TEMMUZ – AĞUSTOS 2017 SAYI: 7
PYTHAGORAS MİNYATÜR KİTAPLARI NASIL OKUMALI?
OLYMPOS Eski Yunan Mitolojisi'nde tanrıların oturduğu kabul edilen ve 2919 m. yükseklikle Yunanistan'ın en yüksek zirvesini oluşturan Tesalya bölgesindeki dağ ile birlikte, antik çağda toplam 19 dağ Olympos ismini taşımıştır; bunlardan biri de Bursa’nın kültürel simgesi olan Uludağ’dır. Olympos’un Yunanca bir kelime olmadığına dair varsayımlar bulunmaktadır. Bu adın kaynağı ve anlamı tam anlamıyla bilinmese de eski Anadolu dillerinden geldiği ve çoğunlukla "yüksek dağ" anlamını taşıdığı anlaşılmaktadır. Gökyüzündeki bulutlara kadar doruğu uzanan ve tanrıların yerleşim edindiği dağ olduğu inancı ise Yunan'a Sümer’den girmiştir. Antik çağın ilk tarihçilerinden Herodot (M.Ö. 490-420) yazdığı Herodot Tarihi isimli kitabında Uludağ, "Olympos" olarak geçer ve Olympos'ta Lydia kralı Kroi-
sos'un oğlu Atys'in yaşadığı trajediyi anlatır. Herodot'tan 400 yıl sonra Amasya doğumlu coğrafyacı Strabon (M.Ö. 64-M.S. 21) yazdığı Coğrafya isimli kitabında Uludağ, Olympos ve Mysia Olympos'u olarak geçer. Strabon, "Mysia" isminin aslının Lydia'lılarda gürgen ağacı anlamına gelmekte olduğunu belirtir. Ünlü coğrafyacı, Prusa’nın (Bursa) Mysia Olympos’u eteklerinde kurulduğunu, Phrygialılar ve Mysialılarla sınır komşusu olduğunu belirtir. İki ayda bir yayınlayacağımız bültenimize verdiğimiz “Olympos” ismi, Bursa’ya özgü olmasının yanında, anlam açısından yüksek fikirleri ve idealleri çağrıştırmasından dolayı, mitolojik olmaktan öte felsefidir de. Bizler de bu ilhamla yola çıkarak, ismi gibi içeriğiyle de sizlere ilham olacak bu yayını oluşturmak istedik. İyi okumalar diliyoruz.
AKTİFFELSEFE YENİ YÜKSEKTEPE KÜLTÜR DERNEĞİ BURSA ŞUBESİ Adres: Fethiye Mah. Gazi Sok. No:14 (FSM Bulvarı Bosch Addax Arası) Nilüfer Bursa Tel : 0542 642 1611 E-posta : bursa@aktiffelsefe.org Web: http://aktiffelsefebursa.org
içindekiler Önsöz…………………………………………………………………………….…..…….2 Pythagoras………………………………………………………………….………..…..3-5 Minyatür……………………………………………………………………..………..….6-7 Kitapları Nasıl Okumalı…………………………………………...........…………8-9 İlham Pınarı.……………………………………………………………………..……..9 Bayan Nguyen’in Öfkesi (Bilgelik Hikayesi)…………..…………….………10 Spinoza’dan Esinti (Şiir)………………………………………………………..….11 Simyacı (Kitap)…………………………………………………………….….……….12 Sevginin Sırrı (Kitap)……………………………………………………..…………13 Kaptan Fantastik (Sinema)…………………………………………….………….14 Gelecek Etkinlikler………………………………………………………..………….15 Merhaba, Yeni sayımızda konu çeşitliliğini arttırarak daha zengin bir içerik oluşturduk. Okumalarınızı, daha fazla bilgi sahibi olmak için değil, daha fazla anlayış kazanmak için yapmanızı tavsiye ediyoruz. Bilgi sahibi olmak aydınlanmanın ön şartıdır. Ancak çok fazla bilgi çoğu zaman anlayışımızın önünde bir engeldir, bu durum da Montaigne’nin bahsettiği “uzman cehaleti” durumunu doğurur. Bu durum, çok fazla bilginin neden olduğu anlayış eksikliği, doğru ve yanlışı birbirinden ayırt edememe durumudur. Zihnin aşırı faal olması, aşırı spekülasyonu da beraberinde getirir, bu da gerçekliğin çarpıtılması durumunu doğurur. Dolayısıyla diyebiliriz ki cehalet, bilgisizlikten ziyade hakikati görememe durumudur. Bundan dolayı doğu felsefelerinde zihnin susturulması gerektiğinden bahsedilir. Zira doğu felsefelerine göre hakikate ancak zihin susturulduğunda, sezgi yoluyla ulaşılabilir. Bu, anlayışın zihinsel boyutunun yanında sezgisel boyutunun da olduğunu gösterir. Sezgi, akılsal olanın ötesinde, hakikat ile direkt olarak temas etmeyi sağlayan bir kanaldır. Hayatımızda akılsal olana değer verdiğimiz kadar sezgisel olana değer vermiyoruz, anlayışımızın çoğu zaman eksik kalmasının da temel nedeni budur. Daha fazla anlayış dileğimizle, iyi okumalar.
2
FELSEFE
PYTHAGORAS (Doğum: İ.Ö. 600-580 yılları - Ölüm: İ.Ö. 500 yılları) Antik Çağ'dan günümüze kadar gelen bilgilere göre Pythagoras'ın Ege'deki Sisam (Samos) adasında doğduğu (Babasının Samoslu bir tacir olup Pythagoras'ın Fenike'nin Sidon kentinde doğduğu da söylenmektedir); genç yaşlarda Anadolu-Hint-Mısır kökenli karma bir yoruma dayanan gizem kültü olan Orpheus'un öğretisinden etkilendiği ve daha sonra Eski Mısır'a giderek orada 22 yıl Osirisİsis-Horus öğretisinin içyüzü olan İsis Gizemleri hakkında Osiris Rahipleri'nden hermetik öğreti aldığı bilinmektedir. Eski Mısır ülkesi, Pers kralı II.Kiros'un oğlu II.Kaam Beez tarafından teslim alındığında (İ.Ö. 525) Pythagoras özellikle matematikte Pythagoras'ın da tutsak alınarak Bakendi adını taşıyan teoremiyle tanınbil'e götürüldüğü aktarılır. Babil esamıştır: reti sonrası da Kalde, Fenike ve Hindistan'a giderek bir süre yaşadığı söylenir. Hindistan'da Elephanta ve Ellora Brahminlerinin öğretilerine de vakıf olduğu rivayetler arasındadır. Pythagoras'ın doğuda edindiği bilgelik ile İtalya'ya giderek Kroton'da kendi okulunu kurduğu; bu okulda insanın içsel gelişimi ile ilgili bilgilerin yanısıra fizik, matematik, astronomi, siyaset bilimi vb. maddi bilimlere de ağırlıklı olarak yer verildiği bilinmekPythagoras Teoremi tedir.
3
FELSEFE
Pythagoras’ın önemli buluşlarından biri de müzikle matematik arasındaki ilişkidir. Kendisi ses perdesi ile tel uzunluğu arasındaki ilişkiyi tespit etmiştir. Ondan sonrakiler sayı oranlarında seslerin gizli bağlantılarını aramaya girişip bir sesin niteliği ile ses dizisindeki yerini bu sese karşılık olan sayının niteliği ve sayılar dizisindeki yeri ile bir tutmuşlardır. Pythagorasçılar, sayılardan edindikleri bilgileri genelleştirerek sayıları bütün varlığın ilkeleri (arkhe) olarak kabul etmişlerdir. Sayıların kendisi, tek ile çiftten ya da ''sınırsız'' ile ''sınırlayan''dan kurulmuştur. Bu temel karşıtlığı Pythagorasçılar şu on karşıt çiftte bulduklarını sanırlar: Tek-çift, bir-çok, sağ-sol, erkek-dişi, duran-kımıldayan, doğrueğri, aydınlık-karanlık, iyi-kötü, karedikdörtgen. Pythagorasçıların dünya görüşü dualisttir: Sınırlının, tekin, yetkin ile iyinin karşısında sınırsız, çift, yetkin olmayan ile kötü vardır. Ama nasıl sayıların temel birimi olan ''bir'' hem tek, hem çift sayı ise, onda her iki ilke de nasıl bir araya gelip birleşmiş bulunuyorsa, bunun gibi karşıtlar da evrende bir uyuma varırlar; evren bir sayı uyumudur. Evren hakkındaki düşünceleri ise dünyanın evrenin merkezi değil, bir gezegen olarak gösterilmiş olması; küre şeklinde olması ve bir yörüngesi olduğunu öngörmesi nedeniyle dönemin astro-
nomi bilgisi adına son derece önemlidir. Pythagoras'a göre bütün doğa akrabadır. O halde insan ruhu canlı ve Tanrısal evrenle sıkı sıkıya ilişki içerisindedir. Evren, bir ve ebedidir ve kesinlikle Tanrısaldır. Doğanın hakikati ile Tanrısal hakikat tek ve aynıdır. Bedenin yok olup gittiği alemde, asıl gerçeklik olan ruh, bedenden bağımsız bir varlığa sahip ve ölümsüzdür. Mutluluğun ruhta aranması gerektiğini ifade eden Pythagoras’a göre, ruhun tek hedefi vardır; tam anlamıyla arınmak ve tanrısal katmana yücelmek. Ruh, dünyasal yaşam boyunca işlediği fiillere, yaptığı iyilik ya da kötülüklere bağlı olarak, daha üstün ya da daha alçak bedenler içerisinde yeniden doğacaktır. Bu sarmal, mutlak ölümsüzlüğe erişinceye kadar devam eder. Pythagoras diğer pre-Sokratik filozoflardan oldukça farklı bir çizgide yürür ve onunla beraber bilgi; Thales, Anaximenes ve Anaximandros'ta olduğu gibi evrenin ana maddesinin bilgisi, evrenin neden ve nasıl meydana geldiği hakkında bir açıklama olmaktan çıkıp bir yaşama biçimi veya hayat yolu olmuştur. Pythagoras ve öğrencilerinin yükselişi yirmi yıl kadar kesintisiz sürmüş, öğrencileri Kroton ve çevresinde yüksek mevkilere gelmiştir. Bu dönemin sonunda Kylon adında bir Krotonlu
4
FELSEFE
halkı başkaldırmaya teşvik etmiş, Kylon'un komplosu sonucunda önde gelen Pythagorasçıların bazıları yakalanarak öldürülmüştür. Bu süreçte Pythagoras'ın başına neler geldiği hakkındaki bilgilerimiz çelişkilidir. Kimi aktarımlar öğrencileri ile birlikte öldürüldüğünü, kimileri de onun bu vahşetten kaçıp kurtulduğu ve ileri yaşlarda eceliyle dünyadan ayrıldığı şeklindedir. Pythagoras'ın kurduğu felsefe okulu İ.Ö. V. yüzyılda Philolaos, IV. yüzyılda da Arkhytas tarafından yaşatılarak ün kazanmıştır. Platon'un kırk yaşlarında İtalya ve Sicilya'ya gittiğinde okulu ayakta tutmaya çalışan Arkhytas'la tanıştığı bilinmektedir. Aristippos onun adını; ''O Pythian'ın (Pyth-) söylediği kadar çok gerçeği söyledi (-agor)'' diyerek belirtmektedir. Iamblichus da onun hakkında; Pythia'nın (Apollon'un kadın elçisi), Pythagoras'ın babasına karısının bilge ve insanlığa yararlı olacak büyük bir insanı dünyaya getireceği kehanetinde bulunduğu hikayesini anlatır. Kendine ''sophos'' yerine ''philosophos'' adını veren ilk kişinin Pythagoras olduğuna inanılır. Sözcük, bilgeliğin kazanılmış olduğunu değil, ama yalnızca ona doğru bir çabayı anlatır. Derleyen: Ezgi Çetin Kaynakça: Felsefe Tarihi; Prof. Macit Gökberk, Remzi Kitabevi, 2004
Pythagoras’ın Samos adasındaki heykeli (Dik üçgen biçiminde)
Hermetik Bilge Pitagoras; Malik İlyas Tanrıbağı, Hermes Yayınları, 2010. İlkçağ Felsefesi; Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2012. http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/fikri_akdeniz_pis agor_pisagorculuk_felsefesi.pdf http://www.historicalsense.com/Archive/pythagoras1_1.htm https://www.academia.edu/5643751/Pythagoras%C4%B1n_Okulu_ve_E%C4%9Fitim_Anlay%C4%B1%C5%9F%C4%B1__Pythagoras_s_School_and_Educational_Understanding
5
SANAT
MİNYATÜR Gerçek boyutundan daha küçük bo- nerek resmedilir, Minyatür adı veriyutlarda incelikle sabırla tasvir etme len bu resimlerin asıl amacı metinde sanatı Minyatür. Anlatım, kendini geçen olayları kitaba resmederek okuifade etme insanın varoluş serüve- yucunun kafasında olayla ilgili bir ninde en büyük araçtır. Bedenle anla- imaj yaratmak ve bununla birlikte kitım dansın, tiyatronun, görselle anla- tabı zenginleştirmektir. “Bu sebeple tım resmin, heykelin, sesle anlatım bu küçük resimler genel olarak persmüziğin ortaya çıkmasında etken pektif, anatomi, boyut, ışık-gölge gibi olur. Mağara duvarlarındaki resimler bilinen resim sanatının kaidelerine bunlara birer örnektir. Yazıyla birlikte ihtiyaç duymamış olan kendine özgü sözlü anlatım yerini yazılı metinlere tasvirler şeklindedir. Figürlerin birbibırakır. Bu metinlerde yer alan resim- rine benzer ve biri diğerini kapatmalerle anlatım görsel olarak destekle- yacak şekilde verilmesi, arka plandaki nir. İslam kültüründe kitap resmi, çizimlerin kâğıdın üst tarafına yerleşmetnin daha iyi anlaşılması için en tirilmesi, kimi zaman figür boyutlarıyalın ve anlaşılır şekilde zengin bir es- nın kişinin makam ve mevkiine göre tetik anlayış gözeterek nakış gibi işle- belirlenmesi gibi özellikler minyatür-
6
SANAT
leri birer şematik resim olarak görmemize yol açmaktadır. Bununla beraber klasik İslam minyatür geleneğindeki nakış gibi süslenmiş zemin üzerinde bir ahenk ve incelik içindeki renklerle verilmiş tasvir örnekleri bu resimlerin olayı görselleştirirken kitapları da birer sanat eserine dönüştürdüğünü bize göstermektedir.”* Minyatür sanatı 11.-19. yy arasında Selçuklu, Memlük, Celayirli, Timurlu, Türkmen, Safevi, Özbek, Babürlü, Kaçar ve Osmanlı devletine ait geniş bir İslam coğrafyası içinde yer alır. “Klasik İslam minyatürü manzara veya mimari detayların bir tezhip kompozisyonunu andıran incelikte, figürlerin belli kalıplarda ve birbirlerine benzer verilmesi, perspektif ve gölgelendirme gibi kaidelerin belli bir oranda uygulanmış olması gibi özelliklere sahiptir.”* Kelime anlamı, Ortaçağ Avrupası’nda hazırlanan el yazmalarının bölüm başlarında metnin ilk harfi miniatura adlı tezhip yöntemiyle süsleme sanatından doğar. Bu ilk harf çok güzel kırmızı renk veren minium mürekkebiyle (kurşun oksit,
sülyen) yapılırdı. Minyatür kelimesi “sülüğenle boyanmış” anlamına gelen Latince miniare kelimesinden türediği ileri sürülmektedir. İslam sanatında tasvir Osmanlı sanatında nakış olarak adlandırılan minyatür, Fransızca “miniature” kelimesinden dilimize yerleşmiştir. Minyatür sanatçısı için de “ressam” anlamına gelen nakkaş ya da musavvir denirdi. Büyük bir tarihe sahip minyatür sanatı, zaman içinde kendine has konuları ve kurallarıyla el işlemeciliğinin en güzel örneklerini sunmuştur. Günümüzde kullanılan teknikler ve malzemelerde bazı değişiklikler görülse de bu geleneksel sanatımız kendine has kuralları ve anlatım biçimiyle halen varlığını sürdürmekte, değerli nakkaşlar ve yetiştirdikleri öğrenciler sayesinde zenginliği bugüne taşınmaktadır. Yazan: Nurdan Özgür Kaynakça: *İslam Kültüründe Tasvir Adabı: Minyatür Sanatı, Pelin Bozcu, Artı 90 Nisan-Mayıs-Haziran 2015 Sayı: 10
7
ARAŞTIRMA
KİTAPLARI NASIL OKUMALI Okumak, zihinsel gücün gelişimi için ondan sonra okumaya başlayın. Bazı çok faydalı bir etkinliktir. Ancak çoğu insanlar önce okur, sonra okuduğuzaman ne ve nasıl okuduğumuza dik- nun üzerinde düşünür; her ne kadar kat etmeden en iyisi olmasa okuma yaptığıbile bu da iyi bir mız için okuşeydir, ancak duğumuz şeyçoğu insan salerden maksidece okuyor ve mum yararı hiç düşünmüalamıyoruz. Ön yor bile. Okudüşünme veya duğunuzdan arkasından dügerçek anlamda şünme yapılmadan gelişigüzel ve fayda sağlayabilmek için okumaya amaçsızca okumak ise düşünce gü- başlamadan önce 5-10 dakika kadar cüne ve zihin organizasyonuna en za- konu hakkındaki bilgilerinizi tarayararlı şeylerden biri olması nedeniyle rak geçirin. Konu hakkında hiçbir fiksık sık tam tersi etki yapmaktadır. riniz olmasa bile konu ile ilgili zihniÇok fazla kitap okuyanların sıklıkla nizi meşgul etmeyi sürdürün; zihniniz kafalarının çok karışık olduğunu, an- belli bir konu üzerine belli bir süre cak gerektiği kadar okuyanların dü- meşgul olduğunda beklenmedik bir şüncelerinin daha net olduğunu ve anda o konu ile ilgili ilham gelebilhayata daha bütünsel baktıklarını mektedir. gözlemlemişsinizdir. Elbette ki bu, Bir kitabı elinize aldığınızda öncelikle daha az okumamız gerektiği anla- arka kapak yazısını okuyup, içindekimında yorumlanmamalıdır, zira fikir- ler ve önsöz kısmına hızlıca göz gezlerin oluşabilmesi için belli bir bilgi dirdikten sonra kitabın ne hakkında birikiminin olması esastır; ancak oku- olduğuna, nasıl bir kitap olduğuna mayı nasıl ve hangi amaçlarla yaptığı- ilişkin bir fikir edinmeye çalışın. Daha mıza daha fazla dikkat etmemiz ge- sonra ise zihinsel bir ön hazırlık gerektiğini, daha bilinçli bir okumanın reklidir: konu ile ilgili ne biliyorum?, ise daha yararlı olacağını belirtmek is- bu kitabı okuma amacım nedir?, bu tiyorum. Emerson’un tavsiyesi bize kitabı okumam neden gereklidir ve kibu konuda çok şey söylemektedir: tapla ilgili beklentilerim nelerdir? gibi “Bilgi için değil, doğrulamak için oku- sorularla okuma etkinliği ile ilgili faryun.” Yani, okumadan önce düşünün, kındalığımızı arttırmalıyız.
8
ARAŞTIRMA
Okumaya geçtiğimizde ise okuduğumuz şeyin bilgisine sahip olmaktan ziyade belli düzeyde bir anlayış kazanmak için okumak gerektiğini unutmamalıyız. Bir şeyi anlamamız için illa o şey hakkında her şeyi bilmemiz gerekmez; pek çok bilgi aynı zamanda anlayışımızın önünde bir engeldir de. Anlayış kazanmak için okumak, öğrenme sürecinin de dahil olduğu, aktif bir okuma şeklidir. Aktif okuma, okuma esnasında zihnin bütünüyle konu ile meşgul olması durumudur; bir yandan göz ucuyla okuyor ama zihnimiz farklı yönlere kayıyor ve okuduğumuz şeyi bir süre sonra hatırlamıyor isek gerçekte okumuyoruz demektir. Zihnin dağılmasına karşı uyanık olmak ve sık sık müdahale etmek gerekmektedir. Eğer zihnimizin
dağılmasına engel olamıyorsak okumayı bırakmalı ve zihnimizi aşırı meşgul eden konuyu medite etmeliyiz. Aktif okuma, anlayışımızı sürekli olarak geliştiren bir egzersizdir, bundan dolayı aynı metni farklı zamanlarda okuduğumuzda, her seferinde daha fazla şey yakalayabileceğiz. Aktif okuma, yazarın aktarmak istediği şeyi tamamen alabilmenin yanında, aktardığı şeyleri kendi bilgimizle harmanladığımızda öznel bir kavrayışı da ortaya çıkardığından, okuduğumuz şeyden maksimum düzeyde yararlanmamızı sağlar. Yazan: Ergin Yılmaz Kaynaklar: “Hafıza Sanatı” Ernest E.Wood, Yeni Yüksketepe Yayınları “Kitapları Nasıl Okumalı” Mortimer J. Adler, Charles V.Doren, Birleşik Dağıtım Kitabevi
İLHAM PINARI “Kitaplar deniz feneri gibi, zaman denizinin üstünde dimdik dururlar.” G.H.Wipple “Kutlu yazıları herkes okur, akıllılar da okur, akılsızlar da okur. Okuduklarına uygun eylem yapmadıkça, yalnızca okumak neye yarar? Akılsızlar okur, ama kutluluğu yaşamazlar. Onlar başkasının sürüsünü sayan çoban gibidirler.” Dhammapada “Düşünmeden öğrenmek, zaman yitirmektir. Bir şeyi öğrenmeden düşünce ileri sürmek, tehlikelidir.” Konfüçyüs “Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir; bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir; bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir.” Bacon
9
BİLGELİK HİKAYESİ
BAYAN NGUYEN’İN ÖFKESİ Size Buda Amitabha’nın adına dua ateşi kabarıyormuş, fakat kadın hala eden bir kadının öyküsünü anlatmak "Namo Amitabha Buda" diye dua etistiyorum. Sert mizaçlı bir kadın tahta meye çalışıyormuş. Adam bunu bilibir davul ve bir çan kullanarak ve her yormuş ve bağırmaya devam etmiş, defasında bir saat boyunca "Namo "Bayan Nguyen, Bayan Nguyen!". Amitabha Buda" diyerek günde üç kez Kadın artık dayanamamış. Çanla dadua eder. Bin defa bu şekilde dua et- vulu bir yana fırlatmış. Kapıyı hidtikten sonra çan sesini çağırır (Viet- detle açıp bahçe kapısına gitmiş ve namcada çanı 'çalıyor' demeyiz). şöyle demiş, "Neden, neden böyle Bunu on yıldır yapsa da kişiliği hiç de- davranıyorsun? Neden yüzlerce defa ğişmez. Hala huysuzdur, sürekli in- adımı çağırıp duruyorsun?" Adam sanlara bağırıp çağırır. ona gülümseyerek şöyle demiş, "Adını Bir arkadaşı ona bir ders vermek iste- sadece on dakika bağırdım ve sen çok miş ve bir öğleden sonra tam kadın kızgınsın. Buda’nın adını on yıldır çatütsü yakıp çan sesini üç kez çağırdığı ğırmaktasın. Şimdiye kadar ne kadar ve "Namo Amitabha Buda" diye oku- kızmış olduğunu düşün bir?” maya başlayacağı sırada kadının kapıThich Nhat Hanh, “Huzurun Kendisi sına gelmiş ve "Bayan Nguyen, Bayan Olmak” adlı kitaptan alıntıdır. Nguyen!" diye bağırmış. Bu onun çalışma saati olduğu için kadın çok kızmış, fakat adam kapının önünde adını bağırıp duruyormuş. Kadın kendi kendine şöyle demiş, "Kızgınlığıma karşı savaşmalıyım. Onu duymazdan geleceğim," ve okumaya devam etmiş, "Namo Amitabha Buda, Namo Amitabha Buda". Adam kadının adını bağırmayı sürdürmüş ve kadının öfkesi gittikçe kabarmış. Öfkesine karşı savaşmaya çalışmış ve "Acaba duamı kesip gidip şu adama bir haddini bildirsem mi?" diye düşünmüş. Fakat okumaya devam etmiş ve bunun için çok çaba göstermesi gerekiyormuş. İçinde öfke
10
ŞİİR
SPINOZA'DAN ESİNTİ Bedenim doğanın bir parçası değil ondan üstün ve ayrı var olanların içkin nedeni aynı töz, doğa ya da Tanrı. Attributum moduslarından ibaret dünyam ki attributumlar sonsuzdur ikisini bildim: düşünce ve uzam sonlu zihinle tözü başkaca kavrayamam. Ah yer var mı sezgiye? aldanmadan göze ve söze susmak istiyorum yalnızca töze. Alıp başı gitmek duyulardan vazgeçmek tüm kanılardan.
11
Yazan: Ezgi Çetin Açıklamalar: Töz: Kendi kendisinde var olan, kendi kendisiyle kavranan, yani kavramı başka bir şeyin kavramına bağlı olmayan şey. Attributum: Tözün özünü kuran diye aklın kavradığı şey. Nitelik. Modus'lar: Tözün attributumlar çerçevesindeki çeşitli halleri. Ayrı ayrı görünüşler, nesneler.
KİTAP
SİMYACI Jorge Angel Livraga Bir kapı aralığı kadar aydınlığın içeriye sızmasına izin verilmeyen zifiri karanlık Ortaçağ Avrupa’sında geçen bir bilgelik arayışının öyküsünün aktarıldığı Simyacı, Filozof Jorge Angel Livraga’nın kaleminden bizlere ulaşmaktadır. Simyacı, kendi iç ışığının arayışını hiçbir zaman bırakmayan ve bu ışık ile en sonunda kendi ülkesindeki
karanlığı aydınlatmak için geriye dönen, Engizisyon mahkemesinin kararı ile yakılarak öldürülen Pablo Simon’un öyküsünün aktarıldığı sarsıcı bir romandır. Harabelerde başlayıp, harabelerde biten ve gerçek ile imajinasyonun birbiri ile tamamlandığı, içerisinde sarsıcı öğretileri bulabileceğiniz bu kitapta; zor şartlar ve koşullar içerisinde bilgelik arayışını, baskı karşısında yeşeren yeni tohumları ve ölümle yücelen bir yaşamın çarpıcı hikâyesini bulacaksınız. Bir din adamının önce kendini tanıma yolculuğuna çıkışını ve bu yolculukta eklektik tarz ile tanışıp kendi doğmaları ile yüzleşmesine şahit olacaksınız. En nihayetinde birlik fikri ile temas edip ölümsüzlüğe giden yolun kapısını nasıl araladığını göreceksiniz. Kendi iç dönüşümünü aramayı ne kadar zor şartlar olursa olsun hiç bırakmayan ve evrende her şeyin birbiri ile bağlı olduğu ve Bir olduğu kavrayışına varışın, yani; iç dönüşüm olan Simyanın öyküsünü okuyacaksınız. Belki de kendiniz için bir başlangıç okuyacaksınız. Yazan: Mustafa Karagöz
12
KİTAP
SEVGİNİN SIRRI (BHAKTI YOGA) Swami Vivekananda Sevgiyi biliriz, belki de bildiğimizi sanırız. Maddi alemde gördüğümüz, bildiğimiz objelere, bireylere sevgi duyarız. Oysa onlara duyduğumuz sevgi "Yüce Olan"ın sevgisinin görünümleridir yalnızca. Hepimizde, her şeyde O'ndan bir parça var iken sevgiyi O'ndan ayrı bir şekilde düşünmemiz imkansızdır. Bu durumda maddi olana hissettiğimiz sevginin O'nun
sevgisi yanında ne kadar küçük olduğu ortadadır. "Sevginin Sırrı"nda Swami Vivekananda, "Yüce Olan"ın sevgisine ulaşmaya giden yolda: - Bu sevgi, dünyevi sevgiye benzer mi? - "Yüce Olan"ın sevgisine ulaşmada atılacak adımlar nelerdir? - Bu sevgiye giderken karşımıza çıkabilecek tuzaklar nelerdir? - Bunlardan nasıl kurtulabiliriz? - Bu sevgiye ulaşmada "öğretmen" gerekli midir? - "Om" neden önemlidir? - İçsel ve dışsal temizlik nasıl sağlanır? gibi sorulara ve daha fazlasına sade bir biçimde cevap verip bunları akılda kalıcı örneklerle hayata geçiriyor ve diyor ki: "Her ruhun kaderi mükemmel olmaktır ve her varlık sonunda mükemmel hale erişecektir. Şu anda ne olduğumuz geçmişteki fiil ve düşüncelerimizin bir sonucudur, ileride ne olacağımız da şu an düşündüklerimizin ve yapacaklarımızın bir sonucu olacaktır. Doğanın gizemli bir kanununa göre, toprak hazır olur olmaz tohum gelmelidir... Ve gelir de." Yazan: Banu Çakır
13
SİNEMA
KAPTAN FANTASTİK Vizyon tarihi: 11 Kasım 2016 (1s 58dk) Yönetmen: Matt Ross Oyuncular: Viggo Mortensen, Frank Langella, George MacKay Tür: Dramatik komedi Ülke: ABD Ben Cash, ABD’nin Kuzeybatı Pasifik ormanlarında, 6 çocuğu ile beraber, medeniyetten uzak bir cennet inşa etmiştir. Çocuklarının eğitimini klasik bir okulda sürdürmek yerine, kapitalist sistemin tuzaklarına karşı bağışık, özgür düşünceye sahip bireyler yetiş-
tirmek için eğitimlerini kendisi üstlenmiştir. Doğada hayatta kalma, botanik, anatomi, fizik, felsefe, tarih gibi birçok alanda eğitim veren Ben, çocuklarını hem entelektüel hem de fiziksel olarak çok iyi yetiştirmiştir. Çocukları, televizyon, bilgisayar ve çeşitli elektronik eşyalardan uzak olmanın, doğa ile iç içe yaşamanın, düzenli olarak kitap okumanın da etkisiyle, yaşıtlarına göre oldukça ileri düzeyde bir bilgiye ve düşünme kapasitesine ulaşmışlardır. Ancak toplumdan da uzak olmanın etkisiyle, yaşıtlarıyla iletişim kurma konusunda bir nebze zorluk çekmektedirler. Ağır zihinsel rahatsızlıklar geçiren anneleri ise onlardan ayrı olarak şehirde yaşamaktadır. Bir gün Ben, eşinin intihar haberini alır. Çocuklarına, her konuda olduğu gibi, annelerinin intiharını da dolaysız ve açık bir şekilde anlatan baba, çocukları tarafından annelerinin ölümü konusunda suçlanır. Baba ve çocukları, öldükten sonra yakılmak isteyen annelerinin vasiyetini yerine getirmek için yola koyulurlar. Tercih ettiği farklı yaşam biçiminden dolayı yakınları tarafından çocuk istismarına varıncaya kadar değişik suçlamalara maruz kalan baba, yaptıklarının doğruluğunu ve kendini sorgulamaya başlar ve hayatının en büyük sınavını verir. Yazan: Ergin Yılmaz
14
GELECEK ETKİNLİKLER
ile satın alınabiliyor. Elde edilen mamalar ile yeni bir sosyal sorumluluk projesi daha gerçekleştirilecek ve sokak hayvanları için mama dağıtımı yapılacak. 3 Temmuz Pazartesi – 19:30’da Felsefe ve Psikoloji Seminerleri Başlıyor! Kontenjan sınırlıdır. Lütfen ön kayıt olunuz.
Gölgem ve Ben Konferansı 5 Ağustos Cumartesi 19:00 Ursula Kroeber Le Guin'in Yerdeniz serisinin felsefi ve psikolojik bir yorumu olan bu seminerde hep birlikte kendimize dair anahtar sorularla buluşacağız. Bu derin fantastik eserin eşliğinde insanlığın var olduğu ilk anlardan bu yana sorduğu en temel sorunun bir analizini yapacağız: Ben kimim?
Gökyüzündeki Renkler Çocuk Oyunu 8 Temmuz Cumartesi 18:00 Gökkuşağındaki Renklerin oluşumunu öyküleyen bu oyun, Ceren Okur tarafından kaleme alınmıştır. 5-7 yaş grubu çocuklara oynanmak için, Aktiffelsefe üyeleri tarafından sahnelenecektir. Oyun, kardeşlik, birlik mesajı verirken bir yandan da çocuklara ve hayvanlara faydalı olmayı amaçlıyor. Bu oyunun biletleri, para ile değil, mama
Uludağ Zirve Tırmanışı 12-13 Ağustos Cumartesi-Pazar
15