RÖPORTAJ
Elif Şafak;
5 ÇAYI
“Kökler zaten çoğuldur, tekil değildir!” Son romanı “On Dakika Otuzsekiz Saniye” ile The Booker Ödülü’ne aday gösterilen Elif Şafak, kendisi için okurlarının önemli olduğunu, elit kesimin eleştirilerini önemsemediğini söyledi. Şafak ile İstanbul – Londra hattında uzanan yazarlık yaşamını, göç olgusunu ve Türkiye’de kendisine yöneltilen eleştiriler hakkında düşündüklerini konuştuk. Röportaj: Nida Dinçtürk Fotoğraflar: Ali Köse
Ü
nlü yazar Elif Şafak’ın son romanı “On Dakika Otuzsekiz Saniye”, geçtiğimiz Haziran ayında yayınlandı. Elif Şafak, Mahrem isimli kitabında pedofili öğeleri içerdiği için eleştirilmiş, “İskender” ile “Ustam ve Ben” isimli romanları için de intihal iddialarıyla karşı karşıya kalmıştı. Usta yazarın son kitabı “On Dakika Otuzsekiz Saniye” ise dünyanın en saygın edebiyat ödüllerinden The Booker Ödülü’nün kısa listesi içinde yer aldı.
Bu romanında, son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalarla insan beyninin öldükten bir süre sonra çalışmaya devam ettiği ve bu sürenin 10 dakika 38 saniyeye kadar uzayabildiği bilgisinin peşinden giden Şafak; İstanbul’da yaşayan bir hayat kadını Tekila Leyla’nın ölümünün ardından geçen 10 dakika 38 saniyeye odaklanıyor. Leyla’nın son dakikaları, Türkiye’nin yakın siyasi tarihi, kadın ve LGBTİ hakları, şehir hafızası, aile, dostluk, göç ve öteki olma gibi birbirinden beslenen ve Türkiye’de yaşamın neredeyse bütününü oluşturan ögelerle bezeniyor. Yeni romanınız On Dakika Otuzsekiz Saniye ile Booker Prize’da kısa listeye kaldınız. Nasıl hissediyorsunuz? Çok mutluluk verici. Bence bir Türk yazarın bu kadar önemli bir edebiyat ödülüne aday gösterilmesi onur verici bir şey. Yazarlık çok yalnızlık gerektiren bir şey olduğu için bir şekilde kitap paylaşıldıktan sonra sevildiğini, insanların kalplerine, zihinlerine değdiğini dokunduğunu, hikâyenin onlar tarafından da hissedildiğini görmek… Benim için en değerli kısmı zaten her zaman o oldu. Ilk romanının yayınlanmasının
38