basit Hayat zaten basit, zorlaştırmasak ya?
n i z fan
l aguütlu m t fa m
“4
o
c
a
k
/
2
0
1
7
“4
4 10
3
hodbin
yaşamdan dakikalar
8
16
bir şarabın pürüzü
yasal olmayan karanfil
(çizim)
gerçek
14
6 12
fesleğen
kimim ben?
kapak tasarımı:
fatmmagutüllu e kvator b ie nali
18
bencilliğin gezegeni
Ücretsizdir. Kafamız rahat olduğunda çıkar. Kafa boşaltmak için kullanılan dijital neşriyat, bazen de basılı neşriyat. Yazıları üstünüze ve ciddiye almayın lütfen. Basitçe okuyalım. Fotoğraflar ve çizgiler her yerden olabilir. Yazdıklarınızı ve çizdiklerinizi yollayabilirsiniz. basitfanzin@gmail.com
hodbin İnsanları mutlu edince mutluluklarını benimle paylaşırlar zannetmiştim. Nankörlüğün hüküm sürdüğü bu çağda çocukça hayallermiş benim umudum. Artık hiç kimse kimseyi mutlu etmek istemiyor, kendi mutluluğunu dahi paylaşmıyor. Aksine zarar verdikçe kârda hissediyorlar kendilerini.
hodbin
Hodbin bir yaşama evrenine dönüştü her yer. Artık iyilik ve dürüstlük bile menfaat dahilindeyse seviliyor, kabul görüyor. “Bana faydası olmayan iyiliği ve dürüstlüğü kabul etmiyorum” mantığındaki insanlar, her şeyde kötü niyet arar durumda. Bense niye çabalıyorum? Dürüstçe yaşamaya çalışırken; birileri benim dürüstlüğümü sömürmekten yana diğerleri de dürüstlüğümün altında bir menfaat vardır diye yargılamaktan yana. Toplumda birey olmaktan korkar oldum hatta tiksinir oldum. Benim kabul etmediğim mantığa sahip kalabalık beni dışlasa ne yazar? Midesizliğin ve vicdansızlığın normalleştiği yeni çağda nadir insan kalanlar birbirini elbet bulur bir yerlerde.
editörümsü izade
del 3
yaşamdan dakikalar
Mozaik taşlar savrulur, Binaların hırçın yüzlerine Çok uluslu çanaklar ve beton duvarları keser yolu. Yol, ikiye bölünür. Bir yerde tütmez bacalar, Sanki son ocağıdır yurdun Öte yanda kurtuluşa çağıran zarif malta erikleri. Ezelden beridir böyleydi bu gidiş, bilirdim babamdan Hazinelerin harabelerde olduğunu. Sorgulamazdım bundan, Harabelerin kimsesiz durumunu. Çökerken karanlık harabelere ve sokağa Fırtınalı denizler gibidir Arnavut kaldırımları. Üstünde, telaşla art arda vuran topuklar Hiç çalınmayacak olan zillerin ıssızlığı andırır. Ve çiçekli balkonları yoktur, Şömineli evlerin. Sırnaşık bir kedi gibi gelir yalnızlık çocuk sesi olmayan sokaklara. Müzik durur bazen, sokağın ezgisi muhalif Yaşamdan dakikalar satar eskici, Çok yıpranmış ömürlere. İlahi bir nizamdır bu, her sokak bağlanır diğerine Kim bilir ne yangınlar yanar, Mermerden gövdesinde.
an m h a r u d Ab Balta
4
5
yasal olmayan karanfil beyoğlu’nun en işlek caddesinde gün batarken akşamüstü iki yöne akın ediliyor iki yöne ayrı kavimler göçü ben yerden alıp ayışığını sana uzatıyorum yine akşamüstü bir çiçeğin uyanmasına şahit oluyor gözlerin yanlış söylenmiş şiir geliyor aklıma yanlış gönderilmiş peygamber anımsayamıyorum güzel olmadığın bir günü anımsayamıyorum mutluyken annemi ve beni uyurken öpmesini babamın yüzün ki kırk adam barındıran içinde yüzün ki bütün arka sokaklarını kapsayan beyoğlu’nun yüzün ki sürgün edilmiş bir çocukluğun yüz metre koşusunu ayağındaki postallara rağmen kazanması gibi üvey annesine inat törende çiçeklerle karşılanmıştı ödülü dolmakalem ilk kez orada öpülmüştü kız kızı kadın yapan iki harftir insanı insan yapan isim benzerliği sadece törenden geriye kalan çiçekleri karanfile dönüştürdüler törenden geriye kalan kızı öldürdüler bir karanfildir ölünün üstüne söylenen her söz yasal olmayan bir karanfil kalabalıkta şiirdir aslında
6
Evren Aksahin
7
8
a d r A l Ogu Biรงer
gerçek
Acı kıyım bir adamım Kusura bakmayın Şiir yazamıyorum Bir deniz tuzunu bile omuzlarının üstüne biriktiremiyorsam Yapamıyorsam bunu Sensiz. Yel de esip geliyorsa odana Ve o yataklar da eminim boştur Bensiz. Her gönlün ekmeği dünya ise devran ise Döndüremedim ben etrafımı Kusura bakmayın Yazamıyorum ben Hissiz.
10
Volkan Sengel
11
fesleğen Uyandığımda saat 2’yi geçeli epey olmuştu. Annem ile babam sabah pencereden dışarıya bakayım diye sessizce oturtmuşlardı beni tekerlekli sandalyeme. Zaten uykum ağır . E bir de bacaklar tutmayınca uyanamıyor insan. Perdeyi aralama vakti. Bugün gene yoldan geçen arabaları sayacağım. Kırmızı ve siyahları... Bir de cam kenarında duran fesleğene su verip saatlerce koklayacağım. Babam kesin kahvehanede kumar oynamakta anam da kış için odun toplamakta. Bazen kızıyorum babama ama nafile. Emekli maaşı var her ikisinin de. Babam eski bankacı anam da ev hanımlığından her ay 10 lira vererek emekli olmuş. Hep söyler bense doğduğumdan beri hastalıklı ve sakat ne diyebilirim ki onlara. Yoldan Rasim amca geçiyor kırmızı ve siyah arabalardan 2 tane bir de hurdacı Rasim amca en fiyakalı araba da onunki. Hani neden diyecek olursanız ne zaman istesem arabasını boşaltır hurdaları yığar bir yere beni arabaya bindirir tüm mahaleyi gezdirirdi. Zaten bir tek bindiğim araba onunkiydi ve kendisi de fiyakalıydı yeşil bir parkası var. Hele o kirli sakalı ve karışık saçlarıyla ne güzel duruyor ve yakışıyordu. Ama sözü var bana sen evlendiğin vakit keseceğim hepsini derdi. Bekliyoruz vakit gelsin, ölüm en güzel sevgilimiz. Karşı apartmanda bir amca var. Hergün balkona çıkar rakı içer sonra da içerden getirdiği radyoyu eliyle sallar, ince uzun telini dik hale getirirdi. Çıkan hangi şarkı olursa olsun eşlik ederdi. Neşeli yada dertli hiç fark etmezdi. Bir keresinde öğlen vaktiydi göz göze gelmiştik. Bardağını bana doğru uzatıp "şerefe" demişti gülen yüzüyle. Adı Cevdet imiş. Kimsesi de yokmuş. Geçen babam söyledi, vefat etmiş Cevdet amca. Bir öğlen vakti bana güldüğü gibi. Aklımda hep gülen yüzü, rakı bardağı ve ardında bıraktığı kitapları... Emekli öğretmenmiş. Öldükten sonra hayırsız kızıyla damadı gelmiş, evi boşaltmışlar eski kitapları tam atacakken babam girmiş araya “oğluma götürürüm” diyerek. Okumayı sevdiğimi çok iyi bilir. Şimdi Kafka'nın Dönüşüm adlı kitabını okumaktayım. Bir umut işte. Cevdet amca radyosuyla ve boş rakı bardağı ile aklımda... Rasim amca bana kalmadan kesti saçını sakalını, dul bir kadınla evlendi. O da parkasını bıraktı. Sözünü böyle tuttu. Kütahya'ya gitti. Sonrası bana, bir de fesleğene kaldı. Sağlıcakla.
12
Ramaztainn Ce
13
kimim ben?
Başkalarını mutlu etmek için kendim olamıyorum. Kendim olamayınca mutlu ve özgür olamıyorum. Kendim olunca da vicdanım rahatsız oluyor, başkalarından saklıyorum. İki yüzlü gibi hissediyorum kendimi. Umursamazca olamıyorum. Başkalarını düşünürken kendimi, kendimi düşünürken başkalarını düşünmeden edemiyorum. Kimim ben neyim bilmiyorum. Yanlışım doğrum birbirine karıştı.
14
bir şarabın pürüzü
Sendin kaygılarıma serin esen deniz kokusu, gecenin karanlığındaki umarsız sakinlik. Bir şarabın pürüzüydü hayalin damağımda. Güzelleştir dünyamı tek yudumla.
16
17
benciliğin gezegeni İnsan beyni kadar çölleştirilmiş başka büyük bir yer yoktur herhalde bu insanlıkta. Herkes beynini kendi bencilliği için çalıştırıyor ve onun için geliştiriyor. 3 kuruş daha fazla maaş için Dallas'a dönüşen iş yerlerinde vicdanı rahat yaşayabilen mahlukatların beynine bak. Bir de evine çocuğuna ekmek götürmek için kıçından terler akan insanlara bak. Vergi kaçırarak zeki oluyorlar. Daha fazla saat işçi çalıştırıp parasını vermeyince zeki oluyorlar. Şimdi söyleyin bu beyinleri bana. Herkes eline almış kılıç kalkanı, herkes de bi’ bencillik türküsü. Her şeyi siktir edip kafasındaki bencillik gezegeninde yaşıyor. Hiç kimse kimseyi görmek istemiyor. Eleştirilmek istemiyor veya kimseyi gırtlaklamak istemiyor. O yüzden kaçıyor. Öyle bir hâl aldı ki insanlığımız; beni öven, en iyi şeyler söyleyen, sözleriyle gururumu okşayan ve yanımda olduğunu söyleyen herkes dünyanın en büyük kazığını attı kendi menfaati için. O yüzden aklınızda olsun, biri sizi uzun soluklu övüyorsa oradan uzaklaşın. Ama kafanızdaki bencillik gezegenine kaçmayın.
18
19
kirlenmeden yaĹ&#x;amak basit mi?
“4