basit Hayat zaten basit, zorlaştırmasak ya?
n i z fan
“1
“1
4 10
3
6
benim halim
8
14
yelkenlim nerede?
insanlar ölüyor
yalın ayaklı çocuklar
16
ilk
12
bilemiyorum
tek başına kalabalık
nedir daha önemli olan?
18
bulutlar topraktan yağmur ister
Ücretsizdir. Kafamız rahat olduğunda çıkar. Kafa boşaltmak için kullanılan dijital neşriyat, bazen de basılı neşriyat. Yazıları üstünüze ve ciddiye almayın lütfen. Basitçe okuyalım. Fotoğraflar ve çizgiler her yerden olabilir. Yazdıklarınızı ve çizdiklerinizi yollayabilirsiniz. basitfanzin@gmail.com
ilk
Güven, insanlığı ya su üstünde tutar ya da suya batırır. Haklı olmak ya da haksız olmak değil bu. Ben 20 senedir herkese güvendim ve güvenmeye çalıştım. Herkese iyilik yaptım veya yapmaya çalıştım. Mutlu olmak için insanları mutlu etmeye çalıştım. Zamanımı, gençliğimi, fikirlerimi, paramı başkalarının istekleri ve umutları için harcadım. Hem de çokça harcadım. Kendime pek bir şey kalmadı. Ve artık 26 yaşıma gelince tükendim. Feda ettiğim her şeye rağmen vefasızlıkların ve samimiyetsizleklerin en yücesiymiş hak ettiklerim. Ağzıma sıçtı bütün mutluluk niyetlerim. Dostluklarını değil ön yargılarını uzattılar bana. Herkesi ağzından “insanlık, sevgi, dostluk, iyilik” kelimelerini yüceltiyor ama yüreksizce. Herkes egolarının çerçevesinde “çok iyi insan” Artık çok yoruldum. Ne güven ne mutluluk umurumda değil. Dünya beni de herkese benzetiyor zorla. Kıra döke. Şimdiyse kendimi düşünür olmuşum. Göstere gösetere değil de çaktırmadan iyilik peşindeyim artık. Bıktırmasın kimse diye. Bu fanzinde mutsuz çocukların gülerek anlattığı acılar olabilir ama siz karalara bağlamayın hemen. Bir de keyfimiz yerindeyken çıkaralım fanzini diyoruz ama canımız sıkkınken yazabiliyoruz galiba. Tam tavuk dönerle mutlu olan adamlardık lan biz. Hatta uzun bir süre yemeyince özlüyoruz. Demek istiyorum ki çok büyük şeylere ihtiyaç duymuyor yüreklerimiz. Sevgi lan sadece sevgi.
editörümsü izade
del 3
benim halim
Dağılıyorum yine, yeniden bütün olabilmek için. Susuyorum yine, yeni kelimelerim için. Duruyorum yine, sana gelebilmek için. Bu sefer kendi parçalarımı bile sayamaz oldum. Ama artık şuan eminim, bu dünyada ölümsüzmüş ruhum. Sayısızca parçalasa da üzse de dünya beni, yok edemiyor en kirli kuyuda bile umutlarımı. Oldum dediğim anda kırılmaya başladım ve kendimi fark edene kadar dağıldım. Yine bitiremedi gerçeği. Son döngünün bir parçasıdır.
4
5
yelkenlim nerede? Lodoslu ovanın dağlarına esen gürültüydü huzurum. Çocukluğumda elektrikler kaçardı her lodosta ve kaybolurdu bütün şehir. Mahallemin çatı gürültülerinin dehşeti mutlu ederdi. Camın küçücük bir yerinden ıslık çalardı lodos ve ben uyuyakalırdım. Huzursuzluklar ve olumsuzluklar içinde çocuk olan biri için eğlenceli ve huzurludur bunlar. Sabah uyandığımda yıkılmış çatılar, sokağa inmiş saksılar ve kırılmış ağaçlar gecenin ürkütücü gizeminin dehşetini hissettiriyordu. Karanlık bulutların hakimiyetindeki sabah sanki herkes uyanamamış gibi. Küçük bir çocuğun endişeleri ve dehşeti, şimdilerde ne kadar mutluluk gibi geliyor insana. Her sıkıntıyı yaşayana mutsuzdur hayat ama o sıkıntıyı atlatana en güzelidir yaşam. Ben ömrümü hissiyatlarımı anlamaya çalışırken azaltmışım. Bugün niye mutluyum? Bugün niye mutsuzum? Başıma bundan daha kötüsü gelir mi? Bundan daha çok mutlu olabilir miyim? Bu soruları cevaplayarak mutlu ve huzurlu olmanın matematiğini çözmeye çalıştım yıllardır çocukça. Her cevabı bulduğumda kendimi programlamamla hayatın bana her istediğimi yapamadığımı öğretmesi bir oldu. Siz mutlu olmak istersiniz ama hayatın dengelerinin etkisiyle mutlu olursunuz. Kendini mutlu yapan bir insan tatminsizliğiyle kendini anında mutsuzlaştırabilir. En önemlisi mutluluk veya mutsuzluk değil. Kendinizi kendiniz gibi yaşamanız. İnatla değil dengeli yaşamanız. Ben hep o elektrikleri kesilen mahallede gülümseyen çocuğum. Hayallerimde bile kağıttan gemiler yüzdürürdüm su birikintilerinde. Şimdiyse büyüdüm, kendi sahilimin uzağında yelkenli teknemi arar oldum. Belki de yaşlanınca yelkenli teknemden sahile bakıp gülümseyeceğim.
6
7
insanlar ölüyor Ben yine her sabah olduğu gibi aynı saatte kalkıyorum. Aynı masada kahvaltımı yapıyorum. Benim için zorunlulukları yerine getirmek gibi bir kaygı var. Dışarıda ise benim yaşımda gençler ölüyor. Ne için, ne uğruna? Büyük başlar dilini oynatıyor, küçük yürekler duruyor. Neyin nefretini güdüyoruz? Neyin savaşını veriyoruz? İnsan ölüyor ve ardından siyaset konuşuyor. Askerler ölüyor ve ardından siyaset konuşuyor. İğrenç bir vicdan manifestosu dolaşıyor ortalıkta. Kimisi terör örgütlerini suçlar kimisi devleti suçlar. İnsan öldürmenin farkı mı varmış? Üniversite çağlarında siyasetle koşturan çoğu gencin her konuda başarısız olduğunu gördüm. Başardıkları tek şey özgüvendi. Okul hayatları bitti, ailelerini üzdüler, arkadaşlarına sırt döndüler. Onlar doğruydu herkes yanlış. Sistemin yanında olanlarsa sistemle birlikte devam ediyorlar. Dava diyorlar ama kendi çıkarları için büyük oyuna ayak uyduruyorlar. Hepsi bu. İsyan etmek, dava koşturmak, grup olmak, siyaset konuşmak en kolayı ve sonu en acı olanı. Madem milletini ve memleketini düşünüyorsun o zaman icraat yap. Bütün mühendislik öğrencileri güneş enerjili araba yapmanın peşinde. Ülkenin dışa bağımlı olduğu teknolojileri araştırıp geliştirmek? Ama onlar da haklı. Rant peşinde olanlar ülke menfaatinden çok paraya önem verdikleri için gençler ne yapsın ne üretsin dimi? Yine yaşamak lazım. Kafalardaki bütünlük oluşmadan olmaz hiçbir şey. Mesele sadece ırk veya mezhep de değil. Herkes birbirine siktir git deme yarışında.
8
9
yalın ayaklı çocuklar
Kirli asfalta basan yalın ayaklı çocuklardan biriyim ben de. Bizler öteki dünyanın rutubetli sokaklarında oyun oynarken kirlenirdik eskiden. Toz, çamur ve yağ lekesi. Şimdiyse üzerimizdeki yaftalarda haksızlık var, kan var, ideolojik çatışma var. Bencil kralların derebeylerine küfür etsek ne yazar? Bir kere düştün mü yere bizim sokaklarda, hiçbir zaman silemezsin üzerindeki önyargıyı. Kabimde taşıdığım zenginliği paradan zanneden dost dediklerimin kurbanı oldum hayat giyotininde. Sevmek ve saygı duymak en büyük zaafımmış meğersem, bazılarının hasret duyduklarıymış benim kötülüklerim. En büyük zararım etrafa iyiliği sürekli yapmamakmış. Bilemedim ben, bana saygı duymayan, değer vermeyen insanlara sürekli kendimi feda etmem gerekiyormuş. Hayatımı alt üst eden, yıllardır biriktirdiğimi silen herkesten özür diliyorum, size yetemedim şu üç günlük dünyada. Siz her zaman haklı ve adaletli insanlardınız, bense aptal gibi sevgiyi, saygıyı ve kardeşliği düşündüm. Kalbimin zamanı tükendiğinde esen rüzgarların değerinde bir şey olacak hayatınızda. Yani farkında bile olmayacaksınız lakin her şeyi ödeyeceğinizden emin olun. Yanlış anlaşılmak dünyanın en büyük psikolojik cezasıdır ve bataklık gibidir.
10
11
nedir daha önemli olan?
3 günlük yaşamda kalp kırmaktan daha önemli olan nedir bu dünyada? İnsanları korumaya çalışmak mıdır onları öldürmek? Yaşayacakları her şeyi engellemek midir korumak? Güvenimi ve saygınlığımı kaybettiğin insanları unutup da tekrardan başlayamıyorum. Bir orospunun işini bitirip bir sonraki işine gülerek başlaması gibi yaşayabiliyor insanlar hayatı.
12
13
bilemiyorum Niye hâlâ refleks olarak boşveremiyorum emin değilim. İnsanların egosunun nefes aldığı bu dünyada niye hâlâ kendimi tam olarak düşünemiyorum? Keskin standartlara saplanmışlığı kabul etsem de ayak uyduramıyorum ya da onlar beni yutamıyor tek hamlede. Ruhların ne olduğunun önemi olmasa da insanlığa, fayda sağlamayan her şeyin dışlandığına eminim. İlişkilerin sorgulanmasına bile müsade etmiyorlar faydanın yüceliği altında. İğrençleşmek cinayet işlemekle eş değer mi bilmem ama beni uzaklaştırdığına eminim. Neden hâlâ gerçek isteklerime tutunup gitmiyorum? Bilemiyorum. Dünyayı gezermiş gibi bir şehri gezebilirim ormanlarına bozkırlarına kadar. Sadece benim için anlam ifade eden her kareyi de saklayabilirim yanıma. Sevebilirim sevgiyi, sevmek için bile sevinen bir kadının dürüst kabine sığınabilirim. Geçmişini önemseyen, gözlerinde yaşam saklayan bir kadını, o çoçuk olan ben gibi sevemem belki bir daha ama o anlar benim kalbimin parçalarından katılaşmamı. O bilir benim çocukluğumu da aptallığımı da pişmanlığımı da. Mecburen kapitalizme boyun eğmiş hayatlarımızın 5-6 gününü verebiliriz hayatta kalabilmek için, nefes alıp biz olabilmek için. Sonrası hep bizim, sonrası zaten bizim. Dünyayı gezermiş gibi, sevgiyi severmiş gibi, dürüstlük rahatlarmış gibi, samimiyet nefesmiş gibi yaşayabiliriz dimi? Korktuğum bir şey yok ki cesaretim konusunda şüphem olsun. Ölüm zaten benim, kaybedeceklerim zaten benim değil, samimiyetler zaten uğramadılar bana. Bilemiyorum neyi beklediğimi, neden kafamı yorduğumu ve neden boşveremediğimi?
14
15
tek başına kalabalık
Her insan kendi yarattığı gezegende yaşıyor. Herkes de eş sesli bir isim koymuş gezegene. Herkes gezegenini ve içindekileri kendi tasarlamaya çalışıyor. Yani o gezegen sahibi göre her insan programlanmış et parçaları ve eğitilmeye ihtiyaçları var. Ailesini, akrabalarını, arkadaşlarını ve aşık olduğu insanı biçimlendirmeye çalışır insan, egoistçe ve emri vakilerle. Bense gezegenimin içinde şizofrenlerin sığınmasına izin veriyorum ve özgür bırakıyorum onları. Herkes yalnızlıktan korkuyor lakin bense onların gürültüsünden kaçıyorum. Sevmiyorum gürültüleri. Benim verdiğim değerlere hiçbir karşılık vermeyenlerin kalabalığından eksilmeme bencillik olarak adlandıranların gezegenini terk etmem onlar için yalnızlık. Ama ben yanılsamaların içinde tek başına kalmış bir kalabalık parçasıyım.
16
17
bulutlar topraktan yağmur ister
Büyük balık küçük balık mı hep hayatın dengesi? Küçük balıklar büyük balıklardan hakkını isteyince ahlaksız olur, şerefsiz olur dimi? Korkar haksızca güçlenenler, korkar ellerindekileri düşürmekten çünkü kendi elleriyle uzanamazlar. İnsanlar fabrikasyon kişiliklerle doğmaz hayata, herkes kendi kılıfını diker zamanla. Ya yanlış keserler ya da doğru kılıfın kumaşlarını. Kılıfını yırtıp farklı davrananlar çıplak kalmış gibi ayıplanır haklı ya da haksızca. Suç muammadır insanlığın başından beri. Kime göre neye göre diye sorgularız. Haklıyı haksız gibi haksızı da haklı gibi gösterebilir suç. Ömrü boyunca toprağa yağmur veren bulutlar geri ister verdiklerini. Haksız mı ki bulutlar?
18
19
bencilce yaĹ&#x;amak basit mi?
“1