HAFTASONU 2 KASIM 2014

Page 1

2 // KASIM’14

zete



//

01.

ROMAN POLANSKI: GÜNÜMÜZ POLİTİK KOŞULLARI KORKU VERİCİ //

02.

MEYVE VE SEBZEYE DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ HAYVANLAR

//

03.

YIKILMAKTAN SON ANDA KURTULAN 5 ŞAHESER //

04.

SIGOURNEY WEAVER’IN GÖZÜNDEN ALIEN’İN 35 YILI //

05.

SÜPER SAKALLAR GERİ DÖNDÜ

//

06.

BİYONİK AKCİĞER KANSERE İÇİN UMUT OLACAK

Editör: Cem GELGÜN


01.

ROMAN POLANSKI: GÜNÜMÜZ POLİTİK KOŞULLARI KORKU VERİCİ


‘Chinatown’ ve ‘Piyanist’ gibi filmleri sinema tarihine geçen, yaşadığı dramatik olaylar ve skandallarla adından sıkça söz ettiren ve tartışmaların odak noktası olan Roman Polanski, 1967 yapımı komedi korku filmi ‘The Fearless Vampire Killers’ın (Korkusuz Vampir Avcıları) tiyatro uyarlamasını Paris’te sahnelemenin gururunu yaşıyor. Büyük bir enerjiyle çalışmalarına devam 81 yaşındaki yönetmen, Paris Match’ın sorularını yanıtladı. Beyaz perdede vizyona girmesinden neredeyse elli yıl sonra, sizi ‘The Fearless Vampire Killers’ı tiyatroya uyarlamaya iten ne oldu? Roman Polanski: Bundan yirmi yıl önce, Fransa’dayken bu filmi sahnelemem istenmişti. Bir müzikal komedi olarak gayet uygundu ama Fransız izleyicisinin tepkisinden korkmuştuk. O zamanlar Fransa’da müzikal komediler pek sahnelenmezdi, ya da en azından sayıları çok azdı. Müzikal modası 1990’larda başladı ve bugün hala devam ediyor. Oyunu daha önce Viyana ve Berlin’de Almanca sahnelediniz. Bugün neden Paris’i ve Fransızcayı seçtiniz? Oyunumu yaşadığım yerde de sahnelemek istiyordum ama yapımcıların pek acelesi yok gibiydi. Aslında buna pek inanmıyorlardı. Fransızca, şarkı söylemek için en uygun ve en rahat dil değil.


Bundan dolayı da Fransa’da başlayan Opera kültürü oldukça çabuk bir şekilde İtalya’ya kaymıştı. Beni ikna eden, kitapçığın yazarı Michael Kunze ve müziği hazırlayan, besteci Jim Steinman oldu. Kunze’nin yaptığı tercümeler karşısında çok şaşırdım, edebiyatı şarkılarla ustaca bir araya getirmiş. Çok disiplinli ve beklentileri yüksek biri olarak tanınıyorsunuz. Zamanında, yönetmenliğin dışında ‘The Fearless Vampire Killers’da rol almış olmanız durumu daha da zorlaştırmıyor mu? Bundan 47 yıl önce, o rolde benim olduğumu tamamen unuttum bile. Bu şekilde düşünmüyorum. Ayrıca filmde yaptıklarımın bir taklidi olmasını istemiyorum, bunun hiçbir anlamı olmaz. Daha yeni, daha çağdaş, daha ilgi çekici, daha orijinal şeyler göreceksiniz, umarım. Oyunu, insanların sıkılmaması için günümüzün koşullarına uyarlamaya çalıştık. Bunu oyunun akışında hissedeceksiniz: herşey çok daha hızlı, çünkü bugün olayları daha hızlı kavrıyoruz.

6

‘Twilight’ ve ‘True Blood’ gibi film ve bir bakıma Sharon Tate’e saygınızı sunmak, dizilerle beraber son yıllarda vampir hika- onu anmak mı? yelerine olan ilgi oldukça arttı. Siz bu Sharon Tate’i daha çok ‘Tess’le anmıştım. konuda ne düşünüyorsunuz? Sahnelenen oyun daha çok, filmde de oynaBu ciddiyet beni oldukça şaşırttı. Benim yan Jack MacGowran içindi. O çok büyük için bu konuyu ancak komedi penceresin- bir oyuncuydu, Samuel Beckett’in favorisi, den alabilirdik. Birinci Twilight’ı beğendim. ve maalesef oyun sahnelenmeden bir kaç ay Oldukça çekici ve arada sırada komik olan bir önce aramızdan ayrıldı. Onunla bir kez daha yanı vardı. Seçilen oyuncular oldukça başarı- çalışabilmek çok isterdim. lıydı, makyajlar da öyle. Ama ikinci bölüm Ölümden bürlesk ve parodyal bir şekilde bana biraz sıkıcı geldi… bahsetmek, bir bakıma korkularımızla 1967’de ‘Dance of the Vampires’la birlikte, başa çıkmanın bir yolu mu? daha sonradan eşiniz olacak Sharon Tate’in de yıldızı parladı. Filmi, sahneye uyarlamak, Evet öyle düşünüyorum. Çocuklara hikayeler


için hiçbir zaman ara vermiyorum! Kubrick’le yaptığım bir telefon konuşmasını hatırlıyorum, bana telefonda: “Sence de, en sıkıcı süreç iki film arasında ne yapacağını, ne seçeceğini bilmemek değil mi?” diye sormuştu. Ona “Evet, evet kesinlikle” diye cevap vermiştim ama gerçek anlamda neden bahsettiğini bilmiyordum çünkü o zamanlar yılda bir film yapıyordum ve aramadan projeden projeye geçiyordum. Çalışabilmek için gişe rekorları kırmama gerek yoktu. Bugün üç yılda bir film yapıKariyeriniz boyunca hiçbir zaman çalış- yorsan şanslısın demektir. Herşey yavaşladı ve mayı bırakmadınız. Sizi motive eden ve bu zorlaştı: filmler için kaynak bulmak, montaj, hazırlık, çekimler ve post-prodüksiyon aşayaşta hala çalışmaya iten şey nedir? ması. Onun için bugün, bir projeye atılmadan Ara verdiğim zaman çok sıkılıyorum, onun önce iki kere düşünüyorum.

anlattığımız zaman, bir yandan aslında ne kadar çok korktuklarını, ama diğer bir yandan da anne ya da babalarının yanında kendilerini ne kadar güvende hissettiklerini görüyoruz. Yetişkin insanlar da aynı. Bizi korkutması gereken bazı şeyler hakkında gülebilmek bizi rahatlatıyor. Birbirimize yaptığımız şakaların aslında korkutucu ya da dramatikal yanları oluyor: ölüm, cinsellik, başımıza gelebilecek şeyler…

7


Günümüz politik koşulları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kızıma oyuncu olma isteğini veren şey nedir biliyor musunuz? “Dance of the Vampires”! İlk defa sahneye uyarladığımızda 4 yaşındaydı. Provalara gelirdi. O günden sonra oyuncu olmak onun için bir tutkuya dönüştü.

Felaket, korku verici. Böyle bir depresyon hayatım boyunca görmedim. Ya da belki Stalin zamanında Polonya dışında diyelim. Tabii ki karşılaştırılamaz ama insanların Geçtiğimiz şubat ayında, eşinizin de oynadığı “La Vénus à la fourrure” filmiyle ‘En iyi morali o seviyede. yönetmen’ César’ını dördüncü kez kazanAvrupa’dan ayrılmayı düşünüyor musunuz? dınız. Bu bir Fransız filmiyle kazandığınız ilk ödül oldu. Bu ödül, hayatınızın zor bir Eğer böyle bir isteğim olsaydı bugüne kadar döneminde size yardımcı oldu mu? çoktan yapmış olurdum. Fransa’da, uzun zamandır yaşadığım dairede yaşamayı sevi- Bu filmle bir ödül kazanmak benim için yorum. Çocuklarım burada okula gidiyor, çok önemliydi çünkü herkese hitap etmekarımın ve kızımın oyunculuk kariyerleri var. yebilecek bir filmdi. Oldukça karmaşık ve bir odada iki sat boyunca duran iki insanın Daha önce üç filminizde görme fırsatı izleyicileri sıkmaması açısından da benim bulduğumuz kızınız Morgane, televizyon adıma oldukça zordu. Bu bakımdan başarılı dizisi “Vikings”in üçüncü sezonunda rol olduğumuzu düşünüyorum. Dürüst olmak alacak. Kariyerine, sizin hala yasaklı oldu- gerekirse kendimi hiçbir ödüle hazırlamağunuz ABD’de başlamış olması kaderin bir mıştım. Emmanuelle Seigner ve Mathieu Amalric’in benden fazla hakettiklerini düşücilvesi mi? nüyordum, gerçekten, içimden bu geçiyordu.

8


9


02.

Meyve ve sebzeye dönüştürülmüş hayvanlar

10


Fotoğraf, resim ve grafik dallarında eserler hazırlayan Amerikalı sanatçı Sarah DeRemer “Animal Food” adını verdiği serisinde çeşitli hayvanları meyve ve sebzelere dönüştürmüş. Bir yiyecek gibi halka halka doğranmış, ya da kabuğu soyulmuş olarak resmettiği hayvanlarla oldukça ilginç sonuçlar elde eden DeRemer, içi kiwi dolu bir serçe, muzun içinden çıkan bir yılan, portakal kabuğundan bir horoz, avokadolu bir kurbağa, salatalıktan yapılmış bir ton balığı, karpuzdan oluşan bir penguen hayal etmiş…

11


12


13


14


15


16


17


03. Yıkılmaktan son anda kurtulan 5 şaheser

18

Kolezyum, Taj Mahal ya da Pisa Kulesi gibi insanlık tarihinin bize miras bıraktığı şaheserler, bazı sağduyulu insanların sihirli dokunuşu olmasaydı, bugün sadece tarih kitaplarını süsleyen, yok olmuş ve unutulmuş yapılar arasındaki yerlerini almış olacaktı. Milattan önce ya da 20. yüzyılda inşa edilmiş olsun, doğaya ve zamana meydan okuyarak ait oldukları kültürlerin sembolü haline gelen bu yapıları tehdit eden de,

kurtaran da bir bakıma insanoğlu oldu. Deprem, erozyon, yangın gibi doğal fenomenlerle başa çıkmanın dışında, savaşlara ve yağmalara maruz kalan, bir çoğu Dünyanın Yedi Harikası arasına girmiş bu yapılar bazen modern teknolojinin, bazen de kaderin yardımıyla yıkılmaktan son anda kurtuldu. Taj Mahal’siz bir Hindistan, Eiffel’siz bir Paris ya da Kolezyum’suz bir Roma düşünülemez…


şehir için önemine dikkat çeken yetkililer ise, Parislileri kulenin yirmi yıl sonra söküleceğine dair söz vererek ancak ikna edebildi. Yıkılma sözüyle kulenin inşasına göz yuman Parisliler, zamanla Eiffel’e alışarak kuleyi sahiplendiler.

19

Eiffel Kulesi sökülmekten kurtulmuştu ancak, 20. yüzyılın ortalarında büyük bir tehlikeyle daha karşı karşıya kaldı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru orduları birçok cephede bozguna uğrayan Hitler, 23 Ağustos 1944 tarihinde, Paris bölgesinin başına atadığı General Dietrich von Choltitz’e şehrin EIffel Kulesi bazı mahallelerini ve başlıca tarihi yapılarını Mimar Gustave Eiffel tarafından Paris’te imha etme emrini verdi. Fransız ve Amerikan düzenlenen Dünya Fuarı (Expo) için tasar- orduları Paris’e girdiği taktirde şehri bombalanan ve yapımına 1889 yılında başlanan lama emrini alan Choltitz, Hitler’in aklını Eiffel Kulesi, daha ilk günden Fransız hal- kaybettiğine kanaat getirip emri yerine kının tepkisini çekti. Parislilerin huzurlu bir getirmedi ve iki gün sonra 25 Ağustos 1944 vakit geçirmek için toplandıkları Champ tarihinde imzaladığı ateşkesle teslim oldu. de Mars bahçelerinin ucuna, Trocadero’nun II. Dünya Savaşı’nın tüm vahşetine rağmen, karşı kıyısına dikilmesi öngörülen Eiffel sağ duyulu kalmayı başaran von Choltitz, Kulesi’nin inşasına karşı imza kampanya- Führer’e itatsizlik ederek Eiffel Kulesi’ni ve ları başlatıldı gösteriler düzenlendi. Fuarın Paris’i yıkılmaktan son anda kurtardı.


ve Hintli yetkililer tarafından Taj Mahal’ın yıkılmasına ve yerine modern hükümet binaBir anıt mezar olarak inşa edilen Taj Mahal, larının inşa edilmesine karar verildi. Lord geçmişte bir çok kez insanoğlunun gazabına William Bentinck, Taj Mahal’i parçalara ayıuğrayarak, yıkılma tehlikesiyle karşı karşı rarak, tarihi eserleri Londra’da açık artırmada kaldı. Bugün Hindistan’ın sembolü olan satmayı planlamıştı. Neyseki Londra sosyetesi ve bir dünya mirası olarak kabul edilen Taj Taj Mahal’in parçalarına pek ilgi gösterMahal, uzun yıllar boyunca yerel liderler ve medi ve böylece proje suya düştü. 1900’ların Agra halkı tarafından hor görüldü. Babür başında Dışişleri Bakanı olan ve Kurtuluş İmparatorluğu’nun 6. hükümdarı Şah Cihan Savaşı kitaplarında da ismine sıkça rastlatarafından doğum yaparken ölen eşine itha- dığımız Lord Curzon Hindistan’a yaptığı fen inşa edilen anıt mezar dönemin en önemli ziyaret sırasında Taj Mahal’in pis, bakımsız ve yıkılmaya yüz tutmuş durumu karşısında yapılarından biriydi. şaşkınlığını gizleyememişti. Taj Mahal’in resİmparatorun ölümünden sonra gözden düşen torasyon çalışmalarını başlatan ve bugünkü Taj Mahal, İngilizlerin Hindistan’ı sömürgeye ihtişamına kavuşturan Lord Curzon, mutdönüştürmesinin ardından bir askeri üs olarak fak, polis karakolu ya da bilet gişeleri olarak kullanılmaya başlandı. Dış cepheyi süsleyen kullanılan mezar odalarını, ebediyete uyumermerler yağmalanmış, Taj Mahal’in bahçe- yan sahiplerine geri verdi. Taj Mahal, 1983 sine kışla inşa edilmiş, surlar garnizon olarak yılında Unesco tarafında Dünya Mirası olakullanılmıştı. 19. yüzyılın ortalarında İngiliz rak kabul edildi. Taj Mahal

20


büyük zararı yine insanoğlu ve zaman verdi. Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün ve Zamana karşı yarışan her yapı gibi, Roma şehrin Hıristiyan kontrolüne geçişinin ardınİmparatorluğu’nun sembolü Kolezyum da dan, onca Hıristiyan kölenin ve savaşçının geçmişte bir çok kez yıkılma tehlikesi atlattı. hayatını kaybettiği Kolezyum’un değerli Bugün neredeyse 2.000 yaşında olan ve mermerleri, taşları ve sütunları, zenginleşen bir zamanlar binlerce Romalının bakışları Roma sosyetesi tarafından yağmalanarak yeni arasında gladyatör dövüşlerine sahne olan inşa edilen villalarda kullanıldı. Yağmaların Kolezyum’dan bugün geriye kalan üçte iki- ardından zayıflayan yapı küçük depremlerle lik bölüm, Romalı mühendis ve mimarların iyice hassaslaştı. dehasını gözler önüne seriyor. Yüzyıllar boyunca dış duvarları, tribünleri İnşasına İmparator Vespasianus döneminde ve iç duvarları yıkılan ve neredeyse bin yıl başlanan Kolezyum, M.S. 72 yılında 55.000 boyunca unutulan Kolezyum, Vatikan’ın da kişi kapasitesiyle hizmete girdi. 2.yüzyılda, girişimleriyle 18.yüzyılda yeniden restore edilTrajan döneminde 123 gün süren kutlama- meye başlandı. Ancak Kolezyum bugün yeni larda 10.000 hayvan ve bir o kadar insan bir sorunla karşı karşıya. 20. yüzyıl boyunca kullanılmış, 2.000 civarında denizci, seyirci- inşa edilen metro hatlarının ve genişletilen lere gölge yapmak için tasarlanan dev yelkeni yolların yarattığı titreşimler Kolezyum’un açmıştı. Kolezyum’a ilk darbe, peş peşe strüktürüne büyük zarar veriyor. Yapılan düşen iki yıldırımdan geldi. Kolezyum’un analizler 2000 yıllık yapının, Pisa kulesi gibi alev alan ahşap yapısı bir çok duvarın çök- toprağa gömüldüğünü ortaya koydu. mesine neden oldu. İtfaiyeciler tarafından bir kaç günde söndürülen yangının neden olduğu hasarlar on yılı bulan tadilat sonunda ancak giderilebildi. Ama Kolezyum’a en Kolezyum

21


Pisa Kulesi doğaya değil savaşa kurban gidiyordu Her an yıkılma tehlikesiyle yüz yüze olan ve doğaya karşı en büyük savaşı veren yapı hiç kuşkusuz ki Pisa kulesidir. 1173 yılında yapımına başlanan kule, daha inşaat aşamasındayken yana doğru eğilmeye başladı. Yumuşak bir zemine inşa edilen kule, bugün neredeyse 4 derecelik eğimiyle her yıl biraz daha toprağa gömülüyor. 1838 yılında başlatılan çalışmalarda, kulenin çevresi kazılarak temelinde bulunan sütunlar ortaya çıkartılmış, gömülmekte olanlara ekleme yapılarak kuvvetlendirilmişti. 1990 yılında güvenlik nedeniyle ziyaretçilere kapatılan Pisa Kulesi, 90’lı yıllarda yapılan restorasyon çalışmalarının ardından 2001’de yeniden açıldı. 1998’de kulenin çevresine çelik ağırlıklar yerleştirilerek, bir nevi denge sağlanırken, bir yıl sonra yapılan çalışmalarda kulenin temelleri 15 metre uzunluğunda çelik çubuklarla kuvvetlendirildi. 22

Mühendislerin açıklamaları, son yapılan çalışmaların kuleyi bir 300 yıl daha ayakta tutacağını gösteriyor. Ancak II. Dünya Savaşı sırasında yaşananlar, bütün bu çabaların boşa gitmesine ve neredeyse bin yıllık tarihi bir yapının yok olmasına neden olabilirdi. Savaş sırasında Nazilerin elinde bulunan Pisa Kulesi keskin nişancılara ev sahipliği yapıyordu. Bu sefer kuleyi yıkma emri Almanlardan değil Amerikalılardan geldi. İnatçı ve mücadeleci bir düşmanla karşılaşan ve yüzlerce ölü veren Amerikan ordusunun komutanları cephenin ön saflarında bulunan askerlere Pisa Kulesi’ni imha etme emrini verdi. Emri alan, topçu bataryasının başındaki 23 yaşındaki çavuş Leon Weckstein’dı. Anılarını bir kitapta derleyen Weckstein, o günü şu sözlerle anlatıyor: “Komutanlarımdan, Pisa Kulesi’nin tepesinde Alman askerlerinin olduğu bilgisini ve herhangi bir hareket görmem halinde kuleyi bombalamam gerektiği emrini aldım. Dürbünümle kulenin üst bölümlerini ve çan kulesini incelemeye başladım. Alman


askerlerinin varlığına işaret edecek detaylar arıyordum ama, Alman askerlerinden çok Pisa Kulesi’nin güzelliğinden etkilendim. Her biri titizlikle yontulmuş işlemeler, heykeller ve sütunlar karşısında vurulmuşa dönmüştüm. Naziler bombardımanlarını yoğunlaştırmışlardı. Çok kayıp veriyorduk. Komutanlarım kuleyi yıkmamı emrettiler ama ben tetiğe basamadım, bunun yanlış olacağını düşündüm. 800 yıllık tarihi bir yapıyı yıkmak bana doğru gelmiyordu. Bir kaç dakika sonra, korkuyla olup bitenleri izlerken, komutanlarımdan geri çekilme talimatı geldi ve cephedeki yerimizi terk ederek geri çekildik. Bir ihanet olarak görülebilir ama geri çekilmekten dolayı çok mutluydum. Pisa Kulesi’ni yıkmak zorunda kalmamıştım. Bir

Aynı Eiffel Kulesi gibi Pisa Kulesi de II. Dünya Savaşı’nın kanlı ve yıkıcı çarpışmalarından bir askerin sağ duyusu sayesinde kurtulmuş oldu.

çok kez gömülü olduğu yerden çıkarılan ama daha sonra tekrardan kumların altında kalan Sfenks, bir yağma sırasında burnunu kayKrallar Vadisi’nin yakınlarında bulunan Gize betti. 1817 yılında, altın ve değerli hazineler Sfenksi, 4500 yıla yaklaşan yaşıyla medeni- arayan arkeologlar tarafından yeniden kumyetler tarihine tanık olan yegane yapılardan dan çıkartılan Gize Sfenksi’nin temelinde biri. Eski Mısır tanrılarından Harmakis’e ada- süregelen oynamalar ve erozyonu hızlandınan Gize Sfenksi sonraki yüzyıllarda gözden ran tuzlu kum, yapıyı tehdit eder hale geldi. düşerek, unutuldu. Tekrarlayan kum fırtına- Mısır hükümeti ve İngilizler tarafından 19. ları sonucunda sadece kafasının bir bölümü yüzyıl sonları, 20. yüzyılın başlarında başlatıaçıkta kalan Gize Sfenksi yerel halka korku lan restorasyon çalışmaları Sfenks’in temelini salmaya başladı. Hazine avcıları tarafından bir kuvvetlendirerek yıkılmaktan kurtardı. Kum fırtınalarına kafa tutan Gize Sfenksi

23

kaç dakika daha orada kalmış olsaydık, bunu benim yerime başkası yapmış olacaktı”.


04.

Sigourney Weaver’ın gözünden Alien’ın 35 yılı


Sinema kariyerine 1979 yılında ‘Alien’ gibi bir fenomenle başlayan, 1986’da ‘Aliens’la Oscar’a aday gösterilen ve iki yıl sonra ‘Sisteki Goriller’ filmindeki unutulmaz performansıyla Golden Globe ödülünü kazanan Sigourney Weaver’ı önümüzdeki yıllarda Avatar’ın devamında sıkça görme fırsatına erişeceğiz. Première dergisi, Ridley Scott, James Cameron ve David Fincher gibi önemli yönetmenler tarafından çekilen ‘Alien’ serisinin 35. yaşı vesilesiyle Sigourney Weaver’le kültleşmiş seri hakkında bir röportaj yaptı. Fox, Alien serisinin 35. yılını özel bir BluRay kutu piyasaya çıkararak kutluyor. Otuzuncu yılda da böyle bir ürün hazırlanmıştı. Alien serisinden bahsetmek için hala enerjiniz var mı? Uzun zamandır bahsetmemiştim? Beş yıl mı dediniz? Evet mümkün o zaman… insanlar bu dört filmi o kadar çok seviyor ki, bunca yılın ardından hala, tekrar tekrar seyredebiliyorlar. Seriyi artık mevcut olan en yüksek kalitede seyredebilecek olmaları güzel bir şey. Birçokları tarafından Alien’ın mimarı olarak bilinen H.R Giger’ın ölümü büyük bir kayıp oldu… Giger’ın ölümü karşısında çok sarsıldım. Çok hoş, gülmeyi ve mutlu olmayı seven bir adamdı. Filmlere katkısı düşündüğümüzden de fazlaydı. Onun elinden çıkan işler, onun yaptıkları beni bu rolü kabul etmeye itti. Eğer Alien’in bugün sinema ve bilim kurgu tarihinde önemli bir yeri varsa, bunda Ridley Scott’un harika bir vizyonla Giger’ı işe almasının büyük bir payı var. Bu tuhaf, rahatsız edici dünyaları tamamen Giger yarattı. Otuz beş yıl sonra, yaptıkları hala yeni, taze ve etkili. O günden beri kalite bakımından


Sanırım evet. Kendimi onlara yakın hissediyorum. Bu tarz filmleri yapmanın ne kadar Alien, bugün güçlü bir görsel kimliğe sahip zor olduğunu bilmek lazım: çekimler uzun yönetmenler için deney tahtası oldu: Ridley sürer, çok kalabalık ekipler çalışır ve gergin Scott, James Cameron, David Fincher… bir hava vardır… Böyle şeyler insanları birbirine yakınlaştırır. Alien’ı çeken dört yönetmen Onlar için bir ayin gibi oldu. de inanılmaz yeteneklere sahipti ve biliyorum Doğru. Ayrıca benim için de öyleydi. Benim ki yarın tekrar karşılaşsak, dün bıraktığımız ilk filmimdi ve böyle bir zamanda yanımda yerden devam ederiz. ‘Exodus’ için Ridley’le Ridley Scott gibi biri olduğu için çok şans- tekrar çalışma fırsatı buldum, ayrıca bütün lıydım. Biliyor musunuz kimse Alien’ın bir 2015 yılımı James Cameron’la, Avatar’ın devamının olacağını düşünmüyordu. James çekimlerinde geçireceğim. Onun için evet Cameron, bir köşede tek başına Alien’ın aramızda özel bir bağ var ve otuz beş yıl sonra devamını düşündü ve Ripley karakterine hala yerli yerinde. kimsenin daha önce düşünmediği bir boyut kattı. Alien’ı çeken yönetmenlerin kadınlara Bu denli büyük yönetmenleri kendine büyük bir saygısı var ve seri bu kadar büyük çekebilmek için özel bir şeye sahip olmak bir başarı yakaladıysa, inanın bana, başro- lazım. Alien serisini cazip kılan nedir? lünde bir kadın olduğu içindir. Güzel soru… (düşünüyor) Birinci Alien’in Neredeyse hepsi kariyerlerine sizinle çalı- oldukça yatay, az ama öz, akıllıca yazılmış şarak başladılar. Aranızda, sizi birbirinize bir hikayesi vardı. Hollywood’da buna “On Küçük Zenci” deriz (Agatha Christie’nin bağlayan özel bir bağ var mı? kimse onun yanına yaklaşamadı.


çok basit ama etkileyici romanına hitaben). Hikaye, sadece erkeklerin olduğu bir uzay gemisinde geçiyordu. Fox, Ridley Scott’u seçerek, o da gidip Giger’ı seçerek çok doru bir iş yapmış oldu. Oldukça kısır olan ve Kubrick’in filmlerine benzeyen bir şey yapmak istemiyorlardı. Gerçekçi bir şey istiyorlardı. Ridley, izleyicilerin bu bilim kurgu dünyasında kendilerini bulabilmelerini sağladı. Onun için sanırım en büyük yönetmenler bu serinin bir parçası olabilmek, kozmosun kendi yorumlarını verebilmek için sıraya giriyorlar.

27

Alien’ın üçüncü bölümünden sonra, çok açık bir şekilde geri gelmeyeceğinizi, sizin

için son olduğunu belirtmiştiniz. Oysa sonra… Alien’ın son bölümünü yapmam için bana çok para verdiler! En azından o zamanlar böyle şeyler konuşulmuştu, benim para için rolü kabul ettiğim söyleniyordu. Fox’la giriştiğimiz konuşmaların basına yansımış olması oldukça üzücü ama ne yapalım… Günümüzde ticaretin, imzalanan kontratların kamuoyuna yansıtılması durumu var ve bu oldukça yaygınlaştı, her ne kadar ben bunun herhangi bir şeye, özellikle de filmlere faydasının dokunduğunu düşünmesem de. Sorunuza cevap vermek gerekirse, evet


normalde geri dönmemem gerekiyordu. Ripley ölmüştü, herşey bitmişti. Ama yine de klonlama fikri ve bunun karakterim üzerindeki etkileri, yarı insan, yarı uzaylı olan bir Ripley’i oynamak ilgimi çekti. O zamanlar herkes klonlama konusuna büyük ilgi gösteriyordu.

28

yaşayacağım son büyük utançtır. Bundan sonra ekranda kendi işimi berbat etmeye bir tek benim hakkım olacaktır” demişti.

2012 yılında ‘The Cabin In The Woods’ için Joss’la yeniden çalışma fırsatı buldum ve film hakkında böyle düşündüğünden haberim yoktu. Sanırım bana bundan hiç bahsetmedi. Alien’ın dördüncü bölümünün senaristi Joss Sorun, filmin biraz duygu ve his yoksunu Whedon’un sonucu görünce çılgına döndü- olmasıydı, bu da büyük ihtimalle Ripley’in klonlanmış olmasından geliyordu. Her ğünü biliyor muydunuz? yönetmenin kendi saplantıları, kendi ilgi alanları vardı. Jean-Pierre Jeunet (Alien 4’ün Joss mu? Öyle mi? Neden? yönetmeni), kara mizahı çok seven ve tarz 1997’de film hakkında: “Kariyerim boyunca ne olursa olsun filmelerine biraz ironi koyan


biriydi. Bunun bir çok insanı rahatsız etmiş olmasını anlayabiliyorum. Ayrıca o zamanki teknoloji de bize pek yardımcı olmamıştı. Bugünkü kaliteden çok uzaktaydı. Joss için üzgünüm, bunun onu bu kadar etkilediğini bilmiyordum. Ama yine de dördüncünün çekimlerinde sonra beşinciyi kesinlikle yapmayacağımı söyledim. Dünyaya geri dönme, karaya ayak basma fikrine pek sıcak bakmıyordum. Kanımca yanlış yöne doğru gidiliyordu. Dördüncü bölüm için bile doğru yöne gidildiğinden şüpheliydim. Sonuç olarak Ellen Ripley’in hikayesi yarım kaldı.

29

Bir ‘Bilim Kurgu Kraliçesi’ olarak, bilim kurgunun her yerde olduğu bir dünyada yaşıyor olmak hoş bir şey olsa gerek öyle değil mi? Sigourney Weaver paylaşılamıyor… Kendimi bir ‘Bilim Kurgu Kraliçesi’ olarak görmüyorum, daha başka bir sürü şey yaptım. Aslında bilim kurguya hiçbir zaman özel bir ilgi duymadım ama itiraf etmeliyim ki bugün hayranıyım! Bilim kurgu, bugünü incelememizi sağlayan bir büyüteç görevi görüyor.

Küresel ısınma ya da kontrolsüz nüfus artışı gibi konular bilim kurguda sıkça tartışılan Size Alien 5’ten bahsedenler oluyor mu? konulardır. Bilim kurgu bugünümüz olmaya Yapım aşamasıyla yakından ilgilenen bazı başladı, filmlerde olanlar, yakın bir gelecekte insanlar çok genelleyici bir şekilde projeden gerçek hayatta yaşanıyor. Ama sorunuza bahsediyorlar ama daha fazla bir bilgim yok, cevap verecek olursam, hayır bir ‘Bilim Kurgu nasıl bir sonuç vereceğini bilmiyorum. Bir Kraliçesi’ değilim. Sadece bir kraliçe var, o da yandan hayranların hikayeyi bitirmemizi iste- ‘Uzaylıların Kraliçesi’! yeceklerini düşünüyorum.


05.

Süper sakallar gerİ döndü

30


2013 etkinliği dünya çapında ses getiren Dünya Sakal Şampiyonası, bu yıl da birbirinden ilginç, birbirinden çılgın sakal ve bıyık tasarımlarına sahne oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nin Portland şehrinde düzenlenen şampiyonanın 2014 ayağında, aralarında ‘En Güzel Salvador Dali Bıyığı’, ‘En Asil Bıyık’ ve ‘Freestyle’ kategorilerinin de bulunduğu 18 kategoride 300’ü aşkın kişi yarıştı. Ortaya, her yıl olduğu gibi oldukça keyifli görüntüler çıktı...

31


32


33


34


35


36


37


38


39


40


41


42


43


44


45


46


47


48


49


6.

SIRA BİYONİK AKCİĞERDE Biliminsanlarının araştırmalarında büyük mesafe kat ettiği ‘Biyonik organ’ ve ‘Kök hücre’ teknolojileri, çok yakın bir gelecekte insan vücudunun neredeyse tüm organlarının biyonik birer kopyasıyla değiştirilmelerine ya da diğer organlardan alınan kök hücrelerle yeniden oluşturulmasına olanak sağlayacak. Kısa bir süredir kullanılmaya başlanan ve daha önce bu sayfalarda yer verdiğimiz duyu özellikli biyonik kolun dışında, gözler, bacaklar, ciğerler ve böbrekler yenileriyle değiştirilebilecek ya da laboratuvar ortamında baştan yaratılarak hastaya nakledilebilecek. Toplam bütçesi neredeyse 1 milyar doları bulan kök hücre ve biyonik teknoloji sektörü, tıbbın ve insan sağlığının geleceği açısından büyük önem taşıyor. Hastalıktan ya da meydana gelen bir kazadan dolayı işlevini kaybeden bir organı iyileştirmeyi, en kötü durumda ise yerine

biyonik bir kopyasını koymayı öngören teknolojiler, körlerin yeniden görebilmesini, sağırların duyabilmesini, ampütelerin ya da felç olanların yeniden yürüyebilmesini mümkün kılıyor. Bugün artık yeni bir göze, bir böbreğe, bir bacağa hatta yeni bir ciğere sahip olmak imkansız değil. Gözler Michigan Üniversitesi’nden araştırmacılar, geliştirdikleri Argus II Retinal Prosthesis adlı biyonik gözü neredeyse kör olan 100’ün üzerinde hastaya naklettiler. 115.000 dolar tutarındaki bu yapay göz, gözlüğe yerleştirilmiş kameranın retinadaki alıcıya elektronik sinyaller göndermesiyle çalışıyor. Retinaya ulaşan sinyaller daha sonra beyin tarafından görüntüye dönüştürülüyor. Rehabilitasyon sürecindeki hastaların, büyük harflerle yazılmış metinleri okuyabildikleri tespit


edildi. Durumu: Amerika’da piyasaya sürüldü. Biyonik bacak Northwestern Üniversitesi ve Chicago

Rehabilitasyon Enstitüsü’nün ortaklaşa geliştirdikleri biyonik bacak, sinir uçlarını tendonlara yeniden bağlayarak, beynin bacağı kontrol etmesini öngörüyor. Proteze yerleştirilmiş ve hastanın sinir uçlarına bağlanan elektrotlar,


beyinden aldıkları sinyallerle bacağın eklemlerini harekete geçiriyor ve hastanın normale yakın bir şekilde, doğal hareketlerle yürümesini sağlıyor. Bundan dört yıl önce bir motosiklet kazasında sağ bacağını kaybeden Zac Vawter, gönüllü olarak denediği biyonik bacağıyla 103 basamak çıkmayı başardı. Durumu: Deneyler 2018 yılına kadar devam edecek.

çok hareketi gerçekleştirmesine olanak sağlıyor. Daha önce Zete sayfalarında yer verdiğimiz biyonik el ‘LifeHand 2’ ise daha da ileri giderek hastayı yeniden dokunma duyusuyla tanıştırıyor. Özel alıcılarla donatılmış biyonik el, hastanın nesneleri kavrayabilmesinin dışında, dokusunu da tanımasına olanak sağlıyor. Durum: Deka Arm System bir kaç yıldır piyasada, Life Hand 2 ise bir kaç yıla piyasaya sürülecek.

Biyonik kol ve biyonik el Kök hücrelerden elde edilen omurilik ve...

52

Deka Arm System’den Dean Kamen tarafından geliştirilen biyonik kol, bir omuz, dirsek, bilek ve beş parmaklı bir elden oluşuyor. Sinir sistemine bağlı elektronik sistemi sayesinde komutlarını doğrudan beyinden al biyonik kol, bardak tutmak ya da anahtarla kapı açmak gibi hastanın günlük hayatını kolaylaştıracak bir

Omurgasına ve omuriliğine zarar veren bir kazadan sonra beline kadar felç olan Darek Fidyka, geliştirilen kök hücre teknolojisi sayesinde duyularını yeniden kazandı. Polonyalı araştırmacılar dünyada bir ilki gerçekleştirerek, hastanın burnundan aldıkları kök hücreleri


omuriliğe aşılayarak, sinir hücrelerinin yeniden çoğalmasını sağladılar. Duyularını yavaş yavaş geri kazanan Fidyka’nın rehabilitasyonu halen devam ediyor. Durum: Klinik deneyler 2020’ye kadar sürecek. Yeni akciğerler

53

G e ç t i ğ i m i z ş u b a t a y ı n d a , Te k s a s Üniversitesi’nden Joaquim Cortiella’nın başını çektiği bir ekip, sadece üç günde, iki ayrı

hastadan alınan akciğerlerle yeni bir çift organ elde ettiğini açıklamıştı. Yeni vefat eden iki kişiden alınan akciğerlere, nakil yapılacak diğer hastanın kök hücrelerini aşılayarak, kısa sürede bağışıklık sistemiyle uyumlu, işlevsel ve sağlıklı akciğerler elde etmeyi başaran Cortiella’nın araştırmaları şu anda daha deney aşamasında. Eğer Cortiella araştırmalarında başarılı olursa, geliştirdiği tedavi, kanserli hastaların sağlıklarına kavuşmasına olanak sağlayacak. Durum: 10-15 yıldan önce mümkün görünmüyor.


Haftaya görüşürüz:)

2 // KASIM ’14

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.