style röportaj
Öncelikle röportaj teklifimizin kabulü için teşekkür ederiz. Biraz kendinizden bahsedebilir misiniz okurlarımıza? VANGİAD Başkanı Eren Gökçenay kimdir? 1984 yılında Van’da doğdum. İlk , orta ve lise eğitimimi Van’da tamamladıktan sonra, Marmara Üniversitesi Fransızca Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldum. 2009 yılından beri babamla beraber kurmuş olduğumuz Sager Enerji Yönetimi’nde görev yapmaktayım. Alternatif enerji üzerinde yoğun çalışmalarımız bulunmaktadır.2010’dan beri Van’daki sivil toplum örgütlerinde; başta Kent Konseyi, Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu ve Ekonomi Konseyi’ nde yönetim kurulu üyeliklerim var. 2013 yılında 4 yıllık üyelik geçmişimin bulunduğu Van Genç İş Adamları Derneği’nin başına geçtim. Evliyim, çocuğum henüz yok.
İş hayatınızdaki görevleriniz nelerdir? İş hayatında, enerji firmamızla beraber bizler de büyümekteyiz. Van’ın en büyük problemi olan kalifiye personel eksikliğinden dolayı, firmamızın hemen hemen
2
bütün işlerini bizzat üslenerek ve babamın bilgi ve tecrübelerinden de faydalanarak enerji sektöründe önemli bir noktaya gelmiş bulunmaktayız. Alçak, orta ve yüksek gerilim işlerinde faaliyet gösteren bir firma olarak, çetin rekabetleri tam olarak yaşamadık lakin her başa geçişin zorlu bir süreci mutlaka var ve ben bu süreci yaşayarak başkan oldum. Sosyal alanlardaki etkinliğim, genç girişimciliğimin etkisi ve ufak stratejik kararlarla bu süreci başarıyla sonuçlandırdığımı düşünüyorum.
VANGİAD olarak kaç üyeye sahipsiniz? Şu anda 53 üyemiz var ve sayımız hızla artıyor. Genç nüfus sorumluluk üstlendikçe ve bilinçlendikçe inanıyorum ki azımsanmayacak kadar çok üyemiz olacaktır.
VANGİAD olarak şimdiye kadar neler yaptınız? Neler yapacaksınız? Neler yapmak istiyorsunuz? Başkanlık döneminin çok başındayız ve şu ana kadar eksiklerimizi belirleyip, avantajlarımızı-dezavantajlarımızı fırsatlarımızı ve tehditlerimizi hazırlayarak bir rapor oluşturduk.Genç nüfusun nasıl etkin olabileceğini, çağa ve teknolojiye nasıl uyum sağlayabileceğini araştırdık ve
www.edremitkonaklari.com
rapor oluşturduk.Ermenistan Genç İş Adamları Derneği ve Erivan Ticaret Odası ile yapmış olduğumuz ikili görüşmeler sonrasında Van’da Genç İş Adamları Derneği olarak bir panel ve iş konferansı düzenledik ve başarıyla sonuçlandı. Ermeni işadamlarıyla birlikte organize sanayimizi, küçük sanayimizi, sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek diyalog gelişimine öncülük ettik. 2 aylık başkanlık sürecinde bunları başarabildik. Ekibimiz, genç bireylerden oluştuğu için geleceğe yönelik adımlarımızda, onların iş hayatında aktif bir rol üstlenmesine yönelik çalışmalar olacaktır. Çeşitli seminer ve toplantılar düzenleyerek ve eğitim vererek bu noktada hızla bir aşama kaydedeceğimiz kanısındayım.
Bölgenizdeki kadın istihdamı konusunda ne tür çalışmalarınız olacak; iş kadınlarına yönelik ne tür faaliyetler yapacaksınız ? Bölgemizin büyük bir problemi olan kadın istihdamı konusundaki adımlarımızı dernek üyeliklerimizde kadın üyelerimizin de bulunmasıyla ve söz hakkının olmasıyla desteklemekte, aynı zamanda yapılacak olan tüm faaliyet ve seminerlerde kadın dernekleriyle ve işçi bulma kurumuyla dirsek temas çalışmayı hedeflemekteyiz.
Türkiye’de girişimci olmak için sermaye mi yoksa fikir mi daha önemlidir? Girişimcilik, eğitimle geliştirilebilir bir alan olduğu için sermaye Yadsınamaz. Fakat tecrübe konusunda sermayeleri yönetenin her zaman fikirlerin olduğu kanısındayım. Yönetebilecek bir sermayeyi de ancak iyi, geliştirilebilir strateji yöntemleriyle ve fikir yapıyısla oluşturabiliriz.
Bir girişimci sosyal hayatında başarılı olmak için neler yapmalı? Girişimci, aslında sosyal hayatında başarılı olan kişi demektir. Biz gençler , Van’ın nabzını tutan kişiler olarak sosyal hayatta da, kadın erkek ilişkilerinde de, sosyal aktivitelerde de yer alarak, en büyük avantajımız olan Yüzüncü Yıl Üniversitesi’yle ortaklaşa çalışmayı planlamaktayız. Çünkü geleceğin iş adamları o sıralarda yetişiyor. Bununla beraber günümüz şartlarında önemli bir statüye gelen yenilenebilir enerjiye yönelinmiştir. Van’ın en büyük potansiyeli olan güneşe, yönelerek şu anda EPDK ‘da büyük kapasiteli lisanslı bir proje başvurumuz bulunmaktadır. Güneş enerjisinden elektrik üreterek; hem ekonomiye, hem istihdama, hem de günümüz koşullarıyla çağa ayak uydurmayı hedeflemekteyiz. Aynı zamanda inşaat birimimizle ve makine parkımızla alt yapı hizmetlerine yönelik çalışmalarımız da mevcuttur.
VANGİAD başkanı olmaya nasıl karar verdiniz? Üniversiteyi ve askerliğimi bitirip Van’a dönüş yaptıktan Sonra, Van’daki platformlarda söz sahibi olmak, bildiklerimi ve öğrendiklerimi paylaşabilmek , genç olarak bir yön belirleyici olma isteğim beni genç iş adamları derneğine yöneltti. Onursal başkanımız, aynı zamanda eski Genç İş Adamları Derneği başkanı olan sayın Kadri Salaz’a bu
noktada teşekkürlerimi bir borç bilirim. Onun da etkisiyle böyle bir STK’da yerimin olması gerektiğine inandık ve başladım.
Global arenadaki girişimcilik kültürü ile ülkemizdeki girişimcilik kültürünü; özellikle bulunduğunuz bölgeyle karşılaştırırsak; farklar neler, ne durumdayız? Van konum itibarı ile, çevre ülkelere yakınlığıyla aslında bu rekabette erişkin düzeye ulaşabilirliğimizin göstergesidir. Çünkü salt kendi ülkemizle değil, diğer ülkelerle de ticari faaliyetlerimiz bulunmaktadır. Sınır ticaretlerinin artması, bu kültürlerin kaynaşmasıyla global arenada aslında çok geri kalmadığımızı söyleyebiliriz. Sadece mevcut şartları iyileştirmek bile bizleri bir adım öteye geçirebilir çünkü yabancı dil konuşabilirlik oranı hızla artmaktadır.
Ülkemiz girişimcilik ekosisteminin geleceği hakkında neler düşünüyorsunuz? Genç girişimcilerle içiçe bir genç girişimci gözüyle baktığınızda; ekosistemde neler eksik durumda? Neler yapılması gerekiyor? Ülkemiz son 10 yılda çok büyük bir aşama kaydetti. Geleneksel hayattan çıkıp modern hayata geçiş sürecimiz her ne kadar uzun bir süreç olsa da, modern hayattan postmodern hayata geçişimiz kolay ve hazmedici oldu. Bu sebeple, bizler de ekosistemde faydalı olabilmek için, yönümüzü yenilenebilir enerjiye çevirdik . VANGİAD olarak geri dönüşümle ilgili projelerimiz var. Bunlardan birincisi çöp gazından enerji üretmek -ki bu çok önemli, ikincisi van halkında kağıt, cam ve plastiklerin ayrıştırılmasına yönelik eğitim ve bilinçlendirme seminerlerine yönelik proje çalışmalarımız devam etmektedir.
Bu keyifli röportajınız için size teşekkür ediyoruz. Ankara Style dergisi olarak size bundan sonraki süreçte başarılar dileriz. Son olarak ne söylemek istersiniz? Eğitimimi tamamlayıp Van’a geldiğimde içim biraz buruk, biraz büyükşehir özlemiyle doluydu. Fakat burada yaşamaya tekrar devam ettiğimde şunu gördüm ki; büyükşehirlerin biz Vanlılara ihtiyacı yok. Bizler oralara çok az katkı sağlayabiliriz, fakat.Van’da yaşadığımız sürece bu kent daha da büyüyecek, gelişecek ve hep andığımız gibi doğunun Paris’i olacaktır. Bu sebeple çalışmalarımızın hep örnek aldığımız mega kentler çerçevesinde olacağına inanıyorum. Çünkü dünya kentleri arasına girebilecek kadar güzel doğamız ve alternatif enerjileriyle de ülke ekonomisine katkı sunabilecek bir jeopolitik konumumuz var. Bunların hepsini birleştirdiğimizde, ortaya çıkan sonuçla; gelecek nesiller mutlu, huzurlu ve muhassır medeniyetler seviyesine ulaşmış olacaktır. Böylesine bir gelişmede sizlerin de katkısı azımsanmayacak ölçüde olduğu için ve bu röportajı paylaştığınız için Ankara Style ekibine teşekkür eder başarılarınızın devamını dilerim. Van Genç İş Adamları Derneği Başkanı Cenk Eren GÖKÇENAY
3
style röportaj
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Adım Enes URUK, 1994 Van doğumluyum. İş yerinde aile olarak hizmet vermekteyiz. 13 yaşımdan beri babam ve amcama yardımcı oluyorum, şimdi ise ahçılık ve pastacılık bölümü için üniversite sınavlarına hazırlanıyorum. Şu anda Mado Cafe’de sorumlu yönetici olarak görev almaktayım. Hedefim; babam ve amcamın Van’da yaptıkları yenilikleri ve getirdiği markaları daha fazla artırarak, daha ileriye götürmek. Büyükşehirde yaşamak varken neden Van’da Mado? Biz Van sevdalısıyız. Van kedisi gibiyiz. Depremde dahi canımızı hiçe sayarak, iş yerimizi ilk günden açık tutup hizmet verdik. Çok teklif gelmesine rağmen başka şehirleri düşünmedik. Yani kısaca biz Van dışında mutlu olamayız, dedim ya Van kedisi gibiyiz Mado denince aklımıza sadece pasta ve tatlılar geliyor. Oysa sizin burada çok geniş bir ürün yelpazeniz var. Bu çeşitlilik sizin fikriniz mi, yoksa Mado’nun konseptinde olan ürünler mi? Mado konsepti çok geniş. Beş bine yakın ürün çeşidi var, sektöründe lider konumunda. Ama ürün olarak, illere göre ve mevsimlerine göre değişiklik gösteriyor. Yani örnek
4
verirsek; salep ilk olarak bizim şubeye gelir, bütün ürünler Kahramanmaraş’dan gelir. Bizde üretim yoktur, sadece sıcak ürünlerde pişirme vardır. Mado Van’da ne durumda? İnsanlar Mado denince ne anlıyor ve buraya gelince nasıl bir tepki veriyorlar? Konuklarımızdan çok güzel tepkiler alıyoruz. Kalite olarak çok beğeniyorlar, başka şehirlerden gelenler çok memnun oluyorlar. Genç yaşta çok büyük bir ustanın elinden almış olduğunuz bu işletmede ne gibi yenilikler yapmayı düşünüyorsunuz? Çocuk yaşta babamı her çocuk gibi model olarak aldım. Bu benim için bir avantaj oldu. Biz sadece baba oğul değiliz, Daha çok iki iyi arkadaş, dost gibiyiz. Mado olarak bundan sonraki hedeflerinizden kısaca bahseder misiniz? Biliyorsunuz Van büyükşehir oldu.Hedeflerimiz arasında hazırladığımız, büyükşehire göre çoçuklara uygun projeleri hayata geçirmek, daha çok ürün bulundurmak, sergilemek ve şube sayımızı artırmak var diyebiliriz. ENES Uruk / İşletmeci
www.edremitkonaklari.com
style röportaj
Ortaklık yapısını oluşturan girişimcilerin yapı sektöründe uzun süredir inovatif ürünler ve imalatlar ile elde ettikleri deneyimlerini bir araya getirerek kurdukları ORSAY, sektörde güçlü ve nitelikli bir tecrübeye sahiptir.
Ticaret Merkezleri ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin bulunduğu güzergahta yer almaktadır. Tamamen güvenli yaşamı ön plana alan Orsay, bu projede fore kazık ve deprem izolatörü sağlayan çift radye temel sistemini kullanmıştır.
Orsay, 2011 yılında Van’da yaşanan depremler üzerine deprem ile yaşamak zorunda olduğumuz gerçeğinden yola çıkarak, depreme dayanıklı yaşam alanları inşa etmeyi hedeflemiştir. Bu bağlamda ilk projesi olan ‘’Edremit Konakları’’nı hayata geçirmiştir. 41.410 metrekare alan üzerine kurulu 15 adet 4 katlı, 9 adet 3 katlı olmak üzere toplam 24 bloktan oluşan Edremit Konakları’nda 222 seçkin konut bulunmaktadır. Daire büyüklükleri 133 metrekare ile 288 metrekare arasında değişmektedir.
Orsay Towers da toplam 28.500 metrekare inşaat alanı üzerinde, alternatifli tiplerde 122 lüks daire seçeneği ve 11 adet mağaza bulunuyor. Ayrıca 6500 metrekare açık alanda tenis kortu, basketbol sahası, çocuk oyun alanı ve kafeterya mevcuttur.
Ayrıca 2+1, 3+1 ve 6+1 dubleks daire seçenekleri bulunan konaklarda yaşam başladı. Orsay’ın ikinci projesi olan Orsay Towers, Erciş yolu üzerinde Et ve Balık Kurumu karşısında Van Araştırma Hastanesi,
6
Konfor ve kaliteyi yaşamak isteyenlerin buluşacağı Orsay Towers da havuz, Türk hamamı, Fin hamamı, sauna, spa merkezi ve spor salonu gibi sosyal donatı alanları da mevcuttur. Farkı hissetmek ve güvende yaşamak isteyen herkesin buluşacağı yer; ORSAY Faysal İnan / www.edremitkonaklari.com Orsay Yapı Genel Müdürü
style rรถportaj
8
Derginin Sahibi Posta Kutusu Kargo Taşımacılık Yayıncılık Ajans Bilişim Temizlik San. Tic. Ltd. Şti. Adına Muhammet KARA Yazı İşleri Müdürü Muhammet KARA Genel Koordinatör Ayhan KARAHİSAR Editör Rabia KARAHİSAR Grafik Tasarım Deniz ÇAKMAK Reklam Departmanı Dilara AKYÜREK Özkan İÇTEN Abone Sorumlusu Ebru KARA Özkan İÇTEN Dağıtım Posta Kutusu Basım Başak Matbaacılık ve Tan. Hiz. Ltd. Şti. Anadolu Bulvarı Meka Plaza No:5/15 Gimat – Yenimahalle / ANKARA 0 (312) 397 16 17 www.basakmatbaa.com Basım Tarihi Kasım 2013 İmtiyaz Sahibi Posta Kutusu Kargo Taşımacılık Yayıncılık Ajans Bilişim Temizlik San. Tic. Ltd. Şti. Ragıp Tüzün Cad. 161/6 Yenimahalle - ANKARA Tel: 0 312 335 17 68 Faks: 0 312 335 17 86 styleankara@gmail.com www.ankarastyledergisi.com Dergimizde yayınlanan yazı ile reklamlardaki tüm sorumluluk yazarlarına ve firma sahiplerine aittir. ISSN 1307-7759 Yayın Türü Süreli Yayın
GÜNEŞ KENTİ VAN’DAN MERHABA, Bu ayki sayımızda “ Doğunun Paris’i “ olarak da bilinen Van’ı konu ediyoruz. Bu sayede sizlere bu güzel kentin atmosferini bir nebze de olsun yaşatabilirsek ne mutlu bize. Aslında dergiyi takip edenler, geçtiğimiz ağustos sayısının da Van’a ayrıldığını bilirler. Fakat gerek tarihi ve doğal güzellikleriyle, gerekse yöresel farklılıklarıyla diğer doğu illerinden ayrılan bu şehir, tek bir sayıyla sınırlanamazdı. Bu farklılığın en büyük kaynağının bir deniz olarak da kabul edilmesi çok muhtemel Van Gölü olduğunu söylemek zor değil. Van Gölü, sanki şehre ve kentlilere yepyeni ufuklar katıyor, aynı zamanda misafirlerine de şehrin kapılarını açıyor. Daha önce havayoluyla Van’a gelmiş olanların, uçağın gölün üzerinden indiğine tanık olanların hissettiği bu duyguya, sizleri de davet ediyor ve bu şehri tanımaya bekliyoruz. Mutlu bir ay dileğiyle...
Cenk Eren GÖKÇENAY VANGİAD BAŞKANI
İçindekiler İçindekiler 02-VANGİAD Başkanı: Cenk Eren GÖKÇENAY 04-Mado Röportaj: Enes Uruk / İşletmeci 06-Röportaj: Faysal İnan / Orsay Yapı Genel Müdürü 12- Yeni Van yeniden VAN… 14-Akdamar Kilisesi’nde ayin 16- Kısa Kısa 20- Yasin Ertürk / Osmanoğulları Yön. Kur. Bşk. 34- Van Gezimize Devam Ediyoruz 44- Funda Arar 48- Asrın Projesi Marmaray 50-Köşe: Kadri Salaz 60- Hizmet ve kalite Van ile buluştu 66- 70. Venedik Film Festivali 68-Emmy Ödülleri 70-Enzar Grup 72- Moda 74- Sardur Laboratuvar 78- Jeoloji Mühendisi Türkan Başgül 80- Prof. Dr. Hakan Çankaya / Başhekim 88-Migran Ataklarına Dikkat! 90-Vücudunuz kışa hazır mı?
ankarastyle B İ R
K E N T
D E R G İ S İ
style röportaj
Yeni Van yeniden VAN… Van Ticaret ve Sanayi Odası’nda yeni dönem oldukça hareketli başladı. Kurumlarla başlatılan çalışmalar, projeler, işbirlikleri sonucunda geçen üç aylık süreçte önemli işlere imza atıldı. Sürekli büyüyen ve gelişen bir kent olan Van, artık yönetilen ve yönlendirilen bir şehir olmaktan çıkmalıdır. Yeni yönetim anlayışımızda Van’ın artık hinderlandına önderlik eden, bölgesinde lider, yöneten ve yönlendiren bir Van olması için çalışmalarımız devam ediyor. Çünkü Van çevresindeki illerin buluşma noktası ve en önemli çekim merkezidir. Bu konuda kentte tüm kurum ve kuruluşların da aynı misyonu sahiplenmesi, içselleştirmesi ve bu yönde çalışmalar yapması için işbirliği içinde olacağımızın bilinmesini istiyoruz. Öncelikle üyeyi daha doğrusu insanı önceleyen, yeni yönetişim anlayışımız oldukça etkili oldu. Hem oda üyelerini, hem sektörleri tanımak üzere planlanan Sektör Değerlendirme Toplantıları ile üyelerimizle sıcak, çözüm odaklı bir diyalog geliştirildi. Geçen üç aylık süreçte, Kömürcülük, Banka ve Finans, Sigortacılık, Gıda Toptancıları, Gıda Perakendecileri, Eğitim, Medikal ve Turizm Acenteleri ile geniş katılımlı sektörel değerlendirme toplantıları gerçekleşti. Van TSO olarak en önemli çabamız üyelerimizle doğru, geliştirilebilir ve üyeyi önceleyen bir anlayışı hakim kılmaktır. Bunun için çok önemsediğimiz “Üye Temsilciliği Projesi”ni geliştirdik. Bu çalışma ile üyelerimize ulaşıp, onların oda ile ilişkilerini geliştirmeyi amaçlıyoruz. Ayrıca kurumsal kapasitenin artırılması, kurumsal yapı için alt yapı çalışmalarını hızlandırdık. Öncelikle Logomuz ile ilgili bir değişiklik yaptık. Ayrıca logomuzu; ilimizi önceleyen, ilimizi ön plana çıkaran bir duruma getirdik.
Daha önce VATSO olan Logomuzu VAN TSO olarak yeniden düzenledik. Üyelerimizden olumlu yönde geri bildirimler aldık. Web Sitemizi yeniden güncelledik. Üyelerimizin internet üzerinden bizimle iletişime geçmesi, birçok bilgiyi buradan temin etmesi konusunda çalışmalar yaptık. Van Ticaret ve sanayi Odası olarak bu odanın yönetimini 9 yönetim kurulu üyesi, 35 Meclis üyesinden ziyade oluşturduğumuz yeni kurullarla çok daha fazla kişi ile yönetmeyi amaçlıyoruz. Katılımcı yönetim anlayışımızla, Akil Tacirler Kurulu, Yönetim Kurulu Danışma Meclisi, Meclis Danışma Kurulu gibi kurullarımıza ilimizin önemli tüccar ve sanayicisini, akademisyenleri ve bizlere öncülük edecek, fikirleri ve düşünceleri ile vizyonumuza katkı sunacak kişileri de davet ettik. Seçimlerden önce taahhütte bulunduğumuz gibi, Ankara Merkezi Destek Ofisimiz hizmete girmiştir. Önümüzdeki günlerde lansmanını gerçekleştirerek, tüm kamuoyuna tanıtımı bildireceğiz. İstanbul Ofisimizin çalışmaları da devam ediyor. Ayrıca odamızın tüm birimlerini de odamız üyelerine ve Van’da bulunan kurumlara danışmanlık ve hizmet etmesi için yeniden yapılandırdık. Avrupa Birliği İş Geliştirme Merkezi (ABİGEM) AB ve diğer fon sağlayıcı kurumlara proje hazırlanması konusunda her türlü desteği vermektedir. Yatırım Danışma Ofisimiz yatırımcıların hizmetinde. Açtığımız Basın Merkezi ilimizde bulunan yerel ve ulusal, görsel ve yazılı medyaya hizmet vermek üzere hizmete alınmıştır. Daha yeni başladığımız bu görevde; üyelerimize, Van’a ve bölgemize hizmet etmek ve çabalarımızın olumlu sonuçlanması için gayretle çalışmaya devam edeceğiz.
Van Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Takva
12
13
style van
Akdamar Kilisesi’nde ayin Van Gölü’ndeki Akdamar Adası’nda bulunan Akdamar Kilisesi’nde bu yıl dördüncüsü yapılan ayin tamamlandı. Türkiye Ermenileri Patrikhanesinde görevli din adamlarının katıldığı ayine, yurt içi ve yurt dışından gelen çok sayıda kişi ilgi gösterdi. Türkiye Ermenileri Patrikhanesi Patri kvekili Başpiskopos Aram Ateşyan’ın başkanlığında gerçekleşen ayin, yaklaşık 2 saat sürdü. Ayinde konuşan rahip Zakeos Ohanyan, Akdamar’da kutladıkları bayramın, siyasi, ekonomik,
14
askeri ya da milli bir zafer olmadığına dikkati çekerek, kutlamanın bir süre için kaybedilen kutsal ve dinsel değerin yeniden bulunması ve onun büyük bir anlam ifade etmesinin bir kez daha keşfedilmesi anlamı taşıdığını söyledi. Konuşmasında, dünyada yaşanan savaşlara ve etnik çatışmalara yer veren Ohanyan, şöyle konuştu: “Tüm savaşlar, kıtlıklar, ahlaki ve kültürel yozlaşmalar, hür türlü etnik ve ırkçı çatışmalar, aslında kendinden ödün vermek istemeyen obur ve asla
style van
doymak bilmeyen bir bencilliğin insanlığa sadece yıkım getiren sonuçsuz mücadelesinden kaynaklanmaktadır. Her türlü soylu başkanlığın altında bir özverinin yattığını biliyoruz. Bir ve tek Allah imanı bu tür bir özveriyi teşvik etmeli ve içimizdeki benliğin, bencilliğin yerine, asla karşılık beklemeyen sevgiyi, fedakarlığı, adanmışlığı, paylaşım ve dayanışmayı gerçekten sağlayacak ruhani ve manevi disiplini oluşturabilmelidir.” Ayinden sonra konuşan Türkiye Ermenileri Patrikhanesi Patrik vekili Başpiskopos Aram Ateşyanda 100 yıl sonra ilk kez Akdamar Kilisesi’nde vaftiz töreni yapacaklarını anımsatarak, dedelerinin ve büyüklerinin Ermeni oluşundan dolayı bir ailenin özüne dönmeye karar verdiğini ve kimlikleri değişen ailenin vaftiz olup Ermeni kilisesinin üyesi olacağını söyledi. Ayinde, yüz yıl aradan sonra bir ilk yaşandı. Ayinin ardından Ermenistan ve Türkiye’de yaşayan biri bebek 6 kişi, Van Gölü suyuyla vaftiz edildi. Yaklaşık bir saat süren vaftiz töreninin ardından kilisenin avlusunda bekleyen vatandaşlarla bir araya gelen din adamları, ilahiler okudu.
15
style van
Van Belediyesi Film Festivali Düzenleyecek Van Belediyesi ve Ortadoğu Sinema Akademisi’nin ortaklaşa gerçekleştireceği ve bu yıl birincisi düzenlenecek olan Axtamara Film Festivali’ne başvuralar başladı. Van Belediyesi ve Ortadoğu Sinema Akademisi’nin ortaklaşa Axtamara Film Festivali düzenleyeceği belirtildi. Axtamara Film Festivali ile ilgili düzenlenen basın toplantısında konuşan Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, “Belediyemiz, Ortadoğu Sinema Akademisi’yle ortaklaşa Van’da bir ilki gerçekleştiriyor. Bu film festivalini Rojava’da direnen
halkımıza ve direnişe adıyoruz. Film festivaline başvurular 20 Ekim’e kadar devam edecek. 18-24 Aralık tarihleri arası film festivalimiz düzenlenecek. Van Axtamara Film Festivali her yıl kendi dili ve kimliğiyle kültürel, sanatsal üretimlerde bulunan yeni nesil Kürt sinemacılar için önemli organizasyon olarak gerçekleşeceği düşüncesindeyiz. Kürt sinemasının gelişimine katkıda bulunmayı, insan hakları, demokrasi, barış gibi evrensel değerleri esas alan, toplumsal mücadele değerlerine saldırmayan, ötekileştirmeyen, sinemasal ürünleri programına almayı hedeflemektedir” dedi.
Restorasyon çalışmaları incelendi VAN Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Mimarlık Bölümü tarafından eski Van şehrinde yürütülen restorasyon çalışmalarını inceledi. Tarihi camileri gezen Rektör Battal, “Eski Van şehrinde 3 büyük dinin mensupları mutlu bir şekilde yaşamış. Biz de bugün bu görkemli şehrin tekrar ortaya çıkması için restorasyon çalışmaları yapıyoruz” dedi. Van YYÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü tarafından 2 yıldır eski Van şehrinde yürütülen çalışmalar devam ediyor. Bu yıl restorasyonu tamamlanarak ibadete açılan Horhor Camii’nin ardından aynı bölgede bulunan Kızıl Cami, Kaya Çelebi Cami ve Hüsrevpaşa Camisi de restore ediliyor.
16
style van
17
style eğitim
“ERASMUS+” yayına başlıyor Avrupa Birliği Bakanlığı Türk Ulusal Ajansı, TRT Okul ve Anadolu Üniversitesi arasındaki üçlü işbirliği kapsamında gerçekleşen çekimlerle 2014-2020 döneminde Türkiye’nin faydalanacağı AB eğitim ve gençlik proje desteklerini anlatan “ERASMUS+” adlı dizi, TRT Okul ekranlarında yayına başlıyor. Türk Ulusal Ajansı tarafından eğitim ve gençlik alanında yürütülen Hayat boyu Öğrenme ve Gençlik Programları 2014-2020 döneminde yoluna ERASMUS+ adıyla devam edecek. Bu kapsamda yoğun bilgilendirme ve tanıtım dönemine giren Türk Ulusal Ajansı, programa ilişkin ilk görsel yayın için TRT Okul ve Anadolu Üniversitesi ile işbirliği yaptı. Programda Türk Ulusal Ajansı programlarınca
18
desteklenen farklı başarı hikayelerine yer verilecek. Öğretmen ve öğrencilerden hemşirelere, özel sektör temsilcilerinden gönüllülere ve yetişkinlere kadar geniş yelpazeyi kapsayan proje, yararlanıcıları izleyenlere eğitim ve gençlik programları kapsamında elde ettikleri yurtdışı deneyimlerini ve bu tecrübelerin, gerek kendi hayatlarına gerekse çevrelerine olumlu katkılarını aktaracaklar. Ayrıca, dizi boyunca, Türk Ulusal Ajansı tarafından uygulanmaya devam edilecek ERASMUS+ Programı hakkında genel bilgiler de izleyicilerle buluşacak. İlk bölümü yarın yayımlanacak program, 13 hafta boyunca, farklı konu ve konuklarıyla her cuma saat 14:40-15:00 saatleri arasında ekranlarda olacak.
Dünyada Harvard
style eğitim
Türkiye’de Hacettepe En yüksek 2000 Üniversitesi sıralamasında Harvard birinci sıradaki yerini korudu.URAP Laboratuvarı tarafından hazırlanan “Dünyanın Akademik Performansı En yüksek 2000 Üniversitesi” sıralamasında Harvard Üniversitesi, Türkiye özel sıralamasında ise Hacettepe Üniversitesi ilk sırada yer aldı. ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesinde faaliyet gösteren URAP Laboratuvarı’nın 2010’dan itibaren hazırlandığı “Dünyanın Akademik Performansı En yüksek 2000 Üniversitesi ve Türkiye Özel Sıralaması (125 Üniversite)” açıklandı. Dünya sıralamasında Harvard en yüksek akademik performansa sahip üniversite oldu. Bu üniversiteyi John Hopkins, Toronto, Stanford, UC Berkeley izledi. Dünyanın ilk 20 üniversitesi arasında ABD’den 14, İngiltere’den 4, Kanada ve Japonya’dan birer üniversite yer aldı. AA muhabirine açıklama yapan URAP Koordinatörü Prof. Dr. Ural Akbulut,Sıralamaların ilk 500 ile sınırlandırılmasının özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki üniversitelerin küresel, bölgesel ve ulusal düzeyde durumlarını değerlendirememesine neden olduğunu savunan Akbulut, bu ihtiyacı karşılamak amacıyla URAP olarak dünyada da bilinilirliği ve saygınlığı olan bir sıralama sistemi hazırladıklarını söyledi. Dünya sıralamasında makale sayısı, toplam doküman sayısı, araştırmanın etkisinin tespitinin amaçlandığı atıf sayısı,
bilimsel etkinin baz alındığı toplam dergi etkinlik çarpanı ve uluslararası işbirliği gibi 6 performans kriteri, Türkiye sıralamasında ise öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı, atıf sayısı, öğretim üyesi başına düşen atıf sayısı, toplam bilimsel doküman sayısı, kişi başına düşen toplam doküman sayısı, doktora öğrenci sayısı, doktora öğrenci oranı, kişi başına düşen öğrenci sayısı gibi bilimsel üretkenliğe dayanan 9 performans kriterinin kullanıldı.” İlk 500’de 4 Türk üniversitesi var Dünya sıralamasında uluslararası alanda güvenilirliği kabul edilen Scopus ve Web of Science gibi kuruluşların verilerinin kullanıldığını aktaran Akbulut “Dünya sıralamasında 3 bin üniversiteden en iyi performans gösteren 2 bin üniversitesini sıraladık. Sıralamada ilk yirmiye Harvard, Johns Hopkins, Toronto, Stanford, California Berkeley, Oxford, Washington Seattle, Michigan Ann Arbor , California Los Angeles, Cambridge, Tokyo, California San Diego, Pennsylvania, Massachusetts Institute of Technology, California San Francisco, Imperial College, Columbia University New York, Yale, College London, Duke Üniversitesi girdi. Türkiye’den ise Ege Üniversitesi (486), ODTÜ (474), Hacettepe Üniversitesi (458) ve İstanbul Üniversitesi (417) ilk 500 arasına yer aldı. Dünyanın ilk bin üniversitesi arasında 19, ilk 2 bin arasında 73 Türk üniversitesi yer alma başarısını gösterdi” diye konuştu.
19
style röportaj
Kısaca sizi tanıyabilir miyiz? 1974 Van doğumluyum. Evliyim ve 3 çocuk babasıyım. Lise Mezunuyum. Van’da yaşıyorum. Osmanoğulları olarak bugün geldiğiniz noktayı anlatır mısınız? Osmanoğulları olarak ticaret hayatımız 1999 yılında başladı. Ticarete Akaryakıt İstasyonu Ekipmanları işi ile başladık. Bu alanda bölgede önemli referanslar elde ettik. Şu an aynı işimiz devam ediyor. Aynı zamanda kendi akaryakıt firmamızı da kurduk. Ancak ticaret sürekli çalışmayı ve büyümeyi gerektiriyor. Biz de önce akaryakıt istasyonu ekipmanları ile başladığımız ticarette, şimdi birçok farklı alanda devam ediyoruz. Osmanoğulları’nın faaliyet alanlarından bahseder misiniz? Enerji alanında faaliyetlerimiz var. Özellikle Jeneratör ve Güç kaynakları konusunda firmamız, bölgede en büyük paya sahip. Bölge bayiliğinin yanı sıra, verdiğimiz hizmetle çok önemli bir açığı kapatıyoruz. Bununla birlikte inşaat ve emlak sektöründe de faaliyetlerimiz devam ediyor. Şirketin işleyişinden ve son dönemki faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Biz bu bölgede ticaret hayatına başlamış, tüm kazancını bu bölgede elde etmiş bir firmayız. Dolayısı ile özelde Van, genelde bölgeye karşı sorumluluklarımız olduğunun
20
bilincindeyiz. Bu nedenle buradan kazandığımızı, burada yatırıma dönüştürme amacındayız. Ayrıca şirket merkezimiz Van. Van’da merkezin dışında iki şubemiz de mevcut. Bir şubemiz de Ankara’da bulunmaktadır. Ankara merkezli İNTMAK şirketimiz var. GLOBAL LTD.ŞTİ. elektrik ve taahhüt işleri ile uğraşmaktadır. Firma olarak bu bölgede büyük bir enerji sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu nedenle özellikle jeneratör ve güç kaynakları eksiğini gidermek için çalışıyoruz. Bu konuda bir bölge firmasıyız. Çok önemli referanslarımız var. Türkiye’nin son dönemde içinde bulunduğu ekonomik süreç sizi nasıl etkiledi? Gelişen büyüyen Türkiye her anlamda çok dinamik bir ülke. Özellikle ekonomi alanında dünyanın en iyi ekonomilerinden biri olma yolunda ilerliyoruz. Biz de ülkede yaşayan her birey gibi, daha zengin, daha müreffeh bir ülke olmasını istiyoruz. Son dönemlerde ülkemizdeki büyük sıçrama ekonomide de devrim niteliğindedir. Bu nedenle ülkemiz ekonomisi çok iyi bir kalkınma ivmesi yakalamıştır. Umarım uzun yıllar böyle devam edecektir. Gelecek için planlarınız, projeleriniz nelerdir? Firma olarak girdiğimiz her sektörde iddialı olmaya çalışıyoruz. Bu nedenle mevcut işlerimizi daha da iyi yaparak, ticaret hayatımızda kalıcı olmak istiyoruz. Yasin Ertürk / Osmanoğulları Yönetim Kurulu Başkanı www.osmanogullari.com
style politika
Budapeşte Yunus Emre Türk Kültür Merkezi Hizmete Girdi “Kültürümüzün En Güzel Simgesi Yunus Emre’nin İsmini Getirdiğimiz Bu Merkez Kültürel Diplomasi Durağı Olacaktır” Kazakistan’dan İngiltere’ye, Azerbaycan’dan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne kadar pek çok ülkede Türk dili ve kültürünü öğretmek, Türkiye’yi tanıtmak amacıyla merkezler açan Yunus Emre Enstitüsü, Türk Kültür Merkezleri’nin 32’ncisini de Macaristan’ın Başkenti Budapeşte’de açtı. UNESCO dünya kültür mirası listesinde yer alan Andrassy Caddesi üzerinde yer alan ve altından Avrupa’nın ilk metrolarından tarihi Milenyum Metrosu’nun geçtiği Yunus Emre Türk Kültür Merkezi, 1882 yılında inşa edilen ve Macar Bilimler Akademisi’ne ait olan tarihi binanın 1’nci ve 2’nci katlarında hizmet verecek.
www.edremitkonaklari.com
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile Macaristan İnsan Kaynakları Bakanı Zoltan Balog’un açılışını yaptığı merkezde, Türkçe derslerinin verileceği sınıflarla, çeşitli kültürel aktivitelerin yapılacağı sergi, kokteyl ve konferans salonları yer alıyor. Türk kültürünün ve medeniyetinin en güzel simgesi Yunus Emre’nin ismini Budapeşte’de yaşatacak olan merkezin açılışında konuşann Kültür ve Turizm Bakanı Çelik, merkezin Türkiye’deki kültürel diplomasi faaliyetlerinin en önemli durağı olacağının altını çizdi. Yunus Emre Türk Kültür Merkezlerinin, aynı zamanda bir Macar Kültür Merkezi olduğunu belirten Bakan Çelik, iki ülke arasındaki tarihi, kültürel bağlara ve dostluğa dikkati çekti.
21
style sağlık
SPOR İÇİN EN UYGUN SAAT HANGİSİ? Uzmanlar, vücutta 24 saat neler olup bittiğini araştırarak spor yapmaya, çalışmaya, dinlenmeye en uygun saatleri belirledi. Araştırmaya göre bilinenin aksine sabah 07.00 spor değil kahvaltı için uygun bir saat. 09.00’da vücut kuvvetli ve egzersize uygun durumda. Spor için en uygun saat ise 16.00.
22
style van
06.00
Kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. Bu uyanma vücut için kendini yavaşça kalkmaya hazırlama işareti. Metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protein hizmete hazır oluyor.
07.00
Vücut hâlâ zayıf. Spor yapmaktan kaçının. Kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. Spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor. 08.00 Libidonun en yüksek olduğu saat. Fazla miktarda hormon salgılanıyor. Sigara tiryakileri için de durum aynı. Kahvaltı sigarası damarları her zamankinden daha fazla çok daraltıyor.
düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.).
HOŞ GELDİN ENERJİ
15.00 16.00
Enerji geri geliyor, bellek tam formunda. İkinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az. Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda. Life Fitness Akademi Uzmanı Özgür Güngör özellikle ağır antreman yapanlar için bu saatlerin vücudu zorlamayan, ideal dönem olduğunu belirtiyor.
09.00
17.00
10.00
18.00 19.00
Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. Herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. İğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor. Life Fitness Akademi Uzmanı Özgür Güngör, zaman yaratılırsa bu saatlerde yapılacak sporun kalbi yormadan yüksek verim alınacak bir saat dilimi olduğunu belirtiyor.
Organizmanın kendine gelme, ‘ben burdayım’ deme saati. Fazla enerjik, vücut en yüksek ısı seviyesinde. Verimliliğimiz de öyle. ‘Kısa süre belleği’ iyi durumda. Bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor.
HAZIR CEVAP OLDUĞUMUZ SAAT
11.00
Vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. Kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. Hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri rahat ve iyi bir şekilde, zorlanmadan çözülür.
12.00
Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor. Öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor.
13.00
Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor.
14.00
Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon
Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 ‘ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor. Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktif. Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla.
20.00
Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyor. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor.
YEMEĞİ KESİYORUZ
21.00
Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor.
22.00
Vücudun polisi olan akyuvarlar aktif hale geliyor. Sigara içenler dikkat! Bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor.
23.00
Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz. Uzmanlara göre geç saatte egzersiz yapmanızda bir sakınca yok, lakin kaçta yatıyorsanız 3 saat öncesinden egzersizlerinizi tamamlamanız gerekiyor.
23
style rรถportaj
24
style van
25
style sağlık
M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü:
Öğrenci beslenmesinde konsantrasyonu artıran ve enerji veren besinler tercih edilmesi başarıyı artırır Günün en önemli öğünü kahvaltı olmalı Günün en önemli öğünü kahvaltıdır çünkü 8-10 saate varan açlıktan sonra, hem vücut hem de beyin büyük bir enerji ihtiyacıyla uyanır. Kahvaltı yapılmadan güne başlamak hipoglisemi dediğimiz kan şekeri düşüklüğüne sebep olabilir. Bu özellikle konsantrasyon bozukluğu, dikkat dağınıklığı, uyku hali, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalmaya sebep olur.Kahvaltının içeriğinin dengeli olmaması da aynı olumsuzlukların yaşanmasına sebep olur. Güne sadece pastaneden aldığı sade bir poğaça ve hazır meyve suyu ile başlayan çocukla evde yapılmış peynirli bir börekle süt içen bir çocuğun zihinsel ve fiziksel performansı aynı olmayacaktır.
Sağlıklı bir öğrenci beslenmesinde dört besin grubundan yiyecek bulunmalı Sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeninde dört besin grubunda yiyecekler bulunmalıdır. protein, kalsiyum, fosfor, B2 ve B12 vitaminlerinden zengin Süt grubundan süt, yoğurt, peynir; protein, demir, çinko, magnezyum, B6, B1, B12 ve A vitaminlerinden zengin et grubundan kırmızı et, tavuk, balık, hindi, yumurta, kuru baklagiller, ceviz, fındık vb. yağlı tohumlar ve kuru baklagiller; birçok vitamin, mineral ve antioksidanlardan ve özellikle de posadan zengin sebze ve
26
meyve grubundan; son olarak da B12 dışında tüm B grubu vitaminlerden, kompleks karbonhidratlardan, posadan ve bitkisel proteinlerden zengin tahıl grubundan ekmek, bulgur, makarna, pirinç, patates vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesi önerilmektedir.
Kız çocukları demire daha çok ihtiyaç duyabilir M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü; özellikle ergen yaşlardaki kız çocuklarında demir ihtiyacı konusunda dikkat çekiyor. Kız çocuklarında menstruasyonun başlaması tüm besinlere ama özellikle de özellikle demire olan ihtiyacı artırmaktadır. Demirden yeterli bir beslenme düzeninin olmaması demir eksikliğine bağlı anemiye sebep olacaktır.Bu dönemde kalsiyum da önem kazanan bir mineraldir. Optimal büyümenin yakalanabilmesi ve kalsiyum eksikliğine bağlı olarak gelişen sağlık sorunları yaşanmaması için kalsiyum tüketimine de dikkat edilmelidir. Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesi için ana öğünler kadar ara öğünlerde de sağlıklı yiyecekler seçmek önemlidir. Ders çalışırken veya dinlenme zamanlarında yenilenlere çok dikkat edilmelidir. Şekerli ve yağlı besinler, gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, kavrulmamış kuruyemiş, taze sıkılmış meyve suları ve tazekuru meyvelerin tercih edilmelidir.
www.edremitkonaklari.com
style van
27
style köşe
EMRAH TOPRAK www.toprakcan.com.tr
Firmamız; 1990 yılında Edremit yolu üzeri 7. Km’de ELBİRLİKLER UN FABRİKASI adıyla, 3500 m2 kapalı, toplam 11.000 m2 alan üzerine kurulmuştur. 1996 yılında üretime başlayıp 2000 yılına kadar ELBİRLİKLER UN FABRİKASI adı ile çalışmalarını sürdürmüştür. 2000 yılında yönetim değişikliğine gidilerek, işletme aile şirketine dönüşmüş ve bu tarihten itibaren firma TOPRAKCAN UN VE GIDA İNŞ. TAAH. İTH. İHR. SAN. ve TİC. A.Ş. adıyla faaliyetlerine devam etmiştir. 2011 yılında ADANA da TOPRAK UN TİCARET AŞ. Un fabrikasını grup firmalarımız arasına aldık. Fabrikalarımız teknolojik altyapının yanı sıra uzman ve deneyimli personeli ile en kaliteli ürün ve müşteri memnuniyetiyle sektöründe hak ettiği yere gelmiştir. Yıllık 35.000 ton işleme kapasitesi ile özel amaçlı pastalık un, TİP 550, TİP 650, TİP 850 ve özel amaçlı tandırlık un, üretimi yapmakta olup Padişah, Elbirlikler ve Toprakcan olmak üzere üç değişik marka ile müşterilerimize hizmet ve kalite sunmaktayız. Ürünlerimiz Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Marka Tescil belgesi, Türk Standartları Enstitüsü İmalata yeterlilik ve TSE uygunluk belgesi, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Gıda üretim ve Gıda Sicil sertifikalarına sahiptir. TOPRAKCAN olarak bugün geldiğimiz bu noktada, müşterilerimizin katkısını unutmuyor; bu güven ve desteğin devam etmesini diliyoruz.
28
www.edremitkonaklari.com
style van
29
style güzellik
Manikürlü Tırnaklara Bakım Önerileri Kadınlar için manikür, pedikür yaptırmak çok önemlidir. Özellikle tırnak bakımı yapılmış ellere sürülecek ojeler, kadın elinin zerafetini çok daha iyi gösterecektir. renklerle de çılgınlık yapabilirsiniz. Her tırnağı farklı bir pastel renge boyayarak, değişik bir görüntü yaratabilirsiniz. Ancak bunu yaptığınızda kıyafetinizin tek renk olmasına özen gösterin. Yoksa çok komik görünecektir. Bu renkleri kullanırken, kendi içinde uyumlu olmasını sağlayın. Şeftali, pembe, turuncu, mavi ve uçuk yeşil…Evoria.com, bu 5 rengi birbiri ile uyumlu olduğu için birarada kullanabileceğinizi söylüyor. Elbette hepsinin pastel olacağını söylemeye gerek yok.
Neon ojeleri, beyaz giysilerle tamamlayın Sıcak havalarda hafif kıyafetler, yüzde hafif makyaj, bakımlı saçlarla, tırnaklarınızın da bakımlı görünmesi gerekiyor. Kıyafetlerinize ve gideceğiniz ortamlara uygun ojeler kullanmak istediğinizi biliyoruz ancak yine de her önünüze gelen oje şişesini alıp manikür salonuna gitmeyin. Tırnak bakımı ile ilgili son trendleri, demode olmuş ve yapılmaması gereken uygulamaları sizler için açıklıyoruz. Uzmanlar manikür yaptırdıktan sonra tırnaklarınızı pastel, neon ve pırıltılı ojelerle renklendirmenizi öneriyor
Dondurma renkleri kıyafetinize göre seçin Şeftali, lavanta, nane yeşili ve Bebek mavisi, son dönemin Moda oje renkleri. Giysilerinize uyum sağlayacak, tırnaklarınızda kötü durmayacak, dondurma hissi veren bu renkleri tüm yaz boyunca kullanabilirsiniz. Eğer sahil kenarında iseniz, mayonuzdaki tonlarla uyumlu renkleri tırnaklarınızda kullanabilirsiniz.
Maceracılara uygun pastel 5’lisi Eğer içinizde maceraperest bir kadın taşıyorsanız, pastel
30
Geçen yıl başlayan neon modası, gücünü eksiltmeden devam ettiriyor. En sevdiğiniz neon rengi seçin ve manikürünüzü bu renkle yaptırın. En etkili görünümü yaratmak için, beyaz bir kıyafetle giymek iyi bir seçim olacaktır. Eğer farklı bir etki yaratmak istiyorsanız, neon renklerin üstünde beyazla vitray deseni oluşturacak biçimde çatlatma çalışmaları yapabilirsiniz. İsterseniz sonra her bir alanı farklı bir neon renge boyayarak değişik bir görünüm elde edebilirsiniz.
Pırıltılı ojelerle sihirli dokunuşlar Pırıltılar sadece tatil günlerinde kullanılır diye bir kural yok değil mi? O zaman bir pastel renk seçin ve üzerinde altın veya Gümüş pırıltılarla gösteriş ekleyin. Bir sonraki adım ise, çok abartılı olmayan kıyafetler seçmek olmalıdır. Tırnaklarınızı gölgede bırakmayın. Eğer her tırnakta pırıltının çok abartılı olduğunu düşünürseniz, tek bir yüzük parmağı veya işaret parmağı üzerinde de çalışabilirsiniz. Evoria.com uzmanları, tırnak süsleme konusunda yakınlarınızın fikrini almayı da ihmal etmemenizi öneriyor.
style g端zellik
31
style g端zellik
32
style g端zellik
33
style özel
Van gezimize devam ediyoruz Van’ın önemli adalarından olan Çarpanak Adası’na uğradık. Çarpanak Adası Van Gölü’nün kuzeydoğu bölgesinde, Van ilinin merkeze bağlı Çitören Köyü mevkiinde bulunan bir adadır. Köyün iskelesinden teknelerle ulaşımın sağlanabildiği ada, üstündeki doğal yaşamın bozulma tehlikesine karşı turizme kapalı tutulmaktadır. Adanın üzerinde IX. ya da XI. yüzyılda yapılmış olduğu sanılan, Saint Jean’a adanmış bir de manastır vardır.Ktouts Manastırı adı ile anılan yapının bugün yalnızca kilise bölümü ayaktadır. Adada, Türkiye’nin başka bir yerinde bulunmayan pek çok tür bulunmaktadır. 34
35
van style özel
100 yıl öncesine kadar aslında bir yarımadanın parçası olduğu sanılan Çarpanak Adasının, Van Gölü’nün suyunun hızlı bir biçimde yükselmesi sonucu kara ile bağlantısının kesilip bir ada hâline geldiği söylenmektedir. Adaya ve üzerindeki manastıra ilişkin ilk yazılı belgeler 1414 yılından kalmıştır. Üzerindeki dinî yapılar nedeniyle savaşlardan pek etkilenmyen adada pek çok kez depremler yaşanmıştır. 1703 yılında gerçekleşen bir depremle büyük ölçüde yıkılan manastır 1712 ve 1720 yılları arasında Bitlisli Kaskaper Usta tarafından yeniden inşa edilmiştir.Bir Ermeni manastırı olan yapı, 1918 yılında bölgede yaşanan karışıklıklar nedeniyle boşaltılmıştır. O günden bu yana herhangi bir koruma altında bulunmayan yapı günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş durumdadır.
36
style van
37
style özel
Bugün ada olarak beliren bölümün üstünde 9. yüzyıla tarihlendirilen dinî yapılar vardır. Büyük bir manastır olarak inşa edilmiş olan yapının günümüzde yalnızca kilise bölümü ayaktadır. Ktouts Manastırı olarak kayıtlara geçen manastır adanın kuzey bölümünde bulunmaktadır. Manastırın şapel, vaaz salonları, kütüphane, konukevleri, yemek ve yatma odaları ile diğer oda bölümleri bugün mevcut değillerdir.Manastırın mezarlığı da bugün bütünüyle kaybolmuştur. Bu manastır, başka bir söylenceye göre ise göre Kutsal Haç, Saint Hripsime, Saint Gragorie, Saint Jean’dan oluşan kutsal dörtlü adına yaptırılmıştır. Manastırın 1700’lü yıllardan kalma yazıtındaki bilgiler dışında bu yapıya ilişkin bir bilgi yoktur. Kilisenin 1462 yılında Etyen adında bir usta tarafından büyük ölçüde yenilendiği söylenmektedir. 15. yüzyılda Adır Adası’ndaki manastırda yaşayan keşişler, bölgede uzun süre yapılan savaşlardan birinde başrahipleri Nerses ölünce Adır’daki manastırdan ayrılmış ve Çarpanak Manastırı’na yerleşmişlerdir. Kütüphanesi, şapelleri ve misafirhaneleri ile geniş bir kompleks olarak inşa edilen yapının bugün yalnızca kilise kısmı ayakta kalabilmiştir. Dışarıdan bakıldığında dikdörtgen bir görünümü olan yapı içten haç planlıdır. Haçın kısa kollarının üstü beşik tonozla kapatılmıştır. Kubbesi iki adet ayak üstüne oturtulmuştur. Serbest haç planı olarak adlandırılan mimari biçimine göre yapılan kilise bölümünün dış duvarları yalın süslemelerle kaplıdır. Yakın bir bölgede, aynı göl içindeki Akdamar Adası’nda bulunan kilisedekinin aksine iç
38
duvarları freskler ile süslü değildir. Yine Akdamar Kilisesi ile karşılaştırıldığında buranın dış duvar süslemeleri de oldukça gösterişsizdir. İç duvarlarda sıva kullanılmamıştır. Kilisenin taç kapısı geometrik pano ve haç dizileri ile süslenmiştir.[2] Kuzey ve güney duvarlarında nişler, doğu duvarında ise büyük bir pencere bulunmaktadır. Bütün kilise beyaz, krem ve kahverengi ahlat taşından yapılmış olup, yalnızca kubbesinde siyah tüf dekoratif amaçlı kullanılmıştır. Kilisenin aydınlatması büyük ölçüde sekiz küçük pencereden sağlanır. Kilisenin çan kulesi, iki kolon tarafından taşınmaktadır. Üst bölümleri büyük ölçüde yıkılan kulenin altları Osmanlı motifleri ile süslüdür. Ada 2007 yılı itibarıyla etkin turizme kapalı tutulmaktadır. Geçmiş yıllarda yağlı boyalarla duvarlarına yapılan karalamalar nedeniyle büyük ölçüde zarar görmüş olan kilisenin durumu, olumsuz hava koşulları nedeniyle gün geçtikçe daha da kötüye gitmektedir. Sit alanı olarak korunan adada herhangi bir koruma görevlisi bulunmaktadır. Daha önce birkaç kez adayı turizme açma girişiminde bulunulmuşsa da adayı üreme merkezi hâline getiren martılara zarar verilebileceği gerekçesiyle öneriler geri çevrilmiştir. Adanın zemininde her yere gelişigüzel kuluçkaya yatan martılar arasında Türkiye’de yalnızca burada bulunan türler de vardır. Bugün adaya gelen az sayıda ziyaretçinin yalnızca kiliseyi gezip adadan ayrılması istenmektedir. Adaya bağlı bulunduğu köyün iskelesinden ya da Van merkez iskelesinden tekne ile 1 saat 40 dakikada ulaşılabilmektedir.
www.edremitkonaklari.com
style van
MURADİYE ŞELALESİ Muradiye’ye 8 km. ve Van il merkezine ise 80 km. uzaklıktadır. Van-Erciş karayolunda ilerlerken: Muradiye ilçesi Karahan köyü civarında, yoldan sapılarak ilerleniyor. Çaldıran yöresinden buraya gelmeyi düşünürseniz: Çaldıran ilçesini geçtikten sonra, Van Gölü’ne doğru yola devam ettiğinizde, Muradiye ilçesine 10 km. kala yolun sağında “Muradiye Şelalesi” tabelasını görebiliyorsunuz. Yoldan: 150 metre kadar içeride, ağaçlıklı alana ulaştığınızda, şelalenin gürültüsünü rahatlıkla duyabiliyorsunuz. Tendürek dağlarından kaynağını alan: Bend-i Mahi çayı üzerindedir. Bu çay: Tendürek dağlarından doğduktan ve Çaldıran ovasını suladıktan sonra: Muradiye ilçesinin kuzeybatısında, küçük çaplı şelaleler oluşturuyor ve Muradiye Şelalesinin bulunduğu yere geliyor. Daha sonra ise, Muradiye ovasını takip ederek, Van gölüne dökülüyor. Şelale suları, çok yüksekten düşmemiş olmasına rağmen, suların oldukça kuvvetli akması nedeniyle, güzel bir görüntü sunuyor. Suların düşme yüksekliği:
15-20 metre arasında değişiyor. Adını ise: Bağdat seferi sırasında, burada konaklayan Sultan IV.Murat’tan almıştır. Yaz aylarında, şelalenin altına inebiliyorsunuz ve muhteşem bir serinlik sizi karşılıyor. Kışın giderseniz: dökülen suların donmasından kaynaklanan, oldukça güzel görüntüler veriliyor. Bu görüntüler: Pamukkale’deki travertenleri anımsatıyor. Köprünün hemen önünde: asma bir köprü var . Bu asma köprüden, kalabalık olarak geçerseniz, köprünün sallanması nedeniyle, ayrı bir heyecan yaşayabilirsiniz. Ama özellikle, bu asma köprü üzerinde resim çektirmelisiniz. Hemen arkanızda Muradiye Şelalesinin görüntüsü olan bu resim, güzel bir anı olacaktır . Evet, köprüden karşıya geçerseniz: orada şelaleyi tam karşıdan gören bölümde, piknik yapmanız mümkün. Bu bölümde: piknik mekanları var. Ayrıca, bölgede: bakkal dükkanı ve lokanta bulunuyor. Buralardan, yakınlardan geçerken mutlaka uğramanız ve görmeniz gereken bir yer olarak, öneriyorum.
39
style özel
ŞEYTAN KÖPRÜSÜ Muradiye şelalesinden sonra, Muradiye ilçesine gelmeden 5 km. önce, sağa dönülerek 500 metre ilerlediğinizde, Şeytan köprüsünün bulunduğu yere varabilirsiniz. Yani, anayoldan yaklaşık 500 içerideki tali yola girmeniz gerekiyor. Bendimahi çayı üzerindedir. 19.yüzyıl sonu ve 20.yüzyıl başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Tek gözlüdür. Düzgün kesme taş ve moloz taş kullanılarak yapılmıştır. Yolu düz ve sağlam durumdadır. Ancak, esas özellik: yapılmış köprünün altındaki kayalarda oluşan, kayaların doğal oluşumu ile oluşan ve suların hızla aktığı, bölümdür. Suyun yan yana ve birbirine değecekmiş gibi yakın iki kaya arasından, fışkırarak yani deli gibi akması/çıkması, köprüye çok heybetli bir görüntü katmaktadır. Bu durum, aynı zamanda, köprüye “Şeytan köprüsü” isminin verilmesini de izah etmektedir. Bence, biraz saçma, anlam veremiyorsunuz. Burayı mutlaka görmenizde fayda var.
40
style van
ST.STEFANOS KİLİSESİ İlçe merkezinin 2.5 km. batısında, Kilise mahallesindedir. Bend-i Mahi çayının hemen yanında yükselen, Aksorik dağının yamacında kurulmuştur. Kilise çevresindeki mezar şapeli ve keşiş hücreleriyle birlikte, bir manastır yapısının parçasıdır. Ancak: günümüzde keşiş hücreleri yıkılmış ve sadece temel kalıntıları kalmıştır. Kilise yapısı ise, oldukça iyi durumdadır. Kilise yapısı; doğu-batı istikametinde, girişteki tonozlu mekanla birlikte, 12×7 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlıdır. Kilisenin yüksekliği ise; 12 metredir. Kilise yapısına: batıdaki bir kapıdan girilmektedir, ancak kapı yıkıktır. Kuzeydeki bir kapıdan ise, Saint Etienne’nin mezar şapeline geçilmektedir.
www.edremitkonaklari.com
41
style yaşam
İstanbul Medeniyetler Defilesi 61 Koleksiyon ile Tanıtılacak Muammer Ketenci tarafından tasarlanacak olan İstanbul Medeniyetler Defilesi kreasyonu 3 semai dine uyarlanarak yapılacak.Aralık ayında ilki Medyadoktoru firması tarafından gerçekleşecek olan İstanbul Medeniyetler Defilesinin, organizasyonunu yılların deneyimli ajansı Erberk ajans, danışma kurulu başkanlığını bürokrat, gazeteci ve yazar Nazır Şentürk, tasarımlarını ise Muammer Ketenci gerçekleştirecek. DENEYİMLİ BÜROKRAT DANIŞMA KURULU BAŞKANI Bu yıl ilki İstanbul’da gerçekleşecek olan İstanbul Medeniyetler Defilesi’nin danışma kurulu başkanlığını İstanbul Valiliği basın ve Halkla İlişkiler müdürlüğünü 15 yıl sürdüren, bürokrat, yazar ve gazeteci Nazır Şentürk ise Medeniyetler Defilesi’nin dünyanın en önemli kentleri arasında yer alan İstanbul’da yapılma sebebini şöyle açıkladı, ‘’Görevim süresince birçok önemli kültürel
42
etkinlikte bulundum. Bu birikim ve deneyimlerimi Medyadoktoru öncülüğünde yapılması düşünülen, içeriği çok anlamlı Medeniyetler Defilesi fikri bende de çok heyecan yaşattı. Eşim 15 yıldır Cemil İpekçi’nin prömiyeri olarak görev yapmaktadır. Biz kültür, sanat, işlerinin içinde olan bir aileyiz. Bu projenin başlangıç noktası olarak neden İstanbul’u seçtiğimizi de şöyle açıklayabiliriz. Bilindiği gibi İstanbul 2012 yılında Avrupa Kültür başkenti olarak misyon üstlenmiştir. İstanbul da çeşitli din, dil ve renkten insan topluluğu bir araya gelmiştir. Bu renkli ve özgün özelliğine yeni bir bakış açısı katmak için Medeniyetler Defilesine İstanbul’da başlayacağız. Üstad Necip Fazıl Kısayüreğin dediği gibi Çiçeği altın yıldız, suyu allı pulludur. Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Kısacası her dine mensup insanda İstanbulludur. ‘dedi
style politika
Kültür ve Turizm Bakanı Çelik, Başbakan Erdoğan’ın Talimatıyla Savarona Gemisiyle İlgilendiklerini Açıkladı Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Ukrayna Kültür Günleri açılış törenine katılmak üzere Türkiye’ye gelen Ukrayna Kültür Bakanı Leonid Novohatko onuruna öğle yemeği verdi. Devlet Konukevindeki yemek öncesinde Bakan Çelik, basına yansıyan “Kültür ve Turizm Bakanlığı Atatürk’ün yatı Savarona’yı geri almaya hazırlanıyor” haberleri ile Suriye’de kimyasal silahları iadesi durumunda uluslararası müdahaleden vazgeçilebileceği yönündeki açıklamaları değerlendirdi. SAYIN BAŞBAKANIMIZIN TALİMATIYLA SAVARONA GEMİSİYLE İLGİLENİYORUZ Bugün gazeteye yansıyan haber büyük oranda doğru. Sayın Başbakanımızın talimatıyla Savarona gemisiyle ilgileniyoruz. Bunun tarihimizde önemli bir yeri var. Savarona gemisinin bundan sonra devlet büyüklerinin misafirlerinin ağırlandığı, kendi tarihsel mirasına uygun bir şekilde kullanılması, değerlendirilmesi söz konusu. Ayrıca müze olarak da değerlendirilmesi konusuyla ilgili bir çalışmamız var. Şu anda kesinleşmiş bir şey yok, süreç devam ediyor. İnşallah olgunlaştırdığımız zaman vardığımız sonucu açık bir şekilde sizinle paylaşacağız.
43
style röportaj
FUNDA ARAR... Prag Senfoni Orkestrası’yla çalışarak müzik kalitesini Avrupa standartlarına ulaştıran Funda Arar, yeni çalışmasını, beklentilerini ve özel hayatını tüm samimiyetiyle anlattı. Son albümünüzün çalışmaları nasıl gitti? Her yeni albüm kalbimi yerinden çıkartıyor. Onun için çok heyecanlıyım. Bu albüm için Prag’a gittim. Yaylı kayıtlarını Prag Senfoni Orkestrası çaldı. Benim için muhteşem bir deneyim oldu. Böyle bir iş disiplini görmedim. Bu yüzden dünyanın sayılı orkestraları arasında yer alıyorlar. Onlarla bir de konser deneyimim oldu ki; her şey harikaydı. Orkestrayı izlemeye gelen insanlar kışlık botlarını dışarıda çıkartıp çantalarına koyup mokasen ayakkabılarını giydiler ve konser salonuna öyle girdiler. ’Müziğe, sanata verilen değer budur’ dedim. Güzel şarkılar yaptık.
Kimlerle çalıştınız peki? Aranjeleri Febyo Taşel yaptı. Bunun yanında dört bestesi ve sözleri var. Kardeşi Daniel Taşel’in de şarkısı var. Niran Ünsal, Seda Akay, Günay Çoban, Saro Secikyan, Onur Baştürk ve Yıldız Tilbe albümde emeği olan diğer isimler. Bestesi Mustafa Sayan, sözü Cengiz Tekin’e ait olan ’Hayat Arkadaşı’ isimli eski bir şarkımız var. ’Leblebi’ isminde fıkır fıkır bir şarkımız var. Kızlarla sürekli çalıp oynuyoruz. Fotoğraflarımı Mehmet Turgut çekti. ’Sessiz Sinema’ parçasına da Murad Küçük yönetmenliğinde klip çektik. 30’lu yıllara dair görüntüler var.
Bu albüm için yaklaşık kaç şarkı dinlediniz? Çok şarkı dinledim. Sesime ve repertuvara uygun şarkılar seçmeye çalıştım.
YENİ YETENEKLERE ÖN AYAK OLMAMIZ LAZIM Prodüksiyon şirketi kuracağınızdan söz etmiştiniz. Albümünüzü kendi şirketinizden mi çıkartacaksınız? Şirketi kurduk ama albüm Emre Plak’tan çıkacak. Şirketimizden çıkartacağımız başka projelerimiz var, onları planlıyoruz.
44
Yeni yetenekler mi keşfedeceksiniz? Evet yeni yetenekli isimlerle çalışmayı hedefliyoruz. Bizlerin yeni yeteneklere ön ayak olması gerektiğini düşünüyorum. Bunun için araştırmalarımız devam ediyor.
“AVRUPA’YLA AŞIK ATAMAYIZ” Türk Pop Müziği’nin Avrupa kalitesine ulaşamamasının sebebi ne olabilir? Aslında dünyada pop müziğine Amerika ve İngiltere hakim vaziyette. Bizde zaten sektör çok kötü durumda... Henüz telif hakları bile tamamen oturmuş değil. Bütçeler de bununla orantılı olarak fazla yükselemiyor. Bizde yapılan bir film bütçesi kadar Amerika’da klip bütçesine harcıyorlar. Bu örnekleri daha sayabiliriz. Bunları da göz önüne alacak olursak; o kaliteye ulaşmak biraz zor. Kısaca biz onlarla aşık atamayız.
İdealleriniz arasında uluslararası alanda bir şeyler yapmak var mı? Valla kendi ülkemde ne yapacaksam yapmak istiyorum. Şans, birileri fark ederse ne ala...
Sizin için bu dönemin modern arabeskçisi diyebilir miyiz? Hayır. Romantik şarkılar söylüyorum diyebiliriz. Arabeskin başka bir anlatımı olduğunu düşünüyorum.
Fotoğraflarda seksi bir kadın var. O fotoğrafların ne kadarı imaj ne kadarı gerçekten siz? Fotoğraf çektirmek hiç kolay değil. Albüm fotoğraflarını
45
style röportaj
Mehmet Turgut çekti. Staylingi Umut Eker yaptı. Albümü dinledikten sonra toplantı yaptık ve böyle bir imaj çıktı. Benim içimde birçok kadın var.
Hangi şarkılar sizi harekete geçiriyor? İçimi titreten ve tüylerimi diken diken yapan şarkılar tabii ki.
Birçok kişi size hayran, peki siz kimlere hayransınız? Barbra Streisand’ı çok beğeniyorum onun o asaleti, yumuşacık sesi beni çok etkiliyor. Çok yakın zamanda kaybettiğimiz Amy Winehouse’un müzikal anlayışı da çok özel ve sesi de tabii ki. İstanbul konserini sabırsızlıkla bekliyordum ama kısmet olmadı.
HER ŞEY ÇABUK TÜKETİLİYOR Eşinizle evde şarkılar söylüyor musunuz? Pek söylemiyorum. Albüm dönemi repertuar seçerken okuyorum genelde.
Peki bu şarkıları bu kadar içten okumanızda mutlu giden evliliğinizin etkisi var mı? Gerçi şarkılar biraz hüzünlü mutlulukla tezat ama şarkılar o kadar güzel ki beni havaya sokuyor.
Aşk parçalarını yorumluyorsunuz. Günümüz aşklarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Her şeyin çabuk tüketildiği günümüzde maalesef aşklar da çabuk tüketiliyor.
Örnek olmam gerekmez Sanatçının rol model ya da örnek olması gerekliliğine inanmadığını belirten Funda Arar, “Sanatçı sadece yaptığı işle vardır, gerisi kimseyi ilgilendirmez. Ama müzikal duruşunu örnek alabilirsiniz” dedi.
HAWAİİ’DE BALAYI YAPMAK İSTERDİM! Evliliğinde herşeyin yolunda gittiğini ifade eden Funda Arar, önemli olanın insanların birbirlerini olduğu gibi kabul etmeleri gerektiğini ve böylece ilişkilerini daha uzun süre ayakta tutabileceğini belirtti. Arar, ’Evliliğimle ilgili tekrar ya da farklı yapmak istediğim herhangi bir detay yok diyebilirim. Her şey güzel gidiyor. Hawaii’de balayı yapmak isterdim’ diyerek gülüyor. www.sacitaslan.com
46
47
style gözümüze ilişenler
“Asrın Projesi” Marmaray Türkiye’nin 153 yıllık rüyası bugün gerçek oldur. Asrın projesi Marmaray, Üsküdar’da düzenlenen törenle hizmete açıldı.Asya ile Avrupa kıtaları arasında denizin altından kesintisiz demiryolu ulaşımı sağlayacak dünyanın en büyük ve önemli projelerinden Marmaray, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıldı.
yer altında olmak üzere 5 istasyondan oluşan Marmaray’ın ilk istasyonu Ayrılıkçeşme, KadıköyKartal-Kaynarca metro hattıyla entegre olacak.
Cumhuriyetin kuruluşunun 90’ıncı yılında hizmete giren Marmaray, 153 yıllık geçmişi ile “Asrın Projesi” olarak adlandırılıyor. Marmaray, teknolojik alt yapısı, ekonomik büyüklüğü, demiryolu ulaşımına kazandıracağı ivme ve daha birçok yenilik bakımından dünyada ilkleri içinde barındırıyor.
Marmaray Projesi, Avrupa ve Asya yakasını İstanbul Boğazı’nın altından birleştiren Gebze ve Halkalı arasında konumlandırılan üç bölümden oluşuyor. 185 dakika süren Gebze ve Halkalı arası yolculuk süresi, Marmaray Projesi kapsamında iyileştirilmiş banliyö demiryolu sistemi hizmete açıldığında söz konusu yolculuk 105 dakika sürecek. Bostancı ve Bakırköy arası 37, Söğütlüçeşme ve Yenikapı arası 12 dakika olacak. Trenler, İstanbul Boğazı’nın Asya bölümündeki Üsküdar İstasyonu ile Avrupa yakasındaki Sirkeci arasını ise 4 dakikada katedecek.
SULTAN ABDÜLMECİD HAYAL ETTİ
DÜNYANIN EN DERİN BATIRMA TÜNELİ
İstanbul Boğazı’nın altından geçecek bir demiryolu tüneli ile ilgili ilk düşünce 1860 yılında Sultan Abdülmecid tarafından dile getirildi. İstanbul Boğazı altından geçiş ilk olarak deniz dibi üzerine inşa edilen sütunların üzerine yerleştirilen tünel olarak planlandı. Bu fikir, izleyen dönem içerisinde daha ileri düzeyde değerlendirildi ve 1902 yılında bir tasarım geliştirildi. Bu tasarımda İstanbul Boğazı’nın altından geçen bir demiryolu tüneli öngörülüyordu ancak tasarımda, deniz dibi üzerine yerleştirilen bir tünelden bahsedildi. O zamandan bu yana, çok farklı fikir ve düşünceler denendi ve yeni teknolojiler tasarıma dönüştü. İstanbul Boğazı’nın altından geçen bir demiryolu toplu ulaşım bağlantısı isteği, 1980’li yılların başlarında giderek arttı ve 1987’de ilk geniş kapsamlı fizibilite etüdü gerçekleştirildi.
Banliyö hatlarının tamamlanmasıyla birlikte toplam maliyeti 8 milyar liraya ulaşacak olan Marmaray, 60 metre derinliği ile “dünyanın en derin batırma tüneli” özelliğine sahip. Sirkeci İstasyonu’nun güney girişinde yer alan yürüyen merdivenler, 61 metre uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun yürüyen merdiveni olma özelliği taşıyor.
GEBZE VE HALKALI ARASI 105 DAKİKA SÜRECEK Türkiye, 150 yıldır beklediği hayalinde, binlerce işçi, 1343 teknik uzman ve mühendis çalıştı. Üçü
48
Marmaray, kent içi ulaşımda raylı sistemlerin payını yüzde 28’e çıkaracak ve İstanbul’un trafik sorununu önemli ölçüde azaltacak. Marmaray, İstanbulAnkara Yüksek Hızlı Tren Hattı’nın yanı sıra İstanbul Metrosu’na da bağlanacak. Boğaz köprülerinin trafik yükünü hafifletecek Marmaray’ın bütün bölümlerinin hizmete girmesiyle zamandan elde edilecek toplam tasarruf yaklaşık 13 milyon saat olarak hesaplandı. 2015 yılı itibariyle elde edilecek olan toplam zaman tasarrufu yılda yaklaşık 25 milyon saat ve sistemlerin kapasitesi tamamen kullanılabilir hale gelmesiyle de yaklaşık 36 milyon saat olacak.
www.edremitkonaklari.com
49
style köşe
KADRİ SALAZ
kadrisalaz@gmail.com
Barış süreci ve ekonomi 1990’lı yıllarda denenen 1. Barış süreci; Ardından 2000’li yıllarda denenen Açılım Süreci ve şimdilerde yaşadığımız 2.Barış Süreci... Silahların susması ve Silahlı güçlerin sınır dışına çıkarılması ile başlayan ve neredeyse bir yılı tamamlayacağımız bu süreçte tek bir gencimizin dahi toprağa düşmemiş olması son derece sevindirici bir gelişme ve barışın mümkün olabileceğinin de bir kanıtıdır. Barış sadece barış değildir, Barış; ekonomik ve sosyal kalkınmadır, eğitimdir, sağlıktır. Barış gelecek kuşaklara müreffeh bir toplum bırakma olanağıdır. Sadece Van’ın, sadece bölgenin değil, bu süreç belki de tüm ülkemizin son şansı. Trenin son vagonuna tutunmuş durumdayız. Eğer bu vagonu kaçırırsak tren kaçacak ve biz de bir Orta Doğu Ülkesi haline döneceğiz. Bunu görmemek için kör olmak lazım. Yani dünyanın en güzel yerlerinden biri olan ülkemiz bir anda ateş çemberine dönebilir. Bunun çok küçük bir örneği olan gezi parkı olaylarını hepimiz izledik. Toplumsal uzlaşı yerine şiddet ile yaklaşan yönetim tarzı sonucu küçücük bir parkta başlayan olaylar, çok kısa sürede Türkiye’nin her tarafını saran sokak eylemlerine dönüştü. Gençlerin yeşili, ağacı koruma tepkisiyle başlayan ve yanlış yöntemlerle şiddetle bastırılmaya çalışılan gösteriler halka halka büyüyerek Türkiye’nin birçok kentine sıçradı. Ciddi sokak eylemlerine sebep olan ve bize her an Orta Doğu Ülkelerinden biri gibi olayların başlayabileceği bir görüntü verdi. Bu toplumsal barış adına çok tehlikeli bir şey. Halkın ve gençliğin tepkisinin zorla, baskıyla şiddetle bastırılmaya çalışılması demokratik ülkelerde olacak iş değildir. Bu ülke madem bir sosyal hukuk devletidir, hukukun üstünlüğü var ; o zaman yapılması gereken şey, bu işleri hukuk zemininde çözmektir. Kentin meclisleri var. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi var, Beyoğlu Belediyesi’nin meclisi var. Konuyla ilgili sivil toplum örgütleri ve meslek odaları var. Bunların ortaklaşa almaları gereken kararlardır. Yani bu işe aslında İstanbul halkının, Beyoğlu halkının karar vermesi gerekirken Başbakan büyük bir iddialı girişle “Ben istersem yaparım, ben istersem yıkarım.” gibi bir edayla insanların tepki göstermesine neden oldu. İşte esas sorun burada. Biz Cumhuriyet tarihinin belki de en büyük projesi olan barış projesini böyle küçük bir 50
detayla, bu karmaşık sürecin içinde yok etmemeliyiz. Buna Başbakan başta olmak üzere bütün ilgili kişi ve kuruluşların dikkat etmesi gerekiyor. Barış kolay elde edilmiyor. Kaybedilmesinin ne getirdiğini hepimiz gördük. Bu bakımdan ekmeğimizi kaybetmeye hazırız ama barışı gözümüz gibi koruyalım. Bu çok önemlidir. Bölge dediğimiz sadece Van ile sınırlı değil, Diyarbakır başta olmak üzere Doğu’nun ve Güneydoğu’nun pek çok kenti gibi ilimiz de istikbali parlak kentlerden biridir. Barış tesis edildiğinde Türkiye’nin hem ucuz iş gücü hem de önemli doğal yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olan bölgemiz Türkiye’nin ve bölgenin ekonomisine çok önemli katkılar sunabilecek potansiyele sahiptir. Bu potansiyeli biz bütünleştirdiğimiz zaman hem milli gelirimiz yükselecek, hem müreffeh bir toplum haline geleceğiz. Bu çerçevede ekonomik olarak gelişen, işsizliği azaltmış ve göstergelerinin her biri pozitif yönde www.edremitkonaklari.com
yükselmiş bir toplum haline gelebileceğiz. Eğer iyi değerlendirilip iyi yönetilirse Türkiye açısından büyük bir fırsattır. Barışın tesisi için her kesin ve her kesimin elinden geleni yapması gerekir. Ekonomik olarak da biz savaşa harcadığımız bütçeyi ekonomiye, kalkınmaya, altyapıya ve kısaca İnsana harcarsak zaten yatırım için fazla bütçe gerekmeyecek. Bugün Türkiye Cumhuriyeti kaynaklarının önemli bir kısmı askeri harcamalara ve dünyanın en kalabalık ordularından birini finanse etmek için kullanılmaktadır, Bu durum çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğinin elinden alınması demek. 80’li yıllarda başlayan ve geride bıraktığımız 30-35 yıllık zaman içersinde 500 milyar Dolar gibi akıllara durgunluk veren bir parayı berhava etmişiz. Dağlara taşlara bomba olarak yağdırmışız. Geleceğimizi yok etmişiz. Toplum olarak büyük bir kaosun içine girmişiz. Şimdi ufukta bir ışık görünüyor, Bu ışık barış ışığı
olsun. Yeni bir dünya, yeni bir ufuk ışığı olsun. Bunu için herkesin elinden geleni yapması gerekir. Topyekûn barış sürecine destek vermeliyiz. En başta hükümet verdiği sözleri tutmalı. Barış yönünde atılması gereken adımları atmalı. Başta Başbakan olmak üzere yetkili herkes barış dilini konuşmalı. Sıkılmış yumruklarla barış olmaz. Barışacaksak yeni bir sayfa açılmalı bu ülkede. Geçmişle ilgili hiçbir şey konuşulmadan, gelecek birlikte tesis edilmelidir. Bunun için de olması gereken şey geçmişte yaşadığımız acıları unutmak ve bizden sonrakilerin bunları yaşamaması için, güzel günler için, çocuklarımıza tertemiz, pırıl pırıl ve müreffeh bir toplum bırakmak için hepimiz bu süreçte elimizi taşın altına koyup barış için çaba göstermeliyiz. Önümüzdeki Mart ayında yine seçim var. Seçimlerin Büyükşehir olan ilimize ve ülkemize Barış ve kardeşliğin pekişmesi için vesile olması dileğiyle… 51
style gözümüze ilişenler
52
53
style teknoloji
Geleceğin araçları daha hafif ve çevre dostu olacak Bilim insanlarının arsenik zehiri kullanarak elde ettiği yeni bir metal alaşım ile geleceğin uçakları, otomobilleri ve taşınabilir aletleri daha hafif ve çevre dostu olacak. Keşif sayesinde yakıt masrafları da azalacak. nitelikte büyük bir keşif. Birbilis, “Magnezyum, her zaman yapısal materyallerde yüzlerce yıldır kullanılan hafif bir metal olmuştur. Bir miktar alüminyum ile birlikte en hafif yapısal metal olabiliyor. Ancak aşınmaya olan eğilimi, kullanım limitlerini kısıtlıyor” diyor. Avustralya’nın Melbourne kentindeki Monash Üniversitesi’nin Electrochemistry Communications dergisinde yayınlanan araştırma sonuçlarına göre, az miktarlarda arsenik eklenmesi ile gümüş beyazlığında bir metal olan ve genellikle alaşım maddesi olarak başka metallerle karıştırılarak kullanılan magnezyumun aşınma oranları çarpıcı bir şekilde düşüyor. Keşfin hava – uzay, otomotiv, elektronik gibi sektörlerde önemli sonuçları olacak. Ürünler daha hafif, sağlam ve enerji verimliliği yüksek şekilde karşımıza çıkacak. Araştırmayı 7 yıldır yürüten uluslararası ekibin başındaki Profesör Nick Birbilis’e göre, arsenikli metal alaşım, oyunun tüm kurallarını değiştirecek
54
YEŞİL DEVRİM Dünyanın her yerinde yakıt tüketimini ve karbon emisyonlarını azaltacak güçlü ve hafif metal türleri için yapılan araştırmalar, magnezyuma olan ilgiyi artırdı. Birbilis ve ekip arkadaşları, bu hafif metalin aşınma oranlarını azaltmak için 400 farklı alaşım kombinasyonu denedi. Geleneksel yöntemlerin işe yaramadığını belirten Birbilis, “Sınırları zorlamamız gerekiyordu. Daha ekstrem seçenekler denedik. Yüzde 0.37 arsenik oranıyla birlikte başarılı sonuçlar elde ettik. Arseniğin metalin aşınmasını durduran katotsal bir zehir olduğunu keşfettik” ifadelerini kullanıyor.
style teknoloji
Kalp atışlarınız şifreniz olacak Dijital dünyada gerçekleştirilecek tüm işlemlerde kimlik tanımlaması olarak kullanılabilecek özel bir bileklik geliştirdi. Buna göre bileklik, kalp ritmini ölçüp elindeki cihazı otomatik olarak tanımlayacak... Bilim insanları, dijital dünyadaki hesaplarınızı korumak için bugüne kadar düşünülen beyin dalgaları ve dijital parmak izi gibi girişimlerin ardından, ‘kalp atışı’ yöntemini geliştirdi. Nymi adı verilen bileklik, elektrokardiyogram (ECG) alıcıları kullanarak kalp atışlarını takip ediyor ve iPad’lerden, otomobil bilgisayarlarına kadar birçok cihaza yansıtabiliyor.
size bildirecek, LED ekranda bu mesajları görebileceksiniz. İşletim sistemlerine uyumlu Ön siparişleri bugün başlayan Nymi bilekliğin fiyatı da 79 dolardan başlıyor. Bileklik, iOS, Android, Windows ve Mac OS X işletim sistemleri kullanan cihazlarla uyumlu.
Kanada’nın Toronto kentinde bulunan Bionym şirketinin geliştirdiği teknoloji, parmak izi veya yüz tanıyan teknolojilere kıyasla daha zor bir biyometrik sisteme dayanıyor. Kişinin kimliğini belirleyebilmek için, kullanıcılar Nymi üzerinde bulunan bir alıcıya yaklaşık iki dakika boyunca basıyor. Bu esnada, bileklik ECG sinyali kaydediyor. Sinyal kaydedildikten sonra, sadece kaydedilen sinyali, yani imzayı tanıyor. El hareketlerini algılıyor Bilekliği diğer elektronik cihazlarla kullanmak son derece kolay. Kullanıcı bileklikteki tuşa basıyor ve bileklik birkaç saniye içinde kalp atışını yeniden tanımlıyor. Ardından, Bluetooth aracılığıyla bileklikle uyumlu uygulamayı içeren cihazla temas kuruyor. Bileklik çıkarıldığında, bağlantı kurulan cihazlar otomatik olarak kilitleniyor. Bileklik, el hareketlerine de tepki verebiliyor. Örneğin elinizi salladığınızda veya bileğinizi büktüğünüzde, otomobilinizin kapısını açabiliyorsunuz. Belli hareketlerle banka işlemlerine bile onay verebileceğiniz bileklik, vibrasyon özelliğiyle e-posta veya mesajları
55
style teknoloji
TÜBİTAK’tan yerli projeye dev destek TÜBİTAK tarımdan sağlığa kadar geniş bir alanda ithal ürünlerle rekabet edecek yerli üretim projelerine destek sağlayacak. Dışa bağımlılığı azaltacak çalışmalar için teşvik ikramiyesi ve aylık 3 bin TL burs verilecek. beşeri bilimler projeleri de bu program kapsamında desteklenecek. AYLIK 3 BİN TL BURS
TÜBİTAK ‘1005-Ulusal Yeni Fikirler ve Ürünler Araştırma Destek Programı’ adıyla üniversite ve kamu Ar-Ge merkezlerindeki araştırmacılara yönelik yeni birdestek programı başlattı. Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) tarafından yürütülen program kapsamında, ülkemizde yaygın olarak kullanılan ithal cihaz ve malzemelerin geliştirilmesi ile dünyayla rekabet edebilecek yeni ürünler ortaya çıkarılacak. AR-GE PROJELERİNDE ALAN GENİŞ Tarımı yapılan ithal bitki çeşitlerinin ülkemiz koşullarına uygun olarak ıslahı, verimli hayvan ırkı, hayvansal ürün ve teknolojilerinin geliştirilmesi, gıda ürünlerini işleme, paketleme ve depolamada kullanılan ürün ve teknolojilerin uluslararası örnekleri ile rekabet edebilecek düzeyde üretilmesi gibi akademik Ar-Ge projeleri destek kapsamına alınacak. Bunun yanında tanı ve tedavi yöntemleri de uluslararası örnekleri ile rekabet edebilecek düzeyde olmak kaydıyla desteklenecek. Sosyal ve
56
Belirlenen projelere en fazla 18 ay süreyle 200 bin TL’ye kadar destek sağlanacak programa, üniversite ve kamu Ar-Ge merkezi çalışanları başvurabilecek. Program kapsamında aylık 3 bin TL’ye kadar burs desteği verilecek. Bilimsel toplantı ve çalışmalar için 10 bin TL’ye kadar seyahat desteği sağlanacak. Proje yürütücüsüne aylık bin TL, araştırmacıya da aylık 500 TL’ye kadar proje teşvik ikramiyesi verilecek. Prototipler için üretim imkanı TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Necati Demir, ülkemizde yaygın olarak kullanılan ürün ve teknolojilerin yerli olarak geliştirilmesine destek vereceklerini söyledi. Bu amaçla hazırlanan projelerin patent hakkını ihlal etmeden gerçekleştirileceğine dikkat çeken Demir, “Program ile birden fazla ürün, teknoloji ve fikrin bir araya getirilerek ulusal ve uluslararası boyutta yeni bir ürün ve teknoloji geliştirilmesini hedefleyen projeler de desteklenecek” dedi. Demir şunları söyledi: “Prototip geliştiren araştırmacılara nihai ürünün ortaya çıkarılması için TEYDEB-1505, KOSGEB, San-Tez programlarına başvurmalarının önü açıldı. Ürünün doğrudan geliştirilmesi durumunda ise TEYDEB-1512 destek programına başvuru yapılarak proje sonuçlarının uygulamaya aktarılması da hedefleniyor.”
style teknoloji
Turkcell ‘Gebze’ kod adlı ‘T40’ telefonu Türk mühendisler tarafından tasarlanan ve geliştirilen Turkcell’in ‘Gebze’ kod adlı ‘T40’ telefonu bu yıl sonuna kadar Türkiye’de de üretilip iç pazarla birlikte yurtdışına da satılacak. Tasarımı ve yazılımı Türk mühendislere ait olanTurkcell’in ‘Gebze’ kod adlı T40 akıllı telefonudüzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. HD kalitesinde ses, yakın alan iletişimi, yeni nesil çift çekirdekli işlemci ve 4 inç’lik ekrana sahip cihaz, bu yıl Türkiye’de de üretilmeye başlanacak. Diğerlerine öncü oldu Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv, T serisinde 1 milyona yaklaşan satış rakamına ulaştıklarını belirterek “Bu sayede, ekonomiye yaklaşık 500 milyon lira katkıda bulunduk. T tasarımı ve yazılımı Turkcell teknoloji mühendislerine ait olan T serisinin yeni üyesi T40 ile de şimdi Türkiye’nin ilk yerli tasarım akıllı telefonunu ortaya koyduk. T40’ı ihraç da edeceğiz” diye konuştu.
Akça atandı. Diğer bağımsız yönetim kurulu üyeleri de Atilla Koç, Mehmet Hilmi Güler, Mehmet Bostan ve Bekir Pakdemirli’den oluştu. Ciliv yeni gelişmelere ilişkin olarak da şu açıklamayı yaptı: “Turkcell’in 29 Nisan’dan itibaren yönetim kurulu yoktu. Yönetimin belirlenmiş olması, Turkcell takımına çok büyük bir destek. Temettü kararı ise Genel Kurul’da alınacak. Genel Kurul’un toplanması hissedarların kararıyla olan birşey.”
Bağlama bile var 15 Eylül’de raflarda yer alacak olan T40’ın mesaj, alarm ve zil seslerine bağlama, vapur gibi melodiler de eklendi. Cihazın, Vestel’in Manisa’daki fabrikasında üretileceği de öğrenildi. 5 milyar dolar dışarı gidiyor Tanıtımda yer alan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Tayfun Acarer de Türkiye’ye yurtdışından yılda yaklaşık 16 milyon telefon geldiğini belirterek “Bu telefonların her birinin birim maliyeti 300 dolar. Bu da yıllık 5 milyar dolara denk geliyor. Yani telefona çok yüksek rakamlar ödüyoruz. Cihazların yerlilik oranı ne kadar yükselirse bu para da azalacak” açıklamasında bulundu. Yönetimin belirlenmesi bize büyük destek oldu Turkcell’in yönetim kurulu başkanlığına da Ahmet
57
style lezzet
Tandır Balığı Malzemesi : Sade için: Balık , Tuz Bulamaç için: Balık, Un, Ayran, Tuz Yapılışı : Sade ve bulamaçlı olmak üzere iki farklı şekilde yapılmaktadır. Van Gölü’nden avlanan inci kefali balığı yıkanıp temizlenir. Sadece kuyruğu tandırın yan taraflarına yapıştırılarak pişirilir. Piştikten sonra isteğe bağlı kafa kısmı kopartılıp oradan içeriye tuzlu su konur (1 litre suyu 250 gram tuz ile hazırlanan doymuş tuzlu su). Pişme süresi 15-20 dakikadır. Bu hemen tüketiliyor. Bulamaçlı hazırlanan balıkta ise, un ayranla sulandırılarak bir bulamaç hazırlanır. Balık bu bulamaca batırılır ve biraz kurutularak tandıra yapıştırılır (yöredeki tabirle tandıra vurulur). Kafası kopartılıp içine tuzlu su konur ve servis yapılır. (Tuzlu su; 1,5- 2 litre suya yarım kilo tuz şeklinde hazırlanır ve her balığın içine iki kaşık dökülür, süzgeç üzerine konup akan tuz aşağı süzülür). Van balığının birkaç pişirilme şekli de bulunmaktadır. Bunlar; Van balığının kılçıkları çıkarılır. Bir kapta da yağlı peynir ve maydanoz karışımı hazırlanır. İki balık iç yüzleri birbirine gelecek şekilde ve arasına bu hazırlanan iç konularak kapatılır ve çırpılmış yumurtaya batırılarak kızartılır. Temizlenmiş taze balık, un, yumurta ve tuz ilave edilerek hazırlanmış bulamaca batırıldıktan sonra kızgın yağda kızartılır. Kuru tuzlanarak muhafaza edilmiş Van balığı bir müddet sirkeli suda bekletilir ve daha sonra üzerine zeytin yağı ve limon dökülerek servis yapılır. Not: İnci Kefali Van gölüne özgü bir balıktır.
58
www.edremitkonaklari.com
style gözümüze ilişenler
Altın Portakal ödülleri sahiplerini buldu 50. Altın Portakal’da ilk ödül Çapulcular’a gitti. Bu yıl 5’incisi verilen Halkın Portakalı kısa film ödülü Çapulcular ekibinin çevre temalı filmi ’Yansıma’ya verildi. Baka En İyi Kısa Film Ödülü ’Karpuz Cenneti’ ve ’Patika’ arasında paylaştırıldı. Kısa Film Jüri Özel Ödülü ’Tornistan’ın oldu. ’Tornistan’ın yönetmeni Ayce Kartal, ödülünü “Gezi Parkı eylemlerinde darp edilmiş, sakat kalmış, gözü çıkarılmış, hayatını kaybetmiş, kalbi kırılmış herkese adıyorum” diyerek aldı. Bu arada, salonda “Her yer Taksim her yer direniş” sloganı atıldı. En İyi Belgesel Jüri özel ödülü Ulusal Hay Vay Zaman filmine gitti. Baka En İyi İlk Belgesel Film ödülü Mustafa’nın Yaşam Zinciri filmine Baka En İyi Belgesel film ödülü Tek Başına Dans ve Fecira filmlerine verildi. Akdeniz Üniversitesi Gençlik Jürisi Uluslararası En İyi Film ödülü Tuhaf Kedicik filmine gitti.
Altın Portakal Film Festivalinde Uluslararası Uzun Metraj Filmi SİYAD Özel Ödülü de Tuhaf Kedicik filmine gitti. Altın Portakal Uzun Metraj En İyi Fim Ödülü ’36’ filmine verildi. Altın Portakal 2013 Ulusal Uzun Metrajlı Film yarışması Avni Tolunay Özel ödülü: meryem, (ses tasarımı ve efekt) Altın Portakal 2013 Ulusal Uzun Metrajlı Film yarışması Behlül Dal Jüri özel ödülü: Mavi Ring Altın Portakal 2013 Ulusal Uzun Metrajlı Film Yarışması Kent Konseyi En İyi Film ödülü: Meryem Altın Portakal Uzun Metrajlı Film En İyi Yardımcı Erkek Ödülü Uzun yol filmiyle Ahmet Özarslan’a gitti. Altın Portakal Uzun Metrajlı Film En İyi Yardımcı Kadın Ödülü Cennetten Kovulmak filmiyle Gülistan Acet’e gitti. Altın Portakal En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü Kutsal Bir Gün filmiyle Selda Çiçek ve Sırma Bradley aldı.
59
style yaşam
Hİzmet ve kalİte Van İLE buluştu Doğuda açılan elit bir dünyaya hoş geldiniz… Van dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden biri. Yüzyıllardır kültürlerin ve medeniyetlerin buluşup kaynaştığı bir merkez. Ve şimdi Van’da kenti ziyaret edecek misafirleri kusursuz hizmet kalitesi ile ağırlayacak yeni bir buluşma noktası var: 5 yıldızlı Elite World Van Hotel… Neo klasik mimarinin saray mimarisiyle ahenkle buluştuğu Elite World Van Hotel’de 5 yıldızlı bir otelin sunabileceği her şey var; Estetik ve konforla buluşun... Elite World Van Hotel’e adım atar atmaz en ufak detayda bile göreceğiniz neo klasik ve saray mimarisinin ahenkli birlikteliğini odalarda da görebilirsiniz. Günün yorgunluğunu üzerinizden atabileceğiniz odalarda klima, ücretsiz internet, tv, dijital kasa, direkt telefon ve daha pek çok özellikten yararlanabilirsiniz. Hizmetler... Siz keyfinize bakın, gerisini bize bırakın... Araç kiralamadan, havaalanı transferine... Çocuk bakımından, engelli misafirlerimize özel hizmetlere... Tıbbi danışmanlıktan, çamaşır ve kuru temizleme hizmetlerine kadar hayatınızı kolaylaştıran birçok olanaktan faydalanabilirsiniz. Ayrıca, güzellik salonu ve kuaför, hediyelik eşya dükkanı, Business Center, ExecutiveLounge, Executive Kat, Fitness Center ve Vitamin Bar gibi seçeneklerle de 5 yıldızlı hizmetin keyfini çıkarabilirsiniz.
Van’da 5 yıldızlı bir hizmet sunan Elite World Van Hotel, şehrin merkezinde iş ve sosyal organizasyonlarınızı gerçekleştirmek için mükemmel bir seçenek... Kongreler, toplantılar ve sosyal organizasyonlarınızdan unutulmayacak düğünlere kadar burada her şey sizin için düşünüldü. Elite World Van Hotel’de toplam kapasitesi 1500 kişi olan, tamamı gün ışığı alan toplam 7 ayrı toplantı salonu bulunuyor. Executive Kat, Elite World Club Lounge, Business Center toplantılarınızın verimli geçmesi için oluşturuldu. Kongre, seminer, bayi toplantıları, ürün lansmanı ve her türlü sosyal etkinlik için gerekli teknoloji, teknik donanım ve konforu, profesyonel hizmet anlayışıyla en iyi şekilde sağlıyoruz. Teknik Ekipmanlar • Enerji (220 V), Kablosuz Mikrofon • Karartma Ayarlı Aydınlatma • Ses Sistemi, Ses Kontrolü • Tepegöz, Barkovizyon - Televizyon • Video / DVD / Kasetçalar CD Player CD Recorder •
Unutulmaz lezzetler... Elite World Van Hotel, yöresel ve dünya mutfaklarının en iyi örneklerini sunan zengin menüleriyle de size ayrıcalıklı olduğunuzu hissettiriyor. Özenli bir servis eşliğinde yöresel kebap çeşitleri ve dünya mutfaklarından seçkin örneklerin sunulduğu “Tepe OcakbaşıRestaurant”, günlük taze pastanızı yerken kahvenizi ve çayınızı keyifle yudumlayabileceğiniz “CoffeeCompany”, canlı müziğin ve eğlencenin keyfine varacağınız “OneBar&Night Club”, ve Vitamin Bar’da bulabileceğiniz birbirinden lezzetli seçenekler yemek zevkinizi bir şölene dönüştürüyor. Kusursuz toplantılar...
60
www.edremitkonaklari.com
Bağımsız Sıcaklık & Havalandırma Kontrolü • Flipchart , Lazer İşaretçi, Beyaz Tahta • Hızlı Kablolu / Kablosuz Internet • Perde, Telefon, Kürsü
üst düzey hizmet sunduğumuz, ExecutiveKat’ta konaklayan misafirler için özel olarak tasarlanmış bir mekandır.
Kendinizi yenileyin... Size seçkin bir ortamda zindelik kazanabileceğiniz ve rahatlayabileceğiniz güzel bir seçenek sunuyoruz. “Fit-Life Spa&HealthCenter”ın sağlıklı olanaklarından yararlanın. Kapalı yüzme havuzu, serin bir alternatif olurken, spor sonrasında kaybedilen enerjiyi “Vitamin Bar”da alabilirsiniz.
KONAKLAMA • 2 Kral Dairesi • 3 Suit • 2 Engelli Odası • 223 Standart Oda, 460 Yatak • Executive Kat, ExecutiveLounge
Fitness Center, uzman eğitmenler denetiminde bireysel programlarla formunuzu koruyabileceğiniz ideal bir salon. Bir çok farklı yöntem sunan kişiye özel masaj paketleri, havuz sonrası sauna keyfi, Osmanlı hamam kültürünü yaşatan Türk hamamında kese köpük ve daha pek çok olanak sizi bekliyor. Executive Kat & Elite World Club Lounge Executive Kat odalarında LCD TV, ücretsiz internet erişimi, yastık menüsü, sesli mesaj, 24 saat kişiye özel resepsiyon hizmeti, giriş gününde meyve sepeti ve tatlıdan oluşan VIP setup, her gün 18:00’a kadar ücretsiz ütü servisi (1 gömlek ve 1 pantolon) havaalanı-otel-havaalanı ücretsiz shuttle servisi, ücretsiz günlük gazete ve aynı gün teslim kuru temizleme servisleri bulunmaktadır.
RESTORAN VE BAR • Tepe OcakbaşıRestaurant • Kahvaltı Salonu • CoffeeCompany • One Bar &Night Club • Vitamin Bar SPOR VE AKTİVİTELER • Kapalı Yüzme Havuzu • Fitness Salonu • Türk Hamamı • Buhar Odası, Şok Duşlar • Sauna, Masaj MAĞAZALAR • Kuaför • Hediyelik Eşya Dükkanı • Fotoğraf Stüdyosu SERVİSLER •Hızlı Kablolu/Kablosuz internet •24 Saat Oda Servisi, • Havaalanı Transferi • Araç Kiralama, CCTV, • Hızlı CheckOut • Çamaşır ve Kuru Temizleme • Çocuk Bakımı, Araç Park Hizmeti • Engelli Misafirlere Özel Hizmetler •Sigara İçilmeyen Odalar • Yastık Menüsü • Odalarda Çay - Kahve Makinesi • Odalarda Telefonla Tıbbı DanışmanlıkHizmeti • Balo Salonu ve Toplantı Salonları • Business Center
Elite World Club Lounge, sıcak bir atmosferde,
61
style moda
Fabrika’dan 40’lara zarif dokunuş... Stil ikonu Katherina Hepburn’ün ilham kaynağı olan 1940’ların zarafeti, Fabrika’nın 2013-2014 SonbaharKış sezonunda yeniden yorumlanıyor. Üstelik, 40’lar retro bir tarzda değil aksine bugünün modern kadınlarına uyarlanmış bir şekilde karşımızda… Bele oturan kıvrımlar, düşük yakalar, maksi etekler, vücudu saran trikolar ile baştan çıkarıcı bir sezona imza atıyor. Kloş etek, minik hırka ve ince kemer kombinasyonu Fabrika kadınının kum saati siluetine eşlik ederken, günün her saati kullanılabilen zamansız elbiseler kadınsı detayları ortaya çıkartıyor. Sezonun büyük grunge akımına karşılık, 40’lar trendi zarif ve ladylike bir tavırda Fabrika kadınının bu sonbahar tercihi olacak.Stil ikonu Katherina Hepburn’ün ilham kaynağı olan 1940’ların zarafeti, Fabrika’nın 2013-2014 Sonbahar-Kış sezonunda yeniden yorumlanıyor. Üstelik, 40’lar retro bir tarzda değil aksine bugünün modern kadınlarına uyarlanmış bir şekilde karşımızda… Bele oturan kıvrımlar, düşük yakalar, maksi etekler, vücudu saran trikolar ile baştan çıkarıcı bir sezona imza atıyor. Kloş etek, minik hırka ve ince kemer kombinasyonu Fabrika kadınının kum saati siluetine eşlik ederken, günün her saati kullanılabilen zamansız elbiseler kadınsı detayları ortaya çıkartıyor. Sezonun büyük grunge akımına karşılık, 40’lar trendi zarif ve ladylike bir tavırda Fabrika kadınının bu sonbahar tercihi olacak.
62
style gözümüze ilişenler
63
style moda
Londra Moda Haftası’na ‘nazar’ boncuğu Londra Moda Haftası’na, ünlü modacı Bora Aksu’nun, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle hazırladığı ‘Nazar’ isimli 2014 İlkbahar-Yaz koleksiyonu damga vurdu. Londra Moda Haftası’nda 10’uncu yılını kutlayan Bora Aksu’nun nazar boncuğu temasıyla süslediği koleksiyon, bu yıl haftanın açılış defilesi olarak podyumdaki yerini aldı ve ilgiyle izlendi. Ege kıyılarında geçirdiği uzun ve sıcak yaz günlerinden esinlenen Bora Aksu, hazırladığı koleksiyonda, İznik çinilerinin desen ve dokularını, geleneksel el dokuması Türk kumaşlarıyla harmanlayarak, kalem eteklere, elbiselere, kısa ceketlere ve bolerolara işledi. 64
www.edremitkonaklari.com
style moda
65
style gözümüze ilişenler
70. Venedik Film Festivali İtalya’da bu yıl 70’incisi düzenlenen Venedik Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. Festivalin en iyi filmine verilen Altın Aslan ödülü, İtalyan yönetmen Gianfranco Rosi’nin “Sacro GRA” adlı belgesel filminin olurken, en iyi yönetmen ödülü Gümüş Aslan, “Miss Violence” filmindeki başarısı için Yunanlı yönetmen Alexandros Avranas’a verildi. Festival kapsamındaki Avrupa Kısa Film Ödülü’nü ise Türk yönetmen Bülent Öztürk’ün “Houses with Small Windows” filmi aldı. Jüri Büyük Ödülü’nün Tsai MingLiang’ın “JiaoYou” filmine, Jüri Özel Ödülü’nün ise Philip Gröning’in “Die Frau Des Polizisten” filmine verildiği festivaldeki diğer büyük ödüller şöyle: En iyi aktör: “Miss Violence”taki performansıyla Themis Panou En iyi aktris: “ Via Castellana Bandiera”daki performansıyla Elena Cotta En iyi senaryo: “Philomena” (Steve Coogan ve Jeff Pope) En iyi genç yönetmen: “Joe” filmi ile Marcello Mastroianni En iyi genç oyuncu: “Joe” filmindeki performansıyla Tye Sheridan. Festivalde ayrıca geleceğin film yapımcıları için verilen “Geleceğin Aslanı” ödülü, “White Shadow” ile Noaz Deshe’nin oldu. Venedik’e bağlı Lido yarımadasında 28 Ağustos’da Alfonso Cuaron’un “Gravity” filmiyle başlayan festival, bugün “Amazonia”nın gösterimiyle sona erdi.
66
67
style gözümüze ilişenler
68
Emmy ödülleri sahiplerini buldu 65’nci Emmy ödülleri sahiplerini buldu. En İyi Komedi dizisi ödülünü “Modern Family’i alırken, En İyi Drama dizisi ödülünü de “Breaking Bad” kazandı. Televizyon dünyasının Oscar’ı sayılan 65. Emmy ödülleri ABD’nin Los Angeles kentinde görkemli bir törenle sahiplerini buldu. CNBC-E dizisi “How I Met Your Mother” dizisiyle tanınan Neil Patrick Harris gecenin sunuculuğunu üstlendi. En İyi Komedi dizisi ödülünü “Modern Family’i alırken, En İyi Drama dizisi ödülünü de “Breaking Bad” kazandı. “Newsroom”un başrol oyuncusu Jeff Daniels En İyi Erkek Oyuncu dalında ilk defa aday olduğu ödülün sahibi oldu. Jeff Daniels’in rakipleri, “Breaking Bad” den Bryan Cranston, “House of Cards’s” dizisinin başrol oyuncusu Kevin Spacey ve “Homeland” dizisinin başrol oyuncusu Damian Lewis idi. CLAIRE DANES EN İYİ KADIN OYUNCU Drama dalında En İyi Kadın Oyuncu ödülü ise,”Homeland” dizisinde CIA ajanını canlandıran Claire Danes’e gitti. Claire Danes geçtiğimiz yıl da bu ödülün sahibi olmuştu. En İyi Komedi Erkek oyuncusu dalında ödüle uzanan isim “Big Bang Theory’nin başrol oyuncusu Jim Parsons oldu. Parsons ödülü üçüncü kez kazandı. Yılın En İyi Komedi Kadın Oyuncusu ise “Veep”in yıldızı Julia Louis Dreyfus’un oldu. Drama dalında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülü “Breaking Bad” aktrisi Anna Gunn’ın oldu.
69
style röportaj
hayallerimizi,umutlarımızı Van denizinde yeniden yüzdürmeye başladık,bizimle yolculuğa var mısınız? Karşılaştığınız zorluklar nelerdir?
Sizi tanıyabilir miyiz? Öncelikle bulunduğumuz bölgeyi tanıtayım ;Van Gölü, Van ili sınırları içerisinde bulunan Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu, bölgedeki tektonik çöküntü alanının önünün kapanmasıyla oluşmuş volkanik bir set gölüdür. Çok sayıda koyu bulunan Van Gölü’nün yüzölçümü 3.713 km²’dir. Van Gölü hem tatlı su, hem de deniz ekosistemlerinden farklı bir sucul ekosistemdir. Suları tuzlu ve sodalıdır. Göl suyu tuzluluk oranı %o19, pH’sı ise 9.8 dir. Bu yüzden Van Gölü yüksek rakıma ve sert kışlara rağmen donmaz. Göl su seviyesi iklime bağlı olarak yükselip düşmektedir. Ancak ortalama olarak denizden yüksekliği 1646 metredir. Gölün ortalama derinliği 171 m, en derin yeri ise, 451 metredir. Gölün doğu bölümünde dört ada bulunmaktadır. Böyle bir güzelliğe sahip olan Van’da 2010 yılından itibaren tekne-yat imalatı üzerine kurulmuş 750 m2 kapalı 800 m2 açık alana sahip bir alanda 8 kişilik bir ekiple hizmet veren bir firmayız.. Bu işe nasıl başladınız? Yıllarca müteahhitlik yapan bir firma sahibi olarak ticari hayatımın bana kazanımları sonucunda şu düşünceye sahip oldum. Ticari hayatta başarılı olmanın birinci şartı yaptığınız işi sevmek, para kazanmanın birinci şartı ise ilkleri yapmaktır. Tekne-yat imalatı işine başlangıcımız tesadüflerle başladı dışarıdan bir yat almak istedik yaptığımız araştırma sonucunda istediğimiz yat türünün çok pahalı olduğunu gördük acaba diye başlayan soru üzerine acabaların cevabına ulaşmak için bir araştırmaya girdik. İlk olarak tersaneleri inceledik, teknik personel oluşturmak için görüşmeler yaptık, bulunduğumuz bölgede bir fizibilite araştırması ve bunun sonucunda oluşan olumlu sonuç bizi böyle bir yola sokmuş oldu.Ama acabaların fazla olduğu sorulara karşı cevabımız hazırdı neden olmasın ve sonuç itibariyle başarılı olacağımıza inanıyoruz çünkü biz işimiz seviyoruz.
70
Tabiî ki ilk olmanın vermiş olduğu dezavantajlar ve zorluklar buna bağlı olarak oluşan sorunlar bunun yanında yaşamış olduğunuz sevinç ,umut ve bu bölge için bir ilke imza atmak görüştüğünüz bütün noktaların bu işe başlamanızı şaşkınlık karşılaması ama cesaretiniz karşısında hayranlıklarını görmek yani kısacası başkalarına göre hayal olan bir düşü gerçeğe dönüştürmenin vermiş olduğu gurur,mutluluk ; tekne imalatı yapacaksınız tersane yok,teknik personel yok,hammadde yok en önemlisi alt yapı yani marina yok anlayacağınız yolu olmayan bir yere araba satmak gibi bir durumla bunun gibi onlarca problemle karşı karşıya kalıyorsunuz ve bunların her birini tek tek çözmek zorundasınız bir zincir halkası gibi birbirini tamamlayan bir durum söz konusudur.iskelemizi yaptık tekne –yatkayık bağlayabiliyoruz . Elimizdeki en büyük gücümüz ne istediğimizi bilmekti çünkü biz umudun rüzgarını arkamıza almış ve yelkenlerimizi fora etmiştik. Neler yapıyorsunuz hedef kitleniz? Arz talep noktasında istekler bölgesel olarak değişmektedir.Örneğin doğu bölgesinin kışının uzun ve soğuk geçmesinden dolayı teknelerde kapalı alanlı tekne-yatlar tercih edilmektedir. Aile sayısının kalabalık oluşlarından dolayı genelde 14 metre büyüklüğünden başlayan tekne-yatlar tercih edilmektedir.Ama bunun yanında asıl hedefimiz herkesi denizle buluşturmak ve bu kültürü yerleştirmek olan biz bu süreçte her türlü bütçeye uygun kayık -tekne imalatı yapmaktayız,6metreden başlayan değişik boyutlarda imalatlarımız bulunmaktadır.Bununla birlikte değişik boyutlarda kiralık kayık-tekne-yatlarımızda bulunmaktadır,böylece ekonomik fiyata büyük zevkler mutluluklar yaşatmaktayız. Sadece TEKNE-YAT imalatımı yapıyorsunuz? Kendi imalatımız olan dragonlar ile bölgede çok ekonomik boyutlarda çok büyük katılımlı şenlikler organizasyonlarda yapmaktayız,bu yarışlar kurumlar arası,okullar arası olabilmektedir.Bu sayede insanları bir takım ruhunda ,spor yaptırarak,denizle bir araya getirmeyi başardık, bu faaliyeti sadece Van gölü çevresinde değil göletlerde de yapmaktayız. Yapılan bu organizasyonlarda eğitimler eğitmenlerimiz tarafından verilmektedir.Bununla beraber imalatımız olan dragonlarda dümen dediğimiz ayakta kumanda edilen kısım oturularak daha seri manevra yapılabilecek şekilde
www.edremitkonaklari.com
dizayn edilmiştir. Portatif havuz projemiz Türkiye içerisinde nadir görülen bir projedir. Bu proje ile yüzme kursları verilmektedir.Haydi çocuklar havuza sloganıyla bütün çocuklara yüzme öğretmektir. Bu projenin en önemli noktası portatif havuzun her yere taşınabilmesi ve özellikle denizi-gölü- yani yüzme imkanı olmayan noktalara kurulması ve hocalar gözetiminde yüzme öğretilmesidir. Bu sayede hem çocuklara spor yaptırılmış, boş zaman değerlendirilmiş, su ile tanışması sağlanmış en önemlisi yüzmeyi öğreterek gelecek de boğulma riskini düşürmüş olduk hatta ve hatta beklide bu sayede hayat bile kurtarılabilecektir kim bilir? Hedefleriniz neler ? Önceliğimiz süreklilik bu süreklilik içerisinde gelişerek büyümektir. Bugün marina yapılıyor ve bitme aşamasına gelmişse bu başarının ilk dalgası demektir.Marina bitince gemi kullanma eğitim kurslarını vermeye,telsiz istasyonu kurarak can güvenliğini en üst seviyeye çıkarmak ve bununla beraber arama kurtarma ekibi ve ekipmanı kurmaktır.Van Gölü üzerinde turlar düzenlenmesini, Akdamar adasında inanç turizmine katkı bulunmak Van gölü üzerinde Van’ımıza ait olan meşhur Van kahvaltısını tekne turu ile birleştirmek bu tadı ikiye katlamaktır. Buradaki hedeflerimizi gerçekleştirirsek kendimizi ispatlarsak hazar denizi ikinci yol haritamızdır. Belki geminin yapılışını yeniden keşfetmedik ama hayallerimizi,umutlarımızı Van Gölünde (denizinde) yeniden yüzdürmeye başladık,bizimle yolculuğa var mısınız? www.enzar.com.tr
71
style moda
Mango 2013 sonbahar kış modası Mango 2012/2013 Sonbahar Kış kreasyonuyla bizleri pek şaşırtmadı. Koyu renklere ağırlık vererek Sonbahar Kış günlerine yakışır tasarımlar hazırlamış. Siyah beyaz uyumunu ön plana çıkardı. Renk kullanımı fazlasıyla kısıtlı olmuş. Deri ceketler bu yılda geçen yıl olduğu gibi vazgeçilmez olacak. Mangonun 2012/2013 Sonbahar Kış modası tasarımı iddialı değil. 4 Klasik modellere birkaç aksesuar ekleyerek hareketlendirmeler yapılmış. En fazla kullandıkları aksesuar şapka ve portföy tarzı çanta modelleri olmuş. Dar kesim pantolonlar 2012 2013 Sonbahar Kış modasında da kullanılmış. Feminen tarz bebe yakalarla yumaşatılmış. Hem rahat hem de şık olmak isteyen bayanlar için Mango 2012/2013 Sonbahar Kış kreasyonu kullanışlı olacaktır.
72
style moda
Marks & Spencer 2013-2014 Sonbahar-Kış Marks & Spencer yeni tanıtım kampanyası için İngiltere’nin en ünlü kadınlarını davet etti.2013-2014 Sonbahar-Kış Koleksiyonu’nu büyük ciddiyetle hazırlayan Marks & Spencer, “İngiltere’nin Yön Veren Kadınları” temasını kullanmaya karar vermiş. Fotoğraflar efsanevi moda fotoğrafçısı Annie Leibovitz tarafından çekildi Fotoğraf çekimlerine aktris Helen Mirren, altın madalyalı olimpiyat sporcusu Nicola Adams, yazar Monica Ali, model Karen Elson, şarkıcı Ellie Goulding, gazeteci Katie Piper, balerin Darcey Bussel, 2011 yılın hemşiresi Helen Allen, şarkıcı Laura Mvula, Save the Children CEO’su Jasmine Whitbread, sanatçı Tracey Emin ve moda editörü Grace Coddington katıldı.
www.edremitkonaklari.com
73
style rรถportaj
74
Sardur Laboratuarı
Geçmişte olduğu gibi gelecekte de ülkemizin hemen her yerinde olabilecek depremlerin; zamanını bilmek ve engellemek elimizde değildir. Yurdumuzun en etkin deprem kuşaklarından biri üzerinde olduğu deprem bölgesi haritasından anlaşılmaktadır. Nüfusumuzun %95’ nin deprem tehlikesi altında yaşadığı gerçeğini benimsemeli ve bizler bu gerçeğin ışığında sevdiklerimizin yarınlarını güvence altına almak zorundayız. Ortaya çıkan tabloda mevcut binaların depreme dayanıklılık tetkiklerinin yapılması ve ihtiyacı olanların kriterlere uygun olarak güçlendirilmesi gerçeği kaçınılmazdır. SARDUR, ortaya çıkan sonuçtan tecrübeli teknik kadro ve modern cihazlarla donatılmış laboratuvarı hayatı geçirmiştir. Laboratuvarımız BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞINCA (BELGE NO:427) onaylıdır. Sardur Laboratuarı Erciş Laboratuarı Erciş yolu üzeri 3. Km Doğu toptancılar sitesi b blok no:11 Van Tel-fax:0 432 223 43 83 0532 500 77 07 0544 327 34 23 sardurlab@gmail.com
www.edremitkonaklari.com
75
style gözümüze ilişenler
Polonyalı Pagowski’nin Sergisi İstanbul’da Açıldı Türkiye-Polonya dostluğunun ve diplomatik ilişkilerinin 600. yıl dönümü dolayısıyla, Polonyalı ünlü afiş tasarımcısı Pagowski’nin afiş sergisi açıldı. Türkiye-Polonya dostluğunun ve diplomatik ilişkilerinin 600. yıl dönümü dolayısıyla, Polonyalı ünlü afiş tasarımcısı Andrzej Pagowski’nin afiş sergisi açıldı. Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü’ndeki Güzel Sanatlar Fakültesi’nde düzenlenen açılış töreninde konuşan Pagowski, serginin açılmasına destek verdiği için üniversiteye teşekkür ederek, İstanbul’a ilk kez geldiğini belirtti. Pagowski, çalışmalarının dünyada bir şekilde dolaştığını ancak ilk kez bir yerde eserlerini gösterme imkanı bulduğunu anlatarak, “Sizler gibi genç insanların burada olması ve beni dinlemeye gelmesi, beni çok mutlu etti. Bu gördüğünüz afişler, jübilelerimle alakalı. Bu görmüş olduğunuz ve sergide de yer alan afişlerim, 35 senenin mesleki çalışma tecrübesidir. Hiçbir çalışmamda kendimi tekrarlamak istemiyorum ve her seferinde kendimi yenileyerek hazırlamaktan hoşlanıyorum” diye konuştu. Işık Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nafiye Güneç Kıyak ise Polonyalı tasarımcıya sergisinden dolayı teşekkür ederek, sinevizyon aracılığıyla Polonya sanatı üzerine bir sunum yaptı.
76
www.edremitkonaklari.com
style gözümüze ilişenler
İstanbul Senfonisi’ ile en iyi besteci ödülünü aldı Dünyaca ünlü besteci ve piyanist Fazıl Say ‘İstanbul Senfonisi’ eseri ile Avrupa’nın en büyük ve prestijli müzik ödülü olan ECHO’yu kazandı. Seçici Kurul yaptığı açıklamasında ödülün ‘Doğu ve Batı arasında oluşturduğu sanatsal köprüdeki başarısı” gerekçesiyle Say’a verildiğini belirtti. Büyük ödüle layık görülen CD’de ‘İstanbul Senfonisi’ni, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve şef Gürer Aykal eşliğinde Burcu Karadağ (ney), Hakan Güngör (kanun) ve Aykut Köselerli (vurmasazlar) icra etmişti. Fazıl Say daha önce, 2001 yılında Stravinski’nin ‘Bahar Ayini’ kaydı ile en iyi yorumcu ve 2008 yılında kemancı Patricia Kopatchinskaja ile yaptığı CD ile en iyi oda müziği ödülüne layık görülmüştü. Say, 2013 yılında bu kez besteci olarak ‘İstanbul Senfonisi’ ile en iyi beste özel ödülünün sahibi oldu. ‘İstanbul Senfonisi’ eseri 2009 yılında bestelendi. Yedi bölümden oluşan eser 45 dakika. ‘İstanbul Senfonisi’ kısa bir süre içinde 12 ülkede, 50’den fazla konserde seslendirildi. 77
style röportaj
Jeoloji Mühendisi
TÜRKAN BAŞGÜL... anlaşılmıştır. Biz de Teknik kadro olarak bu konu ile ilgili kolları sıvadık ve doğru yer seçimi, doğru zemin analizi ve zemine uygun yapıların inşaa edilebilmesi için ilimize ve bölgemize gerekli olan jeoteknik ve laboratuar hizmetlerini getirmeye karar verdik. Bu hizmetlerden kısaca bahseder misiniz?
Son zamanlarda yaşanılan deprem olayları ile sık sık duyduğumuz bir kelime olan “jeoloji” nedir? Ne ile ilgilenir? Kısaca bahsedermisiniz? Jeoloji kelime olarak yer bilimi anlamına gelen ve üzerinde yaşadığımız yerkabuğunun bileşimi, yapısı, hareketleri ve tarihi ile ilgilenen bir bilim dalıdır. Tabi kendi içinde de farklı ana dallara ayrılmaktadır. Peki firma olarak sizin faaliyet alanınız hangi dalları kapsamaktadır? ve önem derecesi nedir? Firma olarak faaliyet alanımız gerek alt yapı ve gerekse üst yapı çalışmalarına kılavuzluk edecek olan jeoteknik zemin etüd projeleri ve laboratuar çalışmalarından oluşmaktadır. Bilindiği üzere ülkemiz maalesef yoğun deprem riski taşıyan bir jeolojik yapıya sahiptir. Yaşadığımız doğa olaylarının büyük afetlere dönüştüğü ve bunun için uygun jeolojik, morfolojik ve meteorolojik şartların bulunduğu ülkemizde deprem olgusu gündemin ilk sıralarında yerini korumaktadır. Gerçekte hepsi birer doğa olayı olan deprem, heyelan, su baskını, çığ ve kaya düşmesi gibi olaylar bilinçsizce verilmiş yer seçim kararları, mühendislik verilerinden yoksun imar planları, düşük standartlarda ve mühendislik hizmeti görmemiş yapı üretimi, ranta dayalı düşük nitelikli, tasarımsız ve plansız kentleşme sonucu afete dönüşmektedir. 1999 Kocaeli – Marmara depreminin ardından yaşanılan acılardan gerekli derslerin alınmadığı van depremleri ile bir kez daha 78
Jeoteknik çalışmalar yapı temellerinin oturduğu zeminlerin tanımlanması ve mühendislik parametrelerinin oluşturulması, deprem öncesi yapı duyarlılıkları ve deprem esnasındaki yapı davranışları bakımından birinci derecede önemlidir. Yapı-zemin etkileşimini ortaya çıkaran mühendislik parametrelerinin tesbiti sürecinde yapılan laboratuar çalışmaları, jeoteknik projelerin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Ben aslında bu işlemleri hasta doktor ilişkisine benzetmekteyim. Nasıl ki bir hastayı gerekli tahlil, röntgen, mr vs. gibi işlemler yapılmadan teşhis koymak yanlış ise; zemini çözümlemeden üzerine yapı inşaa etmekte bir o kadar yanlıştır. Dolayısıyla Laboratuar ortamında yapılan mekanik ve fiziksel zemin deneyleri sonucunda mevcut zemin ile ilgili tüm verilere ulaşmaktayız. Bu veriler ışığında, doğru zemin seçilmekte, gerekli zemin iyileştirme çalışmaları yapılmakta, ve böylelikle depremlerden etkilenmeyecek sağlam yapılar inşaa edilebilmektedir. Son olarak firmanız ve hedefleri hakkında bilgi verir misiniz? Az önce bahsettiğimiz bilgiler ışığında yapı temellerinin mühendislik araştırmaları kapsamında yıllarca hizmet etmiş deneyimli mühendis ve teknik kadromuzla, gerek arazi çalışmaları ve gerekse laboratuar hizmetlerini vermek üzere ilimizde ve bölgemizde bir ilk olan Jeoteknik Zemin ve Kaya Mekaniği Laboratuarını kurmuş bulunmaktayız. İlerleyen zamanlarda da yine bölgemizin büyük bir eksiği olan kazıklı temel ve enjeksiyon sistemlerini ilimize ve bölgemize kazandırmayı hedeflemekteyiz. www.edremitkonaklari.com
79
style röportaj
Hastanenin tahrihçesinden kısaca bahsedebilir misiniz? Hastanemiz 1997 yılında Prof. Dr. Dursun ODABAŞ ve arkadaşlarının geyretleriyle kurulmuştur. Başlangıçta şehir merkezinde olan binamız iki blok şeklinde ve okul binasının hastaneye çevrilmesi ile hizmet vermeye başlamıştır. Once poliklinik hizmeti vermeye başlayan hastanemiz daha sonra başlangıçtaki binalara ek bloklar yapılarak 400 servis yatağı ve 20 yoğun bakım yatağı ile hizmet kapas,tesine ulaşmıştır. Öncelikle Vanımızı Etkileyen ve Vatandaşlarımızı kaybettiğimiz 23 Ekim 2011 deki ilk depremde şehir merkezindeki hastane binamız hafif hasar görmüştü. İlk Van depremdeminden 1 hafta sonra hasar gören kısımları tamir ederek tekrar hizmet sunmaya başladık. Fakat ne yazık kı 10 Kasım 2011 deki ikinci deprem ile birlikte hastane binalarımız ağır hasar alarak kullanılamaz hale geldi. Vanda kalan halkımıza sağlık hizmeti sunumunun kasamamsı için hastanemizde çalışan akademik ve idari personelimiz rektörlüğümüz ile sağlık bakanlığı arasında yapılan ortak kullanım antlaşması sonucu Van Bölge eğitim araştırma hastanesinde çalışmaya başladık. 2006 Yılında yapımı başlayan kampüs içerisindeki yeni hatane binamızın yaklaşık %70’lik kısmı deprem sırasında bitmişti. İdareciler olarak bizler Vanımızın sağlık alanındaki ihtiyaçlarını da göz önüne alarak Rektörümüzsayın Prof Dr Peyami Battalın büyük katkıları ile hastanemizin geri kalan kısmını bitirerek 1 Mayıs 2012
80
tarihinde yeniden Üniversite hastanesi olarak halkımıza hizmet sunmaya başladık. Bu sırada hastanemizin açılışımı sayın başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan yaptı ve Hastanemizin ismi kuruluşunda buyuk emekleri olan Prof. Dr. Dursun Odabaş olarak belirlendi. Deprem Sürecinde hastanemnizde neler yaşandı? İlk depremde once nöbetçi arkadaşlarımızn servislerde kalan hastalarımızı hastane bahçesine tahliye etttiler. Sonra tüm akademik ve idari personelimiz hastane çevresinde toplanmaya başladılar. Bu sırada enkazdan çıkarılan yaralı vatandaşlarımız getirilmeye başlandı. Biz yaralı vatandaşlarımıza yardım edebilmek için acil vervisimizden ve yoğun bakımlarımızdan çıkardığımız acil yardım malzemelerimiz ile gelen hastalara yere serdiğimiz yataklar üzerinde yardımcı olduk. Gelen hastalarımızı ağırlık durumlarına gore sıraladık. Takiben sağlık bakanlığı ekipleri ve dış illerden gelen ambulansalar ile bu hastalar tedavi edileilecekleri digger illerimize sevk edildiler. Bu sırada ne yazıkkı 20 ye yakın vatandaşımızı yaptığımız tüm müdahalelere ragmen kaybettik. Hastanenizin şu andaki durumunu özetlerseniz? 130 öğretim üyesi, 220 araştırma görevlisi ve 1500 diğer personelimizle sağlık hizmeti sunmaktayız. Şu anda sağlık hizmeti sunduğumuz kampüs içerisindeki hastanemizde 48 000 metre kare kapalı Alana sahip. Toplam 675 yatağımız mercut. Bu yatakların 125 adedi yoğun bakım yatağı şeklinde tescillenmiş durumda. Yoğun bakımlarımız özellikli yoğun bakımlar şeklinde dizayn edildi. 25 yataklı
www.edremitkonaklari.com
erişkin yoğun bakımımız, 45 yataklı yeni doğan yoğun bakımımız ki bölgemizin en büyük kapasiteli yoğun bakımı, 15 yataklı coroner yoğun bakım ve yine 15 yataklı çocuk yoğun bakımımız mevcut. 10 yataklı ameliyat hanemiz mevcut.
Kanser hastalarınmızın tedavi alabilecekleri ilaçlarının daha hijyenik ortamda ilaç dozlarının bilgisayar ile hesaplanacağı, kanser ilaçları gibi pahalı ilaöççların zayi edilmeyip son derece dikkatli ve özenle hazırlanabileceği bir kemoterapi ünitesi kurmak için çalşmalar yapmaktayız.
Ayrıca 30 yataklı prefabrik olarak yapılan diyaliz ünitemiz mevcut.diyaliz ünitesi önemli çünkü bu hastalarımız haftada 3 defa diyalize girmezlerse hayatlarını kaybetme riski ile karşı karşıya kalmaktalar. Deprem sürecinde bu hastalara hizmet verecek binalar malesef hasar gördü ve özellikle enkaz altında kalan hastalar kurtarıldıktan sonra diyaliz ihtiyacı ortaya çıkabiliyor. Deprem sürecinde bu hastaların tedavileerinin aksamaması için sayın rektörümüz Erzurum, diyarbakır gibi çevre üniversite rektörlerimizi arayarak bu hastaları geçici olarak diyaliz tedavilerinin oralarda yapılmasını sağladık ve misafir hanelerde ağırlanmaları için Rertörümüz özellikle ilgilendi çaba sarfetti.
Belkide en önemlisi kemik iliği tarnsplantasyonu ve organ nakli ünitelerimiz açılabilmesi için alt yapı çalışmalarını biritmek üzereyiz yeni yıl ile birlikte bu alanlarda da hizmet sunmaya başlamanın heyacanını yaşayacağımızı düşünüyoruz.
Şu ana kadar Başhekim olarak hastane hedeflerinizin ne kadarını gerçekleştirdiniz?
Hastanemizde tam olarak hangi ameliyatlar yapılmaktadır?
Yeni bir hastaneyiz. Eskiye ait köklerimiz geçmişimiz var ama kurulalı ve hizmet vermeye başlayalı 1,5 yıl olan bir hastaneyiz. Şu anda günlük poliklinik sayımız 1500 civarında ve yatak doluluk oranımız %80 üzerinde seyrediyor. Kuruluş dönemimizi yeni yeni bitirdiğimizi düşünüyorum. Haatanemizde sunduğumuz sağlık hizmetlerinin daha kaliteli olabilmesi için personellerimizi sağlık hizmeti sunnan sağlık memuru ve hemşire lerimizi hem kurum içinde hem de başka kurumlara göndererek eğitim almalarını sağlıyoruz. Hakeza öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri arkadaşlarda program dahilinde eğitim almaktalar. Bundan sonra hastaneye kazandırmayı planladığınız yeni çalışmalarınız var mı? Bir iki ay içerisinde Nükleer tıp bölümümüz faaliyete geçeçek. Kanser taramaları ve tedavisi konusunda çok önemli bir birimimiz. Cihazlarımız en modern cihazlar ve bölgemizde bu birim sadece bizde mevcurt olacak.
Son olarak; bildiğiiz gibi coğrafi olarak hem İrana Hem de Kuzey Irağa komşu bulunmaktayız. SAğlık Turiz mi hizmetini başlatarak hem bu bölgedeki insanlara oralarda yapılmayan amaeliyat, organ nakli, kalp damar hastalıklarındaki işlemler gibi sağlık hizmetlerinii sunmayı hem de ilimize ve ülkemize değer kazandırmayı amaçlıyoruz.
Hastanemizde şu anda açık kalp ameliyatı,beyin tümörü ameliyatları dahil bir çok ameliyat yapılmaktadır. Organ nakli ameliyatlarına önümüzdeki yıl başlamk için çalışıyoruz. Peki , hastanemizin teknik donanım yada araç yönünden sıkıntıları var mı? Hastanemizin yeni açılması ve deprem sürecinde aktarılan kaynaklar ile cihaz eksiğimizin bir çoğu tamamlanmış durumda. Ama bilindiği gibi sağlık hizmet sunumu teknoloji bağlantılı oluyor. Gelişen yeni teknoloji ve cihazların zaman içinde üniversitemize ve halkımın sağlık hizmet sunumuna kazandırılabilmesi için mali kaynağa ihtiyacımız olmaktadır. Son olarak okuyucularımızlar paylaşmak istedikleriniz var mı? Tüm okuyucularımıza sağlıklı ve mutlu günler dileriz. Prof. Dr. Hakan ÇANKAYA / Başhekim www.hastane.yyu.edu.tr
81
style yaĹ&#x;am
82
Her 100 anneden 10’u çocuğuna bağımlı
Araştırmalar yüz anneden onunda, çocuğa bağlılık değil, bağımlılık geliştiğini gösteriyor. Annenin bağımlılığı çocuğun gelişimini olumsuz etkiliyor. Anne ile çocukları arasındaki duygusal bağın çok özel olduğunu biliriz. Peki, bu bağ, bağımlılığa dönüşür mü? Araştırmalar her yüz anneden onunda, çocuğa bağlılık değil, bağımlılık geliştiğini 83 gösteriyor.
style yaşam
Anne ile çocukları arasındaki duygusal bağın çok özel olduğunu biliriz. Peki, bu bağ, bağımlılığa dönüşür mü? Araştırmalar her yüz anneden onunda, çocuğa bağlılık değil, bağımlılık geliştiğini gösteriyor. Annenin bağımlılığı, çocuğun gelişimini olumsuz etkiliyor. Bu çocuklar yetişkin olduklarında karşı cinsle sağlıklı ilişki kuramamak, iş ve özel yaşamda sorumluluk almakta güçlük çekmek ve stresle başa çıkamamak gibi önemli sorunlar yaşabiliyorlar!
Annelik zor ve zevkli bir iş. Annelik bir sorumluluk. Annelik sorumluluktan kaynaklanan bir kaygılar bütünü. Bu kaygılar da iyi anne olmayı sağlıyor. Her açıdan sağlıklı bir çocuk için annenin kaygı taşıması önemli. Kaygısız bir anne, çocuğuna yardımcı olamaz, Uzmanların söylemlerinde Aşırı korumacı anneler, bir anlamda çocuklarına bağımlı anneler. Kaygının dozu artınca da çocuğa yarar yerine zarar getiriyor. Annenin kontrolden çıkan kaygısı, çocuğun aşırı kontrolünü doğuruyor. Aşırı kontrol de çocuğun gelişimini engelliyor.” Her 100 anneden 10’u çocuğuna bağımlı Uzmanlar yapılan araştırmalar sonucunda her 100 anneden 10’unun çocuklarına bağımlı olduğunun tespit edildiğini belirterek şunları söylüyor: “Bu oldukça yüksek bir rakam. Bağımlı annelerin her şeyi, çocukları. Biraz da eşleri ve işleri. Ancak kendileri yoklar. Kendilerini yok edip, her şeylerini çocuklarına veriyorlar. Kendi hayatına önem vermemek, çocuktan sonra hobileri yapmamak, çocuğunun her hareketini takip etmek ve sadece onu düşünmek bu tür annelerde sık karşılaşılan belirtiler. Örneğin iş hayatındaki annelerde işten soğuma ve tahammül eksikliği başlıyor. Çünkü annenin aklı işte değil, çocukta oluyor. Fedakarlık iyi, ancak kendini yok etmediğin sürece.”
84
Anne depresyona giriyor, çocuğunu suçlamaya başlıyor Uzmanlar çocuğuna bağımlılık nedeniyle kendi için hiçbir şey yapmayan annelerde depresyonun sık görüldüğüne dikkat çekerek, “Depresyondaki anne zamanla çocuğuna kötü davranmaya başlıyor. “Hiç tahammülüm kalmadı!” sık duyduğumuz bir yakınmayı oluşturuyor. “ diyor. Anne kendini yok ederse, çocuğu da yok olmaya başlıyor Uzmanlar çocuklarına bağımlı annelerin kendilerini yok ettikleri için bir süre sonra çocuklarına da katkıları olmamaya başladığı uyarısında bulunarak sözlerine şöyle devam ediyor: “Anne kendini yok ederse, kendini adadığı çocuk da yok olmaya başlıyor. Öyle ki çocuklarına bağımlı annelerin çocuklarında bireyleşememe oranı yüzde 54 oranında. Yani bu çocukların yarısı birey olamıyor! Çocuk gelişemiyor, kendi benliğini oluşturamıyor. Bunun sonucu anne yakınmaya başlıyor “ ama hiç sorumluluk almıyor”. Oysa sorumluluk alınmaz, verilir.” Yetişkin olduklarında karşı cinsle sağlıklı ilişki kuramıyorlar Bağımlı annelerin çocukları yetişkin oldukları dönemde tek başlarına karar almakta,
sorumluluklarını üstlenmekte zorlanıyorlar. Kabahati başkalarına atıyor, çatışma çözme ve stresle başa çıkmakta güçlük çekiyorlar. Uzmanların , bağımlı annelerin çocuklarının karşı cinsle sağlıklı ilişki kurmalarının da zorlaştığına dikkat çekerek şunları söylüyor: “Çocuk ilişkisinde annesini de sürekli düşünmek zorunda kalıyor. Çünkü anne sürekli onu düşünüyor. Bu durumda eş ihmal ediliyor. Bunun sonucunda aile içinde sorun yaşanıyor. Çocuğun evliliği kötüye gidince anne çocuğu için daha fazla kaygı duyuyor. İyi niyetle başlayan koruma çabası, çocuğu ve anneyi uçuruma doğru götürüyor.” Gaz maskesini önce kendinize takın! Anne değişmedikçe çocuğun da değişmeyeceğini belirterek şu önerilerde bulunuyor: “Önce ilk adımı anne atmalı. Çocuk için ‘şöyle yapsa, böyle yapsa...’ diyen anneler için benim söylediğim tek şey var: Siz değişmeye hazır mısınız? “Ben değişmeyeceğim, o değişsin” demek sorunu çözmüyor. Anne önce kendisine zaman ayıracak. Kendi için bir şeyler yapacak. Hobiler edinecek, arkadaşlarıyla görüşecek. Bu anneler; örneğin çocukları yurtdışında okumaya gittiği zaman büyük sıkıntı yaşarlar. Çünkü hayatları bomboş kalır. Annelerin işte böyle bir durumu hayal edip, yaşantılarını ona göre planlamaya çalışması yararlı olabilir. Temel kural: gaz maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takın.
85
style moda
Yine çeşit çeşit, hem maskülen hem feminen hem de klasik modellerin yer aldığı Sonbahar/Kış 2013-14 sezonunun en iyi çantalarına göz atalım dedim. Belki de aradığınız model buradadır.
Tasarımcının renkli dünyasını yansıtan Manolo Blahnik ayakkabılarının 2013-2014 Sonbahar-Kış koleksiyonu tanıtıldı. Marvel çizgi romanlarından esinlenilen pop art diyaznları ve grafik şekiller koleksiyona oyuncu bir hava katmış.
86
style moda
Kedi gözü makyajı bu sezonun en öne çıkan makyaj trendlerinden. Sonbahar/ kış sezonu podyumlarında birbirinden farklı kedi gözü makyajları görüyoruz.
87
style sağlık
Migren Ataklarına Dikkat! Mevsim geçişleri migren ataklarını tetikleyebiliyor. Şiddetli baş ağrılarından korunmak içinse öncelikle öğün atlamamak ve stresten uzak durmak gerekiyor.
Günlük yaşam aktivitesini önemli ölçüde etkileyen bir baş ağrısı çeşidi olan migren ülkemizde her 6 kişiden birinde, kadınlar arasında ise daha sık olarak her 4 kadından birinde ortaya çıkıyor. Bazı hastaların günlük yaşamlarını aksatacak kadar şiddetli ve sık görülebilen migren ataklarına özellikle sonbahar gibi mevsim geçişlerinde daha sık rastlanıyor. Bunun nedeni ise lodos rüzgarının yol açtığı basınç nedeniyle oluşan halsizlik ve yorgunluğun migren ağrılarını tetiklemesi. Aile Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Özlem Ahat Şahin, mevsim geçişlerinde migren ataklarından korunmak için neler yapılması ve nelerden kaçınılması gerektiğini anlattı.
ağrısı, belirtilerden sadece birini oluşturuyor. Bu hastalığa aynı zamanda görme bozukluğu eşlik edebiliyor. Parlayan ışıklar, kör noktalar, görmenin bozulması veya zig zag şekiller görülmesi gibi yakınmalar ortaya çıkabiliyor. Aura, bir başka deyişle ön haberciler olarak adlandırılan bu belirtiler migren hastalarının sadece 10’unda eşlik ediyor. Ayrıca bulantı, kusma veya ishal de görülebiliyor. Bunların yanı sıra ışığa, sese ve kokuya karşı aşırı hassaslık gelişebiliyor. Migrenli hasta boyun ve omuzlarda sertleşme, el ve ayaklarda karıncalanma, konsantrasyon güçlüğü, konuşma güçlüğü ve nadir olarak da felç veya şuur kaybı ile karşılaşabiliyor.
TEK TARAFLI VE ZONKLAYICI AĞRIYA DİKKAT
MİGREN ATAKLARINDAN KORUNMANIN 8 YOLU
Migren atakları genellikle 4 ile 72 saat arasında sürüyor ve kişi ataklar arasında normal bir yaşam sürüyor. Çoğunlukla tek taraflı, yoğun ve zonklayıcı tarzda bir baş ağrısı oluyor. Günlük yaşam kalitesini oldukça düşürebilen migrende baş
Nöroloji Uzmanı Dr. Özlem Ahat Şahin, her hastanın migren atağını uyaran sebepleri tespit edip bu tetikleyici faktörlerden uzak durması gerektiğini belirtiyor.
88
www.edremitkonaklari.com
• Stresin sizi etkilemesine izin vermeyin, gerekirse uzmanından destek alın. • Parlak ışık, yüksek sesli ortamlar ve keskin kokulardan uzak durun. • Uykusuz kalmayın veya çok fazla uyumayın. Kişisel farklılıklarla beraber günde yaklaşık 6-8 saat arası uyku tavsiye ediliyor. • Kesinlikle öğün atlamayın. Öğün atlanması hipoglisemiye (kan şekeri düşüklüğüne) neden olduğu için migren ataklarını tetikleyebiliyor. • Lodoslu havalarda mümkün olduğunca dışarı çıkmayın. Lodos rüzgarlarının getirdiği rutubetli hava; halsizlik, bitkinlik ve vücuttaki elektrolitik dengeyi bozduğu için migren atalarını tetikleyebiliyor. • Çikolata, eski peynir, yağlı yiyecekler, portakal, domates, muz, çiğ soğan, salam, sosis, fındık, Çin yemekleri ile alkolden uzak durun. • Günde ortalama 2-3 litre su içmeye özen gösterin. • Düzenli spor yapmayı ihmal etmeyin. Sporun her dalında salgılanan seratonin hormonu stresten uzaklaşmamızı sağlıyor. Bu nedenle haftada en az 3 kez yapılması öneriliyor. ATAKLARIN SIKLIĞI VE ŞİDDETLİ AZALTILABİLİYOR Migren hastalığının tedavisi ‘akut nöbet tedavisi’ ve ‘önleyici tedavi’ olarak 2’ye ayrılıyor. Ataklarda uygun tedaviye yanıt alınıyor. Migren ağrılarının arttığı bulantı, kusma, ışık ve sesten etkilendiği dönemde alınan ilaçlar faydalı oluyor. Ancak bu tedaviler migrenin ataklarını önlemediği için profilaktif, (atak sayısının azaltılması amaçlı hergün kullanılan ilaç) tedavi planlanıyor. Bu sayede migren ataklarının sıklığı ve şiddeti azalarak hastanın yaşam kalitesinin artması sağlanıyor. MİGRENE BOTOKS İLE 10 DAKİKADA ÇÖZÜM • Yüz gençleştirme operasyonları sırasında yüzdeki sinirleri çevreleyen kaslara yönelik işlem yapıldığında bu hastaların migren ataklarında ciddi azalma olduğu, bir kısmının ilaç kullanmayı bıraktığı tespit edilmiş. Ardından bu yöntem üzerine bilimsel çalışmalar yapılmaya başlanmış ve botoks’un migren tedavisinde etkili olduğu ortaya konmuş. • Alın, şakak ve ense bölgelerinde migren ağrılarının tetiklenmesine sebep olan sinirlerin sıkıştığı noktalar bulunuyor. Migrende ağrılar bu noktalardan biri veya birkaçında başlıyor. Tedavide hastalardan alınan bilgiler doğrultusunda, atakların başladığı lokalizasyonlar tespit ediliyor ve bu bölgelerde siniri sıkıştıran kasların etkisiz hale getirilmesi için botox uygulaması yapılıyor.
MİGRENE NELER YOL AÇIYOR? • Öğün atlamak, • Fazla uyumak veya uyku eksikliği, uyku düzeninde değişiklik, • Temizlik maddeleri veya kokulu deterjanlar, • Uçak yolculukları, • Doğum kontrol hapları, • Sigara ve diğer tütün ürünleri, • Su kaybı, • Kadınlarda adetle ilgili hormonal değişiklikler, • Fazla karbonhidratı bir anda almak gibi kan şekerinin düşmesine neden olan durumlar, • Fiziksel travma, • Başa basınç uygulama. (Bazen migreni azaltıyor.)
89
style köşe
BERİL KARTAL NÜKTE Diyetisyen beril.kartal@hotmail.com
Vücudunuz kışa hazır mı? KIŞ GELDİ…. Sonbahar havasını çok da yaşayamadan, dolabımızdan paltolarımızı, çizmelerimizi, kalın kazaklarımızı çıkardık bile… Hatta 5 Ekim günü bizzat karın yağdığını bile gördüm Ankara semalarına. Pencereden erken gelen kara bakarken, bu görüntüye hiç hazır olmadığımı hissettim, ‘Daha Ekim ayındayız.. Nerden çıktı şimdi bu kar? Kalın kazaklar, çizmeler, paltolar..?’ Zihnen hiç hazır olmasak da kış mevsimine, vücudumuzu hazırlamamız gerekli. Bu ay sizler için erken gelen kışa karşı vücut direncinizi arttırmanın ip uçlarını yazdım. Haydi bir göz atalım.. HER GÜN C VİTAMİNİ ŞART Turuncu renkli meyveler kış mevsiminin dostudur. Yediğiniz mandalina, portakal, greyfurt gibi turunçgiller içerdikleri C vitaminleri sayesinde sizi hastalıklardan bir kalkan gibi koruyacaktır. Kivinin de hakkını yememek lazım. C vitamini zengini kivinin de katıldığı bir meyve salatasını hem kendinize hem de ailenize yedirin ki, hastalıklar bu kış sizden uzak dursun. Hazırlanacak meyve sularının da tabi ki koruyuculuğu var fakat biz her zaman posa alımını da arttırabilmek için, meyvelerin kendisinin yenilmesini tavsiye ediyoruz. Sebzelere gelince; havuç, ıspanak, pazı ve brokoli bağışıklık sisteminizi güçlendiren A vitamininden oldukça zengindir. Az bir yağ ile tatlandırdığınız salatalarınıza ve yemeklerinize bu sebzelerden eklemeyi unutmayın. Tabi vitamin kayıplarını önlemek için sebzeleri önce yıkayıp sonra doğramak, haşlama sularını dökmemek, düdüklü tencerede pişirmek ve sebzeleri taze olarak tüketmek gerekli. ÇARŞIDAN ALDIM 1 TANE, EVE GELDİM 1000 TANE Antioksidan kapasitesi oldukça zengin olan nar zengin vitamin, mineral içeriği ile de kış mevsiminin vazgeçilmezleri arasından yer almaktadır. Ayrıca nar, kış aylarında bağışıklık sistemini de güçlendirdiği için gribe karşı koruyucu olarak tüketilmesi gerekli olan bir meyvedir. İçeriğinde bulunan besin öğeleri ile kalp sağlığını korur ve antioksidan içeriğinin gücü ile de kansere karşı koruyucudur. Aynı zamanda kan yapıcı, idrar söktürücü,
90
enerji verici ve tansiyon düşürücü etkisi bulunmaktadır. Mutlaka alışveriş sepetinizde olması gerekiyor. NEYSEKİ BALIK VAR! Kış mevsimini sevenlere şaşırıyorum. Çocukluğumu düşünüyorum da “kış geldi, kardan adam yapacağım” sevincini bile yaşamadım ben. Hep soğuğu, zor yaşam koşullarını, kapanan yolları hatırlattı kış bana. Neyse ki kendiyle beraber balık mevsimini de getiriyor da, biraz sevilesi hale gelebiliyor bu mevsim. Biz diyetisyenler kış aylarında haftada 2 kez balık yemenizi öneriyoruz. Fakat ızgara veya buğulama haliyle istiyoruz; çünkü kızartılmış haliyle balığın bütün faydasını kaybediyoruz. Balık yememizi gerekli kılan bir diğer neden D vitamini. Bu vitaminin en önemli kaynağı aslında balık değil, Güneş. Bu mevsim uzun bir süre Güneşi görmeyeceğimizi düşünürsek, D vitamininin iyi bir kaynağı sayılabilecek olan balığa başvurmamız gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor. Ayrıca balık aynen bir antidepresan gibi kış mutsuzluğunuza da iyi gelecektir. SOĞUK HAVALAR SİZE SU İÇMEYİ UNUTTURMASIN! Kışın su kaybımız daha az olduğu için susama hissimiz azalır fakat bu durum bize su içmeyi unutturmamalı. Genelde soğuk havalarda kahve, çay gibi sıcak içecekler tercihimiz oluyor; fakat bu içecekler içerdikleri kafein nedeniyle kalp atım hızını arttırır ve kan basıncı üzerine olumsuz etki yapar. Fazla içildiği takdirde vücuttan kalsiyum atımı da olur. Bu nedenle sıcak içecek tüketimimizi günde 3-4 fincan ile sınırlandırıp, tarçın ve karanfille aroma verdiğiniz yeşil çay, elma çayı gibi
www.edremitkonaklari.com
bitki çaylarını tercih edebilirsiniz. Günde 2 litre civarında su içimimiz soğukla birlikte kuruyan ciltlerimize de iyi gelecektir. Kış gecelerinde yaptığınız düşük kalorili, leziz çorbalarla da hem sıvı alımınızı hem de doygunluk hissinizi arttırabilirsiniz. KÖTÜ HABER, METABOLİZMA HIZIMIZ KIŞIN DÜŞÜYOR! Soğukla birlikte bazal metabolizma hızımız da düşüyor. Mevsim şartlarına bağlı olarak hareket düzeyimiz de azaldı. Bu da demek oluyor ki, bu ayarda daha zor kilo verip, daha kolay kilo alacağız. Azar azar, sık sık beslenme kuralımız yine devam ediyor. Biliyorsunuz ki, üç ara öğün metabolizma hızımızı arttırmaya yardımcı. Kilosundan memnun olanlar yediklerine biraz daha dikkat etmeli ki, bahar aylarına kilo alıp girmesinler. Kilo vermek isteyenler ise umutsuzluğa kapılmasın. Olabildiğince hareket etsinler ve uzayan kış gecelerinde, televizyon başında, farkında olmadan çok fazla yiyecek (özellikle de abur cubur) tüketmesinler. Hem kalorisi düşük, hem de güzel bir atıştırmalık sayılabilecek leblebi kış geceleri için ideal. BAĞIRSAK SİSTEMİNDE YAVAŞLIK KAÇINILMAZ Daha düşük metabolizma hızı, daha az hareket ve
daha az su içme isteğiyle birlikte bu mevsim bağırsak hareketlerinin yavaşlaması çok normal. Bunu önlemek için özellikle haftanın 1-2 günü posanın iyi kaynaklarından olan nohut, kuru fasulye, barbunya, mercimek gibi kuru baklagiller tüketilmelidir. Bu gıdaların tüketimi protein alımımız açısından da önemli. Bunun yanı sıra tam tahıllı ekmek kullanıp, öğünlerimize kepek ve çavdarlı ürünler katalım ki diyetin lif içeriği artsın ve bağırsak şikayetleri azalsın. Geçmeyen bağırsak yavaşlığı şikayetleriniz için önerim: Gün içinde tükettiğiniz 1 kase yoğurda 1 yemek kaşığı kepek ve 1 yemek kaşığı yulaf ezmesi eklemenizdir. Deneyin, mutlaka işe yarayacak. VİTAMİN DESTEKLERİ GEREKSİZ! Yeterli ve dengeli beslenebiliyorsak yani sağlıklı besinleri, sağlıklı miktarlarıyla tüketiyorsak ve özel bir durumumuz yok ise ek vitamin desteğine ihtiyacımız yok. Bu tabletlerin bilinçsiz kullanımı kansızlıktan tutun da böbrek hastalıklarına; baş ağrısından, saç dökülmelerine kadar pek çok yan etkiye yol açabilir. Bu nedenle bir uzmana başvurmadan kesinlikle ek bir vitamin alımı yapılmamalıdır. Erken gelen kışa, sağlıklı vücutlarla sıcacık bir merhaba demeniz dileğiyle… Bir sonraki sayımızda görüşmek üzere… Sevgiyle kalın…
91
style spor
Dart; Ayakta Satranç Oynamak! Dart sporunun ortaya çıkışının 1500’lere dayandığı, bugünkü halini ise 19. Yüzyılın sonlarında aldığı söyleniyor. Dartın spor olarak kabul edilmesi, oyuncularının daha düzenli ve örgütlü bir şekilde faaliyet göstermesi ise 20. Yüzyılın başlarından itibaren gerçekleşiyor. 1908’de İngiltere’de publarda şans oyunlarının yasaklandığı bir dönemde, bir pub sahibi olan Anakin’in Dartı bir şans oyunu olarak mekanında oynatıyor olmasından dolayı mahkemeye verilmesi ve bunun üzerine Anakin’in mahkemede kurdurduğu bir Dart tahtasına atışlar yaparak bunun bir şans değil beceri ve antreman işi olduğunu kanıtlaması ile mahkemenin düşmesinin Darta bakış açısını geniş ölçüde değiştirdiği görülüyor. Dünya Dart Federasyonu (WDF) halen 63 ülkenin üye organizasyonları ile bir çok önemli Dart faaliyetine ev sahipliği yapıyor. WDF,
92
2006 yılı içerisinde Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin yan kuruluşu olan GAISF’e müracaatta bulunarak yeni bir dönüm noktasına girmiştir. Dart’ın anavatanı olan İngiltere’nin 2012 Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapması nedeniyle, Olimpiyat Oyunlarının gösteri bölümünde yer alması planlanmaktadır. Dart sporu dünyada, özellikle 1970’lerden itibaren hızla gelişen bir spor dalı olarak biliniyor. Dartoynamak için gerekli olan ekipmanların diğer birçok spor dalına kıyasla az maliyetli olması, oynanması için küçük bir alanın yeterli
www.edremitkonaklari.com
olması, özel bir giyim gerektirmemesi ve en önemlisi de iyi bir oyuncu olabilmek için yaş, cinsiyet vücut özellikleri (boy, kilo ve güç) gerektirmemesi, Dart sporunun hızla yayılmasını sağlıyor. Ayrıca birçok bedensel engelin bu sporu icra etmeye engel olmayışı da özel bir durum ortaya çıkarıyor.
Türkiye’de Dart Türkiye’de ise Dartın tarihi oldukça yeni. Dart sporu 2000 yılında alınan bir kararla GSGM bünyesindeki Atıcılık ve Avcılık federasyonuna bağlanarak, resmi bir spor branşı haline geldi. Temmuz 2002’de Barselona’da gerçekleştirilen Dünya Şampiyonası’na katılan Türkiye Takımı dünya beşinciliğiyle geri döndü. 2004 yılında ise Bocce Bowling ve Dart Federasyonu’nun kurulmasıyla birlikte, Dart kendi federasyonuna kavuşmuş oldu. Federasyon, 2006 yılının başında ise idari ve mali özerklik kazanarak Dart branşı yeni bir mecraya girmiş oldu. Türkiye Bocce Bowling ve Dart Federasyonu, 16 Ekim 2006 tarihinde Dünya Dart Federasyonuna tam üye olmuştur. TBBDF tarafından iki sene içerisinde, çok sayıda eğitim ve tanıtım semineri, Ankara, İstanbul, Bursa, Çanakkale gibi illerde de Antrenör ve Hakem yetiştirme kursları yapılmıştır. TBBDF, talep olan illerde kurslar açmaya devam etmektedir. 2006 yılanda TBBDF tarafından düzenlenen Emniyet ve TSK malulleri turnuvasında, bir çok emniyet ve silahlı kuvvetler mensubu yarışmış, rehabilitasyon etkinliği olarak Dart branşı iki kurumun da ilgisini çekmiştir.
Dart’ın Özellikleri
Dart oyunu Dart oyunu temelde ikiye ayrılır: 1- Çelik uçlu dart (Bitki kökünden yapılmış Dart tahtasında ve çelik uçlu oklarla oynanır) 2- Elektronik dart (Elektronik Dart tahtasında oynanır ve plastik uçlu oklar kullanılır) Dart tahtasında 20 sayı dilimi var olup, bu sayılar karışık olarak dizilmiştir. Her sayı diliminin single (tek), double (çift) ve triple (üç katı) alanı vardır. Çift katı alanı, sayı diliminin en dışında yer alan ve kırmızı ya da yeşil olarak renklendirilmiş alandır. Üç katı alanı, sayı diliminin ortasında yer alan ve kırmızı ya da yeşil olarak renklendirilmiş iç çemberde yer alan alandır. Merkezde ise yeşil olarak renklendiren single bölge (25 puan) ve double bölge/iç merkez (50 puan) bulunur. Dart oynamak zihinsel bir etkinlik olarak satranca benzer. Oyun; 301, 501, 701 gibi sayılardan düşerek ve sıfırlamak suretiyle bitirilir. Özel bir kural konulmamışsa çift katı halkası (sayı dilimlerinin dış halkası) vurularak oyun bitirilmelidir. Bu nedenle oyuncular 170 sayıya kaldıktan itibaren zihinsel olarak 3 okla bitirme stratejileri geliştirirler. (170 sayısı 3 okla sıfırlanabilecek en yüksek sayı/bitiriştir. İlk ok 20’nin üç katı, ikinci ok 20’nin üç katı ve son ok çiftli/iç merkez.) dolayısıyla bitiş stratejilerinde sonsuz sayıda kombinasyonlar gündeme gelmektedir. Oyuncu devamlı olarak zihinsel açıdan devam eden atışlarında oku nereye atacağını, atışta tam isabet sağlayamaması halinde hangi alternatifleri üreteceğini düşünmelidir.
Dart sporunda kısa süre içinde karar verebilmek, bu kararı nasıl uygulayacağını planlamak, planlanan atış yapılamaz ise hem yaşanan yoğun moral bozukluğu ile baş edebilmek hem de bir sonraki atışın nasıl yapılacağını düşünmek gibi yoğun zihinsel faaliyetler önemli bir yer tutuyor. Bu yönüyle Dart sporu satranç sporuna benzetiliyor ve “Ayakta Satranç Oynamak” olarak da tarif ediliyor.Matematiksel zekanın gelişimine olağanüstü katkı sağlayan Dart, başta Almanya olmak üzere Avrupa’da bazı ülkelerde bir çok ilköğretim okulunda destek dersi olarak uygulanmaktadır. Dart, bireylerin zihinsel yorgunluklarını atmak; günlük iş, okul, ev stresinden uzaklaşabilmek; yoğun zihinsel faaliyetlerden sonra dinlenebilmek için etkili bir araçtır. Dart gençlik merkezleri, kamplar, sosyal dinlenme ve eğlenme tesisleri, öğrenci yurtları, öğrenci kulüpleri, turizm işletmeleri, vb bir çok ortam için ideal bir rekreasyon etkinliğidir.
93
94
95