Pizzeria Napoli - Veli YILDIRIM 0512 27 82 43 - 0699 11 200 375 Innstraße 49, 6020 Innsbruck Hem Lezzetli, Hem Hesaplı
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev
öNSÖZ Saygıdeğer “Türk’çe” okuyucuları Innsbruck Türk Kültür Derneği olarak hazırlayıp, sunduğumuz “Türk’çe” dergisinin hayırlı olmasını dilerim. Milli, dini ve güncel konularla ilgili bilgiler sunacağımız dergimizi sizlerle buluşturmanın mutluluğu içindeyiz. Bu vesileyle özellikle Innsbruck ve çevresinde yaşayan insanlarımıza çağrıda bulunmak istiyorum. Gurbet ellerde, Türk milletinin dini ve milli değerlerini korumak ve geliştirmek yolunda, derneğimizin çatısı altında verdiğimiz mücadeleye büyük bir azimle devam ediyoruz. Yüzyıllarca İslam’ın sancaktarlığını yapmış büyük Türk milletinin, milli ve manevi değerlerine sahip tüm insanlarımızı, bizimle el ele, gönül gönüle mücadele vermek için derneğimizde buluşmaya davet ediyorum. Derdi vatan, düşüncesi millet olan kutlu bir davanın mensubu olarak, kendisini Türk hisseden, Türk milletine mensup olmaktan gocunmayan herkesi derneğimizin çatısı altında buluşmaya davet ediyorum. Gurbet ellerde Türk milletinin mensupları olarak hedeflerimizin, dertlerimizin, çözülmesi gereken problemlerimizin ortak olduğuna inanıyorum. Sadece şikayet etmenin hiç bir çözüm üretmeyeceğini de biliyorum. Ortak hedeflerimize yönelmek konusunda, çözülmesi gereken problemlerimizin çözülmesi noktasında elini taşın altına koyacak herkese kapımız açıktır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bir dahaki sayımızda görüşmek üzere, Allah’a emanet olun. Ahmet YILMAZ
İÇİNDEKİLER Dernekten Haberler 4 Turan Yurtlarının Kutlu Başbuğu Alparslan Türkeş
6
Milliyetçilik 8 Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı
10
Atilla Yılmaz ile Söyleşi
12
Sürgünde Yeşeren Vatan : Kırım
14
Dini Bilgiler
16
Ülkücülük ve Fedakarlık
18
Sağlık
19
Tarihte Bu Ay
20
Şiirler
21
Eğlence
22
Bulmaca
23
TURK’ÇE
Genel Yayın Yönetmeni
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa , Türk’çe Sev
Birol ÖZTÜRK
Yayıncı
Dergi Ekibi
Innsbruck Türk Kültür Derneği
Leman Yılmaz ÖZTÜRK Dilber YILMAZ Celalettin YETİŞTİRİCİ
İmtiyaz Sahibi Ahmet YILMAZ 3
DERNEKTEN HABERLER
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
Çanakkale Şehitleri’ni Anma Etkinliği Innsbruck Türk Kültür Derneği olarak, Çanakkale zaferimizin 99. yıldönümü münasebetiyle, 16 Mart Pazar günü Çanakkale Şehitleri’ni anma etkinliği gerçekleştirdik. Derneğimizin din görevlisi Celalettin Yetiştirici tarafından okunan Kuran-ı Kerim ile başlayan programımız, sinevizyon gösterisi ile devam etti. Ardından çocuklarımız Çanakkale destanını anlatan çeşitli şiirler okudular. Müzisyen arkadaşımız Volkan Yanık’ın gitar çalarak söylediği Çanakkale türküleri ile programımız sonlandı.
Taze Lahmacun Yapımı Devam Ediyor.. Innsbruck Türk Kültür Derneği Kadın Kolları, uzun bir süredir aralıksız olarak lahmacun yapımına devam ediyor. Yapılan lahmacunlar yoğun ilgi görüyor ve çok beğeniliyor. Taze ve sıcacık lahmacun yemek isteyen insanlarımızı cuma günleri derneğimize bekliyoruz.
Kufstein Türk Kültür Derneği Yeni Dernek Binasına Kavuşuyor
1994 yılından beri kendi mekanlarında hizDernek binasının tam olarak faaliyete geçemet veren Kufstein Türk Kültür Derneği, 2009 yılın- dan beri bürokratik engellerle karşı karşıya idi. 20 bilmesi için yardımda bulunmak isteyenler; yıldır Türk insanına, milli ve manevi değerleri yaşaİBAN:AT532050600000025171 ma ve yaşatma ülküsü ile hizmet veren Kufstein Türk Kufstein Sparkasse Kültür Derneği, daha iyi hizmet verebilmek adına, kültür ve eğitim faaliyetlerinin de yapılabileceği yeni bir dernek binası almıştır. Kufstein Türk Kültür Derneği Başkanı Gökay Kartal yaptığı açıklamada “Dernek binası alımı için birlik ve beraberlik içinde çalışan, Kufstein Türk Kültür Derneği’nin Kurucu Başkanı Hurşit Şahindal’dan bu güne kadar görev alan başkan ve yöneticilere, tüm cemaatimize ve maddi, manevi desteğini esirgemeyen tüm insanlarımıza teşekkür ederiz. Yeni dernek binamız hepimize hayırlı uğurlu olsun” dedi. 4
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev
KUTLU DOĞUM 2014
Innsbruck Türk Kültür Derneği Din Görevlisi Celalettin YETİŞTİRİCİ
Tarih : 13Türk Nisan Pazar Innsbruck Kültür Derneği Din Görevlisi Celalettin YETİŞTİRİCİ Saat : 14.00 Innsbruck Türk Kültür Derneği Din Görevlisi Celalettin YETİŞTİRİCİ Yer : Innsbruck Türk Kültür Derneği
Herkesi bekleriz
KATILIMCILAR Innsbruck Türk Kültür Derneği Din Görevlisi Celalettin YETİŞTİRİCİ Kufstein Türk Kültür Derneği Din Görevlisi Fahrettin GÜLEN Landeck Türk Kültür Derneği Din Görevlisi Süleyman ÖZCAN
BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ’İ ANMA PROGRAMI Tarih : 6 Nisan Pazar Saat : 14.00 Yer : Innsbruck Türk Kültür Derneği
Herkesi bekleriz 5
KAPAK KONUSU
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
TURAN YURTLARININ KUTLU BAŞBUĞU ALPARLSAN TÜRKEŞ Okudukları, dinledikleri ve duydukları Türk’ün bükülmez bileğini, gücünü ve destansı kahramanlıklarını işlemiştir dağlar kadar yüce yüreğine. Fakat bu ulu millet neden bu kadar sessizdir? Çağlar açıp çağlar kapayan Türk, ne olmuştur da artık esirdir? Bu enç Alparslan ömrünün cevapsız sorular genç Alparslan’ın başlarında tanımıştır esir Türkleri, uykularını kaçırır. Dizliye diz çökızdırap içinde, zulüm altında ezi- türen, başlıya baş eğdiren millet, len canları… 1. Dünya Savaşının artık gerilemeye son vermeli, titşiddetli yıllarında dünyaya gelen reyip kendine dönmelidir. Alparslan Türkeş, İngiliz işgali altında bulunan Kıbrıs’ta tanışmıştı Türk’ün çektiği çilelerle…13. yüzyıldan beri Türklüğe ve İslam’a kılıçlık yapmış bir devlet, hedef tahtasına oturtulmuş, devleti için her türlü çileyi şeref sayan Türk’ün ise yaşam hakkı dahi yok sayılmıştı. Genç Alparslan ‘Esir Türk’ olarak yaşıyor- Askeri lise yıllarında, harp du Kıbrıs’ta. Türk’ü bedenen esir okulu ve ardından görev yıllarında etmeyi zafer sayan Batı, Türk’ün genç Alparslan, durmaz duraklaruh büyüklüğünü ve içinde yanan maz okur, yazar, çizer, yorum yaözgürlük ateşini elbette ki anlaya- par. Beynini kemiren düşüncelemayacaktı. rin en başında esir Türkler gelir. Doğu Türkistan’la dertlenir, Tanrı Yaşadıkları ve gördükle- Dağlarında özgürce at koşturamarinden çok şey öğrenir genç Al- yan Göktürk torununu düşünüp parslan. Anavatanın, İstanbul’un maziye dalar. Çare bulunmalıdır, düşünü görmeye başlar ardından. çözüm yolları geliştirilmelidir. İstanbul onu çağırır. Türk’ün son Türklerin esir olduğu topraklardan başbuğu, Fatih’in fethiyle İslam’ın Kıbrıs’tan gelen genç Alparslan olan, Resul’ün müjdesi topraklara çok yakından bilir, Batı Trakya’daki doğru kutlu bir yolculuğa çıkar. Ar- Sibirya’daki Türkün acısını. tık İstanbul’dadır genç Alparslan ve Fatih’in İstanbul’u fethetmeyi ürklerin hür olarak yadüşlediği yaştadır… şadığı ülke Türkiye’dir, o halde 25 Kasım 1917 Kıbrıs… Türk milletinin bağrından çıkaracağı son başbuğ Alparslan dünyaya gelir. Türklük ummanının güzel limanı Kıbrıs, Türk dünyasının haçlılarla cihat noktası Kıbrıs, Türk’ün son başbuğunu geleceğe hazırlar.
G
T
6
Türkiye’den bir fırtına kopartılmalı ve ata yurda kavuşulmalıydı. ‘Her şey Türk için Türk’e göre Türk tarafından’ diyerek harekete geçen yiğitler, içeriden tehlike olarak görüldüler, dışarıdan düşman. Lakin dünya Türklüğü için birer kahraman. O olaylara Alparslan Türkeş anılarında yer verir: ‘ 3 Mayıs 1944 günü heyecanla sokağa fırlayan gençler kıyasıya dövüldüler. Kafaları yarıldı ve gözleri patlatıldı. Bazılarının kolları kaburgaları kırıldı.’ Tüm bu insanlık dışı davranışlar kısamaz sesini Türk Milliyetçilerinin. Tabutluklar, işkenceler daha da arttırır azim ve aşklarını. Mahkemede devlet düzenini yıkmaya kadar giden ağır suçlar yüklenir sırtlarına, yılmazlar. Mahkeme başkanı ve Alparslan Türkeş arasında geçen bir konuşmada Türkeş: ‘’ Mesela 1917’de olduğu gibi 1965’te veya 1990’da da Rusya’da bir ihtilal zuhur edebilir. O zamana kadar Türkiye harp endüstrisi bakımından da ilim ve irfan bakımından da gelişmiş bulunur ve Türkiye’nin yardımıyla bu birliğe doğru yürünebilir.’’ diyerek ileri görüşlülüğünü ortaya koymuştur. 1944 olayları dünyada da yankı bulmuştu. Türkiye’de Türklüğün sanık sandalyesine oturtulması Orta Asya’ya kadar ulaşmıştı. Ata vatanda bulunan Türkler kendilerinin haklarını savunanların sanık sandalyesine oturtulmasına
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev üzülmüşler, fakat kendi haklarını bu şekilde dile getirenleri gördükçe gururlanmışlardı. Davadan beraat ettikten sonra Alparslan Türkeş bir konuşmasında: ‘’Biz milliyetçiyiz. Biz bütün Türklerin mutlu olmasını istiyoruz, esaretten kurtulmasını istiyoruz.Yani bu fikir eğer Turancılıksa bu fikri taşıyoruz’’ demiş, her şart ve koşulda esaret altında bulunan Türklerin yanında olduklarını belirtmiştir.
lideri Ebulfez Elçibey, Doğu Türkis Askeri kariyerinin ardından tan mücadelesinin bayraktarı İsa siyasi hayata geçiş yapan Alpars- Yusuf Alptekin, Batı Trakya Türklan Türkeş, esir Türklerin sorun ve lüğünün önderi Dr. Sadık Ahmet, sıkıntılarını Türk kamuoyuna hatır- Kıbrıs Türklüğünün Babatürk’ü latan bir liderdir. Mustafa Kemal Rauf Denktaş, Kırım Tatarların liAtatürk döneminde başlayan Tu- deri Mustafa Kırımoğlu, Başbuğ ran Coğrafyası çalışmaları, O’nun Alparslan Türkeş ile aynı dönemvefatının ardından ne yazık ki de yaşamışlardır. Türk dünyası kesintiye uğramış ve bir daha dü- liderleri arasında sıkı bir dostluk zenli şekilde ilerleyememiştir. Gel- bağı kurulmuş, birbirlerine maddi diğimiz topraklara sırt çevrilmiş, ve manevi destekleri eksik etmeTürkiye’nin dışındaki Türkler bir mişlerdir. Başbuğ Alparslan Türnevi yok sayılmıştır. Bunun böy- keş Türk dünyası liderleri arasında le gitmeyeceğini bilen Alparslan sözü dinlenen ve saygı duyulan bir Türkeş, Türkiye dışında da Türkle- lider konumunda bulunmuştur. rin olduğunu ve komünizm belası Azerbaycan Halk Cephesi Lideri altında ezildiğini Türk kamuoyuna Ebulfez Elçibey Alparslan Türkeş’e haykırmış ve bu konuda bir tepki ‘Başbuğum’ diye hitap etmekteydi. oluşturmaya çalışmıştır. lparslan Türkeş’in Tu Türkçülük - Turancılık da- ran Coğrafyasının dertleriyle vasıyla başlayan süreçle beraber dertlenen ve her zaman dünya Türkeş’in adı, Sovyet ve Çin zulmü Türklüğünün yanında olduğunu altında ezilen Türk illerinde bir belirtmiştik. Başbuğun bir anısını efsane gibi dolaşıyordu. Hayatla- burada paylaşacak olursak; Kırım rında ne Türkeş’i görmüşlerdi ne Tatarların lideri Mustafa Kırımoğsesini duymuşlardı, fakat Türki- lu bir heyetle birlikte Alparslan ye’de ona ‘’Başbuğ’’ diyorlardı, o Türkeş’i ziyarete geldiğinde, Başgüçlüydü, cesurdu ve en önemlisi buğ Türkeş ‘Hoşgeldin, safa getirTürk’tü. Bu sebeplerin hepsi birle- din. Sen büyük mücadele verdin şince Türkeş’in Başbuğluğu Türki- ve Kırım’ı istiklaline kavuşturdun’ ye sınırlarını aşarak Turan Coğraf- dedi. Bunun üzerine Kırımoğlu, ‘Ben kendimden vazgeçmiş betoyasına karış karış yayılıyordu. nun üzerinde ölümümü beklerken Başbuğ Alparslan Türkeş’in sizden bir mektup aldım. Ben o yaşadığı dönem Türk Dünyasının an sürgünde de olsam arkamda diğer ülkelerinde de Türklük şuu- olduğunuzu hissettim ve ayağa runa sahip liderlerin çıktığı bir dö- kalktım. Bu yüzden ‘’Kırım’ı istiklanemdir. Azerbaycan Türklüğünün line ben değil siz kavuşturdunuz.’’
A
7
Siz 30 yıl önce, 4 defa şu anki Türk Cumhuriyetleri’nin liderlerini Rusya’da topladınız ve bize ruh verdiniz, heyecan verdiniz. Bu olmasaydı imparatorluk yıkılmış olsa bile biz hazır olmadığımız için hürriyetimize kavuşamazdık’ diyerek Başbuğ’a olan saygısını dile getirdi. Cemiloğlu, yıllar önce çekilmiş ve içerisinde 64 kişinin bulunduğu bir fotoğrafı Başbuğ’a gösterdi. Türkeş fotoğraftaki 64 kişinin ismini teker teker söyleyip, onların nerede, neler yaptıklarını anlattı. Bu olayı değerlendirmek gerekirse, Başbuğ Alparslan Türkeş’in Turan Coğrafyasının şuan ki şeklini almasındaki önemi açıkça ortadadır. Başbuğ Türkeş kendisini davasına ve Türk Milletine adamış büyük bir liderdi. Adriyatik’ten Çin Seddine uzanan sahayı vatanı kabul etmişti. Dünya Türklüğünü yakından takip eden Başbuğ, Musul ve Kerkük şehirlerini cadde cadde, sokak sokak ezbere bilirdi. Türk Milletinin yetiştirmiş olduğu son başbuğ kendisini Türk Dünyasına kabul ettirmiş bir şahsiyetti. Hatta teknolojinin çok fazla gelişmediği 80-90lı yıllarda bile Sibirya dahil olmak üzere evlerde Başbuğun fotoğrafı asılıydı. 80 yıllık ömrünü Türk’ün içeride ve dışarıda refah, huzur ve özgürlüğe kavuşması için harcayan bilge lider bir an olsun yılgınlık göstermemiş, gece uyumamış, gündüz oturmamış, çalışmış çalışmıştı… Ve o kara gün.. Yıl 1997... Tarih 4 Nisan... Ruhun şad, mekanın cennet olsun
FİKİR YAZILARI
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
Mİ L L İYETÇ İLİK
Milliyetçilik, Türk milletine karşı beslenen derin sevginin ifadesidir
Dünya üzerinde insan toplulukları milletler halinde yaşamaktadırlar. Her millet kendi özelliklerini korumaya, geliştirmeye gayret etmekte ve kendi topluluğunu diğer milletlerden daha ileri, daha yüksek, daha refahlı yapmaya çalışmaktadır. Milletler arasındaki bu rekabet ve karşılıklı yarışma, milleti meydana getiren insanların müşterek duygular halinde birleşmeleri ve müşterek bir milli şuur etrafında toplanarak kendi toplum varlıklarını belirli hedeflere yöneltmek şuuruna sahip olmalarıyla mümkündür. Milletlerin faaliyetlerinde, yükselmelerinde ve kendi toplumlarını refaha kavuşturmak, geliştirmek çabalarında milliyetçilik şuuru ve milliyetçilik duygusu başlıca tesir yapan faktör olmaktadır.
gusunun, müşterek bir tarih ve müşterek hedeflere yönelme şuurunun ifadesidir. Türk milliyetçiliği insani duygularla beslenen bir anlayıştır. Türk milliyetçiliği kin ve garezi esas almayan, sevgiyi esas alan bir düşünce tarzıdır. Milliyetçilik, milletini sevmek, vatanını sevmek ve milletin tehlikelere karşı korunması için her fedakarlığı göze almak duygusu ve düşüncesidir. Türk milliyetçiliği bütün Türkleri kardeş sayan bir düşüncedir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve kendisini Türk milletinin bir mensubu kabul eden herkesi kardeş sayan bir düşünce ve görüştür.
T
ürk milliyetçiliği, Türk milletinin gözüyle olayları görmek ve değerlendirmek zihniyetini ifade etmektedir. İster Türkiye içinde olsun, ister Türkiye dışında olsun, cereyan eden her olayın Türk milletine zarar getirmemesini istemek, düşünmek ve bunun için çalışmak duygusu ve şuuru, Türk milliyetçiliğinin bir başka ifadesidir denilebilir Bunun yanı sıra Türk milletinin gerek Türkiye‘de gerek Türkiye dışında meydana gelen olaylardan azami ölçüde yararlanmasını istemek,meydana gelen her olayın Türkiye‘ye azami ölçüde yarar sağlamasını düşünmek ve bunun için çaba harcamak da Türk milliyetçiliğinin bir gereği olarak görülmelidir. Millet tarifini ele almakta Türk milliyetçiliğini belirlemek için yarar vardır.
Milliyetçilik duygusundan yoksun olan bir toplumun, millet manzarası göstermesi mümkün değildir. Milliyetçilik duygusuna sahip olmayan, milli şuura sahip olmayan bir topluluğun, bir arada yaşaması mümkün değildir. Böyle bir duygudan ve şuurdan mahrum toplulukların, dış olayların en ufak bir tesirine karşı kendilerini koruyamadıklarını, hatta dış tesirler olmasa dahi kendi kendilerine dağıldıklarını ve belirli vasıfları olan, belirli hedefleri olan bir topluluk hüviyetinden çıktıkların görmekteyiz. Türk milletinin yükselmesi ve tehlikelerden korunması, Türk milletini meydana getiren kişilerin teker teker milli şuur sahibi olmasına ve kalplerinin millet sevgisi, vatan sevgisi ile çarpmasına bağlıdır.
Türk millet dediğimiz gerçek nedir? Bugün Türk milleti dediğimiz gerçeği şu şekilde tarif etmek mümkün; müşterek bir tarihten gelen ve müşterek Bunun için milli doktrin Dokuz Işık‘ın birin- bir tarih şuuruna sahip bulunan, aynı dine mensup, ci ilkesi olarak milliyetçiliği koymuş bulunmaktayız. aynı kültürle yoğrulmuş, aynı devleti kurmuş, yaşatŞ ü p h e s i z mış ve bugün de aynı devletin sahibi ve bayrağı altınburada ba- da yaşayan, sınırları içinde yaşayan insan topluluğu his konusu Türk milletini teşkil etmektedir. Yani Türkiye Cumhuedilen milli- riyeti sınırları içinde yaşayan ve Türklüğü benimseyetçilik Türk yen, aynı tarihe mensup, aynı tarih şuurunu taşıyan milliyetçili- ve aynı kültürle yoğrulmuş, aynı dine mensup insan ğidir. Türk topluluğu bugünkü milletimizi meydana getirmektemilliyetçiliği dir. Türk milleti tarifi, bu çizilen çizgilerin dışına ayrıne demek- ca taşmaktadır. Türk milleti büyük bir millet olduğu tir? için, bugün dünya yüzerinde geniş sahalara yayılmış ve dağılmıştır. Bugün dünya üzerinde yaşayan aynı ü r k dine mensup, aynı tarihe mensup ve aynı dili konumilliyetçili- şan Türk topluluklarının sayısı yüz yirmi milyon civaği, Türk mil- rında tahmin edilmektedir. Bunların ancak üçte biri letine karşı Türkiye sınırları içinde bulunmaktadır. beslenen derin sevgi, Bugünkü Türkiye sınırları dışında kalan Türkbağlılık duy- leri Türk milletinden saymayacak mıyız? Bugünkü
T
8
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev Türkiye Cumhuriyet sınırları dışında kalan Türkler de Türk milletindendir. Onlar da Türk milleti deyiminin içindedirler. Ancak Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan Türkler başka topraklarda, başka milletlerin idaresi altında bulunmaktadırlar. Bugün dünya üzerinde biricik bağımsız Türk Devleti olarak Türkiye Cumhuriyeti bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti bütün Türklük meselelerini sahibi ve temel varlığıdır. Bu bakımdan Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci planda ele alınması ve korunması, yüceltilmesi başlıca konuyu teşkil etmelidir. Türk milletinden olmak; Türk milletini sevmek ve Türk devletine sadakatle hizmet aşkı taşımak, vatana bağlılık duygusu içinde bulunmak ve Türk Milletinin yükselmesi için elinden gelen her fe- derin sevginin ifadesidir. Kalbinde başka bir ırkın dakarlığı yapmak ve çalışmak duygusu ve şuurudur. gururunu taşımayan ve kendisini samimi olarak Türk hisseden ve Türklüğe adayan herkes Türk‘tür. Bu duygu ve bu şuuru taşıyan herkes Türk‘tür.
K
Biz; Türk milletine mensup olduğumuza göre, bu milletin içinden çıkmış insanlar olduğumuza göre, elbette ki kendi milletimize karşı derin bir bağla bağlı olacağız ve bu milletin yükselmesi için, bu milletin haklarını daima her çeşit tesirlerden uzak, her şeyin üstünde bulundurulması için çalışmayı görev tanıyacağız. İşte bu sebeplerden dolayı bizim milliyetçiliğimiz, Türk milletine karşı duyulan derin, köklü bir sevgi ve Türk milletinin içinde bulunduğu müşkül durumdan bir an önce, en modern uygarlığın en ön safına geçirilmesini sağlamak duygusundan kuvvet alır. Milliyetçiliğimiz başkalarına karşı kin, garez duygularıyla beslenmez. Demek ki, Türk milliyetçiliği, Türk milletine karşı duyulan derin sevgi, bağlılık ve onu güç durumdan, baskıdan uzak, şerefiyle yaşayan, müreffeh, mutlu ve modern uygarlıkta en ön safa geçmiş bir hale getirmek isteği ve bu isteğin yarattığı duygudur. Birinci prensibimiz olan milliyetçiliğimizin özet olarak tarifi budur.
albinde yabancı başka bir milletin özlemini, özentisini taşımayan,kendisini Türk hisseden, Türklüğü benimseyen ve Türk milletine, Türk devletine hizmet aşkı taşıyan herkes Türk‘tür. İşte Türk milliyetçiliğinin temel görüşü budur. Bu görüş ışığında olayları değerlendirmek zorunluluğu vardır. Türk milliyetçileri sadece Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Türklerle mi ilgilenecektir? Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında kalan Türklerle münasebetlerimiz ve bunlara karşı tutumumuz ne olmalıdır? Bu sorulara verilecek cevap şudur: Türk milliyetçiliği, dünya üzerinde nerede Türk varsa onlarla ilgilidir. Onlara karşı derin bir sevgi ve ilgiyle doludur. Dünyanın neresinde Türk varsa, bu Türklerin iyi durumda olmaları, bu Türklerin yükselmeleri, korunmaları, kendilerine mümkün olan her çeşit yardım ve desteğin sağlanması, Türk milliyetçiliğinin şaşmaz düsturudur. Ancak Türk milliyetçiliği, Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışında bulunan Türklerle ilgisinde ve münasebetlerinde, bu ilgi ve münasebetlerin Türkiye Cumhuriyeti’ni tehlikeye sokmayacak, Türkiye Cumhuriyeti‘ne zarar vermeyecek şekilde yürütülmesi prensibini esas alır.
B
unun yanında Türkçülük kelimesini de ilave ediyoruz: Milliyetçiyiz, Türkçüyüz. Neden Türkçüyüz? Çünkü milletimiz Türk milletidir. Türkçülük ne demektir? Türkçülük, Türk milletinin hayatının her safhasında yapacağı her şeyin Türk ruhuna, Türk gelene Yurdumuzda iç politika mücadeleleri, politika ğine uygun olması ve Türk‘e yararlı olması amacının, menfaatleri dolayısıyla Türk milletinin yüksek davala- fikrinin ön planda tutulmasıdır, Türkçe konuşacağız, rı çiğnenmiştir, zarara sokulmuştur. Türkiye‘de Turan- Türkçe’yi daima her şeyin üstünde tutacağız. Yapılacılık görüşleri hakkında yalan yanlış iddialar ortaya cak her işte Türklük ruhuna, Türk‘ün özelliğine uygun atılmış ve Turancılık düşüncesi, Turancılık fikri, kötü, ve Türk milletine yararlı olması şartını göz önünden zararlı bir düşünce olarak Türk milletine tanıtılma yo- kaçırmayacağız. Türkçülüğün de kısaca tarifi budur. luna gidilmiştir. Yunanlılar için Enosis neyse, Ruslar Birinci prensibimiz olarak aldığımız Milliyetçilik ve için Panislavizm neyse, Almanlar için Alman Birliği Türkçülük, kısaca yaptığımız bu izah ve tarifle işte bu neyse, Araplar için Arap Birliği neyse, İranlılar için şekilde ortaya konmuş oluyor. Panaryanizm neyse, Türkler için de Turancılık odur. Alparslan Türkeş - Dokuz Işık (1965) Milliyetçilik, Türk milletine karşı beslenen 9
TÜRK TARİHİ
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
mİllİ egemenlİk ve çocuk bayramı Birinci Dünya Savaşı’nda, Çanakkale’de göstermiş olduğumuz büyük başarılara rağmen; aynı safta olduğumuz diğer devletler başarısız olunca bizde onlarla birlikte yenilmiş sayıldık. Bu yenilgiden sonra imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile işgal ve istilaya uğramaya başlayan vatan topraklarının kurtarılması için acilen bir şeyler yapılması gerekiyordu. Ülkemizin bu zor döneminde, bütün güçlüklere karşın, Milli Mücadeleyi başlatmak üzere 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, kurtuluşun ancak milletçe birlik ve beraberlikle hareket Meclis’in Açılış Töreninden edilmesi sonucu mümkün olacağı kanaatindeydi. lifelik makamının ve hükümet merkezinin bağımsızlığının yok edildiği hepimizce bilinmektedir. Bu du Vatanın bütünlüğü ve milletin bağımsızlığının ruma baş eğmek, milletimizin, teklif olunan yabancı tehlikede olduğu ilk olarak Amasya Genelgesi’nde köleliğini kabul etmesi demektir. Ancak tam bağımaçıkça ifade edildi. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde sızlık ile yaşamak için kesin olarak kararlı bulunan alınan kararlar ile, vatanın bölünmez bir bütün olve ezelden beri hür ve başına buyruk yaşamış olan duğu, hiçbir yabancı devletin egemenliği altına girilmilletimiz, kölelik durumunu son derece ve kesinlikmemesi hususu ile milli meclisin derhal toplanarak le reddetmiş ve hemen vekillerini toplamaya başlaçalışması gerektiği sonucuna varıldı. yarak Yüksek Meclisimizi meydana getirmiştir. 23 Nisan 1920 Cuma sabahı erken saatlerde, Ankara’da bulunan herkes Meclis Binası çevresinde toplandı. Millet, kendi kaderine sahip çıkmanın coşkusu içindeydi. Hacı Bayram Camii’nde kılınan öğle namazından sonra, Meclis binası girişinde bir tören yapıldı. Saat 13.45’de, Ankara’ya gelebilen 115 milletvekili Meclis salonunda toplandı. Meclis geleneklerine göre, en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Bey, Başkanlık kürsüsüne çıktı ve aşağıdaki konuşmayı yaparak Meclis’in ilk toplantısını açtı.
Bu Yüksek Meclisin en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah’ın yardımıyla milletimizin iç ve dış tam bağımsızlık içinde alın yazısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip, kendi kendisini yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi’ni açıyorum.” Bu açılış konuşmasında, milli egemenliğe dayalı yeni Türk meclisinin adı da “Büyük Millet Meclisi” olarak konulmuştu. Bu ad herkesçe benimsendi.
Böylece, 23 Nisan 1920’de Türk milletinin iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi açıl“Burada Bulunan Saygıdeğer İnsanlar, dı. Millet iradesini esas alan meclisin açılış günü ile İstanbul’un geçici kaydiyle yabancı kuvvetler birlikte Türk milleti de egemenliğini ilan etmiş oldu. tarafından işgal olunduğu ve bütün temelleri ile ha Atatürk, 23 Nisan 1924’te, 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiş, bu tarihten 5 yıl sonra ise 23 Nisan 1929’da bu özel bayramı çocuklara armağan etmiştir. 23 Nisan ilk defa 1929 yılında “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanmaya başlanmıştır. Bu iki bayram 23 Nisan 1935 yılında “23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adı altında bir araya getirilmiştir. Milli Egemenlik bayramı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM’nin açılışını kutlamak amacını taşırken; Çocuk Bayramı, savaş sırasında yetim ve öksüz kalan çocukları sevindirmek
Meclis’in Açılış Töreninden
10
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev
amacını taşımaktaydı.
yarın da devam edecektir. Gelecek nesillerin uyanık ve bu gibi düşmanca saldırılara karşı hazırlıklı olması Devletimizin ve milletimizin geleceğini, yarın- için yüklendikleri emanetin büyüklüğünü bugünden ların sahipleri çocuklara ve gençlere emanet edecek öğretmeliyiz. kadar çocuklarımıza ve gençlerimize güvenini ifade 23 Nisan gibi milli bayramlarımızın önemli eden Atatürk, onlara bir de bayram armağan et- miştir. Bu günde bizlere düşen görev; hem atamızın bir anlamı daha vardır. Bu bayramlar, birlik ve beemanetlerinin sahibi olduğumuzu göstermek, hem raberliğimizi pekiştirdiğimiz, millet olarak tasada ve de atamızın aziz hatırasını en yoğun ve güzel biçimde kıvançta bir olduğumuz günlerdir. Bu günde bizlere bu cennet vatanı, canları ve kanları pahasına emanet yad etmek olmalıdır. eden atalarımızın fedakarlıklarını ve bu fedakarlıklar Özellikle devletimize ve milletimize yönelik sonucunda kazanılan vatanımızın değerini çocuklarıbölücü ve yıkıcı faaliyetler karşısında, her zaman- mıza anlatmalıyız. kinden daha fazla vatana, millete ve devlete sahip Başta çocuklarımız olmak üzere milletimizin çıkma, birliğimize ve bütünlüğümüze sahip çıkma mecburiyetinde olduğumuz açıktır. Bu tür bayramla- Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun. rı da bu şuur ve düşünce içerisinde değerlendirmek durumundayız. İşte 23 Nisan’ın bir başka anlamı ve işlevi de burada karşımıza çıkmaktadır. Bu gün hem çocuklarımıza bu şuuru vermenin gayreti içerisinde olacağız, hem de çocuklarımıza, kendilerine emanet edilen değerlerin büyüklüğünü anlatacağız. Çünkü; devletimize ve milletimize yönelik saldırılar bugün olduğu gibi, 11
SÖYLEŞİ
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
hareketİn yİğİt sesİ Atİlla yılmaz
Kısaca Atilla Yılmaz kimdir? Biraz kendinizden bahseder misiniz ?
elime alır, hiç bırakmak istemez, sürekli çalardım. O kadar çok saza merak sarmıştım ki kendi kendime çalışarak şarkıların melodisini çıkartırdım. 15 yaşımda Aslen Trabzonluyum. İstanbul Bakırköy’de iken bağlamam ile Türkiye’nin dört bir yanını gezip doğdum. Öğretmen emeklisi bir babanın oğluyum. konserler verdim. Bilindiği üzere müziğe çok küçük yaşlardan beri büyük ilgi duyan biriyim. 1991 senesinden bu yana Ülkü Ülkücü Hareket ile tanışmanız nasıl oldu ? Ocakları Genel Merkez sanatçısıyım. Aynı zamanda Ortaokul öğrencisiyken ocaklara gitmeye Naz Müzik Limited Şirketi’nin sahibiyim. Müzik fir- başladım. Ben de Ülkü Ocakları’nda yetişmiş her ülmamda birçok ünlü isme ve ülkücü hareket sanatçı- kücü kardeşim gibi ocağın mutfağında çay demleyelarına albümler hazırlayıp prodüktörlüğünü üstlen- rek teşkilatlara adımımı attım ve bundan büyük bir mekteyim. onur duyarım. Daha sonra bulunduğum ilçenin ocak Müziğe başlamanız nasıl oldu ? Babamın bağlamasından dinlediğim rahmetli büyük üstat Neşet Ertaş’ın türküleri bu alana ilgi duymamı sağladı diyebilirim. Ben de çocuk yaşta sazı
başkanlığından başlayarak Ankara ve İstanbul’da bir çok görevler aldım.
Müzik ve siyaset dışında başka bir ilgi alanınız var mı ? Sporla da yakından ilgiliyimdir. Milli maçları asla kaçırmam, izlerim. Ben de Bağlargücüspor’da amatör olarak futbol oynadım. Ayrıca karatede siyah kuşak sahibiyim. Boks sporu ile ilgilenip müsabakalara katıldım. Boks maçlarının da sıkı bir takipçisiyim. Avrupa’ya çok sık geliyorsunuz. Gözlemlerinize göre Avrupa’da yaşayan Türk gençlerinin artıları, eksileri nelerdir? Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir? Avusturya’da yaşayan Türk gençlerinin, Avrupa’nın genelindeki Türk gençlerinden belirgin farkları var mı ? Türk gençlerinin belirgin farkları değil genelde ortak özellikleri olur. Ben de bu özellikleri ülkem dışında Avrupa’da da gördüğümde mutlu oluyorum. Yürekli, idealist, inançlı, azimli olmaları bana şevk veriyor. Günümüzde her ne kadar gençlik eleştirilere
12
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev maruz kalsada ben Türk gençliğinin attığı her adımda artılarının eksilerinden fazla olacağına inanıyorum. Ülkümüz, kutlu davamız onların sayesinde sonsuza dek var olacak. Avrupa’da yaşayan anne-babalara tavsiyeleriniz nelerdir ? Milli bilincimizi her zaman dinamik tutmak zannediyorum en önemli unsurdur. Milletleri güçlü ve yıkılmaz kılan kültürdür ve bu da öncelikle aile hayatında başlar. Batı’nın yüzyıllardır Türklerde yenemediği ve yok etmeye çalışmak istediği de budur. Kültürümüzü yozlaştırmaya çalışanlara inat bizler idealist gençler yetiştirmek adına milli ve manevi değerlerimize her zaman sahip çıkmalı ve bunları gelecek nesillere de aşılamalıyız. Ben Avrupa konserlerimde kucaklaştığım gönüldaşlarımda çok şükür bu özellikleri görüyorum.
2013 yılında çıkardığınız “Yürüyün” albümü de diğer albümleriniz gibi çok beğenildi. Bu albümle ilgili neler söylemek istersiniz ?
Ben sadece bu albümümü değil tüm çalışmalarımı Türk Milleti’nin haklı ve güçlü sesi olarak tanımlıyorum. Dolayısıyla sevenlerimle aynı ruh ve Avrupa’da yaşayan Ülkücü Hareket mensuplarına görüşte birleştiğimi düşünüyorum. Her zaman söytavsiyeleriniz nelerdir ? lediğim bir söz var; sanatçı olunca toplumda yaşa Yürüdükleri yolda inişler çıkışlar yaşansada nanlara duyarsız kalamıyorsun. Ülkemizin çok farklı azimlerini, şevklerini kaybetmeyip,dava neferliğine süreçlerden geçtiği dönemlerde sesimizin çıkmasını devam etmelerini isterim. Ben, inanın yazdığım, bes- istemeyip yok saymaya çalışanlara inat “Ne mutlu telediğim her eserde o inançla manevi huzur buluyor Türk’üm ben deyipte yürü!” diyerek var olduğumuve Türk milliyetçiliği fikriyatı ile geleceğe daha güçlü zu bir şekilde duyurmak istedim. Türk Milleti güçlü bakıyorum. Allah bizleri Türk-İslam şuurundan ayır- ve asil bir millettir. En büyük özelliği de sabrıdır. Ama sabrının bittiği yerde de karşısında dağ olsa duramaz. masın. Yürüyün albümümde toplam 10 eser bulunuyor. Diğer albümlerimden farklı olarak bu albümSanatçı geçinen bir çok medya maymunu, ulusal de parçaların enstrümantallerini de koyduk. Ayrıca medyada gençlerimize örnek olarak gösterilirken, “bozkırın tezenesi” mahlaslı rahmetli Neşat Ertaş sizin gibi, gençlere örnek olarak gösterilmesi gere- hocamızın çok sevilen bir eserine ve bir de Karadeniz ken bir sanatçıyı ulusal medyada pek göremiyoruz. türküsüne yer verdik. Albüm bütünüyle çok sevildi. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz ? Gelecekle ilgili plan ve projeleriniz var mı ?
“Varsın her türlü engellemeleri yapsınlar”
Ben elimden geldiğince bunun için uğraşıyorum ancak kanalların kurullarında ne yazıkki bizim eserlerimiz takılıp kalıyor. Bununla ilgili çalışmalarımız devam ediyor ve ilgili her kuruma başvurularımızı yapıyoruz fakat sonuç alamıyoruz. Esasında bu bizi çok da etkilemiyor. Biz gençlerimize bir şekilde ulaşabiliyoruz. Varsın her türlü engellemeleri yapsınlar.
Elbetteki var. Nefes aldığımız sürece Allah izin verirse çalışmalarımız devam edecektir. Gönüldaşlarım şimdiden yeni albümümü sormaya başladılar. Konserlerimiz aralıksız devam ediyor. Yeni albüm, yeni besteler, yeni klipler plan ve projelerim içerisindedir. Yoğun programınızda bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Son olarak okuyucularımıza bir mesajınız var mı ? Ben özellikle derim ki birbirimizi sayalım, sevelim sahip çıkalım. Zaman tek yürek olma ve birliktelik zamanı. Bizler ayrı ülkelerde olup aynı ülkülerde birleşmiş fertler olarak dün olduğu gibi bugün de yüce Türk Milleti’nin bekası için her türlü fedakarlığa hazırız. Bu güzel söyleşi için gurbetçi gönüldaşlarıma çok teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.
13
TÜRK DÜNYASI
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
Sürgünde Yeşeren Vatan KIRIM Kırım yarımadasına Türklerin ilk göçü M.S. 430 yılında Hun İmparatoru Atilla’nın bölgeyi hakimiyeti altına almasına kadar dayanır. Kırım toprakları 6. yüzyılda Hazar Türkleri’nin bir vilayeti haline geldi. 10. yüzyıldan itibaren Peçenekler, daha sonra Kıpçak Türkleri Kırım’a yerleşti. 12. yüzyıldan itibaren ise Anadolu Selçuklu Devleti’nden çok sayıda Türk tüccar Kırım’a gelerek Anadolu Türk medeniyetini Kırım topraklarına taşıdı. 1239 yılında Altınordu Devleti’nin egemenliğine giren Kırım, 1357 yılında bağımsızlığını ilan etti. Hacı Giray Han önderliğinde kurulan bu devletin adına bağımsız “Kırım Hanlığı” denildi. Bu dönemde özellikle Osmanlı donanmasının Karadeniz’deki birçok seferine asker gönderen Kırım Hanlığı, 1475’te kendi isteğiyle Osmanlı İmparatorluğu’na bağlandı.
Kırım’da Esaret Dönemi 1774 yılında imzalanan Küçük Kaynarca antlaşmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılan Kırım Hanlığı, 1783 yılında Rus işgaline maruz kaldı. Böylece Kırım topraklarında günümüze kadar devam edecek olan esaret dönemi de başlamış oldu. Kırım’ın kaybedilmesi Osmanlı İmparatorluğu için de sarsıcı olmuştu. Çünkü ilk defa halkı Türk ve Müslüman olan bir toprak parçası Osmanlı İmparatorluğu’ndan koparılıyordu.
Bolşevik Devrimi’nin ardından kurulan Kırım Halk Cumhuriyeti, Devlet Başkanı Numan Çelebi Cihan’ın şehit edilmesiyle sona erdirildi. 1921 yılında Rus güdümünde kurulan ‘Kırım Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti de Kırımlılara özgürlük getirmedi. Rusların İslam Dini ve Türklük bilinci aleyhinde başlatmış olduğu propagandaya tepki gösteren Kırım aydınları Sibirya ve Ural dağlarına sürüldü. 1920-1941 yılları arasında bölgedeki tüm tarım ürünlerini toplayan Sovyet yönetimi Kırım’daki Türk halkını kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Bu tarihler arasında binlerce insan açlık ve hastalıktan hayatını kaybetti.
Sürgün Kararı ve Uygulanması
İ
kinci Dünya Savaşı yılları, Kırım Türkleri için acılarla dolu olarak geçti. Alman işgaline uğrayan Kırım’ın tekrar Rusların eline geçmesinin ardından, SSCB Devlet Başkanı Stalin, bölgede yaşayan Türk nüfusun tamamının, 1500 yıldır yaşadıkları topraklardan sürgüne gönderilmelerini emretti. Emir, 18 Mayıs 1944 gecesi Kırım Türkleri’ne iletildi. İki saat Rusların Türklere karşı uyguladıkları baskı içerisinde, evlerinden hiçbir eşyayı almaksızın, buve soykırım politikası yüzünden Kırım’daki Müslü- lundukları köyün, kasabanın, şehrin meydanında man-Türk nüfus Anadolu topraklarına, Romanya’ya toplanmaları isteniliyordu. Evini terk etmek istemeve Bulgaristan’a göç etmek zorunda kaldı. Bu göç yenler zorla götürüldü. Direnenler, dipçik darbelesırasında çok sayıda Kırımlı yaşamını yitirdi. 1783’te riyle hemen oracıkta öldürüldü. Çığlıklarla inleyen Kırım’daki Türk nüfus % 98 iken, Rus işgalinden sonra gökyüzünün karanlığını delmeye çalışan güneş, kana bulanmış Kırım topraklarına ilk ışıklarını gönderirbu oran % 35’e kadar geriledi. ken, 423.100 kişiden oluşan Kırım Türkleri, hayvan taşınmasında kullanılan tren vagonlarına, adeta istif edilir gibi yerleştirildiler. Vagonlara doldurulanların 57.000’i 0-5 yaş arası çocuk, 68.000’i ise 60’ın üzerinde yaşlı insanlardı. Ertesi gün, Arabat bölgesinde bir köyde, 150 civarında Türk’ün unutulduğu anlaşıldı. Haber Stalin’e ulaştırıldığında emir verdi: “Bunların işini 24 saat içerisinde bitirin !” Emir yerine getirildi; Bebek, ihtiyar ve genç... köy halkı, küçücük bir tekneye dolduruldu. Tekne, kıyıdan bir-kaç mil açılınca batırıldı. Karadeniz’in hırçın dalgaları soydaşlarımıza mezar oldu. 14
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev Yapılan işlem, Kırım Türklerini yok etme politikasının, o günün öncesinde ve sonrasında, tarihin yazmadığı bir vahşetle uygulanması idi. Bir aydan fazla süren yolculuk sırasında, kimsenin vagonlardan inmesine asla izin verilmedi. Her türlü ihtiyaçlar, vagon içerisinde karşılanıyordu. Ölenlerin cesetleri kokmaya başlayıp esasen zor teneffüs edilen hava, tehlikeli ölçüde zehirlenince, pencerelerden rast gele atılıyordu. Yolculuk sırasında 195.371 kişi öldü.
Topraklarından sürülen Kırım Türkleri’nin ba- ğımsızlık mücadelesi sürerken, bölgeye topraksız ve 33 kişiden oluşan Kırım Tatar Milli Meclisi seevsiz Rus nüfus yerleştirilerek bölge Ruslaştırıldı. Kı- çilerek Meclis Başkanlığı’na Mustafa Abdulcemil Kırım Türkleri’nin yaklaşık 40 yıl süren sürgün dönemi rımlıoğlu getirildi. 1987 yılında kısmen de olsa sona erdi. Ne var ki, Kırım Yüksek Sovyeti hazırladığı bir anayasa ile bölgede yaşayan Kırım Türkleri’nin bağımsızlık isteklerini yine görmezden geldi. Ancak Kırım Türkleri’nin bu haksız uygulama karşısındaki şiddetli tepkileri ve kararlı tutumları üzerine Kırım’da yaşayan Müslüman Türk halka 14 kişilik temsil hakkı verildi. Kırım Özerk Bölgesi’nin nüfusu yaklaşık 2 milyondur. Yüzde 58.5’i Rus, yüzde 24’ü Ukraynalı, yüzde 12’si ise Kırım Türk’ü (Tatar). Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ile ilgili yapılan referandum, Rusların yüzyıllardır sürdürdüğü Kırım’ı Ruslaştırma politikası sonucunda oluşan Rus çoğunluğun oylarıyla, Rusya’nın lehine sonuçlandı. Referandum, Kırım Türkleri tarafından boykot edildi.
Kırım Türklüğünün Efsane Lideri Mustafa Abdulcemil Kırımlıoğlu
Vatana Dönüş 1987 yılında Kırım Türkleri’nin Kızıl Meydan’da tüm dünyayı şaşkına çeviren bağımsızlık yürüyüşü adeta bir gövde gösterisine dönüştü. Sovyet yönetimi tepkilere daha fazla direnemeyerek Kırımlıların topraklarına dönmesine izin verdi. 1989 yılında kurulan Kırım Tatar Milli Hareketi Teşkilatı’nın başına Mustafa Abdulcemil Kırımlıoğlu getirildi. Rusya’nın, hatta dünyanın dört bir yanından Kırım’a göç eden Türkler bölgeye çadırdan bir şehir kurdular. 1989 yılında Kırım’da 20 bin civarında Türk nüfus yaşarken, bu oran 1991 yılında 150 bine kadar çıktı. (Günümüzde bu nüfusun yaklaşık 300.000 olduğu tahmin ediliyor)
Rus askerlerinin fiili işgali altında gerçekleştirilen bu referandumun sonuçları bir çok ülke tarafından tanınmadı. Önümüzdeki günler neler gösterecek hep birlikte göreceğiz. Ancak şunu söylemeliyiz ki, Kırım, Türklerin öz yurdudur. Bugün işgal altında olabilir. Ancak Kırım Türk’ün olana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Bu yolda yılmayacağız, yıkılmayacağız ve başaracağız.
1991 yılında yapılan referandumda ezici bir çoğunlukla bağımsızlık kararı alınması üzerine Ukrayna tarafından Kırım Özerk Bölgesi’nin kurulmasına izin verildi. Cumhurbaşkanlığı’na Kırım Komünist Partisi 1. sekreteri Nikolay Barov getirildi. Bu karara tepki gösteren Kırım Türkleri yeni kurulan devleti ve Cumhurbaşkanı’nı onaylamadıklarını belirttiler. 15
DİNİ BİLGİLER
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
Kutlu doğum haftası İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim peygamberimiz Hz.Muhammed (SAV), 571 yılında gök aylarından Rebiülevvel ayının 12. gecesi doğmuştur. Bu mübarek geceye Mevlid Kandili denir. Kutlu doğum haftası, miladi takvime göre 14-20 Nisan arası Diyanet İşleri Başkanlığınca 1989 yılından bu yana Kutlu Doğum Haftası olarak kutlanır.
lerini kesmezdi. Gördüğü kusurları kimsenin yüzüne vurmazdı. Yaşayışı sade ve temizdi. Doğru sözlü idi. Daha peygamberlik gelmeden önce kendisine, güvenilen adam manasına gelen Muhammed-ül emin denirdi. Verdiği sözden dönmezdi ve yalancıları hiç sevmezdi. Kendisinden bir şey isteyen kişiyi asla boş döndürmezdi. Kimseden intikam almazdı. İyileri hiç unutmazdı. Yaşlılara saygı, küçüklere şefkat ve sevgi gösterirdi. Tembelliği ve boş oturmayı sevmezdi. Her Sevgililer sevgilisi öyle bir zamanda dünya işe besmeleyle başlardı. Evine, selam vererek girerdi. geldi ki ; cehalet, zulüm,ahlaksızlık, kız çocuklarını Bir evin kapısını en fazla üç defa çalardı. Yatmadan diri diri gömme adeti almış başını gidiyor, Allah inan- önce avuçlarını birbirine birleştirir, İhlas,Felak ve Nas cı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duru- surelerini okur, sonra başından başlayarak mübarek ma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti. Sevgili vücudunu mesh eder sıvazlardı. peygamberimizin tebliğ ettiği İslam dini ile dünya aydınlandı. Allah inancı ile kalpler nurlandı. Eşitlik, Değerli dostlar, Resulullah efendimiz, biz ümadalet ve kardeşlik geldi. O’na inanmakla bütün top- metine o kadar düşkündü ki bakın bir hadisi şerifinde lumlar gerçek huzura kavuştu. ne buyuruyordu ; “ BENİ GÖRMEDİĞİ HALDE, BANA İMAN EDEN KARDEŞLERİMİ ÇOK ÖZLÜYORUM” dı Kardeşlerim, bununla beraber O’nun ahlak yordu. Ümmetine böylesine düşkün bir peygambeve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize ör- rin doğum günü kutlanmaz mı ? nek almak başta gelen görevlerimizden olmalıdır. İşte asıl o zaman O’nun sevgisini ve hoşnutluğunu Peki bizler neler yapabiliriz ? kazanmış oluruz. Yüce Rabbimiz, Kuran-ı Kerim’in Başta peygamberimizi iyi tanımalıyız. TanıKalem suresinin 4. ayetinde “sen elbette yüce bir ahlak üzeresin” buyuruyor. Ayşe annemize “Ya Ayşe, mak için de O’nun hakkında kitap okumalıyız. İlgili viResulullahın ahlakından bize anlatır mısın ?” dedikle- deo ve filmler izlemeliyiz. Gül alıp dostlarımıza dağıtabiliriz. Çok çok salavat getirebiliriz. Aline, ezvecine, rinde, “O’nun ahlakı Kuran’dı” buyurmuştur. ehli beytine, ashabına dualar gönderebiliriz. Hud, Peki ahlakı Kuran olunca, bize örnek olan in- Vakı’a ve Murselat surelerini okuyabiliriz. Küskünsek sani ilişkileri nasıldı özetlemek gerekirse ; çocukları barışmalıyız. Kimsesizlere, yaşlılara ve hastalara ziçok sever, kucağına alır okşardı. Son derece alçak yeret yapabiliriz. Uzakta anne-babalarımızdan, yakın gönüllü idi. Zengin fakir ayrımı asla yapmazdı. Has- akrabalarımızdan ve dostlarımızdan olanlar varsa tetaları ziyaret eder, iyileşmeleri için dua ederdi. Bir lefonla tebrikleşebiliriz. Hasılı Resulullah efendimizin meclise gitse boş bulduğu yere otururdu. Ayakları- hoşnutluğunu kazanabilmek için güzel ameller işlenı başkalarına karşı uzatmazdı. Başkalarına yük ol- yebiliriz. mazdı. Kadınlara karşı gayet nazik davranırdı. Güler Rabbimiz, O’nun şefaatine nail buyursun. Amin. yüzlü, tatlı sözlü idi Misafiri çok sever, onlara bizzat kendi hizmet ederdi. Müslüman olsun olmasın herInnsbruck Türk Kültür Derneği kese eşit davanırdı. Başkaları konuşurken dinler, sözDin Görevlisi Celalettin YETİŞTİRİCİ
16
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev
KÜLTÜRÜMÜZE TERS DÜŞEN BİREYSEL AİLE ANLAYIŞI Değerli dostlarım
Yüce Allah, Hz. Ademi topraktan yarattığını bildirdikten sonra, nimetleri bahşetmeden önce, eşi Dünya üzerinde pek çok kültür vardır. Farklı nin yaratıldığından söz etmektedir. Başka ayetlerde hayat felsefeleri, düşünce biçimleri, yaşam şekilleri de anlatıldığını göz önünde tutacak olursak, insan mevcuttur. Gün geçtikçe kendi benliğinden kopan, mutluluğu için önemli olan eştir. Dünyadaki bütün kendi kültürüne yabancılaşan toplumumuzda, aile nimetler burada kalıcıdır. Fakat kişinin eşi, yani kamutlulukları zedelenmekte, huzursuzluklar çoğaldın için erkek, erkek için kadın ebedi aleme beraber maktadır. Bununla beraber aile bağları kopmakta, geçicidir. Kadınlar, erkeklerin ayrılmış tam bir parçaboşanmalar çoğalmaktadır. Bu üzücü durumu sadesıdır. Parçalar birleşince tamamlandığı gibi, ailelerde ce sosya-ekonomik nedenlere bağlamak yanlıştır. bir araya gelirse tam bir mutluluk elde edilmiş olur. “Hangi hayat tarzını sürdürürsek mutlu oluruz Onun için kopmuş aile biçimi olan bireysel aile an?” sorusuna cevap aramak yerine, “Hangi hayat tar- layışında huzur ve mutluluk aramak nafiledir. Çünkü zından Rabbimiz hoşnut ve razı olacaktır ?” sorusu- bireysel ailede karı, koca ve evlenmemiş çocuklar na cevap aramak zorundayız. Kendi kültürüne, kendi vardır. Büyükanneler, büyükbabalar, amcalar, halalar, medeniyetine bağlı olmadan sürdürülen yaşantılar- teyzeler, dayılar, yeğenler, kuzenler dışlanmıştır. Kalla bu soruya cevap verebilmek çok zordur. Çünkü, dı ki bizim kültürümüzde amca baba yerinde, teyze “kültüründen uzak insan, benliğinden uzak insan” ise anne yerinde kabul edilir. Amcaya, halaya saygı demektir. Bugün bu sorun, ferdin, ailenin ve toplu- babaya saygı, teyzeye, dayıya saygı da anneye saygı mun sırasıyla çözmesi gereken en önemli sorundur. yerine geçer. Geleneksel geniş ailede zaman zaman aile ziyaretleri yapılır, Yine bugün fert hal hatır sorulur, sıailesine, aile toplukıntılar ve mutluluklar muna yabancılaşmış, paylaşılır. Böylelikle de yabancılaşmasıyla birailelerde huzur ortamı likte de kendinden ve oluşur. Onun için atakendinden olanlardan larımız “mutluluklar da uzaklaşma meypaylaşıldıkça çoğalır, dana gelmiştir. Bugün üzüntü ve kederler de toplumun tüm katıpaylaşıldıkça azalır” lımcılarında gözüken demiş. Bugün avrupalı perişanlığın, vurdumdediğimiz insanların sıduymazlığın, bananekıntısı bu. ciliğin, adam sendeciliÇözülen aile yapısının doğurduğu sonuçlar ğin, ahlaki çöküntünün gerçek sebebi, işte bu kendi korkunç boyutlara ulaşmıştır. Homoseksüellik, aids, kültürüne yabancılaşma sorunudur. esrar, uyuşturucu, alkol alışkanlığı, aile fertlerinin Değerli kardeşlerim birbiriyle gizli hatta aleni birleşmeleri, aile yapısının Kitle iletişim araçlarıyla, cep telefonlarıyla, bozulmasıyla ortaya çıkan korkunç ve bir o kadar da tabletleriyle, net bir şekilde görüldüğü gibi, kitap de- iğrenç felaketlerdir. nilen o güzelim nesneye el sürmesinler diye elektroşoktan geçirilen bebekler, gençler yetiştirilmektedir. Dolayısıyla anne, baba, kardeş, hala, teyze, amca gibi temel kavramlar kendilerine söylendiğinde çok ayıp bir söz işitmişçesine yüzü kızaran çocuklar yetiştirilmekte ve zeka seviyeleri durumura uğratılmaktadır. En tehlikelisi de televizyon dizi ve filmlerinin, yalan haberde usta gazete ve dergilerin yönlendirdiği düşüncesi yok edilmiş kitleler yetiştirilmektedir. Oysa inananlar, insanlar kendilerine takdim edilen bu dünyayı daha güzel, daha mutlu yaşanır hale getirmek için var edilmiştir.
Çözülen aile yapısının diğer tehlikeleri de; ilerde neseb karışıklığı ile farkında olmadan, kardeşlerin nikahlı, nikahsız evlilik yapmaları, aile şefkatinden yoksun nesillerden oluşacak uyumsuz bir toplumun meydana gelmesi ve aile otoritesinden yoksun yetişen bir neslin, bunalımdan kendisini kurtaramamasıdır. Allah milletimizi bu tür kötü felaketlerden korusun. Amin. Innsbruck Türk Kültür Derneği Din Görevlisi Celalettin YETİŞTİRİCİ
17
KÖŞE YAZISI
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
FEDAKARLIK ve ÜLKÜCÜLÜK
Fedakarlık, bir amaç ve ülkü uğruna, kişisel çıkarlardan vazgeçmektir.
Fedakarlık, bir amaç ve ülkü uğruna, hiç bir menfaat beklemeden, karşına çıkan her türlü engel ve zorluğa rağmen mücadele etmektir.
esaret altında ki Türk yurtlarıdır. Bizim amacımız ve ülkümüz esaret altında ki Türk yurtlarının bağımsızlığını sağlamak ve bütün Türk yurtlarının tek yumruk olacağı büyük ve kutlu Türk yurdu Turan’ı kurmaktır.
Bunu sağlamanın ilk adımı da büyük, güçlü Türkiye’yi kurmaktır. Güçlü, dünyada sözü geçen, her Fedakarlık, hayatın dahil, bütün maddi ve alanda hiçbir yabancı güce bağımlı olmayan, milli manevi varlığını, inandığın bir amaç ve ülkü uğruna ve tam bağımsız bir Türkiye ile, büyük ve kutlu Türk yurdu Turan’ı kurmak zor bir hedef olmaktan çıkar. harcamaktır. Kısa zamanda başarılabilecek bir hedef olur. O halde vrupa’da yaşayan Türkler olarak bizim bizim amacımız ve ülkümüz, güçlü, dünyada sözü geçen, her alanda hiçbir yabancı güce bağımlı olmayan, amacımız ve ülkümüz nedir ya da ne olmalıdır ? milli ve tam bağımsız bir Türkiye oluşturmak için mü Milletlerin olmazsa olmaz varlığı dilidir. Dilini cadele etmektir. kaybeden milletler, millet olma vasfını kaybederek Tüm bu amaç ve ülkülerimizi gerçekleştirmek yok olmaya mahkumdur. O halde bizim amacımız ve ülkümüz, dilimizi korumak, çocuklarımıza ana dilimi- için ne yapmalıyız ?
A
zi kusursuz bir şekilde öğretmektir ki millet olma vasfını kaybetmesinler. Millet hayatı için din de önemli bir yer tutmaktadır. Dinini unutan, dinini yaşamayan fertler, zamanla kendi kültürüne ve milletine yabancılaşır. Milli kültürüne yabancılaşan bir fert, rüzgara tutulmuş bir yaprak gibidir. Ne olduğunun, kim olduğunun bilincinde olmadan, oradan oraya savrularak yok olur gider. O halde bizim amacımız ve ülkümüz, dinimizi yaşamak ve yaşatmaktır. Dinimizi öğrenmek ve geleceğimiz olan çocuklarımıza öğretmektir ki oradan oraya savrulmasınlar.
Her şeyden önce fedakar olmalıyız.
Bu amaç ve ülkülerimizi gerçekleştirmek, emek ister, mücadele ister, özveri ile çalışma ister. Her türlü zorluklara göğüs germek ister. Herkese ve her şeye rağmen bu mücadelenin içinde olmak, ancak, nefsini yenmiş fedakar bir insanın yapabileceği iştir.
Gün gelir inandığınız bu yolda yalnız kalabilirsiniz. Ama hiçbir yılgınlık, bıkkınlık göstermeden inandığınız yolda yürümek zorundasınızdır. Öyle ülküleriniz vardır ki bir insanın ömrü o ülkünün gerçekleştiğini görmeye yetmez. Belki yüzlerce, belki binlerce yıl sürer. Ama siz, inandığınız o ülkü için Milli kültür, bir millete kimlik kazandıran, di- mücadele edersiniz. O ülküye giden yola bir parça ğer milletlerle arasındaki farkı belirlemeye yarayan, eklersiniz. Tıpkı geçmişte eklendiği ve gelecekte ektarih boyunca meydana getirilen, o millete ait maddi leneceği gibi. Ömrünüz inandığınız yolda mücadele ve manevi değerlerin uyumlu bir bütünüdür. Kültür, ile geçer. bir milletin dini inancıdır, konuştuğu dilidir, millet sevgisidir, tarih bilgisidir, birikimidir. Değer hükümle- Ömrünü kişisel zevk ve çıkarlarına adamış ridir. Örf ve adetleri, gelenek ve görenekleridir. Niha- insanlar sizi anlamaz. Sizin yolunuz zordur, çetindir. yet kültür, bir milletin yaşama tarzıdır. O halde bizim Ama bu dünyayı imtihan alanı olarak görenler için amacımız ve ülkümüz, milli kültürü yaşamak ve ya- yolun sonunda huzur vardır, mutluluk vardır. Gözüşatmaktır. Çocuklarımızı milli kültür ile yetiştirmektir nüzü bu dünyaya kaparken, ömrünüzün din uğruna, ki milletine yabancılaşmasınlar. Allah uğruna, vatan-millet uğruna mücadele ile geçmesinin huzurunu yaşarsınız. Türk milliyetçileri, dünya üzerinde nerede bir Ömrünüzü inandığınız ülkülere adamak, tüm Türk varsa onun derdiyle dertlenen, onun sevinciyle sevinenlerdir. Soydaşlarımızın derdi bizim derdimiz, zorluklara rağmen yılmadan mücadele etmek ancak sevinci bizim sevincimizdir. Dünya üzerinde maalesef nefsinizi yenmiş, fedakar bir insanın yapabileceği iştir. hala esaret altında yaşayan milyonlarca soydaşımız Ve fedakar olunmadan Ülkücü olunmaz. vardır. Batı Trakya, Musul-Kerkük, Güney Azerbay- can, Karabağ, Doğu Türkistan ve Güney Türkistan Birol ÖZTÜRK 18
SAĞLIK
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev
BAHAR HASTALIKLARINDAN KORUNUN Ani iklim değişiklikleri ve mevsimler arası labiliyor ve kişiler kendilerini daha yorgun ve halsiz geçiş dönemi bazı geçici rahatsızlıkların meydana hissedebiliyor. gelmesine neden oluyor Beslenme düzenine dikkat edilmesi, daha Kış mevsiminin bitip baharın başladığı, mev- fazla sıvı tüketilmesi, vücut sıvısı azlığının önüne sim değişikliğinin olduğu Mart Nisan aylarında enfek- geçilmesi hastalıklara karşı önleyici olacaktır. Uykusiyon hastalıklarının görülme riski artar. Mevsim deği- nun yeni düzene adapte edilmesi ve 6-8 saat uykuşikliği durumunda kişilerin beslenme alışkanlıklarının ya zaman ayrılması gereklidir. Havanın güzel olduğu hayat düzenlerinin değişmesi ile birlikte bağışıklık zamanlarda kişilerin evde oturmak yerine dışarıda sisteminin de etkilenmesi sonucu hastalıklarda artış yapılabilecek aktivitelere katılması tavsiye edilir. gözlenebilir. Genellikle ısınan havanın ve çevre şartlarının da rolü ile bazı parazit ve bakterilerin ortamda Sağlıklı beslenme altın kural çoğalması enfeksiyonların gelişmesinde etkili olur. Uzayan gündüz süresi ve aktivitelerle birlikte güne sıkı bir kahvaltı ile başlanmalıdır. Öğün atlamaÜSYE ve allerjik hastalıklar sık görülüyor mak çok önemlidir. Lifli sebze ve meyvelerin tüketil Bahar aylarında grip, soğuk algınlığı gibi üst mesi önerilir. Sağlıklı beslenmede karbonhidrat, yağ solunum yolu enfeksiyonları(ÜSYE) daha sık görülür. ve proteinleri dengeli ve yeterli biçimde almak gereKişiler öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı, yaygın kir. Taze meyve ve sebzelerin tüketilmesi ile vücudun vücut ağrıları, halsizlik ve yorgunluk şikayeti yaşaya- ihtiyacı olan vitamin ve mineraller karşılanabilir. bilir. Saman nezlesi, polen allerjisi, mevsimsel allerjik rinit de en sık görülen alerjik reaksiyonlardır. Isınan Su için, içirin hava ile birlikte su ve gıda ile bulaşan bazı parazit ve Erişkinlerin günde 2- 2,5 lt sıvı tüketmesi uybakterilerin de etkisi ile ishaller ortaya çıkabilir. gundur. Ancak bilindiği gibi en sağlıklı içecek sudur. Havanın daha sıcak olduğu ve aktivitenin artığı zaBahar yorgunluğu da olabilir manlarda çay, kahve, meyve suyu, çorba tüketimi ile Mevsim dönüşlerinde vücudumuzdaki bir birlikte 2,5- 3 lt sıvı tüketilmelidir. takım reaksiyonlar da hastalık gibi algılanabilir. Kış aylarında kısa süren gündüz ve uzun süren gecede Lahana stili giyinin kişiler biyolojik saatlerini, beslenme programlarını, Ani ısı değişikliği durumunda çok kalın ve uyku düzenlerini ve hayat tarzlarını mevcut duruma ince giyinmek de doğru değildir. Soğuk ve sıcağa bağgöre ayarlar. Baharda günlerin uzaması ile birlikte daha uzun süre dışarıda kalan kişiler ısınan havanın lı olarak vücut direnci düşeceğinden kişinin yaşadığı da etkisi ile daha fazla sıvı kaybettiği için vücut bu çevrenin şartlarını bilip ona göre hareket etmesi çok duruma alışana kadar çeşitli sorunlarla karşılaşabilir. önemlidir. İnce katlar halinde, terletmeyen kumaşUykuya ayrılan zamandan çalınıyor, sıvı tüketimi aza- lardan oluşan kombinasyonlar tercih edilmelidir.
Avusturya’da Bir Sağlık Skandalı Daha..
sinin yanına götürdü. Genç futbolcu ailesi tarafından hastaneye götürüldü. Doktorlar yapılan muayene sonucunda ciddi bir rahatsızlık bulamayınca, diz ağrıları için krem yazıp, çarşamba günü için yeni randevu vererek eve gönderdiler.
Genç Futbolcu vefat etti! Öberösterreich Traun’da 9 Mart Pazar günü, futbol antrenmanı sırasında 12 yaşındaki Erdem Yusuf Doğan, diz sancılarından ve mide bulantısından şikayetçi olunca, takım hocası genç futbolcuyu aile-
Genç futbolcu, eve geldikten bir süre sonra fenalaştı. Ailesinin çağırdığı ambulansla gelen sağlık ekiplerinin müdahalesine rağmen Erdem Yusuf Doğan vefat etti. Yapılan otopsi neticesinde, 12 yaşındaki genç futbolcunun ölüm sebebinin “kalp kası iltihaplanması” olduğu sonucuna ulaşıldı.
19
TARİHTE BU AY MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK (1876 - 1950)
Fevzi Çakmak, 1876 yılında İstanbul’da doğmuş, 28 Ocak 1896 tarihinde Harp Okulundan mezun olmuştur. Aynı yıl girdiği Harp Akademisini 1898 yılında kurmay subay olarak bitirdikten sonra; ordunun çeşitli kademelerinde karargah ve birlik komutanlığı görevlerinde bulundu. 02 Mart 1915 yılında Tümgeneralliğe yükselmiştir. 5’inci Kolordu Komutanlığı, Anafartalar Grup Komutanlığı, 2’nci Kafkas Kolordusu Komutanlığı ve 2’nci Ordu Komutanlığı görevlerinde bulunduktan sonra 24 Aralık 1918 tarihinde Genelkurmay Başkanlığına atanmıştır. 28 Temmuz 1918 tarihinde Korgeneralliğe yükselmiştir. 27 Mayıs 1919 tarihine kadar bu görevi yürütmüş, 1’inci Ordu Komutanlığından sonraki Harbiye Nazırlığı görevinden 21 Nisan 1920 tarihinde istifa ederek Anadolu’ya geçmiştir.
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
OSMAN BATUR (1899 - 1951)
Altay Vilayetinde Öndirqara mevkiinde 1899 yılında doğdu. Asıl adı Osman İslamoğlu’dur. “Batur” O’na kahraman, cesur anlamında milletinin verdiği bir ünvandır. 1940 yılında Çin zulmü dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Bu zulmü protesto eden Türkler, ‘isyancı’ oldukları bahanesiyle tutuklandı. Resmi makamlar, Türk’lerin ellerindeki silahları toplamaya başladılar. Osman Bey, “Bu gün silahımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silahımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar” dedi ve tek başına dağa çıktı. Savaştan başka kurtuluş yolu olmadığına inanıyordu. Annesi Ayça Hanım: “Ben oğlumu bu günler için doğurdum. Çinliler asırlardır koyun boğazlar gibi biz Türk’leri öldürüyorlar. Bizim canımız, bizden önce ölenlerin canından daha kıymetli değildir. Bizden sonrakilerin yaşaması için oğlum, ben, diğer çocuklarım ölmeye hazırız ” diyordu. Kısa zaman içerisinde, etrafında gözü pek insanlardan bir mücahit ordusu oluştu. O artık, soydaşlarının Osman Batur’u idi. Osman Batur ve silah arkadaşlarının mücadelesi, Ekim 1941’den Temmuz 1943’a kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. 22 Temmuz 1943’te Altaylar, Çinlilerden tamamen temizlenmişti. Altay Türkleri artık bağımsızdı. 1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin İstilasından kurtardı. Ekim 1945’den Eylül 1949’a kadar üç vilayetten oluşan Doğu Türkistan Hükümeti’nin amiri olarak Vali sıfatıyla görev yaptı. Bütün bu görevleri sırasında Çinliler ile silahlı mücadeleye devam etti.
Anadolu’ya geçtikten sonra Milli Müdafaa Vekili ve Heyeti Vekile Reisliği görevine atanmıştır. 03 Nisan 1921 tarihinde Orgeneralliğe, 31 Ağustos 1922 tarihinde de Büyük Zaferin kazanılmasındaki yüksek hizmetlerinden dolayı Mareşalliğe terfi ettirilmiştir. 05 Ağustos 1921 03 Mart 1924 tarihleri arasında Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekilliği, 03 Mart 1924’ten yaş Çinliler, yönetimleri altında bulunan bölgelerin birer haddinden emekli olduğu 12 Ocak 1944 tarihi- birer elden çıkmakta olduğunu anlayınca, büyük bir ordu oluşne kadar da Genelkurmay Başkanlığı yapmıştır. turdular. Osman Batur ve beraberindeki mücahidler, sayıca kendilerinden 10 kat fazla ve modern silahlarla donanmış düzenli Arnavutluk Harekatı, İtalyan Harbi, Arnaorduya karşı savaşa devam ettiler. Osman Batur, Kasım 1950’de, vutluk İsyanının bastırılması, Balkan Harbi, 1’inci cephanesi bittiği için Çinlilere esir düştü. Her gün kesintisiz işDünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. kence görüyor, kendisine yardımcı olan Türk’leri ele vermesi Mareşal ÇAKMAK; Gümüş İmtiyaz Madal- için sıkıştırılıyordu. Çinliler, işe yarayacak bilgi alamayacaklarını yası, Altın İmtiyaz Madalyası, Altın Muharebe Li- anlayınca Osman Batur’u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiyakat Madalyası ve İstiklal Madalyası ile Avustur- ler. Mahkeme, önceden verilmiş kararı, 19 Nisan 1951 tarihinde ya-Macaristan Harp Nişanı, Alman Kronodör Nişanı, açıkladı: “Devrim düşmanlığı suçundan idam...” 1’inci Mecidi Nişanı, 5’inci Mecidi Nişanı, Kılıçlı 2’nci Karar, 29 Nisan 1951 tarihinde Urumçi’de kurşunlanOsmani Nişanı, 4’üncü Osmani Nişanı sahibidir. mak suretiyle uygulandı. 10 Nisan 1950 tarihinde vefat etmiş, İstan Osman Batur’un son sözleri, bağımsızlık için mücadele bul’da Eyüp Sultan Mezarlığı’nda toprağa verilmiştir. edenlerin yolunu aydınlatacak bir meş’ale idi: “Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücadeleye Ruhu şad, mekanı cennet olsun.. devam edecektir.” 04.04.1953 - Çanakkale Naraburnu 10.04.2004 - Sakıp Sabancı vefat etti. 26.04.1986 - Rusya’da Çernobil nükaçıklarında İsveç bandıralı Naboland 15.04.1922 - Kanadalı bilim adamla- leer santralinde patlama oldu.Türkiadlı gemiyle çarpışan Dumlupınar rı Frederick G. Banting ve Charles H. ye’nin bazı bölgelerini etkiledi. denizaltısı battı. Denizcilik tarihimize Best, şeker hastalığına karşı kullanı- 28.04.1988 - Ermeni terör örgütü “Dumlupınar Faciası” olarak geçen lan insülini buldu. ASALA’nın kurucusu Agop Agopyan kazada 81 denizci hayatını kaybetti. 24.04.1982 - Brüksel’de Türklerin Atina’da kimliği belirlenemeyen iki 06.04.1326 - Orhan Gazi, kuşatma al- oturduğu binada çıkan yangında 14 kişi tarafından vurularak öldürüldü . tında tutulan Bursa’yı fethetti. kişi öldü. 30.04.1945 - Adolf Hitler intihar etti.
20
ŞİİRLER
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev KAHRAMANLIK
ANLATAMIYORUM
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir. Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir; Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından Koşar adım gitmeli onların arkasından. Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından İleriye atılmak ve sonra dönmemektir.
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.
Yırtıcılar az yaşar… Uzun sürmez doğanlık… Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık. Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık; Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.
Orhan Veli Kanık
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir, Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir. Bunun için ölüme bir atılış gerekir. Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir…
ÖZYURT KIRIM Her yıl on sekiz mayısta Kırım’da Hatırlanır sürgün yılı acıyla, Gözyaşı dökülür, her bir mekanda, Cuci hanın öz yurdu güzel Kırım, Tamgalı, gök bayrakda gizli sırrım.
H.Nihal ATSIZ BAYRAK Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü Kız kardeşimin gelinliği, Şehidimin son örtüsü, Işık ışık dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum Senin destanını yazacağım, Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım, Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım, Dalgalandığın yerde ne korku ne keder, Gölgende bana da, bana da yer ver. Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar, Yurda ay yıldızının ışığı yeter, Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün, Kızıllığında ısındık, Dağlardan çöllere düşürdüğü gün Gölgene sığındık, Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı Barışın güvercini, savaşın kartalı Yüksek yerlerde açan çiçeğim Senin altında doğdum Senin dibinde öleceğim, Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim Yer yüzünde yer beğen! Nereye dikilmek istersen, Söyle seni oraya dikeyim!
Kırım hanı, Cengiz hanın soyudur, Mertlik, yiğitlik hep onun yoludur. Yurda saldırı düşmanın sonudur, Batu hanın öz yurdu güzel Kırım, Tamgalı, gök bayrakda gizli sırrım. Rus askeri, Yalta, Bahçesaray’da, Akmescit, Aluşta, Sudak, Akyar’da Bir gecede baskın yaptı, tüm Kırım’da Bike hanın öz yurdu güzel Kırım, Tamgalı, gök bayrakda gizli sırrım. Sürgün yolculuğu zordu vagonda, Binlerce Kırım Türkü öldü yolda, Yurt hasreti çekildi Sibirya’da, Giray hanın öz yurdu güzel Kırım, Tamgalı, gök bayrakda gizli sırrım. Kırım-Tatar Türkü dönse de yurda, Tekrar özlemdir, devlet Altın Orda, Özgürlük düştedir, her genç Tatar’da, Kırımlıoğlu’nun yurdudur Kırım, Tamgalı, gök bayrakda gizli sırrım. Erdoğan Kırmızıoğlu
Arif Nihat Asya 21 21
EĞLENCE
TÜRK’ÇE | SAYI 1 | NİSAN 2014
TÜRK OĞLU TÜRK KIZI TÜRKLÜĞÜNÜ KORU !
KAÇ EDER
YARDIMSEVER ÇOCUK
Kayseriliye sormuşlar. 2 kere 2 kaç eder? Cevaplamış : -Alıyormuyuz , satıyormuyuz...
- Anne bana 2 TL verir misin ? + Az önce verdim ya oğlum, dondurma alacaksın yine di mi ? - Hayır anne, şurda bi yaşlı amca var da ona verecektim + Canım oğlum, bende yine dondurma alacaksın sandım
NÖBETÇİ DİLENCİ Köşedeki kör dilenciye para vermişti. Ama dilenci arkadan seslendi: - “Heey bakar mısınız, verdiğiniz para sahte..” + “Ne sahte mi? Peki sen nasıl anladın sahte olduğunu? Kör değil miydin sen?!” - “Hayır efendim... Ben kör değilim ama bu köşedeki kör dilencinin yerine duruyorum. Sağır ve dilsizim ben..” + “Peki, kör olan nerede?” - “İzin günü bugün, sinemaya gitti de..” UZAKLAŞTIK Temel ile Dursun bir gün ava gitmişler. İri bir geyik avlayıp geri dönerlerken, çok ağır olan geyiği birer boynuzundan beraberce tutarak köylerine doğru yola koyulmuşlar. Köye beşyüz metre kala köyün yaşlılarından biri ile karşılaşmışlar. Adam geyiği görüp Temel ile Dursun’u tebrik ettikten sonra geyiği böyle taşımaları halinde etinin sertleşeceğini söyleyerek kuyruğundan çekerek taşımalarını önermiş. Temel ile Dursun da kuyruğundan çekerek taşımaya başlamışlar. Bir süre sonra çok yorulmuşlar ve Dursun Temel’e dönüp : - “Ula Temel biz yine eskisi gibi taşısak iyi olur. Baksana köyden epeyce uzaklaştık...” SALAK İLE ZEKİNİN FARKI Çocuk bir gün öğretmenine sorar: Öğretmenim salakla zeki arasındaki farklar nelerdir? Öğretmen: Salaklar her zaman kesin konuşur ama zekiler daima şüphecidir.. Öğrenci: Emin misiniz hocam? Öğretmen: Kesinlikle...
22
Anne 2 TL’yi oğluna verir ve sorar; - Peki nerde o yaşlı adam ? + Köşede dondurma satıyor.
BULMACA
Türk’çe Düşün, Türk’çe Yaşa, Türk’çe Sev
İKİ RESİM ARASINDAKİ 7 FARKI BUL
SUDOKU 1
2
4 3
5
8 5
6
2
7
1
6
6 3
7
7
2
6
8
9
4
5
4
9
7
3
5
5
2
8 3
D T C K A O F M I K D I F P H
L A U M R K N A I G E N T O F
L T T Ü R K İ Y E P K N Y A K
E Ü B N V P I Z A I F S Z Z J
9
1
6
1
7
7 8
1
6
5
5
2
9
7
6
3
2
KELİME AVI N A A A K C G T U U Ş A K Y G
8
7 4
6
4 4
4
5
Ş R S V T Y R M R P C B S E E
W K D K U D K I S Ç S R E R G
Ö B F S R Y M U A T K U V B D
R P D J A M Y N F A Y C Z A E
G A C Ü N U A H Y S P K D Y N
L N V T Z K A S F B T G T C İ
L Y O G K C E N R A Y E T A Z
Ü G I A F R E J T N Y Ü I N L
L N L E İ P D L S A R O V N İ
K E H R Z İ A İ K K L A E O B
Ü O M U Z N V J Ç T B Y M H F 23
C D N M D A V E S B K İ A V D
Ü Y İ E S K Y F O K L M G A M
E R C E I Y H Z G L C N K T R
I K J B G V K D E V L E T A P
P O R H H U U T B D A F J N O
M I J G R Y K I T N R U K R R
S E D T E A V U S T U R Y A D
M G F N Z A L P A R S L A N U
K S P C Ü Y O Z G A T I F L M
TÜRKİYE- KIRIM YOZGAT - SİVAS ANTALYA - İZMİR KONYA - KAYSERİ DÜZCE - DENİZLİ ÇANAKKALE AVUSTURYA INNSBRUCK KUFSTEIN - ORDU LANDECK - UŞAK IMST - WÖRGL BOZKURT - KIBRIS AZERBAYCAN TURAN - VATAN MİLLET - DEVLET ÜLKÜCÜ - TÜRKÇE ATATÜRK ALPARSLAN