HAFTASONU 28 HAZİRAN 2015

Page 1

28 // HAZİRAN’15



//

01.

ARNOLD SCHWARZENEGGER’LE ‘GENESİS’E HAZIR MISINIZ? //

02.

SELÇUK YILMAZ’IN YIRTICI HEYKELLERİ

//

03.

FATİH’TE SURİYELİ MÜLTECİLER İÇİN KİTABEVİ: PAGES //

04.

//

05.

KÜÇÜK BİR KIZ BÜYÜRKEN NELER HİSSEDER: ‘TERS YÜZ’ HİNDİSTAN CEVİZİNDEN LAMBALAR

//

06.

YÜZDE 100 ETİK YAŞAM TARZI: VEGAN

Editör: Cem GELGÜN


01.

Şampİyon bİr vücutcu, başarılı bİr aktör, mücadelecİ bİr valİ, şefkatlİ bİr baba: Arnold Schwarzenegger

4


5


Genç bir vücutcuyken “Avusturyalı Meşe”, sinemaya adım attığında “Schwarzy”, Kaliforniya valisi olduğunda da “Governator” lakabıyla çağırılan 67 yaşındaki Arnold Schwarzenegger kendisini uluslararası şöhrete kavuşturan Terminator filminin beşinci bölümü ‘Genesis’le yeniden milyonları ekran başına toplayacak. Paris Match, geçtiğimiz aylarda vizyona giren “Maggie”yle eleştirmenlerden övgü alan Arnold Schwarzenegger’le Los Angeles’taki evinde bir araya geldi ve oldukça kişisel bir söyleşi gerçekleştirdi. “Maggie” filminde kızını bir salgından kurtarmaya çalışan şefkatli bir babayı canlandırıyorsunuz. Eleştirmenler şimdiye kadar sergilediğiniz en iyi performansın bu rolle ortaya çıktığı konusunda hemfikirler. Sizce yaşlandıkça daha bir insancıl hale mi geliyorsunuz?

6

Senelerce bu meslekteki tek amacım para kazanmaktı. Aynı zamanda başkalarına da çok para kazandırdığım için kimse bana bu tarz filmler

teklif etmeyi düşünmedi. İlk defa benden gerçek bir oyuncu gibi bahsediliyor. İnsanlar bir zombie ya da bir kas yığını değil, hisleri olan hatta bazen ağlayabilen bir adam olduğumu daha yeni keşfediyor. Eskiden çocuğum olmadığı için onu kaybetmenin nasıl bir acı olabileceğini tahmin bile edemiyordum. Şimdi anlayabiliyorum. Şimdiye kadar oynadığınız filmlerde erkeklerin özellikle silahlara aşık olduğunu belirtmek gerekir… Ben kendim için değil izleyici için film yapıyorum. 67 yaşındayım ve bugünkü izleyici kitlem çoktan çoluk çocuğa karışmış insanlar, dolayısıyla artık beni farklı rollerde görmek istiyorlar. Eğlence politika gibidir, kitlenizle devamlı iletişim halinde değilseniz başarılı olmazsınız. Buna karşılık politika sinemadır diyebilir miyiz? Politikada, sinemada da olduğu gibi karşınızdakinin kalbine girmeniz gerekir. Politik bir demeçten


sonra insanların duyduklarını tekrar etmelerini istediğinizde büyük bir ihtimalle başarısız olacaklardır. Fakat kendini ifade etmiş olan politikacıyı sevip sevmedikleri veya bu insanın onlara güven verip vermediği hakkında hemen bir fikir sahibi olacaklardır. Politikada sorun herşeyin her an değişebiliyor olması. Bir sene en önemli şey bütçeyken bir sonraki sene en önemli şey eğitim olabiliyor. Çok çabuk adapte olmak lazım.

her zaman almaktansa vermeyi tercih etmişimdir. Valilik görevine başladığım sıralarda film başına 30 milyon dolar kazanıyordum. Oyunculuk kariyerimi terk ederek milyon dolarlar kaybettim ama hiç bir zaman pişman olmadım. Hep paradan bahsediyorsunuz. Nereden geliyor bu takıntı?

Hayatta yaptığım herşeyi bir rekabet gibi görüMuhtemelen sinema oyuncusu olmak politik yorum. Kariyerimin başında gözümü hırs kariyerinize yardımcı oluyordur… bürümüştü. Tek amacım dünyanın en çok kazanan aktörü olmaktı. Amacıma ulaşmak için deliler Emin değilim. gibi çalıştım. 10 yaşımdayken yaşadığım bölgede bulunan gölün kenarında bir iş kurmuştum. İki dönem Kaliforniya eyaletinin valiliğini Pazar günleri bakkaldan aldığım dondurmaları yaptınız. Bu süreç içerisinde kendi hakkınızda göl kenarında yürüyüş yapan insanlara iki katı ne öğrendiniz? fiyatına satıyordum. Kazandığım parayı biriktirip kendime spor kıyafetleri almak için harcıyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse, gerçeklerle “Herkül New York’ta” filminden kazandığım yüzleşmek durumunda olmadığınız müddetçe 12.000 doları harcamadan bankaya yatırdım ve ideoloji kolay bir şey. Ben bir göçmenim ve şim- 1974 senesinde biriken faizlerle 20.000 dolara ilk diye kadar aldıklarımı geri vermeye ihtiyacım var. apartman dairemi satın aldım. Kime çekmişim İnsanlara hizmet sağlamak benim için bir tutku ve bilmiyorum ama para konusunda hep becerikli

7


olmuşumdur. Şaşırtıcı olan kendinize hep çok güveniyor olmanız ! Gençken iki idolüm vardı Clint Eastwood ve Kirk Douglas. Hep onlar gibi olmak istedim ve bir gün büyük başarılar elde edeceğime emindim.

Verdiğim her sözü tutmak için çok gayret ettim ama verdiğiniz sözlerin yarısını bile gerçekleştirebildiyseniz kendinizi tatmin olmuş sayabilirsiniz. Benim durumumda olduğu gibi cumhuriyetçiyseniz ve etrafınız sadece demokrat liderlerle çevriliyse, sıkışıp kalıyorsunuz. Devamli bir mücadele gerektiriyor. Politika satranca benzer, sizin elinizde sadece iki, rakibinizde onaltı taş varsa kazanmak için pek bir şansınız yoktur.

Nasıl bu kadar emin olabiliyordunuz? Kendime güvenim başarılarımla beraber oluştu. Vücut geliştirmede uyguladığım kuralları heryerde uyguluyorum: Çok çalışmak ve istediğimi çok net bir şekilde görebilmek. Hiç B planım veya güvenlik ağım olmadı. Başarısız olduysanız çuvalladınız demektir. Düştüyseniz kendinizi toplamanız gerekir. Beni hep antrenörlerim ve akıl hocalarım yüreklendirdi ailem asla.

Çok ateşli bir çevrecisiniz. Bu alanda yaptıklarınızdan en çok hangisinden gurur duyuyorsunuz? En çok Kaliforniya eyaletindeki sera gazı salınımını azaltabilmiş olmaktan gurur duyuyorum. Ben ekonomiyi yavaşlatmadan da doğaya saygılı olunabileceğini düşünen politikacılardanım. En büyük savaşım küresel ısınmaya karşı ve sonuna kadar gideceğim.

Neden? Avrupalı kalmış olan yanlarınız var mı? Bana deli gözüyle bakıyorlardı. Neden dünyanın en iyisi olmak istediğimi, neden saatlerimi ağırlık kaldırmaya harcadığımı anlayamıyorlardı. Babam vefatından önce 1972 senesinde 3. kez dünya şampiyonu oluşumu görebildi ve bana “ Bu gücü nereden aldığını hiç anlamadık ama anlaşılan işe yarıyor! ” dedi.

Avusturya’da doğdum ama kendimi Amerika’da oluşturdum. Eski kıtaya bayılıyor um. Avrupa’daki problem başarının sistematik olarak cezalandırılması. Beş çocuğunuz var. Gelecek için endişe duyuyor musunuz?

Peki ya anneniz? Abimi kaybettikten sonra annemle çok ilgilendim. Onu her gittiğim yere, film çekimlerine, Beyaz Saray’a, ödül törenlerine, beraberimde götürüyordum. Bu çok hoşuna gidiyordu. Evlendiğimde baharda gelir 2 ay bizimle yaşardı. 1998’de ölümüyle perişan oldum. En büyük üzüntüm vali oluşumu görememesi.

8

Siyasetçiler genelde tutamayacakları sözler verirler. Siz verdiğiniz sözleri tuttunuz mu?

Birlikte sıkça konuşuyoruz. Çok şanslı olduklarını ve karınlarının hiçbir zaman aç kalmayacağını biliyorlar ama aynı zamanda ayakları yere sağlam basıyor. Muslukçu, politikacı ya da aktör olsunlar, seçimlerine saygı duyarım. Onlardan tek istediğim yapmak istedikleri hakkında net ve açık bir fikirlerinin olması. Kızlarımdan en genci olan Christina 23 yaşında ve hala öğrenci. Büyük kızım Katherine annesi gibi gazeteci olmak istiyor. Oğullarımdan biri oyunculuk dersleri alıyor ama bir yandan da iktisat bölümüne devam


ediyor çünkü sadece para kazanmakla kalmayıp kazandığı parayı değerlendirmeyi bilmek istiyor. Çocuklarıma takip ettikleri yolda ancak destek olabilirim. Yirmi beş yıllık bir evliliğin ardından, mayıs 2011’de eşiniz Maria Shriver’dan boşandınız. Ayrılığınız nasıl geçiyor? Halen devam ediyor. Aslında gerçek anlamda boşanmadık, ayrı yaşıyoruz. Şartlara bakınca, olabilecek en sağlıklı ilişkiyi yaşıyoruz. Aynı şey çocuklarım için de geçerli, birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar. Kişisel ve profesyonel hayatımda herşey yolunda.

9

atma riskini göze aldınız. Seksin iktidardan daha önemli olduğu kanısına varabilir miyiz? (Kahkaha atarak gülüyor) Eğer bir cevabınız varsa lütfen bana da söyleyin! Hayatınızın en mutlu dönemlerini yaşadığınızı söyleyebilir miyiz?

Avusturya’nın küçük bir köyünden gelen sade bir polis memuru çocuğunun 20 yaşında Londra’da podyuma çıkarak ‘Mr. Universe’ olmasının, 1968’de Amerika’ya ilk defa ayak basmasının, kazandığı ilk milyon doların, 1983’te Amerikan vatandaşı olmasının, Maria gibi bir kadınla evlenmesinin, önce dört, sonra da beş çocuğunun Hayatınızda yeni bir kadın var mı? olmasının ne anlama geldiğini hayal bile edemezsiniz. Hayatımı başka hiçbir şeye değişmem! Evet bir kız arkadaşım var ama bundan bahset- Geçmişe bakarak yaşamıyorum. Eski fotoğraflara mek istemiyorum. bakmam, oynadığım filmleri tekrar seyretmem. Bu ne işe yarar ki? Ben geleceğe dönük yaşayan Clinton, Strauss-Kahn ve siz… Farklı biriyim. Umduğum tek şey, bu dünyadan poziseviyelerde olsa da, yıllarınızı inşa etmeye har- tif bir etki yaratarak ayrılmak. Kendimi hiçbir cadığınız bir ilişkiyi seks yüzünden tehlikeye zaman ciddiye almadım.


02. Selçuk Yılmaz’ın yırtıcı heykelleri

10


Eskişehir Anadolu Üniversite’sinden mezun, genç heykeltraş Selçuk Yılmaz tamamladığı son üç eseriyle yine karşımızda. Önceki işlerinde mermer ve bronz gibi malzemeler kullanan sanatçı İstanbul’da devam ettiği çalışmalarında, artık metal parçalarını kullanarak maskemsi hayvan heykelleri yaratıyor. Çelik metal parçalarını döverek şekillendiren ve kaynak yöntemiyle bu parçaları birleştiren Selçuk yılmaz en çok da “Aslan” isimli parçasıyla sanatseverleri büyülemişti. 4.000 metal parçası kullanarak oluşturduğu 250kg ağırlığındaki eser, bir aslanın kas yapısını ve kıvrımlarını oldukça detaylı bir şekilde gösteriyor. Aynı yöntemleri kullanarak tamamladığı tilki, kaplan ve vaşak maskeleri en az “Aslan” kadar izleyicileri etkileyeceğe benziyor. Bu son üç eserinde metal parçalarına daha sivri ve daha keskin bir form veren sanatçı konu aldığı vahşi hayvanlar gibi yırtıcı heykeller ortaya çıkarıyor.

11


12


13


14


15


03.

Fatih’in kalbinde Suriyeli mülteciler için bir kitabevi


sancılı olmuş. El Kadri’nin, rejimin baskıcı politikalarını açık bir şekilde eleştirisi kendisine pahalıya olmuş ve üç yıl önce, Esad rejimine bağlı istihbarat elemanları El Kadri’nin Şam’daki yayınevi ‘Bright Fingers’a baskın düzenlemiş. Şans eseri o sırada Abu Dabi’de bulunan editör böylece Esad’ın adamlarından kurtulmuş olsa da, kendisi için tehlike çanlarının çaldığını fark etmiş. El Kadri o gün yakalanmış olsa, bugün hiç kuşkusuz ki rejimin hapishanelerinde işkence görüyor olacaktı. Yanlarına bir kaç eşya alan aile önce Ürdün’e, oradan da bir yıl sonra “Arapların, özellikle de Suriyelilerin, bu İstanbul’a kaçmış ama yaşadıkları tüm basülkede kendilerine bir yer bulmaları lazım” kılara rağmen içlerindeki kitap sevdası hiçbir diyen Samer El Kadri, kültürün öncellikle zaman dinmemiş. İstanbul’da yeni bir hayat okumaktan geçtiğini söylüyor. Yüzbinlerce kurmaya çalışan çift, hayata tutunmak ve Suriyeli gibi onların da ülkelerinden kaçışları Suriyeli mültecilerin yardımına koşmak için

Suriye’deki iç savaştan ve Esad rejiminin katliamlarından kaçan editör çift Samer El Kadri ve Gulnar Hajo, kitapların iyileştirici gücüne inanıyorlar. Şam’dan kaçarak geldikleri İstanbul’da Arapça kitap bulmakta zorlanan ikili, Türkiye’de bulunan iki milyonun üzerindeki mültecinin kitaptan mahrum kalmaması için kendi kitabevlerini kurmaya karar vermişler. Önemli yazarların Arapça baskılarının ve çocuk kitaplarının reyonlardaki yerlerini aldığı “Pages” (Sayfalar) adlı kitabevi, 12 Haziran’da Fatih’te kapılarını açtı.


18

yeniden bir kitabevi açmaya karar vermiş.

sadece üç kişi var.

“Pages” - Sayfalar adlı kitabevi, 12 Haziran’da Fatih’te, yeni restore edilmiş bir binada kapılarını açtı. El Kadri - Hajo çifti bugün metinleri, Suriye’dekinin iki katı fiyatına Lübnan’dan getiriyorlar ve İstanbul’daki bir matbada basıma gönderiyorlar. El Kadri, daha bundan birkaç sene önce tüm kitapların Suriye’de basıldığını anlatıyor. “Tüm yazarlar ve illüstratörler Suriyeliydi” diyor El Kadri. Eşinin de dahil olduğu on iki kişilik çalışma ekibi hayatlarını kurtarabilmek için, Türkiye, Almanya, Hollanda, İsveç ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere, dünyanın dört bir yanına dağılmış. Bugün kitabevi için çalışan

“Arap dünyasındaki hükümetler ne matbaları ne de yayınevlerini destekliyorlar” diyen El Kadri, “insanların okuyarak olup biteni anlamalarını istemiyorlar, sadece yaşasınlar istiyorlar” diyor. Suriyeli yazar Khaled Khalifa, iç savaştan birkaç yıl önce, 2008 yılında New York Times’a verdiği röportajda, Suriye’de kitapların yasaklanmasının normal olduğunu, buna alıştıklarını ve durumun absürtlük derecesine vardığını anlatıyordu. Khaled Khalifa röportajında “Suriye’de sansürden sorumlu kişileri yakından tanıyoruz, onun için de onları arayıp ‘Kitabımı neden sansürledin?’ diye sorabiliyoruz. Aldığımız cevap çoğu


zaman ‘Sen de niye bu konu hakkında yazdın ki?’ oluyor” diyordu. El Kadri - Hajo çifti İstanbul’da sansürden, rejimin bombalarından ve savaşın vahşetinden uzak, hayatlarını yeniden inşa ediyorlar. Çift, camiiye dönüştürülmüş, neredeyse bin yıllık bir kilisenin yakınlarında bulunan kitabevlerinin ileride bir müze haline gelmesini dilediklerini anlatıyor.

19

Kitabevinin raflarında, büyük yazarların yanında, ‘Arap Baharı’nı anlatan ve Suriye’de

basılması mümkün olmayan kitaplar var. Üst kat ise tamamen çocuk kitaplarına ayrılmış. “Her çocuk hayal kurar ve biz bu hayalleri kitaba dönüştüreceğiz” diyen Hajo, İstanbul ve Beyrut arasında mekik dokuyarak, Lübnan’ın başkentinde yaşayan Suriyeli mülteci çocukları için atölyeler düzenliyor. Savaşın vahşeti ve zorunlu göçün çocuklar üzerinde yarattığı travmayı hafifletmeye çalışan Hajo “Biz sadece acı çeken bir halk değiliz. Biz sadece hayatta kalmış bir halk da değiliz. Bu kitabevi sayesinde kaybetmekte olduğumuz kimliğimizi korumak istiyorum” diyor.


04.

KÜÇÜK BİR KIZ BÜYÜRKEN NELER HİSSEDER: ‘TERS YÜZ’

20


21


22

Pixar Stüdyoları’nın geçtiğimiz hafta viz- Yüz” yaratıcılarıyla Paris Match görüştü. yona giren ve büyümekte olan bir kızın hislerine tercüman olan yeni animasyon “Ters Yüz” yapımı zor bir film oldu. filmi “Ters Yüz” herkesin beğenisi kazandı. Pixar hangi yöne koşturacağını bilemiyor Çocukluktan ergenliğe geçen kızının yaşa- muydu? dığı duygu fırtınalarından ilham alan Pete Docter’in yönettiği ve Jonas Rivera’nın Jonas Rivera: Yaptığımız bütün filmyapımcılığını üstlendiği “Ters Yüz”, doğup lerin zorluk derecesi yüksek. Projeyi, büyüdüğü Minnesota’dan San Francisco’ya kendimize koyduğumuz teslim tarihinin taşınan 11 yaşındaki Riley’in hikayesini içerisinde bitirmeye çalışırız. Ancak “Ters konu alıyor. Pixar’ın ve Pete Docter’in Yüz” aynı zamanda hassas bir projeydi de. dehası ise hikayeyi beş ana duyguyla, yani Zamanımızın büyük bir çoğunluğunu mutluluk, öfke, iğrenme, üzüntü ve korku senaryoyu yazmaya, sonra yeniden yazmaya üzerinden anlatmak olmuş. Cannes Film ve en sonunda geliştirmeye harcadık. Festivali’nde tanıtıldıktan sonra eş zamanlı olarak tüm dünyada vizyona giren “Ters Pete Docter: İnsanlar, bir animasyon


filmini hazırlamanın ne kadar zaman aldığını kavrayamıyorlar. Bir insanın hislerini ekrana yansıtacak olmak bize, daha sonra müziğe dökmemiz gereken sayısız olanak sundu. Benim ana fikrim, “Bir kızın büyürken hissedebileceklerine konsantre olalım” oldu. Geçmişte yapmış olduğumuz animasyon filmleriyle tek fark, elimizde hiç bir somut referans olmayışıydı. Beraber çalıştığınız insanları projenin yapılabilirliği üzerine ikna etmek zor olmadı mı?

23

P.D: Pixar’daki iş arkadaşlarımız her zaman heyecanlı ve istekli. Onun için bazen hiç

soru sormadan çıkmaz sokaklara daldığımız olabiliyor. Örneğin bu sefer, insan ruhunun, zihninin neye benzeyebileceğini merak ettik. Bu sorunun hiçbir somut cevabı yok. Bize beynin işleyişini anlatan nörolog ve psikologlarla konuştuk. Oysa ruh ve zihin herkes için soyut bir şey. Rüya teorileri ve bilinçaltı, sayısız yoruma açık şeyler. İnsan kendi yolunu kendi çizer. Bize rehberlik eden tek şey, anlatmak istediğimiz hikaye oldu. Neden sadece beş duygu seçtiniz? P.D: Tanınmış bir nörolog olan Dr. Paul Ekman’la yaptığımız görüşmelerde, bize insanın başlıca altı duygu hissettiğini söyledi.


Bunlar mutluluk, öfke, korku, üzüntü, iğrenme ve şaşırma. Şaşırma bize göre fazlasıyla korkuya yaklaştığından onu bir kenara koyduk. Paul Ekman’a göre bir duygu, bir olaya verdiğimiz 20-30 saniyelik tepkidir. Elinizde sınırsız bir teknoloji var mı? P.D: Pixar’ın ilk adımlarını attığımız yirmi beş yıl öncesine göre, inanılmaz bir ilerleme var. Yarattığımız karakterlerin akıcılığı kıyaslanamaz bile.

24

J.R: Geçmişte kullandığımız programlarla uzaktan yakından alakası olmayan, son derece güçlü programlar yarattık. Ancak bu, senaryonun yanında sadece bir su damlası gibi kalıyor. “Ters Yüz”, teknolojik açıdan animasyon filmleri arasında herhangi bir

değişiklik yaratmıyor. P.D: Bugün, var olan tüm renk tonlarıyla oynayarak son derece gerçekçi dekorlar yaratabiliyoruz. Ama yine de hatırlatmak gerekir ki tamamen hayali bir dünyadayız. Geçmişte ana karakterlerimizin oyuncaklar, arabalar ya da balıklar olduğunu unutmamak lazım. “Ters Yüz”, özellikle de yetişkinlere dokunaklı gelen çocukluk hakkında bir film. Filmi genç izleyicilerden ziyade yetişkinler için mi yarattınız? P.D: Yazarken asla izleyiciyi düşünmem. Öncelikle kendimi düşünürüm. J.R: Filmler çocuğu olan kişiler tarafından


yaratılıyor. Onun için de çocukluktan bahsettiğimiz zaman, konu hepimizin ilgisini çekiyor, dokunaklı geliyor. Tüm çizerler ve yönetmenler günün birinde bu duygulara kapılıyor ve Disneyland’a gittikleri ilk günleri, ya da hiçbir şeyin önemli olmadığı, hayatın oyundan ibaret olduğu günleri hatırlıyorlar. Bu sizi ister istemez nostaljik yapıyor. Biz bu sihirli dönemi kendimizce yeniden yaratmaya çalışıyoruz. Kızım 10 yaşına bastığında bir daha hiçbir zaman 9 yaşında olmayacağını anladı. Bu ona çok garip geldi ve garip hislere kapıldı.

sinema dünyası tarafından tanındığını gösterdi. Ona meşruluk kattı. Bunu kimse inkar edemez! J.R: Bu ayrıca animasyon dünyasının sinema ailesinin bir parçası olarak görülmesini sağladı. Cannes sayesinde yaptığımız filmler, çocuk filmleri olmaktan çıkıp diğer uzun metrajlar gibi gerçek filmler olarak algılanmaya başlandı. Pete, “Ters Yüz” kızınızı gözlemleyerek ortaya çıktı. Filmi gördükten sonra tepkisi ne oldu?

Pete size ilham veren şey nedir? P.D: Warner’in, özellikle de Chuck Jones’un hem keyifli hem de dokunaklı olan çizgi filmleri. Ama elbette Tex Avery’nin “Muppet Show”u var, muhtemelen hafızamın derinliklerinde bir yerlerde hala mevcutlar. Ancak “Ters Yüz” bu filmlere bir referans olarak yapılmadı. Çalışmaya başladığımızda bir tehlike bizi bekler: referanslara ve etkilendiğimiz filmlere dikkat etmemiz gerekir, yoksa içlerinde boğulabiliriz. Aranıza belli bir mesafe koymak gerekir. “Ters Yüz” projesinde kaç kişi çalıştı? J.R: Aynı anda 277 kişi çalıştı ama toplamda bu sayı 350’yi buluyor. P.D: Bundan beş yıl önce proje üzerinde çalışan sadece iki kişi olduğumuzu düşününce… Filmi Cannes Film Festivali’nde tanıtmış olmak size ne kattı?

25

P.D: Herşeyden önce filmi dünyadaki herkesin duymasını sağladı. İkincisi ise filmin

P.D: “Baba güzel bir film olmuş” dedi. Bugün artık 16 yaşında ve hafif karanlık döneminden çıkmış bulunuyor. Bunu bir iltifat olarak aldım!


05.

Hindistan cevizinden lamba 26


Lamba tasarımcısı Vainius Kubilius, hindistan cevizi, mantar ve süet gibi birlikte görmeye alışmadığımız malzemeleri kullanarak tasarladığı lambalarla iç mekanları sadece aydınlatmakla kalmıyor aynı zamanda mekanın duvarlarına, yerine ve tavanına ışık sayesinde oluşan motiflerle adeta tribal resimler yansıtıyor. Vainius önce hindistan cevizinin dış kısmını iyice temizleyip pürüzsüz bir yüzey haline getiriyor ve içindeki beyaz etli kısmı tamamen boşaltıyor. Daha sonra kabuğun yüzeyine ışığın geçebilmesi için ince uçlu matkapla yüzlerce küçük delik açıyor. Tabii bu delikleri gelişi güzel değil, belli bir motif oluşturacak şekilde planlayarak yerleştiriyor. Bu etabın sonunda hindistan cevizinin içine bir ampul ve gerekli elektrik aksamlarını ekliyor ve lambanın ayakta durabilmesini sağlayacak olan gövde kısmını bükülebilir ama sağlam metal tellerle tamamlıyor. Estetik bir görünüm sağlamak için gövdeyi süetle kaplıyor. Lamba yanınca duvarlara uzayarak yansıyan ışıkların oluşturduğu görüntü tribal sanatta görebileceğimiz tabloları çağrıştırıyor.

27


28


29


30


31


06.

Yüzde 100 etİk yaşam tarzı: Vegan

32


33


Hayvanların her türlü kullanımına karşı çıkan ve et, süt, bal gibi hayvansal ürünlerin tüketimini yasaklayan ‘Vegan’ tarzı beslenme her geçen gün daha da fazla insanı kendine çekiyor. Vejetaryenliğin aksine bir nevi direniş felsefesi olan ‘Veganlık’, sistemin hayvanları barbarca kullanmasına karşı çıkıyor. Geçmişte Abraham Lincoln ve Albert Einstein gibi isimler tarafından benimsenen veganlığın reklamı bugün ünlü Hollywood yıldızları tarafından yapılıyor.

34

yaşasa da, felsefe olarak uzun zamandır yolunu yapıyor. Antik çağlardan bugüne bir çok önemli ismin hayvanlara yapılan zulmü protesto ederek, öncelikle et yemeyi reddettikleri biliniyor. Konfüçyüs, Da Vinci, Voltaire, Emile Zola ve Einstein gibi tarihsel öneme sahip isimlerin vegan oldukları konuşulur. İnsanlık tarihinin en önemli matematikçilerinden Pisagor “İnsanlar hayvanları öldürdükçe birbirlerini de öldürmeye devam edeceklerdir. Ölümü ve acıyı yayan, mutluluğu ve aşkı asla bulamaz” demişti.

Konuya veganlığın ne olduğunu anlatarak başlamakta yarar var. Veganlığı vejetaryenlikle Veganlık, Donald Watson’un 1944 İngiltere’de karıştırmamak lazım. Vejetaryen bir insan kır- kurduğu Vegan Society adlı kuruluşla daha mızı et, tavuk gibi et ürünlerini tüketmezken geniş kitlelere yayılmaya başladı. Bugün binlerce (ki bazı vejetaryenlerin balık tükettiği bilinir), insanla birlikte Brad Pitt, Leonardo DiCaprio, vegan et ürünlerini tüketmediği gibi, hayvan- Johnny Depp, Demi Moore, Natalie Portman gibi sal diğer ürünleri, örneğin yumurta, süt, peynir Hollywood yıldızları veganlığa geçtiler. Natalie gibi besinleri de yemez. Koyu vegan olanlar bu Portman 2008 yılında ‘Te Casan’ adlı vegan felsefeyi diğer alanlara da taşıyarak, deri ve yün ayakkabılar üreten bir şirket kurarken, Games Of gibi doğrudan hayvandan gelen giysileri giymeyi Thrones’un sevilen yıldızı Peter Dinklage (Tyron reddederler. Lannister) hayvanları koruma derneği Peta için veganlığı öven kampanyalara katıldı. Dr.Martens Dünyadaki vegan sayısı bugün bir patlama gibi markalar vegan koleksiyonlar üretiyor.


Veganın dolabında sentetik yün ve deriler, gerçek derinin, angoranın, kaşmirin, ipeğin ve yünün yerini aldı. Veganlığın yayılmasıyla beraber, hayvansal malzemelerden arınmış, yüzde 100 bitkisel ürünler mutfaklarımıza girmeye başladı. Soya ve buğday bazlı bitkisel hamburgerler, sosisler, tek bir gram yumurta içermeyen ‘Just Mayo’ adlı mayonez markası, jelatin içermeyen şekerler gibi daha bir çok vegan ürünün satışlarında patlama yaşanıyor. Kendisi gibi eşinin de vegan olmasını dileyen insanlar için veganlar arasında tanışma siteleri bile var. Veganlık sadece hayvansal ürün tüketmemekle, giysi dolabında bulundurmamakla sınırlı değil. Vegan ayrıca hayvanlara eziyet olarak algılanan avcılıktan, balık tutmaktan, hayvanat bahçesi ziyaretlerinden, sirklerden, kısacası hayvanların kullanıldığı her türlü eğlence etkinliklerinden de uzak duruyor.

veriyorlar. Mezbahalarda “acı çekmeden öldü” gibi bir şey mümkün değil. Büyükbaş hayvanların yüzde 50’si uyuşturulmadan öldürülüyor. Bu rakam kuzularda yüzde 95, tavuklarda yüzde 40’lara ulaşabiliyor. Veganlar ‘mutlu et’ diye bir şey olmadığını söyleyerek, tabağımızdaki etin stres, korku ve toksin dolu olduğunu savunuyorlar. Veganların üzerinde durduğu diğer bir nokta da küresel ısınma ve hayvancılığın yol açtığı hava kirliliği. Bir kilo et üretmek için 15.000 litre su gerekiyor. Dünya genelinde 1 milyar insan açlık sıkıntısı çekerken, büyükbaş hayvanlar küresel tahıl üretiminin yüzde 60’ını tüketiyorlar. Ayrıca hayvancılığın atmosfere salınan gazların yüzde 20’sinden sorumlu olduğu da kimse için bir sır değil. Geleceğe umutla bakan veganlar, barışçıl bir şekilde hayvan hakları için mücadele ediyorlar. Sayıları her geçen gün artan hukukçular, düşünürler, yazarlar ve ünlüler, insanların bilinçlenmesi için güçlerini bir araya getirerek hayvanların insanoğlunun kölesi olmaktan çıkması için çabalıyor.

Hayvan hakları savunucuları hayvanlar üzerinde yapılan kıyıma dikkat çekmek için Stella ve Paul McCartney’nin “Mezbahaların pencereleri Yazar Marguerite Yourcenar’ın da dediği gibi: olsaydı tüm dünya vejetaryen olurdu” sözün- “İnsanoğlu, hayvanlara zulmettiği sürece birbiri den yola çıkarak, hayvancılığa karşı mücadele için de birer cellat olmaktan kurtulamayacaktır”.

35


Haftaya görüşürüz:)

28 // HAZİRAN ’15

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.