Ankara Style Dergisi Van Özel 4

Page 1



5 Fax : 0 432 227 10 86

an gölü Cad. 10. Sok No:9 Van

1

www.huseyinogullari.com.tr


style yaşam

Van’da tatlı şeylerde oluyor Şirketimiz Özsüt’ün Türkiye’deki 191.şubesini Van halkının hizmetine sunuyor… Çevremizde çoğu insan “Neden Özsüt, neden Van ilinde?” sorusunu yöneltiyorlar bize… Bizler Van’da doğup büyüdüğümüz için, Van sevdalısı üç arkadaş olarak Van ilinin gelişmişliğine, potansiyeline katkı sağlamak amacıyla Özsüt gibi bir markanın ilimizde de olması gerektiğini düşünerek böyle bir yatırıma karar verdik. Özsüt gibi marka değeri yüksek firmaların açılması, bulunduğu illere birçok fayda sağlamaktadır. Bu faydaların başında çok önemli bir katkı olan istihdam gelir ki Özsüt gibi markalar bulunduğu illerde bacasız fabrikalara en güzel örneği teşkil ederek, çok geniş istihdamlar sağlamaktadır. Diğer bir katkısı da bulunduğu şehre marka değeri katmasıdır. Bu önemli bir konudur. Çünkü diğer büyük markaların şehirlere gelmesini, o ilde mevcut bulunan markalar teşvik eder. Ayrıca sosyal zenginliklerin artmasını da başka bir katkı olarak değerlendirebiliriz. Şimdi “Neden Özsüt? “ sorusunu açıklayalım; Özsüt İzmir merkezli 76 yıllık bir firma. Türkiye çapında günlük pasta dağıtımı yapan tek firma olan Özsüt, bugün on bin m²’lik fabrika alanı ve bin beş yüz 500 m²’lik soğuk hava deposu ile Türkiye geneli ortalama 3000-3500 kişiye istihdam sağlıyor. Bizler de Özsüt markası ile ilimizin cafe pastane restaurant sektöründe öncü firmalarından biri olmak için açılıyoruz. Ürün yelpazesinde dondurma, kurabiyeler, sütlü tatlılar, dondurma, kuplar, kahveler, el yapımı çikolatalar, dondurmalı tatlılar, özel ve klasik pastalar bulunan Özsüt ile tüm bunlara ek olarak yoğurt, el yapımı makarna ve dünya mutfaklarından yemekleri de siz misafirlerimizin beğenisine sunacağız. Ayrıca Özsüt ile halkımız tüm özel günlerinde (doğum günleri, nişan, düğün vs. ) ürünlerimizi

2

sevdiklerine ister direk servis veya paket servis ile ulaştırma imkânı sağlayacak, dilerlerse de 900m2 lik alanımız içerisinde bulunan ve her türlü toplantı alt yapısına sahip özel salonumuzdan faydalanarak hizmet alacaktır… İşletmeciler Mehmet Seyhan DEMİR Eren Görsel GÖRMEN Herkese şimdiden çok teşekkür ediyor, hepinizi Van Özsüt’e bekliyoruz. Mareşal Fevzi Çakmak Cad. Bayram İş Merkezi No:7-8 VAN www.ozsut.com.tr


3


BİZ POSTA KUTUSU AJANSIZ

ANADOLU İNSANINI BİZDEN İYİ KİM TANIYABİLİR?

NELER YAPIYORUZ ?

GRAFİK TASARIM

WEB TASARIM

ORGANİZASYON

KURUMSAL İMAJ ÇALIŞMASI MATBAA HİZMETLERİ MULTİMEDYA

MEDYA PLANLAMA

REKLAM FOTOĞRAFÇILIĞI

Posta Kutusu Ajansız,medennyetlerrn beşşğğ Anadolu'yu, karış karış bbllyor. İnsanlarını tanıyor, düşünce yapılarını bbllyor. 0 312 335 17 68 - 335 17 86 Ragıb Tüzün Caddess 161/6 Yennmahalle Ankara

Ankarastyle06

4 Ankara Style Derggss

www.ajanspostmedya.com

www.ankarastylederggss.com


Derginin Sahibi Posta Kutusu Kargo Taşımacılık Yayıncılık Ajans Bilişim Temizlik San. Tic. Ltd. Şti. Adına Muhammet KARA Yazı İşleri Müdürü Muhammet KARA Genel Koordinatör Ayhan KARAHİSAR Editör Rabia KARAHİSAR Grafik Tasarım Deniz ÇAKMAK Reklam Departmanı Dilara AKYÜREK Özkan İÇTEN Abone Sorumlusu Ebru KARA Özkan İÇTEN Dağıtım Posta Kutusu Basım Başak Matbaacılık ve Tan. Hiz. Ltd. Şti. Anadolu Bulvarı Meka Plaza No:5/15 Gimat – Yenimahalle / ANKARA 0 (312) 397 16 17 www.basakmatbaa.com Basım Tarihi Kasım 2013 İmtiyaz Sahibi Posta Kutusu Kargo Taşımacılık Yayıncılık Ajans Bilişim Temizlik San. Tic. Ltd. Şti. Ragıp Tüzün Cad. 161/6 Yenimahalle - ANKARA Tel: 0 312 335 17 68 Faks: 0 312 335 17 86 styleankara@gmail.com www.ankarastyledergisi.com Dergimizde yayınlanan yazı ile reklamlardaki tüm sorumluluk yazarlarına ve firma sahiplerine aittir. ISSN 1307-7759 Yayın Türü Süreli Yayın

Mevsim bitti Sonbahar Yaz bitti. Güneş battı. Rüzgâr en hafifinden çıkmaya başladı Yeşilin rengi değişti. Toprak uykuya dalmak üzere. Vakit tamam. Şehirler kalabalıklaştı iş ve okul maratonu başladı kışlıklar çıkarıldı, arada kalan güneş ışıklarına inceden bakıyoruz mevsim değişti artık Sonbahar hoş geldin. Yaz yorgunu sokaklarda, davetlerde, balkonlarda, bahçelerde parklarda gündüzler ve bitmeyen geceler yerini sessizliğe bıraktı. Akşamları erken batan güneşle yer değiştirdi. Akşam erken iniyor pencereye. Bu mevsim Van’da yaşamak ayrı bir güzelmiş Van gölünün sararan kıyılarında, sonsuz deniz gibi seyre dalmak Göle, ayrı bir güzellik. Mevsim eskilerin deyimiyle Hazan mevsimi biz Van’dayız kopamadık bu şehirden, bu şehir dipsiz bir kuyu gibi, girdikçe farklı bir güzellikle karşılaşıyoruz sanırım burada hep var olacak bir durum. Van sokaklarını arşınladıkça tanıdık yüzlere rast geldik, yan yana gelince de sohbetler röportaja ve Van’ı anlatmaya geldi sanatçısından, bürokratına, esnafından, iş adamına, insanına yer verdik. Beğenerek okumanız dileğiyle Mevsim sonbahar olunca şehir yaşamı hareketlendi. Toplumsal ve kültürel etkinlikler arttı kültür ve yaşam haberlerinde bunlara yer verdik. Sinema tiyatro magazin dünyasından haberler, sağlık, güzellik, dekorasyon, yaşam, moda haberlerimizle Van’dan size seslendik. Görüşmek dileğiyle…

RABİA KARAHİSAR EDİTÖR

info@ankarastyledergisi.com

5


İçindekiler İçindekiler 10-Gözümüze İlişenler 12-Selman TOPRAK Van Ticaret Borsası Başkanı 16-Kültür-Sanat 18- Necdet Takva Van Ticaret ve Sanayi Odası Yön. Kur. Başk. 20-Van Barosu 22- Tüp Bebek ve Bilinmeyen Gerçekler 26- ‘Miniço Bu Benim Dünyam’ 30- Altın Portakal’ın En İyisi “Kuzu” 32- Van’ın yeni Rengi Bahçe Kadembas 36- Elite World Van 42-Egzersizi sabah Saatlerinde Yapmalı 50-Jeoloji Mühendisi Türkan Başgül... 54- Zernek Barajinda ‘Ağ Kafes’ Alabalık Üretimi 68-Van Kahvaltısı Derneği Başkanı Yunus Caner 82- Moda 84-Röportaj: Selçuk Yöntem 92-Röportaj: Selçuk Yöntem 94- Metabolizmayı Hızlandırmanın İpuçları

6


ankarastyle BİR

K ENT

D ER G İSİ

7


“Van İçin Yeni Lezzet” 0 432 214 19 19

8

www.aydayim.com

info@aydayim.com

İpekyolu Cd. Stadyum Karşısı Künefendi Yanı Van


0 432 210 01 65 Kazım Karabekir Caddesi Araştırma Hastanesi Altı Semaver Kavşağı VAN 0 432 210 17 17 Cumhuriyet Cad. İş Bankası yanı no:78 Merkez VAN www.palazoglubaklavalari.com

9


style gözümüze ilişenler

Ünlü model Deniz Akkaya, çarpıcı Kakao kombineleriyle Markafoni’de! Deniz Akkaya Kakao Tekstil’in 2014-2015 sonbahar kış koleksiyonunun Markafoni’de çıkacak kampanyası için modellik yaparak fotoğrafçı Emel Bayram’ın objektifinin karşısına geçti. Efeminen, cesur ve güçlü bir kadın imajının çizildiği koleksiyonu tanıtmaktan keyif aldığını söyleyen Deniz Akkaya çekimlerde kullandığı kıyafetler için “deri etekler, hayvan desenli hırkalar, vücuda oturan

10

elbiseler ve crop toplar stillere iştah açıcı bir hava veriyor. Dokuları dikkat çekici kılan asker yeşili, bordo, gri ve bej renkler modern şehir kadınlarının aradığı moda ruhunu yansıtıyor bu koleksiyon da.” diyor. Deniz Akkaya ‘lı Kakao 2014-2015 sonbahar kış koleksiyonunun satışları bugün www.markafoni.com adresinde satışa çıktı.


style gözümüze ilişenler

Avrupa Havayolu Ceo’larına Ünlü Tenor Hakan Aysev’den Muhteşem Konser Avrupa Havayolu CEO’ları, 17 Ekim’de ev sahipliğini Türk Hava Yolları’nın yaptığı Avrupa Hava Yolları Birliği Yıllık Havacılık Liderleri Zirvesi (Association of European Airlines’ Aviation Leadership Summit) kapsamında İstanbul Adile Sultan Sarayı’nda bir araya geldi. Uluslararası havacılık şirketlerinden Airbus’ın sponsor olduğu gala yemeğinde sahne alan ünlü tenor Hakan Aysev, Türkçe ve yabancı şarkıları seslendirerek uluslararası konuklara unutulmaz anlar yaşattı. Avrupa havayolu CEO’larından büyük beğeni ve takdir toplayan sanatçı, ülkemizin kültürel ve sanatsal tanıtımı açısından muhteşem bir konsere imza attı. 11


style röportaj

Selman TOPRAK Van Ticaret Borsası (VANTB) Başkanı vantso@vantso.org.tr

Biz böyle bir kentte sorumluluk alıp elimizi değil bedenimizi taşın altına bıraktık Tarım ve hayvancılıkta daha ciddi ve önemli projelerle, ciddi yatırımlarla beklenen atağı gerçekleştireceğini öngördüğümüz Van’da organize sanayi ve diğer iş, istihdam alanları da gittikçe büyüyor. Van, bölgenin en büyük ili ve bu potansiyeli mutlaka kullanmak zorunda. Kısaca kendinizi anlatabilir misiniz? 1998 yılında geçmiş dönemdeki yönetim ilimizde eksikliği hissedilen ticaret borsasının kurulması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığa müracaat etmiş ve müracaat uygun görülerek Van Ticaret Borsası (VANTB) Bakanlığın 17.11.1998 tarih ve 1998/119 sayılı onayıyla kurulmuştur. 14 yıl boyunca Van ekonomisinde önemli çalışmalara imza atan ve bugün kendi hizmet binasını kullanan Van Ticaret Borsası, göreve geldiğimiz günden itibaren büyümeye ve gelişmeye devam etmiştir. Kabuklarını kırarak Van hinterlandına tam olarak hâkim olmuş, borsa faaliyetleri daha sistematik, çağın gereklerine ve modern yönetim anlayışına uygun duruma gelmiştir. Çoğulcu, demokratik ve hizmet üretme esasına dayalı yönetim anlayışıyla göreve geldiğimiz andan itibaren ilk altı aylık süreçte yaşadığımız stresli döneme rağmen, çok geniş bir alan çalışması yaptık ve vatandaşlarımızın borsaya adapte olmasını sağladık. Konuyla ilgili çalışma grupları oluşturularak öncelikle üye sayısı arttırılmış, Van’ın Erciş, Gevaş, Özalp, Bahçesaray, Başkale ilçelerinde çalışmalar yapılmıştır. Yapılan

12

fizibilite çalışmaları sonucunda Van’ın Erciş ilçesinde bir şube kurulmuştur. Çalışmalar sadece Erciş şubesiyle sınırlı kalmayıp hem çözüm sürecine destek vermek hem de vatandaşın ayağına hizmeti götürerek özel olduklarını hissettirmek amacıyla Hakkâri ilimizde ve Yüksekova ilçemizi büyük bir gayretle ve TOBB yönetiminin büyük destekleriyle faaliyet alanımıza dâhil ettik. Bugün daha dinamik, daha genç ve daha pratik bir borsa hizmetinin geniş alana yayılması ve özelde ilçelerimizle faaliyet alanımıza dâhil ettiğimiz bölgelerde verilmesi için projeler üretmeye devam ediyoruz.

VANTB ile ilgili teklif nasıl geldi? Nasıl kabul ettiniz? Kabul etmenizdeki en önemli etken ne oldu? Şahsi olarak çok uzun yıllardan bu yana eğitimin hayatımı tamamladığım İstanbul başta olmak üzere Bursa ve Adana illeriyle Türkiye’nin bazı illerinde yöneticilik yaptım. Genelde kendimize ait olan şirketler başta olmak üzere hastanelerimiz ve fabrikalarımız üzerine yaptığım çalışmalar daha çok Ürün Geliştirme, ArGe, İnsan Kaynakları, Pazarlama-Satış, Uluslar arası İlişkiler


ve Yönetim alanlarında oldu. İnsan memleketine derin duygular ve hassas bir yaklaşımla bağlı olduğu zaman nerde olduğu, ne yaptığı çok pek önemli olmuyor. Çünkü emeğinizi, yatırımlarınızı, projelerinizi, değerlendirmelerinizi, gözlemlerinizi ve tüm birikimlerinizi memleketinize yapmak istiyorsunuz. Biz de Van için hissettiğimiz bu duygu ve düşüncelerle Van’a geldik, uzun zaman boyunca aynı isimlerle yönetilen Ticaret Borsası’nda gerçekleşen seçime girme kararı aldık ve ani verdiğimiz bu karar sonucu gelişen süreçte de buradaki yönetim bize nasip oldu. Madem böyle bir imkân verildi, madem böyle bir durum nasip oldu, bunun hakkını vermek ve bu görevi layıkıyla yerine getirmek de boynumuzun borcu dedik, işimize dört elle sarıldık. Van, bölgenin potansiyeli yüksek olmasına rağmen en mahrum illerinden biri. Geçmişi acı tecrübelerle dolu ve jeostrateji konumu nedeniyle tarihin başlangıcından bu yana en görkemli dönemleri de, acı zamanları da yaşamış bir kent. Geçmişinde başkentlik taşıyan nadir illerimizden biri. Fakat kaderi acı hadiselerle de örülmüş bir şehir. Öyle ki, en acı hadiseler ve yıkıcı depremler dahi bu şehrin yakasını bırakmamış. Bölgede yaşanan olaylardan sıkıntılardan da nasibini alan bir yer olmuş. Ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda gelişmesi çok yavaş olsa da bunun tersine artan göç durumu nedeniyle bugün daha kalabalık ama hizmete daha fazla gerek duyan bir kent. Biz böyle bir kentte sorumluluk alıp elimizi değil bedenimizi taşın altına bıraktık, bu zorlu süreçte hem ilin kalkınmasına destek vermek hem de vatandaşlarımıza hizmet etmek için buraya geldik. Sanırım bizi bu yola sevk eden en önemli nokta bu oldu.

VANTB olarak şimdiye kadar neler yaptınız? Neler yapacaksınız ve neler yapmak istiyorsunuz? Öncelikle borsamızla ilgili tanıtım faaliyetlerini hızlandırarak başta belirttiğim gibi hem çözüm sürecini desteklemek hem de hizmeti vatandaşımızın ayağına götürmek için Erciş, Yüksekova ve Hakkâri’ye şube açtık. Hakkâri ve Yüksekova’nın faaliyet alanımıza girmesi, bu anlamda Türkiye’de bir ilk oluyor. Göreve geldiğimizde borsa olarak üye olan vatandaşlarımıza bu durumu avantaj olarak sunduk ve meclis kararıyla tescil ücretlerinde üyelik yapanlar için indirime gittik. Bu anlamda da bir ilki gerçekleştirdiğimizi düşünüyorum. Çünkü bunun yansımaları da hem halkımız hem de borsamız için olumlu oldu. Bunun dışında detaylarını yakında kamuoyu ile paylaşacağımız canlı hayvan borsası projesinde sona doğru yaklaşıyoruz. Aynı zamanda Van’ın en önemli marka ürünleriyle ilgili borsa çalışmalarımız devam ediyor. Biz projelerimizi yapmadan lanse edip slogan üretmek istemiyoruz. Araştırıp, planlayıp, projelendiriyor ve yaptıktan sonra halkımızın karşısına çıkıp bunları hizmetinize sunuyoruz diyoruz. Dolayısıyla bundan sonra da böyle olacak. Son olarak kurumsal kimliğimizde bir değişikliğe giderek borsamızın ismini olması gerektiği şekilde yaptık ve VANTB olarak kullanmaya başladık, borsamızın logosunu da daha çağdaş çizgileri, genç ve yeni yönetimi temsil eden çizgilerle tasarlayarak paylaşmaya başladık.

Van’ın Türkiye çapındaki ticari ve ekonomik fonksiyonu hakkında biraz bilgi verir misiniz? Van’ı nerede görüyorsunuz? Van, kimliğini arayan bir kent, ekonomik anlamda kendini ifade

ederken tarım ve hayvancılığın ön plana çıktığı, sanayisi gelişmekte olan bir şehir. 1990 itibariyle çevre il ve ilçelerden sürekli göç alarak büyüyen, şehir alt yapısı, imar ve kentleşme skalası sürekli değişen bir metropol olma yolunda ilerliyor. Son dönemde yaşan iki yıkıcı depremin ardından tüm Türkiye’nin katkılarıyla yeniden küllerinden doğan şehrimizde, bir dönemler tüm ülkeye tek başına yeten bir küçükbaş hayvan stoku varken bugün bu anlamda geçmişini mumla arıyor. Tarım ve hayvancılıkta daha ciddi ve önemli projelerle, ciddi yatırımlarla beklenen atağı gerçekleştireceğini öngördüğümüz Van’da organize sanayi ve diğer iş, istihdam alanları da gittikçe büyüyor. Van, bölgenin en büyük ili ve bu potansiyeli mutlaka kullanmak zorunda. İldeki kamu kurum ve kuruluşların, meslek odalarının, esnaf birliklerinin, sivil toplum kuruluşlarının bir ve beraber hareket ederek dinamik bir sürecin aktörleri olması Van’a kısa-orta ve uzun vadede çok şey kazandıracaktır. Biz şehrimizden, potansiyelimizden, insanımızdan ümitliyiz ve güzel günler göreceğimizi temenni ediyoruz. Yeter ki, herkes üzerine düşeni hakkıyla yerine getirsin.

Sizin gibi genç bir başkanın gözüyle gelecek yıllarda genç girişimcileri neler bekliyor? Tevfik Fikret’in bir sözü vardır “Gençlik! Bütün ümmid-i vatan sizdedir, vatan gayür sizlerin omuzlarında yükselir” diye. Genç girişimciler bu ülkenin en büyük gücü hatta tüm ümidi. Geleceğe dair tek beklentisi ve hayat kaynağı. Bugün çalışan nüfusun önemli bir bölümünü, genel nüfusun neredeyse yarınsı gençler oluşturuyor. Yaş ortalaması ile Avrupa’nın ve dünyanın en dinamik ülkelerinden biriyiz. AB yolunda kararlılıkla ilerlerken gençlerin daha geniş bir perspektifte bakması, uluslar arası konjonktürü takip etmeleri, mesleki ve eğitim tercihlerini yapması, Ar-Ge yatırımlarını incelemeleri, inovasyon projeleriyle uğraşmaları, geleceğin iş ve istihdam alanlarını araştırmaları ve mutlaka bir yurtdışı deneyimi veya imkânlar dâhilinde dil yeterliliği alması şart. Genç girişimciler ve gelecek kuşaklar bu anlamda daha şanslı. Onları bambaşka bir gelecek bekliyor, hayal kavramlarını dahi unutturacak yepyeni buluşlar, ürünler ve çılgın bir tüketim ortamı var. Artı ve eksi yönleriyle tüm bu gidişatı tespit eden ve buna göre geleceğini şekillendiren genç girişimciler geleceğin Türkiye’sinin gerçek sahipleri ve yöneticileri olacaktır.

Yaptığınız çalışmalar aldığınız görev itibariyle genç girişimcilere nasıl öngörüler sağlayacak? Gençler yaptıkları çalışmalar ve ortaya koydukları değerli çabalarıyla mutlaka bizden daha iyi noktalara geleceklerdir. Onlar geleceği yöneten bireyler olacaktır. Dolayısıyla bugün bizim sahip olduğumuz imkânlar dâhilinde onlarla ilgili öngörü yapmak çok doğru olmamakla beraber toplumda daha isabetli rol model insanların biyografileri onlar için iyi bir yol haritası olacaktır. Kendi çerçevemden baktığımda bir insanın genç zamanları en üretken ve adeta dünyaya haykırdığı, hükmetmek istediği dönemler oluyor. Bu dönemde daha cesur, daha girişken ve daha mantıklı kararlar alınabiliyor, risk faktörleri bazen üst düzey olsa da denemeye değer olduğunu gençler daha çabuk kavrıyor ve onların harekete geçmesi bu anlamda daha hızlı, daha pratik oluyor.


style röportaj

Gençleri toy, cahil ve deneyimsiz olarak gören veya öyle lanse eden dünya düzeni artık kalmadı. Bugün gençlerin sosyal medya veya bir fikir kulübünde ortaya attığı en ufak fikir neredeyse dünyanın gidişatına yön verecek durumda olabiliyor. O yüzden gençler, en verimli çağlarında mutlaka çıtayı yüksek tutmalı ve iyi bir konumda olduklarında farkındalıklarını ortaya koymalıdırlar.

Size göre teknolojinin ticaretteki yeri ve önemi nedir? VANTB olarak teknolojiyi nasıl kullanıyorsunuz? Teknoloji, bugün dünyamızın galaksideki hareketleri ve mevcut durumu dışında sahip olduğu hayati fonksiyonlarına tam anlamıyla entegre olmuş bir sistemler bütünüdür. Sürekli büyüyen, büyüdükçe ihtiyaçları artan, ihtiyaçları dâhilinde alanları genişleyen ve bu alanlarla ilgili her gün binlerce ürünü ortaya koyan ve anlık olarak o ürünleri demode edebilen bu sistemler topluluğu dünya ticaret mekanizmaları ve ülkeler arası ekonomik faaliyetlerin birinci aktörüdür. Teknolojiyle birlikte ticaret hacmi artmış, insanlar ellerindeki en ufak ürünleri teknoloji yoluyla okyanus ötelerine ulaştırabilecekleri geniş bir Pazar ağına kavuşmuştur. Gelişen teknoloji, firmaları, fabrikaları insanları bitmek bilmeyen istek ve arzularına göre şekillenen yepyeni ürünler üretmeye, tasarlamaya mecbur kılmış bu da teknolojinin ticaretteki rolünü her dönem daha da arttırmıştır. Biz teknolojiyi özel anlamda tanıtım ve kendimizi ifade etmek için kullanıyoruz. Aynı zamanda gelişen teknoloji ve yeni bilgi sistemleri daha hızlı, daha elverişli, daha pratik borsa hizmetleri sunmamızı ve halkımızın hizmet ihtiyacını zamanı en kısa sürede kullanarak çözmemizi sağlıyor. Web siteleri, sosyal medya araçları, iletişim ve haberleşme teknolojileri, canlı hayvan borsası projesi ve buna benzer birçok alanda teknolojik alt yapımızla yeni veri tabanımızı hizmete sunuyoruz. Paydaşı olduğumuz Van YYÜ Teknokent projesiyle de ürün geliştirme, Ar-Ge, inovasyon çalışmalarımızda teknolojinin tüm nimetlerinden maksimum düzeyde fayda almak en öncelikli hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

Şu an proje aşamasında olan ve hayata geçireceğiniz yeni projelerinizden bize biraz bahseder misiniz? Van ve bölgenin en büyük ihtiyaçlarını gözeterek tasarladığımız ve yakın dönemde hizmete sunacağımız canlı hayvan borsası hayallerimizi süsleyen en büyük çalışmamızdır. Bu proje ile birlikte bölge ekonomisine ve özelde hayvancılığa yepyeni bir anlayış kazandıracağımıza inancım tam. Başta belirttiğim gibi projelerimizi yapıp tamamladıktan sonra çıkıp anlatmayı şiar edinen bir yönetimimiz var ve sadece şu kadarını belirtmek isterim; Van daha güzel ve daha önemli projeleri hak ediyor ve yönetimimiz bu taleplere karşı son derece duyarlı. Halkımızın talep ettiği çok önemli çalışmalarla ilgili üç önemli borsacılık projemiz var ve bu çalışmalarda da büyük ilerlemeler kaydettik. Van’ın marka ürünleri bu projelerimizle gerçek kimliklerine kavuşacak, hem üyelerimiz hem de halkımız kazançlı çıkacaktır. Nihayetinde Van ve hâkim

14

olduğu bölgede herkesin borsası olarak hizmet veriyoruz, tüm projelerimizi de bu bilinçle ortaya koyacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.

Yoğun temponuzda bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak okuyucularımıza söylemek istediğiniz bir şey var mı? Van, birçok şehirden önce başkentlik payesi almış bir kent. Tarih boyunca her medeniyetin gözü gibi baktığı, koruyup sakındığı bir şehir. Bazen haksızlıklara bazen de hak ettiklerine kavuşmuş, ama yürekli insanların, değerli âlimlerin, kıymetli isimlerin yetiştiği bir coğrafya. Bu coğrafyada doğmak kolaydır belki ancak yaşamak, üretmek, ürettiğini ortaya koymak ve bunu asırlara yaymak çok zordur. Van, kent olarak bunu başarmış kadim bir medeniyet yuvasıdır. Ekonomisi, iş gücü, istihdam alanları, yatırım olanakları, genç ve dinamik yapısı, doğal, tarihi ve kültürel değerleriyle, misafirperver halkıyla ülkemizin dört bir yanından gelmeye istekli olan herkese kapılarını sonuna kadar açan Van, tarımda, hayvancılıkta, sanayide, turizmde, ithalat ve ihracatta hak ettiği rakamlara mutlaka ulaşacaktır. Bunun için el birliğiyle, gönül diliyle, fikirlerin buluşması ve projelerin hayat geçmesiyle, kentteki tüm potansiyelin yekvücut hareket etmesi gerekiyor. Biz halkımıza, şehrimize gönül verdik, hizmet için söz verdik ve bu bayrak yarışında niyetimiz gök kubbede hoş bir seda bırakarak, eser bırakarak ayrılmak. İnşallah bunda da muvaffak olacağız. www.vantb.org.tr


(0 432) 216 12 97 CUMHURİYET CADDESİ NO:46 VAN

MAĞAZASI


style kültür-sanat

‘Kelebeğin Rüyası’na ödül 7. Durres Film Festivali’nde gösterilen üç Türk filminden biri olan “Kelebeğin Rüyası”, “Balkanlar’ın En İyi Filmi” Ödülü’ne layık görüldü Arnavutluk’un Dıraç kentide, bu yıl 7’ncisi düzenlenen Durres Film Festivali’nde gösterilen “Kelebeğin Rüyası”filmi “Balkanlar’ın En İyi Filmi” Ödülü’ne layık görüldü. 7. Durres Film Festivali’nde farklı ülkelerden 200’e yakın film gösterilirken, Türk sineması da festivalde üç filmle temsil edildi. “Kelebeğin Rüyası” filminin yanı sıra “Selvi Boylum Al Yazmalım” ve “Devlerin Aşkı” da festival kapsamında gösterildi. Festival jürisi, yönetmenliğini Yılmaz Erdoğan’ın yaptığı, başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat’ın paylaştığı 2013 yapımı filmi “Balkanlar’ın En İyi Filmi” Ödülü’ne layık gördü. Durres Film Festivali’nde gösterilen bir diğer Türk filmi “Selvi Boylum Al Yazmalım”da “Asya” karakterini canlandıran ünlü oyuncu Türkan Şoray da festivalin onur konuğu olarak etkinliğe katılmıştı. Festival jürisi tarafından Şoray’a “Yaşam Boyu Başarı” Ödülü verilmişti.

16


17


style röportaj

Necdet Takva Van Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı vantso@vantso.org.tr

Bu kentte doğup, büyümüş ve yaşamını burada idame eden biri olarak, kendimi bu kente borçlu olarak görüyorum Artık yönetilen, yönlendiren değil, yöneten ve yönlendiren bir olma iddiası içindeyiz. Bu gerçekle hareket ederek, Van Ticaret ve Sanayi Odası da böyle bir misyon üstlenmiş bulunmaktadır.

Sizi tanıyoruz ama Necdet Takva kimdir? Birinci ağızdan bir de sizden dinleyelim.

1969 yılında Van da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi Van’ da tamamladıktan sonra Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldum. Bir süre inşaat ve turizm sektörlerinde ticari faaliyetlerde bulundum. Halen beyaz et sektöründe faaliyet göstermekteyiz. Özel sektörde uzun yıllar çalıştım. 2005 yılında Ticaret ve Sanayi Odasında Genel Sekreterlik görevine başladım. Yaklaşık sekiz yıl süren bu görevimi 2012 yılına kadar sürdürdüm. Görevden ayrıldıktan sonra da ticari hayatıma devam ettim. Haziran 2013 te yapılan Oda seçimlerinde Van Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildim. Evli ve Dört çocuk babasıyım.

18

Bir dolu farklı sektör ve 6000 civarı üye. Hepsini bir arada tutmak ve idare etmek zor olmuyor mu? Van Ticaret ve Sanayi Odası 1962 yılında kurulmuştur. Şu anda 6000’ e yakın faal üyesi bulunmaktadır. 12 Meslek gurubumuz ile temsiliyet sağlamaya çalışıyoruz. Odanın görevleri kanunlarla ile belirlenmiş ve sınırlandırılmıştır. Yani yapacağımız işler aslında sınırlı. Fakat buna rağmen gerek biz yarı kamu kurumu niteliğinde bir meslek odası olmamıza rağmen bir özel kuruluş gibi üye memnuniyetini en üst seviyede tutarak çalışıyoruz. Bu da üyelerimiz ile aramızdaki bağı güçlendiriyor. Dolayısıyla üyelerimizi bir arada tutmak ve idare etmek gibi özel bir çabamız yok. Sadece güçlü bir bağ yaratmaya çalışıyoruz.

Üyelerinizin sizden ne gibi talepleri oluyor? Bu talepleri karşılama yönünde sıkıntılarınız oluyor mu?

Dediğim gibi odaların görevleri ve yapacağı işler kanunla belirtilmiştir. Bizim üyelerimizin de yasal talepleri var ve bizde


bunları karşılamaya çalışıyoruz. Fakat gerek ilimizin gerekse bölgemizin özel durumları mevcuttur. Bundan kaynaklı lobi çalışmaları yapmamızı gerektiren talepler oluyor. Ayrıca Üye Temsilcisi sistemini Türkiye’de uygulayan ilk odayız. Bu uygulamamızla, her ay en az bir kere çalışanlarımız Temsilcisi olduğu üye ile iletişim kurmakta, kendileri ile bir bağ oluşturmaktadır. Bunlarda çok doğru ve yasal taleplerdir. Elbette hepsini çözemiyoruz. Bazen yasal engeller ile bizlerde karşılaşıyoruz. Son günlerde en önemli gündem maddelerimizden biri vergi terkini konusuydu. Bu konu hakkında beklentimiz hala çok canlı ama bazı yasal engelleri aşamıyoruz.

Başkanlığınız süresince yeni yapılanmaya girdiniz mi? Bunun devamı gelecek mi?

Yeni yapılanma süreci bizim görevde olacağımız tüm zamanlar için geçerli. Göreve geldiğimizden bugüne kadar fiziksel mekânımızda, çalışan yapımızda ve işleyişimizde sürekli yeniden yapılanma süreci devam ediyor. İlk yaptığımız işlerden biri hizmet katımızın ayrılması oldu. Daha etkin ve verimli hizmet için bu şarttı ve bunu gerçekleştirdik. İktidarımızı ve gücümüzü bu kentte söz sahibi olan herkes ile paylaşıyoruz. Bunu da oluşturduğumuz kurullar aracılığı ile yapmaya çalışıyoruz. Akil Tacirler Kurulumuz, Özgür Düşünce Divanımız ve diğer kurularımızda daha iyiyi nasıl yaparız çalışmaları yapıyoruz. Bizim yönetim anlayışımız aslında tam bir “yönetişim “ anlayışıdır.

Ekonomik Konseyi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi ile birçok kurum kuruluş ve halk aynı amaç için bir araya geldi, başarıya ortak oldu. Van Kahvaltısı bizim çok önemliydi, şimdi dünya da bir değere sahip.

Odalar arasında bir birlik sağlanması için ne gibi çalışmalarda bulunmayı düşünüyorsunuz?

VAN TSO olarak hayata geçirilecek yeni projeleriniz nelerdir?

Van, Doğu Anadolu Bölgesi’nde lider il olma özelliğine sahip bir konumdadır. Artık yönetilen, yönlendiren değil, yöneten ve yönlendiren bir olma iddiası içindeyiz. Bu gerçekle hareket ederek, Van Ticaret ve Sanayi Odası da böyle bir misyon üstlenmiş bulunmaktadır. Özellikle Doğu ile Batı arasında doğru ve sağlıklı bir bağ kurmak için çaba gösteriyoruz. Kardeş oda protokolleri ile diğer bölgelerdeki odalarla işbirliklerimiz var. Konya, Kocaeli, Salihli Ticaret ve Sanayi Odaları ile işbirliklerimiz var. Farklı açılımlar, üyelerimize yeni pazarlar yaratmak üzere, İran’da Tebriz, Urumiye ve Erdebil, Kuzey Irak’ta Erbil Ticaret Odaları ile kardeş oda protokolleri imzaladık.

VAN TSO olarak sosyal sorumluluk projelerinde yer alıyor musunuz?

Odaların yaptıkları işler yasalarla belirtilmiştir. Ancak biz ilimizin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınması için olumlu tüm projelerin içinde yer alıyoruz. Bu anlamda birçok projenin ya sahibi, yâda ortağı konumundayız.

Haziran ayında öncülük ettiğiniz Van Kahvaltısı’yla il olarak GUINESS Rekorlar Kitabı’na girdiniz. Kamuoyunda yankı uyandıran bu başarınızın hikâyesini kısaca anlatabilir misiniz?

Burada amaç, Van’ın sahip olduğu değerlerin, yerel, ulusal ve uluslararası arenada bilinirliğini artırmak. Ayrıca bu projemizde en önemli durum, tüm kent dinamiklerinin ortak hedef etrafında bir araya gelmesini sağlamaktı. Van Valiliği, Van Büyükşehir Belediyesi, Van Ticaret Borsası, DAKA, Van

Van Ticaret ve Sanayi Odası Yönetimi ve diğer seçilmiş organları ile her zaman kentimize, halkımıza ve üyelerimize daha güzelini, daha iyisini yapmak üzere yoğun bir çaba içindeyiz. Görevde bulunduğumuz süre içinde çalışmalarımızda farkındalık yarattık. Bundan sonra da yapacağımız her çalışma ve proje bu kentte yeni kazanımlar yaratmak üzerine olacaktır. Zamanla planladığımız tüm projelerimizi hayata geçireceğiz. En önemli projelerimizden biri Van Alış Veriş Günleri (Vanfest) 2015 Mart ayında hayat bulacak.

VAN TSO Başkanı olarak Van’da çok sevilen birisiniz. Bu güveni nasıl sağladınız?

Bu kentte doğup, büyümüş ve yaşamını burada idame eden biri olarak, kendimi bu kente borçlu olarak görüyorum. Dolayısı ile yaşamım boyunca bu düsturla hareket ettim. Hiçbir zaman gizli bir ajandam olmadı. Olduğu gibi yaşayan biriyim. Sanırım bu samimiyetimiz dostlarımız ve kamuoyu tarafından takdir görüyor. İnşallah bize güvenenleri mahcup etmeyiz.

Ankara Style Ekibi olarak bu yoğun temponuzda bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak dergimiz aracılığıyla okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır? Göreve geldiğimiz günden bu yana önceliğimiz her zaman üyelerimiz ve kentin sorunları olmuştur. Bu anlayışımızı devam ettirerek hizmetlerimizi sürdürmek istediğimizi belirtmek istiyorum.Sizinle de ikinci kez röportaj yapma fırsatı sağladığınız için, ekibinize teşekkür ederim. www.vantso.org.tr

19


style röportaj

Van Barosu Van Barosu 13.03.1967 tarihinde kurulmuştur.

8- Av. Hüsnü AYHAN

15.10.1996 – 15.10.2003

Baromuz 2008 yılına kadar Van Bölge Barosu olup; Van, Muş, Hakkari ve Bitlis olmak üzere 4 il ve bu illere bağlı 24 ilçede görev yapan avukatlara hizmet vermekteydi.

9- Av. Ayhan ÇABUK

15.10.2003 – 23.10.2010

10- Av. Orhan HEMEDOĞLU

23.10.2010 - 14.12.2012

Günümüzde Van ili ve ilçelerinde savunma mesleğini yürüten avukatların mesleki örgütü olan Van Barosu, ülkemizde insan haklarına saygılı hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesi ve mesleki sorunlarımızın çözümü amacıyla çabalarını sürdürmektedir.

11- Av. Murat TİMUR

14.12.2012 -

VAN BAROSU ORGANLARI BARO BAŞKANI

:

Av. Murat TİMUR

BARO YÖNETİM KURULU

:

Av. Doğan İLHAN

Başkan Yardımcısı

Baromuz nezdinde bu yıl staja başlayan 85 stajyer avukat mevcuttur.

Av. Hülya KORKMAZ

Genel Sekreter

Av. Hasan Serhat ERYİĞİT

Baro Saymanı

1967 yılından günümüze kadar Baro Başkanlığı yapmış avukatlarımız ve görev süreleri aşağıda belirtilmiştir.

Av. Zülküf UÇAR

Üye

Av. Muazzez ÇAĞLAR

Üye

Av. Hamza ÇİFTÇİ

Üye

Av. Selçuk GÖRÜNÜŞ

Üye

Av. Tuğrul Harun SEVİMLİ

Üye

Av. Sefer KURT

Üye

Av. Mehmet Zeki KUTLUK

Üye

Baromuza kayıtlı avukat sayısı 51 kadın 269 erkek olmak üzere 320 dir.

1- Av. Nevzat TÜFENKÇİ

13.03.1967 – 31.12.1967

2- Av. Azmi SOYDAN

31.12.1968 – 12.12.1970

3- Av. Mustafa TİMURHAN

12.12.1970 – 08.12.1974

4- Av. Ahmet Yıldırım AKINCI

08.12.1974 – 07.07.1978

5- Av. Necat ALPASLAN

07.07.1978 – 16.12.1978

6- Av. Okyar SOYDAN

16.12.1978 – 08.10.1984

7- Av. Hasan AKKÖPRÜ

08.10.1984 – 15.10.1992

20

BARO DİSİPLİN KURULU :


Av. Özgür ERTAŞ

Başkan

5-

CMK KOMİSYONU

Av. Ertuğrul ÇABUKER

Üye

6-

CEZAEVİ KOMİSYONU

Av. Hüseyin DAYAN

Üye

7-

STAJ EĞİTİM MERKEZİ

Av. Muhammed Fehim OFLAS

Üye

8-

SOSYAL VE KÜLTÜREL ETKİNLİKLER KOMİSYONU

Av. Ulaş Koray MİLANLIOĞLU

Üye

9-

BİLİŞİM KOMİSYONU

BARO DENETLEME KURULU:

10- ETİK KOMİSYONU

Av. Bayram ŞENOL

Başkan

Av. Ekrem KUTLU

Üye

Av. Ahmet Hüsrev VURAL

Üye

11- SIĞINMACILAR, YABANCILAR VE MÜLTECİLER KOMİSYONU 12- TÜKETİCİ HAKLARI KOMİSYONU 13.

ÇEVRE KOMİSYONU,

Av. Taner POLAT

14.

KAMU AVUKATLARI KOMİSYONU

Av. Sevilay KURŞUNLUOĞLU

15-

ADLİ YARDIM BÜROSU

BAROMUZ BÜNYESİNDE MEVCUT KOMİSYONLAR

VAN BAROSU BAŞKANLIĞI

1-

İNSAN HAKLARI KOMİSYONU

Hastane Cad. Elit İş Merkezi 4/20 VAN

2-

ÇOCUK HAKLARI KOMİSYONU

TEL - FAX : 0 432 214 58 04

3-

KADIN HAKLARI KOMİSYONU

Avukatlar Odası Tel : 0 432 215 34 50

4-

MESLEKİ DAYANIŞMA KOMİSYONU

Fax : 0 432 215 52 72

T.B.B. DELEGELERİ:

21


style sağlık

Tüp Bebek ve bilinmeyen gerçekler Yapılan araştırmalar sonucunda tüp bebek gebelikleri ve kendiliğinden oluşan gebeliklerin akıbetleri aynı. Fakat zor şartlarda elde edilen ve uzun bir özlem sonrasında oluşan tüp bebek gebelikleri sanki daha kıymetliymiş gibi görünüyor. Sn. Muhammed Ferhat Kesmez öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Büyüklerimizin dediklerine göre ve tarihi araştırmalardan elde edilen bilgilere göre kökenimiz Hakkâri’nin Çukurca ilçesine bağlı Xani Köyün’e dayanır.Önce Van’nın Hoşap,Mollakasım ve daha sonra Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine göç ederler.Bu göçte Ahmedi Xani’nın etkisi var.O dönem Doğubeyazıt bir kültür ve illim merkezidir.Ahmedi Xani bu kültür merkezinin en büyük döşünürlerindendir. Daha sonra ailenin bir kısmı Erciş ilçesının Zilan deresine yerleşır.Zilan dersi katliamında sonra aile tekrar dağılır.Babamlar ağrı Taşlıçay ilçesine taşınır. Ben aslında Ağrı Taşlıçay ilçesinde doğumuşum.Fakat kütük Erciş’te olduğu için Nüfus kayıtlarımız Van’nın Erciş ilçesınde .

Kütükte 1968 Van Erciş doğumluyum.İlk okulu Erciş yatılı bölge okulunda.Ortaokul ve lise 1-2.sıfıfı Adana Düziçi Öğretmen okulu ve lise son Sınıfı Antalya Aksu Öğretmen okulunda tamamladın.Dokuz Eylül Üniversitesi tıp fakültesini 1986 da kazandım 03.08.1992 de bu fakülteden tıp doktoru olarak mezun oldum.Haziran 1987 de Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın hastalıkları ve doğum asistanlığını kazandın 03.09.2001 tarihinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak mezun oldum.2001-2008 tarihleri arasında Konya Cihanbeyli Devlet Hastesinde,2008-2011 tarihleri arasında Van Doğum Evinde Çalıştım. 01.07.201301.01.2014 tarihleri arasında Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tüp Bebek Merkezin de altı aylık kinik IVF eğitimi aldım. Hacettepe tüp bebek merkezinde


Çalışan çok Değerli Hocalarıma saygılarımı sunuyorum.

çalıştım.Tam gün yasasıyla Van doğum evindeki görevimden istifa ederek şu an hala çalışmakta olduğum Nedim Odabaşı İş Merkezinde ki kliniğimde mesleğimi icra Kadın doğum doktoru olmaya ediyorum.Deprem sonrası zorunlu bir ara nasıl karar verdiniz? oluştu ve bende tekrar Klinik IVF sertifikası Öğrencilik yıllarında(stajerlık) için Van İl Sağlık Müdürlüğü aracılığıyla bana hep kronik ve tedavisi Sağlık Bakanlığına baş vuruda bulundum. zor hastalar denk gelirdi. Bu sefer Kabul edildi ve bende 20013 yıllı Örneğin kronik akciğer 01.07.2013-01.01.2014 tarihleri arasında hastalıkları,kronik karaciğer Opr.Dr.Muhammed Ferhat KESMEZ Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi hastalıkları,kronik böbrek Kadın Hastalıkları Doğum ve Hastanesi Tüp Bebek Merkezin de altı aylık yetmezliği hastalıklar gibi denk Tüp Bebek Uzmanı kinik IVF eğitimi aldım.Hacettepe tüp bebek gelirdi.Haftalar ve aylar süren merkezinde Çalışan çok Değerli Hocalarıma hastalarım olurdu.Bu uzun ve diğer personele bize sundukları süre takip edilen hastalıklar ve katkılarında dolayı çok çok teşekkür ediyorum.Aralık 2013’te tedavi de bazen karşılaştığımız zorluklar beni kadın doğuma Van da bir tüp bebek merkezi kurmak isteğimi dilekçe ile İl sürükledi.Çünkü kadının bizi ilgilendiren organları bir avuç içini Sağlık müdürlüğü aracılığı ile Sağlık Bakanlığına bildirdik. dolduracak kadar.Doğurganlığını tamamlayan kadın belli bir Mevzuat gereği talebimiz askıda kaldı.Yeni dönem mevzuat yaşa geldiğinde sorun teşkil eden organları alındığında kadın değişikliği bekleniyor.Bizde bu duruma göre hareket edeceğiz. çok büyük sorun yaşamadan hayatına uzun süre devam Tüp bebek kurma ruhsatı alır almaz Allahın izniyle bu dileğimizi edebilir.Yumurtalık,tüpler,rahim(uterus),vagen ve vulva’dan gerçekleştireceğiz. oluşan kadın genital organlarının en habis hastalıkları erken teşhis edildiğinde operasyonla bu organları çıkardığınızda kişinin hayat kalitesinde çok az değişiklik yaratıyorsunuz ve hasta size bağlı kalmıyor.Hamile bir kadını izlemiz ve doğum zamanı gelen hastayı doğuma veya sezeryana aldığınız zaman anne ve bebeğinin her ikisinin de sağlıklı olduğu durumda keyfinize diyecek yok.Hayatınızın en heyecanlı zamanını yaşıyor ve yaşatıyorsunuz.Çocuğu olmayan infertil çifte yaptığınız tedaviler veya tüp bebekle çocuk sahibi olma umutlarına ışık oluyor ve tarifi imkansız özlem ve beklentilerine ortak oluyorsunuz.Yardanın yardımı ve sizin itinalı yaklaşımınızla kişileri nerdeyse hep mutlu ediyorsunuz.Sanırım bu yüzden kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olmaya karar verdim.

Bildiğimiz kadarıyla Van’da bir Tüp Bebek Merkezi açma planınız var. Bu planın şu an hangi aşamasındasınız? Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olduktan sonra periferde çalıştım ve bu sürede bana gelen hastaların çoğunluğu infertil hastalardı ve bende infertiliteyle uğraştım. O zamanlar Konya illi Cihanbeyli ilçesinde hekimlik yapıyordum.Çok kez IVF(tüp bebek) sertifikası için baş vurdum ve kabul edilmedi.2008 yılında tayın istedim ve Van doğum evine tayınım oldu.Tam otuz yıl sonra memleketime geri geldim.1978 yılında Denizli’nin Acıpayam ilçesine taşınmıştık.Van Doğum evinde 2010 yılında çalışırken tekrar tüp bebek sertifikası için baş vurdum ve tekrar kabul edilmedi.2011 yılın kadar Van doğum evinde

Tüp bebek tedavisi kaç gün sürmektedir ve tedavi aşamaları nelerdir? Tüp bebek tedavisi hastadan hastaya değişir. Çünkü over rezervi azalmış hastayı bazen üç-dört ayda ancak hazırlaya biliyoruz. Fakat açıklanamayan ,tubal veya erkek faktörü olan hastaları 15-20 gün gibi bir sürede olgun yumurta için hazırlaya biliyoruz(bazı hastalarda bu dönem daha kısa veya daha uzun olabilir).Yumurta toplama işleminden sonra 3-5 güm döllenme dönemi var.Embriyo transferinden bir gün sonra hasta normal yaşamına dönüyor.

Çiftler ne zaman Tüp Bebek Merkezi’ne başvurmalıdır? Korunmasız bir yıl içinde haftada en az iki-üç kez düzenli cinsel birlikteliğe rağmen gebelik elde edilememesine infertilite(kısırlık) denir. Genç çiftlerde bu süre iki yılla kadar beklenebilir.Çünkü yıllar önce yapılmış araştırmalarda genç sağlıklı ve sorunu olmayan çiftlerin her ay gebe kalma olasılığı(fekundabilite) %25-30 olarak hesaplanmış.Başka bir ifadeyle hiçbir sorunu olmayan genç çiftlerin haftada en az iki-üç korunmasız cinsel birlikteliğe rağmen yüz çiften en çok yirmi beş veya otuz çift hamile kalacaktır.Yüz çiften yetmiş veya yetmiş beşi hamile kalmayacaktır. Araştırmalarda yüz çiftin zamana göre hamile kalma durumu aylara göre şöyle bulunmuş. İlk ay %25-30, üç ay sonra %57,

23


style sağlık altı ay sonra %72, on iki ay sonra %85 ve 24 ay sonra çiftlerin % 93’ü hamile kalmış. Bu da bizlere gösteriyor ki genç sağlıklı çiftlerde acele etmeden beklenebilir. Fakat kadının yaşı ve yumurtalık rezervi beklemede ki en önemli faktördür. Kadının yaşla beraber yumurtalık rezervi hızla azalır. Araştırmalara göre yumurtaların oluşumu embriyonun dokuzuncu haftasında başlar ve yirminci haftasında maksimum seviye ulaşır.Bu dönemde takriben yedi milyon primordiyal follikül(İlkel yumurta) oluşur ve bundan sonra en hızlı tüketim de yine anne karnında olur.Doğumda kız çocuğu yaklaşık iki milyon primordiyal follikül ile doğar. Yanı anne karnında ki kız fetus 5.aydan doğuma kadar apoptozis denilen programlanmış atrezi ile beş milyon primordiyal follikülünü kaybeder. Doğumdan menopoza kadar apoptozis devam eder ve ergenlikten sonra üç yüz bin veya yedi yüz bin primordiyal follikül Kalır. On beş-kırk dokuz yaşları arasında kadınlar doğurgandır ve bu döneme reprodüktif(doğurgan) dönem denir.Reprodüktif dönem boyunca bir kadının yaklaşık 450-500 kadar yumurtası olgunlaşır ve çatlar(ovulasyon).Diğer yumurtalar apoptozisle kadın adet görse veya görmezse,hamile olsa veya olmazsa,adet görse veya görmezse yani her şarta atrezi denilen programlanmış ölümden kurtulamazlar. Her ay kadının yaklaşık bin yumurtası atreziye gider(yok olur).35 yaşından sonra atrezi hızlanır.Otuz beş yaşında ki kadının yaklaşık kalan primordiyal follikül sayısı 50.0000 civarında ve Menopoz(45-55y )yaşına kadar tüm yumurtalar tükenmektedir. Bu yüzden genç çiftler en fazla iki yıl bekleyebilirler. 35 yaşında daha büyük, pelvik operasyon geçirenler (over kist operasyonu, apendektomi, sezeryan, miyomektomi, endometrioma ve operasyonu gibi),ailesinde erken menopoza girme öyküsü olanlar evliliklerinin altıncı ayından sonra bir infertilite merkezine baş vurmalıdırlar. Bekleme ve yapılan infertilite tedavilerine cevap vermeyen hastalar tüp bebek programlarına alınmalıdır. İnfertilite tedavisini ve tüp bebek başarısını etkileyen en önemli faktör kadının yaşıdır.

Sizce tüp bebek tedavisi için merkez seçerken nelere dikkat edilmelidir? Merkezde çalışanların deneyimi ve iyi bir embriyoloji laboratuvarına sahip olmalarına ve transfer başına 24

eve bebek götürme oranına bakmalıdırlar. Merkezin hijyenik durumu,titiz çalışması ve çalışanların güler yüzlü olması da önemlidir.

Tüp bebek yöntemi ile elde edilen gebeliklerin akıbeti nasıl olmaktadır? Yapılan araştırmalar sonucunda tüp bebek gebelikleri ve kendiliğinden oluşan gebeliklerin akıbetleri aynı. Fakat zor şartlarda elde edilen ve uzun bir özlem sonrasında oluşan tüp bebek gebelikleri sanki daha kıymetliymiş gibi görünüyor.Buda bizlerden veya gidişattan kaynaklanan bir durum.Çocukluğumuzda bize alınan bayramlık gibi.Uzun zaman sonrasında bayramdan bayrama bize alınan ayakkabı ve kıyafetimizle uymamız gibi.Sonuç olarak bu bebeklerin akıbetini bizler psiko-sosyal açıdan biraz değiştiriyoruz.

Tüp bebek tedavisi sırasında dikkat edilmesi gereken hususlardan kısaca bahsedebilir misiniz?


var demişlerdi. Uzun uğraş ve dil dökmelerden sonra muayeneye ikna etiğimiz hasta muayene masasına alır almaz hemen doğurdu.Kadının hamileliğinden haberi yokmuş.

Son olarak dergimiz aracılığıyla okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır?

Tıp fakültesine girdiğimiz günden beri Değerli hocalarımızın sürekli dedikleri iki söz var. Birincisi; öncelikle zarar verme(primum non nocere) ve ikincisi;hastalık yok tur hasta vardır.Çünkü her kesin aynı hastalığa davranışı farklı olur.Tüp bebek tedavisi alan her hastaya farklı davranmak gerekir.Hangi hastaya hangi tedavi başlanacak ve hangi dozda ilaç başlanacak ve hasta hangi aralıklarla gelecek bunlar tam olarak standart değil.Hatta ayni hastanın farklı sikluslarının da bile fark edebilir.Hastaya başladığınız ilaç dozu bazen yüksek bazen de düşük olabilir.Takiplerde doz yüksekse azaltıyorsunuz veya düşük ise artırıyorsunuz.Hastanın hikayesi ve muayenede elde edilen bulgular ve hastayı tedaviye hazırlamakta önemli.

Biz toplum olarak okumaya ve araştırmaya meraklı değiliz. Başka birilerinde duyduklarımızı yarım yamalak veya üstüne kendimizden eklenti yaparak anlatırız. Bizde bilmiyorum yok. Bilsek te bilmezsek te her konuda yorum yapacak bilgimiz var.Helal ve haram konularında hepimizin fetvası var. Fetvayı din adamlarına bırakmayız.Tüp Bebek konusunda da her vatandaşımın bilgisi vardır.Fakat dinde yaptıkları yanlışları gördüm ki tüp bebekte de yapıyorlar.Yanlış duydukları veya yanlış bildiklerini anlatarak tüp bebekle çocuk sahibi olacak çok hastanın gereksiz zaman kaybına ve gereksiz tedavilere yönelmelerine sebep oluyorlar.Hasta tam tüp bebeği ve nasıl yapıldığını öğreniyor ve kararını veriyor fakat hastanın yaşlanmasıyla beraber kaliteli yumurtası kalmıyor.Rahim kan akımının azalmasıyla uterusun(rahim) reseptivite dediğimiz embriyo tutuculuğu kayboluyor. Bundan sonra tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları ile karşı karşıya kalıyoruz. Tüm halkımdan ricam tam emin olmadıkları konularda bilmiyorum desinler ve gereksiz yere insanların vebalına girmesinler. Kul hakkını almasınlar. Bilerek gerçeği sapıtmak şeytanlıktır ve bilmeden gerçek olmayanı başkasından duyduğu gibi anlatmak şeytana hizmetkarlıktır. Ben büyüklerimden bunu öğrendim. Hepinize selamlarımı ve hürmetlerimi sunuyorum.

Bugüne kadar doğumhanede yaşadığınız en ilginç olay nedir? Karın ağrısıyla gelen bir hastanın yakınına hastanızın nesi var dedim. Hasta yakını sanırım hastamızın gazı 25


style röportaj

‘Miniço Bu Benim Dünyam’ Kalite her şeyin başında görünüyor olsa da bu sektörde birebir müşterinin adına konuşan, ikna, telkin ve teskin edilmesi müşteriye göre daha zor olan bizim birincil müşteri dediğimiz anne babalar var. Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

Ben Zeki YURTBAY 24 yaşındayım aslen Vanlıyım yaklaşık 12 yıldır bu sektörde çalışıyorum. Kısa bir süre önce aynı sektör üzerinde kendi işimi kurdum.

Miniço’nun konseptinden bize biraz bahsedebilir misiniz?

Miniço Bu Benim Dünyam sloganı ile 0-14 yaş grubu çocukların tekstil ve araç gereç ihtiyaçlarına komple cevap veren, köklü bir ailenin sağlam temeller üzerine kurduğu, Türkiye’de çok sayıda şehrimizde şubeleri bulunan genç, dinamik, vizyon sahibi müşterilerine 400’den fazla markalı ürünü uygun fiyat ve kalite standardında sunmaya devam eden bir firmadır. Mağazalar konseptinde ebeveynlerin yanısıra çocukların da rahat alışveriş yapacağı geniş mekânları tercih etmekte, aynı zamanda eğlendirmeyi, eğlenirken de alışveriş kalite değerlerini en üst seviyede tutarak “mutlu alışveriş” hedefini başarmaya çalışmaktadır. Her yeni sezonda birbirinden renkli kampanyalar ve yeni ürünler ile sürekli değişen müşteri beğeni algısına hitap etmekte ve çocuk giyiminde moda trendini tüm şıklığı ve rahatlığıyla sunmaya çalışmaktadır. Şu ana

26

kadar açtığı 23. mağazası ile toplamda 20.000 m²’lik hizmet alanında müşterilerini ağırlarken ferah mekanlarda hizmet sunarak müşteri beğenisini etkin tutmayı hedeflemektedir. Yeni mağazalar açmaya devam ederek hizmet ağını genişletmeye ve bu fırsatlardan Türkiye’nin yararlanmasını sağlamaya devam etmektedir.

Bu kadar genç yaşta bu mağazanın başında olmanın avantaj ve dezavantajlarından bize biraz bahseder misiniz?

Tabiki avantaj ve dezavantajları vardır. Bu yaşta böyle bir pozisyonda olmak elbette güzel bir durum ancak toplum olarak bu gibi durumlara pek aşina olmadığımızdan, bu kültür gelişmediğinden önyargılı insanlarla karşılaşmıyor değilim. İnsanlar genellikle işin mutfağında yaşı daha ileri bağışlayın belki daha yaşlı kişiler beklentisine giriyorlar bu negatif görünüyor olsa da bu bile mevcut heyecanımıza ayrıca bir renk katıyor.

Çocuk giyiminde nelere dikkat edilmeli? Ürünlerinizi nasıl seçiyorsunuz?


Kalite her şeyin başında görünüyor olsa da bu sektörde birebir müşterinin adına konuşan, ikna, telkin ve teskin edilmesi müşteriye göre daha zor olan bizim birincil müşteri dediğimiz anne babalar var. Bu itibarla ürünü kullanacak müşteriye göre değil, müşteri adına ürün seçen anneleri ve babaları memnun edecek nitelikte kültürel dokuyu ve iklimsel özellikleri, yurt genelinde ve yurt dışındaki bu sektöre yönelik trendleri ve kaliteden ödün vermeden müşterinin alım gücünü de dikkate alarak ürün seçimimizi gerçekleştiriyoruz.

Çocuk 2015 trendleri nelerdir?

Çocukların hayal gücüne güç katacak özgün, estetik, özgür çizgilere sahip renk ve kullanım yelpazesi geniş, çocukların hareketlerini kısıtlamayacak nitelikte ve aynı zamanda ayrıca önemsediğimiz bir başka durum olan çocuklarımızın sağlığına ve doğaya zarar vermeyen tasarımların trend olacağı düşüncesindeyiz

Türkiye’deki çocuk giyim pazarı hakkında neler söylemek istersiniz?

Birkaç yıl öncesine kadar da bu sektör canlılık, çeşit, modern çizgiler, kalite, yaygın ürün ağı vb. hususlardan bakir denilecek bir durumdaydı. Bu da insanları mecburiyet çerçevesinde tutuyordu. Fakat son yıllarda yıldızı gittikçe parlayan parladıkça da meraklısı artan bir sektöre dönüştü bu Pazar. Artık günümüzde bilinçli, seçici ve hatta en önemlisi tüketici mahkemelerinin yetki ve kararlarında fevkalade haberdar olan bir müşteri potansiyeli mevcut. Artık işler eskisi gibi dönmüyor. Sektör şimdi sürekli olarak bu tarz müşterinin ilgisini ve memnuniyetini kazanmaya yönelik yenilikler peşinde. Biz de bu işin başını çekenlerdeniz.

bir cevap veremiyorum. ‘Aslında bütün çocuklar bizim çocuklarımızdır’. Samimiyetten uzak, sektörün gerçekliğine aykırı ve klişe olduğunu düşündüğüm bir cevabı da vermekten şahsım ve firma adına hicap duyarım. Ancak yukarıda da zikrettiğim gibi uluslararası trendleri takip ederek, adeta küçük bir köye dönüşen dünyanın bu sektöre bakan yüzünü, değişim ve dönüşümlerini daha özgür, daha rahat, daha renkli, daha sıcak, daha gerçekçi ve samimi ve aynı zamanda çeşidi bol çocuk tekstil ve araç gereç ürünlerinin imal edilmesi ve bu imkânların ülkemizin her köşesine ulaştırılması sektörü her türlü zorluktan kurtaracaktır.

Çocuklar Miniço’ya geldiğinde mutlu çıkıyorlar mı? Evet.

Önümüzdeki yıl için plan ve projelerinizden bahsederek uzun vadedeki hedeflerinizi aktarır mısınız?

Önümüzdeki yıl için daha çok doğu ve güney doğu bölgelerimize yönelik çalışmalar planlıyoruz.

Ankara Style Ekibi olarak teşekkür ederiz, son olarak dergimiz aracılığıyla okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır? Sizin gibi okuyucusu fevkalade kültürlü olan bir derginin okuyucusuna hariçten gazel okumanın doğru olmayacağı kanaatindeyim. Çünkü arife tarif gerekmez. Bizim söyleyeceğimiz tek şey belki şu olabilir; www.e-minico.com

Çocuklara hitap eden bir firmanın yetkilisi olmanın ne gibi kolaylıkları ve zorlukları var? Aslında bu konuda kendimi şanssız görüyorum. Henüz çocuğum yok bu nedenle sorunuzun cevabına kendi çocuğumun dünyasına bakıp

27




style yaşam

Altın Portakal’ın en iyisi “Kuzu” Bu yelp 51.’si düzenlenen Uluslararası Altın Portakal Film Festivali’nin en iyisi, Kutluğ Ataman’ın “Kuzu”su oldu. Onur Ünlü ise “İtirazım Var” ile hem En İyi Yönetmen hem de En İyi Senaryo Ödülü’nün sahibi oldu. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel başkanlığında ve Elif Dağdeviren’in direktörlüğünde gerçekleştirilen 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, EXPO Center’daki kapanış töreniyle sona erdi. 10 Ekim’den bu yana Türkiye’den ve dünyadan en yeni ve başarılı örnekleri sinemaseverlerle buluşturan festivalin kapanış töreninde ödüller sahiplerini buldu. Festivalin En İyi Film’i, Kutluğ Ataman imzalı “Kuzu”, geceden 5 ödülle döndü. Onur Ünlü imzalı “İtirazım Var” ise En İyi Senaryo ve En İyi Yönetmen ödülleriyle geceye damgasını vururken Serkan Keskin’in, Feyyaz Duman’la paylaştığı En İyi Erkek Oyuncu ödülünün de sahibi oldu. Korhan Abay’ın sunduğu gece, Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Festival Başkanı Menderes Türel’in konuşmasıyla başladı.

VAN DAMME, DOĞUMGÜNÜ HEDİYESİNİ ALTIN PORTAKAL’DA ALDI Türel, konuşmasının ardından aksiyon filmlerinin unutulmaz oyuncusu, dünyaca ünlü Hollywood starı Jean Claude Van Damme’a, özel bir ödül sundu. Aynı zamanda doğum günü olan ünlü oyuncu, “İlk defa Antalya’dayım. Daha önce İstanbul’a gelmiştim. Sınav filminde oynamıştım. Sizler olmasaydınız ben olmazdım. Size çok teşekkür ederim” diye konuştu.

30


style yaşam

51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ünlüler kırmızı halıdan geçti 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal film Festivali’nde ünlüler kırmızı halıdan geçti. 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin Antalya Expo Center’deki kapanış ve ödül töreni kırmızı halı geçişleriyle başladı. Şıklıkta birbirleriyle yarışan ünlülerin kırmızı halıdan geçişleri göz kamaştırdı. Eşref Kolçak, Yusuf Sezgin, Azra Akın, Hülya Koçyiğit, Cüneyt Arkın, Halit Ergenç ve birçok ünlü kırmızı halıdan geçti. Kırmızı halıdan geçen Yeşilçam’ın ünlü sanatçılarından Hülya Koçyiğit, Antalya altın Portakal Film Festivali’nde 1964 yılında ilk ödülü aldığını hatırlattı. Koçyiğit, Festival tarihinde en fazla ödül alan kadın oyuncu olmanın onuru yaşadığını belirterek, Türk sinemasına teşekkür etti. Yine Yeşilçam’ın unutulmaz isimlerinden Cüneyt Tarkın kırmızı halıdan eşi Betül Arkın ile birlikte geçti. Gazetecilere poz veren Arkın, genç sinemacıların başarılı filmler yaptıklarının altını çizerek, daha çok çalışmaları tavsiyesinde bulundu. Kendisinin film çekerken günde 16 saat çalıştığını ifade eden Arkın, “Şimdi de Türk halkı bizi hala alkışlarla karşılıyorlar” dedi. Son dönemin başarılı oyuncularından Azra Akın ise heyecanlı olduğunun altını çizerek, “Sinemayı severek yapıyorum. Bugün buradan ilham almak istiyorum. Sinemayı beslemek ve sinemadan beslenmek istiyoruz” diye konuştu.

31


style yaşam

Van’ın yeni rengi bahçe Kadembas Biz de kurduğumuz işletmemizle müşterilerimize çok farklı bir bakış açısıyla çeşitli aktiviteler sunuyoruz. At binmeye gelen müşterilerimiz bir taraftan at binmenin keyfini yaşarken diğer taraftan acıktıkları zaman yemek yiyebilecekleri bir restoran ile dalında organik karşılaşıyorlar. Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Kırıkkale Üniversitesi Rafineri Petrol Kimya Bölümünü okudum. Devamında TOBB Ekonomi bölümüne devam ettim. İş hayatına plastik hammadde işi yaparak başladım. Sonrasında ise yapı malzemeleri deposu açtım. Bu depoda demir işi ve ısı yalıtım malzemeleri bulunmaktadır. Daha sonrasında ekonomi alanındaki kaldıraçlı piyasalarda türev işlemleri ile nakit sermayemi çalıştırdım. Varlık yönetimi ile işimi geliştirmeye devam ettim. Bu sayede By Ekonomist A.Ş.’imi kurdum. Mevduatları işleterek piyasada iyi bir yere geldim. Ve iştirakler olarak Bahçe Kadembas, Meto Kompleks Halı Saha, Kahvantı Yöresel Kahvaltı Ürünleri, Kâğıt-Plastik Geri Dönüşümü, Macharoni Bardak Makarna, Obsidianus- Kıymetli taş işletmelerini kurdum.

Uzun yıllar sonra Van’a gelip yatırım yapmaya nasıl karar verdiniz? Babam kanser hastası idi. Uzun dönem yattığı yerden

32

kalkamadı. Doktorlar birkaç ay ömrü kaldığını söylediğinde bizde akrabalarımızı görmek için Van’a geldik. Birkaç ay sonra babamı kaybettik. Bende durum böyle olunca varlık yönetimi işlerimin bir kısmını Van’a taşıdım. İlk olarak Bahçe Kadembas’ı biraz ticari düşünceyle birazda rahatım yerinde olsun düşüncesiyle kurdum. Uzun vadeli dünya konjonktüründe Türkiye’nin ve doğunun çok önemli olduğu düşüncesine her zaman inandığım için Van’a yatırım yapmaya karar verdim.

İş hayatıyla ilgili hedefleriniz nelerdir? Kendinizi nerede görmek isterdiniz? Mevcut olan sektörlerimde kurumsallaşma hedefim var. Dünya genelinde 10.000 ve üzeri çalışanı olan bir firma olmak için uğraşıyorum. İş hayatı dışında bir beklentim yok. Siyasi olarak benim benimsediğim geleceğin bana uyum sağlayacağını düşünüyorum. Fikirlerimin birkaç beden büyük olduğu için herkesim tarafından ilgi göreceğime inanıyorum.


yeri hesap edilerek birde restoran bölümü eklendi. Bölgedeki sosyal aktivite eksiliği oldukça fazla. Bende bu yönün farkında olduğum için bölgeye bir farklılık getirmek amacıyla birde işletmemize at çiftliği eklendi.

Bahçe Kadembas’ın en önemli özelliğini öğrenebilir miyiz? Nedir bu mekanı diğerlerinden farklı kılan? Genç bir girişimci olarak sizce başarılı bir iş adamı nasıl olmalı? İlk olarak prensipleri olmalı başarılı bir iş adamının. Aynı zamanda hem programlı hem de müthiş derecede hayalperest olmalı. Fakat her balık baştan kokar kendini bilmeli. Doğru anda doğru yerde olmayı bilmeli. Paranın ne anlam taşıdığını bilmeli. Her zaman çalışarak değil de düşünme mantalitesine sahip olmalı. Gerçekler ile yalanların farkına varabilmeli. Herkesin kendisinden büyük tecrübe sahibi olduğunu bilmeli. İleri adım atmakla geriye adım atmak arasında fark olmadığını bilmeli.

Bahçe Kadembas’ın faaliyet alanlarından bize biraz bahseder misiniz?

Bahçe Kadembas’ın en önemli özelliği farklılığı. Daha öncede dediğim gibi Van’da sosyal aktivite eksikliği çok fazla. Bizde kurduğumuz işletmemizle müşterilerimize çok farklı bir bakış açısıyla çeşitli aktiviteler sunuyoruz. At binmeye gelen müşterilerimiz bir taraftan at binmenin keyfini yaşarken diğer taraftan acıktıkları zaman yemek yiyebilecekleri bir restoran ile karşılaşıyorlar. Aynı zamanda seramızdan toplayabilecekleri organik tarım mahsulleriyle hem kendileri hem de çocukları toprakla uğraşmanın keyfine varıyor.

Van’da ilk at çiftliğini de siz açıyorsunuz, bu konuda okuyucularımıza bilgi verebilir misiniz? At çiftliğini kurarak müşterilerimize farklı bir sosyal aktivite imkanı sağlıyoruz. Sadece yetişkinler için değil Midillilerimizle

Bahçe Kadembas öncelikli olarak 2 yıl önce seracılık faaliyeti için kuruldu. Daha sonrasında organik tarımın yaşamımızdaki

33


style yaşam

çocuklarında at binme heyecanı yaşamasını sağlarken aynı zamanda hayvan sevgisini de çocuklara yaşatıyoruz. Verdiğimiz binicilik kurslarıyla herkesin at binme keyfi yaşamasına olanak sağlıyoruz.

Van’da başka sektörlerde de hedefleriniz olduğunu biliyoruz. Bunu biraz açar mısınız? Meto Kompleks Halı Saha balon futboluyla bölgede bir ilki yaşatıyor. Bu alanda şu an yapımı devam eden bir halı sahamız var. Halı saha sayısını arttırmak başlıca hedefimiz. Bildiğiniz üzere Van’ın kahvaltısı oldukça meşhur. Kahvantı ile beraber yöresel Van kahvaltısını Franchising anlayışıyla öncelikle Türkiye’ye ardından Dünya geneline yaymayı planlıyoruz. Macharoni Bardak Makarna henüz Van’da aktif hale gelmedi. Bunu için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Kâğıt-Plastik Geri Dönüşümüne gelirsek bildiğiniz üzere geri dönüşüm yaşadığımız dünya açısından çok önemli. Biz de bölgede bir ilki gerçekleştirdik. Şu an hali hazırda işleyen geri dönüşüm sistemimizle çevremize bir katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Obsidianus- Kıymetli taş maden ocağımıza gelirsek yılda 11 Milyon dolar işlem hacmine sahip bir pazarda bulunuyoruz. Obsidyen madeni çok eski zamanlardan beri çıkarılan ve çeşitli alanlarda kullanılan bir maden. Obsidyen madeni işlendikten sonra hediyelik eşya, fayans gibi çeşitli alanlarda kullanım olanağı sağlıyor.

Başarılı bir yatırımcı olarak sizin gibi genç girişimcilere ne gibi tavsiyelerde bulunmak istersiniz?

Gençlere en önemli tavsiyem vakitlerini iyi kullanmaları. Yeni bir işe atılacakları zaman ilk önce ulusal yapıyı incelemeleri gerekir. Vakitlerinin büyük kısmını ilk başta araştırmaya vermeleri lazım. Vakit az, vakit kıymetli bunu unutmamaları lazım. Bir

34


işe başladıkları zaman sonunu düşünüp çıtalarını ona göre belirlemeleri şart. Ve her ne olursa olsun bir karar verirken çevrelerinden fikir almaları lazım boşuna dememiş büyüklerimiz akıl akıldan üstündür diye. İlerlemeye başladıklarında sık sık dönüp kendilerini sorgulamaları şart çünkü işler iyiye gitmediğinde yapılan hatalardan henüz vakitleri varken dönebilirler. Hesap kitap işlerinde dikkatli olmalılar yeri geldiği zaman işlerini bir bilene emanet edebilmeliler.

Ankara Style Ekibi olarak teşekkür ederiz. Son olarak söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır? Amerika’nın arka sokaklarıyla Doğu’da olanlar aynı şeyler. Bugün Amerika’nın arka sokaklarında olan şeyler çok fazla duyulmuyorsa bu insanların ülke sevgisinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca bir ülke için renk, dil, din, ırk ayrımı olmaksızın ülke sevgisi olması gerekir.

BURÇİN ERDEMİR-ŞİRKET SAHİBİ Cumhuriyet Mah. İki Nisan Cad. Lokman Hekim Hastane Civarı By Ekonomist Varlık Yönetim Plaza İpekyolu VAN Tel : 0 532 698 00 27 Buzhane Mahallesi. Terzioğlu caddesi 321 ufuk sokak No:111 Van 0 432 217 45 45 www.bahcekadembas.com

35


style yaşam

Konfor, zarafet, güvenlik ve modern teknolojik

Elite World Van Elite World Otelleri’ndeki bütün tesislerimizin ortak özelliği olarak şunu söyleyebiliriz ki, kendilerini evlerinde hissetmeleri için her türlü imkânı sağlıyoruz. Biz turizm sektöründe personel eğitimine ve mutluluğuna da çok inanan bir şirketiz. Sn. Gürkan Akbay öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? 1966 doğumluyum ilk, orta ve lise eğitimimi Ankara’da tamamladıktan sonra Gazi Üniversitesi İşletme bölümünü bitirdim. Yaklaşık 33 yıldır aktif olarak otelcilik yapmaktayım. 1991 yılından bu yana da otel müdürlüğü ve genel müdürlük pozisyonlarında çalışıyorum. Mesleğim ile ilgili birçok sosyal kulüp ve dernekte aktif olarak rol almaktayım. Yönetim tercihim tamamen operasyona yönelik olup, raporlama çalışmaları dışında çok fazla ofis insanı değilimdir, her zaman sahada olmayı tercih ederim. Elite World Otelleri zinciri kapsamında yeni başarılara imza atacağımıza eminim. Zincir kapsamında yapılacak yurt dışı yatırımlarında yöneticilik yapmak, ileriye dönük hedeflerimden biri.

istendi ve bölgenin en büyük 5 yıldızlı oteli hizmete sunuldu. Turizmin gelişimi sadece çevreyle değil, şehirlerin istihdam ve satın alma gücüyle de bağlantılı aslında. Turizme katkı sağlayacak her çalışma, şehir ve dolayısıyla ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. Müşterileriniz neden Elite World Otellerini tercih etmeli? Otelinizi seçen müşterilerinize ne gibi ayrıcalıklar tanıyorsunuz? Elite World Otelleri olarak Dünyanın önemli uluslararası otel zincirlerinden ‘’Luxe Worldwide Hotels’’in üyesi ve THY Miles&Smiles program ortakları arasında yer alıyoruz. Dolayısıyla hizmetimiz ve kalitemiz de dünya standartlarında denetime tabi tutuluyor. Biz de misafirlerimizi dünya standartlarında ve konforuyla ağırlıyoruz.

Pazarlama stratejileriniz ve kurumsal kimliğiniz hakkında bilgi verir misiniz? Elite World Otelleri, dünyaca ünlü Luxe Worldwide Hotels üyesi olmasının yanı sıra, THY Miles & Smiles ve Nomad Card program ortağıdır. Ayrıca kendi markasının ayrıcalıklarını misafirlerine sunan Elite Club Card’ı da eklemeliyiz. Biz müşterilerimizi ayrıcalıklı bir dünyaya davet ediyoruz. Marka çalışmalarımızı misafirlerimizin beklentilerine uygun olarak düzenlemek ve aksiyon almak bizim temel çıkış notamız. Bu noktadan hareketle günümüz medya çalışmalarını da takip ederek sürekli kendimizi güncel tutmaya öncelik veriyoruz. Markamızın geldiği noktadan memnunuz ve geleceğe umutla bakıyoruz. Turizm ile çevre arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Turizm ile çevre arasındaki ilişkinin çok yakın bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Elite World Otelleri yönetim kurulumuz Van’lı olduğu için, bu otelin Van’da açılmasının öncelikli sebebi vefa borcuydu. Ama tek sebep bu değil tabii ki. Yapılan fizibilite çalışmaları sonucunda, kenti ziyaret eden misafir sayısının her geçen gün artmasına paralel olarak, kentte misafirleri ağırlayacak 5 yıldızlı bir otel olmadığı tespit edildi. Bu ihtiyaca cevap vermek

36

GÜRKAN AKBAY ELITE WORLD VAN OTEL GENEL MÜDÜRÜ


Elite World Otelleri’ndeki bütün tesislerimizin ortak özelliği olarak şunu söyleyebiliriz ki, kendilerini evlerinde hissetmeleri için her türlü imkânı sağlıyoruz. Biz turizm sektöründe personel eğitimine ve mutluluğuna da çok inanan bir şirketiz. Önce personel mutlu olacak ki, misafirleri mutlu etsin. Güleryüz ve zamanı iyi kullanmak en önemli prensibimiz. Bütün bunların yanında, 5 yıldız konforuyla otellerimizde restoranından SPA’sına, odalarından toplantı salonlarına kadar, hizmet, kalite ve konfor açısından ayrıcalıklı olduğumuza inanıyoruz.

dekorasyon anlayışı ile Türk misafirperverliğini sentezleyerek, misafirlerine en üstün hizmet kalitesini sunmayı amaçlayan Elite World Otelleri bu amaç doğrultusunda tüm birimlerinde alanında uzmanlaşmış personel ile hizmet vermektedir. Elite World Otelleri’nin restoranlarında özenli bir servis eşliğinde yerel, Türk ve Dünya mutfaklarının en seçkin lezzetleri geniş menü alternatifleriyle beğeninize sunulurken otellerin bünyesinde yer alan sağlık merkezleri seçkin bir ortamda zindelik kazanabileceğiniz ve rahatlayabileceğiniz güzel bir seçenek sunmaktadır.

Elite World Otelleri’ni diğer otellerden ayıran özellikler nelerdir?

Diğer otellerden ayıran özellikler olarak değil de bu saydıklarımı bize özgü ayrıcalıklar olarak düşünebilirsiniz.

Elite World Otelleri’ndeki bütün tesisler şehir merkezlerinde konumlanmışlardır. İş, turizm ve eğlence amaçlı konaklamalar için benzersiz kalite anlayışıyla hizmet verir. Elite World Otelleri’nde konfor, şıklık, zarafet, güvenlik ve modern teknolojik alt yapıyı bir arada bulabilirsiniz. Elite World Otelleri, merkezi konumları gereği alışveriş merkezleri, toplantı, kongre, kültür ve sanat merkezlerine rahat ulaşım imkânı sağlamaktadır. Günün yorgunluğunu üzerinizden atabileceğiniz odalarda ihtiyaç duyabileceğiniz her şeyi bulabilir, son teknoloji ile donatılmış salonlarında verimli toplantılar gerçekleştirebilirsiniz. Özgün mimarisi ve

Türkiye’de otelciliğin bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Turizmin Dünya’daki olumlu gelişimi ve büyümesine oldukça inanan bir şirket olarak şunu söyleyebiliriz ki, Türkiye turizm sektöründe gelişim potansiyeli olan en önemli pazarlardan biri. Biz devreye girecek otellerimizin yanı sıra, Türkiye genelinde yeni otel yatırımlarına devam edeceğiz. Kongre ve toplantı turizmini hedeflediğimiz için, öncelikle şehir otelciliğinde büyümeye odaklandık. Ancak önümüzdeki yıllarda Ege’nin turizm merkezlerinde ve yurtdışında da yeni yatırımlar yaparak, markalaşma sürecimizi sürdürmeyi hedefliyoruz. Ankara Style Ekibi olarak teşekkür ederiz, son olarak dergimiz aracılığıyla okurlarımıza söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır? Elite World Van Otel, açıldığı günden bu yana Van’daki turizmde gelişmelere önemli katkıda bulundu. Dünyanın önemli kuruluşlarının ödüllerini Van’a taşıdık. Milyonlarca aktif ziyaretçisi ve üyesi bulunan Tripadvisor tarafından 2014 Mükemmellik ödülüne layık görüldük. Bu ödül turizm sektöründe en prestijli ödül olarak kabul ediliyor. Çeşitli toplantılara, sempozyumlara ve dünyanın her yerinden gelen gruplara ev sahipliği yaparak, Van ekonomisine büyük ölçüde katkıda bulunduk. Ayrıca Turizm Otelcilik okuyan üniversite gençliğine de iş imkanı sağlamayı önemli bir görev olarak üstleniyoruz. www.eliteworldhotels.com.tr

37


style sağlık

M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü:

Öğrenci beslenmesinde konsantrasyonu artıran ve enerji veren besinler tercih edilmesi başarıyı artırır Günün en önemli öğünü kahvaltı olmalı Günün en önemli öğünü kahvaltıdır çünkü 8-10 saate varan açlıktan sonra, hem vücut hem de beyin büyük bir enerji ihtiyacıyla uyanır. Kahvaltı yapılmadan güne başlamak hipoglisemi dediğimiz kan şekeri düşüklüğüne sebep olabilir. Bu özellikle konsantrasyon bozukluğu, dikkat dağınıklığı, uyku hali, yorgunluk, baş ağrısı ve zihinsel performansta azalmaya sebep olur.Kahvaltının içeriğinin dengeli olmaması da aynı olumsuzlukların yaşanmasına sebep olur. Güne sadece pastaneden aldığı sade bir poğaça ve hazır meyve suyu ile başlayan çocukla evde yapılmış peynirli bir börekle süt içen bir çocuğun zihinsel ve fiziksel performansı aynı olmayacaktır.

Sağlıklı bir öğrenci beslenmesinde dört besin grubundan yiyecek bulunmalı Sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzeninde dört besin grubunda yiyecekler bulunmalıdır. protein, kalsiyum, fosfor, B2 ve B12 vitaminlerinden zengin Süt grubundan süt, yoğurt, peynir; protein, demir, çinko, magnezyum, B6, B1, B12 ve A vitaminlerinden zengin et grubundan kırmızı et, tavuk, balık, hindi, yumurta, kuru baklagiller, ceviz, fındık vb. yağlı tohumlar ve kuru baklagiller; birçok vitamin, mineral ve antioksidanlardan ve özellikle de posadan zengin sebze

38

ve meyve grubundan; son olarak da B12 dışında tüm B grubu vitaminlerden, kompleks karbonhidratlardan, posadan ve bitkisel proteinlerden zengin tahıl grubundan ekmek, bulgur, makarna, pirinç, patates vb. besinlerin her öğünde yeterli miktarlarda tüketilmesi önerilmektedir.

Kız çocukları demire daha çok ihtiyaç duyabilir M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı Banu Eroğuz Demirözü; özellikle ergen yaşlardaki kız çocuklarında demir ihtiyacı konusunda dikkat çekiyor. Kız çocuklarında menstruasyonun başlaması tüm besinlere ama özellikle de özellikle demire olan ihtiyacı artırmaktadır. Demirden yeterli bir beslenme düzeninin olmaması demir eksikliğine bağlı anemiye sebep olacaktır.Bu dönemde kalsiyum da önem kazanan bir mineraldir. Optimal büyümenin yakalanabilmesi ve kalsiyum eksikliğine bağlı olarak gelişen sağlık sorunları yaşanmaması için kalsiyum tüketimine de dikkat edilmelidir.Gün boyu fiziksel ve zihinsel performansın en üst düzeyde tutulabilmesi için ana öğünler kadar ara öğünlerde de sağlıklı yiyecekler seçmek önemlidir. Ders çalışırken veya dinlenme zamanlarında yenilenlere çok dikkat edilmelidir. Şekerli ve yağlı besinler, gazlı içecekler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, kavrulmamış kuruyemiş, taze sıkılmış meyve suları ve taze-kuru meyvelerin tercih edilmelidir.

www.edremitkonaklari.com


39


style kültür-sanat

Sakıp Sabancı Müzesi’nde

İspanyol Sineması Günleri… S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar sergisi kapsamında İspanyol sinemasını sinemaseverlerle buluşturuyor. Etkinlikler kapsamında, otoriteler tarafından sinema tarihinin en etkili yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen sürrealist Luis Bunuel ve sisteme karşı tavrıyla İspanyol sinemasına yeni bir soluk getiren Carlos Saura’nın yanı sıra günümüz yönetmen ve senaristlerinden Pedro Almodovar’dan örneklere yer verilecek. Ekim, Kasım ve Aralık ayı boyunca devam edecek olan sinema günleri kapsamında; ayrıca 3 Aralık 2014 Çarşamba günü, 19.00-21.00 saatleri arasında Atilla Dorsay’ın katılımıyla, İspanyol sineması hakkında bir panel de izleyicilerle buluşacak. Türkçe altyazılı olarak gösterilecek film gösterimlerine katılım ücretsiz olarak gerçekleşecek.

40


style kültür-sanat

0 432 216 84 99 0 533 384 67 85 Sütçü Kenan Cumhuriyet Caddesi Kahvaltıcılar Sokak No: 7 / A 65100 Merkez / VAN www.vandakahvalti.com 41


style sağlık

Zayıflamak isteyenler egzersizi sabah saatlerinde yapmalı Uzmanlar özellikle sabah yapılan sporun yağ yakımına katkısının büyük olduğunu, zayıflatıcı hormonların sabah saatlerinde salgılandığını ve daha etken olduğunu açıkladı. Yağ yakımında ve kilo kontrolünde yanlış egzersiz seçiminin süreci yavaşlatıp motivasyonu düşürdüğünü söyleyen uzmanlar; egzersiz saatinin, egzersiz tipinin, seçilen cihazlardaki ölçüm ve motivasyon olanaklarının tümünün süreci etkilediğini söylüyor. Fazla kilolar modern şehir hayatının getirdiği düzensiz beslenme, fast food tüketiminin artması ve hareketsizliğin doğal bir sonucu. Dünyada obez sayısı ve fazla kilolarından yakınanlar hızla artıyor. Egzersiz en sağlıklı kilo verme yöntemlerinin başında geliyor. Ancak sabır, direnç ve zaman istiyor. Life Fitness Akademi uzmanlarından Özgür Güngör bu konuda: “ İnsanlar kısa sürede forma girmek istiyor, bunun için sağlıklı sağlıksız birçok yolu deniyor. Kısa sürede kilo vermeyi vaad eden diyetlerin, ilaçların ve bölgesel yağları eriten cihazların metabolizmanın geneline bir şekilde yan etkisi vardır. Yan etkisi hemen hemen hiç olmayan tek yöntem egzersizle kilo vermektir. Kısa sürede kilo vermenin saç dökülmesi, bağışıklık sisteminin zayıflayarak hastalıklara dirençsiz hale gelinmesi, vücutta, yüzde sarkma kırışıklıklar gibi sağlıklı ve estetik olmayan birçok yan etkisi vardır’ diyor. Güngör’e göre; egzersizle kilo kontrolü sağlamak yukarıda bahsettiğimiz diğer yöntemlerden daha meşakkatli geldiği için insanlar önce direnç gösteriyor. Bu direncin sebepleri arasında; hedefe uygun egzersizi seçemeyip vücudu gereksiz yormak, egzersizde gereğinden fazla vakit geçirip sıkılmak, yanlış egzersizlerle hedefi tutturamayıp motivasyonun düşmesi gibi hatalar bulunuyor. Halbuki egzersiz seçiminiz, egzersiz yaptığınız saat, kullandığınız fitness cihazının henüz kullanmayı bilmediğiniz bir programından 42

yararlanmak gibi küçük dokunuşlarla egzersizden maksimum verim alıp yağ yakımını hızlandırmak mümkün. Life Fitness’ın bu konuda tavsiyeleri; Metabolizmanızı süreli çalıştırın bunun için 3 ana öğünde tükettiğiniz yiyeceği mümkünse 6’ya bölüp yiyin hatta 6’ya böldüğünüzde yiyecek miktarınızda küçük artışlar bile yapabilirsiniz. Kısa aralıklarla yiyip metabolizmayı çalıştırmak kilo kaybınızı hızlandıracaktır. Eğer egzersiz için günde 1 saat zamanınız varsa bunu sabah kullanmaya gayret edin. Bir saat tempolu yürüyüş ve bisiklet sporu hemen her yaş grubu için idealdir. Güne spor yaparak başlarsanız yağ metabolizmanızı harekete geçirirsiniz. Gece boyunca karbonhidrat depolarını boşaltan vücudumuz, yeterli enerji sarfı için yağ depolarına başvurur. Bu sırada ‘adrenalin’ ve ‘glukagon’ gibi aynı zamanda zayıflatıcı özellik taşıyan hormonlar salgılar. Dolayısıyla egzersizi sabah yaparsanız yağ yakımınızı da hızlandırmış olursunuz. Yağ yakımını sağlayan en ideal spor türü yürüyüştür. Yürüyüş bütün vücudu harekete geçiren egzersizdir, buna ek olarak olanak varsa ve yaş grubunuz için uygunsa koşu ve yüzme de orantılı bir kilo yönetimi için tavsiye edilir. Eğitmeninizi dinleyin ve direktiflerine eksiksiz


uyun. En sık yapılan hatalardan biri eğitmenin verdiği programdan birkaç set daha fazla yapmanın, yürümek yerine koşmanın kilo kaybını ya da vücut şekillendirmeyi hızlandıracağı düşüncesiyle egzersiz süresini, şiddetini ve set sayısını bilinçsizce artırmaktır. Bu durumu örneklendirecek olursak, doktorun sabah 1 – akşam 1 doz olarak almanızı önerdiği ilacı sabah-öğle-akşam 2 şer doz almak gibidir. Böyle bir şeyi aklımızdan bile geçirmezken, amacımıza uygun hazırlanmış programın dışına çıkmak hatasını neden yapıyoruz? Kaslarınızı gereksiz yormak, amacınızdan uzaklaşmak ve sonunda egzersizden soğumak istemiyorsanız, uzmanların yazdığı egzersiz reçetesine mutlaka uymalısınız. Ne bir eksik, ne bir fazla! www.lifefitness.com

43


style röportaj

Temel hedefimiz, sağlık alanında profesyonel bir anlayışla en kaliteli hizmeti sunabilmektir Lokman Hekim Hastaneleri ana şirketi Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş. 1996 yılında Ankara da kurulmuştur. İlk yıllarda Cebeci’de Lokman Hekim Polikliniği olarak hizmet verirken, 2002 yılında Ankara’nın Etlik semtinde Lokman Hekim Etlik Hastanesi ve 2008 yılında yine Ankara Sincan semtinde Lokman Hekim Sincan Hastanesi hizmete başlamıştır. Lokman Hekim Hastaneleri 2011 yılında Borsa İstanbul’da Ankara merkezli ilk sağlık kuruluşu olarak yer almıştır. 2011 yılı içerisinde Lokman Hekim Van A.Ş. nin %51 oranında kurucu ortağı olarak Lokman Hekim Van Hastanesi adıyla Van’daki ilk hastanemiz faaliyete başlamıştır. Lokman Hekim Van AŞ. deprem sonrası yaptığı yatırımlarla 500 ün üzerinde personele ulaşarak Van’da istihdama en yüksek katkıyı sağlayan kuruluşların başında yer almaktadır. Lokman Hekim Van Hastanesi hali hazırda; 106 Hasta yatağı, 82 Yoğun Bakım Yatağı (48 Yeni Doğan Yoğun Bakım, 21 Genel Yoğun Bakım, 3 Kalp Damar Cerrahisi Yoğun Bakım, 10 Koroner Yoğun) Bakım), 15 i acil olmak üzere toplamda 35 müşahede yatağına sahiptir. Yeni yapılan yatırımlarla Yoğun Bakım yatak kapasitesi 108 (64 Yeni Doğan Yoğun Bakım, 21 Genel Yoğun Bakım, 3 Kalp Damar Cerrahisi Yoğun Bakım, 20 Koroner Yoğun) yatağa çıkarılmaktadır. Lokman Hekim Van Hastanesi yaklaşık 12500 m2 kapalı alanda toplam 207 yatak kapasitesi ile 365 gün 24 saat Van’ın yanı sıra civar illerden gelen bölge halkımıza kaliteli ve ekonomik sağlık hizmeti sunmaktadır. Lokman Hekim Van Hastanesi, hasta ve çalışan güvenliğini ön planda tutarak , nitelikli ve güler yüzlü personeliyle, hastaların ihtiyaç ve beklentilerine en üst düzeyde cevap verebilmek için, ulusal ve uluslar arası hizmet kalite standartlarına göre çalışmalarını yönlendirmektedir. Temel hedefimiz, sağlık alanında profesyonel bir anlayışla en kaliteli hizmeti sunabilmektir. Bu amaçla personelimize periyodik eğitimlerle daha üst düzeyde hizmet ve kalite anlayışı aktarılmaya çalışılmaktadır.

Dr. Ferman Koca Cumhuriyet Mah. Zübeyde Hanım Cad. No:87 Van

44


45


style röportaj

Prof.Dr. Mustafa Berktaş Özel Lokman Hekim Hayat Hastanesi Serhat Mah. Milli Egemenlik Cad. No:58 İpekyolu/VAN

Lokman Hekim Hayat Hastanesi, 2013 yılının Şubat ayı itibari ile, Lokman Hekim Engürüsağ A.Ş.’nin dördüncü büyük sağlık yatırımı olarak zincirin yeni bir halkasını oluşturmuştur. Van halkının sağlık hizmeti sunumundaki beklentilerini en üst düzeyde karşılamayı amaçlayan Lokman Hekim Hayat Hastanesi, son teknoloji ile donatılarak çok sayıda branşla hizmet vermektedir. Lokman Hekim Hayat Hastanesi’nin başta Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) olmak üzere özel sağlık sigortalar ile anlaşması da bulunuyor.

Hastanemizin tüm enerji kaynağı güçlü bir trafo merkezi ve yeterli kapasitedeki jeneratörle desteklenmektedir. Merkezi ısıtma, soğutma ve otomatik kontrollü havalandırma sistemi ile ısı ve nem sürekli ideal seviyede tutulmaktadır.Yangın ihbar sistemi, alarm sistemi, güvenlik takip ve kayıt kameraları ile özel güvenlik ekibimiz 24 saat görev yapmaktadır.

Lokman Hekim Hayat Hastanesi olarak sağlık hizmetlerine verdiğimiz önemin yanı sıra, hasta ve hasta yakını memnuniyetini esas alan, hasta ilişkiler hizmetleri ile hastaların tüm isteklerine cevap vermeyi görev olarak benimsemekteyiz. Bu doğrultuda idari ve medikal alandaki tüm çalışanlarımıza sunduğumuz eğitimlerin kalitesini en üst düzeyde tutmayı amaçlamaktayız.

Hasta odaları, hemşire çağrı sistemi, hastanın yatağını istediği şekilde kullanmasına imkan sağlayan elektrohidrolik hasta yatakları ile tüm tıbbi altyapıya sahiptir. Tüm hasta işlemlerinin takip edildiği ve tüm birimlerimizde birbirine entegre çalışan “Hastane Otomasyon Sistemimiz” tüm kayıtları sistemde tutmaktadır.

Modern laboratuarları, tıbbi görüntüleme ve tanı üniteleri, hemen hemen tüm branşlarda poliklinik hizmetleri, ameliyathaneler, 5 yataklı genel(erişkin) yoğun bakım ve 17 yataklı yenidoğan yoğun bakım üniteleri,30 yataklı genel tedavi üniteleri(yatan hasta servisleri) ve acil servis hizmetleri ile 24 saat 365 gün hizmet veren hastanemizde sizlere sağlıklı ve mutlu bir yaşam için zemin hazırlamaktan dolayı gurur duyuyoruz.

46

Ayrıca hastanemizde, hastalarımızın yaşam kalitesi ve standartlarını en üst seviyeye çıkarmayı amaçlayan; Merkezi temizlik aspiratörü, 24 saat sıcak su, merkezi sistem yangın alarmı, özel yangın merdiveni, hemşire çağrı sistemi, kesintisiz elektrik, merkezi sistem müzik, TV ve uydu yayını, anons sistemi gibi sistem, konfor ve teknoloji imkanlarını da bulundurmaktayız.


style yaşam

IKEA Türkiye ve UNICEF Türkiye

“Çocuk Dostu Şehirler” için el ele veriyor IKEA Türkiye ve UNICEF Türkiye, UNICEF Türkiye Milli Komitesi’yle birlikte, ülkenin dört bir yanında şehirlerin “çocuk dostu” olmasını desteklemek üzere, geleceğe umut katan bir projeyi hayata geçiriyor. Evlerde daha iyi bir günlük yaşam yaratan ve çocukların ihtiyaçlarına uygun keyifli yaşam alanları sunan IKEA, “Çocuk Dostu Şehirler” projesiyle de, çocukların kentsel alanlardaki ihtiyaçlarını karşılamayı ve onlara daha iyi bir ortam sunmayı hedefliyor. UNICEF Türkiye Ülke Ofisi ve projeye ortak belediyeler tarafından yürütülen çalışma kapsamında, çocukların ihtiyaç ve beklentilerine yönelik programlar tasarlanması, oyun ve gelişim haklarından faydalanması amaçlanıyor. Projeye ulusal düzeyde, İçişleri Bakanlığı, Türkiye Belediyeler Birliği, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı, Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı ile Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi (WALD) katkıda bulunuyor. Yerel düzeyde ise çalışmalar Uluslararası Genç Liderler Akademisi tarafından destekleniyor. Projenin ilk adımında, çocukların ihtiyaçları gözetilerek Türkiye’nin farklı coğrafi bölgelerinden iller saptanıyor. Başvuru ve mülakatla seçilerek özel eğitimden geçirilen genç gönüllüler, her ilde, “yetişkin”, “ergen” ,“hizmet sağlayıcı” ve “çocuk” olarak segmente edilen gruplardan oluşan, toplam 1.200 kişiye anket uygulanıyor. Analiz edilen sonuçlar doğrultusunda, önce çocuk dostu program tasarımı için eğitimler başlatılıyor. Daha sonra saptanan öncelikli ihtiyaçlar doğrultusunda; kütüphane, oyun alanı, erken çocukluk merkezi ya da çocuk meclisi gibi alanların yapımına geçilmesi hedefleniyor. Şu ana kadar; İzmir Bornova, Ankara Mamak, Adana Yüreğir, Şanlıurfa Eyyübiye, Kırklareli

Lüleburgaz ile Bitlis ve Giresun Belediyeleri’yle ortak çalışmalar başlatıldı. 2 yıl içinde, toplam 10 belediyeyle anlaşma yapılması hedefleniyor. IKEA Türkiye CEO’su Fuat Atalay projeyle ilgili; “IKEA , evlerde daha iyi bir günlük yaşam yaratmak felsefesiyle, binlerce çeşit güzel tasarımlı, kaliteli, kullanışlı mobilya ve ev aksesuarını düşük fiyata sunarak tüketicilere ilham kaynağı oluyor. Bununla birlikte IKEA olarak evlerimizin, hayatımızın en önemli mekânı, çocuklarımızın ise dünyamızın en önemli varlığı olduğunu düşünüyoruz. Onların güvenliği, rahatını ve mutluluğunu sağlamak için evlerdeki her ayrıntıyı hesaba

katıyor, mağazalarımızı da ‘çocuk dostu’ olarak tasarlıyoruz. Aynı yaklaşımla, toplum yararına bir proje gerçekleştirmek üzere UNICEF Türkiye’nin kapısını çaldık. Projeyle, çocuklara kentsel alanlarda daha iyi şartlarda yaşama olanağı vermeyi amaçlıyoruz. Yerel yönetimlerle en güzel şekilde el ele verdiğimiz, birlik ve desteğin toplumsal uzlaşıyı ne denli güçlendirdiğini gösteren bu değerli projede yer almaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Projenin tüm çocuklara hayırlı olmasını diliyor, önümüzdeki süreçte yaşanacak güzel gelişmeleri sabırsızlıkla bekliyoruz.” şeklinde konuştu.

47


style yaşam

‘Şişmansın’ demek şişmanlatıyor

İngiltere’de yapılan araştırma, şişman olmakla eleştirilen ve utanç duyan kişilerin obez olma riskinin 5 kat fazla olduğunu gösterdi. “Şişmansın” sözünü duyanların daha da fazla yediği ortaya çıktı. İngiltere’de yapılan araştırma, şişman olmakla eleştirilen ve utanç duyan kişilerin obez olma riskinin 5 kat fazla olduğunu gösterdi. Araştırmaya 50 yaşın üzerinde fazla kilolu 3 bin kişi katıldı. Katılımcılara kiloları nedeniyle alay konusu olmak, lokantalarda, hastanelerde ya da dükkanlarda daha az hizmet almak gibi ayrımcılığa maruz kalıp kalmadıkları soruldu. Sonuçları “Obesity” dergisinde yayımlanan araştırma, olumsuz muameleye maruz kalanların “kendini yemeye vererek” daha da kilo aldığını ortaya koydu. Eleştirilmeyen katılımcıların ise kilo vermekte zorlanmadığı belirlendi. Ayrımcılık ya da farklı

48

muameleye maruz kalanların yaşadığı stresin iştahı artırabileceğini, özellikle sağlıklı olmayan besinleri tüketmeye itebileceğini belirten bilim adamları, “utanan” bu kişilerin kendine güven eksikliği nedeniyle spor yapmaktan da çekinebildiğine dikkati çekti. Bilim adamları, özellikle doktorların kişinin “şişman” olduğundan bahsetmek yerine tip 2 diyabet, körlük ya da erken ölüm gibi obezitenin sonuçları konusunda uyarabileceğini vurguladı.


Mevlana Kebab

Tanıdığınız ve bildiğiniz lezzet 0 432 214 82 88 0 505 465 18 18

Bahçıvan Mah. Cumhuriyet Cad.6. Sok No: 3 / A Van

www.mevlanakebap.com 49 info@mevlanakebap.com


style yaşam

Jeoloji Mühendisi

TÜRKAN BAŞGÜL...

Teknik kadro olarak bu konu ile ilgili kolları sıvadık ve doğru yer seçimi, doğru zemin analizi ve zemine uygun yapıların inşaa edilebilmesi için ilimize ve bölgemize gerekli olan jeoteknik ve laboratuar hizmetlerini getirmeye karar verdik. Bu hizmetlerden kısaca bahseder misiniz?

Son zamanlarda yaşanılan deprem olayları ile sık sık duyduğumuz bir kelime olan “jeoloji” nedir? Ne ile ilgilenir? Kısaca bahsedermisiniz? Jeoloji kelime olarak yer bilimi anlamına gelen ve üzerinde yaşadığımız yerkabuğunun bileşimi, yapısı, hareketleri ve tarihi ile ilgilenen bir bilim dalıdır. Tabi kendi içinde de farklı ana dallara ayrılmaktadır. Peki firma olarak sizin faaliyet alanınız hangi dalları kapsamaktadır? ve önem derecesi nedir? Firma olarak faaliyet alanımız gerek alt yapı ve gerekse üst yapı çalışmalarına kılavuzluk edecek olan jeoteknik zemin etüd projeleri ve laboratuar çalışmalarından oluşmaktadır. Bilindiği üzere ülkemiz maalesef yoğun deprem riski taşıyan bir jeolojik yapıya sahiptir. Yaşadığımız doğa olaylarının büyük afetlere dönüştüğü ve bunun için uygun jeolojik, morfolojik ve meteorolojik şartların bulunduğu ülkemizde deprem olgusu gündemin ilk sıralarında yerini korumaktadır. Gerçekte hepsi birer doğa olayı olan deprem, heyelan, su baskını, çığ ve kaya düşmesi gibi olaylar bilinçsizce verilmiş yer seçim kararları, mühendislik verilerinden yoksun imar planları, düşük standartlarda ve mühendislik hizmeti görmemiş yapı üretimi, ranta dayalı düşük nitelikli, tasarımsız ve plansız kentleşme sonucu afete dönüşmektedir. 1999 Kocaeli – Marmara depreminin ardından yaşanılan acılardan gerekli derslerin alınmadığı van depremleri ile bir kez daha anlaşılmıştır. Biz de 50

Jeoteknik çalışmalar yapı temellerinin oturduğu zeminlerin tanımlanması ve mühendislik parametrelerinin oluşturulması, deprem öncesi yapı duyarlılıkları ve deprem esnasındaki yapı davranışları bakımından birinci derecede önemlidir. Yapı-zemin etkileşimini ortaya çıkaran mühendislik parametrelerinin tesbiti sürecinde yapılan laboratuar çalışmaları, jeoteknik projelerin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Ben aslında bu işlemleri hasta doktor ilişkisine benzetmekteyim. Nasıl ki bir hastayı gerekli tahlil, röntgen, mr vs. gibi işlemler yapılmadan teşhis koymak yanlış ise; zemini çözümlemeden üzerine yapı inşaa etmekte bir o kadar yanlıştır. Dolayısıyla Laboratuar ortamında yapılan mekanik ve fiziksel zemin deneyleri sonucunda mevcut zemin ile ilgili tüm verilere ulaşmaktayız. Bu veriler ışığında, doğru zemin seçilmekte, gerekli zemin iyileştirme çalışmaları yapılmakta, ve böylelikle depremlerden etkilenmeyecek sağlam yapılar inşaa edilebilmektedir. Son olarak firmanız ve hedefleri hakkında bilgi verir misiniz? Az önce bahsettiğimiz bilgiler ışığında yapı temellerinin mühendislik araştırmaları kapsamında yıllarca hizmet etmiş deneyimli mühendis ve teknik kadromuzla, gerek arazi çalışmaları ve gerekse laboratuar hizmetlerini vermek üzere ilimizde ve bölgemizde bir ilk olan Jeoteknik Zemin ve Kaya Mekaniği Laboratuarını kurmuş bulunmaktayız. İlerleyen zamanlarda da yine bölgemizin büyük bir eksiği olan kazıklı temel ve enjeksiyon sistemlerini ilimize ve bölgemize kazandırmayı hedeflemekteyiz.


51


style yaşam

Eşler arasındaki güvensizliğin nedenleri Terk edilme korkusu, aldatılma şüphesi, kıskançlık, kaygı bozukluklarına dikkat edin ve bu önerilere göz gezdirin. Güven duygusundan yoksun evliliklerde; aşırı sahiplenme, kısıtlayıcı ve engelleyici tavırlar, sözel ya da fiziksel şiddet eğilimi, terk edilme korkusu, aldatılma şüphesi, kıskançlık, kaygı bozuklukları gibi davranım sorunları olduğu görülmektedir. Bu konudaki önerilerimize kulak verin, deriz! Kişi kendi yaşadığı güven eksikliğinin getirdiği olumsuz duygu durumlarını karşısındaki kişiye yansıtır. Bu tip ilişkilerde özgüveni düşük olan taraf sevgi kaynaklı olduğunu iddia ettiği öfke ve kıskançlık duygularını öne çıkarır. Bu duygu ilişkilere öylesine yapışmıştır ki “Seven insan kıskanır” türünde deyimlerde bile yer bulabilmiştir. Oysa seven insan kıskanmaz, serbest bırakır. Sevdiği insanın kendine özel alanları ve ilgileri olduğunun bilinciyle hareket eder. Güven eksikliği diğer bir ifadeyle yetersizlik duygusudur. Yetersiz olduğunu düşünen birey, kendisinde olmadığını düşündüğü niteliklerden dolayı beraber olduğu insanın başkalarına ilgi duyabileceğinden endişe duyar. Bir süre sonra da bu endişe duygusu gerçeklik halini alır ve kişinin kendisi de buna inanır. İnançlar da yargıları oluşturur. Beraber olduğu insanı yargılamaya başladığında artık birçok şey geri dönülemez noktaya gelmiştir. Toplumsal baskıların getirdiği bir kabullenicilikle bu evlilik ya katlanılarak sürdürülmeye çalışılır ya da yıpratıcı süreçlerden sonra öfke duygularıyla beraber bitme noktasına gelir. Bu nokta “Ne seninle, ne de sensiz” noktasıdır. Arada çocuklar da varsa evlilik

52


bitirilemez. Bitse bile birbirinin hayatına müdahale devam eder.

Öneriler

Kişiler birbirini tanıdıkça aralarında sağlıklı bir güven duygusu oluşması beklenir. Zaman geçtikçe bu duygunun sağlamlaşması gerekir. Ancak durum aksi yönde gelişmeye başlamışsa, kıskançlık ve aşırı sahiplenme duyguları artıyorsa o zaman ilişki ve kişiler açısından ciddi bir sorun var demektir. Karşısındaki insana yoğun güvensizlik duyguları besleyen kişi aslında durumun kendisi de farkındadır. Ancak bunu kabullenmek sanıldığı kadar kolay değildir. Bu neredeyse kişinin karakteriyle özdeşleşmiş olduğundan

değiştirilemez olduğu düşünülür ve sorumluluk hep başkalarına atılır. Yani, her durumda diğer taraf suçlanır. Benim istediğim gibi davranmıyor, Bir yere giderken benden izin almıyor, Dikkat çekici giyiniyor, Başkalarıyla samimi oluyor, Beni sinirlendirecek şeyler yapıyor, Arkadaşlarıyla ya da akrabalarıyla benden daha fazla ilgileniyor gibi cümleler hep bu özgüveni düşük insanların cümleleridir. Bu tarz ifadeler ve davranışlar, karşı tarafı yaralayıcı, bunaltıcı ve benlik duygusunu yok edici sonuçlara yol açar. Güven duygusundan yoksun kişilerle yaşanılan ilişkiler gerçekten zordur ve insanın özgüvenini ciddi olarak sarsar. Hiç kimsenin bir diğer insan üzerinde hakimiyet kurma hakkı olmadığı bilinmelidir. Hele ki bu kişinin kendi güvensizliğinden kaynaklanıyorsa... Bu kişi siz, eşiniz ya da bir yakınınız olabilir. Böyle bir durumda ne yapılabilir? Yetersizlik duygusunun nereden kaynaklandığı saptanmalı. Birtakım destekleyici faaliyetler ve çalışmalara yönelinmeli, dikkat başka yerlere kaydırılmalı. Gevşeme egzersizleri rahatlatıcı etkiler yapabilir. Yaşanılan duygunun kişinin kendi bakış açısıyla ilgili olduğunun farkında olunmalı. İlgi duyulan alanlarda çalışmalar yapmak kişinin kendine güven ve başarı duygusunu geliştirir. Karşılıklı olarak ve yakın aile üyeleriyle konuşularak davranışların sonuçları değerlendirilmeli. En önemlisi de kontrol edilemeyen duygusal çatışmalarda mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır. Güvensizlik duygusu çocukluk çağlarına dayandığından sağlıklı bir yapının oluşmasında kişisel çabalar yeterli olmayabilir. Durum tamamen çıkmaza girmeden bir terapistten destek almak oldukça yararlı olacaktır.

53


style röportaj style

ZERNEK BARAJINDA ‘AĞ KAFES’ ALABALIK ÜRETİMİ BAŞLADI Van’ın Gürpınar ilçesinde yaklaşık 25 yıldır alabalık üretimi yaparak restoran hizmeti veren Şifa Alabalık sahibi Abdullah Arvas, istihdama katkı sağlamak ve balıkçılık sektörünü geliştirmek amacıyla, Zernek Barajı’nda ‘Ağ Kafes’ alabalıkçılık üretim projesini, iş ortağı Sait Öztunç ile birlikte hayata geçirdi. -BARAJ SULARINDA YILLIK BİN TON ALABALIK ÜRETİLECEK Yıllık alabalık üretiminin 1.000 (bin) ton olacağını belirten

54

Arvas; amaçlarının, su ürünleri sektörünü çeşitlendirmek ve işsizliğe katkı sağlamak olduğunu söyledi. Baraja kurdukları tesisle bölge halkına ve turizme de katkı sunulacağına inandığını ifade eden Arvas: ”Günümüzde tarımsal ve hayvansal kaynakların giderek azalmasıyla birlikte su ürünleri stratejik bir sektör haline gelmiş olmakla birlikte kaynakların optimum şekilde kullanılması da zorunlu hale gelmiştir. Bu tesisle birlikte bölgenin ihtiyacı olan bu doğal besini hemen üretmeyi hem de diğer bölgelere pazarlamayı hedeflemekteyiz.


Van’a 20 km uzaklıktaki Gürpınar ilçesinde 1992 yılında kurulan Şifa Alabalık Üretim Çiftliği yıllık 500 ton ve 10 milyon adet yavru alabalık üretim kapasitesine sahip olan bölgenin ilk üretim çiftliğidir. Urartular ve diğer medeniyetlere yaşam kaynağı olan Başbulak suyu üzerine kurulan çiftlik içerisinde, alabalık çeşitleri, ızgara çeşitleri ve kafe sunumlarında bulunan Şamransu Kafe ve Restaurant bulunmaktadır. Bunun yanı sıra kırmızı benekli dağ alabalığının üretim ve yetiştiriciliğini de

başaran çiftlik, doğal şartlara uygun üretim prensibini önemsemektedir. Zernek Barajı ağ kafeslerde alabalık üretim tesislerini de faaliyete sokan firmamız, tarım ve hayvancılık, kırsal turizm ve sportif faaliyetlerle ilgili alanlarda da planlama yapmaktadır. Şifa Alabalık Üretim Çiftliği Adres: Yukarıkaymak Mah. Gürpınar / VAN Tel: 0432 5512022 - 0531 6608333 55


style röportaj

İlker Ayrık ve Fatmagül Fakı Röportajı Türkiye’de insanları eğlendirmek ip üstünde yürümek gibi, çok zor bir iş gibi geliyor bana, öyle mi sizin için? İlker Ayrık: “Çarkıfelek ”in içeriğini gündemden bağımsızlaştırmak gerekiyor. Bant çekim olduğu için ve Türkiye’de de gündem çok sık periyotlarda yer değiştirdiği için, takip etmek zaten mümkün değil. Dolayısıyla genel geçer konular üzerinden sosyal ve gündelik hayata değinmekte fayda var. İp üstünde yürümek gibi olduğunu kabul ediyorum, çünkü hayat çok zor, Türkiye’nin gündemi sürekli değişiyor ve siz prime time’da bir eğlence programı yapıyorsunuz. Elimizden geldiğince kimseyi üzmemeye, kırmamaya çalışıyoruz. Bizim program içinde konuştuğumuz ya da şakasını yaptığımız konular, kimseyi incitmeyecek şeyler zaten. Genel olarak yüreğinizin sesini dinleyerek devam ederseniz, bir sıkıntı yaşamazsınız. Kalbinden geldiği gibi yaşamak, dolayısıyla konuşmak, hata veya gaf yapmaya pek olanak tanımıyor, öyle mi? İlker Ayrık: Tutarlılık çok önemli. Tutarlılığın iskeletine neyi yerleştireceksiniz? Yaptığınız her şey arşive giriyor. Bu arşiv çıkar ve derler ki, “Böyle böyleydin” veya “Böyle değildin”. Hâlbuki yüreğinizden geçeni yaptığınız işin omurgasına koyarsanız, zaten o tutarlılık kendini devam ettirir. İkiniz daha önce tanışıyor muydunuz? Fatmagül Fakı: Hayır. Bir gün çıkıp “Çarkıfelek’te harf açacağım da aklımın ucundan bile geçmezdi. Teklif geldiğinde biraz çekindim, kararsız kaldım açıkçası. Tabii o zaman programda İlker Bey’in de olacağı söylenmemişti bana. “İlker Ayrık da var” dediklerinde ise “Programda olmalıyım” dedim. Uyum yakaladığımızı düşünüyorum. BOŞU BOŞUNA YORGAN VE KUMBARA VERMİYORUZ Nasıl tepkiler alıyorsunuz? İlker Ayrık: Ben şimdiye kadar olumsuz hiçbir şey

56

duymadım. Dil sürçmelerini birer ikaz olarak kabul ediyoruz. Onun dışında programın yeni içeriği, formatı ve bizimle ilgili hiçbir olumsuz geri dönüş olmadı. Zaten izlenme oranları da aşağı yukarı bunu söylüyor. Nedir formattaki temel değişiklikler? İlker Ayrık: Kredi kartı borçlarının ödenmesi, yeni bir final etabı, büyük finale gelene kadar bütün yarışmacıların şansının devam ediyor olması gibi çok önemli değişiklikler var. Eğlence programından tatlı bir sosyal sorumluluk çıkarmaya çalışıyoruz. Finale kalamayanlara boşu boşuna kumbara ile yorgan vermiyoruz. Herkes ekonomi adına çok büyük sözler ediyor ama bu vatandaşa geçmiyor. Bana vatandaş olarak geçen şey şu; su sıkıntımız olabilir, tıraş olurken musluğu kapat. Enerjiyle ilgili bütün dünyanın problemi var, dolayısıyla kullanmıyorsan elektriği söndür. Bir şeyi satın alacaksan bir kez daha düşün, gerçekten ihtiyacın var mı, yok mu, keyiften mi alıyorsun, dikkat et. “Bizim zamanımızda” diyen büyüklere benzedik ama yapacak bir şey yok. Bir platform var ve bize bir ekran sunuluyor, tabii ki insanları eğlendirelim diye oradayız ama kendi bildiğimizi, söylemek istediklerimizi de ekliyoruz, bu da çok içimize siniyor. Bu, gece rahat uyumakla ilgili bir şey. Tiyatro ile başlayıp Show business’e dönüşen bir iş oldu sizin için bu. Tiyatro hep başka bir yerde duracak mı? İlker Ayrık: Bu bir meyve sepeti. Televizyon başka bir meyve, sinema bambaşka bir meyve. Bu işler birbirine alternatif olmak zorunda değil. Mümkün mertebe, vakit bulduğumuz ölçüde, hepsi olacak. Sosyal medyayı seyrek kullanışınız, kendinizi korumak için mi? Fatmagül Fakı: Ben Twitter’da da, Instagram’da da canım ne isterse onu yapıyorum. Bazen kullanıyorum, bazen kullanmıyorum. İçimden geldiği gibi… Twitter’ı kendimi anlatmak istediğim, ifade etmek istediğim bir alan olarak


da görmüyorum. İnsanlar, olaylar üzerinden farklı farklı

Gelelim yeni filminize. “Yapışık Kardeşler”in Balıkesir’de geçiyor olması, bu şehirle olan duygusal bağınızdan mı kaynaklanıyor? Orada büyümüşsünüz… İlker Ayrık: Elbette. Ben küçükken TRT, Balıkesir’in hava durumunu üç günde bir söylerdi ve “Balıkesir” kelimesini gördüğümde var olduğumu hissederdim. “Birileri benden haberdar”, “Bütün Türkiye beni tanıyor” hissine kapılırdım. Böyle küçük şeylerin duygusal bağları var. Ben oradan gelmiş bir adam olarak, sinema filmimi Balıkesir’de çekmeyeceksem çekmeyeyim dedim. Fatmagül neden yok bu filmde? İlker Ayrık: Var ama rolü sürpriz. “Çarkıfelek’e başladığımız dönemde yarışmayı beraber yapacağımız belliydi ama daha bir araya gelmemiştik. Filmde de bir rol var, tam Fatmagül’e uygun. Aradım, “Ya, sana bir şey soracağım. Bir sinema filmi çekeceğim, oynar mısın?” dedim. Fatmagül telefonda bir es verdi, dedi ki; “Ya ben galiba çok kabiliyetsizim. Sana güveniyorum, sen olur dersen yaparım ama kabiliyetli olduğumu düşünmüyorum.” Bunu dediği anda özellikle bir oyunculuk hocası olarak dedim ki; “İşte bu!” Ve… Beklediğiniz çıktı mı? İlker Ayrık: Bir-iki sahne çektik. Beklediğimden fazlası çıktı. Tabii bizim bundan sonra Fatmagül’le yolumuz uzun, Allah nazardan saklasın. Dirsek temasında iki arkadaş olarak, birbirimize destek vere vere bu işin üstesinden geleceğimize inanıyorum. Şahsi fikrim; çok parlak, çok iyi bir oyunculuk kariyeri bekliyor onu. Siz nasıl hissettiniz senaryoyu okurken, çalışırken, oynarken?

yorumlar yapıyor. Mesela ramazandasın, bir masa fotoğrafı paylaşıyorsun, “Sen nasıl oruç tutmasına dönüyor iş. Veya kötü niyetli insanlar, sahte hesaplar açıyorlar… Ben bunlarla yıprandığımı düşünüyorum. Şöhretin getirisi bu; tanınan insanlara tanındıkça artan, yorucu tepkiler… İlker Ayrık: Biz şöhret değiliz, biz tanıdık insanlarız. Şöhret ile tanıdık olmak arasında fark var. Şöhret, biraz ışıklı bir kelime. Biraz daha muhafaza edilmiş, birilerine ait bir kelime. Kavramsal olarak bir şaşaa… Bir hayat var, o hayatın dışında bir de şöhret hayatı var. Bizde ise bir tane hayat var, başka da bir şey yok. Sadece çok göründüğümüz için tanınıyoruz, mesele o. FATMAGÜL’LE YOLUMUZ UZUN

Fatmagül Fakı: Çok heyecanlıydım. Ben zaten heyecanlı bir insanım. Ama gördüğünüz gibi biz burada bir aileyiz, herkes dost. Hemen adapte oldum. Hiçbir sıkıntı çekmedim. İlker Ayrık: Bu arada biz sinema filminde, hem “Ben Bilmem Eşim Bilir”in hem de “Çarkıfelek “in çekirdek kadrosunu oluşturan ekiple beraberiz. Yani “Çarkıfelek “in içeriğini oluşturan Bay Gusto; Serdar ile Serhat aynı zamanda filmin senaristi. Biz biraz böyle “zırhlı birlik” olarak kalabalık bir grubuz, öyle söyleyeyim. Fatmagül Fakı: Bir de ben o kadar şanslıyım ki; İlker Hoca var, Müjdat Gezen var… Yani benim için hem okul, hem ilk sinema filmim olacak. “Muhteşem Yüzyıl ”da iki-üç bölüm oynadım ama rolüm küçüktü. O diziden sonra “Ben oyuncu oldum” diyemem yani. Şimdi ise bu işin eğitimini alacağım insanlarla birlikteyim, güven duyuyorum. Bu güveni duymasaydım zaten bu işe hiç adım atmazdım. “Survivor”dan bu yana çok fazla sinema, dizi teklifleri oldu, ben hep uzak durdum. Zamanı şimdiymiş demek… Rolle ilgili biraz ipucu alsak?

57


style style röportaj İlker Ayrık: Rolüyle ilgili sadece şunu söyleyebilirim; ilk filmde küçük sayılabilecek bir varlığı var, ancak ikinci filmin başrolü olacak. BİRBİRİMİZİN HAYATINI KOLAYLAŞTIRIYORUZ İlk ne zaman “Kendi filmimi çekmem lazım” dediniz? İlker Ayrık: Dört-beş sene önce “Bir gün gelecek, bir sinema filmi çekeceğim” demiştim. Bu bir merak. Bu bir eğlence. Olağanüstü bir büyü. Muhteşem bir sirk aslında. Bir karnaval. Niye bu karnavalın dışında kalayım ki? Bu yaz aslında takvimimde bir sinema filmi yoktu, fakat öyle bir senaryo, öyle bir anda geldi ki vazgeçmek mümkün olmadı ve hazırlıklarımızı tamamlayıp aynı ekiple kayda girdik. Filmi çekmeye başlayalı 7 gün olmuş. Nasıl bir hismiş bu? İlker Ayrık: Eğlenceli. Korkutucu değil mi? İlker Ayrık: Ekip var, neden korkayım? “Çarkıfelek’i kabul ederken de hiçbir korku yaşamadım. Yalnız değilim çünkü. Bu işi bitirdikten sonra aynı ekiple “Evet, hadi yeni maçlara bakıyoruz, ne yapıyoruz” deriz. Hayatımı o kadar kolaylaştıran bir ekiple çalışıyorum ki… Ben de onların hayatını kolaylaştırıyorum. HAYATA KARŞI ACELEM YOK Size baktığım zaman, çok genç yaşta kendi ayakları üzerinde durma arzusunda olan bir genç kadın görüyorum. Doğru mu? Fatmagül Fakı: Ben düşünerek adım atıyorum. Bu, en başta yetiştirilme tarzından

58

kaynaklanıyor. Ben öyle gördüm, öyle yetiştim. Kendimi bildim bileli çalışıyorum. 2,5 sene uçuş görevlisi oldum, benim için apayrı bir dünyaydı. Onun sınavlarına girip kazanacağım diye neler yaptım, ne dualar ettim. Annem babam beni hayatta güçlü tutan insanlar, Allah yokluklarını göstermesin. Bana neyi nasıl aşıladılarsa, o çizgide devam ediyorum. Hiçbir zaman değişmedim, değişmeyi de düşünmüyorum. Emin adımlarla, yavaş yavaş ilerlemek istiyorum. Acelem yok hayata karşı, tadını çıkarıyorum. İlerleyen yıllarda nasıl bir hayatın hayalini kuruyorsunuz? Fatmagül Fakı: Üç sene önce sunuculuk yolunda ilerleyeyim ama önce bir dünyayı gezeyim, farklı kültürleri tanıyayım, yeni insanlar göreyim düşüncesi vardı aklımda. Şanslıydım, şimdi yaptıklarım çıktı karşıma… O yüzden gelecekten fazla bir beklentim yok, ben sadece yaptığım işlerde başarılı olmak istiyorum.


style teknoloji

İnternet kullanımı artıyor Yaklaşık 19 yıldır kullanılan SMS oranı gün geçtikçe azalırken bu hizmete alternatif cepten internet kullanım oranı hızla artıyor Cep telefonu kullanıcılarının aralarında mesajlaşmasına olanak sağlayan kısa mesaj servisi SMS (Short Message Service) kullanım oranı gün geçtikçe azalırken, bu sisteme alternatif seçenekler sunan cepten internet hizmetinde ise önemli artış görülüyor. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nca hazırlanan raporlardan derlediği bilgilere göre, ilk olarak 1995 yılında kullanılmaya başlayan SMS uygulaması, yıllar boyunca özellikle gençler arasında büyük ilgi görmüştü. 3G hizmetinin hayata geçirilmesi ve akıllı telefonların piyasaya girmesiyle birlikte SMS’e alternatif internet ürünleri de cep telefonu abonelerinin hizmetine sunulmaya başlandı.

Bu hizmetlerin devreye girmesiyle birlikte SMS servisinin kullanımı gün geçtikçe azalmaya başladı. 2013 yılının 3 ayında 67 milyon 907 bin 92 cep telefonu hattından toplam 44 milyar 996 milyon SMS atıldı. 2013 yılının ekim, kasım ve aralık aylarında ise hat sayısı 69 milyon 661 bin 108’e çıkarken, SMS sayısı yüzde 4,5 oranında azalarak 42 milyar 97 milyonda kaldı. 2014 yılının ilk 3 ayına bakıldığında, hat sayısı 70 milyon 115 bin 287’ye çıktı. Hat sayısının artmasına rağmen SMS sayısı 2013’ün ilk 3 ayına oranla yüzde 22, son 3 ayına oranla yüzde 18’lik düşüşle 34 milyar 452 milyona gerilediği görüldü. 2014 ikinci çeyreğinde ise 70 milyon 791 bin 75’e çıkan hat sayısına rağmen SMS sayısı bir önceki çeyreğe nazaran yüzde 7’lik gerileme ile 31 milyar 979 milyona düştü.

59


style dekorasyon

Her zevke, her bütçeye uygun yüzlerce banyo ürünü, IKEA mağazalarında… IKEA mağazaları, her zevke ve bütçeye uygun yüzlerce ürünüyle, kişiye özel banyolar yaratma imkânı sunuyor. IKEA ile evin geri kalanı gibi banyoları da, tarz sahibi ve akıllı yaşam alanlarına dönüştürmek; küçük dokunuşlarla büyük değişimler yaratıp yenilemek mümkün... Evin özel bölümlerinden banyolar; IKEA’nın farklı tarzlara yönelik geniş ürün çeşitliliği, yaratıcılığı tetikleyen, ilham veren tasarım ve düzenleme fikirleriyle, adeta yeniden keşfediliyor. IKEA banyo mobilyaları, lavaboları, dolap içi düzenleyici ve aksesuvarlarıyla, banyo küçük de olsa fark etmiyor; her alan işlevsellik kazanıyor. IKEA’nın akıllı düzenleyicileri sayesinde, çekmece, ve raflar daha verimli kullanılıyor, her şey yerli yerinde duruyor. Çocuklar basamaklı tabureler sayesinde rahatça lavaboya uzanabiliyor, her zemine uygun askılar ise dar alanlarda hayat kurtarıyor. Özellikle sabah erken uyanıp işe gitmeye hazırlananlar, düzenli ve güzel banyosunda güne başlayarak, huzurlu bir kahvaltı için zaman ayırabiliyor. Farklı renk ve malzeme seçenekleri ise banyosunu kişiye özel kılmak, tarzını bütünüyle yansıtmak isteyenleri bekliyor. Beyaz, sade bir şıklık ve ferahlık, ahşap ise sıcak ve yaşayan bir görünüm katıyor. IKEA ile banyolar, evin ruhunu yansıtan romantik, yalın, klasik, maskülen, retro ya da bohem mekânlara dönüşüyor.

60


.Mutfak Dolabı .Yatak Odası .Yemek Odası .Vestiyer .Çocuk Ve Genç Odası .Tv Ünitesi .Büro Malzemesi .Her Çeşit Kapı .Her Türlü .Dekorasyon Proje İşleri

Mağaza Ali Paşa Mahallesi Suvaroğlu Caddesi Can Sitesi Altı İpekyolu Van 0432 214 95 94 Fabrika Yeni Marangozlar Sitesi D/2 Blok No:5 Tuşba VAN 0 432 223 47 87 0 532 441 49 89 www.pakozmobilya.com

61 info@pakozmobilya.com


Cafer Tanır 0 432 212 00 10

0532 341 00

Kazımkarabekir Cad. Numune Apt Kat 3 No: 65100 Merkez / Van


Ev Sahibi olmanın en kolay yolu

64

Hekimoğlu Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı

:5 www.vanhekimoglu.emlak.net


style röportaj

‘Benim rehberim toprak’ Muhteşem sesiyle büyüleyen ünlü türkücü Şevval Sam benim rehberim topraktır diyor. Başarılı sanatçı özel bir röportajda bulundu. ‘KENDİMDEN KAÇMAMAYI ÖĞRENDİM’ Size bakarken aklımdan geçen ilk şeyden başlamak istiyorum. Şarap gibisiniz. Yıllara meydan okumanızın özel bir formülü var mı? Teşekkür ederim. Ben hayatımın hiçbir alanında güzelliği servis etmedim. Vejetaryenim. 15 yıldır tavuk ve et yemiyorum. Düzenli olarak spor yapmıyorum. Denk geldiğinde yürüyüş yaparım. Bir de genetik Leman Sam desteğim var tabii. Hepsinden önemlisi yıllarca içeri çalıştım. Bu, illa ki dışa yansıyordur. İçeri çalışmayı biraz açsanız… Kendimden kaçmamayı öğrendim. Hayatta aynı duvarlara, sürekli aynı şekilde tosladığımı ve aynı şekilde acı çektiğimi fark edince bunun üzerinde çalışmam gerektiğini anladım. Duvara toslamakta kibir var, inatlaşma var. Beni böyle davranmaya iten nedeni aradım. Artık kendimi acıtmaktan duvara toslamaktan daha az korkuyorum. Kendinle yüzleştiğin zaman güçleniyorsun, güçlendikçe büyüyorsun, büyüdükçe de o duvar senin önünde küçülüyor. Tabii bu süreç sabır gerektiriyor. Kendim de dahil herkesi olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Dünyada her çeşit insan var. Bunu kabul etmek hayata karşı duruşunuza da yansıyor, yaptığınız işe

64

de. Müzikteki farklılıklardan duyduğum haz, hayattaki farklılıklardan duyduğum hazla doğru orantılı.

‘ÇEKIRDEĞI DOĞRU OLUŞTURMAK LAZIM’ ‘Toprak Kokusu’ bu çok sesliliğin güzelliğini hatırlatacak öyle değil mi? Konserin adını ‘Toprak Kokusu’ koymamın nedenlerinden biri toprağın alçakgönüllülüğü. Sen toprağa bir çekirdek, bir tohum atıyorsun. Toprak sana kim olduğunu sormuyor, seni olduğun gibi kabul ediyor. O çekirdekten meyve ağacı da çıkarabilir, çiçek de, diken de, zehirli bir ot da. Çekirdeğin neyse ona göre yeşertiyor seni. Bir sürü yeşermeyecek ot da var etrafta. Sen ne atarsan, topraktan onun karşılığı geliyor. Çekirdeği doğru oluşturmak lazım. Benim kendime rehber edindiğim şey toprak. Sahnede sadece Şevval olarak bulunduğum ve kendim de dahil herkesi kucaklayabildiğim zaman saf bir enerji oluşuyor. Müziğin o saf hali ise insanların kalplerini birleştiriyor. Sanat insanları şifalandırıyor.


‘MİZAHÇI OLMAK İSTERDİM’ Sanatla uğraşan insanların açık yara gibi yaşadığını söyleyen Şevval Sam, ekliyor: “Sanatçı beyaz ışığa kristal tutan kişidir. Beyaz ışığı oluşturan tüm gökkuşağı tonlarını görür. Onu farklı kılan da bu bakış açısıdır. Mizahçılar da öyle. Şarkıcı olmasaydım kesinlikle mizahçı olmak isterdim. Hayatı karikatürize etmek, acının içindeki trajikomik noktayı ortaya çıkarmak büyük zekâ gerektiriyor. Zekâ da çok lezzetli bir şey.”

‘TERS KÖŞE BİR KADIN HİKÂYESİ ARIYORUM’ Oyunculukla ilgili yeni bir projeniz var mı? Oyunculuğu bıraktığımı düşünenler var ama bırakmadım. Sadece hep seçiciydim artık daha da seçiciyim. Evimde uzun zamandır televizyon yok. Ne oluyor ne bitiyor bilmiyorum ama bu enflasyonda hikâyelerin birbirine temas etmemesi, tekrarların olmaması imkânsız gibi geliyor bana. Ben ters köşe bir kadın hikâyesi arıyorum. Aslında öyle bir teklif de geldi. Hatta o rol için İpek Bilgin ile çalıştım. Sonra teknik nedenlerden dolayı olmadı ama İpek ile çalışmak benim için terapi gibiydi. Bana güvenlik

alanlarıma kaçtığımı gösterdi, “Bunların üzerine gitmelisin” dedi. Kendime daha dürüst davranmam gerektiğinde kafamda İpek’in söyledikleri canlanıyor. Benim hayat öğretmenlerimden biri oldu. Yine içime sinen bir hikâye gelirse bütün emeğimi veririm. Ben aşkta da, işte de, ilişkilerimde de emekçi bir insanım. Emekte cimrilik etmem.

‘HERKESE EMEĞİMİ HELAL EDİYORUM’ Emekte cimrilik etmediğinizi söylediniz. Günümüzde çoğunluk başta aşk birçok konuda emek vermekten kaçınırken yıpratıcı olmuyor mu böyle yaşamak? Tüketim odaklı bir dönemdeyiz. İnsanlar büyük bir doyumsuzluk yaşıyor. “Bu kadar çok alternatif varken ben niye bu ilişkiye emek vereyim?” diye düşünülüyor. Oysa emek verip karşımızdaki insanın kalbini görebildiğimizde muazzam bir birlik duygusu oluşuyor. Ulaşabilirsen bundan büyük haz yok. En korktuğum duygu pişmanlık. Bu yüzden bütün ilişkilerimde sonuna kadar emek verdim. Herkese emeğimi helal ediyorum, çünkü hepsinden bir şeyler öğrendim. İnsanım. Emekte cimrilik etmem.

65


style yaşam

Kendinize her gün 5 dakika ayırın Tüm kadınların olmak istediği ancak çoğunun “zamanımız yok” diyerek yapamadığı “bakımlı olmak” gerçeği artık hayal olmaktan çıkıyor. Uzmanların 80 bin kişi üzerinde yaptığı bir araştırmadan yola çıkarak hazırladığı “kendin için 5 dakika” tüm kadınların hayatını değiştirecek. Çünkü araştırma sonuçları Türkiye’de oldukça düşündürücü rakamlar ortaya koyuyor. Özellikle kadınların kendine bakma fikri “çocuğum var, kocam var yetişemiyorum” denilerek hep arka plana itiliyor. Kişisel bakım ve vücut temizliği göz ardı ediliyor. Araştırmaya göre, Türkiye’de 100 aileden 33′ü deodorant kullanıyor, 40 milyon kişi ise hiç diş fırçası kullanmıyor. İşte kişisel bakımdan beslenmeye ve olayın psikolojik boyutuna kadar “Kendin için 5 dakika” toplantısında ortaya çıkan gerçekler… Ünlü mankenin sırrı

Demet Şener (Manken): Kendine bakmak, kendine ve çevresine saygı duymaktır. 2,5 yaşında bir kızım var şimdi de hamileyim, evim, kocam var ama kendime de zaman ayırmaya çalışıyorum. Yüksek fiyatlı ürünler kullanmıyorum, sabun hiç kullanmıyorum, cilt tipime uygun ürünler tercih ediyorum ve bunları kendim alıyorum. Basit ve ucuz ürünlerle bakımımı yapıyorum. Ben küçük yaşta bu işe başladım, 6 yıl önce bir dermatolog’a gittim ve gördüm ki geçmişte bakım konusunda büyük hatalar yapmışım, artık ağır ürünler kullanmıyorum basite ve sadeye geri döndüm. Ayrıca güneşe çıkmıyorum, sigara ve içki kullanmıyorum, uyumaya çalışıyorum. Beslenmeme dikkat ediyorum, artık öğrendim ki 10 yıl önce beslenmeyi hiç bilmiyormuşum. Hamile olduğum için yemekte de sınırlama yapmıyorum.

Prof. Dr. Bengi Semerci (Psikiyatrist): Kendine vakit ayırmak mutluluğu da getirir, bu vakit ayırma çok fazla parayla da ilgili değil bence. Aynada kendimize bakınca iyi hissetmek istiyorum ben, bu kendi ruh sağlığımla ilgili bir şey. Çünkü kendimle ne kadar çok ilgileniyorsam başkalarıyla da o kadar çok ilgilenirim, kendime değer vermezsem başkalarına da değer vermem. Ancak iyi olmak kavramı nedense hep yanlış anlaşılıyor. Bunu belki de en önce çocuklarımıza öğretmek gerekir.

66

Bir davranış değişikliği için önce alt yaştan başlamak daha doğru olur. 50’ye yakın besin öğesini her gün almalıyız

Dilara Koçak (Beslenme uzmanı): En önemli yatırım aracı kendi vücudumuza bakmaktır. Bunu bir banka gibi düşünüyorum. Bu bankaya doğru yatırım yaparsanız kazanırsınız. Bilin ki bu bankada mesela faizler hiç değişmiyor, 1 gram protein hep 4 kalori oluyor, hep kazanıyorsunuz. Vücuda yatırım hep kazandırır. Şu da iyi bilinmeli, zayıf olmak doğru beslenmek değildir. 50′ye yakın besin öğesi var, bu besin öğelerini her gün vücudumuza almak gerekiyor. Kiloya takıntılı olmak yerine doğru beslendiğimizden emin olmak lazım. Annelerin genelde hep söylediği çocuğa yatırım yapmak fikri aslında, çocuğa yatırım önce kendimize yatırımı gerektirir. 50′ye yakın besin öğesi gözümüzü korkutmasın. Her gün 5 besin grubunu vücudumuza alıyorsak zaten 50 öğeyi de alıyoruz demektir.


style dekorasyon

Blumarine Home koleksiyonu 2014-2015 Sonbahar/Kış Sezonu’nda evlere şıklık katmaya devam ediyor Zarif detaylarla ve ince işlemelerle dikkatleri üzerine çeken seçkin italyan markası Blumarine Home’un yeni sezon koleksiyonu, Beymen Home’larda dekorasyon tutkunlarıyla buluşuyor. Blumarine ev koleksiyonunda klasik dantelin tüm zarifliği, farklı modelde kumaşların ve üstün el işçiliğinin kullanılmasıyla yeniden yorumlanıyor. Çiçek ve kelebek desenleriyle hareketlendirilen “Antea” ve “Celeste” tasarımları, bej, pudra ve mavinin huzurlu havasını evlere taşıyor. “Gemma” ve “Germolio”da makrome zemine işlenmiş yaprak figürleri, “Lafayette” koleksiyonunda ise pastel renkli jakarlara işlenen Blumarine logosu, tasarımlara romantik ve iddalı bir hava katıyor. “Ton sur ton” makrame dantellerle işlenen “Karenina”, “Sissi” ve “Macrame” serilerinde şık desenlerle tamamlanırken, Muare desenli “Arden” jakarlarda kumaş ve işçilikteki son yenilikler kullanılarak değişik alternatifler yaratılıyor. Yeni sezonda da inci ve Swarovski taşlarla elde işlenmiş kaşmir karışımlı “Letizia” örtü koleksiyonu ise Blumarine’in köklü tarihini yansıtıyor.

67


style yaşam

Van Kahvaltısı’nın marka haline gelmesi için kurulan Van Kahvaltısı Derneği emin adımlarla hedefine ilerliyor Van’ın kültürünü yansıtan ve tanıtımı yolunda büyük bir paya sahip olan kahvaltı kültürü ile ilgili bu ayki söyleşimizi Van Kahvaltısı Derneği Başkanı Yunus Caner ile yaptık.

Van Kahvaltısı Derneği Başkanı Yunus Caner

Caner, bu kültür için kurdukları derneğin amacı hedefleri ve projeleri ile ilgili bilgiler verdi. Sayın Caner, Güzide şehrimiz Van’ın kahvaltı kültürü Türkiye’nin 81 ilinde tanındığı gibi Dünyanın En Kalabalık Kahvaltısı rekorunu kırarak, Guinness’e girdiniz ve bu etkinlikle tüm dünyaya da tanıtmış oldunuz. Kahvaltı kültürünün hem kalitesinin hem de tüm dünyaya ulaşması yolunda bir takım çalışmalar yapmaksınız. Bize kurduğunuz derneğin ve yapacağınız projeler hakkında bilgiler verebilir misiniz? Güzellikler kenti Van’ımız tarihi ve turistik doğal güzellikleriyle kalkınmaya ve gelişmeye müsait bir ildir. Doğu’nun Paris’i olarak bilinen Van’ımız kahvaltı kültürüyle de Türkiye’nin sürekli gündemindedir. Aktif bir kent olan kentimiz turizm açısından da ülkemizi uluslar arası platformlarda da tanıtacak kapasiteye sahiptir. Tüm bu değerlerin başından kahvaltımız gelmektedir. Van Kahvaltı kültürümüz köklü bir tarihe sahiptir. Atalarımızdan devraldığımız bu kültürün daha iyi yerlere gelmesi için Van’daki kahvaltı salonu sahibi arkadaşlarımızla bir araya gelerek amacımız doğrultusunda bir dernek kurduk. Kurulduğumuz günden itibaren çok güzel çalışmalara imza atacağımızın kararlığı içerisinde hedeflerimize odaklandık. Kuruluşumuz ile birlikte Van’daki kamu kurum ve kuruluşlarımız başta olmak üzere sivil toplum örgütü oda başkanlarımızı ziyaret ederek, kuruluş amacımız ve hedeflerimiz ile ilgili bilgiler sunduk. Daha sonra Van’da hiçbir derneğin gerçekleştiremediği ve büyük bir meblağa mal olan iftar çadırı kurduk. Ramazan ayında her gün 500 vatandaşımızı Van Kahvaltısı Derneği İftar Çadırında ağırlayarak, iftarlarını açmalarına vesile olduk. Daha sonra derneğimiz adına Çin’de düzenlenen fuara katılması için bir arkadaşımızı gönderdik. Tüm çalışmalarımız hız kesmeden devam etmektedir. Bu kültürün daha iyi noktalara geleceği yönündeki

68

çalışmalarınız nelerdir bunlardan bahseder misiniz? Van Kahvaltı Kültürüne has olan ürünlerinin dernek çatısı altında hijyenik ortamlarda üretilerek ve analizleri yapılarak tüm işletmelerimize götürülmesi ve buradan da müşteri sunulması için dernek olarak Van Kahvaltısı Derneği Satış Bürosu kurmak için çalışmalara başladık. Kahvaltı salonlarımıza ve halkımıza hizmet verecek bir tür AVM’yi andıracak bu yer Van kahvaltı ürünlerinin toplama ve satışa sunulma merkezi olacak. Soğuk hava depoları, toplantı salonları, şarküteri bölümleri başta olmak üzere bir çok yenilikle halkımıza hizmet verecek. Bu çalışmamız sadece Van ile sınırlı kalmayacaktır. Türkiye’nin çeşitli illerinde bulunan ve Van kahvaltısı adı altında hizmet veren tüm salonlarla irtibata geçerek,


Van Kahvaltısı’na yakışır bir şekilde hizmet vermeleri istenecek. Çünkü bazı salonlar Van ismini kullandığı halde Van ünlerini satmamaktadır. Bu da kültürümüzün imajının zedelenmesine neden olmaktadır. Bundan dolayıdır ki bu merkezi depomuz Van’ın yöresel kahvaltı ürünlerinin buradan tüm salonlara ulaştırılmasına katkı sunmuş olacaktır. Bu kahvaltının imajının daha iyi noktalara gelmesine büyük fayda sunacaktır. Bu merkezi depomuz Ekim-Kasım 2014 tarihinde faaliyete başlamış olacaktır. Kültürümüzün tanıtımı için dernek olarak her türlü fedakarlıktan çekinmeyeceğiz. Çalışmalarımız ve projelerimiz bunlarla sınırlı kalmayacaktır. özel dizayn edilecek kahvaltı tır’ımız Türkiye’nin tüm illerini gezerek Van Kahvaltısı’nı tanıtacak. Bu tır’ımızda ağırlayarak Van Kahvaltısı ikram edeceğiz. Bahsetmiş olduğunuz çalışmalar kahvaltı kültürünün daha iyi noktalara gelmesi yolunda son derece güzel çalışmalardır. Peki tüm bunların yapılması yolunda sıkıntılar çekiyor musunuz gerekli destekleri alabiliyor musunuz?

VARLIK YÖNETİM A.Ş İŞTİRAKIDIR. Birlikte hareket edildiği vakit her zorluğun üstesinden geliyorsunuz. Van kahvaltısı dünyada bilinen bir sektördür ve Van’ın en önemli değerlerinden biridir. Van kahvaltı kültürü kapsamında her platformda yer alarak, kahvaltımızı canlı ve gündemde tutmak için durmadan çalışmaktayız. Van’da ses getirmeye, dünyaya adımızı duyurmak için her kulvarda, her branşta sonuna kadar mücadele edeceğiz. Her projemizde bizi yalnız bırakmayan ve tüm çalışmalarımız için gerekli desteklerini sunan Van Valiliğimiz, Van Büyükşehir Belediyemize sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Ama biz herkesin bu kültür için birlikte hareket etmesini arzuluyoruz bizleri yalnız bırakmamalarını bekliyoruz. Yunus Bey Van’ın değerli kültürü ile ilgili vermiş olduğunuz değerli bilgiler için sonsuz teşekkürler. Asıl ben size teşekkür ederim. Bize ve kültürümüzün tanıtımı için bu imkanı sunmanızdan dolayı biz teşekkür ederiz.

Aslında tüm işlerin altında birlik ve beraberlik yatıyor. KAHVANTI İŞTİRAKI, BY EKONOMİST FİNANSAL 69


style yaşam

Çömlek ustasından uluslararası başarı Menemenli çömlek ustası Ayhan İde, Bulgaristan’da düzenlenen uluslararası el sanatları yarışmasında birinci oldu.

çömlekçilikte iddialı bir ülke olduğunu göstermiş olduk” diye konuştu.

28 yıllık usta olduğunu, geçmişte bir çok uluslararası yarışmada Türkiye’yi temsil ettiğini belirterek son olarak Bulgaristan Kültür Bakanlığı’nın daveti üzerine bu ülkedeki el sanatları yarışmasına katıldığını söyledi.

Tarihin ilk çağlarına kadar uzanan çömlekçilik tarihine rağmen Menemen ilçesinde bu zanaat dalının bir gerileme döneminde olduğunu söyleyen İde, mesleğin her geçen gün kötüye gittiğini savundu.

Etar kentinde 12’si düzenlenen Uluslararası Geleneksel El Sanatları Fuarı kapsamındaki yarışmada çömlek kategorisinde 10 ustayla yarıştığını anlatan İde, “Romanya, Sırbistan ve Bulgaristan’dan gelen ustalarla toplam 3 gün süren bir yarışımız oldu. Yarışmada ETA Etnografya Müzesi’nde sergilenen 2 bin yıllık antik bir vazoyu getirerek aynısını yapmamız istendi. Kulpun kırıklığına kadar kopyasını yaptım. Ayrıca ülkemize has bir eser çıkartmamızı istediler. Ben de Menemen testisini yaptım. Puanlama sonucu tüm yarışmacıları geride bırakarak birinci oldum” dedi.

Yaratıcılık, sabır ve emek isteyen çömlekçiliğin yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu dile getiren İde, şunları söyledi:

Birinciliğinin Bulgaristan basınında da haber olarak yer bulduğunu, ödülünü Kültür Bakanı Martin İvanov’dan aldığını anlatan İde, “Türkiye’yi en güzel şekilde temsil ettiğime inanıyorum. Türkiye’nin

70

“Menemen’de çömlekçilik yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu işe gereken değer verilmiyor. Yurtdışında aldığımız bu ödüller, çömlekçilikteki ustalığımız ve başarımızın bir göstergesi. Ancak asıl ustaların bulunduğu bu topraklarda göz ardı edilmiş durumdayız. Bu ilgisizlik devam ederse yeni ustaların yetişmesi mümkün olmayacak ve bu zanaat dalı tarihe karışacak. Menemen’de çömlekçilerin bir arada olacağı bir çömlek köyümüz bile yok. Bir avuç usta, uygun olmayan koşullarda yaşam mücadelesi veriyoruz. Bize para verilsin istemiyoruz. Sadece sorunlarımız dinlensin ve çözmemiz için yardımcı olunsun istiyoruz.”


style yaşam

Antik tiyatroda 2 bin 500 yıl sonra ‘Perde’ denilecek Adana’nın Karataş ilçesinde kazı çalışması süren Magarsus kenti antik tiyatrosu 2 bin 500 yıl sonra yeniden kültür ve sanat faaliyetlerine ev sahipliği yapacak. Adana’nın Karataş ilçesinde kazı çalışması süren Magarsus kenti antik tiyatrosu 2 bin 500 yıl sonra yeniden kültür ve sanat faaliyetlerine ev sahipliği yapacak. Kültür ve Turizm Bakanılığı ile Kültür Varlıkları Müzeler Genel Müdürlüğü denetiminde, Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Arkeoloji Bölümü, Adana Arkeoloji Müzesi, Adana Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü işbirliğinde Karataş’ta antik Magarsus kentinde geçen yıl başlatılan kazı çalışmaları devam ediyor. Tarihi M.Ö 5’inci yüzyıla ulaşan antik kentin yaklaşık 2 bin 500 yıllık tiyatrosunda yapılan kazı çalışmaları sonucu tipik bir helen tiyatrosu özelliği taşıyan yapının yüzde 60’ı açığa çıkartıldı. Deniz manzaralı, 150 metre uzunluğunda, 30 metre genişliğinde ve yaklaşık 3 bin kişilik olduğu tahmin edilen antik tiyatro, kazı sonrası yapılacak çalışmalarla tekrar kültür ve sanat hayatına kazandırılacak. Antik tiyatroda 2 bin 500 yıl sonra yeniden “perde” denilerek, sanatseverlere ev sahipliği yapacak. Kazının bilimsel danışmanı ÇÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Gülşen, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Magarsus’un antik dünyanın en önemli liman kentlerinden birisi olduğunu, tiyatro, hamam, stadyum, sütunlu caddeler gibi devasa büyük devlet yapılarının kente damgasını vurduğunu söyledi.

Kent hakkında en net bilgilerin Büyük İskender ile bağlantılı olduğunu anlatan Gülşen, “Büyük İskender M.Ö 333’te Pers Kralı Daryus ile giriştiği savaşa başlamadan önce buraya gelmiş, buradaki Athena tapınağına kurbanlar kesmiştir. Zaten Magarsus antik kenti de bu tapınakta bulunan Magarsiya rahibelerinden ismini almaktadır” dedi. Gülşen, geçen yıl kazı çalışmasına başladıkları plansal olarak yamaca yaslanmış tipik bir Helen tiyatrosu olan yapının oturma son basamakları dahil 32 basamağının tamamının ortaya çıkarıldığını bildirdi. Hali hazırdaki tempoyla kazının sürmesi halinde en fazla 1214 ay içinde kazının sona erip tiyatronun tamamının ortaya çıkartılmış olabileceğine dikkati çeken Gülşen, şunları söyledi: “Kazı çalışmalarının tamamlanmasının ardından belgeleme çalışmaları başlayacak, orkestra ve sahne binasında blok taşların tamamı ortaya çıkartıldıktan sonra her taş numaralandırılacak. Her taşın orijinal bulunduğu nokta tespit edilecek, restitüsyon ve restorasyon çalışmalarına başlanacak. Restorasyon faaliyetlerinin tamamlanmasının ardından bölgenin en büyük tiyatrolarından birisi olan bu yapıda kültürel faaliyetlerin de yapılması düşünülmekte. Çeşitli festivallerle antik tiyatronun ülkenin sadece tarihine değil kültür ve turizm hayatına da katkı sağlamasını bekliyoruz.” Gülşen, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik başta olmak üzere kazıya destek veren tüm kişi ve kurumlara teşekkür etti.

71


style röportaj

“Nerde bir türkü söyleyen görürsen, korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur!” Sinan Suruç Sevgili Sinan Suruç kısaca sizi tanıyabilir miyiz? -1984 Van doğumluyum. 2006’da Uludağ Üniversitesi Müzik Öğretmenliği bölümünden mezun olduğumdan beri üç yıl Van-Çatak’ta, altı yıldır da Van Mehmetçik Selen Ortaokulu’nda Müzik Öğretmenliği ve Van Anadolu Müzik Cemiyeti Türk Halk Müziği Korosu Şefliği yapmaktayım. Ayrıca yaklaşık 15 yıldır sahne hayatım devam etmekte...

-Öncelikle müzikle nasıl tanıştınız? Müziğe olan ilginizi ne zaman fark ettiniz? -Kendimi bildim bileli musiki ile nefes alıp veren, aileden gelen müzik kültürünü Devam ettiren, bunu hem meslek hem de hayattaki en büyük zevk olarak yapan birisiyim. Aile içerisinde babam başta olmak üzere birçok akrabam müzikle ilgilenmekteydi.

kocaman bir senfoni orkestrasının solist konuğu edasında, o çaldığım üç notadan müthiş bir zevk alarak durmadan, yılmadan daha iyi çalmaya çabalamayla geçti o yıllarım...

-Kendinize örnek aldığınız sanatçılar var mı? Sanatını en çok beğendiğiniz sanatçı kimdir? -Yerli ve yabancı birçok sanatçı var elbette ama favorilerim Orhan Gencebay ve Fatih Erkoç’tur. İkisi de ülkemizde sanatları ve kişilikleriyle her daim saygın bir yeri olan, yerli-yabancı herkesin takdirini toplayan kişilerdir. Hem sanat hem de hayata karşı duruş tarzlarını örnek alıyorum.

-Müzisyen kimliğiniz dışında yaptığınız ya da yapmak istediğiniz bir iş var mı?

Van’ın hemen hemen bilinen en eski müzisyenlerindendirler.

-Hali hazırda öğretmenlik, koro şefliği ve sahne hayatım devam etmekte.

Sanırım bu müzik yeteneği genlerden gelen bir şey ve müziğe olan ilgimi fark etmek çok zor olmadı.

İş penceresinden baktığımızda başka bir şey yapmak istesem bile buna ayıracak vaktim kalmıyor.

Çocukluk yıllarımda babamın ud, cümbüş nağmeleriyle her akşam yeni şarkılar dinleyerek,

Geri kalan kısa vaktimi de sosyal sorumluluk etkinliklerine ve kendime ayırıyorum.

Müzik aleti çalabilmenin güzel bir şey olduğunu hissettim ve her geçen gün daha çok ilgi duydum.

-Sizin için en özel şarkı hangisi? Neden?

İlk müzik aleti çalma çabalarım 10 yaşımda başladı. O dönemler müzik aletlerine ulaşabilmek, temin etmek şimdiki kadar kolay değildi. Telleri eksik ve eski bir sazla Tren gelir hoş gelir, Gelin Ayşe türkülerinin melodilerini çalmaya çalışarak, gözlerimi kapattığımda müthiş bir konser sahnesinde

72

-Orhan Gencebay’ın Ayşen şarkısı benim için çok özeldir. Şarkının sözlerini bilenler, mükemmel bir edebiyat eseri olduğunun farkına varmışlardır. Benim için özel yanı ise şöyle; Bursa’daki öğrencilik yıllarımda, yağmurlu bir akşam sahne alacağım mekâna doğru o yağmurun altında yürürken, kulağımda kulaklık, sırtımda sazım ve toprak kokusunun


73


style röportaj

burnuma geldiği anda kulağımda titreyen; “Kaç kez ant içtiler ağlamam diye, Gözlerim sözünde durmuyor Ayşen”! cümleleriyle, o anda gözyaşlarımın yağan sağanak yağmurla birlikte coştukça coştuğunu hissettim. Hayatımda hiç o kadar hıçkıra hıçkıra ağlamamışımdır... Neden ağladığımsa benim için bile hala muamma... Mutluluk gözyaşlarıydı sanırım; gözlerimizin bir dost gibi bize söz verebilecek olmasının, bu kadar büyük bir ustalıkla sözcüklere dökülebilmesinin bana verdiği doyum ve mutluluktu o! Müziğin verdiği en büyük hazzın doruklarındaydım. Şarkının mükemmel bestesiyle o güzelim cümleler bir araya gelmiş bu eşsiz sanat eserinde. Ayşen’i dinlemek istediğim her an bir daha düşünüyorum; Gözlerim sözünde duracak mı diye.

-Sizi bu sektörde diğer meslektaşlarınızdan farklı kılan ne var? -Tabi bu duygusal anıların ardından biraz da mizahi yönüne bakabilmek lazım müzik işinin. Sahne hayatı ebetteki eğlenceye yöneliktir ve sosyal hayatımdaki neşeli halimi sahneye de taşıyabiliyorum. Sahneye çıktığım anda sanki karşımdaki yüzlerce insanla birlikte evimin salonunda oturuyor ve “biz bize” meşk yapıyoruz gibi hissederim. O vakitten itibaren hiç kimse benim için bir yabancı değildir. Hep birlikte bu meşki organize ettiğimiz bir vücudun organları gibi oluyoruz.

yanlışıyla sahiplenebilmektir. Bu düşüncelerimin öğretmenlik mesleğimin bana öğrettiği öğretilerle birleşmesi, İnsanlara yanlış davranabilmem gibi bir ihtimali en aza indiriyor. Anadolu kültürünün “hoşgörü” ağırlıklı yaklaşımı da bana hep örnek olmaktadır.

Yani bu durumu bir iş olarak görmekten ziyade, hep birlikte eğlendiğimiz bir aktivite gibi görüyorum.

Sanat tek başına kalıcı bir saygınlık sağlamaz. Özellikle herhangi bir sanat dalıyla

Böylelikle amatör bir ruhla, elimden gelen en profesyonel kalitede bu işi yapmaya çalışıyorum.

uğraşan bizler, içinde bulunduğumuz toplumun her daim gözü önünde ve onlara örnek olduğumuz için

-Van’da çok seviliyor ve takdir ediliyorsunuz. Bunu sadece sanatınıza borçlu olmadığınızı düşünüyoruz. Sizin bu konudaki fikirlerinizi öğrenebilir miyiz?

tüm davranış ve sözlerimize çok daha fazla dikkat etmeliyiz.

-Öncelikle doğup büyüdüğüm ve severek yaşadığım bu eşsiz memleketimin tüm insanlarına borçluyum bu güzel durumu. Hayatta edinilebilecek en güzel düşünce ve davranış, insanı “insan” olduğu için sevmek ve doğrusuyla-

74

-Sizce Vanlı hemşerileriniz kendi sanatçılarına önem veriyor mu? -Aslında bu konuya şuradan bakmak lazım; sanatçının memleketi olmaz. Sanatçı kişi elinden geldiğince hitap edebildiği herkes için yapar sanatını ve tabiki hem halk; hem de sanat için yapar sanatını!


Van’da yaşayan sanatçıların yöre halkından aldığı destek ve ilgi daha yeni birkaç yıllık bir iyileşmeyle devam etmekte. Tabii ki sanat derken tüm sanat dallarıyla ilgilenen sanatçılarımızdan bahsediyorum. Umudum o ki; yöre halkı sanatın insan üzerinde olumlu yöndeki etkilerinin farkına vardıkça sanatçılarına daha çok destek olacaktır.

-Önümüzdeki süreç içinde müzik anlamında yapacağınız çalışmalarınızı ve projelerinizi bizimle paylaşır mısınız? -Hali hazırda elimden geldiğince bulunduğum toplum içerisinde müzikle ilgili birşeyler yapmaya çalışmaktayım. Önümüzdeki süreçte sahne hayatını daha profesyonel bir çizgiye taşımaksa, şu anda çok da kestirebildiğim bir durum değil açıkçası.

daha büyük kitlelere yayılacaktır elbette.

-Bizimle yaptığınız bu hoş söyleşi için çok teşekkür ederiz. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? -Öncelikle sizlere yani; sanatın her dalında emek veren kişilere olan desteğiniz için Ankara Style Dergisi’ne Teşekkür etmek istiyorum. Okurlarımızdan temennim ise; sanatsal ve kültürel değerlerimize elimizden geldiğince daha çok sahip çıkarak destek olmalarıdır. “Nerde bir türkü söyleyen görürsen, korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur!” Saygı ve sevgilerimle...

Hayatın bize neler getireceğiyle alakalı bu durum. Yaşadığım toplum içerisinde yapmış olduğum çalışmalar destek gördükçe

75


style güzellik

İlk Kırışıklıklara Meydan Okumanın 5 Yolu

Kadınların korkulu rüyası ve kaçınılmaz sonu olan kırışıklıklar büyük sorun içermektedir. 20 ‘li yaşlar da ufak ufak kendini bize göstermeye başlarlar. Bizi aynalara bu kadar geç yaşta küstürmemeleri için size özel 5 yol, gelin birlikte inceleyelim. Kayısı Çekirdeği Yağı Kırışıklıklarımızın en belirgin olarak ortaya çıktığı yer, gözaltındadır. Gözaltı kırışıklıkları 20 li yaşlarda kendini göstermeye başlar. Bunun en önemli sebeplerinden biri güneş ışığıdır. Gözlük kullanmıyorsanız kırışıklık olması kaçınılmazdır. Kırışıklıkları geciktirmek için kayısı çekirdeği yağı faydalı olacaktır. Her gece 2-3, damla yağı gözaltınıza masaj yaparak uygulayın. Düzenli olarak uyguladığınızda faydasını kısa sürede göreceksiniz.

Yoğurt Suyu Yoğurt tüketirken genellikle suyunu dökeriz. Aslında en faydalı olan kısmı suyudur. Her gün 1 defa cildinizi yoğurt suyu ile silmelisiniz. 20 dakika cildinizde beklettikten sonra ılık su ile durulamalısınız. Bu sayede cildiniz gençleşir, siyah nokta oluşumunu önler ve kırışıklıklar açılarak cilt gerilir.

Yumurta Beyazı İle Botox Etkisi

gözlerimize koyalım. 15 dakika beklettikten sonra yüzümüzü yıkayabiliriz.

1 adet yumurta beyazını 1-2 damla limon suyu ile birlikte mikserde çırpıyoruz. Kar gibi olana kadar bu işlemi yapmalısınız. Sonra bu karışımı yüzümüze sürüyoruz. İlk 5 dakikada bile yüzünüzün ne kadar gerildiğini hissedeceksiniz. 15 dakika sonra yüzünüzü yıkamalısınız. Haftada bir bu işlemi tekrar etmeniz yeterli. Önemli! Maske yüzümüzde iken kesinlikle mimik yapmıyoruz.

Bu maskeyi hazırlamak için soyulmuş bir elma ve üç kaşık kaymağı mikserle bir kaç dakika karıştırmanız yeterli. Karışımı cildinize yaydıktan sonra temiz bir bezle yüzünüzü kapatın. Yaklaşık on dakika bekledikten sonra maskeyi silin ve yüzünüzü ılık suyla temizleyin.

Salatalık Maskesi Göz çevresinde oluşan koyu halkaları, şişlikleri ve yorgunlukları gidermek için salatalıkla yapılan bakım tarifi vereceğim. 2 dilim halka halinde kestiğiniz salatalığı 5 dakika buzluğa koyun. Daha sonra 10 dakika gözlerde bekletin. Gözaltı morlukları ve kırışıklıkları içinde soğuk sütün içine dilimleri atın. Dolapta beklettikten sonra aynı şekilde

76

Kaymak, Elma Maskesi

Faydası kaymak cildi yumuşatır, nemlendirir ve cilde elastikiyet kazandırır. Kırışıklara karşı da etkilidir. Elma ise cildin diri kalması için önemli bir besindir. Daha çok gencim böyle şeylere ihtiyacım yok demeyin. Şimdi yaptığınız bu maskeler 40 yaşınıza geldiğinizde farkı ortaya koyacak. Şimdiden bu bakımları yaparak kırışıklıkların geç çıkmasını sağlayacağız. Bu 5 öneriden hangisi kolayınıza geliyorsa yâda hangisine ihtiyacınız varsa uygulamalısınız. Genç ve güzel bir cilt için size önerilerimiz bu kadar.


77


style teknoloji

Tofaş, Avrupa Birliği’nin güvenilir ve çevreci araçlar geliştirmeyi hedefleyen SAGE Platformu’na ev sahipliği yaptı Türk otomotiv sanayisinin öncü kuruluşu Tofaş, AB’nin sürdürülebilir büyüme stratejisi Europe 2020 doğrultusunda, güvenli ve çevreci araçların geliştirilmesine yönelik çalışmaların yürütüldüğü SAGE (Safe and Green Road Vehicles - Güvenli ve Yeşil Yol Araçları Platformu) Çalıştayı’na ev sahipliği yaptı. 11 Eylül 2014 tarihinde, Tofaş Genel Müdürlük binasında gerçekleşen çalıştaya, Tofaş ve Fiat yetkililerinin yanı sıra SAGE, CRF (Fiat Research Center), İsveç Lindholmen Bilim Parkı, Regensburg Bölgesel Yönetimi, Torino Politeknik Üniversitesi, TÜBİTAK ve çeşitli üniversitelerden temsilciler ile otomotiv yan sanayi ve Ar - Ge yetkililerinin bulunduğu 60 kişi katıldı. Tofaş Ar-Ge Direktörü Flippo Sesia, SAGE Çalıştayı’nın açılışında yaptığı konuşmada; “Dünyada

karayoluyla ulaşımda 700 milyondan fazla aracın kullanıldığı ve 2050’de araç sayısının 3 milyara çıkacağı tahmin ediliyor. Dolayısıyla karayolu taşımacılığı ve yarattığı etkiler, sürdürülebilir büyüme gündemindeki en önemli konulardan birisi. Çevre etkisinin azaltılması ve güvenli ulaşımın geliştirilmesine yönelik araştırma projelerine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bu açıdan, SAGE proje platformunun, Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa otomotiv pazarında, daha çevreci, güvenli ve akıllı araçlara dikkat çekmek, bölgelerin rekabet gücünü artırmaya yönelik araştırma ve yenilikleri yakından incelemek adına önemli bir girişim olduğu inancındayız” şeklinde devam etti. Üniversitelerle bugüne kadar 100’ün üzerinde ortak proje hayata geçirdiklerine dikkat çeken Tofaş İnovasyon ve Teknoloji Geliştirme Müdürü Erhan Küçüksüleymanoğlu, “TOFAŞ Ar - Ge olarak bugün bir yandan yeni bir binek araç platformunun ülkemizde ilk kez geliştirilmesi üzerinde çalışırken bir yandan da Doblo modelinin ABD pazarı için geliştirilmesi çalışmalarında sona gelmiş durumdayız. Ayrıca yine Türkiye’de geliştirilen ilk tam elektrikli araç projesi üzerindeki çalışmalarımızı da sürdürmekteyiz. Bu çalışmaların paralelinde geleceğe yönelik otomotiv teknolojilerinin ürünlerimize yansıtılabilmesi amacıyla TÜBİTAK ve bakanlık destekleri ve Avrupa Birliği desteğiyle yürüttüğümüz çok sayıda araştırma projemiz bulunuyor. Bu projelerin 41’i tamamlanırken 12’si halen devam etmekte, 12’si ise onay sürecinde bulunuyor” dedi. SAGE platformu temsilcilerinden, Torino Politeknik Üniversitesi Makine Mühendisliği öğretim üyesi Ezio Spessa ise çalıştayda yaptığı konuşmasında, taşımacılık sektöründe 2050 yılına kadar, 1990 yılına göre Avrupa’daki emisyonları, yüzde 60 oranında azaltmanın hedeflendiğini aktardı. Spessa, “12 ila 14 milyon kişinin istihdam edildiği Avrupa otomotiv endüstrisinde Ar-Ge, sürdürülebilirlik açısından önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.

78


Hayallerinize Bizimle Dokunun...

Bayilikler Verilecektir iletişim: 0532 160 0923

79


style köşe

Özge Özkeçecigil İnanır Group Prokoz Kozmetik Bölge Müdürü

. . . e l y ’ e g Öz

Ve aylardan Eylül… Rahat spor yapabildiğimiz, muhteşem yaz meyvelerini tükettiğimiz güzel bir yazı daha geride bırakıyoruz. Birçoğumuz kendini daha fit ve zinde hissediyor. İşte Sonbahara girdiğimiz bu ayda bu zindeliği ve fitliği devam ettirmek için bazı tamamlayıcı yöntemlere devam etmememiz gerekiyor. Sonbaharda kadınlarda hareketsizlik ve sosyal aktivitelerin azalmasından dolayı kilo alma hızlanır. Bunun sonucunda da vücudumuzun bağ dokusu zayıflayarak kendini gevşek bir görünüme bırakır. Bu yüzden bu dönemde ve kışa girerken beslenme düzenimize dikkat etmeli ve birçok güzellik salonu, medikal merkezde bulunan formumuzu koruma yöntemlerine daha çok önem vermeliyiz. Vücudumuz mevsimsel değişikliği fark ettiği zaman aldığı enerjinin bir kısmını stoklamaya ve daha az yakmaya başlar. Ortam ısının düşmesi ile vücut arasında bir denge kurulması gerekir. Vücut, daima kendi ısısını dengede tutabilmek için harcadığı enerjiyi de dengede ve kontrol altında tutmak zorunda hisseder . Isısını korumak için harcadığı enerjiyi düşürerek, bazal metabolizma hızını yavaşlatır. Dolayısıyla, sonbahar ve kış aylarında daha az enerji tüketildiği hesaba katılarak alınan besinlerin enerji yoğunluklarına dikkat edilmesi gerekir. Çünkü yüksek enerjili besinler alındığında, vücut fazla enerjiyi yakamayıp, bunları yağ olarak depolar. Sonbahar ve kış aylarında çabuk kilo alınmasının sebeplerinden biri de budur. Peki bu dönemde neler yapmalıyız ki vücudumuz formunu korumaya devam etsin. Öncelikle beslenmemize dikkat edip olmazsa olmaz öğünümüz kahvaltıyı asla atlamamalıyız. Günlük yağ tüketimimizi bitkisel yağlardan tercih etmeli ve olabildiğinde akşam yemeklerimizi

80

daha az kalorili besinlerden seçmeliyiz. Beslenmemize dikkat ederken hem kilo verebilmek hem de vücudumuzu sıkılaştırmak için güzellik salonları ve medikal merkezlerde bulunan bölgesel incelme ve sıkılaşma cihazlarından yardım alabiliriz. Bu cihazları seçerken öncellikli tercihimiz, sağlığımız açısından bize zarar vermeyecek doğal içerikli yöntemler olmalıdır. Şok ve moda cihazları kesinlikle tercih etmemeli, bu cihazlarla ilgili gerekli sertifikaları ve klinik çalışmaları mutlaka incelemeliyiz. Unutmamalıyız ki önemli olan kısa sürede incelmek değil, sağlıklı ve kalıcı yöntemlerle vücudumuzu forma sokmaktır. Bu cihazlar genel olarak bize ne sağlar : İstenmeyen bölgelerde biriken yağların yakılarak, lenf sistemi yardımı ile vücuttan atılmasına yardımcı olur. Gergin ve sıkı bir karına sahip olunmasını destekler. Sarkık kol ve altlarını sıkılaştırarak forma girmesine yardımcı olur. Selülit ve ciltteki portakal kabuğu görünümünün giderilmesini destekler. Vücudu yeniden şekillendirerek hatların orantılı bir biçimde yeniden tasarlanmasını sağlamaya yardımcı olur. Bedensel daralma sağlar. Diyet ve egzersizle incelme gerçekleştirilemeyen bölgelerde etkili olur. Bel çevresinde oluşan yağ minderlerinin incelmesini destekler. Negatif basınç oluşturarak vakumlanan dokuda kan ve lenf dolaşımını hızlandırır. Muhteşem ve formada bir Eylül geçirmeniz dileğiyle... Sevgiyle kalın…


81


style moda

Mavi, Serenay’lı Son Reklam Filminde Jean’de Devrim Yaratan Yeni Gold Serisini Tanıtıyor 82


Mavi, reklam yıldızı Serenay Sarıkaya’lı yeni kampanyasında, jean’de devrim yaratan Gold serisini tanıtıyor. Mavi’nin mükemmel fitlerini üstün performanslı en son kumaş teknolojisiyle buluşturan Gold; daha fit, daha esnek ve daha ince görünüme imza atıyor. Sınırsız hareket özgürlüğünü vurgulayan Ali Taran imzalı “Çok mu çok modayız” reklam filminde, Serenay aksiyon sahneleriyle dikkat çekiyor. Hız ve esnekliğin göz önünde olduğu kampanyada, Serenay’a, Hollywood aksiyon filmlerinin dikkat çeken ismi Chase Armitage eşlik ediyor. Çekimleri 3 gün süren film; Kapalıçarşı’nın çatısı, Yeni Cami’nin geçit ve merdivenleri, Büyük Han’ın galerileri, Bomonti Eski Bira Fabrikası’nın avlusu ve Galata teraslarında geçiyor. Serenay Sarıkaya: “Mavi bir jean yapmış, inanılmaz bir şey!” Türkiye’nin yükselen yıldızlarından Serenay Sarıkaya, “Mavi gerçekten harika bir jean yapmış. Hem çok şık, çok çekici ve çok cool, hem de incecik gösteriyor. Üstelik yumuşacık ve tüy gibi hafif. Vücudu sımsıkı sarıyor, toparlıyor ve daha fit hissettiriyor. Reklamın senaryosunu ilk okuduğumda çok heyecanlandım. İlk kez bir parkour deneyimi yaşayacaktım. Tam 3 hafta boyunca bir aksiyon filmine hazırlanır gibi çalıştım. Eğitimlerde bile Gold giydim. Bu ürün o kadar esnek ki, tüm bu aksiyona rağmen ilk günkü şeklini kaybetmedi, inanılmaz bir hareket özgürlüğü sağladı. Mavi’yi bulduğumda jean’imi bulmuştum. Gold ile hayalimdeki jean’i yeniden buldum. Mavi bana her zaman, kendimi çok iyi hissettiriyor” dedi. Cüneyt Yavuz: “Jean’de devrim yaratan Mavi Gold ile 500 bin yeni müşteri hedefliyoruz.” Mavi 2014 Sonbahar- Kış reklam filminin tanıtımı için gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan, Mavi CEO’su Cüneyt Yavuz, “Mavi, Gold ile jean’deki uzmanlığını ve yenilikçiliğini bir kez daha ortaya koyuyor. Bizce Gold’un alameti farikası; Türkiye’de başka bir örneği olmayan en son ve en yeni kumaş teknolojisiyle, Mavi’nin sırrı olan mükemmel fit’i buluşturması. Türkiye, jean sektörünün dünyada parlayan yıldızı. Bu yeni teknoloji Türkiye’den dünyaya yayılıyor. Mavi de bu inovasyonun öncüsü. Müşterilerimizi, sınırsız hareket özgürlüğü sunan, vücudu toparlayan, formunu kaybetmeyen, en önemlisi de daha ince ve fit gösteren bu inovatif ürünle tanıştıracağımız için çok heyecanlıyız. Her zaman olduğu gibi hem Türkiye’de hem de global pazarlarda hedeflerimiz büyük.


style kahve molası

Hayatta bir joker hakkım olsaydı annemi arardım Selçuk Yöntem - Kim Milyoner Olmak İster ’in sunucu koltuğu size emanet. Nasıl bir heyecan ve duygu var üzerinizde? - Tabii ki heyecan var. Yıllardır süren, dünyada da çok önemli bir yarışmayı sunmak beraberinde bir sorumluluk getiriyor. Başka bir sorumluluğu da, Kenan Işık’ın bunu başarıyla sunması ve onunla birlikte özdeşleşmesi. - Kenan Işık sizin dostunuz. Kolay olmasa gerek onun yerine sunmak? - Evet, çok farklı bir sorumluluk ve duygusallık da getiriyor. Heyecanlıyım ama tatlı bir heyecan bu. Severek izlediğim bir programı sunacak olmam farklı bir anlam kazanıyor. - Bir gün bu yarışmayı sunacağınızı düşünmüş müydünüz hiç? - Ben dışarıdan programları, rolü, bir diziyi izlediğim zaman çok saf bir seyirci olarak izlerim. Hiçbir zaman aktörlüğüm aklıma gelmez. Refleks olarak “Ben bunu yapsam nasıl yapardım” noktasına pek girmem. Normal seyirci olarak izleyip yarışıyordum. - Kaçıncı basamağa ulaşırdınız? - Ha bu hiç yapacağım bir şey değil. Beni en çok korkutan da ilk sorular olmuştur. Katılacağım bir yarışma olduğunu hissetmiyorum hiçbir zaman. (Gülüşmeler) - “Ben bu parayı alıp gideyim” dediğiniz miktar ne olurdu? - O andaki sezgilerle bağdaştırmak lazım. Yaşam bu sezgiyi vermiş. O his bana “Devam” da diyebilirdi, “Hayır ayrıl” da. Ona göre hareket ederdim. - Bu sezgiden dolayı hayatta kaybettiğiniz bir kazanç oldu mu?

84

- Hayır! Sezgiler her zaman doğruyu söyler. Sezgileri dinlemediğin zaman kaybedersiniz. - Hangi yarışmacıları seversiniz? - Tabii ki yarışmanın lezzetini çıkartan ve eğlenceli bir hale sokan insanlar daha keyifli olabilir. Ama her yarışmacı benim için aynıdır. - Bu yarışma için bilgi-kültür mü yoksa şans mı gerekiyor? - Yaşamda sadece bilgi ve kültür bir şeye yetmiyor. Bunun yanında şans faktörü de çok önemli. Çok entelektüel bir insanın çok sade bir soruda cevap aklına gelmeyebilir. – Slumdog Milyoner filmi? - Evet izledim. Muhteşem bir film ve kombinasyondu. - 1 milyon lira alan olmadı. 1 milyon lirayı siz vermek ister miydiniz? -Eğer insanlar bu noktaya kadar her şeyi bilip kendinden güvenli bir şekilde yürürlerse tabii ki kazanırlar. Zaten yarışmanın adı bu. Bir kişi milyoner olabilir, neden olmasın? - Bir milyonluk soruyu gördünüz mü hiç? Sorulara bakıyor musunuz? - Hayır görmedim. Soruları önceden görmek istemiyorum. Yarışmacılar gibi doğal bir şekilde,


onlarla birlikte görüp değerlendirmek istiyorum.

-Anneniz bugüne dek sizi hiç yanıltmadı mı?

- Büyük Risk ile Kim Milyoner Olmak İster arasındaki fark ne?

- Hayır, yanıltmadı.

-Büyük Riskte zamanla yarışıyorsunuz, konsantrasyon gerektiriyor. Kim Milyoner Olmak İster daha geniş bir alana yayılan ama sohbetlerle olayı daha iyi irdeleyen çok başka bir yapı var. Sunum, zaman farkı var.

- “Emin misiniz?” diye soruyorsunuz, hayatta emin olduklarınız neler?

- Kenan Işık sağlığına kavuşup şu an gelseydi ona ne sormak isterdiniz? - Hiçbir şey sormaz, hemen koltuğu ona devredip devam etmesini isterdim. Bu her zaman geçerli ve öyle olacak. - Sizin hayatta bir joker hakkınız olduğunda ilk kimi arıyorsunuz? - Annemi arardım.

- Emin olduğum hiçbir şey yok. Ama emin olduğum dürüstlük, insan olmak, iyilik, sevgi kavramları var. - Sıradaki sorum bir milyon lira değerinde! 4.20 hangi meslek için anlamlıdır? Pilotluk, garsonluk, hemşirelik, sekreterlik? - Garsonluk! (Gülüşmeler) - Bu soruyu Kenan Işık söylemişti. Oradan duydunuz değil mi? - Hayır izlemedim cidden. Ben İngiltere’de garsonluk

85


style kahve molası

yaptım. O yüzden biliyorum. (Çatal ve bıçakların masada saat olarak 4.20’yi gösterir gibi durması memnuniyeti işaret eder.)

- Ben arkadaş değilim. Ben arkadaşı olursam babası kim olacak? Çok güzel bir ilişki ve paylaşımımız var.

ÖLÜMDEN DEĞİL ÖLÜM ŞEKLİNDEN KORKUYORUM

- Babanızı özlüyor musunuz?

- Aile değerlerine bağlısınız ve annenizin evi ortak buluşma noktanız… -Evet, aynen öyle. Aile kavramı benim için çok önemli. En mutlu anlarım ailemle olduğum anlardır. Orada olan eğitim ve ahlak topluma yansır. Siz çekirdek aileye ne kadar kıymet verirseniz toplumdan da o kadar kıymet alırsınız. - Kızınız Iraz ile ilişkiniz bir arkadaştan ziyade bir babakız ilişkisi mi?

86

- Özlemez olur muyum? Tabii ki… Babam benim için çok değerli bir insandı. Her zaman minnetle anarım. - Size aktardığı en baskın yön ne olmuştur babanızın? - Dürüst ol, yalan söyleme! Haksızlık yapma. Bizim için dominant unsurdur o. - Yıllar sizden ne götürdü, ne getirdi? - Yıllar benden ne götürdüyse karşılığında da getirmiştir. Götürdükleri ve getirdikleriyle


muhasebe yapmanın anlamı yok esasında. Siz yaşamı hedeflediğiniz şekilde yürekten, içten, çalışarak, paylaşarak yaşamaya çalışıyorsanız getirdikleri de olur, hücrelerinizden götürdükleri de olur. - Ne olması gerekiyorsa o mu olur? - Tabii ama bu demek değildir ki her şeyi olduğu gibi seyredeceksin… Kendi organizasyonunuzda elinizden gelen çabayı göstereceksiniz ama yaşamın da kâinatın da kendine göre bir organizasyonu var. Onun bozulmasına kâinat hiç izin vermez. Akışa bırakın ve olacakları kabul edin. Her şeyin bir nedeni vardır. - Bu tevekkül ve kader anlayışı mı? - Kader derken koyu kader değil. Büyük organizasyona saygı duymak… - Nedir o büyük organizasyon? - Siz ona kader diyorsunuz işte, ben ona öyle demiyorum.

olan bir adam kimliğine geçtiğinizi söylediniz. Elit olmak için böyle pahalı zevkler mi gerekiyor? - Öyle bir şey dediğimi hiç hatırlamıyorum. O elit noktalarını kendileri yorumlamışlar. Ben öyle bir şey demem yapı olarak. Ben sadece insanım. Hayatı elimden geldiğince doğru yaşamaya çalışıyorum. Paylaşmacı yaşamaya çalışıyorum. Evet, bu arada bir takım zevkleriniz değişebiliyor. Bunu elitizmle açıklayamayız. Şöhret kavramına hiç inanmam, sadece tanınma olarak değerlendiriyorum bu konumu. Sade bir insan olarak hâlâ mesleğini öğrenmeye çalışan ve mücadele eden biriyim. - Yıllardır tiyatro, sinema ve televizyondasınız ve hâlâ öğrenmeye devam mı yani? - Bunun sonu yoktur. Ünlü tiyatrocu Stanislavski ölürken “Tam tiyatroyu öğrenmeye başlıyordum ama ölüyorum” diyen bir insan. Onun için biz her şey bitti, her işi çözdük diye bir sonuca ulaşamayız. Her gün yeni bir şey öğrenebiliriz, öğrenmenin sonu yok.

- Nasıl ölmek istersiniz? - Ben ölümden korkmuyorum. Sadece ölümün şeklinden korkarım. Neyi hak ediyorsanız o şekilde ölürsünüz. - Bugüne kadar sorup da cevabını alamadığınız soru nedir? - Gereksiz yere sorduğunuz soruların cevabını alamazsınız. Ama gerekli ve anlamı olan bir durumda sorduğum soruların cevabını almışımdır. Alamadığım cevaplara bakarsak demek ki gereksiz soruymuş. (Gülüşmeler) - Selçuk Yöntem’in mutlu bir hayat sürmek için yöntemleri neler? - Şu ana kadar yaşanmışlığımda yaptıklarım, yapmayı düşündüklerim, ailem, dostlarım, arkadaşlarım… Budur. ŞÖHRET KAVRAMINA İNANMAM - Garsonluk dışında bilmediğimiz hangi meslekleri yapmıştır Selçuk Yöntem? - Konservatuvarı bitirip okumak için İngiltere’ye gittiğim zaman orada değişik bir yıl geçirdim. Garsonluk, sunuculuk, ütücülük yaptım, bulaşık yıkadım. Hayatın bayağı değişik ilgi alanları ile uğraştım. Tecrübe oldu. - Bir röportajınızda bu ‘halk adamlığından elit zevkleri 87


style köşe

Banu Eroğuz Demİrözü M-Onep Klinikleri Beslenme Uzmanı

Vücudumuzu daha az hareketli günlere ve uzun gecelere hazırlamalıyız Kışa girerken dikkat edilmesi gereken en önemli konu havadaki ısı değişikliğine uyum sağlayabilmek için metabolizmada meydana gelen azalmadır. Azalan metabolizma hızına yağışlı ve soğuk hava, yoğun iş temposu ve kısalan günler sebebiyle azalan fiziksel aktivite de eklenince kilo almak kaçınılmaz hale gelebilir. Bu sebeple yapılması gereken ilk iş yoğun kalori içeren besinlerin günlük hayattaki miktarlarını azaltarak ve daha dengeli bir beslenme düzenine geçmektir. Sık sık ve az az beslenmek, ara öğünlerde kan şekerini destekleyici besinlere yer vermek ara öğünü takip eden ana öğünde hem yavaş hem de az yenilmesine yardımcı olacaktır. Öğlen yemeğinin kuvvetli yenmesi durumunda akşam öğününü yağı ayarlanarak pişirilmiş sebzeler ve salata eşliğinde hafif geçirmek yine önem taşımaktadır. Yaz mevsiminin bitmesiyle birlikte su içiminde ciddi bir azalma meydana gelir. Sıcak içecekler daha fazla içildikçe suya olan ilgi de azalır. Unutulmaması gereken en önemli nokta suyun yerini meyve suları da dâhil olmak üzere hiçbir içeceğin tutmayacağıdır. Özellikle kafein içeren içecekler su atımını hızlandırarak vücudun suya olan ihtiyacının artmasına sebep olurlar. Yazın rehavetinden kurtulmak, tekrar enerji toplamak ve güçlü bir şekilde çalışmaya başlamak için tüketilecek gıdalar: Sağlıklı yiyeceklerden oluşan dengeli bir kahvaltı ile

88

güne başlamak çok önemlidir. Böylelikle hem kan şekerinin normalin altına düşmesi engellenmiş hem de metabolizmanın çalışmaya başlaması sağlanmış olur. Kahvaltıda ve aralarda çay ve kahve yerine C vitamini yönünden zengin olan meyve suları veya kuşburnu çayı tercih edilebilir. Aralarda omega -3 içeriği zengin ceviz, badem gibi yağlı tohumlar kilo alımına sebep olmayacak ölçülerde yenebilir. Bunların yanında çok az kahve konulmuş süt hem kan şekerinin toparlanmasına hem de kalsiyum ihtiyacını karşılamaya yardımcı olacaktır. Yemeklerde tüketilecek olan salatalar hem kilo kontrolü sağlayacak hem de zengin vitamin içerikleriyle gün boyunca düşen enerjiyi yenilenmesine yardımcı olacaklardır. Salata, meyve ve meyve sularında vitamin kaybının en aza indirilmesi için hazırlandıktan hemen sonra tüketmeye dikkat edilmelidir. Özellikle C vitamin çok süratli kayba uğramaktadır. Yemeklerde hayvansal veya bitkisel protein kaynaklarına gereken yer verildiğinde yorgunluk belirtilerinin hızla azaldığı görülecektir. Kolesterol sorunu olanlar kırmızı et yerine balık ve kuru baklagilleri tercih edebilirler. Yaz boyunca dengesiz beslenen ve yoğun tempodan dolayı bitkin düşen vücudumuz sonbahar mevsiminin sıcaklık dalgalanmalarından oldukça olumsuz etkilenir. Bu mevsimde birçok özellikle soğuk algınlığı ve bağlantılı hastalıkların görülme


A vitamini: Karaciğer, havuç, kayısı, kavun, yumurta, ıspanak, kabak, domates, karaciğer, brokoli, marul C vitamini: Limon, portakal, greyfurt, kivi, roka, maydanoz, yeşil sivri biber, kuşburnu, domates E vitamini: Tüm bitkisel yağlar ve yağlı tohumlar Selenyum: Deniz ürünleri, böbrek, yürek, etler Çinko: Bulgur, badem içi, ceviz, balık, et, karaciğer süt, yumurta, kuru baklagiller Magnezyum: Yağlı tohumlar, kuru baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, muz, tahıllar.

sıklığı artar. Hastalıklara yakalanmamanın ya da yakalandıysak da en azından hastalığı daha hafif atlatmanın ilk şartı bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Yaz biter bitmez bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilinen vitamin ve mineralleri içeren besinlere ağırlık veren bir beslenme programına geçildiği takdirde sonbahar sorunsuz atlatılacaktır. Vitaminlerden A,C ve E, minerallerden ise selenyum, çinko, magnezyum ve demir bağışıklık sistemini güçlendirirler. Bu vitamin ve mineraller aynı zamanda yüksek antioksidan özellik taşırlar. Antioksidanlar serbest radikal denen kansere sebep olma potansiyeli taşıyan ajanların hücreleri oksitlemesini önlerler. Doktorlar ilaç önermedikçe vitamin ve minerallerin doğal yollarla yani besinlerle alınmasına gayret edilmelidir. Sigara içenlerde C vitamini başta olmak üzere birçok vitaminin ve mineralin emilimi olumsuz etkilenmektedir. Bu sebeple sigara içenlerin içmeyenlere oranla vitamin ve mineral ihtiyaçları daha fazladır. Bunun için ağırlık verilmesi gereken besinler şunlardır:

Bağışıklık sistemini güçlendirmede diğer bir önemli grup probiyotik besinlerdir. Probiyotikler bağırsaklarımızdaki faydalı bakterilere benzerler. Kansere karşı da koruyucu etkileri vardır. Prebiyotik ise besinlerdeki sindirilemeyen gıda partikülleridir. Kalın bağırsaktaki faydalı bakterilerin üremesine yardımcı olurlar. Örneğin yoğurt ve kefir hem probiyotik hem de prebiyotik bir besindir. Güçlü bir bağışıklık sistemi için vücudun ihtiyacı olan proteinin alınması şarttır. Özellikle hayvansal kaynaklı protein kaliteli protein olarak kabul edilir. Ancak bu grupla birlikte hayvansal yağ alımı da olacağından kan yağlarıyla ilgili sorunu olan kişilerin sonbahar ve kış dönemimde protein ihtiyaçlarını karşılamak için kuru baklagilleri kullanabilirler. Kuru baklagiller neredeyse hayvansal besinlere yakın oranda protein içerirken hiç kolesterol ve yağ içermediklerinden kan yağlarını yükseltici etki de göstermezler. İyi bir protein kaynağı olan balık aynı zamanda kalp sağlığı için çok faydalı olan omega-3 yağ asitlerinden de zengindir. www.m-onep.com

89


style moda

Beymen Collection 2014-2015 Sonbahar/Kış Koleksiyonu, 90’lar ruhunu tasarımlarına yansıtıyor Beymen Collection, 2014-2015 Sonbahar/Kış Koleksiyonu’nda 90’lar ruhundan yola çıkarak dünyayı oyun bahçesi olarak gören, kendi macerasını yaratan, anlatacak birçok hikâyesi ve deneyimi olan, yenilikçi ve cesur bir kadının tasvirini yapıyor. O yılların dinamik siluetlerini günümüze uyarlayarak canlı ve özgür bir tavır ortaya koyan Beymen Collection, feminenlik ve maskülenlik arasında ince bir bağ kurduğu tasarımlarındaki yeni formlarla farklılaşıyor. Kruvaze parçalar, transparan bluzlar ve ten rengi pantolon-bluz ikilisi maskülen duruşu vurgularken, koleksiyonun genelinde yer alan dar siluetler feminen detaylara dikkat çekiyor.

90

Hayat görüşüyle filmlere, şiirlere ya da şarkılara konu olan, stiliyle ilgi uyandıran, kış aylarında şıklığından ödün vermeyen Beymen kadınının tercih ettiği önemli parçalar; gömlek, ceket ve kaban üçlüsü oluyor. Gün içinde rahat olmak isteyenler ise tercihini saç örgülü triko ve volümlü etek kombininden yana kullanıyor. Koleksiyonda açık gri ve kemik tonlarının hakim olduğu palto ve kabanlar Beymen Collection kadınının güçlü yanını, konyak, antrasit, pembe gibi renklere sahip yelek, elbise ve bluzlar ise zarif yönünü ortaya koyuyor. Bej, sarı, maun ve lacivert renkli tasarımlar daha klasik bir siluet sunuyor. Tüvit, ekose, çiçek ve siyah-beyaz alaşımlı desenlerle zarafeti temsil eden pantolon ve etekler, kendine güvenen kadınların tercihi oluyor.


91


style kahve molası

İskender Paydaş: Tarkan her yerde ön plana çıkar ‘Zamansız Şarkılar 2’ albümünde yer alacak parçaları nasıl belirlediniz? Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?

Kendisi istedi. Tarkan, kendi bestesiyle gelip “Böyle bir şarkı yapalım mı?” dedi. Ben de “Harika” dedim.

Şarkıların bir bölümü, ilk albümü yaparken hazırdı zaten. Şebnem Ferah’ın söylediği ‘Hep Karanlık’ ve Atiye’nin söylediği ‘Yetmez’ dahil dört şarkı bu albüme transfer oldu. Diğer şarkılar için de altı-sekiz aylık hazırlık süreci geçirdik. Nazan Öncel, Sıla ve Tarkan şarkılarına yoğunlaştım bu süreçte.

YENİ BİR SOUND ARIYORDU

İYİ BİR UYUM YAKALADIK En çok uğraştığınız şarkı hangisi oldu? En çok Tarkan’ın ‘Hop De’ şarkısı için kafa patlattık. Ben şarkıcı değilim; albüm yapıyorsam, prodüksiyonun, müziğin her şeyiyle farklı olması lazım. ‘Hop De’yi de İskender Paydaş ve Tarkan müziğinin birleşimi olarak ortaya çıkarmak için uğraştık. Şebnem’le de ‘Kadın’ albümünden sonra ilk defa birlikte çalıştık. Onunla da ‘Hep Karanlık’ta çok yoğun çalıştık. Bir aranjörün albümünde yer almak o sanatçıya ne katar; avantaj mıdır o sanatçı için? Bence avantajdır. Sanatçı, bu albümlerde her zaman yaptığı şeyden biraz daha farklı bir tarzda müzik yapabiliyor. Böylece daha farklı bir kitleye ulaşıyor.

Tarkan, neden sizin albümünüzde yer almak istedi sizce? Single olarak da çıkarabilirdi şarkıyı… Evet, yapabilirdi ama bu albümlerde sanatçılar kendi tarzlarında yapamadıklarını yapma özgürlüğüne sahipler. Tarkan da yeni bir sound arayışı içindeydi. Zaten bu şarkıdaki farklılığı hissetmişsinizdir. Ben ve Tarkan bir araya geldiğimizde böyle bir şey çıkıyor işte. Diğer şarkıcılar için de öyle. Mesela ‘Hep Karanlık’ şarkısını Şebnem’den başkası söyleyemezdi benim için. Sizin kendi albümünüz Tarkan’ın şarkısı üzerinden pazarlanıyor. Bu rahatsızlık veriyor mu size? Hayır, onun aranjmanını da ben yaptım sonuçta. Sıla’yla ve Atiye’yle yaptığımız şarkının bestesi bana ait. Tarkan; bulunduğu her yerde, her zaman öne çıkar. Bundan gocunacak olsaydım, beraber albüm yapmak istemezdim. Albüme çok büyük bir değer kattı Tarkan ama ‘Tarkan yeter ki olsun, albüm tutsun’ mantığıyla yola çıkmadık.

Tarkan’la nasıl bir araya geldiniz?

Şarkı kısa zamanda listelerde bir numaraya oturdu. Bu, Tarkan’ın başarısı mı, sizin başarınız mı?

Tarkan’la daha önce beraber şarkı yapmamıştık. Nazan Öncel’in yıllar evvel bir albümü için birlikte çalışmıştık. En son yine Nazan Öncel’in ‘Hadi O Zaman’ şarkısı için bir araya gelmiştik. İyi bir uyum yakaladık. Öyle olunca, bu albüme de bir şarkı yapalım istedik.

Tarkan, her zaman listelere birinci sıradan girer. Orada ne kadar kaldığı ve ne kadar ilgi gördüğü ise İskender Paydaş ile Tarkan’ın birlikteliğinin sonucudur. Çok güzel bir şey çıktı ortaya; klip de çok güzel oldu. Adile Sultan Sarayı’nda bir günde çektik klibi.

Albümde yer almasını siz mi talep ettiniz yoksa kendisi mi istedi?

KAYAHAN ÇOK ZOR BİRİ

92

Şu ana kadar yaptığınız ve kendi tarzınızı en iyi yansıttığını www.kunefendi.com


düşündüğünüz şarkı hangisi? Mirkelam’la yaptığımız ‘Her Gece’ şarkısı vardı. Kayahan’la yaptığımız çalışmalar, Şebnem Ferah’ın ‘Kadın’ albümü ve son zamanda da Atiye’yle yaptığımız ‘Yetmez’ parçası tarzımı yansıtıyor. Bugüne kadar çalışırken en çok zorlandığınız sanatçı kimdi? Kayahan çok zordur. O da ustalığından kaynaklanıyor. Bir şarkıya 90 farklı aranjman yaptığımı bilirim.

haşır neşirdim. Tencere tava çalarak başladım bu işe, sonra küçük bir davul aldılar bana. Okulda rock grubu kurduk, oralarda klavye ve davul çaldım. Birlikte müzik yaptığımız çocuklara ‘Sen şöyle çal’ diye direktifler veriyordum. O yaşlarda şarkıları düzenlemek hoşuma gitti. Aranjör olmaya çok erken yaşta karar verdim. Müzik grubunun bir parçası olmayı çok isterdim ama bir türlü olamadım. O yüzden bu albümlerde o grup çalışmasının özlemini gideriyorum.

SÖYLEYECEĞİMİ SÖYLEDİM, ŞARKICI OLMAM Müzik maceranız nasıl başladı? Babanızın besteci ve orkestra şefi olması etkili oldu mu? Evet, babam sayesinde müzikle çocukluğumdan beri

93


style sağlık

Metabolizmayı Hızlandırmanın İpuçları Yaş ve yaşam tarzına bağlı olarak metabolizmamız yavaşlıyor. Alışkanlıklarımızı değiştirerek hızlı bir metabolizmaya sahip olmak elimizde... Herbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy, öğün atlamadan sık aralıklarla yemenin, hafif egzersizler yapmanın ve bol su içmenin uyuyan metabolizmamızı uyandırmak için yapılması gerekenler arasında olduğuna dikkat çekerek bazı ipuçları verdi. Şehir ve çalışma hayatına bağlı olarak hareketsiz yaşam, düzensiz beslenme metabolizmamızı yavaşlatarak kilo almamıza neden oluyor. Aldığımız besinlerin kilo yerine enerjiye dönüşmesi için daha hızlı bir metabolizmaya sahip olmamız gerekiyor. Herbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy, daha hızlı bir metabolizmaya sahip olmak için yapılması gerekenleri açıkladı. Herbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy’dan yavaşlayan metabolizmanızı uyandırmanın püf noktaları: Azar ama Sık Yemek Yemelisiniz! 3-4 saatte bir beslenmek metabolik faaliyetlerin düzenli çalışmasını, kan şekerinin düzene girmesini ve enzim - hormon sisteminin düzgün bir şekilde işlemesini sağlar. Azar azar ve sık sık yemek metabolizmamızı çalıştırmak için en önemli

94

bileşendir. Öğünlerinizde Karbonhidrat-Protein-Yağ Dengesine Dikkat Etmelisiniz! Ara ve ana öğünlerde tek tip bir besin grubu yerine tüm besin gruplarını almak (karbonhidrat-protein ve yağlar ), bunları yakan enzimlerin düzgün çalışmasını ve metabolizmamızın aktif olmasını sağlar. Öğünlerden Sonra Hareket Etmelisiniz! Kahvaltı yaptınız veya akşam yemeğinizi yediniz, hemen televizyon veya bilgisayar karşısına oturmayın. Ne yaparsanız yapın öğünlerden sonra hareketli olmaya gayret edin. Öğünlerden sonra hareketsiz kalmak, kan şekerini düzenleyen hormon olan insülinin daha fazla salgılanmasına neden olup metabolizmamız üzerinde negatif etki yaratacaktır. Bu nedenle yemeklerden sonra 10-15 dakika hareket etmeye özen gösterin. Haftada En Az 120 Dakika Kaslarınızı Çalıştırmalısınız! Kas kitlemizi korumak, giderek aktivitesi düşen hayatımızda hareketli olmayı sağlamak için düzenli egzersiz yapın, yüzün, yürüyün, koşun, dans edin. Haftada en az 120 dakika kaslarınızı çalıştıracak bir egzersiz yapın, hayatınız hangisini yapmanıza el veriyorsa.


Su İçmelisiniz! Vücudumuzun yarıdan fazlası sudur ve her tür metabolik faaliyet neredeyse suyun içinde gerçekleşir diyebiliriz. Özellikle de sıcak geçen yaz günlerinde, metabolik faaliyetlerin düzgün gerçekleşmesi için hepimizin suya ihtiyacı vardır. Günde en az 6-7 kere idrara çıkmanızı sağlayacak kadar suyu mutlaka tüketin. Ana ve Ara Öğünlerinizde Kalsiyuma Yer Vermelisiniz! D vitaminini en güzel aldığımız yaz mevsiminde, vücudumuzda en çok bulunan mineral olan kalsiyumu düzenli olarak tüketin. Süt-yoğurt-ayran-cacık – kefir ana ve ara öğünlerinizde mutlaka bulunsun. Yetişkin bir bireyin günde en az 2 su bardağı süt veya yoğurda ihtiyacı vardır. Metabolizmamız Nasıl Çalışır? Herbalife Türkiye Danışman Diyetisyeni Canan Aksoy metabolizmanın nasıl çalıştığı hakkında şu bilgileri verdi: “Metabolizma en temel anlamıyla vücuttaki tüm kimyasal değişimleri içine alan bir süreçtir. Bu süreç, besinin vücuda alınmasından başlayıp enerjiye dönüştürülmesine kadar devam eder. Bazal metabolizma ise nefes alıp- vermek, kalp ritmini sağlamak gibi vücudun temel gereksinimleri için kullandığı enerjidir.

95





Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.