21 // HAZİRAN’15
//
//
01.
PARLAYAN BİR YILDIZ, SIRADIŞI BİR KADER: GOLSHIFTEH FARAHANİ
02.
ANNIE LEIBOVITZ’İN OBJEKTİFİNDEN DİSNEY // KARAKTERLERİ
03. //
MUTFAKTA BİRİ Mİ VAR?
04.
ANISH KAPOOR ‘KRALİÇE’NİN VAJİNASI’ İLE POLEMİK // YARATTI
05.
AĞAÇ YAPRAKLARINDAN // NARİN HEYKELLER
06.
‘COLOR FOR ALL’ RENK KÖRLERİNİN HAYATINI DEĞİŞTİRİYOR
Editör: Cem GELGÜN
01.
Parlayan bİr yıldız, sıradışı bİr kader: Golshifteh Farahani 4
Cannes Film Festivali’nde Louis Garrel’in filmi ‘Les Deux Amis’yle basamakları çıkmasının ardından soluğu ‘Karayip Korsanları’nın çekimleri için Johnny Depp’in yanında alan İranlı oyuncu Golshifteh Farahani’nin hayat hikayesi bir başarı öyküsü olduğu kadar, sıradışı bir kaderin de hikayesi. İranlı tiyatrocu ve yönetmen Behzad Farahani’nin kızı olan 31 yaşındaki Golshifteh Farahani’yi, 5 yaşında piyanoya başlamasının ardından parlak bir müzik kariyeri bekliyordu. Orta okul çağına geldiğinde Viyana Konservatuarı’na girmeyi kendi isteğiyle reddeden Farahani, babasının tüm telkinlerine rağmen sinemaya yönelerek 14 yaşında ilk oyunculuk tecrübesini yaşadı. Sonrasında ise on yıla sığdırdığı on dokuz filmle ülkesi İran’da genç bir sinema yıldızı haline geldi. Ancak Farahani’nin kaderi, Ridley Scott’un ‘Body Of Lies’ (Yalanlar Üstüne) filmiyle uluslararası üne kavuşmasıyla bir anda değişti. Russell Crowe ve Leonardo DiCaprio’nun başrollerinde olduğu, CIA ajanlarının Orta Doğu’da faliyet gösteren teröristleri yakalamaya çalışmasını konu alan filmin ardından İranlı otoriteler Golshifteh Farahani’nin pasaportuna el koyarak “ülke güvenliğini tehlikeye atmak”tan dava açtılar. İran’dan kaçmak zorunda kalan ve Fransa’ya yerleşen Farahani, 2012 yılında bir dergiye verdiği pozlar nedeniyle bu sefer de ülkesine giriş yasağıyla karşı karşıya kaldı. Bir ayağı Fransız bağımsız sinemasındayken, diğer ayağını Hollywood’a uzatan Farahani’yle Studio CinéLive dergisi bir araya geldi. Sinemaya 14 yaşınızda adım attınız. Oyuncu olma isteğini veren şey neydi? Ülkeniz İran’da önemli bir tiyatro adamı ve oyuncu olan babanızın bunda bir etkisi var mı? Benim ilk tutkum sinema değil müzikti. 5 yaşımda piyanoya başladım, o zamanlar ne tiyatroyu ne de sinemayı düşünüyordum. Ama hayat beni sinemaya doğru itti ve 14 yaşımda kendimi oyuncu olmak için Paris’e gitmeyi hayal eden genç bir kızı oynarken buldum… 5
O zamanlar bu meslek ilginizi çekmiyorsa teklifi neden kabul ettiniz? Tamamen meraktan. Ancak üç yıl sonrasında iş ciddiyete bindi. Oysa ailem bu meslek dalında bulunmamı kesinlikle istemiyorlardı. Bu filmden sonra babam o kadar büyük bir hayal kırıklığına uğramıştı ki iki ay boyunca benimle konuşmadı. Müzik yaparak dünyayı dolaşan müzisyen evlat hayali bir anda havaya uçtu. Oysa bir filmde oynamış olmak çok bir şey değiştirmiyordu… Görünüşte öyle. Üç yıl daha müzik yapmaya devam ettim. Ama babam oyunculuk virüsünün beni terk etmeyeceğini anlamıştı. Oyuncu olmaya karar verdiğiniz andan itibaren filmler ardı ardına geldi ve on yılda on dokuz filmde oynadınız. 6
Oyunculukta, daha önce müzikte hissetmediğim bir coşku ve mutluluk hissettim. Egonun bir karakterin kişiliğinin arkasında kayboluyor olması çok hoşuma gidiyordu. Sinema, olduğum kişiyi ilerledikçe aydınlatan ruhani bir yol gibi. Bu kadar çok çalışarak çevrenizde bir sinema ailesi oluşturmayı başardınız mı? Aslında kendimi her zaman oyuncudan çok müzisyen olarak gördüm. Bundan dolayı da sinema çevresiyle çok az bağlantım vardı. Şu anda yaşadığım Fransa’da ise tam tersi oldu çünkü yazar sineması kutsal olduğu kadar hassas bir şey. Neredeyse korunması gereken bir çocuk gibi. Ve buna ulaşmak için de sanırım biz oyuncular ve yönetmenler arasında güçlü bir aile bağı oluştu. Sizin gibi bir İranlı, ülkeye uygulanan uluslararası ambargoya rağmen, nasıl oldu da kendini bir Amerikan filminde, Ridley Scott’un Body of Lies (Yalanlar Üstüne) filminde Leonardo
DiCaprio ve Russell Crowe’la yan yana bulabildi?
Benim için çok mücadele etti. İran’a dönüşünüz nasıl geçti?
Kendisi de bir oyuncu olan Homayun Ershadi benimle bağlantıya geçti. ‘Uçurtma Avcısı’ adlı filmin çekimlerini bitirmişti ve Ridley Scott’un bana ulaşmaya çalıştığını söyledi. Mutluluktan havalara uçtuğumu söyleyemem çünkü Hollywood’un hayalini kurmuyordum. Ama yine de kendimi kameraya çektim ve görüntüleri yolladım. Hayatımdaki ilk denemelerdi, o güne kadar filmlerde oynamak için doğrudan seçilmiştim. Birinci etabı başarıyla geçtim ve denemelerin devamı için ABD’ye gittim. Dürüst olmak gerekirse film umurumda değildi, hatta “hayır” demeleri işime gelecekti çünkü İran’da benim için gerçekten önemli olan bir filmde oynamam gerekiyordu ve bu fırsatı kaçırmak istemiyordum. Ama Ridley beni seçti ve problemler o sırada başladı. İranlı olduğum için Warner’in benim kontrat imzalama hakkı yoktu. Ridley buna çok sinirlendi, sürekli “Golshifteh’yi oynatamayacağımı bana ancak George Bush’un kendisi söyleyebilir!” diye söylenip duruyordu.
7
Döner dönmez bir filmde oynamam gerekiyordu. Ancak çekimlerin başlayabilmesi için Kültür Bakanlığı’nın izni gerekiyor. Alkollü bir içecek içerken çekilmiş bir fotoğrafınız, iki yıl ceza almanıza neden olabilir. Durumu anlatmak için Kültür Bakanı’nın karşısına çıkarken, kendisi benden habersiz İçişleri Bakanı’na haber vermiş. Belli bir süre sonra ‘Prince Of Persia’nın çekimleri için ülkeden çıkmaya hazırlanırken havaalanında pasaportuma el konuldu ve gidemedim, kimseye de haber veremedim. Peki nasıl geri aldınız? Yedi ay sürecek bir sorguya maruz kaldım çünkü Ridley Scott’un filminde oynayarak ülkenin güvenliği tehlikeye attığım söyleniyordu. İdam cezasıyla yargılanabilirdim ama o güne kadar binlerce insanı idama mahkum etse de oğlu hayranım olan bir hakim tarafından korundum.
Pasaportumu bana o geri verdi ve bana olabildiğince çabuk ülkeden ayrılmamı söyledi. Yanıma iki valiz aldım ve İranlı eşimin Fransız vatandaşlığı da bulunduğu için Paris’e geldim. Fransa’ya ayak bastığınızda ilk izlenimleriniz neler oldu? Ürkütücüydü. Tek bir kelime Fransızca konuşmuyordum. Hayatım alt üst olmuştu. Aileme ve mesleğime ebediyen elveda demiştim. Tüm bu süreç boyunca korkulara ve kaygılara karşı… en önemlisi de kendime karşı mücadele etmem gerekti! Fransız toplumunun değerleriyle, gelenekleriyle ilgili tek bir fikrim yoktu. İran’da eğlenirken, parti yaparken, belki de yasakları delmenin de heyecanıyla herkes çok mutlu ve öfori içinde olurdu. Paris’te kendime bir kafeste gibi hissettim. Çevrem kendi kişisel problemlerini ve korkularını dışa vuran insanlarla çevriliydi. Bu bana çok sert geldi. Ama yavaş yavaş dili öğrendim ve herşey kendiliğinden yoluna girdi. Bu koşullar altında sinemaya nasıl dönebildiniz?
8
Laurent Grégoire adlı menajerle tanışmamla ‘Les Deux Amis’nin çekimlerinde Louis Garrel oldu. Sonrasında herşey üst üste geldi. Marjane ve Vincent Macaigne sürekli doğaçlama yapıSatrapi bir filmi için benim profilime uyan bir yorlardı. Ben ise bana verilen repliklere harfiyen oyuncu arıyordu. O yıl birkaç filmde daha oyna- uyuyordum. Benim için Fransızca doğaçlama dım. İstemeden de olsa üzerine yapışan kurban yapmak mümkün değil. Kötü olduğumu düşüetiketini bir kenara bırakınca işler doğal olarak nüyorum. Herşeyi bırakmak istediğim bile oldu. yoluna giriyor. Başta çevrendeki herşeyin yıkıldı- Almadovar’ın aktörleri yıktığı söylenir, Louis de ğını düşünüyorsun sonra iyi bakarsan yıkıntıların aynı şeyi yapıyor ama istemeden. Çok gergindi ardında hazinelerin saklı olduğunu görüyorsun. ve çekimler de aynı şekilde gergin geçti. Beni ekranda ağlarken gördüğünüzde akan göz yaşlarıFransa’da oyuncu olmak size sorun yaratı- nın gerçek olduğunu bilmeniz lazım. Çekimlerin yor mu? Kendinizi tamamiyle bırakabiliyor sonunda birkaç beyaz saç teli oluştu. musunuz? ‘Les Deux Amis’nin tanıtımı için Cannes’da Hayır çünkü bu dili yakın bir zamanda öğrendim. bulunmadan önce ‘Karayip Korsanları’nın
yeni bölümünde rol aldınız. Bu süper prodüksiyonda ilginiz çeken ne oldu?
9
Hayır. Size garanti edebilirim ki düşük bütçeli filmlerde Karayip Korsanları’ndan daha fazla para kazanıyorum.
Bir hayalin, 300 milyon dolarlık bir hayalin üzerinde yürümek gibi! Makyajımı yapmak altı Hareketleriniz ve sözleriniz çoğu zaman saat sürüyordu. Bu tür yapımlarda oynamak her politik eylemler olarak algılanıyor. Bu sorumzaman eğlencelidir. Suni olsa da size belli bir güç luluğu nasıl sırtlayabiliyorsunuz? veriyor. “Business” dediğimiz şey de biraz da bu… Sı r t l a y a m ı yo r u m . Bu ç o k yo r u c u b i r Hem de iyi bir maaşla… şey çünkü herhangi ben bir şeyin sembolü değilim, böyle de bir düşüncem yok. Hiç de değil! Léa Seydoux bir dergiye çıplak pozlar verdiğinde “güzelliğin” temsili oluyor. Ben bir dergiye Yine de Fransız yapımı bağımsız bir filmden poz verdiğimde ise “özgürlüğün” temsili haline daha iyidir herhalde, öyle değil mi? geliyor.
02.
AnnIe LeIbovItz’in objektifinden Disney karakterleri
10
11
Dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Annie Leibovitz, Disney için hazırladığı ‘Disney Dream Portraits’ serisinde Hollywood yıldızlarını Disney karakterlerini canlandırırken fotoğraflıyor. Seriye son katılan isim, 2012’de vizyona giren ‘Cesur’u canlandıran Jessica Chastain oldu. Annie Leibovitz proje kapsamında ‘Kurbağa Prens’, ‘Kül Kedisi’, ‘Küçük Denizkızı’, ‘Pamuk Prenses’, ‘Captain Hook’, ‘Rapunzel’ gibi karakterler için, Scarlett Johansson, Juliane Moore, Whoopie Goldberg, Alec Baldwin, Jeff Bridges, balet Mikahil Baryshnikov, şarkıcılardan da Beyonce, Queen Latifah ve Taylor Swift gibi daha nice isimlerle çalıştı.
12
13
14
15
16
17
03. Mutfakta biri mi var?
20
Yemek yaparken size yardımcı olan mutfak saatleri, yolda geçirdiğimiz süre ve gündelik robotlarına bir yenisi daha ekleniyor. Ama hayatın stresi, eve geldiğimizde yemek yapabu sefer durum biraz farklı. İngiliz firması cak isteği ve zamanı bulamamamıza neden Moley’in ürettiği geleceğin mutfak robotu oluyor. Özellikle de mutfakta tembel olan malzemeleri sizin yerinize hazırlamakla kalmı- yeni neslin beslenme alışkanlığını değiştirerek, yor, yemeği de sizin yerinize yapıyor! En büyük hazır yemeklerin ve kalorisi yüksek fast-food şeflerin bilgisine ve bir makinenin hızına tüketiminin kat ve kat artmasına neden olan, sahip olan robot, hafızasına yüklenen 2000 bunun sonucunda da birçok toplumda obetarif sayesinde dilediğiniz yemeği hazırlıyor. zitenin gerçek bir sağlık problemi haline Telefonunuza yükleyeceğiniz uygulamayla eve gelmesine neden olan bu durum, ‘şef ’ robot gelmeden siparişinizi verebilir, kapıdan içeri sayesinde ileride tersine dönebilir. girdiğinizde mutfakta pişen yemeğin kokuÜç boyutlu modelizasyon suyla karşılanabilirsiniz. Moley’nin ürettiği ve 2017’de piyasaya çıkacak ‘şef ’ robotla teknoGeleceğin yemekhanesi, insanın hareloji bir kez daha yardımımıza koşuyor. ketlerini taklit edebilen eklemli kollardan, Yapılan araştırmalar, 90’lı yıllara göre dirseklerden, bileklerden ve parmaklardan mutfakta günde ortalama bir saat daha az oluşuyor. Sinemada ve bilgisayar oyunlarında vakit geçirdiğimizi ortaya koyuyor. Uzayan iş kullanılan ‘motion capture’ hareket yakalama
21
Dünya mutfağından inciler teknolojisiyle İngiliz şef Tim Anderson’un hareketlerini üç boyutlu olarak modelize eden Projenin diğer bir önemli artısı roboaraştırmacılar, bunu daha sonra robotun yazılımına yükleyerek, gerçek bir şefin inceliğine tun beraberinde gelen uygulama. İstediğiniz yemeği robotun üzerindeki ekrandan ya da sahip olmasını sağlıyor. telefonunuzadaki uygulamadan seçebiliyorShadow Robot Company’nin genel müdürü sunuz. Menünüzü kendiniz oluşturabilir Richard Walker aynı bir albüm kaydında ya da şefin tavsiyelerini takip edebilirsiniz. olduğu gibi, Tim Anderson’a aynı hareketi Vejetaryenseniz, glütene alerjiniz varsa, rejimbir çok kez tekrarlattıklarını ve aralarından en deyseniz ya da çocuğunuz bazı sebzeleri iyisini seçtiklerini anlatıyor. Şef robota sahip yemiyorsa, uygulama hafızasındaki 2000 tarif olmak istiyorsanız mutfağını yeniden gözden arasından istenmeyenleri eleyerek, sizin için geçirmeniz gerekebilir. 3,40 metre uzunlu- en uygun olanını sunuyor. Veya elinizdeki ğunda ve 2,20 metre yüksekliğinde bir blok malzemelerden ne yapabileceğiniz hakkında halinde satılan akıllı yemekhane, kendi oca- hiçbir fikriniz yoksa, ‘şef ’ sizin için bu malzeğına, geleneksel fırınına ve bir mikrodalgaya meleri içeren yemekleri seçiyor. sahip. Size düşen tek şey malzemeleri dolapMenüden Japon, İtalyan, Çin ya da tan çıkarıp tezgaha koymak.
Fransız mutfağını seçebilir, misafir sayınızı belirtebilir ya da aceleniz varsa çabuk hazır olan yemeklere yönelebilirsiniz. Ancak ‘şef ’ robota sahip olmanın bir maliyeti var: yaklaşık 15.000 euro. Hesap oldukça tuzlu gelse de, küçük de bir teselli yok değil. Şef robot yemek yapmayı bitirdikten sonra kendi kendini temizliyor ve size pırıl pırıl bir mutfak bırakıyor.
22
tarifini bir araya getirerek dev bir veri bankası oluşturdular. Girilen bilgiler ışığında en çok kullanılan 194 malzemenin birbirleriyle uyumunu gösteren bir algoritma elde ettiler. IBM’in süper bilgisayarı Watson ise 9.000’in üzerinde tarifi bir araya getirerek yeni yemekler yaratmak için kolları sıvadı.
Sonuç mu? Çikolata soslu, dana etli dürüm ve salamlı pasta! Watson’un, New York Ahçılık Enstitüsü’yle ortaklaşa kaleme aldığı Yemek tarifleri algoritmalara bağlı olsa? “Cognitive Cooking” kitabı kısa bir süre önce Hintli biliminsanları 2.543 yerel yemek piyasaya çıktı.
23
04.
AnIsh Kapoor: Günümüzün trajedisi varolan kültürümüzü yok etmek
24
25
26
Geçtiğimiz yıllarda eserleri Sabancı sevdiği bu ülkede belli bir rahatsızlık sezMüzesi’nde sergilenen Anish Kapoor’un, diğini söylerken, “Bu rahatsızlık, kendini Fransa krallarının Paris yakınlarındaki savunmak için dili olmayan bir nesneye salgörkemli sarayı Versailles’ın bahçelerine dırdı. Bunun bir bakıma, şiddetli ve negatif yerleştirdiği sanat eserleri polemik yarattı. bu olayın pozitif yanı olduğunu söyleyebiliJeff Koons’un Kral XIV. Louis’nin yatak riz. Bu vandalizm ortaya koyuyor ki, sanatın odasına ters duran dev bir ıstakoz asmasıyla gücü merak uyandırıyor, rahatsız ediyor ve eleştirilmesinin ardından bu sefer de Anish sınırların hareket etmesini sağlıyor. Eserin Kapoor’un Le Nôtre’un bahçelerine koy- sembolik yanını vurgulamaya çalışsak bunduğu ‘Kraliçenin Vajinası’ adlı eseri sanatın dan daha iyi bir örnek olamazdı herhalde” beşiği olan Fransa’da büyük tartışmalara yol dedi. Fransız Paris Match dergisi geçtiğimiz açtı. Bazıları, Jeff Koons ve Anish Kapoor hafta Anish Kapoor’la bir araya gelip sergi gibi çağdaş sanatçıların Versailles’la este- hakkında konuştu. tik bakımdan bağdaşmadığını söylemekle yetinirken, öfkelerine hakim olamayanİşlerinizi Versailles Sarayı’nda sergilar ise bu denli kaba ve küstah eserlerin leme teklifi gelince ne düşündünüz? Versailles’da yerinin olmadığını ifade ettiler. Çarşamba sabahı ise Hint asıllı İngiliz Çok zor olacağını düşündüm! Versailles’ın sanatçının ‘Shooting In The Corner’ adlı daha fazla dekorasyona, benim de işlerimi eseri bir takım kişiler tarafından saldırıya sergileyecek yeni bir yere ihtiyacım yok. uğradı. Kapoor, kültürel tarihini ve dilini (Sarayın bahçelerini tasarlayan) André Le
Nôtre en önemli Fransız sanatçılardan biri! Tasarladığı bahçeler mükemmel bir geometriye sahip, zamandan, ebediyetten ve doğadan bahseden, inanılmaz bir titizlikle yapılmış bir eser. Bir sanatçı böyle bir şeye nasıl dahil olabilir? Yere bir takım nesneler koymak yeterli olmayacaktı. Bu mükemmel düzeni bozmak istemedim. Kusurları, çirkinlikleri, çöküntüyü, düzensizliği, yani gerçek doğayı bularak yeni bir dil yaratmak, Le Nôtre’dan daha ilerisini görmek lazım. Sarayın içerisini neden bu kadar az kullandınız? Çünkü koyduğunuz nesne sarayın devasalığı içinde kayboluyor. Oysa benim fikrim Versailles’ı tersine çevirmekti. Bir tek devrimin önemli yerlerinden, ‘Jeu de Paume’u kullanmaya karar verdim.
27
Sizi kim desteklerdi, XIV. Louis’mi yoksa meclisin kurulmasını talep eden devrimciler mi? Mm! Her ne kadar farklı dönemler olsa da, önemli olan Fransa tarihindeki devamlılıktır. Hangi tarafa kaydığımı biliyorum, ben kralcı değilimdir. Ama olay bundan biraz daha karışık. Çoğulculuğun ve görüş özgürlüğünün olmasını isteriz ama demokrasi sanatta işlemiyor. Bir sanatçı, bazen tezatlar içermekle birlikte, kendi bakış açısını sunar. Ben bir bütünü, nesnelerin iç ve dış yüzlerini arıyorum. Sorular soruyorum, Le Nôtre’un arka yüzünü göstermek mümkün mü? Alçak gönüllü olalım, cevaplar getirmiyorum. Neden ‘Jeu de Paume’ salonunda eski işlerinizden “Shooting In The Corner”i, kilolarca kırmızı balmumu fırlatan topu
sergilemeye karar verdiniz?
28
paralellikler oluşturuyorum. Bir tartışma yaratma riskini alıyorum.
Gerginlik yaratmayı seviyorum. Beş altı kiloluk balmumu güllesini fırlatmak fizikEserleriniz boyutuyla ilgili takıntılı sel, ağır ve yoğun bir şey. Bu eser estetik görünüyorsunuz. Kendinize sürekli “yetebir öneri gibi. Bir tarafta erkeklik organını rince büyük mü?” diye soruyor musunuz? anımsatan bir top, diğer yanda ise bir köşe. Kadınla erkek arasındaki bir dramı düşüneEvet çünkü Versailles sizi yutabilir! biliriz. David’in bitmemiş tablosunda hiçbir Enstalasyonum 60 metre uzunluğunda ve kadın figürü yok. 1789’da devrimden sonra 10 metre yüksekliğinde. Tabii ki büyük ama tamamen erkeklerin egemen olduğu bir dev- yeterli mi? Yeşil halı ise 350 metre uzunlulet ortaya çıkıyor. Ben bir soruna parmak ğunda. Bahçelerin derisini yüzüyormuşum basmaya çalışmıyorum. Konular arasında gibi. Toprağı ortaya çıkarıyoruz, derinliklere
doğru kazıyoruz, arıyoruz. Bu bir performans. Yanılıp yanılmadığımızı göreceğiz. Bitirilmemiş bir heykel, harabeye dönmüş bir manzara izlenimi alıyoruz…
29
Ben romantik bir fanteziyi, tarihimizin ve geçmişimizin yansıması olarak harabeleri arıyorum. Le Nôtre ise zıt istikamette bulunuyordu. Romantizm, nostalji, şehvet yoktu. Benim eserim cinselliği çağırıştırıyor. Bitmemiş gibi görünmesi ise tansiyonu arttırıyor.
Bahçenin bir bölümüne dev bir girdap yerleştirdiniz. Su dönerek akıyor ve sonsuzluğa akıyor izlenimi veriyor… Bu temayı her zaman kullanmışımdır. Freud ve psikanalizden beri şekillerin bazı düşünceler çağırıştırabileceğini biliyoruz. Sadece Platon’un döneminde kalarak ışık ve güzel bir gelecek hayal etmekle yetinmiyebiliriz. Daha derinlere bakarak, karanlığı, karmaşıklığı, kadınsılığı, yüzeydense iç yüzünü görmeye çalışabiliriz. Bu bende ilgi uyandırıyor. Ütopik bir düşünce bugün artık
mümkün değil. Nemrod’u ve Palmyra’yı yıkılabileceklerini düşünmek! Günümüzün trajedisi varolan kültürümüzü yok etmek. Yarattığınız eserler gündemden, terörizmden etkileniyor mu? Ben de bu dünyada yaşıyorum. Sorunları düşünüyorum. Sorunları yorumlamak sanatçının değil gazetecinin görevidir! Bu entellektüel bir proje değil, öyle olsa ölü doğardı. Ben kimim ki böyle bir şeyle çıkageleyim? Bildiklerim çok da enteresan değil. Sanatçılar başka bir şeyin mümkün olduğunu hissediyor. Nasıl çalışıyorsunuz? Her gün Londra’daki atölyeme gidiyorum. Bazen ne yapacağımı bilmeden gittiğim de oluyor. Aynı anda birçok proje üzerinde çalışıyorum. Altı odadan oluşan atölyemde bir odadan diğerine geçerek geziyorum. Resim yapmamaya, yarattığım şekillere müdahale etmemeye çalışıyorum ya da nasıl bir sonuç alacağımı bilmeden farklı maddeleri bir araya getiriyorum. Sanatçının görevi deneyler yapmak, olasılıklara açık olmak ve iyi üreticiler bulmaktır. Bir model yapıp, bir şeyi sonsuza dek kopyalamak kolay bir şeydir. Ama benim hedefim bu değil. Yaratırken başarıyı, şöhreti düşünüyor musunuz?
30
Bir eser bir diğerinden daha vasat olursa bunu görebiliyorum. Ancak çok iyi bir eser kimsenin hoşuna gitmeyebilir. İnsanların ne düşünebilecekleri hesaba kattığım bir şey değil. Elbette başarıya ulaşmak istiyoruz ama istemek elde etmeyi garantilemiyor. Şansın da büyük payı var.
31
05.
Ağaç yapraklarından narin heykeller 32
Tarihten günümüze heykeltraşlar eserlerini genellikle mermerden, bronzdan ya da seramikten yapmayı tercih etmişlerdir ancak bazı sanatçılar hayal gücünün sınırlarını zorlayarak, aklımıza gelmeyecek malzemeler kullanabiliyorlar. İngiliz sanatçı Susanna Bauer bu sanatçılardan biri. Bauer eserlerinde son derece narin, en ufak harekette çatırdayarak kırılacak kurumuş ağaç yapraklarını kullanmayı seçmiş. Dikişlerle birbirine tutturduğu yapraklardan geometrik şekiller, küpler ve rulolar üreten Bauer, üzerlerine ince ipliklerden işlemeler yapmış. Dallarında kuruyarak ölen yapraklar Sussana Bauer’in ellerinde yeniden hayat bulmuş. Sanatçı, eserlerini 27 Haziran’dan itibaren Cornwall’daki Lemon Street galerisinde sergileyecek.
33
34
35
36
37
38
39
06.
“Color For All” renk körlerİnİn hayatlarını değİştİrİyor
40
Amerikan boya markası Valspar ve renk körlüğü uzmanları EnChroma’nın ortaklaşa geliştirdiği ’Color For All’ (Renkler Herkes İçin) programı kapsamında renk körü dört kişi, özel olarak geliştirilen gözlükler sayesinde hayatlarında daha önce hiç görmedikleri renk tonlarını gördüler.
dünyadaki 300 milyon renk körünün yapamadıkları bazı şeyler arasında yer alıyor. Ancak gündelik hayattaki kısıtlamalar bunlarla sınırlı değil. Renk körlerinin eczacı, cerrah, elektrikçi, polis, pilot, denizci gibi bazı meslek dallarında çalışmaları da mümkün görünmüyor. Valspar ve EnChroma’nın ortaklaşa geliştirdiği ‘Color For All’ programı ‘Grinin 50 tonu’ belki de en çok renk kör- sayesinde belki de çok yakın bir gelecekte renk leri için geçerli olabilir. Bol gri ve bej tonlarının körleri rengarenk bir dünyaya kavuşacaklar. bulunduğu, yeşilsiz ve kırmızısız bir hayat. Gün ‘Color For All’ kapsamında geliştirilen gözlükler batımının tadını çıkarmak, gökyüzünde beliren elbette renk körlüğünü tedavi etmiyor ama renkgökkuşağına bakmak ya da ünlü bir ressamın fır- leri filtre ederek gözün beyine yolladığı mesajları çasından çıkan tablolar karşısında büyülenmek, değiştirebiliyor. Bu sayede daha önce birbirne
41
karışan mavi, pembe ve sarı tonları kendiliğinden belirebiliyor. Üretilen gözlükler, görüntüyle Photoshop üzerinde oynuyormuşcasına renkleri daha parlak, daha canlı ve daha doygun hale getirerek, normal koşullarda birbirine karışan dalga uzunluklarını ayırıyor ve gözün beyne yolladığı renk mesajlarını kat ve kat arttırarak kişinin farklı tonları ayırt etmesini sağlıyor.
42
McPherson lazer cerrahi uygulayan doktorların gözlerini korumak için takacakları bir gözlük üzerinde çalışırken ürettiği prototipin renk algısını değiştirdiğini fark etmiş. Cerrah gözlüklerini bir kenara bırakarak bu fenomenin üzerine giden McPherson birkaç yıllık araştırmanın ardından renk körlerinin kullanabileceği bir gözlükle çıkagelmiş. Kısa bir süre sonra satışa sunulacak gözlüğün piyasa fiyatı 400 dolar civarında, yani Tesadüfün bu kadarı 1000 TL’nin biraz üzerinde olacak. Chicago Güzel Sanatlar Müzesi şimdiden gözlüklerden Birçok bilimsel buluşta olduğu gibi bu gözlük- satın alarak müzeyi gezmeye gelen renk körlerilerin icadı da tesadüfe dayanıyor. Profesör Don nin kullanımına sunacak.
Renk körlüğü nedir?
43
Renk körlüğü, X kromozomunda yer alan ve çoğunlukla erkekleri etkileyen genetik bir mutasyon. Avrupa ve ABD’de erkek nüfusun yüzde 8’inde bu mutasyona rastlanırken, kadınlarda ise bu rakam yüzde 0,45. Bu, renk körlüğünün çekinik bir gen oluşu ve kadınların XX kromozomlarına sahip oluşuyla açıklanabilir. Kadınlarda mutasyona uğramış çekinik X kromozomu, baskın diğer X kromozomu tarafından işlevsiz kılınırken, erkeklerde ise ikinci bir X kromozomu olmadığından (XY) renk körlüğünü
barındıran çekinik X kromozomu baskın hale geliyor. Diğer bir deyişle kadınların iki ebeveylerinden de mutasyona uğramış geni almaları gerekirken, erkeklerin renk körü olmaları için, kendisi renk körü olmayan annelerinden çekinik X kromozumunu almaları yetiyor. Bu fenomeni daha iyi anlamak için ışığın gözden beyne kadar takip ettiği yola bakmak gerekiyor. Gözümüze giren ışık, gözün arka yüzeyindeki hücreleri yani retinayı uyarıyor. Retina iki ayrı fotoreseptör barındırır: Çubuklar ve koniler. Çubuk hücreler, aynı bir
44
fotoğraf makinesinin merceği gibi ışığı ve parlaklığı algılamamızı sağlar, renklere ise karışmaz. Koni hücrelerden ise televizyonlarda ve ekranlarda olduğu gibi üç tip vardır: kırmızı, mavi ve yeşil. Bu üç tip koniden ikisi, kırmızı ve yeşil olanları X kromozomunda bulunur. Gen mutasyona uğradığında ve renk körlüğüne yol açtığında bu koniler farklı bir şekilde işlemeye başlar ya da hiç işlemez.
45
Genin geçirdiği mutasyona göre üç çeşit renk körlüğü var. Bunlardan ilki ve en yaygını ‘Deuteranopia’. Bu durumda kişi maviyi ve kırmızıyı
görür ama yeşili ayırt edemez (yeşil kırmızıya karışır). İkinci durum ‘Protanopia’dır. Protanopia’da kişi mavi ve yeşili görür ama kırmızıyı algılayamaz. çüncü ve son tür ise Tritanopia’dır. Oldukça ender görülen bu renk körlüğü çeşidinde, kişi sadece kırmızı ve yeşil rengi algılar, diğer renkler ise birbirlerine karışır. Profesör Don McPherson’un geliştirdiği ve ‘Color For All’ kapsamında kullanılan gözlükler özellikle ilk iki kategoride bulunan renk körlerine hitap ediyor.
Haftaya görüşürüz:)
21 // HAZİRAN ’15
zete