20 // EKİM’14
zete
//
01.
EMMA STONE: ROL ALDIĞIM FİLMLERİ İZLEYEMİYORUM
//
02.
//
03.
BU DAĞCILAR ÇILDIRMIŞ OLMALI
WIM WENDERS’İN BELGESELİ, SALGADO’NUN PEŞİNDE
//
04.
ÇİNLİLERDEN MODERN GECEKONDU KONSEPTİ //
05.
RENGARENK, PLEKSİGLAS BİR EVE NE DERSİNİZ?
//
06.
ALEX FERGUSON HARVARD’DA
Editör: Cem GELGÜN
01.
Emma Stone: Kendi oynadığım filmleri seyredemiyorum
Kariyerine küçük ekranda başlayan Emma Stone, 4 yıl gibi kısa bir sürede dizi oyunculuğundan, Hollywood’da el üstünde tutulan bir aktrise dönüştü. Justin Timberlake ve Mila Kunis’in yanında ‘Friends with Benefits’te, Ryan Gosling ve Julian Moore’la da ‘Crazy, Stupid, Love’da rol alan Emma Stone, bir yıl sonra kendini ‘Amazing Spider Man’ serisinde buldu. Bir yandan örümcek adamın peşinden koşarken, bir yandan da Woody Allen’dan teklif alan Stone, usta yönetmenle ikinci filmini çekmeye hazırlanıyor. Emma Stone Première dergisinin sorularını yanıtladı. Örümcek Adam’dan ‘Birdman’e, ‘Friends With Benefits’den Woody Allen’a ve yakında Cameron Crowe’a… Çok kısa bir süre zarfında, farklı dünyalara ait filmlerde oynadınız. Çekimlerine sonbaharda başlayacağım bir müzikal komedi için şan dersleri alıyorum. Şarkı söylediğiniz zaman nereden başladığınızı ve nereye geldiğinizi kolaylıkla görebilir, gelişiminizin farkında olabilirsiniz. Ama aktörlük yaptığınız zaman belli bir şablon yok; gelişip gelişmediğinizi görecek bir referans bulunmuyor. Peki mesela ‘Easy Girl’deki performansınızı, Woody Allen’ın ‘Magic in the Moonlight’ filmindeki performansınızla karşılaştırırsak… Sorun şu ki, kendimi seyredemiyorum. Bu benim için imkansız bir şey. Çok denedim ama olmuyor. Objektif olamıyorum. Belki bir gün başarırım… umarım olur çünkü geçmiş tecrübelerimizden çok şey öğreniyoruz. Ama şimdilik, arkama dönüp bakmıyorum. The Magic in the Moonlight’daki karakteriniz Sophie, oldukça klasik bir komedi tiplemesi… Evet, neredeyse bir karikatür karakteri. Ama bir karikatürü canlandıramazsınız. Ben Sophie’yi,
sürekli şov yapan, şov yapmayı seven ve doğru, dolunaylı bir gecede baş başa kaldık. kendini gayet rahat hisseden bir kız olarak Bana dönüp dedi ki: “Ay gerçekten inanılmaz! görmeye çalıştım. Eğer çevresini manipüle Havada asılı duran bir top gibi. Düz bir daire değil. edecek olursa, bunu masumca ‘kendi iyiliği’ Ö y l e g ö r ü n e b i l i r … a m a a s l ı n d a için yapıyor. Bugüne kadar oynadığım bütün b i r t o p ! B u n u n a s ı l y a p ı y o r l a r ? ” . “Nasıl yani, bilim mi?” dedim. komedi filmlerinden farklı bir film oldu. O da bana “Bilim, belki. Ama kesinlikle biyoWoody Allen’la çalışma fırsatı bulan tüm loji değil”. Bu kadar! Bir Woody Allen repliği, aktrisler, onunla aralarında olan özel ilişki- aynen filmlerinde olduğu gibi. Kendisiyle den bahsediyorlardı. “Sadece onunla benim konuştuğumuz zaman genellikle böyle olukonuştuğum gizli bir dil” gibi… İstisnasız yor: kendinizi bir Woody Allen filminde hissediyorsunuz. hepsi!
6
Hayır, sadece bizim konuştuğumuz, gizli bir dil yok! Tiyatrodan, sinemadan ve şiirlerden konuştuk. Bu sohbetlere açım. Aramızdaki ilişki bundan ibaretti. Çekimlerin sonuna
‘Woody Allen, a Documentary’ adlı belgeselde, Josh Brolin’i bir filmin çekimleri sırasında panik halinde görüyoruz, ne pahasına olursa olsun, Woody Allen’ın
ki o esnada herkes eriyor, parçalara ayrılıyor. Woody Allen’la çalışmak stresli olabilir. Herkes kızıl saçlı olduğunuzu düşünüyor ama aslında sarışınsınız. Sinema renginiz kızıl mı oldu? Woody Allen da beni kızıl olarak tercih etti, sanırım kamera kızıl olmamı istiyor! Bana “Örümcek Adam’daki sen olamazsın, seni tanıyamıyorum” dedi, ben de teşekkür ettim (gülüyor). Herşey Judd Apatow’un başının altından çıktı. ‘SuperGrave’ için saçlarımı boyamamı istedi ve ondan sonra da böyle kaldı. Herşeyimi Judd’a borçlu olduğumu söylemeye alışığım! Saçlarımı bile! Woody Allen’la işbirliğiniz iyi geçmiş olacak ki, 2015’te çıkacak yeni filminde rol alacaksınız. Scarlett Johansson ve “ilham perisi”, kulağımıza ulaşan şeyler.
7
Bunu hemen unutabilirsiniz çünkü öyle bir şey yok. Bir sonraki Woody Allen filminin tonu hepsinden çok farklı, çok daha hafif olaperformansından memnun olup olmadı- cak. Ayrıca aramızdaki ilişiki de olgunlaştı. Onun dışında ‘Magic in the Moonlight’a göre ğını öğrenmeye çalışıyor. çok daha az görünüyorum. Gerçekten herşeBirçok aktör panik yapabiliyor. Başlarda ben yiyle farklı bir film olacak, kıyaslayamayız. de gergin olsam da, kısa sürede kişiliğini kavradım… ve tabii bazı takıntılarını da. Çekimlerin ‘Hayalet Avcıları - Ghostbusters’da kadın ilk haftası kovulacağımı düşündüm ama son- bir hayalet avcısını oynamanız için Bill rasında işler düzeldi. Bazı oyuncular ise sürekli Murray’ın onay verdiği konuşuluyor. Ne korkuyorlar ve bu anlaşılabilecek bir şey. düşünüyorsunuz? Kendisi hepimiz için bir ikon, onun düşüncelerindeki kadar iyi olabilmek isti- Sürekli bunun konuşulduğunu duyuyorum yoruz, yaptığımız işi beğensin istiyoruz. ama emin olun sizden daha fazlasını bilmiyoKendisi hislerini gösteren biri olma- rum, en azından bana güvendiğini gösteriyor… d ı ğ ı n d a n , b u h e r z a m a n m ü m k ü n “Sağol Bill!”. Kim kendini Ghostbusters olmayabiliyor. Bazen “Benim diyaloglarım kıyafetleri içerisinde, elinde silahıyla hayal gibi duyuluyor! Sanki bir filmdesiniz! Buna etmemiştir ki? Her zaman böyle çuvalımsı bir çabuk bir son verin!” diyor. Emin olabilirsiniz kostümüm olsun istemişimdir!
02.
Bu dağcılar çıldırmış olmalı
8
İnsanoğlunun, Alplerin İsviçre İtalya sınır bölgesinde bulunan Cervin zirvesine tırmanışının 150. yılı nedeniyle bir araya gelen onlarca dağcı, 4.478 metre yükseliğindeki zirvenin etrafında nefes kesen pozlara imza attı. Dağcılık ekipmanları satan Mammut markasının sponsorluğunda gerçekleştirilen etkinliği, İsviçreli fotoğrafçı Robert Bösch ölümsüzleştirdi. Yüseklik korkusu olanlar dikkat, fotoğraflar baş döndürebiliyor.
9
10
11
12
13
14
15
16
17
03. WIm Wenders, Sebastião Salgado’nun peşinde
18
‘Paris Texas’, ‘Wings Of Desire’ ve ‘Buena Vista Social Club’un yönetmeni, dünyaca ünlü belgeselci Wim Wenders, gördüklerini fotoğraflarla belgeleyen diğer bir önemli sanatçı Sebastião Salgado’nun peşine takılarak “The Salt of the Earth” adlı nefes kesen bir belgesele imza attı. Wenders ayrıca, Rachel McAdams, James Franco ve Charlotte Gainsbourg’un rol aldığı ve bir aile dramını konu alan “Everything Will Be Fine”la da birkaç yıllık aranın ardından uzun metraja geri dönüş yapıyor. Paris Match’a konuşan Wenders, Salgado ile yaşadığı deneyimi ve belgeselle kurgu arasındaki tercihini anlatıyor. Gerçek mesleğinizin yönetmenlikten çok yolculuk olduğunu söylediniz. Sebastião Salgado’nun hayatına sahip olmak için mi oğlu Juliano’yla bu belgeseli yapmak istediniz? Aslında ikimiz de büyük gezginiz. Sebastião’nun kim olduğunu öğrenmeden önce, sırf fotoğraflarına bakarak, o gezgin ruhunu, yolcuyu görebilmiştim. Öbür türlü bu göz kamaştırıcı fotoğrafları çekemezdi. Bu insanlarla yaşamak, madenlerin derinliklerindeki cehenneme inmek, kuzey kutbunda Eskimo’larla yaşamak anlamına geliyor… Fotoğrafları beni derinden etkiledi. Bundan neredeyse çeyrek asır önce iki tane fotoğrafını satın almıştım, oysa o zamanlar kim olduğunu bilmiyordum. Brezilya’da, Ulusal Park’a çevrilen kendi topraklarında mı anladınız çevreci kimliğini ve Sebastião’nun kim olduğunu?
19
Evet. Son otuz yılda gezegenimize bakışımızı, “İnsan Eli” ve “Exodus” gibi serilerle şekillendiren birinin, son on yılda yaşadığı hayatı görmek gerçekten çok enteresan. Doğa onun
20
için yeniden bir doğuş gibi oldu. Balkanlar’da ve Dünya Bankası’nda çalıştı. Ve 30 yaşında ya da Ruanda’da o kadar çok ölü görmüş ki, herşeyi bırakıp hayatına yeniden başladı. Bu insanlığa olan inancı yok olmuş. Amazon bilgi zenginliği sayesinde ve dünyanın karmaormanlarına milyonlarca ağaç dikmek ve şıklığını bildiği için bu kadar güzel fotoğraflar kendi çiftliğini tekrardan ayağa kaldırmak çekebildi. ona hayat vermiş, yeniden yaratmış. Eşi Lelia ile kendilerine “Peki neden süreci tersine çevi- Salgado’yu eleştirenler, dramatik durumrip kesilen her ağaç için bir fidan dikmiyoruz ları estetikleştirerek insanların yaşadıkları ki?” diyen ilk kişi olmuşlar. Onlardan önce, acıları patavatsızca ve ticari yollarla kullanTanrı dışında, tropikal bir orman yaratmak dığını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz? kimsenin aklına gelmemiş. Bana da bu tartışma biraz patavatsız geliyor. Siz de, bir fotoğrafçıyla evli olan bir fotoğ- Bazı savaş muhabirleri, uçağa biniyor, olay rafçısınız. Peki Sebastião Salgado’dan neler yerinde birkaç gün, bazen birkaç saat kalıyor ve çok tehlikeli olduğu için geri dönüyor. öğrendiniz? Salgado ise insanlarla aylarını geçiriyor. Çok Benden çok farklı bir dünyadan geliyor. Önce farklı bir yakınlık boyutu. Aynı bir belgeressam olmak istiyordu. Ekonomi eğitimi aldı selde olduğu gibi insanlar onu tanıyor, ona
güveniyor. Cehennemi yaşayanlara yakınlaşarak, onlarla bir ilişki kurarak, kaybolmuş ve çalınmış haysiyetlerini geri veriyor. Bu cebinizdeki telefonla, çabucak fotoğraflar çekerek yapılacak bir şey değil. Bu bir estetik konusu da değil. Fotoğraf gerçekleri yansıttığı zaman güzel olur.
21
Belgeseller size ne getiriyor? Soluklanmanızı mı sağlıyor?
Çok belgesel seyrediyorum. Eğer sinemada on salon kurgu film veriyorsa ve sadece bir tanesinde belgesel varsa ben belgeseli görmeye giderim! Dijital görüntüler çıktığından beri belgelsel tarzı çok gelişti, hatta baştan Altı yıldır yeni bir film yapmadınız. yaratıldı diyebiliriz. Aynı şeyi kurgu için Yakın zamanda geri dönmeyi düşünüyor söylemek zor. Bir filmde, yapım aşamasında, çekimlerde, beklenmedik şeylerin yaşanması musunuz? hoşuma gidiyor. Bir belgeselci olarak çok Evet, montajdan çıkıyorum. 2013 ve geçtiği- sık kendimizi şaşırtıcı durumlarda buluruz. miz kış ayları boyunca, bir yazarı canlandıran Bir kurgu yaptığınız zaman ise, çevrenizde James Franco ve Charlotte Gainsbourg’la onlarca insan olur ve herşey büyk bir makine beraber Kanada’da “Every Thing Will Be Fine” gibi işlemektedir. Belgesel daha çok özgürlük adlı bir film çektim. On dört yıla yayılan bir tanır, daha fazla olasılık… Bana göre belgesel, bugün en çok yaratıcı olunabilecek sinema aile dramı… dalıdır.
04.
Çİnlİlerden modern gecekondu konseptİ
Çinli mühendis ve bilimadamları, yıkılan binaların molozlarından elde ettikleri ve üç boyutlu (3D) yazıcıyla ürettikleri beton parçalarıyla, hem modern hem de çevreci evler inşa etmeyi başardılar. Kelimenin tam
anlamıyla modern “gecekondu”lar yaratan mühendislerin buluşu, nüfusları 1 milyarı geçen ve gecekondu mahalleleri sağlık ve güvenlik açısından sorun teşkil eden Çin ve Hindistan gibi ülkelerde milyonlarca insanın
Dünya Sağlık Örgütü WHO’nun yayınladığı son rapora göre, günümüzde dünya genelinde hala 860 milyon insan gecekondularda yaşıyor. Bazen sefaletten, bazen doğal afetlerden, bazen de zorunlu göçten dolayı kendilerini gecekondularda bulan milyonlarca insan, hem kendilerini hem de çevrelerini tehdit eden hijyen ve güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kalıyor. Çinli mühendis ve tasarımcı Ma Yihe’nin başını çektiği ‘WinSun Decoration Design’ şirketi, gecekondularda yaşayanlarla, hareket etmekte pek bir isteksiz görünen bürokrasiyi orta yolda buluşturan, hem çevreci hem de bir o kadar hesaplı bir çözüm sunuyor: üç boyutlu yazıcılarla hazırlanmış, 24 saatte inşa edilebilen akıllı evler. Ma Yihe’nin açıklamalarına göre, “modern gecekondu”lar Çin’de 300 milyar dolarlık bir sektör teşkil ediyor. Üç boyutlu yazıcıların yavaş yavaş hayatımıza girmeye başladığı bugünlerde, Çinli WinSun Decoration Design şirketi şimdiden çıtayı oldukça yükseğe koydu. Şirket, tasarladığı evlerin parçalarını üretmek için 6,6 metre yüksekliğinde, 10 metre genişlik ve 32 metre uzunluğunda, yani aşağı yukarı bir basket sahası büyüklüğünde bir yazıcı kullanıyor. Ya z ı c ı d a ü r e t i l e n b e t o n t a b a k a lar daha sonra bir araya getirilerek, duvarlar ve çatı elde ediliyor. Peki bu evlerin maliyeti ne kadar? Sadece 3500 euro! Evet yanlış duymadınız, sadece ve sadece üç bin beş yüz euro. WinSun’un ürettiği “modern gecekondu”lar ucuz oldukları kadar çevreci olma özelliği de hayatını değiştirecek. Kentsel dönüşüm pro- taşıyor. WinSun, kentsel dönüşüm kapsajeleriyle yıktığımız binalardan artakalan ve ne mında yıkılan binalardan topladığı molozları yapacağımızı bilemediğimiz (mesela denizi geri dönüşümden geçirerek, formülünü sır doldurduğumuz) molozlarla Türkiye’de de gibi sakladığı ve çabuk kuruyabilen bir beton elde ediyor. akıllı evler pekala inşa edilebilir.
Projenin çevreci kimliğini koruyabilmesi için kentsel dönüşümün burada önemli bir yeri var. Avrupa ülkelerinde bir bina yüz yılı aşkın bir süre ayakta kalırken, bu süre ABD’de 75 yıla, Çin’de ise sadece 30 yıla düşüyor! Bunun sonucunda Çin’de her yıl, yıkılan binalardan 1,7 milyar ton moloz, doğaya terk ediliyor.
25
Japonya kendi ürettiği atıkların yüzde 95’ini geri dönüştürürken Çin’de ise bu rakam sadece yüzde 5. Konuyu araştıran WinSun’un patronu Ma Yihe, karşısında altın değerinde bir fırsat olduğunu fark etmiş. Çinli mühendisin amacı, bir kaç yıl içinde
ülke çapında yüz fabrika kurarak bu molozları üç boyutlu evlere dönüştürmek ve Çin’deki gecekondu sorununa bir son vermek. Piyasa, şimdiden 250 milyar euro değerinde. Bizim de aklımıza ister istemez İstanbul, kentsel dönüşüm, yükselen binalar ve molozları ne yapacağımızı bilemediğimizden doldurmaya başladığımız Avrupa ve Asya yakası sahilleri geliyor. Ma Yihe’nin yolundan gidecek bir mühendis, bir tasarımcı, bir müteahhit de bizden çıksa ve gecekonduyla çarpık yapılaşma sorununa bir son verse fena olmaz mı?
05.
Rengarenk, pleksiglas bÄ°r evde yaĹ&#x;amak
26
New York’ta düzenlenen en önemli sanat etkinliklerinden biri olan Dumbo Arts Festival kapsamında Brooklyn köprüsünün yakınlarına, Brooklyn Brigde Park’a yerleştirilen rengarenk ev, New York’lulardan büyük ilgi görüyor. Heykeltraş Tom Fruin tarafından tasarlanan ev, farklı renklere sahip yüzlerce pleksiglas parçasından oluşuyor. Çevresine ışık saçan ve kendimizi bir Mondrian tablosunda hissetmemizi sağlayan ev, daha sonra New York’un en önemli müzelerinden MoMa’da sergilenecek.
27
28
29
6.
Harvard’a sıradışı bİr hoca: Sir Alex Ferguson Onun gördüğü saygıyı görmek çok az insana Whiteside, Paul McGrath ve Bryan Robson’un nasip olmuştur. Yaşadığı şampiyonluklarla ‘Sir’ alkol problemi gibi bir çok sorunla boğuşan ünvanına layık görülen, Manchester United’ın oyuncu topluluğundan oluşan Manchester ve futbol tarihinin efsane teknik direktörü Alex United’ın başına geçen Sir Alex Ferguson, kısa Ferguson, bir başarı hikayesi olan kariyerinde sürede disiplinini ve çalışma yöntemlerini heredindiği deyenimlerini Harvard Business School kese kabul ettirerek pozitif sonuçlar elde etmeye ‘da özenle seçilmiş öğrencilerle paylaşmaya hazır- başladı. Başarı anlamında sancılı geçen ilk yıllanıyor. Dünyanın en seçkin üniversitelerinden ların ardından orta sıralarda yer alan takımına Harvard’ın en genç hocalarından olan Anita takviyeler yapan Ferguson, 1990’da kazanıElberse’in girişimleriyle gerçekleştirilen işbir- lan Federeasyon kupası FA Cup’ın ardından, liği, Ferguson’un yöneticilik bilgisini, ‘Gösteri, 1993’te yedi yıllık sıkı bir çalışmanın ardından, Medya ve Spor’ dallarında işletme masterı öğren- Schmeichel’li Cantona’lı kadrosuyla ilk şampicilerine aktarmayı amaçlıyor. 1986 yılında, yonluğuna ulaştı. Gerisi ise hepimizin bildiği lig düşme potasında bulunan ve Norman Manchester United.
Harvard Business School’da Gösteri, Medya ve büyük bir ilgi gören Elberse, dört günlük bir Spor dallarında işletme ve yöneticilik dersleri staj için Ferguson’u Harvard’a davet etmiş. veren Anita Elberse, master öğrencilerine örnek incelemesi olarak kariyeri bir başarı hikayesi 2012 sonbaharında gerçekleştirilen ilk dersleolan Alex Ferguson’u önermiş. İskoç futbol ada- rin ardından, üniversite yönetimi geçtiğimiz mıyla 2012 yazında bağlantıya geçen Elberse, aylarda Ferguson’la uzun vadeli bir anlaşma takımın kampına katılıp Ferguson ve yardımcı- yapttıklarını açıkladı. Bundan böyle, 2014-2015 larıyla zaman geçirme fırsatı bulmuş. Deneyimli öğrenim yılından itibaren Alex Ferguson’un teknik adamla futboldan ziyade yöneticilik hak- ‘Sir’ ünvanının yanına bir de ‘Profesör’ eklenekında konuşan Elberse, Alex Ferguson’dan 27 cek. Aradan geçen süre zarfında “Blockbusters: yıl boyunca yıldızlarla nasıl baş ettiğini, takım Hit-making, Risk-tasking, and the Big Business kurgu ve olgusunu, genç oyuncuları kazanma- of Entertainement” adlı bir kitap yayınlayan nın yollarını dinlemiş. Amerika’ya döndüğünde, Elberse, kitabında Alex Ferguson’un istikrarı notlarını öğrencileriyle paylaşan ve dersleri ve başarıyı getiren yöntemlerinden bahsediyor.
“Onu bir gruba hitap ederken seyretmek nefes kesiciydi” diyen Elberse, Ferguson’un “Bir takımı nasıl yöneteceği ve uzun vadede nasıl inşa edileceği hakkında çok net fikirlere sahip olduğunu” belirtiyor.
32
Machester United’ın başına geçince, Ferguson’un ilk atılımı altyapıya yatırım yapmak ve oyuncu izleme ekbini geliştirmek oldu. Genç takımla A takımın antrenmanlarını birleştiren İskoç teknik adam, genç oyuncuların deneyimli oyuncularla beraber çalışmasını sağladı. Ferguson’un takımı üçe ayırdığını söyleyen Elberse, “Onun için 30 ve üstü oyuncular, 23’le 30 arası oyuncular ve ileride takıma girecek genç oyuncular var.
Takımını eşit ağırlıkta oluşturuyor”. Ferguson’un anlattığı şekliyle: “Göreve yeni gelen bir teknik direktörün ilk düşündüğü şey hayatta kalmak için kazanmaktır. Eski kulüplerinden tanıdıkları deneyimli oyuncular getirirler. Ama ben, sadece bir futbol takımının değil bir futbol kulübünün de iskelete sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Bir temel lazım. Bunun için de formayı kapan genç bir oyuncudan daha iyisi olamaz”. Ferguson’un yöneticilik sunumundan çok önemli dersler çıkardıklarını söyleyen Elberse, deneyimli teknik adamın işini sadece sahada değil saha dışında da dört dörtlük yaptığını belirtiyor.
Sadakat ve bağlılık konusunda Ferguson yine genç oyunculardan bahsediyor: “Eğer genç bir oyuncuya önemli bir maçta şans verirseniz, onun size sonuna kadar sadık kalacağından emin olabilirsiniz. Bu azımsanmayacak değerli ve bir bakıma pratik bir şeydir”. Ferguson ayrıca takımında sorun çıkaran oyuncuları, kulüpten daha büyük bir yer kaplayan yıldızları ayıklamasıyla da tanınıyor. United’ın efsaneleri David Beckham ve Roy Keane örneğinde olduğu gibi.
33
Kulüp ve takım içi uyuma önem veren Ferguson, takımın malzemecisinden David Beckham’a kadar tesislerdeki herkesin kendini özel hissetmesini sağlamış. Manchester United’ın
başında, inşa etmekle geçen yedi yılın ardından 13 şampiyonluk ve 2 Şampiyonlar Ligi olmak üzere, buraya yazmakla sığmayacak sayıda kupa kazanan Ferguson, 2013 yılında son verdiği kariyerine bundan böyle dünyanın en prestijli okullarından Harvard’da devam edecek. Önümüzdeki baharda derslerin yeniden başlayacağını açıklayan Elberse, Ferguson’la programlarını sürekli gözden geçirdiklerini ve geliştirdiklerini söylüyor: “Sir Alex’in de dediği gibi, kendini geliştirmenin sonu yok. Anladığını, kavradığını düşündüğün anda, kendine yolunda gitmeyen bir şey olduğunu söylemelisin. Çünkü başarmak için sürekli üretmelisin, sürekli yaratmalısın…”
Haftaya görüşürüz:)
20 // EKİM’14
zete