Meydan Okuyan Bir Kahraman
SOKRATES Yükselen Tanrı
SFENKS Yaşlı Bilge
LAO TSE Resme Adanan Hayat
MEHMET BOZTAŞ Nuri Bilge Ceylan’dan Bir Anadolu Masalı
BİR ZAMANLAR ANADOLU
EDİTÖR’DEN Merhabalar, Kahramanlık konusunu ele aldığımız bu sayımızda sizlerle bir kez daha buluştuğumuz için mutluyuz. Bu sayımızda toplum yararına olan konularda önemli yeri olmak ve elinden geleni ve BİRAZ DAHA fazlasını yapmayı küçük ölçüde vurgulamak istedik. Kahramanlık fikrinin, bilgisayar oyunlarında seviye atlamaya dönüştüğü, giderek daha sanallaşan dünyada, Don Kişot'u daha fazla hatırlar olduk. Kahramanlık, efelerle, şövalyelerle birlikte ölen bir fikir mi? Pratik yaşanırlılığının ötesinde, her zaman
herkesi yürekten etkilemiş bu kavramı irdeledik. Tarihteki birkaç örneği sunmaya çalıştık: Sokrates, Atatürk, Lao Tse. Ayrıca kahramanlık bilinciyle yapılmış örnekleri ve anlamlarını bir kez daha anlamaya çalıştık. Sfeks, Hiyeroglifler. Kılıç Yolu olarak bilinen Kendo'nun, kahramanlığı bir yaşam felsefesine dönüştürmenin pratik bir hali olarak takipçilerinden röportajımızda öğrendik. Ayrıca zamansız, ölümsüz ve hayallerimizden silinmeyen, çocukluğumuza ve bugünümüze yön veren Disneyland kahramanla-
rını yerinde ziyaret ettik ve onlarla aynı havayı kokladık. "Savaşırken ölenleri kahraman yapan, ölümleri değil, ölümlerinin sebepleridir" diyen Napolyon'un sözleri, kahramanlığı anlamamıza ışık tuttu. Ve kahramanın büyük denemeleri hep YALNIZ aşmasına da... Umarız kahramanların ilhamı ve yüreği okurken yanınızda olur. Saygılarımızla Semra ŞEN
İÇİNDEKİLER
SOKRATES MEYDAN OKUYAN BİR KAHRAMAN Diyebiliriz ki hepimiz bir şekilde hepimiz Sokrates’le karşılaştık, çünkü hepimiz elimizden geldiğince, kendimizi tanımaya ve gerçek, iyi, doğru olana kendimizi yaklaştırmaya çalışırız. Sokrates, zamanında değer verildiği için değil, kendisinden sonra gelenlerde uyandırdığı fikirlerden dolayı değerli olmuştur. Bir kez daha evrensel değerlerin bir kez uyandığında uzun süre yaşadıklarını, kendisinden sonra gelen çağlarda da aydınlatma fonksiyonunu yerine getirdiğini göstermiştir.
SOCRATES KİMDİ? M.Ö. 468 Mayıs ayı başında dünyaya geldi. MÖ.399 yılında da mahkûm edildi ve öldürüldü. Atina’nın güneyindeki Alopeke’de doğdu. Babası Soprophoniscuz, annesinin adı ise Phinarete. Baba bir taş ustası. Karısı Xanthippe. Annesi ebe. Kendisi de annesinin mesleğini elinden almış. Tek bir farkla: o bedenleri, Sokrates ise bilinci doğurtuyordu. Anaxagoras’ın bir öğrencisi olan Archalus’un öğrencisi. Bazı askeri hizmetleri oldu. Birçok savaşa katıldığı belirtilmektedir. (Atinalıların yenik düştüğü savaşta, yüzü
düşmana dönük olarak, ters yürüyüş onlara arkasını dönmeden geri gider. ) Sokrates, felsefenin dönüm noktalarından birisidir. Dogmatik düşüncenin ölümü, sorgulayan ve kendi küllerinden yeniden doğan düşüncenin babasıdır. İnsanlara verecek hiçbir öğretisinin olmadığını, kendisini izleyenlere, gerçeği kendilerinde bulmaları yönünde yardımcı oluyordu. Ona göre kişi kendisinde var olanı, kendisi bulmuyorsa, onu ona dışarıdan kimse veremezdi. Bilinmeyenin ve yanlış anlaşılanın bilincine varmak, uzun ve
22
08
SOKRATES Meydan Okuyan Bir Kahraman
MIGUEL DE CERVANTES
26
14
BUDİST VECİZELER Gerçeğe Giden Yol
SFENKS Yükselen Tanrı
Resme Adanan Hayat
MEHMET BOZTAŞ
‘
16
32
kül tigin
MEHMET BOZTAŞ Resme Adanan Hayat
LAO TSE
20 4
HİYEROGLİF Tanrının Dili
38 EURODISNEY - Disneyland Paris Çizgi Kahramanlar Dünyası
İÇİNDEKİLER
52
42 GÖKSEL
MÜZİKLE DÜN VE YARIN
NEŞELİ AYAKLAR 2
54
55 BİR ZAMANLAR ANADOLU Nuri Bilge Ceylan’dan Bir Anadolu Masalı
babil
kulesi ocak-şubat-mart 2012
İmtiyaz Sahibi
YeniYüksektepe Kültür Derneği Bornova Şubesi Adına: Semra Şen Genel Yayın Yönetmeni Semra Şen
KÜLTÜR-SANAT
Yayın Koordinatörü Semra ŞEN Editör Sevgi TEZ Semra ŞEN Grafik Tasarım Eylem ÖZKAN babilkulesi@ymail.com Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir
5
TARİH
BABİL KULESİ DİLLERİN KÖKENİNE AİT ESKİ BİR İNANIŞ ‘‘Babil yeryüzündeki tüm şehirlerin ihtişamını aşar.’’ Heredot
Akadca bāb-ilû sözcüğü Tanrı'nın kapısı demektir. Eski Ahit’te Babil sözcüğü Babel şeklindedir; bu kelime İbranice Bavel kelimesinden gelir ve karmaşa, karışıklık anlamındadır. Kuran’da şehrin adı Babil olarak geçer, Türkçe’ye de Arapça’dan geçmiştir Babil, M.Ö. 23. yüzyıl civarında Aşağı Mezopotamya'da (şu anki Güney Irak civarında) Sümer ve Akad toprakları üzerine kurulmuş olan Babil (Babylon) ülkesinin antik başkentidir. Babil, en parlak dönemini Kral Hammurabi zamanında yaşamıştır. Babil, dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve M.Ö. 7. yüzyılda Kral 6
Nebukadnezar tarafından karısı için yaptırıldığına inanılan asma bahçelerine sahiptir. Babil döneminde sanat, mimarî, astronomi, matematik, tıp ve felsefe gibi alanlarda büyük bir gelişme gözlemlenir: Babilliler, günümüzde zaman (60 saniye '1 dakika', 60 dakika '1 saat') ve derece hesaplamaları (360 derece daire) için kullanılan 60'lık sistemi geliştirmişler, tapınaklar üzerine dikilen ve günümüzdeki modern gözetleme kulelerine ilham kaynağı olan gözetleme kulelerini inşa etmişlerdir. Babil Kulesinin ortaya çıkışıyla ilgili çeşitli efsaneler vardır. Tevrat’ın Ya ra t ı l ı ş ( G e n e s i s )
bölümünde de kuleden şöyle bahsedilir: “Ve bütün dünyanın sözü bir, dili birdi. Şarktan göçtükleri zaman Sinear diyarında bir ova buldular, orada oturdular. Birbirlerine ‘gelin kerpiç yapalım, onları iyice pişirelim’ dediler. Onların taş yerine kerpiçleri, harç yerine ziftleri vardı. ‘ Y e r y ü z ü n d e dağılmayalım diye kendimize bir şehir, başı göğe erişecek bir kule yapalım’ dediler. Ve ademoğullarının yapmakta olduğu şehri ve kuleyi görmek için Rab indi. Onlar bir kavm, hepsinin tek dili var. ‘Gelin inelim, birbirlerinin dilini anlamasınlar diye onların dilini karıştıralım’.
TARİH Rab onları oradan dağıttı ve şehri bina etmeyi bıraktılar. Bundan dolayı onun adına Babil dendi." Tevrat (tekvin 11:1-9) Efsaneye göre Tanrı; bir kule yaparak kendisine ulaşmak isteyen insanların kendini beğenmişliğine ve küstahlığına kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller. Bir doğal felaket yollayarak kuleyi yıkar. Bundan
sonra insanlar dünyanın farklı köşelerine dağılırlar ve farklı diller böyle ortaya çıkar. İsmi verilmemekle beraber Kuran’da Babil Kulesi'ne benzer bir kuleden bahsedilir. Hikâye Tevrat'taki ile benzer olmasına rağmen Babil'de değil, Musa'nın yaşadığı dönemde Mısır'da geçer. Firavun Haman'a, kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp Musa'nın tanrısına bakacağını söyler.
9. yy İslam tarihçilerinden elTabari'nin "Peygamberler ve Krallar Tarihi" adlı eserinde daha detaylı bilgi verilir. Öyküye göre Nimrod, Babil'de bir kule inşa ettirir. Allah bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72'ye ayırır. Aslında yedi katlı bir ziggurat olan Babil Kulesi'nin her katı, Tanrıya ulaşılan yolda bir aşamayı simgeler:
1. katı taşı, 2. katı ateşi, 3. katı bitkiyi, 4. katı hayvanı, 5. katı insanoğlunu, 6. katı güneşi ve gökyüzünü, 7. katı ise melekleri sembolize etmektedir.
Kulenin yüksekliğiyle ilgili bilgilere ise sıkça rastlanılmaz ve Yaratılış Kitabı da bu konuyla ilgili olarak herhangi bir şey aktarmaz. Efsaneye göre kule, teraslı bir piramidi andırıyordu. En üstte, Babil kentinin tanrısı olan Marduk’un tapınağı vardı. Buraya halk giremezdi. Eski Yunan tarihçisi Herodot da, her biri ötekinden küçük olarak üst üste yapılmış yedi kuleden bahseder. Asurlular ve Perslerce yıktırılan yapı, İskender Babil’i aldığında yıkıntı hâlindedir. İskender kuleyi yeniden yaptırmak
isterse de erken ölümü bunu engeller. Babiller bu kulede yaptıkları araştırmalar sonucunda burçları bulmuşlardır. Ayrıca yine Babiller bu kule sayesinde tarihte ilk kez ayın dünya etrafındaki dönüşünü hesaplamışlardır; bundandır ki ay takviminin mucitleri Babiller’dir. Ancak şunu belirtmede fayda vardır. Birçok kişi tarafından ay takviminin mucitleri Sümerler olarak bilinir, bu aslında yanlış değildir ama çok doğru bir bilgi de değildir. Sümerler ayın dünya etrafındaki dönüşünü hesaplayan ilk uygarlıktır
ancak bir ay yılını 360 gün olarak hesaplamışlardır. Normalde bir ay yılı 354 gündür bunu tarihte ilk doğru hesaplayanlar Babiller olmuştur. Kısacası Babil Kulesi, insanların tarihî dönemlerde dil olgusunun kökenine ve ulusların çeşitliliğine yönelik sorularına cevap veren bir inanıştır. Farazî temellere dayanan bu inanış, ulusların ve onların dillerinin çeşitliliğini izah etmeye çalışır. İnanış, kutsal kitaplara da yansımış ve çeşitli efsane, destan gibi anlatılarda yerini almıştır. 7
TARİH
8
TARİH
SOKRATES
MEYDAN OKUYAN BİR KAHRAMAN Diyebiliriz ki hepimiz bir şekilde hepimiz Sokrates’le karşılaştık, çünkü hepimiz elimizden geldiğince, kendimizi tanımaya ve gerçek, iyi, doğru olana kendimizi yaklaştırmaya çalışırız. Sokrates, zamanında değer verildiği için değil, kendisinden sonra gelenlerde uyandırdığı fikirlerden dolayı değerli olmuştur. Bir kez daha evrensel değerlerin bir kez uyandığında uzun süre yaşadıklarını, kendisinden sonra gelen çağlarda da aydınlatma fonksiyonunu yerine getirdiğini göstermiştir. SOCRATES KİMDİ? M.Ö. 468 Mayıs ayı başın-
da dünyaya geldi. MÖ.399 yılında da mahkûm edildi ve öldürüldü. Atina’nın güneyindeki Alopeke’de doğdu. Babası Soprophoniscuz, annesinin adı ise Phinarete. Baba bir taş ustası. Karısı Xanthippe. Annesi ebe. Kendisi de annesinin mesleğini elinden almış. Tek bir farkla: o bedenleri, Sokrates ise bilinci doğurtuyordu. Anaxagoras’ın bir öğrencisi olan Archalus’un öğrencisi. Bazı askeri hizmetleri oldu. Birçok savaşa katıldığı belirtilmektedir. (Atinalıların yenik düştüğü savaşta, yüzü düşmana dönük olarak, ters yürüyüş onlara arkasını dön-
meden geri gider. ) Sokrates, felsefenin dönüm noktalarından birisidir. Dogmatik düşüncenin ölümü, sorgulayan ve kendi küllerinden yeniden doğan düşüncenin babasıdır. İnsanlara verecek hiçbir öğretisinin olmadığını, kendisini izleyenlere, gerçeği kendilerinde bulmaları yönünde yardımcı oluyordu. Ona göre kişi kendisinde var olanı, kendisi bulmuyorsa, onu ona dışarıdan kimse veremezdi. Bilinmeyenin ve yanlış anlaşılanın bilincine varmak, uzun ve bir maceraperest kahramanın işidir.
9
TARİH
kendi kendine yardım etmek istemeyene yardım edilemez. Sokrates, dili anlaşılır, basit örnekler ile anlatan, meraklı, halkın içinde bir kişidir. ‘huzur bozucu’ bir kişiliktir. Alaycıdır. Kendini “asil bir atın üzerindeki at sineği’’. Asil at: Atina. Bu atı uyandırmaya çalışan at sineği ise ta kendisidir. Yazıyı tercih etmiyor, çünkü yazı herkese aynı şekilde ulaşıyor, yanlış anlaşılabilir. Kişiye uygun konuşmayı sever. Tüm baskılara rağmen politikadan uzak.
insanlara verilebilecek en güzel sey, onları zenginlestirmekten öte, onları iyilestirmek NEDEN FELSEFE İLE UĞRAŞMIŞTIR? Sokrates’i 2 cümle ile özetlersek: ‘Kendini tanı, evreni tanırsın.’ ‘İncelenmeyen yaşam yaşanmaya değmez.’ Sokrates, gerçeği ve doğasını öğrenmeye susamış bir kişidir. Susamak, doğaldır. O nedenle onun felsefe ile ilişkisi de doğal olarak yorumlanabi10
lir. İnançları bilgi ile desteklemenin bir yoludur. Bu yolda diyaloglar ile iki zıt fikri bir araya getirerek, üçüncü ve daha iyi bir bakış açısını elde atmaya çalışır (doğurtma yöntemi). Burada önemli olan nokta, yeni şeyler öğrenilmediği, gerçekleri kişinin kendisinin fark etmesi ve ortaya çıkarmasıdır. Yazılı bir kaynak bırakmamış. Kendisi ile ilgili bilgiler Xenophanes ve Platon’dan almaktayız. NASIL FİLOZOF OLUNUR? RUH VE TEN ARASINDAKİ SAVAŞ: İÇ SAVAŞ
Ruh (tin): ölümsüz olan, ebedi, dağılmayan, birleştiren, zamanda bağımsız, akılsal yönümüzdür. Ten: bedensel, geçici, zevk, haz, tutkusal olan ölümlü yönüdür, dağılır, bölünür ve zamanla değişir. Burada Sokrates’in sorusu: Bu durumda hangisi köle veya komutan olmalıdır? Süvari(tin) ve ata(ten) benzetirsek, buradaki bu ilişki tabiatsal bir ilişkidir. İnsanlar tenlerinden, bedenlerinden her geçeni yapmaya başladıklarında durumları köpeğini gezmeye çıkardığında, köpeği tarafından gezdirilen kişininkinden farklı olmaz. Süvari ve at arasında bir savaş var, bu savaşın ruh tarafından
TARİH yanlar: Meletos, Anytos ve Lycon’dur. 500 oydan 60 oy farkla cezaya çarptırılıyor. Din görevlilerinin dönmesi için 1 ay boyunca Delos’ta bekliyor. Sokrates’in savunması 3 bölümden oluşuyor: 1. Kendisini suçlayanların savını tartışıyor 2. Cezasını saptıyor 3. Kendisini ölüme yargılayan yargıçların haksızlıklarını gösteriyor, kendisini ölümden ve öteki dünyada alıkoyanlarla görüşüp konuşuyor.
kazanılması gerekiyor. Çünkü ruh kazanırsa, at da süvari de bundan doğal dengesini bulacaktır. Bu ikisini ayırt etmek zaman zaman zorlaşmaktadır. Bu anlamda kendisine yol gösteren bir iç hocanın varlığından bahsediyor ve buna daimon diyor. Bilinç ve vicdan olarak yorumlanabilir. İç sesi dinlemektir. İçe bakışın ve aslında bilgeliği edinmenin yolunun içe dönmek olduğundan bahsediyor. Ruhun zevkler tarafından çivilendiğinde tamamen bedenin isteklerine yönelik çalışan bir makine gibi olduğunu anlatmaya çalışıyor. Kötü insanın kötülüğü cehaletinden gelir, ceha-
let düzeltilebileceği fikri Sokrates’e mal edilmektedir. Bunun için ölçülülük ve erdemin gerekliliği belirtilmektedir. İyi ile doğrunun ne olduğunu bilen, bilginin gösterdiği yolu izleyen kimse erdemlidir. Hazların başka hazlarla, tüm acıların başka acılarla yer değiştirebileceğinden bahsediyor. Ancak tüm bunların hepsinin üstünde bilgeliğin olduğundan bahsediyor. Ve onların değerinin her şeyin üstünde olduğundan bahsediyor. SOKRATES’İN SAVUNMASI Atina’nın ahlakını bozduğu ve gençleri saptırmakla suçlanıyor. Suçla-
Peki, neden doğru söylemesine rağmen kendisine bu kadar saldırıda bulunuluyor?’ sorusuna da bunun nedeninin bilgelik olduğunu söylüyor. Ve bu bilgeliğin insana has olduğundan, bu bilgeliği de bilmediğinden bahsediyor. Kendisi için Delf mabedinde ‘Atina’nın en bilgesi’ olarak nitelenmesi üzerine uzun bir seyahate çıkıyor. Bilgelikleriyle en çok tanınanlar, bilgelikten en çok yoksun olanlar; oysa öbürleri yetersiz sayılanlar en anlayışlı, en uslu insanlar gibi diyor Sokrates. ‘Devlet adamlarına, ozanlara, tragedya yazarlarına gittim… o zaman ozanlara da yaratımlarında kılavuzluk edenin bilim olmadığını, şiirlerini bir çeşit iç güdüyle, kutsal bir esinle 11
TARİH
yazdıklarını, onların da birçok güzel şeyler söyleyip de bunların bilincine varmayan biliciler gibi olduklarını çabucak kavradım. Sonra el işçilerine gittim… kendi işlerinin, uğraşlarının eri oldukları için en önemli, en yüksek şeylerden de anladıklarını sanıyorlar… bu sanı da kendi bilgeliklerini gölgeliyor. Bilgelikleri de bilgisizlikleri de yerinde dursun dedim, onlar gibi bilgin, onlar gibi bilgisiz olmaktansa, olduğum gibi kalmayı yeğlemek daha iyi değil mi?… beni dinleyenler 12
başkasının bilgisizliğini ortaya çıkarttığım için, beni bilgili sandılar hep. İşte bu soruşturmalar yol açtı bana karşı öylesine acı, böylesine ürkünç hınçlar beslenmesine. …….parayla pulla değil, her şeyden önce tin’in eğitimine yetkinliğine önem vermeniz gerektiğine inandırmaktan başka ereğim yok. …Ben Tanrının devletin başına tebelleş ettiği bir at sineğiyim; her gün her yerde dürtüyor, uyarıyor,
azarlıyorum, ardınızı bırakmıyorum. Benim gibi birini bulamayacaksınız yargıçlar, onun için beni esirgememenizi, kendinizi benden sakındırmamanızı salık veririm…. uyuyan insan…..Tanrı, size acıyıp benim yerime başka bir atsineği gönderene kadar yaşamınızın geri kalan bölümünde uykuya dalarsınız yine. Siyasetle neden uğraşmadığını anlatıyor. ….yargıca yalvararak yakararak kişinin kendini bağışlatması doğru bir
TARİH
şey değildir: tersine yargıcı aydınlatmak, inandırmak gerekir. Çünkü yargıç, doğruluğu bir bağış gibi vermekiçin değil, doğru olarak karar vermek için bulunuyor orada. Hangi cezayı ya da ne para cezasını hak ediyorum ben? Yaşamında birçok insanın düşkün olduğu şeylere, varlıklı olmaya, paraya pula, aile bağlarına, ordudaki önemli yerlere, siyaset yaşamına, halk kurullarında söylevler çekmeye, yönetim kuru-
lu üyeliklerine, başkanlıklara, bu gibi şeylere hiç aldırış etmemiş bir adama verilecek karşılık ne olabilir?..... iyilik etmemi engelleyecek hiç bir yola sapmadım. Tam tersine, hepinize iyilik etmemi sağlayacak bir yolu seçtim…. herkesin kendini düşünmekten, kendi çıkarlarının ardından koşmaktan önce erdemi, bilgeliği araması gerektiğini, devletin sırtından yararlanmazdan önce devlete bakması gerektiğini sizlere benimsetmeye çalıştım. Her alanda bu ilkelere
göre davranmak gerektiğini söyledim. Böyle bir kimseye ne yapılır? Bir armağan verilmez mi? Daha büyük bir çoğunlukla cezalandırılacağımı sanıyordum. Güç olan ölümden değil kötülükten kaçınmak. Çünkü kötülük ölümden daha hızlı koşar. …erdemden önce başka şeylerin ardına düştüklerini görürseniz, ben sizlerle nasıl uğraşmışsam, sizler de onlarla öyle uğraşınız, cezalandırınız onları.
Semra ŞEN
13
DENEME
14
DENEME
S
SFENKS
Sfenks, BİR’den kopup gelen ruhun tekrar BİR’e ulaşması için gösterdiği çaba ve yolu anlatıyor. Sfenkse bakıldığında boğa, aslan, kartal ve insandan oluştuğunu görüyoruz. Bu dört unsur insanı meydana getiren toprak, su, hava ve ateş öğeleridir. Toprak mineral aleme, su bitki alemine, hava hayvanlar alemine ve ateş ise insan alemine denk düşer. Bu şekilde bakıldığında insanın bugüne kadar geçirdiği evrimi anlatmaktadır ki Mevlana’nın Mesnevisinde: ‘mineral olarak öldüm ve bir bitki oldum, bitki olarak öldüm ve hayvanlığa yükseldim, hayvan olarak öldüm ve insan oldum. Artık ölüp de yok olmaktan neden korkayım? Öleyim de
Yükselen Tanrı
melekler alemine geçip yükseleyim’ cümlesiyle desteklenebilir. Şekilden şekle girerek evrim geçiren ölümsüz ruh açısından bakıldığında, tek ve ebedi ruhun yaşamının farklı görünümleridir. Yani, eski kayıtlarda, AY’ın daha canlı olduğu dönemlerde Ay’da insanın hayvansal bir dönem yaşadığından söz ediliyor ve daha sonra dünya üzerinde bu dört elementin en sübtil kısmından başlayarak daha katı bir bedene doğru evrimleştiği söyleniyor. Bunu destekleyen bir bilgi de, Sfenkslerin dünyanın en eski anıtı olduğu bilgisidir. Yine Sfenkse bakıldığında, sfenksin hayvani olan yatay kısmının yatay evrimi sfenksin baş
kısmının ise dikey evrimi sembolize ettiğini görürüz. Eğer bilincimiz sfenksin yatay kısmında olursa, alt bedenin kölesi olacağımız, buna karşılık bilincimiz sfenks kısmında olursa, tüm yapının hakimi, efendisi olup, sfenksi sakinleştireceğimiz, karnının üzerine oturtup amaçsızca hareket etmesini önleyeceğimiz de anlatılmaktadır. (Süvari at ilişkisi)…Blavatsky’e göre ezoterik anlamı ise: Kendi kendinden doğan Tanrı’dır. Mısır kaynaklarına göre Sfenks, Güneş-Tanrı Ra’nın bir şekli olup ezoterik anlamı Yükselen Tanrı’dır.
Sezen AKTUNA
15
ARAŞTIRMA
16
ARAŞTIRMA
LAO TSE Lao Tse (Lao zi), Lao Çince “yaşlı” Tse “bilge“ demektir. TAO TE CHİNG kitabının yazarı bilge Lao Tse’dir. TAOİZMİN KURUCUSU önemli bir Çin filozofudur. Lao Tse Çin efsanelerine göre M.Ö. 6.yy ya da 4.yyda ZHOU hanedanlığı döneminde yaşamıştır. Söylenceye göre kütüphane arşivcisiydi. Ülkede huzursuzluğun egemen olduğunu görünce ülkeyi terk etmek istedi ancak sınırda sınır bekçisinin ricası üzerine öğretilerini kaleme aldı ve beş bin dizelik TAO TE CHİNG kitabını yazdı. TAO TE CHİNG TAO, “YOL” TE “ERDEM” CHİNG “ÖZ” demektir. Tao Te Ching, “Doğru Yolun Özü” olarak çevrilebilir. Dünyada İncil’den sonra yabancı dillere en çok çevrilen kitaptır. Kitap iki temel kısımdan oluşur. Lao Tse kitabın ilk 37 bölümünde TAO olarak bilinen isimsiz ve şe-
kilsiz mevcudiyet hakkındaki görüşlerinden ve bireyin bu görüşlere vakıf olabilmesi için ne tür bir dönüşüm sürecinden geçmesi, nasıl bir kişi halini alması gerektiğinden bahseder. İkinci kısım TeChing ERDEM’in kitabı olarak bilinir. TAO Klasik Çin yazınında tüm değişik anlamlarıyla kullanılmış “TAO”. Konfüçyüs bunu “yol, yordam, ahlak” anlamında kullanır. Geleneklere sadakat, büyüklerine hürmet, küçüklere şefkat demektir Tao… Oysa Lao Tse bu ahlakçı gelenekçi YOL’u çürümenin asıl Yol’u yitirmenin belirtisi sayar. “Nerede yitirilmişse YOL Orada ahlak ve görev vardır Nerede yetenek ve bilgi varsa Orada büyük yalanlar vardır Bir ailede kalmamışsa uyum Orada küçüklere şefkat
büyüklere hürmet vardır Bir devlette bozulmuşsa düzen orada dürüst devlet adamları vardır…” Öte yandan TAO’yu “söz” ya da “anlam” diye okumak da Müslüman, Musevi, Hıristiyan düşüncelerine uyar; Kuran’ı Kerim’in bir adı da “Kelam-ı Kadim: En eski Sözdür”. Yuhanna İncil’i “Tanrı’yla birlikteydi, Söz Tanrı’ydı” der… Bir tek sözcüğün doğu ve batı kültürleri arasında böyle çağrışım köprüleri kurması güzeldir ama; Lao Tse”nin sözü farklıdır; “söyleyebildiğin SÖZ asıl söz değil Ad verebildiğin ad asıl ad değil Asıl SÖZ adsızdır ve şekilsiz Şekiller başlayınca başlar adlar da Adlarla da erişilir varlığa Ama kendi sınırınca… Sen istersen dünyanın anası de Bilmiyorum adını SÖZ diyorum ona… 17
ARAŞTIRMA Tasavvuf felsefeleri ile Lao Tse’nin Taoculuğu arasında derin bir yakınlık var. Buradaki Yol tarikatı hatırlatıyor. Bu anlamda Tao üzerinden gelinip geçilecek yoldur. Tao Te Ching’de bundan “insanın yolu” diye söz edilir hem de “hakikat kapısının ta kendisidir” ki buna da Tao Te Ching “Göğün Yolu” der; “o”, her şeyin kaynağı olan “HİÇLİKTİR.” YİN YANG Çin felsefesinde Hiçlik, ikili nesnel dünyanın, karşıtlıklar dünyasının kaynağıdır. Bu nesnel karşıtlıklar “Yin” ve “Yang” kavramlarında dile gelir. Yin doğadaki dişil unsurdur; O, Toprak anadır, koruyandır, gölgedir, köktür, enerjidir.”Yang” ise eril unsurdur; Güneştir, etkileyendir, yayılandır, ışıktır, dal ve yapraktır, kuvvet ve harekettir. Bu ikisi hiçbir zaman tek başına değildir. Bir madalyonun iki yüzü gibidir onlar. Işıkla gölge, enerji ile hareket ancak birlikte vardırlar. Ve bu ikisi yabancı değildir birbirine; birinin içinde ötekinden, erkekte kadından, kadında erkekten, ışıkta gölgeden, toprakta güneşten bir şey vardır her zaman.
18
Bu simge aynı zamanda Tai Chi”nin simgesidir. Tai “yüce” demektir, chi “son” demektir ya da Yüce kaynak. Bu kaynağında kaynağı ayrımsız birliktir; kaos, hiç kaynaktır. Ayrımsız birlik hiçlikten kaynaklanır; işte bu hiçlik TAO’dur. TE Lao Tse için
“Erdem”
ahlaklı insan olmak demek değildir.
Erdemli kişi Erdemi bilmez Ondan ERDEM’LİDİR ERDEM’SİZ kişi Çabalar ERDEM’i yitirmemeye Ondan ERDEM’siz dir o YOL’u yitirince ERDEM ERDEM’i yitirince aşk Aşkı yitirince adalet Adaleti yitirince ahlak Sadakat ve güven kıtlığıdır ahlak
Ve başıdır huzursuzluğun….. Lao Tse’ye göre erdem, TAO’dan kaynaklanan enerji ve kuvvettir. Yalnız insanda değil her canlıda her varlıkta olan, onların tüm doğa ile uyumundan gelen yaşam gücüdür o. Eski Çin’li yorumculara göre hava-nefes-yaşam demek olan Çİ hecesiyle eş anlamlıdır. Tao sözcüğü ”Her şeyin ondan türediği köken” ya da ”her şeyin gerçek sebebi ve kaynağı” olarak açıklanabilir. Tao’yu takip etmek için bazı ön koşullar vardır. Basit bir hayat tarzı, doğa ile bütünleşme, bencilliğe sırt çevirme ve nihai ilke ile mistik düzlemde bütünleşme… Bu ön koşullar üç adet kişilik özelliğinin tohumlarını atarlar. Merhamet, sadelik ve tevazu.. Bunlar üçlü hazinedir. Bu hazineler Tao’yu izleyenlerin başkalarını anlayabilmelerini, değiştiremeyecekleri şeyleri kabullenmelerini ve denge halimizi ne olursa olsun devam ettirebilmelerini sağlar. Aşağıdaki metin, bu düşünceyi kendi özgün şekliyle ifade etmektedir.
ARAŞTIRMA Farklı insanların olduğunu bilen ayırt edicidir; Kendini tanıyan insan ise en akıllıdır. Başkalarını yenen insan güçlüdür; Kendini yenense müthiş güçlüdür. Kendi nasibini yeterli bulan kişi zengindir. Enerjiyle eylemde bulunmaya devam edebilense Çelikten bir iradeye sahiptir. Statüsü gereği eksiği olmayan kişi, bu işi uzun süre boyunca sürdürür; Ölüp de çürüyüp gitmeyen kişiyse uzun bir ömre ve hatta ölümsüzlüğe ulaşmıştır.
WU WEİ Erdem insan davranışına Wu Wei olarak yansır. Anlamı “bilerek ve isteyerek eylemde bulunmamak, edimsizlik” olarak açıklanır. Özellikle güçlülerin dünyayı ele geçirme çabası, onu elden geçirip istediğince biçimlendirme tutkusu, işte bu tür yaşama ters girişimlerdendir. Güçlüler ne kadar görkemlide olsalar, yaşamın akışı karşısında yenilgiye mahkumdurlar. Dünyayı ele geçirme tutkusu Dünyayı elden geçirme tutkusu Denenmiştir, Yenilgiye
mahkumdur…. Edimsiz kişi yaşamdan uzak değildir, tam tersine yaşamın ta göbeğindedir. O dünyevi olanı hor görmez. Yaşamın akışına bırakır kendini, çalışır, yaratır, hizmet eder insanlara ve gerekli olduğu zaman ve yerde öfkesiz, acelesiz, sabırla yener yaşama ters olanı.
Bundan işte saygınlık da utanç da korku gibi Şan ve şeref benlik gibi bir dert ne demek Büyük derdim varsa bu benliğim olduğundandır Benliğim olmasaydı derdim mi olurdu. Demek her kim benliğinde kutsarsa dünyayı Dünyayı çekinmeden bırak eline.
TERCÜMELERDEN ÖRNEKLER Eğer yolu kucaklarsanız, Siz de kucaklanırsınız. Eğer zihninizi temizlerseniz, Siz de temizlenirsiniz. Eğer çocuklarınızı beslerseniz, Özverili biri olur çıkarsınız. Eğer kalbinizi açarsanız, Sevgiyle kabul görürsünüz. Eğer dünyayı kabullenirseniz, Yolu bütünüyle kucaklarsınız.
Sağlam kök salan sökülmez Sıkı tuttuğun çalınmaz Geleneğini torunlarına ileten tükenmez
Büyütmek ve beslemek, Dünya’ya getirmek fakat sahiplenmemek, Verici olmak ama aşırı taleplerde bulunmamak İşte bu mükemmel uyumdur. Saygınlık da utanç da korku gibidir. Şan ve şeref benlik gibi bir derttir. Saygınlık da utanç da korku gibi ne demek Yükselmek alçaltır insanı Korku ile kazanılır Korku ile yitirilir
Kendine uygula ERDEM gerçekleşir Evine uygula ERDEM olgunlaşır Köyüne uygula ERDEM yaygınlaşır İline uygula ERDEM zenginleşir Dünyaya uygula ERDEM yetkinleşir
19
DENEME
20
DENEME
H
iyeroglif terimi kutsal yontular anlamına gelir. Hiyeroglifler birer semboldür ve Mısır yazı sistemi de sadece fonetik özelliklerden meydana gelmemektedir. Hiyeroglif tanrının dilidir ve kutsal olanı anlatmak için kullanılır. Her hiyeroglif aslında bir semboldür ve içinde bir öğreti barındırır. İnsanda ve doğada ne varsa aslında bu yazı sistemi de onu, bir başka deyişle unutup hatırlamaya çalıştıklarımızı barındırır. Hiyeroglifin insanlara Tanrı Thoth tarafından öğretildiğinden bahsedilmektedir. Tanrı Thoth Tanrıların, yasanın yani ölümsüz olanın dilini yazıcılara öğretmiştir ve değişik sembollerle ifade şekilleri anlatmıştır. Thoth bilgeliğin tanrısıdır ve yazıcıların tapındığı tanrı olmuştur. Thoth, ‘seçmek’ ve ‘mesajcı’ anlamına gelir. Gerçekten de Nil’in kıyısında çamurun içinde timsah yumurtalarını arayan İbisin şekli de aramak, seçmek anlamında kullanılmaktadır. Anlamını incelemek gerekirse; İbis kuşu Nil’in kıyısın-
da çamurdaki timsah yumurtaları ile beslenen bir hayvandır. Ve bunu bugünün aklı gibi arayarak bulmaz. Kör olmasına rağmen çamurdaki yumurtayı kararlı ve iradeli bir hareketle tek seferde gagasının ucuyla tutup çıkarır. Bu nedenle Thoth ilahi sezgi, gagası da bunun aracı olan zeka anlamına gelir. Thoth’un simgelerinden biri de yazı takımıdır. İbis’in bilgelik açısından özelliği ise, İbis bilgeliğin ve timsah da cehaletin ve kötülüğün simgesidir. Bunlar arasında da süregelen bir mücadele vardır. Hem İbis hem de timsah Nil’de ve Nil’in kıyısında yaşamaktadır. Doğal olarak timsah İbisleri yiyerek, İbis de timsahların yumurtalarını yiyerek beslenmektedir. Timsahın yumurtaları kusurların ilk başlangıç halidir. Buna göre bilgelik kusurları ve cehaleti en küçük hallerinde öldürerek onun kuvvetlenip hayatını tehdit edecek bir timsah haline
gelmesini engellemektir. Bu savaş bilgelik ve cehaletin doğadaki bir görünümüdür. İbis, yumurtaları gece ay ışığında Tanrı Thoth’un yardımıyla yer. Sonuç olarak; bu bilgiler aslında hiyerogliflerle ilgili çok küçük bilgilerdir. Çünkü bu dil bir okyanus gibidir. Temelde ise sembolik bir dildir. Oldukça derin bilgiler taşıyan bu dil araştıran kişinin bilgi birikimine göre onu bilgilendirir. Herkes hazır olduğu kadar bu bilgiyi alabilmektedir.
YAZAR
22
YAZAR
MIGUEL DE CERVANTES İnsan ak saçlarıyla değil, yıllar geçtikçe bilenen zekasıyla yazar kitapları... Romancı, şair ve oyun yazarı (29 Eylül, 1547 Alcalá de Henares, İspanya - 22 Nisan 1616 (68 yaşında) Madrid, İspanya) Cervates’in kaleme aldığı hikaye, yazılmasının üzerinden dörtyüz yıl geçmiş olmasına rağmen her okuyanın kalbine dokunmayı nasıl başarıyor? Don Kişot 400 yıl boyunca unutulmadı. Ondan esinlenerek operalar yazıldı, müzikaller yapıldı. Birçok büyük yazar Don Kişot’a atıflarda bulundu. Picasso’dan Branko Bahunek’e uzanan yelpazede ünlü ressamlar resmini canlandırdı. Nazım Hikmet de Don Kişot’a şöyle seslendi: “Ölümsüz gençliğin şövalyesi ellisinde uydu
yüreğinde çarpan aklına, bir Temmuz sabahı fethine çıktı güzelin, doğrunun ve haklının: önünde mağrur, aptal devleriyle dünya, altında mahzun, fakat kahraman Rosinant’ı. Bilirim hele bir düşmeye gör hasretin halisine, hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek, yolu yok Don Kişot’um benim, yolu yok, yeldeğirmenleriyle dövüşülecek. Haklısın, elbette senin Dülsinya’ndır en güzel kadını yeryüzünün, Sen, elbette bezirganların suratına haykıracaksın bunu, alaşağı edecekler seni bir temiz pataklayacaklar. Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun, sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin ağır, demir kabuğunun içinde ve Dülsinya bir kat daha güzelleşecek...”
Cervantes yoksul yedi çocuklu bir ailede doğdu. Eğitimi aksadı. Edebiyata öğretmeni Lopez de Hoyos gözetiminde şiirle başladı. Hapse düşmemek için Osmanlılara karşı düzenlenen Haçlı seferine katıldı. İnebahtı Savaşı’nda kolunu kaybetti. Dönüş yolunda Türk korsanlara esir düştü, Cezayirli korsanlara köle oldu. İstenen fidyenin ödenmesi üzerine, donanmada memur olarak çalışmaya başladı. Yazarlık hayatı böylece başladı. Önceleri tiyatro eserleri yazdı. İspanya’ya döndü, 37 yaşında evlendi. İlk romanı La Galatea’yı yazdı. Hala yoksuldu, üstelik evlilik nedeniyle bakmakla yükümlü olduğu insan sayısı artmış ve sorumlulukları ağırlaşmıştı.
23
YAZAR Erzak görevlisi olarak çalıştı. Defterlerdeki yolsuzluk iddiaları nedeniyle tekrar hapse girdi. Don Kişot’un ilk cildi 1605 yılında yazıldı, on sene sonra ikinci cildi basıldı. İlk cilt bir yılda altı baskı yaptı. Bu başarı eleştirileri de beraberinde getirdi. “İnsan ak saçlarıyla değil, yıllar geçtikçe bilenen zekasıyla yazar kitapları” sözleriyle eleştirilere cevap verdi. Bahçede kitap okurken
24
gülme nöbetine tutulan bir öğrenciyi sarayın balkonundan gören Kral III. Philip’in “Şu adam ya deli ya da Don Kişot okuyor” dediği söylenir. Kısa süre sonra 22 Nisan 1616’da öldü. Don Kişot’u hapiste tasarladı. 1605 tarihinde kitap yayınlandı ve sevildi. İlk birkaç hafta içinde piyasaya kaçak olarak üç baskısı daha sürüldü. Ancak, Cervantes Lemos kontunun himayesi altı-
na girene dek parasızlık derdinden kurtulamadı. Geçimi kont tarafından sağlanan Cervantes, artık rahatça yazabilirdi öykülerini. 1613 yılında basılan “Novajeles ejampleres” te 13 öyküsü yer alır. 1614 tarihli “Vaje del Parnaso” ise yergi şiiridir. Don Kişot”un ikinci bölümünü, bazılarının kitabı kendilerine
YAZAR “mal etmeleri üzerine 1615’de yazdı. 1616’da tamamladığı son yapıtı “Los trabojos de Persiles Sigusmunda”nın yayımlanmasından önce de öldü. 2003 yılında İsveç Nobel Enstitüsü’nün “Dünya Edebiyatında En Temel ve En İyi On Eser” elli ülkeden yüz yazar arasında yaptığı yarışmasında, Sheaskpeare, Dostoyevski, Tolstoy gibi yazarları arkasında bırakmıştır. İdealler ile gerçeklik arasındaki fikir ayrılığını çarpıcı bir şekilde dile
getirmiştir. Don Kişot ile Sancho Panza’nın (silahtarı) tezat tipler gibi gözükmekle birlikte insanın iki yönünü simgeler. Ayrıca romandaki diğer kahramanlar da her biri yaşam doludur. Kitapta gerçeklik ve doğallık ön planda olan özellikleridir. Hayatımızın hemen her alanında karşı karşıya kaldığımız haksızlıklara karşı, Don Kişot’un kahramanlığından alınabilecek örnekler nedeniyle belki de bu kitap çok sevildi. Bugün için kahramanlık gerçeklikle bağdaşmayan kriterlere bölünürken, Don Kişot
kahramanlık ruhunu yaşatmaya çalışan, maceralar yoksa kendisi maceralar yaratan çocuksu bir karakterdir. Çocuklar, hayatın bir oyun olduğunu bilirler. Bu nedenle de eğlenmek ve oyunun ciddiye alınması durumlarını ikisini bir arada yaşayabilmekteler. Don Kişot gibi... Tam 400 yıldır bu kahraman ve kahramanlık hikayesi, benzerlerini silip geçmiştir. Kitabın varlığını sürdürmesi de savunduğu fikirler kadar kahramanca.
Semra ŞEN
25
KİTAP
26
KİTAP
Dhammapada: Budist Vecizeleri Gerçeğe Giden Yol
Dhammapada beyitlerinin M.Ö üçüncü yüzyılda yazıldığı düşünülmektedir. İzleyicileri ve öğreticileri Dhammapada’nın ruhunu Buddha’nın ruhu olarak kabul ederler. Dhammapada’da Buddha metafiziksel soruları cevaplamaktan kaçınmıştır. Buddha’nın açığa çıkardığı gerçekler: 1.Herşey geçicidir ve bu nedenle her şey acı vericidir. 2. Geçici şeylere aşırı bağlanmak ve ölümsüzlüğü unutmak acının kaynağıdır. Buddha’nın Orta yolu, bir tarafında bu dünyanın istekleri diğer tarafında öte dünyanın istekleriyle dolu iki yolun ortasından geçen düzenli yaşamak ve mükemmellik yoludur. Dhammapada’nın mesajı tam bu anda ya-
şamanın mesajıdır. Öğretileri Bhagavad Gita ve Sessizliğin sesi ile paralellik göstermektedir. Dhamma=gerçek, Pada=yol (Pali dilinde), Dhammapada gerçeğe giden aydınlanma yoludur. Bu yolun sonunda Nirvana’ya ulaşılır ve vecizelerde bilinç, zaman ve mekandan bağımsız Nirvana’ya ulaşma hali Buddha tarafından dile getirilir. Dostluk, merhamet, herkesin iyiliğine sevinmek ve hoşgörü insanlığın dört büyük erdemidir. Gerçeğe giden Sekiz aşamalı yolda ilk aşama Doğru görüş yani bu dört erdemi görmektir. İkinci aşama Doğru karar yani Tanrı krallığına ulaşmak için geri dönülmez kararı alıp bunun için kişinin eylemlerini başlatmasıdır. Üçüncü aşama doğru söz yani
zamanında ve güzellikle söylenen gerçek ve yararlı sözdür. Dördüncü aşama Doğru Hareket iyi ve saf hareketlerin yapılmasıdır. Beşinci aşama Doğru geçim yolu kişinin rızkını doğru yoldan temin etmesidir. Altıncı aşama Doğru kuvvet sarfı doğru yorgunluk ve doğru dinlenmeyi ifade eder. Yedincisi Doğru anımsama yolun daima anımsanması yaşamın sessizce gözetimidir. Son aşama Samadhi= vahdet halidir ki bu da dört evreden oluşur. İlk evre, saf düşünce, anımsama ve derin düşünme hali, ikinci evre düşünmeyi durdurma ve kendinden geçme hali, üçüncü evre sessizliğin duası, dördüncü evre NİRVANA benlik bilincinin kaybolup özgürlüğe kavuşma anıdır.
27
KİTAP BUDİST VECİZELERİ Zıt Yollar: Nefret-sevgi, iyilik-kötülük yollarından hangisi seçilirse yaşamımız da öyle şekillenir. Gerçeğe ulaşmak için aklı eğitmek, bencil isteklerden kurtulmak gerekir. Gerçek olan kişilik değil birey kısmından köken alanlardır. Gözlemcilik: Saf akılla
gözlemek ölümsüzlüğe açılan yoldur. Gözlemci kişi bilgeliğe erişip, acı içinde yüzen diğerlerini de görecek ve onları da karanlıktan kurtaracaktır. AKIL hareketsiz yerinde duramayan zaptedilmesi güç somut zihin yani ego kontrol altına alınırsa korkulardan kurtulma ve uyanma hali vukubulur. Kimse bir insana doğru yönetilen bir zihin kadar iyilik, yanlış yönetilen bir zihin kadar kötülük yapamaz. YAŞAM ÇİÇEKLERİ duygusal tutku çiçekleri yani arzular yerine kokusu öte dünyalardan bile duyulabilen faziletlere sahip olmak insanı özgür ve ölümsüz kılacaktır. APTAL KİŞİ arzularıyla hareket eden aptal kişi hele de kendi aptallığını göremeyen kişi daima yanlış
28
eylemlerde bulunur, ilk başta tatlı gibi görünse de sonuçları ortaya çıktığında bu davranışların acı meyveleri yenmek zorundadır. BİLGE KİŞİ zihnini bir marangozun ağacı kullanması gibi kontrol edebilen kişi zevk veya acının ötesinde kalır. Aydınlığa giden yolları öğrenmiş arzularından kurtulmuş nirvanaya ulaşmış kişidir. SONSUZ ÖZGÜRLÜK istek ve zevklerin etkisinden kurtularak sonsuz özgürlük göğünde uçan kişi ölümle son bulan yaşam ırmağından kurtulmuştur. Her nerede yaşarlarsa yaşasınlar orayı sevinç kaynağına dönüştürürler.
KİTAP BİNDEN DAHA YEĞ zaferlerin en büyüğü kişinin kendine karşı kazandığıdır. Kişinin kendi ölümsüzlüğünü gördüğü tek bir gün binlerce yıllık yaşamdan daha yeğdir. İYİ VE KÖTÜ damlaya damlaya göl olur sözü iyilik ve kötülük için de geçerlidir. İyiliklerin birikimi büyük sevinçler kötülüklerinki ise acı meyvelerle sonuçlanır. İçinde kötülük taşımayan kişiye kötülük zarar veremez. YAŞAM , enerji, düşünme ranışlarla
inanç, fazilet hikmet, derin ve doğru davyaşamın tüm
acılarını yeneceksiniz derken felsefi bir yaşam ve bunun anahtarları olan erdemler özetlenmiş. YAŞAM ÖTESİ insan bedeni daima hastalığa ve yaşlanmaya çürümeye mahkum bir konut, faziletler ise daima genç ve canlıdır. Bu konutun yapımcısını tanıyan Buddha o an cehalet bağlarının koptuğunu tutku ateşlerinin öldüğünü ve bu ölümle ölümsüz Nirvana’nın sevincine ulaştığını söylüyor. KENDİNİ KONTROL’ün olabilmesi için yönetici ve yönetilenin aynı varlık
olması gerekir. Saflık ve kötülük insanın içindedir, kimse bir başkasını arıtamaz. Doğru ve iyi olanı yapmak zordur. Kişi kendi ruhunun iyiliğini gördüğü zaman tüm samimiyetiyle onu izlemelidir. UYAN, GÖZET uyanıp bu dünyanın sabun köpüğü ve görünüm aldanışı olduğunu algılamak ve doğru yolda yürümek kişiyi örten bulutları kaldırarak bir ay gibi ışık saçmasına sebep olur. BUDDHA Uyanık Buddha öğretileri: en yüksek bilince ulaşma çabası, kendini kontrol, hiçbir varlığa zarar vermemektir.
29
KİTAP
30
KİTAP Korkulardan kurtulmak için en emin sığınağa yani uyanık Buddha’ya sığınan kişinin gördüğü dört büyük gerçek: Acı, nedeni, sonucu ve acıdan kurtuluşa götüren sekiz aşamalı yoldur. SEVİNÇ en büyük sevinç Nirvana, en büyük acı da uyumsuzluktur. Kişi yalnızlığın sessizliğini tanıdığı ve bunun sevincini tattığı zaman korku ve günahtan arınarak Dhammanın sevincini duyar. GEÇİCİ ZEVKLER, tutku, özlem, şehvet ve duygusallık tüm acılar ve korkuların nedenidir. Uddham-soto: akıntıya karşı giden insan tüm aklını nirvanaya ulaşma amacına yöneltmiştir. ÖFKEYİ YENMEK beden, söz ve zihinle kimseye zarar vermeyen iyi bir sürücü gibi öfkesini dizginleyebilenler daima övülürler. ACELE ETMEK VE ÇABA GÖSTERMEK ölüm yolculuğuna çıkmadan acele et, çaba göster ve cehaletten kurtul deniyor. DOĞRULUK bu vecizelerde şekilsel ritüellerle gerçekleştirilen bir doğruluk halinin değil gerçekten kibir, kıskançlık ve aldanıdan arınabilmiş iyi ve kötünün üstünde bir yaşam şeklinin savunması yapılmış. YOL gerçeğe giden sekiz
aşamalı yol: Buddha’ya göre bilgeler sadece yolu gösterirler, yolda yürümesi gerekenler biziz. Her şey geçicidir, acı vericidir, yalandır. İstekler ormanındaki ağaçları kökleriyleriyle beraber yok edersek özgürleşebiliriz.
TUTKULAR geçmiş gelecek ve bugünü geride bırakın, ormana zarar veren yabani otlar gibi doğamıza zarar veren tutkuları bir daha yeşeremesinler diye en derin köklerden söküp atın, gerçeğin sevinci her zevkin üstündedir.
UYANIKLIK: Uyanık ve daima gözlemci olanlar gerçek zenginliğe ulaşabilirler. Dünya yani acı verici uzun göç yolunda yolun kenarında durup özgürlüğe ulaşmalıdır.
MÜNZEVİ beden, zihin ve manevi yaşamını kontrol altına almış kişidir. Yaşam sandalını boşalt ki Nirvana ülkesine doğru süratle yol al. Kendinize hakim ve sığınak olan kendi gerçek benliğinizdir.
KARANLIĞIN İÇİNDE cehenneme giden yola suçlanacak şeyden suçlanmayan, korkulacak şeyden korkmayan, yalancı, kötülük yapan kişiler sapacaktır. İyi işlerden hiçbir zaman acı doğmaz. Kişi kendini bir hudut kasabası gibi korumalı, bir an dahi dikkatsizliğe düşmemelidir.
BRAHMİN: Tefekkür ve huzur içinde yaşayan saf kişi, sonsuz özgürlüğe ulaşmış kişi, acıya karşı silahı sabır ve ruh kuvveti olan kişi, bu dünyada bir yer edinmeksizin yoluna giden kişidir. Kaynak:Dhammapada, Gün Yayıncılık
SABIR insan kendini savaşlar için eğitilen filler gibi eğitmeli, kırıcı davranışlara fillerin oklara gösterdiği mukavemeti göstermelidir. Nirvana’ya akıllıca ve kahramanca kendisini eğiten kişinin yardımıyla ulaşılabilir, böyle bir kişi bulunamıyorsa ormandaki yalnız fil gibi yaşam yolculuğunu tek başına sürdürmek yeğdir. Bununla birlikte dostlarla sevinci paylaşmak, anne baba olmak fazilet sahibi olmak çok güzel bir şeydir deniyor. 31
RÖPORTAJ
Resme Adanan Hayat
MEHMET BOZTAŞ
32
RÖPORTAJ
1948 yılında Konya’ nın Ereğli ilçesinde doğdu. 1965 yılında Ereğli Lisesini bitirdi. 1968 Yılında D.G.S. akademisine girdi.Fethi Kayaalp ve Sabri Berkel’den baskıresim, Ferruh Başağa’dan vitray ve mozaik, Neşet Günal’dan resim dersleri aldı. 1974 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar akademisini bitirdi. 1977 yılında Tekirdağ Saray lisesine resim öğretmeni olarak atandı. 1980 yılında Buca Yüksek Öğretmen okluna atandı. 1986 yılında Mimar Sinan Üniversitesinden Sanatta Yeterlilik aldı. D.E.Ü. Buca Eğitim Fakültesinde Yrd. Doç. Olarak otuz bir yıl altı ay çalışarak emekli oldu. 30 kişisel sergi açmış 60 üzerinde karma sergiye katılmıştır. Ödüller 1974 yılında D.G.S. akademisi fotoğraf yarışması ikincilik ödülü İstanbul 1974-1980 Akbank fotoğraf yarışması mansiyon ödülü İstanbul 1978 İFSAK fotoğraf yarışması birincilik ödülü 1982 Doğal Hayatı Koruma Derneği İkincilik ödülü 1983 Kültür Bakanlığı Devlet Fotoğraf sergisi üçüncülük ödülü Ankara 2005 Obezite Derneği Resim Yarışması Birincilik ödülü 33
RÖPORTAJ
Bu sayımızda sizler için Ressam - Öğretmen Yrd. Doç. Mehmet Boztaş Bey ile bir söyleşi yaptık. Kendisi resim sanatına gönül vermiş bir kişi. Uzun yıllar akademisyen olarak çalıştıktan sonra Karşıyaka’da resim eğitimleri vermeye başlamış. Karşıyaka’daki atölyesine her yaştan ve her meslekten insan geliyor ve yıllardır Mehmet Bey’in yönlendirmeleriyle resim yapıyor. Hayatının her döneminde resim olan Mehmet Bey, hobisinin mesleği olmasından dolayı çok şanslı olduğunu söylüyor. Konya’nın bir 34
köyünde başlayan yaşamı hep sanatla iç içe olmuş. Her türlü sıkıntıyı resim yaparak aşmış. Okul yıllarında 1 dakikaya 1 karikatür sloganı ile Beyoğlu’nda insan portreleri çizmiş ve belli bir süre bu şekilde okumuş. Siyah beyaz resimlerimizi günümüzde bilgisayar marifeti ile renklendiriyoruz. Mehmet Bey bu teknoloji yokken bir süre siyah beyaz resimleri boyayarak renklendirmiş ve gerçeğe çok yakın renkli resimler elde etmiş. Bu tür uğraşlar gerçek aşkı olan resim yapması için hep bir araç olarak kalmış ve hayatı-
nın her döneminde resim yapmaya devam etmiş. Aşağıda kısa özgeçmişini de bulacağınız sanatçı ile yaptığımız söyleşiden keyif almanızı ve sanatın hayatımızdaki yerini düşünmenizi temenni ederiz. Resim yapmaya nasıl başladınız? Çocuklukta başladım. Diyeceksiniz ki köyde yaşayan bir ailenin çocuğu nasıl resime başlar? Annem kilim dokurdu, renkleri ilgimi çekerdi. Babam da sarıklı mezar taşları yapardı. Ailede böyle uğraşlar hep var-
RÖPORTAJ Bende merakımdan dolayı lisede resim bölümünü seçtim. Sonra da akademiye girdim ve okudum. Resmi sevdiğim için kendimi hep geliştirmeye çalıştım. Resimlerinizde etkilendiğiniz bir akım veya sanatçı var mı? Akademi yıllarında köy temalı resimler yapan Neşet Günal Hocanın atölyesinde beş yıl çalıştım. O süreçte köy ve köylü temaları olan resimler yaptım. Tabi o süreçte Neşet Hocadan etkilendim. Uluslararası sanatçılardan Van Gogh’u, Matisse’i, Picasso’nun belli bir dönemini severim. Sizce iyi bir ressam
olmanın olmazsa olmaz kuralları nelerdir? İyi bir resim yapmak için resmin teknik konularını iyi bilmek gerekir. Bunu da iyi bilmek için eğitim almak gerekir. Resim kurslarını atölyenize gelen herkese mi veriyorsunuz? Buraya gelenler sanatçı olmak için gelmiyor. Ruhlarını dinlendirmek, motive olmak, mutlu olmak amacıyla geliyorlar. Benim asıl amacım; insanları topluma, yaşama, iyiliğe, güzelliğe kazandırmaktır. Ondan kimseyi geri çevirmiyorum. Çalışmalarınızda çoğunlukla hangi
konuları resmediyorsunuz? Doğayı ve doğanın içindeki tüm öğeleri çok seviyorum. Tarlada çalışanlar, çapa yapan insanlar, balıkçılar, kahvede oturan insanlar… Yaşayan doğayı seviyorum diyebilirim. Aşağıdaki kelimeler size ne ifade ediyor? Birkaç kelime ile açıklar mısınız? Resim: mutluluk başlangıcı Sergi: üretilen eserlerin insanlarla paylaşılması Renk: ruhumuzu hareketlendiren
35
RÖPORTAJ
Sanatın insana etkileri nelerdir? Atatürk demiş ki; ” Herşey olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız”. Sanat insanı yukarı çeken, insanın ruhunu dinlendiren güzele doğru iten bir olgudur. Sanat insanı insan yapan değerdir. Ülkemizde 36
sana-
ta hakettiği değeri verseydik neler farklı olurdu? Heykelleri yıkmazdık. Ayıbı, günahı kaldırırdık. Cinayetler, savaşlar daha az olurdu. Para kaygısıyla insanlar birbirini sömürmez daha hoşgörülü bir toplum olurduk. Sanatı, halka çoğunluğa yaymak lazım.
Neden sanat uğraşılmalıdır?
ile
Sanat içerisinde çıkar, menfaat olmadığı için topluma yararlı estetik bir güzelliktir. Toplumu birleştiren ve güzele yönlendiren bir olgu olduğu için uğraşılmalıdır.
RÖPORTAJ
Ayrıca toplumun psikolojisini de rahatlattığı unutulmamalıdır. Sanatın birleştirici/ yükseltici yönü h a k k ı n d a k i düşünceleriniz? Sanat toplumu yüksek değerler etrafında birleştirir. İnsanlar güzellik adına estetik adına, mutlu olmak adına sanatla uğraşırlar. Mutsuz bir toplumda her şey olabilir. En önemli olan toplumun mutlu ve huzurlu olmasıdır. En sevdiğiniz renk? Tüm renkler güzeldir ama ben kırmızıyı tercih ederim. Niye kırmızı? Kırmızının insan psikolojisine etkisi daha çarpıcı daha dikkat çekicidir. Daha enerjik ve daha hareketlidir. Ateşin rengidir, sıcaktır. Ama tüm
renkleri de sevdiğimi tekrar belirtmek isterim. Yakın zamanda planladığınız projeler nelerdir? Sanatçı portreleri… Yani sanat adına emek veren sanatın değişik dallarındaki sanatçıların portrelerini yapmak gibi bir projem var. Acilen de bir Nazım Hikmet portresi yapmayı planlıyorum. Büyük yağlı boya bir çalışma olacak. Okullardaki resim sanatı nicelik ve nitelik bakımından yeterli mi? Sanata değer okullarda çok az. Yeterli değil. Genel olarak sanat branşları hem okullarımızda hem de öğrenciler nezdinde hak ettiği değeri göremiyor. Öğrenciler
dershanelerden çıkmadığı için sanat dersleri ikinci plana itilmiş durumda. Kendinizi ressam olarak mı eğitmen olarak mı nitelendiriyorsunuz? Benim gibiler Türkiye piyasasında yaşamlarını öğretmen olarak kazandıkları için bizlere ressam-öğretmen denir. Çünkü öğretmenliği bıraksak ressam olarak yaşama şansımız yok. Yaşamak için öğretmenlik yapıyoruz. Artakalan zamanlarımızda resim yapıyoruz. Öğretmenliği de çok seviyorum. Öğretmek bir paylaşımdır ve bana çok keyif veriyor. Teşekkürler Ropörtaj:Erkan SİHİR
37
GEZİ
38
GEZİ
EURODISNEY
. Cizgi Kahramanlar Dunyasi
Çocuksu heyecanı yaşadığım bir gezi oldu… Bu yazıyı kaleme alırken bir hayli güçlük çektim. Oldukça güzel, yaratıcı, sürükleyici, tek kelimeyle fantastik bir yer. Basit bir lunapark bilincinin çok ötesinde bir mekân. Çocukluk masalları ve masal kahramanlarının motivasyonu unutulmaz. Çocukluk bu kavramlarla dolu bir dönem. Bu konuda izlediğimiz çizgi filmlerin ve Walt Disney’in katkısı çok büyük. Disneyland bu kahramanları vücu-
da sokup, hayal kahramanlarının dünyasını eğlenceli ve somut hale getirdi. Amerika’daki ilk örneğin bir versiyonu şu an Paris’te. Gezmesi çok keyifli çünkü diğer örneklerine göre daha küçük. Yaklaşık 100 dönüm bir alanda kuruldu. Her gün tüm kahramanların korteji ile başlıyor ve her akşam tüm bu kahramanların korteji ile bitiyor. Danslar, şarkılar eşliğinde görsel bir şölen yaşanıyor. Eğlenceli, kahramanların her birinin kortej şeklinde dans
ettiği ve şarkı söylediği müthiş görsel bir şölen. Disneyland parkı: hafta arası 10.00’da ve hafta sonunda ise 09.00’da açılıyor. Hafta arasında 18.00’da, hafta sonunda ise 22.00’de kapanıyor. Girişte alınan biletle tüm objelere binebilirsiniz. Her şey oldukça organize işliyor. Kimin nerede ne kadar zamanda aktivitelere katılabileceği belli. Aynı zamanda beklerken geçilen mekânların dekorasyonları da beklemenin getirdiği sıkıntıları unutturuyor. 39
GEZİ
40
GEZİ Klasik lunapark aktiviteleri ve benzerleri olan atlıkarınca, dönen fincanlar, balerin türü aktiviteler de var.
de hayaletler evi oldukça yaratıcı. Ayrıca kovboy kasabası benzeri bir alanda buharlı gemi ile gezilebilir.
Park çok büyük. Kaybolmamak için elinizde bir haritayla gezmelisiniz. Haritada hangi saatte, hangi animasyonların, oyunların ve etkinliklerin olduğu yazılı. Bir günde: elbette hepsine gitmeniz mümkün değil, bu yüzden, en çok nelerden hoşlanıyorsanız, mevcut etkinlikler arasından mutlaka seçim yapmalısınız.
Adventureland denen macera şehrinde balta girmemiş ormanlar, Karayip korsan mağaralarını görülebilir. Karayip korsanları, özellikle en etkileyici yerlerinden bir tanesi. Yangınlar, korsanlar ve tüm diğer ayrıntılar oldukça canlı ve heyecanlandırıcı. Öncesinde ve sonrasında ‘Johny Depp’ sizi bekliyor ve onunla tanışabiliyorsunuz.
Kaybolmamak için harita şart. Giriş “Main Street”den başlıyor. Sonra: Frontierland, Adventureland, Fantasyland ve Discoveryland. Frontierland, bu bölüm-
Fantasyland, klasik kahramanların bulunduğu bir yer. Girişte uyuyan güzelin şatosu bulunuyor. Burada uyuyan güzel hala prens tarafından öpülerek uyandırılmayı bekliyor. Akşamları bununla ilgili bir müzikal gösteri izlemek de mümkün. Pamuk prenses ve yedi cücelerin evi, Pinokyo ve Peter Pan’ın evi de burada bulunmakta. Bu bölümde özellikle “It’s a small world” bölümü oldukça etkileyici. Kayıkla gezilen bu yerin içinde, tüm dünyadaki giysi ve özgün dans örneklerini görmek mümkün. Çok eğlen-
celi ve etkileyici. Alice’in labirenti de bu bölümde. Discoveryland, uzay üssü şeklinde olan bu mekân uzayda seyahat, denizaltında hayat, yıldız savaşları ve üç boyutlu filmler gibi geleceğe yönelik yerler bulunmakta. Özellikle Michael Jackson’un klibinin izlendiği mekân özellikle etkileyici bir yer. Zamanda yolculuk, Leonardo da Vinci’nin tasarımı uçaklar, Formula 1 yarışlarını gezebilirsiniz. Walt Disney Studios Park da gezilebilecek güzel bir yer. Kısacası, Disneyland insanın içindeki saf güçleri ve kahramanları barındıran ve onların heyecanını hatırlatan bir yer. Bu konuda pek çok spekülasyon var ancak ortak ve kesin bir nokta şu ki: insanın içindeki kapasiteleri, din, dil, ırk, statü vb farklar gözetmeksizin, fark etmek ve yaşama geçirmeyi amaç edinmiş, bir ideal bilinciyle yıllardır çalışan multidisipliner bir felsefi akımdır.
Semra ŞEN
41
ANİMASYON
42
ANİMASYON
Yönetmen: George Miller Oyuncular: Elijah Wood, Ava Acres, Carlos Alazraqui Orijinal adı: Happy Feet Two uzun metrajlı film Avustralya . Tür: Animasyon, Komedi, Aile Süre: 105 dk Yapım yılı: 2011 Dağıtımcı: Warner Bros Turkey
43
ANİMASYON
44
ANİMASYON
İlk Neşeli Ayaklar (Happy Feet), 2006 yılınıda En İyi Animasyon Oscar’ını Pixar’ın elinden kaptı. Bu animasyon dünyası için büyük bir sürprizdi. Müzik, dans, küresel ısınma, sosyal hayat, politik mesajları ahenkli bir biçimde birleştirmiş olması da ayrıca dikkate değerdi. ‘İçindeki iyiliğe’ konuşarak, kötülüklere savaş açan ve kötülerle de işbirliği yapabilen bir kahraman çocuk izlemiştik: Erik. Kahramanlar ya çocuktur ya da çocuksudur. Çünkü belki de umut, öğrenilmiş çaresizliklerimiz ile törpülenen ve zayıflayan bir şey. Çocuklar ‘çaresiz’ ya da ‘çare siz’ farkını algılayan, cesareti daha saf yaşayan varlıklar. Kahramanlar eksiktir. Güçleri de buradan gelir. Hiçbir kahraman mükemmel değil. Erik de şarkı söyleyemeyen, ‘anormal’ bir İmparator Pengueni’dir. Ama
dans eder. Kendini dansı ile cesurca şarkı söyleyen penguenlerin dünyasında ifade eder ve kendini bu şekilde kanıtlar. Bu şekilde de aslında her kahramanın yüreğinin sesini dinleyen ve yüreğindekileri hayata geçiren biri olmasını vurgular. İkinci bölümünde büyüyen Mumble, kendi çocukları ile olan kuşak çatışmasını yaşamaya ve aayrıca küresel ısınmanın artan tehtidi ile ilgili bir maceranın içinde kendini bulur. Bu kez de oğlu Erik, ‘uçma’ hevesine kapılır. Kendini penguen olarak tanıtan ve her penguenin inanırsa uçabileceğini savunan Sven de bu küçük penguenin idolü olmuştur. Babasını küçümseyen küçük kahramanımız, ilerleyen zamanlarda babasının deniz fili ailesini kurtarmasına şahit olur. Bu şekilde de kahramanların uzakta ve ‘uçan’ karakterlerde değil
yanıbaşımızda olduğunu kavrar. İmparator penguenleri, küresel ısınma nedeniyle kendilerini büyük bir felaketin içinde bulurlar. Çözüm için herkesi seferber etme Mumble ve Erik için tam bir macera ve kahramanlık hikayesine dönüşür. Sven’e ne oldu? Devamını filmde izleyebilirsiniz. Üç boyutlu olarak vizyona giren bu müzikal dans şöleni oldukça etkileyici. Şarkıların bir kısmı Türkçe’ye çevrilmiş ancak bir kısmı olduğu halde korunmuş. Yeni canlılar eklenmiş, deniz filleri ve karideslerin eğlenceli diyalogları da güzel ayrıntılardan. Senaryoda kopuklular olmasına ve ilk bölüme nazaran bütünlük daha az olmakla birlikte, görsellik, mesajlar, ayrıntılar oldukça özenli ve izlenmeye değer.
Semra ŞEN
45
SİNEMA
BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA Kasabalarda hayat, bozkırın ortasında sürdürülen yolculuklara benzer. Her tepenin ardında “yeni ve farklı bir şey” çıkacakmış duygusu, ama her zaman birbirine benzeyen, incelen, kıvrılan, kaybolan veya uzayan tekdüze yollar...
46
SİNEMA
Nuri Bilge Ceylan’dan Bir Anadolu Masalı Tür: Dram, Psikolojik, Süre: 157 dakika Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan, Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan, Fırat Tanış, Taner Birsel, Cansu Demirci, Ercan Kesal, Nihan Okutucu, Kubilay Tunçer, Murat Kılıç, Fevzi Müftüoğlu, Ufuk Karali, Mehmet Eren Topçak, Turgay Kürkçü, Celal Acaralp, Mehmet öztürk, Fatih Ereli, Hüseyin Bekeç, Uğur Aslanoğlu, Şafak Karali, Muhammet Uzuner, Aziz İzzet Biçici, Ipek Ayaz, Burhan Yıldız, Erol Erarslan, Salih ünal, Senaryo: Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Ercan Kesal, Senaryo (Kitap): Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Ercan Kesal, Yapımcı: Zeynep Özbatur, 47
Nuri Bilge Ceylan’ın(NBC) son filmi Bir z a m a n l a r Anadolu’da (BZA) yukarıdaki sözlerle tanıtımı yapıldı. Bu filmiyle de NBC Cannes’de Juri büyük ödülünü kazanmıştır. Ülkemizden de Oscar için gönderilen film olmuştur. NBC’nin çektiği ilk kısa film olan Koza’yı da sayar isek BZA yedinci filmi olmuştur. Üç Maymun’da da birlikte çalışan senaryo ekibi bu filmi de yazmıştır. NBC’nin eşi Ebru Ceylan, Ercan Kesal ve NBC filmin senar i s t l e r i d i r. Ercan Kesal ayrıca doktordur. BZA’nın hikayesi Kırıkkale Keskin’de zorunlu hizmetini
yaparken başından geçen olaylar kaynaklık etmiştir. Filmde çok baskın bir Çehov havası vardır. Çehov’dan birçok alıntı yapılmıştır ki bunlar filmin sonunda da ifade edilir. Çehov da Ercan Kesal gibi bir doktordur. Çehov hem doktorluğunu hem de edebiyat adamlığını şöyle açıklar; Tıp, nikâhlı karım benim, edebiyat ise metresim. Birine kızarsam, geceyi öbürüyle geçiriyorum. Bu davranışımı belki biraz uygunsuz bulabilirsin ama en azından sıkıcı değil. Hem zaten benim bu ikiyüzlülüğümden ikisinin de bir şey kaybettiği yok!” Ercan Kesal ve NBC’nin Çehov hayranı olduğunu biliyoruz. Filmi de analiz ederken Çehov’un meşhur sözü hep kulaklarımızda olsun; Çehov’a göre oyunun başında sahnede bir tüfek varsa, o tüfek oyunun sonunda mutlaka patlamalıdır. Kurgusu Bora Gökşingöl ve NBC tarafından yapılan filmin görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’dir. Geçen günlerde film kurgusu yapılırken NBC tarafından tutulan günlük bir sinema dergisi tarafından yayınlandı.
SİNEMA Günlükten öğreniyoruz ki karşılaştığımız eser çok titiz bir çalışmanın eseri. Birçok filmin senaryosunun yazılması ve vizyona girmesi için harcanan sürenin iki misli sadece kaba kurgu çalışması aşamasında harcanmıştır. NBC’nin mükemmeliyetçi yapısını anlamak için o günlükleri okumanızı tavsiye ederim. İşini seven ve işinde kemalata erişmek isteyen bireyin çabası çok açık bir şekilde okunabilir o günlüklerde. Filmin başrollerini Muhammet Uzuner, Taner Birsel, Yılmaz Erdoğan ve Fırat Tanış paylaşmaktadır. Fırat Tanış dışındaki tüm oyuncular uzun deneme çekimleri sonrasında belirlenmiş oyuculardır. Sadece Fırat Tanış’ın oynadığı Kenan karakteri için deneme çekimi yapılmamıştır. Çünkü Fırat Tanış senaryo yazılma aşamasından beri NBC’nin aklındaki tek isimmiş. NBC nin diğer filmlerinde olduğu gibi bu filminde de oyuncu performansları üst seviyededir. NBC oyunculardan maksimum verimi almakta artık rüştünü ispat etmiştir. Bunun sebeplerinden biri
NBC’nin role en uygun sanatçıyı seçmedeki ustalığını gösterebiliriz. Mesela Fırat Tanış neredeyse hiç diyoloğu olmamasına rağmen gözleriyle ve vücut diliyle o kadar iyi oynamıştır ki onun dışında başka bir aktör daha yetenekli bile olsa aynı verimi sağlayamayabilir. Yılmaz Erdoğan’ın kendi deyimiyle her seferinde “gümbürtüye giden oyunculuğu” NBC’nin ellerinde o kadar parlamıştır ki onu sevmeyenler bile ona karşı derin bir saygı geliştirmiştir. Kısaca diyebiliriz ki NBC hangi rolde kimi oynatacağını ve nasıl maksimum verim
a l a cağını çok iyi biliyor. Bu filmde de öyle
oldu. Yan rollerde bir muhtarı canlandıran filmin senaristlerinden Ercan Kesal o kadar başarılı ki o köyün muhtarı aslında o dense kimse yadırganmayacak. Veya otopsi sahnesinde otopsi teknisyeni Şakir’i oynayan Kubilay Tunçer’in asıl mesleği sihirbazlık, senaristlik. Kendisi şirketlere seminerler veren bir eğitmen. Ama NBC onda otopsi teknisyeni Şakir’i görmüş ve bize de göstermiştir.
SİNEMA
Filmin ismi sinema tarihi için meşhur olan bir kalıptır. Bir zamanlar... kalıbı Sergio Leone tarafından kullanılmıştır. NBC bu konu hakkında Sergio Leone’nin kendisine sinema sanatı hakkında çok şey öğrettiği için saygısından bu ismi seçtiğini söylemiştir. NBC filmleri anlatım şeklinden değil ama özü itibariyle popülerleşemeyecek bir sinemadır. NBC de bunun farkındadır. Birçok röportajında 157 dakikalık, %80 i karanlıkta geçen, kadının
50
olmadığı, finalinde otopsi sahnesi olan bir filmin ticari olmadığını bildiğini dile getirmiştir. Ticari bir film yapma arzusunun olmadığını da söylemiştir. Günümüzde bize dayatılan filmler Avrupa’nın aklından, Anadolu’nun dinginliğinden uzak Amerikan sinemasının aksiyonu olduğundan NBC sineması bize değişik gelmektedir. Kurgu günlüğünde de ifade ettiği üzere NBC hayattaki dinginliği, yavaşlığı sevmektedir.
BZA ‘da NBC’nin sevdiği gibi yavaş, Çehov’un savunduğu gibi doğal ve sade bir film olmuştur. Diyebiliriz ki önümüzdeki film en diyaloglu ve en hikâye odaklı NBC filmidir. Diğer filmlerinde olduğu gibi NBC geveze senaryolardan kaçınmış ve sinemanın özü olan “göster ama anlatma” düsturuna bağlı kalmıştır.
Erkan SİHİR
İNTERNET
http://www.isteataturk.com
Günümüzde çoğu kişinin evinde bilgisayarı ve internet bağlantısı var. Bilgisayar ve internetle bağlantımız her geçen gün biraz daha artıyor. Bir çok işimizi bilgisayarda yapıyoruz. İnternet bağlantımız kesilince hayatla bağlantımız kesiliyor gibi geliyor. İnternet yokken neler yaptığımızı hatırlamakta zorlanıyoruz. İstediğimiz herkes, her yer, her şey sadece bir tık uzağımızda. Ancak hayatımızı bu kadar kolaylaştırmasının yanında dezavantajları da yok değil. Örneğin bir konu ya da kişi hakkında bir araştırma yaparken bir çok sitede vakit kaybedebiliyoruz. Veya bulduğumuz bilgilerin doğruluğu hakkında emin olmamız bazen çok zor. Çünkü farklı siteler aynı konu hakkında farklı yorumlar yapılabi-
liyor. Bu sebeple ziyaret ettiğimiz sayfaların objektifliği ayrı bir önem kazanıyor.
Bu sayımızın konusu “kahramanlık”. Önerdiğimiz web adresinde de gerçek bir Kahraman var: “Atatürk”. Yüzyılın kahramanı! Atatürk portalında fotoğraf ve bilgi yükleme işlemleri halen devam ediyor. Site tam olarak bittiğinde; 2500 kronolojik sıralı fotoğraf, 50 Video, 1500 pul, anı ve anektodlarla, akademik yazılardan oluşan daha önce yapılmamış büyüklükte bir Atatürk portalı olacak. Site tamamen gönüllüler tarafından yıllar süren ar-
şiv araştırması sonucunda oluşturuluyor. Sitede ticari reklam yer almıyor. Günümüzde gönüllülükte bir kahramanlık olduğu için gönüllü kahramanların çalışmasını duyurarak biz de onlara destek olmak istedik. Öğrenci arkadaşlarımızın araştırmalarında kullanabilecekleri çok özel fotoğraf ve bilgilerin olduğu bu siteyi ziyaret etmenizi öneriyoruz. Hatta boş zamanlarımızı değerlendirmek için öylesine internette dolaştığımız zamanlarda ailemiz, eşimiz, dostumuz, çocuklarımızla birlikte inceleyebileceğimiz bir site. Hem Atatürk hem de Türkiye tarihiyle ilgili zengin bir kaynak. Üstelik aranan bilgiye ulaşmakta çok kolay.
Sevgi TEZ 51
MÜZİK
MÜZİKLE DÜN VE YARIN
RENGAHENK TÜRKÜLER Bir incinin güzelliği kuşku götürmez, incinin oluşumu için de geçen olgunlaştırıcı bir süreç de şarttır. İşte geleneksel kültürün içinde inciler gibi pişmiştir türküler... Anadolu, birçok kültürün kardeşçe yaşadığı bir ortam olmuştur. Bu etkileşim de RENGAHENK TÜRKÜLER’i doğurdu. Bu kadar zengin bir türkü arşivi olan kültür az bulunur... RENGAHENK TÜRKÜLER, geçtiğimiz yıllarda yayınlandı. Büyük ilgi gördü. İçinde seçilmiş herkesin gönlünü titreten türküler, ayrı bir renk katan birbirinden kıymetli sesler, bu türkülerin hikayelerinden oluşan çok özenli bir kitapçık ve ünlü gazeteci ve fotoğraf sanatçısı Fikret Otyam’ın resimleri ile sunulmakta. Birlikten kuvvet doğar. Gerek sa-
52
nat, gerek felsefe, tarih, kültür vb alanlarda son zamanlarda yayınlanmış en güçlü çalışma. Savaşların ve çıkar mücadelelerinin insanlığı böldüğü bir dünyada, türküler bizi el ele ve kol kola birleştirdi hep. Daha müzik ve türkü dolu bir Anadolu için... > Altın Hızma Mülayim / Fırat Başkale; Ela Gözlüm / Betse Temur; Hangi -Bağın Bağbanısan / Birgitay Aktaş; Yüksek Yüksek Tepelere / S.Çelik, -Ö.Yaşar, S. Yaman; Bedir / Tahir Yanardağ; Zello / Özgür Akdemir; -Gemular Giresun’a / Adem Sevinç; Adana’lı / Beste Temur; Iğdır’ın Al > Alması / Cemal Karakuş; Karadır Kaşların / Furat Saka; Hekimoğlu / Ali > Altay, Gesi Bağları /
Serpil Yaman; İzmir’in Kavakları / Birgitay > Aktaş; Urfa’ya Paşa Geldi / Özgür Akdemir; Yaylanın Çimenine / Serhad > Raşa; Sızı (Enstrümantal) / Edip Emre; Geçti Dost Kervanı / Fuat Saka; > Mapusun İçinde Üç Ağaç İncir / Serhad Raşa; Çayır Çimen Geze Geze / > Figen Genç; Ağlama Yar / Beste Temur; Ali Sevilmez Mi / Ali Sevilmez > Mi; Urfa’lıyam Ezelden / Hakan Kara; Ordu’nun Dereleri / Serpil Yaman; > Göç (Enstrümantal) / Edip Emre; Sular Akar Doldurur / Uğur Sönmez; > Kalenin Dibinde Taş Ben Olaydım / Alaaddin Us; Kirpiğin Kaşına / Özgür > Akdemir; Değmen Benim / Beste Temur; Aya Bak Yıldıza Bak / Birgitay
MÜZİK
MÜZİKLE DÜN VE YARIN > Vallahi O Yardır / Birgitay Aktaş; Yarim Yarim / Ferhat Göçer;. Ay > Karanlik Gece Vurdular Beni / Nurettin Rençber; İnce Memet /Ali Altay; > Aynalar / Volkan Konak; Türküler Dolusu / Sunay Akın; Sürüler İçinde > Sürmeli Koyun / Özgür Akdemir; Uzun Ince Bir
Yoldayim / Nebil > Özgentürk; Entarisi Ala Benziyor / Figen Genç; Açılın Kapılar Saha > Gidelim / Yusuf Hayaloğlu, Serhad Raşa; Feridem / İlknur Yakupoğlu; > Esir Payiz Külegi / Cemal Karakuş; İbrişim Örmüyorlar / Grup Laçin; > Bir Daracık Pencere / Birgitay Aktaş; Yaylanın
Soguk Suyu / Adem > Sevinç; Kalenin Bedenleri / Elif Yıldız; Ardahan’dan Gelen Tatar (Alli > Gelin) / Recep Ergül > Aktaş; İki Dağın Arasında Kalmışam / Neyzen Kemal Ünal; Tombalacık > Halimem / Fuat Saka; Burçak Tarlası / / S.Çelik, Ö.Yaşar, S. Yaman,
GÖKSEL Göksel 2012’de duygusal albümü ile karşımıza çıktı. Göksel’in hayatımızdaki yeri neredeyse 15 yılı buluyor. Göksel (1971, İstanbul) Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü kazanan sanatçı, müzikle profesyonel olarak uğraşmak için okulundan ayrıldı. Sezen Aksu ve Sertab Erener’in vokalistliğini yaptı.
Bugüne kadar sekiz albümü yayınlanan sanatçının en son albümü de oldukça sevildi ve kısa sürede dinleyicilerin beğenisini topladı. On şarkının dokuzu kendisine ait. Aranjör ve prodüktör olarak Ozan Çolakoğlu imzasını görüyoruz. ‘Acıyor’ isimli şarkının video klibi ile çıkış yaptı. Ancak albümde yumuşak, duygusal, biraz es-
kileri anımsatan melodileri olan çok güzel başka şarkılar da var. Unuttun mu Sahi, Uzaktan, Yarım Kalan Şarkı bunlardan birkaçı. Özellikle Rüzgar’ı dinlemenizi öneriyoruz. “Aşkın Yalanmış”, “Aşk Bitti”, “Sarhoş”, “Gidemiyorum”, “Yalnız Kuş” diğer güzel şarkılarından.
53
KÜLTÜR-SANAT
ocak-şubat-mart
şehir kültür rehberi
İZMİR DEVLET TİYATROSU
19 Ocak Perşembe 20:30 ROMEO İLE JULIET 20:30 HALKTAN BİRİ 20:30 YERİN ALTINDA
25 Ocak Çarşamba 20:30 SIÇAN 14:00 KEDİGÖZ DANIŞMAN 20:30 ANAM BACIM AVRADIM
20 Ocak Cuma 20:30 HALKTAN BİRİ 20:30 YERİN ALTINDA 20:30 ROMEO İLE JULIET
26 Ocak Perşembe 20:30 HALKTAN BİRİ 20:30 ANAM BACIM AVRADIM 20:30 SATICININ ÖLÜMÜ
21 Ocak Cumartesi 14:00 ROMEO İLE JULIET 20:30 ROMEO İLE JULIET 20:30 HALKTAN BİRİ 14:00 HALKTAN BİRİ 20:30 YERİN ALTINDA 14:00 YERİN ALTINDA
27 Ocak Cuma 20:30 HALKTAN BİRİ 20:30 ANAM BACIM AVRADIM 20:30 SATICININ ÖLÜMÜ
22 Ocak Pazar 14:00 HALKTAN BİRİ 14:00 YERİN ALTINDA 14:00 İKİ KOVA SU(çocuk oyunu) 24 Ocak Salı 20:30 SIÇAN 14:00 KEDİGÖZ DANIŞMAN(çocuk oyunu) 20:30 ANAM BACIM AVRADIM
54
28 Ocak Cumartesi 14:00 SATICININ ÖLÜMÜ 20:30 SATICININ ÖLÜMÜ 14:00HALKTAN BİRİ 20:30 HALKTAN BİRİ 14:00 ANAM BACIM AVRADIM 20:30 ANAM BACIM AVRADIM 29 Ocak Pazar 14:00 DENİZ KIZI (çocuk oyunu) 14:00 KEDİGÖZ DANIŞMAN (çocuk oyunu) 14:00 İKİ KOVA SU(çocuk oyunu)
KÜLTÜR-SANAT
İZMİR SENFONİ
20 Ocak 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: Antonio Pirolli Solistler: Michel Lethiec “Klarinet” Ayşegül Kirmanoğlu “Klarinet” Eserler: Krystof Maratka “Luminarium” Klarinet ve Orkestra için Konçerto George Gershwin “Porgy and Bess” Klarinet ve Orkestra için Düzenleme F. Mendelssohn 2 “Klarinet ve Orkestra için Konzertstück No. 1-2 Robert Schumann Senfoni No. 2 Do majör Op.61
8-9-10 Şubat 2012 EGE TURNESİ - AYDIN-DENİZLİ- MUĞLA Şef: İbrahim Yazıcı Solistler: Yeşim Gökalp “Piyano” Şefika Kutluer “Flüt” 17 Şubat 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: İbrahim Yazıcı Solist: Verda Erman “Piyano” Eserler: Johannes Brahms Piyano Konçertosu no 1 re minör Op.15 Peter İlyiç Tchaikovsky “Romeo & Juliet” Fantezi Üvertür Francesca da Rimini Op. 32 24 Şubat 2012 Saat: 20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi
27 Ocak 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: Kevin Griffiths Solist: Michel Campanella “Piyano” Eserler: Carl Maria von Weber Beherrscher der Geister “Ruhların Efendisi” J 122 Op.27 Franz Liszt Piyano Konçertosu No. 2 La Majör Felix Mendelssohn Senfoni No.5 Re majör op 107 “Reformasyon” 3 Şubat 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: Raoul Gruneis Solist: Artemis Sis Balkız “Viyola” Eserler: Richard Wagner Tristan und Isolde Prelude und Liebestod WWV 90 Bela Bartok Viyola Konçertosu Op. Posth. César Franck Senfoni re minör
TÜRK-YUNAN DOSTLUK HAFTASI Şef: Alkis Baltas Solist: Tuncay Yılmaz “Keman” Eserler: Erward Elgar “In Smirna” (Orkestra Uyarlaması A.Baltas) Ulvi Cemal Erkin Keman Konçertosu Alkıs Baltas Divertimento Nikos Skalkottas 4 Yunan Dansı 2 Mart 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: Rengim Gökmen Solist: Matthew Trusler “Keman” Eserler: Turgay Erdener “Teo” Jean Sibelius Keman Konçertosu re minör Op.47 Pyotr Ilyiç Çaykovski Manfred Senfonisi Op. 58
55
KÜLTÜR-SANAT
Pyotr İlyiç Çaykovski Senfoni No.5 mi minör Op.64 29 Mart Saat:20.30 Karşıyaka Tiyatro ve Opera Sahnesi Şef: Stefano Mazzoleni Solist: Anna Sophia Dauenhauer “Keman” Eserler: Antonin Dvorak Keman Konçertosu la minör Op.53 Senfoni No.8 Sol majör Op.88 9 Mart 2012 Saat: 20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: Tulio Gagliardo Varas Solist: Gülsin Onay “Piyano” Eserler: Julian Aguirre Dos Danzas Argentinas “Huella y gato” Edvard Grieg Piyano Konçertosu la minör Op. 16 Luis Gianneo El Tarco en Flor Albert Ginastera Danzas de Estancia 16 Mart 2012 Saat: 20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: İbrahim Yazıcı Solistler: Murat Özülgen “Obua” Erman İmayhan “Viyolonsel” Ömür Kazıl “Fagot” Eserler: George Friedrich Handel Concerto Grosso Op.6 No. 5 Giacchino Rossini Fagot ve Orkestra için varyasyonlar Alessandro Marcello Obua Konçertosu do minör Franz Joseph Haydn Viyolonsel Konçertosu Hob.VII:1 Do Majör Franz Joseph Haydn Senfoni Do majör No 37 23 Mart 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: İbrahim Yazıcı Solist: Stefan Milenkovich “Keman” Eserler: Ahmed Adnan Saygun Ayin Raksı Niccolo Paganini Keman Konçertosu No.2 si minör op 7 “La campanella”
56
30 Mart 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: Stefano Mazzoleni Solist: Anna Sophia Dauenhauer “Keman” Eserler: Antonin Dvorak Keman Konçertosu la minör Op.53 Senfoni No.8 Sol majör Op.88 6 Nisan 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: İbrahim Yazıcı Solistler: Esen Kıvrak “Keman” Çağ Erçağ “Viyolonsel” İbrahim Yazıcı “Piyano” Eserler: Ludwig van Beethoven Die Ruinen von Athen “Atina Harabeleri” Uvertürü Op.113 Ludwig van Beethoven Üçlü Konçerto Do majör Op.56 Wolfgang Amadeus Mozart Senfoni No.36 Do majör K425 “ Linz” 13 Nisan 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi Şef: Hansjörg Schellenberger Solist: Alexandre Da Costa “Keman” Eserler: Franz Schubert Rosamund Uvertürü D. 644 Peter İlyiç Çaykovsky Keman Konçertosu Re Majör Op.35 Franz Schubert Senfoni No.4 Do minör D. 417 “Trajik”
KÜLTÜR-SANAT
16 Nisan 2012 Ankara Müzik Festivali Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu Şef: İbrahim Yazıcı Solist: Emre Şen “Piyano” Eserler: Claude Debussy Prélude à l’après midi d’un faune Camille Saint-Saens Piyano Konçertosu No 2 sol minör Op. 22 Piotr İlyiç Çaykovski Senfoni no 5 mi minör Op.64 20 Nisan 2012 Saat:20.30 Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI ÖZEL KONSERİ Şef: Aytuğ Ülgen Solist: Berfin Aksu “Keman” Eser: Wolfgang Amadeus Mozart “Keman Konçertosu Sol Majör 3” “Çocuk Korosu için Parçalar “
Berlin Virtüözleri Konseri 30.01.2012 İzmir Sanat - KONSER
SERGİLER
Hermes Trio Konseri 18.01.2012 İzmir Sanat - KONSER
12.01.2012 - 25.01.2012 İzmir Resim Heykel Müzesi Resim Atölyesi Suluboya Resim Sergisi 26.01.2012 - 08.02.2012 Ömer Çam Karikatür Sergisi 09.02.2012 - 22.02.2012 İran Kültür Sanat Sergisi 23.02.2012 - 14.03.2012 Yaşar Üniversitesi Fotoğraf Topluluğu Fotoğraf Sergisi 12.04.2012 - 25.04.2012 İmbat Sualtı Görüntüleme Fotoğraf Sergisi 10.05.2012 - 23.05.2012 İzmir Resim Heykel Müzesi Tezhip Sergisi 24.05.2012 - 06.06.2012 Ekonomi Üniversitesi Moda tasarım Bölümü Sergisi
57
HIZLI GÜVENLİ İNTERNET
EN YENİ OYUNLAR
HİZMETİNİZDE
BİLGİSAYAR&İNTERNET 153 Sk. No:66/A Bornova-İZMİR