aydabir Temmuz

Page 1



Bașlarken...

07 BERKİN ȘAFAK ȘENER @SafakSener “İkinci Dünya Savașı’ndan beri en

aile sandıklarınca vasiyet olunmuș

geniș çaplı insan hareketliliğiyle karșı

kentlerimiz var. Zamanın ruhu

karșıyayız” diyordu radyodaki spiker.

değiștikçe, kentler el değiștirir bizde.

İnsan neden göçer? İnsan neden

Giden gittiğiyle, gelen geldiğiyle kalır.

bırakıp gider damlara bakan

Bu ișin tek gâlibi, pervazdaki

penceresini? Üstelik kanallar ve

kumrular olur. Eskilerin hatırına, aç

kavak ağaçları da gözükmezken bu

konmaz pencerelerin kıdemli

defa. Ve ay, sevdalı âșıkları değil,

kumruları.

insanlık yarasını aydınlatırken geceleri.

Aydabir, bu kez göçe dair yazıyor. Tuvalden perdeye, vizörden

Bu gezegen, boș bir ceviz gibi

kaleme, gidenlerin hikâyesine bir

yuvarlanmadan zifiri karanlıkta

tuğla koyuyor. İnsanın, kimliğin,

uçsuz bucaksız, yürüyor sınırlar ötesi

mekânın ve ruhun gidișine ve

yalınayak. Gün doğmaya erinecek,

giderken götürdüklerine bir pencere

nihayetinde. Eminiz.

açıyor. Beyhudedir biliriz. Giden gittiğiyle, gelen geldiğiyle kalır.

Biz aslında bu dönülmez

Amma, bu ișin tek galibi, #aydabir

yollara, dönmeyen yolculara așinayız.

okuru olur.

Konak bahçelerinin en ücra köșesine

Fiyakasının hatırına, aç karnına

saklanan, dönünce bulması kolay

okunur bu dergi.

olsun diye derinlere gömülmeyen

02

SIMPLICITY

3


BAȘAK BÖLÜKBAȘI

Yașı Meçhul Bir Göç Hikâyesi

@mail

Kușlar, gökyüzünün özgürlüğünde

olmayan çiçekler… Șimdi babamın

farklıymıș. Ben bu ișin altında yine

göçen kușlar… İçlerinde bir pusula,

elindeki bir bavul hepsi. En son,

Güneș’in olduğu düșüncesindeyim

doğumdan gelen göç etme arzusu.

sevdiğim ağacımla vedalașmam

ya da biz, adımlarımızla mı

Bu dürtü içinde onlar, gözleri

biraz üzdü beni. Çocuk aklım da

döndürüyoruz Dünya’yı ? Aklım

arasındaki güneș ile günü geceye

sussa ya keșke biraz. Merak eder,

yetmiyor, onca ıșık onca renk;

kavuștururlar.

nerede olduğunu.

üstümüzden geçen bir uçak, aynı

Bir yazar, babamın kitaplığında, Araf

anda hem benim çiçeklerimi hem de

diyordu, ve ekliyordu “korkmalı mı”?

șu karanlığımı görüyor

Ben yürümeden önce onların hikâyesini okudum; gökyüzü bizim

mudur?

balkonumuzdu, bir de babam bu

Yazar bizi tanıyor muydu, bu

balkonda hikâyeler anlatırdı.

tabloyu görmüș müydü daha önce?

Ellerim her geçen gün büyüyor,

Onların kanat çırpıșları maviliğin

Fakat kușlar varken korkmamalı diye

babamın saçları beyaza döndükçe

içinde özgürlüktü babama göre.

düșünür aklım cahilce. Korkum, bir

annemden daha çok bahsedip

Bizim çırpınıșlarımız ne olabilirdi ki?

geceleri olur benim, biraz karanlık

duruyor. Annen vardı, güldü ve

diye. Bizim balkona her yerden ıșık

göçtü, șimdi de üstüne basa basa

Çiçekler biriktirmiștim o balkonda.

vururdu, komșunun camındaki

yürüyoruz deyip duruyor, ben de

Bir de anılarımı ıslatıp dökmüștüm

güneșten bile.

soranlara,

topraklarına. Annemi, babamı,

Babam ıșıkların da göç ettiğini

birkaç göçüğün altında kaldı diyorum

kardeșimi. Fazla su koymaya hakkım

söyledi, dünyanın iki yüzü çok

annem için.

03

SIMPLICITY

4


Babam büyüdüğümü söylüyor…

ya.

Aklımı zorluyorum, sonu meçhul

Bir yanda dedikodular arasında,

Yok olduğum bu yere hiç gelmiș

bir yolda adımlarımı sayıyorum, her

dünyanın büyüklüğü… İçine

miydi?

geçen günü kaydediyorum, sonra da

sığamamak, sığdırılamamak ne

Babam burada daha da hızlı yürümek

unutuyorum.

zormuș.

zorunda.

Yanlıș yerde mi doğmuștum, yanlıș

En ön, soldaki șapkalı Jacob.

kıtada mıydım, bir suç mu ișlemiștim?

Jacob Lawrence. Bizi ancak bu

Benim varlığımı ya da yokluğumu

tabloya sığdırabilen adam.

bana düșündüren, beni bu konuda

Nereden buldu bizi? Bu taș yığını ve

șüpheye düșüren bu his, tarifi

içinde kuș sesleri doğuran gökyüzü

‘‘Kușların sesleri daha detone burada.

olmayan bir yemek. Ekmek gibi

arasında bizi yüklerimizle yürütme-

Yollar çok uzun buralarda.

mesela.

den önce keșke emin olsaydı çiçekle-

Bir de bizim balkon sıcaktı, buralar

Büyüdüm diye acıkmayacak değilim

rimin sağlığından.

çok soğuk.’’

SIMPLICITY

5


Nereye? İki saat yirmi beș dakikanın nasıl geçtiğini anlamayacaksın. Sen bu oyunu izlerken,birileri, bir tır dorsesinin meçhul bir köșesinde sinmiș, vaat edilen toprakların hayalini kurmaya çalıșacak. Ne yapsa, aklı terk-i diyar ettiğinde olacak. Sen bu oyunu izlerken, mülteciler, birer virgül olarak yazılacak mühim diplomatik mektuplara…

05

SIMPLICITY

6


Nereye Ankara DT 2 perde 2 saat 25 dakika Yazan: Hüseyin Alp Tahmaz Yöneten: Volkan Özgömeç

06

SIMPLICITY

7


Bir Reklamd覺r

SIMPLICITY

19


"Yoksul Düșler Ülkesi ‘‘ Fotoğraf: Hatice Köymen

Kendi çektiğin fotoğrafları @aydabirdergi ’ye yolla yayımlayalım! 08

SIMPLICITY

9

09

SIMPLICITY

10


SELMA BARDAKÇI @selmabardakci

Siyah – Beyaz Film Gibi Gaziantep ve Kilis’teki mülteci

Suriye’nin hem de bölgenin

Komiserliği’nin verilerine göre,

kamplarını, Suriyeli çocukların olduğu

geleceğini temsil eden çocuklar bu

sayıları üç milyondan fazla olan

okulları ziyaret ederken, Arapça bir

zor ve açmazlarla dolu hikâye

Suriyeli mültecilerin bir milyondan

“nasılsın?”ın dıșında çok șey dökül(e)

içerisinde belki de büyüklerinde

fazlasını çocuklar olușturuyor.

medi dudaklarımızdan. Bir göç

rastlanmayan bir olgunluk

Gözlerinin içi gülen çocuklar

hikâyesiydi yașanılan, siyah-beyaz

içerisinde var olan olumsuz șartlar

aslında ne ağır bir mirasa sahipler bir

film gibi biraz…

altında gülebilmeyi ve hayata sımsıkı

bakalım.

‘‘Siyah, çaresizliği ve vahșeti

tutunabilmeyi beceriyorlardı. Suriyeli

anlatırken, beyaz, küçük yüreklerdeki

çocuklara biraz olsun moral

umudu temsil ediyordu.’’

verebilmek için sahte bir mutluluk

Suriyeli Mülteci Çocuklar ve Aileler Araștırması Sonuçları:

Her zorunlu göç hikâyesi gibi ilk

maskesi takıyorduk. Ama onların

“Her 4 Suriyeli çocuktan 3’ü

bașta çaresizliği ve umutsuzluğu

sahip olduğu umut ve yașam enerjisi

ailesinden bir yakınını savașta

soluduğunuz, hemen ardından ise

karșısında utanıyor ve șașırıyorduk.

kaybetmiș.”

geleceğe fısıldamaya mecbur

İnsani krizler; istatistik biliminin

“Her 3 Suriyeli çocuktan 1’i fiziksel

olduğunuz umut masallarının yer

soğuk ve rakamsal verilerinden çok

șiddete uğramıș.”

aldığı bir hikâye.

daha fazlasıdır kușkusuz; ancak,

“Her 3 Suriyeli çocuktan 2’si

Mülteci, sığınmacı, göçmen, misafir…

rakamlar da acı gerçeği yorumsuz

ailesinden bir yakınının fiziksel

Kamuoyu Suriyelilerin nasıl

olarak gözler önüne sermeye yarıyor.

șiddete maruz kaldığını kendi

tanımlanacağını tartıșadursun, hem

Birleșmiș Milletler Mülteciler Yüksek

gözleriyle görmüș.”

10

SIMPLICITY

11


Suriyeli

çocukların

bu

psikolojik

koymak zorundadırlar.

savașı kazanmaları için üretilmesi

gelmeden,

șimdi

söylem

yerine

eylem üretme zamanıdır.

gereken siyasaların bir an önce

Ülke gündemi uzun bir süredir sanal

hazırlanması gerekiyor. Büyük

krizler yaratıp onlar üzerinden

Son söz yerine…

resimde ise Suriyelilerin

sanal kriz senaryoları üreten

Keșke Ramazan’ın bu güzel

entegrasyonu meselesi hepimizin

insanlarla meșgul. Önümüzde hem

günlerinde, sınırlarımızda ve

kafa yorması gereken bir mesele

ülkemizi hem de bölgemizi yakından

ülkemizde bu kadar insani dram

olarak karșımızda duruyor. Zulümden

etkileyen insani bir kriz, bir dram

yașanırken șu șatafatlı iftar sofraları

kaçan bu insanların toplumla olan

bulunmaktadır. Yaz stajımı

yerine kamplarda kurulan sofralarda

entegrasyonu sadece devlete

nerede yapsam diye düșünen

hep beraber acıları azaltabilseydik…

bırakılmayacak kadar ciddi bir iș olsa

psikolog adayları, çatıșma çözümü

gerek.

öğrencileri, sosyolog adayları, sosyal sorumluluk kulüpleri, en tepeden en

Devlet, siyasi partiler, sivil toplum ve

așağıya bu bölgesel krizin yönetișimi

yerel inisiyatifler Suriyeli

konusunda herkese bir görev

göçmenlerin toplumla olan

düșüyor.

entegrasyonu konusunda “Acaba ne zaman ülkelerine geri dönerler?”

Çok geç olmadan ve on sene sonra

tartıșmalarından bir an önce kurtulup

aynı toprakları paylașan fakat

bu insanların geleceği konusunda çok

birbirinin dilini, kültürünü, duygusunu

boyutlu bir eylem planı ortaya

anlamayan insanlar haline

11

SIMPLICITY

12


Dinlemeden Olmaz!

ELİF ÖZGÜR

@elfelos

Çağrılmayan Yakup II Yakup’un hikâyesi aslında neydi? Çağrılmamıșlığın hikâyesi miydi gerçekten? Aslında Yakup’un hikâyesi biraz Yusuf’un hikâyesidir. Göç eden Yusuf’un. Bütün kitaplarda yer alan ve bir kitaptan ötekine doğru göç eden Yakup’un hikâyesidir. Yusuf’la birlikte. Ama durmaz orada, hep değișir, hep biraz değișir ötekine giderken. Göç etmek de böyle bir șeydir. Geldiğin yerden, geldiğin yere, getirdiklerinle ve eklediklerinle yașamaya devam edersin. Göçmen olmak iște böyle bir șeydir.

12 24

SIMPLICITY

13


Sesli Harfler

JEYAN İDİL ASLAN

@jeyanaslan

Cinnah 19 Bakmasını bilen gözlerin karșısına

Cinnah 19; Ankara’nın merkez ilçesi

çevirir. Atakule’den bașlayıp

sürekli güzellikler çıkartan bir

Çankaya’nın Cinnah Caddesi

Kavaklıdere Meydanı’nda son bulan

șehir Ankara… Çıkmaz bir sokak,

üzerinde bulunan, iște tam da böyle

cadde, Kızılay’la Çankaya’yı birbirine

ferah bir teras, sarmașıklı bir

bir apartman. Konumu itibariyle

bağlar.

duvar; bir anda insanın karșısına

Ankara’nın kilit noktalarından birinde

çıkar, yüzünü gülümsetir. Çoğu

bulunur. Üzerinde bulunduğu cadde,

Almanya, Afganistan, İsveç,

zaman da arkasında büyük hikâyeler

adını Pakistan’ın tarihi lideri

Hindistan, Macaristan ve Yugoslavya

tașıyan yerlerdir bunlar üstelik.

Muhammed Ali Cinnah’tan alır.

Konsoloslukları, caddenin önemli

Merhum bir devlet adamının evi,

Cadde, 1970’li yıllara kadar Vali Dr.

yapıları arasında yer alır.

eski bir sefaret bahçesi, yakın tarihin

Reșit Caddesi olarak anılır.

1950’lerde konut ağırlıklı olan

ilk’lerinin yașandığı bir balo salonu.

caddede; günümüzde iș yerleri Dönemin Belediye Bașkanı Vedat

ağırlıktadır. Öyle ya da böyle yolu

Dalokay, Pakistan’da katıldığı mimari

Ankara’dan geçen hemen herkesin

bir projede aldığı ödül sonrasında,

uğradığı duraklardan biridir bu dik

ülkenin liderinden esinlenerek

yokușlu cadde.

caddenin ismini Cinnah Caddesi’ne

13

SIMPLICITY

14


Cinnah 19, Cinnah Caddesi’nin o

Bir akșamüstü üç

Rastgele bir kapıyı çalar, içeri

meșhur yokușunun nispeten

arkadaș büyük bir hayranlıkla bu

bakmak için izin isteriz.

bașında, sol tarafta yer alır. 15’i iki

apartmanı izleriz.

katlı, 17 dairelik yapı; caddeye dik

İçine girer, merdivenlerini çıkar,

Hava Meydanları emeklisi yașlı bir

olarak konumlanmıș, aynı zamanda

merdivenlerini ineriz. Çatısında șu an

çift bizi buyur eder, evlerini gezdirir.

kuzeye ve manzaraya yönelmiș bir

atıl konumda olan havuzu,

Böyle tatlı bir anı ile girer Cinnah 19

açıda durur.

bahçesinin düzeni bizi çok etkiler.

hayatımıza…

Cinnah 19'un esinlenildiği Le Corbusier imzalı Marsilya Konutları

SIMPLICITY

15


Asıl adı “Meydanlar Müdürlüğü İșçileri

Celal Bayar; Cinnah 19’un,

Binanın sakinlerinden Craft 312

Yapı Kooperatifi Apartmanı” olan

yakınındaki mimar Hayati T

Studio; mimarlık, iç mimarlık ve

Cinnah

abanlıoğlu’nun Çankaya Camii ile

peyzaj projeleri gerçekleștiren bir

mühendis ve mimarlara mesken

birlikte tek bir yeșil alan içine

tasarım ofisi.

olușturmak amacıyla inșa edilmiș.

alınarak korunmasını talep etmișler,

1954 yılında Mimar Nejat Ersin ve

ancak 1960 darbesi sonucu bu girișim

Binaya olan ilgimi anlattığımda;

ekibi tarafından tasarlanan binanın

rafa kaldırılmıștır.

Stüdyonun mimarlarından Onur

19,

havaalanında

çalıșan

Karlıdağ

yapımı 1957’de sona ermiștir.

Cinnah

19

üzerinden

Bugünse kimi dairelerinde ofisler,

Ankara’nın değișen mimarisi üzeri-

Cinnah 19; Emin Onat’ın Hayat

kimilerinde evler ile Cinnah

ne sohbet etmeyi kabul etti ve bu

Apartmanı

Caddesi’ndeki varlığını devam

ayki Sesli Harfler konuğumuz oldu.

(1959),

Ahmetler’deki

96’lar Apartmanı (1956) ve Büklüm

ettiriyor.

Sokak’taki Fikir İșçileri Kooperatifi (1957) ile ortak kullanım alanlarına sahip yapılar arasında sayılı örneklerden. Çeșitli kaynaklarda, binanın mimarisinde, dönemin ünlü modern mimarları Le Corbusier, Oscar Niemeyer, Lucio Costa ve Edward Durrell Stone’un etkisinin görüldüğü söylenmektedir. Dönemim Bașbakanı Adnan Menderes ve Cumhurbașkanı

15

SIMPLICITY

16


16

SIMPLICITY

17

17

SIMPLICITY

18


Craft312 Studio

18

SIMPLICITY

19


Onur Karlıdağ Kimdir? Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar,

uygulamalar yapmıștır.

Craft312 studio’ nun projeleri Frame,

Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, İç

Bunlar arasında Galatasaray Lisesi

WorkShop Magazine, BOB Interiors,

Mimarlık ve Çevre Tasarımı

Dernek Binası, Bilakis İtalyan

Interior World (IW), Art of Financial

bölümünden mezun olan Onur

restoranları gibi projeler

Design, International Interior Design

Karlıdağ; 2003 yılında Tepe Home

bulunmaktadır. 2006 yılından

Year Book, XXI, Tasarım, Konsept

mağazalarının concept iç mekân

itibaren eși Deniz Ertek Karlıdağ ile

Projeler gibi Türkiye’nin ve dünyanın

tasarımlarını

birlikte kurmuș oldukları CRAFT312

önde gelen dergilerinde ve

yılında Türkiye’nin ilk iç mekân t

STUDIO adı altında Mimarlık-İç

kitaplarında yayınlanmıștır.

asarım yarıșması olan ‘’Cafemiz İç

Mimarlık ve Peyzaj Mimarlığı

Mimari Proje’’ yarıșmasında birincilik

alanlarında; büyük ölçekli ofis

ödülü almıștır.

binaları, eğitim yapıları, restoranlar,

yürütmüștür.

2004

yurt binaları, residence ve konut-villa Projesi, o yılın XXI Mimarlık

projeleri gibi projelerle mesleki

dergisinde ve bașka sektörel

pratiğine donanımlı ekibi ile birlikte

2014 yılında ‘”Koza İpek Loft” projesi

dergilerde de yayınlanmıștır. Aynı

devam etmektedir.

ile İtalya’nın uluslararası

zamanda 2004 yılında kurmuș

platformda verdiği en önemli

olduğu OM tasarım șirketi

ödüllerden

altında çeșitli ölçeklerde ve

Award’sın İç Mekan Tasarımı

konularda iç mimari projeler ve

kategorisinde ‘Altın Ödül’ almıștır.

Memleketimden Fotoğraf : Adnan Dönmez

19

biri

olan

A’Design

SIMPLICITY

20


Bir Reklamd覺r

SIMPLICITY

15


@mail

ECE KURAL

Hırvatça En El Hakk Nasıl Denir Efendi? Göç etmek için, insanları köksüz birer

kısa bir sohbette bile her gün

Karlo’yu biraz daha konușturmaya

ağaca döndürür derler; toprağından

karșılabileceğiniz insanlardan biri

karar veriyoruz;

kopmuș, yersiz yurtsuz kalmıș… Ama

olmadığını kanıtlıyor.

“Rumi’yle ilk tanıșmam, Hintli bir

bir de fikirlerin göçü vardır ki bize hiç

Karlo’nun en çok ilgisini çeken, tüm

guru olan Osho’nun yazılarıyla

görmediğimiz gitmediğimiz

olguların öyle ya da böyle farklı din

bașladı. Kendisi kitaplarında

diyarlardaki hayatların,

veya kültürlerde kendilerine yer

Rumi’den bahsediyordu ve ben de

düșüncelerin tadını bir kașık bal gibi

bulması;

araștırıp bazı ilahilere eriștim.

tanıștığımızda, fikirlerin suya

“Hayvanlarda duyguları görürken,

İnternette Rumi’ye ait eserlerin

atılmıș boya gibi nasıl yayılabildiğine

insanlarda

Sırpça ve Hırvatça versiyonlarını

ve insanin zihnine, karakterine ebruli

görürüz ve insanin gelișimi mantığın

buldum. Rumi’ye ait șiirleri ilk

renkler bıraktığına șahit olduk.

da ötesine gider. Doğu dinlerinde

okuduğumda çok etkilendim çünkü

buna “aydınlanma” denirken,

çok derin anlamlara sahipti yazıları.

Hristiyanlık’ta “yeniden dirilme”, ve

Daha önce okuduğum hiçbir șeye

Sufilik’te Tanrı’yla bir olmak denir.”

benzemiyorlardı. Çok derin felsefi ve

ağzımıza çalar. İște Karlo’yla ilk

Karlo,Hırvatistan’da

yașayan

bir

ilahiyat bilimi öğrencisi. Tüm dinlere,

düșünce

ve

mantığı

felsefeye, meditasyona ve özellikle Mevlana’ya olan ilgisi nedeniyle, en

dini anlamları olan șiirlerdi. Rumi’den Sufilik’ten bahsettiğini görünce

21

sonra Sufizm ile daha çok SIMPLICITY

22


benimsemiș diğer kișilerle de daha

İnsanlar bir bedene sahip oldukları

anları yaratıyor ve bu anlar da huzur

çok ilgilenip, onlar hakkında okumaya

için kendilerini yaratıcıdan ayrı

veriyor. Eğer bilincimi kontrol

bașladım; Hallaç-I Mansur gibi.”

görüyorlar ve bedenlerine

edebilirsem, düșüncelerin gelip

Karlo’nun Hallaç-I Mansur’a olan

hapsedilmișler gibi hissediyorlar.

gittiğini görebiliyorum ve zihnimi

așinalığı șașkınlığımızı iyice arttırıyor.

Ben insanların sadece bedenlerinden

düșüncelerden arıtabiliyorum.”

Bu șașkınlığımıza karșın, Karlo

daha geniș bir yer kaplayan

sakinlikle anlatmayı sürdürüyor;

organizmalar olduklarına inanıyorum.

Bazı insanlar vardır hayatınızdan

“En el Hakk” (Ben gerçeğin

Çoğu mistik düșünürün ve filozofun

çıktıklarında, isimleri tesadüfen

kendisiyim/ Tanrı’yim) dediği için

evren veya Tanrı ile ilgili düșüncesi

anılana kadar bir daha

öldürülmüștü. Bunu

șudur ki, Tanrı kelimesi çok daha

hatırlamazsınız. Ama kimileri de

söyleyebilmesi, benim için mucizevi

popüler ama bilim adamları evren

Karlo gibi kısa süreli bir sohbetten

bir șeydi, ve o zamandan beri de

demeyi tercih ediyorlar, evren kendini

sonra bile hatırlanmaya devam

Sufizm’e olan ilgim giderek arttı.”

bizim sayemizde daha derin tanıyor.

ederler. Sohbet bittiğinde Karlo’ya

Karlo kendine dindar sıfatını tam

Çünkü biz evrenin gözleri, kulakları

minnettardık. Fikirlerin bir kitap

anlamıyla yakıștırmıyor. Ona göre

ve elleriyiz, ve bizler evrenin ișleyișini

sayfasıyla ne kadar uzaklara seyahat

dindar olmak demek sadece tek bir

anlayan kișileriz.

edebildiğini hatırlatıyordu.

dinin mensubu olmak demek ve kendini tek bir dine ait hissetmediğini

Doğu felsefesine olan meraklılığı

anlatıyor.“Her șeye ait olduğumu ve

Karlo’nun sadece düșüncelerinde

de hiçbir șeye ait olmadığımı

değil, hayat tarzında da bir

söyleyebilirim” diyor.

değișiklik yaratmıș. Her sabah erkenden uyanıp, meditasyon

“Her dinde beni kendine çeken,

yapıyor ve güneși selamlıyor.

benim doğru saydığım bir șey var.

“Doğu felsefesine olan meraklılığım,

Eğer diğer dinlerin dedikleri yanlıș

beni meditasyona yöneltti. Çünkü

demiș olsaydım, tam anlamıyla

Doğu felsefesindeki her bir etmen,

kendim olmazdım.”

kișiyi meditasyona ulaștırmaya yönelik. Meditasyon, Doğu

“Bir yaratıcının var olması fikrini, bir

felsefesinin çekirdeğindedir, onsuz

șekilde kabul ediyorum ama kesin

diğer aktivitelerin pek bir anlamı

bir doğru olarak düșünmüyorum bu

yoktur.”

fikri. Bana göre, yaratıcı ve yaratılan arasında bir ayrım, bir ayrılık yok.

“Kendimi rahatlatmak için

Aynen insanlık ve evren arasında

meditasyon yapıyorum.

kesin bir ayrımın olmaması gibi…

Düșüncelerimin arasındaki boșluklar

22

SIMPLICITY

23


Sen 襤nsans覺n

EMRE BOSTANCI

@MrBostanci

23

SIMPLICITY

24


Ağır bașlı kitaplar senin adına Ağıryiğit bașlı kitaplarseni senin adına En besteler söyler En șarkılar yiğit besteler söyler sen Dünyada misali seni yașayansın Dünyada șarkılar misali yașayansın Sen insansın, sen insansın iki sen cansın..iki ” milyar cansın. Sen insansın, milyar sen insansın Atilla İlhan

24

SIMPLICITY

25


25

SIMPLICITY

26


“Hüseyin emmi, 88 yașında. 15 yașında çıraklığa bașlıyor. Üç yıl para almadan çalıșıyor. O sıra 30 semerci var arastada. 1945’te kendi dükkanını açıyor. Beș yıl askerlik yapmıș. Hala aynı dükkanında çalıșıyor. Zamanında kiraladığı dükkanını satın almıș. “Son bir yıldır kendimi yașlanmıș hissediyorum” diyerek çalıșmayla geçen yaklașık bir asrın verdiği yorgunluğu yeni fark ettiğini anlıyoruz. Merkeplerin azalmasından dertli.”

26

SIMPLICITY

27


KADİR TAHTACI

@mail 27

SIMPLICITY

28


“89 yașında. İskilip’te ayakkabı tamirciliği yapıyor. 74 yıldır bu ișle uğrașıyor. Kendisi genç yașta büyükșehirde yașarken babasının zoruyla İskilip’e geri dönmüș. İskilip’te 1 yıl da kazandığını büyükșehirde 1 ayda kazanıyormuș. Bu yüzden babasına hala sitemli…”

28

SIMPLICITY

29


Bir Reklamd覺r

SIMPLICITY

10


IȘIL KURNAZ @isil_kurnaz

Bir Pencere Az, Bir Pencere Kaybola Kaybola Ey canımın güftesi, ey penceresi

İçler dıșlar çarpımıdır hayat. Ezbere

sahip olmasındaki büyülü efsundan.

bütün sıkıntılarımızın

edilen cümlelerin ötesinde bir anlamı

Bu yüzden içerdiklerimizin yanı sıra,

bizim babalarımız neden ölürlerdi

vardır bu içlerin dıșların çarpılması

dıșladıklarımızın da bir söz ve can

hatırla sıra sıra

hâlinin. Yașadıklarımız o

gücü var. Onların da hayat içinde

çarpımdan, o kesișimden doğanların

kuvvetli bir ederleri, ağırlıkları var.

Turgut Uyar

hem toplamıdır, hem de onların toplamından öte bir șey. Bütün,

Eskiden iç hesaplașmada,

tek tek parçaların toplamı değildir

hesabı edilen gerçekten iç olmazsa,

esasen; bütün, parçaların

hesabın faturası insanlığa çıkar diye

toplamından hem daha çok hem

düșünürdüm. Șimdi hesaplașma

daha az bir șeydir.

denilenin, sadece bizim içimize bırakılmayacak kadar ciddi bir

Hayatın, içerdiklerimiz ve içerimize

mesela olduğunu düșünüyorum.

aldıklarımız kadar, dıșladıklarımız ve dıșarda bıraktıklarımızdan da

İç hesaplașma kadar, dıșardaki ile

oluștuğunu söylemeye çalıșıyorum.

hesaplașmanın da büyük bir meziyet

Hayatın tekil bir anlamının

olduğunu görmek, oradaki ayrıntıya

olmamasından, aynı anda hem

da bakmak gerekiyor biraz. Hele

karmașık bir ilișkiler bütünü olması

bizim gibi türlü tuhaflıklara inanmak

hem de uçucu, buruk bir sıradanlığa 30

SIMPLICITY

31


zorunda bırakılan, umudu her geçen

Meral Akbaș’ın yazdığındandır:

Pencereyi açıp, așağı sarkan ve

gün ezilen, inat fiili itinayla

“Evimin büyükleri” pencere altından,

dıșarıda olanı hizaya getirmeye

unutturulan, isyanın hep

karșı yoldan geçenleri, evin

niyetlenen, kadınları ve çocukları eve

“bastırılması gereken bir șey”

yakınında yapılan konușmaları,

çağıran, onların hayatını, o dört

olarak görüldüğü ülkelerde. İște öyle

olursa eğer kavgayı gürültüyü

duvarlı evden ibaret kılan

ülkelerde, kadınların pencereleri var

dikkatle ve sessizlik içinde takip

pencereler… Sokakla hayatı

hayatta, yangın yerlerinden umut

ederdi.

birbirinden ayıran eril sesin

çıkarabildikleri pencereleri…

Ve bazen kendi kapısının, perdesinin

duyulduğu pencereler. Sokakta ve

Kendilerine ait hayatı kurmalarına

ardı da yetmezdi bizimkilere; bașka

dıșarıda olanı tekinsiz ilan eden, iç

imkân veren bakıșlarıyla, dünyayı

kapıların ardına kulaklarını

güvenlik kalkanıyla hayatın çok az bir

hizaya getirdikleri pencereleri var.

kabartıverirlerdi.”

kısmını evinden içeri almaya cesaret edebilen pencereler.

Pencereler, iki hayatın ihtimalini anlatıyor çoğu zaman. Çünkü her

Pencerelerin aynı anda hem bir

Açıldığında rüzgârın dahi içeri

pencere, aynı niyetle örülmüyor. İçe

imkân olușu hem de toplumun,

girmesinden imtina edilen bir

doğru kapanan pencerelerin, dıșarıya

bașkalarının hayatlarını yargılamaya

hastalık korkusu saklı o evlerin

ata ata, en sonunda kendine

duyduğu o ikiyüzlü merak sızıyor

pencerelerinde ve o pencerelerin

kapanan, kendinden bașkasını

bu anlatıdan. Yani kendi pencereleri

hayatı hapseden sahiplerinde.

görmeyen tavrına karșı; dıșa doğru

dıșında, bașkalarının mahremine/

Pencereden kar gelmesine izin

açılan, dıșarıya doğru akan bir

içerisine/ penceresinin ve kapısının

vermeyen bir ruhsuzluk saklı öyle

hayatın mümkününü gösteren

arkasına sakladığına ilișkin o sınır

evlerde… Ben en çok pencerelere ve

pencereler var.

tanımaz, yargılayıcı merak.

perdelere bakarım bu yüzden.

31

SIMPLICITY

32


Dünyanın oradan anlașıldığına,

perdelerinin de bașka bașka șeyleri

pencerenin aralığından

oradan aktığına inanırım. Pencereleri

imlediğini anlatmaya çalıșıyorum.

istediklerimizi içeriye almamızdaki o

ve perdeleri açık insanlara

“Gerçek” olan pencere ve

güvenilir tercih hakkımız…

duyduğum güvendir, hayatta ve

perdelerin de, dünyayı yansıttığını

ayakta tutan beni.

ve bizi içerdiğini…

Bu kontrol toplumu hâlimiz bir yana, yașamın asıl değdiği yer, içeriye

Sokaktan topuklu ayakkabılarıyla

İçerdiklerimizden öte, dıșarıya

aldıklarımızdan ziyade bir eșiği kırsak

dünyayı inleterek geçen, havalı,

attıklarımızın, kapının önüne koy-

kolayca sahiplenebileceğimiz

rüzgârlı, tekinsiz, kahkaha atan,

duklarımızın, pencereden içeri

korkularımız, sureti o sakladığımız

seven, șıngır mıngır ve davetkâr bir

almayıp, dıșarıda seyrine

korkuda gizli olan cesur kadınlar,

kadın mı gördün? Kapa pencereni,

daldığımızın da söz hakkı olduğu

müdanasız erkekler, bașkaldıranlar,

görme edepsizi! Bu ülkenin ruhuna

gerçeği! Pencereden içeriye

yani biraz da olmak istediklerimiz.

yerleșmiș korkuya rağmen, el ele

alamadığımız șeyler olușturuyor

tutușarak yürüyen bir eșcinsel çift

“biz” denilen șeyi; çünkü onlar aynı

Olmak istediğimiz için dıșarıya

mi var! Hemen kapat kapını, görme

anda hem korkularımızı, hem

hapsettiğimiz ve hapsettiğimizi

sakın, toplumun ahlâkı söz konusu!

tekinsizliğimizi, hem güven

sandığımız anda hapsolduğumuz.

duygusunu barındırıyor.

Pencereler, aksimiz aynı zamanda.

Evinin karșısındaki duvara, iki genç,

Pencerenin dıșı, hayatın aksettiği o

İçeri ile dıșarının, ev olanla ev

umutla, güzellikle ve direnișle bir

yer oluveriyor. Biz dıșarıya attıkça,

olmayanın kesiștiği nokta. Sadece

șey mi yazıyor? Dur bakayım, ne o?

atılanlar biz fark etmeden içimize

dört duvarlı, mekanik bir ev değil

Fașizme karș… Sakın okuma, hemen

itinayla ișliyor.

kastım; içimizde de kurduğumuz

çek perdeni, görme! Aman, senin

çok odalı, kapalı, sırlı ve çoğu zaman

bașına iș gelmesin! Herkesin hayatta

Masumiyet, güvende olmak, evin

bir penceresi olmasından ziyade,

içinde ve tekin hissetmek, tıkır tıkır

herkesin somut pencerelerinin ve

ișleyen bir hayat, kapıdan ve

32

yalnızlığı tașıyan evler.

SIMPLICITY

33


Olmak istediğimiz için dıșarıya

utancı. Ama hayatta kalmak,

iktidar kokan erkek seslerini

hapsettiğimiz ve hapsettiğimizi

geride kalmanın yanında

hapsedip dünyayı bizim kılan

sandığımız anda hapsolduğumuz.

direnmeyi de imliyor bazen. O

cesareti yürütmek.

direnerek hayatta kalma hâlinin,

Hayatta kalmanın anlamını

Pencereler, aksimiz aynı zamanda.

inadına toprak üstünde kalmaktaki

dönüștüren yerler pencereler,

İçeri ile dıșarının, ev olanla ev

yıllanmıș bașkaldırısı…

seçimlerimizin ve direnișlerimizin

olmayanın kesiștiği nokta. Sadece

ortak adı.

dört duvarlı, mekanik bir ev değil

Pencereler, korku eșiklerinin

kastım; içimizde de kurduğumuz

kırıldığı o yerler biraz da. Bir açıldı

Mesele biraz da pencereyi/

çok odalı, kapalı, sırlı ve çoğu zaman

mı, aralığından dünyanın ıșığını eve

pencerelerimizi ne olarak

yalnızlığı tașıyan evler.

sokan bir inat. Hayatta kalmanın

gördüğümüzle ilgili esasen. İçeriyi ve

geride kalmak değil, devam etmek

dıșarıyı birbirinden ayıran bir sınır, iç

Pencereler, kendimizi içeriye doğru

olarak anlamlandırıldığı o yer. O

güvenliğimiz için gerekli bir bekçi mi

kapattığımız yerler biraz da.

davetkâr kadının topuk tıkırtısını

yoksa içeriyi dıșarıya, dıșarıyı içeriye

Bakmak istediğim, yașamın

takip etmek biraz, yazılama yapan ve

açan, velhasıl içi dıșı bir eden bir

direndiğine inandığım yer, içeriye

dünyaya öyle merhem olan iki gencin

imkân, güzele doğru giden bir

doğru kapatılan değil dıșarıya doğru

yanına konuvermek, buram buram

ihtimal mi?

açılabilen pencereler bu yüzden. Maksat ve niyet eș zamanlı ilerleyen iki tılsım, biri diğerini doğuran. İki pencereden hangisine niyetlendiğimiz, hayatta kalmaktaki maksadımızı da açık eden ipucu veriyor çoğu zaman. İçeriye doğru kapanan ve bu yolla bizi daha güvenli ama tutkusuz yapanı mı, yoksa dıșarıya doğru açılıp yeni ufukların, tutkuların ve heyecanların mümkününün ișaretini yollayan mı? Hayatta kalmak, sadece yașamayı değil, geride kalmayı, hayatın da gerisinde kalmayı barındırıyor. Bu bazen bir mahcubiyet, bazen bir doz yașama ayıbı, bazen geride kalmanın

33

SIMPLICITY

34


BERKİN ȘAFAK ȘENER @SafakSener

Selanik Sandığından Notlar Rumeli’de sıkıntı var, borç boğaza

Belediye’nin kırık otobüs durağı

(Neos Ellinikos Kinimatografos) adı

dayanmıș. Troyka, Demokles’in Kılıcı

camlarını onarmaktan yılıp sokakları

altında muhalif bir akım bașlatırlar.

gibi sallanıyor. Selanik’te meyhaneler

kendi haline bıraktığı bir kent,

Akımın sanat alanında etkileri büyük

el mahkum turist eyleme mekanı

Selanik.

olur. O günkü adıyla Yunan Sineması

haline gelmiș; Aristoteles

Haftası, Selanik’te 1960 senesinde

Meydanı’nda Yorgo Amca daha bir

Pekiyi, bu tanıdık kent evvel zaman

bașlatılır ve daha sonra Selanik Film

kaygılı çekiyor tespihi bu aralar.

içinde ne haldeydi? Elbet Selanik

Festivali adını alır.

söylencelerini anlatmaya bir dergi Selanik’te “yabancı” yoktur demeye

yetmez, fakat sandıktan bahtımıza

Yunan İç Savașı sonrası, Yunan

getirmiș Nikephoros Choumnos 13.

ne çıkmıș, göz atmaya değer.

soluna yapıștırılan hain yaftası

yüzyılda. Balkanların Kudüs’ü denen

-solun varlığını reddettiği Sovyet

Selanik, on yıllar, yüzyıllar geçtikçe

Yunan İç Savașı, 1949 senesinde

desteğine atıf yapılıyordu- kültür ve

kozmopolit yapısından ve toplumsal

sona erer ve savaș sonrası kurulan

sanat alanında hegemonya-karșıtı

renklerinden ödün vermiș. Bugün,

Batı destekli sağ eğilimli hükumet,

hareketlerde kendini gösteriyordu.

Avrupa’da yepyeni bir merhaleye

milliyetçi ve baskıcı bir toplumsal

Yunanistan’da kraliyete, milliyetçiliğe

giren Yunanistan’da halen toplumun,

düzen tesis etmeye girișir. Zaten

ve sansüre karșı beliren muhalefet,

ekonominin ve siyasetin nabzının

kutuplașmıș olan Yunan toplumunda,

Vietnam müdahalesine ve nükleere

attığı, sokaklarında nümayișin eksik

iktidarın kültür ve sanat alanında da

karșı esen ulus așırı rüzgarla

olmadığı, duvarlarına ‘OXI’

hegemonya kurmasına karșı duran

kuvvetleniyordu.

damgalarının vurulduğu,

bir grup sanatçı, Yeni Yunan Sineması

34

SIMPLICITY

35


Sol eğilimli Yunan sanat çevrelerinde

ihtilal tartıșmalarının yapıldığı

Bugün Uluslararası Film Festivali’ne

ağızdan ağıza dolașan eleștiri

Selanik’teki evin sahibi Dr. Demetrius

ev sahipliği yapmaya devam eden

șöyleydi: “Bir Yunan Ulusal

Zannas idi. Bazı kaynaklara göre

Olympion sinemasının Müdürü Notis

Sineması’ndan bahsedilemez. Var

Sultan Abdülhamid’in șahsi

Forsos, tavan arasındaki odasında

olan ne Yunan’dır, ne de sinema.

doktorlarından biri olan Dr.

bizlere Yunan kahvesi ikram ederken

Yunan sineması önce sinema, sonra

Kamburoğlu’nun da yakın

anlatmayı sürdürüyor:

Yunan olmalıdır!” Ancak, herș eyden

dostlarından biri olan Dr. Demetrius

önce kurulacak olan Yunan Sineması,

Zannas Makedonya komitacılarının

“Kültür ve sanatın, baskı altında daha

paradan, devlet sansüründen ve

güvenilir yoldașlarındandı.

iyi gelișeceğini söyleyebilirim. Zira,

piyasa etkilerinden arındırılmalıydı.

Bay Demetrius’un oğlu Alexandros

baskı insanı daha yaratıcı yapıyor.

Zannas ise Venizelos Hükûmetii’nde Yunan Sineması Haftası’yla bașlayan

Havacılık Bakanı olacaktı.

yolculuk, Pavlos Zannas

İkincisi, cebimiz zenginleștikçe, aklımız fakirleșiyor.

sayesinde Selanik Film Festivali

Alexandros Zannas 1929’da doğan

Bu ikisini bir arada düșündüğünüzde

durağına ulașmıștı. Peki, kimdi bu

oğluna Pavlos adını koyacaktı. Yani,

Nazım Hikmet’in ve Yılmaz Güney’in

Pavlos Zannas?

Bay Pavlos’un dedesi Demetrius

neden bașarılı olduğunu anlarsınız.”

Zannas, Abdülhamid’i deviren 1908 1908 Devrimi öncesinde, Talat, Cavit

İhtilali’nin mutfağında olanlardan

ve Rahmi Bey gibi kelli felli

biriydi.

İttihatçıları ağırlayan, geceler boyu

35

SIMPLICITY

36


Bir Reklamd覺r

SIMPLICITY

27



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.