne
mi, ulaşım vb.) kullanılırken, daha vasıflı
minde Ajanda 2010 saldırısında olduğu
iş alanlarında bu vasfa uygun mesleki e-
gibi (Alm anya’da S P D ve G R Ü N koalis
ğitim gören, bilimsel vasfa sahip olan emek gücünü kullandı. Bunlar ağırlıklı ola
yonu tarafından gerçekleştirilen reform
rak egemen ulus işçileri içinden seçildi.
dalığı yaparak, sınıfın radikalleşme dina
paketi denilen saldırılar) iktidar payan-
Mesela vasıflı özelliklere sahip bir göç
mizmini reformize etmede özel bir işlev
men işçi, İş ve İşçi Bulma Kurumuna (ö r
gördü. Bu anlamda hem toplumsal gücü
neğin Alm anya’da Arbeitsam t) başvur
nü elinde bulunduran hem de iş koşulla-
140
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ rı ile yaşam düzeyini koruyan bu em ek
litikalar ya sendikalar ile birlikte götürü
çi kesimler, toplumsal direnişe yönelim
lüyor ya da bazı “ ilerici” sendikaların
de tutuk ve karamsar kaldılar. Bunun bir
göstermelik günü kurtaran bazı açıklama
başka sonucu da şu oldu; emekçi sınıfla
veya balonlu yürüyüşlerle idare ediliyor
rın en yoksul kesiminde, işsizliğin veya
du.
az ücretle çalışmanın esas nedeni, ya
Böylece daha önce em ek sürecinde
bancı göçmen işçilere çıkarıldı ve bu
oluşan ayrık konumlar giderek eşitlene
burjuva propagandası etkili oldu. Böyle-
bilecek bir eğilim sürecine doğru evril-
ce bu kesimde güçlü bir yabancı düş
meye başlandı. Sadece göçmen emeği
manlığı oluştu, hatta giderek ırkçılığın
değil, yerleşik iş gücü de artık durumun
güçlenmesinin toplumsal temellerini e-
feci olduğunu görm üyor değil. Ancak
sas olarak bu yeni yoksullar oluşturdu.
buradan ortak bir direniş hareketinin
G eçen yüzyılda H itler faşizminin top
yarattığı toplumsal potansiyelin varlığına
lumsal temellerinin bu emekçi yoksullar
karşın, (çünkü eğilimler ile yaşanan so
olduğunu geçerken bir anekdot olarak
mut gerçeklikler her zaman paralel bir
hatırlatmaya gerek var mı bilmiyorum.
gidişi öngörmez) ortak bir direnişin bu
İlkini ağırlıklı olarak kadın iş gücü ve
gün için bu merkez ülkelerde olası bir
göçmen işçiler oluşturmuştu. Ücretleri
büyüme içinde olduğunu varsaymak çok
diğer
üyelerine
göre
daha
düşüktü.
iyimser bir tablo çizmek anlamına gelir.
Dengeleyen ek gelir olanakları düzen
G erçekten küresel kapitalizmde üretim
kurumlan tarafından yeni yasalar çıkartı
bireysel temel üzerinde kurgulanırken,
larak denetlenir hale getirilmişti. Bu du
aynı oranda işçi kesimlerini de bireysel
rum yerleşik işçilerin ücret artışlarını ve
kurtuluş yoluna sevk etm eye yol açmış
bunun için grev dahil diğer mücadele bi çimlerini etkisizleştiriyor ve dengeliyor
tır. Bu ise toplumsal çürümenin derin
du. İşverenler “ dışarıda senin istediğin
leşme eğilimini göstermektedir. Bundan çıkışın elbette tek nedeni yoktur, ama e-
ücretin yarısına çalışacak milyonlar var,
sas nedeni sübjektif etkenlerdeki olum
üstelik biz kazanamadığımız için firmayı
suz varoluşa ve bu varoluştaki kırılgan
kapatabiliriz...” gibi tehditkar argüman
lıklara
larla bu denge sağlanıyordu. Özellikle
buradaki en büyük sorun, bu ülkelerde
son bir yılda taşeron firmalar (leiht fir
sınıfla güçlü bağları olan, ama aynı za
bağlamak
mümkündür.
Çünkü
malar) öyle yaygınlaştı ki, geleneksel ola
manda politik duruşunda sağlam bir ide
rak örgütlenmiş üretimin organik yapısı
olojik zemine
nı tümden bozdu. Hatta sağlık, eğitim,
yokluğudur. Stratejiler çökmüştür. So
oturan
öncü
yapıların
demiryolları veya hava alanları gibi ku-
runun odak noktası da zaten burasıdır.
rumların değişik bölümlerinin tümü a-
Sendikalarda ise durum tam bir facia. Sı
dım adım bu taşeron firmalara havale e-
nıf özünü ve ruhunu kaybetmiş yapıların
dildi. Eskiden y e r yer değişse de 12 ile
yeniden enerjik bir ruh kazanması, kri
15 Euro olan saat ücretleri 5 veya 6 Eu-
zin derinleşmesi ile birlikte krize alter
r o ’ya indirildi. Üstelik sosyal haklardan
natif yapıların ortaya çıkmasına bağlı ola
yoksun olarak. Kabul edilmediği nokta
rak düşünülebilir.
da rahatlıkla kapı gösteriliyordu. Bu po
stratejik bir kurgu yetmez, aynı şekilde
Elbette burada salt
----------------------------------------- 141-----
— y o l------------------------------------------devrimci bir iradenin rolüne de atıf ya
lenmesi, katılım güçlerinin programa ka
pılabilir. Bunun yakın erimde olmasa da
zanılması ve taktik dövüşün gereklerinin
orta erimde gerçekleşmemesi için el
yerine getirilmesi gibi türdeşleşen eği
bette hiçbir bir neden yoktur.
limlerin kendisi demek değildir. Bu süre cin önünde duran eksikliklerin çözümü
III. Üçüncü Dünya Ü lkelerinde
demek, aynı zamanda bugün, düne göre çok daha olgun bir düzeyin yakalandığını
anti kapitalist m ücadele ve
söylemek demektir. Bunun asla bir a-
direnişler
bartma olmadığını varsayabiliriz.
Küresel kapitalizm, görülmemiş dü
Aynı zamanda bu sorunun çözüm o-
zeyde dünyanın en ücra köşesine kadar
lanaklarında ilerlemek demek, bir şekil
kapitalist ilişkileri yaygınlaştırdı. Bu ilişki
de mekansal bir özneyi de işin içine kat
salt kapitalizmin ekonomik yasalarını de
mak demektir; elbette anlatmak istedi
ğil, aynı zamanda yeni emperyalizmin i-
ğim coğrafi bir mekan olarak Üçüncü
deolojik, politik ve kültürel değerlerinin
Dünyanın
de yaygınlaştırılması demektir. Böylece
dikkat çekmektir. Çünkü bu mekansal
doğu ülkeleri olarak tanımlanan Üçüncü
varoluş biçimi, yani çelişkili olan bu va
içinde
bulunduğu
koşullara
Dünya ülkeleri, kapitalizmin pençesi i-
roluşun kendisi, aynı zamanda karşı tep
çinde büyük bir parçalanmaya uğramış,
kinin üretilmesinde ortak bir maddi gü
adeta bu ülkelerin maddi ve manevi bü
ce dönüşümün bütün olanaklarını kendi
tün değerleri talan edilmiştir. Üçüncü
bünyesinde barındıran bir mekansal va
Dünya çökertilmiştir. Unutulmamalıdır
roluş anlamına gelmesi demektir. G e r çekten Üçüncü Dünya, salt coğrafi bir
ki her çöküş kendi dirilişi ile birlikte var olur. Şimdi bu ayağa kalkışın geçişsel kri zini yaşadığımızı belirtebiliriz.
kavram değil, başka bir yanıyla ideolojik ve politik bir oluşumu da ifade eder. Ka
Burada sorunun konumuz ile bağlan
nımca yakın vadede umut, çeper ve yarı
tılı olan yanı, sınıf mücadelesi paradig
çeper dediğimiz batı dışındaki toplumsal
masıdır. G erçekten kapitalizmin en ücra
yapılardan, dolayısıyla tam anlamı ile bu
noktalara kadar nüfus etmesi, bu ülke
ülkelerde bir insanlık trajedisine dönü
lerde anti kapitalist mücadelenin oluşma
şen emekçi sınıfların yaşamındaki alabo
koşullarına ivme katıp katmamış olması
radan çıkacak gibi görünüyor. Salt bu
veya sürecin olgunlaşmasına neden olup
noktada güncel bir örnekten yola çıksak
olmadığı sorunu önem taşır. Burada ö-
bile, bu bizim düşünce yapımızı doğrula
nemli olanın sınıf mücadelesinin olgun
yan bir kanıt gibidir; elbette Irak direni
laşma zemininin artan oranda gelişiyor
şinden bahsediyorum. Özellikle kimse
olmasının
bu
nin yakın vadede umut ve tasavvur bile
imkanların giderek güçlenmesi, elbette modern anlamda anti-kapitalist mücade lenin doğrudan kendisi olduğu anlamına
edemediği Irak’taki Arap emekçilerinin işgalci güçlere karşı am ansız direnişi, bu umudun boş olmadığını gösterdi. Ü ç beş
gelmez. Başka bir deyişle mücadelenin
ay gibi kısa bir dönemde son derece bi
görülmesidir.
Kuşkusuz
maddi bir güce dönüşme potansiyelinin
linçli bir tarzda hedeflere vurarak o rta
yaratılmış olması, mücadelenin örgüt
ya çıkan direniş, özellikle Felluce direni-
142
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ şi gibi sayısız direnişler, bu umudumu
şullarla birlikte karşı devrim güçlerinin
zun hem boş olmadığını hem de umutsal
çözemediği kriz ortamıdır. D em ek ki e-
çıkışın neden doğunun emek güçlerine
mekçi halkın bu üst yapı özneierine ge
geçtiğinin en somut örneğini ve kanıtını
çişini sağlayacak esas öğelerden birisi
göstermesi bakımından öğretici olmuş
de, sınıfın öncü güçlerinin becerisi ile ta
tur. Vietnam direnişinin hazırlanışı bile
mamlanacak bir çevrimsel harekete bağ
yılları almışken, Irak emekçilerinin dire
lı olacağıdır. Elbette burada klasik m o
nişinin bu kadar kısa bir dönemde bu
deller aramanın fazla bir anlamı ve ge
derece yaygınlık göstermesi hem ezilen
rekliliği olduğunu sanmıyorum. Bu ortak
lerin öfkesinin büyüklüğünü hem de için
özellikleri tekrar etme pahasına da olsa
de yetenek ve beceri taşıyan özellikleri
yeniden şöyle toparlam ak mümkündür;
ni göstermesi bakımından anlamlıdır. Fi
bu toplumsal çatışmalar, büyük ölçüde
listin ve Irak direnişi, Arap kalkışmasının
kaynağını proletaryanın yaşam ve çalış
bir göstergesi olsa bile, daha önemlisi A-
ma koşullarından alıyor. Çünkü onda
rap uyanışının da yeni bir göstergesi,
var olan toplumsal olan bu güç ile kitle
hatta geçmiş tarihsel kırılmanın aşılabile
sel yoksulluk arasındaki temelli olan bu
ceğine ilişkin ciddi bir kanıt olması ger
dengesizliğin çözümü, bu sınıf güçlerini
çeğinin de açığa çıktığı tarihsel bir ö r
artık bugünden itibaren harekete geçir
nektir. G erçek te bu ve buna benzer di
mesinde ve örgütlenme yeteneklerinin
reniş dalgaları bir süreden bu yana ü-
açığa çıkarılmasında önemli bir vurucu
çüncü dünyanın çeşitli ülkelerinde ve
öğeyi oluşturmaktadır. Burada önemli
bölgelerinde lokal düzeyde de olsa de
olanın yoksulluğun yarattığı toplumsa!
vam ediyordu. Şiddetli toplumsal çatış malar Latin kıtasından, Ortadoğu ve iç
fay hatlarının hangi ölçüler ve hangi bi
A sya’ya kadar bir dizi ülkede somut ola
türülebileceği
rak yaşandı ve yaşanıyor.
var olan bu dengesizliğin çözüm yolları
Bu direnişlerin ortak özelliği, sınıf
çim ler içinde toplumsal bir güce dönüş sorunudur.
Dolayısıyla
nı göstermesi bakımından son derece ö-
mücadelesinin karakterinin temel özel
nemsenmesi gerektiğidir. Kanımca bu
likleriyle yakınlık ve benzerlik gösterm e
dengesizliğin çözüm anahtarı tek olmasa
sidir. Bu karakterin belirleyici özelliği,
da esası şudur; yoksulluk veya yoksun
direnişin temelini büyük oranda yoksul
luklar bütünü tek başına asla toplumsal
halkların, yani işçi sınıfı ve emekçilerin
bir gücü ifade etmez. Onun özünde olan
oluşturuyor olması gerçeğidir. Yani şeh
ve bünyesinde biriktiren yoksulluğun bu
rin ve kırsalın yoksulları. Direnişin ken
güç potansiyelinin açığa çıkarılmasının
disini hiç kimse, politik veya ideolojik o-
tek yolu, ideolojik bir bilincin içine y e r
larak sosyalizmden esinlenmemiş olma
leştiği ve politik bir örgütsel yapının o r
sından hareketle, yok sayamaz veya önemsemezlik edemez. İdeoloji, kültür
tak hareketine geçişin sağlanabildiği ko lektif bir hareket yapısının kurulmasıdır.
veya politika birer üst yapı özneleridir.
Bu olmadan toplumsal güç formu ile bu
Nesnel yapılardan bu öznelere geçişi
forma geçişin esas nedeni olan yoksun
kolaylaştıran esas neden, emekçilerin i-
luklar arasındaki dengesiz ilişkinin çö
çinde bulunduğu bu koşullar ve bu ko
züm yolları da olanaksız ve kapalıdır. Bu
143 —
— y ol------------------------------------------başarılabildiği oranda, ortada olan bu
gelecekte modern sınıf kavgası eski tar
dengesiz tablonun aşılması da mümkün
zın aşıldığı ve yeni biçimlerin devreye
hale gelecektir. Böylece çözümsüzlüğün
girdiği bir tarzı öngörmekte ve dayat
kendisi bu çözümün içinde çözülüyor.
maktadır. O nedenle hiç kimse eski bi
Elbette günümüzdeki bu direnişler değişik özellikler arz etmektedir. Bugü nün
direnişlerin
ortak
çimleri aramasın. Bulması da zordur ar tık.
karakterinden
Kuşkusuz bu direnişleri karşı devrim
baksak bile, kimisi fiilen işgalci güçlere
güçleri, merkez ülkelere göre daha ko
karşı bir konumu ifade ederler (Irak’ta
lay bastırmak veya onu elimine etmekte
olduğu gibi), kimisi de egemen güç ilişki
çok daha güç bir durum ile karşı karşı
lerine karşı bir öz ile tanımlanabilirler.
yadır. Bunun nedeni, bu ülkelerin m er
Son derece değişken özellikleri olan ha
kez ülkelere göre sisteminden ileri gelen
reket biçimleri ile karşı karşıya kalıyo
zaaflarıyla açıklanabilir. Doğu ülkelerin
ruz. Elbette burada sistem içi kalan gö
de sistem kurumlarının yeterince otur-
rece daha barışçı eylem biçimlerini atla
mamışlılığı, başka bir deyişle halkın ken
yarak genel bir tanım yapmaya çalışıyo
diliğinden bilincinde düzenin meşruiyeti
rum. Am a yine de bunların önemli bir
ni yitirmiş olması vs. gibi bir dizi parali-
kısmı (bazılarını dışta tutarak söylersek,
ze olmaya açık bu yapılar ve denetim de
mesela Kolom biya’daki F A R C ’ın direnişi
ki görece bu zayıflılıklar, koyulan yasak
gibi) anti kapitalist, dolayısıyla anti em
ların daha kolayca delinmesini veya aşıl
peryalist anlamda bir sınıf direnişinin dü
masını
zeyini ifade etmezler. Bunu biliyoruz.
ülke nüfusunun tüm üne yakını kitlesel
Ancak bu emekçi halkların meşru zemi
yoksulluk içinde bulunuyorsa, bu yok
ninde emperyalizmin ekonomik, politik
sulluğun yarattığı karşı tepkileri frenle
ve ideolojik yıkıcı özneleri, hem içsel
mek daha güçtür ve her zaman silah zo
hem de işgal anlamında dışsal bir güç o-
ru ile zapturapt altına alınmasını güçleş
larak, doğrudan emekçinin yaşamını ilgi
tirir. Bir düzeye kadar zor yolu ile faşist
lendiren
dolayısıyla
otorite sağlanmış olsa bile, bu asla düze
dışsal olgunun bile giderek artık içselle
nin meşruiyetininin sağlanmış olması de
şen bir konum kazanması, bilincin geliş
mek değildir.
bütün
özellikleri,
sağlayabilmektedir.
N ered eyse
mesine, devrimci anlamda karşı örgüt
Elbette aym insan malzemesinde bil
lenmenin kışkırtılmasına ve savaşma ira
lurlaşan bu dağılım, aynı zamanda eşitsiz
desinin açığa çıkarılmasına kaynaklık eden nesnellikler toplamını ifade eder. İş
bir dağılımdır da. 20. yüzyılda görülen mekansal dağılış, yani birbirinden farklı
te bu nedenlerden dolayı, anti kapita
gelişme eğrileri veya farklı kutuplaşma
lizmle birleşen bir anti emperyalizm sü
eğilimleri, şimdi ağırlıklı olarak tersine
recinin oluşma zemini (ki bunlar asla
dönerek, hala farklılıklar bir düzeye ka
birbirinden ayrılamazlar) giderek olgun
dar korunuyor olsa bile, bu g id e re k o r
laşmakta ve bu durum gelecekteki yeni
tak bir dağılıma dönüşme eğrisini yarat
tarz
sınıf mücadelesinin
mıştır. Böylece dünyamız adeta kitlesel
şartlarını hazırlamakta veya yaratmakta
bir
yoksulluk, açlık veya işsizlik gibi olgular
dır. Altını çizerek söylüyorum; bugün ve
bütünü içinde ortak bir varsayıma dö-
__ 144
modern
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ nüşmekte, hatta bu gelişme yeni em per
ederdi. Kuşkusuz emekçi güçlerin şu v e
yalizmin insanın soykırımına yol açacak
ya bu şekilde desteğini arkasına alan, a-
düzeydeki baskısı ile yeni bir derinleş
ma politik ve ideolojik kurgusu egemen
menin
güçler tarafından belirlenmiş karşı dev
boyutlarını göstermektedir.
O
nedenden dolayı buna sınıf yapılarının
rimci hareketleri yok sayan bir düşünce
ortak dağılımı diyorum. Aslında bu du
den bahsetmiyorum. Bu her zaman ol
rum gelişmenin dinamiklerini açığa çıka
muştur, bundan böyle de olabilir. Elbet
rabilecek en önemli göstergedir. Böyle-
te bu nedenle konumuz emekçi sınıf ko
ce Üçüncü Dünyadaki aşırı sefalet, ser
numundan bağımsızlaşmış, başka bir de
mayenin meşru zeminini hemen hemen
yişle egemen sınıf güçleri ile ilişkileri i-
geçersiz kılacak ve onun alanlarını kısıt
çinde oluşmuş farklı ideolojik veya poli
layacak bir düzeye yükselmesinin sebe
tik (dinsel ve etnik biçimler kazanmış)
bini de doğal olarak buradan çıkarıyo
hareketler doğal olarak tartışm a konu
rum. Bu aynı zamanda düne göre farklı
mumuzun dışında kalan bölümlerini o-
bir süreçler toplamı da demektir.
luşturur. Am a şimdilik konumuz elbette
Bu ülkelerde önemli noktalardan bi
bunun incelenmesi değildir. Yine de bir
risi de, ulusal burjuvazinin ulusal anlam
cümle ile şunu belirtebiliriz; gerek dev
da ‘devrim yapma’ güç ve özlemini ö-
rimci hareketlerin gerekse karşı devrim
nemli derecede yitirmiş olmasıdır. Bu,
ci hareketlerin üzerinde oynadıkları so
bir yönüyle “ devrimci ulusal burjuvazisi
mut güç, bu emekçi sınıflar ve onların i-
nin” yüzyılının da kapanışı demektir. El
çinde taşıdıkları
bette belirleyici bir analitik düşünceyi ifade etmeyen, ama görece ‘ilerici’ bir
görülmesidir. D em ek ki emek gücünü arkasına alan dinsel, etnik veya cinsiyet
konum arz eden öznel bazı örnekleri
çi gibi bu ideolojik veya politik yapılar,
burada tartışmanın fazla bir anlamı ol
devrimci bir tem ele oturduğu oranda
madığını geçerken vurgulamak isterim.
direniş gücünü, gerici bir tem ele o tu r
Böylece yüzyılın kapanışının bu anlamı, i-
duğu zaman da karşı devrimci manipü-
güç
potansiyellerinin
lerici ve devrimci güç odaklarının tü
lasyon sürecini oluştururlar, ama bunlar
müyle işçi ve emekçi güç odakları tara
hangi biçimde olursa olsun hareketi bu
fından belirleniyor olmasında anlam bu
sınıf yapılarının üzerine kurarak gerçek-
lur. Bu gücün ideolojik biçimi ne olursa
leştirebiliyorlar. Burada önemli olan bu
olsun, ister dinsel ister ulusal veya etnik
emekçi güçlerin, farklı kırılmalara rağ
motifler taşısın, bu tümüyle kendini bu
men değiştirebilme güç ve potansiyeli
sınıfsal özün açığa çıkmasında bulmuş ve
nin anlaşılır olmasını içselleştirmek ve
bu sınıfsal öz içinde değişik ideolojik ya
bilince çıkarmaktır. Esas olarak anlat
pıştırıcı öz ile belirginleştirilmiştir. Ç ün
mak istediğim nokta burasıdır. Elbette
kü bu hareketlerin ideolojik ve kültürel kurguları, sınıf yapılarının açığa çıkmış ö-
burada emekçi sınıfların kendi sınıf çı
zünün üzerine yapıştırılmış biçimlerdir.
ve bu sınıf bilincini işçi sınıfına taşıyabil
Bu sınıfsal öz olmasaydı veya bunlar açı
mek devrimci öznenin ilk elden birincil
ğa çıkmamış olsaydı, bu hareketler tü
görevidir. G eçerken hatırlatmak istedi
müyle karşı devrimin bir parçasını teşkil
ğim son nokta burasıdır.
karlarının nerede olduğunu göstermek
_ 145 —
— y o l_____________:_______________ G e re k sistemin merkezlerinde kapi
devasal sorunlar bulunmadığı anlamına
talizmin sorgulanması, gerekse Üçüncü
gelmez. Özellikle ideolojik boyutun kar
Dünyanın talanına karşı direniş odakları
maşıklığı yanında politik boyuttaki stra
nın gelişmesi, yeni olan bu sürecin ortak
tejik kaymalar, hatta politik boyutun i-
dinamikleri olarak okunmalıdır diye dü
çinde oluşması gereken dem okratik ö-
şünüyorum. H e r iki alandaki potansiye
zün kaybolması gibi bir dizi sorun hala
lin (m erkez veya çevre) ortak bir bileşi
ciddi
düzeyde
çözüm
beklemektedir.
mi körükleyecek bir süreç yaratmasının
Kuşkusuz bu boyutun temel eksiklikle
biricik temel yolunun bu sınıfsal dina
rinden birisi olan örgüt sorunu ise tü
mizmin özünde bulunması, önümüzdeki
müyle askıda bulunmaktadır.
sürecin programsal tasarımlarının yolu
Ancak bütün bu açıklamalar, elbette
nun açılmasına da kaynaklık teşkil etm e
yeni toplumsal hareketlerin bunalımını
si açısından önem taşır. Elbette bu bu
görmezlikten gelmeye yol açmaz, açma
günden onun organik bir bileşim anla
malıdır. Bunalımın nedeni elbette salt
mında bir enternasyonal organın kurul
sübjektif anlamda iradesizlik boyutunda
ması demek değildir. Eğer bu bağlaşma
ortaya çıkan gelişmeler de değildir. D a
kendini ileriki vadede organik bir bağlaş
hası aile, din, etnik, bölgesel farklılıklar,
ma ile taçlandırabilirse, kapitalizmi aşa
dil vs. gibi bir dizi ontolojik olgunun et
cak yeni bir dönemin de önünün açılma sı anlamına gelir. Bu yönüyle dünyamızın
gruplaşmaların varlığında ortaya çıkan,
toplumsal mücadelesinin temeli, önemli
başka bir deyişle bütün bir toplumun
d erecede
kültürel yapısının bunalımı ile birlikte o-
Üçüncü
D ünya
halklarının
rafında
oluşan
küm eleşm elerin
veya
başkaldırısında bulunmasının ve bu mü
luşan süreçler toplamında ortaya çıkı
cadelede m o tor güç olmasının böyle ö-
yor. Bu aynı zamanda çeperleşmenin so
nemli bir rolünü düşünmeyi gerektirir.
nuçlarına da bir vurgudur. Görülebilen
B ir yerde merkez ülkelerdeki sınıf mü
bu sonuçlar, zorunlu olarak ezilenlerin
cadelesinin
kıvılcımsal
kaldıraçlarından
demokratik-politik
devrimini
yeniden
birisi veya en önemlisi, çevre ülkelerin
gündeme getiren bir öğeler toplamıdır.
deki emekçi halkların başkaldırısında bu
Ancak buna “ ulusal” demek kolaycılığını
lunmasının anlamı da buradan çıkar. Bu
seçmenin zor olacağını düşünüyorum.
öyle bir sorundur ki, bugüne kadar gö
Çünkü bugünün dünyasında ulusun o r
rülmemiş bir düzeyde diyalektik birleş
tak referansları ve ortak özellikleri bü
me ve karşılıklı birbirini etkileme anla
yük oranda dağılmış, ulus farklı özellikle
mında temel bir önem e sahiptir. Çünkü
ri aynı anda birlikte taşır olmuştur. Bu
büyük oranda gerçek öz burada saklıdır.
ortak ulusal referansların parçalanışını,
G erçek te Üçüncü Dünyada oluşan
kapitalizmin içsel konumu, yeni değişim
toplumsal hareket, hem ideolojik-politik
evrimi veya yaygınlaşması ile birlikte bu
olarak ulusal-dinsel anlamda bir karakte
radan
re bürünm ektedir hem de toplumsal an
Nasıl ki kapitalizm bir dönem uluslaşma
lamda sınıfsal bir karakter kazanmakta
sürecini açığa çıkardıysa, bugün de küre
çıkarılabilir diye düşünüyorum.
dır veya bu sınıfsal bir öze dayanmakta
sel kapitalizm ortak ulusal değerlerin a-
dır. Ancak bu hareketin önünde elbette
şılmasım, hatta yer yer dağılmasını da a-
146
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ çığa çıkaran temel bir etkendir. Oysa
revleri mutlak surette önemsenmez gö
bugün kapitalizm, ortak ulusal değerleri
revler olarak tali plana indirger ve bu
parçalayan ve sınıfsal özün açığa çıkarıl
yaklaşım zorunlu olarak ittifaklardan ö r
masını hızlandıran bir süreci yaratmıştır.
güt biçimlerine ve oradan mücadele bi
Bir
noktadan
sonra uluslaşma süreci
çim ve tarzlarına kadar bir dizi sorunu
kendini sınırlayarak, bu dağılan süreç i-
yanlış kurgulamaya yol açar.
çinde yerini yeni bir sınıfsal sürece bı
bunlar sıkça yaşanmıştır. Ü stelik bunu
rakmaktadır. Yine de bu başlı başına in
önerenlerin dövüş stratejisi hemen he
celemeyi gerektiren bir konudur diye
men tümüyle dem okratik alanın sorun
düşünmek gerekir.
Nitekim
ları üzerinde yapılmış olması, kendi için
Daha önce Üçüncü Dünyada bu ha
deki çelişkili varoluşun bir göstergesine
reketler büyük oranda dinsel veya etnik
dönüşmesine de yol açmıştır. Bu da be
hareketler içine kapanmış bir öz taşı
lirlemelerimizin
maktadır demiştim. Başka bir düzeyde
durum ileri sürdükleri sosyalist progra
her ne kadar sınıfsal ayrışmanın artmış
mın somut koşullara göre çelişkisel va
haklılığını
kanıtlar.
Bu
olmasına ve her düzeyi etkileyecek de
roluşunu da gösteren bir belge haline
recede büyümesine karşın, yine de bu
gelmiştir. Başka bir deyişle hayatın da
gün için bunun statik anlamda ne sosya
yattığı görevler ile kitap sayfalarına yazı
list bir programı ne de sabit bir ulusal
lanlar arasındaki çelişkinin doğası, kaçı
programı ifade etmezler. Tersine bunun
nılmaz olarak yanılgılı bir stratejik v u r
sosyalizm hedefi ile birleşen ve iç içe ge
guya yol açmıştır. Yani şunu söylemeye
çen ve ruhunu oradan alan bir dem ok
çalışıyorum; bu ülkelerde literatürde iç-
ratik halk devrimini ifade eden bir prog-
selleştirdiğimiz anlamı ile ileri sürülen
ramsal bakışı dayatması demektir. Başka
program, ne tek başına sosyalist ne de
bir deyişle politik-demokratik bir dev
tek başına ulusal bir program değil, te r
rim programı, aynı zamanda hem pre-
sine kendine özgü ortak bir birleşmeyi
kapitalist ilişki ve değerler sistemini tas
öngören demokratik halk devrimi prog
fiye edecek hem de demokratik işlevleri
ramıdır, dolayısıyla geçiş sürecine özgü
yerine getiren bir geçiş süreçleri topla
bir metindir.
mı ile kendini görevli kılacaktır. Kuşku
m okratik bir devrim stratejisidir. Elbet
suz bu geleneksel olarak kaba bir ayrıma
te dem okratik görevlerin sosyalist gö
Bu
kuşkusuz politik/de-
dayanan ikili programa (ulusal ve sınıfsal)
revlere göre daralıyor olması, tek başı
tekabül etmez. Buradan tek başına ne
na sosyalist programı savunmaya yol a-
asla sosyalist program temel olarak ileri
çan anlayışın doğruluğuna kanıt oluştur
sürülebilir ne de ulusal. Soruna başka bir
mayacağını bilmemiz gerekir.
boyutu ile şöyle de bakılabilir; sosyalist
Yapının hem geleneksel biçimler ka
programı savunanlar bizim gibi ülkeler i-
zanması hem de sınıfsal ayrışmanın bir
çin, sosyalist program geçiş sürecinde
likte yaşanması, kaos durumunun özel
dem okratik görevleri de üstlenirler ö-
liklerini gösterdi bize. G erçi dinsel hare
nermesine dayandırılır. Bu yaklaşım yan
ketler manevra alanı anlamında bir ge
lıştır. Çünkü böyle bir öneri, geçerken
nişleme gösteriyor olsa da, bu durum
söyleminde ifade edilen demokratik gö
aynı zamanda bir sınırlılığın ve içe kapan-
------------------------------------------ 147 _
— yol mışlığın da bir göstergesidir. Bu yönü ile
programsal bir temeli bugün için açığa
toplumsal hareketler, soğuk savaş döne
çıkarılmış değildir. Dünyanın muazzam
minde sloganları, düşünceleri ve idealle
çelişkili yapısına karşın hala farklılıkların
ri etrafında bütünleşen ve merkezileş
büyük oranda korunuyor olması, zorun
mesi daha kolay olan yapılara dönüşebil
lu olarak kapitalist pazarın rasyonalite-
mekteydi. O ysa bugün bu daha zordur.
sindeki sonuçlar açısından, daha özgün
Küresel kapitalizm döneminde krizin ya
politikaları gerekli kılmaktadır.
pısallığını da göz önünde bulundurursak,
Bir şekilde göstermek istediğim şuy
toplumların yaşadığı bunalım, beraberin
du; insanlar bugün için etnik veya dinsel
de zorunlu olarak ideolojilerin, siyasetin
kimliklerini, vatandaşlık veya sınıf kimlik
ve örgütsel yapıların bunalımına yol aç
lerinin önüne koyuyorlar. Bunun elbette
mıştır. Bunun esas nedeni, sınıfın politik
bir dizi nedeni sayılabilir. Kanımca en ö-
öznesini yitirmesi ile ilgili olan süreçler
nemli nedenlerin başında şu geliyor; nesnel-maddi yaşamın paralize edilerek
toplamı ile açıklamak mümkündür. Bu dönemde ideolojilerin yenilenmesi ö-
insan için çekilmez bir yük haline gelme
nem taşır. Bunun anlamı şudur; toplum
si, ekonomik ve politik kurtuluş umudu
sal yapıların karmaşıklığının çözümünü
nun bireyin öz yapısında yıkılması, bu
öngören yeni bir toplumsal projenin açı
hem toplumun parçalanmasına hem de
ğa çıkarılmasıdır. İçinde yaşadığımız böy
bireyin atomlara bölünmesine yol aç
le bir dünyada, alternatif projelerin kur
mıştır. Çünkü insan için aç ve açıkta ol
gulanması daha da önem taşır. Bunlar el bette kolay çözüm paradigmaları değil
mak, düşünme kriterleri ile ortak değer
dir.
biçimine yol açmıştır. İnsan için öncelik
ler sisteminin yıkılmasının bir varoluşu
Şunun altını bir kez daha çizmekte
karnını doyurmaktır. A ç insan, sosyal ö-
yarar vardır; kapitalizmin yarattığı eşitsiz
zellikleri ortadan kalkmış ve hayvansal
gelişme, çevrenin yıkımı ve uluslararası
sürecin girdabına sokulmuş olan her
düzeyde yaşanan dramatik gelişmeler,
hangi bir varlıktan başka bir şey değildir.
her iki devrimci süreci birlikte etkile
Düşünemez varlık olması dem ektir bu.
mekte (merkezdeki işçi hareketi ile çev
Bireyin parçalanışı gerçekleşebilir olan
redeki topyekün emekçi halkların hare
umudun da parçalanışıdır. Böylece nes
keti anlamında), dolayısıyla bütün farklı
nel olan sömürünün insanlığın yakasın
lıklarına karşın, evrensel bir ortak proje
dan sökülüp atılmasına dönük kurtuluş
ile buluşturacak dinamiklerin ortaya çık
umudu, gerçekliğe tekabül etmeyen so
masında oluşan birikim, bizim için umu
yut bir manevi umut dünyasına, başka
dun büyük referans noktalarını oluştur
bir deyişle soyut dinsel inanış biçimleri
maktadır. Dünyanın yıkımına neden olan kapitalizm, dünya pazarını reddetmeye g ö tü re n güçlü bir tavır alış temelinde al
yol açan nedenlerin başında bu gelir. Y i
ternatif bir karşı çıkışa yol açan bir biri
soyut bir dünyasal varoluş içinde somut
ne dönüşü yeni baştan egemen kılmaya ne de bireydeki bu maneviyat umudu,
kim sürecini güçlendirmiştir. Ancak bu
bir gösterge olmaktan çıkmadı. Am a in
nun temel güçleri arasındaki birlikteliğin
sanın günlük yaşamının çıplaklığı ve kar
ne somutlaşan bir ideolojik ne de politik
nını doyurm ak zorunda olması, tümüyle
__ 148
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ insan varlığında her an somut olarak çö
duruyor,
hatta derinleşerek duruyor.
zümlenmesi gereken nesnel bir varoluş
Burada önemli olan bu geçiş sürecinin i-
tur. Dolayısıyla soyut dünyadan somut
çinde somut olarak var olan bu bağlantı
dünyaya dönüş, gerekli araçlar devreye
lı parametrelerini yeniden nasıl inşa ede
sokulduğunda çok daha kolaysal bir ge
ceğimiz sorununu
çişi ifade eder. Elbette bugün durum bu
züm aslında bu çözümsüzlüğün içinde
çözebilmektir.
Çö
iki yapı arasındaki kopuş ve kırılmalarla
saklıdır. Çözümsüzlüğün çözümü dedi
anlam kazandığı ortak bir kabule daya
ğim budur.
nır. Som ut varoluşun bu göstergeleri üzerinden üst yapı formlarına geçişte bu gün, başka bir deyişle kültürel değerler anlamında bir varoluşu kolayca kuracak olan bu geçişte, ne yazık ki hareket ba şarısızlığa uğramıştır. V e böylece bu par çalı ilişkide manevi dünyaya dönüşün o r tak parametrelerinde buluşma eğrileri sınıf kimliğinin görünmez kılınmasına yol açan esas etkenlerin başında gelmesinin nedeni de budur. Ancak krize çözüm önerilerinin bireyin beyninde parçalanışı, ikna edici kanıtların yıkılması ve yaşanan süreçlerin
umutsuz tablosu vs.
insan
kimliğinde yeni baştan manevi dünyaya dönüşü kışkırtan param etreler olması nın esas gerekçeleri haline gelmesi ne yazık ki günümüz varoluş biçiminin esas göstergesi olmuştur. Çünkü kurtuluşa duyulan umutsuzluğun kendisi, yine in sanın kendisi tarafından yapılmış olan tanrı katındaki manevi kurtuluş umudu na sarılmanın esas gerekçesi haline gel
Elbette dinler her zaman o günün dönemsel koşulları içinde olumlu veya olumsuz bir siyasal rol oynamıştır. Bu anlamda dinler her zaman esnek olabil mektedir. Mesela burjuva devrim leri bir dönem batıda Hristiyanlığın desteğini alabildi. Böylece çağdaş kapitalizm yapı lanmasında, özellikle din politikanın yanı sıra ideolojik bir rol de oynadı. Yakın dönemde (1945 sonrası sömürgelerin parçalanışı sürecinde) mesela Latin Amerika ülkelerinde, aynı din (Hristiyanlık), ulusal halkçı kurtuluş hareketlerine destek verdi. Dinsel kurtuluş teolojisi, bir yerde bu devrimin destek gücünü bi le oluşturdu. O ysa şimdi batının katolik veya
protestan
hareketleri,
Üçüncü
Dünyanın emekçi direnişlerine karşı ırk çı bir konum içinde bulunmaktadır. D a hası bu hareketler hemen hemen tü müyle sermayenin kontrolü altında bir işlev görmektedirler.
miştir. Yine de en zor koşullar içinde
Islami akımlara gelince; özellikle 19.
dahi insan kendi gerçekliği içinde mutlak
yüzyıldan itibaren Arap ve Müslüman
surette yeni bir umut kapısı açmıştır her
coğrafyasında başarısızlığa uğrayan bur
zaman. İşte bugün bu sahte umut kapısı
juva devrimleri, dinin kendi yapısal öz
tanrıya sığınan manevi dünyanın tam da
nelerinde ortaya çıkan reform hareket
kendisidir. Bu gerçek, varoluş umudunu
lerini başarısızlığa uğratmıştır. Bu dö
ortadan kaldıran değil, bugün onu sınır
nemden itibaren dinin yeniden yorum
lamış olsa da, tersine bu umudu besle
lanması azamete uğrayarak, bir sanayi
yen birikimleri asla yok saymaz. Geçişin
devriminin yaşanmamış olması bu top-
parametreleri dağılmış olsa da, bunları
lumların katı kurallarını esnetmesinde
yeniden var edecek süreçler olduğu gibi
başarısız kalmasına neden olmuştur.
149 —
— yol____________________________ Üçüncü Dünyada kapitalist yayılma
“ reform e” etme veya ılımlaştırma çaba
nın yıkıcı etkisi, ikinci savaştan sonra ye
sının özü, İslami tümüyle ulus ötesi ser
ni çağdaş hareketlerin (özellikle ulusal
mayenin çıkarlarına uyumlaştırmak ha
motifli) kitlesel bir desteğini alırken, ha
reketi olarak okunmalıdır. Burada T ü r
reket hiç de devrimin ideolojik ve siya
kiye’ye özel bir rol verilm ek istenmesi
sal hedeflerini başaramadığı için (neden
nin sebebi de budur. Bu program Büyük
leri ayrı ayrı olsa da), dönemsel değişim
Ortadoğu Projesi (B O P ) içinde ele alın
süreçlerinin yarattığı boşluktan radikal
maktadır bugün. Ancak bu konumuz dı
islami hareketler boy verdi ve güçlene
şında ayrı bir incelemeyi gerektirm ekte
rek gelişti. Ulusal devrimci hareketlerin
dir.
bu başarısızlığının arkasından, dinsel ha reketler yanında 'etnik’ hareketlerin de güçlenmiş olmasının nedeni bu analitik yaklaşımdan çıkar. Özellikle bu hareket ler Balkanlarda ve Kafkasyada etkili oldu
IV. Devrimin m erkezi ve Üçüncü Dünyada devrim sorunu
bir süre. Bir yerden sonra yönetici ege
Daha önce şöyle bir belirleme yap
men güçler, hatta emperyalist merkez
mıştım; batı da işçi sınıfının reel koşul
ler çıkarları gereği bu hareketlerin bir
lardan kaynaklanan değişim öznesinde
kısmını manüpilasyona uğratmaktan ve
ortaya çıkan kırılganlığı ve bu kırılganlı
kışkırtmaktan çekinmedi.
ğın nedensel ortak bileşkeleri, devrimci
Dünyada bugün var olan büyük dinle
sürecin önemli derecede batıdan doğu
rin hemen hemen tümüne yakını ulus ötesi sermayenin denetimi içinde ortak
ya kaymasına neden olmuştur. Elbette buna ekonom ik ve tarihsel olduğu kadar
bir rol oynamaktadır. Burada önemli de
ideolojik, politik, kültürel vs. gibi bir di
recede hala ayrık bir konum içinde kalan
zi neden sayılabilir. Am a daha önemlisi
İslamın büyük gövdesi, öze! olarak ince
batı emekçisi, bütün bu nedenlerin bir
lenmesi gereken bir yapıyı ifade eder. İs
yerde ortak toplamı olan “ insansal kri
lam ülkelerin konumlarına göre ikili bir
zin” parametreleri arasında ortaya çıkan
yapı gösterse de, yani bir yanıyla ulus ö-
bunalımı, özellikle batı insanı için söyle
tesi sermayenin çıkarlarına koşulmuş bir
mek gerekirse; kendi varlığını ötekinin
araba görevi görürken, hala bu görev
ezilmesi ve sömürülmesinde bulan kolo-
den kendini soyutlayan bir kısım islami
nileşen bir kültürel varoluş, bu sürecin
akım, eski, katı ve gelenekçi yapısını ko
batıda daha da olumsuz olarak etkilen
ruyan bir rol ile de tanımlamak olasıdır.
mesine yol açmıştır.
Bu ise y e r yer anti batıcı bir konum için de radikalleşen siyasi bir harekete dönü
(insansa! ruh) kaybederek bencilliğin gir
şebilmektedir.
dabı içine sokulmuş, dolayısıyla kendini
Esneme
İslamda
diğer
Batıda insan büyük oranda ruhunu
büyük dinlere göre çok daha sınırlıdır.
dünya insanlığından ayırarak “ moderniz-
Küresel sermayenin, özellikle A B D ’nin
min temsilcisi” gibi yanıltıcı bir konuma
damgasını vurduğu bir sermaye hareke
oturtmuştur. Kendisine dışardan em po
tinin amacı, O rtad oğu’da var olan İslam
ze edilen bu sahte bilinç, onun gerçekli
ülkelerinin Y D D
ğine adeta inandırılmış bir durumu gös-
__ 150
içinde İslami yeniden
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ term ektedir. Bö/lece batı insanı ağırlıklı
çeşnisini oluşturan figürlerdir. D em ek ki
olarak rasyonel aklın esiri olarak kendi
potansiyel olarak dışlanan göçmen em e
ni “ medeniyetin” tek yaratıcısı olarak
ği üzerinden, ırkçı düşüncelerin toplum
görmüş ve buradan kendi varoluşunu
sal olarak bir yaygınlık göstermesi batı
“ üstün ve zeki insanlar” topluluğu ola
insanını saran yeni bir salgın hastalıktır.
rak tanımlamıştır. Bu bir sömürge kültü
Buna ben batının hastalıklı bünyesinde
rüdür. Elbette bu ve benzer düşünce ya
ortaya çıkan “ modern virüsü” diyorum.
pıları sonuçta yeni ırkçılığa yol açacak olan (üstün uygarlıkta yaşayan topluluklar
'k ' k 'k
olarak görülen bir anlayışın esiri olarak) teori ve pratiğine kolay geçişi sağlayabi lecek ve “ zeki ve efendi insan” söylemi
Bu durum ister istemez batıda dev
ni kendi yapısında içselleştirerek büyük
rimci sınıf hareketini olumsuz etkilemiş
ulus şovenizminin kimliği ile bütünleş
hatta bozmuştur. Başka bir deyişle batı
meye yol açacak bir özne haline getiril
da devrimci özneler, kendi toprakların
miştir. Çünkü aklın rasyonel mantığı ve
daki bu bulaşıcı hastalığa karşı gerçekçi
bu mantığın içine giydirilmiş yeni tekno
bir eleştiri getiremedikleri için, toplum
lojinin ortaya çıkardığı yaşam, insanda o-
sal yapıya bulaşan bu virüsü de tedavi e-
luşan manevi değerleri aşındırarak ö-
debilmiş değillerdir. Hatta batının ilerici
nemsiz hale getiren ve bu süreci adeta
yapıları bile, modern virüs olarak bünye
matematik denklemleri gibi hayatı salt
ye giren ve ağır seyreden bu hastalık
pozitivizm ile açıklayan bir süreçler top
hakkında doğru bir teşhis koyduklarını
lamı olarak ortaya çıkmıştır. Bu ise dı
doğrusu sanmıyorum. Bu durum düşün
şında cereyan eden dünyanın hem gö
ce yapılarından politik bütün yapılara ka
rülmesini engelleyen hem de onu kü
dar bünyede ortaya çıkan felçleşmenin
çüm seyerek kendine tabi kılan bir man
de esas nedeni diye düşünmek gerekir.
tığın egemen kılınmasına yol açmıştır.
Dolayısıyla hastalığın atlatılması zorlaş
Çünkü kendisinin var saymadığı her şey
makta, tersine giderek daha bir yaygınlık
yanlış ve reddedilmeyi gerektirm ekte
kazanmaktadır. Bu durum sınıf mücade
dir! Toplumsal rkçılığa yol açan meşru
lesinin içine de bulaşıcı bir tüm ör gibi
ve yaygın olan bu temel ne yazık ki bu
girmiş ve hareketi felç etmiştir. Bu veri
radan türetilmiştir. Kuşkusuz bu düşün
lerden dolayı şimdilik devrimci sınıf ha
cenin şu veya bu şekilde bilinç altına
reketinin mekansal bir değişim süreci i-
yerleşmesi demek, bu düşünce etrafında
çine girmiş olmasının anlaşılır nedenini
kümelenen
buradan çıkarabiliyoruz.
insanların, bütünüyle ırkçı
veya sosyal ırkçı örgütlenm eler içinde
Devrim ci sürecin mekansal değişimi
olduğu anlamına gelmez. Am a batıda bu
ni, başka bir anlatım ile batıdan doğuya
düşüncelerin özneleri daha çok sosyal
geçişinin bazı ekonom ik ve politik ne
dem okrat veya Hrıstiyan dem okrat gibi
denlerini elbette
“ modern veya çağdaş” partiler tarafın
Daha önce bunu em ek sürecindeki deği
unutmamak gerekir.
dan biçimlendirilmekte ve yönlendiril
şimler ile izah etm eye çalışmıştım. Şimdi
mektedir. Aradakiler sadece demokrasi
devrimin merkezsel sorunun inceleme-
------ -----------------------------------151-----
— yol------------------------------------------ye çalışacağım. Bunları belli başlı birkaç
özellikle son elli yılında tarihsel bir re-
noktada toplamak mümkündür;
formizm geleneği içinde yetiştiğini de
1- H e r şeyden önce batı a işsizlik ve
dikkate alacak olursak, bu durum sınıf
yoksulluğun Üçüncü Dünyaya göre kı-
radikalizmini frenleyen bir role dönüş
yaslanamaz bir düzeyde olması, yani do
mesine de neden olmuştur. Bu yönüyle
ğuya göre göreli bir olumluluk taşıması,
batı ülkelerinde proletarya kısmen de
işçi sınıfında istikrarlı bir direniş süreci
olsa “ ayrıcalıklı” konumunu kaybeder ve
nin baltalanmasına yol açmasına ve bu
yoksullaşma artarken, bu durum şimdi
aynı şekilde sınıf bilincini de frenleyen ve
lik ne politik bir özne olmaya ne de ra
örgütsel yapıyı parçalayan bir rol oyna
dikalizme tercüm e edilebiliyor. Bunun
masına neden olmuştur.
tek bir nedeni yoktur ama, asıl olan sis
2- Kapitalist manipülasyon’un yoğun luğu, batı devletlerinin ‘istikrarlı’ olarak varlığını koruması ve buna karşın Ü çün cü Dünya ülkelerinin istikrarsız örnekle ri vs. ile karşılaştırıldığında, batıda em ek çiler ne yazık ki kendi “ ulusal devletini” sahiplenilmesine yol açan ciddi bir kırıl maya yol açmıştır. Batının her emekçisi bugüne kadar her yıl en az bir defa her hangi bir Üçüncü Dünya ülkesinde tatili ni geçirmiş olması veya birçoğunu da T V kanallarından izliyor olması, sahte bilin cin derinleşmesinin neden somut bir gösterge haline geldiğine işarettir. Bu ül kelerdeki aşırı sefalet, savaşlar ve hasta lıklar gibi toplumsal yıkımlar, kendi ko numu ile kıyaslamaya ve karşılaştırmaya yol açmış ve bu durum onun değiştirici özünü olumsuz olarak etkilemiştir. 3- Emekçilerin büyük bir kısmı, gele
temin ideolojik ve kültürel varoluşunun gerekçelerinin, emekçilerin beyinlerine ve ruhlarına sirayet edecek biçimde de rin olarak işlenmiş olmasıdır. Toplumsal ırkçılığa yol açan sebepler ile düşünüldü ğünde bu durum daha iyi anlaşılır olmak tadır. Krizin batıda faturasının sonuçları nın bir kısmı o ülkenin egemen ulus emekçilerine kesilse bile, esas olarak Üçüncü Dünya halklarına ve bu ülkelere gelen göçmen işçilere çıkarılmaktadır. Yukarıdaki bu varsayımlar ne yazık ki batı emekçisi tarafından kabul edilen, dolayısıyla kendi içine dönük ciddi bir hesaplaşmaya yol açan bir süreci yarata mamıştır.
Kriz
buralarda şimdilik bir
devrimi tetiklemekten çok onu sınırla yan, tersine toplumsal ırkçılığı büyüten ve kendisinden olmayanı reddeden (“ Auslander Raus” sloganı etkili bir söyleme bu nedenle dayanır) bir gelişime ve biri
ceklerinin kendi elleri üzerinde kurula
kime yol açmaktadır. Bu kırılgan yapı na
cağı inancını büyük oranda kaybetmiştir.
sıl aşılabilir sorusu elbette önemlidir.
Bu durum materyalist felsefe ile ideolo
Şimdilik bu yazının konusu olmasa da yi
jik ve politik kurtuluşun programına me
ne de bir cümle ile şunları belirtmeden
safeli yaklaşımına neden olmuştur. Böy-
geçemeyeceğim; kırılganlıkların nedenle
lece batıda sınıf, hem politik özne ol
ri zaten kendi içinde bir birikime yol aç
maktan çıkmış hem de yeni örgütsel ko
sa da (ki kanımca batı sınıf hareketi ken
numlarını da işlevsiz kılacak sonuçlara
di içinde bir dönüşüme uğramak zorun
yol açmıştır.
dadır ve sorunun çözümü ancak bu dö
4- A yrıca batı işçi sınıfı hareketinin,
__ 152____________________________
nüşüm içinden çıkabilir), onun aşılması
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ devrimci anlamda doğunun entelektüel
potansiyele sahip demektir. Bu durum
eleştirisinin ve buna bağlı bir sınıf hare
sınıf ve halk güçlerinin slogan, söylem,
ketinin boyutlanmasından çıkacak gibi
örgüt veya
görünmektedir. Bu çelişkili bir yaklaşım
daha kolay bir geçişin sağlanacağı anla
değildir. Tersine birbirini tamamlayan
mına gelir. Başka bir deyişle politik özne
programını
kabullenmede
bir mantığın ürünüdür. Am a bu eleştiri
ile sınıf ve halk yapıları arasında kolay
asla batı emekçisinin tarihe altın harfler
geçişi sağlayacak birikim süreci artan o-
le yazdırdığı devrimci gelenekleri asla
randa bir işleve sahip olduğunu göster
reddetme üzerinden yapılmayacak ve sı
mektedir.
nıfın ortak tarihsel kazanımları üzerin den yürünm eye devam edilecektir.
3-Batıya göre doğunun emekçisi, ey lem ve mücadele programlarını kabul
Peki ama devrimci sürecin doğuya
lenmenin bu kolay geçişini sağlayacak o-
kayması ne anlama gelir? Bu süreci kısa
lanaklara karşın, olumsuz bir dizi neden
ca şöyle özetlem ek mümkündür; I -Batı dünyasına göre Üçüncü Dünya ülkelerinde yaşayan proletaryanın ve emekçi halkların durumu, artan sefalet, hastalık, savaş, açlık ve insani trajediler ile anılmaktadır. Bu nesnel yaşam biçimi, em ekçiler dünyasında toplumsal duyarlı lığın ve mücadele potansiyelinin temel öznelerinin var olduğunu göstermiş, fır satlar yaratıldığında veya olanaklar bu lunduğunda ise bu birikim açığa çıkmış tır. Aslında bu büyük bir fay hattının ha rekete geçmesi demektir. 2-Yukarıda da geçerken belirttiğim
lerin göz ardı edilmesinin asla üzerinden atlanamaz. Bu ülkelerde hala din gibi bir dizi çağdışı geleneklerin etkin oluşu, m o dern bir hareketin önünde duran en bü yük açmazlardır. Ancak kabul edilmeli dir ki, bu durum aynı şekilde yeni baş kaldırıları tetikleyen başka bir nedeni de yaratmaktadır. G elenekler, sınıf hareke ti üzerinde bir baskılama yapsa da, baş ka bir boyutu ile politik söylemleri daha kolay kabullenmeye neden olan bir sos yal psikolojiye de sahip olan kimlik özel liklerine dönük yapılar olmasıdır. Bunla rın aşılması demek, bugüne kadar yapıl dığı gibi soyut bir rasyonalizm yolu ile
gibi doğuda egemen sınıf örgütlemeleri
değil, başka bir deyişle aklın rasyonel ö-
ve devlet, batıda olduğu gibi kanun ve
zelliklerini beyaz ve siyah bağlamında bir
kuralları ile işlevsel bir konum kazana
anlatım içine hapsederek değil, tersine
rak, bütünüyle toplumsal bir desteğe ve
bu çağdışı ideolojik kurumlan aşabilme
sahiplenmeye dönüşmüş değildir. Bura
nin yollarından birisi, bu yapılar ile bağ kurmak ve yapıların anlaşılır dilini kullan
larda kanun hakimiyeti ağırlıklı olarak şiddetin zoru ile gerçekleştirilmektedir.
maktır. (Tarihimizdeki önemli bir anek-
Kaba zor, aynı oranda işlevsel bir kabul
totdan
lenmeyi dışlar. O nedenle bu ülkelerde
Hikm et Kıvılcımlının, Kuran ve Kuran
örnek verm ek gerekirse;
Dr.
devlet ile halk arasındaki ilişkilerde, ö-
dilini referans alarak maddeci diyalektiği
zellikle “ devlet nizamı” , önemli bir meş
anlattığı Eyüp Konuşması gibi...Bu hem
ruiyet sorununu açığa çıkarmıştır. Halk
batı dilinden hem de batının rasyonel
bugün edilgen olabilir, ama her an bu e-
mantığından kopuşun bir göstergesi de
dilgen konum aktif konuma geçebilecek
mektir. Elbette bugün Türkiye için biçim
153----
— y o l------------------------------------------dilinin aynı olması gibi bir öneride bulu
runda kaldığı bir duruma düşürmeden e-
nacak değilim. Anlatmak istediğim man
demiyor. Toplum bu burjuvazinin ege
tığın kendisidir.)5
menliği altında artık yaşayamaz, bir baş
4- Doğal olarak Üçüncü Dünya ülke lerinde politik form lar ile örgüt formla
ka deyişle, onun varlığı toplumla artık bağdaşmıyor.” (D.j.Struik, 1976:125)
rının da batının geleneksel anlayışların
21. yüzyıl koşullarında dünyadaki aşı
dan kopmasını gerektirecek olmasıdır.
rı nüfus ve bu nüfusun aşırı sefaleti ile bu
Mesela bir dönem için geçerli olan sen
kitlenin önemli derecede geleneksel e-
dikal form lar gibi örgütsel yapılar, bu ül
mek sürecinden kopmuş olması, bu kit
kelerde fiilen yıkılmış ve geçerliliklerini
lenin büyük oranda burjuvaziyi besleyen
büyük oranda sınırlandırmıştır. Özellikle
bir konumdan çıkmasına yol açmış, te r
bu ülkelerde nüfusun neredeyse büyük
sine burjuvazi zorunlu olarak bu kitlenin
bir kısmı işsiz ve yarı işsizse, üretim iliş
beslenmesini üstlenmek durumunda kal
kileri doğrudan bir işletme-fabrika düze
mıştır. Böylece burjuvazinin bu gücü ta
yinde em ek sermaye ilişkisinin, yani işçi
şımasının olanaksız olduğu, hiç de bu
ile işveren arasındaki sınırlı bir alan için
kitleyi beslemek gibi bir kaygı taşımadığı
de oluşan bir ilişkiden, ülkenin emekçi
da ortaya çıkmıştır. M arx ve Engelsin
halkları ile bir avuç egemen güç arasın
Manifestoda anlam bulan bu uzak öngö
daki ilişkiye yükselmişse, o zaman bu ö r
rüsü, bugün için bu nedenle somut bir
güt formları ile politikanın pratik gerek
gerçeklik haline gelmiştir. İnsanların ya
sinmeleri kuşku yok ki batının biçimsel
şaması ve üretmesi için yemesi içmesi
kurallarının dışında yeni biçimlere ka vuşmasını gerektirir.
gerekiyor doğal olarak. Burjuvazinin bu kitleye üç öğün yem ek verm ek zorunlu
Elbette bu ve buna benzer soruları
luğu (bu zorunluluk elbette insani bir
sormanın veya kırılma noktalarını izah
nedene dayanmaz, tersine kendi varlığı
etmenin ve çözüm yollarını gösterm e
nın devamı için bir zorunluluğa dayanır.
nin, doğunun devrimci kalkışması için
Çünkü kapitalizmin varlığı, işçi sınıfının
hayati düzeyde önem arz eden teme!
varlığına ve onun üretimine bağlıdır) bu
belirlem eler olduğunu düşünmek gere
ree! politikanın somut bir gerçekliğinin
kir.
de anlatımıdır. Am a kapitalist burjuvazi nin bu yükü taşıyamaz bir aşamaya gel
V. Kapitalizm artık 21. yüzyılda uluslararası toplum u taşıyam ıyor
miş olması, krizin nasıl devasal bir boyut taşıdığını da göstermektedir. A rtık bura da işçinin insanca yaşaması için gerekli olan asgari koşulları dahi ileri sürm üyo
M arx ve Engels, Kom ünist Manifes
rum; mesela sağlıklı bir konut, parasız e-
toda şunu yazmışlardı; onlar burjuvaziyi
ğitim ve parasız sağlık sisteminden ya
kastederek ‘‘Egemen olacak durumda
rarlanma vs... şimdilik bunları bir tarafa
değildir, çünkü kölesine, köleliği çerçe
bırakalım. İşçi ve em ekçiler her gün ço
vesinde bir varlık sağlayacak durumda
cukları ile birlikte nasıl karınlarını doyu-
değildir, çünkü kölesini, onun tarafından
rabiieceklerini düşünme noktasına gel
besleneceği yerde, onu beslemek zo
miştir. Elbette burjuvazi de işçisinin öl-
154
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi___ m eyecek düzeyde karnını doyurmaması
lan bir içselliğe dönüşmüş olduğu kabul
ve onu üretim ve emek sürecine sokma
edilebilir.
dan artı değere ei koyması düşünülemez
N e burjuvazi toplumun varlığı üze
ve zenginliğine zenginlik katamaz. G e r
rinden kendi varlığını ve hayatiyetini tah
çekten bugün kapitalizm bu aşırı nüfus
kim edebilmekte ne de toplum burjuva
dediği kitleyi doyuracak, dolayısıyla on
zinin egemenlik ilişkileri
lara iş yerecek durumda değildir. Daha
varlığını ve kendi geleceğini güvence al
önce belirttiğimiz gibi sermayenin orga
tında görebilm ektedir.
nik bileşimi istihdama dayanmıyor ve es
Marksistler arasında aşağı yukarı ortak
içinde kendi Bu
belirlem e
ki üretim biçimini öngörmüyor. Tersine
bir saptamadır. Ancak bunun sınıf kavga
karını büyük oranda spekülatif / mali a-
sındaki karşılığı, başka bir deyişle sınıf
lanlardan
insan
kuramına ilişkin somut hareket biçimle
böylece açıkta kalıyor ve artık onun için
karşılıyor.
Milyarlarca
rinde aynı sonuca yol açmamıştır. Söz
büyük bir yük oluşturuyor.
gelimi Giovanni A rrighi’ buradan (G.Ar-
Bu nesnel saptama, belirttiğimiz gibi
righi; 1990:55) “ proletaryanın umutsuz
kapitalizm için hiçbir dönemde olmadığı
luğuma ilişkin bir gözlem çıkarmıştır.
kadar büyük bir krizin gösterge para
Tabii daha başka gözlem ve sonuçları da
m etreleridir. Manifestodan bu yana, ka
hatırlatabiliriz. Kanımca batının “ M ark
pitalizmin devrevi krizlerindeki gel git
sist aydınlarının” önemli bir kesiminin
süreçlerine, başka bir deyişle krizleri ge
bu ortak tutumu, özünde işçi ve emekçi
çici de olsa atlatma insiyatiflerine karşın,
sınıfların üzerinden kendi umutsuzlukla
M arx ’ın
bu
öngörüsünün
günümüz
rını tanımlayan bir kırılma noktasıdır di
Marksistleri tarafından hayal bile ede
ye düşünmek gerekir. Bir yerde batı ay
m eyecek düzeyde gerçekleşeceğini u-
dını kendini Marksist olarak görse bile,
mut etmemişlerdi. Bu yönüyle bu uzun
onun bakış noktası salt batı emekçisinin
erimli öngörünün, kelimenin gerçek an
nesnel
lamı ile tarafımızca yeterince içselleşti-
bir görüşe dayanır. O ysa batı dışındaki
riidiği söylenemez.
uluslararası
dünya emekçisinin konumu üzerinden
burjuvazi, emekçilerin modern kölelik
bir bakış ve tanım, elbette bunun içinde
Bugün
konumu üzerinden tanımlanan
çerçevesinde varlığını sağlayabilecek ve
batının nesnel konumunu da yok sayma
emek sömürüsü üzerinden kendi hayati
dan yapılan bir gözlem, özünde dünya
yetini uzun erimli tahkim edecek ola
nın sentezsel bir yorum u anlamına gelir.
naklardan giderek mahrum kalacak bir
Bugün için batının gözlemleri açısından
güçten yoksun olma aşamasına gelmiştir.
bakıldığında (bu yaklaşıma Marksizm giy
Dolayısıyla uluslararası toplum, artık ne
dirilmiş olsa bile) bu durum, önemli de
reye kadar sermayenin egemenliği altın
recede görünmez hale getirilmiştir. İster
da yaşayabilir? Bu soru bütün çıplaklığı i-
istemez bu durum, bütün istemlerden
le ortada duruyor. G erçekten durum
bağımsız olarak “ beyaz adamın” gözleri
öyle som uttur ki, M arx’ın dediği gibi,
kör ve kulakları sağır eden yaklaşımının
burjuvazinin varlığı toplumun varlığı ile
toplamsal bir ifadesidir. A t gözlükleri ile
bağdaşır olmaktan tümüyle çıkmıştır. Bu
ortaya çıkan bu bakış biçimi, batı M ark
söylemin anlamı bugün çok daha anlaşı
sist’inin de kırılma noktasıdır çünkü.
------------------------------------------155 —
— yol------------------------------------------Eğer dünya emekçilerinin içinde bu
aktif ordu ile yedek ordu arasındaki o r
lundukları nesnel durumda bir değişim
tak hedefler anlamındaki birleşme diya
yoksa, tersine nesnel durumu güçlendi
lektiği (ki bunun oluşumunda ayrıcalıklı
recek bütün veriler eskiye göre çok da
var oluşun, yani batıda eskide varolan iş
ha olanak haline gelmişse, sübjektif ko
çi aristokrasisi ile oluşan nesnel zemin
numlardaki kırılganlıklardan bir umutsuz
giderek ortadan kalktığı ve aynılaşan bir
tablo çıkarılamaz. Çünkü bilinç veya ö r
zeminin olgunlaşmasına yol açtığı için,
güt sorunu, bugün için önemli bir sınır
bu durum birleşme diyalektiğinin esas
lama veya açmaz yaratıyor olsa bile, bu
gerekçesi haline gelmiştir), bütün ideo
nun değişmezliğine asla bir kanıt olarak
lojik ve politik kaymalardan bağımsız o-
sunulamaz. Yoksa tarihi ve tarihsel olu
larak gerçekleşebilir bir yol haritasını
şum süreçlerini defterimizden silmek gi
gösterm ektedir bize.
bi yeni ucube teorileri haklı çıkarmış ol mamız gerekirdi. Zaten
Bir zamanlar Marx ve Engels, hatta
post moder-
daha sonra Lenin, bu iki ordunun eğilim
nizm böyle bir anlayış sonucunda ortaya
lerini birbirinden bağımsız olarak tasar
çıkmamış mıdır? Eğer tarihin sonu gibi
lamıştı. Bunun anlaşılır bir nedeni vardı;
bir teze haklılık çıkarmayacaksak bunun
bu, o günün üretim sürecinin ortaya çı
başka bir anlatımı olamaz.
kardığı koşulların zorunluluklarına daya
Şimdi emekçilerin varoluşuna ilişkin
nıyor olmasıydı. Daha önce sermaye ü-
bu tablodan ikili birleşme dinamizmini
retimden elde edilen fazlalığı kendine
çıkarmak mümkün müdür diye sorm a
mal edinebiliyordu ve bu fazlalık bir y e
mız gerekir. Evet bu mümkündür. Peki
re kadar yeniden üretime aktarılabili-
ama burada neyi anlatmak istiyorum? İ-
yordu. Böylece em ek güçleri içinde da
kili dinamikten biri çalışan emekçi güçler
ha anlaşılır bir ayrışma söz konusu ola
ve bu güçlerin durumudur. Buna aktif
biliyordu. Bu bugün önemli derecede sı
ordu diyoruz. İkincisi ise işsiz veya yarı
nırlanmıştır. Bunun sınırlandığı ölçüde,
işsiz emekçiler. Buna da yedek ordu di
yedek ordu açısından çıkan sonuç şu ol
yoruz. Yaşanabilir olan bu durumdan ne
du; bir yandan kölesini beslemek için sa
aktif ordu ne de yedek ordu bugün için
hip olduğu olanaklar kısıtlanıyor (em ek
durumlarından memmun değildir. H e r i-
sürecinden kopan aşırı nüfus yoğunluğu,
ki güç için yaşam çekilmez bir aşamaya
özellikle yedek ordu dediğimiz işsiz kit
gelmiştir. Bunun binlerce kanıtı verilebi
le), sermaye üretim ve istihdamdan ko
lir. Bu anlamda hem em ekçiler cephe
parak spekülatif alanlara kayıyor ve e-
sinde hem de egemenler cephesinde
mekçiler sokaklara terk edilerek köpek
krizin ikili boyutu ciddi bir derinleşme
ölüsü gibi ortalığa atılıyordu (Hindistan,
diyalektiğini yaşıyor derken bunları an
Sudan, Bangladeş, diğer Afrika ülkeleri
latmış oluyoruz. Taşınamaz olan yaşam
vs. sokaklarda açlıktan ölenleri arkadan
yükünün ağırlığı içinde oluşan kıtasal,
gelen belediye araçlarının topladığını ha
bölgesel veya yerel tepkilerin kendisi, e-
tırlatarak ilerleyelim), diğer yandan ise
m ekçiler cephesindeki bu birleşme dina
bu güç, sermayeyi daha büyütmek ve a-
miğinin temel eğilimini gösteren kanıtlar
şırı kar hırsını gerçekleştirm ek için iş gü
olarak çıkıyor karşımıza. Yani bir yerde
cünü fiilen sınırlıyordu. Bugünün aşırı
156
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ kar hırsı somut üretimden değil, tersine
meşruiyet zeminini yitirmiştir. Düzenin
mali/spekülatif alanlardan geliyordu çün
meşruiyetinin kaybedilişi, aynı zamanda
kü. İşçiler işini kaybederek işsiz kimlikli
yoksulluktan kurtulamayan aktif ordu
işçilere
düzeyden
nun (kısmen şimdilik batıyı bundan ayrı
kopuyordu.
tutsak bile), yani çalışan emekçi kitlenin,
Böylece iki ordunun düne göre var olan
sınıf iktidarı talebine yol açan sınıf müca
birbirinden bağımsız varoluş eğilimleri,
delesi dinamiklerini büyütmesi ve bu ze
sonra
dönüşüyordu. em ek
B ir
sermayeden
önemli derece de ortak veya birbirine
mini güçlendirmesi anlamına gelir. Bura
bağımlı bir sürece kaymasına yol açmıştı
daki derinleşme, yukarıdaki anlatımda
artık.
görüleceği gibi yedek ordu içinde de ay
Elbette bunun sınıf mücadelesi açı
nı şekilde iktidar hedefini güçlendiren
sından önemli sonuçları olacaktı. N ite
bir talebi de büyütme eğrisine dayanır.
kim oldu da. Bunun ilk gözlenen sonuç
Nesnel zemin ile sınıfın öznel durumu a-
larından birisi daha önce de belirttiğimiz
rasındaki elbette kırılmalar yok sayıla
gibi em ek gücünün “ niteliksizleşmesi”
maz, ama tartışma konumuz açısından
denilen
süreçler toplamında görüldü.
önemli olan bu nesnel zemininin varlığı
Dağılmış üretimin bireyselleşen yapısı i-
nı belirleyebilmek ve ortaya çıkarabil
çinden ortak değerleri baskılandıran de
mektir. Tartışma başlığı sübjektif kırıl
ğişik kültürel eğilimler bu bireyselleşme
maların nedeni veya çözüm biçimi üze
ye paralel olarak gündeme oturdu. Yani
rinde sürdürülm üyor çünkü.
bu durumun düne göre sınıf kendi de ğerlerine sahip çıkması ve bu süreci ide olojik ve politik bir yapıyla güçlendirme si daha sorunlu bir hale gelmesi demek ti. Diğeri ise başka bir düzeyde iki gücün birleşik kaplar örneğinde olduğu gibi, bütünleşme eğilimini açığa çıkarması ve sınıf içindeki çıkarlar zemininin giderek türdeş eğilimler göstermesi ve buradan “ ortaklaşan çıkarların” artmasına paralel olarak “ ortak mücadele” koşullarının ar tan eğilimi, tasarlanan veya tanımlanan bir gerçekliğin ortak özellikleri olarak tarih sahnesine gelmesi ile sonuçlana caktı. Bu bir eğilimden çok yaşanabilir olan nesnel bir pratik göstergedir aynı za
Bir yerde gerek aktif ordu gerekse yedek ordu, daha önce bir başka konu ile irtibatlı olarak söylediğimiz gibi, aynı insan malzemesinden oluşmaktadır. Bir geçiş süreci olarak, bugün işsiz olan ya rın bir işe, bugün işi olan da yarın işsizli ğe mahkum olabilir. Böylece egemenlik ilişkilerinin, her iki alanda yoğunlaşan in sanlar açısından meşruiyet zeminini yi tirmesinin anlamı, bu aynı insan malze mesindeki ortak bileşkenin açığa çıkma sı demektir. Sınıf mücadelesini güçlendi ren temel de zaten buradan çıkıyor ve bu durum dün olduğu kadar bugün için de geçerli bir söylemi ifade ediyor.
manda. Başka bir deyişle bu durum hem aktif ordu içinde hem de yedek ordu i-
kkk
çinde direnme potansiyelini ve kapasite sini güçlendirmesi demekti.
Sınıf içi rekabet, sınıfın bir güç m er
Aynı zamanda bu ülkelerde burjuva düzenleri
neredeyse
tüm üne
yakını
kezi olması
ile yoksulluğu
arasındaki
dengesiz ilişkinin sonuçları ya da kuvvet-
157----
— y o l------------------------------------------lerin birleşme zemini gibi bir dizi değişik
çişte, proletaryanın sınıf mücadelesi, te
sorunlar, proletaryanın sınıf mücadelesi
mel olarak her zaman bir rol oynamıştır.
üzerinde
Çünkü ideolojik ve politik değişimdeki
önem li
etk iler yaratm ıştır.
G erçekten sınıf içi rekabetin sınıf müca
her ilerleme, olumsuzluk addettiğimiz
delesi üzerindeki olumsuz etkisi genel
yapısal oluşum süreçlerinde kök salma
oiarak ortak bir kabule dayanır. H e r za
dan edemez. Elbette bu kök, proletarya
man işçi sınıfı arasındaki rekabet, genel
nın eylemi içinden çıkar ve o temelde
likle burjuvazinin lehine sonuçların doğ
bir yaygınlık gösterir. Bu Lenin’in belir
masına yol açmıştır. Bu nedenie egemen sınıf, sınıf iktidarının devamını sağlamak
lemesine türdeş bir söylemi de ifade eder. Çünkü artık proletaryaya dışardan
için em ekçiler arasındaki bu bölünmüş
iletilen bilinç formları, bu kök yaygınlığı
lükten yararlanmasını
kullanmıştır.
nın ve o formları içselleştirmenin de e-
Ancak em ekçiler arasındaki bu rekabet,
sas nedeni, proletaryanın toplumsal ko
genel düzeyde insansal kriz boyutu için
şulları ve onun varoluş biçimlerinin to p
de bir derinleşme eğilimi gösterirken,
lamından çıkıyor olmasıdır.
iyi
aynı zamanda kapitalist yapının krizi ile
Bugün yoğunlaşan sömürü ve artan
birlikte ikili bir karakter de kazanmakta
yoksullaşma ile sınıfın toplumsal gücü a-
dır; bir yanda emekçilerin birbiri ile re
rasındaki dengesiz ilişkiden daha önce
kabeti, aslında sistem krizinin derinliği
bahsetmiştim. O halde sınıf mücadelesi
altında bir zaman kesiti verilemese de
denklemi açısından düşünecek olursak
yeniden bir birleşme eğilimini besliyor
bu dengesiz ilişki pratiğinden, kuvvetle
(bunun nedenini yukarıda anlatmıştım),
rin ortak bir varoluşunu veya güçlerin
diğer yandan ise sermayenin kendi için
ortak
paralelliğini
çıkarmak
mümkün
deki rekabeti artırm a eğilimini taşıyarak
müdür? Bu soruya ikili bir cevap verm ek
ezenler cephesinin parçalanmasına yol
gerekir. Burada hem bir paralellik kuru labilir hem de kurulamaz. O halde neyi
açıyor. Bu her iki durum, sınıf mücade lesinin umutsuzluğuna değil, ama onun
anlatmak istiyorum; sömürünün artışı
neden umut olduğuna ilişkin bir kanıt ol
yukarda da ifade ettiğimiz gibi zorunlu
duğunu gösterir.
bir moment olarak güç ve enerji potan
Kuşkusuz böyle bir gelişme eğrisinin,
siyelinin artışına yol açar. N efret, red
başka bir deyişle proletaryanın birleşme ve örgüt formu ile sermayeye karşı bir
detme, karşı koyuş, kısacası kabullen meme gibi bir sürecin birikimine yol a-
mücadele platformunun oluşmasının, ya
çar. Bunun nedeni üreten insanın sahip
pısal olarak sancılı olmayacağı anlamına
olamaması duygusunun açığa çıkmasıdır.
gelmez. Bilinç ve örgütlenme süreçlerin
Yani üretir ama sahip olamaz, üretir a-
deki kırılganlık, günümüzün yapısal ko
ma yoksulluğu- devam eder, üretir ama
şullarının bir göstergesi ve sonucu ola
bir başkasının zenginliğine zenginlik ka
rak ortaya çıkmaktadır. Bu kırılganlıklar
tar. Bu nesnel olarak bir tepki birikimi
da yapısal bir öz taşır. Bu olumsuzluklar
ne yol açar. Bu anlamda elbette çelişkili
dizilimi ile donanmış yapısallığın değişi
zemininin büyüyor olması paralellik kur
minde, başka bir deyişle olumlu anlamda
manın da bir nedenidir. Ve bu kuvvetle
politik ve ideolojik bir yenilenmeye ge
rin ortaklaşmasına geçişi kolaylaştıran
__ 158____________________________
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ neden olarak düşünülebilir. Ancak bura
mi, bir düzeyden sonra özellikle bugün
dan şu sonuç çıkmaz; sömürü ve yoksul
onun bilinçli bir tutum almasını sağlaya
luğun artışından kendi başına bilinçli bir
cak bütün olgusal veriler elinden alındığı
tepkinin yön kazanması olası mıdır? H a
için (bugüne kadar aç karınla öğrenme
yır. Eğer bu nesnel çelişki zeminine ön
asla mümkün olmadı) tersine bir işleve
cü yapı, anlaşılır bir programsal metin i-
de dönüşebilir. Manipüle edilmesine a-
le politik hedefler somut olarak deklare
çık kapıların daha da güçlenmesi demek
edilemezse,
tir bu. Faşizmin kitle ruhu denilen sorun
hangi yoldan
yürüneceği
gösterilemezse ve bunları fiziki güce dö
da bununla doğrudan ilgili değil midir za
nüştürecek araçlarla beslenmezse, bura
ten.
dan bugün olduğu gibi kaos, çürüme ve bireysel tepkiler doğar. Dolayısıyla sını
* * *
fın gücü, bu anlamda bilinçli olarak ko lektif bir güce dönüşemez, şu veya bu Burada konumuzla bağlantısını göz ö-
şekilde hareket manipüle edilerek atom lara dağılır ve sonuçta birikim ken
nüne alarak başka bir anlatıma daha yer
dini patlatan bir enerjiye dönüşebilir. Ü l
vereceğim; yukarda atıf yaptığım G . Ar-
kemizde yarı-köylü veya küçük burjuva
righi’nin adı geçen yazısında, yani prole
menşeli hareketlerin yoksulluk üzerine
taryanın devrimci rolüne ilişkin yürütü
kurdukları tasarıların çökmesinin nedeni
len tartışmada, gerek 1848 devrimi ge
de budur. Bu söyleme göre aşırı sömü
rekse 1871 devrimci kalkışmasından ha
rü ve aşırı yoksullaşma, zorunlu olarak
reketle kurulan bağ (yani savaş ve dev
karşı tepkiyi yaratacaktır, öncü birlikler
rim
de var olan bu suni dengeyi kırarak, kit
nesnel konumunu reddetm eye götüren
ilişkisi
bağlamında),
proletaryanın
leler otom atik olarak öncüyü izleyerek
başka bir anlatımla karşımıza çıkarılmış
hedefe ulaşacaktır! Bu söylem tümüyle
tır. Yazara göre bu iki devrimci kalkış
çökm üştür.
manın nedeni (aslında 1917 Rus veya
Ç ökm enin
hem
birikim
stratejileri açısından farklı bir zeminin
1949 Çin gibi benzer devrim ler de isim
varoluşundan hem de hala işçi sınıfı po
verm eden dolaylı olarak bu anlayışa ka
litik rolünü oynadığı dönem lerde dahi,
tılmıştır), proletaryanın ve emekçi köy
yoksulluğun kendiliğinden tepki yarata
lülüğün rolünün işlevsel konumundan zi
rak öncüyü
izlemesinin ne toplumsal
yade, ülkenin içinde bulunduğu savaş
sosyoloji açısından ne de politik bilim a-
koşulları ile açıklanmış olmasıdır. Yani
çısından geçerli bir mantığı yoktur. Ç ün
Fransa’nın 1870 savaşlarında yenilgisinin
kü güç biriktirme nesnelliği ile bilinçli
bir sonucu ve Fransa ile Prusya savaşının
eylem arasında otom atik olarak birbirini
yarattığı zor koşullara bağlı olarak o rta
izleyen bir ilişki ve paralellikten bahsedi
ya çıktığının kanıtları olarak ileri sürül
lemez. Bu tümüyle hem idealist hem de
mesidir. (G . Arrighi, 1990: 64-65) Aslın
volantarist bir mantık kırılmasıdır. Böyle
da bu anlatım, ülkenin özgül koşullarının
bir bakış ile soruna yaklaşım gösterile
veya savaş gibi yeni olguların proletarya
mez. Yoksulun daha da yoksullaşması,
ya dolaylı bir olanak ve fırsat yaratan bir
dolayısıyla yoksul emekçi kitlenin eyle
anlatımı olarak ele alınsaydı bir yere ka-
----------------------------------------- 159-----
— yol------------------------------------------dar anlaşılır olabilirdi. Tersine yazarın
izlemesi, hem de işçi sınıfı hareketi için
anlatımı proletaryanın işlevsel koşulları
de tarihsel olarak sendikalizm ve refor-
nın ortadan kaktığına ilişkin bir anlatım
mizmin güçlü bir gelenek yaratmış olma
olarak ortaya çıkmıştır. Elbette tartış
sı gibi sebeplere dayanır. Elbette şunu
manın böyle koyulması bizim için önem
da ilave edelim; bu iki ülkede sanayi dev
taşıyor. Bu yönüyle G. Arrighi’nin ka
rimi Fransa’dan farklı olarak iç tedrici
nımca Marksizm’den köklü olarak kop
bir süreç yaşamış, bu ise yukarıda söyle
masının temellerinden birisi bu nokta
diğimiz gibi reformizm geleneğinin etkin
dır. Bu yaklaşım mantığı hemen hemen
ve egemen olmasına neden olmuştur.
bütün üçüncü dünyacı teorisyenlerin de
O ysa Fransa başka bir yoldan, devrimci
kırılma noktasını oluşturmuştur. Şimdi
bir yoldan ilerlemiş, bu ise Fransa’da sı
bu düşüncenin yanılgılarına tek tek bak
nıf içinde devrimci geleneğin yaratılması
mak istiyorum;
na kaynak teşkil etmiştir. Ancak yazar
a- Dış siyasal koşulların (devletler a-
bu verileri dikkate almamıştır.
rası savaş vs. gibi), bunalımı daha da ar
Ö nceki anlatımımızın devamı olarak,
tıran ve politik devrim koşullarını olgun
grevlerin İngiltere’de ve A B D ’de yaygın
laştıran bir etki yaratmış olması, işçi sı
oluşu ile işçi partilerin zayıf oluşu arasın
nıfının devrimci öznesini yitirmesi anla
daki
mına gelmez, tersine ona daha kolay ge
grevler sınırlı ama işçi partisi güçlüydü),
çişi yaratması ve dolaylı ittifak olanakla
devrimin işçi hareketinin yaygın bulun
bağdan
hareketle
(A lm an ya’da
rı sağlaması demektir. Çünkü emekçi sı
duğu ülkelerde gerçekleşmemesini sını
nıflarda olan bu değişim gücü yoksa, dış
fın devrim yapacak bir öz taşımadığına i-
faktörler ne kadar olumsal bir rol yarat
lişkin görüşe kanıt olarak sunulmuş ve
mış olursa olsun, işçi sınıfının bu süreci
yazar bunu teorize etmiştir. O ysa bu te
göğüslemesi ve devrimde atılgan bir rol
oriyi kanıtlamaya yetecek bir neden de
oynaması düşünülemez.
ğildir. Proletaryanın rolü asla tekil ö r hareketinin
neklerden hareketle izah edilemez. So
güçlü olduğu Almanya veya İngiltere’de yaşanmamış olması (hemen belirtelim;
runa daha yakından bakalım. Bu ülkeler
yazar proletaryanın işlevselliğinin yitiril
yukarıda belirtmiştim; bir yanda o ülke
mesine kanıt olarak şu iddiayı ileri sür
nin tarihsel/kültürel koşulları etkili bir
müştür; normal olarak işçi hareketinin
rol oynayabilir, diğer yandan ise bu ülke
güçlü olduğu bu ülkelerde devrim olma
lerde burjuvazinin örgütlülüğünün yanı
b-Bu
devrim lerin
işçi
de devrimin başarısızlığın nedeni ikilidir;
sı gerekirdi, oysa devrim ler işçi hareke
sıra sınıf içindeki reformizmin ve reviz-
tinin görece güçlü olmadığı Fransa’da ol
yonizmin etkili bir güç oluşturmasıdır.
muştur. Bu da yazarın işçi sınıfının işlev
Mesela 1918 Alman devriminin yenilgisi
sel konumunu yitirmesinin kanıtı olarak
ni incelediğimizde; hem burjuvazinin ö r
açıklanmıştır), bu ülkelerde hem burju
gütsel gücünü, hem sosyal demokrasinin
vazinin tarihi olarak daha güçlü bir ö r
ihanetini hem de komünist hareketin ya
gütsel yapıya sahip olmasından, hem ka
nılgılarını birlikte görürüz. Am a bütün o-
Fran
lumsuz koşullara karşın Alman işçi sını
sa’dan daha farklı ve geleneksel bir yol
pitalizmin
fında yapısal olarak bu devrimci öz ol-
__ 160
özellikle
İngiltere’nin
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ masaydı, böyle bir devrimsel kalkışmayı
çimleri ile birlikte var oluyordu. Ü re ti
ve direnişi gerçekleştirebilir miydi? Bu
min örgütlenmesinde ve artı-emeğe el
öz nasıl olur da yok sayılabilir? Eğer ya
koyulmasında “ ekonomi dışı” zor belir
zar bu devrimsel kalkışma pratiğini yok
leyici bir faktör idi. D evlet bir yerd e e-
saymıyor ise, o zaman işçi sınıfının dev
gemen sınıfın yerini almıştı. Dolayısıyla
rim yapmaya muktedir olmadığını nasıl i-
buralarda
zah edecektir? Bu tekil örneğe ek olarak
doğrudan hedefi halindedir. Bu anlamda
binlerce
devrimsel
devlet
sınıf mücadelesinin
kalkışma örneğini
Rusya veya Ç in ’de ekonom ik mücadele
verm ek mümkündür ama artık bu saat
ile politik mücadeleyi birbirinden ayır
ten sonra hiç de gereği yoktur.
mak mümkün değilken, merkez ülkeler
Bu sorunu biraz daha irdelemek ge
de bu daha anlaşılır olan bir ayrılığa te
rekirse şu noktaları da söylememiz ge
kabül eder, ilkinde devlet sınıf mücade
rekir; sınıf mücadelesinin
içine
lesinin ilk hedefi iken, ikinci grup m er
hapsedilmesi, hem reform ist bir yapının
kez ülkelerde ise ikincildir. Buralarda ilk
ortaya çıkışını hem de politik varsayım
hedef işletmelerdir. A yrı ayrı tek başla
kendi
ların bir yerde parçalandığını ve kendi i-
rına hedef olan sermayedir. Bu anlamda
çinde farklılıklara bölündüğünü gösterir.
çağdaş devrimler, hem sermaye ile ça
Bu anlamda çağdaş kapitalizm, sermaye
tıştığı hem de devlet ile çatıştığı ülkeler
devletinin gücüne dayanarak hegemon
de ortaya çıkmasının tesadüf olmadığını
yasını inşa ederken, işçi sınıfı üzerindeki
söylemek gerekir.
hegemonyasını uyguladığı alanlar, devlet
D em ek ki bütün bu öznel konumlara
organlarından ziyade, üretim süreci için
karşın, sömürünün yoğunluğu ve baskı
deki hiyerarşik örgütlenmesi aracılığı ile gerçekleştirmiş olmasıdır. Yani burjuva
nın artışı, bir dizi başka faktörlerle bir
zi bu merkezlerde sınıf hegemonyasını
ye karşı mücadelesinin o sınıfı zorunlu
likte düşünüldüğünde, emeğin serm aye
devlet aracılığından çok, üretim alanları
olarak bir politik devrime taşıyacak po
üzerinden kuruyordu. D evlet ise dolaylı
tansiyel ve öznelliklerini içinde taşıması
olarak bu egemen sınıf yapısını bürokra
anlamına gelir. Çünkü proletaryanın po
si ve militarist güç yolu ile güvenceye a-
litik devrimin öznesi ve öncüsü olması,
lıyordu.
devrim lerin
onun üretim içindeki konumundan, ayrı
(1917 Ekim Devrim i ile 1949 Çin D evri
ca ideolojik, politik ve kültürel konumla
Bö ylece
çağdaş
mi gibi), kapitalizmin geliştiği m etropol
rı daha çabuk içselleştirmesi ve benim
ülkelerden ziyade, kapitalizmin gelişme
semesi gibi özelliklerinden ileri gelir. Bu
diği veya az geliştiği yerlerde filizlenmiş
nu hiçbir gerekçe gölgeleyemez.
olması, yukarıda
izah
edilen
eğilimle
doğrudan bağlantılı olarak düşünülebilir. Rusya veya Ç in ’de sömürü doğrudan ağırlıklı olarak devlet aracılığı ile sürdürü
VI. K üreselleşm e, Ulus D evlet ve Sınıf M ücadelesi
lürken, kapitalist ana yurtlarda sömürü
Şimdi yazının son noktasına doğru i-
görece devletten “ bağımsız” işletmeler
lerliyorum. Burada ulus devlet ile sınıf
üzerinden gerçekleştirilmektedir. A y rı
mücadelesi arasındaki ilişki üzerinde du
ca buralarda kapitalizm, eski üretim bi
racağım.
Öncelikle
işe
bazı
ideolojik
161 ----
— yol ------------- ----------------------------söylemlerden başlayacağım. Bu ideolojik
naklık eden koşulların başında sayılabilir.
söylemlerden birisi şudur; küresel kapi
O nedenle baş gösteren bu düşünceler,
talizm, sınıf mücadelesine neden olan
dönemin özelliklerinin doğal ve kaçınıl
özneleri ortadan kaldırdığı için, bu hem
maz sonuçlarından çıkmış olması şaşırtı
sınıf mücadelesinin toplumsal zeminini
cı değildir. Am a her dere kendi yatağın
yok etm iştir hem de işçi sınıfı devrimin
dan akar.
temel öznesi olmaktan çıkmıştır, dolayı
Bu
akım lar
küreselleşm enin
sınıfı
sıyla sınıf mücadelesi ile devrim sorunu
parçaladığı tezinden hareketle seçenek
nu birbirine bağlayan postulatların ge
lerin tümüyle tükendiğini ve
ortadan
çerliliği oltadan kalkmıştır! A yrıca bu
kalktığını, en iyi yapılacak işin kapitaliz
söyleme göre ulus devletler giderek o r
min çatlakları arasından faydalanmak ve
tadan kalkacağı için, somut hedef olan
ya kimlik edinimi gibi değişik veya ba
devlete ve devlette yoğunlaşmış burjuva
ğımsız “ dem okratik m ücadeleler” yoluy
sınıf iktidarına karşı devrimci sınıf politi
la kapitalist yapı içinde kendisine biraz
kaları da geçerliliğini yitirmiştir, çünkü
daha yol açmak, dahası “ insancıl kapita
somut hedef olan devlet ortadan kalk
lizm” önerisi ile sonal amacı sönümlen
maktadır! Böylece “ somut hedef kaybol
dirmek gibi değişik tonlarda ortaya çı
duğu için” sosyalist politika veya sınıf
kan liberal düşüncelere dayandırılmıştı.
mücadelesi önemini yitirmiş ve anlamını
Elbette böyle bir yapısal koşullanma tü müyle iktidar ufkunu yitirmiş bir düşün
kaybetmiştir!
Peki ama bütün
bunlar
doğru mudur? Kapitalist küreselleşme,
ceye dayanmıştır. O
gerçekten
stratejilerinin geçerliliğini sınırlayan ve
ge’nin “ kapitalizmi yıkamadığımıza göre, en iyisi insancıl bir kapitalizmde yaşa
onu daha az olanak haline getiren bir
mak” amacını koymasının sebebi de bu
sınıf politikalarının ve sınıf
neden olarak ileri sürülebilir mi?
nedenle M. Bel-
olsa gerek. Bu düşünce yaygınlığı ne ya
Marksizm sosuna batırılmış bir dizi
zık ki salt M. Belge ile sınırlı da değildir.
post söylemli düşünce akımları, arka ar
Ben burada proletaryanın neden nes
kaya işçi sınıfının değişimci özü olan sınıf
nel anlamda değişimci özünü koruyan
kimliğini ve tarihsel öznelliğini yitirdiğini
tarihsel bir konuma sahip olduğu veya
ileri sürmeleri bilinmeyen bir vaka değil.
neden sosyalist devrimin gerçek bir öz
Şimdi bu öznellikleri sınıf dışı kesim olan
nesi olduğu üzerinde bir analiz yapacak
öğrenciler, entelektüeller, kadınlar veya
değilim. Çünkü bu sorunu daha önce
çeşitli kimlik arayışı içinde bulunan güç
başka yerlerde incelemiş ve bunları y e
ler temsil etm ektedir! Böylece proletar
terince uzun uzun kanıtlarıyla anlatmış
ya devrimci bir özne olmaktan çıkmıştır!
tım. Şimdi işe başka bir noktadan başla yacağım. Ö ncelikle hedefleri ortadan
Hem en
belirtmeliyim;
bu fikirlerin
doğuş koşullan ve ortaya çıkış dönem le
kaldırdığından hareketle öne sürülen şu
ri tartışma konumuz açısından özellikle
“ ulusal devlet” ve bu ulusal devletin o r
önem taşır. İşçi sınıfının bu tarihsel ke
tadan kalkmasına ilişkin söylenenler üze
sitte Marksizm açısından var olan bek
rinden işe başlamak gerekiyor. Ayrıca
lentileri yerine getirmekteki başarısızlığı,
bu sorunun son derece önemli olduğu
böyle ucube teorilerin doğmasına kay
nu düşünüyorum. D evrim e ilişkin söyle-
__ 162
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ nen ortak posülatiarın kaybolduğuna i-
bundan kim nasıl sonuçlar çıkarıyor, bu
lişkin illüzyonların da son bulması için
tartışmalıdır. Elbette yeni işlevlerle do
bunun gerekli olduğu sanırım ortak bir
natılmış bir organizasyonla karşı karşıya
kabule dayanıyor olsa gerek.
bulunmaktayız. Yeni işlevin eskiye göre
Kapitalist birikim sorunları makro e-
en önemli ayrım noktası, serm aye ile o-
konomik bir alana kayarken, sermaye
lan, ama herhangi bir sermaye ile değil,
birikim stratejileri kendisi açısından da
ulus ötesi sermaye ile olan ilişki biçimin
ha uygun koşullar yaratmak için devlete
de ortaya çıkmış olmasıdır. Bugün artık
her daim, ama özellikle bu dönemde ge
ulus devletler kelimenin tam anlamı ile
reksinme duydu. Am a yine de bu gerek
ulus ötesi sermayenin güvenliği için a-
sinim devletin yeni baştan bir reorgani-
raçsal bir organa dönüşmüştür. Böylece
zasyon’unu da gerekli
kılmak kaydıy-
devletin, ulus ötesi sermayenin tam an
la...Kapitalist pazarın uluslararası bütün
lamı ile güvenliğini tesis eden çıplak bir
leşmesi bir yandan ulus devletleri aşındı
komiteye dönüşmesi M arx’ın öngörüsü
racağı, hatta bir yerde sermaye iktidarı nın odak noktasını devletten görece ba-
nün tümüyle gerçekleştiğini gösterir. Bu anlamda her ulus devletin, global serm a
ğımsızlaştıracağı öngörülürken
yenin uluslararası işlevlerinin yerel ve
(ki bu
nun yanıltıcı olduğu kısa zamanda anla
bölgesel olarak hem bir yürütücüsü hem
şıldı), diğer yandan da sermaye kendi a-
de birer güvenlik ayağı olması, M arx’ın
maçları için, özellikle olası direnişlere
bu düşüncesinin ne derece temel bir
karşı anti-sosyal yapıyı tahkim ederek
gerçeğe dayandığını gösterir. G erçekten
yoluna devam etmekten vazgeçmedi. Kendi güvenliği için devlete olan g e re k
de Komünist Manifestonun şu öngörü sü, özellikle bugün için artan o ran d a ge
sinmesinde bir zayıflama olmadığı gibi,
çerliliğini koruyan bir öngörü olmaya
hatta bunun artacağı
da anlaşılacaktı.
devam
etmektedir; “ M odern
devletin
yoğunlaşması
yönetimi, tüm burjuvazinin ortak işlerini
küresel bir karakter kazandıkça, serm a
yöneten bir komiteden başka bir şey
yenin hareketi için güvenceler öne çıktı.
değildir.”
G erçekten
de
sermaye
(D .J.Struik, 19 7 6 :1 12)
Bunu
Bu anlamda “ ulus devlet” yeni bir rol
bugünün diliyle şöyle okuyabiliriz; “ M o
üstlendi. Aşınm a veya
dern devletin yönetimi, uluslararası te
bağımsızlaşma
söylemi, tümüyle devletin bu yeni rolü
kelci burjuvazinin ortak işlerini yöneten
açısından bir tanıma sahip olabilirdi an
bir komiteden başka bir şey değildir.”
cak. Yoksa ne devlet aşınarak ortadan
Elbette devletin yeni işlevler kazan
kalktı ne de sermayeden bağımsız bir
ması, devleti devlet yapan esas gerekçe
kimlik edinebildi. Bu anlamda global ser
lerden uzaklaşıyor olması anlamına gel
maye için gereksiz değildi ulus devletler.
miyor. Devletin yeni işlevler kazanması
Am a devlet artık bu dönemde yeni bi
doğru ama, yine de devleti devlet yapan
çim ler kazanacaktı.
bütün ana işlevsel yapılarda devlet bir
Aslında belirtmiş olduğum gibi 21.
değişime uğramıyor. Dolayısıyla devlet
yüzyıl koşullarında ulus devletlerin yeni
ana işlevini yitirm iyor. Çünkü bu derece
işlevlerle donatılmaya çalışıldığı genel o-
kaotik bir yapının egemen olduğu bir
larak ortak bir kabule dayanır. Am a
küresel kapitalizm dünyasında, sermaye-
----------------------------------------- 163___
— y o l------------------------------------------ye dayanan “ ulus devlet” modelleri bir
duyduğu zorunlulukları şöyle toparlaya
ihtiyacın karşılığı olarak varlığını devam
biliriz;
ettiriyor. Serm ayeye göre dünya düne göre daha güvensizdir. N eredeyse dün ya nüfusunun tümüne yakını yoksul bir yaşamın içinde bulunuyorsa, dünya el bette sermaye için güvenlikli olamaz. Dün de sermaye devlete ihtiyaç duyu yordu, ama ortada görece bir denge de vardı. Şimdi göreceli de olsa bugün bu denge altüst olmuştur. Bundan dolayı
1- İş disiplinini sağlamak, 2-
Toplumsal düzenin devamını sağla
mak, 3-
İşçi sınıfının ve halkların olası dire
nişlerini engellemek, 4-
Sermayenin akışkanlığını sağlamak
ve dolaşımını güvence altına almak, 5-
Birikim koşullarını sürdürebilmek
burjuvazi düne göre artan oranda daha
ve doğrudan sübvansiyon ve vergilerin
çok gereksinim duyuyor devlete. Onun
güvenli toplanıp sermayeye aktarılmasını
gerekçesi sermayenin güvenli dolaşımını
sağlamak,
sağlamak ve
olası
sınıf kalkışmalarını
bertaraf etmektir. Bu nedenle hem sila ha daha fazla para yatırılıyor hem de ye ni silahlı organlar örgütleniyor ve atıl olan ordular değiştirilerek müdahale gücü güçlü aktif ordulara dönüştürülüyorlar. O nedenle G enel Kurm ay 2. Başkanı İl ker Başbuğ, konvansiyonel savaş ile asi m etrik savaşın birlikte ele alınacağı yeni
6-
Ulus ötesi sermayenin uluslararası
hukukunu oluşturmak ve bu hukuku her ulus devletin kabul etmesini sağlamak ve yeni bir dünya düzeni, yaratırken her devleti bu araca tabi kılmak vs...(M AI oluşumları gibi) D em ek
ki Ç o k
Uluslu
Şirketlerin
bir savaş stratejisinden, dolayısıyla yeni
(Ç U Ş ) kendi ayakları üzerinde durabil mesi, bu işletmelerin güvenliğinin sağlan
tarz
ması ile birlikte pazarlara ulaşması için
bir örgütlenmeden
bahsederken
tam da bu gereksinmelere vurgu yap
kendi yerel devletine olan ihtiyacın kaçı
mıştı. Çünkü asimetrik savaşı yürüten
nılmaz bir gereği olarak “ ulus devletler”
orduların stratejisi, halk güçlerinin dire
hala tarihi misyonunu oynamaya devam
nişine karşın, karşı devrimci gerilla tarzı
etmektedir. Dolayısıyla bu nedenlerden
bir dövüş sanatını gerektiriyordu. Hem
dolayı bütün bunları gerçekleştirm ek i-
devletin yeni biçimlenişi hem de devletin
çin devlete olan gereksinimin büyük o-
asli organı olan orduların yeniden inşası,
randa artmasının sebebi de buradan çı
bu yeni işlevlere göre hazırlanıyordu.
kar. Am a tamamı ile yeni biçimler kaza
Böylece ayırıcı olan bu yeni işlevlerde
narak...
ortaya çıkarılan veya hedeflenen devlet
Elbette bugün devlet, daha önce sı
biçimleri, herhangi bir sermayenin değil,
nırlı bir “ kamu yararı için” görece olarak
ama ulus ötesi sermayenin çıkarlarına bağlanmış örgütlü birer komiteden baş
üstlenmiş olduğu bazı “ ulusal” rollerden
ka bir şey değildi. Elbette bu bir geçiş ve
mayenin çıkarları üzerinde dizayn edilen
yeniden inşa sürecidir.
de arındırılarak, bütünüyle global ser bir komite özelliğine büründürülmek is
A m a yine de burada genel bir özet
tenmektedir. Bu aslında küresel kapita
verm ek gerekirse, sermayenin devlete
lizmin yerel üsleri olan “ ulusal devlet”
164
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ kimliğidir. Şimdi görece özerk konumu
tur. Şimdi bu durum bile bir noktadan
nun bile yıkılmak istendiği, ulus ötesi şir
sonra kendini farklı bir zemine tevdi et
ketlerin güvenliği için birden çok yeni
mektedir. Büyük O rtadoğu Projesi deni
devlet biçimlerine gidildiği
len stratejinin özü, yukarıdaki yeni yapı
ortak
bir
stratejiye döniişm üftür.6 Sözgelimi din
lanma ile doğrudan bağlantılıdır.
sel kimliğe dayanan (Suudi, Kuveyt, A-
Global sermaye için yeni devletsel
rap Emirlikleri vs. gibi) devletler ile kitle
yapılara olan gereksinim giderek artıyor.
meşruiyetini tümden kaybetmiş general
Böylece devlete olan gereksinme o rta
ler yönetimindeki bir kısım Latin A m eri
dan kalmadığı gibi artan oranda yeni bi
ka kıtasındaki militarist devletler, yeni
çimlere
global sermaye için değişmesi zorunlu
geliyor dedik. Bu nedenle E. M. W o o d
hale gelmiş biçimlerdir artık. Bu yapılar
bu sorunu ele alırken çok önemli bir be
sermayenin daha koiay akışkanlığını sağ
lirleme yapıyor; W o o d , ulus ötesi şir
layan özellikler taşımıyor. Bu ülkelerin sınır tanımayan işbirlikçiliği yeterli bir
ketlerin birden fazla devletlere dayandı ğı bir ulusal üs’den bahseder. (E.M. W o -
neden sayılmıyor artık dünyamızda. T e r
od, 2001: 95) '
sine bu devletler global sermaye için ar
VVood aynı yerde 10 Nisan !998’de N e w Y o rk Tim e yazarlarından Thomas
tan bir yükü ifade ediyor. Burada elbet
bürünerek yeniden
gündeme
te A B veya Am erikan karşıtı konum ka
L. Friedman’nın bir yazısını aktarır; “ Y ö
zanan yapılar ile kısmen ulusal burjuvazi
neticiler” diyor Friedman “ biz bir A m e
nin ağırlık taşıdığı devletleri tartışma ko
rikan şirketi değiliz, biz IBM A B D , IBM
nusu yapmıyorum. Zaten bu devletler hedefin ön planında bulunmaktadırlar
bi şeyler söylüyor. G erçekten öyle mi;
Kanada, IBM Avusturalya, IBM Ç in ’iz gi
(Suriye, İran, Venezüella vs. gibi) Bu ne
O
denle eski tarz devletlerin yıkılması da
probleminiz olduğunda yardım etmesi i-
yatılmaktadır. Çünkü eski tarz oluşmuş
çin Li Peng’i arayın. B ir dahaki sefere
zaman gelecek sefere
Ç in ’de
bir
devletler, işbirlikçi bir karakterde olsa
Kongre Asya’da askeri bir üssü kapattı-
bile, bir yerden sonra kamunun baskısı i-
ğında...Asya deniz yollarının güvenliğini
le beraber çok sınırlı da olsa “ kamu ya
sağlaması için M icrosft’un donanmasını
rarına” ilişkin bazı görece düzenlemeler
arayın.” (aynı yerde) Görüldüğü gibi bu
yapması bile sermaye için çekilmez bir
rada oluşan devletler öyle bir oluşuma
yükü oluşturmaktadır. Ö te yandan Suu
doğru ilerliyor ki, artık bu devletler ulus
di Krallıkları veya Arap emirlikleri gibi
ötesi
oluşumlar tamamen dünyadan izole edil
devletler haline geliyor ve bunlar tü
şirketlerin
çıkarlarına
dayanan
miş, antika veya feodal dünyanın özelliği
müyle ulus ötesi sermayenin güvenliği i-
ni gösteren bir yapıyı tanımlaması nede
çin oluşturulan devlet biçimleri haline
niyle, yarardan çok zarar veren bir ko
dönüştürülüyor. D em ek ki deviet bütü
numa ulaşm ıştır sermaye için. Aslında
nüyle sermayenin, ama herhangi bir ser
bu “ kamu yararı” asla gerçek bir kamu
mayenin değil, ulus ötesi sermayenin zo
yararı da değildir, tersine sermayenin
runlu bir güvenlik aletidir. VV'ood’un bu
güvenliği için düzenin m eşruiyet kazan
radan çıkardığı sonuç şu olmuştur; “ ...u-
ması çabasının ötesinde bir anlamı yok
lus devlet rekabetin bir aracı olarak ye-
------------------------------------------165 —
— y o l------------------------------------------ni işlevler edinmiştir. H iç değilse, ulus
de somut hedefleri ortadan kalkar” gibi
devlet küreselleşmenin ana öznesidir.”
bir anlatımın hiçbir tutarlı yanı kalma
(E. M. VVood, 2001:95)
mıştır ve bugün bunun geçersizliği daha
Küreselleşm e
serm aye
hareketini
da iyi anlaşılmıştır.
bütünleştirirken, bu durum şirketlerin
Buradan
hareketle
liberal
tezlerin
ulusal, bölgesel veya yerel olarak kendi
ortak vurgusu özünde sermayeye karşı
aralarında rekabetini yaratmaktan hiçbir
soyut bir mücadele retoriğidir. Bu yu
zaman
karda da belirttiğimiz gibi sermayenin iş
kaçınamadı.
Böyle bir gelişme
doğal olarak devleti daha da gerekli kı
leyişini ortadan kaldıracak olan “ devlet-
lar. Serm aye ile devlet arasında kopuş
sermaye bütünlüğünü” hedef alan esas
değil, daha da bütünleşme eğilimi gelişir.
vuruşu gölgeleyen, aslında “ demokrasi
Çünkü bugünün öngörülen devlet m o
ve barış” söylemi ile sermaye devletini
deli tümüyle spekülatif sermayenin ge
aklayan uzlaşmacı bir sınıf stratejisinin
reklerine göre oluşturulmaktadır. B ir yanda ulus ötesi sermaye ve onun çıkarları, bir yanda ise sokaklarda aç
kendisidir.
Bu
anlamda
“ dem okratik
strateji” özünde sınıf işbirliği stratejisi dir.
gezen milyonlar. Bu büyük bir çelişki de
Sınıf mücadelesinin en temel zorluğu,
mektir. Böylece devlet, artan oranda sı
“ sermayenin her zaman görülebilir, tek
nıf mücadelesinin odak noktasını oluştu
bir hedef sunamamasıdır” der VVood.
rur. D em ek ki devletin varlığı bu odak
VVood bu düşüncesinde haklıdır. Çünkü
noktanın kendisi ile tanımlanmaktadır.
sermaye, kendini devlet zırhı içine sakla
Burada tam da bu nedenle hem parçalı bir mücadele biçimi hem de soyut bir
yarak bir yere kadar görünmez kılmakta başarılı olmuştur. G erçekten bugüne ka
enternasyonal söylemi, geçerli bir yakla
dar devlet kendini adeta “ tarafsız” ko
şımı ifade etmez. Bunun fazla bir anlamı
num içinde görünen bir hakem olarak
da olmaz. Küreselleşmenin temel om ur
sunabilmiştir. Emek ile sermaye arasın
gası devlet üzerinden kuruluyorsa eğer,
daki çelişkinin görünmez kılınmasına yol
sınıf mücadelesinin sermaye ve devlet
açan etkenlerden birisi budur. Bu an
bütünselliğini hedef alması gerekir. G e r
lamda ekonomi ile politik yapıların bi
çekten sermayenin önemli hareket ka
çimsel olarak birbirinden ayrılmasının
nallarından
böyle bir etkin rolü de vardır. V e bu du
birisi
devletin
kendisidir
çünkü. Serm ayeye karşı devleti atlayan
rum sınıf mücadelesini elbette olumsuz
bir mücadele stratejisinin, geçerli ve ka
etkilemektedir.
lıcı bir başarı şansı hemen hemen sıfıra
başarısının yolu, devlete duyulan gerek
yakındır. Bu bir oyalama taktiğidir. D e
sinmeden çıkar demiştik. Böylece ser
mek ki proletaryanın sınıf kavgasında so mut hedef olan sermaye devleti, bu ne
maye, devleti tümüyle kontrol eder ve bütün kurumlan bu doğrultuda yönetir.
denlerden dolayı asla soyut bir hedef
Burada elbette devletin görece özerk
O ysa
küreselleşmenin
değildir. Sınıf mücadelesinin neden esas
konumu gibi tartışmalara girmiyorum,
hedefi olduğu da buradan çıkar. Böylece
çünkü tek başına bu metin, devlet ve
yukarıda ifade edilen, “ ulus devletler o r
devlet biçimlerinin küreselleşme döne
tadan kalkacağı için sınıf mücadelesinin
minde almış olduğu biçim üzerine yürü-
166
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ tüten ve ayrıntılara dayanan bir tartışma
dayanan ve sınıf mücadelesi açısından
değildir. Ancak bugün için modern dev
hiçbir anlamı olmayan belirli eğilimler
let yapısından anlaşılan, eskiye oranla
dir. Bunun yolu, yerel, bölgesel veya u-
görüntüde bile olsa “ tarafsız” veya göre
lusal sınıf hareketlerinin devlet ve ser
ce “ bağımsız” rolünün de giderek yıkıl
maye güçlerine karşı mücadelesinde bir
dığı ve tümüyle uluslararası sermayenin
birini destekleyen bir bakış üzerine o-
çıkarları ile bütünleşmiş yeni yapının ku
turmasını zorunlu kılar.
rulmak istendiği bir oluşum modelidir.
Elbette buradan anti küresel hare
Elbette bu söylem bugünden bu öngörü
ketleri (Dünya Sosyal Formu gibi) dışla
nün tümüyle gerçekleştiği anlamına gel
yan bir anlayışa sahip olmadığımı belirte
miyor. A m a bu bir eğilimi, gidişatın o r
yim. Ancak bu hareketlerin hedefleri a-
tak bir yönünü, yükselen bir grafiği gös
çısından elle tutulur somut bir sonucu
teriyor, Bunda başarılı olup olmamak bir
yoktur. D SF gerçekte sermayenin bu e-
düzeye kadar sınıf mücadelesinin duru
ğilimini biraz daha denetleyen, dolayısıy
muna ve halkların direnişine bağlıdır. El
la “ insancıl kapitalizm” öngörüsünü aş
bette başka bir dizi etkenlere de...
mayan bir projenin anlatımıdır. Am a yi
Böylece anti kapitalist mücadelenin
ne de bu ayrı bir inceleme konusudur.
her zamankinden daha fazla hedeflerin
Moral değerler açısından önemli bir rol
den birisinin neden bu yeni devlet ö r
oynaması ve belki buradan ulusal ülke
gütlenmesi olduğu buradan çıkar. Ç ün
lerde ezilen emekçi güçlerin hareketine
kü sermayenin akışkanlığını sağlayan a-
güç katması ve bir yerde merkez ülke iş
raçlardan birisi, belki en önemlisi olan devletin hedef alınması, bu kayışın kırıl
çi sınıfının gözünü açması açısından el bette önemsenmeiidir. T ek başına bu bi
ması dem ektir ki, bu durum sermaye
le asla bu hareketleri küçümsemeyi ge
temel
rektirmez. Bunlar olurken kalıcı ve geliş
yollarından birisi demektir. Şimdi bura
tirici güç, kuşkusuz her ulusal ülkenin i-
dan çıkaracağımız sonuç şu olabilir; so
çindeki ezilenlerin birliği ve mücadelesi
mut hedefin belirlenmiş olması, yerel
olduğunu unutmamak kaybıyla.
hareketinin
işlevsiz
kalmasının
veya ulusal sınıf mücadelesinin birleşme zemininin de açığa çıkması demektir. Bölünmenin içinden çıkan birleşme ze mini bu somut hedef üzerinden gerçek
V!l. Kapitalist rekabet ile anti-kapitalist m ücadele
leşme olanağını daha da artırması de
arasındaki ilişki
mektir. Küresel kapitalizmin yıkıcı rolü,
Ekonominin kutuplaştırıcı ve eşitsiz
giderek bütün dünyada anlaşılır bir nok taya gelirken, bu karşı direniş noktaları
gelişimi boyunca kapitalist pazarın ege
nın ve yeni bir enternasyonalizmin te
taryanın devrimci hareketini durdurma
menliği, bir noktaya kadar hem prole
mellerim de inşa edebilir. Bu enternas
eğilimini taşıdı hem de bunalımlardan
yonalizm elbette ne soyut bir uluslarara
kurtulma eğilimini... Kelimenin gerçek
sı bir sivil toplum örgütleri birliğidir ne
anlamı ile söylemek gerekirse bu, tam
de “ ortak vatandaşlık” veya “ küresel va
bir eğiiim ifadesidir. Ancak ekonominin
tandaşlık” gibi tam da soyut bir söyleme
yasaları ile istemler veya eğilimler tama-
167----
— yol------------------------------------------men farklıdır. Kapitalizm böyle bir eğili
terir, onun ortadan kaldırıldığını göster
mi taşıyor olsa bile, kapitalist burjuvazi
mez. Böylece bu sorun ortada olan re
ne
yakasını
kabetin yok olmasından çok, ulusa! ser
kurtarabilmiş ne de kendi bünyesini sa
mayenin birbirine nüfus etmesi ve ulusal
ran ekonomik krizlerden... Bugüne ka-
sermayenin işbirliği etmesinden ileri gel
darki tarihsel gelişmeler yeterince bu
mektedir. Rekabete katılaniarın sayısının
proletaryanın
eyleminden
tezi kanıtlamıştır. Çünkü bir yanda kapi
azalması demek rekabetin ortadan kalk
talist
sınıf mücadelesini
tığı demek değildir, tersine rekabete ka
durdurma istemi bir yanda ise ekonom i
tılan ulus ötesi sermayenin amansız re
burjuvazinin
nin işleyen yasaları vardır. Yasalar her
kabetine katılaniarın sayılarının azalması
zaman istemlere baskın gelmiştir. Onun
demektir. Böylece ulus ötesi serm aye
için burjuvazi ne yaparsa yapsın, yakası
nin rekabeti (bunu hem A B ’nin kendi i-
nı sınıf kavgasından asla kurtaramamış-
çine hem de A B D , Japonya veya diğerle
tır, bundan böyle de kurtaramaz. Sermayenin küresel ölçekte bir ka rakter taşımasının nedenlerinden birisi,
ri arasındaki rekabette görebiliriz) daha yıkıcı ve daha vahşi bir aşamaya gelmiş tir.
özellikle rekabetin kendisine ve rekabet
Sermaye grupları arasındaki rekabet,
yasalarına bağlanan bir görüşe dayanır.
iş gücünün maliyetlerini düşürmek, kar
Hatta birçok iktisatçı sermayenin büyü
lılıklarını ve pazar paylarını artırm ak gibi
mesini ve uluslar arasılaşmasını rekabe
geleneksel bir politikaya dayanır. Am a
tin yoğunlaşmasının bir sonucu olarak
bugün sermayenin aşırı kar isteminde a-
değerlendirmiştir. Böylece tartışmanın
yaklarına dolaşan prangalar (sınıf dire
kritik noktası, küreselleşme sürecinde
nişleri) büyük oranda zayıfladığı için ser
rekabetin rolüne ilişkin yürütülen tartış
maye hareketinde daha serbesttir. D o
madır. Ancak değişik bazı küreselleşme
layısıyla rekabetten kaçınamayan serm a
tezlerine göre, sermayenin bu ölçekte
ye, aynı zamanda rekabeti belirli bir dü
büyümesinin nedeni rekabetin yoğunlu
zeye kadar sınırlayarak, küresel serm a
ğundan çok, azalmasına bağlanmış olma
yenin uluslararası ilişkilerine dayanarak,
sıdır. Dolayısıyla onlar bu sorunu reka betin azalması ile, hatta uluslararası iş
tirm ekte ve
birliği cephesindeki gelişmelerle açıkla
maktadır. Kuşkusuz şunu biliyoruz; kapi
dılar. G erçek te bu tanımın bir yere ka
talizmin zorunlu variığı rekabete daya
sermaye sınıfını bir düzeye kadar birleş muhalefeti
etkisiz bırak
dar hem doğru hem de yanıltıcı olan iki
nır. Am a şunu da biliyoruz ki, rekabetin
li bir yönü vardır; doğrudur; gerçekte
yasası, sermayenin rekabetten kurtulma
rekabete katılan ulus ötesi şirketlerin
yasasıdır. Bu anlamı ile sermayenin y o
sayısında bir azalma olduğu bir gerçekli
ğunlaşması, rekabetin anti tezi değildir.
ğin bir anlatımıdır. Elbette burada reka bete katılan uluslararası birliklerin sayı
ve daha vahşidir. Burada son günlerin
Bugün tekeller arası rekabet daha yıkıcı
sının azalmasını söz konusu ediyorum.
çarpıcı bir örneğini verm ek istiyorum;
Yani
A B D , Suriye’ye abluka politikasını, özel
daha az kapitalist birlikler ola-
rak...Yanıltıcıdır; çünkü bu azalan sayı
likle ekonomik alanda ambargo kararını
daha amansız bir rekabetin varlığını gös
aldığında, A B ülkeleri Suriye ile ekono-
__ 168
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi__ mik ve ticari ilişkilerini geliştireceklerini
sela 1945 sonrasında (refah dönemi v e
ve mallarını Suriye’ye satacaklarını açık
ya soğuk savaş dönemi olarak adlandırı
ça ilan ettiler. Bu bilgiler 17 ve 18 Mayıs
lan bu yıllarda) bu süreci durdurma da
2004 tarihli gazetelere yansıdı. Bu bile
kısmen başarı sağlanmış olsa da, bu o-
görülmemiş düzeyde açığa çıkan rekabe
nun ana karakteri değildi. Nitekim bu
tin düzeyini göstermesi bakımından il
dönemde görece bir başarının varoluşu
ginç bir örnektir.
na rağmen bunun sürekli olamayacağı rekabet
daha sonra ortaya çıkacaktı. Kapitalizmi
ten çıkaracağımız sonuç sanıyorum şu
yeniden yapılandırmak bir düzeye kadar
olsa gerek; küreselleşme daha büyük re
mümkündür, ama o hiçbir zaman kendi
kabet ama daha az kapitalist birlik de
iç çelişkisini ortadan kaldırmaya m ukte
Küreselleşm e
döneminde
mektir, Yani bu sermaye gruplarının da
dir bir gücü ifade etmedi, etmez de. N i
ha büyük, ama sayısının daha az ve sınır
tekim küreselleşme süreci içindeki kapi
lı olması demek, rekabetin ortadan kalk
talizm, bu çelişkilerin doruğunda ortaya
ması demek değildir. Başka bir yanıyla
çıkmıştır. Bu durum aynı zamanda M ark
bu yeni paylaşım savaşının amansız oldu
sizm’in kapitalizm
ğunun da bir işaretidir. Bunun sonucu
doğrulayan bir sonuçtur.
eleştirisini
yeniden
tüketicinin alım gücünün düşmesi ve ulus devletler arasındaki farkın açılması
VIII. Yeni stratejinin olanakları
giderek büyüme gösteren bir eğilimi kış
hakkında
kırtır. Zengin ile fakir arasındaki farkın açılması, ulus devletler arasındaki farkın açılması emperyalist paylaşım mücadele sinin zorunlu sonuçlarıdır. Bunlardan çı kan sonucun doğası şudur; demek ki bü tün bunlar anti kapitalist sınıf mücadele si olanaklarının artmasını gösteren veri lerdir. Böylece küreselleşmenin kendisi sınıf politikalarının daha fazla olanak ha line geldiğinin işaretlerini gösterir. W o od ’un dediği gibi;
Küresel
kapitalizm
için
öngörülen
çelişkisiz bir dünya, uyum ve işbirliği, de mokrasi veya barış gibi liberal burjuva propagandasına
dayanan
söylem lerin
neden hayat tarafından kısa bir dönem de yalanlanmış olması şimdi daha iyi an laşılabilir olduğunu gösterm iştir Bu du rum dönemsel olarak devrimci hareke tin adeta i. Dünya Savaşı öncesi koşulla rından çıkarılan ikili sonuca çok benzer. Bunlardan ilki bilindiği gibi II. Enternas
“ İşçi hareketinin ve solun küreselleş
yonalin ve onun başını çeken Kautksy-
meden ya da kapitalizmin evrenselleş
ki’nin temsil ettiği düşünceydi; buna gö
mesinden çıkarması gereken esas sonuç,
re kapitalizm yeni bir yapılanma süreci
kapitalizmin şimdi her zamankinden da
ne girerek kendi aralarında, mümkün ol
ha fazla kendi iç çelişkileriyle kalbura çevrildiği ve bunun anti kapitalist müca
dukça çelişkisiz bir dünya yaratacak ve
deleden değil vazgeçmek, daha da artır
döneme girecektir. T ekeller dünyayı sa
mak için bir sebep olduğudur.” (E. M.
vaşa ve zora gerek duymadan barış için
W o o d , 2001: 91) Kapitalizmin belirli evrelerinde, me
dünya ortaklaşa bölüşülecek bir tarihsel
de paylaşacaklardır. Dolayısıyla komü nist hareketin stratejisinin, barış, de
--------------------------------- --------169___
— y o l------------------------------------------uyum
ceğini ön gören bütün bu varsayımlar ve
stratejisi (dolayısıyla buna bugünün diliy
mokrasi
ve
işbirliğine dayanan
bu “ uyum ve işbirliği” stratejisi tümüyle
le iktidar hedefi kaybolmuş bir demok
çökmüştür.
ratik strateji de diyebiliriz) olmasını ileri
Şimdi dünyanın her bir yanı yangın
sürmüştü. Diğeri ise Lenin ve arkadaşla
yerine döndü. Kutuplaşma ve çelişki ar
rının düşüncesiydi. Lenin’e göre, sorun
tan bir gelişme gösterirken, Afganistan
lara uyum ve işbirliği penceresinden de
ve Irak işgal edildi. Mekansal olarak bu
ğil, çelişki ve çatışma perspektifinden
kutuplaşmalar elbette kendi içinde fark
bakılması gerekiyordu. Çünkü sermaye
lılıklar arz etm iyor değil. Üçünü Dünya
“ birleşme eğilimi” taşıyor olsa bile kapi
da çelişkiler bir yıkım paradigması düze
talizmin ekonomi yasalarının buna ola
yinde derinleşmeye devam ederken, bu
nak tanımayacağını, paylaşımda mutlak
durum kuşkusuz batıda aynı derecede
zorun egemen olacağını öngörüyordu.
seyretmiyor. Burada emekçi halkların ve
Nitekim ilk savaş ve sonrası bütün geliş
işçi sınıfının Üçüncü Dünya ülkelerinde
m eler Leninist stratejiyi haklı çıkarmış
sert bir direniş ve mücadele potansiyeli
tır. Böylece dünya komünist hareketi bu
ni geliştirmesinin neden tesadüfi olmadı
stratejiler arasında temel bir bölünmeye
ğı şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Ö zellik
yol açmış ve buradan III. Enternasyonal
le Filistin ve Irak’ta, gerek Siyonist güç
doğmuştur. Tipiktir ama, dünya bugün çok farklı özellikler taşıyor olsa bile, bu
ler gerekse A B D ve İngiltere başta ol mak üzere “ koalisyon güçleri” nin, böyle
gün de devrimci hareket bu temel çeliş
amansız bir direniş karşısında büyük bir
ki içinde ayrışmıştır. Bölünm e daha çok örgüt formunu ifade ettiği için, ben bu
batağa saplanmaları nedensiz değildir. Burası başka bir düzeyde Vietnam Sen-
na bölünmeden çok temel bir stratejik
durom u’nu hatırlatmaktadır işgalci güç
ayrışma demenin daha doğru olduğunu
lere. Ö yle sanıyorum
ki Irak’ta daha
düşünüyorum.
şimdiden yenilen A B D
imparatorluğu
Bugün en genel anlamda sol içindeki
nun dünya bazında ilk çöküş sinyallerini
ayrışmanın bu ikili stratejik tezlerin üze
O rtadoğu’nun kalbinde görm ek ve ta
rinden gerçekleştiğini söylemek asla bir
savvur etm ek bile ileri bir öngörüyü ge
abartma değildir ve öyle algılanmamalı
rektirm iyor. O rtadoğu’daki bu yeni ge
bir
lişme, dünya emekçilerinin direniş umu
nesnel temeli olduğu görülmelidir. Ü ze
dunu biraz daha arttırdı ve mücadele di
rinden daha on yıl geçmeden liberal sol’-
namizmine esin kaynağı oluşturdu. Am a
dan başlayan bütün akımların, küresel
bu yalnız O rta Doğuya özgü bir gelişme
dır.
Dolayısıyla
ayrışmanın
böyle
kapitalizmin savaşlara gerek duymadan
de değildir, şimdi bütün dünya böyle
dünyayı uyum içinde bölüşme varsayımı
yangın yerine dönmektedir. Bu da Leni
na dayanan bu öngörüleri hayat tarafın
nist stratejinin bir kez daha doğrulanma
dan yalanlanmıştır. Bu nedenle bu tezle
sı demektir.
rin esas kaynağını Kautsyki’nin tezlerinin
Kuşkusuz bu direnişlerin farklı ideo
oluşturduğunu söylemek abartılı bir yar
lojik tonlar taşıması (dinsel veya etnik
gı değildir. Dolayısıyla buradan dem ok
anlamda), bu direnişe temel teşkil eden
rasi ve barış tasarımlarının çıkarılabile
ana olguları görm em ek anlamına gel
__ 170
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi mez. D ire n işin kendisini v a r eden tem el
talya’daki Zeytin Dalı örneği gibi, birbiri
olgu, emekçi halkların vahşi bir em per
ne benzemezleri aynı çatı içinde topla
yalist güç veya güçlerin baskı, sömürü ve
yarak (bizdeki daha da cüceleşmiş bir
abluka politikasına karşı ortaya koyulan
örnek olan Sol G üç Birliği gibi) bir alter
bir
natif oluşturulamayacağı
mücadele
iradesinden
kaynaklan
anlaşılmıştır.
maktadır. Yani işin içinde iki ayrı dünya
Marksistler ise bu konuda ne kadar ka
nın ve iki ayrı sınıfın karşı karşıya geldiği
rarlı olursa olsunlar, onların da emekçi
bir mücadele diyalektiğini görm ek ö-
güçlerle ilişkilerinde ve harekete geçir
nemlidir. Bunun em ekçiler dünyasında
mede stratejik düzeyde yapısal sorunlar
değişik tonlar taşıyan ideolojik ve politik
yaşıyorlardı. Bu hala devam etmektedir.
varoluş biçiminden bağımsız, ortak bir
Üçüncü Dünya halklarının emperyaliz
nesnelliğin tanımı ve anlatımıdır. Burada
me karşı direnişlerinde hem Marksistle-
sorun elbette bu direniş içindeki dev
rin hem de liberal solun böyle birbirin
rimci güçlerin, sınıfın ideolojik ve politik
den temelden ayrılan stratejik yaklaşım
tasarımlarının ete kemiğe nasıl büründü-
larında sorunlar devam etmektedir, il
rüleceği sorunudur. İşte sorunlu alanı
kinde teslimiyetçi bir strateji İkincisinde
mız da bu noktada toplanmaktadır.
ise stratejisizlik yaşamın canlı varoluşun
Yine de em ek dünyasının cephesinde var olan bu olumsuzluklar aşılabilmiş ol
da kendini hissettirmektedir. 1980’lerden, ama özellikle 1990’ların
maktan hala çıkmadı. Bu anlamda dev
başından
itibaren
Komünist Partilerin
rimci komünist örgütlerin bunalımı de
stratejileri önemli ölçüde zemin kaybına
vam ediyor. Bu bunalımın karakteri, işçi
uğramıştır. Bunun nedeni koşulların de
ve emekçi sınıfların artan yoksulluğu ve
ğişimi ile yeni stratejik düşünceler ara
sefaletin büyümesi ile örgütlü yapıların
sında bir ilişki veya bağlantıyı kuracak “ i-
iktidarsızlığı (dolayısıyla stratejisizliği) a-
deolojik yapıların” kırılganlığıdır. Başka
rasındaki bu çözümsüzlükten çıkmakta
bir deyişle devrimci yapıların, değişen
dır. Kuşkusuz bu tek bir nedene dayan
nesnel koşulların üzerinden yeni hedef
dırılamaz. Fakat Marksist örgütlerin bu
ler koyamaması ve giderek tutucu yapı
nalımı salt kendine özgü de değildir. A y
lara dönüşmesi, yapıların stratejik eroz
nı şekilde reformist-revizyonist sol da
yonunun
bunalım içindeydi. Artan yoksulluk ve iş
muştur. Ufuk kaybolmuş, hedefi göste
sizlik karşısında reform ist veya liberal
ren pusula eskimiş ve paslanmıştır.
ortaya çıkmasına neden
ol
sol, sorunu sistem içinde ararken, sefa
Proletaryanın siyasi örgütünün stra
let daha da büyüdü. Bunu önlemede bu
tejisi, içinde bulunduğu koşulların bir ü-
sol, yapısal olarak sistem içinde sosyal
rünü olarak, bu koşulların izahına ve o r
hakları koruma duygusu ile hareket ede
tak bir senteze ulaştırılmasına dayanır.
rek güçsüz kaldı, saldırılara yanıt ürete
Strateji bu koşullarda toplum a sunulan
medi ve başarısızlık aleyhlerine dönm e
bir ayna gibidir. Ancak nesnel koşulların
ye başladı. Bu yapıların emekçi güçleri
aşılmasına veya hızla değişmesine karşın,
harekete geçirecek, ekonomik ve politik
K P ’leri hala aynı stratejileri uygulamakta
sistem ile pazarlık yapacak ne istekleri ne de güçleri vardı. Bu krizi liberal sol, İ
bir beis görmemişlerdir. 20. yüzyılın ilk ve orta yarısındaki koşullara göre inşa e-
------------------------------------------171 —
— y o l------------------------------------------dilmiş stratejilerin, bu kadar derin bir
zinin altında bu temel gerçeklik yatmak
çöküşün arkasından bile hala büyük çı
tadır.” (M. Yılmazer, 2004: I I)
randa değişmeden kalabilmeleri müm
Burada “ hedefi pratikleştirm ek” gibi
kün müdür? Elbette bu kabul edilemez
bir slogan etrafında Marksist yapıların
bir durumdur, daha önemlisi bu M ark
ortak bir program ve strateji etrafında
sizm’in özüne de aykırı bir varoluştur.
yeniden bir yapılanma sürecine girmele
Bu durum doğal olarak, bir yandan hare
ri, bunalımı atlatmada ilk adım olabilir
keti dogmatizme mahkum bırakırken,
mi? Düşünmek gerekir. Kanımca burada
bir yandan ise değişimin farkında olan, a-
yapısal sorunların çözümünün aşılması
ma doğru bir strateji uygulayamayanla
nın bir yolu herhalde, temel stratejik he
rın hızla liberalizm rüzgarını arkalarına
deflerinde ortaklaşmış olan farklı M ark
almalarına yol açmıştır. Böylece iktidar
sist yapıların,7 pratik süreç içinde ortak
hedefi de kaybolmuştur. Doğal olarak
vuruşları bir araya taşıyacak ve ortak ve
böyle bir gelişme süreci, sorunu daha da
temel stratejilerin kurgulandığı bir yapı
krizsel bir hale sokmuştur. Stratejik e-
nın organizasyonun inşasından geçmesi
rozyon sorununu özellikle ülkemiz öze
dir. Buna isterseniz merkez yapıların o r
linde ele alırsak, Yılm azer arkadaşın şu
tak karargahı da diyebilirsiniz. O rta k ka
tespitinin yerinde olduğunu söylemek
rargah elbette ayrı ayrı bağımsız güçlerin
gerekir;
tasfiyesini gerektirmez. Tersine onların
“ Geçm işten günümüze gelirsek, al
varoluşu üzerinden ortak bir tasarım çı
tüst olan dünya ve Türkiye koşullarında devrimci hareketin 70’li yıllarda kesin leştirdiği stratejilerinin durumu nedir?
karılması demektir. Bunun esas nedeni, bugünün artan ve derinleşen sorunlar
Bu stratejiler, maddi temelleri köklü bir
de sınıf açısından önem taşıyan moral kı
karşısında, tek tek yapıların ne gücü ne
değişime uğradığı için büyük oranda e-
rılmanın aşılmasını öngören
bir irade
rozyona uğramıştır. Dünya artık strate
birliğinin varlığıdır. B ir başka düzeyde
jilerin oluşturulduğu 1960-70’ler dünya
şunu da söyleyebiliriz; yapılarda bu kaos
sı değildir. G ü ç dengeleri tamamen de
durumunun
ğişmiştir. Ö te yandan, Türkiye’de 1960-
kadrolar üzerindeki moral değerleri da
devam
etmesi,
devrim ci
70’li yıllardan çok farklı koşullara gelmiş
ha da aşındırmaktadır. İlerlem e morali
tir. Bütün bu gerçekliklerin sonucu 70’li
ne sahip her bir kadro gelişmeler süre
yıllarda yaratılan stratejilerin maddi ze
cinde sürekli kendi zemini içinde patinaj
mini toprak kayması gibi erozyona uğra
yapması, bir noktadan sonra onun “ gü
mıştır. Bu erozyon apaçık bir gerçeklik
neşi zaptetme” bilinci ve iradesi üzerin
olarak ortada duruyor. O ysa devrimci
deki olumsuz sonuçlara da yol açan ve
hareketin bu sorunu açıkça ve cesaretle
bu anlamda liberalleşmeye de kaynaklık
ele aldığı kesinlikle söylenemez. D ev
eden ve onu derinleştiren bir etkendir
rimci hareketin bugün tutarlı bir strate
diye düşünmek gerekir.
jisinin olduğunu söylemek mümkün de
G erçekten düne göre bu zemin, yani
ğildir. Bundan öteye, bu boşluğu kapat
devrimci stratejinin inşasının ortak ze
mak için ciddi bir yöneliş ve tartışma ça
mini, bugün çok daha artan bir olanağı
bası bile yoktur. D evrim ci hareketin kri
ve imkanları önümüze koymuştur. Çün-
172
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi kü sol içinde stratejilerdeki ayrışmalar,
gür Üniversite Formu, 2001, sayı; 15,
en genel anlamda “ uyum ve işbirliği”
s.95
stratejileri ile çelişkiler üzerine kurulan
7. M. Yılmazer, “ Devrimci Harekette
stratejiler arasında tam bir netleşme o-
Kriz” , 2004, Alaz y. s. 11
larak ortaya çıkmıştır. Aynıların aynı, ay rıların ise ayrı oluştuğu zemin, devrimci stratejik öngörüler içinde olanları bir a-
DİPNOTLAR
raya getirmenin zeminini olgunlaştırmış-
1. Bu bölüme ilişkin atıflar E. M. W o od’un “ Kapitalizm Demokrasiye Karşı”
tır. Bunun bizim kültürel varoluşumuz i-
adlı eserinden alınmıştır. 2003, İletişim y.
çinde ne kadar zor bir şey olduğunu bi
s.243 ve sonrası...
lerek söylüyorum. Am a zorun üstesin
2. Bu yazı Toplumsal Politik Form'un ha zırladığı ve öncülük ettiği “ Uluslararası
den gelecek bir irade gösterilmedikçe sızlanmalarımız da devam edecek de
Göçmenlik ve Entegrasyon Kurultayı” na
mektir. Yine de bu başarılacak ve başa
sunulmak için daha kısa olarak hazırlan
rılmak zorundadır diye düşünüyorum.
mış bir metindi. Ancak bu araştırma Yol
Eğer burada bir başarısızlık ortaya çıkı yorsa, bu tümüyle sınıfın öncü güçlerinin ve bu duruşu öngören her bir yapının yeteneksizliğinin
bir sonucu
anlamına
geleceğidir. Başka türlü de düşünüle mez.
Bunun
için genişletilmiş bir metin haline getiril di. 3. Burada hemen geçerken bir tartışma ya atıf yaparak ilerleyeceğim; bilindiği gi bi farklı konumları ifade eden güçler ara sında yine farklı görüşler üzerinden bir
gerçekleştirilememesinin
yarılma ortaya çıktı. Doğal olarak bu ve
tarihi sorumluluğunun büyük olacağını
riler üzerinde hareket eden bir kısım araştırmacı ve onların teorik varsayımları
düşünüyorum. 30 Mayıs 2004
arasında değişik konumlanışlar derhal kendini gösterdi. Bu eğilimleri üç ana
KAYNAKÇA !. Samir Amin, “ Büyük Kargaşa-Yeni
başlık altında toparlayacağım; bunlardan ilki sorunlara batı merkezci görüşten ba kanları ifade eder (hemen belirteyim ki,
Toplumsal Hareketlerin Krizi” , 1990, A-
ben asla bazı üç dünyacı teorisyenlerin
lan y. s. 105
yaptığı gibi batı emekçilerinin yaratmış
2. James Petras, “ Küreselleşme ve D ire
olduğu olumlu değerleri yadsıyan bir
niş” , 2002, Cosmopolitik Kitaplığı, s.2l I
yaklaşıma düşmeden bu kavramı kullan
3. H. Braverman, Türkçeye çevrilmeyen
makta bir sakınca görmüyorum.) Kanım ca bu çevrelerin bakışı, daha çok batı
“ Emek ve Tekelci Kapitalizm-20.Yüzyılda Emeğin Gerileyişi” , Maspero, Paris, 1976 4. D. J. Struik, “ Komünist Manifestonun
merkezci düşüncenin bir sonucu olarak uyum, işbirliği, demokrasi veya barış gibi bir söyleme dayanır. Sonucu ise sınıf iş
Doğuşu” eseri içindeki “ Komünist Mani
birliğini öngören politik varsayımlara yol
festo” , 1976, Sol y. s. 125
açan liberalizm / demoKratizm üzerine
5. Giovanni Arrighi, “ Büyük Kargaşa-Ye
kurulan tasarımlarıdır. İkincisi Üç Dün
ni Toplumsal Hareketlerin Krizi” , 1990, Alan y. s.55
yacı görüşlerdir, üçüncüsü ise Marksist görüşler olarak ifade edilebiliri
6. E. M. W o o d , “ Küresel Kapitalizmde Emek, Sınıf ve Devlet” adlı yazıdan, Ö z
kışlara yöneldiği için onu şimdilik atlaya-
Bu yazının ana hedefi batı merkezci ba
----------------------------------------- 173-----
— .y o l----------------------------------------rak, kısaca Ü ç Dünyacı görüşün öznele
bahsederek “ yüksek soyutlama” içinde
rinden biri olan Samir Am in’in görüşünü
hareket etmenin fazla bir anlamı olmadı
kısaca özetlemenin gereğine inanıyorum;
ğı elbette kabul edilebilir. Ancak Üç
Samir Amin bir yazısında (S.A-
Dünyacı söylemlerin bütünü ile düşünül
min, 1990:105), dünyamızda egemen top
düğünde, ısrarla bu noktanın üzerinde
lumsal yapıyı tarif ederken, kapitalist ü-
durulmasının neden bir soyutlama olma
retim tarzının ortaya çıkardığı egemenlik
dığı da böylece anlaşılmış olacaktır.
ilişkilerini, dolayısıyla buna bağlı olarak sınıf mücadelesi sorununu tartışırken bu
4. Burada hemen geçerken bir tartışma ya atıf yaparak ilerleyeceğim; bilindiği gi
sorunu ikincil plana atmış, salt kapitaliz
bi farklı konumları ifade eden güçler ara
min eşitsiz gelişimine veya dünya çapında
sında yine farklı görüşler üzerinden bir
ki kutuplaşmasına indirgeyen bir çözüm
yarılma ortaya çıktı. Doğal olarak bu ve riler üzerinde hareket eden bir kısım a-
leme ile kendini sınırlamıştı. Yani kapita lizmin iç çelişkileri olarak... Bu varsayı
raştırmacı ve onların teorik varsayımları
mın temel sakıncası şu olmuştur; böyle bir varsayım ne kapitalizme karşı bir mü
arasında değişik konumlanışlar derhal
cadele iradesini ne de alternatif bir savaş
başlık altında toparlayacağım; bunlardan
stratejisi olanaklı kılar. S. Amin insanlığın
ilki sorunlara batı merkezci görüşten ba
temel sorunları gibi bir dizi sorunun
kanları ifade eder (hemen belirteyim ki,
kendini gösterdi: Bu eğilimleri üç ana
kaynağında K Ü B ’nin olduğunu varsaysa
ben asla bazı üç dünyacı teorisyenlerin
bile bir yerde yine de onu es geçerek, hatta bu sorunların tümünün sınıf soru
yaptığı gibi batı emekçilerinin yaratmış olduğu olumlu değerleri yadsıyan bir
nuna gelip dayandığını önemsemeyerek, ortaya koyulan böyle bir yaklaşım ister
yaklaşıma düşmeden bu kavramı kullan makta bir sakınca görmüyorum.) Kanım
istemez yanlış bir stratejiye kapıyı arala
ca bu çevrelerin bakışı, daha çok batı
mıştır. Gerçekten meselenin ana omur
merkezci düşüncenin bir sonucu olarak
gasında duran asıl sorunu ikincil bir bo
uyum, işbirliği, demokrasi veya barış gibi
yut içine almak ve böylece sınıf mücade
bir söyleme dayanır. Sonucu ise sınıf iş
lesi ile ilişkisini gölgelemek, kanımca ya
birliğini öngören politik varsayımlara yol
pılabilecek en büyük yanılgıların başında gelir. Soruna böyle bir bakış S.Amin’in
açan liberalizm / demokratizm üzerine kurulan tasarımlarıdır. İkincisi Ü ç Dün
söylediği gibi “ yüksek soyutlama” içinde
yacı görüşlerdir, üçüncüsü ise Marksist
ki bir kavrayış olarak açıklanamaz. Kuş
görüşler olarak ifade edilebilir.
kusuz böyle bir soyutlama ile yaklaşanlar
Bu yazının ana hedefi batı merkezci ba
olsa bile, hatta popülist bir sınıf söylemi
kışlara yöneldiği için onu şimdilik atlaya
ne dayananlar olduğunu bildiğimiz halde
rak, kısaca Üç Dünyacı görüşün öznele
(ki ülkemizde de oldukça sık görülen bir
rinden biri olan Samir Am in’in görüşünü kısaca özetlemenin gereğine inanıyorum;
yaklaşımdır bu) sorunun odağına K Ü B ’nin sorgulanmasını ele almayan her düşünce, niyeti ne olursa olsun kapitaliz mi haklı çıkarmaya dönük bir çabadan
Samir Amin bir yazısında (S.Amin, 1990:105), dünyamızda egemen top lumsal yapıyı tarif ederken, kapitalist ü-
kurtulamaz. Dolayısıyla sorunu sınıfsal
retim tarzının ortaya çıkardığı egemenlik
boyut içinde ele almanın hayatiyeti yete
ilişkilerini, dolayısıyla buna bağlı olarak
rince kendini hissettirmesi gerekir. Bu
sınıf mücadelesi sorununu tartışırken bu
radan elbette sabah akşam kapitalizmden
sorunu ikincil plana atmış, salt kapitaliz
veya üretim ve sömürü ilişkilerinden
min eşitsiz gelişimine veya dünya çapında
174
küreselleşme, göçmen emeği ve demokrasi ki kutuplaşmasına indirgeyen bir çözüm
yapıyı gösterir. İkili bir yanı var bunun;
leme ile kendini sınırlamıştı. Yani kapita
bir yandan milyonlarca yoksul emekçiyle
lizmin iç çelişkileri olarak... Bu varsayı
hem pratikte (eğitim kurumlan, ışık ev
mın temel sakıncası şu olmuştur; böyle
leri, TV, gazete vb.) hem de ideolojik
bir varsayım ne kapitalizme karşı bir mü
söylemde bir ilişki kuruyor, yine hem de
cadele iradesini ne de alternatif bir savaş
21. yüzyılın en önemli sermaye grupları
stratejisi olanaklı kılar. S. Amin insanlığın
ile (A B D ) ilişkisinde Ortadoğu İslam
temel sorunları gibi bir dizi sorunun
coğrafyası için yeni proje oluşturabiliyor. Veya oluşturulan bir projenin ayakların
kaynağında K Ü B ’nin olduğunu varsaysa bile bir yerde yine de onu es geçerek,
dan birisi oluyor. Biri çağdışı bir akımın
hatta bu sorunların tümünün sınıf soru
temsilcisi diğeri de modern “ A B D de
nuna gelip dayandığını önemsemeyerek,
mokrasisinin” sermaye ayağı. Bunun gös
ortaya koyulan böyle bir yaklaşım ister
tergesi şudur; “ modern burjuva” bir a-
istemez yanlış bir stratejiye kapıyı arala
kım ile gelenekçi dinsel bir akım arasında
mıştır. Gerçekten meselenin ana omur
ki ilişki ve geçiş biçimlerinde kullanılan
gasında duran asıl sorunu ikincil bir bo
objeler, geniş emekçi kitleyle ilişkide bir
yut içine almak ve böylece sınıf mücade
volan kayışı gibidir. Burada elbette volan kayışı bu gelenekçi dinsel grupların ken
lesi ile ilişkisini gölgelemek, kanımca ya pılabilecek en büyük yanılgıların başında
disi ve kullandıkları araçlardır. Biz Mark-
gelir. Soruna böyle bir bakış S.Amin’in
sistler, bu ülkenin emekçiler üzerinde ki
söylediği gibi “ yüksek soyutlama” içinde
dinsel etkinin politikada oynadığı rolün
ki bir kavrayış olarak açıklanamaz. Kuş
önemini düşünecek olursak, buradan çı
kusuz böyle bir soyutlama ile yaklaşanlar
karacağımız sonuç şu olur; Marksizm
olsa bile, hatta popülist bir sınıf söylemi ne dayananlar olduğunu bildiğimiz halde (ki ülkemizde de oldukça sık görülen bir
m o d e rn bir h a re k e t olarak, e m e k dün
yasını doğrudan saran bir dinsel ideolojik
yaklaşımdır bu) sorunun odağına K Ü B ’nin sorgulanmasını ele almayan her
dan birisinin, bu akımın biçim dilini kendi söylemlerimiz içinde nasıl kullanacağımız
düşünce, niyeti ne olursa olsun kapitaliz
sorunudur. Sermaye (modern burjuva
mi haklı çıkarmaya dönük bir çabadan
düşüncesini ifade ediyorsa eğer) bu akım
akımın bertaraf edilebilmesinin yolların
kurtulamaz. Dolayısıyla sorunu sınıfsal
ile ilişki kurarak nasıl ki emekçileri kendi
boyut içinde ele almanın hayatiyeti yete
yatağına çekiyorsa, bizde bir şekilde di
rince kendini hissettirmesi gerekir. Bu
nin etkili olduğu bu emekçiler ile ilişki
radan elbette sabah akşam kapitalizmden
lerde yeni bir biçimsel araç ve bu aracın
veya üretim ve sömürü ilişkilerinden
kullandığı dil, bu anlamda ideolojik bir
bahsederek “ yüksek soyutlama” içinde
tutum ve yöntem vb. ile bu toplumsal
hareket etmenin fazla bir anlamı olmadı
gücü kendi yatağımıza çekip çekemeye
ğı elbette kabul edilebilir. Ancak Üç
ceğiz sorununda düğümlenir. “ Modern
Dünyacı söylemlerin bütünü ile düşünül
bir akım” olan burjuvazi modern dışı bir
düğünde, ısrarla bu noktanın üzerinde
akım üzerinden etkili bir süreci yaratı
durulmasının neden bir soyutlama olma
yorsa, modern bir hareket olan Mark
dığı da böylece anlaşılmış olacaktır.
sizm de, gelenekçi bir dünyanın üzerinde
5. Burada farklı bir benzetmeden önemli
etkili olacak söylem ve araçları yaratması
bir ders çıkarılacağını düşünüyorum; me
düşünülemez mi? Ben elbette burada
sela Fettuhlahcı grup dinsel bir söylem
dinsel bir söylem, dil ve araçların kulla
(gelenekçi bir dil) üzerinde kurulmuş bir
nılmasından bahsetmiyorum. Dinsel yapı-
_
175 —
— y o l----------------------------------------ların ayrıcalıklı konumu onun kitleyle i-
hiptir. G erçekte coğrafi konumun bunda
lişkide daha kolay bir geçişi sağladığını da
olumsal bir rolü vardır ) yok etmek ve
biliyorum. Elbette sorun bizim tarafımız
ortadan kaldırmak, İkincisi de emperya
dan benzer biçimin kullanılıp kullanılma
listler arası rekabette, özellikle A B D ve
ması da değildir. Sorun Marksizm’in kur
Japonya ile rekabette (Rusya ve Çin da
tuluş manifestosunun bu gelenekçi de
hil), paylaşım mücadelesinde diğerlerine
ğerlere sahip sınıf güçlerinde nasıl etkili
karşı ortak bir üstünlük sağlamak gibi
bir ideolojik söyleme dönüştürülmesi
gerekçelere dayandırılmıştır. A B veya
sorunudur. Bunlar şimdilik ortaya attı
Avrupalı ulusal devletler gelenekleri açı
ğım sadece birer sorular yumağı. Cevap
sından hala A B D gibi bir devlet oluşu
ları şimdilik yok. Bu ortak bir aklın ürü
mundan şimdilik uzak olsa bile, hızla yeni sermayenin organik yapısına uygun bir
nü olarak çıkacak gibi görünüyor. Üste lik bizim söylemlerimizin daha etkili ol masını zorunlu kılan bir sınıf kimliği ve onun yaşam içinde ki somut yankıları ol
devlet modeline geçişe hazırlandığını unutmamak gerekir. Bu elbette A B D ’ye göre daha zor bir geçiştir. Çünkü A vru
duğunu düşünecek olursak bunun daha
pa işçi sınıfının oluşmuş olan tarihsel ka-
kolay bir geçiş olacağını varsayabiliriz.
zanımların yarattığı ortak kültür bu geçi
6. Elbette burada A B modelinde öngö
şi daha da zorlaştırmaktadır. Ama gidiş
rülen yeni devlet biçimlerinin oluşum sü
Avrupa hukukuna dayanan toplumsal bir
recine atıf yapılabilir. Bu daha çok A vru pa’nın kıtasal geleneklerine özgü özellik leri bulunan ve aynı zamanda tarihsel bir tartışma konusu da olan bir örneği tem
kapitalist devletten barbar bir kapitalist devlete geçişin bütün verilerini göster mektedir. Bu A B içinde geçerli bir söy lemdir. Yoksa liberal solun iddia ettiği
sil eder. Buradaki öznel durum şudur;
gibi ortak bir “ insanlık kültürünün” ve
A B ’yi oluşturan yapılarda ulusal devlet korunur, hatta daha da güçlendiriiirken,
Avrupa hukukunun üzerinde inşa ediien bir süreçler toplamı değildir. A B bugün,
bu ulusal devletlerin bir üst yapısı yeni
1945 sonrası oluşan Avrupa değerleri
bir ortak devlet yapısına dönüştürülmek istenmektedir. Daha doğrusu ulusal dev letlerin bir kısım görevleri bu üst organa
denilen süreçten kurtulmanın çabası içinde bulunmaktadır.
havale edilmektedir. Ancak aynı işlevsel konum ulusal devletin kendi içinde ge
7. Burada anlatılan demokratik yapının birliği sorunu değildir. Elbette demokra tik güçlerin bir araya getirilmesi farklı bir
çerli olmasından vazgeçilmemektedir. O rtak ve üst bir organ olan A B oluşu
oluşumu gerektirir, buna da kuşkusuz ih tiyaç vardır, ama öncelik sırasını bir ta
munda, yani ciddi sorunlar olsa da bir
rafa bırakarak söyleyelim, asgari düzeyde
üst devlet biçimi olarak, bu geçişe neden olan temel iki etken vardır; bunlardan il ki Avrupa da olası bir sınıf direnişini (bir ülkede patlak verse bile bu direniş diğer ülkeleri hemen etkileyebilir ve kalkışma bütün Avrupa’yı sarabilir, çünkü bu dev letlerin iç içe geçmiş olması ve sınırın hem fiili olarak hem de hukuki olarak ortadan kaldırılması, adeta aynı devlet içinde ki toplumsal hareketler gibi birbi rini çok kolay etkileme derecesine sa
176
Marksist yapıların ortak duruşunu sağla yacak bir yapının inşasını gerektirmekte dir, zaten bu olmadan demokratik güç birliklerinin de kalıcılığı sağlanamıyor.
____________________________________________________________ Fikret Kızıltan
BİR KUŞAK DEĞERLENDİRMESİ: 90’LAR kaç kere linç ettiler beni etimin her parçası şahmeran Murathan Mungan
KUŞAK TARTIŞMALARI
zellikle 28 Şubat’ın ardından açıktan o r dunun desteklenmesi, haklı tartışmalara
D evrim ci mücadele tarihinde ilk ku
yol açtı. 28 Şubat’ın etki alanındaki kimi
şak değerlendirmelerinden birisi herhal
68’liler kendi tarihleri içindeki Kemalist
de H ikm et Kıvilcımh’nın D evrim Z o rla
öğeieri öne çıkararak 68’in gerçeğini y e
ması ve ‘D evrim ci’ Zortlam ası adlı kita
niden inşa etm eye koyulmuşlardı. Buna
bında yaptığı sınıflamadır. Kıvılcımlı kita
karşı haklı olarak “ Hangi 68?” , “ Kimin
bın yazıldığı 1970 yılına kadar sosyalist
68’i?” soruları gündeme geldi. Farklı 68
harekette yer alan d ö rt kuşak ve her
yorum ları tem elde iki nedenden kaynak
kuşağın içinden simgeleşmiş isimleri sa
lanıyordu. Birincisi 68 kuşağı zaten ken
yar. Sosyalist mücadeleye katılan her ye
di içinde homojen
bir kuşak değildi.
ni kuşağın kendisinden önceki mirası ö-
Hem sınıfsal hem de ideolojik farklılıklar
zümsemesi ve onu yeni sentezlere ulaş
içeriyordu. İkincisi ve belki daha da ö-
tırması gerektiğinden
Buna
nemlisi tarih aslında mevcut güç denge
örnek olarak Lenin’in Kautsky ve Pleha-
leri ve güncel mücadeleler içinde alınan
bahseder.
gösterir.
pozisyonlara göre sürekli yeniden yazılı
Türkiye sosyalist hareketindeki yeni ku
yordu. 28 Şubat’ın etki alanına girmiş
nov
karşısındaki
şakları
konumunu
ise tarihsel mirası görmezden
gelmekle eleştirir. I Kuşak tartışmaları daha sonraki yıl
68’liler kendi tarihlerinin hiç de az olm a yan Kemalist öğelerini öne çıkarmayı politik olarak tercih
ettiler.
Sosyalist
larda da zaman zaman alevlendi. Hatta
kimliğini koruyanlarsa “ Bizim 68” dedi
kuşaklar adına örgütlenm eler bile orta
ler ya da 68 yılı yerine 19 7 1 yılını öne çı-
ya çıktı. Bu alanda ilk olma şerefi tabi ki, en çok konuşulan kuşak olan ve 90’lı yıl
kardılar.2
larda artık sistem açısından nostaljik bir
ancak 2000’li yıllarda görülebilir, konuşu
70’li yıllarda mücadeleye katılanlar ise
meşruiyete kavuşmuş bulunan 68’lildre
labilir hale geldiler. 80 darbesinin getirdi
ait oldu. Ancak 68’liler Birliği Vakfı’nın
ği ağır yenilgi ve baskı rejiminin sürekli-
kuruluşundan sonra izlediği politika, ö
leşmesi 1970’li yılların zengin mücadele
------------------------------------------177___
— y o l------------------------------------------pratiğinin “ anarşi ve te rö r” söylemiyle perdelenmesine yol açtı. toplumsal
hafızadan
1 9 8 0 ’DEN SONRA
I970’li yıllar
kazınmak istendi.
Avrupa Birliği ile yakın temasların başla dığı süreç, 12 Eylül “ mağdurları” için de bir fırsat aralığı yaratınca 78’lilik son 3-4 yılda sahiplenilebilir bir kimlik olarak o r taya çıktı. 68’lilik daha çok “ ulusal sol” ya
1980 sonrasında mücadeleye katılanlar genellikle “ 80 sonrası kuşak” denile rek toptancı bir değerlendirmeye tabi tutulur. O ysa aradan geçen 20 küsur yıl da en az üç kuşak saymak mümkün. 1980’in ikinci yarısından 90 başlarına u-
da “ Kemalist-devletçi sol” söyleme ek
zanan geçici yükseliş döneminde müca
lemlenirken, 78’liler “ insan haklan” söy
deleye katılanlar, 90 başlarından K ü rt
lemi içinde kendilerine yer açtılar. En son 12 Eylül’ün yıldönümü dolayı
H areketi’nin silahlı direnişinin büyük öl çüde sona erdiği 1999 yılına kadar katı-
sıyla kimi sol çevrelerde kuşak tartışm a
lanlar ve 1999’dan bu yana mücadele ile
ları yeniden canlandı. Belirtm ek gerekir
tanışanlar. Bu yazı asıl olarak 1990’ların
ki kuşaklar hiçbir zaman homojen bir
başlarından günümüze kadar yaklaşık bir
bütün oluşturmadılar. Am a her kuşağa
on yıllık dönemde devrimci harekete
beili bir sosyolojik grubun damgasını
katılan kuşaklara dair bir özeleştiri de
vurduğu söylenebilir. Örneğin 68 kuşa
nemesidir.
ğının ana özelliklerini belirleyenler ge
“ Eylül sonrası devrimci harekete ilk
nellikle iyi eğitimli, öğretmen, subay ve
kuşak 86’larda katılmıştır. Tek tek istis
m em ur çocuklarıydı. 70’li yıllarda müca
nalar dışında genei eğilim ve yaygınlık a-
deleye katılan kuşağın karakteristik ö-
çısından bu böyledir. Bu kuşak daha çok
zellikleri ise kente yeni göçen ya da köy
1960-80 arasının mücadele alışkanlıkla
ve kasabalardan okumaya gelen gençlik
rını miras almıştır. Eylül sonrası değişim
kitlesi tarafından belirlendi. 68’de belir leyici olanlar daha kentli ve orta sınıf kö
lerden kazanılan bazı farklılıklar olsa da, esas olarak önceki dönemin bir tekrarı
kenlilerdi, 78’de ise taşralı ve alt sınıftan
nı yaşamak istemiştir.” 3 I980’ii yılların i-
olanlar dönemin devrimci kimliğinin olu
kinci yarısında, önce işçi ardından genç
şumuna damgasını vurdu.
lik hareketinde başlayan canlanma ve
Soldaki tartışmalarda kuşak kavramı yerine göre iki ayrı anlama gelebiliyor.
S H P ’nin yükselişi,
12 Eylül rejiminden,
tıpkı 12 M art döneminden C H P ’nin se
Bazen belli bir dönemin karakteristik ö-
çim zaferiyle çıkıldığı gibi çıkılabileceği
zelliklerinin
yönünde beklentilere yol açmıştı. Oysa
etkisiyle
biçimlenmiş aynı
yaş grubundaki insanların tümü kastedi-
I980’li yıllarda hem toplumsal ve eko
lirken; bazen daha dar anlamda, belli bir
nomik yapıda köklü dönüşümler gerçek
dönem de sosyalist mücadeleyle herhan
leşiyordu hem de devlet aygıtı sola kar
gi bir seviyede ilişkilenmiş olanlar kaste
şı 80 öncesiyle kıyaslanamayacak ölçüde
dilir. Bu yazıda kuşak kavramı dar anla
yetkin ve “ derinlem esine” örgütlenmiş
sosyalizm
durumdaydı. D evlet zoru çok daha seçi
mücadelesine katılanlar ve özelde dev
ci ve günlük hale getirilmiş, üniversite
mında
kullanılarak, genelde
rimci örgütlerde mücadele yürütenler
lerden ortaöğretim kurumlarına, sendi
kastedilecek.
kalardan bürokrasinin çeşitli birim ve
__ 178
bir kuşak değerlendirmesi__ kademelerine kadar siyasal açıdan kritik
90’lar salt uluslararası konjonktür a-
kurumlarda yukardan denetim ve yön
çısından değil ulusal koşullar açısından
lendirme
da son derece zorluydu.
mekanizmaları
oluşturulmuş
1992 yılında
durumdaydı. 90 başlarında işçi ve öğren
K ü rt H areketi’ne karşı başlatılan “ top-
ci hareketindeki gerileme, bu beklentile
yekûn savaş” sadece P K K için değil T ü r
ri boşa çıkardı. 80 sonrasının bu ilk ku
kiye sol hareketinin devrimci kesimleri
şağı toplumsal ve siyasal koşullardaki
için de yargısız infazlar, kayıplar, işken
köklü değişimlerinin önemini yeterince
cede ve cezaevlerinde katliamlar anlamı
kavramadan genellikle “ siyasi ahilerinin”
na geliyordu. Bu yıllarda sürekli pompa
getirdiği yerden mücadeleyi sürdürme
lanan
ye, “ geçici” gerileme döneminin ardın
P K K ’nin duraklaması ve ardından gerile
dan 70’lerdekine benzer bir çıkış yap
mesiyle etkili olmaya başlayan şovenist
maya çalıştı. Kendisinden önceki döne
propaganda
min mirasını eleştirel bir değerlendir
tecrit etmekle kalmadı, solun tümü üze
ve
özellikle
1995
sadece
K ü rt
sonrasında
H are k eti’ni
meye tabi tutarak ideolojik ve örgütsel
rinde büyük bir baskı oluşturdu. 28 Şu-
bir yenilenmeye öncülük etmek yerine
bat’ta alınan kararların ardından yoğun
bir sonraki kuşakla “ eskiler” arasında
laşan devlet terö rü Ö calan’ın yakalandı
bağlantı kurma rolünü oynadı. 80’liler
ğı 1999 yılında had safhaya çıkarak, tüm
genellikle “ eskilerden” dinledikleri “ kah
devrimci ve dem okratik kurumiarı he
ramanlık hikâyeleri” ile dönem e hâkim
def aldı. Cezaevlerindeki F Tipi saldırısı
olan “ yenilgi psikolojisi” arasında git gel-
bu sürecin son halkası oldu.
li bir ruh hali içinde oldu.
90’lı yıllarda mücadeleye katılanlar bu ulusal ve uluslararası koşulların etki
‘ZOR YILLAR’
siyle biçimlendiler. 90’lı yıllar derken, gerçekte 93 yılında yoğunlaşan tasfiye sürecinden F Tipi saldırısı ve ölüm o ru ç
90’lı yıllar toplumsal mücadeleler açı
larının devrimci siyasette kilitlenmeye
sından sancılı gelişmelerin yaşandığı bir
yol açan etkisinin savaş karşıtı hareket
dönemdi. Sovyetler Birliği’nin çöküşü
lenmeyle bir ölçüde aşıldığı 2003 yılına
nün ardından sosyalist ideolojinin dünya
kadar süren 10 yıllık bir dönemi kastedi
çapında uğradığı prestij kaybı ve dünya
yorum. Bu on yıllık dönem boyunca mü
ölçeğinde sol hareketlerde yaşanan geri
cadeleye katılanlar nesnel olarak benzer
leme ve kriz durumu, ideolojik güven yi
koşullar içinde siyasete katılsalar da mü
timine neden oldu. Aynı süreçte post-
cadelenin
modern düşüncelerin yaygınlaşması ve
sonrası için ayrı bir dönem selleştirm e
bir yaşam biçimi olarak postmoderniz-
yapmak gerekiyor.
min etkisi mücadele kültürü üzerinde yı
K ü rt hareketinin yürüttüğü silahlı müca
yürütülüşü
açısından
1999 yılına
1999 kadar
kıcı bir etki yarattı. Yenilginin ardından
dele solda radikalizmin düzeyini sürekli
keşfedilen “ birey” , toplumsal mücadele
yükseltici bir etki yapıyordu. Bu koşul
de bir kalite sıçraması yerine sonsuz
larda devrimci harekete katılanlar ister
benlik arayışlarına ve kimlik bunalımları
istemez P K K ’nin yarattığı devrimci ha
na kapı araladı.
vayı soluyarak var oldular. Güçlü bir si-
179----
— y o ! --------------------------- :— lahls mücadelenin yürütülmediği 99 son
nişan 90’lar kuşağının en belirgin özelliği
rasında siyasetle tanışanlar ise başka bir
herhalde özgüven yoksunluğudur. Hem ideolojik hem de pratik anlamda bir öz-
ruh hali içinde örgütlendiler. 90’İı yıllarda mücadeleye yaygın katı
güvensizliktir bu. Sosyalizmin yıkılışı ve
lım açısından belli bir yıl söylemek zor.
ülkede solun pratik güçsüzlüğü mücade
En belirgin tarih olarak Gazi Direnişi’nin
lede “ gizli umutsuzluk” denebilecek bir
yaşandığı 95 yılı söylenebilir. Am a bu
ruh hali yarattı. Bu genellikle yaptığına i-
dönemde yaşanan hareketlenm eler çok kısa ömürlü olmuştur. Siyasette bazen birkaç yıl,
katılanlar arasında önemli
farklar yaratır. Örneğin 2000’ii yılların başı böyledir. O yüzden Hikm et Kıvıl cımlı kendisinden birkaç yıl sonra siyase te katılmış olan Nazım H ikm et’i bir son raki kuşak içersinde sayar. !990’iı yıllar
nanmama, ama daha iyisini düşünemedi ği ya da yapamadığı koşullarda var olanı ehveni şer sürdürm e anlamına geliyor du. Kimi zaman neredeyse salt ahlaki adanmışlıkla sürdürülen, önü sonu çok görülemeyen bir faaliyet biçimi pratiğin rutinleşmesi ve heyecanın yitirilmesine yol açıyordu.
da ise tersine sosyalistler açısından tari
90’lar kuşağı eskinin yıprandığı ama
hin akışı hayli yavaşlamış, hatta neredey
yeni mücadele yollarının da ortaya çık
se patinaj yapmıştır. Bu yüzden bu on yıl
madığı bir dönemde mücadeleye katıldı.
boyunca mücadeleye
katılanlar büyük
Toplumsal ve siyasal koşullardaki dönü
ölçüde aynı etkiler altında biçimlenmiş
şümlerin devrimci bir yenilenmeyi zorla
tir. 1968’le, 74’le, hatta 86 ile karşılaştı
dığı günlerde, 90’lar kuşağının yukarda
rınca niceliğin cılızlığı belki bir kuşak de ğerlendirmesinin abartılı olacağını dü şündürebilir, ama nicelik tek başına bir kriter olamaz. Bu yıllarda devrimci siya sete katılanlar, dönemin yükünü omuz lamış ve Kıvılcımlı’nın deyimiyle “ H e r kes bıçağı hakkına yaşamıştır.”
saydığımız gelişmelerin etkisiyle biraz tutuklaştığını kabul e tm e k g erekir. Ö z güven eksikliğinin bir yansıması olarak inisiyatif almaktan korkma, sormadan et meden bir şey yapamama ruh hali bu ku şağın tipik özelliklerindendir. O ysa 90’lı yıllarda mücadeleye katılan gençler yeni dönemin özelliklerini algılamada “ abi” ve “ ablalarına” göre çok daha avantajlı bir konumdaydı. İdeolojik keşmekeşin
9 0 ’LAR KUŞAĞI
yarattığı kafa karışıklığı ve savunma ref 90’lar kuşağı mücadeleye katılırken
leksleri yüzünden yeniyle bağlar kurma
artık ne yakın geçmişte yaşanan bir dev
da hep tutuk kalındı. Bu yüzden alışılan
rimin coşkusu ne herhangi bir sosyalist
tarzlar ehveni şer sürdürüldü. Devrim ci
modelin yol göstericiliği söz konusuydu.
mücadeleyi dönemin değişen şartlarına
Teo ri alanında Marksizm’in “ iflası” ilan
uyarlamak yerine “ elde olanı korum a”
edilirken,
güdüsü sürekliieşti, solda tutucu bir ik
pratik
mücadelede
“ sürekli
kriz” hali yaşanıyor ve “ tasfiyecilikle mü cadele" devrimci örgütlerin rutin faali
lim oluştu. 90’larda okuma, öğrenme eğiliminin
yeti haline geliyordu. Bu nesnel ve öznel
ciddi
koşulların etkisi altında mücadeleyle ta-
mümkün. Bu konuda 90’lılar, 80’lilerin
__ 180____________________________
oranda
gerilediğini
söylem ek
________bir kuşak değerlendirmesi__ gerisinde kaldılar. “ D ar pratisyenliğin”
eğilimidir. G enel kitle ile canlı bağlar
öne çıktığı bu yıllarda genel bir sığlaşma
kurmak yerine kendine kültürel olarak
yaşandı. Solun toplumsal ve politik bir
daha yakın bulduğu sosyal çevre içinde
güç olmaktan geri düştüğü bir dönemde
var olmakla yetinme; zamanla sol grup
“ dünyayı değiştirme” umudu azaldıkça
ların dilinin, ilişki kurma tarzının genel
onu “ yorumlama” çabası da değersizleş-
kitleden çok fazla farklılaşması; kitlesizli-
meye başladı. 90’lar kuşağı kedisine bı
ğe alışma... Tüm bunlar solun iddiaların
rakılan zengin teorik mirasla bağ kurma
dan
nın ve onu özümsemenin önemini yete rince kavrayamadı. Bunun yerine genel
G rup sınırları içindeki sosyal var oluşla
vazgeçmesi
anlamına
geliyordu.
yetinme, hatta ona “ gömülme” zaafı, ge
doğruları tekrarlam ak ya da güncel geliş
nel kitlenin bilincine ve ruh haline, hatta
meleri takip etm ek yeterli görüldü. Li
sol hareketin genel var oluşuna yabancı
beral dalgaya direnme kaygısı, ilginç bir
laşan bir militan tipi yarattı. O ysa dev
şekilde teo rik yenilenmeye karşı bir ka
rimcilik genel kitlenin dışında, ayrı bir u-
yıtsızlığı da besledi. Eldeki hazır teorik
zamda değil tam da kitlelerin gündelik
reçetelerin yaşamla arasındaki mesafe
hayatının ve sıradanlığın içinde yeniden
nin açıldığı bu günlerde ya teoriyi yet
üretilir. Bu yüzden devrimci kültür salt
kinleştirmek ya da ona kayıtsız kalmak
devrimci bireyler arası ilişkilerle oluştu
gerekiyordu. Genellikle İkincisi tercih edildi.
rulan bir “ alternatif kültür” değil, düze
90’lıların (ve aslında dönemin) başka
etrafında sürdürülen mücadelelerin ma
bir özelliği devrim ve sosyalizm mücade lesini salt ahlaki bir duruşa indirgeme e-
yaladığı bir bilinç, ruh hali ve yaşantıdır.
ğilimidir. Kimlik ve ahlaki değerler to p
mücadelenin gündelik pratikleri ve bu
lumsal
mücadeleler açısından
elbette
son derece önemlidir. Am a devrimci
nin gerilim eksenlerinin ve çatlaklarının
Devrim ci kimlik de mücadele koşulları, pratikleri anlamlandırma süreçleri içinde oluşur ve sürekli yenilenir.
politika asla bir kimlik politikasına indir
90’lılara musallat olan eğilimlerden
genemez. Solun güçten düştüğü bir dö
biri de “ arınmacılık” takıntısıdır. Bu du
nemde, devrimci var oluş zaman zaman
rum 80 sonrasında yükselen psikolojizm
salt bir kimlik savunusuna indirgendi.
trendinin
Stratejilerin ve taktik mücadelenin göz
“ Devrim i önce kendinde yapmak” , “ ko
soldaki
yansıması
gibidir.
den düştüğü bu yıllarda “ politik devrim
münist insanı bugünden yaratmak” , “ dü
cilik” yerine “ kültürel solculuk” öne çı
zeni içimizde yenm ek” vb. sözler 90’lıla-
kan eğilimlerden birisi oldu. 90’larda sol
rın başına belki en çok boca edilen söz
hep savunma konumunda olduğundan
lerdir. Bu sözlerin doğruluğu genelde
çok yönlü saldırılar karşısında “ kültürel
mücadeleye katılan militanların gündelik
kapanma” bir direniş yöntemi olarak ya
hayattaki kimi tutarsız pratiklerine refe
şandı. Am a bu yöntem karşı hamleler
ransla ortaya konulur. Bundan yola çıka
yapmayı zorlaştırdığı oranda bir handi-
rak yürütülen muhakeme politik bir ta r
kapa dönüştü.
tışma olmaktan çıkarak psiko-kültürel
Bununla bağlantılı olarak, eleştiri hak
bir tartışmaya dönüşmeye başlar. “ Arın-
eden başka bir tutum ise alt kültürleşme
macı” solcunun bütün derdi kendisiyle-
181----
— y o l-------------------------------------------dir, önce “ iç hesaplaşmasını” tamamla
yıllarda mücadeleye katılanlar bütün ye
mak zorundadır. Am a bir türlü tamam
tersizliklerine rağmen, çok zorlu bir dö
lanmayan sonsuz bir süreçtir bu. Düze
nemde devrimci mücadelede sürekliliği
nin kirinden arınmış insanlar yaratmanın
sağlamış, genel bir çözülme ve gerilem e
önceliğine
yapılan
vurgunun
devrimi
nin yaşandığı bir dönemde önemli ö r
sonsuza ertelem ekten başka bir işe ya
gütsel görevler yüklenmişlerdir. Ayrıca
ramayacağı açık. Politika yapmak mev cut dünyayla gerçek bir ilişkiye girmek
bu dönemde devrimci bir yenilenme için gerekli yeni birikimler söz konusudur.
demektir, oysa “ arınmacı” solcu içe ka
Yeni kuşaklar mücadelede somut başa
panmacıdır.
rılar kazandıkları ölçüde geçmişin alış
D evrim cilik
siyasi
iktidar
karşısında alınan bir politik pozisyon ol
kanlıklarından sıyrılmak mümkün
maktan çıkarak salt bir yaşama biçimine
caktır.
indirgenir. “ Devrim i kendimizde yapa lım” , mümkünse iktidara hiç dokunma dan?!
ola
2000’li yıllarda politikleşenlerin geç mişin olumsuz öğelerinden en az etkile nenler olduğu söylenebilir. G erçekten
Yukarda sayılan içe kapanmacı yöne
de “ en yeniler” mücadeleye 80 sonrası
limlerin yarattığı olumsuz bir sonuç ö r
nın yenilgi ruh haline çok fazla bulaşma
gütçü pratiğin değersizleşmesi oldu. O y
dan geliyorlar. O n lar yeni bir mücadele
sa örgütçülük “ akıncı”
dönemine öncülük etmeye
bir ruh halini,
kendi yaşam alanından çıkarak başka iliş kilerin coğrafyasına açılmayı ve toplum sal yaşamla etkileşime girme cesaretini gerektirir. Örgütçülük salt devrimci de ğerlerin ya da bilincin aktarımı da değil dir, mücadeleyi sürdürmemizi sağlaya cak değerleri bir başkasıyla birlikte yeni den üretm ek ve sürekli pratikten öğren meye açık olmak demektir. Kapanmacı eğilim doğası gereği bu esnekliğe ve di namizme uzaktır. Solun kadim hastalıkları 90’lar kuşa ğına da çeşitli düzeylerde sirayet etti. Politik analizin yerine ajitasyonu geçir me, benmerkezcilik, ufuksuzluk, yersiz sekterlikler ve çoğu zaman içeriği gölge de bırakacak ölçüde biçimcilik... G e ç miş kuşaklardan devralınan olumsuz özellikler, genel güçsüzlük duygusunun görüş mesafesini kısalttığı bir atm osfer
yatkın bir kuşak. Am a bunu başarmaları hem yeniyi deneme cesaretlerine hem de tarihse! mirastan beslenme ve geçmi şin eleşirel bir değerlendirmesini yap malarına bağlı. Bugün devrimci örgütlerde mücade leyi sürdürenler asıl olarak 80 sonrası kuşaklardır. Z afer önce kafalarda kaza nılacağına göre, bu kuşakların her şey den önce yitirilen özgüveni yeniden inşa etmesi gerekiyor. Özgüven tarih bilinci ve pratik başarılarla inşa edilir. Yeni ku şaklar teorik ve pratik mirası özümse mekle ve güncel dünyayı iyi analiz edip mevcut koşulların gerektirdiği mücadele hedeflerini ve biçimlerini geliştirmekle yükümlüler. G ü çler dengesinin aleyhimi ze seyrettiği bu koşullarda küçük de ol sa sonuç alıcı pratiklerle yola devam et
de varlığını sürdürdü. Am a sayılan tüm
mek tarihsel
bu zaafların madalyonun bir yüzünü o-
duygusunu pekiştirecektir.
luşturduğunu unutmamak gerekir. 90’lı
__ 182
çok daha
haklılıktan
gelen
güven
Elimizde Marksist teorinin rehberliği
_ _ _ _ _ bir kuşak değerlendirmesi__ ve işçi sınıfının ve ezilenlerin yüzlerce yıllık mücadele deneyimleri var. İç çeliş
DİPNOTLAR * Murathan Mungan, Şafak ile Şahmeran
kileri derinleşen bir kapitalist dünyada,
1. Hikmet Kıvılcımlı, Devrim Zorlaması
devrimi yaşayan kuşaklar olacağımız i-
Demokratik Zortlam a, 2. Bs., Derleniş
nancıyla davranmak gerekiyor. Biten bir
Yayınları, 1978, s. 285-296
dönemin son temsilcileri değil, yenilgi ve yıkıntıların arasından yükselen yeni bir
2. Ergun Adaklı, “ Biz 68’li Değiliz” , Emek, Mart 1998, s. 78-120
mücadele döneminin kurucu kuşaklan
3. Mehmet Yılmazer, “ Devrimci Kişilik
olma iddiasıyla hareket edildiğinde dev
ve irade” , Direniş Gazetesi, Sayı 35, N i
rim ütopya olmaktan çıkacaktır. Yoksul
san 96
luğun kavurduğu ve savaşların yangın ye rine çevirdiği bir dünyada devrimin gün celliği iradenin rolüne bağlıdır. A rtık “ uluslararası Kabelerin” var ol maması, yeni kuşakların ayağını kendi toprağına daha sıkı basması için bir şans olarak da görülmeli. 1980 sonrası kuşak lar mirası özümsemeli ama güncel koşul lardan hareketle kendi yolunu çizme ce saretini de gösterebilmeli. Yaptığına inanmak, sonuç almaya ve kazanmaya odaklanmak gerekiyor. Sınıf mücadelesi nin yeni dönemi yeni insanlarla açılacak.
duvarlar yadigarı o şahmeran sureti içerirken korkunun, dehşetin, zulmün ve sevdanın tarihini ayaklanmış halk resimleri ağacak gökyüzüne yeniden doğuşların bütün tarihleriyle geçerek yaşadığımız hayatın içinden yani emeğin ve sevdanın gurbetinden yanlış kazılmış siperlerde yitirilmiş mücadelelerden geçerek feodal güzergahlar depreminden bütünleyecek parçalanmış bedenini tazelenmiş bir şafağa çizilen *
183 —
Mesut Mahmufoğulları
KAMU ÇALIŞANLARI MÜCADELESİNDE YENİ DÖNEM Kam u
çalışanları mücadelesi, son
on beş yılın T ü rk iye işçi sınıfı m ücade lesinin en dinamik unsuru olarak y e r aldı. M ücadelenin kurumsa! organı o-
TOPLUMSAL MUHALEFETİN KOLEKTİF İRADESİ; KAMU ÇALIŞANLARININ MÜCADELESİ
lan K E S K (Kam u Em ekçileri Sendika ları
Ko n fed erasyon u )
bugün
önemli
bir sürecin eşiğinde. Söz konusu eşik
12 Eylül sonrasının yaşanan dağınıklı
te K E S K ’ in kurumsal yönelişine ve ö-
ğı, örgütsüzlüğü koşularında ciddi kayıp lara uğrayan ve özgüven sorunu yaşayan
zeilikle de son (sendika yasası ard ın
Türkiye
dan sonra yapılan) genel kurulla kastlaşan anlayışa yönelik, K E S K içinden ve dışından yöneltilen eleştiriler, sah te sendika yasasına karşı geliştirilen ta v ır üzerinde
işçi
sınıfının
etkin
unsurları,
1987 bahar eylemliliklerinin kendiliğin den dalgası içinde sınıf mücadelesi zemi ninde yeniden yerlerini aldı. Aynı dö nemlerde dünya bağlamında yaşanan i-
somutlaştı. 28 Şubat
deolojik, politik ve örgütsel dağınıklık,
darbesi sonrası E cevit hüküm etleri ve kurulan
sürecin koşullarını daha da ağırlaştır maktaydı. Kamu çalışanları hareketi, ya
A K P hüküm eti eliyle etkin ve kararlı
şanan bu hareketliliğin sonuçları üzerin
lıkla yürü tülen neo-liberal yapılanm a
de gelişti. G revli ve toplu sözleşmeli
nın yasaları karşısındaki, “ “ b ecerikli”
sendika hak talebi üzerinde yürütülen fi
ardından
3
Kasım
sonrası
beceriksizliği” , K E S K ’ e egemen olan
ili ve meşru mücadele, işçi sınıfının ö r
kastın
gütsel parçalanmışlığının ortadan kaldı
tarihsel
görevini
anlatan
bir
pratik olm uştur.
rılmasına dönük birleşik mücadele hattı
Kamu çalışanları mücadelesini kuşa tan ve onu boğmayla yüz yüze bırakan
nın yaratılması talebiyle(O rtak Çalışan lar Yasası) ilişkilendirilebilmiş ve döne
gerici yapılanmanın nedenlerini, dünya
min anti-demokratik koşullarında, insan
ve Türkiye bağlamında yaşanan nesnel
hakları, demokrasi, K ü rt sorunu vb so
gelişmelerle
irdelemek
runlar üzerinde yaşanan tüm toplumsal
gerekmektedir. Ancak böylece, yeni sü
muhalefet dinamikleri ile ortak bir mü
recin dayattığı tuzakların aşılabilmesinde
cadele hattında buluşabilmişti. Kamu ça
mücadele geleneğimizde içkin olan öz gün dinamikleri tekrar açığa çıkarmada
lışanları, kendisini örgütlerken bir ref
doğru verilere ulaşabiliriz ve bu örgütü
rini bir kenara itip, ilkesel olarak önüne,
müze çöreklenen liberal kastlaşınanın a-
işçi-memur ayrımını ortadan kaldırmayı
ilişkilendirerek
leks olarak, klasik örgütianme m odelle
şılmasını sağlayacak bir müdahale ekse
koymuş, aşağıdan yukarıya örgütlenmek
nini oluşturabiliriz.
ve kitleselleşmek, örgütlenme anlayışı
184
kamu çalışanları mücadelesinde yeni dönem__ olmuştu. Kendiliğinden de olsa yaşanan
tığı bu kurultay sonucunda K E S K sancılı
bu deneyim, kamu çalışanları mücadele
bir şekilde kurulmuştu.
sine sınıf mücadelesi içinde özgün bir di namik olarak alan açmıştır.
Bu gün tartışılan sorun, organizasyo nun gerekliliğini ve biçimini belirleyen tartışmalarda, bürokratik-sendikalist an
B İR İN C İ KIRILMA NOKTASI
K E SK ’İN KURULUŞU
layışın sürece egemen olm asıyla o gün ortaya çıkmıştı. Olum lu öğeler bilince taşınamamış ve irade haline getirilem e
Mücadele boyutlanıp kitleselleştikçe KÇ SP
(Kam u
Çalışanları
Sendikaları
Platform u) gibi etkin, işlevsel ve en önemlisi de bürokratik olmayan bir ko lektif irade olmasına rağmen, henüz ol gunlaşmamış bir ihtiyaç olarak “ merkezi örgütsel
organizasyon”
mücadelenin
miştir. Egemen sendikalist anlayış, ken diliğinden hareketi, politika haline getir miştir. Özellikle bu sürece kadar, göre ce gündemi belirieyebiime yetkinliği, bu süreçten sonra, belirlenen gündemlere yetişebilme telaşına dönüşmüştür. Pra tik etkinlik ve örgütsel ihtiyaçları bu te-
gündemine zorla sokulmuştur. 20 Aralık
laş(bürokratik
1994 iş bırakma eylemi sonrası devletin
Organizasyon ve merkezileşme işte bu
kaygılar)
belirlem iştir.
saldırılarına karşı etkin bir karşı duruş
çarpılmış kavrayış temelinde tartışıldı.
örgütlenememiş, yine
17-18 Haziran
Geleneksel bürokratik aygıtların çözüm
1995 yılında sahte sendika yasası girişi
olarak ortaya çıkması bu zeminde kaçı
mine karşı Kızılay Meydanı’nda yapılan
nılmaz olmuştur.
oturm a eylemi, ikinci gününde bürokra
O rta k çalışanlar yasası talebi terk e-
tik bir müdahale ile kitlenin militan ka
diimiş,
rarlılığına rağmen bitirilmişti. Kitlesellik
sendika talebi öne çıkarılmış, toplumsal
ve militanlık açısından tarihsel bir önem de olan bu eylemlerin somut bir kaza
safeler koyulmuş, çözülen geleneksel iş
nım
çi sendikaları ile, bürokratik egemenlik
sağlanmadan
sönüm lendirilm esi,
ücret sendikacılığına
mahkum
muhalefetin diğer unsurlarıyla araya me
mücadelemizde ilk kırılmanın yaşanma
lerin
sına neden oldu. Militan, kitlesel, fiili,
platformlarla yürütülen sendikal etkinlik,
meşru mücadelede ivme kaybı bu kırıl
yeni yönelimin pratik faaliyeti haline gel
ma ile başladı diyebiliriz. Konfederasyon
miştir.
ihtiyacı tam da bu ilk kırılma anında gün deme dayatıldı.
korumasına
dönük
ittifaklar ve
K E S K ile somutlanan bu süreçte, kit leselleşme durmuş hatta gerilemiş, üye
Şubat I995’te yapılan kurultayla son
nin örgütüne güveni azalmış ve yabancı
süreci
laşmış, militan mücadele hattının gerisi
başlatıldı. I I -12 Kasım 1995 kurultayın
ne düşülmüştür. Özellikle küreselleşme
da 14 sendika deklarasyon yayınlayıp ku
politikalarının ülkemizde yerleştirm eye
baharda
konfederasyonlaşm a
rultaydan çekilmesine rağmen, konfede
çalıştığı, “ Yeni Ekonom i” , “ Yeni Siyaset”
rasyon tüzüğü kabul edilerek kuruluş
projelerinin şekillendirdiği liberal politi
kararı alındı. Sendikal deneyim ve biri
kaların kitle desteğine em ek cephesin
kimlerden çok siyasal grupların öne çık
den katkı sunma konumuna gelinmiştir.
185 —
__ yol____________________________ 28 Şubat sürecinde, laiklik-şeriat suni
tasfiye kongresi olmuştur. K E S K ’e ege
gündeminde, Şubat 2002 krizi öncesi ve
men olan anlayış içine girilen yeni süre
sonrasında “ Yoksulluk ve Yolsuzlukla
cin gerekli kıldığı uyumlanmanın mühen
Mücadele” gündeminde yer alış biçimi
disleri olarak görev yapmışlardır. Mayıs
bu uyumlanmanın somut adımları ol
2001 tarihinde gündeme getirilen, toplu
muştur. Siyasi alanda, siyaset kurumla-
sözleşme ve grev hakkı içermeyen, sen
rında, partilerde, kitle örgütlerinde, en
dika kapatan ve parçalayan, hantal ve
sağdan en sola tüm yelpaze içinde yaşa
bürokratik yapıları dayatan “ Sendika Y a
nan likidasyon ve tasfiye süreçleri yeni
sasına” karşı tasfiyeci K E S K M Y K ’sının
dönemin istenen “ örgütleri” haline gel
ortaya koyduğu pratik, kuyumcu işçiliği
medeki öznel iradenin etkinliğini göster
ustalığıyla yürütülmüştür. Yasaya karşı
miştir. K E S K ’ in sahte sendika yasası ön
“ örgütlenen” mücadele salt protestoya
cesinde yapılan genel kurulunda oluşan
kilitlenmiş, bürokratik süreçlerde kararı
yönetimin bileşimi, bu iradenin-teslimi-
alınmış ve kitleye dayatılmıştır. Hazırlığı
yetin- kastlaşmasında önemli bir adım
yapılmayan, dar, dağınık ve yorucu ey
olmuştur. İkinci önemli adım ise, aynı
lemlere
zamanda mücadele tarihimizin ikinci kı
i ki bilinçli bir tercihti. Böylece, bir yan
hapsedilmiştir.
Bu
tarz
tabi-
rılma noktası olarak tanımlayacağımız,
dan kamu çalışanlarının bir çok yasa te
sahte sendika yasasına uyumda gösteri
şebbüsünü geri püskürten militan muha
len kararlı uysallık olmuştur.
lefet geleneğinin altını boşaltmayı amaç larken, diğer yandan gelecek sürecin bü
İKİNCİ KIRILMA NOKTASI VE KAMU GÖREVLİLERİ SENDİKA YASASI
rokratik örgütsel yapılanışın iktidar iliş kilerine egemen olacak tasfiyelerin ta mamlanması amaçlanmıştır. Nitekim yasa çıktıktan sonra K E S K M Y K ’ sının yasaya karşı yaklaşımı ve 16
Kamu çalışanlarının mücadelesinin önünü kesmede devlet iki önemli aracı
Eylül 2001 tarihinde yapılan K E S K T ü zük Kurultayındaki tavrı yukarda sözü
kullanmıştır. Bunlardan birincisi devlet
nü ettiğimiz niyetleri en açık şekilde teş
güdümlü, “ kontra sendikalar”
kurmak
hir etmiştir. Kamu çalışanları, K E S K ’ e
ve İkincisi de sahte sendika yasa taslak
egemen olan anlayışın mühendisliği ile
larını gündeme getirm ek olmuştur. Sah
sokakta bir yenilgi yaşadı. K E S K M Y K ’
te yasalar ile kamu çalışanlarının yükse
sına egemen olan anlayışlar öyle bir ay
len mücadele ivmesine ket vurmak ve
mazlık içindeydiler ki, yaşanan yenilgi ve
verilen mücadelenin bağımsız eksenini
moral bozukluğunun kongrede de de
kırma amaçlanmıştır.
vam edeceğini ve yasaya uyum için ge
İlk ciddi girişim
1998 yılında 54. Hüküm et tarafından ya
rekli tüzük değişikliğinin kolaylıkla yapı
pılmış, hazırlanan “ sendika yasası” m ec
lacağım düşünmüşlerdi. Bu yazının yaza
lis genel kurulunda iken 4 M art 1998 ta
rının da içinde y e r aldığı ve hareketin
rihinde ortaya konulan direniş sonucun
geleneğine
da yasa geri çekilmiştir. O ca k 2001 K E S K G enel Kurulu bir
__ 186
sahip
çıkanların
yaptıkları
müdahalelerle, bu aymazlık teşhir edildi ve yasaya uyumlu bir tüzük çıkarmak
kamu çalışanları mücadelesinde yeni dönem__ mümkün olmadı. Fakat ikinci kez daha
yada ve ülkemizde giderek çözülmekte
hazırlıklı bir müdahale ile tüzük yasa
dir. Çalışanların çok küçük bir kesimini
doğrultusunda değiştirildi ve kendini egemeniere affettirdi.
örgütleyebilmektedir ve örgütlenebilen
İ ç in e
g ir d iğ im iz
k o n g re
dönem i
bu
kesimler de aristokratlaşan ve marjinal leşen kesim olmuştur. Dünya bağlamın
belirsizliğin bir biçimde ortadan kalkaca
da yeni üretim yöntem lerinin yarattığı
ğı bir dönem olacaktır. Kamu çalışanları
çalışma ve istihdam koşulları, bu gele
hareketi ya devlet ve sermayenin kendi sine çizmiş olduğu sınırların içine hap-
muş; örgütsüzleşme, çalışma koşulları
solmayı kabul edecek ya da kendisini
nın karakteristik öğesi olmuştur. Serm a
tüm işçi sınıfı ve sendikacılık hareketinin
ye, kullandığı yeni araçlarla işçi sınıfının
neksel örgütlenme biçiminin altını oy
krizden çıkışının bir odağı olarak yeni
kolektif bilincinde ciddi tahribatlara ne
den yapı [andıracaktır. Gidişat birincisi
den olmuştur. Hisse senedi ortaklıkları,
yapılandır
borsa ve benzeri rant ilişkileri ile işçi sı
ma, güçlü bir iradeyi, ortak çalışmayı ve
nıfının tarihsel gelenekleri tahrip edil
hepsinden önemlisi üzerinde mutabık kalınmış bir yeniden yapılandırma prog
neklere sahip Avrupa işçi sınıfının, top
ramını gerekli kılmaktadır. Bu çerçevede
lam gelirleri içindeki ücret oranları, rant
doğrultusundadır.
Yeniden
mektedir. Ö yle ki özellikle köklü gele
önceki
ilişkileri ile elde edilen gelirlere oranla
kongrelere benzememekte, tarihsel bir
düşmüş, serm ayeye kişiliksiz bir bağımlı
önüm üzdeki
kongre
bundan
önem taşımaktadır. Kongrede alınacak
lık gelişmiştir. Bu saldırı aracı, dünya
tutum lar bu tarihsel öneme uygun olma
bağlamında sermaye tarafından yeni ege
lı, geçmiş alışkanlık ve yaklaşımlar terk
menlik ilişkisi olarak yoğunlaştırılmaktadır. Özellikle bilgi-değer-teknoloji-kül-
edilmelidir.
tü r üretimi, hizmet sektöründe yoğun liberalizasyon ile bu alanlarda yaşanan ü-
SENDİKAL YAPILARDA ÇÖZÜLME
retim ilişkileri ve yöntem leri, işçi sınıfı içinde ciddi bir parçalanmanın da nesnel zemini haline gelmiştir. Çalışma koşulla
Sahte sendika yasasına karşı K E S K ’in
rı, ücret düzeyleri, statü ve pompalanan
çaresizliği üzerinde yaşanan tartışmaları,
tüketim kalıpları ile kısa vadede kendisi ni işçi sınıfı içinde görmeyen, ama aslın
bu bürokratik çürümenin öznel neden leri
bağlamında
incelemenin
em peryalist-kapitalizmin
yeni
yanında, saldırı
da işçi olan geniş yığınların ortaya çıktı ğını görmekteyiz.
Yeni
bir yurttaşlık
programı üzerinden, dünyada ve ülke
kimliği ve aidiyet olarak da “ Şirket V a
mizde yaşanan yeni yapılanma politikala
tandaşlığı” projesi hızla tamamlanmak is
rına bağlayarak da irdelemek zorunda
tenmektedir.
yız.
Böylece,
b üro kratik
kuşatmanın
Tüm yaşam alanlarının meta üretimi
nesnel temellerini ortaya koyup, bürok-
alanlarına dönüştüğü, tüm yaşam araçla
ratizmin öznel yapılamşını ancak bu ze minde tanımlayabiliriz. Geleneksel sendikal yapılar tüm dün
rının ve ilişkilerinin metalaştığı bu yeni süreç, nesnel olarak çok daha fazla insa nın işçileşmesine ve bununla birlikte, es
— ------------------------------------ 187 —
— yol nek üretim, esnek çalışma, esnek istih
da son on yıla damgasını vuran en ö-
dam ile çok daha fazla insanın işsiz hale
nemli anlaşma kamu hizmet alanlarını u-
gelmesine neden olmaktadır. Kapitaliz
lusötesi en egemen sermayenin talanına
min en karakteristik özelliklerinden o-
açan G A T S (H iz m e t Ticareti G enel A n
lan, işsiz emeğin denetimi bu üretim iliş
laşması) dır. Dünya T icaret Örgütü için
kisi içinde daha da güçlü hale gelmekte dir.
yılı sonunda tamamlanması hedeflenen
de 1994 yılından beri yürütülen ve 2005
Bu parçalanmış hayat içinde, artık
G A T S ile tüm kamu hizmet alanları(ile-
çok küçük bir çalışan kesimi örgütleye-
tişim, ulaşım, sağlık, eğitim, belediye hiz
bilen klasik sendikal örgütler, gerek ulu
metleri, enerji, sosyal hizmetler, tarım,
sal zeminde ve gerekse Avrupa ve dün
turizm, hapishaneler bile) ulusötesi en
ya bağlamında üst örgütlenmeleri ile u-
egemen sermayenin talanına açılacak ay rıca bu alanlarda sermaye lehine kuralsız
lusötesi sermayenin politikalarına uyumlanma koşuluyla varlıklarını sürdürür ha le gelmişlerdir. Buna rağmen sermaye,
çalışma koşulları tüm çalışanlara dayatı lacaktır.
işyeri sendikacılığı, bireysel sözleşme, iş
Bu güne kadar çıkan tüm yasalar(sos-
letme komiteleri, ekonomik-sosyal kon
yal güvenlik, iş kanunu, kamu reformu,
seyler, endüstriyel demokrasi ve Şirket
belediyeler kanunu, özel emeklilik) ve
lerin Sosyal Sorumluluğu gibi em ek de
çıkacak olan, personel rejimi yasa tasarı
netim
sok
sı, sağlık ve emekliliği birbirinden ayıran
maktadırlar. Böyiece sermaye, emek ile
yeni sosyal güvenlik düzenlemeleri,vb.
olan ilişkilerini sendikalar dışında, şirket
yasalar, kamu hizmet alanlarının uluslar
mekanizmalarını
devreye
ler bünyesinde düzenleyen evrensel ku rallarını
oluşturarak, emeğin
örgütlenm esinin
koşullarını
bağımsız tamamen
imha etm ek istenmektedir. M evcut ya pılarıyla sendikalar artık Kapitalizmin Sosyal Kurum lan haline gelmiştir.
KAMU HİZMET ALANLARININ PİYASALAŞTIRILMASI VE K ESK ’İN MUHALEFETİ
arası serbest ticarete açılmasını sağlaya cak G A T S ’ ın alt yapısının hazırlığıdır. Böyiece mal ve hizmet ticareti tüm dün yada ulusötesi en egemen sermayenin denetimine geçerken, kuralsızlaştırılmış ilişkilerin, çalışma kuralları haline getiril mesi de tüm dünyaya dayatılmaktadır. İşte
bu
bağlamda
aldığımızda,
Yaşasın G revli Toplu Sözleşmeli Sendi ka” zemininde yürütmüş olduğu muha lefetin siyaseten
28 Şubat ile birlikte başlayan neo-li-
ele
K E S K ’ in “ Sahte Sendika Yasasına Hayır,
hiçbir nesne! temeli
kalmamıştır. Söz konusu saldırının, salt
beral yapılanma süreci, en egemen em
kamu çalışanlarının değil, tüm sınıfın ya
peryalist sermayenin dünya bağlamında
şamını tehdit eden bir saldırı olduğu bi
egemenlik ilişkilerinin yeniden
düzen
lincinden uzak bir mücadele hattını ıs
Uluslar arası
rarla savunmak, sermaye ve devletle giz
emperyalist kurumlar ve anlaşmaların
li bir uzlaşmanın varlığını kanıtlamakta
dayattığı düzenlemeler, yasalar şeklinde
dır. Sorun işçi sınıfının birleşik mücade
kendini ortaya koymaktadır. Bu bağlam
lesini yaratacak bir muhalefet hattını ör-
lenmesinin
__ 188
sonuçlarıdır.
kamu çalışanları mücadelesinde yeni dönem__ mektir. Am a K E S K tercihini, özellikle
“ sosyal taraflar” ; işçi sınıfının sosyal ve
son genel kurulda güçlendirmiş olduğu
ekonomik hakları yerine, “ şirketlerin ü-
bürokratik egemenliğiyle, kitlesinin mili
retimini ve rekabetini savunmak” vb. gi
tan geleneğini de söndürmeye yönelik
bi söylemleri, sendikaların tüm politika
“ eylem liliklerle” , bürokratik varlığının
metinlerinde
pazarlığından yana koymuştur.
nutuklarında duymaktayız . Bu bağlamda
okumakta,
bürokratların
tespitimizi daha anlaşılır kılmak için, ö-
AB GENİŞLEM E SÜRECİ, SOSYAL AVRUPA PR O JE Sİ VE K E SK ’İN SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜNE DÖNÜŞTÜRÜLM ESİ
nemli somut bir projeyi aktarmak y e te r li olacaktır: A B , genişleme sürecinin bir gereği olarak, bu yıl üye olarak kendine kattığı ülkelerde ve üye olarak almayı planladığı
ülkelerde
uzun
zamandır
“ Sosyal Avrupa” adı altında bir çalışma Serm aye işçi sınıfı üzerindeki dolaylı egemenliğini; bir yandan, sosyolojik ola rak em ek örgütü olan, fakat bürokratizmin
egemenliği
altında,
kapitalizmin
“ sosyal” kurumlan haline gelmiş sendi
yürütmektedir. Bu çalışma ile liberal ekonomik-sosyal yapılanmayı ve bu ze minde bütünleşmeyi hızla ve sorunsuz bir şekilde gerçekleştirm ek istemekte dir.
kalar aracılığıyla; bir yandan da sınıfsal
Yine bu çalışma ile kuralsızlığın kural
farklılaşmanın üstünü örten, giderek i-
haline getirildiği çalışma hayatının, de
deoiojisizleştirmenin aracı haline gelen
magojik yalanlarla bizzat “ em ek örgütle
kalite çemberleri, T K Y vb. üretim ve iş organizasyonları ve bunların üzerinde
ri” aracılığıyla içselleştirilmesi amaçlan maktadır. Buna birde soldan “ Emeğin
inşa edilen sivil toplum örgütü yönlen
Avrupası” biçiminde bir siyasal söylemle
dirmesiyle gerçekleştirm ektedir.
destek yaratılarak, planlanan içselleştir
Serm aye bu içerden denetimle, işçi
me etkin ve hızla sağlanmaktadır.
sınıfının kolektif tarihsel bilincinin bo-
Bu çalışmanın en çarpıcı yanı da, A B ’
zunmasına neden olacak ideolojik ege
nin sermaye örgütlerinin fon destekle
menliğin de olanaklarına kavuşmuş du
riyle, E T U C , IC F T U gibi em ek örgütleri
rumdadır.
aracılığıyla yürütülen
organizasyonları
Ulusal ve uluslararası sendikal örgüt
dır. A B Sendikal Koordinasyon Kom is
lenmeler, bürokratik varlıklarının tehdi
yonu (A S K ) adı altında yürütülen çalış
diyle ve sermayenin çeşitli fon ilişkileri i-
ma en son yapılan çalışmalardan biridir.
le terbiye edilirken, sermayenin söylem
Bu çalışmaya K ESK , D İS K ve H A K İŞ ka
lerini, argümanlarını ve ihtiyaçlarını, işçi
tılmışlardır. Çalışmanın amacını, tüm de
sınıfının kolektif bilincini tahrip eder bi
magojik gevezeliklerine rağmen, genişle
çimde bizzat “ sınıf’ örgütleri eliyle ika
me sürecinin liberal ilişkilerine işçi sınıfı
me etmektedir.
nı onun örgütleri üzerinden yedeklem ek
A rtık sınıf mücadelesi yerine “ sosyal
olarak açıklayabiliriz.
diyalog” , “ endüstriyel demokrasi” , “ y ö
Bu eğitim ve terbiye sürecinin sonuç
netişim” ; proleterya ve burjuvazi yerine
larını, 17 A ralık sürecindeki tutum da ve
189 —
— yol K E S K ’ in düzenlediği Emek ve D em o k rasi Kurultayı toplantılarının İstanbul ayağında Sami Evren’ in Sosyal Diyalog’ u savunan konuşmasında görebilmekteyiz. Yine örgütümüzün bir çok yayınında, politik metinlerinde, sosyal diyalog, sos yal taraf vb ifadeleri görebilmekteyiz.
mak zorundayız. Kamu çalışanları mücadelesi üçüncü bir kırılma noktasının eşiğindedir. Buraya kadar anlattıklarımızın bir özeti olarak temel tespitimizin başlıklarını bir kez daha öne çıkarmak gerekiyor. Evet, sermaye küresel çapta ve orga nize olarak, işçi sınıfının geleneksel ö r
EĞİTİM -SEN’İN KAPATILMA DAVASI SÜRECİ VE SOL LİBERAL SALDIRININ AYMAZLIĞI-CESARETİ
gütlenme araç ve düzlemlerine, yeni ve çok güçlü bir saldırı içinde. Bu saldırı ye ni istihdam, üretim koşulları ve en önemiisi de mevcut sınıf örgütlerinin de jenere edilmesini sağlayarak yapılmakta,
Eğitim Sen’ in kapatılma davası ile il gili duruşmasının yapıldığı 8 Aralık 2004
kitlesel ve siyasal, tüm örgütlenme dü zeylerini ve araçlarını kapsamaktadır.
tarihinde, sendika üyelerinin eylem leri
Bu operasyon, küreselleşmenin dur
ne polis saldırırken, yine aynı gün, Bir-
durulamaz bir süreç olduğu teslimiyeti
gün gazetesinde Eğitim Sen’ in şube y ö
üzerinden, ona uyumlanan anlayışın tüm
netimlerinde ve
örgütsel süreçlere egemen olmasını sağ
değişik kurumlarında Seza-
layarak yürütülm ektedir Örneğin, ICF-
i Tem elli “ Satırı Silmek G e re k ” başlığı i-
T U ve E T U C ’ un son politika belgeleri
görev alan ve
halen
üye olan
le bir makale yazabilmekte. Makalede di
incelendiğinde, T Ü RK -İŞ, H A K İŞ, D İS K
le getirilen düşünce bir süredir planlı şe
ve K E S K ’ in son beş yıldaki örgütsel pra
kilde okullarda, şube temsilciler toplan
tikleri dikkatlice incelendiğinde tespitle
tılarında dile getirilen, tartıştırılan dü
rin somut karşılıkları bulunabilir. Siyasal
şüncenin sistematik ifadesiydi. Yani poli
zeminde de benzer bir likidasyonu ve
tik bir tutumun tutarlı bir ifadesiydi. A y
gerici tasfiyeyi görmekteyiz. Sınıfsal bağ
rıca bu makale mutlaka, kapatma iste
larından kopartılmış ve demagoji çöplü
minde bulunan davacının da yararlanaca
ğüne dönmüş siyasi zemin buna en iyi
ğı bir metin olacaktır. Fakat asıl önemli
örnek. En sağından en soluna kadar tüm
si bu yazı önümüzdeki dönemde K E S K
siyasa! yapılar kendi içlerindeki “ sol” u
ve onun en önemli sendikası Eğitim Sen’
tasfiye ederek kendilerine bu çöplükten beslenme olanağını bulmaktalar.
de egemen kılınmak istenen anlayışın ni yetini açıklamaktadır. Yine aynı süreçte
Bu bağlamda, özellikle likidasyonun
A B ’ ye aday üyelik ile ilgili diğer yazıları
ve tasfiyenin en önemli zemini olan, A B
da incelediğimizde, sol-liberalizmin sal
ve Küresel organizasyonlara yandaşlık
dırılarını, sınıf mücadelesinin artık öznel
ve karşıtlık zemininde yaşanan ve ger
var oluş değerlerine kadar vardırdığını
çekçi olmayan zemin, siyasal ve örgütsel
söyleyebiliriz. Saldırı “ Kom ünist Mani
yaşam alanlarımızı iyice daralttı.
festo”
nun sınırlarına kadar gelmiştir.
Bu sürecin karşısında olan tüm dev
Barikatı bu gün ne yazık ki burada kur
rimci dinamikler, içinde y e r alınan tüm
__ 190
kamu çalışanları mücadelesinde yeni dönem__ örgütsel zeminlerdeki çalışmalarda, bu
de eden, anlayışlar- sol liberalizmin içi
likidasyonun ve tasfiyenin sınıf içi uzantı
mizdeki uzantılarıdır. Kamu çalışanları i-
larını açığa çıkaracak, teşhir edecek ve
çindeki taşeron ise, D S D ile ifadesini bu
kopuşacak gerilimler'! yaratm ak zorun
lan yapıdır. Y u rtsever emekçilerin A B ’
dadır.
ye teslimiyet zemininde sıkışmış olduk
Küreselleşm e
hep
bir
madalyona
benzetilir ve doğal olarak her madalyo
ları siyaset düzlemi de bu liberal sürece kan taşımaktadır.
nun olduğu gibi küreselleşmenin de iki
Em ek hareketi içinde y e r alan dev
yüzü olduğu söylenir. Bir yüzünde, re
rimci siyasal oluşumlar bu liberal süreç
fah, özgürlük, demokrasi ve gelişmiş in
ten rahatsızlık duymalarına rağmen, ko
san hakları; diğer yüzünde ise ne yazık
puş için gerekli siyasal ve örgütsel pers
ki(!) yoksulluk var.(Ö yle ki bu yoksulluk
pektifi yaratmaktan henüz uzaktırlar. Bu
olgusu artık katlanılması, kanıksanması
yüzden etkin bir karşı duruş oluşturula-
hatta diğer yüzün ödenmesi gereken bir
mamaktadır. Gücün simgesi olarak gör
bedeli olarak sunulmaktadır) Bu dema
dükleri iktidar ilişkileri içinde olmak son
gojik safsata, siyasal kanalları tıkamış, si
tahlilde bu yapıları sol liberalizme ye-
yasal tepkileri gösterecek araçları deje
deklemektedir. Fakat bu yapılar özellik
nere etmiş durumdadır. Tam bir siyasi
le son yıllarda, mevcut siyasal ve örgüt
felç hali dayatılmakta, böylece sınıf ve o-
sel düzlemlerde yaşanan ve kendilerini
nun öncü dinamikleri sinirleri alınmış bir
de doğrudan etkileyen erozyonu tartış
güruh haline getirilmek istenmekte. D i
ma konusunda ciddi bir çaba içindedir
renen, direnm ek isteyen dinamikler ise
ler. Dağınık, yer y e r çakışan yerel pra
küresel şiddetle boğulmaktadırlar.
tikler de sergileyebilme eğilimleri gide
Evet madalyonun iki yüzünü bu bağ
rek güçlenmektedir. Bu bağlamda bu da
lamda yeniden okuyalım; bir yüzünde
ğınık, kendiliğinden karşı çıkışları kolek
dünyanın yoksulluğu üzerinden beslenen
tif bir merkezi iradeye ulaştırmada önü
bir avuç azınlık, diğer yüzünde, açlığa,
müzdeki K E S K ve bağlı sendikaların şu
sefalete, savaşa, kısaca barbarlığa karşı
be, genel merkez kongrelerinde yürütü
biriken öfkeyi sönümlendiren, S O L Lİ
lecek çalışmalar yaşamsal önem
B E R A L İZ M ” var.
maktadır. Eğer bu müdahale yapılamaz i-
Bu yüzden, önümüzdeki dönem ken dimizi yeniden üretmenin, işçi sınıfı mü cadelesinin dinamiklerini en azından ge
taşı
se sınıf mücadelesinin manifestosuna ka dar ulaşan saldırıyı püskürtmemiz daha da zor olacaktır.
leceğe aktarabilmenin neredeyse yegane koşulu, sol liberalizme karşı amansız bir mücadele verm ekten geçmektedir. T e
NE YAPMALI VE NASIL YAPMALI?
mel Siyasi Ölçütüm üz de bu olmalıdır. Evet bu bağlamda, başkenti Brüksel
Bu bağlamda K E S K özgülünde bari
olan Emeğin A vru p a’sı savunusu, serm a
katın devrimci safını oluşturmada kolek
yeyi sosyal partner olarak gören, emek
tif bir çalışmanın yaratılmasına fayda sağ
serm aye çatışmasını sosyal diyalogla ifa
layacak ve aynı zamanda birlikte oluşun
------------------------------------------ 191 —
__ y o l_____________________________ temel duruş noktalarım da oluşturacak
deflere ulaşmadaki tüm dinamikler, gün
sorunları belirlemek, işe başlamak için
cellik kısır döngüsü içinde söndürülme-
ilk ivmeyi sağlayacaktır. N ed ir bu sorun
ye çalışılır.
lar ya da belirlemeler?
Sonuç olarak özetle; K E S K ’ in bugün
*İşçi sınıfının kitle örgütlenmelerine yaklaşımdaki, sendikalizm anlayışı,
mevcut durumunun eleştirisini, bürok ratik zeminde bir yönetim mücadelesi
*Sınıf mücadelesinin birbirinden ko
dışına taşımak zorundayız. İşçi sınıfının
puk alanlar ve kategoriler üzerinde yapı
birleşik mücadelesini yaratacak, serm a
lacağı anlayışı,
yeden, devletten, bürokrasiden bağım
*G üncel ve sonal hedefler arasındaki ilişkinin kavranamaması.
yaratılmasının, pratik-politik, örgütsel araç ve olanaklarını yaratacak bir pers
*İşçi, işsiz, sendikalı, sendikasız, işkolları ayrımı gözetmeksizin,
sız, enternasyonal bir mücadele hattının
işçi
sınıfını
tüm bileşenlerinin ortak öz örgütlenme sinin ve örgütlenmede sınırsız çeşitliliğin ayırtına varmaksızın dar, birbirinden ko puk lokal ve kendiliğinden hareketliliğin mutlaklaştırılması.
pektifle ele almak ve pratik yürüyüşü müzü oluşturmak zorundayız. Kısır ve bürokratik kaygıları aşacak ortak var oluş zemini, bu sorunlara y ö nelik öznel yanıtların dayatılması üzerin den yaratılamaz. Tersine birlikte yanıt üretm e iradesinin yaratılması ile mümkün
*Sendikalarda ve işçi sınıfının çeşitli kitle örgütlerinde çalışmanın ve bürok rasiye muhalefetin, bürokratik aygıtları
olacaktır. Mücadelemizin deneyimlerini ve olumlu geleneklerini yeni sürece taşı
de, mücadelenin
yacak bir tartışma ve kolektif bir çalış manın başlatılması ve sürekliliğinin sağ lanması gerekmektedir. A rtık bu ertele
dünya işçi sınıfı mücadelesinin enternas-
nemez bir süreç olarak önümüzde dur
yonalist persfektifinden kopuk olarak e-
maktadır.
ele geçirmek zemininde yapılması. *V e
en
önemlisi
le alınışı. Bu sorunlar-belirlemeler, bürokratik örgütlenme anlayışının teorik ve pratik öznel temelleridir. Sınıf mücadelesinin ekonomik, demokratik, politik mücade le ayakları üzerinde yaşandığını belirten ve sendikaların da, ekonomik, dem okra tik mücadele veren, düzen İçi örgütler olduğu şeklindeki anlayışlar, içinde yer aldıkları sürecin dinamiklerinin boğul masına neden olmuşlardır. Bütünsellik ten uzak bu sınıf mücadelesi anlayışı, sı nıfın basit, güncel ve acil ihtiyaçları gibi bir sınıflandırma politikasıyla, sınıf müca delesinin nihai hedeflerini ikincil hedef ler olarak belirler. Böylece bu nihai he
__ 192
/6 Ocak 2005 * Mesut Mahmutoğulları, Eğitim-Sen 2 nolu şube üyesi
İNSANLIK DEĞERLERİ ÜZERİNDEN GELECEĞİMİZİ OLUŞTURACAĞIMIZ BİR ÖRGÜTLENMEYE İHTİYACIMIZ VAR
Celal Beşiktepe
Dostlar merhaba,
ğunu bir iki rakamla anlatmak istiyorum.
Yoksulluk çok konuşulduğu zaman
İstanbul’da 14 milyon insan yaşıyor. İs
böyle içselleşiyor ve kurtulunamaz bir olgu
tanbul’un %10’nunu oluşturan bir kesim, İs
haline geliyor diye düşünüyorum ben. Kav
tanbul’un toplam gelirinden 14 milyar dola
ramları hep yoksullar ezilenler diye kurdu
ra el koyuyor. Bu 140 bin aile. Ama en dip
ğumuzda, bunun artık geri dönülemez bir kader olduğunu, yoksulluğun giderek daha da yoksunlaşmaya dönüştüğünü düşünüyo
teki 140 bin ailenin 14 milyar dolara el ko yan bu kesime karşı eline geçen değer 14 milyon dolar. İstanbul’da nüfusun % i ’lik bir
rum. Bundan dolayı da yoksulların psikolo
kesimi güvenlik çemberleriyle kuşatılmış
jisinde bir mücadele alanına, sisteme karşı
mekanlarda, kulelerde ve rantları çok yük
direnme alanına geçişi engelleyen bir kav
sek alanlarda yaşarken; İstanbul’un %90’lık
ram gibi algılıyorum. Geçen ay Diyarba kır’da Diyarbakır Kültür Festivali kapsa
bir bölümü can güvenliğinin olmadığı, sağlık
mında bir paneldeydim. “ Dezavantajlı gruplar” -yeni moda bir kavram bu- başlı ğı altında bir paneldi. Oysa şöyle baktığı
rında yaşıyor. İstanbul’da her yüz kişiden yir misi marjinal işler yapıyor, yani işsiz. Bunu Türkiye boyutuna çıkardığımızda Türkiye’de
mızda, yoksullaşma aslında bizi her şeye
20-24 yaş arası gençliğin içinde lise mezunla
lı yaşam koşullarından uzak yerleşim alanla
yabancılaştıran bir sürecin sonucu gibi gö
rının %46’sı işsiz. Aynı gençlik kesimi içinde
rünüyor. Bizi insani değerlere, dostluğa,
üniversite mezunlarının %38’i işsiz. Yine
dayanışmaya, kardeşliğe, bizi komşuluğa, insana ait ne kadar değer varsa bunlara adım adım yabancılaştıran bir süreç. Sonuç olarak, karşımıza bir yoksulluk tablosu çıkı
Türkiye’de çalışma yaşında olan insanların %46’sı ancak çalışabiliyor, %54’ü işsiz. Bu son söylediğim rakamlar geçen sene Dünya
yor. Az önce arkadaşların hazırladıkları di
ları. Dünya Bankası da boş durmuyor. Şimdi
Bankası nın yaptığı büyük bir anketin rakam
ada rakamlar aktı. Ben yabancılaşma der
biz ikide bir bu tabloyu, sadece bir çaresizli
ken yaşadığımız İstanbul’da yoksullaşma
ğin sonucu olarak aktardığımızda, toplumun
nın, neye yabancılaşmanın bir sonucu oldu-
ezici bir çoğunluğunu oluşturan ezilenlerin
193 —-
— y o l------------------------------------------ve yoksulların umutsuzluğunu büyütüyoruz.
milyarının temiz içme suyu kaynaklarından,
Tıpkı kapitalizmin yaptığı gibi... Hayallerini,
sağlıklı barınma haklarından, yiyeceğinden,
geleceklerini, umutlarını, bütün rüyalarını
eğitiminden, sağlığından yani insanlıktan u-
dahi ellerinden aldıkları bir umutsuzluk orta
zaklaştığı dünya koşullarında bu büyük bir
mına atmak istiyor kapitalizm bu insanları.
insanlık çelişkisidir. Çünkü bilimdeki, tekno
Neden çünkü toplumu geleceksizleştirmek,
lojideki gelişmelerin en yüksek düzeyde ol
geleceğini elinden almak üzerine kuruyor
duğu bir dönemde insanlık, tarihinin en yok
tüm projelerini. Yine diada vardı, Okmeydanı’nda bez pankarta yazılan ‘Birahane, pav yon, kumarhane istemiyoruz’, ya da beni 7
sul ve en kötü günlerini geçiriyor. Ki bu da
yıl önceye götüren, ‘İmar planı değil, yıkım
ğimiz bütün bu olgular aslında binlerce insa
planı.Yıktırmayacağız’ sözü . O süreçte biz
nın, binlerce yıl süren emeğinin bir ürünü o-
bir insanlık çelişkisidir. Çünkü bilim dediği miz şey, bizim sanat dediğimiz, kültür dedi
2-2.5 yıl o bölgede çalıştık. Recep Tayip Er
larak, taş taş üstüne konularak yaratılmış de
doğan’ın ilk belediye başkanı olduğu yıllardı, ikinci yılı olmalı. Tüm Okmeydam’nı içine alan, daha Bedrettin Dalan döneminden baş layan üçüncü köprü projesinin Okmeydanı’na isabet eden bölümünü yaşama geçir mek için Belediye İmar Planları hazırlatmıştı.
ğerlerdir. Nasıl oluyor da insanın ürünü olan
İlginçtir imar planlarının gerekçe raporunda bölgeyi çöküntü alanı olarak tanımlamışlardı. Ve öyle bir misyon biçiyorlardı. Yani kentin arka sokaklarının, kentin fuhuşunun, kentin eroinin esrarının aktığı yerler. Kentin çürü me alanları diye toplumun büyük bölümü nün yaşadığı alanları çürütmeyi teklif ediyor lardı ve planlıyorlardı. İmar planının özü bu na dönüktü aslında. Neden? 14 milyonun ya şadığı bir İstanbul’da, haramilerin saltanatını sürdüğü bir İstanbul’da, meydanların, sokak ların, çocuklarla, işsizlerle dolduğu bir İstan bul’da güvenlikli olabilmeleri için. “ Çürütebilirsek bu toplumu, kendi yaşam alanlarında, kendi insani değerlerini, kendi kardeşlik, da yanışma duygularını, özgürlük duygularını köreltebilir ve bunları çürütebilirsek sistem
bilimsel gelişmeden, insanın ürünü olan tek nik gelişmeden insan yararlanamıyor, işte bu durum aynı zamanda insanlığın en büyük çe lişkisi olarak duruyor. İnsanlık böylesine bü yük bir çelişki ortamında bence, iki olayla yüz yüze. Ya bu eşitsizliklerin, bu yoksulluk ların olduğu alanda giderek mahvolmaya, gi derek yok olmaya doğru sürüklenecek ya da insanlık bu büyük çelişkiyi insanlık lehine çö züp tarih sahnesine çıkacak. Şimdi tabii ki hiçbir olgu kendiliğinden gerçekleşmiyor. Örneğin belki en doğru, en gerçek, belki tartışılamayacak derece doğru sözlerden bi rini de Gallieo söyledi. “ Dünya dönüyor” dedi. Ama Gallieo’nun bu doğru sözü söyle mesi, Engizisyon mahkemelerinde yargılan masını engellemedi. Yani en doğru sözlerin bile yaşama geçirilmesi için o doğru sözler etrafında bir insanlık örgütlenmesine ihtiyaç var. İşte bu geldiğimiz noktada, ezici çoğun luğun örgütsüz olduğunu, ezici çoğunluğun
bugünü de yarını da kurtarabilir” diye düşü
dayanışma ortamlarının kurulamadığını, bü
nüyorlar. Burada bir alan çıkıyor karşımıza. Biz hepimiz hep birlikte görüyoruz, bizim bugünü kurtarmamız mümkün değil. Bugün gerçekten insanlığın çok büyük bir bölümü îçin kaybedilmiş bir dönem. Ve belki de in
yük bir çoğunluğun birbirinden habersiz ol
sanlık, tarihinin en büyük çelişkisini bu ne
yoruz çevremizde. İstanbul bunlar için çok
denle yaşıyor. 6.5 milyar dünya insanının 5.5
büyük, çarpıcı kentlerden birisi.
__ 194
duğunu, birbirine yabancılaştığı yaşam alanla rında ve çalışma alanlarında nesneler haline
geldiğini görüyoruz. Artık insanlaşma süreç lerinden uzaklaşan insan toplulukları görü
____________geleceği oluşturmak___ İstanbul’da geçtiğimiz hafta bir deprem
dan geçirilerek uygulamaya konuyor. Adı İs
şurası toplandı. Ben mühendis-mimar odala
lamcı ya da sağcı, adı C H P ya da A K P fark
rından deprem şurası delegesiydim. 17 A-
etmiyor. Yabancı tekellerin kulelerinde ta
ğustos depreminden bu yana tam 5 yıl geç ti. Ama kentin üzerinden milyarlarına mil
sarlanmış planlar Türkiye parlamentolarında
yarlar katan bir takım sermaye grubunun
bunlara peşkeş çekiliyor. Şimdi böyle bir sü
karara dönüştürülüyor. Türkiye coğrafyası
yer aldığı şurada, İstanbul’da ve genelde
reç yaşanıyor. Bu sürece karşı başka bir
Marmara Böigesi’nde ve deprem riski taşı
dünyayı, başka bir ülkeyi, başka bir yaşadığı mız kenti kurmak mümkün. Ve bunun için
yan Doğu, Güneydoğu Anadolu bölgelerin de de tabi ki kentin altyapısı nasıl düzenlene
de küçük olabilir, basit olabilir, sade olabilir,
bilir, insanlar için depreme karşı nasıl sağlık
-sade olmalı zaten- dayanışma ortamlarını
lı ve güvenli yaşam alanları kurulur, olası bir İstanbul veya Marmara depreminden insan lar nasıl daha az zarara uğrayarak kurtulur tartışması yapılmıyordu. İstanbul halkının çok büyük bir çoğunluğu o salonlarda ne
geliştirmek ve buradan bir siyasal örgütlen meyi ve gelecek toplum projesini oluştur mak ye buradan yürümek dışında başka bir insanlık seçeneğimiz kalmadı. Bugün Türki ye’nin mühendisleri de, yani Türkiye’de e-
tartışıldığını bilmeden, İstanbul halkı üzerin
mekçiden, emekten yani ezilenlerden yana,
de yeni imar planlan, yeni rant planları ko
yani eşitlik ve özgürlük değerlerini, yarının
nuşuluyordu. Bu da büyük bir çelişki insanlık açısından. 14 milyonun geleceğinin konuşul
geleceğini gerçekleştirmeyi dileyen mühen disleri de aynı problemle karşı karşıya. Emekçileri aynı problemle karşı karşıya. Top
duğu bir yer. Ama tam 50 yıllık - 80 küsur yıllık bir cumhuriyet tarihinin 1950’den son ra başlayan, günümüze kadar gelen yarım yüzyıllık bir kesiminde- kent üzerinden ve kent insanının ucuz emeği üzerinden soy
lumun çok büyük bir bölümü karşı karşıya ve problem de burada düğümleniyor. Ezici bir çoğunluğun aleyhine her gün kararların alındığı, her gün kapalı kapılar ardında Ba
gun, sömürü ve yağmasını sürdüren kesim
kanlar Kurulu’ndan, her gün tekellerin mer
ler deprem riskini kullanarak yeni bir soygun
kezlerinden bir avuç sermaye grubunun le
tasarlıyor. Artık kentin bütün yükünü almış
hine kararların alındığı bir alanda emekçiler
bazı bölgeleri yıkıp, yeniden yüksek kuleler le, nasıl yeni sermaye birikimleri yaratabiliriz diye konuşuyor. Zeytinburnu’ndan başlatıla cak. Orası bir başlangıç olarak seçiliyor. Ya şadığımız mahallenin ve sokağın yarın gele
kendi varlıklarını hissedebilecekleri, kendi geleceklerini oluşturabilecekleri alanların tasfiye edildiğini görmek durumundalar. Emekçiler kendi örgütlülüklerini kurabilecek leri bütün alanların sermayeye kar uğruna
ceğine binlerinin ne şekilde karar vereceği
devredildiğini görmek zorundalar. Akmakta
ne dair bilgiden uzak bir alanda bir hayat ve bir gelecek oluşturulamaz. Ve bugün kuru lan, yapılmak istenen bütün o milyonlarca in sanı sürece yabancılaştırarak, kendi emeğine
olan süreç bunu geliştiren bir süreç. Bugün 50-60 emekçi yan yana gelebilirken, yarın 50-60’ının da yan yana gelemeyeceği ortam ların yaratılması süreci. Özelleştirmeler bun
yabancılaştırarak, kendi kültürüne, kendi bi rikimine, kendi insanlık değerlerine yabancı
mar planları adı altındaki yıkım planları bun
lardan bir tanesi. Kentler üstüne kurulan i-
laştırarak yoksullaşmayı derinleştirmek ola
lardan bir tanesi. Hatta geçen hafta Maltepe
rak seyrediyor. Tabi ki bütün dünya düze yinde sürmekte olan politikalar sermaye te
Gülensu-Gülsuyu mahallesinde büyük bir halk toplantısına katıldım. Halk komitelerini,
kelleri tarafından Türkiye parlamentosun-
halk mahalle meclislerini oluşturmuşlar.
----------------------------------------- 195-----
— y o l------------------------------------------Gülsuyu-Gülensu Mahalleleri doğrudan Bo-
günü yarında kurmak isteyen eşitlikten, öz
ğaz’ı ve Adaları gören inanılmaz bir manza
gürlükten, emekten, barıştan ve kardeşlik
raya sahip. Maltepe Belediyesi’nin Büyükşe-
ten yana olan güçler arasında dönmektedir.
hir Belediyesi’nin desteğiyle oluşturmuş ol
Çünkü onlar bugüne hakimdirler, bugünün
duğu kent planlarında bütün yeşil alanları ka
egemenidirler, bugün ellerindeki baskı araç
patmışlar. Yüzlerce, binlerce konutun oldu
ları silahları, topları, tüfekleri ve hepimizin
ğu alanları ve oradan o insanları sürüp yeni
vergileriyle toplamış oldukları kaynakları, o baskı araçlarının daha da büyümesi için ak tarmaktadırlar. Onun için devletin bu an
den sermayenin kar elde etmesi için yeni kent projeleri geliştiriyorlar. Bunu ancak Gülsuyu-Gülensu Mahallesi’nin örgütlü gücü
lamda büyütülmesini ama eğitim ve sağlık a-
geriletebilir. Bize düşen görev, sermayenin
çısından küçültülmesini savunmaktadırlar. O
belediye mekanlarında, kağıtlar üstünde kur
yüzden 44 dolar eğitime ayrılmaktadır. O
maya çalıştığı imar planlarıyla neyi yapmaya
yüzden bir Türkiye bütçesi kadar bir rantı,
çalıştığını halka doğru anlatabilmek. Orada
yaşadığımız sokakların, kentlerin yağması üzerinden paylaşmaktadırlar. Türkiye bütçesi 70 milyar dolar. İnanın Türkiye’de yerel yö netimler eliyle, belediyeler eliyle yaratılmış olan kentlerin yağmasıyla elde edilmiş olan
halkın anlayamayacağını düşündükleri bö lümleri bu konudaki bir aydın olarak halka anlatmak, nasıl bir kent kurulmak istendiğini, kimin lehine, sermayenin hangi vurgunları le hine projelerin geliştirildiğini ayrıntılarıyla kavrayarak, halkı bilgilendirmek, bilinçlendir mek ve halkın bilgi edinme hakkını daha doğ
rantların boyutu 3 bin 200 yerleşim birimin de 70 milyar dolar kadar, bir Türkiye bütçe si kadar. O yüzden siyasi örgütlenmelerin a-
yönettiğinde, kent mafyası, kent rantları or
lanları ve halkaları, etrafları bu rantlar etra fında kuruluyor. Kağıttan bir kaplan gibi rant paylaşımı üzerine bir siyasallaşma yaşanıyor ama bizim insanlık değerleri üzerinden ge leceğimizi oluşturacağımız, geleceğimizi kuracağımız bir örgütlemeye ve dünyaya
tadan kaldırılabilir. Ancak halk kentlerini yö
ihtiyacımız var. O yüzden emeğin, eşitliğin,
nettiğinde; kentlerinde, sokaklarında, mahal
özgürlüğün çağrısı sade ve basit olmalı. Ancak el ele verdiğimizde milyarlarca, mil
ru kullanmasını sağlamak. Dayanışmaevleri bu bağlamda örnekler verdi, seçimlerden önce de “ Halk Kentlerini Yönettiğinde...” diye afişlerin hazırlamışlardı. Ben o panelle rine de katılmıştım. Ancak halk kentlerini
lelerinde kendi geleceğini, kendi kaderini be lirleyecek oluşumları oluşturduğunda, bu nun nüvelerini kurduğunda, dayanışma ağla rını ördüğünde, sokağındaki komşuluk ilişki lerini, sokağındaki kardeşlik ilişkilerini kur
yonlarca insan el ele verdiğinde bir gele cek kurulabilir. Ve o zaman da bu gelece ğin oluşturulması sürecinde de, kurulması
duğunda yani sokağına ve mahallesine sahip çıktığında çeteler geriletilebilir. Ve buradan
sürecinde de o büyük engelleri o büyük duvarları Nazım Hikmet’in o sözüyle söy leyelim, “ bütün o duvarları vız gelir bize
bir gelecek toplum projesi kurulabilir. Bura
vız” diyorum ve saygıyla selamlıyorum.
dan insanlığın eşitlik, özgürlük ve kardeşlik * 10 Ekim 2004 tarihinde
değerleri, geleceğin Türkiyesi’nde, geleceğin dünyasında yaşama geçirilebilir. Ancak böyle
Dayanışmaevleri’nin “ Toplumsal
başka bir dünyayı kurmak mümkündür. Biz, yani bugünü kaybedilmiş olanlar bugünü ya
başlığıyla gerçekleştirdiği kampanya
rında kurabiliriz. Zaten temel mücadele ala nı da bugünün devamını isteyen güçlerle, bu
__ 196_____________________ _
Çürümeye Karşı Halk S avunması” çerçevesinde düzenlenen panelde yaptığı sunum...
YOKSULLUK, SINIF VE POLİTİKA
Yoksul, kimi niteler? Bu soruya be nim yanıtım kısadır: Yoksul, işçi sınıfının savunma örgütleri içine dahil olamayan kesimidir; yani, işçi sınıfının bizatihi ken disidir. İşçi sınıfı dışında ayrı bir toplum sal kategori olarak yoksulluk tanımının yapılmaması gerektiği kanısındayım. Bu vurgunun belki burada bulunan topluluk açısından çok fazla bir anlamı olmayabi lir. Am a yoksulluk literatürünü izleyen ler bakımından; D ünya Bankası’nın sponsorluğunda sürmekte olan “ yoksul lukla mücadele programları” aracılığıyla işçi sınıfının tam da bu kavram etrafında nasıl bölünüp parçalanmaya çalışıldığı sır değildir. Onun için bu vurgu önemlidir. Şimdi demek ki yoksulluktan söz etmek, işçi sınıfından söz etmek demektir. Bu rada tabii türdeş bir işçi sınıfının varlığı nı iddia etm ek de gerçekçi değildir; özellikle yaşam tarzı ve davranış kalıpla rındaki farklılıklara bakıldığında, kendi içinde çeşitlenmiş bir işçi sınıfından söz ettiğimizin de bilincinde olmamız gere
rekli olarak birleşik bir sınıf hareketi ya ratma amacını önüne koymuştur. Günümüzde de, yeni liberal saldırı stratejisinin yarattığı koşullar çerçeve sinde işçi sınıfı hareketi yeniden kendi içindeki farklılıkları nasıl ele alacağı soru suyla karşı karşıyadır; sınıf içi parçalan mayı, birleşik bir hareketi inşa etmek suretiyle aşmanın çabası içindedir. Bura da sınıf politikası bakımından günümü zün kritik sorusu, kanımca şudur: İşçi sı nıfının bu birleşik yürüyüşü nasıl ve işçi sınıfının hangi seksiyonunun örgütleyici inisiyatifi altında gerçekleşecektir? Bir, nasıl sağlanacaktır; iki, hangi kesimin ini siyatifi bu birleşikliğin oluşmasında tayin edici olacaktır. Bu soruların yanıtlarını sınıflar mücadelesi zemininde bulabile ceğimizi de belirtmek gerekir; sınıflar mücadelesi derken, işçi sınıfının
hem
karşıt sınıflarla hem de kendisi hakkında sürdürdüğü bir mücadeleden söz ediyo rum.
kir; kaldı ki, tarih sahnesine çıktığı andan
İkinci kritik soru, sözü edilen müca
itibaren aslında işçi sınıfı hiçbir zaman
delenin iktidar ölçeğiyle ilgilidir. Yani,
türdeş bir sınıf olmamıştır. Onun içindir
N e Yapmalı? sorusundan önce, bugün
ki, işçi sınıfı hareketi ta başından beri sü
bizim önümüzde, N ered e -hangi iktidar
197----
— y o l------------------------------------------ölçeğinde- Yapmalı?, sorusu vardır. Ulus
mücadele Dünya Sosyal Forumunda ya
devlet midir iktidar ölçeği; yoksa, mer-
şandı, Brezilya’da yaşanıyor. M uhtem e
kezsizleşmiş bir yerellikler alanı mıdır;
len burada da bu mücadelenin kimi izle
ya da ulus üstü kimi oluşumları da siya
rini yaşıyoruz.
sal iktidar mücadelesinin bir ölçeği ola
T ü rk iye ’ye
rak görebilir miyiz?
diye bir
prensip ve iktidar ölçeği konularına iliş
perspektife sahip olanların, küreselleş-
kin soruların, bu topraklarda da sorul
me-yerelleşme eğilimleri ve ulus-devlet
duğunu görürüz. Fakat T ürkiye’ye özgü
konusuna, siyasal iktidar ölçeği sorunu
kimi farklılık olduğu da açıktır. Ç o k sayı
açısından da bakması gerektiği açıktır.
da unsurdan söz edebiliriz, ben birine
Devrim
bu
perspektifle
baktığımızda,
Şimdi
örgütleyici
Ö te yandan, birleşik sınıf hareketinin
dikkât çekmek istiyorum. Mesela A v ru
nasıl sağlanacağı; partili mi partisiz mi, i-
pa Birliği meselesi; T ürkiye’nin Avrupa
lişki ağlarına mı, yoksa belli bir örgütsel
Birliği’ne üye olma olasılığı olan bir ülke
hiyerarşiye dayanarak mı, bu birlikteliğin
olması ciddi ölçüde farklılık yaratıyor
gerçekleşeceği tartışmaları, en temelde
kanısındayım. Avrupa Birliği’ne üye olma
hareketi kurucu inisiyatifin işçi sınıfının
olasılığı, sanki ülkenin demokratikleşme
hangi seksiyonunda olacağı tartışması
olasılığı şeklinde kavranıyor; peki ama
dır. Soru kısaca, siyasallaşmış ve birleşik
ne pahasına? Yeni liberal saldırı strateji
bir sınıf hareketini sınıfın hangi seksiyo
sinin mevcut eşitsizlikleri derinleştiren
nu kurabilir, sorusudur. Geleneksel sa
ve bunları tahkim eden süreçleri pahası
nayi proletaryası gibi çok daha düzenli
na. Bu ne demek? Bu, cahil kalma paha
istihdam koşullarına sahip olan ve sendi
sına bir tü r diploma sahibi olma olasılığı na sahip olmak demek.
kal örgütlülük gibi “ ayrıcalığı” bulunan kesim bu birleştirici harcı yeniden kara
Şimdi bu özelliği ile A B konusu, siya
bilir mi? Yoksa birleştirici inisiyatif, yeni
sal yelpazenin mevcut sınıf içeriğini pa-
kent yoksulları adını verdiğimiz, işçi sını
ralize ediyor. Sonuç; açık bir şekilde sö
fının savunma ve direniş örgütlerinin dı
mürü ilişkisini yaşayan kitlelerle, kimlik
şına düşmüş kesiminden mi gelecektir?
siyaseti etrafında şekillenen siyaset yel
Bugün bu soruları politik çevreler ya da akademi tartışm ıyor olabilir; ancak e-
pazesi arasında muazzam bir kopukluk ortaya çıkıyor; yani, siyasal yelpaze sınıf
mekçi sınıflar arasında tam da bu sorula
karakterini görünmez kılıyor. Bu ise işçi
rın yanıtlarına yönelik bir kavga sürmek
sınıfının maddi yaşam içerisinde geliştir
tedir. Çünkü sınıflar mücadelesi sadece
diği siyasal programını siyaset yelpazesi
iki karşıt gücün; yani, sömüren ve sömü rülen iki sınıfın düz bir ovada karşı kar
ne taşımasını engelliyor.
şıya gelmek suretiyle tutuştukları kavga-
sorunların arka planında yatan temel bir
yı/dövüşü değil, aynı zamanda her sınıfın
paradokstur, yani siyaset,sınıf içeriğini
Bu bence memleketimizde yaşanan
kendi içinde yürüttüğü bir mücadeleyi i-
kaybetmişken işçi sınıfı da henüz kendi
çerir. İşçi sınıfının birleşik bir sınıf hare
sini siyaseten açık bir şekilde ifade ede
keti olarak siyaset sahnesine çıkması,
bilmiş değildir. T ürkiye’nin bütün mese
yukarıdaki
sorular temelinde yaşanan
lelerinin arka planında yatan ana para
mücadelelerin sonuçlarıyla ilgilidir. Bu
doks budur ve bunun çözümü de açıktır.
__ 198
_________________________________________ yoksulluk, sınıf ve politika__ Kendisini bir sınıf olarak örgütleyen bir leşik politikleşmiş bir işçi sınıfı hareke ti... Başka da bir çözümü görünmemek tedir. Emekçi sınıflar lehine başka bir çözüm görünmemektedir. Peki, bunun bu mem lekette oluru var mıdır? Birleşik politikleşmiş bir sınıf hareketinin olanak ve kısıtları nelerdir? Bu son derece cid di bir sorudur. Bunu tartışmak gerekir. Özellikle aktivistler arasında yaygın bir karamsarlığın hakim olduğunu göz lemliyoruz. Burada sadece bir noktaya; kitlelerin tek tek insanlar olarak yaydık ları imge ile bir sınıf olarak, bir hareket olarak yaydıkları imge arasındaki farka, dikkat çekmek isterim. Ünlü bir düşü nür, “ kitlelerin ne yapacakları tahmini açıktır.” demişti. Ben bu lafı hatırlatır ve şu pankartta y e r alan “ halk kentlerini yönettiğinde”
ifadesini takip
eden üç
noktayı doldurmak isterim; halk kentle rini yönettiğinde tabii ki devrim olur; memleketimizin asıl ihtiyacı da budur. Bu ihtiyacı bir kez daha hatırlattığı için bu toplantıyı düzenleyenlere çok teşek kür ederim.
* Metin Özuğuriu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi 14 M art 2004 tarihinde Dayanışmaevleri tarafından düzenlenen "Yoksulluk, Küreselleşme ve Yerel Yönetimler” başlıklı forumda yaptığı sunum...
— 199----
AVRUPA BİRLİĞİ İZLEME RAPORU ÜZERİNE
B ir olgu ancak bütünü ile ele alınırsa
son dönem lerde de ekonom ik ilişkilerle
anlaşılır olur. Bu nedenle, Avrupa Birliği
çevreden aktardığı kaynaklarla m erkez
ile ileri sürülen farklı iddiaları ya da son
de gelişmiş bir ekonom ik yapı ve onun
yayınlanan Avrupa Birliği İzleme Rapo-
çevresinde oldukça ileri düzeyde
ru’nu tek başına ele almanın fazla bir ya
sosyal yapı oluşturmuşlardır. Bunun ne
rarı olmayacağı gibi, böylesi parçalı yak
ticesinde günümüzde Avrupa ekonom i
laşım konuyu tam olarak kavramada da
leri fert başına yüksek gelir düzeyine u-
eksikliklere ve yanlış anlamalara neden
laşmış ve burjuva demokrasisini o tu rt
olabilir.
muş bir görünüm verm ektedir.
bir
Meseleye bir bütün olarak yaklaşım
Ancak, kapitalist birikim sürecinin ve
yapıldığında Avrupa Birliği’nin bir kapita
sermayenin olgunlaşmasının doğal sonu
list birlik olduğu ve sistem gereği, A B D
cu olan istihdam alanlarının küçülmesiy
ve Japonya gibi karşıt güçlerle şiddetli
le, Avrupa ekonom ilerinde bir yandan
rekabet ve çatışma içinde bulunduğu
sermaye birikim alanları daralmış, diğer
gerçeği ile karşılaşılır. Şu hale göre, A v
yandar> da tüketim pazarları sınırlanmış
rupa Birliği’nin gerçek yüzünü görebil
durumdadır. Sermayenin gerileyen kâr
mek ve politikalarını çözümleyebilmek i-
oranları yanında, yükselen işsizlik bu e-
çin kapitalizmin genetik yapısını incele
konomilerde önce ekonomik, ikinci aşa
mek kaçınılmazdır.
mada da sosyal sorunların tedricen su
Kapitalizmin işleyiş dinamikleri çer
yüzüne çıkmasına yol açmaktadır. A v ru
çevesinde Avrupa kapitalizmi, serm aye nin olgunlaşm a aşamasına ulaşmış bir ya
pa ekonomilerinde yükselen işsizlik ve
pı sergilemektedir.
kımları sömürgeciliğin A vrup a’daki asi-
Avrupa
devletleri
bunun beslediği m illiyetçilik ve dincilik a-
genel çerçevede, önceleri geçmiş dö
mile edilmemiş son kalıntılarını temizle
nemlerin yoğun sömürgecilik sürecinde
yici işlev yüklenmiş bulunmaktadır. A n
merkeze aktardığı kaynaklarla güçlenen,
cak, bir yandan yabancılara yönelik saldı-
200
avrupa birliği izleme raporu üzerine__ rılar yoğunlaşırken, diğer yandan da ka
tik anlayışla karşılaştırılmasında, zengin
liteli emeğin ve kaçak çalışanların A v ru
liğin verdiği olanaklarla günümüzde A v
pa’ya sızmalarına göz yumulması, hem
rupa’nın görece daha ileri düzeyde oldu
yaşlanan A vrup a’nın hem de sıkışan ser
ğu da yadsınamaz. Ancak kesit analizinin
mayenin sorunlarının çözümünde hâlâ
verdiği bu görüntü, ülke temelinde ve
eski sömürgecilik mantığının hakim ol
zaman boyutu içinde yapılan gözlemler
duğu izlenimini verm ektedir. Sıkışan merkez sermayenin sorunla
le bozulmaktadır. Şöyle ki, yaşanan eko nomik sorunlar karşısında Avrupa eko
rına göreli çözüm olarak, bu kez de çev
nomilerinde de sosyal haklar giderek sı
resel konumlu ekonom ilerle girişilen e-
nırlandırılmakta ve geriletilmekte, ırkçı
konom ik ilişkilerde, bu ekonomilerin gi
lık yükselmekte ve yabancı düşmanlığı
derek daha yoğun sömürü altına alınma
körüklenmekte, insan ticareti sürdürül
sı gündemdedir. Küreselleşmenin genel
mekte, Estonya ve Letonya’da yurttaşla
kuralları olarak bilinen VVashington U z
rın önemli bir bölümü yurttaşlık hakla
laşma İlkeleri’nin (VVashington Consen-
rından dahî mahrum
sus) tüm yerküreye dayatılması, aslında
sendikalaşma zayıflamakta ve yarı za
bırakılabilmekte,
güçlü ekonomilerin güçsüzler üzerinde
manlı ve geçici çalışma koşulları dayatıl
hakimiyet kurma aracından başka bir
makta, vs. Varsıl A vrup a’da sosyo-eko-
şey değildir. Kezâ, kamu kesiminin kü
nomik alanda gözlemlenen söz konusu
çültülmesi, piyasaya müdahale edilme
geriletm eler ve kötüleşmeler, açıktır ki
mesi, ekonomilerin dış dünyaya açılma
bugünden yarına su yüzüne çıkmayıp,
sı, kamu kuruluşlarının özelleştirilmesi
söz konusu sosyo-ekonomik çöküşlerin
ve çalışma yaşamında sendikaların çö
toplumsal düzeyde belirginleşmesi za
kertilerek yeniden düzenleme (reregü-
man alacaktır. Bu gecikme bizi aldatma-
lasyon)
uygulamalarının
malıdır.
m erkez
serm ayenin
dayatılması,
istediği
alanlara,
Avrupa Birliği’nin genişlemesi proje
kendi kuralları ile girmesi ve hakim ol
sinin, kapitalizmin çağdaş sömürgecilik
ması anlamına gelmektedir. Aynı şekilde,
aracı olarak uygulanan küreselleşmenin
G A T S ve T R IP S gibi hizmet ve fikrî hak
bir tür uygulaması olduğu açıktır. A B ’nin
lar alanında getirilen sınırlamalar da ge
Sovyetler’den arta kalan ve yetişmiş, ka
lişmekte olan ekonomilerin hemen her alanda ellerini ve kollarını gelişmiş m er
liteli ve bol ucuz emek içeren Doğu A v
kezler lehine bağlamaktadır.
rupa ekonomilerini tereddütsüz birliğe katması da bunun en büyük kanıtıdır.
Avrupa .Bitliği’nin, sömürge kökenli
A B ’nin, 1963 yılında Ankara Anlaşması
zenginliğinin üzerinde yükselen bir bur
imzalamış olan T ürkiye’ye ise büyük ve
juva demokrasisi (sadece ifade ve talep
istisnaî engeller çıkarması da, Birlik’in
etme özgürlüğü!) oluşturduğu ve siste
genişleme
min elverdiği ölçüde bazı temel haklar a-
mantığı ile baktığının en önemli kanıtıdır.
sürecine
söm ürgeleştirm e
lanında da ciddi ilerlem eler kaydettiği
Sömürgeleştirme mantığı, sömürgeleşti
gerçeği yadsınamaz. Avrupa ekonomile rindeki burjuva demokrasisinin çevresel
lıp, ana gövde ile tümüyle binleştirilme
konumlu geri ekonomilerdeki demokra-
mesi esasına dayanır. Böylece, sömürge-
rilecek ekonomiyi, sömürü alanı içine a-
.........
______________________ 201 —
— y o l------------------------------------------den tüm yararlar sağlanır, ama sömürü len bölgeye fazla bir ekonomik değer aktarımı yapılmaz. 1995 yılında A B ile
geçici parıltıları bizi aldatmalıdır. A B ’nin ve tüm
kapitalist dünyanın
bugünkü parıltılı görüntü veren ekono
imzalanmış olan “ G üm rük Birliği Anlaş
mik ve sosyal koşulları kefeye konurken,
ması” bu açıdan tam bir sömürgeleştir
onların yanına, başta Afrika olmak üzere
me anlaşmasıdır. Zira, bu anlaşmaya gö
tüm gelişmekte olan (ya da öyle sanılan)
re, A B T ü rk iye’nin her türlü pazar ola
geri ekonomileri ve günümüzde yaşanan
naklarından yararlanabilir ama Türkiye
sefalet ve yoksulluğu da aynı kefeye koy
tam ortaklığın bazı olanaklarından mah
mak gerekir!
rumdur. Şimdilerde Türkiye’ye önerilen “ Özel Statülü O rtaklık ” da bir bakıma G üm rük Birliği’nin devamı gibi görülebi lir. Kapitalist birliklerin işleyişinde şu so nuç
kaçınılmazdır:
G unnar
M yrdali’ın
“ Kutuplaşma Teorisi” nde de açıklandığı üzere, tüm kaliteli elemanlar ve serma ye
m erkeze
doğru
hareket
ederek,
merkezle çevre arasındaki farkın gide rek açılmasına neden olur. A B ’nin “ G eri Bölgelere Yardım Fonu” nun amacı da böylesi bir oluşumu engellemektir. N e var ki, topluluk genişledikçe ve bölgeler arasındaki fark açıldıkça A B emek dola şımı ve yardım fonları konusunda çok ciddi daraltmalara gitmektedir. Avrupa Birliği, kendi içinde kâr oranları gerile miş, eski sömürgelerinden oldukça uzaklaşmış ve şimdi de bir yandan A B D ve Japonya gibi devlerle mücadele eden yaşlı bir ekonomi olarak, gençlik ve atıl ganlık döneminde içte sağladığı refah o r tamından yavaşça uzaklaşırken, yeni alanlara refah dağıtmak için değil, buralar dan merkeze kaynak aktarmak için ya naştığının, böyle bir yaklaşımın ise yakla şılan ekonomi açısından ne anlama geldi ğinin anlaşılması gerekmektedir. Bu algı lamayı net olarak yapabilmek için, ne bugünkü A B ekonomilerinin fert başına yüksek gelir düzeyi, ne de sömürge kay naklarına dayalı burjuva demokrasisinin ___ 202
* Prof. Dr. İzzettin Önder İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi 4 Aralık 2004 tarihinde Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) tarafından düzenlenen " Sol A B’yi Tartışıyor?” başlıklı foruma gönderdiği sunum...
SOL, AB’YE NASIL BAKMALI?
Mehmet Türkay
Avrupa Birliği meselesine daha genel
sunuz?” dendiğinde insanlar, % 90’lara
bir çerçeveden bakmak gerekiyor. Ç ün
varan, hatta aşan bir oranda “ Evet, kabul
kü genel bir çerçeve koymadığımız ve o-
ediyorum ” diyorlar. “ Peki, A B nedir?”
nun üzerinden konuşmadığımız zaman
dendiğinde, “ Şudur” diyenlerin sayısı ise
sonuç alamıyoruz. Belki bir tespitle baş
en fazla % 5-10. Dolayısıyla ne istendiği
lamak mümkün. Türkiye -bu dünyada da
nin, neye girileceğinin, bunların hiçbiri
farklı değil- yaklaşık yirmi yıldır çok cid
nin netleşmediği, sadece kişisel, öznel
di bir omurgasızlaşma yaşadı. Bundan kastettiğim şu; bir şey söylüyorsunuz,
niyetler üzerinden bir tavır alınmaya ça lışıldığı bir süreç. O yüzden “ A B nedir?”
hiç ummadığınız insanlarla yan yana dü
sorusuna hareket noktası itibariyle bir
şüyorsunuz. “ N e alakası var?” dediğiniz
cevap verm emiz lazım. Bu noktada kar
zaman da öyle. Dolayısıyla buradan ge
şımıza çıkan şey; “ Bütünsel perspektif
len bazı sorunlar var. Böyle bir omurga
ten bu meseleyi nasıl anlarız?” sorusu o-
sızlığın ortaya çıkarttığı bir hareket kabi
luyor. Çünkü A B ’yi sadece A vrupa üze
liyetini yitirm e diyelim. Buralarda netliği
rinden ya da sadece AB-Türkiye ilişkile
nasıl sağlayabiliriz?
Düşünmek gereki
ri üzerinden tartışmanın çok ciddi yanıl
yor. Dolayısıyla A B ya da birçok konuda
gı payları var. Bu anlamda şöyle bir soru
soldaki tartışmalarda da böyle bir zemin
başlama noktası olmalı belki; A B nasıl
aslında oluşmuş durumda. Şimdi “ Nasıl
bir proje, nereden çıktı? A B , kapitaliz
bakmalı?” meselesi çok tartışmalı. Ö n
min çok uzun süreli krizleri sonucunda,
celikle bizim bir şeye karar verm emiz la
2. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa ser
zım. Solun asgari ve vazgeçilmez temel
mayesi ve tabi diğer sermayelerin de
kategorileri nelerdir? Bu kategoriler ü-
katkısıyla uzun süreli bir güç merkezi ol
zerinden A B nasıl anlaşılabilir? Buna da ha sonra geleceğim.
maya dönük bir proje olarak, ortak pa zar çerçevesinde bir refleks biçiminde
T ü rkiye’deki tartışm alar gerçekten
gerçekleşti. Söylem eye çalıştığım şey sa
çok garip gidiyor. Çünkü genel olarak
dece A vrupa sermayesi değil, A B ’nin ku
T ürkiye’de “ A B ’ye dair ne düşünüyor-
rulması sürecinde, A B demeyelim, daha
----------------------------------------- 203 —
_yoi doğrusu ortak pazar sürecinde dünya
lında buldu. Dolayısıyla bu haliyle baktı
daki mümkün en geniş hâkim sermaye
ğımızda A B ’nin özellikle bugünkü tartışı
kesimi bu projeye destek verdi. Çünkü se rm a y e le r açısından tanımlanmış bir a-
lan o sosyal boyut meselesi ya da sosyal
landa var olmak zaten birikimin mantığı
esas itibariyle o konjonktürün ürünüy
na çok uygun bir şeydir. Böyle bir ref
dü. Yani bir birikimin gerekliliği bir de o
Avrupa meselesi gibi kurumsallaşmalar
leks aslında bir taraftan da başka bir ris
dünya konjonktürünün dengeleri sonu
ki önleyecekti. Çünkü Avrupa uzun yıl
cunda gereklilikler olarak karşımıza çık
lar bütün savaşları üzerinde yaşamış, sü
tı. Bu haliyle baktığımızda, seyrini izledi
rekli birbiriyle savaşan ülkelerin bir ara-
ğimiz zaman yani bir O rta k Pazar proje
dalığı üzerine kuruluydu. Bu riskin de
sinden A B ’ye nasıl dönüştü? Bu birlik
bertaraf edilmesi gerekiyordu ve edildi.
dendiği zaman gerçekten o şeyi iyi tuta
Dolayısıyla ileride bir çekim merkezi ol
bildiğimizde çok mantıklı bir kurumsal
ma refleksinin, kapitalizmin dünya üze
laşma, bir girişim olarak da karşımıza çı
rindeki birikiminin gidişatına göre pozis
kar. Soğuk Savaş koşullarının çözülmesi
yonda yer alan bir yapıyla karşı kaşıya-
ne dönük ipuçlarının ortaya çıktığı sü
yız. Böyle baktığımız zaman 45’ten 70’le-
reç, 80’lerin başı hatta 70’lerin sonu iti
re, hatta Avrupa için 80’iere sarkan bir
bariyle başlayan bir süreçtir. B ir taraftan
Avrupa modeli çıktı karşımıza. Bu aslın
böyle bir gelişme yaşanıyor. Yine, tabi
da çok uzun süreli bir çatışmanın ürünü
kapitalizmin o uzun dönemli altın çağ
olarak bir refah toplumu, sosyal devlet
denilen çağın sonuna gelmiş olmasıyla da
meselesiydi. Dolayısıyla birikim dediği miz sürecin mantığına uygun sınıflar ara
çok bağlı. Yani birikim dediğimiz mese lenin yine bir kar oranı sıkışmasıyla bir
sı çatışma ve mutabakatların tanımladığı
krize girmesi, bu krizden çıkmanın poli
bir projeydi. Sınıflar arası ilişkinin tanım
tikaları ya da projesi olarak bütün o gü
ladığı bir kurumsallaşmaydı. Am a dünya
ne kadar geçerli olan ve genel kabul gör
ölçeğinde refah devleti ya da sosyal dev
müş
let kurumsallaşmasını bir birikimin geldi
karşı karşıya kalındı. Bunun yerine ne
ği nokta gerekli kılıyordu. Çünkü üreti
kondu? Bugün neoliberalizm diye adlan
len malların bir şekilde satılmasını garan
dırılan yeni bir politika, yeni bir strateji -
Keynesyen
anlayışın tasfiyesi
ile
ti altına alacak koşulların yaratılması ö-
hem dünya ölçeğinde hem de bu süreç
nemliydi. Daha önceki deneyimler, 30’lu
te yer alan bütün ülkelerde- kondu. A r
yıllardaki deneyim ler bunu bir zorunlu
tık yaşanacak süreç neoliberalizmin ta
luk olarak karşısına çıkarıyordu A v ru
nımladığı politikalar çerçevesinde o p ro
pa’nın. Bir başka önemli nokta da bir
jeye
uygun
hale
getirilecekti.
Çünkü
Sovyet devlet tehdidi meselesi vardı.
krizden çıkmanın koşulları, öncelikle bu
Yani bir Soğuk Savaş koşullarında, Sovyetler Birliği’nin hızla büyüdüğü kon
alanda krize neden olduğuna dair yapılan
jonktürde, A B böyle bir refleksi ortaya
gulamalarının sonlandırılmasıydı. K a r o-
koyarak,
içinde bir mutabakatı
ranlarının düşmesini biraz telafi edecek
sağlayarak Sovyet etkisini belirli oranlar
olan bu uygulamanın birkaç ayağı var.
da bertaraf edebilmenin yollarını da as
Bunun mantığı aslında refah devletinde-
__ 204
kendi
te sp itlerd en hareketle refah devleti uy
sol, ab’ye nasıl bakmalı__ ki pazar ilişkisine girmemiş alanların pa zar ilişkisi içine çekilmesi ve bütün sağ
nay verm esi gerektiğini düşünüyoruz. A-
lık, eğitim, sosyal güvenlik gibi alanların
böyle bir sorun varsa bu sefer dönüp
bu süreçte özelleştirilmesi meselesi, de-
sermayenin kendi iç hiyerarşisine bak
regülasyon denilen mevcut süreçte bü
mak önemli hale geliyor. Sermayenin
tün kuruluşların çözülmesini sağlayacak
kendi iç hiyerarşisi dendiği zaman, T ü r
ma baktığımızda durum öyle değil. Eğer
düzenlemeler ve bunun arkasından ge
kiye’deki birikim süreci sonunda gelinen
len bildiğimiz yaşanan bir neoliberal sü
aşamada karşımıza çıkan bir tablo var.
reç. Tabi bunun sonuçları toplumlarda
Bu tabloda bilinen aslında birikim süreci
ciddi
mantığına
parçalanmalara
da neden
oldu.
Şimdi bu haliyle baktığımızda, kıta A v ru
uygun
işleyen
serm ayenin
merkezileşmesi ve yoğunlaşması ile sü
pa’sında bu sürece ilk tepki, -hem Soğuk
reç içerisinde karşımıza çıkan tekelci ya
Savaş koşullarının bitiyor olmasına hem
pılar. Bu mantık bütün birikim süreçleri
krize dönük ilk tepki- A B projesi olarak
için, yani dünya ölçeğindeki birikim sü
karşımıza çıktı. A B
projesi bu haliyle
reçleri için ve tek tek “ ulusal birikim”
baktığımızda aslında en baştaki tanımla
süreçleri için geçerli. Dolayısıyla böyle
nan reflekse uygun bir projeydi. Çünkü
bir hiyerarşide yukarıda olan ve biriki
kendi içinde bir gücü oluşturmak, diğer
min olanaklarını en fazla kullanabilme
güçlerle baş edebilmenin en azından re
potansiyeline sahip hale gelmiş bir kesim
kabet edebilen bir taraf olabilmenin ön
için A B projesi olmazsa olmaz bir proje
koşulu olarak karşılarına çıktı. Nasıl bir
dir. Tabi bu bir uyum süreci getirmiştir.
proje dendiği zaman? Tam da krizin ta bir
Dolayısıyla T ürkiye’ye baktığımızda bu nun temsilcisi tabiî ki karşımıza T Ü S İA D
projeydi. Bu anlaşmalarda da zaten açık
olarak çıkar. T Ü S İA D da tam kendi için
ça ifade edildi. “AB piyasa m erkezi çev re sinde örgütlenen bir proje olacaktır”
de netleşemediği kendi kurumsallaşma sını dönüştüremediği bir uyum süreci
dendi ve bunu da hayata geçirmeye baş
yaşamıştır. Am a T Ü S İA D 90’ların o rta
ladılar. Dolayısıyla kapitalist bir projeyle
sından itibaren bu konuda kesinlikle en
karşı karşıyayız. Sermayenin tanımladığı
net tavrını almış ve o günden bu yana da
genel eğilime uygun bir refleksle karşı karşıyayız. Bu önemli, çünkü tek başına
Türkiye’deki tartışmalarda önemli yön
A B ’yi ya da Avrupa kapitalizmini A B D
mayenin diğer kesimleri için aynı şey ge
kapitalizminden ya da Japon kapitaliz
çerli mi? Bu hiyerarşide aşağıda kalan,
minden ehli şer görerek yaklaşan kesim
daha çok iç pazara dönük, birikim ola
nımladığı
koşullarda gerçekleşen
lendiricilerden biri olmuştur. Peki, ser
ler için bunun tartışılması önemli bir
naklarını çok fazla geliştirme şansına sa
mesele. Şimdi karşımızda böyle bir p ro
hip olmamış sermaye de bildiğiniz gibi a-
je var. Bu projeye nasıl bakmak gerek sorusu için sermaye açısından da bu
A B ’ye diğer taraftan küreselleşmeye. Bu
çıkça bu sürece karşı çıktı. B ir taraftan
noktada aslında bazı sorunlar çıkıyor.
da aslında birikimin mantığına uygun bir
Çünkü biz sermayeyi homojenleştirecek
tavırdı. Serm aye kendisinin korunmasını
bir sermaye projesidir dediğimiz zaman
talep ediyordu. M Ü S İA D (Tü rkiye’deki
bütün sermayelerin böyle bir projeye o
Ulusal Sanayiciler ve İşadamları Derne-
--------------------------------------_
205 —
__yol________________________ ği) bunun çok iyi bir örneğidir. O n lar
karşısındaki tanımlayıcılığını unuttu.
A B ’ye karşılar, G üm rük Birliği’ne karşı
Sol nedir? Solun ne ile uğraşması la
lar. Küreselleşm e karşıtı söylemleri var.
zım? Nasıl bir projeye sahip olması la
“ Peki nedir derdiniz?” dendiği zaman -
zım? Bu aslında yaşanan sürecin sonun
bu konuda bir çalışma yaptık, oradan da
da karşımıza çıkan marjinalleşmeyle ilgi
ha net söyleyebiliyorum- devlete dönük
li. Çünkü ne kadar marjinalleşirseniz,
çağrılarında temel dertleri şu; “ TÜSİ-
kendi içinize kapanma refleksiniz arta
A D ’ı korudunuz, ya da T Ü S İA D içindeki
caktır. Bu kapanma refleksi de sorunu
sermayeyi korudunuz, bizi de koruyun,
yeniden üretecektir. Şimdi sol nasıl bak
biz de onlar kadar birikim olanaklarına
malı? Solda farklı bakma biçimleri var,
sahip olalım, ondan sonra biz de ulusla
bunların
rarası düzeyde rekabet eder hale gele
toptancı. Örneğin A B ’ye karşıyız ya da
lim.” Bu pozisyonu alırken, M Ü S İA D ’ın
girelim meselesinde, peki A B ’ye girişin
çoğu demin
söylediğim gibi,
bu pozisyonu meşrulaştırmak için kul
etkileri
landığı temel kategori de ulusallık. D ola
“ Sermaye için iyi olacaktır, sermaye dışı
ne
olacaktır?
dendiği
zaman,
yısıyla sermayenin ulusallığı meselesi ta
kesimler için kötü olacaktır.” Türünden
nım gereği sorunlu bir mesele zaten. U-
genellemeler var. O ysa serm aye dışı ke
lusal olanakları
kullanmanın önündeki
simler açısından baktığımızda bu sefer
temel motif de uluslararası düzeyde re
karşımıza başka bir şey çıkıyor; örneğin
kabet edebilir hale gelmek. Burada da
küçük ve orta boy işletmelerin dünya ü-
karşımıza sermaye içinde iki farklı pozis
retim ağına, netvvork’üne dâhil olanlar i-
yon alış çıkıyor. H e r ikisi de birbirine zıt
çin A B çok önemli bir proje. O ağın için
olmakla beraber birikim dediğimiz, kapi
de olmaları gerekiyor, bu yüzden o ağın
talizmin o çatışma ve çelişkilerle yürü
içinde olan küçük ve orta boy işletmeler
yen sürecine çok uygun pozisyon alışlar,
T Ü S İA D ’ın dışında T Ü S İA D ’la beraber
tavır alışlar. Ö b ü r tarafa geçtiğimizde,
pozisyon alıyorlar. İşçi sınıfı diye en ge
zaten sanıyorum şu aşamada bizim üze
niş tanım açısından baktığınız zaman, iş
rinde daha fazla konuşmamız gereken
çi sınıfındaki, tabi tanımda zorluklar var,
şey, peki sermaye dışı kesimler açısın
işçi sınıfı salt sanayi işçisi anlamına gelmi
dan sorun ne? Burada tabi genel olarak
yor, eskiden de gelmemeliydi, bugün bu
sol diye bir çerçeve çizebiliriz. Solun
nun olmadığı çok açık hale geldi. Bütün
tavrı ne olmalı meselesi. Şimdi T ürki
o çerçeveyi mümkün en geniş hale yay
ye’de solun tavrı, belirtildiği gibi, toptan
dığınız zaman, işçi sınıfının içindeki bü
cı tavır. Aslında toplumda yaşanan A B
tün o parçalanmayı göz önüne aldığınız
karşında tavır alma tarzını biz solda da
zaman, burada da farklılıklar çıkacaktır
görüyoruz. Toptan reddetmek. Tabi ki
karşımıza. Nitelikli işgücü açısından A B
reddetm ek bir pozisyon alıştır ama ora
bir avantaj, zaten A B de bunu istiyor.
ya çok kestirmeden geldiğiniz zaman o-
Dolayısıyla çıkarların çatışması ya da çı
rada durmak da çok mümkün değil, olup
karların birliği meselesinin de yeniden
biteni anlamak da mümkün değil. O za
göz önüne alınması ve buna göre bir
man belli bir mesafeden soruna bakmak
proje geliştirilmesi çok önemli.
çok önemli. G enel olarak sol kapitalizm
__ 206 ____________________________
T ürkiye’deki solun pozisyon alışın-
_________ sol, ab’ye nasıl bakm alı___ daki asgari kategorileri ne olmalı? Mese
asgari zemin bir aks olarak, bir birikim
la ulusallık üzerinden alınan pozisyonlar
aksı üzerinde A B meselesi tartışıldığında
çok ciddi sorunlarla karşı karşıya. Ulusal
sınıf kategorisi sol için bence vazgeçil
perspektif diye ortaya konulan bir hare
mesi mümkün olmayan çok temel bir
ket noktasının nihai olarak çok sola hi
kategori. O zaman şöyle bir noktaya ge
tap etmemesi gerekir, daha doğrusu so
liyor iş. Bunu nasıl kullanacağız? Yine
lun o aksta ilerlememesi gerekir, çünkü
Türkiye’de bu mesele tartışılır durumda,
ulusallık projesinin kapitalizmle ilişkisi
yani sınıf dendiği zaman bundan ne anla
nin kurulması lazım. Siz kendi kategori
şılacak, sınıfı nasıl anlayacağız? Bunun
lerinize sahip değilseniz, kendi kavramla
kapsamında kimler var, dolayısıyla aslın
rınıza sahip değilseniz, zaten ciddi bir
da sınıf çıkarları bir kategori midir? Y a
sorun vardır. T ürkiye’de sol uzun bir sü
şanan süreçte bu tanımların altında fark
redir böyle bir sorun yaşadı. Yani kendi
lı çıkarların da çatıştığı ya da karşı karşı
gündemini belirleyemez bir pozisyonda.
ya geldiği süreçler de yaşanmaktadır,
Kendi
gündemini
demek,
dolayısıyla toptan, homojenleştiren bir
kendi
kavramlarınla sürece
müdahale
perspektiften bu süreci anlamamız bu
belirlem ek
etm ek demektir. Kendi asli kavramlarını
haliyle mümkün değil. Türkiye için bura
kullanamaz hale geldiğinde, ya tamamen
daki önemli noktalardan bir tanesi, -tüm
solun dışında olması gereken, dönemin
dünyada da böyle muhtemelen- bir neo-
en fazla popüler, sistemle ilişkisi kurulan
liberal hegemonyanın söz konusu olma
yanları üzerinden A B sorunu anlaşılma
sıdır.
ya çalışıldı ya da bir tepkisellik olarak u-
monyanın nasıl aşılacağına dair bir kere
Dolayısıyla bu
neoliberal
hege
lusallık vs. üzerinden. Burada çok temel
sol kendi içinde asgari bir m üştereke sa
bir şey var. Solun asli kategorilerinden
hip olmalı. Bunun nasıl sağlanacağı aslın
birisi, sınıf kavramıdır. Sınıfı çok açık ta
da bir taraftan çok kolay, çünkü belki
nımlamak lazım yani demin söylediğim
çok bildiğimiz birkaç konuda sol kendi i-
gibi, çok dar bir tanım, bugün gelinen a-
çinde anlaşamayacak konumda ama pek
şamada yeterli değildir. Peki böyle bir
çok konuda herkes aynı şeyi söylüyor.
perspektiften bakarak sorunu nasıl anla yabiliriz, sol A B ’yi nasıl tanımlayabilir?
Am a diğer yandan ise kimse yan yana gelemiyor. Bir pozisyon alış, yani büyük
Y a da nasıl değerlendirmeli? Burada kri
teorik meseleler değil, mesela A B karşı
tik olan şey bir, kapitalizmin kendi biri
sında pozisyon alış, ya da bunun dışında
kim sürecini akılda tutmak ve bununla
ki meselelerde. İşte burada marjinalleş
beraber giden bir süreci kavramak; iki,
menin çok ciddi etkileri olduğunu düşü
burada pozisyon alışta belirli bir sınıf perspektifine, sınıf referansına sahip ol
nüyorum. Böyle bir çerçevede örneğin A B ’ye sıcak bakan bir solu inceleyelim.
mak. Çünkü sınıf referansına sahip ola
A B ’ye sıcak bakan solun argümanlarına
rak soruna baktığınızda aslında bu bula
baktığımızda “ demokratikleşme, sosyal
nıklık da ortadan yavaş yavaş kalkacak.
devlet, vs., v s ...” Şimdi sol bu kavramla
Dolayısıyla sınıfların homojen bütünlük
rı kendi bağlamlarından kopararak kul
ler olmadığını da görm ek önemli. Bu an
landığı için ya da sürekli tek rar ettiği için
lamda alt ayrımlara da ihtiyaç var. Am a
artık bunlar çok fazla anlamlı olmuyor.
------------------------------------------ 207----
— y o l_____________________________ Sol bir yandan Dünya Bankası’na, IM F’ye karşı ama A B
konusunda tereddütlü.
Nasıl ilişkilendireceğiz? A B
yorumcunun geçen gün bir radyo ko nuşmasını dinledim. Örneğin 17 A ralık’a
ile T ü rki
giden süreçte nasıl pozisyon alınacağına
ye’nin ilişkisinde A B ’nin kısa dönemli o r
dair vb konularda çok şaşkınlar ve en
taklık
Dünya
sonunda şöyle bir şey söyledi; “ Acaba
Bankası ve IM F’nin şartlarını dayattığını
şartlarına
biz, Avrupa rüyası ile Avrupa riyası ara
görüyoruz.
taraftan
sında mı kaldık?” Şık bir laf ama bunu bu
D B ’ye, IM F ’ye karşıyım diyecek, diğer
düzeyde de tartışmamız mümkün değil.
Sol
baktığımızda burada
bir
taraftan da bütün o bağlamdan kopardı
Rüyası neydi zaten? Riyası ne? Çünkü
ğı kavramlar üzerinden A B ’ye ‘eh’ diye
bence A B riyakâr değil. Türkiye ile olan
cek... O lsa da iyi olacak diyecek... Şim
ilişkisinde Avrupa gayet net ve açık. Bu
di elbette ki bunlar kendi içinde de tar
nun söylediği şey, tam üyelik, özel şart
tışılabilecek
konular.
Am a
demokrasi
lar gibi şeyler tartışılıyor. Bunlar sanki
meselesini sadece bir oy verm e ya da i-
yeniymiş gibi tartışılıyor. O ysa Ankara
fade özgürlüğü olarak almak doğru değil.
Anlaşması, A B sürecinin başlangıç anlaş
Toplumsal kaynakların denetlenmesin
masıdır, 63 yılında yapılan bu anlaşmanın
de, dağıtımının denetlenmesinde ve üre
28. maddesi gayet nettir. O
tim sürecinin örgütlenmesinde dem ok rasiyi tanım içine almadığınız zaman de
söylüyor: “ Türkiye bu anlaşma ile üzeri ne düşen taahhütleri yerine getirdiğinde
da şunu
mokrasinin
içeriğini daraltmış olursu
taraflar tam üyelik olasılığını tartışırlar”
nuz. Belki daha şık, afakî değerler üze
diyor. Bunu olasılığı olarak da çevirebili
rinden konum almış olursunuz. Solun
riz, olanağı olarak da. Zaten bir garanti
tanım gereği bu kategorileri, yani insan
yok. İlk anlaşmada da yok. Dolayısıyla
hakları, demokratikleşme vs. gibi kav ramlar üzerinden sorunu ele alışı haki katen
içine düştüğü marjinalleşmeden
başka bir anlam ifade etmiyor. Tabi şu an T ürkiye’de şöyle bir süreç yaşandı gelinen noktada. Türkiye uzun süredir böyle bir hegemonya altında yaşadığı için bugüne kadar A B karşıtlığı da çok karşılık bulamadı, çünkü bir şekilde A B karşıtlığı diye ifade edilen pozisyon alış lar kendi içinde net değildi, çok başka yerlere referanslar yapılması mümkün dü. Diyelim böyie bir pozisyon alışta bi raz zamana ihtiyaç var. Daha doğrusu bu
Avrupa da bu olanağı mevcut stratejisi çerçevesinde, jeopolitik dengeler çerçe vesinde kullanıyor. Burada A vrup a’nın riyası diye bir şeyden bahsetmek müm kün değil. Dolayısıyla T ürkiye’den A B ’ye atfedilen bir anlam var; bu anlam A v ru pa ile ne kadar çakışıyor meselesi çok sorunlu. Bunun üzerinden de solun bir politika üretmemesi
lazım, üretemez.
Onun için de süreci biraz daha detaylı, daha mesafeli ele alması gerekli. * Doç. Dr. M ehm et Türkay M arm ara Üniversitesi Öğretim Üyesi
sürecin biraz netleşmesi için. Örneğin
4 Aralık 2004 tarihinde
bir tü r ‘liberal sol’ perspektifin bugün
Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP)
lerde geldiği noktaya baktığımızda ciddi
tarafından düzenlenen
başladı.
“ Sol AB’yi Tartışıyor?"
A B ’den yana çok net pozisyon alan bir
başlıklı forumda yaptığı sunum...
te re d d ü tle r
o rtaya
çıkmaya