SAYI 20
07-08/2015
Her İşin Başı Güvenlik
4G İhale Şartnamesi Yenilendi
Kaspersky Lab Türkiye Ülke Müdürü Sertan Selçuk
Her şiİ sin Başs. ı .
Güvenlik
Daha İyi Bir İş Zekasıyla Büyümeyi Sürdürmek • Avrupa’da İnternet Politikaları ve Siber Suçlar İstenmeyen SMS’lere Yasal Düzenleme • Kamuda AKKY Kullanımı Artıyor • ABD’de İstihbarat Reformu Senato’ya Takıldı BİT ve İnovasyonun Önemi Artıyor • Windows 10 Hakkında 10 Soru 10 Cevap • Patent Trollerine Çare Aranıyor Fidye Yazılımları Can Yakıyor • Bilişim Pazarının 78 Milyar TL Olması Bekleniyor • E-Ticaret Hacmi Günden Güne Büyüyor
Farklı cihazlardan iş akışınızı yönetin. Xerox ConnectKey® ile işinizi kolaylaştırın. Artık, ağdan kopmadan güvenle ve kolayca çalışabilirsiniz. ConnectKey® uygulamaları ve Xerox çok fonksiyonlu yazıcınızla çıktı alabilir, tarama, arşivleme yapabilir, hatta tek bir tuşla dokümanlarınızı buluta yükleyebilirsiniz. Her tür mobil cihazdan dokümanlarınıza erişebilir ve baskı alabilirsiniz; böylece hiçbir zaman hiçbir yerde işleriniz aksamaz. Çığır açan McAfee® ve Cisco® ortaklığımızla sunduğumuz ek güvenlik katmanları sayesinde içiniz rahat çalışırsınız.
xerox.com.tr © 2014 XEROX CORPORATION. Bütün hakları saklıdır. Xerox®, Küre Sembolü®, ConnectKey® ve Ready For Real Business® XEROX CORPORATION’ın ABD ve/veya diğer ülkelerdeki tescilli markalarıdır. Yukarıda geçen tüm diğer logolar, tescilli markalar ve servis markaları kendi sahiplerinin mülkiyetindedir.
editör
Bilişim Teknolojileri İstihdamın Öncüsü Olacak Bilişim teknolojilerini yoğun olarak kullanan, bilgiye dayalı sektörlerin doğması ve yeni pazarlara erişim imkânı, yeni istihdam olanakları yaratıyor. Bilgi ve iletişim teknolojileri ekonomik, sosyal ve bireysel yaşamı yoğun olarak etkiliyor. Sayısı üç milyarı bulan internet kullanıcısı, internet ortamında giderek daha fazla zaman geçirirken, öğrenme, eğlenme, alışveriş ve sosyal faaliyet ihtiyaçlarını burada karşılıyor ve hayat dijitalleşiyor.
Ali Yavuz ŞAHİN
Genel Yayın Yönetmeni yavuz@btgunlugu.com
Türkiye’de de BİT’in ekonomiye olan etkilerini ortaya koyan çalışmalar bulunuyor. Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) tarafından 2012 yılında yaptırılan bir çalışmada, BİT yatırımlarının GSYH’deki payında yüzde 1’lik artışın kişi başı geliri yüzde 1,6-1,8 civarında artırdığı ifade ediliyor. 2012 yılında Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) tarafından hazırlatılan başka bir çalışmada ise BİT sektörü büyüklüğünün GSYH içindeki payının gelişmiş ülkeler ortalamasına gelebilmesi için 2011 yılı itibarıyla 15,2 milyar dolar daha büyük olması gerektiği ifade ediliyor. Sektörün bu büyüklüğe ulaşması halinde BİT’in sağladığı verimlilik artışı nedeniyle ekonominin genelinde 12,2 milyar dolar düzeyinde ek büyüme sağlanacağı belirtiliyor. Kalkınma Bakanlığı tarafından yürütülen Bilgi Toplumu Stratejisi hazırlıkları kapsamında da ayrı bir çalışmayla, belli alanlarda BİT sektörünün gelişimine ve bu teknolojilerin nüfuzuna yönelik politikaların ekonomik büyüme ve istihdama olan katkısı ele alınıyor. Bu kapsamda, yürütülecek bazı programların ekonomi üzerindeki etkisi, yatırım, tüketim, ihracat ve ithalat üzerindeki doğrudan etkilerini girdi olarak alan bir küresel makroekonomik model vasıtasıyla inceleniyor. Bu doğrudan etkiler, dünya örnekleri, hedef pazarlar, mevcut uygulamalar çerçevesinde yapılan analizlerle hesaplanıyor. 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı ile hayata geçirilecek eylemlerin; bilişim sektörünün güçlü ve rekabet gücü yüksek bir yapıya kavuşturulması, BİT’in diğer sektörlere nüfuzunun artırılması ve internet girişimlerinin gelişimlerine uygun bir ekosistemin oluşturulması suretiyle ekonomide büyüme ve istihdam artışını desteklemesi öngörülüyor. Diğer yandan; genişbant altyapılarının tesisi, yetkin bilişim personelinin teminine yönelik çalışmalar, bilgi toplumuna dönüşüm sürecinin gerektirdiği hukuki altyapının hayata geçirilmesi suretiyle bilgi güvenliği ve kullanıcı güveninin tesisi, yenilikçi bilişim çözümlerinin kent hayatı, yeşil bilişim, e-sağlık, bilginin etkin kullanımı gibi alanlarda hayata geçirilmesi ve kamu hizmetlerinde kullanıcı odaklılık ve etkinliğin sağlanması gibi destekleyici çalışmalar ile bilişim sektörünün ekonomiye katkısının etkin biçimde açığa çıkarılması da hedefleniyor.
içindekiler
06 10 14 16 18 21 22 25 27 28 32 38 42 44 46 50 52 56 60 4
Haberler
künye
E-Ticaret Hacmi Günden Güne Büyüyor Röportaj: Bilgin Demir
Yazı İşleri
Dünyanın En Büyük Elektrik ve Elektronik
Ali Yavuz ŞAHİN
Fuarı Taitronics
Genel Yayın Yönetmeni
Sürücüsüz Otomobiller Ne Zaman Geliyor?
(Sorumlu)
Reklam
yavuz@btgunlugu.com
Reklam Departmanı
2015 Yılı Bilişim Pazarının 78 Milyar TL Olması Bekleniyor
Ecevit BIKTIM
Fidye Yazılımları Can Yakıyor
Yayın Danışmanı
Patent Trollerine Çare Aranıyor
ecevit@btgunlugu.com
Sektörden: Mehmet Emin Yağcı Windows 10 Hakkında 10 Soru 10 Cevap Her İşin Başı Güvenlik
Mehmet Ali Gündüz Prodüksiyon Sorumlusu info@btgunlugu.com
Röportaj: Sertan Selçuk G20 ülkelerinde İnovasyonun Önemi Artıyor ABD’de İstihbarat Reformu Senato’ya Takıldı Kamuda AKKY Kullanımı Artıyor İstenmeyen SMS’lere Yasal Düzenleme Avrupa’da İnternet Politikaları ve Siber Suçlar Daha İyi Bir İş Zekasıyla Büyümeyi Sürdürmek BT Günlüğü Test Merkezi
Editörler
Mücahit Aytekin Barış Terun Erhan Tan Mutlu Çavuş Avşar Özgen info@btgunlugu.com
Kreatif Creative Solutions diyalog@creativesolutions.com.tr
reklam@btgunlugu.com Adres Eylül Medya İnönü Caddesi No: 8 Bulut İş Merkezi 4. Kat Daire: 72 Çeliktepe Kağıthane / İstanbul Tel : 0212 270 36 37 PBX Fax: 0212 270 36 37 Dağıtım Etkin Dağıtım Baskı ve Cilt Özgün Ofset Aytekin sokak no:21 4.Levent / İstanbul Tel : 0212 280 00 09 Fax: 0212 264 74 33
haberler Geleceğin Teknolojilerini İş Dünyasıyla Buluştu
Veri Merkezi Konusunda Çok Gerideyiz TELKODER, önemi her geçen gün katlanarak artan veri merkezlerinin ülkemizde karşılaştığı sorunları ve bu sorunlar için çözüm önerilerini hazırladığı “Veri Merkezi İşletmeciliği Raporu” ile ortaya koydu. Veri merkezlerinin dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla büyüdüğünün belirtildiği raporda, hiçbir devlet teşviği olmaması ve yüksek vergi rejimine rağmen 2012-2013 yıllarında Türkiye’de veri merkezi sektörünün ortalama %26,58 oranında büyüdüğü dile getirildi. Türkiye’deki veri merkezi tesis büyüklüğünün 70.000 metre kare, sunucuların yer aldığı alanının 12.000 m2 olduğunu, dünya ortalamasına ulaşabilmesi için 4,3 kat artırılması gerektiğinin ifade edildiği raporda, Türkiye’de en azından bir adet İnternet Değişim Noktası kurulması gerektiğine dikkat çekildi. Mevcut fiber hatların yaygınlığının hızla arttırılması gerektiği vurgulanan raporda, Ülkemizdeki fiber ve aydınlatılmamış fiber kullanım ücretlerinin düşürülmesi gerektiği, Orta Asya’da yaşayan yaklaşık 280 milyon insanın internet trafiğinin coğrafi kavşak noktası olan Türkiye’den geçmesi yerine, yapılamayan fiber optik yatırımlar yüzünden balkanlar üzerinden gerçekleştiği ve Bulgaristan’dan Avrupa’ya ulaştığı belirtildi.TELKODER bünyesinde yer alan Radore, Natro, Sadece Hosting, İşnet, Grid Telekom, Teletek, Superonline, Vodafone Net ve Med Nautilus gibi şirketlerin yetkililerinin yer aldığı komisyon tarafından hazırlanan raporda veri merkezi sektörünün önünde duran en büyük üç engel, “eksik düzenlemeler, yüksek vergi rejimi ve yetersiz ağ altyapısı” şeklinde belirlendi. Sektörün karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak için ise öncelikle kanunlarda “Veri Merkezi İşletmecisi” tanımının yapılmasının ve bu yönde hukuki düzenlemelerin tamamlanmasının gerektiğinin belirtildiği raporda, ağ altyapısı kalitesinin artırılması için fiber yatırımların engellenmemesi gerektiği ifade edildi.
6
Samsung, bu yıl ikincisini düzenlediği Samsung Kurumsal Forum 2015’te iş dünyasının önemli kurum ve yöneticileriyle bir araya geldi. Forum kapsamında düzenlenen toplantılarda iki gün boyunca ‘Dijital Dönüşüm’ için yapılması gereken çalışmalar tüm detaylarıyla ele alındı. Samsung’un kurumsal mobil trendler, dikey sektörlerle ilgili çözümler ve içgörülerini paylaşmak üzere 9-10 Haziran’da, İstanbul Hilton Bomonti Hotel’de düzenlediği etkinlikte; Samsung’un perakendeden eğitime, sağlık çözümlerinden konaklama-ağırlamaya kadar birçok farklı endüstride seçkin iş ortaklarıyla birlikte geliştirdiği uçtan uca çözümler de tanıtıldı. Etklinliğe Samsung’un Türkiye’de işbirliği yaptığı ve desteklediği girişimler de katıldı. Aralarında fiziksel web, mobil ödeme sistemleri, nesnelerin interneti (IoT) ve sanal gerçeklik teknolojileri geliştiren; Blesh, Odatek, ÖdeAl, Infotech, Ingenous gibi yenilikçi ve yerel girişimlerin çözümleri Türkiye’nin Bilgi Teknolojileri (BT) liderlerinin beğenisine sunuldu. Forum kapsamında düzenlenen basın toplantısına ev sahipliği yapan Samsung Electronics Türkiye Başkan Yardımcısı Tansu Yeğen; “Son yıllarda yaşanan dijital dönüşüm sürecinde Samsung olarak kurumların değişen ihtiyaçlarına, sahip olduğumuz geniş ürün ve çözüm yelpazesiyle yanıt verebilmekten büyük bir mutluluk duyuyoruz” dedi BT departmanlarının, kurumların mobil stratejiye geçişlerinde önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Tansu Yeğen, ‘BT artık sadece bir destek işlevi olarak görülmüyor; kritik bir faktör olarak değerlendiriliyor. Yaptığımız pek çok araştrma gösteriyor ki; BT yöneticileri, mobilitenin artmasıyla; çalıştıkları kurumun tüm departmanlarına, hem ofis içinde hem de sahada üretken olmaları için farklı kaynak ve işlevler kazandırıyor” diye açıkladı.
Güvenlikten aynı şeyi mi anlıyoruz?
Türkiye, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Asya’da ağ yönetimi ve güvenlik çözümlerine ihtiyaç duyan tüm sektörler için yenilikçi ve verimli çözümler üretiyoruz!
ro ineAr-Ge
Research and Development Center
7 /ProlineBilisim
Türkiye - Katar - Pakistan
www.pro-line.com.tr
haberler Sunucu, Depolama ve Yedekleme Maliyetleri SimpliVity Forum’da Tartışıldı Pazara kısa süre önce girmemesine rağmen büyük bir başarı elde eden SimpliVity gerçekleştirdiği Forum ile neler yaptıklarını katılımcılara aktardı. OmniCube ürünleriyle veri yönetimini, bilginin korunmasını ve geleneksel çözümlere göre daha kolay şekilde yönetilebilmesini, sermaye masraflarını ve işletme giderlerini arttırmadan sağlamayı hedefleyen SimpliVity veri merkezlerindeki geleneksel altyapılarının karmaşıklığı ve yüksek masraf yükü gibi etmenler göze alındığında, farklı BT birimlerini tek çatı altında, kolay yönetilebilen sistem içerisinde sunan çözümleri ile şirketlere önemli maliyet ve rekabet avantajı sağlıyor. Forumda konuşma imkanı bulduğumuz SimpliVity Bölge Sorumlusu Tarcan Serdaroğlu 9 ay sürecinde Türkiye’de gerçekleştirdikleri başarılı çalışmalardan bahsetti. Hali hazırda SimpliVity’nin Türkiye’de 50’nin üzerinde cihazı çalışır durumda. SimpliVity her ne kadar sunucu, depolama, yedekleme, Tekilleştirme vb. gibi BT alanında 6-7 tane ürünü tek bir mimaride bütünleştirmiş olsa bile, forumda gördüğünüz Cisco, VMware gibi değerli üreticilerle iş geliştirebilecek katma değere ve kabiliyete sahip bir şirket olarak karşımıza çıkmış durumda. SimpliVity’nin Türkiye’ye verdiği önemin bir hayli büyük. Bunu firmanın CEO’su Doron Kempel Türkiye’de gerçekleştirilen ilk etkinliğe katılarak gösterdi. Konuşmasında amaçlarının şirket BT altyapılarını basitleştirmek olduğundan bahseden Kempel dünyada ve Türkiye’de kısa zamanda çok yol katettiklerini ayrıca Türk kullanıcılarının marka bağımlısı olmadan yararlarına olacak teknolojilere çabucak adapte olduğundan bahsetti.
Kurumsal Çözümler Rehberi 2015 1 Nisan 2013 tarihinde ERP Komitesi tarafından yayınlanan ilk Kurumsal Çözümler Rehberi’nden sonra bu yıl yayınlanacak ve 4. yayını olan Kurumsal Çözümler Rehberi 2015’in tasarım çalışmalarına başlandı. 100 sayfa olarak yayınlanması planlanan bu rehberde, Kurumsal yazılım pazarı büyüklükleri ve pazar hakkında yorumlar ile birlikte, ERP (Kurumsal Kaynak Planlama), BI (İş Zekası), CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi), MES (Üretim Yönetim Sistemleri), CAD, PDM, PLM, EAM (Kurumsal Varlık Yönetimi), SCM, Demand Planning and Forecasting (Talep Tahminleme ve Planlama), Open Source ERP (Açık Kaynak Kodlu Kurumsal Kaynak Planlama yazılım), HRM (İnsan Kaynakları Yönetimi), Bulut Teknolojiler, WMS (Depo Yönetim Sistemleri), Döküman Yönetimi, Mobil teknolojiler, ileri düzey planlama ve çizelgeleme yazılımları ve e-dönüşüm konularında çözüm geliştiren firmalar ile çözüm kullanıcıları, yönetim danışmanları ve akademisyenler yer alıyor olacak. Kurumsal Çözümler Rehberi 2015, BT Günlüğü dergisiyle birlikte insert olarak ve ERP Komitesinin Ankara, Antalya, Bursa, Gaziantep, İstanbul ve İzmir’ de düzenlediği bölgesel toplantılarında, Adım Adım Seminerlerinde, firma ziyaretlerinde ve networking etkinliklerinde, aday firmalara ve sektöre
8
referans kaynak oluşturması amacıyla dağıtılıyor olacak. Kurumsal Çözümler Rehberinin 2015 versiyonunu ile birlikte ilk defa Perakende, İnşaat, Otomotiv sektörlerine ve e-dönüşüm, bulut teknolojilere yönelik dijital çözümler rehberlerinin de oluşturulması planlanmıştır. ERP Komitesi ve kurumsal dönüşüm platformu, Türkiye’deki kurumsal çözüm kullanıcıları, akademisyenler, yönetim danışmanları ve stratejistlerin yanı sıra ticaret, sanayi ve hizmet sektöründeki kuruluşlar ile iş uygulamaları sektöründe faaliyet gösteren firmalardan oluşan marka bağımsız bir platformdur. 13 Şubat 2012 kurulan ERP Komitesi ve Kurumsal Dönüşüm Platformu’nun 8.000’in üzerinde bireysel ve kurumsal üyesi bulunuyor.
9
Süleyman SERTKAYA info@btgunlugu.com
özel haber
E-Ticaret Hacmi Günden Güne Büyüyor Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) “Türkiye e-Ticaret Pazar Büyüklüğü -2014” raporunu açıkladı. Bu yıl ikincisi hazırlanan rapor, e-Ticaret sektörünün yıllık yüzde 35'lik bir artışla 18,9 milyar TL büyüklüğe ulaştığını gösteriyor. E-ticaretin toplam perakende harcamaları içerisindeki payı yüzde 1,6 seviyesine ulaştı; ancak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında önemli bir büyüme potansiyeli kendisini gösteriyor.
B
ilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD), birinci elden kaliteli veri ve doğru rapor üretimiyle teknoloji odaklı iş kollarının gelişimine ve ülke ekonomisine katkısına ışık tutmaya devam ediyor. İlk kez geçen yıl hazırlanan “Türkiye e-Ticaret Pazar Büyüklüğü ” raporu, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü’nün
büyümesi paralelinde e-Ticaret pazarının da hızlı bir büyüme kaydettiğini gösteriyor. 2014 yılında yüzde 35 seviyesinde artış gösteren e-Ticaret, 18,9 milyar TL büyüklüğe ulaştı. Türkiye’de e-ticaret pazarını tanımlayan ve uluslararası standartlara göre ölçümleyerek kategorize eden “Türkiye e-Ticaret 2014Pa-
zar Büyüklüğü” raporu, TÜBİSAD tarafından, Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) proje ortaklığı, Deloitte Türkiye proje yönetimi ve ComScore proje veri ortaklığında hazırlandı. Rapor, TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. Kemal Cılız ve TÜBİSAD e-Ticaret Komisyonu Başkanı Burak Ertaş’ın yanı sıra, Bankalar Arası Kart Merkezi –BKM CEO’su
Soner Canko, Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği (ETİD) Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Orhun ve Deloitte Türkiye Ortağı Tolga Yaveroğlu’nun konuşmacı olarak katıldıkları bir basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşıldı. Basın toplantısının açılış konuşmasını yapan TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. Kemal Cılız, ülke ekonomisinin nispeten yavaş büyüdüğü bir dönemde, elektronik ticaret hacminin ve perakende harcamaları içerisindeki payının güçlü bir artış gösterdiğine dikkat çekti. Cılız, Türkiye’nin yine de elektronik ticarette arzu edilen noktada olmadığını vurguladı. Cılız, “e-Ticaret çok geniş bir ekosistem ve paydaş haritası için değer ortaya koyuyor. Bu nedenle e-ticaretin gelişimi, sağlıklı bir hukuki zemin ve sektörün gelişimine yönelik yasal yapılanmalarla desteklenmesi gerekir. Böylece e-Ticaret’in vergi gelirlerinin, istihdamın ve ticari canlılığın artmasına katkısı daha fazla olacaktır. ” dedi. TÜBİSAD Yönetim Kurulu Üyesi, Yeni Medya ve e-Ticaret Komisyonu Başkanı Burak Ertaş ““Toplam perakende harcamalarının içerisinde %1,6 olan e-ticaret payı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında, bu alanda önemli bir büyüme potansiyelimiz olduğunu gösteriyor. e-Ticaret farklı ve zengin çeşitlilikteki ürün ve hizmetlere herkesin eşit şartlarda erişmesini sağlayan önemli bir araç. E-ticarette yapılan tüm işlemlerin kayıt altında olması, ekonomide kayıt dışılığın azalmasına, haksız rekabetin giderilmesine, vergisel anlamda devlet gelirlerinin artmasına önemli katkılar sağlamaktadır” dedi.
TÜBİSAD Türkiye’de E-Ticaret Pazar Tanımlama ve 2014 Pazar Büyüklüğü Raporu Sonuçları: Toplam Pazar: 18,9 Milyar TL (yüzde 35 yıllık büyüme) Tatil-Seyahat: 6,8 Milyar TL (yüzde 35 yıllık büyüme) Sadece Online Perakende: 6,5 Milyar TL (yüzde 33 yıllık büyüme) Çok Kanallı Perakende: 3,5 Milyar TL (yüzde 47 yıllık büyüme) Online Pazaryeri : 2,7 Milyar TL (yüzde 62 yıllık büyüme) Online Bahis : 2,1 Milyar TL (yüzde 30 yıllık büyüme) Online- Çok Kategorili: 1,8 Milyar TL (yüzde 25 yıllık büyüme) Online – Özel Alışveriş: 1,5 Milyar TL (yüzde 10 yıllık büyüme) Online – Dikey: 0,6 Milyar TL (yüzde 15 yıllık büyüme) Çok Kanallı – Elektronik: 1,4 Milyar TL (yüzde 48 yıllık büyüme) Çok Kanallı – Giyim & Ayakkabı : 0,7 Milyar TL (yüzde 48 yıllık büyüme) Çok Kanallı – Ev & Dekorasyon : 0,4 Milyar TL (yüzde 40 yıllık büyüme) Çok Kanallı – Eğlence & Kültür : 0,2 Milyar TL (yüzde 59 yıllık büyüme) Çok Kanallı – Diğer : 0,9 Milyar TL (yüzde 45 yıllık büyüme) e-Ticaretin toplam perakende içindeki payı (Toplam Perakende pazarında online işlemlerin oranı): Türkiye: %1,6 Gelişmiş Ülkeler Ortalaması: %6,5 Gelişmekte Olan Ülkeler Ortalaması: %4,5
Satışlar Hava Sıcaklığına Göre Değişiyor Bu araştırmaya ek olarak yapılan farklı analizlere göre, İnternet üzerinden yapılan satışlarda yaz aylarında en çok artış görülen ürünler arasında LCD televizyonlar, küçük ev aletleri, mücevher ve takılar dikkat çekti. Yazla birlikte düğün mevsiminin gelmesi LCD televizyon, küçük ev aletleri gibi ürünlerin satışlarını %35 oranında artırırken, mücevher ve takı kategorisinde tek taş pırlanta ve altın satışlarında yıl geneline göre %77’lik bir artış gerçekleşti. Yaz gelince satışlarının artması en çok beklenen ürünler olan klimalar, tüm Türkiye’de yağmurlu havaların uzun sürmesi ve hava sıcaklıklarının Haziran ayında mevsim normallerinin altında seyretmesi nedeniyle beklenenden daha az ilgi gördü. Analize göre geçtiğimiz yıl Haziran ve Temmuz başını kapsayan aynı dönem içinde İnternet üzerinden satışları % 650 artan klimalar, bu yıl ancak % 380’lik bir artış gösterebildi. Yaz mevsiminin gelmesiyle insanların fazla kilolarından kurtulmak istemesi, İnternet üzerinden spor ekipmanları ve malzemelerinin satışlarını da önemli ölçüde artırdı. Bu ürünlerin satışları bir önceki mevsime göre %30 artarken, okulların kapanması ve öğrencilerin karnelerini almasının da etkisiyle İnternet üzerinden bisiklet satışları da aynı dönemde %42’lik bir artış sergiledi. Yazın gelmesiyle satışlarında en çok artış yaşanan diğer ürünler ise kozmetik ürünleri ve oto aksesuarları oldu.
haberler
Hırsızlık İçin Kapıdan Değil, Ekrandan Giriyorlar ESET ve TEB işbirliğiyle yurt çapında düzenlenen Kurumsal Bilgi Güvenliği Toplantıları’nın son durağı Samsun oldu. Toplantıda konuşan Suç Bilimleri Uzmanı İsa Altun, siber hırsızların mekanlara kapıdan değil ekrandan girdiklerini söyledi ve hackerlerin kullanıcıların merakından faydalandıklarını söyledi. ESET Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Alev Akkoyunlu da teknolojiyi aşmakta zorlanan siber suçluların son dönemde çok yoğun şekilde çeşitli oltalama yöntemleriyle insanları kandırmaya çalıştıklarını dile getirdi. TEB İnternet ve Mobil Bankacılık Yöneticisi Gülşah Çavuşovalı ise Türkiye’de artan mobil bankacılık kullanımına dikkat çekti. Türkiye’de mobil bankacılık müşterilerinin geçen yıl iki kat artarak 6,7 milyon kişiye ulaştığını aktaran Gülşah Çavuşovalı, doğru güvenlik uygulamaları ile dijtal tehditlerden korunmanın mümkün olduğunu söyledi. ESET-TEB Kurumsal Bilgi Güvenliği Toplantıları, İzmir, Antalya, Eskişehir, Bursa, Konya ve Samsun’da gerçekleştirildi. Toplantılar 2015 yılı boyunca Denizli, Kayseri, Gaziantep ve Adana’da da yapılacak.
Microsoft ve GoDaddy El Ele Verdi GoDaddy, Türkiye’nin teknoloji tüketen bir toplumdan, teknoloji üreten ve ihraç eden bir topluma geçişinde kritik öneme sahip olan KOBİ’lere bilişim alanında çözüm ortağı olma hedefiyle Microsoft Türkiye ile stratejik işbirliği anlaşması imzaladı. İşbirliği kapsamında, KOBİ’ler, e-posta, kurumsal web sitesi, alan adı, Word ve Excel dosyalarını internet üzerinden düzenleme, dosya saklama ve paylaşımı gibi içeriğe sahip Microsoft’un Office 365 servisinden yararlanarak, yıllık satın alımlarda ilk yıl için ayda 2.99 TL’ye işlerini internette kolayca yönetebilecekler. GoDaddy müşterisi KOBİ’ler Microsoft’un bulut teknolojisi Office 365 ile, her an her yerden işlerini takip edecek, kendi internet siteleri üzerinden rekabette küresel pazarlara açılacaklar. GoDaddy üst yönetiminden GoDaddy EMEA Bölgesi Başkan Yardımcısı Stefano Maruzzi’nin yanı sıra basın mensuplarıyla bir araya gelen Microsoft Türkiye Genel Müdürü Tamer Özmen konuya dair şunları söyledi: “Microsoft Türkiye olarak ülkemizin Ar-Ge yatırım ve 2023 vizyonu hedefi doğrultusunda ça-
12
lışmalarımıza yön vererek KOBİ’lerimizin büyümesi için yeni çözümler ve işbirlikleri hayata geçiriyoruz. Ülkemizin dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına girebilmesi için KOBİ’lerimizin teknolojiyle güçlenmesi ve yenilikçi teknolojileri daha etkin biçimde kullanması gerekiyor. Bugün gerçekleştirdiğimiz işbirliği kapsamında Microsoft Office deneyimini bulut teknolojisiyle birleştiren “Office 365” servisini KOBİ’lerle buluşturuyor, işlerini internetten yönetmeleri için onlara destek oluyoruz. Microsoft’un Office 365 bulut teknolojisi ile işletmeler hem maliyet hem de rekabet avantajı kazanıyor” dedi.
özel haber
4G Şartnamesi Yenilendi! Bilindiği gibi yapılacak 4G ihalesi ile birlikte 800, 900, 1800, 2100 ve 2600 MHz bandında 20 ayrı frekans paketi tahsis edilecek. İhale sonrasında kazanan firmalar bu frekanslar kullanılarak tüketicilere 5G’de dahil yeni teknolojilerin sunulabilecekler. Mobil şebeke işletmecilerine tahsisli mevcut frekans miktarı 183 MHz iken ihale kapsamında tahsis edilecek yeni frekanslarla toplam 573 MHz’a çıkacak. Böylece ihaleyle tahsis edileceklerle toplam frekans miktarının mevcut frekansların 3, mobil geniş bantta veri hizmeti sunulacak frekans miktarı ise 5 katından fazlasına çıkacak.
1 Nisan 2016’da Hizmete Girecek İhalenin ardından tahsis edilecek frekanslardan 1 Nisan 2016’dan itibaren yeni teknolojiyle hizmet sunumuna başlanabilecek. İşletmecilere yetkilendirmenin ardından 8 yıl içinde Türkiye’nin nüfusunun yüzde 95’ini kapsama alanına alma zorunluluğu getiriliyor. Ayrıca yine 8 yıl içinde tüm il ve ilçelerin nüfusunun yüzde 90’ını kapsama zorunluluğu getiriliyor. Şartnamede yapılan değişiklikle uzunluğu 1 kilometrenin üzerindeki tüneller ile konvansiyonel tren hatlarının da belirli bir zaman içinde kapsanması şartı getirildi. Otoyol ve yüksek hızlı tren hatlarına ilaveten bu tünellerden geçen ve konvansiyonel tren hatlarında yolculuk yapan vatandaşların da seyahatlerinde mobil genişbant hizmeti alabilme imkanına kavuşacak.
AR-GE Personeli Sayısı Arttırıldı
Yeni şartname ile ülkemizde kurulu bulunan Ar-Ge merkezlerinin yanı sıra işletmecilerin Ar-Ge merkezlerinin de teşvik edilmesi sağlanmış ve mevcut ArGe merkezlerinde istihdam edilmesi gereken asgari nitelikli Ar-Ge personeli sayısını yüzde 50 arttırmış. KOBİ’lerin yerli ürün geliştirmelerinin ve kendi imkanlarıyla üretim yapmalarının teşvik edilmesi amacıyla işletmecilere yatırımlarının en az yüzde 10’unu Türkiye’de ürün veya sistem geliştirmek üzere kurulmuş olan KOBİ niteliğindeki tedarikçiler tarafından Türkiye’de üretilen ürünlerden sağlama yükümlülüğü de getirilmiş durumda. Yeni şartnamede Ar-Ge merkezlerinde yürütülen ArGe faaliyetlerinin de niteliğinin artırılmasına yönelik önemli tedbirler alınmış. Bu kapsamda Ar-Ge projelerine başlanması, gelişiminin izlenmesi ve çıktılarının başarı ölçütlerine göre kabulü gibi konular da dahil olmak üzere Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin yükümlülüklerin etkili bir şekilde yerine getirilmesi ve takibi amacıyla BTK’nın gerekli gördüğünde denetim yapabileceğini veya başka kuruluşlara da denetim yaptırabileceği hususu da yeni şartnameye eklenmiş durumda. Yeni şartname ihaleye girilecek operatörlere gönderilmiş durumda. BTK tarafından ilk olarak 26 Mayıs’ta yapılacağı duyurulan ihale geçtiğimiz günlerde 26 Ağustos’a ertelenmişti. Şimdi gözler 26 Ağustosta.
13
söyleşi
Ali Yavuz ŞAHİN yavuz@btgunlugu.com
Ekran Boyutları Büyüyor Kurumsal dünyada mobil cihazların önemi günden güne artıyor. Mobil teknolojiler ve yeni trendler hakkında Fly Mobile Ülke Müdürü Bilgin Demir ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Bakın Bilgin Bey bizlere neler anlattı. Fly Mobile Türkiye pazarına ne zaman girdi? Kıyasıya rekabetin yaşandığı pazarda hedefleriniz neler olacak? Fly Mobile, 2003 yılında İngiltere’de kurulan bir kurum. Esasında telekom, enerji, emlak ve benzeri sektörlerde yatırımları bulunan Meridian Group bünyesinde bulunan Meridian Telecom’a ait bir şirket ve bu alanda oldukça ciddi bir bilgi birikimine sahip. Özellikle yüksek kaliteye sahip donanım bileşenlerini en başarılı mühendislik çözümleri ve şık tasarımlar ile bir araya getirerek tüketici deneyiminin üst seviyede olacağı ürünleri uygun fiyat politikası ile satan bir marka olarak ön plandayız. Dünya genelinde 3 farklı noktada AR-GE merkezine sahip olan Fly, sahip olduğu deneyimi ve üstüm mühendislik becerilerini kullanarak akıllı telefon pazarının son derece rekabetçi bir pazar olduğu Rusya’da 2014 yılında en çok satan marka olmayı başarmış durumda. Bu başarının da verdiği güvenle birlikte, Fly yönetimi gelişmekte olan pazarlara daha fazla yönelme kararı aldı Türkiye başta olmak üzere Güneydoğu Avrupa, Baltık ülkeleri ve Orta Doğu ülkelerini tercih etti. Bu vizyon doğrultusunda geçtiğimiz sene tamamlanan organizasyon süreci sonunda ürünler Türk tüketiciler ile buluşmaya başladı. İlk satış rakamlarımız da gayet olumlu olunca Fly markası olarak Türkiye pazarını
14
kısa ve uzun vadede bir bölgesel merkez olarak pozisyonlamaya karar verdik. 2014 yılı beklentilerinizi karşılayan bir yıl oldu mu? 2015 yılı için ilk altı ayı nasıl geçirdiniz? 2014, Bizim açımızdan oldukça verimli bir yıl oldu. Özellikle de Türkiye akıllı telefon pazarının genel anlamda yılın ilk döneminde ÖTV’deki artış, kredi kartı taksitlendirmeyle ilgili yapılan yasal düzenleme vb. regülatif hamleler nedeniyle çok verimli geçmediği göz önüne alınırsa, pazara yeni giriş yapan bir firma olarak FLY’a gösterilen ilgiden oldukça memnunuz. 2015 beklentilerimiz ise oldukça yüksek zira Türkiye’de çok hızlı bir akıllı cep telefonu dönüşümü olduğunu görüyoruz. Bu sene sonunda toplam cep telefonu pazarında akıllı cihaz kullanımının %40’ları aşacağını görüyoruz. 2015 yılında da bu dönüşümün devam edeceğini ve tüketicilerin çok daha fazla akıllı cep telefonu tercih edeceğini bekliyoruz. Ayrıca 2015 yılı Telekom dünyasında LTE yani 4G’nin çok daha fazla konuşulduğu bir yıl olacak. Bildiğiniz gibi Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bu konuda bir lisans ihale takvimi belirlemişti. Bu konuda biraz karmaşa yaşansa da 2015 yılı sonlarına doğru lisansların verilmesi durumunda
birçok kullanıcı daha hızlı mobil internet deneyimi için var olan cep telefonlarını değiştirmeyi ve LTE uyumlu cihazlar almayı tercih edebilir. Biz de Fly olarak gerek 4G uyumlu cihazlarımızla gerekse de giyilebilir mobil teknolojiler gibi yenilikçi uygulamalarla tüketicilerle buluşmaya hazırlanıyoruz. Türk tüketicileri ne gibi yenilikler bekliyor ve mobil cihazlarda yeni trendler sizce neler olacak? Öncelikle tüm dünya genelinde, tablet cihaz ile akıllı telefon segmenti arasında kalan ve “phablet” olarak adlandırılan cihazların ilgi görmeye başladığını ve ekran boyutlarının arttığını söyleyebilirim. Bu bağlamda 5 inç ve 5.5 inç akıllı telefonlara olan talep artacaktır. Ayrıca tüketiciler artık çok daha ince, yüksek çözünürlüğe ve ekran boyutlarına sahip, performansı hızlı ürünleri talep ediyorlar. Fly’ın yeni nesil ürünleri cam ve metal kullanımının çok iyi harmanlayarak, üst segmentteki ürünleri kıskandıracak tasarımlara imza atıyor. Türkiye pazarına sunduğumuz Quantum ve Tornado modelinde olduğu gibi 8 çekirdekli işlemci kullanımı da yine önemli noktalardan birisi. Bir de ayrıca uzun pil ömrü ve daha başarılı kamera performansı her zaman AR-GE merkezlerimizin geliştirme faaliyetleri arasında yer alıyor. Bunu yanı sıra elbette tüm dünyada hızla benimsenen bir konu
giyilebilir teknolojiler. Fly olarak bizim de giyilebilir teknolojilere de özel bir ilgimiz var. 2015 yılında bu ürünlerin çok daha fazla rağbet görmeye başlayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Yalnızca akıllı saatler değil, bileklikler, göğüs bantları, giysiler ve çeşitli aksesuarlar artık akıllı telefonlarımız ile irtibat halinde olacak. Fly olarak önümüzdeki dönemde bu ürünlerde de tüketicilere farklı, şık ve son derece kaliteli çözümler sunacağız. Akıllı cihaz alanındaki rekabeti nasıl değerlendiriyorsunuz? FLY gibi yenilikçi markalar için pazarda yeterli alan bulunuyor mu? Rekabet açısından bakıldığında, özellikle gelişmiş pazarlarda belirli bir satürasyon söz konusu olabilir. Ancak gelişmekte olan pazarlarda gidilebilecek çok fazla mesafe olduğunu düşünüyoruz. Türkiye pazarına giriş yapma ve burada bir ofis açma kararımız da bunun bir göstergesi. Daha genel bir değerlendirme yapmam gerektiğinde ise, tüm dünyada farklı markalar olmakla birlikte bu markalara ürünler üreten Çin merkezli fabrikaların çoğu zaman ortak olduğunu görüyoruz. Bu yüzden giriş ve orta segmenteki ürünlerin bazen yalnızca marka isimleri değişir ancak tasarımları, donanım yetenekleri ve hatta yazılımları tamamen aynıdır. Oysa Fly, Avrupa, Rusya ve uzak doğu pazarlarındaki gücünü kullanarak kendine özel tasarımları geliştirmekte ve müşterilerine sunmaktadır. AR-GE merkezleri tarafından geliştirilen bu ürünler, müşterilerden alınan geri bildirimler neticesinde şekillenmekte ve günümüz tasarım trendlerine ve ihtiyaçlarına uygun olarak geliştirilmektedir. Dolayısıyla FLY gibi yenilikçi firmalar için rekabette her zaman yer olacağı görüşündeyim.
Bilgin Demir Fly Mobile Ülke Müdürü
15
özel haber
Dünyanın En Büyük Elektrik ve Elektronik Fuarı Taitronics 2015 Kapılarını Ziyaretçilere Açıyor Bu yıl 41. si 6 ile 9 Ekim arasında düzenlenecek dünyanın en büyük elektrik ve elektronik fuarı Taitronics 2015 öncesi Tayvan’daydık. Fuar çerçevesinde tanıtılacak yenilik ve ekipmanlar hakkında bilgiler topladığımız gibi Tayvan’lı elektrik ve elektronik bileşen üreticileriyle bir araya gelerek gelişen teknolojilerin üretimlerini nasıl etkilediği ve gelecek planları hakkında görüşlerini aldık. Hepsi ve daha fazlası sizin için hazırladığımız Taitronics 2015 özel dosya konumuzda.
T
aitronics sadece yeni ürün ve uygulamaların katılımcılara gösterildiği bir fuar değil. Aynı zamanda ticari açıdan bağlantılar yapabileceğiniz üretim yaptığınız sektöre göre ilgilendiğiniz firmalar ile bire bir görüşmeler gerçekleştirebileceğiniz bir fuar. 41. Taitronics fuarının mottosu yeşil elektronik ve akıllı yaşam. Motto ile birlikte fuarın çehresi de bir hayli değişecek gibi gözüküyor. Gelişen teknoloji ve tüketici istekleri üretim sürecine yansımış durumda. Üretim sürecinde kullanılan komponent ve konseptler de değişim sürecinde. Bu konulara birazdan daha fazla değineceğim. Öncelikle dünyanın en büyük elektrik ve elektronik fuarı Taitronics 2015 içerisinde yer alacak ürün gruplarından bahsetmek istiyorum.
Aktif ve Pasif Komponentler Elektrik ve elektronik deyince aklınıza ne geliyor. Benim aklıma cihazların üretim sürecinde kullanılan komponentler geliyor. Eğer bir elektronik cihaz üretiyorsanız belli başlı komponentlere ihtiyacınız var demektir. Bunlar direnç veya programlanabilir çipler olabilir. Taitronics 2015 içerisinde aktif ve pasif komponenetleri göreceğiz. Aktif komponentler kendileri enerji üreten ya da enerji
16
Ali Yavuz ŞAHİN yavuz@btgunlugu.com
Ali Yavuz ŞAHİN yavuz@btgunlugu.com
seviyesini yükselten elemanlarıdır. Pil, dinamo, enerji üreten, amplifikatör, enerji “seviyesini” yükselten aktif eleman örneği olarak verilebilir. Aktif devre elemanları özel amaçlı elemanlardır. Kullanılacak devrenin özelliğine göre, aktif devre elemanlarının özellikleri ve türleri de değişmektedir. Pasif komponenetler enerji kaynağı ya da etkin elektromotor kuvvetleri olmayan, ancak gerilim uygulandığında geçen akımın sonucu olarak, enerji harcayan ya da depolayan elemanlardır. Şöyle ki: Dirençler akım sınırlaması yaparken “ısı” ve “ışık” şeklinde enerji harcarlar. Kondansatörler elektrik enerjisini, elektrik yükü şeklinde, bobinler ise manyetik alan olarak depolarlar.
Ölçüm ve Test Cihazları Hemen hemen hepimiz günlük yaşamımızda ölçüm cihazlarıyla karşılaşıyoruz. Bunlar arasında en fazla gördüğümüz cihaz ise ağırlık ölçer. Tabii ki bu buz dağının üste kalan kısmı. Ölçüm ve test cihazlarının içine girdiğinizde binlerce farklı cihaz karşımıza çıkıyor. Test ekipmanları ise genellikle endüstri standartlarının doğruluğu için kullanılıyor. Elektronik üretim yapan firmalar çalıştıkları sektörlere göre standartları tutturmak için test ekipmanları kullanarak cihazlarının doğru değerler içerisinde çalışıp çalışmadığını kontrol ediyorlar.
runlar yaşanabiliyor. Fakat akıllı yaşamı birbirine bağlı cihazlar bütünlüğü olarak açıklayabiliriz. Bu cihazlar bizim hakkımızdaki verileri topluyor ve yaşamımızda bize zaman kazandıracak ve yaşam kalitemizi arttıracak bir deneyim sunuyor. Güvenli ev konseptleri veya bilgi ekranları akıllı yaşam kategorisindeki örneklerden sadece iki tanesi. Tüketici elektroniği ise tam bir dibi delik kuyu gibi. Bizlerin kullandığı her cihaz, uygulama ve yazılım bu kategoriye giriyor. Fakat Taitronics 2015 elektrik ve elektronik özelinde bir fuar olduğu için daha çok bu alandaki yeni nesil tüketici ürünleri ziyaretçilerin beğenisine sunulacak.
Genişbant Ürünleri ve Bulut Teknolojisi
LED Aydınlatma ve Uygulamalar LED aydınlatmanın önemi günden güne artıyor. Eski nesil aydınlatma ürünlerine göre daha az enerji tüketen LED ürünler fiyatlarının düşmesiyle birlikte en küçük aydınlatma işinden en büyük bina veya köprü aydınlatmasına kadar her alanda kullanılmaya başlandı. Özellikle aydınlatma kontrolcüleri açısından rekabetin arttığı LED sektöründeki yenilikleri Taitronics 2015’te göreceksiniz.
Bataryalar ve Güç Kaynakları Elektronik cihazların olmazsa olmazı güç kaynakları da yeni nesilleri ve farklı teknolojiler ile Taitronics 2015’te karşımıza çıkacak. Bunun yanı sıra yeni nesil hücre ve batarya yapılarını da görebileceğiz. Özellikle mobil cihazların kullanım süresini arttıracak teknolojilerle donatılmış bataryalar için merakla bekliyoruz. Endüstriyel proses ve otomasyon ekipmanları da Taitronics 2015 içerisinde yer alacak ürün gruplarından bir diğeri. Geliştirilen endüstriyel prosesler sayesinde üretim konusunda yaşanan sıkıntıların önüne geçilmiş durumda. Bu ve bunun gibi birçok yeniliğe Taitronics 2015’de şahit olacağız. Akıllı yaşam kelime anlamı ile sizlere bir şey ifade etmiyor olabilir. Başka dillerden direk çevirilerde böyle so-
Son dönemim en popüler konularından olan geniş bant ürünleri ve Bulut teknolojileri farklı cihazlar üzerinde hayat bularak karşımıza çıkıyor. Bu konuda en güncel ürünlerden bir tanesi araç takip sistemleri. Bu tarz sistemler sayesinde bir tırın güzergâhı kontrol edilebildiği gibi aynı zamanda şoförün araç içi konumu, uykulu ya da yorgun olması hatta konteynırda taşıdığı ürünün sıcaklığına kadar kontrol altında tutulabiliyor. Bu veriler araç içerisinde depolama biriminde saklanıyor ve belli bölgelerde yerleştirilmiş olan kablosuz bağlantılar sayesinde sistematik olarak Bulut Bilişim teknolojileri sayesinde sunuculara yüklenerek dünyanın herhangi bir yerinden erişime açılabiliyor. Bu ve bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
Elektrik Enerjisi Bu yıl kategorilere yeni eklenen elektrik enerjisi yeşil dünyanın kapılarını ardına kadar açmanıza olanak sağlayacak teknolojiler ile karşımıza çıkıyor. Bildiğiniz gibi elektrik enerjisiniz elde etmek santraller mevcut. BU santrallerin çevreye verdiği zararlar malum ve son dönemde rüzgar ve güneş enerjisini çeviren sistemlere rağbet büyük. Fiyatların da uygun seviyelere gelmesiyle birlikte önümüzdeki günlerde bu sistemler daha fazla kullanılmaya başlanacak. Taitronics 2015 içerisinde yeni nesil yeşil enerji türlerinin nasıl daha verimli hale getirildiğini de göreceğiz. Tayvan’da gerçekleştirilecek Taitronics fuarı Türkiye gibi gelişen ülkelerde faaliyet gösteren firmalar için biçilmiş bir kaftan. Bu sayede üretim yaptıkları sektördeki gelişmeleri yakından takip edebilecek, teknolojiyi üreten kişilerle birebir görüşebilecek ve ticaretinizi zenginleştirecek yolları bulmanız kolaylaşacak. Taitronics 2015 hakkında daha fazla bilgiye http://www. taitronics.tw/ adresinden ulaşabilirsiniz.
17
Süleyman SERTKAYA info@btgunlugu.com
özel haber
Sürücüsüz Otomobiller Ne Zaman Geliyor? Sürücüsüz otomobil teknolojileri, sessiz ama derinden ilerlemeye devam ediyor. Biz dört beş sene içinde alacağımız yeni otomobillerin planlarını yaparken otomobil endüstrisi beş seneye kadar sürücüsüz otomobillerini ticari ürüne çevirip satışa sunmak için hazırlık yapıyor.
B
u hedefle çok ciddi çalışmalar yürüten üreticilerden sesini en çok duyduklarımızın başında Google geliyor ama asıl işi otomobil üretmek olan asırlık otomobil markaları da sessiz sedasız kendi otomobillerini satışa hazırlıyorlar: Mercedes-Benz, General Motors, Nissan, Renault, Toyota, Audi, Volvo, Peugeot, BMW… Aslında üreticiler, kendi kendilerine giden ve sürücüye ihtiyaç duymayan otomobilleri çoktan
18
ürettiler ve ABD Kaliforniya’da, devlet izniyle gerçek trafikte teste soktular. Eylül 2014’ten beri test amacıyla Kaliforniya caddelerinde düşük hızlarla yolculuk eden bu test otomobilleri sayesinde otomotiv endüstrisi sürücüsüz otomobil teknolojilerinin karşılaşacağı riskler konusunda önemli deneyimler kazandı. Bu risklerin başında da insanların geliyor olması, büyük bir ironi. Üreticilere göre, kurallara uymayan şoförler, trafikteki en büyük problem. Bu sorunu çözmek içinse otomobil üreticilerinin
trafik otoritelerine önerisi biraz radikal: Sürücüsüz otomobiller yaygınlaştıkça, yakın gelecekte direksiyonlu otomobil üretmenin ve insanların otomobil kullanmasının yasaklanması! İnsanların otomobillerin direksiyonunu kullanması yasaklandığında trafik kazalarının da yok olacağına inanıyorlar. Sürücüsüz otomobillerin başka artıları ve eksileri de var. Örneğin, sürücüsüz otomobiller trafikte yaygınlaştığında artık intihar bombacılarının kendile-
rini öldürmek zorunda kalmayacağı düşünülüyor zira içinde insan olmayan robot otomobilleri bombayla doldurduktan sonra programlayıp hedefe gödnerecek terörist organizasyonların nasıl durdurulabileceği sorusuna şu anda cevap bulunamıyor. Peki sürücüsüz otomobillerin hayatımıza katacağı diğer artılar ve eksiler nelerdir? Sürücüsüz otomobillere aslında yabancı değiliz. Tarihin en iyi bilinen sürücüsüz/otonom otomobilleri, Herbie ve KITT (Knight Rider). Sürücüsüz otomobiller sayesinde büyük şehirlerdeki trafik sorununun çözülmesi bekleniyor zira trafik sıkışıklığının en büyük nedeni, insan sürücülerin hataları ve sorunlu sürüç alışkanlıkları. Örneğin, otomobilini sürerken SMS yazmak gibi tehlikeli bir işe girişen bir sürücü, aracın hızını yavaşlatıp, arkadan gelen trafiğin de kilometrelerce boyunca yavaşlamasına neden olabiliyor. Bu da birkaç dakika içinde, arkada biriken bir kuyruk oluşturuyor.
Park Sorunu Ortadan Kalkıyor Şehirlerdeki park sorunu da sürücüsüz otomobiller sayesinde ortadan kalkacak zira yolcular tam gideceği yerin önünde indikten sonra otomobil kendi kendine bölgedeki büyük otoparka gidecek ve sahibinin işinin bitmesini bekleyecek. Ardından işi biten sahibini almak için otoparktan çıkıp onun olduğu yere gidecek. Üstelik yeni otoparklar çok daha fazla otomobil alacak çünkü insan hatası payı denklemden çıkınca her otomobil için ayrılan park ve manevra alanı iyice küçülecek. Örneğin, park yerlerinde sürücünün kapıyı açması için bı-
rakılan paylara gerek olmayacak. Taksicilik çok gelişecek ancak ne yazık ki, taksi şoförleri işsiz kalacak zira artık taksiler yolcuları, mobil uygulamalar sayesinde bulacak, alacak ve istedikleri yere bırakacak. Şehirlerde robot taksileri işleten dev taksi şirketlerinin oluşması bekleniyor. Bu şirketlerin araçları takip eden, müşteri taleplerini dinleyen büyük teknoloji merkezleri olacak. Taksi şirketleri rekabet için, müşteriye hizmeti ön plana çıkaracak. İçerisinde araç içi sinema sistemleri, otomatik yiyecek/içecek ikramı gibi farklı hizmetler olan robot taksiler hizmete girecek.
Üreticiler Kara Kara Düşünüyor Terörist örgütlerin işleri çok kolaylaşacak çünkü artık intihar bombacısı yetiştirmek için uzun ikna ve eğitim süreçlerine gerek kalmayacak. Sürücüsüz bir otomobili bombayla yükleyip patlatacakları hedefe yönlendirmeleri yeterli olacak. Devletler ve otomobil üreticileri bu sorunu nasıl çözeceklerini şimdiden kara kara düşünüyorlar. Hacker’lar bilgisayarlara sızdığında sadece sabit disklere format atmak, birkaç yazılımı silmek veya bilgisayarı zombiye çevirmek gibi görece az zararlı eylemler yapabiliyorlardı. Peki, ama robot otomobillerin yazılımlarına sızacak hacker’lar otomobilleri birer ölüm tuzağına dönüştürürse? Bu soruna karşı nasıl önlem alınacağı da şu anda net değil çünkü geçilemeyecek güvenlik önlemi, kırılamayacak yazılım yoktur. Bu nedenle otomobillerin hayati yazılım ve donanımlarının internetten veya farklı giriş ara-
yüzlerinden izole edilmiş şekilde korunması, bu bileşenlere ancak yetkili servislerde, önceden belirlenmiş güvenlik protokolleriyle erişilmesi de konusu olabilir. Geçtiğimiz günlerde çıkan haberlere göre, tarihte ilk defa araştırmacılar bağlantılı otomobillerde bir uzaktan kumanda zayıf noktası bildirdiler. Bir Jeep Cherokee dahili bilgisayarına bir demo saldırı gerçekleştirildiği söyleniyordu. Eğlence sisteminde bir güvenlik açığı bulduğu bildirildi. Zayıf nokta üzerinden sadece kritik olmayan ayarlara erişim sağlamakla kalmadılar aynı zamanda otomobilin kontrolünü de ele geçirdiler. İlk olarak otomobil sürücüsü klima sistemi, radyo ve cam sileceklerinin kontrolünü kaybetti. Ardından otomobilin kendisi sahibinin kontrolünden çıkıp araştırmacıların kontrolüne girdi.
Depolama Alanlarının Güvenliği Zayıf İddiaya göre zayıf nokta, Fiat Chrysler Automobiles’in (FCA) dış dünyasıyla iletişim kurmak için mobil ağ operatörü Sprint ile birlikte çalışan Uconnect dahili sisteminde görüldü. Raporlar doğruysa bu saldırı, otomobilin dahili bilgisayarındaki bir kodu yeniden yazmak ve aracın kontrolünü ele geçirmek için hedefin harici IP’sini bilmenin yeterli olduğunu kanıtlıyor. Zayıf noktalar, bir işletim sistemi ve yüklü uygulamaların bulunduğu her yerde olabilir. Bir otomobili korumak için üreticiler otomobil güvenliğine, kurumsal ağlar veya bilgisayarların güvenliğine yaklaştığımız şekilde yaklaşmalılar.
19
haberler
IFS İş Zekası Platformu VisionWaves'i Satın Aldı VisionWaves, müşterilerinin stratejilerini gerçekleştirmelerine hız kazandıran ve iş performanslarını artıran iş zekâsı yazılımları sağlıyor. İş Zekâsı (BI) ve İşletme Süreç Yönetimi (BPM) çözümlerinin birleşiminden oluşan genişletilmiş kurumsal kapasiteye sahip olan platform, her türlü veri kaynağına ve iş uygulamasına da kapsamlı bir görsellik sağlıyor. VisionWaves ile sektör odaklı IFS ERP çözümlerinin bir araya gelmesi müşteriler için de çok önemli avantajları beraberinde getiriyor. VisionWaves, uçtan uca tüm iş birimleri, veri kaynakları ve iş uygulamaları arasında haritalama, izleme ve yönetme yeteneği sağlıyor. Bu yetenek, performansın iş stratejisini nasıl etkilediğini gerçek zamanlı olarak ‘bir bakışta’ görmeyi, finansal varlık ve riskleri yönetmeyi ve rol tabanlı kokpitler ile görüntülemeyi sağlıyor. IFS ERP ve VisionWaves çözümleri ortak bir operasyonel resim sunarak, iş süreçlerindeki performansı tamamen entegre bir şekilde iyileştirme, müşterilerin stratejilerini gerçekleştirmelerine hız kazandırma ve iş performanslarını yükseltme kabiliyeti sağlıyor. 2000 yılında kurulan VisionWaves’in şirket merkezi Zeist Hollanda’da bulunuyor. Havacılık ve Savunma, Lojistik, Madencilik, Mühendislik ve İnşaat, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kamu, Finans ve Sağlık sektörlerinde dünya çapındaki çok uluslu şirketlerde başarı ile çözümleri kullanılıyor.
Autodesk Exchange Apps Uygulama Mağazası Hızla Büyüyor Autodesk’in, kullanıcıların yaratıcılık ve üretkenliklerini geliştirmeleri ve kendi aralarındaki etkileşimi artırmaları için geliştirdiği “Autodesk Exchange Apps” uygulama mağazası, bir milyon indirme rakamını geçti. Üçüncü taraf geliştiricilerin uygulamalarını profesyonellere kolayca ulaştırabildiği platformda indirilen bir milyonuncu uygulama, CoolOrange’ın Autodesk Inventor için geliştirdiği threadModeler uygulaması oldu. Üç yıl önce kurulan Autodesk Exchange Apps, Autodesk tasarım ürünlerini geliştirmeye ve kişiselleştirmeye yönelik eklentiler, yardımcı uygulamalar, içerik ve eğitim malzemelerinin sunulduğu bir web hizmeti olarak öne çıkıyor. Online platform sayesinde tasarımcı ve mühendisler, Autodesk ürünlerini kullanırken verimililiklerini artırmak üzere tasarlanmış materyallere ortak bir noktadan erişim fırsatı buluyor, geliştiriciler de dünya çapında Autodesk kullanıcılarına kolayca ulaşabiliyor. Uygulama mağazasında bugüne kadar, üçüncü partiler tarafından geliş-
20
tirilen 1800 uygulama 191 ülkede, 14 farklı dilde erişime sunuldu. Exchange Apps, aynı zamanda pek çok mimarlık, mühendislik ve yapı (AEC) ile üretim çözümleri sağlayıcısının marka bilinirliğini artırmak, ihtiyaca göre geliştirilen yazılımlarını ve uzmanlığını geniş kitlelere duyurmak ve binlerce Autodesk müşterisi ile yakın ilişkiler kurmak için başvurduğu etkili bir platforma dönüştü.
özel haber
Süleyman SERTKAYA info@btgunlugu.com
En Büyük 500 Bilişim Şirketi Açıklandı Türkiye'de bilişim alanındaki tek kapsamlı araştırma olan Bilişim 500 bu yıl 16. kez bilişim alanındaki en büyük 500 Bilişim Şirketi'ni açıkladı.
M
2S Araştırma ve Pazarlama Hizmetleri tarafından yapılan İlk 500 Bilişim Şirketi Araştırması sonuçlarına göre ilk üç sırada Türk Telekom, Turkcell ve Vodafone yer alırken bilgi teknolojileri lideri Teknosa, iletişim teknolojileri lideri Türk Telekom oldu. Araştırmada ayrıca şirketlere donanım, yazılım ve hizmet gelirlerinin yanı sıra faaliyet alanlarına göre dokuz temel kategoride plaket verildi. Türkiye Bilişim Pazarı’nın 2014 yılında olduğu gibi 2015 yılında da yüzde 12 büyüyerek 78 Milyar TL olması bekleniyor. Türkiye’nin en büyük ilk 500 bilişim şirketinin açıklandığı “Bilişim 500 Töreni”, 23 Temmuz 2015’te, Radisson Blu Hotel’de gerçekleştirildi. Şirketlerin net satış gelirlerine göre sıralandıkları Bilişim 500’de ilk 10’da yer alan şirketler sırasıyla; Türk Telekom, Turkcell, Vodafone, Teknosa, Gen-pa, İndeks Bilgisayar, KVK, Brightstar, Penta ve Hewlett-Packard oldu. Bilgi teknolojileri şirketleri arasında liderliği Teknosa alırken İndeks Bilgisayar ikinci, Penta ise üçüncü oldu. M2S Araştırma ve Pazarlama Hizmetleri Genel Müdürü Özlem Unan, “Araştırmanın Türkiye bilişim pazarına ilişkin ortaya koyduğu verilere göre, 2015 yılında bilgi teknolojileri pazarının yüzde 15, iletişim teknolojileri pazarının ise yüzde 11 büyüyeceğini öngörüyoruz. 2015 yılında toplam pazarın üzerinde gerçekleşecek büyümenin, 2014 yılında olduğu gibi yazılım ve hizmet pazarında ola-
cağını, 2015 yılında yazılım pazarının 7,8 milyar TL, hizmet pazarının ise 4,3 milyar TL büyüklüğe ulaşmasını bekliyoruz. Telekom hizmetleri 2015 yılında toplam pazar içindeki yüzde 50 olan payını koruyacak, yazılım pazarının toplam bilgi teknolojileri pazarındaki payı ise yüzde 33’e ulaşacak” dedi. Türkiye’de bilişim alanındaki başarılı şirketlerin ödüllendirildiği Bilişim 500 Ödül Töreni’nde konuşan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Eski Başkanı Tayfun Acarer, Türkiye’de teknolojik alt yapı yatırımlarının artırılması gerektiğine dikkati çekti. Mobil geniş bant alt yapı yatırımlarının artması gerektiğini belirten Acarer, “Mobilde yılsonuna doğru beklediğimiz tıkanmalar şimdiden başladı. Mobildeki alt yapıyı geliştirmezsek 2016 yılında daha kötü beklemeler ve yavaşlıkla karşılaşacağız” dedi. Törende 2014 yılı net satış gelirlerine göre ilk 10’a giren şirketlerin yanı sıra, donanım, yazılım, hizmet ve özel bölüm başlıkları altındaki 52 kategorinin birincilerine plaket verildi. Araştırma kapsamında geçen sene hayata geçirilmeye başlanan şirketlerin kategorilerini kendilerinin belirlediği uygulama bu sene de devam etti. Araştırmada donanım, yazılım ve hizmet gelirlerinin yanı sıra faaliyet alanlarına göre dokuz temel kategoride 14 firma ödüllerini aldı.
Ödül alan firmalar şöyle sıralandı: • Türkiye Merkezli Üretici Kategorisi: Karel • Türkiye Merkezli Üretici Yazılım:
Softtech • Uluslararası Türkiye Dışı Merkezli Üreticinin Türkiye Temsilcisi/Satıcısı Kategorisi: Telpa • Uluslararası Türkiye Dışı Merkezli Üreticinin Türkiye Temsilcisi/Satıcısı Yazılım: Alcatel-Lucent • Sistem Entegratörü Donanım: Netaş • Sistem Entegratörü Yazılım: Havelsan • Sistem Entegratörü Hizmet: Koçsistem • Hizmet Sağlayıcı: Multinet • Telekom Şirketi: Türk Telekom • Dağıtıcı Kategorisi: Genpa • Bayi: Prota • Perakende Zinciri: Teknosa • E-Ticaret Şirketi: Binbir Teknoloji M2S Araştırma A.Ş.’ye göre Türkiye Bilişim Pazarı’nın 2014 yılında olduğu gibi 2015 yılında da yüzde 12 büyüyerek 78 Milyar TL olması bekleniyor. M2S Araştırma ve Pazarlama Hizmetleri Genel Müdürü Özlem Unan, “Yazılım ve hizmet pazarındaki büyüme trendinin devam etmesini bekliyoruz. Yazılım pazarında ERP, iş analitiği, mobil uygulama, veri güvenliği ve veri yedekleme alanları, hizmet pazarında ise bulut ve barındırma hizmetleri, danışmanlık, destek hizmetlerinin büyümesi öngörülüyor. Öte yandan küçük ölçekli işletmeler için bulut üzerinden yazılım çözümlerinin sunulması artacak” dedi. Telekom şirketlerinin bulut ve katma değerli telekom servislerinde beklenen performansı yakalayamadığını söyleyen Unan, bulut ve barındırma hizmeti sunan şirketlerin sayısının artacağını ifade etti.
21
Süleyman SERTKAYA info@btgunlugu.com
özel haber
Fidye Yazılımları Can Yakıyor Intel Security, bu yılın ilk çeyreğinde yeni fidye yazılımlarındaki patlamaya, siber casusluk grubu Equation'ın gerçekleştirdiği HDD ve SDD aygıt yazılımı saldırılarına ve Adobe Flash multimedya yazılımını hedef alan kötü amaçlı yazılımdaki önemli artışa dair bilgilere yer veren “McAfee Labs Tehdit Raporu: Mayıs 2015” başlıklı raporunu Haziran'da yayımladı.
2
015 yılı ilk çeyreğinde McAfee Labs yeni fidye yazılımlarında yüzde 165 oranında bir artış kaydederken, tespiti zor CTB-Locker ailesinden Teslacrypt adında yeni bir fidye yazılımının yanı sıra, CryptoWall, TorrentLocker ve BandarChor’un yeni versiyonları bu artışın sebebi olarak gösteriliyor. McAfee Labs’a göre; güvenlik yazılımı açıklarını bulmak için kullanılan akıllı teknikler, daha yüksek kalitede oltalama (phishing) e-postaları ve suç ortaklarına siber ortamı
22
oltalama mesajlarıyla doldurması karşılığında belirli yüzde ile fidye ödeyen “iştirak” (affiliate) programı CTB-Locker’ı başarı kılan nedenler arasında gösteriliyor. McAfee Labs, organizasyonlar ve bireylerin, Intel Security oltalama testi ( Intel Security Phishing Quiz )gibi araçların kullanımı dahil olmak üzere öncelikli olarak oltalama e-postalarını nasıl fark edeceklerini öğrenmesi gerektiğini öğütlüyor. İlk çeyrekte yeni Adobe Flash
aygıt yazılımı örneklerinde de yüzde 317 oranında artış görüldü. Araştırmacılara göre bu artışın çeşitli sebepleri var: Adobe Flash’ın teknoloji olarak popüler hale gelmesi; kullanıcıların mevcut Adobe Flash yamalarını geç uygulaması; ürün zafiyetlerini kullanmak için geliştirilen yeni yöntemler; Adobe Flash dosyalarını (.swf ) çalıştırabilen mobil cihazlardaki ani artış ve bazı Adobe Flash saldırılarını (exploit) tespit etmede yaşanan zorluk. Araştırmacılar, saldırı araçları (exploit kit) geliştiricilerinin Java
arşivi ve Microsoft Silverlight zafiyetlerini bırakıp Adobe Flash zafiyetlerine yönelmeye başladığını gözlemliyor. McAfee Labs kıdemli başkan yardımcısı Vincent Weafer, Flash gibi bir ürünün popüler olmasından dolayı, muhtemelen milyonlarca kullanıcıyı tehdit eden güvenlik sorunlarını proaktif bir şekilde tespit ederek ortadan kaldırma konusunda çok büyük bir sorumluluğa sahip olduklarını belirtiyor. Weafer, “Bu araştırma teknoloji sektörünün siber güvenlik alanında avantaj kazanmak amacıyla, tehdit istihbaratını paylaşan ortaklarla yapıcı bir çalışma içerisinde olabileceğinin çok güzel bir göstergesi” diyor. Alıcıların zafiyetleri önlemesine eksiksiz destek sağlamak için, McAfee Labs organizasyonların ve bireysel kullanıcıların ürünlerini en güncel güvenlik yamalarını kullanarak güncelleme konusunda daha özenli olmasını tavsiye ediyor.
HDD ve SDD Saldırılarına Dikkat! Şubat 2015’te siber güvenlik dünyası, HDD ve SDD aygıt yazılımını kötüye kullanan Equation Group olarak adlandırılan gizli bir grubun farkına vardı. McAfee Labs, Şubat’ta ortaya çıkan yeniden programlama modüllerini değerlendirdi ve bu modüllerin daha önce bildirilen HDD yeniden programlama kabiliyetine sahip olmasının dışında SSD’lerde de aygıt yazılımını yeniden programlamak için kullanılabildiğini tespit etti. HDD ve SDD aygıt yazılımları yeniden programlandığında, sürücüler yeni-
den formatlansa bile veya işletim sistemi yeniden kurulsa bile enfekte olan sistemlerin önyükleme yaptığı her seferde ilişkili kötü amaçlı yazılımı yeniden yükleyebiliyor ve bu yazılım varlığını devam ettiriyor. Güvenlik yazılımı bir kez enfekte olduğunda sürücünün gizli bir alanında saklanan kötü amaçlı yazılımı tespit edemiyor. “Intel’de biz karma yazılım-donanım tehditlerini ve saldırılarını ciddiye alıyoruz,” diye devam eden Weafer, “Hem akademik çalışmaları, hem de aygıt yazılımına veya BIOS manipülasyon kabiliyetlerine sahip en dişli kötü amaçlı yazılımları yakından takip ediyoruz, Equation Group’un gerçekleştirdiği bu aygıt yazılımı saldırıları şu ana kadar görülmüş türünün en sofistike tehdit örneği. Bu aygıt yazılımları daha önce üst düzeydeki hedefli saldırılar için kullanılıyordu ancak görünen o ki artık işletmeler bu tehditlerin gelecekte kendileri için de kaçınılmaz olduğunu bilerek hazırlamalı.” McAfee Labs, organizasyonların kötü amaçlı linkler içeren oltalama mesajları, kötü amaçlı yazılımla enfekte olmuş USB sürücüleri ve CD’ler gibi bilinen ilk saldırı vektörlerinde tehdit tespitini güçlendirmek için tedbir almasını ve verilerin dışarı sızmasını önlemeye yardımcı olabilecek çözümleri değerlendirmesini tavsiye ediyor. Mayıs 2015 raporunda 2015 yılının ilk çeyreğinde tespit edilen diğer gelişmelere de yer veriliyor:
Kötü Amaçlı Bilgisayar Yazılımında Büyüme
Birinci çeyrekte yeni bilgisayar aygıt yazılımlarında hafif bir düşüş görüldü; bu gelişmenin sebebi ise 2014 yılının dördüncü çeyreğinde sıçrama yapan ve 2015’in birinci çeyreğinde normal seviyelere inen SoftPulse isimli bir reklam yazılımının faaliyeti. McAfee Labs’in istihbarat servisinin hacmi bu süre içerisinde yüzde 13 genişledi ve şimdi 400 milyon örneği içeriyor.
Kötü Amaçlı Mobil Yazılım Yeni kötü amaçlı mobil yazılım sayısı 2014’ün 4. çeyreğinden 2015’in 1. çeyreğine kadar yüzde 49 oranında arttı.
SSL Saldırıları SSL-bağlantılı saldırılar, 2014’ün 4. çeyreğine göre sayıca azalsa da 2015 yılı birinci çeyreğinde devam etti. Daha önceki çeyrek dönemlerde kullanılan zafiyetlerin çoğunu ortadan kaldıran SSL kütüphane güncellemesi, bu azalmanın muhtemel sebebi olarak gösteriliyor. Shellshock saldırıları geçtiğimiz yıl ortaya çıktığından bu yana hala yaygınlığını koruyor.
Spam Botnetler Dyre, Dridex ve Darkmailer3. Slenfbot botnetleri, ilk sıralarda yer alan spam ağları Festi ve Darkmailer2’in yerini alarak, çalıntı kredi kartları ve “şüpheli” sosyal medya pazarlama araçlarını artırdı. kuran Sony‘nin sanal gerçeklik cihazlarına yönelik olarak hazırlanan ilk oyununu, önümüzdeki ay düzenlenecek olan E3 2015 kapsamında resmi olarak tanıtması bekleniyor.
23
haberler
Windows 10, 190 Ülkede Kullanıcılarla Buluştu Microsoft, Windows 10 işletim sistemini ücretsiz yükseltme ve Windows 10’a sahip yeni PC’ler ve tabletler ile kullanıcılarına ve kurumlara duyurdu. Windows 10, daha kişisel ve üretken bir deneyim sunan Cortana (1), Xbox uygulaması ve Microsoft Edge gibi yeniliklerin yanı sıra Başlat Menüsü, yeni Office Mobil uygulamaları ve daha birçok özelliği bir arada barındırıyor. Şimdiye kadar tasarlanan en güvenli Windows olan Windows 10’un yenilik ve güvenlik güncellemeleri de otomatik olarak sağlanıyor. Windows 10; PC, tablet, telefon, Raspberry Pi, Xbox One, HoloLens gibi 2.000’den fazla farklı cihazda ortak deneyimi sunacak. Windows 10’da yeni ve yenilikçi uygulama deneyimlerinin kapısını aralayacak olan yeni Windows Mağaza ve Windows Yazılım Geliştirme Kiti de bugün kullanıcılarla buluşacak. Windows 7 ya da Windows 8.1 yüklü PC ya da tablet kullanan müşterilerin cihazlarını Windows 10’a yükseltmesi çok kolay olacak. Windows 10 güncellemesi için rezervasyon yaptıran ve güncelleme yüklemeleri hazır olan müşteriler bugünden itibaren bilgilendirilecek. Kurumsal müşteriler için Windows 10 kurulumu 1 Ağustos’ta başlayacak ve toplu lisanslamaya sahip olan organizasyonlar Windows 10 Enterprise ve Windows 10 Education sürümüne yükseltme yapabilecek.
PayPal, eBay’den Ayrılma Sürecini Tamamladı PayPal eBay’den ayrılma sürecini tamamlayarak Nasdaq borsasında PYPL sembolüyle işlem gören bağımsız bir şirket oldu. PayPal’ın üst yöneticileri, çalışanları ve iş ortaklarından oluşan ekip, PayPal butonuna basarak bugünkü Nasdaq seans açılışını yaptı. Dünyanın dört bir yanındaki insanların dijital paranın avantajlarından yararlanmasını sağlayan PayPal, 2014 yılında toplam 235 milyar dolarlık ödeme hacmine imza attı ve 8 milyar doların üzerinde gelir elde etti. Geçen yıl ayrıca 46 milyar dolarlık mobil ödeme gerçekleştiren PayPal, tüm dünyada 203 ülkede 169 milyon aktif müşteriye hizmet veriyor. Şirketlerin ayrılma süreci kapsamında, kayıt tarihi olarak kabul edilen 8 Temmuz 2015’te eBay hisse senedi sahiplerine 17 Temmuz 2015’te her bir eBay hissesine karşılık bir PayPal hissesi dağıtıldı. 6 Temmuz 2015 tarihinden bu yana Nasdaq’ta “ihraç edilen” PayPal hisseleri yatırımcılara geçici olarak “PYPLV” sembolüyle sunuldu. PayPal hisselerinin ihracı 17 Temmuz seans kapanışında son buldu. Bugün itibariyle PayPal hisseleri “PYPL” sembolüyle Nasdaq’ta normal yoldan sunulmaya başlandı.
24
özel haber
Ali Yavuz ŞAHİN yavuz@btgunlugu.com
Patent Trollerine Çare Aranıyor Çoğumuzun aslında varlığının farkında bile olmadığı ancak cebimizden her yıl yüzlerce dolar çekip alan patent trollerini daha önce duymuş muydunuz?
P
atent trollüğü, son yıllarda teknoloji dünyasının başına bela olmuş en büyük dertlerden biri olarak kabul ediliyor. Öyle ki, Bill Gates’ten Tim Cook’a, Google’ın, HTC’nin, LG’nin, Samsung’un, Sony’nin veya diğer dev teknoloji üreticilerinin bir araya gelerek çözüm aradığı sorunların başında da patent trolleri geliyor. Peki, teknoloji dünyasını bu kadar rahatsız eden patent trolleri nedir, nasıl çalışırlar ve cebimizden nasıl para çalarlar? Patent trolü, aslında kendisinin geliştirmediği, kendisinin emek harcamadığı, kendisinin katkıda bulunmadığı bir teknolojiyi yasal açıklardan faydalanarak, biraz kurnazlık, biraz da teknik bilgi sayesinde kendi adına patentleyerek daha sonra bu teknolojiyi kullanan herkesten yüksek patent lisans ücretleri talep etmek suretiyle büyük
kazançlar sağlayan, üçkâğıtçılardır. 2015 yılında yapılan bir araştırmaya göre, bugün bir patent trolünün ortalama yıllık geliri 55 milyon doları buluyor. Troller çoğunlukla avukatlar veya hukuk şirketleri şeklinde karşımıza çıkıyorlar. Çalışma prensipleri ise yasaların açıklarını kullanarak, yüksek talep gören ürün ve hizmetlerdeki belli bazı detayları kendi adlarına patentlemeye dayanıyor. Kabaca bir örnek vermek gerekirse, telefonu açtığınızda “alo” diyerek cevap vermek anonim bir alışkanlık olmasına rağmen, uyanık bir avukat veya hukuk bürosu, bu kelimeyi kendi adına patentlemeyi başarırsa, telefonunu alo diyerek açan herkesten, belli bir ücret talep etmeye başlıyor. Elbette bu, meselenin rahat anlaşılabilmesi için çok abartılmış bir örnek. Patent trolleri ise çok daha spesifik teknolojiler üzerine odaklanıyorlar ve para ödemesi için sıkıştırdıkları kurbanları da teknolojiyi kullanan kişiler değil, o ürünü/servisi üreten zengin şirketler oluyor. Ama sonuçta para kullanıcıların cebinden, yani bizden çıkıyor. Dolayısıyla teknoloji şirketleri bir cihaz veya hizmet üretirken,
cihazın üzerinde patenti alınmamış en ufak bir teknoloji, tasarım veya yazılım bırakmamış olmaya gayret ediyorlar ancak mesele o kadar kolay değil. Peki sorun nedir? Teknoloji üreticileri ne kadar önlem alırlarsa alsınlar, patent trolleri bir açık buluyorlar. Örneğin Apple, ekranı açmak için kilit tuşunu sağa kaydırmak üzerine bir yöntem geliştirmişse ve bu kilit açma yazılımına patent almış olsa bile, bir patent trolü ortaya çıkıp, “kilidi açma tuşunun renginin kilidi açarken kırmızıdan yeşile çevrilmesi,” hakkında bir patent alıp bununla Apple’ın kapısına dayanıp “ya bana yüz milyon dolar verirsiniz ya da iPhone’larınızı satmanızı yasaklatırım,” tehdidi savuruyor. Patent trolünün yaptığı iş, yasal olarak fikri haklarını savunmak olduğu için, mahkemeler çaresiz kalıyor ve Apple bu trole istediği ücreti ödemek zorunda kalıyor. Benzer şekilde tüm teknoloji şirketleri, ağır “fidyeler” isteyen patent trollerinin tehditlerinden o kadar bunalmış durumdalar ki, bu sorunu çözebilmek için milyarlarca dolar değerinde ortak fonlar oluşturup, eski patentlerini satan teknoloji şirketlerini satın alarak, on binlerce eski patentin patent trollerinin eline geçmesini engellemeye çalışıyorlar. Kısaca söylemek gerekirse, patent trolleri hepimizin cebimizden hortumladıklarıyla her yıl milyarlarca dolar kazanç sağlıyorlar.
25
haberler
2020’de Sayısal Veri 35 ZettaByte’a Ulaşacak Bağımsız araştırma kuruluşu Statista’nın dünya çapında yaptığı araştırmada ise küresel depolama pazar payı, sene sonuna kadar 17,2 milyar Dolar’ı aşacak. Veri depolamanın önemi giderek daha da dikkat çekici hale geliyor. Örneğin; Twitter her gün ortalama 7 TB, Facebook 10 TB veri barındırıyor. Kurumlar, geleneksel iş yapış şekillerinden yenilikçi ve zamana uyum sağlayan bir yapıya doğru evriliyorlar. Kurumlar, iş sürekliliklerini kesintiye uğratmamak ve daha çok verimlilik elde edebilmek için yenilikçi veri depolama çözümlerine yöneliyor. Veri depolama teknolojilerinin gelişimi, daha uygun maliyetlere ve daha hızlı bir biçimde iş sürekliliğini, felaket kurtarma senaryolarını ve yedekleme sorunlarını çözmeyi mümkün kılıyor. Veri depolama alanında kullanıcı merkezli bir yaklaşım sunan Synology, pazara sunduğu Diskstation DS715 ve DS215+ ürünleriyle kurumlara yeni depolama seçenekleri sunuyor. DS715, üzerinde 1,4 GHz dört çekirdekli işlemci ve 2 GB RAM bulunduruyor. 216 MB/s okuma ve 142 MB/s yazma imkânı sunan DS715, hızlı veri iletme olanağı sağlıyor. Ayrıca 205 MB/s hızındaki şifreleme motoru sayesinde veri okumayı da mümkün kılıyor. 1,4 GHz çift çekirdekli işlemci ve 1 GB RAM ile gelen DS215+ ise 209 MB/s okuma ve 139 MB/s yazma hızıyla yüksek performans sunuyor. Şifreleme motorunu içerisinde barındıran DS215+, 145 MB/s’lik okuma hızlı ile yüksek veri gönderimine imkân sağlıyor.
Türk Telekom Grubu’na 2 Yeni Direktör Türk Telekom Grubu, iki önemli direktörlük için atama yaptı. Yatırım Planlaması Direktörlüğü’ne Aykut Zafer Taşel atanırken, Bireysel Servisler Direktörlüğü’ne ise Şaban İren getirildi. Aykut Zafer Taşel, yeni görevinde yatırım alanında yapılan planlamaların süreçlerinin yönetiminden sorumlu olurken, Şaban İren ise bireysel alanda hayata geçirilen servislerden sorumlu olarak görev alıyor. Aykut Zafer Taşel, lisans eğitimini İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Kariyerine 2001 yılında PricewaterhouseCoopers’ta başlayan Taşel, şirketin İstanbul ve Dubai ofislerinde farklı yönetim kademelerinde görev yaptı. 2006 yılında Dubai Yatırım Grubuna katılan Taşel, 2008’e dek grubun şirket alım & satım projelerinde yer aldı, 20082011 yılları arasında grubun tek elden yeniden yapılandırılmasının operasyonel ve finansal olarak liderliğini yürüttü. Eylül 2011’de Türkiye’ye dönen Taşel, PwC İstanbul Ofisi danışmanlık birimine yönetici olarak katıldı. Türk Telekom Grubu’na katılana dek ülkemiz ve bölgede gerçekleşen büyük yatırımlarda danışman olarak yer aldı. Selçuk Üniversitesi Elektrik Elektronik
26
Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Şaban İren, kariyerine 1995 yılında yazılım mühendisi olarak başladı. İren, kariyerine 1996-2001 yılları arasında Kombassaan Holding’de devam etti. Daha sonra Kont Bilişim’de Ürün Müdürlüğü görevini üstlenen İren, sonraki yıllarda sırasıyla Netcom, Bizprosistem Sentim Teknoloji ve Sentim Bilişim şirketlerinde üst düzey yöneticilik yaptı. Şaban İren, 2008 yılından 2014 yılına kadar ise Turkuvaz Medya Grubu’nda Bilgi Sistemleri Grup Başkanlığı görevini üstlendi.
sektörden
Türk Firmaları Güvenlik Açısından Yeterli Önlem Alıyor mu?
Mehmet Emin Yağcı Proline Network Çözümleri Uzmanı
A
ğ güvenliği konusu günümüzde ağlara dahil olan cihaz sayısının çoğalması ve bu ağlar üzerinden iletilen bilgi miktarı ile mahiyetinin artması nedeniyle daha da kritik bir hal almıştır. Ağ tehditleri, yıllardır varlıklarını çeşitlendirerek ve geliştirerek sürdürmektedirler. Bu sebepten dolayı 2015 ve sonrasına bakarsak sürdürülebilir güvenlik stratejileri, kurumsal firmaların başarıya ulaşmaları için kaçınılmaz bir faktör olarak daha da önem kazanacaktır. Kaspersky Lab’in B2B ile 2014’te yaptığı bir araştırmaya göre dünya genelinde şirketlerin %91’i, Türkiye’de ise %97’si en az bir şirket dışı BT güvenlik ihlali yaşarken; dünya genelinde %85’i, Türkiye’de ise %92’si şirket içi ihlaller yaşıyor. Geçmişe nazaran değişiyor olsa da Türkiye’de hala birçok şirket veri güvenliğinin sağlanması gerektiğinin farkında değil. Farkında olan şirketler ise, zamanında başlarına bir olay geldiği için tedbir almış görünüyor. uygulanması gerekmektedir. Bilgi güvenliği, şirketlerin IT politikalarında eskisinden daha öncelikli bir hal almış olsa da, bu ilginin yeterince olgunlaşmamış ve öneminin tam kavranmamış olduğunu görüyoruz. Bu nedenle şirketlerin belirledikleri yol haritalarında önemli eksiklik ve aksaklıklar ortaya çıkmakta, planlama, yatırım, değerlendirmeler yeterli ve gerekli seviyede gerçekleşmemektedir. Olgunlaşmamış düşünce yapısının en etkili örneği ise “benim şirketimin bilgisini siber saldırganlar ne yapsın” yaklaşımıdır. Şirket yöneticileri ve çalışanlarının bilgi güvenliğinin önemi ve bilgi hırsızlığının firmaya ne gibi zararlar verebileceği konusunda bilinçlendirilmesi gerekmektedir.
Şirketlerin bilgi güvenliği stratejilerini oluştururken marka ve cihaz odaklı düşünmekten uzak durmaları daha doğru bir sonuca ulaşmalarını sağlayacaktır. Bir e-ticaret firması ile bir bankanın güvenlik gereksinimleri bir değildir ve olmamalıdır. Bu sebeple firmalar güvenlik politikalarını belirlerken, öncelikli olarak kurumun ihtiyaçlarına göre bilgi teknolojilerinin önerdiği farklı yöntemleri araştırmalı, gerek bilgi güvenliği gerekse sürdürülebilirlik açısından en uygun çözümleri belirlemelidirler. Doğru çözümün belirlenmesinden sonra fiyat ve marka araştırmasına geçilmelidir.
Firmalar bu noktada sürdürülebilir IT politikalarına ihtiyaç duymaktadırlar. Konuyu günübirlikten uzak, kişi ve zaman faktörlerinden bağımsız, bilgi güvenliğinin sadece bir cihaz ile çözülebileceği düşüncesinden sıyrılarak ele alınması gerekmektedir. Şirketlerin nasıl ki satış, pazarlama stratejileri mevcut ise aynı bakış açısının bilgi güvenliği alanında da olması ve “ama” sız
Sektör dinamiklerini yakından takip eden Proline Bilişim, tam da bu noktada firmaların bilgi güvenliği yol haritasının belirlenmesi ve bu yol haritasında gereksinim duyulacak parçaların tamamlanması konusunda müşterilerine hizmet vermektedir. Ayrıca üretici bağımlılığı olmadan çözüm üretme yetkinliği ile bilgi güvenliği alanında da katma değerli çözümler sunmaktadır.
27
özel haber
Windows 10 Hakkında 10 Soru 10 Cevap Microsoft’un beklenen işletim sistemi Windows 10 geçtiğimiz günlerde kullanıcıların beğenisine sunuldu. Fakat bu yeni işletim sistemi hakkında bilinmeyen birçok konu ve cevap aranan birçok soru var. Sizler için hazırladığımız bu makale ile Windows 10’u daha iyi anlayabilecek ve aklınızdaki bilinmeyenlere bir nebze de olsa cevap bulabileceksiniz.
S
izce Windows 10 işletim sistemi Windows 7’nin tahtını sallayabilecek mi? Bu soruya cevap vermek güç olmasa gerek. Windows 7 işletim sistemi tanıtımından bir yıl sonra Windows PC popülasyonunda yüzde 22’lik bir rakam ile kullanım konusunda rekor denebilecek seviyelere ulaşmıştı. Windows 10 işletim sisteminin bu rakamı fazlasıyla aşması bekleniyor. Tabii ki beklentiler sadece söz ile değil. Microsoft’un şimdiye kadar izlediği pazarlama politikası da bunu gösteriyor. Öncelikle ücretsiz geçiş Windows 10’un önündeki engelleri aşması için büyük bir avantaj. Birçok Windows kullanıcısı bu geçiş sayesinde ücret ödemeden Windows 10 işletim sistemine sahip olabilecek. İkinci olarak kullanıcıların çoğunun otomatik güncelleme seçeneği açık ve Windows 10 bu seçenek sayesinde kullanıcıların bilgisayarlarında kendine yer edinecek. Ayrıca Windows 10 işletim sistemi Windows 7 ve Windows XP’den çok daha iyi bir deneyime sahip ve kullanıcılar bir kere denediklerinde bu işletim sistemine geçmek isteyecek.
28
Kurumsal Dünyada Geçiş Daha Hızlı Olacak İlk bir yıl içerisinde firmaların hemen hemen hepsinin Windows 10 işletim sistemine geçeceği tahmin ediliyor. Çünkü ücretsiz Windows 10 geçişleri bir yıl ile sınırlı ve bir yılın ardından ücretsiz geçiş sağlanamayacak. Gelecekte geçileceği tahmin edilen bir işletim sistemine ücretsiz geçiş hakkı kurumsal dünyanın hoşuna gidecek bir çözüm. Tabii ki Windows 10’un önünde bariyerler yok değil. Yerinde yükseltme ve yeni bir İnternet Explorer seçeneğinin olmaması Windows 10 geçişlerini yavaşlatacak sebepler arasında yer alıyor. Fakat yine de Windows 10 geçişlerinin beklenenden hızlı ve tahmin edilenden fazla kişi tarafından gerçekleştirileceği düşünülüyor.
Bekle ve Gör Kurumsal dünya ne zaman Windows 10 işletim sis-
İşletmeler İçin Windows 10’u Çekici Kılan Nedir? Bu soruya iki cevap verilebilir. Birincisi yeni işletim sisteminin yüksek güvenlik özelliklerine sahip olması. Diğeri ise Windows 10’un sistem kaynaklarını eski sürümlere göre daha hesaplı tüketmesi. Artık Windows 10 işletim sistemiyle birlikte biyometrik giriş yapılabilecek ve donanım tabanlı şifreleme kullanılabilecek. Bu gibi avantajlar şirketlerin işlerini daha da kolaylaşması ve güvenlik açısından bir kademe daha üst seviyeye geçmeleri anlamına geliyor. Benzer şekilde BYOD (Kendi Cihazını Getir) modelini benimsemiş şirketlerde Windows 10 işletim sistemi sayesinde kendilerine daha güvenli bir yol haritası çizebilecekler. Tüm bunların yanı sıra kısa vadede birçok şirket Windows 8 işletim sistemine geçiş yapmadan direk Windows 10’a geçiş yaparak daha hızlı hareket edebilecek. Ayrıca Windows 10‘un sağladığı ikisi bir arada çözümler sayesinde kullanıcılar farklı cihazları tek bir cihaz gibi kullanabilecek. Bu durum çalışma ortamı açısından zaman kazandıracağı gibi aynı zamanda maliyet açısından da avantaj sağlayacak.
temine adapte olacak? Firmalara hiçbir şeyi hızlıca yapmak istemez. Bu sebepten bazı firmalar Windows 10 tanıtımının ardından hemen harekete geçse de birçoğu beklemeyi tercih edecek. Yüksek ihtimal bu bekleme 2016 yılının ilk çeyreği boyunca da sürecek ve ilk çeyreğin ardından birçok firma harekete geçerek ücretsiz yükseltme seçeneğinden faydalanmak isteyecek. Firmaların çoğunun 2016 yılında Windows 10’a geçmesi beklenirken az sayıda firmanın 2017 yılına kalacağı tahmin ediliyor. Bu bekleyişin başlıca sebeplerinin başında Windows 10 işletim sistemini kullananlardan gelecek yorumların yattığını söyleyebiliriz. Firmalar işletim sisteminde çıkacak sorunların tespit edilip ardından yayınlanacak yamalar ile daha güvenli ve stabil bir sistem ile çalışmak istiyorlar. Bu durum bekleyişin ana nedenleri arasında yer alıyor. Ayrıca Microsoft yükseltme süresini bir yıl ile sınırlı tutmayabilir. Bu durumda yine firmaların gündeminde ve hızlı hareket etmeyerek bekle ve gör seçeneklerini kullanmak istiyorlar.
Windows 10’un gelmesiyle birlikte Windows 7 işletim sistemi yavaş yavaş yaşam döngüsünün sonuna doğru yaklaşacak. 2017 yılının sonunda ise çok az kullanıcının Windows 7 işletim sistemiyle çalışacağı ön görülüyor. Windows XP konusunda ise henüz bir tahmin yok fakat önümüzdeki günler bu iki eski işletim sisteminin ne durumda olduğunu gözler önüne serecek.
Eylemsizlik En Büyük Engel Olacak Windows 20 işletim sisteminin işletmeler tarafından kabul görmemesinin nedenleri ne olabilir? Bu nedenlerin başında eylemsizlik geliyor. Genel olarak baktığımızda donanım ve yazılım uyumsuzluğunun büyük bir problem olmadığını söyleyebiliriz. Tabii ki donanım ve yazılım üreticileri bu yeni işletim sistemiyle birlikte çalışmak için ürünleri üzerinde düzenleme yapmaya başladılar. Fakat halen uyumsuz ürün ve yazımlar bulunmakta. Bunlarında yakın süre içerisinde güncellemler ile birlikte uyumlu olması bekleniyor. Büyük ölçekli firmaların Windows 10’a geçiş süreci tahmin ettiğinizden büyük bir proje. Sadece sistemlerin yüklenmesiyle işler rayına oturmuyor. Plan ve
29
özel haber
programlı çalışmak şart. Bunun için firmalar şimdiden harekete geçmeli ve planlamalarını yapmalılar. Eğer geç kalınırsa geçiş sürecinde yaşanacak sorunlar planların aksamasına ve bu durumda da şirketinizin para kaybetmesine neden olacaktır.
mobil konusunda Microsoft’un şansının olmadığını düşünse de özellikle kurumsal tarafta Windows Phone konusunda yeni açılımlar yaşanabilir. Bu konuda Microsoft’un önümüzdeki günlerde atacağı adımlar çok önemli.
Ayrıca bu tarz bir projeyi ana konu olarak belirlemek ve belli politikalar oluşturarak bunları takip etmenin faydaları gelecekte gün yüzüne çıkacaktır. Sistemlerin Windows 10’a geçişinin yanı sıra servis ve servis verecek firmalar konusunda da harekete geçilmeli ve geç kalmadan servis modelleri şekillendirilmelidir. Windows 10 yama ve güncelleme şemaları oluşturulmalı ve bu şemaya uyacak şekilde uzun süreli servis anlaşmalarının sağlanması gerekmektedir. Bu tarz bir döngüyü Windows 7’de yaşayan kurumsal firmalar Windows 10 geçiş sürecinden önce bu tarz planlamaları yapması gerekiyor.
Varsa Yoksa Uygulama
Bu planlamalar yapılırken öncelikle küçük gruplar oluşturulmalı ve ardında güncellemeler bu gruplarda denenmeli. Sorunsuz geçişlerin ardından tüm kullanıcılara aynı plan çerçevesinde yapılanlar uygulanmalıdır.
Windows 10, Mobil Tarafta Microsoft’a Yardımcı Olacak mı? Bu soruya cevap vermek oldukça güç. Çünkü Windows Mobil ekosisteminin Android ve iOS işletim sistemlerine göre popüler olmadığı bir gerçek ve bu işletim sistemleri için yazılım üretenlerin Windows tarafına geçmeye gönülleri yok. Windows 10 gönülleri değiştirir mi bilinmez. Bilinen bir gerçek var ki Windows Phone işletim sistemine sahip akıllı telefonların sayısının artması önemli. Eğer Windows 10 bunu tetiklerse belki geliştiriciler yeni pazar ümidiyle Windows Phone işletim sistemine yönelerek uygulamalarının sayısını arttırabilirler. Tabii ki bu durum havuç tavşan ilişkisini de beraberinde getiriyor. Eğer ortada bir havuç yoksa tavşan göremezsiniz. Microsoft’un mobil pazardaki payını arttırması için ürün satışını cazip kılacak şeyler yapması gerekiyor. Bunu yazılım ekosistemini geliştirerek, telefonların özelliklerini arttırarak veya işletim sistemi deneyimini daha da iyileştirerek yapabilir. Bunu hep beraber bekleyip göreceğiz. Birçok kişi
30
Peki, Microsoft’un dünyadaki uygulama stratejisi işi yarıyor mu? Microsoft’un geliştirici programları uygulama mağazasına her geçen gün yüzlerce uygulama yüklenmesine ön ayak oluyor. Microsoft’un bu açılımında umutlu olduğumu söylememde fayda var. Fakat yine de üretim sayısının arttırılması gerekiyor. Şimdilerde Windows geliştiricileri mobil dünyaya yönelmiş durumda. Fakat unutmamaları gereken konu şu ki bizler hala PC kullanıyoruz. Hem de Windows işletim sistemli. Tabii ki mobil cihazlarımız üzerinde uygulamalara ihtiyacımız var. Ama onlar kadar bilgisayarlarımız üzerinde de uygulamalara ihtiyaç duyuyoruz. Artık geleneksel Windows uygulamalarının yanı sıra web tabanlı uygulamaların sayısının artması gerekiyor. Bilgisayarlarımızın ufak ve işe yarayan uygulamalara ihtiyaçları var. Tıpkı mobil cihazlarımız gibi. 2018 ve sonrası için PC’ler üzerinde web tabanlı uygulamaların daha fazla kullanılacağı tahmin ediliyor ve geliştiricilerinde bu yolda ilerlemesi hem onlar hem de Microsoft için kazançlı olacak bir kapı.
Tabii ki Windows 10 bu tarz yazılım geliştiricilere yardımcı olacak altyapı ile birlikte geliyor. Özellikle kişiselleştirilmiş iş uygulamalarının Windows 10 üzerine adapte edilmesi eski nesillere göre daha kolay. Bunun yanı sıra geliştirilen uygulamalar hem Tablet hem de PC’lerde kolayca kullanılabilecek. Bu sayede yazılımcılar iki farklı geliştirme kodu üzerinde çalışarak vakit kaybetmeyecekler. Bu sayede de Windows 10’un iş dünyasında yaygınlaşması daha kolay ve eski nesil işletim sistemlerine göre daha hızlı olacak gibi gözüküyor. Windows 7 Desteği 2020 Yılına Kadar Devam Ediyor Windows 7 ve Windows XP’nin Windows 10 ile mücadelesi ne kadar sürecek? Tabii ki kullanıcılara zorla bir şey yaptırmanız mümkün değil. Windows XP veya Windows 7 işletim sisteminden memnun olan kullanıcılara zorla Windows 10’e geçiremezsiniz. Bu işletim sistemlerinin destek sürelerinin 2020’de biteceği ön görülürse bir süre daha Windows 10’a geçmemiş kullanıcı ile karşılaşacağız. Kurumsal tarafta ise işler memnuniyet veya memnuniyetsizlikle yürüyor. Her şey planlar üzerine kurulu. Genellikle firmalar planlarını 4 veya 5 yıllık yaparlar. Son yapılan planlar ise 2019 yılı ile 2020 yılları arasında geçerliliğini yitirecek. Tabii ki bu tarihleri genelleştirmemiz mümkün değil. Fakat büyük ölçekli firmaların böyle hareket ettiğini görüyoruz. Hal böyle olunca Windows 10 sürecinde geçiş hızlı olsa da ardından bir duraksama olacak gibi gözüküyor. Hatta Windows 10’dan geri dönenlerle birlikte işletim sistemi Pazar paylarında beklenmeyen gelişmeler bile yaşanabilir.
İşletim Sistemi Ücreti devam Edecek mi? Microsoft yeni işletim sistemi Windows 10’u ücretli olarak mı dağıtacak yoksa geliri destek vererek mi almayı düşünüyor? Windows 10 ile birlikte akıllara takılan bir diğer soru da bu. Tabii ki buradaki asıl noktayı kaçırmamak gerekli. Kullanıcılar ödeme yaparken Windows için mi yapıyorlar yoksa cihaz için mi? Çünkü kullandığınız cihaz ne olursa olsun işletim sistemi içerisinde yüklü bir şekilde geliyor. Artık bu tarz işletim sistemi bedelleri ödediğiniz toplam paranın içinde. Bu sadece Windows’un son kullanıcı tarafı. Kurumsal tarafta ise lisanslama ve
servis modelleri mevcut. Eğer Microsoft Windows 10’u ücretsiz olarak dağıtacaksa lisanslama modelleri nasıl olacak? Muhtemelen Microsoft böyle bir tercih yapmayacak. Son kullanıcılar Windows 10’a cihaz satın aldıklarında ekstra bir ücret ödemden ulaşırken kurumsal tarafta eski lisans ve servis modelleme işlemine devam edilecek. Microsoft, Windows 10 işletim sistemiyle birlikte devrim yaratacakmış gibi duruyor. Sıralanan sistem gereksinim özellikleri, Windows 7 ve 2007’de yayınlanan Windows Vista’nınkinden pek farklı değiş. Windows 10’un minimum sistem gereksinimleri: 1 gigahertz (GHz) veya daha hızlı işlemci veya SoC, 32-bit için 1 gigabayt (GB) veya 64-bit için 2 GB, 32-bit işletim sistemi için 16 GB, 64-bit için 20 GB depolama alnı, DirectX 9 veya sonrası (WWDM 1.0 sürücüsüyle) ekran kartı, 1024 x 600 ekran çözünürlüğü. Windows 10’u çalıştırabilmek için karşılamanız gereken genel gereksinimler çok düşük olsa da, yeni işlevlerin bazıları için ek gereksinimler mevcut. Örneğin Cortana, şu an Türkiye’de hizmet vermiyor. Bunun yanında Windows Hello için özel kızılötesi kameraya, iris algılama sensörüne veya Windows Biometrik Framework destekli parmak izi sensörüne ihtiyacınız var. Microsoft, Windows’u yüklemek için 1 saatinizi ayırmanızı tavsiye ediyor. Yeni cihazlarda yükleme süresi, 20 dakikaya kadar kısalabiliyor.
31
kapak konusu
Her İşin Başı Güvenlik Mart ayı başlarında yayınlanan güvenlik raporuna göre bir önceki yıla oranla 2014 yılında, zararlı yazılım %50, “phishing” e-postaları %233, Android tabanlı mobil sistemleri etkileyen zararlı yazılımlar ise %61 oranında artış göstermiş durumda. Hal böyle olunca kendimizi güvende hissetmek bir hayli güç.
Kaspersky Lab'ın Katkılarıyla
32
Y
ine mart ayı içerisinde yayınlanan başka bir raporda daha farklı alanlara dikkat çekiliyor. Rapora göre, sistemlerine bilgisayar korsanları tarafından girilen şirketlerin sadece %31’i veri sızıntısını kendi imkânlarıyla tespit edebilme kapasitesine sahipken, geriye kalan %69’i üçüncü parti firmalar tarafından bildirdikten sonra veri sızıntısından haberdar olmaktalar. Bilgisayar korsanlarının girdikleri sistemde fark edilmeden kaldıkları ortalama süre 205 gün, en uzun süre ise 2982 gün olarak raporda belirtilmekte. Rapora göre, 2014 yılında geçmiş yıllara göre daha çok firma, sistemlerine girildiğini kamuoyuyla paylaşmış. HP firmasının hazırladığı “Cyber Risk 2015” raporu ise 2014 yılı verilerini analiz ederek siber güvenlikte anahtar temaları belirlemiş durumda. Raporda bilinen saldırı yöntemleri yaygın olarak devam etmekte, yanlış konfigürasyon hala güvenlik riskleri için en önemli sorun arasında yer almakta, yeni teknolojiler yeni saldırı alanı olarak ortaya çıkmakta, siber güvenlik yasal düzenlemelerinin en kısa zamanda yapılması gerekmekte, güvenli yazılım geliştirmenin önemi artmakta tespitlerine yer verilmiş durumda. Diğer bir araştırma firmasının Nisan sonunda yayınladığı 2015 Tehditleri başlıklı araştırmasına göre, 2014 yılında yapılan siber saldırıların %60’ının küçük ve orta ölçekli firmaları hedeflediğini tespit edilmiş durumda. Ayrıca geçen yıl toplam 317 milyon zararlı yazılım tespit edilerek bu konuda bir rekor daha egale edilmiş durumda. Rapor ayrıca, her 6 büyük firmadan 5’inin “phishing” saldırılarının hedefinde olduğunu, fidye yazılımlarının %113 artış gösterdiğini belirtmekte. Ayrıca raporda endüstriyel kontrol sistemlerine yönelik siber saldırılarda 2014 yılı içerisinde bir artış olduğunu gözlemlemiş. 2014 yılı içerisinde
ortaya çıkarılan BlackEnergy adı verilen zararlı yazılım ve Dragonfly isimli Rusya kaynaklı hedef odaklı siber saldırılar özellikle elektrik iletim hatlarını etkilemesinin altı çiziliyor. Dragonfly saldırılarının hedef ülkeleri arasında ülkemizin de adı geçmekte.
2015 Yılı Verileri 2014’ün neredeyse her ayında sıklıkla karşılaştığımız veri açıklıkları 2015 yılının başında da hız kesmedi. Ocak ayı içerisinde büyük ölçekli bir veri açıklığı olmamasına rağmen, küçük ve orta ölçekli çok sayıda veri açıklığı çeşitli sektörlerdeki kurum ve kuruluşları etkiledi. Wingstop Restaurants, Malaysia Airlines, Aussie Travel Cover gibi firmalar Ocak ayında veri kaybına uğrayan kurban firmalar arasındaydı. Veri kaybından etkilenen toplam kişi sayısı 26 milyon olarak tahmin edildi. Ocak ayında hedef odaklı siber saldırılar da büyük bir artış yaşandı. Fransız ordusunun siber güvenlik biriminin başındaki isim Coustilliere’in basına verdiği bilgiye göre, Charlie Hebdo terörist saldırılarının ardından 19.000 adet Fransız web sayfası siber saldırılara maruz kaldı. Alman Hükümetine ait bazı web sayfaları ise Rusya yanlısı CyberBerkut isimli bilgisayar korsanları tarafından çökertildi. The CyberCaliphate isimli İŞİD destekçisi “hacker” grubu ise ABD ordusunun Ortadoğu operasyonlarını yöneten Merkezi Komutanlığa (CENTCOM) ait YouTube ve Twitter hesaplarını ele geçirdi. Ocak ayının sonlarına doğru yılın ilk büyük ölçekli güvenlik açıklıklarından olan ve GHOST (CVE-20150235) adı verilen güvenlik açıklığı duyuruldu. GNU C kütüphanesinde bir zafiyet olan GHOST, uzaktan kod çalıştırmaya sebep olan bir yığın taşmasından (buffer overflow) kaynaklanmaktaydı. Ocak ayının diğer
33
kapak konusu The CyberCaliphate ise Newsweek dergisine ait Twitter hesabını ele geçirdi. Ülkemizle ilgili olarak ise, bir bilgisayar korsanı ülkemizin sözde İŞİD’e verdiği desteği protesto etmek amacıyla Afyon Valiliği Afet ve Acil Durum Başkanlığına ait web sitesini geçici süreliğine erişilemez duruma getirdi.
kritik güvenlik zafiyetleri ise Adobe Flash Player’da ortaya çıkan yılın ilk “zero-day” zafiyetleri olan CVE2015-0310 ve CVE-2015-0311 idi. Rapor dönemi içerisinde Şubat ayı en fazla veri açıklığı olaylarının yaşandığı ay oldu. Bunlar arasında en büyük ölçeklisi Amerikan sağlık sigortası firması olan Anthem Inc.’in yaklaşık 80 milyon sigortalısına ait bilgilerin bilgisayar korsanları tarafından çalınması olayı idi. Sağlık sektörünün kamuyla paylaşılan ilk büyük ölçekli veri kaybı olayının arkasında Çinli “hacker”larin olduğu iddia edildi [WashPost]. Big Fish Games, TurboTax, Uber firmaları Şubat ayı içerisinde farklı nedenlerle veri açıklığına maruz kalan firmalar arasındaydı. Yaşanan 7 büyük veri açıklığından toplamda 140 milyon kişi etkilendi. Şubat ayında, Lenovo dizüstü bilgisayarlarıyla önceden yüklenmiş olarak gelen “SuperFish” isimli programda kritik bir güvenlik zafiyeti olduğu ortaya çıktı. Bu zafiyet sahte güvenlik sertifikası kullanılarak, bilgisayarı kullanan kullanıcının bütün şifreli web trafiğinin (HTTPS) üçüncü şahıslar tarafından okunabilmesine imkân tanımakta-
32
dır. “SuperFish”in ardından güvenlik sertifikası üreticisi Comodo firması tarafından geliştirilmiş olan “PrivDog” isimli reklam önleyici programının da benzer güvenlik zafiyeti barındırdığı güvenlik araştırmacıları tarafından tespit edildi.
Hedefli Siber Saldırılar Şubat ayı medyanın dikkatini çeken önemli hedef odaklı siber saldırıların açıklandığı bir ay oldu. Bunlardan ilki Suriye’de yaşanan iç savaşın siber ortama yansımalarıydı. Bu saldırılar daha çok web sayfası çökertme veya sosyal medya hesaplarının ele geçirilmesi şeklindeydi. Ayın ilk günlerinde, FireEye firmasının açıkladığı rapora göre sahte Skype hesapları kullanarak Suriyeli rejim muhalifi gruplarla iletişime geçen saldırganlar, muhaliflerin bilgisayarlarına zararlı yazılım yerleştirip 7,7 GB boyutunda veri çalmayı başardılar. Saldırganların arkasında rejim destekçisi Suriye Elektronik Ordusu’nun olup olmadığı belirlenemedi. Öbür taraftan Anonymous isimli “hacktivist” grup OpISIS adını verdikleri operasyon çerçevesinde İŞİD’e ait yüzlerce Facebook ve Twitter hesabını ele geçirdiğini duyurdu. İŞİD destekçisi
Mart ayı rapor dönemi içerisinde en az veri açıklığının yaşandığı aydı. Premera isimli ABD menşeli sağlık sigortası firması dışında büyük ölçekli veri kaybının yaşandığı bir olay rapor edilmedi. Premera olayda 11 milyon müşterisinin bilgilerinin çalındığını duyurdu.
Güvenlik Zafiyetleri Mart ayının öne çıkan güvenlik zafiyeti internet ortamında güvenli haberleşmeyi sağlayan SSL mekanizmasının şifreleme altyapısındaki bir açıklığı istismar eden FREAK zafiyetiydi. Esasında, sorun ABD’nin yıllarca ülke dışına güçlü şifreleme algoritmalarını ihraç edilmesini sınırlamasından kaynaklanmaktaydı. Yıllar önce SSL mekanizması, karşı tarafın sisteminde güçlü bir şifreleme algoritması yoksa haberleşmeyi daha düşük şifreleme algoritmasına düşürülmesine imkân sağlayacak şekilde tasarlanmıştı. ABD bu sınırlamayı kaldırmasına rağmen, SSL’deki bu özellik devre dışı bırakılmadı. Bu özellik ise kasıtlı olarak araya giren üçüncü kişinin iletişimi daha zayıf şifrelemeye düşürdükten sonra, şifreli haberleşmeyi günümüzün güçlü bilgisayarlarıyla en fazla 7 saat içerisinde çözebilmesine imkân tanımaktadır. Bu özelliğin yıllar boyunca aktif olarak kalmasının arkasında NSA’nin olduğu iddia edilmektedir [Freak]. OpenSSL kütüphanesinde bulunan ve erişimi engelleme (DoS) saldırısına imkân tanıyan ciddi dereceli bir kritik
açıklık ise 19 Mart tarihinde yapılan bir güncelleme ile giderildi. Mart ayı içerisinde hedef odaklı saldırılar Şubat ayındaki eğilimindeydi. İŞİD destekçisi bilgisayar korsanlarının sosyal medya hesabı ele geçirme, site çökertme gibi etkinlikleri devam etti. Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın kurumsal ağlarına Rus bilgisayar korsanları tarafından girildiği tespit edildi. Bakanlık zararlı yazılımı temizleyebilmek için günlerce bilgisayar sistemlerini erişime kapattı. Mart ayı sonlarına doğru, GitHub isimli yazılım geliştiricilerin açık kaynak kodlu projelerini web üzerinden paylaşabilmelerine imkân sağlayan web sitesi Çinli bilgisayar korsanları tarafından erişimi engelleme (DDoS) saldırılarının hedefinde oldu. Saldırganların hedefinde özellikle Çin’in Great Firewall isimli güvenlik duvarını aşabilmeye imkân sağlayan projeler vardı. Martın son gününde ülkemizin büyük bir kısmında yaşanan elektrik kesintilerinin kaynağının siber saldırı olabileceği geniş olarak tartışıldı. Resmi olarak kesintinin elektrik dağıtım şebekelerinde yaşanan sorundan kaynaklandığı açıklansa da, Nisan ayında Observer isimli bir web sitesi kesintinin arkasında İranlı
Ashiyane isimli “hacker” grubunun olduğunu iddia etti. HP’nin Şubat ayında yayınladığı Cyber Risk 2015 raporunda Ashiyane grubunun yabancı devletlere yönelik düzenlediği siber saldırılarını rejimin onayı ile yaptığı iddia edilmişti.
Tahminler Ne Diyor? 2014 raporunda sağlık sektörüne ait kişisel veriler daha çok bilgisayar korsanlarının hedefinde olacak tespitinde bulunmuştuk. Şubat ayındaki Anthem Inc. firmasına yapılan siber saldırılar bu tespite ilişkin ilk gözlem oldu. Bir diğer tespit, özel sektör ve kamu sektörü arasında özellikle sağlık, finans, ödeme ve savunma sanayilerinde bilgi ve istihbarat paylaşımının önemi artacak şeklindeydi. ABD, 10 Şubat tarihinde duyurduğu yeni siber güvenlik kurumu “Cyber Threat Intelligence Integration Center” ile kurumlar arasında bilgi paylaşımı konusunda ilk adımı atanlardan oldu [CTIIC]. Ayrıca, Beyaz Saray’ın 13 Şubat’ta Silikon Vadisinden Apple, Yahoo, Microsoft gibi firmaların katılımıyla düzenlediği Siber Güvenlik Zirvesi ve zirvede Başkan Obama’nin imzaladığı Kamu-Özel Sektör Bilgi Paylaşımı yönetmeliği bu amaca yönelikti. “Devletler siber savaş ve siber casusluk için yatırım yapmaya ve silahlanmaya daha çok hız verecek” ise 2014 yılı siber güvenlik raporunun 2015 yılına ilişkin bir diğer beklentisiydi. Kaspersky’nin 16 Şubat’ta açıkladığı rapora göre Equa-
tion Group adı verilen ve arkasında NSA’nın olduğu iddia edilen APT (advanced persistent threat) grubu 2001 yılından itibaren 30 ülkedeki birçok kişi ve kurumun bilgisayarına zararlı yazılım yerleştirerek faaliyetlerini takip etmekteydi [Equation]. İddiaya göre, zararlı yazılım bilgisayarların sabit disklerinin “firmware” alanına yerleştirildiğinden bilgisayar sıfırlansa bile yazılım yeniden aktif olabilmekteydi. Devletlerin yaptığı siber casusluk faaliyetlerine ilişkin bir rapor ise The Intercept isimli web sitesinde yayınlanan yeni bir Snowden belgesi idi. Belgeye göre, 2011 yılında NSA ve İngiliz muadili GCHQ dünyanın en büyük SIM kart üreticisi Gemalto’nun sistemlerini “hack”lemişler ve dünyanın 80 ülkesinde bu SIM kartları kullanan kişilerinin iletişiminin şifrelerini çözmeye yarayan özel anahtarları çalmışlardı. Son olarak, “ülkeler arasında siber güvenlik işbirliğine ilişkin ikili anlaşmalar imzalanacak” tespitine yer vermiştik. Bu konuda basına yansıyan bilgilere göre, ABD ve İngiltere ile 16 Ocak’ta ABD ve Hindistan 26 Ocak’ta siber güvenlik işbirliği anlaşmaları imzaladılar.
2015 Yılında Saldırlar 2 Kat Arttı 2015 yılının ilk üç aylık döneminde şimdiye kadarki en sofistike, gelişmiş ve kalıcı siber casusluk örneğiyle karşılaşıldı: Equation, Stuxnet ve Flame süper tehditleriyle bağlantılı bu tehdidin bilinen ilk örnekleri 2002 yılına kadar uzanıyor. Aynı dönem içinde ayrıca Kaspersky Lab, doğrudan bankalardan çalınan 1 milyar ABD Doları ile bugüne kadarki en karşı siber suç eylemi olan Carbanak; ilk Arap siber casusluk grubu Desert Falcons’un keşfi ve Fransızca konuşulan siber casusluk kampanyası Animal Farm tarafından
33
kapak konusu gerçekleştirilen saldırılar hakkında da ayrıntılı bir rapor yayınladı. 2015’in birinci çeyreğinde Kaspersky Lab uzmanları, araçlarının karmaşıklığı açısından bugüne kadarki her şeyden üstün bir tehdit aktörü keşfettiklerini açıkladı; Equation Grubu. Bu tehdit, üstün özelliklerinin yanı sıra sabit sürücü bellenimine virüs bulaştırma becerisi, kurbanlarına virüs bulaştırmak için bir “engelleme” tekniği kullanımı ve zararlı yazlımı taklit etme becerisine sahip. Geçtiğimiz yıllarda Kaspersky Lab, Rusça, Çince, İngilizce, Korece veya İspanyolca gibi birçok dilde akıcı olduğu görülen çok sayıda siber tehdit aktörü gözlemlemişti. 2015 yılında Arapça ve Fransızca “konuşan” siber tehditlere rastlanmış durumda ve aklımıza ister istemez “sonrakinin kim olacağı” sorusu geliyor.
Para Akışı Hızlandı On ay önce Kaspersky Lab, büyük bir Avrupa bankasını hedef alan Luuuk siber dolandırıcılık kampanyasını rapor etti. Sadece bir haftalık bir süre içinde siber suçlular, bankanın hesaplarından yarım milyon Euro’dan fazla para çaldılar. Daha sonra Ekim 2014’te Kaspersky Lab’ın Global Araştırma ve Analiz Ekibi, dünyanın her yerinden ATM’leri hedefleyen Tyupkin zararlı yazılım saldırılarını ortaya çıkardı. ATM’lere virüs bulaştıran bir zararlı yazılım, saldırganların doğrudan manipülasyon yoluyla nakit çekme makinelerini boşaltmalarına ve kredi kartı kullanmadan milyonlarca dolar çalmalarına olanak tanıdı. Aralık 2014’te GReAT Direktörü Costin Raiu’nun siber suçlu çetelerinin özellikle son kullanıcıların paralarını çalmaya odaklandığı günlerin son bulduğunu anlattığı 2015 gelişmiş kalıcı tehditlerle ilgili tahminler çalışması yayınlandı. İki ay sonra 2015’in 1. çeyreğinde, 1 milyar Dolar çalan gelişmiş kalıcı
34
tehdit (APT) Carbanak ortaya çıktı ve siber suç dünyasında APT tarzı saldırılar çağı başladı.
Rakamlarla 2015 Kaspersky Güvenlik Ağı verilerine göre Kaspersky Lab ürünleri, 2015’in 1. Çeyreğinde bilgisayarlar ve mobil cihazlarda toplam 2,2 milyar zararlı yazılım saldırısını engelledi; bu rakam 2014 yılının 1. Çeyreğinin iki katına tekabül ediyor. Kaspersky Lab çözümleri dünyanın her yerinden çevrimiçi kaynaklarda 469 milyon saldırıyı püskürttü; bu rakam 2014’ün 1. Çeyreğindeki rakamdan %32,8 daha fazla. 93 milyon benzersiz URL web antivirüs programları tarafından zararlı olarak tanımlandı; bu rakam 2014’ün 1. Çeyreğinden %14,3 fazla. Kaspersky Lab ürünleri tarafından etkisiz hale getirilen web saldırılarının %40’ı, Rusya’da bulunan zararlı web kaynakları kullanılarak gerçekleştirildi. Geçtiğimiz yıl Rusya birinciliği ABD ile paylaşıyordu. Bu iki ülke, aralarındaki web saldırılarının %39’undan sorumluydu. Mobil cihazlar için 103.072 yeni zararlı yazılım (2014’ün 1. Çeyreğinden %6,6 daha az) 1527 yeni bankacılık Trojanı, 2014’ün 1. Çeyreğinden sadece yüzde 29 daha fazla. Artış hızı yavaşlıyor: 2014’ün tamamında Kaspersky Lab, 2013’ün dokuz katına denk gelen 12.100 mobil bankacılık Trojanı tespit etmişti.
KOBİ’ler Eskiden Daha Fazla Tehlikede Kısa süre önce, genellikle Tayland, Hindistan ve ABD’deki küçük ve
orta ölçekli işletmelerden yaklaşık 10.000 dosya çalmayı başaran, Grabit adı verilen yeni bir iş odaklı siber casusluk kampanyası keşfedildi. Hedef sektörler arasında kimyasal, nanoteknoloji, eğitim, tarım, medya ve inşaat gibi pek çok sektör bulunmaktadır. Bu kampanyadan etkilenen diğer ülkeler arasında BAE, Almanya, İsrail, Kanada, Fransa, Avusturya, Sri Lanka, Şili ve Belçika bulunmakta. Kurumsal şirketler, kamu kuruluşları ve diğer yüksek profilli kuruluşlara odaklanmış birçok casusluk kampanyası görürüz ancak küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu hedef listelerinde yer aldığına nadiren şahit oluruz. Ancak Grabit, bize bunun sadece bir “büyük balık” oyunu olmadığını gösterdi; siber dünyada para, bilgi veya politik güç sahibi olan her kurum, kötü niyetli aktörlerden biri için potansiyel bir ilgi nesnesi olabilir. Grabit halen aktif olduğundan güvende olduğunuzdan emin olabilmeniz için ağınızı kontrol etmeniz kritik önemdedir. 15 Mayıs günü, basit bir Grabit tuş kaydedicinin yüzlerce virüslü sistemden binlerce kurbanın hesap bilgilerini depoladığı tespit edildi. Bu tehdit hafife alınmamalıdır.
Bulaşma, herhangi bir kurumdaki bir kullanıcının, Microsoft Office Word (.doc) dosyası gibi görünen bir ek içeren bir e-posta almasıyla başlar. Kullanıcı indirmek için tıklattığında, grup tarafından ele geçirilmiş ve bir zararlı yazılım merkezi olarak kullanılan uzak sunucudaki casus program makineye aktarılır. Saldırganlar kurbanlarını, ticari bir HawkEyeProducts casusluk aracı olan HawkEye tuş kaydedicisini ve bir dizi Uzak Yönetim Aracı (RAT) içeren bir yapılandırma modülünü kullanarak kontrol eder. Operasyonun ölçeğini betimlemek adına yapılan denemelerde, bir tuş kaydedicisinin, Outlook, Facebook, Skype, Google mail, Pinterest, Yahoo, LinkedIn ve Twitter’in yanı sıra banka hesapları gibi 4928 farklı ana kaynak ve diğer kaynaklardan, dahili ve harici olarak 2887 Parola, 1053 E-posta ve 3023 Kullanıcı adı çalma becerisine sahip komut ve kontrol sunucularından sadece bir tanesi olduğunu görülmüştür.
Dengesiz Bir Suçlu Grubu Bir taraftan Grabit tehdit aktörü bu etkinliği gizlemek için fazladan bir çaba sarf etmiyor: bazı zararlı yazılım örnekleri aynı ana sunucuyu, hatta aynı kimlik bilgilerini kullanarak kendi güvenliğini zayıflatıyor. Diğer taraftan saldırganlar, kodlarını analistlerin gözlerinden saklamak için güçlü gizleme teknikleri kullanıyor. Bu operasyonun arkasında bazı üyelerinin izlerini silmek konusunda diğerlerinden daha teknik, odaklı ve başarılı olduğu dengesiz bir grubun olduğunu inanılmasına neden oluyor. Uzman analistler, zararlı yazılımı her kim programladıysa bütün bir kodu sıfırdan yazmadığını düşünüyor. Grabit’ten korunmak için aşağıdaki kurallara uymanızı tavsiye ediyo-
ruz: Şu konuma bakın: C:\Users\<PC-NAME>\AppData\Roaming\ Microsoft; yürütülebilir dosyalar içeriyorsa zararlı yazılım bulaşmış olabilir. Bu, göz ardı etmemeniz gereken bir uyarıdır. Windows Sistem Yapılandırmaları, başlangıç tablosunda bir grabit1. exe dosyası içermiyor olmalıdır. “msconfig” komutunu yürütün ve grabit1.exe kayıtlarının bulunmadığından emin olun. Tanımadığınız kişilerden gelen eklentileri ve bağlantıları açmayın. Eğer açamıyorsanız, kimseye iletmeyin; bir BT yöneticisinden destek alın. Gelişmiş ve güncel bir zararlı yazılım önleme çözümü kullanın ve AV görev listesini her şüpheli sürece karşı mutlaka takip edin. Kaspersky Lab’ın 2015’in ilk çeyreğinde yaptığı BT tehditleri analizine göre Orta Doğu, Türkiye ve Afrika (META) bölgesinde kullanıcıların ortalama %41’i yerel ağlar ve çıkarılabilir ortamla ilgili güvenlik olayları ve kullanıcıların %21’i web ile ilgili tehditlerle karşılaşıyor. Kaspersky Security Network bulut hizmeti Ocak-Mart 2015 istatistikleri, yerel tehditlerden en çok etkilenen kullanıcı sayısının hala Mısır’da (%50,5) olduğunu, bunun Katar (%46), Suudi Arabistan (%45,8) ve Türkiye’nin (%44,6) takip ettiğini gösteriyor. Web tehdidi olaylarına ilişkin en yüksek sayı Katar (bu tehditlerle karşılaşan KSN kullanıcılarının %31’i), BAE (%29), Türkiye (%25) ve Suudi Arabistan’da (%24) bulunuyor. Kenya, Güney Afrika, Bahreyn ve Lübnan bir dereceye kadar daha az tehdit seviyelerine sahip: Kullanıcıların %14-18’i çevrimiçi tehditlerden ve %33-37’si yerel tehditlerden etkileniyor.
DDoS Ataklarına Dikkat
B2B International ve Kaspersky Lab tarafından gerçekleştirilen 2014 Küresel Kurumsal BT Güvenliği Riskleri araştırması’na göre; bölgedeki şirketlerin çeyreği ile yarısından fazlası geçen yıl virüslerle ve diğer kötü amaçlı yazılımlarla, istenmeye posta, kimlik avı ve yazılım açıklarıyla karşılaştığını söyledi. Bu tehditlerin arasında şirketler ayrıca ağ ihlalleri ve hedefli saldırılarla, DDoS, mobil aygıtlarda veri kaybı, dosya paylaşımı ve veri sızıntıları ile uğraşıyor. Şirket tedarik zincirleri saldırıya uğrarken, siber paralı askerler bir “meta” haline geliyor ve daha fazla APT (gelişmiş kalıcı tehdit) grubu ortaya çıkıyor, organizasyonların veri koruması, iş sürekliliği ve itibar korumasını özellikle ele alması gerekiyor. Gelişmiş tehditleri azaltma stratejilerinin güvenlik ilkelerini ve eğitimini, ağ güvenliğini, kapsamlı sistem yönetimini ve yazılım yama özellikleri, uygulama kontrolü, beyaz liste ve varsayılan ret modunu içeren özelleştirilmiş güvenlik çözümlerini kapsaması gerekiyor. APT Bölgede Kendini Gösteriyor Küresel olarak gördüğümüz APT trendleri gibi trendler de bölgemizde kendini gösteriyor. Desert Falcons siber casusluk grubu, uzmanlar tarafından, geniş çaplı siber casusluk operasyonları geliştiren ve gerçekleştiren bilinen ve kanıtlanmış ilk paralı siber Arap grubu olarak değerlendiriliyor. Gördüğümüz bir başka şey de siber suçluların, kullanıcıların dikkatini çekmek ve bir Truva atı yükleyerek kimlik bilgilerine ve diğer şeylere erişmek için politik gerginlikleri, büyük olayları ve şiddetli haberleri kullandıklarıdır. Güvende kalmak için güvenlik önlemleri alınması ve kapsamlı bir güvenlik çözümü kullanılmasını öneriyoruz.
35
Ali Yavuz ŞAHİN
yavuz@btgunlugu.com
söyleşi
Virüs Yakalama Konusunda Bizden Hızlısı Yok Gitgide karmaşıklaşan çevrimiçi tehditlerin bulunduğu bir dünyada insanlar, etkileşim kurmak, alışveriş yapmak ve çevrimiçi bankacılık işlemleri için kullandıkları tüm cihazlar üzerinde onları siber tehditlere karşı tamamen koruyabilecek güvenilir güvenlik uygulamaları talep ediyorlar. Ve güvenlik her şeyden daha önemli hale gelmeye başladı. Konu hakkında aklımıza takılan soruları Kaspersky Lab Türkiye Ülke Müdürü Sertan Selçuk’a yönelttik. Bizlere kısaca geçmiş iş yaşamınızdan bahsedebilir misiniz? Elektronik ve Haberleşme Mühendisiyim. Üniversitenin ardından Amerika ve İngiltere’de çeşitli eğitim programlarına katıldım. Son on beş yılımın yaklaşık 12 yıla yakın kısmı yurt dışında geçti. 2012 yılının sonunda ailemle birlikte Türkiye’ye dönüş yaptık. Ve o tarihten itibaren de Kaspersky Lab Türkiye’de çalışmaya başladım.
Güvenlik sektöründe çalışmanızın altında önemli bir neden var mı? Söyleşimizi aşağıdaki QR Code sayesinde video olarak izleyebilirsiniz.
Öncelikle güvenlik sektörü benim için çok keyifli ve bu sektörde faaliyet gösteren bir firmada çalıştığım için işimden zevk alıyorum. Ayrıca çalıştığım sektörün dinamik olması beni çekiyor. Güvenlik sektöründe her gün bir şeyler değişebiliyor. Bir anlamda monoton bir iş yaşamımız yok ve gelişmelere göre tepki veren bir sektörde çalışıyoruz. Bu sektörü tercih etmemin bir diğer nedeni ise gelişmelere açık olması. İlerleyen yıllarda planlarınız doğrultusunda çalıştığınız iş kolunda kendinizi geliştirebilir ve yeni iş olanakları sayesinde farklı alanlarda yer alan iş potansiyelini açığa çıkarabiliyorsunuz.
Kaspersky Lab olarak kurumlara sunduğunuz güvenlik çözümleri neler? Kaspersky deyince akla hemen uç nokta güvenliği geliyor fakat günümüzde sadece bundan bahsetmemiz yanlış olur. Bizim için uç nokta güvenliği çok önemli bir konu fakat bunun dışında lisans yönetimi, envanter yönetimi, yama yönetimi gibi konularda öne çıkıyor. Ayrıca geliştirilen uygulamalar sayesinde bilgi işlem departman-
38
larının yönetim işlerini kolaylaştıracak uygulamalar konusunda da faaliyet gösteriyoruz. Bu uygulamalar sayesinde müşterilerimizin üzerindeki yoğunluğu minimize etmeye çalışıyoruz. Bunların yanında Bulut Bilişim, sanallaştırma ve büyük veri güvenli konusundaki çözümlerimizle de tüm şirketlerin güvenlik ihtiyaçlarını karşılayabilir haldeyiz.
Teknoloji çok hızlı ilerliyor ve son dönemde Bulut Bilişim ve Büyük Veri gibi konular daha popüler. Bu konudaki çalışmalarınız neler? Son üç yıllık çalışma haritamıza baktığımızda Bulut Bilişim ve Büyük Veri konusundaki güvenlik çözümlerimizin önemli yerlerde olduğunu görüyoruz. Yatırımlarımızı gelişen teknolojilere ve yeni güvenlik alanlarına doğru yönlendiriyoruz. Biraz önce söylediğim gibi güvenlik sektörü oldukça dinamik ve ne zaman nelerle uğraşacağını bilemiyorsunuz. Kaspersky Lab olarak hem yazılım hem de donanım konusundaki teknolojik gelişmeleri yakından takip eden bir firmayız. Hizmet sunduğumuz kişi
ve firmaların zarar görmesini istemeyiz. Bu konuda da şimdiye kadar başarılı olduğumuz düşüncesindeyim. Ürünlerimizi kullanıp da memnuniyetsiz olduğunu dile getiren kimseyi duymadım. Yeni nesil tehditler konusunda tehditler yaşanmadan önce uyarılarımızı tüm dünya ile paylaşıyoruz. Birçok kişi sadece uyarılarımız sayesinde milyonlarca lira kara geçebiliyor.
Sertan Selçuk Kaspersky Lab Türkiye Ülke Müdürü
Geçtiğimiz dönemde yaşanan garip bir hacker olayının ardında da gelecekte yaşanacak tehditlerin altını çizmek için uyarılarda bulunduk. Charlie Miller ve Chris Valasek adlı iki hacker, FCA tarafından üretilen Dodge, Jeep, RAM, Fiat, Chrysler ve Maserati gibi otomobillerin siber saldırı tehdidi altında olduğunu açıklamıştı. Hacker’lerin FCA araçlarında kullanılan ‘Unconnect’ adlı bir yazılım aracılığıyla siber saldırı düzenlediği belirtilmişti. Kaspersky Lab olarak biz, bu tür olaylardan korunmak için üreticilerin iki temel prensibi akıllarında tutarak otomobiller için akıllı bir mimari oluşturmaları gerektiğine inanıyoruz: yalıtım ve kontrollü iletişim. Yalıtım, birbirini etkileyemeyen iki ayrı sistem demektir örneğin, eğlence sistemi Jeep Cherokee’de olduğu gibi kontrol sistemini etkilememelidir. Kontrollü iletişim ise otomobile bilgi göndermek veya otomobilden bilgi almak için şifreleme ve kimlik denetiminin tam anlamıyla uygulanması anlamına gelir. Tanık olduğumuz bu deneyim sonuçları, kimlik denetimi algoritmalarının zayıf veya şifrelemenin doğru olarak uygulanmamış olduğuna tanıklık etmemizi sağladı.
Sunduğunuz güvenlik çözümlerinizin rakiplerinize göre farklı kılan özellikleri var mı? Yaklaşık üç yıldır Kasperky Lab ailesinin bir üyesiyim. Öncesinde de bundan emindim fakat firmanın içerisinde çalıştığımda bu durumdan bir kez daha emin oldum. Kaspersky Lab
39
söyleşi
virüs yakalama konusunda rakiplerine göre uzak ara önde. İnanın bunu bir Kaspersky çalışanı olarak söylemiyorum. Öyle ki Bilgi İşlem alanında faaliyet gösteren birçok firma Kaspersky çekirdeğini uygulamalarında kullanmakta. Hatta rakiplerimizden bazıları dahi bizim çekirdeğimizi kullanarak kullanıcılarına farklı çözümler sunuyorlar. Bu durum da bizim tehdit algılama konusunda rakiplerimize göre birkaç adım önde olduğumuzun bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Dünyaca ünlü bir güvenlik şirketinin Türkiye temsilcisi olarak kurumlara güvenlik konusundaki tavsiyeleriniz neler olabilir? Öncelikle Bilgi İşlem departmanları tarafından kurallar bütünlüğünün ortaya konulması gerekiyor. Bu kurallar bütünlüğü hazırlarken danışmanlardan destek alınabilir. Tabii ki bu kuralların sadece yazılması yeterli değil, bunu bir şirket politikası olarak benimsenip uyulmasına dikkat ve özen gösterilmesi gerekiyor. Yaptığımız tespitlere göre bilgisayarlara yapılan virüs saldırıları ve tehditlerin yüzde 70’inin USB bellekler vasıtasıyla yayıldığını görüyoruz.
Bunların engellenmesi ve belirli uygulamaların sistemler üzerinde çalıştırılmaması gerekiyor. Ve bunların hepsinin arka planda Bilgi İşlem departmanı tarafından takip edilebiliyor olması gerekiyor. Tüm bunları birkaç satıra sığdırmamız mümkün değil. Fakat eğitim konusunda da öneminden bahsetmek isterim. Eğer Bilgi İşlem departmanındaki çalışanlarınız yeterli bilgiye sahip değillerse güvenlik konusunda büyük açıklar verebilirsiniz. Bu sebepten belirli aralıklarla yeni teknoloji ve uygulamalara adaptasyon eğitimin yanı sıra güvenlik eğitimlerinin gerekli personele verilmesi şart. Sonuçta insanların düşüncesizce davranışlarından dolayı tehditlere maruz kalıyoruz. İnsan hatalarını en aza indirdiğimiz sürece kendimizi güvenli hissetmemiz mümkün.
Sizce Türk şirketleri siber güvenlik açısından yeterli korumaya sahip mi? Bu konuda kesin konuşabilirim. Türk şirketleri siber güvenlik açısından yeterli bilgi ve korunmaya sahip değil. Yaptığımız araştırmalara göre 2013 yılı sonunda tüm şirketlerin yüzde 36’sı korunurken
bu rakam 2014 yılının sonunda yüzde 38’e çıkmış durumda. Bu rakamın artması düşmesinden iyidir diyebiliriz fakat Türk şirketleri olarak hala yolun başlarındayız diyebilirim. Güvenlik algısı konusunda daha kat etmemiz gereken çok yol var. Şöyle bir örnek vermek istiyorum. Bildiğiniz gibi Polonya çok gelişmiş bir Avrupa ülkesi değil. Ama tüm şirketlerin toplamında siber saldırılara karşı korunan şirketlerinin oranının Türkiye’ye göre iki kat daha fazla olduğunu görüyoruz. Polonyalı şirketlerin yüzde 75’inden daha fazlası siber saldırılara karşı korunuyor. Fransa ve İtalya gibi ülkelerde bu değer yüzde 90’larda. İngiltere ve Almanya gibi ülkelerde ise yüzde 100’lere yakın. Bizim yüzde 38’lerde olduğumuz kötü bir algı gibi gözükse de aynı zamanda gelişmeye açık bir pazar olduğumuzun bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Bu rakamın altını tekrar çizmek isterim. Çünkü Türk şirketleri olarak kat edecek çok yolumuzun olduğunun bir göstergesi.
Türk şirketlerinin güvenlik algısını arttırmak için neler yapmalıyız? Öncelikle Türk şirketlerinin güvenlik konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor. Bu büyük operasyon öncelikle devlet katından başlayarak yayılmalı. TÜBİTAK veya benzeri kurumlar kontrolünde bazı çalışmalar yapılabilir. Tüm üreticilerin katılacağı bilinçlendirme toplantıları yapılarak şirketlerin güvenlik konusundaki algısı arttırılabilir. Kasperky Lab tarafına baktığımız-
40
da ise bu konuda yürüttüğümüz birkaç çalışmamız bulunuyor. Odak noktamızda üniversiteler mevcut. Üniversitelerde gerçekleştirilen çeşitli toplantı ve eğitimlere katılarak bilinçlendirme çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Bu sayede güvenlik algısı konusunda geleceğin çalışanlarına destek oluyoruz.
Günümüzün en popüler güvenlik tehditleri neler? Kişiye veya kurumlara özel tehditlerin son dönemde kötü niyetli kişiler tarafından fazlasıyla kullanıldığını görüyoruz. Bu ataklarda kişinin veya kurumun zaaflarından faydalanılıyor. Açıkları belirleyen saldırganlar doğru zamanı bekliyor ve harekete geçerek kişiyi ya da kurumun bilgilerini çalabiliyor, şifreleyebiliyor veya fidye isteyebiliyor. Eskiden bu tarz güvenlik açıklarını kullanarak saldırı yapanlar işin maddi boyutundansa ego tatminine önem veriyorlardı. Ardından ego tatmini yavaş yavaş yerini finansal hırsızlığa bıraktı. Özellikle son iki senedir şirketlere yönelik saldırılarda fazlasıyla artış görüyoruz. Öyle ki geçtiğimiz dönemde devlet kurumlarımıza yapılan saldırıları hatırlarsınız. Bu tarz saldırıların da önü arkası kesilmiyor. Önümüzdeki günlerde de bu tarz saldırıların daha da artacağını tahmin ediyoruz. Özellikle şirket çalışanlarının dışarıdan gelecek tehditlere karşı eğitilmesi şart. Çünkü saldırganlar genellikle bilinçsiz kullanıcıları hedef alarak hareket ediyor ve o kullanıcılar üzerinden sisteme sızarak zarar veriyor veya verileri çalıyor. Günün sonunda yine güvenlik algısının iyileştirilmesine geliyor. Algıyı art-
tırarak bu tarz saldırıların sayısını azaltabiliriz.
Gelecekte kurumları güvenlik açsından bekleyen tehditler neler ve bu tehditlere karşı korunmak için ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz? Öncelikle günümüzdeki trendlere baktığımızda maliyeti kısma veya operasyonu maksimum hale getirmek gibi konuların popüler olduğunu görüyoruz. Maliyeti kısarken firmaların yapacaklarının başında sunucularını Bulut Bilişim hizmetlerine teslim etmesi yer alıyor. Ayrıca sanallaştırma uygulamaları kullanılarak sunuculardan alınan performans arttırılacak. Şirket çalışanları önümüzdeki günlerde iş yerlerinde daha fazla kendi cihazlarını kullanmaya başlayacak. Özellikle mobil cihazların kullanım oranı artacak. Akıllı telefon ve Tablet PC’lerini yanında taşıyacak çalışanlar hemen hemen her yerden internete bağlanarak şirket ağına katılmak isteyecek. Tüm bunlar güvenlik tehditlerini daha fazla arttıracak. Düşünsenize 300 tane çalışanınız var ve bu kişiler işe geldiklerinde veya dışarıdan şirket içi dosyalara akıllı telefonlarıyla erişmek isteyecek. Bu tarz yapılarda kuralar bütünlüğünün iyi belirlenerek hareket etmek gerekiyor. Tabii ki cihaz sayısı arttıkça bunların kurum ağlarına katılımı ve kontrolü için de yeni uygulamalar ve yöntemler geliştirilecek. Bu uygulama ve yöntemler sayesinde maliyetlerin düşürülmesi hedeflenecek. Önümüzdeki günlerde zorlanacağımız konuların başında ise güvenlik
yönetiminin geleceğini düşünüyorum. Envanter tutmak daha da zorlaşacak ve kullanıcıların iş yükü artacak. Tabii ki sunucu güvenliğinin de farklı yönlere gideceği kanaatindeyim. Şimdilerde Bulut döneminin başlarındayız. Bulut Bilişim hizmetlerini ve yeni teknolojileri tam anlamıyla kullanmaya başladığımız güvenlik çözümlerinin de bu teknolojilere uygun olarak evrimleştiğini göreceğiz. Son olarak akıllı şehirler konusuna değinmek istiyorum. Şimdilerde konsept yapılardan söz edilse de teknolojinin ilerlemesiyle birlikte akıllı şehirler yavaş yavaş gerçek olacak ve güvenlik konusu bu yapıların üzerinde de tartışılacak. Bu tarz yapıların korunması için farklı güvenlik paket veya uygulamalarının geliştirilebileceğini düşünüyorum. Bugün insanlar, İnternete çok nadir olarak tek bir cihazdan erişim sağlıyor; bu nedenle çevrimiçi tehditlerin çeşitliliği ve bunlarla nasıl başa çıkacakları konusunda bilgi sahibi olmalılar. Kaspersky Lab olarak, kullanıcının koruma ürünlerini Windows, OS X ve Android tabanlı cihazlar üzerinde ve tek bir lisansla kolaylıkla yönetmesini sağlayan çok platformlu bir çözüm geliştirmiş durumdayız. Kaspersky Internet Security adlı ürünümüze entegre edilen teknolojiler ne kadar etkili olduklarını sadece bağımsız testlerde değil, aynı zamanda dünyanın her yerinden 300 milyon insanı her gün koruyarak pratikte de göstermiş durumda. Teknoloji geliştikçe biz de yeni ürünler geliştirerek müşterilerimizi tam anlamıyla koruma altına almaya devam edeceğiz.
41
Avşar Özgen
info@btgunlugu.com
G20 Ülkelerinde BİT ve İnovasyonun Önemi Artıyor Bilim ve teknolojideki gelişmeler ile inovasyona dayalı stratejiler, gerek ülke gerekse şirket seviyesinde verimlilik artışının ve rekabetin temel unsurları haline geldi.
B
üyümenin en önemli belirleyicilerinden biri teknolojik değişimle birlikte artan verimlilik ve yeni teknolojilerin odağı da verimlilik artışı ve küresel meselelere çözüm üretmekten geçiyor. Geçtiğimiz yıl Avustralya Brisbane G20 Liderler Zirvesi’nde küresel ekonomiyi gelecek 5 yıl içinde yüzde 2,1 oranında büyütme hedefi benimsenmişti. Bu kapsamda bilim ve teknoloji, gerek büyüme oranlarına katkısı, gerekse enerji, gıda güvenliği, iklim değişikliğine çözümler ile sürdürülebilir büyüme etkisi nedeniyle G20 gündemi için son derece önemli. Her ne kadar hem sürdürülebilir büyüme hem de yüzde 2,1’lik hedefin tutturulması için kritik de olsa,
42
teknoloji ve inovasyon G20 gündemine giremiyor. Önceki yıllarda buna yönelik çeşitli çabalar sergilendi. Son olarak geçtiğimiz yıl Avustralya’da G20 Zirvesi etrafında bir İnovasyon-20 grubu oluşturularak, sürdürülebilir büyüme ve biyoteknoloji odağıyla bir konferans düzenlendi. Bu yıl, Türkiye’nin G20 başkanlığı döneminde, teknoloji ve inovasyon T20 konuları arasına dahil edildi. Teknoloji ve inovasyon teması, G20’nin mevcut sorunlarını konuşmanın yanında küresel meseleleri dikkate alarak gelecek ajandayı şekillendirmek için önem taşıyor. Bilim, teknoloji ve inovasyon son yıllarda hem gelişmiş ülkelerin hem de gelişmekte olanların gündeminde. Gelişmiş ülkeleri, geliş-
mekte olanlardan ayıran en büyük fark ise, aralarındaki bilgi boşluğu. Teknolojik gelişmelerin getirdiği üretimde yapısal değişim eğilimleri ile birlikte, artık şirketler küresel değer zincirlerine eklemlenebildiği, ülkeler ise içlerinden küresel değer zinciri geçebildiği sürece rekabet gücüne sahip bulunuyor. Bilim ve teknolojinin de hızla küreselleştiği, açık inovasyon sistemlerinin ve işbirliklerinin yaygınlaştığı günümüzde, yeni teknolojiler bilginin yayılma hızını arttırıyor.
Çin’in Önlenemez Yükselişi G20 ülkelerinde yüksek teknolojili yapı öncelikle ihracat verileri ile değerlendirildiğinde, ülkelerin birbirinden önemli oranda farklılaştığı bir görüntü ortaya çıkıyor. Yük-
sek teknolojili yapıya geçişte son 20 yılda en büyük sıçramayı G20 ülkeleri arasında Çin gerçekleştirdi. Bu grupta imalat sanayi ihracatı içinde yüksek teknolojili ürünlerin payının en yüksek olduğu ülke yüzde 26 ile Çin. Onu Güney Kore ve Fransa izliyor. Son 20 yıldaki yüksek teknolojili ihracatlarındaki değişimlerine göre G20 ülkelerini üç grupta toplamak mümkün. İlk grupta, ihracatında yüksek teknolojili yapıya sıçrama yapmış olanlar bulunuyor. İkinci grup ise ihracatında yüksek teknolojili ürün payının düştüğü ülkelerden oluşuyor. Bu grupta Güney Afrika dışında, ABD, Japonya, İngiltere gibi gelişmiş ülkeler yer alıyor. Üçüncü grup ise, Türkiye’nin de içinde yer aldığı son 20 yılda bu anlamda herhangi bir gelişme göstermeyen ülkeler olarak karşımıza çıkıyor. Gerek yüksek teknolojili yapıya geçişte gerekse küresel Ar-Ge değer zincirlerine eklemlenmede katma değerli yabancı yatırımların rolü büyük. Dünyada yapılan doğrudan yabancı Ar-Ge yatırımlarının son 12 yılda yüzde 73’ü G20 ülkelerine yapıldı. Bu ülkelerin Ar-Ge yabancı yatırımlarını çekme kapasitesi değerlendirildiğinde gelişmekte olan iki ülkenin ön plana çıktığı görülüyor. Çin ve Hindistan son 12 yılda en fazla yeni Ar-Ge yatırımı çeken ülkeler oldu. Onları ABD ve Kanada izliyor. Ar-Ge yatırımları araştırma ve tasarım yatırımları olarak ayrıştırıldığında özellikle Hindistan’a giden yatırımlarda tasarım ve test projelerinin ağırlıklı olduğu gözleniyor. G20 ülkelerinin yaptığı doğrudan yabancı yatırımlardaki Ar-Ge projeleri, dünyadaki toplamın yüzde 82’si gibi büyük bir bölümü oluşturuyor. Ülkeler arasında
büyük farkla en fazla Ar-Ge yatırımı yapan ülke ABD. Onu ilk beşte diğer gelişmiş ülkeler izliyor. Ar-Ge yatırımı çeken ülkeler arasında ilk sırada yer alan Çin, burada 6. sırada yer alıyor. Yabancı yatırımlarda önce yatırım çekilerek yerelde kapasite oluşturulması ve dönüşüm gerçekleşmesi bekleniyor. Yabancı yatırımların yerli sanayi üzerinde yarattığı dönüşüm etkisi sonrası, yerli şirketlerin de küresel değer zincirlerine eklenmesi mümkün oluyor. Onlar da yabancı yatırım yapan şirketler arasında bulunuyor. Son 12 yıllık dönem ikiye ayrılarak bakıldığında, yapılan Ar-Ge yatırımında en büyük artışın Çin’de olduğu görülüyor. Uzmanlar, uygulanan kamu politikalarının bu projeleri çekmek üzere tetikleyici rolü olduğunu belirtiyor.
Türkiye Ar-Ge Harcamalarında Sonlarda G20 ülkeleri arasında GSYİH içinden Ar-Ge’ye en fazla pay ayıran ülke yüzde 4 ile Güney Kore olarak karşımıza çıkıyor. Onu Japonya ve Almanya izliyor. Güney Kore son 10 yılda GSYİH içindeki Ar-Ge harcamasını Çin’den sonra en fazla arttıran ülke oldu. Çin, 2000’li yılların başında bu sıralamada sonlarda yer alırken şimdilerde 7. sırada bulunuyor. Ar-Ge harcamalarına nüfusa oranla kişi başına düşen harcama olarak bakıldığında bu görüntüde değişimler olduğu göze çarpıyor. Çin G20 ülkeleri arasında sıralamada yine gerilere düşüyor. Kişi başına düşen Ar-Ge harcaması en yüksek ülke yaklaşık 1400 dolar ile ABD. Onu Güney Kore ve Almanya takip ediyor. Türkiye ise Ar-Ge harcamalarında sonlarda yer alıyor.
BİT’te Teknolojik Üstünlük Güney Kore’de
G20 ülkelerinin biyoteknoloji, nanoteknoloji ve BİT’te teknolojik üstünlükleri karşılaştırıldığında, ülkelerin bu üç teknoloji platformunda teknolojik üstünlükleri ve odaklarının farklılaştığı görülüyor. BİT’te en yüksek teknolojik üstünlüğe sahip ülke Güney Kore, nanoteknolojide de ikinci sırada yer alarak benzer bir performans sergiliyor. Biyoteknolojide ise teknolojik üstünlüğün en yüksek olduğu ülke ABD ve Avustralya olarak görülüyor. Nanoteknolojide ise Rusya önemli bir farkla en yüksek teknolojik üstünlüğe sahip bulunuyor. Aslında bu üç teknoloji platformunda temel odak noktası sürdürülebilir büyümeye yönelik küresel meselelere çözüm sağlamak ve farklı sektörlerde verimlilik artışını gerçekleştirmekten geçiyor. AB ve OECD tarafından yapılan çalışmalara göre, sanayide geleneksel uygulamaların yerini endüstriyel biyoteknoloji uygulamaları aldığında, farklı sektörlerde yüzde 10 ile 20 arasında değişen verimlilik artışları gerçekleşiyor. İklim değişikliği, gıda güvenliği, doğal kaynak kısıtı gibi meselelerin her geçen gün arttığı günümüzde, bu sorunlara yönelik çözüm geliştirmek tüm ülkelerin ortak konusu. Bu ortak meselelere ilişkin yeni teknoloji platformlarının sunduğu çözümleri kullanmak üzere, G20 ülkeleri arasında uluslararası Ar-Ge işbirliği modellerinin geliştirilmesi önemli bir yer tutuyor. Bu işbirlikleri, yeni teknolojilerin yayılımını hızlandırarak G20’nin yüzde 2,1’lik büyüme artış hedefine sürdürülebilir bir katkı sağlayabileceği gibi, küresel meselelerin çözümüne yönelik de önemli bir adım potansiyeli taşıyor.
43
Avşar ÖZGEN
telekom
info@btgunlugu.com
ABD’de İstihbarat Reformu Senato’ya Takıldı ABD Başkanı Barack Obama’nın Ulusal Güvenlik Ajansı’nı sınırlandırmak için hazırladığı yasa tasarısı ABD Senatosu’nda reddedildi.
O
bama’nın Ulusal Güvenlik Ajansını sınırlandırmak için hazırladığı yasa tasarısı ABD Senatosunda reddedildi. “USA Freedom Act” (ABD Özgürlük Yasası) adlı yasa tasarısı ABD Senatosu’nda gerekli olan 60 Senatörün desteğini bulamadı. 57 Senatör yasa tasarısına evet oyu verirken 42 Senatör tasarıyı reddetti. Obama’nın reform tasarısı geçtiğimiz ay ABD Kongresi’nin alt kanadı olan ABD Temsilciler Meclisi’nde ele alınmış, NSA’in telefon dinlemeleri dahil teknik takip hakkını sonlandırmayı gündeme getiren tasarı, 338’e karşı 88 oyla kabul edilmişti. Senato, Temsilciler Meclisi’nde onaylanan “USA Freedom Act” adlı
44
yasa tasarısını onaylamadığı için Temsilciler Meclisi’nin üzerinde değişiklik yapılan yasa tasarısını yeniden oylaması gerekiyor. “USA Freedom Act” adlı tasarı Amerikan vatandaşlarının istihbarat servisi NSA tarafından izlenmesini sınırlandırmayı öngörüyor. Tasarı, NSA’in telefon bağlantısı verilerini kayıt altına almasını engelliyor ve bunu özel telefon şirketlerine devrediyor. NSA’in ayrıca verilere ulaşmak için her bir durumda özel Dış İstihbarat Teftiş Mahkemesi’nden izin alması gerekiyor. İstihbarat servisinin yurtdışındaki faaliyetlerini sınırlandırma konusunda ise tasarıda bir madde yer almıyor. ABD’de 11 Eylül 2001 tarihinde
düzenlenen saldırılardan sonra terörizmle mücadele kapsamında istihbarat servislerine geniş yetkiler tanıyan “Patriot Act” adlı yasa kabul edilmişti. Yeni yasa 1 Haziran’da geçerlilik süresi dolan “Patriot Act” yerine düşünülmüştü. ABD’de Cumhuriyetçiler, IŞİD benzeri radikal İslamcı örgütlerle mücadeleyi zayıflatacağı gerekçesiyle yasa tasarısına karşı çıkıyor. Kimi siyasetçiler de reformun NSA’i dizginleme konusunda yeterli olmadığı eleştirisini yükseltiyor. NSA dünyada milyonlarca insanın telefon ve internet iletişimini çeşitli programlar aracılığıyla izleyebiliyor. 11 Eylül saldırılarının ardından
kurulan NSA’in eski analisti Edward Snowden tarafından 2013 yılında sızdırılan belgelerinde, pek çok Amerikan ve Amerikan olmayan kişi ve kurumun gerekçe gösterilmeden telefon dinlemelerine muaf tuttuğu ortaya çıkmıştı. US Freedom Act Kongre tarafından onaylansaydı, NSA’in ABD vatandaşlarının telefonu dinlemesi -süre, aranılan kişi ve konuşma içeriği dahil olmak üzere-, elektronik posta kayıtları ve web adresleri gibi pek çok faaliyeti son bulacaktı. Tasarıya göre, NSA terör tehdidi olarak gördüğü her dava için mahkeme emri çıkarttıktan sonra ilgili operatörü ya da servis sağlayıcıyı bilgilendirdikten sonra teknik takip uygulamalarına devam edecekti.
ABD Vatandaşlarının Bilgilerini Yabancılarla Paylaşacak Bu arada, siber korsanlıkla mücadelede gittikçe katılaşan Washington yönetimi, vatandaşlarının siber faaliyetlerini üçüncü ülkelerle paylaşmaya hazırlanıyor. ABD Savunma Bakanı Ashton Carter’in geçen ay ilan ettiği Siber Strateji Belgesi’ne göre, bakanlık şirketler ve kişiler hakkında toplandığı siber bilgileri başka bir ülke ile paylaşabilecek. Belgede, bakanlığın, İç Güvenlik Departmanı ile ortak bir şekilde çalışarak elde edeceği bilgileri “hükümet içinde, ana müttefik ve dost ordularla” paylaşılması da öngörülüyor. Ayrıca Pentagon’un bu tür paylaşımların önünün açılabilmesi için ABD Kongresi ve diğer hükümet birimleriyle çalışması da öngörülüyor. Uzmanlar, Siber Enformasyon Paylaşım Yasası’nın büyük bir önem arz ettiğini belirtiyor. Bu yasa ile bilgi paylaşımı yapan şirketlere dava açılmasının önüne geçileceği ifade eden uzmanlar, bu yasa ile elde edilecek bilgilerin diğer ülkelerle paylaşılacağını savunuyor. Yasada bilgilerin Ortadoğu’daki
ülkeleriyle “askeri ağların, altyapıların ve ABD için önemli olan doğal zenginliklerin” koruması adına paylaşılacağı belirtiliyor. Ulusal Güvenlik Ajansı Direktörü Amiral Michael Rogers da siber bilgilerin paylaşılması yönünde ağırlığını koymuş durumda. Rogers, “Siber bilgilerin paylaşılmasına dönük tasarı yasalaşmalı” ifadelerini kullanmıştı. Üst düzey yetkili, FBI ile bilgi paylaşımı sayesinde Sony’ye düzenlenen saldırının arkasında Kuzey Kore olduğunu ortaya çıkardıklarını vurguladı. Ancak uzmanlar, Siber Enformasyon Paylaşım Yasası’nın kapsamının çok geniş olduğunun altını çizdi. Yeni Amerika Vakfı’ndan Robyn Greene, yasa ile şirketlerin kullanıcıların pek çok bilgisini toplayıp hükümet ile paylaşabileceğini savundu. Ayrıca yasanın, hükümetin bu bilgileri nasıl paylaşabileceği üzerine çok az bir kısıtlama getirdiğine dikkat çekti. Greene’e göre, hükümet bu bilgileri korsanlık dışındaki faaliyetler için de kullanabilir. Greene, “Bu yetki, vatandaşların anayasal haklarını da çiğniyor” değerlendirmesinde bulundu. Bazı uzmanlar ise siber bilgilerin paylaşımı ile korsanlık faaliyetlere karşı mücadelenin güçlenebileceğini savunuyor. SAS Enstitüsü’nden Chris Smith, “Siber enformasyon paylaşımı, saldırıları engelleme de hayati bir rol oynuyor” diyor. Smith, ayrıca, siber saldırıların gittikçe değişkenlik kazandığını, eski yöntemlerle saldırılara karşı mücadelenin zorluğuna dikkat çekiyor. Yasanın kapsamının çok geniş olduğunu savunan uzmanlar, siber enformasyon paylaşımının bir şekilde kısıtlanması gerektiğini iddia ediyor. Siber uzman Matt Kodama, siber saldırıların en bariz göstergesinin ağ yönetici hesaplarındaki “olağan dışı faaliyetler” olduğunu savunuyor. Yöneticilerin hesaplarındaki bilgilerin paylaşılması-
nın hem siber saldırıları hem de kişilerin bilgilerin paylaşılmasını engelleyebileceği öne sürülüyor. Başka bir yöntem ise belli bir amaca hizmet etmeyen büyük dosyaların paylaşıma açılması olduğu iddia ediliyor. Bu dosyaların, tecrit edilmiş sanal ortamlarda açılması ile saldırıların önüne geçilebileceği de ifade ediliyor.
Almanya Kişisel Verilerin Korunması İçin Ayrı Kurum Kuruyor Öte yandan Almanya’da da Federal İçişleri Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Kişisel Verileri Koruma Birimi gelecek yılın başından itibaren bağımsız resmi daire statüsüne kavuşturulacak. Federal Hükümetin Veri Koruma ve Enformasyon Özgürlüğü Sorumlusu Andrea Vosshoff, mevcut hukuki düzenlemelerin sanal ortamdaki verilerin güvenliği konusunda yeterli olmadığını belirterek, “Hukuk artık müdahale edemez hale geldi” dedi. Alman hükümeti, veri korumanın daha etkili hale getirilmesi için söz konusu birimi, resmi daireye dönüştürecek. Bu yolla Veri Koruma Dairesi hükümetin doğrudan alt organı olacak, personel atayabilecek ve kendine ait bütçeyi kullanabilecek. Vosshoff, “Böylece bütçe pazarlıklarına maruz kalmayacak” dedi.
AB Ortak Program Hazırlıyor Federal Adalet Bakanı Heiko Maas ise Avrupa Birliği’nin veri koruma konusunda ortak bir program geliştirmek istediğini belirterek, bu bağlamda AB İçişleri ve Adalet Bakanlarının AB Komisyonu ve AB Parlamentosu’ndan yetkililerle bir araya geleceğini söyledi. Bu yıl içinde AB’yi kapsayacak ortak bir yol haritasının oluşturulabileceğini ifade eden Maas, bu şekilde bağlayıcı tedbirlerin alınmasının mümkün olacağını vurguladı.
45
telekom
Avşar ÖZGEN
info@btgunlugu.com
Kamuda AKKY Kullanımı Artıyor 2015-2018 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nda da yer alan kamuda AKKY’nin kullanımının artırılması çalışmaları devam ediyor.
K
amuda Açık Kaynak Kodlu Yazılım’ın (AKKY) kullanımı 2003 yılında başlatılan e-Dönüşüm Türkiye Projesi kapsamında ele alınan önemli konulardan birisiydi. Bu bağlamda, ilk olarak, 2005 Eylem Planı’nda “Kamu kurum ve kuruluşlarında açık kaynak kodlu yazılımların uygulanabilirliği” eylemi ile Kalkınma Bakanlığı Bilgi Toplumu Dairesi tarafından ilgili paydaşların katılımıyla konuya ilişkin bir rapor yayınlanmıştı. Bu raporda, AKKY’nin temel özellikleri, tarihçesi, kullanım alanları ve sağladığı avantajlar yer alıyor. Ayrıca AKKY hukuki ve mali yönden inceleniyor. Raporda açık standartlara da vurgu yapılarak AKKY’nin açık standartların gelişimi açı-
46
sından önemli bir araç olduğuna dikkat çekiliyor. Ayrıca bu rapora ek olarak söz konusu eylem kapsamında “Göç Planı Hazırlanması ve Uygulanması” raporu da yayınlandı. Bu raporun kapsamı ise kamu kurum ve kuruluşları başta olmak üzere AKKY’ye geçmeyi planlayan kurumların göç adımlarını tasarlamalarını ya da uygun olmayan yazılımların geçişini elemelerini kolaylaştırmak için bir “Göç Planı” hazırlanmasını kapsıyor. 2006-2010 döneminde hazırlanan Bilgi Toplumu Stratejisi eki Eylem Planı’nda “Kamuda Açık Kaynak Kodlu Yazılım Kullanımı” eylemi ile TÜBİTAK-BİLGEM (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu–Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merke-
zi) sorumluluğunda kamuda AKKY kullanımı için örnek oluşturmak üzere bir pilot uygulama yapılması ve bu uygulamada elde edilen tecrübelere göre AKKY kullanımının uygulanabilirlik analizinin gerçekleştirilmesi hedeflenmişti. Bu kapsamda, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nda (EPDK) bir pilot uygulama yapılması için çalışmalar başlatılmıştı. EPDK’da yapılan çalışma kapsamında kuruma ait bilişim sistemleri TÜBİTAK-BİLGEM tarafından kurularak kurum sunucuları ile kullanıcı bilgisayarlarında Pardus kullanılmaya başlandı. Proje takviminde önemli gecikmeler yaşanırken, projeden henüz eyleme yönelik somut bir sonuç elde edilemedi. Bununla birlikte, projenin kamuda AKKY kullanımına ilişkin önemli girdiler
sağlayabileceği düşünülüyor.
Kamu Kurumlarından Örnekler Bilgi Toplumu Stratejisi eki Eylem Planı kapsamında yapılan çalışmalara ek olarak, AKKY konusunda kamu kurum ve kuruluşlarında münferit girişimler sonucu AKKY’nin tercih edildiği kurumlar da bulunuyor. Bazı kurumlar ise TÜBİTAK’la yürüttükleri ortak projeler kapsamında AKKY’nin kullanım hususunu da değerlendiriyor. TÜBİTAK’ın bir proje paydaşı olarak projelerde kullanılan AKKY’lere teknik destek sunması, kurumları AKKY’nin kullanımı hususunda cesaretlendiriyor. AKKY’nin kullanımıyla elde edilen somut faydalar, kamu kurumlarını memnun edici seviyede bulunuyor. TÜBİTAK’ın geliştirme sürecine müdahil olduğu projeler arasında, büyük bir projenin parçası olmayıp, başlı başına AKKY’ye geçişin planlanıp uygulamaya konduğu bir örneğe rastlanmıyor. Kurumların ferdi çabalarıyla AKKY ürünlerine geçiş denemeleri ise çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanıyor. Ferdi çabaların başarılı şekilde yürütüldüğü sayılı örnekte, AKKY’ye geçiş sürecinde destek hizmeti sunan firmanın seçiminin iyi yapıldığı gözleniyor. Bu tecrübelerden, AKKY alanında yapılacak çalışmalarda sürecin iyi yönetilmesi ile yeterli teknik desteğin sağlanmasının önemi ortaya çıkıyor. Kamu kurumları, sektördeki uzmanlığın pazarda öne çıkan ürünlerde yoğunlaşması nedeniyle bu ürünlere yöneliyor. Kurumlar çeşitli alanlarda AKKY’yi deniyor. Ancak yeterli teknik destek alamamaları sebebiyle bu tercihlerinden vazgeçip geleneksel yazılım alternatiflerine yöneliyor. AKKY’nin
kaynak kodunda değişiklik yapılabilmesi özelliğinden ise yeterince faydalanılamıyor. Esasen AKKY’nin kaynak kodunun değiştirilerek kurumsal ihtiyaçları daha iyi karşılayan ürünlerin ortaya konması, tek bir kurum düşünüldüğünde maliyetler açısından anlamlı olmayabiliyor. Fakat çok sayıda kurum tarafından ortak olarak kullanılan ofis yazılımları (kelime işlemci, sunum hazırlayıcı vb.) ve e-posta istemcisi gibi yazılımlar açısından, yazılımın kaynak koduna müdahale edilmek suretiyle kurumların ihtiyacına daha iyi cevap verebilecek ürünlerin ortaya konması, üzerinde durulması gereken bir husus olarak ortaya çıkıyor. Örneğin, açık kaynak kodlu bir ofis yazılımına Kalkınma Bakanlığı tarafından geliştirilmiş olan e-Yazışma Paketi entegre edilerek paketin ofis yazılımı aracılığıyla hazırlanması ve arzu edilen kuruma kolayca gönderilmesi veya alınan bir paketin bu yazılımla açılması gibi nitelikler kazandırılması mümkün görünüyor. AKKY konusunda politika belirlemiş olan ülkelerde kamu kurumlarının kullanabileceği olgunluk seviyesine ulaşan AKKY ürünleri kurumlar tarafından uyarlanıp kullanılabilmekte ve uyarlanmış haliyle diğer kurumların hizmetine sunulabiliyor. Ofis ve e-posta yazılımları gibi kurumların en yoğun şekilde kullandıkları yazılımların geleneksel yazılım alternatifleri ile AKKY alternatiflerinin görünüm ve kullanım açısından birbirlerine benzerlikleri sebebiyle, açık kaynak kodlu yazılımlara geçiş yapan kurumlar, geçiş aşamasında kayda değer bir zorluk yaşanmadığını ifade ediyorlar. Öte yandan geçiş sürecinin
adım adım, kontrollü bir biçimde ve personelin ihtiyaç ve beklentileri gözetilerek yürütülmesinin önemli olduğu görüşü de ön plana çıkıyor.
Adalet Bakanlığı Adalet Bakanlığı’nda Ulusal Yargı Ağı Projesi’nin (UYAP) başlatıldığı tarih olan 1999 yılından bu yana AKKY’ye yönelik çalışmalar yürütülüyor. İlk AKKY’ye kapsamlı geçiş çalışmalarına 2006–2007 yıllarında başlanmıştı. Yaklaşık 50 bin bilgisayar kullanıcısının bulunduğu kurumda işletim sisteminin Pardus’a taşınması planlanarak bu kapsamda TÜBİTAK-BİLGEM’in teknik desteğinin alınması ve bir adliyede pilot uygulama gerçekleştirilmesi gündeme gelmişti. TÜBİTAK-BİLGEM’den pilot uygulama kapsamında ücretsiz teknik destek talep edildi. Ancak TÜBİTAK-BİLGEM tarafından bu desteğin ücretsiz olarak sağlanamayacağının belirtilmesi üzerine çalışmaya devam edilemedi. Kurumun konuya ilişkin olarak görüşülen bilgi işlem birimi yetkilileri Pardus’un kullanıcı ihtiyaçlarına cevap verebilecek olgunlukta olduğunu ifade ediyorlar. Kurumda kritik uygulamalarda AKKY tercih edilmemekle beraber, normal nitelikteki işlerde AKKY yoğun olarak kullanılıyor. 2007 yılından beri merkez ve taşra teşkilatının tamamında açık kaynak kodlu bir ofis yazılımı ile çalışılan kurumda sadece ofis yazılımına ait lisans giderlerinden 2011 yılına kadar 50 milyon TL civarında tasarruf sağlandığı kaydediliyor. Ayrıca tüm taşra teşkilatında açık kaynak kodlu bir e-posta sunucusu yazılımı kullanılıyor. Yaklaşık 50 bin kullanıcıya hizmet veren sunucular için ilk önce popüler bir
47
geleneksel yazılım ürünü e-posta sunucusu için firmalardan teklifler alındı ve söz konusu sistemin maliyetinin 1–1,5 milyon TL civarında olacağı ortaya çıktı. Fiyat yüksek bulunarak açık kaynak kodlu alternatifler gözden geçirildi ve sonuç olarak halen kullanılmakta olan sistemin kurulumu gerçekleştirildi. Kurumda anlık mesajlaşma yazılımları ile web tabanlı forum ve portallar için de AKKY kullanılıyor.
yazılımı kullanılırken, 2010 yılı Kasım ayından beri tüm e-posta ihtiyaçları da açık kaynak kodlu bir e-posta yazılımı ile karşılanmaya başlandı. Ayrıca uygulamalar için kullanılan uygulama sunucuları da birer AKKY olma özelliğini taşıyor. Uzmanlara göre kurumda AKKY’ye geçiş sürecinin iyi analiz edilmesi, kurumsal ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak geçiş için uygun zamanın belirlenmesi gerekiyor.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
Ayrıca kapsamlı bir geçiş düşünülüyorsa dahi bu geçişin adım adım gerçekleştirilmesi ve işletim sisteminin AKKY’ye geçirilmesi en son adım olarak değerlendirilmesi de gerekiyor. Kurumda ilk önce ofis yazılımının, sonrasında ise e-posta sunucu ve istemcilerinin AKKY’ye geçişi gerçekleştirildi. İşletim sistemi için somut bir geçiş çalışması bulunmamakla birlikte geçiş süreci belirlendi. Kurum çalışanlarının en sık kullandıkları uygulamalar olan ofis yazılımı ve e-posta uygulamalarından sonra işletim sisteminin değişmesinde kullanıcıların hiçbir zorluk yaşamayacakları öngörülüyor.
450 kişilik tek merkezli bir kurum olan EPDK’da, AKKY’ye yönelik çalışmalar 2009 yılında başladı. Avşar ÖZGEN Sunucular Pardus Kurumsal işletim info@btgunlugu.com sistemi üzerinde çalışıyor ve kullanıcı bilgisayarlarının da yakın zamanda Pardus’a geçirilmesi planlanıyor. Pardus üzerinde çalışmakta olan kurumsal bilgi sistemleri, kurumun TÜBİTAK-BİLGEM ile beraber yürüttüğü bir proje kapsamında, Pardus’a uyum gözetilerek geliştirildi. Kurumda açık kaynak kodlu bir ofis
Kurum yetkililerince AKKY’nin alternatiflere göre çok daha esnek bir yazılım türü olduğu belirtilmekte ve teknik destek bulmakta ciddi bir sıkıntı yaşanmadığına, başta üniversiteler olmak üzere gerekli bilgi birikiminin pek çok farklı kaynakta mevcut olduğuna değiniliyor. Kurumda kullanılan AKKY’lerin esnekliğine örnek olarak, yazılımların farklı işletim sistemlerinde kolaylıkla çalışabilmesi ve AKKY’lerin fonksiyonel özelliklerinin çok sayıda ücretsiz eklentiyle zenginleştirilebilmesi gösteriliyor. Kurumsal ihtiyaçlar doğrultusunda çeşitli eklentiler de denenerek kurum personelinin hizmetine sunuldu. Özellikle e-posta istemcisine yönelik yapılan çalışmalar sonucunda, kurum kullanıcılarının AKKY ürünü olan e-posta istemcisine eskiden alışmış oldukları alternatif üründen daha sıcak bakmaya başladıkları ve kurumsal ve bireysel ihtiyaçları daha iyi karşıladığına ilişkin geri bildirimlerin alındığı belirtiliyor. Proje süresince Pardus’a yönelik destek TÜBİTAK-BİLGEM koordinatörlüğünde çeşitli firmalar tarafından sağlandı. Kurum yetkililerinden alınan geri bildirimlerde sürecin etkin bir şekilde işlemediği ifade ediliyor.
Türkiye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Türkiye’deki tüm lisanslı Radyo ve TV yayınlarının düzenlenmesinden ve denetlenmesinden sorumlu olan kurum. RTÜK, TÜBİTAK tarafından geliştirilen ve 2008 yılında faaliyete başlayan Sayısal Kayıt Arşiv ve Analiz Sistemi (SKAAS) Projesi aracılığıyla uydu, kablo, karasal ve internet gibi farklı ortamlardan aldığı TV ve Radyo yayınlarını kaydederek elde edilen
48
mesi ve güvenlik ön plana çıkıyor. İncelenen diğer ülke örneklerinde savunma alanında faaliyet gösteren kurumların benzer sebeplerle AKKY’ye önem vermeleri, kurumun bu yaklaşımını doğruluyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ses ve video dosyaları üzerinde sayısal ortamda çeşitli analizler yapıyor. Ana omurga üzerinde 10 GigaBit’lik, kullanıcı tarafında ise 1 GigaBit’lik ağ bileşenlerine sahip olan altyapıda 255 adet Linux tabanlı açık kaynak kodlu Centos sunucu işletim sistemi yedekli şekilde çalıştırılıyor. Kullanıcı bilgisayarlarında ise Pardus çalıştırılıyor. Sunucu işletim sistemleri üzerinde TÜBİTAK-BİLGEM tarafından geliştirilmiş kuruma özgü uygulamalar çalıştırılıyor. Bunun yanı sıra sistem ve ağ yönetimi için AKKY’lerin kullanıldığı sistemin hayata geçirilmesi sürecinde de ciddi bir sorunla karşılaşılmadı. SKAAS’ta 100 TV ve 100 Radyo kanalı bir yıl süreyle sayısal ortamda arşivleniyor. Kapsamlı bir veri yönetimi bakışı gerektiren sistemin sorunsuz bir şekilde çalıştığı belirtiliyor. AKKY’ye geçiş sürecinde kurum tarafından lisanslara ilişkin karşılaştırmalı analiz dokümanları da oluşturuldu.
Milli Savunma Bakanlığı Milli Savunma Bakanlığı, savunma alanında faaliyet gösteren bir kurum olması sebebiyle AKKY’nin kullanımına diğer kurumlara göre daha fazla öncelik veriyor. Pardus Projesinin en önemli takipçilerinden ve destekçilerinden biri
olan Milli Savunma Bakanlığı, ilk olgun sürümü ile beraber Pardus’u kullanmaya başlamıştı. Kurumun Muhabere Elektronik Bilgi Sistemler Dairesinin misyon metninde şu ifadelere yer veriliyor: “Amaç, Milli Savunma Bakanlığı’nın gelecek beş yıl içinde modern teknolojiye sahip, modüler, açık kaynak kodlu ve millî olarak üretilmiş yazılımları kullanan ‘e-Devlet’ kapsamında ‘vatandaş odaklı’ hizmetler sunan, siber güvenliğe ve bilişim hukukuna uygun, ‘Sistemlerin Sistemi’ anlayışıyla tasarlanmış, ‘Sistemlerin Federasyonu’ mantığıyla yönetilen Milli Savunma Bakanlığı Bilgi Sistemine sahip olmaktır.” 2007 yılında Pardus’a geçiş yapan Milli Savunma Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatındaki tüm sunucularda Pardus Kurumsal sürüm ve 5 bin 500 adet istemcide Pardus Bireysel sürüm kullanılıyor. Pardus’a ait resmi web sitesinden yayınlanan rakamlara göre, Milli Savunma Bakanlığı’nda, Pardus kullanımıyla alternatiflere göre sadece lisans bedellerinde şimdiye kadar yaklaşık 2 milyon ABD Doları tasarruf sağlandı. Bununla beraber, kurumda AKKY’nin tercih edilmesinin temel nedeni ekonomik getirisi değil. Kurumda AKKY’nin tercih edilmesinde yazılımın kaynak kodunun incelenebil-
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın tüm taşra teşkilatında açık kaynak kodlu bir ofis yazılımı kullanılıyor. Merkezde geleneksel yazılım ürünü bir e-posta uygulaması bulunan kurumun yaklaşık 5 bin kullanıcıya sahip tüm taşra teşkilatında açık kaynak kodlu bir e-posta uygulaması kullanılıyor. Kurumda Pardus kullanımına ilişkin bazı çalışmalar yürütüldü. Fakat teknik destek verecek firma bulunamamasından ötürü çalışmaların devamı getirilemedi. Kurumda AKKY’nin farklı alanlarda denenmiş olduğu, fakat bunların teknik destek yetersizliği sebebiyle tercih edilemediği belirtiliyor. Kurumun kamuda AKKY kullanımına ilişkin değerlendirmelerine göre firmalar, pazar payı oldukça düşük olan AKKY yerine daha fazla talep gören geleneksel yazılımlara destek vermeyi tercih ediyor. Sonuç olarak, pek çok ülkenin AKKY’ye yönelik farklı ölçeklerde çalışmaları bulunuyor. AKKY’ye ilişkin politikaların doğru ve uygun zamanda ortaya konmasıyla, kamu kurumlarınca paket halinde veya hizmet olarak satın alınan yazılımlarda geliştirici firmadan bağımsızlık, sürdürülebilirlik, esneklik ve tasarruf gibi pek çok konuda yaşanan sorunları ortadan kaldırabilecek çözümler elde edilebilir. AKKY’nin esneklik, performans, lisans maliyetlerinden tasarruf, belirli bir firmaya bağımlı olmama ve açık standartlara uygunluk gibi pek çok avantajı da bulunuyor.
49
Avşar Özgen info@btgunlugu.com
İstenmeyen SMS’lere Yasal Düzenleme e-Posta ve SMS gibi yöntemleri kapsayan ticari elektronik iletilerle ilgili düzenlemeyi içeren yönetmelik taslağı Başbakanlığa gönderildi.
G
ümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, elektronik ticarette kapsamlı düzenlemeleri içeren “Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik Taslağı”nın tamamlandığını ve yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildiğini bildirdi. Canikli, yaptığı yazılı açıklamada, 1 Mayıs 2015 tarihinde yürürlüğe giren Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un uygulanmasına ilişkin hazırlanan Ticari İletişim ve Ticari Elektronik İletiler Hakkında Yönetmelik Taslağına kamuoyunun görüşleri doğrultusunda son halinin verildiğini belirtti. Yönetmelikle, ticari iletişimin kurallarıyla, telefon ve bilgisayar gibi elektronik iletişim araçlarıyla gönderilen SMS, e-posta ve telefon araması yoluyla yapılan ticari elektronik iletilere ilişkin hususlar ile bunların yapılmasına elektronik ortam sağlayan aracı hizmet sağlayıcıların yükümlülüklerinin belirlendiğini ifade eden Canikli, yeni yönetmeliğin yalnızca ticari nitelik gösteren iletilere uygulanacağını vurguladı. Canikli, şunları kaydetti: “Devletin, mahalli idarelerin ve diğer kamu tüzel kişilerinin kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla
50
gönderdikleri iletilere, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu kapsamındaki işletmecilerin abone ve kullanıcılarına; münhasıran kendi mal ve hizmetlerini tanıtmak amacıyla gönderdiği ticari elektronik iletilere, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile kamuya yararlı dernekler ve vergi muafiyeti sağlanan vakıfların, kendilerine ait ticari işletmelerin faaliyetleriyle ilgili olarak, üyelerine gönderdiği iletilere, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun hükümlerine göre radyo ve televizyon yayıncılığı yapan kuruluşlarca, kamuoyunu bilgilendirmek ve eğitmek amacıyla yapılan yayın hizmetlerine ilişkin bilgilendirme iletilerine, vakıf üniversitelerinin öğrencilerine ve bunların velilerine gönderdiği iletilere bu yönetmelik uygulanmayacak.” Elektronik ortamda yapılan ticari iletişimi gerçekleştirenin belirlenebilir olması için bu iletişimde gerekli bilgilerin yer almasının zorunlu olacağına işaret eden Canikli, promosyon ve hediye gibi hususların niteliğinin açık bir şekilde belirtileceğini ve bunlara katılım ve faydalanma koşullarının anlaşılabilir olmasının sağlanacağını ifade etti.
Ticari elektronik iletilere ilişkin onayın belirli usul ve esaslara göre alınacağını belirten Bakan Canikli, “Onay, ticari elektronik ileti gönderilmeden önce sadece hizmet sağlayıcı tarafından alınacak ve alıcı reddetme hakkını kullanıncaya kadar geçerli olacak” görüşüne yer verdi. Alıcının sessiz kalması durumunda onay talebinin reddedilmiş sayılacağına dikkati çeken Canikli, böylece tüketicilerin her onay talebine ret cevabı yollamak zorunda kalmayacağını belirtti. Alıcının kendisiyle iletişime geçilmesi amacıyla iletişim bilgilerini vermesi halinde, temin edilen mal veya hizmetlere ilişkin değişiklik, kullanım ve bakıma yönelik ticari elektronik iletiler için ayrıca onay alınmayacağına işaret eden Canikli, devam eden abonelik, üyelik veya ortaklık durumu ile tahsilat, borç hatırlatma, bilgi güncelleme, satın alma ve teslimat veya benzeri durumlara ilişkin bildirimleri içeren iletiler için önceden onay alma zorunluluğu aranmayacağını kaydetti.
Alıcılara İletiyi Reddetme Hakkı Tanınacak Alıcının istediğinde, gerekçe göstermeksizin, ticari elektronik iletileri almayı reddedebileceğini vurgulayan Bakan Canikli, “Alıcının ret bildiriminde bulunması, bildirimin yapıldığı iletişim kanalına ilişkin onayı geçersiz kılacaktır. Bu ret bildirimi ticari elektronik ileti hangi iletişim kanalıyla gönderildiyse, kolay ve ücretsiz bir şekilde olmak üzere aynı iletişim kanalıyla sağlanacak ve gönderilen her bir ticari elektronik iletide yer alacak” ifadesini kullandı. Konuyla ilgili şikayetlerin de ciddi bir şekilde takip edilerek değerlen-
dirileceğinin altını çizen Canikli, şu değerlendirmede bulundu: “Şikayet başvuruları, elektronik ortamda kolay, hızlı ve etkin bir şekilde Bakanlık resmi internet sitesindeki şikayet portalı veya e-Devlet Kapısı üzerinden ya da dilekçe ile ticaret il müdürlüklerimize yapılabilecek. Şikayet başvuruları, ticari elektronik iletinin gönderildiği tarihten itibaren en geç 3 ay içinde yapılacak. Şikayetlerin değerlendirilmesinden sonra ilgililere idari para cezası uygulanabilecek.”
SMS Atan Şirketler Ciddi Maddi Sıkıntı Yaşayacak Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Tüketici Hakları Derneği Çankaya Şube Üyesi Avukat Emrah Altunç ise istenmeyen SMS, e-posta ve sesli aramalarla tüketiciyi rahatsız eden şirketlerin önümüzdeki dönemde ciddi maddi sıkıntılar yaşayacağı uyarısında bulundu. Altunç, 1 Mayıs’ta yürürlüğe giren kanundaki boşlukların, art niyetli bazı firmalar tarafından istismar edildiğini belirterek, mesajlardan bunalan vatandaşların e-Devlet üzerinden şikayetçi olması gerektiğini söyledi. Kanunun iki aydır yürürlükte olduğunu anımsatan Altunç, onay almadan elektronik ileti ve SMS göndermeye devam eden ticari şirketlerin ileride büyük sorunl ar yaşayacağını dile getirerek, şöyle konuştu:“İstenmediği halde sürekli mesaj atmak aslında ateşle oynamak. Her bir ihlal için ayrı ayrı cezaya tabi olunacağı düşünülürse bu şirketler büyük zararların altına girecekler. İrili ufaklı firmalar mesaj atıyor ancak baktığınızda kurumsallaşma sürecini tamamlamış dev firmalar da bu hatayı yapıyor.
Tüm şirketlere bir kez de biz hatırlatmış olalım; müşteri sadakat programları çerçevesinde de olsa insanlara istemediği sürece tanıtım, kampanya, bildirim SMS’leri atamazsınız. Şu anda yönetmelik çıkmadığı için ceza uygulanmıyor ancak yasa açık. Eninde sonunda bu şikayetler önünüze yığılacak. Cezaları ödemek zorunda kalacaksınız” uyarısını yaptı.
50 Bin Liraya Kadar Para Cezaları Kesilecek “Özellikle onay verilmiş gibi reklam içerikli SMS göndererek, içeriğinde “SMS almamak için şu numaraya iptal yazıp gönderin” şeklindeki bir uyarıda bulunmanın onay alındığı anlamına gelmediğini anlatan Emrah Altunç, “Bu tür mesajların alıcılar tarafından şikayet edilmesi gerekir. Çünkü onay alınmamış olmasına rağmen tüketiciden alınmamış onayın iptalinin istenmesi kabul edilemez” dedi. Altunç sözlerini şöyle sürdürdü: “Kanunun işlevsel olması için en büyük görev vatandaşa düşmektedir. Zira bu hususta ne kadar çok şikayet olursa kesilecek cezalar da o denli çok olacağından, kanunun yaptırım gücü artacak ve söz konusu ihlaller günden güne azalacaktır. Şikayet sonucunda onay almaksızın elektronik ileti gönderen şirketlere kanuna göre bin liradan 50 bin liraya kadar para cezaları kesilecektir. Vatandaşların önünde iki seçenek var; Ya mesaj-mailleri okumaya devam edecekler ya da suistimalci şirketleri caydırma yoluna gidecekler. Çok büyük ölçekli şirketlerin dahi böylesine ucuz bir yöntemi hala kullanmaya devam ettiğini görüyoruz. Oysa yasaya uymayan bu tür kuruluşları e-Devlet üzerinden 5 dakika içinde şikayet etmek mümkün.”
51
güvenlik
Avşar Özgen info@btgunlugu.com
Avrupa’da İnternet Politikaları ve Siber Suçlar Günümüzde devletlerin siber suçlarla mücadelesinde 10 yıl öncesine göre çok daha fazla yol katedilmiş olmasına rağmen yapılması gerekenlerin bittiği de söylenemez.
Y
alnızca Türkiye’de değil tüm dünya çapında siyasetçiler arasında siber suçlar, yasadışı içerik ve kanuna aykırı internetten yüklemeyle nasıl başa çıkılacağı konusunda tartışmalar sürüyor. Ancak yasama süreçlerinin yavaş işlemesi, yasa koyucuların temel haklar ve internet güvenliği konularında bir uzlaşıya varmalarını engelliyor. Avrupa’da bu konularla ilgili 2005 yılından bu zamana kadar geçen 10 yıllık süre boyunca da birçok gelişme yaşandı. 1 Eylül 2005 yılında Avrupa Ağ ve Bilgi Güvenliği Ajansı’nın (ENISA) kurulmasıyla başlayan süreçten bugüne kadar yaklaşık 10 yıl geçti. Aradan geçen yaklaşık 10 yıllık bu süreçte gerek Avrupa Parlamentosu (AP) ve gerekse Avrupa Komisyonu’nda bu ve benzeri konularda sayısız çalışma gerçekleştirildi. Avrupa Komisyonu’nun Telekom sektörü konusunda istişareleri başlatmasının ardından, çevrim içi terörizmi gözlemlemek için Avrupa Polis Ofisi (Europol) tarafından bir güvenlik portalı kuruldu. Ardından AP ve Avrupa Konseyi Telekom paketinin ana konuları ile ilgili dönüm noktası niteliğindeki anlaşmayı onayladı. Bu arada AP üyeleri, daha önce Avrupa Konseyi ile uzlaşıya varılan anlaşmayı reddederek internet kullanıcılarının haklarına dair daha titiz bir metin önerdi. Telekom paketinin nihai halinin kabul
52
edilmesinden sonra Avrupa Komisyonu çevrim içi çocuk pornografisini filtreleyecek öneriyi masaya koydu ve AB bakanları da merkezi siber suç ajansına ihtiyacın araştırılması için Avrupa Komisyonu’na çağrıda bulundu. Yargı yetkilerinin erişemediği sanal bir alanın suç aktivitelerini kontrol altına almanın zorluğu nedeniyle siyasetçiler için internet sıkıntı yaratan bir unsur halini aldı. Örneğin İngiltere’deki meclis üyeleri çocukların pornografik görüntülerinin internette dolaşımını engellemek adına bir yasa tasarısı önerisinde bulundu. Ancak bu görüntülerin ülke dışındaki web sitelerinden kaynaklandığının fark etmeleri üzerine öneri de havada kaldı. Sorunu ulusal düzeyde çözemeyen Avrupalı siyasetçiler, konuyla ilgili yasalar hazırladılar ve yasadışı çevrim içi içerik ve aktiviteye ilişkin bağlayıcılığı olan kararlar vermesi için yeni organlar yarattılar. Çabaları AP üyelerinin ve ulusal meclislerindeki üyelerin itirazlarına maruz kalan siyasetçiler, internet filtrelenmesindeki aşırı önlemlerin sonunda konuşma özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklerin etkisini azaltacağından korkuyorlar. İnternette yasadışı yükleme konusunda küresel bir
çözüm halihazırda Sahteciliğe Karşı Ticaret Anlaşması (ACTA) başlığı altında ele alınıyor. Buna karşın görüşmelerin yüksek güvenlik seviyesi hem işadamlarını hem de meclis üyelerini bir hayli stres altına sokuyor. Konuşmalardan sızan bilgilere göre hükümetler yasadışı yüklemenin ve içerik dosya paylaşımının engellenmesi için daha sıkı yasalar istiyor. İnternet servis sağlayıcıların korkusu ise bunun kendi iş modellerini değiştirerek daha az rekabetçi bir konuma sokabileceği.
AB’de Ele Alınan Konular 2020 itibariyle internet güvenliği öncelik sahibi konulardan oluyor. Brüksel tüm Avrupalıların yüksek hızlı geniş banda sahip olmasını istiyor. AB’nin internet güvenliği ajansı ENISA, bilgi ağlarını güvenlik altına almaya çalışıyor. Ancak şu anki durumda ajans başa çıkmasını sağlayacak yasal dayanağı olmayan bir merkez konumunda. Örneğin geçtiğimiz yıllarda ajans mobil iletişimin güvenlik tehditlerine karşı ne kadar savunmasız olduğu konusunda bir bildiri yayınladı. Siber suçlarla mücadelede Europol de devrede. Kurum, çocuk pornografisi gibi sınır ötesi siber suçların engellenmesinde yürütme organlarına yardım adına faaliyet gösteren çeşitli çalışma gruplarını denetliyor. Buna karşın, gittikçe artan bir kullanıcı sayısının sosyal paylaşım sitelerinde bilgilerini paylaşmaları, siber suçun çoğalması için de gerekli olan ortamı hazırlıyor.
Bazı ülkelerin interneti kontrol altına almak için köklü birimleri mevcut. Hollanda’da Felemenk polisi siber suçla savaş için bir İnternet Ekibi kurarken İngiltere’de İnternet İzleme Derneği, yasa dışı içeriği raporlaması adına, halkın ve Bilgi Teknolojileri personelinin kullanımı için bir internet ‘yardım hattı’ çalışmasını sürdürüyor. Buna ek olarak ENISA’nın izlediği internet güvenliği konuları arasında, spam, botnet, e-dolandırıcılık, kimlik hırsızlığı, menkul kıymetler borsasında hackerlar, yazılım konusundaki hassasiyetler ve kimi cihazlardaki güvenlik eksikliği bulunuyor. Ellerinde yeterli yasal güç olmadığını fark eden AB bakanları geçtiğimiz yıllarda Avrupa Komisyonu’na çevrim içi sahtecilik ve çocuk pornografisini engellemek için merkezi bir siber suçla savaş birimi kurma konusunda talepte bulundu. Eskiden siber suça karşı merkezi bir AB organına en büyük itiraz İngiltere, Fransa ve Almanya’dan gelirdi. Zira bir AB kurumunun kendi ülkelerinde süregelen işleyişi çiğneyeceğinden en çok korkan bu üç ülkeydi. Yine geçtiğimiz yıllarda Avrupa Komisyonu, bilgi sistemlerine saldırıyı engellemek için yeni bir
önerge hazırladı. Bu önergeyle de siber güvenliğin önemli bir unsuru çözümlenmiş oldu. AB idaresinin bildirdiği üzere siber suçun AB’ye maliyeti yıllık 750 milyar Euro ile uyuşturucu trafiğinin maliyetini de aşarak küresel GSMH’nın % 1’i olarak kayda geçti. Komisyon aynı zamanda Avrupa’da siber atağa karşı bir anında müdahale sistemi kurma çabasında. Buna ek olarak komisyonun hedefleri arasında bilgisayarlar için bir acil yanıt takımı (Certs) kurma planı ve ENISA’nın rolünü arttırmak da var.
İnternet Korsanlığı Paris’te bulunan TERA danışmanlık şirketinin yaptığı bir internet korsanlığı araştırmasına göre, yasa dışı yüklemeler sonucu önümüzdeki 5 yıl içinde AB’de bir milyondan fazla iş ve iş çevrelerinde 240 milyar Euro’luk para kaybı söz konusu olabilir. Geçtiğimiz yıllarda hava ya da karadan yapılan yasa dışı nakliyatların üçte birini durdurmayı başaran AB gümrük yetkilileri, internet üzerinden yapılan yasa dışı mal satışında artış olduğuna dikkat çekiyor. Bu ve-
Siber Suçlar Facebook ve Twitter gibi platformlardan yayılan riskler birçok web güvenlik şirketinin yayınladıkları raporlardaki elektronik tehlike listesinin başında geliyor. Dijital tüketicileri rahatsız edenler listesinde ikinci sırada ise e-postalarla Android ve iOS tabanlı cihazlara yapılan saldırılar ve e-dolandırıcılık geliyor.
53
rilerin olduğu yıllık yasa dışı ticaret akışı raporunu Avrupa Komisyonu’nun vergilendirme ve gümrük birliği departmanı yayınlıyor.
davada yüksek mahkeme, yasa dışı içerik yükleyen müşterilere bir mektup yollanmasını ve bağlantılarının kesilmesini istiyor.
Avrupa Parlamentosu çevrim içi korsanlığı ile başa çıkmak için boğuşurken pek çok AP üyesi korsanlığı suç kapsamına sokmanın fazla sert olduğu konusunda ısrar ederek bunun ticari kazanç için içeriği topluca yağmalayanlardan ziyade ara sıra dosya paylaşan insanları cezalandırmak olacağını belirtiyorlar.
Yasa dışı yükleme yapılmasında internet servis sağlayıcılarının rolü hem AB’de hem de dünya çapında tartışılan bir konu. Mevcut durumda AP Sahteciliğe Karşı Ticaret Anlaşması’nın (ACTA) yaptırımları üstüne kafa yoruyor. Alınan bilgilere göre, küresel müzakereler sonucu ISP’ler yasa dışı içerik yükleyen müşterilerini cezalandıracak. ACTA görüşmelerine katılan 12 ülke bulunuyor ve AB’nin çıkarları Avrupa Komisyonu’ndan müzakereciler tarafından temsil ediliyor.
Bu konuda yasa önerisinde bulunan ilk ülke olan Fransa’nın hukuku pek çok siyasetçi tarafından fazla bağlayıcı kabul ediliyor. Yasa dışı içerik yükleyen kullanıcıların üçüncü kez de yakalanması halinde şebeke bağlantılarının kesilmesini ön gören 3 hak yasası, Fransız ulusal meclisinden geçti. Eircom internet servis sağlayıcısının yasa dışı içerik yüklendiği iddiasıyla İrlanda Plak Derneği tarafından mahkemeye verilmesinin ardından İrlanda, 3 hak politikasını uygulamaya sokan ilk ülke oldu. İngiliz hükümeti ve internet servis sağlayıcıları BT ve Talk Talk’ın arası, ülkenin dijital ekonomik faturası nedeniyle açılmış halde. Açılan
54
Terör Sorunu Avrupa Birliği 2007 yılında 27 üye ülkenin İslam propagandası yapan verileri Lahey’deki Avrupa Polis Ofisi’nde bir havuzda topladığı “İnterneti Kontrol Et” isimli bir yüksek güvenlik portalı kurmuştu. Yakın zaman içinde, terörle mücadelede internet servis sağlayıcıları ve internet üzerinden çalışan özel şirketlerin de işbirliğine katılmalarında artışlar yaşandı. İnternet bazlı propaganda ve radi-
kalleşme aktivitelerine karşı sert tutum, Kasım 2008’de kabul edilen AB terörle mücadele Çerçeve Kararı’ndan doğuyor. Belgede açıkça belirtildiği üzere, “İnternet, Avrupa çapındaki yerel terörist ağlarına ve bireylere ilham vermek ve onları mobilize etmek için kullanılıyor, ayrıca terörist yöntemler konusunda bir bilgi kaynağı olarak sanal bir eğitim kampı görevi görüyor.” Avrupa Komisyonu, iletişim hattındaki yeni önlemler sayesinde suç işleyenlerin ve saldırı planlayanların daha kolay takip edileceğini düşünüyor. Buna karşın, internetten bomba yapım tarifleri almak gibi dolaylı yoldan terörizmi destekleyen bireyler de bundan etkileniyor. İnternet üzerinden olanlar da dahil radikalleşmeyi hedef alan yeni önlemler paketi ise 2011 yılında hayata geçirildi.
Çocuk Pornografisi Buna ek olarak Avrupa Komisyonu, üye ülkelerin çocuk pornografisi yayınlayan sitelere filtre uygulamasını ve insan kaçakçılığı konusunda daha sert cezalar uygulanmasını istiyor. Buna karşın Avrupa Parlamentosu’nun yeni AB kanunlarının yeterince sert olacağı konusunda şüpheleri bulunuyor. Geride bıraktığımız son 5 yıl içinde önerilen yeni kurallarla internette çocuk pornografisi yayınlayan sitelere birçok yasak getirildi. Çevrim içi sohbet odalarında tacize maruz kalan kurbanların dava açma hakları doğdu ve tacizcilerin başka bir AB ülkesinde yeniden aynı suçu işlememesi için alınan önlemler artırıldı. Ancak AB, öneriler konusunda üye devletlerden gelen ihtilaflarla da karşılaşıyor. Pek çok üye devlete göre internetin filtrelenmesi, hükümetlerin istemediği içeriğe yasak getirmesiyle konuşma özgürlüğüne zarar verebiliyor. Örneğin önerilerin bir kısmını reddeden Almanya çocuk pornografisini toptan yasaklamanın içeriği
filtrelemekten daha mantıklı olduğu görüşünü savunuyor.
Siber Suçlarla Mücadele Siber suçlarla mücadelede yeni önlemler konusunda görüş belirten AB İç İşlerinden Sorumlu Komisyon Üyeleri, “vatandaşlar kendilerine dair hangi kişisel verilerin saklandığını ve değiş tokuş edildiğini bilmeliler” diyerek çocuk pornografisi yayını yapan sitelerin filtrelenmesi gerektiğini savunuyorlar. Komisyon üyeleri, “Eğer polis çocuk pornografisi içeren broşür, kitap ve videolara el koyabiliyorsa demek ki bu içerikteki internet sitelerini de kapatabilmeli. İnternet suçlular için bir güvenli barınak değil” diyor. Alman Adalet Bakanlığı ise bu görüşe katılmıyor. Bakanlık yetkilileri, “İleriki tartışmalarda daha geniş bir görüş bildirme ortamı olacağını ve o noktada çocuk pornosu sitelerini yasaklamak yerine kaldırmak” prensibinin savunulması gerektiğini belirtiyorlar. Bakanlık yetkilileri ayrıca, bunun için destek alabilmek adına Avrupa Konseyi ve AP’de de mümkün oluğunca lobicilik yapılması gerektiğini düşünüyorlar. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Komisyonu, çevrim içi terörist aktivitelerini tetkik etmekle ilgili bir rapor yayınladı. Belgeye göre, “Terörist suçlar işlemesi için halkı kışkırtmaya yönelik hareketler, terörizm için destek toplanması ve eğitim verilmesi son derece düşük bir maliyet ve riskle katlanarak artmış durumda.”
ACTA görüşmelerinin yoğun güvenlik ortamını eleştiren İsveç Yeşiller/ Avrupa Özgür Birliği üyeleri ise AP üyelerinin resmi olmayan sızıntı bilgilere bağlı kalmak durumunda olmasını utanç verici olarak nitelendiriyorlar. ACTA’nın korsana karşı üç hak yasasının yolunu açacağına dair dolaşan dedikoduları değerlendiren Avrupa Komisyonu ticari birimi yetkilileri, üç hakkın ve internet servis sağlayıcılarının mesuliyetlerinde bir değişimin olmayacağını, veri gizliliğine saygı gösterileceğini ve gümrük aramalarında tedbirin söz konusu olmayacağını söylüyorlar. AB Telekom birliği ETNO’nun üst düzey yetkililerine göre ise internet sitelerini filtreleme ve Sahteciliğe Karşı Ticaret Anlaşması (ACTA) ile internet kullanıcılarının erişimini kesmek gibi geniş çaplı ve oransız önlemler ETNO’yu endişelendiriyor. Bu tarz bir hareket, AB hukukunda belirtilen AB Telekom Paketi’nde yeniden takviye edilen kullanıcı haklarıyla tamamen çelişme riski taşıyor. Telif hakları yasasını denetleyen Fransız AP üyesi Marielle Gallo, kullanıcılarına yasa dışı içerik sağla-
yan web sitelerinin hakim kararıyla kapatılmasını öneren İspanyol yasa taslağını desteklediğini belirtti. Bulgar internet öncüsü Veni Markovski ise Avrupa Komisyonu’nun internet politikasında çok temel hatalar olduğundan bahsederek ekliyor: “Son zamanlarda gördüğümüz şey AB üyesi bazı devletlerin daha güvenli bir internet kullanımı sağlamak yerine kullanıcıların cezalandırılması. ‘Üç hak yasası’ olarak bilinen kural daha fazla güvenlik sağlamak yerine daha fazla korku ve kullanıcıların mahremiyeti konusunda endişeye neden oluyor.” Bunun yerine kullanıcılar, iş sahipleri ve hükümetlerle daha fazla iş birliğine gidilmesi için çağrıda bulunan Markovski, reddedilen alternatif önerilerden birini örnek veriyor: “Daha önceki yıllarda Bulgaristan’da internet operatörleri telif hakkı dernekleri için bir çalışma modeli önermişti fakat bu reddedildi. Model sadece Bulgaristan’daki telif hakkı sahiplerine bile bir yıl için 50 milyon Euro kazanç getirebilirdi. Çevrim içi suçla savaşta AB çevrim içi özgürlüğü büyük yazılım şirketleri ve müzik yapımcılarının çıkarları uğruna bir kenara atmamalı.”
Europol’un çevrim içi kontrol portalı olan ‘Web sitesini kontrol et’ hakkında yorum yapan Europol yetkilileri, “AB üyesi devletlerin internet sitelerini kontrol ederek sorumluk paylaşımında bulunmalarına olanak tanıyoruz. Eğer bir sitenin daha önce başka bir ülke tarafından denetlendiğini görürseniz zaman kaybetmekten kurtulmuş olursunuz” ifadelerini kullanıyorlar.
55
Mutlu Çavuş
veri
mutlu@btgunlugu.com
Verinin Muhteşemliğini Keşfetmek Bugünün rekabetçi ekonomisinde, işinizi geliştirmek ve gelirlerinizi büyütmek için doğru müşteri verisi hayati önem taşıyor. Bu makalemizde veri kalitesinin, müşterilerinizin temiz ve detaylı bir görünümünü oluşturmak için ne kadar önemli olduğunu göreceksiniz. Segmentasyon ve modelleme gibi pazarlama teknikleriyle hedef kitle tespitinin nasıl yapılacağına yakından bakacağız. Ayrıca, doğru analiz ve hedefli pazarlama yöntemleri ile yatırımın geri dönüşünü sağlayacak en iyi araçları inceleyceğiz. Daha iyi bir müşteri verisi ile iş gelişimi için müthiş fırsatlar ortaya çıktığını fark edeceksiniz. Lafı fazla uzatmadan sizler için hazırladığımız yazımıza başlayalım.
B
ugünün tüketicileri kitlesel pazarlama mesajları ile bombardımana tutuluyorlar ancak tüm bu mesajlar kolayca unutuluyor. Müşterilerin en fazla hatırladığı mesajlar, kendileriyle bağlantılı, daha sık takip ettikleri kanallardan gelen ve kendi tercih ettikleri zamanlarda gelen mesajlar oluyor. Dolayısıyla, müşterilerinizi doğrudan etkileyecek ve harekete geçirecek mesajı ulaştırmak için müşterinizi gerçekten tanımalısınız. Müşteriler, çok zengin bir veri kaynağıdır. Onları ne kadar çok
56
tanırsanız, yeni gelir fırsatlarını fark etmeniz de o kadar kolaylaşır. Bu amaçla yola çıkan bir firma şu sorulara cevap vermelidir: Müşterilerim nasıl görünüyor? Hangi ürünleri satın alırlar ve satın alma tavırları nedir? En iyi müşterilerim kimler ve onları nasıl sadık tutabilirim? Müşterilerime ulaşmanın en iyi yolu nedir? Mutsuz müşterilerin tepkileri nedir ve yıpranma riskini nasıl bertaraf ederim? Temiz ve tutarlı bir müşteri görüntüsü oluşturduktan sonra bir şirket yeni gelir fırsatlarını şu yollarla tespit edebilir: Doğru müşteriye doğru teklifleri
götürmek. Doğrudan satış ve çapraz satış imkanları. Müşteri ilgisini ve sadakatini arttırmak. Olasılıkları satışa çevirmek.Müşteri değerini maksimize etmek.
Müşterilerinizi Tanımanın Vakti Geldi Müşteriler, organizasyonuzla farklı kanallardan iletişim kurarlar. Örneğin E-postalar, müşteri ilişkileri departmanınız, çağrı merkezi, sosyal medya, mağaza ziyaretleri ve online alışveriş. Bunların her biri müşterinin değerini arttırmak
ve gelir imkanı yaratmak için bir fırsattır. Bu amaçla, tüm bu iletişim kanallarından gelen veri toplanmalı, temizlenmeli ve merkezi pazarlama verisine entegre edilerek analizi yapılmalıdır. Veriler sıklıkla farklı sistemlerde ve değişik formatlarda bulunur. Örneğin, müşteri ilişkileri servisindeki aramalar ayrı bir sistemde, ayrı klasörlerde tutulur. Oysa tüm bu veriler önemli müşteri verilerini içerir ve hepsi bir araya getirildiğinde, müşterinin tam bir görüntüsü ortaya çıkar. Bir müşteri verileri ambarı oluşturmadan önce tüm bu veriler standartize edilmeli ve temizlenmelidir. Bunun için de verilerinizin kalitesini veri değerlendirme ve analiz yöntemleriyle geliştirmelisiniz. DataMentors, ücretsiz bir değerlendirme yöntemiyle veri kalitesinin hangi alanlarda geliştirilmesi gerektiğini tespit etmeye yardımcı olur. Hangi tip müşteri verilerilerinin kayıp olduğunu ve çözülmesi gereken diğer veri problemlerini belirler Daha sonra, veri yönetim yazılımı çok sayıdaki veri kaynağına entegre edilmeli ve veri işleme süreci otomatikleştirilmelidir. Veri yönetim yazılımı, şu fonksiyonlara sahiptir: Verileri temizler ve standartize ederek, gerekli formatların entegre edilmesini sağlar. Tüm müşteri verisini tek bir kayıtta birleştirip çifte veri kaydı riskini elimine eder. Verileri sürekli gözleyerek iş kurallarıyla ile uyumlu ve tutarlı kalmasını sağlar. Kayıp müşteri verisini, daha komplike müşteri görünümü ile giderir. Daha temiz ve yüksek çözünürlüklü müşteri görünümü sayesinde, şirketler gelirlerini maksimize etmek için bir sonraki adımın ne olacağını tespit edebilirler.
Hedeflenmiş Pazarlamada Müşteri Segmentleri Yaratmak En doğru ve alakalı tekliflerle müş-
terileri doğru hedeflemek için müşteriler gruplar halinde segmentlere ayrılmalı. Müşteri segmentasyonu, benzer karakteristiklere sahip müşterileri gruplara ayırmak anlamına gelir. Örneğin, yaş, cinsiyet, yaşam biçimi, vb... Bir segment şu özelliklere sahip olmalıdır: Karlılık sağlayacak kadar geniş olmalıdır: Bir segment çok dar olmamalıdır. Böylece maliyetin ağırlığı, müşterilere ulaşmayı anlamsız bırakmayacaktır. Bir segment, pazarlama çabalarına değer olmalıdır. Erişilebilir olmalıdır: Segmente ayrılan müşteriler, halihazırda elinizde bulunan kanallar üzerinden erişilebilir olmalıdır. Örneğin, web sayfanız veya mağazanız... Ya da, yeni bir kanal açılacaksa, bu kanalın kolayca yaratılabiliyor olması önemlidir. Yeni bir müşteri segmenti yaratırken bir firma geniş yelpazede müşteri karakteristiklerini şu şekilde sıralayabilir: Davranış: Müşterinin ürünü kullanma yöntemi ve satın alma sıklığı. Demografik: Kişisel özellikler, örneğin, yaş, cinsiyet, meslek, gelir düzeyi... Mesela, müşterlerinizin çoğun erkek mi yoksa kadın mı? Nerede yaşıyorlar, bekarlar mı yoksa evliler mi? Psikografik: Değer yargları, yaşam stilleri... Müşterlilerinizin psikolojik profilleri onları ürünlerinizi satın almaya teşvik eden motivasyonları anlamanıza da yardımcı olacaktır. Değer verdikleri detaylar nedir? Hobileri ve alışkınları nedir? Fiyat Toleransı: Müşterilerinizin gelir düzeyini tespit etmek ve onlarla ilişkinizi sürdürmenin maliyetini çıkarmak anlamına gelir. Bu değişkenleri analiz ederek, en karlı müşteri grubunuzu tespit edebilirsiniz. Bu karakteristiklerden oluşan herhangi kombinasyonlar sayesinde şirketler kendileri için önemli olan müşteri segmentlerini yaratabilir ve pazarlama stratejileri geliştirebilirler. Böylece her müşteri grubundan daha yüksek oranda kar edebilirler
veya bağlılığı arttırabilir ya da bir ürün veya hizmeti belli bir coğrafi konuma yönlendirebilirler.
Coğrafi Segmentasyon Pazarlamacılar eğer dilerlerse, coğrafi konuma göre segmentasyon yapabilir. Örneğin, komşu semtler, şehirler, bölgeler veya posta kodlarına göre segmentler yaratılabilir. Böylece lokal bir mağaza, sadece kendi bölgesinde, belli bir yarıçap dahilinde yer alan müşterileri hedefleyebilir veya daha büyük bir mağaza, örneğin kışlık ürünler satan bir spor mağazası, havaların daha soğuk geçtiği bölgelere satış yapacak şekilde kendini hazırlayabilir.
Yaşam Şartlarına Göre Segmentasyon Yaşam şartları segmentasyonu, demografik verilerle, psikografik verilerin birleşmesinden oluşur ve bir tüketici grubunun yaşam standartlarını tespit etmek için kullanılabilir. Bu tür bir veri çok değerli olacaktır zira lise öğrencilerine yönelik ürünleri, yetişkin bireylere tanıtmaya kalkışmak, boşuna pazarlama masrafı yapmak anlamına gelecektir.
Müşteri Değerine Göre Segmentasyon Müşterilerinizin para harcama hızına, satın aldıkları ürünlere, satın alma frekanslarına bakarak yaratacağınız segmentasyonlar, en iyi müşterilerinize daha fazla kaynak ayırmanız için doğru verilere ulaşmanızı sağlayacaktır. Örneğin bir banka, çok fazla harcama yapan müşterilerinin kredi kartı limitini artırmak isteyecektir veya online bir mağaza, sık alışveriş yapan müşterileri için kargo ücretini sıfırlamak isteyebilir. Yüksek değerli müşteriler söz konusu olduğunda, 20/80
57
veri oranını da hatırlamak lazım. Her firmagerçekten çok büyük kazanç sağlayan müşterilere sahiptir ve bu müşterilerin oranı, tüm müşterilerin arasında genellikle %20’ye isabet eder, öte yandan bu değerli müşterilerin yarattığı gelir, toplam gelirin %80’i kadardır. Bu yüksek değerli müşterilere odaklanmak, her firmanın birincil önceliği olmalıdır, aksi halde söz konusu yüksek değerli müşteriler, rakip firmaların müşterileri olabilirler.
Satın Alma Sıklığı Segmentasyonu Hedefli pazarlama kampanyaları için, müşterilerinizin satın alma sıklığına göre bir segmentasyon yaratmanız yararlı olacaktır. Böylece geri dönen müşterilerinizi ödüllendirerek daha sık alışveriş yapmalarını sağlayabilirsiniz. Örneğin, altı aydır alışveriş yapmamış olan müşterileri tekrar cezbetmek için özel bir teklif hazırlamanız mümkün olur ve bu teklifi sadece altı aydan fazladır alışveriş yapmamış müşterilerinize gönderebilirsiniz. Aşağıdaki örnekte, bölgesel bir mağazanın üç segment oluşturduğunu ve her biri için ayı pazarlama stratejisi oluşturduğunu görebiliriz.
Tahmin Etmek İçin Modelleme Kullanın Segmentesyona benzer şekilde, tahmini modelleme de pazarlamacılara çok keskin hedefli kampanyalar üretme imkanı tanır. İki teknik de müşterileri ve beklentilerini incelemek için kullanılabilir ancak modelleme, gelecekteki davranışları tahmin edeceği için bir adım daha öndedir. Modelleme, müşteri davranışlarını tahmin etmek için pratik bir yöntemdir ve istenen sonuçların oluşması için skor bazlı ön görüler oluşturmayı sağlar. Örneğin,
58
önümüzdeki 6 aylık süreçte hangi müşteri daha çok vaktini şirketin hizmetleriyle geçirecek? Aşağıdaki örnekler, tahmini modellemenin nasıl çalıştığını göstermek için kullanılabilir:
Tepki Modellemesi Bu modellem, pazarlama tekliflerine en çok tepki verecek müşterileri tespit etmek için kullanılır. Müiterilerden verileri toplayarak ve analiz ederek pazarlamacılar hangi müşterinin hangi aksiyonu alacağını tahmin edebilir böylece bu müşterilere özel, yüksek hedeflemeli özel teklifler gönderilebilir.
Satın Alma Modeli Eğilimi Bu değer, bir müşterinin belli bir ürünü satın alma eğilimini tahmin eder. Müşterinin satın alma eğilimini daha iyi anlamak, şirketlerin bu müşterilere başka ürünleri satmasını kolaylaştıracaktır. Bu tür bir modelde sıklıkla kullanılan veriler şu bilgileri içerir: Son 12 aydaki satın alma davranışları, harcama miktarı, sıklığı ve web sitesine tıklama sayıları gibi diğer veriler... Bir müşterinin satın almaya ne kadar hazır olduğunu anlamak, ona doğru tekliflerin gönderilmesini kolaylaştıracaktır.
Müşteri Taşma Modeli Müşterilerinizin servislerinizi kullanmayı bırakmasına veya başka markaya geçmesine neyin neden olduğunu anlamak, onların taşma riskini azaltacaktır. Taşan müşteri modeli, müşterilerin satın alma sıklığını veya son satın alma zamanını değerlendirir. Bu analiz sayesinde, markadan vazgeçmek üzere olan satın alma frekansı düşen müşterileri tespit etmek mümkün olur. Bu
tür müşteri davranışlarına tetikler ekleyerek ve müşteri memnuniyeti stratejileri geliştirerek, müşterileri markadan vazgeçmeden önce yakalamak mümkün olur.
Pazarlama Yatırımınızın Geri Dönüşünü Daha İyi İş Zekası ile Maksimize Edin Bugünün esnek iş zekası araçları sayesinde, şirketler bugün artık verileri analiz etmek, müşterileri segmentlere ayırmak ve tahmin modelleri oluşturarak karar almak konusunda herzamankinden daha fazla güce sahipler. DataMentor’un iş zekası çözümü hedeflenmiş pazarlama ve veri analizi ile şirketlere yatırımın geri dönüşünü maksimize etmek için yardımcı olur. Data Mining & Analiz: Müşterileriniz hakkında daha fazla bilgi edinmek ve onlarla etkileşmek için büyük boyutlu verileri analiz eder. Segmentasyon: En karlı pazarlama fırsatlarını tespit edebilmek için en doğru müşteri ve ürün segmetnlerini oluşturmanıza yardımcı olur. Pazarlama Kampanyaları Raporlanması: Hızlı ve kolay şekilde, pazarlama kampanylarınız hakkında ölçülebilir sonuçları raporlayarak kampanya sürecinin en iyi şekilde anlaşılmasını sağlar. Modelleme: Müşteri alışkanlıkları hakkında temiz bir görüntü elde etmenizi sağlar ve böylece daha isabetli pazarlama kampanyaları oluşturmanıza yardımcı olur.
Müşterileri Sadakat Kampanyaları ile Elinizde Tutun Başarılı firmalar şunu bilir ki, sadık müşterilere odaklanmak hayatta kalmak için çok önemlidir. Sadakat kampanyaları fikri aslında yeni bir buluş değil. FiveStars’ın raporlarına
göre, bir firmanın sadık müşterisi firmaya, yeni bir müşteriden on kat daha fazla kazanç sağlıyor. Sadık müşterilere odaklanmak, bu ilişkiyi güçlendirir ve müşterinin başka bir markaya gitme riskini azaltarak geliri maksimize eder. Sadık müşterilere odaklanmanın diğer sebepleri: VIP ve sadık müşterileriniz, markanız hakkında olumlu yorumlarını %70 daha fazla yayar. Ayaklı reklam panonuz gibi çalışırlar. Sadık müşterilerinizin, ürünlerinizden ekstra satın alma ihtimali %6070 arasındadır. Bu müşterileriniz için özel bir ödül programı tesis etmeniz, işinizin hızlıca büyümesi için önemlidir. Sadakat programlarına üye olan müşteriler, markadan haberler ve duyurular almak isterler. Ayrıca araştırmalar gösteriyor ki, bir markanın sadık müşterilerinin %65’i, kuponlar veya özel indirimler gibi fırsatları daha sık ve düzenli şekilde almak istiyorlar. Ancak bu müşteriler, markanın tüm tekliflerini duymak istemiyorlar. Müşteri profillerini analiz ederek ve kanal seçimlerini inceleyerek bu müşteriler için en doğru ve isabetli teklifleri ulaştırmak önem kazanıyor.
Sosyal Müşterilerle Yeni Gelir Fırsatlarını Keşfetmek Sosyal medya iş dünyasını daha fazla rekabetçi olma yönünde değiştirdi. Bugünün sosyal tüketicileri bir firmayı Facebook’ta beğenerek, forumlarda bir ürün hakkında olumlu yorumlar yaparak veya Instagram da bir fotoğraf paylaşarak büyük etki yaratıyorlar. Tüketiciler, favori markalarını sosyal medyada
aktif olarak arıyorlar ve markayla iletişim halinde olmak istiyorlar. Sosyal medya, müşterilerini anlamak ve yeni gelir kaynaklarını tespit etmek adına firmlara yeni imkanlar sunar. Müşteri Servisi: Müşterilerle pozitif ilişkileri sürdürebilmek için sıradışı bir müşteri servisi anahtar role sahiptir. NM Incite tarafından yapılan araştırmalara göre ABD sosyal medya kullanıcılarının yarısına yakını bugün müşteri servislerine aktif olarak sosyal medya üzerinden ulaşıyor. Sosyal medya üzerindeki müşteri şikayetlerine, sorulara ve yorumlara dikkat etmek, sosyal takipçilerle daha iyi bir ilişki kurmak için çok önemlidir. Ek Teklifler ve Gerçek Zamanlı Mesajlaşma: Firmalar, sosyal davranışları gerçek zamanlı izlemenin ve anlamanın etkilerini ve
ödüllerini artık anlamaya başlıyorlar. Sosyal medya sitelerini gözlemleyerek sosyal davranışları müşteri veri tabanına entegre etmek firmalar müşterileriyle daha kişisel, birebir iletişim kurma imkanına sahip olur. Örneğin, sosyal forumlardaki pozitif bir yorum, bedava bir ürünle hemen ödüllendirilebilir. Daha da önemlisi, bu yöntem sayesinde öfkeli bir yoruma hızlıca cevap verilebilir. Müşteriler, firmaların en önemli varlıklarıdır. Müşterlerinizi anlamak, bugünün rekabetçi ekonomisinde, her şeyden daha önemlidir. İnovatif veri çözümlerini kullanarak müşteri istihbaratını geliştirmek gelirlerinizi maksimize etmek, kazançlı yeni müşteriler edinmek ve mevcut müşterilerinize yeni ürünler satarak karlılığınızı yükseltmek için önemlidir.
59
donanım
BT Günlüğü Test Merkezi, bundan böyle her ay yeni çıkan ürünleri mercek altına alıyor. Deneyimli bir kadro ile özellikle mobil hayatın inceliklerine parmak basacak olan BT Günlüğü, sunuculardan tutunda basit bir cep telefonuna kadar düşünebileceğiniz her türden ürünü sizlere anlatmak ve açıklamak için çabalayacak. Eskiden kurumsal ve son kullanıcı olarak iki ayrı ürün grubu pazarı bulunuyordu, fakat son yıllarda bu pazar ayrımı yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Kurumsal pazara hitap eden ürünlerin çalışan kullanıcılar için tasarlandığı bir gerçek. Ama şunu da unutmamamız gerekiyor her kurumsal kullanıcı aynı zamanda bir son kullanıcı ve birçok çalışan kendi özel teknolojik cihazını aynı zamanda işyerinde de kullanıyor. Yapacağımız ürün incelemelerindeki amacımız ise siz değerli okuyucularımıza satın alma kararı konusunda yardımcı olmak. Bu konuda aklınıza gelebilecek herhangi bir soruyu istediğiniz zaman bizlere sorabilirsiniz. E-Posta adresimiz info@btgunlugu.com. 60
4 GB Bellekli Akıllı Telefon Asus Zenfone 2 Zenfone ile büyük bir başarı yakalayan Asus, Zenfone 2 ile bunu pekiştirmek istiyor. 4 GB belleği ile kendisini farklılaştıran Asus Zenfone 2 inceleme altında. 10.9 mm kalınlığında olan Zenfone 2, ilk izlenim olarak ele rahat oturuyor. Tasarımda çok fazla bir değişiklik yapılmadı. Yine de benzer ürünlerle kıyasla oldukça hoş bir tasarıma sahip olduğunu söylemek mümkün. 5.5 inç ekranlı bu ürün benzer ürünlerle kıyasla boyut olarak biraz daha büyük. Ama bu da pek bir rahatsızlık vermiyor. Zenfone 2’yi kullanmaya başladıktan sonra, her ne kadar ele iyi otursa da, plastik kasanın kaygan olduğunu zamanla anlıyorsunuz. Ürünün ağırlık noktası da öne doğru olması, elinizden kayıp düşmesine neden olabiliyor. 5.5 inç IPS ekranı oldukça parlak. Ekranın renk doğruluğu gayet başarılı. Renkler güçlü ve kesin. Ayrıca Kontrast değeri de olması gerektiği gibi. 401 ppi’lık piksel yoğunluğu en iyisi olmasa da yeterli. Üründe beğendiğimiz bir özellik Gorilla Glass 3 teknolojisine sahip olması ve ekranın parmak izi lekelerini pek bırakmaması. Bununla birlikte dokunmatik teknolojisi de çok başarılı. Zenfone 2’nin parlaklığı, güneşli ortamlarda kullanılması için yeterli değil.
4 GB Bellek Zenfone ailesinin en önemli özelliği Intel mobil işlemci kullanması. 64 bit Intel Atom Z3580 işlemcisni kullanan Zenfone 2 (ZE551ML) 2.3 GHz’lik bir çalışma frekansına çıkabiliyor. Bu işlemci 4 GByte kapasiteli bir bellek ile birleştiğinde müthiş bir performansa ulaşmak elden değil. Öyle ki aynı anda birden çok oyunu açıp, oyunlar arasında rahatlıkla gezinmek her telefonun harcı değil. Multitasking görevler Zenfone 2 için sorun teşkil etmiyor. Zaten genel performansa bakıldığında Galaxy S5’e çok yakın olduğunu söylemek mümkün. Grafik performansı ise Galaxy S6’dan biraz daha düşük.
Teknik Özellikler: Ekran: 5.5 inç (1920 x 1080, 401ppi) Kamera: 13MP arka, 5 MP ön Bellek: 4 GB Kapasite: 32 GB Boyut: 152 x 77 x 11 mm Ağırlık: 170 g
Üründe beğenmediğimiz bir özellik 3000 mAh’lik pilin değiştirilememesi. Buna karşın Zenfone 2’yı 40 dakikada %60 oranına getiren hızlı şarj özelliği görülmeye değer. Ayrıca şunu da belirtmekte fayda var. Zenfone 2’nin pil kullanım süresi oldukça uzun.
13 MP’lik Kamera Yeterli mi? Asus, Zenfone 2’nin kameralarını değiştirdi. Bu kameralar, Zenfone ile kıyasla daha düşük ışıklı ortamlarda çok daha iyi fotoğraflar çekebiliyor. 13 MP’lik arka kamera f/2.0 diyafram aralığına sahip. Benzer ürünler 1.9 hatta 1.8 diyafram aralığına sahip olması bu ürünü ne yazık ki çok özel kılmıyor. Ön tarafta bulunan 5 MP’lik kamera için de benzer şeyler söylemek mümkün. Üründe beğendiğimiz bir özellik HDR çekim yapabilmesi ve manuel olarak da ayarlanabilmesi. Bununla birlikte PixelMaster uygulaması, karanlık ortamlarda iyi fotoğraflar çekmenize olanak tanıyor. Zenfone 2’nin çok uygun fiyatlı Zenfone’un başarısını yakalayıp yakalayamayacağını merakla bekliyoruz. Sonuçta Asus, bu ürün ile meraklıları iki kere şaşırtmasını bildi. Biri yüksek performans ve donanım birleşenleri, ikincisi de bir önceki nesil ile kıyasla yüksek fiyatı.
61
donanım
Turkcell’in Yeni Akıllısı T60
Tasarım olarak iPhone’u andıran T60, 7,8 milimetrelik inceliği, 129 gr ağırlığı ve 5 inçlik IPS HD ekranı ile kendisini farklılaştırmak istiyor. Tasarım hatları oldukça başarılı , fakat burada kullanılan malzeme kalitesi çok daha iyi olabilirdi. Gümüş renkli kasa, her ne kadar metal gibi görünse de, yakından bakıldığında ucuz bir plastik telefona benziyor. Ele çok iyi oturan T60, sabit bir kasaya sahip. Bunun anlamı arka kapağının çıkmaması ve 2400 mAH’lik pilin değiştirilememesi. Turkcell T60, 5.0 inç boyutunda bir ekrana sahip. Bu ekran ne yazık fi Full HD çözünürlüğünü desteklemiyor. Bunun nedeni HD ekran koyarak pil kullanım süresini arttırmak olabilir. Zaten işlemciye bakıldığında durum daha iyi anlaşılıyor. Sekiz çekirdekli Qualcomm Snapdragon 615 işlemcisi 1.5 GHz hızında çalışıyor. 2 Gbyte bellek ve 16 GByte’lık kapasite ortalamanın üzerinde bir performans almak için yeterli. Yine de bu üründen çok yüksek bir performans beklemek yanlış olur.
Turkcell T60, 13 MP’lik otomatik odaklama özellikli gelişmiş bir kameraya sahip. Bu kamera kaliteli ve canlı görüntüler elde edebiliyor. Fakat loş ortamlarda ne yazık ki istenilen performansı veremiyor. Sesli komut veya el işaretleriyle çekim yapılabilmesi başarılı bir özellik. Geniş açılı ön kamera 5 MP’lik bir çözünürlük değeri sunuyor ve bir Selfie kamera için de ideal bir seçenek oluşturuyor. Teknik Özellikler İşlemci: Qualcomm 8939 1.5 GHz 8 Çekirdek Hafıza: 16 GB Ekran: 5inç HD IPS (1280x720) Kamera: 13 MP arka /5 MP ön Boyutlar: 144.2 x 71.7 x 7.8 mm Ağırlık: 129 g
Basları En Derinden Hissedin Philips SHL 3265
Philips SHL 3265, hareket halindeyken bile sizlere başarılı dinlenme deneyimi sunan cihazlar arasında yer alıyor. 80 mm genişliğinde yumuşak yastıklı dönebilen modülleri ve katlanabilen yapısı ile kolay taşıma ve saklama imkanına sahip olan bu kulaklık bozulmayan, kaliteli baslar ve hassas sesler sunuyor. Böyle olmasının en büyük nedeni de 40 mm’lik Neodimyum sürücüleri sayesinde mükemmel ses netliği ve etkili bası bir araya getirmesi. 107 dB’lik yüksek ses düzeyinde bozulma olmaması için 22000 mW yüksek güç kullanımına sahip olan SHL3265, bu sayede her ses seviyesinde ve giriş gücünde net ve bozulmayan sesle müzik dinlemeye imkân veriyor. 32 Ohm’luk empedansı ve 8 - 27.000 Hz aralığındaki frekans tepkisi, Philips SHL3265’e önemli bir güç katıyor. Yerleşik mikrofonu ve çağrı yanıtlama düğmesiyle birlikte eller serbest modunda telefon görüşmelerine de imkan veren SHL3265’te, akıllı tasarım ve dayanıklı menteşeler gibi özenle seçilen malzemeler, kulaklık parçalarının kolayca hareket ettirilmesini sağlıyor. Unutmadan söyleyelim. Geleceğin DJ’leri düşünülerek tasarlanan Philips SHL3265’ın kulaklıkları, parça miksleme sırasında tek kulakla rahatça dinlemek için 165 derece dönme açısına çıkabiliyor.
62
Teknik Özellikler Sürücü: 40 mm Neodimyum Konektör: 3.5 mm Frekans aralığı: 8 - 27.000 Hz Ses çıkış gücü: 107 dB Kablo uzunluğu: 1.2 m Ağırlık: 510 gr
4K Ekranı İle Fark Yaratıyor Dell Inspiron 15 7548
Dell, Inspiron 15 ailesini yenilendi. 4K destekli bir ekrana sahip olan Dell Inspiron 15 7548, zengin donanım birleşenleri, küçülen kasası ve yüksek performansı ile günümüzün modasına uyum sağlamış durumda.
Teknik Özellikler: Ekran: 15.6 (3840x2160) İşlemci: Core i7 5500U 2.4 GHz Ekran kartı: AMD Radeon R7 M270 (4 GByte) Bellek: 16 GByte Kapasite: 256 SSD Ağırlık: 2.1 kg
Yeni nesil Inspiron 2.3 mm daha ince ve 500 gr daha hafif. Ürüne yandan bakıldığında 15.6’inç’lik bir ürün için çok ince olduğu hemen anlaşılıyor. Tamamen alüminyum bir kasaya sahip olan bu ürün, mükemmel bir malzeme kalitesi ve işçiliğe sahip. Sağlamlık üst seviyelerde. Üst kapağa baskı uyguladığınızda birçok ürünün ekranında bu baskı hissedilebiliyor. Dell Inspiron 15 7548’de böyle bir zayıflık göstermemesi çok büyük bir avantaj. Dell, ürünü ince yapabilmek için en temel arabirimleri koymayı uygun gördü. Ethernet giriş ne yazık ki yer almıyor. Kenarların arka bölümlerinde yer alan toplam 3 adet USB girişinden iki tanesi USB 3.0 teknolojisine uyumlu. Dell 7537’de yer alan Numpad, Dell 7548’de yer almıyor. Buna karşın tuşlar daha geniş ve kullanımı çok daha rahat. Klavye’nin iki kademeli aydınlatmalı olması önemli bir artı. Dell Inspiron 15 75482in en önemli özelliği kuşkusuz 4K ekranı. 3.840 x 2.160 çözünürlüğüne ulaşan bu ekranın parlaklık değerinin daha iyi olmasını isterdik. Kontrast ve siyah değeri de daha iyi olabilirdi. Buna karşın renk doğrulu gayet başarılı. Benzer bir durum dokunmatik ekran için de söylenebilir. 10 noktalı dokunmatik ekran çok hızlı tepki verebiliyor.
Unutmadan söyleyelim. Dell Inspiron 15 7548’in sahip olduğu yüksek çözünürlüğü yüzünden Windows’un ikonlarında kalibrasyon sorunları yaşanabiliyor.
Performans Kullanılan Core i7 5500U işlemcisi, 15 Watt’lık değeri ile (standart mobil işlemciler 35 Watt güç tüketiyorlar) esasında oldukça düşük güç tüketen bir ürün. İki çekirdekli olan bu işlemci 2.4 Ghz’lik çalışma frekansını 3 GHz’e kadar çıkartabiliyor. 256 GByte’lık lite-on SSD disk’ten 200 Gbyte’ı kullanılabilir durumda. Tüm bunlar 16 Gbyte2lık bir bellek ile birleştiğinde oldukça yüksek bir performans elde ediliyor. Dell Inspiron 15 7548, hiçbir şekilde zorlanmıyor. Tüm uygulamalar rahatlıkla açılıyor. SSD disk performansı da en iyisi olmazsa da ortalamanın üzerinde olması sayesinde istekleri karşılıksız bırakmıyor. Üründe beğendiğimiz diğer bir özellik hem Intel HD 5500 hem de AMD Radeon R7 M270 grafik yongasına sahip olması. Intel HD 5500 çok düşük bir güçte iyi bir performans sunuyor ve bu özellik pil kullanımını olumlu yönde etkiliyor. AMD Radeon R7 M270 ise yüksek performans arayan kişiler için birebir. Yine de şunu söylemekte fayda var. Oyun profesyonelleri Dell Inspiron 15 7548 ile istediklerini bulamayacakları kesin. AMD Radeon R7 M270’den çok daha iyi yongalar var ve mutlaka onlar tercih edilmeli. Neticede, fiyat/performans oranına bakıldığında Dell’in işi oldukça zor. Rakipler çok daha ilginç ürünlerle Dell’e bu pazarı dar edecek gibi gözüküyor.
63
donanım
Tahtın Yeni Sahibi Logitech MX Master
Uzun zamandır fare konusunda yeni bir ürün geliştirmeyen Logitech, sessizliğini bozdu. Çok da iyi oldu. Çünkü piyasaya sürdüğü yeni ürün olan MX Master performansı ile göz dolduruyor. MX Master kablosuz standartlarını destekliyor. Bu esasında çok büyük bir avantaj. Ama MX Master kullanıcıya çok daha fazlasını sunuyor. Bu ürün aynı anda üç farklı cihazda kullanılabiliyor. Alt kısımda bulunan düğmeler sayesinde üç cihaz arasında rahat bir geçiş sağlanabilmesi gerçekten çok iyi düşünülmüş bir özellik. Ürünün diğer bir özelliği dinamik bir kaydırma tekerleğinin olması. Bu kaydırma tekerleği benzer ürünlerde olduğu gibi çok sayfalı dokümanların çok rahat okunması sağlanıyor. Bu tekerlek sayfalar arasında kaydırma yaptığınızda tıklatmalı bir kaydırma yapıyor. Kaydırma tekerleğin arkasında bir tuş takımı bulunuyor. Bu tuş takımına ulaşmak her ne kadar zor olsa da ileri ve geri olarak programlanmış durumda olması iyi düşünülmüş bir özellik. Örneğin
web tarayıcısındaki ileri ve geri butonlarını bu tuş takımına basarak aktif hale getirebilmeniz çok önemli. Pil demişken şunu da hemen belirtelim. MX Master şarj edilebilir dahili bir batarya ya sahip. Bu batarya 40 gün boyunca şarj edilmeden çalışabiliyor. Bataryanın bitmesi de çok dert değil. Çünkü MX Matser’i beraberinde verilen kablo ile 1 dakika şarj ettiğinizde 2 saat boyunca rahatlıkla çalışabiliyorsunuz. Ürünün diğer bir artısı ise kablo ile şarj olurken kullanılabilir olması. Teknik Özellikler Kablosuz teknoloji: 2,4 GHz , Bluetooth Algılayıcı teknolojisi: Karanlık Alan Lazer algılayıcısı Kablosuz çalışma mesafesi: 10 m Tuş sayısı: 5 Boyut: 85 x 126 x 48 mm Ağırlık: 145 gr
Cebe Sığan Windows Lenovo Miix 2
8 inç büyüklüğünde olan Miix 2, 216 x 132 x 8 mm boyut değerleri ile neredeyse iPad Mini Retina ile aynı ölçülere sahip. 340 gr ağırlığı ile rahat bir taşıma sağlayan Miix 2 ,hafif pürüslü metal görünümlü arka tarafı ele çok iyi oturuyor. Benzer ürünlerle kıyasla parmak izi bırakmayan bu yüzey, hafif esek bir yapıya sahip. iPad mini kadar olmazsa da iyi bir işçilik ve stabiliteye sahip olan Miix 2, üzerinde mikrofon/ kulaklık, Mini USB 2.0 yuvası ve MicroSDXC kart okuyucusu bulunuyor. 800 x 1280 dpi çözünürlüğüne ulaşan IPS ekran, 188 dpi piksek yoğunluğuna sahip. Bunun anlamı ekrandaki ikonları rahatlıkla görebilmeniz. Bay Trail kod adlı Intel işlemci, Turbo Boost özelliğini destekleyen dört çekirdeğe sahip. Intel Atom Z3740, 22 nm mimarine göre üretildi ve 1.3-1.8 GHz çalışma frekansına kadar çıkabiliyor. Bunun anlamı, Miix 2 ile beraberinde gelen Microsofts Office Home uygulamasını rahatlıkla çalışabilmesi. Full HD videolar sorunsuzca oynatılabiliyor. Video görüşmeler, Internet’te gezinme ve basit oyunlar’da Miix 2’yi terletmeye yetmiyor. Uzun lafın kısası. Windows 8.1 işletim sistemli bir Tablet’i cebinde taşımak isteyen kullanıcılar Lenovo Miix 2, çok iyi bir seçenek olduğunu rahatlıkla söylemeliyiz. Windows 8.1 dizüstü bilgisayar ile yaptığınız birçok işi bu ürün ile de rahatlıkla yapmak mümkün.
64
Teknik Özellikler Ekran: 8 inç IPS (800x1280) İşlemci: Intel ATOM Z3740 Bellek: 2 Gbyte Kapasite: 32 GByte Boyut: 216 x 132 x 8 mm Ağırlık: 340 gr
Tasarımı İle Fark Yaratıyor Lenovo Vibe X2
Farklı tasarımı ile ilgi çeken Lenovo Vibe X2, 5 inç ekranı, sekiz çekirdekli işlemcisi, 32 GByte belleği ve 13 MP’lik kamerası ile birçok isteği karşılıksız bırakmıyor. Uygun bir fiyata da sahip olan Vibe X2’ye yakından bakıyoruz. Teknik Özellikler: Ekran: 5 inç IPS ( 1920 x 1080 piksel) İşlemci: 8 çekirdekli 2 GHz Mediatek Bellek: 2 GB Kapasite: 32 GB Boyut: 140.2 x 68.6 x 7.3 mm Ağırlık: 120 g
Lenovo Vibe X2,daha önce görmediğimiz ve çok başarılı bulduğumuz bir tasarıma sahip. Böyle bir üründe herkes metal bir kasa beklerken, Lenovo Polycarbon malzemeyi tercih etti. Lenovo’nun bu kararı esasında bir dezavantaj teşkil etmiyor. 5 inç büyüklüğünde IPS OGS ekrana sahip olan Vibe X2, 1920x1080 Full HD çözünürlüğüne ulaşıyor. Bu ekranın özelliği, görüntüleri oldukça keskin ve yüksek bir parlaklıkta sunması. Renk dağılımı ve kontrast oranı da oldukça başarılı. Bununla birlikte dokunmatik performans’ta ortalamanın çok üstünde. Pil kullanımına gelince, Vibe X2 bir gün boyunca rahatlıkla çalışabiliyor. Burada kullanılan pil 2300 mAh’lik değeri ile birçok kişiye düşük gelebilir. Ama şunu söylemeden de edemeyeceğiz. Lenovo’nun bu ürün ile birlikte sunduğu güç tasarruf opsiyonları gerçekten çok başarılı. Ayrıca beraberinde verilen 2A’lik adaptör, Vibe X2’yi oldukça hızlı şarj edebiliyor.
Performans Lenovo Vibe X2, tıpkı Meizu MX4 gibi Mediatek MT6595M işlemcisini kullanıyor. 2 GHz’lik bir çalışma frekansına sahip olan bu işlemci, üzerinde sekiz çekirdek (4+4, Cortex A17 ve Cortex A7)barındırıyor. Bu işlemci 2 GByte bellek ve 32 GByte kapasite ile birleş-
tiğinde oldukça yüksek bir performans sergiliyor. Öyle ki üst seviye telefonlarda bildiğimiz kesintisiz ve takılma yaşatmayan kullanım Vibe X2’de gözlemledik. Yaptığımız oyun testlerde herhangi bir zayıflık göremedik. Bununla birlikte 1080p filmler sorunsuzca çalıştı. Unutmadan söyleyelim. Toplam kapasite ne yazık ki artmıyor. Lenovo, Vibe X2 microSD kart okuyucusuna sahip değil.
Kamera Lenovo Vibe X2, ön tarafta 5 MP arka tarafta da 13 MP’lik kameralara sahip. Bu kameralardan büyük bir performans beklemek yanlış olur. Öyle ki arka kamera F2.2’lik bir diyafram aralığına sahip. Benzer ürünlere baktığımızda çok daha düşük diyafram aralık değerine sahip ürünler görüyoruz. Dolaysıyla loş ortam çekim performansı, bu üründe hemen belli oluyor. Vibe X2, gün ışığında oldukça kaliteli ve keskin fotoğraflar çekebilmesine karşın gece çekimlerinde, flaşlı bile olsa ortalama performansının çok altında olduğunu söylemeliyiz. Lenovo, özellikle bu alanda yeni bir yazılım güncellemesi çıkartması şart. Oluşan fokus sorunları ancak bu tarz bir çözüm ile halledebilir. Ne artısı ne de fazlası olan ön kamera için söylenecek çok fazla bir şey yok. Neticede, Lenovo Vibe X2 uygun fiyata yüksek bir performans sergileyen oldukça başarılı bir akıllı telefon. Bu üründe kameranın daha iyi ve pil kapasitesinin daha yüksek olmasını isterdik. Bunu dert etmeyecek olan kullanıcılar, tasarımı ile herkesi kendine çeken Vibe X2 ile iyi bir seçenek oluşturacaklarını söylemeliyiz.
65
editör
Siber Güvenliğin Zorlukları Ortaya Çıktı Yapılan bir ankete göre katılımcıların %86’sı daha fazla kamu-özel sektör işbirliği istiyor; %41’i ise halihazırda saldırılardan dolayı fiziksel zarar yaşamış durumda. Aspen Institute ve Intel Security tarafından yayınlanan ankete göre, kritik altyapı şirketlerinde çalışan bilgi teknolojileri (BT) yöneticileri (ankete katılanların %86’sı), artan siber güvenlik tehditlerine karşı tedbir alabilmek için tehdit istihbaratının paylaşılmasına yönelik kamu-özel ortaklığına ihtiyaç duyulduğunu düşünüyor. Ankete yanıt verenlerin çoğunluğu (%76) ulusal sınırlar içerisinde kritik bir altyapı şirketi siber saldırı sonucunda zarar gördüğünde ulusal savunma gücünün müdahale etmesi gerektiğini savunuyor. Anket sonuçlarına göre: İyileştirmeler Fark Ediliyor: Katılımcıların %50’si üç yıl öncesinde şirketlerini “çok veya oldukça çok” zayıf olarak değerlendireceklerini belirtirken, buna karşın sadece %27’si şirketlerinin şu anda “çok veya oldukça çok” zayıf olduğunu düşünüyor. Devlet Katılımı Teşvik Ediliyor: Konu devletin özel sektörün işine dahil olmasına geldiğinde özel sektör genellikle çekimser kalıyor; ancak ankete yanıt verenlerin %86’sı altyapının korunması alanında kamu ve özel sektör arasındaki işbirliğinin başarılı bir siber savunma için kritik olduğunu düşünüyor. Mevcut Çözümlere Güven Duyuluyor: Ankete yanıt verenlerin yüzde altmış dördü, iyi düzeyde BT güvenlik tedbirlerinin halihazırda uygulanması sayesinde ölümcül bir saldırının henüz gerçekleşmediğini düşünüyor. Anket katılımcılarının %84’ü, uç nokta koruması, ağ güvenlik duvarı ve güvenli web ağ geçidi gibi kendi güvenlik araçlarının performansından memnun veya çok memnun olduğunu ifade ediyor. Aksaklıklar Artıyor: Ankete yanıt verenlerin %70’inden fazlası, şirketlerindeki siber güvenlik tehdit düzeyinin giderek yükseldiğini düşünüyor. Ankete yanıt veren her on kişiden yaklaşık dokuzu (%89), son üç yıl içerisinde şirketlerinde güvenli olduğunu düşündükleri bir sistem üzerinde en az bir saldırı yaşadıklarını söylüyor. İnsan Hayatına Mal Oluyor Mu?: Ankete yanıt verenlerin yüzde kırk sekizi, önümüzdeki üç yıl içerisinde kritik altyapıda insan hayatına mal olan bir siber saldırısının gerçekleşme ihtimalinin bulunduğunu düşünüyor. Kullanıcı Hatası Hala 1 Numaralı Sorun: Ankete yanıt verenler, kritik altyapıya yapılan başarılı saldırıların en büyük sebebinin kullanıcı hatası olduğuna inanıyor. Devlet Müdahale Etmeli: Ankete yanıt verenlerin yüzde yetmiş altısı, ulusal sınırlar içerisinde kritik bir altyapı şirketi siber saldırı sonucunda zarar gördüğünde ulusal savunma gücünün müdahale etmesi gerektiğini savunuyor. Ülkeler Farklı Bakış Açılarına Sahip: Ankete ABD’den yanıt verenler, Avrupalılara kıyasla kritik altyapıda insan hayatına mal olacak katastrofik bir siber saldırının gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyor.
66
Ecevit BIKTIM
Yayın Danışmanı ecevit@btgunlugu.com
BT Yรถneticileri Bu Adreste Buluล uyor
BTGunlugu.com