2
Yönetim Kurulu
Başkan | Hüseyin YONGACI Başkan Yrd. | Selçuk ÇALIŞKAN Genel Sekreter | Elif COŞKUN Sayman | Mehmet İNCE Genel Üye | Bartu YAMAN
B
ir dergi çıkartmak mı dediniz? Hem de bir mühendislik öğrencisiyken bu işe kalkışmak. Düşündük önce bir, çünkü söz konusu dergi çıkartmaktı, sadece bir yazı yazmak değil. Bir editörlükten ötesiydi bu istenen… Evet, Yıldız Tornavida tüm güzellikleriyle ellerinizde ve şuan bu satırları okumaktasınız. Bu durum, bizim için oldukça büyük bir mutluluk kaynağı. Fakat en büyük mutluluk kaynağımız, bizimle birlikte bu derginin çıkmasında ellerinden geleni fazlasıyla yapan ve kendilerine ne kadar teşekkür etsek az olan YTÜ IEEE Basın & Yayın Komitesi Ailesi bireylerinin inancı ve desteğidir. Çünkü biliyorduk ki en iyi sonuç, bireysel yetkinliklerin ön plana çıktığı ve bir takım halinde hareket edildiği zaman alınır. Bu amaç doğrultusunda komitemiz ile birlikte geçirdiğimiz 4 ay boyunca birçok eğlenceli ve verimli buluşmalarımız oldu. Fikirlerimizi paylaştık, kahvelerimizi yudumladık ve çoğu zaman “çaylar editörden” deyimiyle de birbirimizin içini ısıttık! Nasıl ki Yıldız Tornavida dergimiz “Gün gelir, lazım olur.”; işte bizim Tornavida Ailemiz de “gün gelir, birbirini bulur” ve yeni editörlerin ellerinden içilen çaylar ile bu geçen güzel günleri yâd eder…
Denetleme Kurulu
İbrahim ATEŞPARE Nevzat EKMEKÇİ İlke ÇETİN
Yıldız Tornavida Yazarlar
Hüseyin YONGACI Mehmet İNCE Yasaman FARZAMBEHBOUDİ Tuğba AYDEMİR Elif GÖNEN Mustafa Yiğit SERT Tuğba AYDIN Melike ERGÖR Feyza Nur BEKGÖZ Edip Sercan BALKAY Ceylan ÖZER Selçuk YILMAZ Umut GÜNERİ Muhammet Emre DURMUŞ Onur AYBAR Müge BUKSUR Murat ÇELİK Onur ŞANLI Buğra Cansın GÖZ Can ŞENGÜL
Redaktörler
Yasaman FARZAMBEHBOUDİ Elif GÖNEN Edip Sercan BALKAY
Katkıda Bulunanlar
Biltan GÜRLEME Rojda Gülizar KARAKUŞ
Dizgi & Tasarım
Ömer AYGÜN
İletişim:
www.ytuiee.com iletişim@ytuieee.com Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Yerleşkesi Elektrik-Elektronik Fakültesi Esenler/İstanbul
Edip Sercan BALKAY edipsercanbalkay@ytuieee.com Yıldız Tornavida Dergisinde yayınlanan yazıların tümü YTÜ IEEE inisiyatifi altında olup, kaynak gösterilmeden ve izin alınmadan başka bir yerde kullanılamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz.
3
4
5
Hüseyin YONGACI huseyinyongaci@ytuieee.com
Dünyamızı Değiştiren Platform ‘’IEEE” IEEE
denilince herkesin aklında ‘’Nedir?’’, ‘’Nasıl bir yapıdır?’’, ‘’Çalışmaları nelerdir?’’ , ‘’Neden IEEE?’’ gibi sorular oluşmaktadır. Bunları geniş bir yelpaze içerisinde tek tek ele almak gerekir. The Institute of Electrical and Electronics Engineers açılımıyla 1 Ocak 1963 tarihinde merkezi New York City olmak üzere elektrik, elektronik, bilgisayar, otomasyon, telekomünikasyon, biyoloji, gıda, medikal gibi birçok alanda, mühendislik teori ve uygulamalarının gelişimi için çalışan ve kâr amacı olmayan, dünyanın önde gelen teknik organizasyonu IEEE kurulmuştur. 2000’li yılların ilk çeyreğinde ise artık IEEE’nin açılımı ortadan kalkmış ve herkese hitap etmeye başlamıştır. Kurulduğu yıllardan biraz geçmişe bakacak olursak, 1884 yılında Alexander Graham Bell ve Thomas Edison gibi dönemin büyük bilim adamlarınca temelleri atılmıştır. Şu anda ise Howard E. Michel IEEE President and CEO olarak görev almaktadır. Tarihi gelişimine baktığımızda AIEE (Amerikan Elektrik Mühendisleri Enstitüsü) ve IRE (Radyo Mühendisleri Enstitüsü) topluluklarının birleşmesi ile
6
1963 yılında resmen kurulan IEEE, dünya genelindeki en büyük teknik organizasyonlardan birisidir, 2011 yılı itibariyle 160 ülkede 400.000 den fazla üyesi bulunan enstitünün üyelerinin %50’si ABD dışında yaşamaktadır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu 8. Bölge’de (Avrupa, Ortadoğu ve Afrika) 80.000 üyesi vardır. ‘’Sadece Derse Girerek Mühendis Olunmaz!’’ sloganıyla hareket eden YTÜ IEEE Kulübü ise (www.ytuieee.com) , Yıldız Teknik Üniversitesi’nin; Elektrik Mühendisliği, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği öğrencilerinin
çabaları ve Elektrik-Elektronik Fakültesi öğretim görevlilerinin desteği ile 8 Mayıs 2001 tarihinde kâr amacı gütmeyen, dünyanın en büyük mesleki, teknik organizasyonu olan IEEE’nin 1150 öğrenci kolu arasında resmi olarak faaliyete geçmiştir.www.ieee.org)
IEEE’nin organizasyonlarına bir göz atacak olursak, yılda 300’den fazla ulusal ve uluslararası konferans, seminer, kariyer geliştirme ve network konulu toplantı düzenlenmekte bunun yanında kitaplar, konferans notları ve aylık dergiler yayınlanmaktadır. Bu yayınlardan IEEE Spectrum, (spectrum.ieee.org) bilim, teknoloji, yenidünya teknolojilerinin nereye doğru gittiğini bizlere gösteren dünya çapında bilinen bilim adamları, akademisyenler ve önemli kişiler tarafından hazırlanan yazıların yer aldığı uluslararası bir yayın haline gelmiştir. Bir başka IEEE portalı ise dijital kütüphane olan IEEE Xplore®. Burada, transactions, konferans notları, akademik çalışmalar, IEEE standartları, IEEE eğitim kursları gibi olanaklara erişimler sağlanabiliyor. (www.ieeexplore.ieee. org) IEEE Xplore için lisans bitirme çalışması yapan arkadaşlarımızın olmazsa olmaz kaynağı da diyebiliriz. Bu portal, bitirme dersi için hazırlanacak çalışmalara çok güçlü bir veri tabanı ile yardımcı olmaktadır. IEEE’nin bireylerin kariyer hedeflerine ulaşabilmeleri için gelişimlerine katkı sağlayan alanı ise IEEE Job Site.
(careers.ieee.org) Bireylere Qualcomm, Microsoft gibi büyük firmaların uzman kişileri tarafından online eğitimler veriliyor. Burada yer alan diğer programları parça parça ele alalım. İlk olarak İEEE ResumeLab; size, kendinize en iyi özgeçmiş (CV) hazırlama şablonlarını geniş bir yelpaze içinde sunan çevrimiçi bir hizmettir. IEEE üyelerine özel 900’den fazla potansiyel mülakat sorusunu kullanarak iş başvurusu mektuplarınızı veya becerilerinizi özelleştirebilir ve kolayca paylaşabilirsiniz. (ieee.optimalresume. com) Bir diğer program ise kişilerin iş yetilerine göre ilgili alanlarda çalışan kişilerle iletişim kurup mentörlük alabileceği veya isterlerse mentör olarak başka bireylere yardımcı olabilecekleri online bir program olan IEEE MentorCentre.(mentoring.ieee. org) Lisans seviyesindeki öğrencilerin yurt dışı stajlarının ayarlanmasında, yarı zamanlı ya da tam zamanlı işlerde çalışmalarına yardımcı olmak amacıyla çalışan diğer alanlar ise IEEE Student Job Site For Internships (www.aftercollege.com/organizations/ieee-internships)
ve For Entry Level Jobs (www.aftercollege.com/organizations/ieee-entry-level-jobs) adlı çalışmalarıyla AfterCollage bünyesi altında yer almaktadır. IEEE’nin sağladığı bir başka avantaj ise internet tabanlı televizyon ağı olan IEEE.tv dir. (ieeetv.ieee.org) Bu portalda,
gerçekleşmiş olan konferansların videoları, firma yöneticileriyle yapılan röportajlar, eğitim videoları, teknik geziler gibi etkinliklerin kayıtları yer almaktadır. Bu sayede dünyada gerçekleşen çalışmaları IEEE.tv’den takip edebilirsiniz. Bunların yanında zaman zaman IEEE bölge toplantıları ve kongreleri gerçekleşmektedir. Bunlar Global IEEE’deki üyelerin bir araya geldiği çok önemli toplantılardır. Burada network ağınızı son derece geliştirebilir, kişisel gelişiminizi sağlay-
abilir ve teknik workshoplarla yeteneklerinizi güçlendirebilirsiniz. Türkiye’nin de içinde yer aldığı Region 8 bölümünün en büyük bölge toplantısı IEEE Region 8 Student & Young Professional Congress, başta bu bölge içerisinde yer alan ülkelerdeki öğrenci toplulukları, akademisyenler ve firmalardan yetkililerin katılımlarıyla gerçekleşen bir kongredir. İki yılda bir gerçekleşmektedir. En son kongre 06-10 Ağustos 2014 tarihlerinde Krakow, POLONYA’da gerçekleşti. Bu kongre; açılış seremonileri, gala yemekleri, teknik geziler, teknik workshoplar, dünyanın dört bir yanından gelen özel IEEE üyesi konuşmacıları ve kişisel gelişim oturumları ile tamamen bireyin gelişimine katkıda bulunan bir organizasyondur. Tabii bunun yanında her zaman olduğu gibi kongrelerin son gününe özel şehir turları da bu tarz organizasyonların güzel yönleridir. Bu kongrelere katıldığınızda IEEE’nin gerçekte nasıl bir platform olduğunu, buraya katılan kişileri nasıl geliştirdiğini görme imkânına sahip olabilirsiniz. Bunlar, IEEE’nin size sağladığı faydalardan yalnızca bir kaçıdır. Bunları incelemeye başladığınızda ‘’Neden IEEE?’’ sorusunun da cevabını da kendiliğinizden bulmuş olacaksınız.
7
Mehmet İNCE mehmetince@ytuieee.com
“Ben Gittik, Biz Döndük.’’
K
8
urumsal Gelişim Kampı – biz kısaca KGK diyoruz - YTÜ IEEE Kulübü’nün aktif üyelerinin bir araya gelerek hem arkadaşlık, dostluk bağlarını kuvvetlendirdiği; hem de takım çalışması, kriz yönetimi, ikna kabiliyeti gibi disiplinleri kazandığı her yıl düzenlenen bir organizasyondur.Son yıllarda kardeş kollara da yer verilen KGK’mızı bu sene kardeş kolumuz ‘Kültür Üniversitesi IEEE Kulübü ile 26-27-28 Eylül 2014 tarihlerinde Şile’de gerçekleştirdik. Ben ilk defa KGK ile gittim Şile merkeze. Böylesine tatlı bir ilçe olduğunu bilseydim çok önceden giderdim. Bütün esnaf kapılara çıktı bizim grubu görünce. Ben de çıkardım valla yerlerinde olsam, ne yalan söyleyeyim. Tabi elli kişiyi alacak mekân nerede orada bölündük ikiye-üçe. Havasına gelince, çok soğuk olmasa da yağmuru bizi bizden aldı. Sabah gözümü açtığımda dalgaların kayalara çarpıp 4-5 metre yükseldiğini gördük. Ne de olsa
Karadeniz, şaşırmamak gerek. İlk olarak otele yerleştikten sonra oynadığımız oyun, bu noktada juriden yani kampın içeriğini ve programını oluşturan değerli mentörlerimizden bahsetmezsem ayıp etmiş olurum, o kadar kısa sürede tanışmamız için çok iyi düşünülmüştü. Teşekkürler. Sayman sahra-Bıyıklı Burak-Harika Hüseyin-Cadı Ceylan ilk aklıma gelenler, ya da hiç unutulmayacak ‘Volkan version two point on’ gerçi ben onu hep ‘two point Volkan’ olarak hatırlayacağım. Kısa ve eğlenceli iki oyunun ardından; üç gün boyunca kıyasıya yarışacak, kendilerini kanıtlayıp juriden tam puan alabilmek için az zamanda çok büyük işler yapacak ve projelerini bitirmek için adeta akrep-yelkovana meydan okuyacak gruplarımız oluşturuldu. ‘Game off-Pokerface-Godfellas-Jamiryo’ hadi bunlar neyse de ‘Overlok Makinası’ nedir yahu... Herhalde
ayağınıza gelen overlok makinalarından, beş dakikada yapılıp hemen teslim edilen halılardan bıkmış bir arkadaşımız buldu bu ismi. Üç günün sonunda birinci olan ekibimiz Jamiryolar’ı da tebrik etmeden koymayalım noktamızı. Aaa nerdeyse unutuyordum kampın MVP’si; Mustafa. Kardeşim benim tebrik ederim tekrardan. Beklenen soru ‘’ What’s the meaning of MVP?’’ demeyin söylemicem tabi ki, merak edenler araştırsın. Biraz da grupların yaptığı çalışmalardan bahsedelim ki okuyanlar demesin ‘’kardeşim iyi güzel gidiyorsunuz geliyorsunuz da siz ne yapıyorsunuz?’’ Sabah kahvaltısının ardından otelde bizim için ayrılan büyük salona geçtik. Her grup için masa hazırlanmıştı ve masanın üstünde ne işe yarayacağına anlam veremediğimiz birçok malzeme vardı. Bu malzemelerin çoğunu ben almıştım aslında ama bana da söylememişlerdi ne ola
Biz Döndük.’’ “Ben Gittik, defa son parçayı çaldırttık. Söz konusu ‘YTÜ IEEE’ ise eğer, masada başlayan gece masada son bulmaz haliyle. Mekân sahibininde halinden memnun olduğu çok belliydi ki sürekli güzel kareler yakalamaya çalışıyordu. Kareler demişken programda ‘dinlenme’ olarak ayrılan aralarda oynadığımız oyunlarda öyle fotoğraflar çekilmiş ki kimseye açıklayamazsın ne yaptığını ki açıklamayalım zaten bizde kalsın.
cağını. Bak yine aklıma geldi kötü oldum. Eğer kulüp saymanıysan kardeşim her şey göründüğü kadar güllük gülistanlık olmayabiliyor. ’’Neyse çok kafanı yorma İnce’’ dedim kendi kendime, yine bizim için düşünmüştü sevgili juri üyelerimiz. Onlar için eğlence yeni başlıyordu. Tabi bu kampa ilk defa katılan herkes, olan bitenden bihaber kendine verilen görevi yapmak için cebelleşiyordu. İhtiyacımız olan her şey masada. Peki, neden beceremiyorduk biz bu işi? Zaman yönetiminin ne olduğunu öğrenecekmişiz meğer ama onu bile anlamadık biz ki sen düşün ne kadar eğlendik. Tabi KGK’dan söz açılınca eğlenceden, gırgırdan, şamatadan ya da gece yarısında yapılan oda baskınlarından bahsetmeden olur mu hiç? Üniversiteye başladığımdan beri birçok kurultaya, çalıştaya, kampa katıldım. Bir kural vardır ve asla değişmez. ‘’Erken uyuyan mağdur olur abi’’. Uyku denince de akla gelen ilk isim ‘İnce’ olur tabi. Gözlerini kapattıktan bir dakika sonra uykuya dalabilen ben karşımdakiyle muhabbet ederken de uyuyabilme özelliğine sahibim. Haliyle, eğlence mekânından döndükten sonra hemen odama çekildim ve yattım. Saat kaçtı hatırlamıyorum aniden gözlerimi açtığımda karşımda birisi vardı.
Ben uyanınca kapıya doğru kaçtı. Ben de kapıya kadar gitme zahmetinde bulunmadım. Kapadım gözlerimi tekrar. Ama adam gitmiyor ki abi, yine geldi başucuma. Baktı ki ben uyandım, ‘’gelin beyler gelin uyandı bu adam’’ demeye kalmadan on beş kişi daldı odaya. Meğer adamlar operasyona çıkmış. Neyse bunu da atlattık yanağımızdan öptürmeden... Tabi sabah öğrendik bizim ekip kimseyi boyayamamış. İlk gece gittiğimiz mekânda -hadi isim de vereyim ‘Cocktail Bar’- soliste belki beş
Vakit dönüş vakti olunca bütün gülen yüzler biraz hüzünlenir. Bitmeseydi dersin ama yine biter işte, bir yazının daha sonuna geliverirsin. Kurduğun bitmeyen dostluklar. Hiç unutamayacağın anılar, her daim hatırlayacağın arkadaşlar olur. ‘’Arkadaşlar herkes bindi mi otobüse, kimse kalmadı değil mi aşağıda?’’ diye bir ses duyulur kaptanın yanından ve harekete geçer otobüs. Kimse karşı koyamaz olur göz kapaklarına. Sonra yine bir sesle irkilirsin; ‘’Haydi arkadaşlar Anadolu yakasında inecekler hazırlansın.’’ Ne kadar yazsam da anlatamam zamanın nasıl hızlı geçtiğini. Yenisine sağlık diyelim artık ne de olsa burdayız. Yine gideriz değil mi arkadaşlar, yine gideriz. YTÜ IEEE oldukça hayatımızda daha nice kamplara Ben Gider Biz Döneriz...
9
Yasaman FARZAMBEHBOUDI yasaman@farzambehboudi.com
İstanbul’u “GÖRMEDEN” görmek; Dünyanızı değiştiren çok farklı bir deneyim:
KARANLIKTA DİYALOG
G
özlerinizi kapatın, sezgilerinizi kullanın ve daha aydınlık bir dünyaya adım atmaya hazır olun. Adım atacağınız dünya İstanbul. Fakat hiç görmediğiniz istanbul. Bu sefer hiçbir şey görmeden metroya binecek ve Taksim’in kalabalığına karışacaksınız. “İstanbul’da gözlerimiz açık yürürken bile bir çukura düşme olasılığımız var. Gözlerimiz kapalı nasıl yürüyeceğiz?”
Bu sergi nedir? 130 şehirde 7 milyon insana ulaştı. Karanlıkta Diyalog, 1988’de Almanya’da ünlü bir felsefe doktoru Prof. Dr. Andreas Heinecke tarafından hayat geçirilmiş bir proje. Heinecke gençlik yıllarında bir radyo istasyonunda çalışırken hayatına
10
görme engelli bir arkadaş girer. İkili daha çok vakit geçirdikçe Andreas Heinecke, görmeyen insanların, görenlerden çok daha sıra dışı özelliklere sahip olduğunu keşfeder ve bu tecrübeyi diğer insanlarla paylaşmak ister.
Bizim deneyimimiz
üzerimizdeki parlayabilecek tüm cisimleri çıkarmamızı rica etti, saat ve yüzük gibi, hepsini çıkarıp çantalarımızla beraber anahtarı bize teslim edilen emanet dolaplarına koyduk. Herkes hazır olunca bizi bekleme salonuna aldılar ve orada elimize klasik bastonlar verdiler ve onları nasıl kullanabileceğimizi anlattılar, rehberimizin dediği gibi bastonlar artık bizim gözümüz. Yavaş yavaş, tek sıra halinde sağ elimizde bastonlar, sol elimizi de duvardan çekmeden zifiri karanlık bir tünelden içeri girdik ve maceramıza başladık. İçeride ilk olarak görme engelli rehberimiz Harun Bey’in sesine doğru gittik. Canayakın rehberimiz Harun Bey bize bu macerada rehberlik etti.
Sergi alanına geldiğimizde bir çalışan
İçerisi zifiri karanlık, toplu iğne kadar bile ışık yok. Beş dakika öncesine kadar
Günümüzde TTNET ana sponsorluğunda ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde Gayrettepe Metro İstasyonu’nda 1500 metre karelik bir alana kurulan minyatür İstanbul şehrinde görme engellilerin hayatını yakından değil doğrudan anlamak için tam bir fırsattır.
Roller değişiyor!
dışarıda etrafı çok rahat görebilirken şimdi içerisini Harun Bey adeta görerek bize gezdiriyordu. Dışarıda o engelliyken şimdi onun dünyasında biz engelliydik. Hepimiz ilk 5-10 dakika biraz bocaladık, birbirimize çarptık, pardon’lar, sesime gel’ler, arkadaşlarının isimlerini bağıranlar, el ele tutuşanlar, sonunda hem karanlığa, hem de ortama alıştık ve Harun Bey’in rehberliğinde çok farklı bir İstanbul yaşadık. Çakıl taşlı yolda ilerliyoruz. Önce parka doğru gidiyoruz. Bankta dinlendikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Karşıya geçmek için ‘ şimdi karşıya geçebilirsiniz’ sesi bekliyoruz. Bu arada kaldırımı da unutmayalım; dikkatli olmayan düşebilir! Sokağın karşısında bizi tramvay bekliyor. Tüm arkadaşlar yerleştikten sonra simülasyonumuz başlıyor. İstiklâl caddesinde ilerliyormuş hissi yaratan bu simülasyonda, halkın sesini, eğlence yerlerindeki müzik sesleri duyuyoruz. Çiçek Pasajı’nı seslerden ayırt edebiliyoruz. Tramvaydan iniyoruz ve pazara uğruyoruz; Meyve ve sebzelere dokunarak ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Patates, biber, salatalık ne ararsanız var. Sonraki durağımız Kadıköy. Suya düşmemeye çalışırken vapura biniyoruz. Maceramızı bir kafede oturup karanlıkta çaylarımızı yudumlayarak sohbet ederek bitiriyoruz. Hepimiz bir şaşkınlık içinde
ışığa doğru çıktık…
Karanlıkta Diyalog İzlenimleri Bu kadar etkileneceğimi tahmin etmedim. Rehberimiz öyle bilgili biriydi ki hepimizi o kısa sürede kendine hayran bıraktı. Gerçekten engelli insanlara özen göstermediğimi tokat gibi yüzüme vuran bir deneyimdi. Fırsatı olan herkesin gidip ‘görmesini’ istiyorum. -Elif GÖNEN Hayatın akışına kapılıp, yaşayışımızı sorgulamayı unuttuğumuz anlar çok olmuştur. Karanlıkta Diyalog deneyimini yaşadığım sırada kendime şu soruyu yönelttim: “Acaba aydınlık bir hayatta mıydım ben, yoksa şuan mı aydınlıktayım?” Eminim bu soruyu birçok kişi kendisine sormuştur. Çünkü burada derinlerden gelen sesleri dinler ve hissedersiniz. Düşüncelere dalar; yaşamı sorgularsınız. Bir çoğumuz kendimizde var olan nimetlerin kıymetini kaybetmedikçe anlayamaz. İşte size bir fırsat burası. 75 dakika süren “Karanlıkta Diyalog” deneyimi ile farkındalığı keşfedip, bu düzendeki çarkı pozitif yönde tetikleyebilirsiniz! -Edip Sercan BALKAY
2 tip insan vardır: Biri gerçekten göremeyen insan, biri de bakıpta göremeyen ya da görmek istemeyen insan. Biz katılmış olduğumuz etkinlik ile insanlara farkındalık kazandırmamız gerektiğini, aslında hepimizin bir olduğumuzu göstermemiz gerektiğini öğrendik. Herkesin gerçekten baktığını görmesi dileğiyle... -Cennet YILDIRIM
Harun SARIKAYA’yı daha yakından tanıyalım “33
yaşındayım. 1998’de başlayan ve artarak devam eden görme bozukluğu yaşıyorum. Tavukkarası hastalığım olduğu için şu anda sadece ışık görüyorum. Hayat benim içim Hacivat ve Karagöz gölge oyunu gibi. Lise torna ve tesviye bölümü mezunuyum. 13 yıl bir züccaiye mağazasında tezgahtarlık yaptım. Bu hayatın başka türlü anlatılacağını düşünmediğim için bu projedeyim. Ayrıca sosyal hayatımın daha da geliştiğini gözlemledim. Günde ortalama 30 farklı insanla sohbet etme fırsatı bulduğum için kültürümün ve bilgimin arttığını fark ediyorum. Karşılıklı paylaşım ve empatinin bir arada olduğu bu duruma aracı olduğum için mutluyum. Karanlığın elçileriyiz; aynı dünyada yaşıyoruz ve sileri de sergimize bekliyoruz.”
11
Tuğba Aydemir tugbaaydemir@ytuieee.com
Yıldızlı Projeler Yarışması Fikrini Geleceğe Taşımaya Hazır mısın?
B
u sene Global IEEE içerisinde 2014 Darrel Chong Student Activity Award kapsamında 1 Silver Award ve 2 Bronz Award kazanan Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü’nün “Fikrini Geleceğe Taşı” sloganıyla 7.sini düzenlediği Yıldızlı Projeler Yarışması’nın kayıtları 15 Aralık 2014 tarihinde başladı. Türkiye’de Ar-Ge ve inovasyon kültürünün gelişmesi ve üniversite öğrencilerinin projelerinin hayata geçmesi konusunda onlara destek olmak amacıyla düzenlenen yarışmada geçtiğimiz 6 senede 83 üniversiteden toplamda 731 proje başvurusu alındı. Yıldızlı Projeler Yarışması 2015 döneminde de pek çok yenilik ile kendi projesini hayata geçirmek isteyen girişimcilik ruhuna sahip üniversite öğrencilerini bekliyor.
12
7. yılında da etkinliğimiz, Makine Tanıtım Grubu, Etiya Bilgi Teknolojileri, Elginkan Vakfı, Havelsan, TET(Elektrik Elektronik ve Hizmet İhracatçılar Birliği), Girişim Fabrikası, TÜMKON(Mimar ve Mühendisler Konfederasyonu sponsorluklarında ve girişimcilik ekosisteminin önemli temsilcilerinden olan e-tohum, Endeavor Türkiye ile PayU desteğinde “Fikrini Geleceğe Taşı!” sloganıyla gerçekleşmeye hazırlanıyor. Yıldızlı Projeler Yarışması bu sene; Yıldız Teknik Üniversitesi’den de destek alarak YTÜ Teknopark ve Teknoloji Transfer Ofisi partnerliğinde çalışmalarına devam ediyor. 25 Mayıs
2015 tarihindeki finalde projelerin değerlendirmesini Sanayi ve Bilim Kurulu beraber yapacak. Üniversitelerin gözde akademisyenlerinden oluşan Bilim Kurulu ve başarılı sanayicilerden oluşan Sanayi Kurulu sayesinde üniversite-sanayi işbirliği somutluk kazanacak. Ayrıca Final Günü’nde melek yatırımcıların proje sahiplerini yakından takip edeceği bir ortam olacak. Yıldızlı Projeler de kategori sistemi ile projeler kendi alanlarındaki projelerle yarışacak ve her kategoride birden fazla proje destek bulabilecektir. Bilişimden makinaya; enerjiden sağlığa; elektrikten kimyaya her alandan projeler alanlarında uzman isimler tarafından objektif bir şekilde değerlendirilecektir. Sektöre, insanlığa hizmet edecek olan en güzel projeler seçilerek hayat bulması için desteklenecektir. Ön değerlendirmeyi geçen finalist projeler 23-24 Mayıs tarihinde girişimcilik ve sunum teknikleri hakkında 2 günlük bir eğitim alacaklar. Yıldızlı Projeler Yarışması’nın kazananları ise YTÜ Teknopark bünyesinde yer alan Prototip atölyesi ve kuluçka merkezindeki ofisleri kullanma hakkı elde edecekler. Yarışmayı kazanan projeler YTÜ Teknoloji Transfer Ofisi’nin vereceği danışmanlık hizmeti sayesinde KOSGEB, TÜBİTAK ve Sanayi Bakanlığı Teknogirişim
Sermayesi gibi teşviklerden yararlanmak için rakiplerinin bir adım önüne geçecek. Sürpriz ödüllerinde olacağı Yıldızlı Projeler Yarışması’nda her sene olduğu gibi bu sene de maddi destek verilecek. İngiltere Warwick Üniversitesi tarafından İnovasyon ve AR-GE eğitimi de verilecek ödüller arasında. Ayrıca PayU Ödeme Sistemi hizmetlerini bir kişi 100.000 TL’ye kadar tek çekim ’0’sıfır faiz ile kullanabilecek. Para ödülüne ek olarak eğitimler, kamplar, atölyeler ile projenin ilerlemesine destek olacak ödüllerimiz olacaktır. Finalde dereceye giren proje ekiplerine ödülleri verilecek ve çeşitli iş birlikleri fırsatları sunulacak. Yarışmaya T.C. veya K.K.T.C üniversitelerinde öğrenim gören ön lisans, lisans ve yüksek lisans öğrencileri katılabiliyor. Yarışmaya başvuru ve daha detaylı bilgi için http://www.elektrikport/proje sitesini ziyaret edebilirsiniz. Başvuru için son tarih 2 Mayıs 2015 UNUTMA! Sen de kendini geleceğin başarılı girişimcileri arasında görmek istiyorsan bu yarışma tam sana göre. Yıldız’lı Projeler Yarışması ile ‘’Fikrini Geleceğe Taşı!’’
13
Can ŞENGÜL cansengul@ytuieee.com
11. RLC GÜNLERİ “Sektörün En Bilinen Öğrenci Etkinliği”
D
ünyanın dört bir yanından başvuru alan IEEE GLOBAL’in verdiği faaliyetlerin kalitesini arttırmaya ve öğrencileri bu konuda teşvik etmeyi amaçlayan “The Darrel Chong Student Activity Award” yarışmasına YTU IEEE Kulübü RLC GÜNLERİ etkinliği ile bu sene Bronz Award elde ederek globalde en kaliteli etkinlikler arasına girmiştir. YTU IEEE Öğrenci Kulübü olarak “Sadece Derse Girerek Mühendis Olunmaz!” sloganı ile çıktığımız bu yolda “Sektörün En Bilinen Öğrenci Etkinliği” 11.RLC GÜNLERİ, bu sene 24-25-26 Şubat 2015 tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü Elektrik-Elektronik Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşecektir.
Peki, Nedir RLC Günleri?
RLC
Günleri; elektrik & elektronik, enerji, aydınlanma, otomasyon ve otomotiv sektörlerinin devlerini 3 gün süren oturum ve paneller ile yakından tanımanıza, aynı zamanda üniversite-sanayi iş birliğine katkısı ile de AR-GE anlamında geniş çaplı yeniliklere fırsat sunan bir kariyer etkinliğidir. Bunlar ile de bitmiyor tabi ki. Üniversite öğrencisi olup aklımıza takılan tüm soruların cevabı da bu etkinlikte! 10 yıllık tecrübesi ve birikimi ile bu yıl 11.’si düzenlenecek olan RLC Günleri, 3 farklı tema (Enerji-Aydınlatma-Otomasyon) ile sizlerin karşısında olacak. Biliyoruz ki hepimizin aklında yanıtlayamadığımız ve cevaplarını bulmak istediğimiz birçok soru var. Mezun olunca hangi alana yöneleceğiz, sektördeki güncel konular ne, kendime neler katmalıyım, benden neler bekleniyor daha birçok
14
soruya yanıt bulacağımız dolu dolu bir
anlamda da yardımcı olabilecekleri, iş
etkinlik olacak.
ve staj imkânları ile içeriği çok zengin ve tamamen ücretsiz bir etkinlik olacak.
MERCEDES-BENZ, EAE, SCHNEI-
Türkiye’nin dört bir tarafından gelecek
DER-ELECTRIC, ABB, VİKO, ANEL
arkadaşlarımız ve okulumuz öğrencileri-
GRUP, B/S/H,ELEKTRA, SÖNMEZ
yle salonlar dolacak ve taşacak. Oturum-
TRAFO, SCHREDER, OBO-BETTER-
lar ve eğitimler sonucu da sertifikalarımız
MANN,2M KABLO, PELSAN, VESTEL,
bizi bekliyor olacak.
PHILIPS, SIEMENS gibi firmaların, bunların yansıra ATMK, AGID, ENOSAD,
Bu yıl 24-25-26 Şubat’ta siz de 11.RLC
ETMD gibi derneklerin birbirinden özel
Günleri’ni kaçırmayın diyoruz. Bu fırsat
oturumlarla, panellerde ve IK Forumunda
her zaman yakalanmaz. Davetlimizsiniz!
öğrencilerin sorularını cevaplayacağı, sektördeki güncel konuları anlatacağı, kafamızda hiç bir soru işretinin kalmay-
Online Kayıtlar İçin:
acağı, dopdolu stant alanları ile öğren-
rlc.ytuieee.com
cilerin birebir şirketlerle görüşme imkânı bulacağı ve bunların yanı sıra teknik eğitimler ve workshoplarla bize teknik
Bilgi ve Sorularınız İçin: facebook.com & twitter.com /rlcgunleri rlc@ytuıieee.com
Elif GÖNEN elifgonen@ytuieee.com
Y
olundan öte tüm dünyayı aydınlatmayı kafasına koyan bu çılgın dâhiyi tanımaya ne dersiniz? Yalnız duygularınıza hâkim olun, ona yapılan haksızlıklar karşısında sizler de üzülebilirsiniz. Nikola Tesla 10 Temmuz 1856 ‘da Hırvatistan’ın Smiljana köyünde doğdu. Papaz olan babası Tesla’nın da kendisi gibi papaz olmasını istiyordu. Fakat Tesla mühendis olmayı kafasına koymuştu. Daha küçük yaşta çizimler yapıp, hatta mayısböceklerinin kanatlarını dönen çarklara yapıştırıp, dünyadaki ilk mayısböceği gücüyle çalışan motoru icat etmişti. Köydeki ufak tefek makineler ve su değirmenleri bozulduğunda onları keyifle tamir ederdi. Annesine göre küçük yaşında bile gelecek vaat eden bir çocuktu. İlkokuldayken ‘havadaki enerjiyle yükseleceğim ‘ diyerek evlerinin çatısından atlamış ve bir süre ayağa kalkamamıştı. Yakalandığı kolera hastalığı, babasını ikna edip mühendislikte yolunu açmasını sağlayacak olan okula gitmesine sebep olmuştu. İyileştiği an bir trene atlayıp okula gitmişti.
Avrupa’nın en prestijli teknik okullarından Graz Teknik Okulu’nda matematik, fizik ve mühendislik üzerine eğitim aldı. Yaptığı deneylerde de belirttiği gibi pek not tutan biri değildi. Ama yüksek notlarla okuldan mezun oldu. Sırpça, Çekçe, Macarca, Almanca, İngilizce, Fransızca ve İtalyancayı ana dili gibi kullanabiliyordu. Bunların yanına sonradan Sanskritçe’yi de ekledi. 26 yaşında Budapeşte’ye taşındı ve Budapeşte Telgraf Ofisi’nde şef elektrikçi olarak çalıştı. O yıllar doğru akım sistemi kullanılıyordu. Yani insanlar mum ışığına esirdi. Tesla bu konu üzerinde çok düşünüyordu. Bir gün arkadaşı Anthony Szigety ile birlikte parkta gezerken gelecekte adından söz ettirecek şeyi buldu. “Anternatif Akımı”. Arkadaşı Szigety o günü şöyle anlatıyordu: “Sadece günbatımını izliyordu ve Goethe’nin Faust’undan bir bölüm okuyordu ve bir anda eline aldığı sopayla toprağa bir şeyler çizmeye başladı.” Tesla’nın keşfettiği şey “dönen manyetik alan” dı. Tüm dünyayı aydınlatmayı kafasına koyan Tesla o gün çağımıza ışık olacak teknolojiyi bulmuştu bile. DC’nin zafiyetlerini gözlemleyen Tesla, farklı iletim teknikleri üzerine çalıştı ve ‘Alternatif Akım’ fikrini geliştirdi. Tesla’ya göre tüm enerjiler döngüseldi ve bu yasa elektrik için de geçerli olmalıydı. Alternatif akım (AC), DC’nin zafiyetlerine çözüm getirmekteydi; AC akımın yönü, “yüzey etkisi” olarak bilinen bir yan etkiye sebep olacak şekilde, bir saniye içinde 50 ya da 60 defa değişmekteydi. Bu siklusallıkla gelen müthiş yan etki sayesinde, akım kablonun yüzeyi boyunca ilerliyor ve dirençten kaynaklanan kayıplar büyük ölçüde azalarak, DC ile kıyaslanmayacak bir iletim mesafesine imkân tanıyordu. DC’nin ikinci önemli zafiyetine karşılık, transformatör denilen cihazla AC’nin voltajı ya da akımı düşürülebilir ve yükseltilebilirdi. Genelde demir bir halkanın etrafına sarılmış bir çift bobind-
en oluşan transformatör ile yükseltilecek ya da (düşürülecek akım bir bobinden geçirilerek, elektromanyetik indüksiyon (manyetik akıyı değiştiren işlem) yoluyla istenen değişiklik sağlanabiliyordu. Yapılacak değişiklik miktarı bobinlerdeki sarmal sayısıyla ilişkiliydi ve bunun DC ile sağlanması mümkün olmamaktaydı. Budapeşte’den ayrılıp Paris’te Edison’a bağlı bir telefon şirketinde çalışan Tesla,
15
kendi ürettiği AC motorun ilk prototipini yaptı ve firma yöneticisi Charles Batchelor tarafından bir tavsiye mektubuyla Amerika’nın yolunu tuttu. O mektupta ise şöyle demişti Batchelor Edison’a: “Ben iki büyük adam tanıyorum. Biri sen biri de bu genç adam.” Gemide çıkan isyan ile ölümden dönüp parasını da çaldıran Tesla, cebinde sadece 4 Sent ile Amerika’ya giriş yaptı. Edison o günlerde akkor telli ampulü yeni icat etmişti ve elektriğin aktarılması konusunda bir sistem geliştirmeye çalışıyordu. Edison bu noktada doğru akıma (DC) güveniyordu. Ancak DC o kadar çok sorun çıkarıyordu ki bir türlü istediği sonuçları elde edemiyordu. Edison yanında çalıştığı Tesla’dan bu konuda yardım istedi. Eğer bu sorunu çözerse ona o günün parası ile 50.000$ vereceğini söyledi. Tesla bu sorunu çözdü ve Edison ona vaat ettiği parayı vermedi. Hatta onunla dalga geçti ve ‘Amerikan şakası’ndan anlamadığını iddia etti. Tesla bu olaydan sonra Edison ile çalışmayı bıraktı. Gururunun bedelini ağır ödeyen Tesla, bir yıl boyunca Edison’un yer altı kabloları için kazılar yaptı. Ağır geçen bu süreçten sonra fikirlerini
16
gerçekleştirmekte kararlıydı. Tesla o zamanlar AC üretimi ve iletimiyle ilgili tüm parçaları geliştirmiş ve onları birçok insanın bulunduğu yerlerde sunmuştu. Şimdiki IEEE(eski adıyla AIEEE)‘nin toplantısında çok gösterişli bir konferansla tek ve çok fazlı sistemlerin akım gösterisini yapmıştı. Bu genç adam bazı insanların ilgisini çekiyordu. Bunlardan biri de Pitssburgh sanayicisi G.Westinghouse’tu. Westinghouse alternatif akım patentleri için ona bir milyon dolarlık bir teklifte bulunmuştu. Tesla yaptığı buluşlarla insanları etkiledikçe Edison’un hırsı da gitgide katlanıyordu. Sanki artık tek amacı onu tarihin sayfalarından silmekti. Edison’un ticari zekâsı ile Tesla’nın olağanüstü zekâsının savaşı böylece başlamıştı. Tesla yine o yıllarda milyonların katıldığı Chicago’daki Colombia Fuarı’nda aydınlatma ihalesini Edioson’un firmasına karşı kazanmıştı. Tek bir düğmeyle 100 bin adet sokak lambası aydınlatan Tesla bu yaptığıyla sadece bir şehri değil tüm dünyayı aydınlatmıştı. ‘Güç elde etmek için Niagara’yı kullanacağım’ cümlesini Budapeşte’de
kurduğunda insanlar şaşırmıştı. Hayali Westinghouse firmasının önderliğinde 1896 yılında gerçek olmuştu. Niagara’da kurulan ilk hidroelektrik santrali ile Niagara’dan 40 km uzaklıktaki Buffalo şehrine enerji ulaşmış oldu. İlerleyen zamanlarda şelalede jeneratör sayısının arttırılması ile New York aydınlık bir şehre dönüşmüştü. Edison bu olanlar karşısında geri kalmamak için elindeki teknolojiyi alternatif akıma güncellemek zorunda kaldı. Tesla’nın amacı insanlara bedava elektrik sağlamaktı. Westinghouse firması ile yaptığı anlaşmada ona ödenecek olan 1.000.000 $’dan dan firmanın iflasa sürükleneceği gerekçesi ile vazgeçti. En büyük hayallerinden biri de ‘enerjinin kablosuz iletimi.’ idi. Havadan elektriği ileterek ampulleri yakmayı başardı.1899 yılında başka bir deneyde ise yaklaşık 40 km uzaklıktaki 200 lambayı yakmayı ve AC motoru çalıştırmayı başarmıştı. Tesla 1898 yılında New York’ta bir havuzda radyo kontrollü bir oyuncak tekneyi yüzdürmüş ve NY Times gazetesine haber olmuştu. Verdiği bir röportajda Tesla: ”Bu robot ırkının ilk örneğidir; in-
sanların yorucu işlerini yapacak mekanik aletler bunlar.” demiştir. Artık kablosuz uzaktan kumanda tekniğinin patentini de alan Tesla robotik bilime çok büyük bir katkıda bulunmuştu. 1895 yılında 80 kilometrelik bir mesafeye radyo yayını yapmaya hazırlanan Tesla, laboratuarda çıkan yangın sebebiyle üzerinde çalıştığı her şey yok olmuştu. Bu yangın onu birçok teoriden geri koymuştu. 1909 yılında Marconi radyoyu icat ettiği gerekçesi ile Nobel ödülüne sahip olmuştu. Tesla Marconi hakkındaki düşüncelerini ise şöyle açıklıyordu: “Marconi iyi bir dost. 17 patentimi kullanıyor. Bırakın devam etsin.” Bu yanlış her ne kadar Tesla’nın ölümünden sonra Nobel ödülünün Marconi’den alınmasıyla çözüme kavuşsa da ona yapılan haksızlığa engel olamıyordu. “Bırakın doğruları gelecek söylesin. Herkesi eserlerine ve başarılarına göre değerlendirsin. Bugün onların olsun; ama uğrunda çok uğraştığım gelecek, benimdir.” Tesla tıpkı Leonardo da Vinci gibi ilhamını doğadan alıyordu. Enerjiyi kablosuz olarak atmosferde iletme fikri üzerinde çokça duruyordu. Yaptığı
araştırmalar sonucu atmosferin iyonosfer tabakasından iletilmesi gerektiğini düşünüyordu. Çünkü atmosferin bu bölümünde hava daha az yoğun ve dolayısıyla daha iletkendir. Bu fikir onu bir maceraya attı ve kötü hava koşulları ile ünlü Colorado Springs’e yerleşerek bir laboratuar ortamı kurdu. Buradaki çalışmalarında üç amacı vardı; büyük miktarlarda enerji transferini geliştirmek, iletilen enerjiyi kusursuz bir şekilde izole edebilmek ve yönetebilmek, elektrik akımının yerküre ve atmosferde yayılım yasalarını keşfetmek. Uzun süre yıldırımları izledi ve taklit etmeyi başaracağını düşünüyordu. İlk deneyinde bir yıldırım elde etti fakat yaptığı geniş çaplı etki ile bölgenin elektrik sistemi aşırı yüklenme ile çökmüştü. Tesla bu deneyler sonucunda kesin kararlılıkta New York’a döndü ve kendisine bir finansör arayışına girmişti. O sıralarda kendisine hayran olan J.P Morgan’a ‘global iletişim’ fikrini anlattı ve ilgisini çekmişti. Tesla okyanuslar arası telefon görüşmeleri, haber ve görüntü iletimi yapılabileceğinden bahsetti ve kablosuz iletişim hayata geçirilirse dünyanın her parçasına yanıt verecek
dev bir beyne dönüşeceğini söylemişti. Tesla J.P Morgan ile anlaştı ve enerji santrali inşasına başlamıştı. Tesla bu projesi için Long Island’da bir kule yapılmasını istedi. Yaklaşık 60 metre uzunluğunda bir yüksekliği olan bu kuleye 55 tonluk bir küre konacaktı. Ayrıca gövdeden 35 metre yerin altına inen sistemde,16 demir boru 100 metre daha derine gömülerek yer küreye tutunması sağlanacaktı. Tesla bu kule inşasında şöyle demişti: “Burada keşfettim ki, böyle bir makinenin yeryüzünü sıkıca kavrayabilmesi gerekmektedir. Aksi halde yerkürede gerekli titreşimi sağlayamaz. Sıkıca kavramalı ki böylece titreşim yerkürenin tamamında gerçekleşebilsin.” O sıralarda Marconi de radyo sinyali ile ‘s’ harfini iletmesi tüm dünyada konuşuluyordu. J.P. Morgan Tesla’nın masraflarını karşılamayı yavaş yavaş bırakıyordu. Ona göre Marconi’nin finansörü olmak daha cazipti. Sonunda tamamen Tesla’dan desteğini çekti ve Tesla yine finansör konusunda sıkıntı yaşamıştı ve yardımcılarıyla bu projeye son vermek zorunda kaldı. Ardından şunları söylemişti:” Bu bir hayal değil. Elektrik mühendisliği biliminin bir kahramanlığı. Yalnızca pahalı.. Kör, korkak kalpli, şüph-
17
eci dünya..” Tesla son patentini 1928 senesinde aldı.’Hava taşımacılığı makinesi.’ Parlak tasarımı, hem bir uçağın hem de bir helikopterin özelliklerini taşımaktadır. Mucide göre 350 kg ağırlığındaki bu makine, bir garajdan ya da bir çatıdan, hatta bir pencereden havalanabilecek ve yaklaşık 1.000 dolar karşılığında kişisel ya da askeri amaçlar için satın alınabilecektir. Bu yeni buluşu bugünkü VSTOL (Vertical Short Takeoff and Landing – dikey kısa mesafede kalkış ve iniş) uçakların atasıdır. Ancak bu buluşu da ticari alana taşınamayan Tesla, prototipi yapmak için bile finansal kaynak bulamaz. Tesla asla savaştan yana bir insan olmamıştı. Ama bulduğu buluşlar ülkeler arasında önemli bir yere sahipti. Üzerinde durduğu ‘Ölüm Işını’ projesi düşman uçaklarını 400 kilometre uzaklıktan yok edebilecek partiküldeydi. Yine finansör bulmakta sıkıntı yaşayan Tesla bir makale ile bu projesini gelişmiş ülkelere sunmuştur. Bu projeyle ilgilenen ülke Sovyetler Birliği olmuştur. Gerekli testler yapılır. Tesla bu projesini barış amaçlı yapmış olduğunu belirtir ve ekler;”Uzak mesafelere kablosuz enerji iletimi de yapılabilir” Yine bu sistem bugün HAARP projelerinde kullanılmaktadır. İcatlarına hep ‘imkânsız’ denilen Tesla insanları şu sözüyle yanıltmıştır.” İnsan imkânsızı başarabilir sözü yetersizdir çünkü insan imkânsızın da ötesine ulaşabilir.” Bir ömre 800’den fazla patentli buluş bırakan Tesla hiçbir zaman servet sahibi bir milyarder olamamıştır.
18
Son zamanlarında borçlu olması sebebiyle sürekli yer değiştiren Tesla,7 Ocak 1943 yılında 86 yaşında New Yorker Hoteli’nde ölü bulundu. Ölüm sebebi şüpheli olmakla beraber kalp yetmezliği denildi. Ölümü 3 gün sonrasında anlaşıldı. Engeller yüzünden birçok icadı geri kaldı ama o insanlık için verdiğ uğraştan asla geri kalmadı. Tesla’nın ölümünden sonra FBI odasındaki tüm eşyalara el koydu. Şu an bazı dokümanlar gizlense de kendi sitesinde birçok dokümana ulaşmak mevcut.
evlerin depreme maruz kaldığını gördü. İşte HAARP projesinin temeli de böyle başlamıştı. Şu an yalnızca Amerika ordusu hizmetinde olan HAARP teknolojisi, elektromanyetik dalgalar üzerine olduğu için herhangi bir uçak geçmesi halinde sistem dışı ediliyor.
Güvercin
”Yıllardır Güvercin besliyorum. Binlercesini besledim ama bir tanesi vardı ki hepsinden farklıydı; sadece kanatlarında açık gri tonları olan bembeyaz, çok güzel bir kuş. Bir dişi. Nerede görsem tanırım onu. Görmek istediğimde sadece bunu düşünmem yeterli olur, nerede olursam olayım yanıma gelir. O beni anlıyor, ben de onu anlıyorum. O güvercini seviyorum. Hatta bir adamın bir kadını sevebileceği gibi seviyorum. Son gördüğümde bana bir şey söylemek istiyordu; ölüyor olduğunu. O mesajı aldığımda gözlerinden çıkan çok parlak bir ışık gördüm.” Böyle diyordu son röportajında Tesla. Öldüğü gün odasına giren kat görevlisi penceredeki güvercinlere yem vermişti. Tesla’nın sözünü ettiği o beyaz güvercin diğerlerinin arasında değildi.
Philedelpia Deneyi
Hakkındakiler; HAARP Projesi (High Frequency Active Auroral Research Program) Nikola Tesla tarafından kendi osilatörü sayesinde ölçtüğü titreşimler Dünya’nın rezonansını hesaplıyordu. Bu deneyde öyle yüksek gerilimler ölçtü ki etrafında
1930’lu yıllarda John Von Neumann görünmezlik projesi üzerine çalışmalar yapıyordu. Neumann sonraki yıllarda Manhattan projesi ile ilk atom bombası deneylerini yaptı. Nikola Tesla ile yaptığı ilk deney başarısız olunca,1943 yılında hiçbir optik yanılsama olmaksızın bir savaş gemisini ve içerdeki mürettebatla birlikte radarda kaybettirmeyi başardılar. Gemi ve içindeki personelin Norfolk açıklarında görüldüğü, bazı mürette-
batın kaybolduğu ve o günden sonra şüpheli şekillerde öldüğü iddia edilmektedir. Günümüzde gizemini koruyan bu deneyde Albert Einstein’ın da olduğu da söylenir. Nikola Tesla bu deneyin insanlık için zararlı olduğunu anladı ve projesinden ayrılmıştır. Kısa süre sonra Tesla da hayatını kaybetmiştir.
Sayı Takıntısı
“Sadece 3 ve 3’ün katlarının önemini bilseler evrenin anahtarına sahip olurlar.” Diyordu Tesla. Hayatında birçok takıntıya sahip bir insandı.3 sayısına olan takıntısı da bunlardan biriydi. Öyle ki yemeğini bile 3’e bölerek yerdi. Ayrıca otel odası 3’ün katı bir sayıydı.(3327) Otel görevlileri tarafından dile getirilen bir diğer şey ise odasına her yemekte istediği 9 adet peçeteydi.
Edison ve Tesla
Yaşamı boyunca kendisine verilen tek gerçek ödül,1915 yılında Edison ile paylaştığı Nobel ödülüydü. Fakat Tesla bu ödülü kabul etmedi. Daha sonra Edison Madalyasına layık görülen Tesla bunu da reddetmişti. Tesla Edison hakkında şöyle derdi: “Edison, bir samanlıkta kayıp bir iğneyi bulmak durumunda olsa bir balarısı çalışkanlığı ile tüm samanların altına tek tek bakarak söz konusu iğneyi bulmaya çalışır. Ben bilimsel çalışmalarında buna sık sık tanık olurdum. Oysa biraz teorik çalışma, biraz da hesaplama yapmak suretiyle harcadığı vakit ve emeğin yüzde doksanından tasarruf edebilirdi.”
Aseksüel Oluşu
Yakınlarına göre Tesla kadınların taktığı
mücevherlerden ve parfümlerden ölesiye tiksinen bir insandı. Yaşamı boyunca herhangi bir evlilik yapmamış, bunun bilim çalışmasına engel olacağını düşünmüştü.
Mark Twain
Tesla New York’un yüksek kesiminden birçok arkadaşa sahipti. Bunlardan biri de Mark Twain’di. Tesla laboratuarında Mark Twain’i misafir ederek üzerinden yüksek voltajlar geçirdi. Fosforesant ışıktan yararlanılarak çekilen ilk fotoğraflar bu laboratuarda çekilmiştir.
faydalanarak ufuklara doğru yol almaya devam eder. “Bilim adamı anlık sonuçları kendisine hedef almaz. İlerici fikirlerinin kolayca kabul göreceği beklentisini taşımaz. Onun işi toprağa tohum vermek gibidir, gelecek içindir. Görevi, yeni gelen nesil için zemin hazırlamak ve yolu göstermektir.” -Nikola Tesla
Tesla Bobini
1891 yılında Tesla tarafından bulunan; yüksek voltaj, düşük akım ve yüksek frekansta alternatif akım üretmek amacıyla kullanılan deşarj bobinleridir. Yüksek gerilim üreten bu bobinler ile Tesla neon ve floresan lambaları icat etti. İlk X-Ray fotoğrafını da bu sayede çekmiş oldu. Geride bıraktığı sayısız icatlarla adından şimdilerde söz ettirmeye başlayan Tesla’nın ismi, 1960 yılında ‘manyetik indüksiyon’ adlı fiziksel niceliğin birimi olarak kabul edildi. Unutulan deha Tesla bizi yıllar sonra affedecek mi acaba, ne dersiniz? “Para insanların kendine biçtiği kıymete haiz değildir. Benim bütün param deneylere yatırılmıştır. Bunlarla yeni keşiflerde bulunup insanoğlunun yaşamını biraz daha kolaylaştırmasını sağlıyorum.” Eğer bir gün onu gerçekten anlamayı becerebilirsek, bize sağlamaya çalıştığı bir hayata ulaşmak zor değil. Umarım yeni nesil onun bıraktığı nice eserden
Kaynaklar
The Public Broadcasting Service (PBS) Zamanın Ötesindeki Deha Tesla Popular Science
19
Müge BUKSUR mugebuksur@ytuieee.com
M
MODBUS TCP/IP
odbus Protokolü genelde otomasyon için kullanılan cihazlar arasında veri alış verişini sağlayan uygulama protokolüdür. Genel anlamda söylemek gerekirse bir istemci-sunucu (Master-Slave) protokolü olan Modbus istemci (Master) tarafından gönderilen talebe karşı slave’in verdiği cevaptır. Aradaki iletişimin doğruluğu ve kontrolü açısından data paketlere ayrılır. Bu paketlere PDU yani Protocol Data Unit (protocol veri birimi) denir. 3 tipi vardır;-Talep için PDU,-Cevap için PDU,-Kural dışı cevap için PDU. Fonksiyonlar yeni sürümlerdeki tanımına göre public kodları otomasyon için kullanılır.
Modbus Veri Tipleri
Discrete input -- tek bit ve read-only Discrete output (coils) -- tek bit ve readwrite Input Registers --16 bit word ve read only Holding Registers (ya da Registers--16 bit word ve read only Spesifikasyon bir cihazda verilerin nasıl sınıflandırılması gerektiğini girmez; ancak bu değerlere erişim için kullanılacak fonksiyonlar açısından veri tipi önemlidir. Modbus ile bağlanılacak bir cihazda hangi basit fonksiyonların kullanılacağı konusunda manuelinin incelenmesi gerekir.
Modbus Uygulamaları
Modbus kablo, fiber, radyo gibi tüm bağlantı tipleri için kullanılabilir; ancak en yaygın iki tipi: Seri ve IP modbus uygulamalarıdır.
1. Seri: Asenkron Master /Slave
Modbus ilk olarak asenkron seri ağ iletişimi için kullanılmıştır. Uygulama protokolü seri bir ara yüz üzerinde ve seri iletişim standartlarına göre çalışır. Kablo üzerinde en yaygın olanları:
=>RS232 (EIA232): İki nokta arası kısa
20
mesafe iletişiminde kullanılır. =>RS422/RS485: RS 422, RS232 gibi, ancak iki yönlü versiyonudur ve daha uzun mesafeleri de destekler. RS-485 ise fazla sayıda nokta arasında iletişim için kullanılabilir (Aynı hat üzerinden birden
fazla cihaz olabilir) ve bu cihazlardan biri master, digerleri slave olarak çalışırlar. Bu bağlantılarda fiili haberleşmede PDU ilave alanlarla uzatılır. Yani PDU’ya bir başlık (Header) bir de hata (Error) checksum paketi eklenir. Bu uzatılmış pakete Application Data Unit (ADU) ismi verilir ve maksimum paket boyutu 256 byte’dır. Bu limit tüm modbus protokol uygulamaları için geçerlidir. Header içeriğinde 1 byte’lık adres alanı bulunur. Check sum bölümünde ise header alanı da dahil olmak üzere tüm paket üzerindeki hata bulunur. Modbus mesajı (ADU) bası ve sonu belli bir paket içine yerleşir. Böylece mesajın basşı ve sonu bellidir; kısmi mesajlar da ayrılabilir. İki farklı iletim modu vardır. Bu modlarda kodlama paketleme ve checksum farklıdır. RTU (Remote Terminal Unit): Daha yüksek iletim yoğunluğu için karakterler binary olarak gönderilir. Error check sum, Cyclic Redundancy Check (CRC) ile ifade edilir. Mesajlar 3.5 karakter zamanına denk gelen bir sessizlikle başlar ve biter. Bu en basitçe ağ üzerindeki baud rate uyarınca geçen karakter zamanının çarpımıdır. 2 byte arasında geçen maksimum sessiz süre 1.5 karakter zamanıdır. RTU uygulaması yalnızca master tarafını destekler. Gecikme süresi düşük gerçek zamanlı sistemlerde güvenli şekilde kullanılamayabilir.
zla master söz konusu olabilir ve iletişim iki yönlüdür (cihazlar hem master hem de slave olarak çalışabilir). IP’ye özel header paketi spesifikasyonda MBAP olarak geçer ve 7 byte uzunluğundadır. İçinde:
2. IP: Master/Slave
Özetlemek gerekirse haberleşmede en sık kullanılan protoldür. Modbus TCP/ IP basit bir mantığa sahip olup tamamen usta/köle prensibine dayanır.
TCP/IP tabanlı Modbus uygulaması (Modbus/TCP) 502 no’lu com portu üzerinden yürütülür. Bu uygulamada PDU başındaki paket IP’ye özel bir başlangıçtır. Bu uygulamalarda birden fa-
=> Başlatma berleyicisi (2 byte) iki tarafı ilişkilendirerek aralarında iletişimi sağlar. =>Protokol belirleyicisi (2 byte) modbus için 0’dır. İleride gelebilecek versiyonlar için ayrılmıştır. =>Uzunluk (2 byte), sonra gelen byteların sayısıdır. =>Birim belirleyicisi (1 byte) TCP/IP ağı üzerinde olmayan uzak birimi belirlemek için kullanılır.
Modbus UDP Spesifikasyonu
Çalışma prensibi TCP ile aynıdır. Ancak master/slave arasında paket kaybı olabilir. Master paket kaybını bildiği için talebi yenileyebilir.Ayrıntıya girmek gerekirse bu standart birçok devre kumanda sistemi, uzaktan I/O, PLC, görselleme programı ve OPC sunucusu tarafından desteklenmektedir.Bu durumda Port 502 üzerinden iletişim sağlamaktadır. PC/PLS değerlerinin yanı sıra, röle çıkışlarının anahtar konumlarını çağırmak mümkündür.PC/PLS değerleri ve röle değerleri(SCADA için) ilgili fonksiyon kodu ile çağırılır.
Tuğba AYDIN tugbaaydin@ytuieee.com
DEĞİŞEN DÜNYANIN TRENDLERİ
IEEE
Women In Engineering (WIE), kadınları mühendislik, bilim, yönetim ve kariyer alanlarında destekleyen, uluslararası en büyük teknik meslek örgütüdür. WIE, kadınların mühendislik alanında ve diğer tüm alanlarda, aktif, güçlü ve yaratıcı olmasını hedeflemektedir. Aynı zamanda IEEE WIE, tüm insanlığın yararı için, IEEE üyelerinin çeşitli yeteneklerini kullanarak kadın ve erkeklerin bilim, sanayi, teknoloji ve toplumsal kariyer alanlarında birlikteliğini ve eşitliğini öngörür. Böylece küresel teknik disiplinlerde, kadınların istihdamı ve kalifiyeliğini kolaylaştırmayı hedeflemektedir. YTÜ IEEE Öğrenci Kulübü içindeki WIE Komitesi, alanında başarılı kadınlar ile biz üniversite gençlerinin iletişimini üniversite platformunda sağlamaya çalışmaktadır. Katılımcılarımızın başarılı olmanın sırlarını, tecrübelerini, iş hayatında kadın olmanın avantajları ve dezavantajlarını anlatmalarının yanı sıra başarılı firmalar hakkında teknik bilgilere de yer vermeleri, her cinsten ve meslekten katılımcıya ulaşmamıza imkân sağlamaktadır. Ayrıca bu sene “Başarılı Kadın Hikayeleri” konulu röportajlar gerçekleştirmeyi ve Sosyal Sorumluluk Projeleri’nde bulunarak çeşitli kurum ve kuruluşlarımızı ziyaret ederek, WIE’nin amaçları doğrultusunda hareket etmeyi planlıyoruz. Biz de global ve YTÜ WIE Komitemizin amaçları doğrultusun-
da hareket ederek birtakım çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalarımızın arasında röportajlar, biyografi yayınları vb. gelmektedir. Bunların yanı sıra organizasyonlarımızda devam etmektedir. Bu organizasyonlardan ilkini 16 Aralık 2014 tarihinde YTÜ Davutpaşa Kampüsü Elektrik- Elektronik Fakültesi’de “DEĞİŞEN DÜNYANIN TRENDLERİ”adı altında gerçekleştirdik.” Değişim Ayağına Geldi Peki Ya Sen Nerdesin? Sloganı ie yola çıkan etkinliğimiz kariyer ve teknik olarak birbirinden ilginç konularla biz dinleyicilerin karşısına çıktı. Etkinliğimiz YTÜ IEEE Öğrenci Kulübü Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin YONGACI’nın ve YTÜ IEEE Öğrenci Kulübü Danışman Öğretim Üyesi Prof. Dr. Galip CANSEVER’in açılış konuşmaları ile başladı. Ardından materyal sponsorumuz olan Bilge Adam’dan Çağatay YILDIZ’ın Mobil Teknolojiler ve Hybrid Programlama konulu oldukça ilgi çekici merak uyandırıcı sunumunu dinledik. Çağatay Bay’in ardından etkinliğimiz 3K 3 Kadın Paneli ile devam etti. Yaşam Koçu Arzu BIYIKLIOĞLU ve Stil & İmaj Koçu İlkay ÇORUHLU’nun interaktif bir şekilde ve sorularla desteklenen canlandırıcı bir oturum gerçekleştirdik. Kariyer Koçu Serpil İKİZ rahatsızlandığı için maalesef aramızda olamadı. Kariyer ile ilgili soruları da stil ve imaj koçluğunun yanı sıra kariyer koçluğu da yapan İlkay Hanım
yanıtladı. 3. oturumumuz hem Türkiye ‘de hem de dünyada yer alan IEEE Kulüplerinde daha önce görülmemiş bir oturumdu. Ünlü Atrolog Nuray SAYARI bizimle astrolojiyi günlük yaşantımızda nasıl kullanabileceğimiz ile ilgili sohbet havası içinde bir söyleşi gerçekleştirdi. Öğrenci arkadaşlarımızın oldukça ilgi gösterdiği bu oturumda Nuray Hanım sıkılmadan soruları yanıtladı. Bir sonraki oturumumuz ise Mühendislikte Son Trendler adı altında gerçekleştirdiğimizi mühendislik paneliydi. Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Ahu Ece HARTAVİ, Milangaz‘dan Ali ARSLAN ve YTÜ öğretim görevlisi Prof. Dr.Musa ASYALI hocamızın katıldığı bu oturumumuzda Ahu Hoca elektrikli araçlarda son trendler ile otomasyon dünyasındaki son trendlerden, Ali Bey Türkiye ve Dünyada’ki LPG pazarından ile enerji sektöründeki son trendlerinden ve Musa Hoca biyomedikal alanındaki son trendlerden bahsettiler. Son oturumumuz ise şu günlerde Kiraz Mevsimi dizisi ile karşımıza çıkan Özge GÜREL‘in oturumuydu. Soru cevap şeklinde geçen bir oturum oldu. Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü Women In Engineering Komitesi Başkanı Tuğba AYDIN ve başkan yardımcısı Aybir Beyza SÖNMEZ olarak katılımcılarımıza, sponsorlarımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
21
Mustafa Yiğit SERT mustafayigitsert@ytuieee.com
İLTEK Günleri 10 Yaşında
“10 Yıllık Bir Serüvene”
D
ile kolay tam 10 yıl! 2006 yılından bu yana aralıksız devam eden ve her yıl daha da profesyonelleşerek adından söz ettiren İLTEK Günleri 10 Yaşında! “Teknolojinin Gerisinde Kalmayın” sloganıyla ile başlayan İLTEK Günleri zamanla elektronik, telekomünikasyon ve bilişim alanlarını da inceleyen geniş kapsamlı bir etkinlik haline geldi. Geçtiğimiz dokuz yıl katılımcı kitlesiyle birlikte profesyonelleşen bir yapıya sahip olan İLTEK Günleri’nin temel amacı, öğrenci-firma-akademisyen işbirliğine olanak sağlaması ve öğrencilerin gelişen teknolojiye uyum sağlamalarını kolaylaştırmaktır. Hangimiz küçükken evde bozulan bir aletin içini açıp tamir etmeye çalışmadı ki? Çoğu zamanda büyük umutlarla söktüğümüz parçaları tekrar birleştirebilmeyi başaramamışızdır. Hatta fazladan bir parçasını bulduğumuz bile olmuştur. Haydi, o zaman 10. İLTEK Günleri’ni de bir teknolojik alete benzetelim! Kariyer oturumları, panelleri, teknik eğitimleri ve stand alanları o teknolojik aletin birer parçası olsun. Gireceğiniz her oturum, edineceğiniz her bilgi size o parçaları birleştirmede yol göstersin. 3 gün sonun-
22
da da teknolojinin her alanına akım, parçalar birleşmiş ve geleceğinize büyük bir ışık tutmuş olun. Geçmiş yıllardaki İLTEK Günleri’nden farklı olarak bu yıl teknolojinin her alanının inceleneceği etkinliğimizde gerek oturum konuları gerekse panel çeşitliliği şimdiden yoğun ilgi görmektedir. 4G Teknolojisi, Mobil Teknoloji, Siber Güvenlik, 3 Boyutlu Yazıcılar, Dijital Dünya, Elektronik Sektörü ve Yerli ARGE, M2M Teknolojisi, Giyilebilir Teknoloji, Uzay ve Uydu Haberleşmeleri, Nesnelerin İnterneti gibi konuların işleneceği, 3 Boyutlu Yazıcı ve Oyuna İlk Adım Eğitimlerinin verileceği etkinliğimizde bazı şirketler CV toplayarak staj için olanaklar sağlayacak. 10. yıla özel farklı konseptlerle şimdiden konuşulmaya başlanan İLTEK Günleri etkinliğinde ilk defa Oyun Dünyası A’dan Z’ye incelenecek. 4G Panelinde Dünya’da ve Türkiye’de 4G Teknolojisinde hangi çalışmaların yapıldığı ve ne zaman bu teknolojiye geçiş yapacağımızın sorularına yanıt bulacağız. Beyaz Şapkalı Hacker Paneli ile günümüzde olmazsa olmazımız olan İnternetin yasal koruyucularının tecrübe
ve çalışmalarını dinleyeceğiz. Maker, Girişimcilik Paneli ile fikirlerini somut bir çalışmaya dökmek isteyenlerinin keyifle dinleyeceği ve hayali gerçeğe dönüştürme yolunda ne gibi adımların atılması konusunda bilgi aktarımı yapılacak. Oyun Panelleri ile günümüzde artık iş haline gelmiş ve giderek yayılacak olan oyun dünyası ele alınacak. E-Ticaret Paneli ile bu yolda ünlü kişilerin bu sektöre ilk girişleri, ne gibi zorlukları olduğunu, nasıl bu işten kar sağlanabildiğini dinleyeceğiz. Sektörün dev firmalarının CEO’larının katılacağı CEO Forum oturumumuzda sürpriz kişileri ağırlayacağız. 4 Ocak 2015 tarihi itibari ile açılmış online kaydımızdan anlaşılıyor ki bu yıl 10.İLTEK Günleri kendi alanında bir çok ilklere ve rekorlara imza atacak. Sen de teknolojiye yakın olmak, parçaları birleştirmek, fikirlerine yön vermek istiyorsan iltek.ytuieee.com adresinde online kaydını yaptır ve 24-25-26 Mart tarihlerinde Davutpaşa Kampüsü Elektrik-Elektronik Fakültesi’nde yerini al! Unutma; “Sadece Derse Girerek Mühendis Olunmaz!”
23
Melike Ergör melikeergor@gmail.com
BIOFORM ETKİNLİĞİ
Y
TÜ IEEE Engineering in Medicine&Biology Society (EMBS) olarak 25 Kasım 2014 Salı günü Kimya-Metalurji Fakültesi konferans salonunda “BioForm” etkinliğini gerçekleştirdik. Bu etkinlikte amaçlanan, farklı disiplinlerdeki bilim adamları, mühendisleri ve hekimleri bir araya getirerek ilaç, medikal, genetik, tıp, biyoinformatik ve birçok alandaki mühendislik ve teknoloji gelişmelerini öğrencilerle paylaşmaktı. Etkinlik 6 oturumdan oluştu ve tüm oturumlara katılımcıların ilgisi oldukça yüksekti. İlk oturum Hacettepe Üniversitesi Biyomühendislik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erhan Pişkin’in konuşmasıyla başladı. Bizlere biyomühendisliğin kuruluşu, biyomedikal tanı ve tedavi, nanoteknoloji ve nanotıp konuları hakkında bilgi verdi. İkinci oturumda Onkim Genel Müdürü Prof. Dr. Oktay Kadayıfçı güler yüzlülüğü ve samimi tavrı ile çok sevildi. Kök hücre türleri, kök hücre elde edilmesi için kullanılan yöntemler, kök hücreyle hastalık tedavisi, tedavi modelleri ve süreçleri ile ilgili konulara değinen Oktay Bey, konuyla ilgili gösterdiği karikatürlerle eğlenceli bir oturum gerçekleştirdi. Üçüncü oturum Uzman Dr. Nihan Ziyade’nin katılımıyla gerçekleşti. Adli Tıp Kurumu hakkında genel bilgi vererek konuşmasına başlayan Nihan Hanım devamında bize adli mikrobiyoloji hakkında bilgi vererek post mortem dokularda mikrobiyoloji, bakteriyoloji, seroloji, moleküler analiz konularına değindikten sonra gelen soruları cevaplayarak akıllarda bulunan soru işaretlerini giderdi.
24
Dördüncü oturum Doğa Bilimleri Derneği Başkanı Altuğ Revnak Eti’nin biyomimetri bilimi ile ilgili olan sunumuyla gerçekleşti. Videolarla çok neşeli ve hareketli bir biçimde biyomimetik teknolojileri hakkında bilgi sahibi olduğumuz oturum en ilginç sunumlardandı. Beşinci oturum Alvimedica İnsan Kaynakları Koordinatörü Müjde Özenen ve Alvimedica Klinik Araştırmalar Direktörü Pınar Nebol’un katılımıyla bol soru ve cevaplı şekilde gerçekleşti. Öncelikle Müjde Özenen Alvimedica hakkında genel bilgi vererek “Volvo Ocean Race” e katılan ilk Türk markası olarak ne kadar gururlu olduklarını belirtti. Alvimedica çalışanlarının özelliklerinden bahsederek, işe alım sürecinde ne gibi özelliklere dikkat edildiğinden bahsetti. Devamında ise Pınar Nebol Türkiye’deki medikal cihazlar, bu cihazların sınıflandırılması, dizayn dosyaları ve tipleri, pre-klinik ve klinik çalışmalar son olarak da koroner kalp hastalıkları ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Son oturum Yrd.Doç. Dr. Aydın Albayrak’ın kendi hayatıyla da örneklendirdiği, çeşitli fırsatlardan faydalanarak yurtdışında deneyimi vurgulayan konuşmasıyla başladı. Devamında ise biyomalzemeler hakkında bilgi verdi ve kullanım alanlarını bizlerle paylaştı, hatalı biyomalzemeler ve neden olduğu sorunlar hakkında bizi aydınlattı. Düzenlediğimiz BioForm etkinliğinden sonra gerek değerli katılımcılarımızdan gelen gerekse dinleyicilerimizden gelen pozitif geri dönüşler ile amacımıza ulaşmış olmanın sevincini ve gururunu katılımcılarımızın sözleri ile paylaşmak
isteriz; “YTÜ’nün BioForm etkinliğine konuşmacı olarak davet edilmem beni çok onurlandırmıştı. Etkinlikten sonra onurum ve heyecanım daha da arttı. Muhteşem bir toplantıydı. Öğrencilerin heyecanı ayrıca görülmeye değerdi. Öğrenme aşkıyla çevreme toplanıp, sordukları son derece üst düzey sorular Yıldız Teknik Üniversitesi gençliğinin ne denli motive olduklarını açıkça gösteriyordu. Konusundaki en iyileri tanıma, dinleme ve tartışma fırsatı buldum. Yalnız genç arkadaşlar değil, bizlerin de bilgi birikimi ve motivasyonuna büyük katkı oldu. Etkinliği düzenleyenlere ve YTÜ yöneticilerine teşekkür eder, saygılarımı arz ederim. “ -Prof. Dr. Oktay Kadayıfçı | ONKİM Kök Hücre Teknolojileri Genel Müdürü “BioForm etkinliği ve düzenleyicisi olan YTU IEEE EMBS’e beni davet edip onurlandırdıkları için teşekkürlerimi sunarım. Etkinlik sıklıkla katıldığım rutin biyoloji etkinliklerinden daha canlı ve faydalıydı. Bunun nedeni pratiği ve çözüm odaklı talepleri olan heyecanlı bir organizasyon ekibi ve onların topladığı kalabalık bir öğrenci topluluğu olmasıydı. Bu şevk ve heyecanın artarak devam etmesini dilerim. “ -Altuğ Revnak ETİ | Doğa Bilimleri Derneği Başkanı Etkinliğimize katılan tüm misafirlerimize, IEEE kulübüne ve EMBS Komitesi Başkanı Ceylan Özer, Yardımcısı Aslı Tanı’ya ve organizasyon komitesine emeklerinden dolayı çok teşekkür ederiz.
Feyza Nur BEKGÖZ feyzabekgoz@gmail.com
İZAFİYET TEORİSİ
E
instein’ın açıkladığı özel görelilik ve genel görelilik kuramlarını bu dünyada bilmeyen insan yoktur. Hepimiz ışık hızı, zaman, kütle ve uzay gibi kavramlara aşinayız. Aslında konuşuyoruz ama yeterince anlıyor muyuz? Hepimiz az çok bir şeyler biliyoruz fakat gerçekte ne kadar biliyoruz? Hep diyoruz E=mc² iyi hoş da neyin formülü bu? Bizim ağzımızda çerez olan bu formül nasıl oldu da 20. yy ’a bomba gibi düştü ve bilim dünyasını alt üst etti? Gelin sizle özelden genele doğru bir yolculuk yapalım. Sonra uzay zamanda buluşalım. Bu kuramların aslında neyi ifade ettiğini, günlük hayatımızdaki yerini ve ne gibi amaçlara hizmet edebileceğini konuşalım. O kadar zamanım yok demeyin. Bir kara deliğin yanında buluşur zamanı yavaştan alır, aheste aheste çayımızı içeriz. Yalnız dikkat kara delik bizi yutmasın sonra!
Görelilik Nedir ve Onu Bu Kadar Özel Kılan Nedir?
Görelilik nedir? Kısaca görelilik fizik yasalarının tüm gözlemci çevreleri için aynı olduğunu söyler. Yani biz dünyada evrenin uzak bir köşesindeki bir insanla aynı ışık ve yerçekimi kurallarına uyarız. Farklı izleyiciler zaman ve uzay olaylarını farklı görürler. Bizim için milyon yıl süren bir zaman kara deliğe düşen ya da yüksek hızda roket kullanan birisi için göz açıp kapayıncaya geçer.
Özel Görelilik Kuramı
Galileo fiziğinin ardından gelişen Newton mekaniği ışık hızından düşük hızlar için geçerli bir kuramdır. Newton mekaniği hızı ışık hızına yaklaşan cisimler için kullanıldığında maalesef geçersiz kalmaktadır. Işığın sonlu ve çok yüksek bir hızla hareket ettiği gerçeği ilk olarak 1676 yılında Danimarkalı astronom Ole Christensen Roemer tarafından keşfedildi. Işığın hızını saniyede 225.000 km olarak ölçtüğü halde şu an yaptığımız ölçümler sonucu saniyede 300.000 km olarak ölçülen değerine yaklaştığı göz ardı edilemez. 1887’ de yapılan Michelson Morley deneyi bize, Dünya’nın Güneş etrafında dönerken, ışığın hızının değiş-
mediğini gösterdi. Basit gibi gözükse de aslında bulunan sonuç bir hayli ilginçtir. Çünkü Newton mekaniğine göre cisimlerin hızı gittikleri yöne bağlıdır. Eğer ışık hızına yakın bir hızda hareket eden bir trende yürürseniz yere göre hızınız trenin hızı artı sizin hızınız olur. Bu durumda trenin hızı ışık hızından büyük olmalı. Fakat ışık hızını değiştirmemekte ısrarcı. Işığın hızı değişmiyorsa o halde zaman ve mekânın değişmesi gerekir ki işte bu ilginç bir durum. Einstein ise bu fikri 26 yaşındayken öne sürdü ve haklıydı da. Özel göreliliğe göre ışık hızına yaklaşan bir cismin dışarıdan bir gözlemciye göre boyu kısalır, kütlesi artar ve zaman genişler yani dışarıdaki bir gözlemciye göre daha yavaş akar. Hız treninde olduğu gibi. Buna başka bir örnek de belki de çok bilinen bir örnek olan ikizler paradoksudur. İkiz kardeşlerden biri dünyada kalır ve diğer ikiz kardeş ışık hızına yakın hızla uzaya yolculuk yapar. Uzaya yolculuk yapan kardeş döndüğünde dünyada kalana göre daha genç yaşta olacaktır. Bu duruma paradoks dememizin nedeni ise zamanı mutlak olarak düşünmem-
25
izden kaynaklanıyor. Einstein daha sonra genel görelilik kuramıyla bu duruma açıklama getiriyor. Özel göreliliğin bir diğer postulatı ise ışık hızına yakın hızlarda hareket eden bir cismin boyunun dışarıdaki bir gözlemciye göre daha kısaymış gibi gözükmesi ve hız arttıkça boyun sıfıra yaklaşmasıdır. Buna uzunluk büzülmesi denir. Aynı şekilde kütle de ışık hızına yaklaşıldıkça artacaktır ve hız artıkça sonsuza yaklaşacaktır. Günümüzde de parçacık hızlandırıcılarda gözlendiği üzere madde ışık hızına yaklaştıkça kütle arttığı için hızlanması zorlaşacaktır. Burada meşhur formül E=mc² ‘yi unutmamak lazım. Formül gösteriyor ki kütle ve enerji birbirine dönüştürülebilir. Füzyon deneylerinde açığa çıkan enerji kaybedilen kütleden gelmektedir ve E=mc² ile hesaplanabilir.
Genel Görelilik Kuramı
26
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde evrene ve insanoğluna hükmeden öyle bir güç varmış ki herkes onu hayatında kullanır, herkes birbirine onu sorar, kimse onsuz yaşayamazmış. Ama bu güç insanları aynı zamanda bir o kadar da korkuturmuş. Çünkü ihtiyaçları olan bu güç onları yaşlandırır ve öldürürmüş. İnsanlar onu anlayamamalarına ve nasıl bir şey olduğunu dahi bilememelerine rağmen onsuz da hiçbir şey yapamazlarmış. İşlerine gidemez, okul çıkışı çocuklarını alamaz, seyahat edemez, yiyemez, içemez hatta uyuyamazlarmış bile. Bu güce “zaman” derlermiş. Peki, nedir zamanın hikâyesi? Bir başlangıcı ve sonu var m? Onu evrene hükmeden bir güç olarak görüyorum fakat fiziksel mi yoksa bir boyut mu bilmiyoruz. Bildiğimiz tek bir şey var o olmadan evreni tanımlayamayız bile. Zamanın hikâyesinin başlangıcını bilemesek bile kendi tarihimizde yaşantımıza girdiği yerden başlayalım isterseniz. Newton’un hareket yasaları günümüzde bile geçerliliğini sürdürmektedir. Newton bu yasaların ardından bir de kütleçekim yasasını ortaya koydu. Ona göre cisimler birbirlerini kütleleriyle orantılı olarak çekmekteydi. Kütle ne kadar fazla olursa çekim kuvveti o yönde artacaktır. Aynı zamanda bu kuvvet kütleler arasındaki uzaklıkla ters orantılı olarak oluşmaktaydı. Einstein Newton’un kütle çekim kuramını özel görelilik kuramıyla birleştirerek 1915 yılında genel görelilik kuramını geliştirdi. Newton’a göre uzay ve zaman gözlemcilerin hareketlerinden
bağımsız ve mutlaktı. Görelilik kuramı uzay ve zaman gibi karmaşık ve anlaması güç kavramları bir araya getirerek bize double espresso tadında bir kavram öne sürüyor. Uzay zaman. Uzayın üç boyutuna dördüncü bir boyut getiren zaman kütleçekiminin etkisiyle eğri veya bükülmüştür. Bunu Edwin Abbott Abbott’un “Flatland” adlı bilimkurgu romanında bahsettiği şekilde ele alırsak Flatland, üzerinde Flatlandlilerin yaşadığı iki boyutlu bir kâğıt tabakasıdır. Eğer siz bu tabakanın üstüne bir kütle koyarsanız kâğıt buruşacak ve orada göçük meydana getirecektir. Bu durumda iki boyutlu bir yüzeyde üçüncü bir boyut oluşacaktır. Burada Flatland’i uzay, zaman ve kütleyi de gezegen olarak düşünürsek zamanın işte bu kütle ile büzülebildiğini söyleyebiliriz. Eğer bu kütleyi daha çok artırırsanız üçüncü boyut dediğimiz yerde bir karadelik oluşur. Göçük ışığın bile kaçamayacağı bir karadelik halini almış olur. Zamanın büküldüğü yerde yani kütle yoğunluğunun fazla olduğu yerdeki bir gözlemci için dışarıdaki bir gözlemciye göre zaman daha yavaş akacaktır. Bu nedenle ışık hızına çok yakın bir hızda hareket eden bir uçağınız olsa ve karadeliğe bir yolculuk yapsanız sizin için iki yıl süren bu yolculuk esnasında dünyada zaman daha çabuk geçecektir. Döndüğünüzde çocuğunuzla aynı yaşta bile olabilirsiniz! Günlük yaşantımızda ışık hızından çok düşük hızlarla hareket ettiğimiz için farkında değiliz fakat bir gökdelenin en tepesinde olduğunuzu ve arkadaşınızın
da en alt katında olduğunu hayal edin. Gökdelenin en alt katında yerçekimi daha fazla ol duğu için arkadaşınıza göre zaman daha yavaş işleyecektir. Fakat bu çok az bir zaman farkıdır. Bu aslında ayaklarımızın başımızdan daha genç olabileceği anlamına mı geliyor? “Siz gecikebilirsiniz ama zaman gecikmez.” -Benjamin Franklin Einstein’ın kuramına göre geçmiş, şimdi ve gelecek eşzamanlı olaylardır. Yani geçmiş, şimdi ve gelecek şu anda vardır. Belki de kader dediğimiz şey budur. Tıpkı donmuş film kareleri gibi. Peki, zaman neden hep ileri gidiyormuş gibi geliyor? Fizik yasalarına göre zaman hep ileri akmak zorunda değil. Fakat biz onu öyleymiş gibi algılıyoruz. Aslında zaman sürekli artmakta olan düzensizliğe yönelmektedir. Bu yönü ise zaman oku belirliyor. “Sonsuzluğu yaralamadan zamanı öldüremezsiniz.” -Henry David Thoreau Evren sürekli düzensizliğe doğru gidiyorsa evrenin en düzenli olduğu an yani Big Bang’ten bu yana düzensizleşmeye devam ediyor demektir. O halde evrenin başlangıcında düzenli bir enerjisinin olması gerekir. Peki, bu enerjinin kaynağı ne olabilir? Zaman ve gelgit kimse için beklemez. Bilim anlayamadığımız olayları açıklam-
ak için vardır. Merak ve sorgulama bizi araştırmaya ve gerçekleri keşfetmeye götürür fakat bu o kadar kolay bir yol değildir. Sorulacak çok soru var ve bazen cevaplar başka soruları doğuruyor. Doğru soruyu sormamız ve bizden önceki bilim insanlarının cevapları doğrultusunda yeni ufuklara ilerlememiz gerekiyor. Evren ve insan sonsuz ilmin ışığında belki de ömrünün yetmeyeceği bir arayışın içerisindeyken bizden önceki nesillerin bizlere bıraktığı bilgilere yenisini ekleyerek bizden sonraki nesillere bıraktığımız bilgiler belki de torunlarımıza ve onların torunlarına daha iyi bir yaşamın cevabı olacak. Bugün bilim insanlarının en büyük uğraşı evreni açıklayan iki kuramı birleştirmek: Genel görelilik ve kuantum mekaniği. Kuantum evrenin bir santimetrenin milyon çarpı milyonda biri kadar küçük ölçeklerde incelerken genel görelilik evreni milyonlarca ışık yılı mesafelerde inceliyor. Şu an ne kadar saçma desek ve her ne kadar kuantum ile göreliliğin birleşmesi imkânsız gibi gözükse de bir zamanlar kaplumbağanın sırtında zannedilen bu evrenin aslında güneş sisteminin bir parçası ve elips şeklinde bir yörüngede döndüğünü biliyoruz. Bu durumda ihtiyacımız olan şey doğru soruları sormak dışında o soruları sormak için gereken cesarettir. Evet, bir de zamana ihtiyacımız var ki şu an için o kendi başına bir muamma. Zamanın varlığı inkâr edilemez. Onun gerçek mi yoksa algımızın bir ürünü olduğu ise hala araştırılıyor. Bu durumda Ahmet Hamdi Tanpınar’ın da dediği gibi:
“Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle Uyuşmuş gibi her şekil, Rüzgârda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil. Başım sükûtu öğüten Uçsuz bucaksız değirmen; İçim muradına ermiş Abasız, postsuz bir derviş. Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim.” Sanki o bir varmış, bir yokmuş…
27
Edip Sercan BALKAY edipsercanbalkay@ytuieee.com
Dünya’nın En Büyük Teleskobu ile Tanışın!
Y
apımı 18 yıl süren, 13 Mart 2013 tarihinde açılışı yapılan ve yayıldığı alan itibariyle dünyadaki en geniş alana yayılmış teleskop olan ALMA (The Atacama Large Millimeter/submillimeter Array), meyvelerini vermeye başladı. ALMA, Avrupa’nın, Doğu Asya’nın ve Kuzey Amerika’nın işbirliği ile Kuzey Şili’de bulunan Atacama Çölü’ne yapılandırılmış internasyonel bir teleskoptur. ALMA çok yüksek teknolojilere sahip 66 büyük çanaktan oluşmaktadır. ALMA bu özelliğiyle normal teleskoplardan farklı olarak ayna değil çanak antenlerden oluşmaktadır. Bu 66 antenin 54’ü 12 metre çapında; 12’si 7 metre çapındadır. Bu devasa çanak antenlerin pürüzsüzlüğü ve yansıtıcılığı, kullanılmış yüksek teknolojiyle bildiğimiz çanak antenlerinkinden çok daha fazladır. Çünkü dalga boyunda en ufak bir pürüzden ötürü meydana gelebilecek sapmalar teleskoplardan elde edilebilecek verimleri olumsuz etkiler. Ayrıca ALMA çanakları çok dayanıklı bir yapıdadır. 5000 metre yükseklikte bulunan bu devasa antenler her türlü doğa şartları göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Gözlemlenebilir ışıktan çok daha uzun dalga boylarını
28
araştıracak olan sistem uzayın bugüne kadar keşfedilmemiş köşelerini gözler önünü serecek. Hubble Uzay Teleskobuyla güç kıyaslaması yapıldığında; ALMA, Hubble Uzay Teleskobundan 10 kat daha güçlüdür. Bu eşsiz teleskop, maliyetiyle ( 1,3 milyar dolar) gelmiş geçmiş en pahalı yer tabanlı gökbilim projesi olarak kayıtlara geçmiştir. Ayrıca 16 km’lik mesafeye yayılmasıyla da şu ana kadar var olan en büyük gökbilim projesidir.
tek bir aynadan alınacak güce erişilmiştir. ALMA’nın sistem mantığı da VLP ile aynıdır. Tek fark ise VLT’de aynalar kullanılması, ALMA’da ise çanak antenlerin kullanılmasıdır.
Bu Devasa Antenler Nasıl Taşınır?
Her biri yaklaşık 100 ton ağırlığında olan bu devasa antenlerin taşınması için özel
Peki, ALMA Nasıl Çalışır?
ALMA teleskobunun tek çanaktan değil de 66 çanaktan oluşuyor olması ona ‘girişimölçer’ özelliğini katmaktadır ve bu özellikle birlikte ALMA, yaklaşık olarak 14km’lik dev bir çanağın elde edebileceği açısal çözünürlüğe sahip olmaktadir. Bu çaptaki bir teleskobu, günümüz teknolojisiyle yapmak neredeyse olanaksızdır. ALMA’da kullanılan girişimölçer tekniği daha önce de ESO’nun VLT(Very Large Telescope)’de kullanılmıştır. Girişimölçer tekniği ile VLT’de, 8,2 metre çapında birim teleskoplar ile hareket ettirilebilen 1,2 metre çapındaki yardımcı teleskoplar konumlandırılarak 200 metre çapında
araçlar tasarlanmıştır. Bu araçların her birinin boş ağırlığı 130 ton, uzunluğu 20 metre ve genişliği 10 metredir. Ayrıca her biri 28 tekerlek üzerinde hareket etmektedir.
Neden Atacama Çölü? Atacama Çölü konumu itibariyle dünyanın en kurak yerlerinden biridir.
“ALMA”
Kurak ve susuz olması da buradaki nemi sıfıra indiriyor. Bu da çanak antenlerden alınacak verimi arttırıyor. Ayrıca rakımının 30005000 metre civarinda olması da ayrı bir olumlu etken antenlerden alınacak verim için. Atacama Çölü’nün seçilmesindeki başka bir neden ise yalnız bu bölgede meydana gelen gökyüzü olaylarıdır. (Büyük ve Küçük Macellan Bulutları)
ALMA Test Görüntüleri
Asıl Amaç Evrenin Sırlarını Çözmek!
İnsan gözünün algılayamayacağı düzeydeki ışığı toplayan ALMA, yeni yıldızların oluştuğu yoğun soğuk gaz bulutlarını görünür hale getiriyor. ALMA testinde yalnızca 12 çanak anteninin kullanılmasıyla çekilen fotoğraf yukarıda en solda yer alan galaksi “The Antennae Galaxies” adıyla bilinmektedir ve Dünya’ya 70 milyon ışık yılı uzaklıktadır.
ALMA bilimsel faaliyetlerde yer alan ve ALMA projeler temsilcisi olan bilim adamı Alison Peck yapmış olduğu açıklamada “Uzaydaki ışığın uzun dalga boyları insan gözüyle gözlemlenemeyecek boyuttadır. ALMA ‘milimetre/submilimetre’ dalga boylarındaki görüntüleri gösterir. Bu da bize daha uzaktaki yıldızları görüntülememizi ve evrenin oluşumu hakkında detaylı ipuçları elde etmemizi sağlayacaktır. Ayrıca evrenin yapıtaşını araştırmamıza ve ilk galaksilerin şekillendiği anı görebilmemize olanak sağlayacaktır.” demiştir. Göründüğü gibi ALMA ile yalnızca yeni yıldızları keşfetmekle kalmayıp evrenin kökenine de ışık tutmuş olacağız.
Kaynak
www.elektrikport.com
29
Hüseyin YONGACI – huseyinyongaci@ytuieee.com Elif GÖNEN – elifgonen@ytuieee.com Ceylan ÖZER– ceylanozer@ytuieee.com Feyza Nur BEKGÖZ– feyzabekgoz@gmail.com
RÖPORTAJ
Elif: İnternete baktığımızda hakkınızda pek çok yazı okuduk. Ama bir de ilk ağızdan dinlemenin daha iyi ve doğru olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle bize kendinizden biraz bahseder misiniz?
30
-İstanbul’da doğdum, büyüdüm. Babam İTÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi öğretim üyeliğinden emekli, eski dekanlardan Prof. Dr. Halit Demir, annem İktisatçı Güner Demir. Üç kardeşiz, ben ortancayım. Abim Asım Demir, makine mühendisi, kız kardeşim Sıddıka Demir inşaat mühendisi. Eğitime çok değer veren bir ailede büyüdüm. Hatta dedem hep şöyle bir dilekte bulunurdu “Ailemden hoca, öğretmen eksik olmasın”. Çocukluğumda babamla İTÜ’nün Taşkışla Binasına giderdim. Oradaki üniversite atmosferi beni çok etkilerdi. Eğitimimde de belirleyici oldu sanırım. Hasan Ali Yücel İlkokulu’nun ardından Robert Koleji’ne devam ettim. Lisansımı İTÜ Elektronik Mühendisliği üzerine yaptım. Boğaziçi
Üniversitesi’nde Biyomedikal Mühendisliği, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Rice Üniversitesi’nde ise Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği üzerine iki ayrı dalda yüksek lisans derecesi aldım. Doktoramı Rice Üniversitesi Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği’nde, post doktoramı ise Johns Hopkins Üniversitesi’nde, Biyomedikal Mühendisliği alanında tamamladım. Memphis Üniversitesi, Tennessee Üniversitesi, Rice Üniversitesi, Johns Hopkins Üniversitesi, Drexel Üniversitesi, başta olmak üzere farklı üniversitelerde hocalık yaptım. 2004 yılında ABD’de National Science Foundation’da (NSF) Biyomedikal Mühendisliği ve 20 ayrı bilim dalının Program Direktörlüğü yaptım. 2009’da ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından ABD-Türkiye arasında bilim diplomasisini yönlendirmek üzere ‘bilim elçisi’ unvanını aldım. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde Rektörlük görevim dolayısıyla National Science Foundation’daki görevimi 2012 yılında devrettim. Halen İstanbul
Kültür Üniversitesi’nde rektör olarak görev yapıyorum. Feyza: Biyomedikal Mühendisliğini nasıl seçtiniz? -Ben aslında hem doktor hem mühendis olmayı hayal eden bir çocuktum. Biyomedikal alanına yönelmemde bu iki mesleğe duyduğum ilgi yatıyor. Benim üniversiteye hazırlandığım yıllarda Türkiye’de henüz Biyomedikal çok bilinmiyordu. Hayatımda rol modelim ve mentörüm olan babam Prof. Dr. Halit Demir beni bu konuda çok iyi yönlendirdi. Amerika’da yüksek lisans yaptığı sırada mühendisliklerin yeni ufuklarını görmüştü. Eğer elektronik mühendisliği okursam biyomedikal alanına yüksek lisans eğitimimde devam edebileceğimi söyledi. Özetle biyomedikal mühendisliği seçimimde çocukluk hayalim ve babamdan aldığım güçlü mentörlük belirleyici oldu diyebilirim.
Ceylan: Yurtdışında yaşamaya nasıl karar verdiniz? -Profesör ve bilim insanı olarak temele inmek, mühendis olarak biyolojiyi anlamak istiyordum. Bu hedef beni yurt dışını araştırmaya yönlendirdi. Ancak yurt dışında yaşama kararını, “artık başka bir ülkede yaşayacağım ya da yaşamalıyım” şeklinde bir hedef belirleyerek almadım. Süreç böyle gelişti. Uluslararası alana açılmam akademik eğitimimle başladı. Ardından kariyerim de bu yönde ilerleyince yurt dışında bir yaşam kurdum. Ancak burada bir parantez açmak istiyorum. Yalnız Amerika Birleşik Devletleri’nde değil 1992 yılında Kanada’da Calgary Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde araştırmacı unvanıyla çalıştım. Bir dönem özel sektördeki görevim nedeniyle Almanya’da bulundum. Ancak Türkiye ile bağım hiç kopmadı. Bir ayağım hep ülkemdeydi diyebilirim. 2000-2010 yılları arasında çeşitli sürelerde İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Fakültesi‘nde, Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü‘nde, Işık Üniversitesi’nde ve Yeditepe Üniversitesi’nde misafir öğretim üyeliği yaptım, ABD-Türkiye arasında bilim diplomatı olarak görev yaptığım dönemde sık sık ülkemdeydim. Özetle sevdiğim ve tutkuyla bağlı olduğum işim neredeyse yaşam alanımı da ona göre belirledim diyebilirim. Hüseyin: Neden Kültür Üniversitesi? -İstanbul Kültür Üniversitesi ailesine 2010 yılında Rektör Danışmanı unvanıyla katıldım. Üniversitenin bilime duyduğu saygı ve çalışma ortamındaki dostane atmosfer beni çok etkiledi. Üniversitemizin temellerine ilham veren Kültür Koleji’nin kurucusu ve Üniversitemizin Onursal Başkanı İnş. Yük. Müh. Sayın Fahamettin Akıngüç, Mütevelli Heyet Başkanımız Dr. Sayın Bahar Akıngüç Günver ve Akıngüç Ailesi ile paylaştığımız eğitim tutkusu da tercihimde belirleyici bir faktördü. Bütün bu kriterler Kültür Üniversitesi ailesine katılmamda belirleyici oldu. Endüstride, akademide, diplomaside edindiğim deneyimler, grup çalışmasındaki performansım ve en önemlisi de öğrencilerimle kurduğum sıkı diyalog da bu idari görevi kabul etmemde birer faktör oldu. Sonuç olarak 12 Kasım 2012’den beri üniversitenin rektörüyüm. Yaklaşık iki sene olmuş!(Gülüşmeler) Heyecan verici, gurur verici.
Çalışmayı, sormayı, araştırmayı, öğrenmeyi seviyorum. Ben kariyer de dâhil olmak üzere hayatı fazlara ayırırım. Kariyerimde de akademisyenlik için belli kademeleri aşmayı hedefledim örneğin yüksek lisans, doktora, post doc, araştırma deneyimi vb. Bunlar bilimsel donanım ve donanım kazanmak hiç bitmeyen bir süreç, bu nedenle hem akademik kariyerimde hem de yöneticilik kariyerimde yaşam boyu öğrenmek belirlediğim çizginin bir parçası. Bununla birlikte kariyer hedefimde çizgimin yönü hep insan oldu. İnsanlığa, insan yaşamına dokunan işler yapmaya; dünyayı bulduğumdan daha iyi bırakmaya olanak verecek çalışmalarda yer almaya odaklandım. Bir projeye liderlik ederken de bilim için bir fon yönetirken de bu çizgiyi hep korumak benim için esas. Hüseyin: Amerika’da bulunduğunuz sürede bilim diplomasisi üzerine çalıştınız. Bu projenizin çözümlenmesinin sebebi neydi? -O dönemde Amerika’da bile bilim diplomasisi çok yeniydi. Bu süreçte “Türkiye-ABD arasında hangi alanlarda işbirliği olabilir? ” sorusu üzerinden yola çıkarak çalıştım. Çalışma sonucunda 2010 yılında ABD Dış İşleri Bakanlığına “Kamu Diplomasisi ile Bilim Diplomasisi” başlıklı bir rapor sundum. Raporum, ABD ve Türkiye arasında bilimsel ve akademik alanda ortak işbirliği için uygun 19 ana başlıktan oluşuyordu. Benim çalışmam ve raporum 16 yıldır imzalanamayan Bilim-Teknoloji anlaşmasının imzalanmasına temel oluşturdu. Ceylan: Biyomedikal Mühendisliği eğitimi henüz gelişmedi. Sizce ne kadar süreyle bu alan gerçekte ilerleyecek?
-1996 yılında Tenesse Üniversitesi’nde Biyomedikal Mühendisliği bölümünü kurarken biyomedikal mühendisliği eğitimi Amerika’da 16 üniversitede lisans seviyesindeydi. Biyomedikalin önemi gitgide anlaşılıyor, hatta 21. Yüzyıl biyolojinin yüzyılı diyebiliriz. Hastalıkların teşhis ve tedavisi çok önemli. Biyolojik sistemler diğer bilimleri de etkileyecek. Yaşayan bir sistemi anlamak çok önemli. Endüstride de tanınması gereken çok değerli bir disiplin. Örneğin kalbimizin ve beynimizin matematiğini çözebilirsek gelişmiş bilgisayarlar üretebileceğiz. Ceylan: Bir yazınızda okumuştum. Değişimden çok dönüşüm fikrinden bahsediyordunuz. Bunu kısaca bize açıklar mısınız? -Değişim de önemli bir başlık ancak dönüşüm özellik mevcut bir sisteminiz varsa onu yenilemeyi, geliştirmeyi sağlayan bir kaldıraç etkisi yaratabilir. Örneğin üniversitemizde bir çift ana dal uygulaması vardı. Bu sistemi öğrencilerimiz ve gençlik için daha etkili, onların hedeflerine ideallerine uygun şekilde nasıl dönüştürebiliriz üzerine düşündüm. Gün sonunda özelleştirilmiş çift ana dal uygulaması ortaya çıktı. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde bugün fakülte sınırlaması olmaksızın öğrenciler disiplinler arası eğitimde çok yeni bir vizyon kazandırlar. Psikoloji ile çift ana dal yapan mühendislerimiz var. Hukuk eğitimine başlayan iletişim sanatları bölümü öğrencilerimiz. Dönüşüme bir başka örnek de yine üniversitemizden öğrencilik yaşamı birimi. Üniversitemizde her akademik ve idari birim öğrenci yararını, beklentilerini dikkate alarak çalışır. Bu sistemi, bu bakış açısını nasıl bir dönüşümle daha
Feyza: Kariyerinizde belirlediğiniz bir çizgi var mıydı? -Gönlüm, hedefim akademisyenlikteydi.
31
-Türkiye’ de ödev çok yapılmıyor. Amerika’da bu sorumluluk öğrencilere erken yaşta veriliyor bu yönde biraz daha avantajlılar. Ben de orada öğrenci olduğum yıllarda çok ödev yapardım ve hocalık dönemimde çok ödev verirdim. Gençlerin, ödevleri bir zorunluluk değil bir çeşit mesleki egzersiz, kendilerini geliştirecek bir fırsat olarak değerlendirmelerini öneririm. Ayrıca staj imkânları konusunda da ABD ve Türkiye arasında belli farklar var. ABD’de stajla birlikte bağımsız çalışma da çok tercih edilen ve uygulanan bir yöntem. Öğrencilerin üniversite yıllarında stajla birlikte mesleki bilgilerini ve sosyal ilişkilerini geliştirecek bağımsız çalışmalarda çok daha fazla yer almaları da bu noktada verebileceğim bir diğer öneri. Ceylan: Institute of Electrical and Electronics Engineers (IEEE) ile tanışmanız nasıl oldu? etkili hale getirebiliriz diye ben ve ekibim uzun süre düşündük. Parça parça uygulanan öğrenci merkezli çalışmaları tek bir çatı altında Öğrencilik Yaşamı Birimi altında konumlandırdık. Bugün bir öğrencinin eğitim ve sosyal yaşamındaki tüm ayrıntılar için başvuracağı bir birimimiz var. Özetle dönüşüm “mevcut kaynakları daha iyi, daha efektif hale nasıl getirebiliriz?” sorusuna verilen yanıttır.
Elif: Ben annemden alıyorum. Annem bana hep ufuklara bakmamı söylerdi. Moralim bozuk olduğunda ya da başarısız olduğumda onun bana olan inancı ve güveniyle yoluma devam ediyorum.
yaşamına olumlu bir enerji katıyor. Örneğin zor kararlarda kardeşlerimin de görüşüne başvururum. Bunun yanı sıra çok yoğun zamanlarda en büyük enerji kaynağım öncelikle ailem. Bir de ben başarıyı daima mutluluğun tanımladığına inanırım. Eğer yaptığınız işte mutluysanız, yoğunluğunuzu yönetmek, planlamak ve organize etmek daha kolay olur. Yine, doğru insanlarla çalışmak, enerjisi yüksek, işini seven insanlarla çalışmak da enerjinizi besler. Bir de sağlık. Programınız ne kadar yoğun olursa olsun sağlığınızı örneğin uykunuzu ve beslenmenizi ihmal etmemelisiniz. Vücudunuzun dinlenmesi çok önemli. Bunun için hobileriniz, meditasyon, dua ya da pozitif düşünce yardımcı olabilir. Örneğin ben hep objektif ve olumlu duygularla ileriye bakarım; negatif düşünceyle geriye bakmam. Çünkü bu, kişinin ilerlemesinin önündeki en büyük engeldir.
S.S.DEMİR: Ben de annemden pozitif enerji alırım, kendisinin bana kattığı en büyük artılardan biri de enerji ve zaman yönetimidir. Aile gerçekten insanın
Feyza: Türkiye Amerika öğrenci karşılaştırılması yaparsanız neler söylersiniz ve biz gençlere tavsiyeleriniz neler olur?
Elif: Çok yönlü bir hayatınız var. Peki, enerjiyi nereden alıyorsunuz? S.S.DEMİR: Sen nereden alıyorsun örneğin?
Rice Üniversitesi’nde bulunduğum yıllarda IEEE’nin yayınlarını okur; düzenledikleri Houston bölgesi kongrelere ve toplantılara katılırdım. Paris’te de bir uluslararası toplantılarına davetli konuşmacı olarak katılmış ve bir sunum yapmıştım. Bu sunumla farklı ülkelerden insanlarla ve meslektaşlarımla tanışma fırsatım oldu ve mesleki networküme çok güzel katkılar sağladı. 24 yıldır üyesiyim. Hüseyin: Türkiye IEEE’de herhangi bir çalışmada projeniz var mı? Türkiye’de IEEE öğrenci kulüplerinde konuşma vererek destekliyorum. Bu yıl ODTÜ, Yeditepe Üniversitesi ve Namık Kemal Üniversitesi IEEE öğrencileri davet ettiler, konuşma verdim. Tabii ki kendi üniversitemdeki IEEE kulüplerine de konuşma veriyorum ve destekliyorum. Türkiye’ de, IEEE öğrenci kulüplerinden çok davet alıyorum, fakat zaman sıkışıklığından hepsinin davetini kabul edemedim.
Biz YTU IEEE Kulübü Basın&Yayın Komitesi olarak bizimle çok keyifli ve samimi bir röportaj gerçekleştirdiğiniz için teşekkür ediyor ve başarılarınızın devamını diliyoruz.
32
Selçuk YILMAZ iselcukylmz@gmail.com
Ya Sesi de Işık Gibi Yönlendirebilseydik?
“Yapabileceğine İnansan da, İnanmasan da Haklısın” Henry Ford
B
ir müze düşünün, sadece önüne geldiğinizde o resmi, eseri anlatan bir ses duyuyorsunuz. Bir adım gerisi sessizlik. Sonra yandaki eser ve yine sadece siz işitiyorsunuz. Bir ambulans düşünün caddeyi ayağı kaldırmayan, sadece trafikteki arabaları uyaran sirenlere sahip. Bir spor müsabakası düşünün, antrenörün; rakiplerin duyamayacağı bir taktiği oyuncusuna anlatabildiği. Bir ATM düşünün bilgilerinizi sadece sizin duyabileceğiniz.
olduğu anlaşıldı.
Tarih boyunca, hayatımızı değiştiren teknolojiler, icatlar olmuştur ve bunlar hız kaybetmeden yaşantımızı etkilemeye devam etmektedir. Bazılarının ihtiyacı karşılamaya yönelik atılan bir adımın neticesi bazılarınınsa yeniliklerin peşinde koşmanın meyvesi olduğu söylenebilir. Edison’un ampulü ve Meucci’ nin telefonu icat etmesi gibi.* İşin ironik tarafı Edison, Meucci gibileri* “Bunlar imkânsız!”, “Bunlar delilik!” gibi çevreden gelen tepkilere kulak verselerdi ve her şeyi olduğu gibi kabul edip hayallerinin peşinden koşmaktan vazgeçselerdi, ne televizyon olurdu ne o elimizden düşmeyen telefonlar, ne de aklınıza gelebilecek diğer tüm icatlar. Hayallerine kavuşma azminin verdiği neticeler ortaya çıktıkça bunların, imkânsızdan ve delilikten kat be kat uzak olan devrim niteliğindeki icatlar
Üretken bir mucit ve yetenekli bir teknoloji entegratörü olarak bilinen Elwood Woody Norris; Barrelville, Maryland’ de ilkokul mezunu bir ailenin erkek çocuğu
Yukarıda anlatılanlar, dünyamıza getirdiği yeni ses teknolojisiyle günümüzün takdire şayan inovasyoncuları arasına giren Woody Norris’i aklıma getiriyor. Kendisinin 44.icadım ve 15.patentim dediği “Hipersonik Ses” teknolojisini anlatmaya geçmeden önce gelin kısaca bu kadar icadın arkasındaki adamdan bahsedelim.
Woody Norris Kimdir?
4 yıl sonra buradan da ayrılan Norris, Washington Üniversitesi’ nde elektronik ekipmanları tamir eden bir teknisyenin görevini üstlendi. Üniversitede çalıştığı dönemde akşam derslerinden ücretsiz yararlanabildiği için bir yandan kendini geliştiriyor bir yandan da geçimini sağlıyordu. Yine aynı dönemde bir dergiyi okuduğu sırada, aklına gramafon ses kolunun yeni bir türü fikri geldi. (Tabii tüm bunlar kaset, DVD, CD ve şu an sahip olduğumuz havalı şeylerden önceydi) Ve bu kol bir ekleme tutturulmuş şekilde kaydın üstünde dönmek yerine, düz gidiyordu. Çizgisel yol izleyen ses kolunun yaptığı en zor icat olduğunu söyleyen mucidimiz başarılı kariyerinin başlangıcı olarak bu ses kolunu gösteriyor. Hayatı hakkında kısaca fikir sahibi olduğumuza göre 2005’ te Lemelson MIT ödülünü kazanmasını sağlayan hipersonik ses teknolojisine dönebiliriz.
Hipersonik Ses olarak dünyaya geldi(1938). Lise yıllarından sonra resmi eğitim hayatına son verip bir iş yerine başvuruda bulundu. İş yerinden beklediği kadar hızlı yanıt alamadığı için Amerikan Hava Kuvvetleri’ne girmeye karar verdi. Yeterince para kazanamadığı gerekçesiyle
Belirli bir alanı doğrudan aydınlatmak için kullanılabilen bir ampul düşünün. Nereyi aydınlatmamız gerekiyorsa ampulü oraya koyabiliriz. Yani, mutfakta olan bir şeyi görebilmek için tüm evi aydınlatmak zorunda değiliz. Eğer ampul, hoparlörün olduğu gibi olsaydı: odaklayamasaydık ve sınırlarını keskin bir şekilde belirleyemeseydik; televizyon, film, bilgisayar,
33
lazer vb. olmayacaktı. “Sesi istediğiniz yere koymanın zamanının geldiğini düşünüyordum.” -Woody Norris Sesi kullandığımız yaklaşık 80 yılın
Ses tüm hava sütunu boyunca üretildiği için ters kare yasasına uymaz ki bu yasa; uzaklığı her iki katına çıkarışınızda sesin üçte iki oranda azalacağını söyler: Örneğin 1 metreden 2 metreye her gidişinizde 6 dB azalma olur. Bu; bir konsere veya senfoniye gittiğinizde, önde ya da arkada olun aynı seviyede ses alacağınız anlamına geliyor. Korkunç değil mi?” HSS(Hypersonic Sound System) adı verilen bu teknolojide insan kulağının duyabileceği ses dalgaları kullanılmıyor. Basitçe açıklamak gerekirse, cihaz duyulabilir sesi iki ultrasonik ses dalgasına çeviriyor ve hedefte birleşen bu dalgalar duyulabilir ses dalgalarını tekrar oluşturuyor. İyi de tüm bunlar ne işimize yarayacak? Amerikan Ordusu bu teknolojiyi; birbirini gören iki dost gücün, araya girenlerin duyamayacağı fakat alıcının cihazsız dinleyebileceği şekilde kullanmayı deniyor. Kullanım alanı sadece bununla kısıtlı değil elbette. Boston Bilim müzesi
34
sonunda istediğimiz yere yönlendirmenin bir yolunu bulduğunu düşünen mucidimizi dinleyelim: “Bildiğimiz tüm sesler sürekli daha doğrusal olmak isterler. Doğrusallık daha kaliteli ses demektir. Hipersonik seste ise durum tam tersidir. Yüzde yüz doğrusal olmamaya dayalıdır.
Normal hoparlörde tüm ses ön yüzden lineere yakın yayılırken hipersonik hoparlörlerde ses; kulağınızla kaynak arasındaki dar hava boşluğu sütunu boyunca milyarlarca bağımsız noktacıktan yapılır. Ve böylece duyduğunuz ses kulaklarınızın tam yanında oluşturulur.
gibi önemli müzeler ziyaretçilerine sanat eserlerine özgü bilgileri vermek için bu teknolojiden yararlanırken, süpermarketler; reklamları müşterilerine dinletmek için kullanıyor. Ayrıca kütüphaneler, reklam panoları, fuarlar gibi birçok alanda da kullanılıyor. Ev sisteminde stereo bir şey dinlerken, iki kulağınız her iki hoparlörü de duyuyor. Oysa gerçek stereofonik sesin elde edilmesi için bir kulağınızın bir hoparlörü, diğer kulağınızın öbür hoparlörü duyuyor olması gerekir. İşte bunu elde etmenin yolu da hipersonik ses teknolojisinden geçiyor.
Denemeye ne dersin? (Kaynakçadaki linklerde benzerini görebilirsiniz.) Tüm bu reklam olaylarını geçtim, spor müsabakalarında lazer tutmayı sevenler de haliyle bu teknolojiden faydalanmak isteyeceklerdir. Varın gerisini siz düşünün. Burada anlatmaya çalıştıklarımda Amerika’da 2006 yılında yapılan bir konferanstan esinlenmiş olsam da ülkemizde ne zaman yaygınlaşacağı bilinmez. Yine de şimdiden getireceği olumlu olumsuz her şeye hazırlıklı olun. Unutmadan söyleyeyim: Bu teknolojiye sahip olmak istiyorsanız 200 $ ‘ı gözden çıkarmalısınız. Woody Norris’in de dediği gibi: “Henüz neredeyse hiçbir şey icat edilmedi.” Peki, sırada ne var?
Gül Dikensiz Olmaz
Hiç mi kötü yanı yok bu teknolojinin? Elbet var hem de canınızı sıkacak kadar. Düşünsenize A firmasının her tarafına bu hoparlörlerden yerleştirilmiş reklam aracı; siz uyumaya çalışırken evinizin bulunduğu sokaktan geçiyor ve ses tam kulağınızın yanında oluşturuluyor. Ya da alışveriş yaparken reyonlardaki ürünlerin kulağınıza bir şeyler fısıldadığını hayal edin: Hey, bu ceket sana çok yakışacak.
Kaynaklar
www.ted.com www.tweaktown.com *Meucci, Bell’e açtığı dava devam ederken 1889’da öldü. Bunun sonucunda icadın sahibi Meucci değil Bell oldu. 2002’de ABD Temsilciler Meclisi’nin aldığı “Antonio Meucci’nin hayatının ve başarılarının tanınması ve Meucci’nin telefonu icat ettiğinin kabul edilmesi” kararıyla denge kısmen sağlandı. Her ne kadar ampulün mucidi hakkında tartışmalar olsa da şu an için Edison diyelim.
Umut GÜNERİ umutguneri.ce@gmail.com
TEKNOLOJİNİN SPORDA KULLANIMI
T
eknolojinin son yıllarda ilerlemesi ve yeni, kullanışlı, akıllı makinelerin bulunması bütün hayatımıza yansıdı. Teknolojinin gelişimini gözlemleyebileceğimiz en önemli alanlardan biri de spordur. Spor, hem Türkiye’de hem de bütün dünyada dikkatle takip edildiği için, teknolojinin bu alanda kullanılması kaçınılmaz hale geldi. Sporda teknoloji, antrenmanlarda, maç analizlerinde, sporcu giyiminde, sporcu sağlığında ve daha birçok spor alanında büyük ilerleme sağlamıştır. Teknolojinin sporda kullanılmasıyla birlikte her sporcunun yetenekleri net bir şekilde ölçülebilir ve geliştirilebilir hale gelmiştir. Her sporcunun eksik özellikleri tespit edilip uygun antrenmanlarla sporcudan maksimum verim alınması sağlanmıştır. Örneğin, top kullanılan sporların neredeyse hepsinde mekanik top atıcı cihazlar kullanmaktadır. Sporcuya uygun hızda atılması ve istenilen hedefe atılması sağlanmıştır. Kalp atışı ölçen, laktat testi yapan, vb. cihazlar ise sporcunun
olası sağlık problemlerini önceden tespit edilmesini sağlamıştır. Sporculardan en yüksek verimi almak, antrenörlerin her zaman en çok önemsediği nokta olmuştur. Bu konuda antrenörler ve kulüpler arasında büyük bir yarış, rekabet vardır. Günümüzde, bu hedefin gerçekleşmesinde teknolojinin kullanılması gerektiği açık ve net bir şekilde anlaşıldı. Bunun için yapılan araştırmalar yeni teknolojik makinelerin bulunmasına yol açtı. Sporda kullanılan teknolojik makinelerden birkaçını daha yakından inceleyelim:
Footbonaut
Küp şeklindeki Footbonaut’un ortasına geçen futbolcu, farklı hızlarda gelen topları, sistemin belirlediği kare alanlardan içeriye atmak zorunda. Bilgisayar destekli bir sistem olan Footbonaut, her futbolcu için vuruş başarısı, isabet oranı, vuruş hızı gibi istatistikler hazırlayarak antrenörlere bilgi veriyor. Sistem özellikle sakatlık nedeniyle takımdan ayrı kalan futbolcuların yeniden güçlenmesinde büyük fayda ortaya
koyuyor. Pas teknikleri ve vuruş isabetinin geliştirilmesi konusunda futbolculara büyük katkı sağlıyor. Bir başka yönü ise futbolcular arasında yarattığı rekabet. Dortmund’lu futbolcular en yüksek yüzdeye ulaşmak için birbiriyle yarışıyor.
Özel Kıyafetler
Sporda teknolojinin kullanımına dair verilebilecek örneklerden birisi de sporcu için özel kıyafetler. Vücut bedenine özel kıyafetleri, özellikle yüzücü ve atletizmcilerde görüyoruz. Bu kıyafetler vücut sıcaklığını daima koruyor ve vücuttaki terin kolayca atılmasını sağlıyor. Hafif oldukları için sporcunun hareketini kolaylaştırıyor.
Anlık Sağlık Takibi Yapabilen Bileklikler Sporcular kollarına taktıkları bileklikler ile ortalama kalp atışı ölçümü, günlük kalori yakımı, gidilen mesafe ölçümü gibi değerleri basitçe hesaplayabiliyor. Önümüzdeki yıllarda resimdeki gibi bir teknolojik icat görmemiz artık hayal değil. Teknoloji gelişiyor, spor gelişiyor, hayatımız her gün daha da kolaylaşıyor.
35
Mehmet Onur AYBAR mehmetonuraybar@ytuieee.com Buğra Cansın GÖZ gozbugra@gmail.com
Work&Travel Erasmus
36
Birçok kişinin hayali work and travel. Ben de bunlardan biriydim. Üniversiteyi kazandım, ilk sene bitti ve ben kesin gideceğim dedim. Nihayet gidebildim! Tabi bu konuda Armada GRANDEE’ye benimle ilgilenmesi ve bulduğu iş için teşekkürlerim dört dörtlük. Çalıştığım yer muhteşem olmasaydı benim size heyecanla anlatacağım harika hatıralarım olmazdı. Ohio’da Cedar Point’te Lifegurad’dım ben. Düşünün ki dünyanın en büyük eğlence parkındasınız en iyi roller costerlar var ve size bedava! 130 metre yükseğe 200 km/saat hızla fırlatanlardan tutun da baş aşağı dünyayı size gösterenlere, muhteşem su kaydıraklarına kadar ve daha niceleri... E dedim ya dünyanın en büyüğü diye! 2000 tane uluslararası çalışanı var. Gece hayati ve eğlence isteyenler için yani tam olarak benim için harika bir yerdi. Haftanın 3 günü işten sonra gece partidesiniz. Her seferinde bambaşka ülkeden birileriyle tanışıyorsunuz; Polonya, Rusya, Çek, Hong Kong, İspanya, Romanya, Ekvador ve elbette Amerika. Bu dozda bir hayatı 3 ay yaşadım. Sonra iş bitti. Eğlence de mi bitti? Kesinlikle hayır! Doğuda çalışıp batıyı gezme fırsatım
oldu. Kaliforniya hayalim vardı baştan sona 16 günde arabayla 4 arkadaş gezdik. Las Vegas’ta pokerde kaybettiğimiz parayı Kaliforniya’da arabada uyuyarak eşitlemeye çalıştık. Her günüm ayrı bir hangoverdı. San Diago’dan San Fransisco’ya baştan sona tüm Kaliforniya… Neyse bende anı çok size sadece şunu söyleyeyim hiçbir şey imkânsız değil. Ben tek başıma gittim. Şuan arkamda sağlam bir arkadaş grubum var hem de neredeyse her kıtadan. Çok düşünmeyin, emin olun hayatınıza ayrı bir yön katacak. Dil konusunda mı endişelisiniz giderken orta derece bir ingilizcem vardı. Şuan altyazısız ingilizce film izliyorum. Work and Travel size çok güzel bir deneyim olacaktır, eğer varsa bir Amerika hayaliniz.
Uzun bir süre boyunca, yabancı bir ülkede yaşamak, farklı insanlarla tanışmak, farklı kültürler tanımak ve hayat tecrübesi kazanmak en büyük hayalim olmuştue Erasmus bu hayalimin gerçeğe dönüşmesinde en büyük etken oldu. Sanırım Erasmus tecrübesini özetlemeye çalışmak imkânsız çünkü anlatılması gereken, yaşanan çok fazla şey var. Polonya’nın başkenti Varşova’da yaşadığım Erasmus süreci, hayatımı tahmin ettiğimden çok daha fazla geliştirdi. Geçirdiğim 5 ay boyunca, birçok ülkeden inanılmaz güzel insanlar tanıdım ve hayat boyu süreceğine inandığım arkadaşlar edindim. Farklı kültürler, inanışlar, yaşantılar tecrübe ettim. Çok farklı bakış açılarına, açık fikirliliğe, özgürlüğe, bağımsızlığa, saygıya ve sevgiye şahit oldum. Bu 5 ay içerisinde 10 farklı ülke ve 17 şehir gezdim. 5 farklı yabancı dil bilen evsizlerle, bir buçuk yıldır yürüyerek Avrupa’yı dolaşmakta olan gezginlerle, ülkelerini terk edip Avrupa’da başarıyı yakalamış kadınlarla sohbet ettim, hikâyelerini dinledim. Fakat Erasmus’un en büyük yararının, farklı kültür ve insanları tanımak değil; kendimi tanımak, hakkımda daha önce fark etmediğim şeyleri fark etmek olduğunu gördüm. Sonuç olarak hayatım ve planlarım büyük ölçüde etkilendi ve değişti. Sizlere verebileceğim en büyük tavsiye, eğer Erasmus yapmak konusunda düşünüyorsanız, tereddüt etmeyin ve başvurunuzu yapın. Hayatlarınız tamamıyla değişecek, çünkü “Erasmus once, Erasmus forever!”
Muhammet Emre DURMUŞ muhammet.e.durmus@gmail.com
B
Mühendis Yazarlar
ir mühendis adayı olarak edebiyattan çekiniyor musunuz? Arkadaş ortamınızda edebiyat konuşulurken ‘’sen sus mühendis!’’ denerek aşağılanıyor musunuz? Artık mühendislerden edebiyatçı çıkmadığı konusunda ümitsiz misiniz? Üzülmeyin, neyse ki biz
varız! Bu müthiş reklamcı ve iddia perver girişten sonra, bütün bu vurdumduymazlıkların kökünü kurutacak ve edebiyatın inlerine girerek içinden mühendis meslektaşlarımızı bulacağız. Bu yazıyı okuduktan sonra artık dilediğiniz gibi mühendisliği edebiyatla iliştirebilir,
yüksek özgüvenle buradan elde ettiğiniz bilgileri arkadaşlarınıza iteleyebilirsiniz! Haydi, önce biraz dünyayı dolaşalım da elin yabancıları nereden çıkmış diye bakalım.
Bu kitabı yasaklanır ve yüklü bir cezaya mahkûm olur, hatta işinden de atılır. Bu olaylardan sonra yazarımız daha az yazmış ve daha çok oyun yazarlığıyla ve müzikle ilgilenmiştir.
1821 yılının Moskova’sında, askeri doktor olan aşırı despot ve sarhoş bir baba ve hasta bir anneden doğdu. Sinirli bir doktorun ve hastanın çocuğu olmak, onun yazarlığını ve yaşamını da doğrudan etkiledi.17 yaşında annesini kaybetti. Babasının baskılarından kurtulmak için Petersburg’da Askeri Mühendislik Akademisi’ne girdi. İlk romanı İnsancıklar’ı okurken tuttuğu öğrenci evinde yazdı. Toprak sahibi olan babası, o senelerden birinde köylüleri tarafından öldürüldü.1 sene asteğmen olarak çalıştı, askerlikten nefret ettiği için istifa edip yazar olma hayalleriyle çalışsa da istediği ilgiyi göremedi ve kendini siyasete verdi. Bir suikast olayına karıştığı gerekçesiyle tutuklandı, tam idam edilmek üzereyken çar tarafından affedilip cezası sürgün olarak değiştirildi.10 sene Sibirya’da mahkûm, angarya işçisi, er ve sonunda subay olduktan sonra affedildi. İlk karısıyla 1857’de evlenip 1860 yılında Petersburg’a geri döndü. Sürgün yılları, sürgündeki insanlar ve idam olayları Dostoyevski’nin ruhunda çok derin etkiler bırakmıştı ki sürgünden Petersburg’a
İlk adresimiz Boris Vian;
Boris Vian “Sadece iki şey vardır; güzel kızlarla aşk, her şekilde aşk; bir de New Orleans veya Duke Ellington’ın müziği. Geri kalan her şey gitmeli, çünkü geri kalan her şey çirkindir...” -Boris Vian 10 Mart 1920’de Paris yakınlarındaki Ville d’Avray’da doğdu. Beş yaşında okuma yazma öğrendi. Hayatı boyunca kalp rahatsızlığı çekti, hiç kurtulamadı bu illetten. Bir rus ismi olan Boris ismini annesi, tiyatroda izlediği ünlü ‘’Boris Godunov’’ adlı oyundan etkilerek verdi. 1942 yılında Maden Mühendisliği dalında üniversite diploması aldı; bir endüstri firmasında çalışmaya başladı. 1947’de görevine son verilinceye kadar iki kitap yazmış, daha sonra da çevirilerle geçinmiştir. 1946 yılında en tanınmış üç romanını olan Günlerin Köpüğü, Mezarlarınıza Tüküreceğim ve Pekin’de Sonbahar’ı yazdığında, henüz 26 yaşındaydı. Mezarlarınıza Tüküreceğim adlı kitabında siyahi olduğu için öldürülen kardeşinin intikamını beyaz kadınları taciz ederek alıp sonunda idam edilen bir adamın hayatını anlatır.
Başlıca ilgi alanları caz, şiir uyarlamaları hatta rock olmuştur.1959’da Mezarlarınıza Tüküreceğim adlı kitabının sinema uyarlamasının galasında kalp krizi geçirerek vefat etmiştir. Allah rahmet eylesindir. Paris’in taşlı yollarından St.Petersburg’un kirli havasına yol alalım şimdi de.
Fyodor M. Dostoyevski “Nasıl yaşadığıma gelince, sizin kendi yaşamınızda yarıda bıraktığınız şeyleri ben sonuna kadar götürdüm. Üstelik sizler ödlekliğinizi ölçülü davranış sayarak kendi kendinizi aldatıp avunuyorsunuz. Bu duruma göre, ben sizden daha canlı bir insan olmuyor muyum?’’ -F.Dostoyevski
37
döndüğü gibi bunları yazmaya tekrar başladı. Sırasıyla Ezilenler (1861),Ölüler Evinden Anılar (1862),Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Artık o her çehrede kabul gören, döneminin önemli yazarlarındandı. Toprak sahibi olan babası, o senelerden birinde köylüleri tarafından öldürüldü.1 sene asteğmen olarak çalıştı, askerlikten nefret ettiği için istifa edip yazar olma hayalleriyle çalışsa da istediği ilgiyi göremedi ve kendini siyasete verdi. Bir suikast olayına karıştığı gerekçesiyle tutuklandı, tam idam edilmek üzereyken çar tarafından affedilip cezası sürgün olarak değiştirildi.10 sene Sibirya’da mahkûm, angarya işçisi, er ve sonunda subay olduktan sonra affedildi. İlk karısıyla 1857’de evlenip 1860 yılında Petersburg’a geri döndü. Sürgün yılları, sürgündeki insanlar ve idam olayları Dostoyevski’nin ruhunda çok derin etkiler bırakmıştı ki sürgünden Petersburg’a döndüğü gibi bunları yazmaya tekrar başladı. Sırasıyla Ezilenler (1861),Ölüler Evinden Anılar (1862),Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Artık o her çehrede kabul gören, döneminin önemli yazarlarındandı. Bunlar sürerken özel hayatı tam bir batak içerisindeydi. Sara(Epilepsi) nöbetleri giderek sıklaşıyor, kumar bağımlığı onu çepeçevre sarıyor, kumar borçlarını ödeyebilmek için daha yazmadığı romanların paralarını alıyordu.1874’te küçük kızını, abisi Mihail’i ve eşini kaybetti. Hayatı büyük bir çöküşe girmişti. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 28 Ocak 1881 tarihinde öldü.1880 yılında bir başka Rus şair Puşkin’i anma etkinlikleri sırasında yüzbinlerce Rus’a seslendi ve ülkede büyük ses getirdi konuşmasıyla. Başyapıtı sayılan Suç ve Ceza ve Karamazov Kardeşler, yayınlandığı günden günümüze,2015’e kadar yazılmış en büyük roman olarak kabul edilir çoğu yazar tarafından. Bu büyük adamın zorlu hayatının geçtiği sokaklardan, İstanbul’a dönebiliriz artık diye düşünüyorum. Bir sonraki durağımız teknik üniversiteden, içimizden bir başka büyük adamın hayatı olacak. “Acı ve ızdırap daima büyük bir zekâ
38
ve derin bir yürek için kaçınılmazdır. Gerçekten büyük insanlar, sanıyorum ki, yeryüzündeki en büyük üzüntüye sahiptir.” -F.Dostoyevski
Oğuz Atay “Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.” -Oğuz Atay 1934’te milletvekili bir babadan ve ilkokul öğretmeni bir anneden doğdu. Babası fikri sabit, ne yaparsa yapsın kendi bildiğinden şaşmayan ve insanların da kendi istediği gibi yapmasını isteyen biri-
mezun olduktan sonraki Ankara yıllarında sosyalizm ile tanışır, solcu çevreden birçok arkadaş edinir ve koyu bir taraftarı olur. Ama her saf insan gibi orada da aradığını bulamayınca tüm bu düşüncelere küser. Yıllarca o yıllardaki Türkiye’nin en önemli yazarlarının bulunduğu topluluk olan Pazar Postası’na yazar. Evlilikten de aradığını bulamaz.6 sene sonra boşanırlar. Bir arkadaşı ile kurduğu mühendislik şirketi de borçlardan dolayı batar. En sevdiği yazar olan Dostoyevski gibi hayatı bir çıkmaza girmiştir, Oğuz her zamanki gibi kendini kitaplara verir. Bu durumlar içinde Tutunamayanlar’ı yazar ve TRT roman yarışmasına gönderir. Birincilik onundur. Ancak yayınevlerine gelince iş, kimse basmayla ilgilenmez, en sonunda bir yayınevinden bastırsa da yaprak kıpırdamaz kitaplarının olduğu rafta. Oysaki Türk romancılığının o zamana kadar geldiği en önemli aşamalardandır bu roman. Değeri aynı Tehlikeli Oyunlar gibi çok sonra, liseli kızların instagram hesaplarında, ölüm yıldönümlerinde facebook gönderilerinde, sevdiğine açılamayan gençlerin paylaştığı aforizmalarda değere binecektir… Boşandıktan sonraki sevgilisi Sevin ile yürütemeyen Oğuz, ikinci evliliğini Pakize Kutlu ile yapar. Evlendikten sonra hocası olan Mustafa İnan’ın hikâyesini anlatan Bir Bilim Adamının Romanı’nı yayınlar. Herkesin dilindeki iki karakterinden birini (Yani Olric ve Albayım’dan) Oyunlarla Yaşayanlar’ı ve Korkuyu Beklerken’i yayınlar. Belki de en önemli kitabını, yani Eylembilim’i yazamadan 1977’de beyin tümörünün etkisiyle vefat eder. Diğer tüm sessiz ve iyi insanlar gibi, fazla ses çıkarmadan gideceği yere gitmiştir bu dünyadan…
ydi. Oğuz Atay sırf bu babasının istekleri doğrultusunda mühendisliğe yönelmiştir. Okul yıllarında zatürre geçirmesi onun tüm yaşamını etkilemiştir, spor yapamadığı için yalnızlaştırmış, çok sessiz sakin olduğu için kendini kitaplara vermiştir. Lise yıllarında sınıf arkadaşları gibi caz albümleri toplayıp sporla uğraşıp kızların peşinden koşmaktansa kitaplar onun sığınağı olmuştur ve o popüler arkadaşlarıyla geçirdiği vakitler tabi. Ankara Maarif Koleji’nden İTÜ İnşaat Müh. Fakültesini kazanıp İstanbul’a gelmiş ve kendisi gibi mühendislikle alakası olmayan, çok zeki ve makaracı, kelime oyunlarını seven arkadaşlar edinmiştir bölümde. Hayatının her bölümünde inanılmaz zeki ve bir o kadar saf oluşuyla anılmıştır. Üniversite son sınıfında tanıştığı Fikrîye Fatma Gürbüz ile 28 yaşındayken evlenir. Bundan önce
“Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim dedi. Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.” Evet, sevgili okuyucu, bu hüzünlü bitirişten sonra, artık mühendislerin de edebi dünyada ne kadar eli yüzü düzgün işler yapabildiğini kanıtlamanın vermiş olduğu bir rahatlık içerisindeyiz. Gerekli ilgiyi gördüğü takdirde, analitik zekâsını ve gözlem yeteneğini kullanarak bir mühendisin neler yapabileceğine tanık olduk. Arkadaş ortamında mühendislere toz kondurmayacak kadar, yüksek özgüvenle iteleyebileceğimiz bilgiler edindik. Bir başka mühendisleri anlatmak ve anlamak üzere, hoşçakalın…
MURAT ÇELİK muratcelik@ytuieee.com
Enerji Sektörü Devi
M
ezuniyetine yaklaşan bir mühendis adayı için çok önemlidir teknik gezi. İlerleyen yıllarda yaşayacağımız hayatın kısa bir fragmanı gibidir bizim için. Bizlerde bu fragmanı her seferinde büyük bir ilgi ve heyecanla izlemekten keyif alırız. 2014 yılında yaptığımız en kapsamlı gezilerden bir tanesi olan Alstom Teknik Gezisi bize gerçekten etkisinden kolay çıkamayacağımız tecrübeler yaşatmıştı. Türkiye ‘de ilk olarak 1950 ‘li yıllarda faaliyet göstermeye başlayan Alstom 60 yıldan fazla süredir Türkiye’nin enerji ve demiryolu taşımacılık altyapısının gelişimine kurulduğu yıldan beri büyük destek veren ve vermeye devam eden bir kuruluş olarak çıkar karşımıza. Alstom ile buluşma saatimiz okulumuz ile Alstom Grid Gebze fabrikasının lokasyon olarak birbirinden uzak olması ve malum İstanbul trafiği nedeni ile yarım saat kadar aksadı ve biz saat 10.00’da fabrikaya giriş yapabildik. Gezi talebimizden bugüne kadar bizimle sürekli iletişimde olan ve bize her konuda yardımcı olan Pınar Hanım’ın sıcak karşılaması ile başladık teknik gezimize. Bizim için hazırlanmış atıştırmalıklar ve sıcacık bir çay içimizi ısıttı doğrusu. Önümüzde bizim için hazırlanmış kocaman ve dopdolu geçecek bir gün vardı. Elektrikle uğraşan bir fabrikada tabiî ki en önemli ve olması gereken ilk sunum iş güvenliği idi. Bu kapsamda Hakan Demir Bey’den dikkat etmemiz ve uymamız gereken çok önemli bilgiler aldık. Daha sonrasında Alstom Grid Gebze fabrikasının genel yapısını,
‘ALSTOM’
alt birimleri, işleyiş mekanizmasını Turgay Gülcan Bey’ in keyifli sunumu ile öğrendik. Tabiî ki genel işleyişin ardından alt birimleri de tek tek öğrenmeye gelmişti sıra. İlk olarak trafo kazanlarının üretiminden sorumlu olan Erdoğan Bey bize trafo kazanlarının üretim süreçlerinden, bu süreçte bir mühendisin sorumlulukları ve yapması gerekenler hakkında çok önemli bilgiler verdi. Tabiî ki bir ürünü ürettikten sonra işi bitmiyordu bu ürünlerin bakımı da üretim aşaması kadar önemli bir hizmetti. İşte bu noktada servis ünitesini anlatmak üzere Harun Tatlı Bey‘in sunumunu dinledik ve ürünleri üretmekle işin bitmediğini, tüketicinin ürün alırken dikkat ettiği en önemli kriterlerden birisinin de servis desteği olduğunu Harun Bey’in güzel anlatımı ile öğrenmiş olduk. Bu sunumun ardından bizim için hazırlanan yemeğimizi yedik. Geleli daha 2 saat olmuştu ama fabrika hakkında birçok şey öğrenmiştik ve öğrenmeye devam edecektik. Yemek arasının ardından Atalay Kaya’nın engin deneyimlerini dinleme fırsatını bulduk. Tecrübelerini bize aktararak bizim de mühendislik hayatında bir şeyler öğrenmemize katkıda bulundu ve aklımıza takılan en ufak soruya dahi yaşadıkları ve tecrübeleriyle ışık tutarak, engin bilgilerini bizimle paylaştı. Daha sonraki sunum ise bizim için son derece önemli olan insan kaynakları sunumu idi. Bu sunumda herkesin aklında olan işe alım süreçleri, staj imkânları gibi birçok konu hakkında bilgi aldık.
Alstom’da Türkiye İK adminliği görevini yapan deniz güç hanım bize başvuru süreçlerinden, başvuru yapılırken yapılan hatalardan, kendisinin bizlerden neler beklediğinden bahsetti. Bizde aklımıza takılan bütün sorulara cevap alma fırsatını bulduk. Bizim için en önemli konulardan biriside kuşkusuz CV hazırlamaktı. Bir CV hazırlarken nasıl bir yol izlenmesi gerektiği, nelere dikkat edilmesi gerektiğini öğrenme fırsatı bulduk. Kısa bir ara bir bardak kahveden sonra söz sırası Hakan Bey ‘deydi. Hakan Bey bize güç transformatörleri’nin üretim aşamaları ile ilgili detaylı bir sunum yaptıktan sonra bizlerin artık sahaya inme zamanı gelmişti. Gerekli uyarılara dikkat ederek ve önlemlerimizi alarak sahaya indik. Burada Hakan Bey bir transformatörün ilk aşamasından başlayarak bir transformatörün üretim süreçlerindeki her ayrıntıyı detaylı olarak anlattı. Test aşamasında kullandıkları Faraday kafesleri bizler üstünde ilgi ve şaşkınlık yarattı doğrusu. Bu kadar büyük transformatörlerin üretim süreçleri gerçekten çok farklı ve çok heyecan verici bir durumdu bizim için. Bu saha gezisinin ardından dolu dolu geçen bir teknik gezinin sonuna gelmiştik. Bizim için bu kadar güzel hazırlıklar yapan ve zaman ayıran öncelikle Pınar Hanım’a ve Alstom Grid Gebze fabrikası çalışanlarına teşekkür ederek ve onlardan hatıra kalması için verdikleri küçük hediyelerimizle Alstom Grid Gebze fabrikasından ayrıldık. Geri dönüş yolunda arkadaşlarımızın ve bizim aklımızda uzun zaman unutulmayacak bir teknik gezi vardı.
39
Müge BUKSUR mugebuksur@ytuieee.com
Ö
ncelikle merhaba; YTÜ IEEE Öğrenci Kulübü altındaki Robotics and Automation Society den bahsetmek istiyorum. Biz kimiz? , Ne yaptık? Ve Ne yapacağız? Gibi sorulara cevap verelim.
Biz Kimiz?
40
Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü olarak günümüz bilim ve teknolojisinin sürekli güncel konularını takip etmekte, yapmakta olduğumuz çalışma ve uygulamalarla bunları öğrencilerle bir araya getirmekteyiz. “IEEE Robotics and Automation Society (RAS)” bu tür çalışma ve uygulamalardan birisi olarak kendisinden söz ettirmektedir. Robotics and Automation Society; robotik, elektrik, elektronik, yazılım, mekatronik, otomasyon sektörlerindeki gelişmelere bağlı olarak çeşitli projelere imza atmayı hedefleyen, teoriyi uygulama becerisiyle pratiğe döken IEEE’nin önemli topluluklarından birisidir. YTÜ IEEE Robotics and Automation Society olarak biz de, bu oluşumun üniversite öğrenci koluyuz. Amacımız; bu alanlara ilgili olan öğrencilerle bir araya gelmek, sene boyunca hep birlikte, fikir alışverişi ve bilgi aktarımı eşliğinde proje yapmak ve
çalışmalarda bulunmaktır. Öncelikli hedef kitlemiz bu işe meraklı öğrenciler olduğu için, bölüm veya fakülteye bakmaksızın herkesi ekibimize bekliyoruz. Robotik hakkında önceden teknik bilgisi olan olmayan herkes çekinmeden komitemize gelebilir. Proje bazında problem çözmeye yönelik ekip çalışmalarımız olacağı gibi sene boyunca yapılacak; robotiğin, elektroniğin ve programlamanın en başından başlanacak eğitimlerimiz de gerçekleşecektir. Ayrıca komitemiz, derslerin dışında pratik yönlerini geliştirmek isteyen arkadaşlarımız ile ileride robotik ve otomasyon alanlarında çalışmak isteyenler için de önemli bir başlangıç oluyor.
Ne Mi Yaparız?
Her mühendislik öğrencisinin anlayabileceği temel seviyede eğitimler veriyoruz. Geçen dönem Arduino eğitiminde ki yoğun katılım ve ilginin vermiş olduğu heyecanla sizlere daha güzel eğitimler verebilmek için çalışıyoruz. Arduino temel olarak; kolay bir şekilde çevresiyle etkileşime girebilen sistemler tasarlayabileceğiniz, açık kaynaklı bir geliştirme platformudur. Analog ve digital girişleri sayesinde her tür veriyi işleyebilirsiniz. Sensörlerden gelen verileri kullanabilir,
dış dünyaya(ses, ışıki hareket..) çıktılar üretebilirsiniz. Arduino eğitimine ek olarak bu yıl ilk defa olmak üzere Arduino Atölyeleri de yapıldı.1.Atölyemizde Arduino ile Hesap Makinesi ve Sayaç yapılmıştı.2. Atölyemizde ise biraz daha eğlenceli olması adına bir oyun yaptık. Bu oyunda 6-7 LED yan yana diziliyor ve kodla hızı ayarlanıyor. Yeşil led yandığında butona basılarak led yakalanmaya çalışılıyor ve oyun giderek hızlanıyor. 3.Atölyemizde H köprüsü ile DC motor kontrolü yaptık. Yalnızca transistörle motorun yönünü değiştirebiliyorduk. Son olarak 4.Atölyemizde kronometre yapmıştık. Bunlara ek eş zamanlı olarak robot tasarlarız ve bu robotlarla ODTÜ, İTÜ ve SDÜ gibi okulların robot yarışlarına katılırız.
Ne Yapacağız?
İkinci dönemin başlamasıyla birlikte board atölyesi, lehim atölyesi, devre kurma atölyesi ve PCB baskı devre atölyeleri yapacağız. Mart – Nisan aylarında yukarda da bahsettiğin robot yarışlarına katılırız. Bir otobüse atlayıp şehir şehir gezip ödül toplamaya çalışırız. Aşağıda atölye afişleri ve eğitimden bir kareyi görebilirsiniz.
Onur ŞANLI onursanli@ytuieee.com
C
omputer Society komitesi olarak, öğrencilerin bilişim alanında yetkinlik kazanmalarını ve öncelikli olarak bu yetkinliklerini hayatlarına
uyarlamalarını, algoritmik düşünme, soru sorma sorgulama ve problem çözme yetkinlikleri kazandırmak öncelikli hedefimizdir. Bunun yanı sıra da ken-
dimizi bu yönde geliştirirken eğlenmeyi de ihmal etmiyoruz tabii ki. Computer Society olarak bu dönem birçok etkinliğimiz oldu. Bunlar;
1- IEEE Extreme Programming 8.0 yarışması
LAN PARTY’ler
önceliğimiz olduğunu söylemiştik. Bilişim Eğitim Merkezi ile beraber 22-23-24 Ekim tarhilerinde ortak düzenlediğimiz bu eğitimde Temel C# anlatıldı ve oldukça verimli bir eğitim oldu.
IEEEXtreme her sene dünyadan yaklaşık 2000 takımın aynı anda 24 saat boyunca kıyasıya yarıştığı bir programlama yarışmasıdır. YTU IEEE Computer Society olarak katıldığımız bu yarışmada Dünya çapında 544, Türkiye çapında ise 9. olduk.
2- Gelenekselimiz olan
Her hafta online olarak anketler düzenleyerek bir oyun seçiyoruz ve herkes laptopını alıp kulüp odasında gelerek seçilen oyunu her hafta Perşembe günü saat 17:00’de hep beraber oynuyoruz.
3- C# Programlama Eğitimi
Computer Society olarak, öğrencilerin bilişim alanında yetkinlik kazanmalarının
4- Windows 8.1 Uygulama geliştirme Eğitimi
Microsoft Student Partnerlar ile beraber düzenlediğimiz bu eğitimde windows 8.1’de bir uygulamanın nasıl geliştirileceği anlatıldı ve eğitimin sonunda Codenight düzenlendi. Codenight’ta katılan kişiler sabaha kadar anlatılanlardan yola çıkarak kendi uygulamalarını yazmaya çalıştılar.
5- Gamenight
Computer Society olarak ilk Gamenight’ımızı düzenledik. Dediğimiz gibi sadece kendimizi geliştirmekle uğraşmıyoruz bunu yaparken de eğleniyoruz. Düzenlediğimiz Gamenight oldukça eğlenceli geçti sabaha kadar oyun ve pizza! Computer Society ailesi olarak bu dönemde birçok etkinlikle karşınızda olacağız ve etkinliklerimizde sizleri de aramızda görmeyi umut ediyoruz.
41
Edip Sercan BALKAY edipsercanbalkay@ytuieee.com
TIKLAMAYA DEĞER Ae2 PROJECT Turkcell Blog Ödülleri Otomotiv kategorisinde birinciliğe layık görülen ae2project.com, Yıldız Teknik Üniversitesi lisans öğrencileri tarafından, ekibin kurulduğu yıl olan 2010’dan beri aktif olarak sitelerini kullanmaktadır. Geliştirdikleri alternatif enerjili araçların yanında edindikleri deneyimleri ve araç üzerinde kullandıkları teknolojileri de bloglarında paylaşan ekip, takip edilmeye değer. Websitelerindeki UX(Kullanıcı Deneyimi) ve UI (Kullanıcı Arayüzü) standartlarına uygunluk sayfalardaki gezinmeyi verimli ve pratik kılıyor. Ülkemizde verimlilik esaslı prototip elektrik araçlarının ilkini üreten Ae2 Project takımı Shell Eco-Marathon yarışlarında ülkemizi en iyi şekilde temsil etme ve yeni başarılara imza atma vizyonu ile çalışmalarını hız kesmeden sürdürmektedir.
DELİPENGUEN Türkiye Yazılım Geliştiricileri Anketi sonuçlarına göre 2014 yılında en çok tercih edilen mobil platform %50’lik bir dilim ile Android. Bunu takip eden iOS’un %31’lik; Windows Phone’un ise %15’lik bir tercih edilme durumu var. Peki ya geriye kalan %4’lük bir payda kimlerin parmağı var ve bu platformlar neler? İşte bu sorunun cevabına ve daha fazlasını Delipenguen.com’dan rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Mobil yazılımda oldukça kapsamlı alanlar var. Fakat ülkemizde HTML5, JavaScript, JQuery, PhoneGap, Cordova gibi alanlar oldukça ilgisiz kalmış durumda. Delipenguen sizi bu konular başta olmak üzere bir çok mobil yazılım üzerine makalelere sahiptir. Sizi oldukça sade ve kullanışlı bir tasarım ile karşılayacak olan delipenguen.com favorilerinizde bulundurmanız gereken büyük bir hazine.
ELEKTRİKPORT “Türkiye’nin En Büyük Mühendislik Portalı” olan Elektrikport.com en güncel sektörel gelişmeleri üniversite öğrencileri ile buluşturmaktadır. Aynı zamanda, sektörü geleceğin insan kaynaklarıyla buluşturuyor olması da Elektrikport’un üniversite öğrencileri için markaları tanıma ve bu ikili arasında bir köprü kurma imkanı sağlıyor. Elektrikport, adı itibari ile sektörün yalnızca elektrik olduğu alanlara hitap ediyor gibi gelse de; gerçekte o; “Aramızda Elektrik Var” anlamı taşımaktadır. Dediğimiz gibi Türkiye’nin en büyük mühendislik portali orası. Özgün teknik makaleler, teknoloji haberler, röportajlar ve daha fazlası bu elektrikport.com’da sizleri bekliyor.
42
43
44