UNIVERZETE I 32

Page 1

/32

e t e z r e v i n 端

zete


Sayı: 32 / 2013 Genel Yayin Yönetmenleri Özge Yılancı Yazı İşleri Dilara Şenbilgin

KARŞINIZDA MARMARAY!

ELBET BİR GÜN BULUŞACAĞIZ!

TÜRKİYE SİYASETİ BABA FİGÜRÜNDEN KURTULMALI

BİRAZ MODA KONUŞALIM: GAMZE SARAÇOĞLU

LOMOGRAPHY İLE YENİ BİR MACERA

POPÜLER HAFTASI: 3 FİLM

BLOGLARIN GÜCÜ ADINA: WHAT ALİ WORE

KAMPÜS MODASI

Gökberk Ertunç Günseli Naz Ferel Yazarlar Aybike Işınsu Memiş, Duygu Taneri, Hande Alporal, İlayda Gencer, İrem Koca, Merve Yazkan, Oğuzhan Karakaş Fotoğraflar: Demet Açıkgöz Simge Gürkan Teşekkür Sarper Durmuş Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler

İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Twitter: https://twitter.com/Univerzete Facebook: https://www.face-

book.com/pages/%C3%9Cniverze te/222760591195490

/ifbilgi

@ifbilgi


3

/

v i 端n

e t e z er


4

Karşınızda Marmaray!


5

Açılışın yapıldığı Üsküdar’da binlerce kişi tören alanına akın etti, Üsküdar Meydanı trafiğe kapatıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kürsüye ’’Üsküdar’a Gider İken’’ şarkısı eşliğinde çıktı. Cumhuriyet Bayramı’nın 90. yıldönümüne rastlayan açılışa da vurgu yapan Erdoğan: ‘’Cumhuriyet’in neler yapabileceğini bugün ispatlıyoruz’’ dedi ve Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin konuşmasına da değinerek: ‘’Marmaray iki kıtayı kavuşturup 150 yıllık hayali gerçekleştiriyor. Bu bir İstanbul projesi değil insanlık projesidir. Tokyo, Pekin, Londra, Üsküdar.

“Asrın Projesi” olarak nitelendirilen Marmaray büyük bir törenle açıldı. Duygu Taneri Olur mu olur!’’ dedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ise: “Cumhuriyet’in 90. yaş gününü kutlarken hükümetimiz çok büyük bir hediye sunuyor. Gurur duyuyoruz.’’ şeklinde konuştu. Kurdele kesiminde Gül: “Asrın projesi için bir iyilik düşünüyor musunuz?’’ diye sorunca, Erdoğan: “15 gün ücretsiz yapalım.” yanıtını verdi. Konuşmaların ardından Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez dua okuyarak: “Allah’ım yeryüzünü imar ederken gönül dünyamızı imar etmeyi unutanlardan eyleme Allah’ım. İki kıtayı deniz altı köprülerle, yollarla birleştirmeyi nasip ettiğin gibi milletimizin kalpleri arasında ebediyen sevgi köprülerini, muhabbet köprülerini, kardeşlik köprülerini kurmayı da ilelebet korumayı da nasip et.’’ dedi.

O sırada Japonya Başbakanı da ellerini açtı. İlk 15 günün ücretsiz olması dolayısıyla günde 1 milyon kişinin kullanacağı planlanan Marmaray’da 30 milyon liralık gelir sağlanamamış olacak. Marmaray’ın aylık gelirinin 60 milyon, yıllık gelirinin ise 711 milyon lirayı bulacağı düşünülüyor. Bugünkü verilerle projenin 11 yılda kendini finanse etmesi mümkün gözüküyor. Yolcu sayısının yıllar içinde daha da artacağı düşünüldüğünden bu rakama daha önceden ulaşılabileceği tahmin ediliyor. İETT’nin 181 hattı Marmaray’a göre şekillendirerek 5 yeni otobüs hattı daha oluşturuldu. Böylelikle yolcular aktarma yaparak Silivri’ye kadar gidebilecek. Kız Kulesi’nde Pankart Üsküdar’daki açılış esnasında Kız Kulesi’nde bir grup tarafından pankart açıldı. Pankart, Deniz Polisi tarafından indirilirken 2 kişi gözaltına alındı. Marmaray Dünya Basınında CNN International, New York Times, Wall Street Journal ve Al Jazeera Marmaray’dan olumlu şekilde bahsederek: “İddialı proje”, “İstanbul’un en güvenilir yeri”, “başarı hikayesinin delili” gibi başlıklar kullandı. Ayrıca “Hükümetin 10 yıl süren ekonomik başarı hikayesinin delili olmuştur. İlk kez Avrupa ve Asya milyarlarca dolarlık bir projeyle denizin altından resmen bağlandı. 1861 yılında Osmanlı Sultanı I. Abdülmecid ve 1891 yılında Sultan II. Abdülhamid’in Marmaray’a benzer bir tünel inşa etmek amacıyla


6

İngiliz, Fransız ve Amerikalı bilim insanlarına araştırmalar yaptırmıştı.” cümleleri yazıldı.

Söğütlüçeşme ve Yenikapı arası 12 dakika, Üsküdar ve Sirkeci arası ise 4 dakika.

Kısaca Marmaray l Marmaray projesinin 3’ü yer altında olmak üzere toplam 5 istasyonu bulunuyor. l Tek yönde saatte 75 bin, günde ortalama 1 milyon yolcuyu taşıması planlanan Marmaray’dan geçiş ücreti: tam 1.95, öğrenci 1 TL. Marmaray kullanılarak yapılacak olan aktarmalı en uzak mesafede bir kişinin ödediği ücret 7 liraya kadar çıkacak. l Ayrılık Çeşmesi’nden ilk sefer 06.00 son sefer 24.00’te. Kazlıçeşme’den ilk sefer 06.00 son sefer 23.40’ta. l Marmaray gün boyu 10 dakika aralıklarla işleyecek. l M a r m a r a y ’ d a yo l c u l u k s ü r e s i : Gebze ve Halkalı arası 105 dakika, Bostancı ve Bakırköy arası 37 dakika,

Törenden Notlar l Törende Cumhurbaşkanı Gül’ün yeniden düzenlettirdiği İstiklal Marşı çalındı. l Marmaray’da deneme sürüşleri tören öncesine kadar devam ettirildi. l Üsküdar sahilinde su gösterisi yapıldı. l Kürsünün arkasında 3 boyutlu bir Marmaray vagonu yer aldı. l M a r m a r a y ’ ı n a ç ı l ı ş ı n a S o m a l i Cumhurbaşkanı, Japonya Başbakanı ve Romanya Başbakanı ile birlikte toplam 8 ülkeden 9 bakanın katılımıyla açılış gerçekleştirildi. l Törende bulunan konuk devlet adamlarına Sultan II. Abdülhamid’in 1871 yılında yaptırdığı ilk projenin eskizinin tablosu hediye edildi. l Törende yoğun güvenlik önlemi


7

alınarak katılımcılar, 3 ayrı yerden tören alanına X-Ray cihazlarından geçerek girebildi. Marmaray’daki yolculuk sırasında: “Marmaray’ın açılış törenine ve tarihe yolculuğumuza hoş geldiniz, şeref verdiniz.’’ şeklinde Türkçe ve İngilizce anonslar yapıldı. Marmaray’ın ilk günü kısa süreli de olsa sorunlu geçti. Önce elektrik kesintisinden dolayı denizin ortasında duran Marmaray, yolcularını tünelden yürüyerek çıkmaya mecbur bıraktı. Ardından kapılar çalışmadı. Sirkeci istasyonu daha yapım aşamasında olduğu için Sirkeci’de inmek isteyen insanlar Üsküdar’da inmek zorunda kaldı. İlk gün yoğunluktan dolayı seferler gecikmeli yapıldı. TCDD Genel Müdürü: “Maalesef her tarafını elliyorlar.” C N N Tü r k ’ te y a y ı n l a n a n 5 N 1 K

programına konuk olan TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman şunları söyledi: “Sabah birden yoğunlaştı. Bir komuta sıkıntısı nedeniyle 5 dakikalık bir elektrik kesintisi oldu. Vatandaşlarımız trenden indiler. Herhangi bir sorun göremedik. Daha sonra gidecekleri yerlere gittiler. İkinci durumda trenlerimiz bir ara durdu. Çünkü şöyle bir durum var yerin altında, insanlar Marmaray’ı çok merak ediyorlar. Çok sevdiler. Biz güle oynaya geziyoruz burada. Ben yolcularla birlikte en azından 5-6 kez trene bindim, yolculuk ettim. Gençler çok hevesli. ‘Bu benim ülkem benim trenim’ gibi konuşmalar geçiyor.O arada da maalesef her tarafını elliyorlar. Bu arada birisi trenin imdat frenini çekti. 3 dakikayı geçmeyen bir sıkıntı oldu. İçinde oldukları için yolculara uzun geldi. Biz Marmaray’da yerin altında yolcularımızla birlikte çok mutluyuz.’’ Marmaray’ın Zor Günleri Kapılarının arıza yapması sonucu yolcular 45 dakika denizin altında bekledikten sonra bir kez daha “tabanvay geçiş” yapmak zorunda kalarak tüneli yürüyerek geçti. Ardından trenler yine durdu. Bunun sebebiyse yine yolcuların imdat kolunu çekmesine bağlandı. Türkiye Gazetesi’nin manşetten verdiği: “Marmaray’a Gezi Sabotajı” haberinde: “Geziciler on binlerce kişinin canını tehlikeye atıyor’’ denilerek Marmaray’daki tüm sorunlar Gezi Parkı’na bağlandı. Yaşanan sorunların nedenlerinin açık ve net bir dille teknik görevlilerin ağzından açıklanmadığı sürece bu teorilerinin devamı gelecektir.


8


9

Biz Kızlı - Erkekli Öğrenci Evlerini İyi Biliriz! Geç saatlerde içki satın alıp içmemiz, metroda öpüşmelerimiz, homoseksüellerle arkadaşlık etmemiz, parklarda yatıp kalkmamız yenilir yutulur cinsten ahlaksızlıklar değil… Bir de şimdi kızlı erkekli aynı evlerde kalma olayı çıktı! Sanırsın burası Sodom ve Gomore! Bütün bu yaptıklarımızla, insanların yaşam tarzına kati suretle müdahele etmeyen Başbakanımızı bile çileden çıkarıyor, kendisini emniyet güçlerini devreye sokmak durumunda bırakıyo-

Türk gençleri olarak Başbakanımızı bir kez daha büyük hayal kırıklığına uğrattık! Neden böyle oluyor bilmiyorum. Acaba dış mihrakların etkisi altında mı kalıyoruz? İrem Koca

İllüstrasyon: Mert Tanır ruz! Anamız babamız da uygun buluyor yani bunları! Onlara için de hayırlı olsun! “Kişilerin müstakil özel evlerinde bir farklı kız bir farklı genç ikisinin aynı evde kalması ne denli acaba uygun olabilir. Siz kızınıza oğlunuza böyle bir şeyi hoşgörüyle karşılayabiliyor musunuz? Yarın anne olduğunuz zaman veya annesiniz bilemiyorum, yani kızınıza çocuğunuza böyle bir şeyi eğer siz uygun buluyorsanız sizin için hayırlı olsun. “

“Kız ve erkeklerin aynı evlerde kaldığı ihbarlarını bir kenara atamayız. Valiliklerimizle, emniyet teşkilatımızla bu tür ihbarları değerlendirip, üzerine gidiyoruz” “Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karmakarışık. Her tür şeyler olabiliyor. Ondan sonra anneler babalar feryat ediyor, ‘devlet nerede’ diye.” Bir kez daha özgürlüğümüze ve yaşam biçimimize müdahele edilmeye çalışılıyor. Türkiye, çocuk gelin oranında Avrupa ikincisi, insan hakları ihlalinde birinci. Cinsel istismar konusunu açmaya bile gerek yok. Ama kimse bu konularda çıkıp konuşmuyor, kimse valiliğe ve emniyet teşkilatına bu işi çözün diye talimat vermiyor. Çünkü biz hala kızlarla erkeklerin bir arada yaşayıp yaşayamayacağını tartışıyoruz. Yıl 2013 ama hala “evine erkek alan kız öğrenciyi” hedef göstererek yazı yazan apartman yöneticileri var. Bir lisede öğle yemeklerine haremlik-selamlık uygulaması getirilebiliyor. Yüz yıldır bu tip düşüncelerle savaşıyoruz aslında ama hala bir arpa boyu yol ilerlemedik. Kendimizi aşamadık. Böyle yönetenlerimiz oldukça da aşamayız zaten. Kendini muhafazakar olarak tanımlayan, bu iş “uygun” değildir diyenin da tepki göstermesi gerekir bu tip açıklamalara. Bir ülkenin Başbakanı nasıl olur da alenen ahlak polisliği yapar? Herkesin ahlaki değerleri farklıdır, dini inancı farklıdır. Herkesin ailesi kendi


10

düşüncesine göre kızına, oğluna birşeyler için uygun ya da uygunsuz der, ister hoşgörüyle bakar ister bakmaz. Kimse bir ebeveyne: “Çocuğunuz için bunu uygun buluyorsanız sizin için de hayırlı olsun” demek hakkına sahip değildir. Hangi apartman sakini bir dairede kızlı-erkekli kalıyorlar diye komşularından şikayetçi olup ihbar yapabilir? Bu ihbar kim tarafından nasıl ciddiye alınır? Öğrenci evlerinde “karmakarışık şeylerin olduğu” kanısına nasıl varılır? Ya da daha önemlisi Türk aile yapısına uygun “görünümlü” evlerde yaşanan çocuk istismarları yeterince karmakarışık değil midir? Başbakan Erdoğan kendi inanç ve düşüncelerine göre ülke yönetme arzusunda ama bu mümkün değil. Kendisine katılan katılmayan herkes bu açıklamalara ve uygulamalara kesinlikle karşı çıkmalıdır. Bireysel inançların özünde her zaman özgürlük olmalıdır. İnsan haklarının esas alınması gerekir, diğer tüm görüşlere ve yaşam tarzlarına saygı duyulmalıdır, müdahele edilmemelidir. Kızlı-erkekli gibi sözler sarfederek toplumsal cinsiyet ayrımcılığı yapılmamalıdır. Başbakan eğer böyle şiddetle, böyle büyük bir kararlılıkla konuşacaksa cinsel istismar, homofobi, aile içi şiddet ve daha niceleri hakkında konuşmalı; valisini, emniyetini bu işler için görevlendirmelidir. Biz özgürlüklerimize sahip çıkmayı iyi biliriz, Başbakanımız için de “hayırlı olsun.”


11

Radikal.com.tr’den alınmıştır


12


13

Erdoğan, Türkiye halkını parti yönetir gibi yönetebileceğini zannediyor. Halkı değil, devleti yönetmesi gerektiğini anlayamıyor. Oğuzhan Karakaş

Türkiye Siyaseti Baba Figüründen Kurtulmalı Toplum yaşamında neyin doğru-yanlış olduğunu ahlaki normlara bağlayarak bir otorite tarafından belirlendiği zamanları çoktan aşmış olmalıydık. Medeni dünyada bireyler kendi doğrularını kendi belirliyorlar ve buna göre yaşıyorlar. Negatif özgürlük alanları genişliyor ve devletin müdahalesi asgari seviyeye iniyor. İnsanlar mutluluğu veya kederi kendi buluyor ve bundan kendisi mesul oluyor. Biz ise erdemlerin, doğruların, ahlaklı olanın devlet tarafından belirlendiği düzeni aşamadık. Vatansever ve Atatürkçü olmak düne kadarki doğrularımızdı, bugün ise dindar olmak ve buna göre yaşamak yeni doğrumuz. Geçmişte zikir, ayin, dini merasim yapıldığında evlere baskın düzenlenirdi, şimdi de üniversiteli gençler aynı anda aynı yerde bulunduğu için mi baskınlar yapılacak? “Doğar, büyür, okula gider, mezun olur, erkekse askere gider, iş bulur, evlenir ve çoluk çocuğa karışır…” Devlet evliliği ve çocuğu ne kadar erken yaparsak o kadar muteber sayılacağımız ve kimi kıyaklar


14

alacağımız bir düzeni kuruyor. Bize yüksek idealler çiziyor. Bu ideallerin bir neferi haline gelmemizi istiyor. 2023 ve 2071 mefkuresi için bireysel arzularımızdan vazgeçip toplumsal hedefe odaklanmamız isteniyor. Daha fazla üreyip, daha fazla iş gücü oluşturup, daha fazla askeri kaynak yaratmamızı bekliyor. İşte bakın… En son olarak üniversite öğrencisi kız ve erkeklerin aynı evde yaşamasını engelleyecek düzenlemelerin başlayacağını söyledi Başbakan Erdoğan. Kızlı-erkekli öğrenci evlerinin muhafazakar yapılarına ters olduğunu açıkladı. Erdoğan eline bir fırça almış, idealindeki Türkiye’yi çizip boyamaya çalışıyor. İçki değil, ayran için diyor… Bir kere içki içsen de alkoliksin diyor… Benim seçmenim içerse o alkolik değil diyor… Her nikahta üç çocuk yapın diyor… Sezaryen olmasın, normal doğum olsun diyor… Kadıköy iskelesinden inenlerin kıyafetine bakıyorum ve bir şey demiyorum diyor… Bir baba, kızının başkasının kucağında olmasını ister mi diyor… Dindar nesil yetiştireceğiz diyor… Kendi dünyasında yaşıyor ve oraya uymayanları da bir şekilde içeri sürüklemeye çalışıyor... Türkiye halkını parti yönetir gibi yönetebileceğini zannediyor. Halkı belli bir yöne çekmeye çalışmak yerine, sadece devleti yönetmesi gerektiğini anlayamıyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğunun seküler bir kült tarafından belirlendiği iklimden geldik, bir doksan sene de dindar versiyonunu çekecek mecalimiz yok.


15

Başbakan Erdoğan, “kız-erkek öğrenci aynı evde kalamaz, denetim yapılacak” dedi. (Kaynak: ZAMAN)



17

Biraz Moda Konuşalım: Gamze Saraçoğlu Her sene farklı bir akım, farklı bir trend boy gösteriyor. Siz de tasarım yaparken bu tür akımlardan, dünyadaki trendlerden veya ünlü tasarımcılardan ilham alıyor musunuz? Beni sınırlayacak hiçbir şeye izin vermiyorum. “Özellikle bunları kullanmalıyım“ diye kendimi şartlandırmıyorum. İlham aldığım şeyi sınırlarsam, bu

İstanbul Moda Tasarımcıları Derneği’nin düzenlendiği “Biraz Moda Konuşalım’”söyleşisi sayesinde Gamze Saraçoğlu ile bir araya geldik. Merve Yazkan

benim de sınırlarımı zorlar ve tasarımlarımı da sınırlar. Böyle olunca koleksiyonlarımı yanlış yönlendirmişim gibi hissediyorum. O yüzden ilham konusunda kendimi rahat bırakıyorum. Hiçbir düşünce olmadan tasarımların, çizimlerin akıp gitmesine izin veriyorum. Sokaklar, insanlar, hayattaki her detay, her obje benim ilhamım! Modada prensipleriniz var mı? Stella McCartney’in sadece organik materyaller tercih etmesi gibi sizin de “asla tasarımlarımda kullanmam” dediğiniz şeyler var mı? Stella McCartney’den yola çıkarsak,

benim de organik materyal kullanımı gibi dikkat ettiğim detaylar var. Bence her tasarımcının modada disiplinleri ve prensipleri olmalı. Benim prensiplerim var: asla kürk kullanmamak. Bunun yanı sıra koleksiyonumda deri detaylı tasarımlara yer veriyorum. Polyester asla kullanmıyorum, elyaf tercih ediyorum. Kürk kullanımını seviyor olsam da asla gerçek kürk kullanmıyorum. Suni kürk kullanırken de doğal elyaftan yapılmış olmasına dikkat ediyorum. Peki, bunun gibi sizi “siz” yapan; sizinle ve tasarımlarınızla özdeşleşmiş olan


18

renkler, detaylar, kesimler nelerdir? Ekru ve krem rengini oldukça fazla kullanıyorum. Tasarımlarımı deri detaylar ile taçlandırmayı seviyorum. Keskin hatlı formlar, modern ve asimetrik kesimler, drapeler, peplum detayları, transparan detaylar sıkça kullandıklarım arasında. Kadınların dişiliğini ortaya çıkaracak hemen hemen her detayı ve kesimi kullanırım; bunu görmek hoşuma gidiyor. Bunların dışında bahsettiğim gibi, asla gerçek kürk kullanmıyorum. Polyester yerine doğal elyaf tercih ediyorum. İstanbul Moda Haftası içinde başından beri yer almış biri olarak, hakkındaki

düşünceleriniz nelerdir? Sizi gerçekten etkileyen gelişmeler ya da gerçekten rahatsızlık duyduğunuz eksikler var mı? İstanbul Moda Haftası, dünya takvimlerinde yerini alıp kendinden söz ettiren hafta olma yolunda büyük adımlar atıyor. Özellikle son gerçekleşen moda haftasında pek çok önemli tasarımcı koleksiyonlarını sergiledi. Benim kendi takvimimde İstanbul Moda Haftası’na hazırlanmak 3 ay kadar zamanı alıyor. Tema oluşumu, kumaş aksesuar seçimi, silüet oluşumu, prototipler, denemeler, styling önerileri, toplantılar, provalar derken 3 ay göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor. IMG’nin desteği sayesinde çok


19


20

önemli iş birliklerimiz de doğmaya başladı. Tasarım dünyasına adım attığınızda 6 yıllık bir süre boyunca defile yapmadınız. Bunun nedeni nedir? İlk defilenizi yapmaya nasıl karar verdiniz? Benim için kendimi hazır hissetmem çok önemli. Markamı doğru konumlandırmak, doğru adım atmak... Hızlı ve yanlış karar almak istemedim, doğru zamanı bekledim. Çünkü defileye karar vermek bu güveni kendinizde bulmak ve izleyenlerin karşılarına çıkarmak oldukça cesur bir hareket. Defile yapmadım ama bir “ekpozisyon” defile yaptım. Onu da kısaca anlatayım. Tüm dünyada “en çok satanlar” listesinden inmeyen Prof. Stefano E. D’Anna’nın kitabı Tanrılar Okulu’ndan ilham alarak “El Değmemiş Gelecek” isimli bir koleksiyon hazırladım. Zaman ilerledikçe defilelerimi sergilemeye devam edeceğim.


21


22


23


24

loMograPHy ilE yEni Bir MacEra Ve yıllar içinde büyük bir Uluslarası Lomogprahy Topluluğu’nu oluştururlar. Bütün dünyaya yayılmış olan bu analog çılgınlığından, 2012 yılında Türkiye’ye açılan mağazasayesinde Türk fotoğraf

“1990’ların başında bir grup Viyanalı öğrenci, gizemli Rus fotoğraf makinesi, Lomo Kompakt Automat ile karşılaşırlar...” Aybike Işınsu Memiş

severler de nasibini aldı. Artık her ay, bir analog sever ve Lomography topluluğu üyesi olarak; Lomography fotoğraf makineleriyle çektiğim fotoğrafları, makine bilgilerini ve analog fotoğrafçılık hakkında bilinmeyenleri sizlerle paylaşacağım. Ama çekimlere geçmeden önce, Lomography ve Lomography Türkiye hakkında daha detaylı bilgiler alabilmek için Lomography Türkiye Genel Müdürü Nural İdrisoğlu ile gerçekleştirdiğim röportajı sizlere ulaştıracağım: lomography’den bahsetmeden önce biraz sizi tanıyabilir miyiz? Ben Nural İdrisoğlu, şu an Lomography

Türkiye Genel Müdürü olarak görev yapıyorum. Aslında Uluslararası İlişkiler mezunuyum, 7 yıl İnsan Kaynakları alanında çalıştım. Lomography topluluğunun bir parçasıyken, Lomography Türkiye’nin açılmasıyla bu görevi aldım. Tam bir Lomography’ciyim diyebilirim. J Fotoğraf çekmeyi ve Lomography’nin r u h u n u y a n s ı t a n d e n ey s e l l i ğ i seviyorum! lo m o g r a p h y n e d i r ? Ve ş u a n lomography ne durumda? Lomography 1990’ların başında kurulan, deneysel analog fotoğrafçılığa adanmış bir topluluk. Uluslararası olarak bir milyonu aşkın üyemiz var. Ürünlerimizin satışını 16 farklı dilde yayınlanan online sitelerimiz, Lomography Gallery Store’lar ve seçilmiş toptan satış noktalarından yapıyoruz. Topluluk üyelerimiz online sitemize istedikleri gibi katkıda bulunabiliyorlar, bu da sitemizi daha keyifli bir hale getiriyor. Fotoğraf paylaşımının yanı sıra, üyelerimiz farklı başlıklarda makaleler yazıp, yarışmalara katılabiliyorlar. Çok aktif bir grubuz aslında. Türkiye ise Lomography ailesinin en yeni üyelerinden biri, Lomography Türkiye 2011 yılı sonunda kuruldu. Online sitemiz Şubat 2013’te, mağazamız ise Mart ayında açıldı.


25

Lomography makineleri sadece analog mu yoksa dijital mi? Sloganımız: “Gelecek Analog!” Bu yüzden makinelerimiz tamamen analog. Zaten aslında Lomography hareketinin başlangıcı da buna dayanıyor. Bir grup Viyanalı öğrenci, 1990’ların başında Prag’da geçerken Lomo Compact Automat (LC-A) adı verilen, Rus yapımı bir fotoğraf makinesi bulup çekim yapmaya başlıyorlar. Sonrasında kendi arkadaşları ve çevreleri arasında yaygınlaşan bu makine, bir anda bu hareketi ateşliyor ve 1992 yılında Lomography kurulmuş

oluyor. Sonrasında da bunu sergiler, LomoKonsoloslukları ve yeni tasarlanan makineler takip ediyor. Şu an çok geniş bir ürün yelpazemiz var. LC-A’nın yenilenen hali LC-A+ tabii ki hala en popüler ve en sevdiğimiz makinemiz, ama bunun dışında rüyamsı kare fotoğrafların kraliçesi Diana F+, 360 derece çeken Spinner 360, balıkgözü çekim yapan Fisheye No.2, aksiyonu yakalayan ActionSampler, hatta analog sinema aşıklarının 30 saniyelik sinema filmlerini yaratacakları LomoKino gibi pek çok farklı seçenek mevcut. Bunun yanı sıra giyim ürünleri, kitaplar ve filmler de var tabii ki! Bu makineleri kullanmak isteyenler daha önce fotoğraf çeken, az da olsa fotoğrafçılık bilen kişiler mi olmalı? Aslında 2 gruba da hitap edecek farklı makineler mevcut. Tamamen ne çekmek istediğiniz, nasıl sonuçların hoşunuza gittiği önemli. Analog fotoğrafçılıkta kendini geliştirmek isteyenlere diyafram ve enstantane ayarı yapabilecekleri, daha üstün modelleri öneriyoruz.


26

Ama çantanızda her zaman bulundurup, düşünmeden fotoğraf çekebileceğiniz modeller de var. Ayrıca neredeyse her hafta sonu bir atölye çalışmamız oluyor. Bunların bır kısmı “Analog Fotoğrafçılık Nedir?” ya da “Siyah & Beyaz Film Banyosu” gibi daha teknik atölyeler; bir kısmı ise Diana F+, La Sardina ya da Diana Mini gibi daha makine odaklı oluyor. Makine odaklı atölyelerimizde hem kullanımı anlatıyoruz hem de farklı çekim tekniklerinden bahsedip katılımcılarla birlikte çıkıp fotoğraf çekimi yapıyoruz. Biraz da Lomography Store’dan bahsedelim. Mağaza görüntü olarak biraz farklı bir yapıya sahip. Bu mağazayı açmak ve bu şekilde tasarlamak kimin fikriydi? Lomography Türkiye kurulduğunda aslında mağaza açacağımızı biliyorduk ama zaman ve yer biraz şansa bağlıydı. Bence şu an mağazamız kesinlikle olması gereken yerde. Galata’nın en güzel sokaklarından birindeyiz. Lomography Gallery Store’ların tasarımı genel merkezdeki mimari ekip tarafından yapılıyor. Bizim mağazamızın da yine tasarımı Viyanalı mimarlarımız tarafından yapıldı. Mağazada girişte bizi karşılayan LomoWall’un hikayesi nedir? LomoWall aslında bir sanat eseri. Tüm Gallery Store’larımızın kesinlikle en ilgi gören yeri. Mağazalarımızın dışında şu ana kadar Londra ve Viyana Müzeleri; Moma, Köln ve Manchester meydanları gibi farklı alanlara da uygulandı. LomoWall’un yapımı da yine genel merkezimiz tarafından

yürütülüyor. Şeçilen fotoğraflar tek tek basılıp duvar üzerinde birleştiriliyor. Bizim duvarımızda da 3.500’ü aşkın “Lomograph” yer alıyor. Mağazada satıştan başka farklı etkinlikler de yapılıyor mu? Biraz önce bahsettiğim atöyle çalışmalarımız düzenli olarak devam ediyor. Aylık olarak farklı partiler düzenliyoruz. Örneğin; Ekim ayında Cadılar Bayramı’nı Lomography’cilerle birlikte kutlayacağız. Ürün lansmanlarımız ve sergilerimiz de oluyor. Son dönemde “Seni Görmem İmkansız”, Sedat Girgin ve Gonca Vuslateri sergilerine ev sahipliği yaptı mağazamız. Makine fiyat aralığı nedir? Her bütçeye göre fotoğraf makinemiz var diyebiliriz sanırım. En uygun fiyatlı makinemiz 99 TL, en pahalı ve üstün model ise 999 TL. Nural İdrisoğlu’na teşekkür ediyor, Kasım ayında başlayacak analog maceramız için şimdiden hazırlanmaya başlıyorum. Görüşmek üzere!


27


28


29


30

Popüler Haftası: 3 Film Son günlerin en popüler, en heyecanla beklenen üç filmi. Gittik, izledik, yazdık. Hande Alporal


31


32

Thor: The Dark World Bir Twitter atasözü der ki: “Kızlar ‘çekici’ olan erkeklerden hoşlanır.’’ Gerçek olduğuna inanmak istediğimiz Marvel dünyasının yeni filmi Thor: The Dark World görücüye çıktı. Thor’un sinemayla ilk buluşması 2011’deydi. O zamandan bu zamana dış görünüş ve güç açısından kendini oldukça geliştirdiğini gördüğümüz Thor, bu sefer üvey kardeşi Loki’yle beraber Malekith tarafından yönetilen Dark Elves güçleriyle savaşıyor. Fantastik hikayenin yanısıra, Thor’un bilim kadını Jane Foster’la olan aşk hikayesinin de, sinema salonlarındaki kadın-erkek dengesini korumak adına kaldığı yerden devam ettiğini görüyoruz. Kızlı erkekli izlenebilecek bir film olmuş. Anthony Hopkins, Natalie Portman, Tom Hiddleston ve artık Thor’la özdeşleşmiş insan Chris Hemsworth’ün başrollerde olduğu Thor: The Dark World’de klişeleşmiş kötü adam sözleri kaliteyi biraz düşürmüş, Natalie Portman da geri planda kalmış sanki. Jane Foster’ın asistanı rolündeki 2 Broke Girls dizisinden hatırlayacağınız Kat Dennings yine

harika bir iş çıkarmış. Filmimiz genel olarak aksiyon ve heyecan açısından biraz zayıf geçse de, “sevgilinize küçük şakalar yapın” tadındaki atıflarıyla filmden hoşnut ve gülüşen seyirciler bırakıyor ardında. Bu filmde de her Marvel filminin sonunda olduğu gibi “ekstra sahne” (ve Stan Lee) var. Yalnız bu sefer 2 ekstra sahne var. Özellikle kızlara sesleniyorum, görevliler sizi salondan atmaya çalışsa bile inatla oturun, değecek.


33

Benim Dünyam ‘’İmkansız ona hiç öğretilmeyen bir kelimeydi.’’ Bu haftanın en çarpıcı Türk filmi şüphesiz ki Uğur Yücel’in yönetmenliğini yaptığı Benim Dünyam. Başrollerini Uğur Yücel ve Beren Saat’in paylaştığı,

Ayça Bingöl ve Turgay Kantürk’ün de yardımcı rollerde oynadığı film daha gösterime girmeden büyük tartışmalara yol açmış, filmin çalıntı olduğu söylenmişti. Oysaki Hintli yönetmen Sanjay Leela Bhansali’nin 2005 yapımı filmi Black’in yeniden uyarlanmış hali Benim Dünyam. Filmde bebekliğinden beri görme ve işitme engelli, Ela (Beren Saat) adlı bir kızın “karanlık” dünyası ve 8 yaşındayken hayatına giren bir öğretmenle (Uğur Yücel) bu hayatın nasıl değiştiğini izliyoruz. Baba ve anne arasında Ela’nın durumuyla ilgili tartışmanın geçtiği sahneyle beraber mendillerimizi çıkarmamız gerekiyor. Zira bütün film gözyaşı, sümük ve kalp ağrısıyla ilerliyor. Ela’nın küçüklük halini Muhteşem Yüzyıl’da Mihrimah olarak izlediğimiz Melis Mutluç canlandırıyor. Performansına hayran


34

kalmamak elde değil. Türkiye televizyonlarında Başbakan Erdoğan’dan sonra yüzünü en çok gördüğümüz insan Beren Saat’in, özellikle Aşk-ı Memnu’nun ilk sezonundan sonra çok daha iyi bir oyunculuk sergilediğini görüyoruz. Bihter zamanlarında iletişimini gözleriyle kuran Beren Saat, Ela olarak da bakışlarıyla da bizi kendi dünyasının içine sürüklemeyi başarıyor. Uğur Yücel’in yer yer Can Yücel’i, sıklıkla da İlber Ortaylı’yı anımsatan hal ve tavırları bir yana onu herhangi bir Doğu ağzıyla konuşurken görmemek izleyiciyi şaşırtıyor. Duyuların olmadığı bir yaşamın yanısıra, herkesin yegane amacının aşkı bulmak olduğu dünyamızda, onu bulmanın neredeyse imkansız olduğu bir hayatın nasıl olacağını insan sorgulamadan edemiyor.


35

Last Vegas ‘’Hangover 60 falan…’’ İsminde de görüldüğü üzere küçük kelime oyunları, minik espriler ve daha niceleriyle geçip giden filmin konusundan çok oyuncuları ile göze çarpıyor. Adeta “babaları” birleştirmiş filmde çocukluktan beri çok yakın arkadaş olan Billy, Paddy, Archy ve Sam’i sırasıyla Michael Douglas, Robert De Niro, Morgan Freeman ve Kevin Kline canlandırıyor. Filmde esas kız rolünde ise Mary Steenburgen’ı görüyoruz. Bunların yanına kendilerini oynadıkları kısa sahnelerle 50 Cent ve Stefan Gordy (bilinen adıyla Redfoo) de katılınca filmdeki esas olayın orijinal olmasına pek de gerek olmadığını düşündüyor film. “Bir grup erkeğin, içlerinden birinin bekarlığa veda partisi için Las Vegas’a gitmeleriyle yaşadıkları olayları izlediğimiz bir yeni film daha” olmaktan öteye gidemiyor Last Vegas. “Hangover filminde 60 yaş üstü erkekler oynasaydı ne olurdu?” sorusundan yola çıkılduğı düşünülen bu Las Vegas filminde amaç izleyicileri imrendirmek; çılgın partileri, ışıltılı kumarhaneleri ve seksi kızlarla dolu havuzları izleyicilere göstererek: “Biz de bunu yaşamalıyız!” cümlesini söyletmek olsa gerek. Hangover serisiyle kıyaslanınca daha bir oturaklı, daha bir duygulu ve hayat dersi dolu geçen film karakterlerin yaşları gereği eğlendirirken öğretiyor. Bu uğurda Robert De Niro’yu üzgün görmekse, izleyiciyi derinden üzüyor.


36

Bloglar覺n g羹c羹 ad覺na:

WHaT ali WorE


37

Eminim hepinizin, hepinizin olmasa bile bir çoğunuzun aktif olarak takip ettiği bloglar vardır. Bu bloglar kimi zaman bilgi edinmek için, kimi zaman güncel olayları takip etmek için, kimi zamansa sadece eğlence amaçlı takip ediliyor. İşte bizim de bundan sonra bu bölümde sizlerle paylaşacağımız bloglar tam da bu özelliklere sahip olacak.

Şaşıracağımız, “yok artık” diyeceğimiz ve güleceğimiz blogları sizin için araştırıp bu köşede paylaşacağız. İlayda Gencer

Bugünkü blog’umuzun adı: What Ali Wore Blog sahibimiz Berlinde yaşıyor ve her gün işe gittiğinde aynı saatte yoldan terzi Ali geçiyor. Ali ve blog sahibimiz her sabah mutlaka birbirlerine “Günaydın” diyorlar. Sonunda da Ali’nin pek İngilizce bilmemesine, blog sahibinin de pek Almanca bilmemesine rağmen bir şekilde orta yolu buluyorlar, anlaşıyorlar ve bugün sizlerle paylaştığımız blog ortaya çıkıyor. Blog’a girdiğinizde de göreceğiniz üzere Ali her gün birbirinden farklı kombinlerle karşımıza çıkıyor. He rgün farklı bir karaktere bürünüyor. Ali’nin içimizden herhangi biri oluşu blog’u


38

güzel kılan esas nokta. Tonton bir amca oluşu ise blog’u daha güzel ve çekici kılıyor. Blog sahibi sanıyorum Ali’yi yakaladıkça fotoğraflarını çekiyor. Her gün düzenli olarak blog’a fotoğraf girdiğini söylemem; bazen Ali ile yaşadığı bazı diyalogları veya ilginç olayları da fotoğrafların altına yazıyor.


39

Uzun süredir devam eden ve ilgi çekici bir blog, ayrıca LEAD Awards 2013’te “Yılın Blog’u” seçildi. Ben inceledim ve bu “tonton” Ali amcayı çok sevdim, sizlerin de seveceğini düşünüyorum: http://alioutfit.tumblr.com/


40


41

Melodi Ă–zuzun Beslenme ve Diyetetik


42


43

Işıl Terzioğlu Endüstriyel Tasarım


44


zete

/32

e t e z r e niv

ü

Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.