aydabir. M AY I S 1 5
“Huzur Penceresi” -Gülden Budak
05 PENCERELER AÇMAK
BİR DİL BİR PENCERE
KARS’TAN BİR PENCERE
ANKARA PENCERELERİ
BENİM SOKAĞIM, DARIO MORENO SOKAĞI
ABAZACA RÜYALAR GÖRMEK
HOȘGELİȘLER OLA MUSTAFA KEMAL PAȘA!
GAZETE SOLFASOL
SIMPLICITY
1
aydabir. bir Genç İși Kooperatif girișimi
“Bir pencere, bakmaya Bir pencere, duymaya Bir pencere, yeryüzünün yüreğine ulașan tıpkı bir kuyu gibi Tekrarlanan mavi șefkatin enginlerine açılan. Yalnızlığın küçücük ellerini Cömert yıldızların verdiği gece bahșiși kokularıyla Dolduran bir pencere Belki de konuk etmek için güneși șamdan çiçeklerinin gurbetine Bir pencere, yeter bana “ -Füruğ Ferruhzad
Katkı Sunanlar editor@aydabirdergi.com
reklam@aydabirdergi.com
Betül Kotan Atak (Konuk Editör)
Berkin Șafak Șener (İdari ve Mali Editör) Semuhi Sinanoğlu
Baran Bayraktar (Teknik İșler Koordinatörü)
(İçerik Editörü)
Elif Özgür (Sosyal Medya Koordinatörü)
Burçin Ceren Olçum
Emre Bostancı (Görsel Danıșmanı)
(Tasarım Editörü)
Ezgi Mutluer (Görsel Danıșmanı)
Ece Kural Esra Șimșek Çelik Erengezgin Mehmet Kuzu Ketse Yasin DURMAZ
SIMPLICITY
2
Bașlarken...
05 SEMUHİ SİNANOĞLU @semuhi
“Abi biliyorum Cuma akșamı, çok
Neyi sevdiğinizi, alıșkanlıklarınızı bilen
kalabalıktır șimdi orası, rezervasyon da insanların var olduğu yerlerdir iște. Keyapmadım ama önemli misafirim var.
limelere bile ihtiyaç duymazsınız ba-
3-4 kișilik yer açabilir misin bana ya?”
zen. Kelimelerle susmayı öğrendiğimiz bu zor yıllarda, susarak anlașmayı
“Sana yer ayarlayamayacaksak
bildiğimiz yerlerdir oralar. Müdavimlik,
dükkânı kapayıp gidelim. Atla gel, hadi.” esrarlı bir hasbihâldir. Her zaman gidecek bir yerinizin
Gitmek güzeldir elbet ama ya hep geri
olmasıdır müdavimlik. Dünyada
dönebileceğiniz yerler olmasa? Kaçıp
yerini bulamamıș insanlar için onlara
gitmek istediğiniz bir memleketi hâlâ
ayrılan bir yer olması ne demek, bilir
çok seviyor olușunuz da bundan değil
misiniz? Uzakta bir yerde, sizin gelip
midir? Memleketçilik de bir tür müda-
doldurmanızı bekleyen bir boșluk
vimliktir iște.
vardır iște. Kalbindeki boșluğu doldu-
ramayan adamlar, böyle teselli ederler
Elbet bir sese, bir dokunușa, eğik bir
kendilerini.
serçe parmağına, savrulan bir saç teline de müdavim olabilir insan. Sahi așk
Her iș çıkıșı aynı meyhaneye giden
da bir müdavimlik biçimi değil midir?
adam, tek bașına da otursa her za-
manki köșesinde, yalnız değildir artık.
Hâlden anlayan, yüreklerimizdeki
Müzeyyen Abla gelir oturur arada
boșlukları dolduran o güzel yerlere ve
karșısına, görmezsiniz siz. Müdavimlik, insanlara ithaf ettik bu sayıyı. bir çoğulluk halidir.
Belki bir derginin de müdavimi olabilir
“Her zamankinden mi abi?”
insan, ne dersiniz?
“Her zamankinden.”
01
SIMPLICITY
3
02
SIMPLICITY
4
“Pencereden göründüğü kadarmıș hayat.” Bejan Matur
Küçük bir pencere. Tut kolundan çek kendine. Bak sana sonsuzu vaat etmekte. Sana rüzgarı, sana yağmuru, sana karı getirmekte. Fısıltılara ver kulağını, dinle. Ardına kadar aç pencereyi, iște duymuyor musun seni hayata davet etmekte... Yürekler acısıymıș yalnızlığın, ne yalan. Bir tek penceren bile yok mu, ıșığı sızdıran. Kușlar ne güzel ötüyor, iște çocuklar da çığlık çığlığa. Eskici diye bağırıyor yașlı adam, bozacıdan biraz geride. İçine çek gökyüzünü, yalnızlığa ilaç niyetine. Tamam içeride duvarlar, tamam içerde karanlık var. O zaman durma daraldıkça yüreğin, koș pencereye. Güneși sığdır içine, birazdan ay da çıkar. Ama aslında içeride veya dıșarıda olmak kimin umurunda. Her iki tarafı da senin kılan bir pencere var olduktan sonra. Hem gökyüzüne açılmasa ne çıkar, bazen pencereler boșluğa bakar. Gün doğar, gün batar, mevsimler geçer, pencere hepsine șahitlik eder. Kıș geride kaldı, havalandırma vaktidir yürekleri. Aydabir, iște bu yüzden sizin için açtı tüm pencerelerini. Betül Kotan
02
SIMPLICITY
5
“Watching the Ferry” by Ceyhun Ișık / CC BY MAZİPEREST
@Web
Akșamüstü Bir Sergüzeșt İzlemeden Olmaz
Bir Pazartesi ikindi vaktini Kordon’da
teye teșrif etmiști Karșıyaka vapuru-
geçirebilen șanslı iki kișiydik.
nun safa pezevenkleri.
Ayaklarımız altında bankın eski sahiplerinden miras çekirdek
Senin yine gitmen gerekti, tabii. Zaten
kabukları, gözlerimizin önünde artık
böyle miskin ve mutlu havalarda
bize büsbütün alıșan martılar -bize
birlikteliği bozma cesaretini ilk sen
en samimi bakanın adını Hulusi
gösterirdin. Tartıșageldiğimiz Wells’in
koymuștuk-, bașımızın üstünden
yeni romanı dahi bu cesaretini kırmaya
pike yapıp yükselen karga, hepsi
yetmedi; ürkekçe açmaya çalıștığım
sanki bizi bekliyormușçasına bu
muhabbet penceresi yine estirdiğin
mesut tabloyu tamamlıyordu. Allah
hırçın poyrazın cereyanıyla kapandı.
babanın yağmura verdiği aradan
Sohbeti sürdürmek için yedekte
istifade yorgun ve sakin bir serinlik
tuttuğum ve gidișlerini çoğu kez
çökmüș, gün batımı șerefine güver-
erteleme kudretini gösteren siyasi
04
SIMPLICITY
6
meseleler de çarpan pencereye
ne yok?
kendimi alamıyordum-)
sıkıșan perdeler gibi mahzun ve
-Aah, oğlum ah, ne neșesi. Memurda
-Neyse, hep ben konuștum yahu,
burușuk kaldı.
neșe ne gezer? Bașımızı kaldıracak
senden n’aber?
vakit yok, hem eve de gidesim yok,
-Eksik olma T., koșturmaca,
Gün batana kadar artık yurt
bilirsin ya, benim çifte mesai, biri
bıraktığın gibi. Ben de iște șeye
bellediğim bu bankta oturmak
biter öteki bașlar evde. Zoraki kocalık
doğru yollanıyordum…
istiyor, akșamı düșünmekten ölesiye
zor zanaat. Dairedeki ișleri de sorma
-Ohoo, senin mekana mı yine?
kaçıyordum. Ayaklarım beni kendime
gitsin…
Oğlum, müdavimi oldun bak buranın,
hala itiraf edemediğim bir alıșkanlıkla
-(Cümlenin devamında bașımı
yoksa seni bağlayan bașka șeyler mi
aynı istikamete doğru sürüklerken
onaylar vaziyette düzenli aralıklarla
var oraya?
-yazarın isim uydurmaktan üșendiği-
sallıyor, göz ucuyla batmakta olan
-(alıșkanlıkla itham edilmek nedense
T. ile karșılaștım.
güneșe bakıyor, mekanda hangi me-
rahatsız etmiști beni) Yok yahu ne
zelerden söyleyeceğime karar vere-
müdavimliği, gidiyoruz iște, yerimi
-Ohoo, hiç selam sabah yok!?
miyor, muhabbetin bitișiyle güneșin
hazır ediyorlar, ayıp olmasın diye,
-(beni önceden görmüș olmalı ki ge-
batıșı arasına en azından bir kadehi
icabet ediyorum.
ciken selamımın hesabını soruyordu)
nasıl sıkıștırırımın hesabını yapıyor
-Ooo, beyimizin yeri de belliymiș,
Estağfurullah efe’m, selamsız geçilir
-ve tüm bunlar yetmezmiș gibi sağ
neresi ola ki? Müdavimlerin yeri
mi? Neșeniz yerinde bugün, ne var
yanımdan geçen afete bakmaktan
pencere kenarıdır ya, benim de
05
SIMPLICITY
7
sorduğum soru!
“Gönül penceresinden ansızın bakıp geçtin,
Alıșkanlık aslında insanın kendine
Bir yangının külünü yeniden yakıp
itiraf etmekten ısrarla kaçındığı
geçtin
ama bir bakıma bilinçli bir tekrarla-
Madem ki son șarkının kırık bir güf-
ma haliymiș, yeni anlıyorum. İnsan
tesiydin
büsbütün bilmeden müdavimi oluyor
Niçin yarım bıraktın, neden bırakıp
bir șeyin. O șey ki mesela bir pencere
geçtin.”
kenarında, kulağında Rumdan kalma bir gazel, tabağında istikrarlı misafire
Suç bende değil, inan sevgili okur,
özel tadımlık, farkettirmeden parçası
suç bu söylenemeyeni söyleyen
oluyor günlerin. Böyle düșünürken
hicaz șarkıda,
günün kalan kısmına, nereye gittiğini
suç bu șarkıya tesadüf ettiren me-
pekala bilen ayaklarıma bıraktım.
kânda, suç șu emektar pencere kenarında
Vardım varılacak yere. Kapı açıldı
yıllar var ağırlar yalnızlık müdavimini.
teamülen güleryüzle.
06
SIMPLICITY
8
Bir Reklamd覺r
SIMPLICITY
9
ÇELİK ERENGEZGİN
@Web
Gönül Penceresi Pencereler, dünyaya açılan
kuzeye biri güneye baksın pencereni-
kapılarımızdır. Umuda ve aydınlığa
zin, esintisine cihan değer evinizin...
daima açık olan. Kapı; biraz da korkuya kanattır aslında. Sevilene
Bazen; evin en süslü, en sevimli
açık ama korkulana kapalı olması
köșesi oluverir o pencerenin önü. Ba-
beklenen. Pencereler ise hiç açılmasa
zen; nenemizin dantelleri süzer gün
da bizi hayata bağlayan, doğaya
ıșığını, bazen; çiçekli bir basma perde,
uzanan elidir evlerimizin. Ișık girsin,
doğayı resmeder penceremize. Me-
yeșil girsin, güneși misafir etsin
vsimlik çiçeklerle bezenir önü arkası
isteriz yuvamıza. Açarız ardına kadar
ya da camdan balonlarla, sarkıt
kanatlarını; hava girer, hayat girer
süslerle, bizimki gibi. Bu da öyle bir
içeriye. Her șey tazelenir! Hele biri
pencere iște. Az biraz mimarca ama
08
SIMPLICITY
10
çok biraz eșimce! Yani onun tarifince.
Dibinden minik deremiz akmakta.
Nice anlam yüklü pencereleriniz
Adı; gönül penceresi!
Penceremiz, evimizin doğu ve batı
vardır umarım. Yașam dostunuz,
yönünde sınır bekçisi olan; asırlık dut
sevinç ortağınız ama yeri geldiğinde
Eski ahșapçılık da var ya serde. 34
ağacının birine de kol kanat germe-
hüznünüzü paylaștığınız, teselli
sene önce, vallahi kendi ellerimle
kte. Dut ağacı, ipek șehri Bursa’nın,
aradığınız. Yâri beklerken bașından
yaptığım evimizin batı duvarını, bir
maalesef kere maalesef, hıyanet
ayrılamadığınız, çocuğunuzu
metre öteye tașırken, yani salo-
ettiğimiz emaneti! Ne mutlu ki üç
uğurlarken dualar yolladığınız, hayata
numuzu genișletirken, o niyete
beș tanesi hala bahçemizde. Artık
açılan kapılarınız. İyi bakın onlara,
atölyemizde yaptığımız bu pencere
eșimin “Gezginler Kahvesi” ve ahșap
açık tutun ufkunuzu, hem sırdașınız
de yerini buluverdi aslında. Çünkü,
atölyemizin eski mekânı olan “ipek
hem can yoldașınız pencerenizi...
kıyamadık bahçe ile aramıza duvar
büküm atölyesi” de, o dönemin
çekmeye. Doğayı tașımak istedik
son hatıralarından. Bu vesile ile bir
yuvamıza.
iki pencere de o kerpiç mekândan sesleniyor sizlere.
09
SIMPLICITY
11
Bir Reklamd覺r
SIMPLICITY
12
MEHMET KUZU
@mehmetkuzuizmir
Benim Sokağım, Dario Moreno Sokağı Kentte yașamanın belki de en büyük
İzmir, körfezin etrafında bir inci
zorluğu, kent kültürünü olușturan
gibi dizili tepelerinin, yokușlarının
öğelerin, değerlerin her an yok
arasında sokaklarını korumaya
olmayla karșı karșıya olmasıdır.
çalıșıyor.
Yașadığımız yerde, yașamın getirdiği
Benim sokağım da iște betonların
yoğunluk, hızlı geçen zaman ve
arasında kalmıș ancak kendine çok
sürekli tüketime yönlendiren dıș
fazla yaklaștırmadığı binalara karșı,
etkenler, kentin direnircesine sahip
çevresinde bir sıra ağaç bulundu-
çıktığı mirasını da görmezden gelme-
ran Dario Moreno Sokağı! İzmir’e
mize neden olabiliyor. İzmir’in direniși gelenlerin görmeden gitmediği Tarihi de belirli bölgelerde bașarılı olmuș
Asansör’ün önündeki sokağım, bu
durumda. ‘Büyükșehir’ler arasında
șehirde sokakların direnișinin simge-
en fazla tehditle karșı karșıya olan
si olarak yıllara meydan okumakta...
11
SIMPLICITY
13
Sokağımın en sevdiğim yönü yıllar
kentin büyük sorunlarını da büyük
Hepsinden güzeli sonunda be-
önce inșa edilen İzmir’e özgü
sevinçlerini de içinde barındırır. Bu
nim sokağım denize çıkar, imbat
mimariyi barındıran evleri koruyor
kadar göz önünde olunca ister iste-
yüreğinizi okșar. Kooperatifçiliği
olması. Dario Moreno’nun İzmir
mez hem “tünellere” maruz kalırsınız
Türkiye’ye getiren ve öncüsü olan
așkını hissederim her zaman.
hem de “büyük projelere”. İște
Mithat Pașa’nın adının verildiği
Kendimi sokağın ortasına bırakıp
böyle anlarda, begonvillerin açtığı
caddeden karșıya geçtiğinizde
gökyüzüne bakmak istediğimde,
sokağımda, yıllar içinde yıpranmıș,
Körfez karșınızdadır. Biner bisiklete,
sokak boyunca dizilmiș evlerin
zamana yenik düșmüș evlerin, son
Konak’tan Karșıyaka’ya karșı mis
kollarını açıp bana kanat gereceğini
iki üç yıl içinde yeniden ayaklandığı
gibi deniz kokusu ile yol alırsınız.
düșünürüm. Çocukluğumda sıra
yerde umutlarımız yeșerir. İçimizi
Sonra akșam olunca mehtapta
sıra dizili, birbirini kesen sokakların
heyecan kaplar. Öyle ki, Dario
Dario Moreno dinlerken canınız balık
arasında saklambaç oynadığım,
Moreno, yeni evlenen çiftlerin de
çeker. “Sordular seni neredesin?”
istediğimde kolayca saklanabildiğim
uğrak noktası artık. Mutluluklarını
derken yüreğiniz hoplar, derin bir
günler gelir aklıma... İște İzmir için
ölümsüzleștirmek, en güzel günleri-
nefes alır, iç çekersiniz. Așık olmanın
de yok edilme korkusuyla saklam-
nin heyecanını, sevincini Dario Mo-
tam zamanı. Bahar da geldi, benim
baç oynarken kendini saklayabildiği
reno sokağının kulağına, fısıldamak
sokağıma uğramaz mısınız?
yerdir, Dario Moreno Sokağı. Kentin
için, kardeșlerim Bengi ve Burhan’ın
Bizi yok eden, duygularımızı ta-
direnișten yorulduğunda, mücadeleyi
yaptığı gibi... İki pencere arasından
hrip eden beton yapıların ve tüke-
sürdürürken üstüne gelen ’tünellere’
bakarken birbirlerine, arkadan kedi-
tim alıșkanlıklarının, gözümüzü
karșı çıktığı, nefes aldığı yerdir benim
lerin ilgili seyredișleri, arkada cumbalı
karartmasına izin vermeden bizi
sokağım.
evlerin tanıklıkları, hepsi ayrı bir film
enerjisiyle güçlendirecek sokağımızı
İzmir’in kalbi niteliğindeki Konak,
karesi, hepsi hafızamda...
bulmanın tam zamanı.
12
SIMPLICITY
14
Bir Reklamd覺r
SIMPLICITY
15
Fotoğraflar: Utku İLCİHAN
KETSE YASİN DURMAZ
Bir Dil Bir Pencere: Abazaca Rüyalar Görmek “Dün gece bir rüya gördüm.
UNESCO’nun raporuna göre
Size anlatamam.
Vubıhça ile akraba dillerden olan
Çünkü Vubıhçaydı…
Çerkesce (Adigece) ve Abazaca da
Yüreğim fazla dayanmaz biliyorum.
yok olma tehlikesi altında olan diller
İçime atsam olmuyor, dilime vuruyor.
atlasında.
Anadilimle anlatmak istiyorum,
77 yașındaki Ajiba Faruk Amca,
unutmayı ve unutulmayı…”
Abazaca rüyalar son bulmasın diye
Dedi Tevfik Esenç.
anadilini öğrenmek isteyenlerin
Ve Esenç’in son rüyasıyla birlikte, Kuzey evlerine kadar gidip bu kadim dili Kafkasya’nın 80 sessiz 2 sesli harfe
öğreten bir kültür emekçisi.
sahip dili Vubıhça; anavatanından çok uzakta; burada, Anadolu’da katıldı ölü dillerin arasına.
14
SIMPLICITY
16
Abazaca rüya görüp anadilinizde
me öğrendim. Sonra da öğretmeye
seyretmiyorum. Akranlarım arasında
düșündüğünüz oluyor mu?
bașladım.
fazla arkadașlarım yok. Onların
Bazen. Çok az Abazaca rüya
konuștukları konulara giremiyo-
gördüğüm oluyor. Fakat
Kendinizi bu ișe adamıș, görev
rum. Birisi bana gel Abazaca öğret
düșünürken daha fazla… İki türlü
edinmiș gibisiniz?
derse gidiyorum öğretiyorum.
de düșünüyorum ama Abazaca
Benimki daha ziyade alıșkanlık.
Boș zamanlarımı geçiyorum. Boș
düșüncem rüyalarımdan daha fazla.
Herkesin bir alıșkanlığı var çünkü.
zamanım da bol bu yașta. Efendim
Șimdi birisi kalkar gider bir akranıyla
orda bir iki saat geçiyor. Gidip gelir-
Kirille anadilinizde okuma yazmayı
geyik muhabbeti yapar, havadan
ken iki saat geçiyor. Akșam oluyor
nasıl öğrendiniz?
sudan bahseder, efendim ondan
uykum geliyor yatıyorum. Alıșkanlık…
Merak ettim… Ben Abazayım. Abaza
sonra da beraber kahveye giderler
köyünde doğdum. Annem de babam
kahvede oyun oynarlar benim öyle
Abazaca’nın kaybolma sebepleri
da Abazaydı. Konușmayı biliyordum.
alıșkanlıklarım yok. Bunu vakit geçir-
sizce nelerdir?
Sonra okuma yazmayı öğrendim.
mek için yapıyorum. Kahveye gidince
Aileler… Gönüllü kaybediyoruz
Merakla bașladı… Birisi bana bir
yalnız bașıma oturuyorum. Oyun
biz dilimizi. İstesek kaybetmeyiz
alfabe buldu verdi ve kendi kendi-
oynamıyorum, oyun
ama önemini bilmiyoruz, ne ișe
15
SIMPLICITY
17
yarar diyoruz. Mesela șimdi ben
konușmaya bașladılar. Öyle öyle
ben bunu araștırayım falan der
insanlara Abazaca öğrenin diyorum
bu sefer insanlar eve dönünce de
ama araștırırsam da ne ișe yara-
“bana gerekli değil” diyor. “Ben her
Türkçe konușmaya bașladı. Radyo-
yacak diye de diyebilir belki bilmi-
ihtiyacımı Türkçe anlatabiliyorum”
yu açıyor Türkçe, televizyonu açıyor
yorum. (gülüyor) Bizim bi dünya
diyor. Abazacayı kaybetsin de yeter
Türkçe. Zaten dinleyen olsun olmasın
Türkçe öğretmenimiz var, İngilizce
ki güzel Türkçe konușsun, yeter ki iyi
televizyonlar evde kapanmıyor
öğretmenimiz var, Fransızca
İngilizce öğrensin diye düșünüyorlar.
sürekli açık. O zaman ne olacak?
öğretmenimiz var. Abazayım diyorlar.
Her șeye müșterisi var mı diye
Kaybolacak. Ama dil, delik cebinden
Abazacadan haberleri yok. Aslında en
bakıyorlar. Bunu parayla ölçüyorlar.
demir para düșer gibi kaybolmaz.
iyi bunlar öğrenir ve öğretirler. Çünkü
Anadil parayla ölçülmez. Ölçünce de
Yani büyüklerimiz biraz ilgilense bu
grameri biliyorlar. Bir yabancı dilin
bir șey getirmez.
iș pek öyle hemen kaybolmaz. Yeter
hocalığını yapan insan Abazacayı
ki bilenler, yașlılar, köylüler ilgilen-
da pekala öğrenir ve öğretir. Onları
Abazaca neden ve nasıl kaybolmanın
sinler, konușsunlar. Merak olması,
teșvik etmek gerekiyor. Kurslar
eșiğine geldi? Ne yapılırsa bu gidișat
meraklısı olması lazım. Hem șimdi
yapmak lazım. Köylere gidip sürekli
düzelebilir veya sizce düzelir mi?
cihazlar çoğaldı. Cihazlara kayıtlar
çocuklara sevdirmek lazım. Nasıl
Karșıda anlayan kimseyi
olursa dil kalır belki… İlerde merak
sevdirebiliriz? Çizgi filmlerle
bulamayınca o dil konușulmuyor. Di-
eden kimse bir șeyleri karıștırırken
sevdirebiliriz, müziklerle
lin karșılığının olması lazım. Evlerinde
cihazlara, kayıtlara bakar; inter-
sevdirebiliriz. Ama bir iki kișiyle
konuștular, dıșarı çıkınca dilini anla-
neti, bilmem neyi, yazıları mazıları
olacak iș değil el birliğiyle yapmamız
yacak kimseyi bulamayınca Türkçe
karıștırırken böyle bir dile rastlar,
gerekiyor.
16
SIMPLICITY
18
Abazaca kaybolunca dille beraber neleri kaybolmuș sayabiliriz? Abazacanın kendisine has bir üstünlüğü bilmem nesi yok. Her dil özeldir. Ama ben Abazayım diyorsam ben Abazacayı bilmeliyim. Anadilini kaybeden toplumlar kimliğini kaybediyor, sadece geçmișini değil geleceğini kaybediyor. Mesela bazı gençlerle karșılașıyorum. Ben Abazayım diyorum. Benim babam da Abazaydı diyor. Bak neyi kaybediyoruz ben yașadığım olayla anlatayım. Șimdi bir dernekte nasıl olduysa birkaç kiși oldu 3-5 kișiye ders veriyorum. Dernek de daracık bir yer. Ders verirken misafirler geldi. Misafirleri götürüp oturtacak ayrı bir salon, oda olmadığı için bizim ders yaptığımız yere gelip oturdular. Biz de derse ara verdik. Gelen misafirlerden biri arkadașlarını tanıttı. Bu iște bilmem kim, bu iște bilmem kim… Benim ders verdiğim öğrencilerden biri de beni misafirlere tanıtırken; (bak șimdi dikkat et, Abaza öğrencilere Abazaca öğretiyorum!) nasıl tanıttı biliyor musun? “bu da
“Bir dil az sayıda insan tarafından konușulduğu için değil, bilenler o dili konușmadığı için yok olur.” Bask Atasözü
17
bizim yabancı dil hocamız” diye tanıttı. Ee bu kadar yabancılașmıș. Yabancı dil öğrendiğini zannediyor. Dil kaybolunca iște böyle aidiyet de kayboluyor.
SIMPLICITY
19
Bir misafirperverlikti onunla tanıșmamıza vesile olan. Bir bölge sanatçısı. Akordeonuyla bize șarkılar çalarken “Hoșgelișler Ola Mustafa Kemal Pașa” șarkısının aslında Azerice yazıldığını ve Pașa’nın ilk Kars ziyaretinde bestelendiğini anlatıyor.
SEMUHİ SİNANOĞLU @semuhi
ECE KURAL
18
@mail SIMPLICITY
20
Bir Reklamd覺r
SIMPLICITY
21
ESRA ȘİMȘEK
Yeșilçam Hikâyeleri Yapımcı ve yönetmen Atıf Yılmaz 1926’da Mersin’de doğdu. Bir süre film eleștirmeni, ressam ve senaryo yazarı olarak çalıștıktan ve iki filmde yönetmen yardımcılığı yaptıktan sonra, 1951’de ilk konulu filmi “Kanlı Feryat” ile yönetmenliğe bașladı. O tarihten beri 110 filme imza atan Atıf Yılmaz’ın filmleri birçok ulusal ve uluslararası festivale katıldı ve pek çok ödül kazandı. Așağıdaki parça 2002 tarihli “Bir Sinemacının Anıları” adlı anı kitabından alınmıștır.
Meğer Nur’u çok iyi tanımamıșım. Ertesi sabah Sohban’ın kapısı çalınıyor. Esneyerek kapıyı açıyorum. Karșımda Nur duruyor, elinde bir bavul, yaygın deyimle bana kaçmıș. Böylece kız da kaçırmıș oldum, ama bunun da tadını çıkaracak, erkekçe bir duyguyla onurunu tașıyacak halim pek yok.
istiyor. “Durumu biliyorsun” di-
Nur iyice keyifsiz. Konușacak
itibar etmeyeceğini çok iyi biliyorum.
önemli sorunlar varmıș. Beyoğlu’nda
Meğer Nur’u çok iyi tanımamıșım.
pastaneye giriyoruz. Durum az
Ertesi sabah Sohban’ın kapısı
sonra anlașılıyor. Nur’u isteyen-
çalınıyor. Esneyerek kapıyı açıyorum.
ler çıkmıș, ailesi onu evlendirmek
Karșımda Nur duruyor, elinde bir
20
yorum. İș yapmayan iki kötü film yönetmișim, ișsiz ve parasızım. Kalacak evim bile yok. Sohban Ağabeyimiz Gümüșsuyu’nda yeni bir eve tașınmıș, orada kalıyorum. Bu bilgileri özenle verip “Ama istersen kalk gel” diyorum. Nur gibi aklı bașında bir kızın böyle bir teklife
SIMPLICITY
22
bavul, yaygın deyimle bana kaçmıș.
Sohban’ın evinde birlikte yașamamız
Çıldıracağım, sevgili eșimi terk edip
Böylece kız da kaçırmıș oldum, ama
olası değil, Nur’u oraya naklediyoruz.
sinek kovalamaya bașlıyorum.
bunun da tadını çıkaracak, erkekçe
Aradan detaylarını anımsamadığım
Küfürler, tavana, pencereye fırlatılan
bir duyguyla onurunu tașıyacak
uzunca bir süre geçmiști. Hürrem
kitaplar, terlikler. Sabaha karșı, sinir-
halim pek yok. Sohban, daha çok da
Erman’la İstiklal Caddesi’nde yürüyo- lerim gerilmiș, kan ter içinde sineği
ben, șașkınlığımızı belli etmemeye
ruz. “Niye evlenmiyorsunuz?” diyor.
susturmayı bașarıyorum. Nur’la o
çalıșarak Nur’u içeri buyur ediyoruz.
“Para yok” diyorum. Çıkarıp 600 lira
güne kadar, özel zaaflarımızın fark
Sohban her șeyi olağan karșılamaya
veriyor. Evleniyoruz. Kurtuluș’ta iki
edileceği, kabul edilebileceği ya da
alıșmıș. Bir de, ne de olsa ev sahibi.
odalı küçücük bir ev. Nikah sonrası
edilemeyeceği kadar hiç birlikte
Nur’u ağırlamaya çalıșıyoruz. Nur o
eve gelen arkadașlar var. Mahalle
olmadığımızı, onun dehșet içinde
evde ne kadar kaldı hatırlamıyorum.
bakkalından veresiye ilk alıșverișimizi
beni izleyen bakıșlarıyla karșılașınca
Klasik namuslu erkek tavrıyla,
yapıyor, üç beș șișe șarap alıyorum.
düșünüyorum. Kim bilir o neler
pedere bașvuruyorum. Babam o
Sinek vızıltısı beni perișan eder.
düșünmüștür?
sıralarda yeni bir hanımla evlenmiș.
Evde kaldığımız ilk gece yatağa girer
Șișli civarında bir yerlerde oturuyor.
girmez bir sinek vızıldamaya bașlıyor.
21
SIMPLICITY
23
1916 İstanbul doğumlu Akad “Sinemacılar Kușağı”nın ilk temsilcilerindendir. Așağıdaki parça “Ișıkla Karanlık Arasında” adlı deneme biyografisinden alınmıștır.
ișareti olan yüzlerle karșılașırsınız.
Osman “Film bașına üç bin beș yüz
“Osman Seden?” diyorum. Hemen
lira” diyor. Bu büyük para. Hürrem
kapıya yakın bir odada, masanın
Erman’dan aldığımın iki mislin-
gerisinden kalkıyor. Karșımda,
den biraz fazla. Bașımı sallıyorum
kumral hafif dalgalı saçları, pem-
sadece. Onları nikâhıma çağırıyorum
be beyaz yanaklarının ortasında
ve izin istiyorum, odanın kapısından
duyarlı dolgun dudakları, toplu ama
çıkarken Șakir Seden “Para ister
șișman denemeyecek vücuduyla,
miydiniz?” diye soruyor. İstemeye
yarı inik göz kapakları gerisinden
dilim varmamıștı, öylesine yoğun,
akıllıca bakan bir genç. “Ben Lütfi,”
duygulu dakikalar yașamaktaydım.
diyorum. El sıkıșıyoruz. Buyur ediyor.
Bir yandan içimde bir șeyler
Konușuyoruz. Bu yıl için iki film
yıkılırken, öte yandan yeni umutlar
Kemal Film’in kapısı itilince açılan
istiyorlar. Beni amcası Șakir Seden’le
yükseliyordu. Osman’ın odasına
yazıhane kapılarından değildir. Zile
tanıștırıyor. Sıra para konusuna
dönüyoruz, kısa bir süre sonra
basılır, o sırada kapıya en yakın
geliyor. Șakir Seden ne istediğimi
muhasebeden bir memur bir zarf
olan tarafından açılır ve eğer sık
soruyor film bașına. Ne diyeceğimi
getiriyor. Teșekkür edip ayrılıyorum.
gidip gelenlerden değilseniz soru
bilemiyorum. Susuyorum öyle…
Merdivenden inerken sayıyorum.
Tam 510 lira. Çok büyük para. Binanın kapısında duruyorum bir süre. Ben artık, evinden kopmuș, her yerde çalıșabilecek bir yönetmendim. Kim parasını verirse ona çalıșan biri, bir paralı asker.
22
SIMPLICITY
24
Tam 510 lira. Çok büyük para.
Galatasaray Lisesi’nin önünde Orhan
Binanın kapısında duruyorum bir
Hançerlioğlu ile karșılașıyorum. Ona
süre. Ben artık, evinden kopmuș, her
yeni iș durumumu anlatıyorum, zarf-
yerde çalıșabilecek bir
ta bulunan o 10 Lirayı karșıda, Çiçek
yönetmendim. Kim parasını verirse
Geçidi’nde eziyoruz. Kalan 500 Lirayı
ona çalıșan biri, bir paralı asker. Bu
anneme teslim ediyorum.
düșünceye alıșmalıydım. “Ya kimse çalıștırmazsa?” Öylesine bir güven hiçbir varlığa bağıșlanmıș değil. “Buna alıș oğlum,” diyorum kendi kendime, “iște hayat bu!” Șimdi biraz daha rahatım, en azından karamsar değilim. Daha dik yürüyorum ve
23
SIMPLICITY
25
Sesli Harfler podcast’inde her ay ilginç röportajlar sizleri bekliyor!
Sesli Harfler
JEYAN İDİL ASLAN
@jeyanaslan
Gazete Solfasol: Ankara’nın Gayriresmi Gazetesi
doladığı bu reklam, reklama konu
den, alıșveriș merkezinden, șehir
olan bu site ne ilk; ne de son olacak.
kapısından veya saat kulesinden
Ülke çapında yașanan gayrimenkul
önce, ihtiyacımız olan șey bu hakkın
patlamasının etkilerini Ankara’da
teslim edilmesi.
Son günlerde televizyonda sıkça
da görüyoruz elbette. İnsanların
kendisini gördüğümüz, pek çok sos-
birbirine temas etmeden geçip gittiği
Șehir hakkı șehir kaynaklarına birey-
yal medya mecrasında da parodisi
dev arterlerin etrafı, iyi bir hayat
sel olarak erișme özgürlüğünden çok
ile karșılaștığımız; tabiri caizse dillere
vaat eden sitelerle dolu. Marina ne
fazlasıdır: șehri değiștirerek kendimizi
pelesenk olmuș bir gayrimenkul
kelime, içlerinde her șey var! Dıșarı
değiștirme hakkıdır. Dahası, birey-
reklamı var. Ünlü bir sanatçımız; sa-
çıkmak, insanlarla konușmak, farklı
sel değil ortak bir haktır çünkü bu
kin, düzenli ve ulașımı kolay olduğu
bir semte gitmek zorunda olma-
dönüșüm kaçınılmaz olarak șehirleșme
için kızına eğitimine Ankara’da
dan; bir bașka değișle Ankara’da
süreçlerini yeniden șekillendirecek ko-
devam etmesini öğütlüyor. Öne-
yașamadan Ankara’da yașamak
lektif bir gücün uygulanmasına dayanır.
rinin muhatabı genç kızın “Ankara
mümkün. Aradığınız deniz ise
Șehirlerimizi ve kendimizi yapma
mı? Orada deniz yok anne!” tepkisi
ayağınıza geldi!
ve yeniden yapma özgürlüğü, iddia ediyorum, insan haklarımız içinde en
karșısında da, içerisinde marina olan bir sitede oturmasını öneriyor. Șu sıralar pek çok kișinin diline
Bu yașayıș, beraberinde büyük de
kıymetli ve en ihmal edilmiș bir haktır.
bir ayrımı getiriyor. “Șehir Hakkı”
(David Harvey)
elimizden alınıyor. Bir bașka site-
24
SIMPLICITY
26
Ankara’da șehir hakkını arayanların;
adını alan Solfasol, kendini iki solun
Ankara’nın sahip olduğu birikimi
etrafında yazar veya okur olarak bir
arasına sıkıșmıșların gazetesi olarak
derleyip, çoğaltıp șehre yansıtacak
araya geldiği Gazete Solfasol, ekip
tanımlıyor. Kente dokunmak, kentin
bir ayna olmak istiyoruz. Ankara’ya,
üyeleri Ezgi Keskin, Mehmet Onur
bir parçası olmak amacıyla yola çıkan
Ankara’nın sorunlarına ve olanaklarına
Yılmaz, Deniz Kașık ve Vedat Gün
gazete, genelde bir șey olduğunda
bu birikimin gözleri ile bakacağız. Bu
ile bu ay Sesli Harfler konuğumuz
onun Ankara üzerine etkisini de in-
heyecanla, șehre dair sözlerimizi,
oldu. Ankara’da müdavimi olduğunuz
celiyor. Bütün örgüt ve olușumlardan
isteklerimizi, eleștirel ama adil bir
kafelerde, gitmekten keyif aldığınız
bağımsız, patronsuz ve kișisel…
yaklașımla Ankara’nın sokaklarına, meydanlarına, üniversitelerine, kahve-
sinema salonlarında, ülkeyi kurtardığınız kültür evi masalarında
“Yeni bir Ankara baharı için bir ara-
lerine, parklarına, kitapçılarına yaymak,
karșınıza çıkar Solfasol. Bisiklete
ya geldik. Adımız “solfasol”; hem
en uzak köșesine kadar ulaștırmak ve
binen keçi logosu ile gülümsetir,
Ankara’ya ait, hem de inadına sol
çoğalmak istiyoruz; sonra sesimiz ve
yazıları ile bahsettiğimiz o ana
olduğumuz için. İddiamız ‘Ankara’nın
gücümüz nereye kadar yeter...”
arterlerde suya sabuna dokunmayan
gayri-resmi gazetesi’ olmak. Tașra
hayatlara, șehrin öte yanından ha-
muhafazakârlığının korkak ve baskıcı
berler verir. Ankara’nın bir semtinden
dünyasına sıkıșmayı reddediyoruz.
Gazeteye ulașmak için; İnternet adresi Facebook Twitter
Bu ay Ankara șarkıları playlistmimiz hediye; Ankara’da Așık Olmak - Vedat Sakman Ankara Sokakları - Bulutsuzluk Özlemi Kelimeler Kafi - MFÖ Ankara Rüzgarı - Nesrin Sipahi Ankara - Haluk Levent 25
SIMPLICITY
27
Bir Reklamd覺r
05
SIMPLICITY
28
‘
aydabi
İnsanların canlarını, evlatlarını yitirdiği bir ülkede biz bir harfimizi yitirmișiz, çok mu?
HAZİRAN 15
Zor Yıllar
06
“Torakçı” -Adnan Dönmez
SIMPLICITY
29