aydabir Ocak

Page 1

aydabir. OCAK 15

Aslı Yazagan Renkli ortamlarda çalıșacak kadar șanslı olmayabilirsin. Asıl olan çalıștığın yeri renklendirebilmekte... -aydabir fotoğraf yarıșması birincisi

01 BAȘLARKEN

UÇURUMDA AÇAN ÇİÇEKLER

AYDABİR VAPURU KALKIYOR!

TACİZCİNİN ELLERİ, ȘAHİTLERİN GÖZLERİ

MEKÂN

YAȘAM

GARİPÇE HİKAYELER

GÜRSEL TEKİN

SIMPLICITY

1


aydabir. bir Genç İși Kooperatif girișimi

Bilirim benden önce duyulmuș bu keder Benden sonra da duyulacak Benden önce söylenmiș bunların hepsi bin kere Benden sonra da söylenecek -Nazım Hikmet, Severmișim Meğer

Katkı Sunanlar Berkin Șafak Șener

editor@aydabirdergi.com

(İdari ve Mali Editör)

Baran Bayraktar (Teknik İșler Koordinatörü)

Semuhi Sinanoğlu

Cansu Canbaz (Söyleși ve Medya Koordinatörü)

(İçerik Editörü) Burçin Ceren Olçum (Tasarım Editörü)

Elif Özgür (Sosyal Medya Koordinatörü) Emre Bostancı (Görsel Danıșmanı)

Yusuf Can Gökmen

Ezgi Mutluer

(Dıș İlișkiler Editörü)

(Görsel Danıșmanı)

reklam@aydabirdergi.com

Sinemis Temel Elif Yılmaz Ayșe Su Polat Arda Can Tekin Doğa Can Coșar Bilgenur Baloğlu İlke Șahin

SIMPLICITY

4


Bașlarken...

01 SEMUHİ SİNANOĞLU @semuhi

Onu bunu bırak da bu derginin

bekleyenleri, bekâra ev vermeyenleri,

“durduğu” yeri söyle bize!

Kapıcı Cemal Abiyi, kestaneci Murat’ı, mahallenin büyüğü Merih amcayı

Aydabir’i eline ilk defa alan kișinin

görelim, onları duyalım istedik.

cevabını arayıp duracağı șey bu olsa

gerek. Sanırım düșünce dünyamızda

Yanlıș anlamayın, n’olur, bu bir

bir Yeșilçam izdüșümü bu. Aç kalırız,

memleket güzellemesi değil.

belki ölürüz, ama asla yıkılmayız biz!

“Allah’ım bu senin ateșin!” deyip ateș

Gerekirse durduğumuz yerde can

tutușturanlar da “sahici” bizim için,

veririz. Cüneyt Arkın hayatlarımızda

mahallenin “namusunu” koruyan

sandığımızdan daha fazla etkili,

civanlar da. Eğer siyaset bugüne,

farkında değiliz.

adilce ve insanca yașamaya dairse,

“sahi biz kimiz?” diye dönüp bakmak

Bir manifesto yazacak halimiz yok

istedik aynaya. Bir demet “uçurumda

burada. Bu derginin emekçileri

açan çiçektir”, elinizde tuttuğunuz.

arasında (aaa “emekçi” dedi!) her tel-

den insan var. Kutsal kitaplarımız bile

Șimdi güzel bir çay demleyin (salla-

farklı bizim. Kimimiz Tanrı’nın sözleri- ma olmasın sakın!) ve öyle okuyun ne inanır, kimimiz Büyük Saat’e. Ama

bu kısa “sahici” hikâyeleri. Dergi-

orta-yolculuk değil bu, varsayın ki bir

mizin “durduğu” yer, ince belli çay

orta oyunu. Bu sahnede, Nâzım’ın

bardağınızın yamacı olsun, fazlası

dediği gibi, bu memleketin “sahici”

gerekmez bize.

insanlarını anlatmak istedik sa-

dece. Sadri Alıșık’ın pılısı pırtısı bol

Ayrıca indirdiğiniz șu dergi fena

kulübe-i ahzanını mesken edinenleri,

değildir, üstü kalsın.

Kireçburnu’nda İsmail abiyle gemi

5

SIMPLICITY

01


Garipçe Hikâyeler Yol ve köprü, muhafazakâr siyasetin

SİNEMİS TEMEL

@mail

alamet-i farikasıdır. Bizdeki köprü sevdası, biraz Yeșilçam da tüter elbet. Orada garip bir köy vardı uzakta, hani bir tek “köprü” deyince aklımıza gelen. Fakat kim yașar orada, kim soluk alır, “köprü” deyince ne düșünür ya da bir tek köprü müdür hayatındaki? Lütfen Tayfun Talipoğlu sesiyle okuyunuz: Evet, bu hafta mıhlama diyarı Garipçe’deyiz…

Recep Abi

Recep Abi

“Bu Köprü Kapanır Müteahhit Bey” Bizim aile 4 kușaktır burada.

87 senesinde teknede kalorifer var,

geçiyor. Burası belirli zamanlar-

Türkiye’nin sayılı balıkçı köylerin-

düșünün. Biz bir gittik mi balığa 15

da kapanabilir, diğer köprüler gibi

den Garipçe. Böyle küçük olduğuna

gün sürerdi. Hopa’ya balığa gidiyoruz

olmaz. Ben 140 km rüzgâr gördüm,

bakmayın, buradaki binalar 150

mesela!

dedim. Bir dakika kalakaldı, o kadar

senelik. Altları hep kayıkhaneydi. 9

olur mu ya dedi? Sonra biz onun

seneden beri ișletmecilik yapıyorum

Neyse, müteahhit geldi buraya köprü

araștırmasını yaptık, tedbirini aldık

ama profesyonel balıkçıyım. 87’de

için. Köprünün demir aksamıyla

dedi ama içimden dedim, sen benim

yaptırdığımız 37 metrelik tekne

uğrașıyor. Konu rüzgâra geldi. Dedim

külahıma anlat.

Türkiye’deki en büyük balıkçı tekne-

ben balıkçıyım, doğa savașçısıyım.

siydi! Bizim tekneler moderndi de,

Hayatımız doğayla mücadeleyle

02

SIMPLICITY

7


Recep Abi

Annem çok sevinmelerin kadınıydı. Bazen sevinince annem gibi, Rengârenk reçeller dizerim kalbimin raflarına. Didem Madak Ben Trabzon Sürmeneliyim, buraya

ikiyken üç; müșteri istedikçe mecbur

Önceden daha yoğundu burası.

Samsun’dan gelin geldim. Görücü

çeșidi arttırıyorduk. Mesela çilek

Önceden bu Garipçe içine arabalar

usulüyle evlendik, eșim küçük

reçelini pișiriyorsam marmeladını da

sığmazdı, jandarma gelirdi, bayırdan

balıkçı benim. Yaklașık 14 senedir

soruyorlar, doğrama portakal varken

așağıya iniște yolları keserdiler,

buradayım. Bu iși yapmadan önce

bazısı “Dilimli portakal yaptınız mı?”

Fener’e yönlendirirlerdi. “Bekleyin bir

herkes gibi ben de ev hanımıydım

diyor, bu sefer al sana iki çeșit por-

taraf çıksın, bir taraf girsin” derlerdi.

tabii. Sonra ablam burada isteyen

takal reçeli! Derken ișler bu șekilde

Ben köprüden öncesini de biliyorum,

restoranlara Samsun’dan ürün

büyüdü. Özellikle Cumartesi-Pazar

o zamanlardaki çok sık gelișler düștü.

getirmeye bașladı peynir, tereyağı…

çok yoğun olur bura.

Köprü, yol çalıșmaları, biraz deniz

Kalanları da burada satmak için

kirlenmiș; hepsi buna etken.

küçük bir tezgâh açtık. Müșteri artık

Ama șimdi sana bir șey söyleyeyim

ürünün devamını istedi. Birken iki,

mi, ben 9. seneme girdim bu iște.

Ayșe Abla

(Meydanda ev yapımı ürünler pazarlıyor)

03

SIMPLICITY

8


“Garipçe’de Mayoyla Gezmeyiniz!” Biz 1993’te İstanbul’a geldik, 15

restoran açtım, sen bisikletleri

șey yapamıyoruz sit alanı olduğu için.

senedir de bu restoran var. Bekârken

koydun, sen kanoları koydun. Bu-

Bunların hiçbiri Garipçe’yi mahvetmi-

burada ișletmeci olmak eğlenceliydi.

rada kimse ona girmez, zaten 90%

yor da köprü mü ediyor! Yani köprüye

Ev üst katta, Koç’tan öğrenciler var.

balıkçı. Onlar da restoranlardan bile

karșı çıkacaksan Garipçe için karșı

Burada gece üçe dörde kadar kâğıt

șikâyetçi, insanlar geliyor kalabalık

çıkma, ormanlar için karșı çık.

oynuyorduk, muhabbet ediyorduk,

oluyor diye. Ama köprüden değiller,

tatillere-gezmelere gittik beraber.

çünkü Tayip Erdoğan köprü olacak

-Köyün içinde “mayoyla gezmeyiniz”

Hatta ablamın nikâhında dükkânı

dedikten sonra...

diye bir yazı var. O niye?

onlardan birilerine bıraktık, biz nikâha

Burada Büyük Liman Halk Plajı -Köprüyü sormadan edemeyeceğim.

vardı. İstanbul’un en güzel, en

Köprü yararlı olacak mı 10 sene son-

temiz plajıydı; șimdi köprüden ötürü

Ama iște İstanbul’da bir dönem bir

ra göreceğiz; ben köprüye karșıyım.

kapandı. İnsanlar buradan yürüyerek

yer patlıyor, belli bir zaman sonra

Ağaçlardan ötürü karșıyım, trafiği

oraya yüzmeye giderlerdi. Plajın açık

insanlar bașka mekân bulup oraya

düzelteceğini düșünmediğim için

olduğu zamanlar köyün gençleri gelir

gidiyorlar. Kaldı ki insanlar Garipçe’ye

karșıyım. Ama “Garipçe mahvolacak”

benden güneș gözlüğümü isterlerdi

geldikleri zaman yapabilecekleri

diye karșı çıkanlar var, orada bir dur!

ki baktıkları belli olmasın (gülüyor).

bașka bir șey yok. Ağva’da mesela

Bu ev yıkılmak üzere, oradaki ev,

köylü öyle bir ortam yapmıș; ben

șuradaki ev yıkılmak üzere ama bir

gittik!

Ahmet Abi

(Asmaaltı Restoranı’nın ișletmecisi ve sahibi)

04

SIMPLICITY

9


İLKE ȘAHİN

@mail

buyalnızcabirdefterdir “Manifesto Bu bir defterdir. Bu defter içi dolu bir defterdir. Bu içi dolu defter içi fotoğraflarla dolu bir defterdir. Bu içi fotoğraflarla dolu defter içi gökyüzü fotoğraflarıyla dolu bir defterdir. Bu içi gökyüzü fotoğraflarıyla dolu defter yalnızca bir defterdir. Bu yalnızca bir defterdir. Buyalnızcabir.”

Defterin ismi yukarıdaki manifesto-

Gökyüzü fotoğrafları çekip –tabi

sundan geliyor.

yalnızca gökyüzü olmaktan çok,

2 farklı buyalnızcabir defteri mevcut,

içinde çokça gökyüzü barındıran

ilk defterin adı “sen hiç gökyüzüne

fotoğraflar- bu fotoğraflardan bir

yazdın mı?” İkinci defterin adı ise

seçki yaptım. Ve yaklașık bir buçuk yıl

“Kars”.

boyunca o seçki bekledi. 2012’nin ilk

Tüm defterlere karșı derin duygu-

aylarında kapalı hali 10 cm’e 15 cm

lar beslediğim ve her gün defter

boyutlarında bir deftere dönüștü. İlk

kullanan biri olduğum için defter

bașta facebook sayfasından “șu gün

tasarlamak, üretmek istiyordum

șurada satılıyor” diye ilan vererek

uzun zamandır. Ve yine uzun

satıșa çıkarttık*. Daha sonra da

zamandır (analog) fotoğraf çe-

İstanbul’daki dükkânlarda satılmaya

kiyordum. Aslında olay bu ikisini

bașlandı.

birleștirmemden ibaret.

05

SIMPLICITY

10


İlk alıcılar/kullanıcılar çevremdeki

tasarlamaya bașladım. 16 cm’e 23

çağrı yapıp defterlerin scan’lerini

insanlar oldu. Alanların %90’a yakını

cm büyüklüğünde, içinde bolca beyaz

toplamak ve aynı fotoğraf üstüne

(tabi ki bu rakam gerçek bir rakam

boșluklar olan ikinci defter “Kars” da

farklı insanlar neler yapmıș oturup

değil) “ben bu defteri aldım iyi hoș

2012’nin yazına doğru çıkmıș oldu.

bakmak! Bu kadar. Defterle veya

ama üzerine yazamıyorum çünkü a)

yazıyla ilgili soru sormak veya yo-

bu bir defter değil fotoğraf kitabı b)

Yazın böyle üretimlerde bulunan

rumda bulunmak istiyorsanız:

her yer rengarenk üzerine yazmak

bir kaç kiși birleșip “Askı Dükkân”

buyalnizcabir@gmail.com.

zor oluyor c) sayfada boșluk yok

adı altında birleștik ve ürünleri

ki yazalım” diye yorum/eleștiride

pazarda satıșa çıkardık. Ama pazar

*İlk defterin basım ve tanıtım

bulundular. O sıralar arkadașlarım

heyecanımız çok uzun süremedi,

așamalarında Ezgi Mutluer ile

Kars’a gidiyorlardı. Ben de dedim ki,

okul ve iș hayatlarımız yüzünden

çalıștığımız doğrudur.

“Kars’ta fotoğraf çeksem bembeyaz

(maalesef).

olacak çünkü her yer kar!” Ve koșa koșa Kars’a gittim. Bir hafta içinde

Buyalnızcabir adı altında ileriye

10 makara kadar fotoğraf çekip

dönük yapılabilecek tek bir fikrim

döndüm. Böylelikle ikinci defteri

var, o da buyalnızcabir kullanıcılarına

Șu anda defterlerin satıldığı dükkânlar: Beyoğlu’nda -Aponia Design Store -Robinson Crusoe Kitapevi -Gon Kitapevi -Seratonin -Tașkıșla Gülșen Abla Karaköy’de -HAM Design Kadıköy’de -Torna

Sen de farklı olduğunu düșündüğün projelerini @aydabirdergi ‘ye yolla, yayımlayalım!

06

SIMPLICITY

11


Bir Reklamd覺r

05

SIMPLICITY

12


FEVZİ Ç.

@mail

Hey Dostum, Senin Sorunun Ne Biliyor Musun? İlginç olduğuna karar verdiğim esnaf sohbetlerini sohbetin ortasına bile gelmiș olsak kaydediyorum arada. Savulun esnaflar! Bu da öyle bir yarısından kaydedilmeye bașlanmıș konușma.

İsmim Fevzi Ç., Amerika’da Yale

tabii ama bulunsun iște, isim misim

Üniversitesi’nde okuyorum. İlk

kaydetmiyorum zaten.

dönem, daha pek de Amerika’ya alıșamamıștım, kendimi memleketim

Neyse, okuyacağınız hikaye de

güzel Ankara’ya attım nefes nefese

Ankara’da, nadiren yapma imkanım

kıș tatilinde. Ocak bașı gibi İncek

olan taksi yolculuklarından birinin

tarafından taksiye binip Atakule’ye

transkripsiyonu. İlginç olduğuna

gitmem gerekti (acısı hala kalbimde

karar verdiğim esnaf sohbetleri-

yaradır), arada sırada yaptığım gibi

ni sohbetin ortasına bile gelmiș

yine taksiciyle muhabbet ilginçleșir

olsak kaydediyorum arada. Savulun

gibi olunca çaktırmadan kaydetmeye

esnaflar! Bu da öyle bir yarısından

bașladım. Sadece taksiciyle, esnafla

kaydedilmeye bașlanmıș konușma.

yapıyorum bu iși, insan bir suçlanıyor

Kar yağmıștı önceki birkaç gün üst

08

SIMPLICITY

13


üste, Melih’in tuzlamacıları nerede

ya da sonlarında Sincan delikanlısı

Taksicinin sözlerini sansürlemedik,

tartıșmaları var, ama kar da artık

tipli bir genç. Eğer karıștırmıyorsam

ne dediyse o, haberiniz olsun. Ayrıca

dinmiș, yollarda çamura dönüșler

teypin yerinde ekranı mekranı

klasik taksici muhabettidir, arada

bașlamıș. Ankara ayazı sokakta kim

vardı baya film falan izlenen. Para

monologa dönüyor elbet.

olduğuna bakmadan herkesi kesiyor.

harcamıș aracına yani.

Taksici 20’li yașlarının ortalarında

“Benim de iște o halamın oğlu, zencilerle gavga falan etmiș. Uyușturucu satacan demișler buna”.

Taksici: Șey, arkadaș ortamı nasıl hep

miyorum ama neșelilerini seviyorum.

olur arkadașlıklar arasında falan. La

merakımdan soruyorum, Fevzi Ç: iyi ya

T: Hey dostum merhaba, falan.

yarram ne arkadașım amına koyyim,

Senin, sorunun ne biliyo musun falan

tanımıyom am…

Taksici: mesela ne bilim sen Türksün

ee yapıyo ya. O lanet kıçının kafan-

seni dıșlıyolar mı öle bi șey yok mu

dan büyük olması. O lanet kıçına

T: Diyom ya Miami’ye gitcem

yani? Fevzi Ç: yo o kadar yok da Amerikalılar kendi aralarında takılıyorlar genelde

sokayım diycen ıh diycek. Türkçe de

șimdiden planlar yapıyom, davetiye

bilmiyodur. İște, dil, önemli. Bende

gelcek yazın. Kafama göre gezcem

hiç dil yok. Fazla yok yani. Derdimi

orda ya. Amerikan kızı bulcam kendi-

Taksici: e sen nabıyon yalnız mı

anlatırım heralde de.

me șöyle. Güzeller mi ? F: Yeaaani, burdan çok farklı değil.

galyon? Fevzi Ç: Yo, benim de Avrupa’dan falan arkadașlarım var, Türkler var. Amerikalı arkadașlarım da var da o kadar çok değil.

T: Benim de iște o halamın oğlu, zencilerle gavga falan etmiș. Uyușturucu satacan demișler buna ilk gittiğinde

T: Amerikalılar kendini beğenmiș mi

oraya, gel la buraya falan filan.

diyosun? F: Yoo çok, ondan değil ya, ne biliyim herkes, kan çekiyo herhalde bilemiycem (4-5 saniye sessizlik)

O da demiș ki S.KERİM LA SİZİ. Kikbaksçıydı biliyon mu. Kafayı gözü yarmıș hepsinin. Polis gelmiș. Orda bi șey varmıș… ımm… (HAH!) kanun!

T: Holivut nasıl bi yer ki acaba. Orda bi film çevirmeyi düșünüyorum. Taksi 5’i yapacam, taksiyle inicem. Taaxsi 5, seni de, yanıma alıyım böyle, sen dümenden, polis ol iște… T: Bizi orda güzel temsil et kardeșim F: Haha tamam

Ya, bura gibi değilmiș yani, kesin

T: Atarlı, atarlı konuș onlara F: Eyvallah

ceza alıyomușsun yani. Burda gavga

T: Gerekirse, gelir döveriz yani,

ediyon, komser seni öpüștüryo

dağıtırız orayı. Türk’ün böyle bi șeyi

T: Zenciler yapıyomuș di mi? Komü-

barıștırıyo geri gönderiyo. Hadi yok bi

var ya hani.

nist pezevenkler, ben, bazılarını sev-

șey falan, hadi aslan gibisin goçum,

T: Amerika’da nasıl hiç bindin mi taksiye? F: Bindim de orda iyice pahalı

09

SIMPLICITY

14


“Tirana People” by Charles Roffey / CC BY

BERKİN ȘAFAK ȘENER

@SafakSener

Çay Yok Rakı Verelim Mi? Balkanlar’da bir garip ülke

imkansız. Çökmeye yüz tutmuș

eskimiș bir paranoyanın bakiyesin-

Arnavutluk’da öğle vakitleri ezan

toplumcu avangard mimarı örnekleri,

den öte ülkedeki yeni hayatın ironik

ve çan sesleri birbirine karıșıyor. Bu

artık geride yalnız acı tatlı hülyaları

bir temsilini olușturuyor.

denli kısa zamanda toplumsal barıșı

kalmıș bir rejime yas tutmakta. Olası

henüz kırılgan da olsa tesis edebilmiș emperyalist istilaya karșı ülkenin

Kırmızı ıșıklarda durmanın opsiyo-

bir ülke Arnavutluk.

dört bir yanına serpiștirilmiș bin-

nel olduğu ülkede günlük yașam

lerce küçük korugan (Arnavutça:

fazlasıyla Türkiye’yi andırıyor. Ulusal

Deyim yerindeyse Arnavutluk’da

bunkeret) kah bașıboșluğuyla kah

bir gurur vesilesi olan yeșil dağlara

Enver Hoca’nın külünü bulmak

birer modern sanat objesi olușuyla

ve doğal güzelliklere karșın kent

10

SIMPLICITY

15


sokakları egzoz (on numara yağ?)

votka tadında. Ama bu lezzet farkı,

bir geçim derdi, ellerinde sigara,

dumanından muzdarip. Hatta, evet

İșkodralı Arnavutları öğle vakti kent

yürümektedirler Tiran sokaklarında.

sokaklarda otobüs çığırtkanları bile

kahvelerinde beyaz peynir ve do-

Hasılı, kartalların memleketi klișe

var. Kent size Aști özleminizi her an

mates eșliğinde rakılarını yudumla-

bir zıtlıklar diyarı olmaktan öte,

giderebilme imkanı sunuyor. Me-

maktan alıkoymuyor. Güneșin alnı

yeryüzünün hemen her yerine içkin

sela yemeğin üstüne çay içmek gibi

kabağında kerahat vakti demlenen

bir gece-gündüz tasviri gibi. Gecesi

bașka șeyleri de özlerseniz “çay yok

amcaların keyfi anmaya değer.

ayrı mahzun, gündüzü ayrı güzel.

rakı verelim” gibi tuhaf cevaplarla karșılașabilirsiniz. Unutmadan, Arna-

Bu keyfe karșın on küsur yașında

vut rakısı tıpkı Sırplarda olduğu gibi

çocuklar, omuzlarında pek erkenci

“Tirana People” by Charles Roffey / CC BY

11

SIMPLICITY

16


Fotoğraf: Hamdi Öncel

Kendi çektiğin fotoğrafları @aydabirdergi ‘ye yolla yayımlayalım!

Bir dalı budanmıș tek bir iğde ağacı. Birçok dalı budanmıș bir küçük șehir: İskilip. SIMPLICITY

12

17


CANSU CANBAZ

@mail

Söyleși: Gürsel Tekin Gürsel Tekin’in bir kahramanı var mı?

setçi doğmadım elbet, Fikirtepe’de

Anadolu’nun tüm dillerinin özgür

Kahramanım yiğit Berfo Ana’dır.

çaycılığa kadar uzanan birçok

olduğu bir Türkiye’dir.

Oğlunu ararken, otuz yıl boyunca her

mesleğim oldu. Sokakları iyi tanıyor

gün tekrar tekrar öldürülen o cesur

olmam, o beni çok mutlu eden halk

Yasadıșı dinlemeler Türkiye’nin gün-

kadındır.

adamı yakıștırması bu mesleklerin

deminde epey yer bulmakta, siz de

bana kattığı değerlerdir. Bürokrasinin

dinlendiğinizi düșünüyor musunuz?

Yeniden dünyaya gelseniz yine siya-

demir kafesinden sıkılmıyorum diyen

Telefonlarım dinleniyor demem

setçi mi olurdunuz? Bunca bürokra-

yoktur sanırım.

așikârı bir kez daha ilan etmek

si, resmiyet ve takım elbiseden

olur. Telefonlarımı dinleyenlere

sıkıldığınız olmuyor mu hiç?

En büyük hayaliniz nedir?

sizin aracılığınızla sesleneyim; beni

Onurumla yașayabileceğim, hakkını

Kentlerin beton lobilerini yendiği,

kulaklarını dört açıp dinlesinler. Gelen

verebileceğim her iși yaparım. Siya-

bozkırların yeșile mahkûm olduğu,

telefonlardaki halkın isyanına kulak

13

SIMPLICITY

18


versinler! İșsizlikten, sömürüden,

de Ortadoğu’da ki yangını da sön-

borç batağından, kentsel dönüșüm

dürebilecek bir iradeye sahipti.

adını verdikleri kent sürgünlerinden

“Siyasetçi doğmadım elbet, Fikirtepe’de çaycılığa kadar uzanan birçok mesleğim oldu.”

isyan eden yüzlerce vatandașın

Ana dilde eğitim hakkı: Tanınmalı mı?

sesini belki oradan duyarlar. Arada

Anadilde eğitim ana sütü gibi

eșime, yol arkadașıma söylediğim

helaldir. Türkiye Birleșmiș Milletler

birkaç güzel söze takılırlarsa da ne

Çocuk Hakları Sözleșmesi’ne taraf bir

diyeyim, belki insanlığı, insanlıklarını

ülkedir. Bu sözleșme der ki “çocukla

hatırlatırız onlara…

ilgili her tasarrufta, her kararda, her yasada, çocuğun yüksek menfaatle-

CHP çok eleștirildi cumhurbașkanlığı

rine bakılır.” Çocuğun eğitim alması,

seçimi sürecinde, “sağa kayıyor” diye.

yoksulluktan kurtulması, özgür bir

Sizce Ekmeleddin İhsanoğlu doğru

insan, iyi bir vatandaș olması her

bir aday mıydı?

șeyden daha önemlidir. Çocuklarımız

CHP kesinlikle sağa kaymadı. Bizim

elbette Türkçe de öğrenecekler. An-

solcularımız AKP’ye gitti diye AKP

cak temel eğitimlerini anadillerinde

ne kadar sola kaydıysa, bize gelen

öğrenebilmelidirler. Aksi halde ana-

sağcılar da bizi ancak o kadar sağa

dilde eğitim gören çocuğa kıyasla ha-

kaydırmıștır.

yata en az beș yıl geriden bașlarlar. Hiç kimsenin bir çocuğun hayatından

Cumhurbașkanlığı seçimlerine

beș yıl çalmaya hakkı yoktur.

gelince, Ekmel Bey, Ortadoğu’nun bugün ihtiyaç duyduğu politikaları üretebilecek, bölgeye hâkim önemli bir șahsiyettir. Cumhurbașkanlığı seçimlerinin bu nedenle Ekmel Bey’den çok Türkiye’nin bir kaybı olduğuna inanıyorum. IȘİD ve benzeri terör örgütlerinin katliam naralarıyla halkları yerinden ettiği Ortadoğu’da çözüme katkı sağlayabilecek, bölgede bozulmuș ilișkilerimizi yeniden inșa edebilecek tek isimdi. Sadece Ortadoğu değil küresel siyasete hâkim ve etkili bir isimdi. Ilımlı ve barıșçıl tavrı ile hem Türkiye’de, hem

14

SIMPLICITY

19


Bir Reklamd覺r

SIMPLICITY

20


Polis Amca Sarıl Bana DOĞA CAN COȘAR @dogacancosar

“Ve günün sonunda polis amcalar gelip onlar da bir güzel sarılıyorlar, ama kendi usülleriyle. Yani çevreye vermiș olduğu rahatsızlıktan ötürü kahramanımıza 91 Türk Lirası ceza keserek.” Sana güveniyorum. Peki ya sen

bağlıyor. Yanında bir karton üzerinde

renk, ses, koku orada. Bıkmıșız artık

bana? O zaman sarılsana!

basit bir cümle: “Sana güveniyo-

aramızdaki mesafelerden, sokakta

rum, peki ya sen bana? O zaman

kaygılı yürümekten.

İstiklal Caddesi’nde bir Eylül ayı.

sarılsana!” Kendini sonsuz merha-

Binlerce insan aynı anda, aynı yolda,

metine bırakıyor karșısındakinin.

Ve günün sonunda polis amcalar

bir kol mesafesiyle birlikte yürürken

Açıyor kollarını ve öylece bekliyor ona

gelip onlar da bir güzel sarılıyorlar,

aralarında dağlar olduğuna inanıyor

sevgisini verecek birini. Ne rengi-

ama kendi usülleriyle. Yani çevreye

muhtemelen. Ve sonra o isimsiz

ni biliyor, ne dilini, ne dinini, cinsel

vermiș olduğu rahatsızlıktan ötürü

kahramanımız çıkıveriyor bir anda

yönelimini.

kahramanımıza 91 Türk Lirası ceza

karșımıza. Elinde kartonu ve göz

keserek.

bandıyla! Belki İstiklal’in o tempo-

O da nesi! Bir anda insanlar sarıyor

sunda dikkat çekmek isteyen bir

bizimkinin etrafını. Sanki ne ka-

“çapulcu” sanıyor bașta insanlar onu.

dar istiyorlarmıș uzun zamandır tanımadıkları birine güvenlerini ve

İstiklal’in ortasında bir deli yürek, bir

sevgilerini vermeyi! Sanki bütün

kol uzaklığındaki insanlarla arasında

renkleriyle bütün memleket oradayız

olan mesafelere kızıyor ve gözlerini

o gün. Birbirinden farklı yüzlerce

16

Dünyadan “Free Hug” örnekleri: “Free Hug” Kampanyası “Free Hug”, Fransa Dünyadan “Free Hug” Örnekleri “Free Hug”, İtalya

SIMPLICITY

21


in

ı: 62 b s ı y a s ı y z ola

tecavü n e ç e g a ayıtlar k ı 80 s 9 a r n i a ı b r a 9 l l 2 ı 08 y z suçu: ü v a c e 2002-20 t lam ayısı: p s o n t ı ı d s a a k r ğrayan yılları a u 1 a 1 y 0 ı r 2 ı d l 9 200 nsel sa i c a d n ı s ları ara l ı y 0 1 0 2 2005-

nde i r e z ü n i 100 bin

e

zd Ancak yü

ı.

lmad o i ç t e y a 40’ı șik

17

r

e zgi Mutlu

on: E İllüstrasy

SIMPLICITY

22


Tacizcinin Elleri, Șahitlerin Gözleri AYȘE SU POLAT

@AysePo

ELİF YILMAZ

@dimplelif

Editörün Notu: Aslında burada

edasıyla mikrofon uzatmak

anlattığımızdan daha fazla

değil. Buna maruz kalan

hikâye dinledik insanlardan.

kișilerin bu durumu kabullen-

Uğradıkları tacizleri. Ama

mesi, hatta kendinde suç gör-

birçoğu yayımlanmasını iste-

mesi esas meselelerimizden

medi. Dinleyip de yazamamak

biri. Çünkü bunu anlatmadıkça,

da bașlı bașına bir hikâyeydi

bunu haykırmadıkça devam

bizim için. Burada derdimiz,

edemeyiz!

Pembe Metrobüs Meselesi Birkaç ay önce Saadet Partisi üyesi kadınlar, Pembe Metrobüs istedikleri için İstanbul Belediyesi’nin önünde toplandılar. Konu iki yıldır tartıșılıyor. Bu talep haklı olarak eleștirildi. Kamusal alanı bir tacizciye özgür, “hak” kılmakla, dolayısıyla art niyetle suçlandı. Fakat bunu bir “kadın”

kurban bulmuș Reha Muhtar

istediğinde “Kimin niyetini sorguluyoruz?” sorusu hâlâ havada. Bireye indirgediğimizde, hiç kimse bir kadının içinde kendini güvende hissedeceği bir baloncuk talep etmesini yargılayamaz. Fakat kamusal alan denilen, “müșterek” olan bu mekanlarda; o “korunmuș”, ayrı tutulmuș baloncuklara girmeden dolașabilme hakkını, yani o müștereğin bir parçası olma hakkını ne yapacağınız?

“Pembe Metrobüs İstemeyen Kadın”

Hepimiz çeșitli baloncuklar içerisinde,

Bütün bu taciz olayları hakkında

objeye indirgemelerle doludur elbet.

birbirimize dokunmadan, birbirimi-

hararetli tartıșmalar bașlamıșken

Ama “pembe metrobüs isteme-

zi görmeden yașadığımız bir șehir

merak ettim, ekșisözlük’te bir bașlık

yen kadını” çeșitși hareketleri veya

hayatına doğru çekilirken, konunun

vardır, “pembe metrobüs istemeyen

prensipleriyle “tanımlamak” yerine,

sadece cinsel tacize karșı alınacak bir

kadın” diye. Muadili olan “…türk kızı”

onunla konușmak daha farklı elbet.

durușla çözülememesidir derdimiz.

bașlıklarına benzer tanımlamalar,

18

SIMPLICITY

23


“Tacizcimi geçtim, ben bu kadınların arasında mı güvendeyim?” -Ne bineceğim ya! -E yani, neden erkeklere ayrı otobüs değil… Hatta bir kırmızı metrobüs geçsin, tacize meyli olanlar ona binsin.

Kitty Genovese

-Bana ne tacizciden! -Ha?

Zamanında Amerika’da öldürülen

O zaman kamuda, o müșterek

-Ben de mahremiyetin hiç olmadığı

Kitty diye bir kadın vardı. Saatler-

alanda neden benden gözlerimi

ayrı otobüs minibüs metrobüs isti-

ce attığı çığlıklara rağmen, kimse

kaçırıyorlar? Otobüsün ortasında bir

yorum!

evinden çıkıp ya da penceresinden

kadını taciz eden adamın mahremi

-???

ne olduğuna bakmamıș, çekinmiș,

mi olur? Kadın o adamın mahre-

-Hiç tacize uğradığında bașka insan-

korkmuș, onu sokakta ölüme terk

mi midir șimdi? O kim ki ben onun

larla göz göze gelmeye çalıștın mı?

etmiș.

mahremiyim?

yorum arkadaș! Tek görebildiğim

Peki Allah’ın beș altı metrekare

Herkes kendi evinde, pencerele-

yavșak gülüșüyle kendini tatmin

minibüsünde bahaneleri ne abi?

rinin ardında televizyon izler gibi

etmeye çalıșan o adamın gözleri! Bir

Pencereleri, kapıları așmaya gerek

davranırken orada, kamu dediğin

kere çıngar çıkardın mı, çemkirdin

yoktu bana ulașmak için. Bir gözünü

șeyin ne anlamı var?

mi, sesini çıkardın mı, kimse sana

kaldırmak yeterdi.

Otobüste minibüste? Ben gelemi-

Bugüne kadar tacize uğradığımda,

bakmıyor orada! Göz göze gelmiyor. Görmek istemiyor. Çıkardığın

Evin içinde gerçekleșen tecavüz ve

sesimle yardıma çağırdığımda

sesi yok saymak için sanki çok

taciz olaylarını, “Mahremiyet, gözden

duymadılar. Gözlerimle yalvardım,

uzaktan geliyormuș gibi, bir adım

ırak, ne yapalım?” diye bahanelerle

bakmadılar. O adamın benim üze-

ötesinde kimse kendisinden yardım

açıklar devlet erkanımız, dedelerimiz,

rimdeki tahakkümünü mahremi-

beklemiyormuș gibi davranıyor.

teyzelerimiz. Mahrem olana doku-

yetle özdeșleștirdiler, kabullendiler.

nulmaz, öyle değil mi? Bașkasının

Tacizcimi geçtim, ben bu kadınların

mahremi kutsaldır. Mahremde olana

arasında mı güvendeyim?

pembe metrobüs istemeyen kadın: Tacizcisinin ellerine değil, șahitlerinin gözlerine güven(e) meyen kadın.

șahit olmak utançtır.

19

SIMPLICITY

24


Kötü olan tacizcinin “toplumsal cinsiyet” dersi veren bir araștırmacı olması değildi, verdiğim mücadeleyi sorgulamama neden olmasıydı. Uzun zaman feminist örgütlerde

bir toplantıda, çevremizde bir sürü

kötü olan, verdiğim mücadeleyi

çalıșıp, kadın hakları üzerine yazılar

kiși varken yașanmıș olması, karșı

sorgulamama neden olmasıydı. Zira

yazıp, kitaplar okuduktan son-

tarafın “toplumsal cinsiyet” ders-

her ne kadar kalabalık bir ortamda

ra uğradığım taciz ve sonrasında

leri de veren bir araștırmacı olması

olsak da olayın ikimizden bașka

gelișen olaylar beni en çok

durumu benim açımdan kötüleștirdi.

șahidi yoktu, kolaylıkla derslerimle

eleștirdiğim șeye zorladı; sessiz

Bu kișinin yazdığım pek çok maka-

ilgili bir talebimi kabul etmediği için

kalmak ve kurban durumunu

leyi değerlendiriyor olması ya da

ona iftira atmakla suçlayabilirdi ya

kabullenmek. Bu olayın akademik

derslerime giriyor olması değildi

da Müslüman bir ülkeden geldiğim için muhafazakâr olduğumu ve durumu yanlıș değerlendirdiğimi söyleyebilirdi. Kimse bana inanmayabilirdi. Bu tarz düșünceler bir süre için adım atmamı engellese, beni korkutsa ve ümitsizliğe sürüklese de idealizmimden geriye kalan birkaç kırıntıyı toplayıp, bahsi geçen kiși tarafından rahatsız edilen bașka insanları da ikna edip șikâyette bulunmaya çalıștım. Ne gariptir ki șikâyetimizi inceleyecek kiși cinsel saldırı suçuyla ordudan atılmıș, sonra okulun bașına getirilmiș eski bir albaymıș. Durumun absürtlüğünü kabullenip sessiz kaldık hepimiz, belki göz yumduk bașkalarının da bizim yașadıklarımızı yașamasına. Önceleri çaresiz ve sessiz kalmaktan dolayı suçlu ve hatta ikiyüzlü hissettim. Șimdiyse daha iyi anlıyorum neden daha çok çalıșmamız ve mücadele vermemiz gerektiğini.

20

SIMPLICITY

25


Mohamed Diab’ın yönetmenliğini yaptığı 678, Mısırlı üç kadının tacize karșı mücadelesini konu alıyor.

“Sonuçta bir üniversite kampüsünden bahsediyoruz. Ne kadar olabilir ki?” “Akıl erdiremeyeceğim kadar desem belki bir ölçüt olur.” - Hem bir kadın olarak hem de

bașına gelmiș gibi değil de onlar

duydum. “Bunu dergiye yazabilir

kampüste yeni yașamaya bașlamıș

tacizi gerçekleștirmiș gibiydi-

miyim?” diye sorduğumdaysa cevap

bir sosyal bilimler yüksek lisans

ler. Anlatırken dahi utana sıkıla

aynıydı: “Hayır, lütfen.”

öğrencisi olarak aklıma gelen en

karșımda kıvrandıklarını görmek

çarpıcı konu üniversitede yașanan

beni bu olaylardaki “kurban” sta-

- Ne tür olaylar söz konusuydu peki?

taciz olaylarıydı. Elbette vardır

tüsü hakkında düșündürmeye

Sonuçta bir üniversite kampüsünden

böyle olaylar, her ne kadar burası

bașladı. Kadınlar bașlarından

bahsediyoruz, ne kadar olabilir ki?

Türkiye’nin “seçkin” üniversite-

geçen olayları anlatıyorlardı ama

lerinden biri olsa da dedim. Bazı

bunların paylașılmasını kesinlikle

- Ne kadar olabilir ki sorusuna

arkadașların hikâyelerini dinledim.

istemiyorlardı. Sadece uğrașlarım

net bir cevap veremem ama akıl

Dinlerken içim ürperdi. Ama içimi

sonucu ulașmamıștım bir de bu

erdiremeyeceğim kadar desem belki

ürperten asıl șey, tacize uğrayan

hikâyelere! Ders arasında diğer

bir ölçüt olur.

her kadının sahip olduğu o utan-

arkadașlarla sohbet esnasında dahi

gaç bakıșlardı. Sanki taciz onun

dergiye yazabileceğim türden olaylar

21

SIMPLICITY

26


“Erdal İnönü: Biz bu ülkelere yetișeceğiz ama bir dursalar!”

BİLGENUR BALOĞLU @BilgenurBal

Söyleși: Doç. Dr. Serhat Çakır Lisede Alman fizik öğretmenim ve

șansımız oldu. Kapı kapı gezerek,

kaynakları açısından da önemli

mahalledeki ODTÜ’lü abilerimin

Maden Tetkik ve Arama Genel

farklar var. İnsan yetișmeden yenilik

etkisi oldu [fiziğe ilgimde]. Doktora

Müdürlüğü (MTA) ve üniversitelerde-

çalıșması yapmak, bilgi tabanlı bir

sonrasında ODTÜ’de kaldım ve uzun

ki AR-GE harcamalarını da kaydeden

ekonomi de üretmek mümkün değil.

süre TÜBİTAK’ta yöneticilik yaptım.

PTT’nin laboratuvarlarına tek tek

Dolayısıyla rekabet gücümüz olmu-

Hasan Tan döneminde (1980) ODTÜ

gidip sorarak topladık rakamları.

yor. İlginç bir anımı paylașayım. Erdal

bir seneliğine kapatıldı. Tübitak’ta

İnönü bir fizikçiydi, aynı zamanda

bursiyerdim ve gidip iș istedim.

-Siz aslında TÜBİTAK’ın evrimine

Tübitak bașkanlığını da yaptı, onunla

Bilim politikaları biriminde bir kiși

șahit oldunuz?

birlikte de çalıștım. Șunu söylüyordu:

çalıșıyordu ve ben de ilk yarı zamanlı

Tabii. Özellikle bilim politikaları

Biz bu ülkelere yetișeceğiz ama bir

öğrencisiydim oranın. Doktora ve

alanında.

dursalar! Durmuyorlar, onlar daha

sonrası dönemde ya yönetici ya da

Türkiye’de 1000 çalıșan kișiden

hızlı gelișiyor. Bizde de gelișme var

akademisyen olarak TÜBİTAK’la

sadece 4’ü AR-GE ile ilgili konularda

ama onlar %3’ten %4’ü hedefliyorlar,

iletișimim hiç kesilmedi. İlk AR-GE

çalıșırken, Almanya’da bu 40 kiși.

daha fazla yatırım hedefliyorlar.

ve yenilik göstergelerini toplama

Gelișmiș ülkelerle aramızda insan

Röportajın uzun versiyonu için>

22

SIMPLICITY

27


Ș U B AT 1 5

02 İNSANLIK HÂLLERI

MEKÂN

YAȘAM

PODCAST

ATOM FİZİĞİNE DE PROFESÖRLÜĞE DE LANET OLSUN MU?

BU ȘEHRİ NASIL BİLİRDİNİZ, BAYIM?

BORCUNU ÖDEYEN BİR İNSAN-I KAMİL: HAYRETTİN KARACA

KIRIM TATARLARI

SIMPLICITY

28


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.