/19
ü
e t e z r e niv
ingo: Zamaz
Getiren a z ı n ı ı Ayağ ız n ı r a l kiyor m y ı e ı ş l r a e a l g y m k ş a net P a konu lu davranma d n ı k _İnter k low ha sorum _VeloS al barış için ms _Toplu
IFTTT
Sayı: 19 / 2013 Genel Yayin Yönetmenleri Can Olguner Berkem Ceylan Yayın Koordinatörü Özge Yılancı Yazı İşleri Simge Gürkan Tuna Ateş Yazarlar Gökberk Ertunç Oğuzhan Karakaş Teşekkür Sarper Durmuş Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek
VeloSlow hakkında konuşmalıyız
İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır.
/ifbilgi
@ifbilgi
İnternet Paylaşımlarını Ayağınıza Get�ren Zamaz�ngo: IFTTT
Toplumsal barış �ç�n sorumlu davranmak gerek�yor
3
/
v i 端n
e t e z er
İnternet Paylaşımlarını Ayağınıza Getiren Zamazingo:
IFTTT Varolan tarifleri uygulayarak ya da
kendiniz yeni tarifler yaratarak İnternet alemine hükmetmeye var mısınız? Gökberk Ertunç
5
İ
nternette bir ton bilgi dönüyor; fakat zamanla bu bilgiler elimizden, ayağımızdan kaçıp İnternetin sonsuz dehlizlerinde kayboluyor. Bunu kafaya takanlar için “if then this that” diye gayet “nerd” bir isimle anılan site yerinde bir çözüm. Facebook’ta etiketlendiğiniz fotoğrafları Dropbox’a yedeklemek veya Feedly’de b eğ e n d i ğ i n i z m a k a l e l e r i e-posta atmak gibi birçok işe
yarayan ilginç bir internet hizmeti... https://ifttt.com/ sitesinde bu gibi ıvırzıvır işler için binlerce komut oluşturulmuş. Facebook’tan bu günlerde fişi çekilecek Google Reader’a yüzlerce internet hizmetini birbirine bağlamak için bu illeti kullanıyorum. Kullanması gayet basit. Sözgelimi Facebook’ta etiketlendiğim fotoğrafları etiketlendiği anda bilgisayarıma kopyalamak istiyorum.
Kayıt olduktan sonra ekrandan istediğim tarifi seçtim: Sonra karşıma açılan ekrandan “Use Recipe”ye tıklayarak işlemi başlattım: Böylece Facebook’ta etiketleneceğim her fotoğrafın bir kopyası bilgisayarıma düşmüş olacak. Bu gibi birçok internet sitesi için yaratılmış tarifleri uygulayarak veya kendiniz yenisini yaratarak İnternete hükmedebilirsiniz. n
VeloSlow hakkında konuşmalıyız İstanbul’da ciddi ve alçakgönüllü bir bisiklet grubu Berkem Ceylan
7
İ
stanbul’da tek başına bisiklete binmek ayrı bir motivasyon gerektiriyor. Bisikleti çok sevmeniz, Istanbul trafiğine tek başına çıkmak için, çoğu zaman, yeterli bir sebep olmuyor. Bu yüzden üç dört senedir mümkün mertebede tek başına bisiklete binmiyorum. Herhangi bir problemle karşılaşmanız durumunda, yanınızda bir kişi de olsa kardır. Zira trafikte ne ile karşılaşacağınızı bilmiyorsunuz.
Eurosport Türkiye bisiklet yorumcularından Sarper Günsal VeloSlow fikrini ortaya attığında heyecanlandım. Zaten uzun bir süredir, bu fikre binaen, “acaba Eurosport ekibi olarak twitter sürüşleri düzenlesek mi?” diye laflıyordur.
Sarper Günsal sağolsun ilk adımı atmış oldu. “Son zamanlarda başka insanlarla da bisiklete binmekten zevk aldığımı farkettim. Sohbet etmek, bir grubun parçası olmak, o grubun gerisinde kalmamaya çalışmak, yada önünde olmak güzel. Grupla binmek hem motive ediyor, hem beceriyi geliştiriyor. “ diyor Günsal. Grubun gedikli üyeleri arasında televizyon ekranlarından tanıdığımız ünlü şef Arda Türkmen de yer alıyor; ondan dinleyelim: “Bisiklet sever her kadın erkek her yaştan insanı birleştiren bir organizasyon veloslow. Kalabalık bir ekip içinde, o ekibin bir parçası olarak, kimi zaman yavaşlayarak,
kimi zaman hızlanarak, ama hep birbirini bekleyerek, kimi zaman öne geçip rüzgarı gögüsleyerek, kimi zaman arkada kalıp herkesi toplayarak yapılan güzel bir bisiklet organizayonu. Benim hayatıma Sarper Günsal, Berkem Ceylan ve Okan Can Yantır ile birlikte girdi, bana bir sürü güzel pedal arkadaşı edindirdi. Bisiklet de aynen hayat gibi, bazen zorluklara karşı pedal basılır, bazen yokuş aşağı serbest salınır, ama her zaman yanınızda ,çevrenizde insanlar vardır... dedim ya aynen hayat gibi... Siz de bir ekibin parçası olmak, kimi zaman rüzgara, kimi zaman yokuşlara o ekiple gögüs germek, saatte ortalama 25 km süratle yüzünüze
8
çarpan tatlı rüzgarı koklamak, bacaklarda o tatlı yorgunluğu deneyimlemek ama zihindeki o başarmanın verdiği manevi rahatlamayı hissetmek, ve yeni insanlar tanımak istiyorsanız Veloslow tam size göre demektir... Siz gibi, ben gibi, hayat gibi …” Son olarak Esquire Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Okan Ca n Ya n t ı r ’ d a n d i n l eye lim; “Bisiklet severseniz ve İstanbul’da yaşıyorsanız işiniz gerçekten zor… Hem yolların imkansızlığı hem coğrafyanın eğimi sizinle bisikletiniz arasına koca bir engel olarak girebiliyor. Bu engelleri aşmanın en kolay yolu, bisiklete ve bisiklet severleri bir araya toplamaya gönül vermiş adamların peşinden ayrılmamak… Sarper Günsal onlardan biri… Veloslow da onun buluşu; ortalama olarak 25-26 km’lerde gidiliyor. Herkes
dikkatli, herkes kurallara saygılı… İşin daha da iyisi her geçen gün büyüyen bu grup, çok güzel adamları bir araya getiriyor. Muhabbet var, spor var… Hadi kapın bisikletinizi gelin… Yeterince güzel sebep yazdığımı düşünüyorum…” Daha ne duruyorsunuz? VeloSlow İlkeleri:
Asfaltta binen, ciddi ve alçakgönüllü bir bisiklet grubudur. l Herhangi bir nedenden dolayı bisiklete hızlı bin(e) meyenler içindir. l # Ve l o S l o w ’u n “s l o w ”u değil “velo”su vurgulanır. Laylaylom binen bir grup l
9
değildir. l Amaç spor yapmak, bisiklet becerisini geliştirmek, grup halinde binmektir. l Yarış değildir ama çiçek, böcek binişi de değildir. Zırt pırt durulmaz! l Düz yolda ve rüzgarsız havada 25 km/h ortalama hızla gidilir. l Yola ikili sıralar halinde yerleşilir, grup yolda bir şeritten fazla yer işgal etmemeye çalışır. l Sert yokuşlar ve deli inişlerden kaçınır. l Yokuşta geride kalan inişte makul süre beklenir. l Daha hızlı ve güçlü olan sporcu arkasına yavaş olanı alır. l Hafta içi akşam, hafta sonu sabah erkenden buluşur. Tur en az 2 saat sürer. l H a ft a d a e n a z 2 kez
düzenlenir. l Geç kalan beklenmez, tur zamanında başlar. l Kask kullanmak zorunludur. l Yol bisikleti kullanmak zorunlu değildir. l Tura yedek iç lastik ve pompa ile gelinir. Kör kuyularda merdivensiz kalınmaz. l İsteyen istediği kadar biner, ayrılırken haber verir. l Hiyerarşi yoktur, grup ilkelerine uymak esastır. l Rekabet etmeden “peloton”u yaşamak isteyenler içindir. l Peloton “Patron”suz olmayacağından her turda farklı biri “Boss” olur. l “Boss”un işi gruba çobanlık yapmaktır. l Grubun önü yoldaki engel ve tehlikeleri ses/işaretle arkaya bildirir. l Yorulan önde çalışmak zorunda değildir. Ona kimse
bozuk atmaz ama tursonunda herkesin mabadından ter damlaması beklenir. l Herkes yorulmuşsa ortalama sürat düşürülür. l Grup paylaşımcı ve sohbetçidir. l Cinsiyet, din, dil, ırk, milliyet ayırımcılığı yapılmaz. Grup herkese açıktır. l Grup üyeleri ukalalıktan ve böbürlenme vesilesi yaratacak hareketlerden kaçınır. l Ego şişirmek için değil, kalori yakmak ve paylaşımı artırmak içindir. #VeloSlow Müdüriyeti kimsenin sorumluluğunu, hamiliğini üstlenmez. l Twitter’da @VeloSlow v e # Ve l o S l o w h a s h t a g ’ i i l e , f a ce b o o k ’ d a Veloslowsayfasından iletişim kurar.n
Toplumsal barış için sorumlu davranmak gerekiyor Kriz Günlerinde Gezi & Diğerleri Oğuzhan Karakaş
Son haftalarda yaşanan olaylar sevindirmekle birlikte insanı kaygılandırıyor. Ülkede yeşeren demokrasi talepleri bir yandan umut tazelerken öte tarafta yükselen ayrıştırıcı dil karamsarlığa sürüklemiyor değil. Bunun en çarpıcı örneklerini Gezi Olaylarını takiben yaşadığımız kriz günlerinde gördük. “Hüloooğ” ile başlayıp “Erdoğan’ın kılı” ile artmış olan üstten bakış, bir kesimi yerin dibine sokarken kendisini de yüceltiyordu. Diğer taraftan ise devlet gücünü arkasına almış kesim, muhaliflerine karşı her türlü şeytanlaştırıcı
nitelemeyi yapıyor. Haftalardır kısır bir döngü olarak devam eden bu durum Türkiye’nin toplumsal huzuruna zarar verebilir. Buna bağlı olarak, Türkiye’nin bilim yuvası olarak adlandırılan üniversitelerinden ODTÜ, geçen günlerde gerçekleştirilen mezuniyet töreninde ilginç pankartlara sahne oldu. Herkesin şu veya bu şekilde eleştirdiği kıytırık bir sınav sonucu üniversiteye yerleşen insanlar, okudukları okulun ismi ile nasıl kimlik kazanılır ve taraf olunur örneğini sergilediler. Zannedersiniz
11
iş dünyasından siyasete alışık olunan bir karakter biçimi. Özellikle muhafazakârlar doksan yıllık cumhuriyet tarihi boyunca buna karşı şerbetli hale geldiler. B a n a k a l ı r s a b u s a a tten sonra endişe edilmesi gereken şey, herkesin kendi “getto”larında mahalle baskısını yaşatmasıdır. Gittikçe hissedilen bir durum bu. İnsanlar Bağdat Caddesi’ne, Eyüp’e, Beyoğlu’na, ODTÜ’ye vb. çeşitli yer ve mekânlara girerken kendi kimliğinden ödün ver“Küçük dünyaları ben yarat- mesi veya bir şeylere tahamtım” şımarıklığı evden okula, mül etmek zorunda kalması
ki ODTÜ’de AKP’li yok, ODTÜ’de “aptal” yok. Herkes zeki, çevik ve muhalif. Oysa mezuniyet töreninin yapıldığı stadyuma bakıldığında muhafazakâr ailelerin de azımsanmayacak bir derecede varlığı göze çarpıyor. Kuvvetle muhtemel ki bu insanların birçoğu da AKP’lidir. Ancak karşı karşıya oldukları manzara çocuklarının mezuniyet töreninden ziyade, kendi yaşam tarzlarına ve partilerine karşı kibirle ve mizahla yapılan iğneleme geçiti idi.
gerekiyor. Başörtülü bir kadının jeep koltuğunda oturduğunda ne tür bakışlara maruz kaldığını ve nasıl etiketlendiğini ben kendi çevremden biliyorum. Fatih Çarşamba’da da etekli bir kadının ne tür bir psikolojik baskıya mâruz kaldığını görüyorum. Bir üniversite, kendi mezuniyet törenini alkolsüz içecek satışı yapmadan gerçekleştiriyor diye sosyal medyada alay konusu oluyor. Kanyon’da hükümeti eleştiren protestoya katılmadığı için masasının başında onlarca insan tarafından taciz edilen vatandaş da ayrı bir
12
örnek. Siyasetçiler de yapıp ettikleriyle yaşam biçimlerine ve tercihlerine karşı sarf edilen çirkin eyleme ve söyleme destek oluyor. Özellikle Başbakan’ın kullandığı dil ve üslup en fenası… Türkiye, kendi içinde yaşadığı problemlerle birlikte çevre ülkelerde süregiden iç çatışmaların kavurucu ateşinde yanmaması için kullanılan dile ve üsluba dikkat edilmesi gerekiyor. İnternet başındaki bireyden, ülkenin başındaki insana kadar herkes sorumlu davranışlar sergilemeli. n
/19
e t e z r e v i n 端