aydabir. MART 15
“Kids of Nicosia” -Ali Faruk İmre
03 ÇOCUKKEN ÖLMEK AMA YAPMAYIN DİYORDU, O DAHA BİR ÇOCUK!
HAYDİ ABBAS, VAKİT TAMAM
BİR İNCE MÜZEYYEN ABLA
ANKARA GAR LOKANTASI
UNUTTURAMAZ SENİ HİÇBİR ȘEY
YAȘAM İSHAK ALATON
SIMPLICITY
1
aydabir. bir Genç İși Kooperatif girișimi
Duvarın dibinde resmim aldılar. Ak kağıt üstünde tanıyın beni. -Yașar Kemal, İnce Memed
Katkı Sunanlar editor@aydabirdergi.com
reklam@aydabirdergi.com
Berkin Șafak Șener
Erzan Aktar
(İdari ve Mali Editör) Semuhi Sinanoğlu (İçerik Editörü)
Baran Bayraktar (Teknik İșler Koordinatörü)
Jeyan İdil Aslan
Cansu Canbaz (Söyleși ve Medya Koordinatörü)
Çağatay Özdemir
(Tasarım Editörü)
Elif Özgür (Sosyal Medya Koordinatörü)
Elif Yılmaz
Yusuf Can Gökmen
Emre Bostancı (Görsel Danıșmanı)
Serap Merve Doğan
Burçin Ceren Olçum
(Dıș İlișkiler Editörü)
Ezgi Mutluer
Ece Kural
(Görsel Danıșmanı)
SIMPLICITY
2
Bașlarken...
03 SEMUHİ SİNANOĞLU @semuhi
kelimeleleri bilememekten çok
balkona tüner, șarkılar söylerdi. fethi
korkardım çocukken. adam asma-
derdi, șu bizim muhabbet plağını
ca oynardık. bilinmeyen her harfte,
döndürüver de neșemizi bulalım! mavi
ilmik ilmik bir darağacı kurardık.
önlüklü bakkal amcamız vardı, sakız
yitirilen her kelime, bir çöpadamın
hanım’la mahur beyse alt komșumuz.
boynuna dolanırdı. dayanamazdım.
adile nașit kahkahası yükselirdi o yașar
öğrenemediğim her kelime,
usta-mağruru yıkık dökük binalardan.
kurtaramadığım bir çöpadamdı sanki.
sonra oradan tașındık. taș bir binayı
ah bir șair olaydım, bir Edip… “Daha
değil, bir zamanı geride bıraktık sanki.
fazlasını kurtarabilirdim! Kurtarmadım! Kurtarmadım!”
kelimelerimi çöpa-
damlara öylece bıraktım.
sanırım böyle büyümek zorunda kaldık hepimiz. yıllar geçmedi, yıllar eskidi
sanki. çocukluğumdan geriye bir sadri
küçük yașta gözlük takmaya bașladım. alıșık hüznü, bir edip cansever hasreti doktor amca, “televizyonu yakından
hatıra kaldı bana. ama öyle veya böyle
seyretmekten olur” dedi. babam
büyüdük iște, bir çocukluğumuz oldu
kumandayla yeșilçam filmlerini
anlatabileceğimiz. biz hiç çocukken
değișmesin diye, televizyonun di-
ölmedik ki. ölüm diye bir șey yoktu ki
binde oturur, elimle ekranın önünü
hilmi bey, var mıydı?
kapatırdım. yeșilçam’a gözlerimi öylece bıraktım.
bu sayı, çocukluğunu
yașayamayanlara ithaf edilmiștir.
eski bir mahallede geçti çocukluğum.
karșı komșumuz sarhoștu, akșamları
01
SIMPLICITY
3
02
SIMPLICITY
İllüstrasyon: Ezgi Mutluer
Ama yapmayin diyordu tanrı, o daha bir çocuk!
4
Sessiz hikayemizi kendi sesimizle anlatmak isteriz bazen
ELİF ÖZGÜR
@elfelos
Çocukluğumun Oyun Parkı: the Arsa sokağımızın adı sağlam’dı. bir diğer deyișle, doksanların bașında odada üç aile birlikte yașadık. sonra çocuk aklımla hatırımda hep çocuk olmanın hikayesidir anlatılan, bence dünyanın en güzel apartmanına susam olarak kalmıștır. bu benim çocukluğumun. tașındık: elif apartmanı. yüzden susam sokağında yașadığımıza inanırdım. ailemle birlikte hicreti yașadım. bu
sokağımızın adı sağlam’dı. çocuk
yüzden bize muhacir derler. ama
aklımla hatırımda hep susam olarak
biz kendimize macır deriz. böyle bir
kalmıștır. bu yüzden susam sokağında
sürü farklı deyișimiz vardır. biz hızlı
yașadığımıza inanırdım. büyük küçük
konușur, çabuk yemek yeriz.
herkesi tanır, ahbaplık eder, üst kat komșumuzun köpeği betușka’dan çok
seksenlerin sekizinci yılında
korkardım. o vakitler lakabım emel
Bulgaristan’da doğdum, dokuzuncu
sayın’dı. sapsarı saçlarım, masmavi
yılında hicreti yașadım, o zamandan
gözlerim ve al yanaklarımla adeta bir
beri buradayım. kırk gün tek göz
mavi boncuktum.
03
SIMPLICITY
5
apartmanın giriș katında oturuyor-
camı kapatırdı ve tiyatronun o sah-
sokağı, göremediğimiz güneși altın
duk. çocuk bedenim için pencere-
nesi bitermișçesine yeniden sokağa
sarısı çiçekleriyle aramıza sererdi.
den eve girip çıkmak iș değildi, bu
dönerdi ıșık.
sokağımıza güneș ıhlamur ağacıyla
yüzden kapıyı pek kullanmazdım.
baharda gelirdi.
o pencere evimizden dünyaya
elif apartmanının önünde bir ıhlamur
açılan bir kapıydı sanki. Nenem
ağacı vardı: sokaktaki yegane ağaç!
bir ağaç bir çocuk için ne ifade ede-
vardı o vakitler, -annemin ba-
çarpık kentleșmenin ortasında sıkıșıp
bilirdi ki?
baannesi, hayatımdaki en köklü
kalmıș, sokağı yașam alanı haline
ağaç, bana bakmaya bașladığında
getirmek istercesine o keșmekeșe
sokaklarda oynayarak büyüyen,
o yetmiș altı yașındaydı, ben bir
uyarak eğri büğrü büyümüștü.
oyun parklarından yoksun, bizler için
buçuk yașındaydım- acıktığımda,
yüksek apartmanların arasından
tabi ki bir oyun alanıydı. ip atlamak
susadığımda camı tıklatmam yeti-
güneși görebilmek için olabildiğince
için üçüncü kiși olmadığında ya da
yordu, bir tiyatro dekorundan bașını
uzamak zorunda kalmıștı. yaprakları
üçgen oynayacakken dördüncü
uzatırmıșçasına kafasını uzatırdı
güneșe hasret olduğundan mıdır
kișinin yokluğunda, orada dururdu
nenem. kimi zaman su, kimi zaman
nedir, hep tepede biterdi. yine de
hep. oyunun bir parçası olur, gıkını
salçalı ekmek kimi zaman da yağlı-
baharda kendini gösterirdi koku-
çıkarmaz, oyunbozanlık etmezdi.
ballı ekmek sıkıștırırdı elime. sonra
suyla, ıhlamur kokusu sarardı tüm
üst komșumuz köpeği betușka ile
04
SIMPLICITY
6
görüldüğünde ıhlamur ağacına veda
muydu? aklım bunları sorarken dilim
kat daha yukarı çıkarak, apartmanlar
etmek zorunda kalırdık. ona zarar
susuyordu, çünkü betușka hepimizin
arasına sıkıșmıș bir çocuk hayatının
verdiğimizi söylerdi betușka’nın sahibi. ıhlamur ağacını
kendi-
mizden ayırmazdık oysaki, oyuna katılan bütün diğer arkadașlarımız gibiydi. hem o, betușka’yı tasmayla gezdirmiyor
bir çocuk parkının yakınına yaklașamayacak olsa bile, sokağımızda çok amaçlı bir boșluk bulunurdu: the Arsa. karșı apartmanın yanındaki bu boș alan bizlere kilometrelerce kare gibi gelse de, așağı yukarı iki yüz metre kare olmalıydı.
yerine bol bol
devamının bir mucize olduğuna
havlardı.
tüm dünyayı inandırırdım. bir çocuk parkının yakınına yaklașamayacak
bir elimde ip,
olsa bile, sokağımızda çok amaçlı
bütün gün
bir boșluk bulunurdu: the Arsa. karșı
sağdan sola
apartmanın yanındaki bu boș alan
koștururken
bizlere kilometrelerce kare gibi gelse
sokağımızda,
de, așağı yukarı iki yüz metre kare
elektrik direkle-
olmalıydı. sadece nicel bir algı da
rine tırmanır,
değildi bu büyüklük, aynı zamanda
inșaatlardan
niteldi de. bir kere, mahallenin büyük
muydu sanki, biz ip bağlayınca mı
așağıdaki kum ve çimento torbaları
küçük bütün çocuklarını içine alabili-
sorun oluyordu, betușka’nın canı yok
yığınlarına atlar, -her seferinde bir
yordu. görece büyükler top oynarken,
05
SIMPLICITY
7
bizler ip atlayıp, saklambaç, istop
boșluk onca çocuğu içinde barındırıp
yen zamanda mahalleye park
ya da yakan top oynayabiliyorduk.
koruyamazdı.
yapılmıș. herhalde Arsa sahipleri
oynanacak oyunlar bizim hayal
bunun haberini almıș. artık yeni bir
gücümüze kalmıștı, Arsa’nın bize
bir ağaç vardı Arsa’da, biraz
oyun alanına kavușan çocukların
desteği tamdı.
büyüyünce incir ağacı olduğunu
Arsa’ya ihtiyacı kalmamıș. çocukları
öğrenmiștim. çevredekilerin bıraktığı
barındıramadığına çok üzülen
zemininde tek bir ot bile
çöplerle beslenir, bizim tozumuzla
Arsa’da ilk önce incir ağacı kurumuș,
barındırmayan Arsa’da tozu du-
örtünürdü sanki, pek iç açıcı bir
çünkü kıșları çok üșümüș…
mana katardık. mahallemize park
görüntüsü yoktu. iște incirin bir
yapılma ihtimalini aklımıza dahi
meyve olması bundan geçtir bende.
getiremezken, tek derdimiz ve
bizlere oyun alanı olan Arsa bugünlerde altı katlı bir apartmanın arka
en büyük korkumuz Arsa’ya bina
bizim mahalleden göçmen
yapılmamasıydı çünkü bașka hiçbir
konutlarına tașınmamızı izle-
06
bahçesi haline gelmiștir.
SIMPLICITY
8
Bir Reklamd覺r
SIMPLICITY
9
Çağatay Özdemir, Sıkıșmıș Hayatlar / Beyrut SIMPLICITY
10
Çağatay Özdemir, Sıkıșmıș Hayatlar / Beyrut
SIMPLICITY
11
O Daha Bir Çocuk! Bir Kitap = Bir Gelecek Eğitim Projesi olarak 2009 Mart ayında bașlattığımız ilk projemizle Türkiye’de kütüphanesi olmayan köy okullarına kütüphane kurmayı hedefledik. Zaman ilerledikçe öğrencilerimizin kitaptan daha elzem ihtiyaçları olduğunu öğrendik: Acı Türkiye gerçeğiyle yüzleștik yani! Kalemi olmadığı için okumayı öğrenemeyen öğrencilerden tutun da köy okulunda tuvalet olmadığı için bizden çimento ve tuğla isteyen öğretmenlere kadar birçok hikâye…
ERZAN AKTAR
@1kitap1gelecek
“Neden beni sevmiyorlar abla?” Gönderdiklerimize cevaben șiirler,
gerçekleștirmek üzere olduğu habe-
resimler gönderenler de oldu;
rini aldım kendisinden. 1-2 kitapla
telefonla sabah uyandırılıp bütün
hayatlar değișebiliyormuș demek!
sınıfla konuștuğum da… Bir sefer
Üzücü hikâyelerimiz de oldu elbet.
ceviz göndermișlerdi hediye olarak.
Bir kardeșim 10 TL’lik test kitabının
Bize hayallerini, ailelerini, okumayı
parasını kaybetmiș, babasına da
neden sevdiklerini anlatan mektuplar
söylememiș “döver” diye, alamadığı
yazan pırıl pırıl beyinler onlar. Hatta
kitabı için benden yardım istemiști.
onlardan bir tanesi, Ordu’da bulunan
Arkadașlarıyla uyum sorunu yașayıp
bir kardeș okulumuzdan öğrencimiz
“Neden beni sevmiyorlar abla?” diye
4-5 sene önce bana öğretmen olmak yazanı da gördüm... Bizi görmeden istiyorum diye yazmıștı, birkaç ay
nasıl bu kadar sevdiklerini, bu kadar
önce üniversiteye girerek bu hayalini
özel sırlarını açtıklarını açıkçası ben
10
SIMPLICITY
12
de bilmiyorum. Öğretmen arkadașım
atanı da gördüm, çocukların “milli-
ona özel, içinde 1 senelik kırtasiye
sormuș bu durumu, harika bir yanıt
yetine”, diline göre yardım gönder-
ve eğitim ihtiyacını karșılayacak araç
gelmiș: “Bize bu kadar hediye gönde- mek isteyeni de... Bunlara cevabım
gereçlerin olduğu çantalar hazırlıyor,
ren insanlar kötü olamaz, güveniyo-
belli: “Ama yapmayın, diyordu Tanrı,
bir de içine kardeșine hitaben bir
ruz, anlatmak istiyoruz” demișler…
o daha bir çocuk!” Madalyonun bu
mektup atıyor. Ayrıca son 2 senedir
Daha ne diyebilirim ki!
karanlık yüzü. En güzel yüzü ise,
de “Sıcacık Hediyeler” adı altında kıș
harçlıklarından biriktirdiği parasıyla
șartlarının zor olduğu bölgelere giyim
çanta hazırlayıp yollayan gönüllü
yardımında da bulunuyoruz. Șu za-
küçükler!
mana kadar 38 kardeș okulumuza bu
“Ama yapmayın, diyordu Tanrı, o daha bir çocuk!”
tip yardımlarda bulunduk, sevincimiz 3 senedir öğrencilerle “kardeșlik”
de paylaștıkça artıyor.
bağımızı daha da sağlamlaștırmak Bir de gönüllü tarafı var tabi bu ișin.
amaçlı “Okul Çantası” hazırlama
Genellikle projelerimiz Doğu’da bulu-
projesini bașlattık. Bu projede her
nan illere oluyor. “Kimleri besliyorsun
bir gönüllü arkadașım, paylaștığım
sen? Kime çalıșıyorsun?” diye mesaj
sınıf listesinden kardeșini seçiyor ve
11
Sen de farklı olduğunu düșündüğün projelerini @aydabirdergi ‘ye yolla, yayımlayalım!
SIMPLICITY
13
Bir Reklamd覺r
SIMPLICITY
14
İstanbul’a gezmeye gidersiniz, Ankara’ya ise sevdiklerinizi görmeye. Ankara insanlarını sevdirir size, sevdikleriniz de Ankara’yı. Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüșünü seven dostlar! Her ne kadar sırtınızı Yahya Kemal’e dayasanız da kusura bakmayın: Ne bitmek tükenmek bilmeyen bir geyiktir bu böyle! aydabir ekibi olarak Ankara’yı size bașka hâlleriyle de anlatmaya ahdettik. Bize Ankara’yı sevdiren iki șeyle baș bașa bırakıyoruz sizi: Radyo ODTÜ ve Ankara Gar Lokantası ile.
13
SIMPLICITY
15
Sesli Harfler podcast’inde her ay ilginç röportajlar sizleri bekliyor!
Sesli Harfler
JEYAN İDİL ASLAN
@jeyanaslan
103.1 Radyo ODTÜ ile “Hayatın Sesini Aç!”
Süha Sevük’e bir radyo açma projesi
göstermiș. Kamu hizmeti yayıncılığı
ile gitmesi üzerine bașlamıș Radyo
anlayıșı ile güvenilir bir haber kaynağı
ODTÜ macerası. Bir yıl süren hazırlık
olmuș, 99 Depremi gibi felaketli
Her șehrin bir sesi vardır. O șehrin
așaması sonrasında radyo, 1995
zamanlarda, insanlar arasında köprü
tüm unsurlarının bir araya getirerek
yılında yayın hayatına bașlamıș.
vazifesi kurmuș. Sadece sıradan
olușturduğu bu ses, içerisinde o
O zamandan beri Ankara șehrinin
bir radyo istasyonu olmanın çok
șehre ait çok șey barındırır. Kușlar,
șarkılarını belirliyor. Ankaralıların
ötesinde…
simitçiler, sokak sanatçıları, korna
evde, iște, trafikte dinlediği; bir
sesleri, vapur düdükleri… Her șehrin
anlamda șehrin simgelerinden
Yayın hayatında, gönüllü amatör
bir sesi vardır ve her șehrin sesi
biri haline gelmiș, ODTÜ ruhu ile
öğrencilerden olușan bir kadro ile bir
de birbirinden farklıdır. Ankara’nın
özdeșleșmiș bir radyo…
karavandan bașlayan Radyo ODTÜ bu yıl 20. yașını kutluyor. İlk yıllarının
sesini dinlediğinizde, sizi canlandıran, gençlik günlerinizi hatırlatan bir
Türkiye’nin internetle yeni yeni
heyecanını korurken bir yandan da
șarkının ucunu yakalarsanız, o
tanıșmaya bașladığı dönemlerde,
olușturduğu profesyonel ekibi ile
șarkının Radyo ODTÜ’den yükseliyor
internet üzerinden yayın yapan ilk
yayın hayatına devam ediyor. Bu ay
olması kuvvetle muhtemel!
radyo istasyonu Radyo ODTÜ. Bu-
Sesli Harfler’de o ekibin üyelerin-
güne kadar sayısız ödüller almıș, pek
den yayıncı Fulya Akbuga ile, 103.1
1994 yılında bir grup ODTÜ’lü
çok etkinliğe basın sponsoru olarak
Radyo ODTÜ üzerine bir sohbet
öğrencinin, dönemin rektörü Prof. Dr.
Ankara’nın aslında gri olmadığını
gerçekleștirdik.
ekșisözlük’te ne dediler?
“tamam çalcam” dedi, “var mı bakiyim”
bir hayat vardı, hala var mı bilmiyorum,
dedi, aradı buldu, çaldı. sonra bi daha
özlüyorum. /zeynepmina
üniversitedeyken sürekli dinlerdik bunu biz. radyo sabit bu istasyonda dururdu. sonra bigün bi vesileyle yayın yaptıkları yere gittik, karavandan bozma, plantonluktan az büyük, bi acayip mekandı, șașmıștık. “bu mudur yani” diye. sonra bi gece “istek söleyin çalalım” yapıyolardı, aradım kansas’tan dust in the wind’i istedim. o güne dek hiç çalmamıșlardı. konuștuğum kız,
program dıșı playlist’lerin demirbașı haline geldi șarkı, bazı günler iki üç defa
benim için üç anlamı olan radyo. birin-
çalınır oldu. ben de her duyușum da
cisi ankara, ikincisi bahar ve üçüncüsü
gururla karıșık içten içe sevinç duydum.
kar. ilk iki seçenekten malesef uzak
ama bilemiyorum belki de o playlist-
olmama rağmen taa istanbul’lardan
lerdeki her șarkı böyle yer edinmiști
sadece son șık bile yetti aynı tadı
kendisine. keșke șarkı öneren insanlar
almama. düșen ilk karla beraber açtım
olarak “șarkısı çalınanlar derneği” gibi
arka plana, ankara’ya olan özlemimi gi-
bișey kursaydık, bir araya gelir sevinir-
deriyorum loș ıșığımla. /bardak altlığı
dik, ankara’da o zamanlar çok eğlenceli
14
SIMPLICITY
16
Radyo ODTÜ size ne ifade ediyor? Can Yıldız: Radyo ODTÜ benim için
günün hangi saatinde açsam beni
bir kaçıș. Arabama binip kemerimi
memnun edecek bir șeyler çalacağını
takıp motoru çalıștırdıktan sonra
bilmek de radyoların önemini
ilk ișim her zaman radyoyu açmak
kaybettiği günümüzde güzel bir lüks.
olur, radyo ilk açıldığında da hep
Șu ana dek olan hayatımda radyo
Radyo ODTÜ kaldığı yerden çalmaya
denince bir numaram Radyo ODTÜ,
devam eder. Küçüklüğümden beri
daha bașka ne demeye gerek var?
sabahları Modern Sabahlar dinlemek hayatımın önemli bir parçası; ayrıca Gülce Korkmaz: Radyo ODTÜ;
umudumu tazeleyiși, kara mizahın
trafikten, șehirden, hayattan bezmiș
sabahlarımı modernleștiriși, yeni bir
halde kafamı dağıtmak için dinleye-
șarkı keșfedip ona takılmanın zevki...
cek bir șeyler ararken “İște bu” deyip durduğum kanal. Trafik ıșıklarının sarı yanıp sönmeye bașladığı saatlerde eve dönerken akustik tınıların
Yalçın Öztürk: Bir tesadüf üzerine
beș kișilik bir arkadaș muhabbeti-
Fi tarihinde Radyo ODTÜ dinleme-
nin vazgeçilmez bir parçası. Sürekli
ye bașladım, çünkü Sweet Dreams
sevdiğimiz müzikleri çalması, hayatla
parçasını çalıyorlardı. Sonra Modern
aynı șekilde dalga geçilmesi de onu
Sabahları keșfetmemle beraber 10
daha güzel yapıyor.
yıldır hayatımda. Radyo ODTÜ ve Modern Sabahlar bizim için dört Bahar Baștuğ: Radyo ODTÜ benim
birlikte radyo ODTÜ’yü dinlerdik,
için biricik kızım anlamına geliyor.
sabah kreșe gidiș yolunda, akșam
20 yașını dolduran Radyo ODTÜ
eve dönüș yolunda birlikte müzik
hayatımıza ilk kez kızımla birlik-
dinlemek, birlikte șarkı söylemek en
te girdi. Kızım 2,5 yașında kreșe
büyük mutluluktu. Kızımla birlikte
bașladığında onu kreșine götürüp
büyürken yıllar boyunca Radyo ODTÜ
getirirken arabamızın arkasında
bize eșlik etmeyi sürdürdü, hala bir
bebek koltuğunda otururdu ve
Ankara alıșkanlığı.
15
SIMPLICITY
17
Fulya Akbuga Kimdir? TED Ankara Koleji mezunu Fulya
Radyoculuğun yanı sıra bașarılı bir
sunuculuğunu yürüttü. Șu sıralar
Akbuga, Ankara Üniversitesi İletișim
profesyonel televizyonculuk kariye-
TRT Spor kanalında hafta içi her
Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden
rine de imza atan Fulya Akbuga, TRT
gün canlı olarak yayınlanan “Spora
mezun oldu. Daha sonra yüksek
1, TRT 2 ve Kanal B’de haber spikeri
Dair” programının sunuculuğunu
lisansını ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde
ve program sunucusu olarak görev
üstlenen ve radyo programlarını
tamamladı. Öğrencilik yıllarında
yaptı. TRT Türk kanalının ilk yayın
sürdüren Fulya Akbuga; seslendirme
Hürriyet Gazetesi ve Kent TV’de
ekibinde “Haberdar” programının
çalıșmalarının yanı sıra kongreler,
muhabir olarak staj yapan Akbuga
sunucu ve editörlerinden biri ola-
konserler, ödül törenleri, yardım
Profesyonel yayıncılık hayatına 1996
rak yerini aldı. Aynı yıl TRT Ankara
baloları gibi özel organizasyonlarda
yılında Capital Radio’da DJ olarak
Radyosu’nda yayınlanan sohbet
sunucu ve MC olarak görev yap-
bașladı, ardından Radyo ODTÜ’de
programı “Șehrin Nabzı’nı” hazırlayıp
makta, “Sunum ve Röportaj Tek-
uzun yıllar Eğitim Koordinatörlüğü
sundu. 2010-2013 yılları arasında
nikleri”, “Etkili ve Güzel Konușma”
görevini yürüttü. Halen “Ofis Kaçkını”
TRT Avaz ekranlarında hafta içi
ve “Radyoculuk” alanlarında iletișim
programıyla Radyo ODTÜ’deki
her gün canlı olarak yayınlanan
eğitimleri vermektedir.
canlı yayınlarını sürdürmektedir.
“Stüdyo Avaz” programının Sıradaki Șarkı Kings of Leon - Sex on Fire Depeche Mode - Enjoy the Silence Radyo ODTÜ’de çalan ilk șarkı olma özelliğini tașıyor: Street of Dreams - Rainbow
16
SIMPLICITY
18
Haydi Abbas, vakit tamam; Akșam diyordun iște oldu akșam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalb ağrısı. Șu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün șöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beșiktaș’tan; Yașamak istiyorum gençliğimi yeni baștan.
Dinlemeden Olmaz!
-Abbas, Cahit Sıtkı Tarancı
17
SIMPLICITY
19
Haydi Abbas Vakit Tamam “Al getir ilk sevgiliyi Beșiktaș’tan / Yașamak istiyorum gençliğimi yeni baștan.” Çilingir sofrasına oturanların, “onu hatırlayanların” aklında dolanıp durur bu mısralar. Cahit Sıtkı, 30 Temmuz 1944 tarihinde Cumhuriyet gazetesine yazdığı bir köșe yazısında anlatıyor bu șiirin hikâyesini. Kupürü bizimle paylaștıkları için Cumhuriyet Gazetesi arșivine teșekkür ederiz.
SIMPLICITY
21
ELİF YILMAZ
Haydi Abbas Vakit Tamam: Ankara Gar Lokantası
@dimplelif
Atatürk resimleriyle donatılmıș sade bir mekân burası. Herhalde çalıșanlarının yaș ortalaması 45’in üzerinde. Trene binmeden önce bir kadeh devirmek için usulca iliștirilmiș garın bir köșesine. İstasyonun bir ucunda Atatürk’ün Ankara’da ilk kaldığı yer var, bir ucunda gar lokantası. Gitmek için istasyona gelenleri yolundan çevirebilen bir yer burası. Ankara’da kalmayı sevdiren bir mekân. Bir istasyonda kalmayı hiç istediniz mi siz? Zihni abi, her zamanki gibi ceketinin önünü ilikleyerek karșılıyor bizi mekândan içeri girerken. Eski çınar, bütün ciddiyetiyle kurduruyor soframızı. Koyu bir sohbet bașlıyor.
Çubuk Barajı, Alman Tepesi’nde Kafdağı Restoran vardı, ben oraya geçtim ve 1960 İhtilali’ni de orada gördüm. Pașaları, ihtilali yapanları, o savcıları, hepsini de gördüm, hem eski hallerini hem yeni hallerini.
Ankara’ya nasıl geldiniz?
Lokantası vardı. Oranın asıl ustası
Bolu Mengen’de doğdum, doğum
babamın da ustasıydı, benim babam
yerim orası. İște ilkokulu bitirdikten
da așçıydı. Ben de orada çırak olarak
sonra babam Ankara’da çalıștığı için
bașladım, o çıraklık esnasında çok
Ankara’ya geldik. 1959-60 sene-
enteresan șeyler de yașadım. O
sinde șimdiki Sakarya Caddesi’nde
zamanlar çocuk olduğumuz için tabi
SSK binası var, orada köșede Mısır
biz bulașıkhaneye tabakları elleri-
19
SIMPLICITY
22
mizle tașıyorduk, o zamanlar șimdiki teknoloji yok. Tabakları ben fazla fazla getiriyorum. Sonra ustam bana tembih ediyor, diyor ki “Bak aslanım, tabakları kırma, döverim seni!” Biz de çok ciddiye almıyoruz, babamın arkadașı nasıl olsa diye. Sonra lokantanın çok yoğun olduğu bir zamanda birdenbire ayaklarım kaydı, tabakların arasında kayboldum. Ustam, “Topla onları” dedi, topladım. İș bitince de “Git arka taraftan kömür getir” dedi. Ben gittiğimde usta da orada beni bekliyordu, kimse de yoktu etrafta ve oradaki demirle… Ama ben șimdi teșekkür ediyorum ustama. Çünkü bizim dönemimizde insanlar böyle pișe pișe büyüyordu. Daha sonra çalıștığım yerlerde salon idaresine geçtiğim zaman da hata
Șarkıları, kulüp rakısı, beyaz peynir ve
yaptığımızda garsonlar ayağımıza
cacık ile tüketmeyi ihmal etmeyiniz! Siz
vura vura yara ederlerdi, kan akardı.
de kendi çilingir sofrası șarkı listenizi
Biz öyle yetiștik, öyle gördük ama
gönderin, yayımlayalım!
bizden sonra gelenlere tabi bunları yapmadık ama bize böyle yapanlara
Cengizhan Sönmez – Rücu
ben teșekkür ediyorum. Ondan sonra Çubuk Barajı, Alman Tepesi’nde
Cedi Bey. Șimdi de oğlu Canip Bey
Kafdağı Restoran vardı, ben oraya
ișletiyor burayı. Onun vasıtasıyla
geçtim ve 1960 İhtilali’ni de orada
geldim ben buraya ve 10 senedir de
gördüm. Pașaları, ihtilali yapanları,
burada çalıșıyorum. Burası 1936’dan
o savcıları, hepsini de gördüm, hem
beri hizmet veren bir yer. Buranın
eski hallerini hem yeni hallerini.
ilk ișletmesini trenlerle beraber bir Rus Madam yapıyor, ilk ișletmecisi o.
Burada çalıșmaya nasıl bașladınız
Daha sonra Devlet Demiryolları kendi
peki?
içerisinde ya da özele vererek devam
Buranın asıl sahibi benim dostumdu,
edip gidiyor.
20
Ahmet Kaya – Hep Sonradan İnci Çayırlı – Kıskanıyorum Müzeyyen Senar – Ayva Çiçek Açmıș Neșet Ertaș – Gönül Dağı Doğan Canku – Gecelerim Nesrin Sipahi – Kanaryam Güzel Kușum Zeki Müren – Kırmızı Gülün Alı Var Dario Moreno – Deniz ve Mehtap Esin Engin – Bana Ellerini Ver
SIMPLICITY
23
Eski meclisin karșında Ankara Palas vardır. De Gaulle geldiğinde orada kalıyor, onların yemeklerini de biz veriyoruz. Ben orada servis yaparken birden aklıma geldi, De Gaulle’un boyu çok uzundu ve bu adamı nerede yatıracaklar diye düșündüm ve üç saat içerisinde adam dıșarıdayken onun yatağını hemen değiștirdiler. Eğer ben onu düșünüp de söylemesem adam gelecekti, ayakları dıșarıda kalacaktı! Sizin burada çalıștığınız bu on sene içerisinde kendi gözünüzden Ankara ne kadar değiști, ne kadar farklı? Çok farklı. Eski zamanlarda Ankara ahșap, köyden gelen vatandașların atıyla, katırıyla geldiği yer. Mesela șimdi İtfaiye Meydanı denilen
yatıracaklar diye düșündüm ve üç
Hiç unutamadığınız bir müșteriniz
saat içerisinde adam dıșarıdayken
oldu mu?
onun yatağını hemen değiștirdiler.
Șurada Atatürk’ün bir resmi var, ilk
Eğer ben onu düșünüp de söyle-
mecliste konușurken bir resmi. Bir
mesem adam gelecekti, ayakları
müșteri resme baktı baktı, sonra “Aa
dıșarıda kalacaktı!
șurada duran benim babam” dedi.
Hayatınız boyunca çalıștığınız yerlerde karșılaștığınız bașka önemli siyasetçiler veya sanatçılar oldu mu? 1962-63-64’te Zeki Müren Kafdağı’na çok gelirdi. Orada ocakbașı vardı, ocakbașında oturur, yer, içer ama iși gücü viskiyle
Sonra biraz sohbet ettik, iște benim babam șöyleydi, böyleydi dedi, gitti. Aradan zaman geçti, birkaç ay sonra kendi gelini, torunu, bütün aileyi topladı, geldi. Bu sefer ona resmi tam görecekleri bir șekilde büyük bir masa hazırladık. Çocuklarına,
ocağı yakmaktı. Viskiyi bir taraf-
torunlarına resmi anlata anlata bir
tan yudumlarken diğer taraftan
gece geçirmiștik.
ocağa atardı, ocak da kendi kendine yanardı. Oraya çok fazla sanatçılar
Akșam 11’e doğru ayrılıyoruz gar
siyasetçiler gelirdi çünkü çok farklı
lokantasından. Ankara’yı daha çok
bir yerdi, çatal bıçak kașık takımı
seviyorum artık. Bir tren garında bir
dahi gümüștendi mesela. Sonradan
çilingir sofrasında da sevilebilirmiș
değiști tabi bunlar.
meğer bir șehir.
yerde han varmıș, eskiden yolcular katırlarıyla gelip dinlenirlermiș. Daha sonra Ankara kendi kabuğunu kırıyor ve bunun en önemli sebebi yurtdıșından gelenler. Tarihini hatırlamıyorum, De Gaulle’un Ankara’ya geliși var. Eski meclisin karșında Ankara Palas vardır. De Gaulle geldiğinde orada kalıyor, onların yemeklerini de biz veriyoruz. Șimdi protokole her elemanı almazlar, protokol servisiyle normal garson servisi bir olmaz, farklı olur. Ben orada servis yaparken birden aklıma geldi, De Gaulle’un boyu çok uzundu ve bu adamı nerede
21
SIMPLICITY
24
Dinlemeden Olmaz!
“Bir ince Müzeyyen Abla”mızdı bizim. Pașa’nın huzurunda șarkı söylemiș; sesiyle kaç neslin efkarına, neșesine ortak olmuș; taș plakların, sahnelerin ve çilingir sofralarının sultanı olmuș... Bilmem ki nasıl söylesem… Üstadların menbaı, Aziz İstanbul’da sivrilmek zordu elbette. Lâkin, yașamayı ciddiye alanlara mahsus bir efkarı zerkettiğinde gönül sofralarına Müzeyyen Abla, demirbaș payesine çıkagelmiș memlekette. Bizim tevellüt batsın, yetișemedik altın çağına. Gerçi demirbașın değeri ebedîdir, a! İsminle müsemma süsledin, bezedin efkar sofralarını. Hakkın ödenmez amma bilesin: Biz seni unutmak için sevmedik Müzeyyen Abla.
22
SIMPLICITY
25
Bir Reklamd覺r
05
SIMPLICITY
26
Söyleșinin tamamı, bașka söyleșiler ve kırk yıllık hatır için tıklayınız!
Kahvenin Hatrı Söyleșileri Beș asırdan fazla bir süredir bu
ki ne yemek ne de sanat ve mimari
lezzetlerini tatmak ve bu toprak-
toprakların ana unsurlarından
alandaki bu kültürel katkılar bugün
larda yüzyıllardır birlikte var olan
birisi olan Türk Musevileri’nin büyük
yeterli önemi görmemektedir.
unsurların ilișkilerini tatlandırmak
çoğunluğu 1492 yılında İspanya’dan
Kahvenin Hatrı, adım adım Türk
amacıyla kurulmuștur.
Osmanlı İmparatorluğu’na göç etmiș
Musevileri’nin bașta Türkiye olmak
ve kültürel yapının gelișmesi sürecin-
üzere Osmanlı İmparatorluğu içe-
de büyük katkılarda bulunmușlardır.
risinde adımladığı sokakları, ibadet
Bilim, sanat, mimari, musiki gibi
ettiği sinagogları, okuduğu okulları,
alanlarda önemli etkileri haiz olan
bașta Sefarad ve Așkenaz yemekleri
Türk Musevileri, aynı zamanda
olmak üzere, Türk Musevileri’nin
oldukça geniș ve lezzetli bir mutfak
mutfağını, tarihi serüven içerisinde,
kültürüne de sahiptirler. Ne yazık
geziler ve röportajlarla anlatmak,
24
SIMPLICITY
27
Bu Bir Kahvenin Hatrı Söyleșisi’dir
SERAP MERVE DOĞAN @SMerveDogan
İshak Alaton: Bu Topraklar Ve Ben İshak Bey çocukluğunuzu
zor günler bașlıyor.
düșündüğünüzde neler
Bizde yoktu, çünkü babam çok liberal bir adamdı. Dindar değildi, sinagoga
anımsıyorsunuz? Neler hissettiriyor
Çocukluğunuzda mutfakla ilișkiniz
gitmezdi Șabat’larda. Ben de aynı
size çocukluğunuz?
nasıldı? Evde Sefarad yemekleri pișer șekilde yetiștirildim. Șabat bizim için
İ.A.: Kötülükleri kafamdan sileli uzun
miydi?
farklı bir gün olmadı. Evet bir tatil
yıllar oldu. Sade güzellikler kaldı. An-
Annemin pișirdiği yemeklerin hala
günüydü, eğlencemize bakardık, sine-
nemin sevgisi. Annemin keman çalıșı.
tadı damağımda. Kuçarikas yapardı,
maya giderdim. Fakat yani sinagogla
Bir komșumuz vardı bir Müslüman
kașık demektir eski İspanyolcada.
ilgimiz olmadı hayat boyu.
Hanım, Müzeyyen Hanım, onunla
Patlıcanın dıș yanı, zarı kullanılarak
beraber keman çalıșı vardı. Böyle gü-
içine bașka șeyler doldurulurdu. Son-
Sizin büyüdüğünüz Türkiye ile
zellikler kaldı sadece ama çok uzakta. ra Bolyos yapardı her cuma sabahı,
torunlarınızın büyüdüğü Türkiye
Düșün ki 1927 doğumlu bir çocuğun
arasındaki farklar nelerdir?
hafta sonu yenmek üzere.
1930’lu yıllarda, Atatürk günlerinde
2010 yıllından sonra durum birden-
kalan anıları… İște birdenbire Atatürk
Çocukken Șabat kutlamaları nasıldı
bire kötülești ve kötüleșmeye devam
vefat ediyor, 1938’de, ondan sonra
ailenizde?
ediyor. Ve bunun nerede duracağı
25
SIMPLICITY
28
hakkında kimsenin bir fikri yok. Yalnız bilinen bir șey; bu Filistin’deki olaylar Türkiye’ye gereksiz bir menfi imaj veriyor. Ve bu bizim Yahudi toplumu olarak, İstanbul’daki özellikle, sıkıntıya sokuyor. Gereksiz bir endișeye kapılan insanlarla bir arada olmanın sıkıntısını yașıyorum ve onları nasıl teskin edeceğimi de bilemiyorum.
Ortaköy meydanı, benim için ideal bir İstanbul cennetidir diyebilirim. Çünkü cami, Rum kilisesi, Ermeni kilisesi ve Musevi havrası, hepsi bir meydanın etrafında. Büyüklerimizden dinlediğimiz eski İstanbul’da gayrimüslimlerin yașadığını biliyoruz. Bu normal yașantımızın bir parçasıydı. Artık değil. Geçmiște yașadığınız Türkiye ile bugünü karșılaștırdığınızda, bu farklılıklara neler sebep oldu sizce? Tabii ki çoğunun burayı mecburen terk etmeleri burada birinci amil… Bu Yunanistan ile olan Kıbrıs olaylarının getirdiği zorluklar neticesinde, İstanbul’un %15’e kadar varan Gayrimüslim nüfusu zamanla eriye eriye, bugün %1’in de çok altına, belki binde 1’in bile altına düștü. 75 milyon kișinin bugün yașadığı Türkiye’de 17 bin Yahudi’nin esamisi bile okunmaz. Trakya olayları, Varlık vergisi, 6-7 Eylül olayları gibi çok çok üzücü
durumlara șahit oldu bu topraklar
ne kadar șanslı olduğumu idrak
geçmiște.
ettim. Bütün zorluklara, bütün
Bu topraklar ve ben. Ben de șahit ol-
olumsuzluklara, bütün bizlere reva
dum. ‘33’e bile șahit oldum. 1934’te
görülen kötülüklere rağmen; o
ben 7 yașındaydım, hatırlıyorum.
rejimin, hükümetin, bürokrasinin nobranlığı ve eziyetlerine rağmen,
“Türkiye” denildiğinde sizin için bu ne
toplumun genelinin dostluğuna her
ifade ediyor? İkinci bir șansınız olsa
zaman șahit oldum, inandım. Ve
yine Türkiye’de mi yașamayı seçer-
hayatım... İște bu 88 yașına gelmiș
diniz?
bir adamın yaptığı bilanço; çok
Ben Türkiye’de doğdum. Zamanla
mutlu bir hayatım oldu. En ufak bir
26
SIMPLICITY
29
șüphem yok. Baștan bașlasam yine
servis yerleri var. Türkiye’yi kısa
televizyona röportaj için randevu
Türkiye’de, yine İstanbul’da, özellikle
zaman içinde tanımak isteyen biri
vermiyorum. Hepsini reddediyorum.
yine Boğaz kıyısında yașamaya
varsa, Ortaköy meydanına götürü-
Sessiz sakin köșemde yașıyorum.
bakardım. Çünkü mutluluk burada…
yorum.
Hâlbuki benim normal yașam tarzım bu değildi.
İstanbul’un en sevdiğiniz yeri neresi-
Geçmiște yașanan bu sıkıntılar bitti
dir ve neden orayı seviyorsunuz?
derken, șimdi de İsrail’le yașanan
Ortaköy meydanı, benim için ideal
siyasi gerginlikler devam ediyor.
bir İstanbul cennetidir diyebilirim.
Bu durumun gün geçtikçe Türkiye
Çünkü cami, Rum kilisesi, Ermeni
Musevileri üzerindeki etkisi arttı.
kilisesi ve Musevi havrası, hepsi bir
Ne gibi zorluklarla karșılașıyorlar ve
meydanın etrafında. Bu hakiki Türk
korunmak için daha çok mu içlerine
toplumunun içindeki farklı dinlere
kapanıyor acaba Türkiye Musevileri?
mensup insanların bir arada barıș
Bana öyle geliyor. Evet. Korunmak
içinde yașamıș olduklarının simgesi,
için daha çok içlerine kapanıyorlar
ispatı. Aynı zamanda da o meydanın
ve birçok projelerinden vazgeçiyor-
etrafında envaiçeșit lokantalar ve
lar. Ben epey bir zamandır hiçbir
27
Siz bana İsrail’deki Filistin’in hesabını sorarken ben de size Boko Haram’ın hesabını soruyorum. Türkiye’nin bir vatandașıyım, İsrail vatandașı değilim. O zaman bana bunu sormanın bir mantığı yok. Aynı dine sahip olduğumuz için bana bunu soruyorsun, ben de sana aynı dine mensup olan Boko Haram’ın hesabını soruyorum. Bu kadar basit.
SIMPLICITY
30
Peki bunun çözümü nedir? Yani bu nereye gidecek, nasıl çözülebilir bu? Bugün bunun çözümü kolay görünmüyor. Bu ancak iki ülke arasındaki ilișkiler tekrar normale döndüğü zaman [çözülür]. E bu kadar önemli bir ülke ile hala yarı savaș, yarı soğuk savaș durumunda isek șapkayı çıkarıp da önümüze koymamız lazım. Filistin’deki Arap Müslümanlara bu kadar yakınlık duyuyorsunuz da, Myanmar’daki veya Endonezya’daki Müslümanlara ilgi duymuyorsunuz? Veya Boko Haram’ın bir günde öldürdüğü iki bin Müslümanla ilgili hiç bir yerde tepkiniz okunmuyor, görünmüyor. Ben de bunu anlamıyorum. Yalnız Filistin’deki Müslümanlara bu kadar yakınlık duyarken dünyadaki bir milyar yedi yüz milyon Müslümana niçin bu kadar soğuk davranıyorsunuz? Ben de bunu soruyorum. İsrail ayrı bir devlet, evet ama Türkiye Musevileri bu ülkenin [Türkiye’nin] vatandașı. Neden ayrı bir devletin davranıșından onlar kendi ülkelerinde sorumlu tutuluyorlar? Evet sevgili kızım Serap Merve, bu öyle can alıcı bir nokta ve öyle bir üzüntü verici bir yaklașım ki... Bakın İsrail’deki olumsuzlukların hesabı Türkiye’de yașayan Türkiye vatandașı Musevilerden sorulurken
ben karșımda bu soruyu soranlara
Peki sizce torunlarınız Türkiye’de
karșı bir soru ile geliyorum. Geçen
kalmak isteyecekler mi?
hafta Afrika’nın ortasında Boko
Onu hiç bilmiyorum, hiçbir fikrim
Haram denilen bir grup Müslüman
yok. Ama șimdiden biliyorum ki bu
olduğunu iddia eden bir grup gidip
endișeli bakıș, tablo hepsini rahatsız
bir Müslüman köyünü bastı, ve
etmeye bașladı ve alternatif ülkeler
orada iki bin Müslümanı bir gecede
nedir diye bakarken en ön sırada
katletti. Neden içinizden hiç biriniz
İsrail gelmiyor.
çıkıp da neden bu Müslümanların hesabını bana vermiyor? Neden o
Tırnaklarınızla kazıya kazıya
katliamın hesabını sormuyorsunuz
geldiğiniz bu noktada gençlere
diyorum. Siz bana İsrail’deki Filistin’in
neler tavsiye ediyorsunuz, neler
hesabını sorarken ben de size Boko
yapmalılar?
Haram’ın hesabını soruyorum.
Türkiye’nin geleceği çok parlaktır.
Türkiye’nin bir vatandașıyım, İsrail
Torunlarıma diyorum ki Türkiye’den
vatandașı değilim. O zaman bana
șașmayın, ama karar sizin. Ama ben
bunu sormanın bir mantığı yok. Aynı
diyorum ki Türkiye’ye hizmet ve mut-
dine sahip olduğumuz için bana
luluk paylașımı her șeyden önce gelir.
bunu soruyorsun, ben de sana aynı dine mensup olan Boko Haram’ın hesabını soruyorum. Bu kadar basit.
28
SIMPLICITY
31
Bir Reklamd覺r
SIMPLICITY
32
NİSAN 15
04 EV
NE GÜZELDIR YOLLARDA OLMAK ȘİMDİ
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
SESLİ HARFLER
BİR TOPRAK HİKÂYESİ
KÜBA & PORTEKİZ
DOĞU EKSPRESİ
UÇAN SÜPÜRGE
SIMPLICITY
33