Bir adam ve bebek arasındaki her şey
Biradam Birbebek Ocak 2011 Yıl:1 Sayı:4
Röportaj
Beslenme
Ünlü doğum fotoğrafçısı Özlem Turan ve İstanbul Ralli Şampiyonu Menderes Okur ile yaptığımız keyifli sohbetler
Zencefilli limonata Böğürtlenli Pasta
Okul Öncesi Eğitim Okul öncesi eğitim kurumu nasıl seçilmeli?
Derya Akkaya’dan Koçluk tiyoları
Anneden ...geride kalan çocukluk anıları
U
IN AY
*SAĞLIK
S NU
KO
*MODA
İki Yaş Sendromu
*EĞLENCE
*ALIŞVERIŞ
*BESLENME
İmtiyaz Sahibi Turcreative adına Cesur Doruk Genel Yayın Yönetmeni Cesur Doruk Editör İrem Gürel Doruk anne@biradambirbebek.com Tasarım Turcreative Kapak Fotoğraf Özlem Turan ozlem.turan@hotmail.com Reklam ve Pazarlama Cesur Doruk bilgi@turcreative.com Katkıda Bulunanlar Derya Akkaya, Özlem Turan, Elif Doğan, İrem Gürel Doruk Dağıtım biradambirbebek.com / issue.com İletişim info@biradambirbebek.com
sevgiyle
editordenMerhaba, Yeni yılın ilk sayısı ile karşınızdayız. İlk üç sayıya gösterdiğiniz ilgiye gerçekten teşekkürler, Facebook Fan sayfamız ve 3.sayı dergi tirajımız 1000 sınırını aştı. Tiraj deyince kafalar karışıp sorular geliyor satılıyor mu dergi bir yerde diye:) Tirajdan kasıt download sayımız, yani dergimizi kaç kişinin okuduğu aslında. Bu sayıda ünlü doğum fotoğrafçısı Özlem Turan ile yaptığımız keyifli sohbeti ve İstanbul Ralli Şampiyonu Menderes Okur ile gerçekleştirdiğimiz röportajı keyifle okuyabilirsiniz. Anneden köşemizde İrem Doruk, konuk yazarımız Elif Doğan, nam-ı diğer Blogcuanne yazıları ile ileriki sayfalardalar. Ayın konusunda ebeveynlerin korkulu rüyası iki yaş sendromunu işledik. Ve tabiki yaşam koçumuz Derya Akkaya yine bizlerle. Bir iki lezzetli tarif ile de dergiyi şenlendirdik. Her türlü soru ve görüşünüz için bir de mail adresi verelim info@biradambirbebek.com Cesur d.
Kısaca Bu Sayıdakiler
Ocak İki Yaş Sendromu Ayın konusunda iki yaş sendromunu işledik.
Anneden Yeni yıl ve geride kalan çocukluk anıları 8
Röportaj Doğum Fotoğrafçısı Özlem Turan ve Rallici Menderes Okur röportajlarımız
11-25
29
Bilim Kahramanları Lego sponsorluğundaki bilim kahramanları projesinin tüm detayları
Yaşam Koçu
Koçluk tüyoları ile Derya Akkaya bizlerle
Konuk Yazar
Elif Doğan tanıdığınız adı ile Blogcuanne bu ay bizlerle
21
襤yi y覺llar
biradambirbebek.com
Biradam Birbebek Derginin tüm geçmiş sayılarına www.biradambirbebek.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Anneden
Yeni bir yıl ve geride kalan çocukluk anıları Bir sene bitip de yeni bir yıl başlarken umutlanan, hayaller kuran ya da bu sene neler yapacağım diye listeler hazırlayan biri değilim. Aksine “bir yaş daha büyüdük”, (bir süre sonra yaşlandık demeye başlayacağım ne yazık ki) ”ne çabuk geçti bu yıl da”, “geride ne hatıralar bıraktık” diye belki de biraz daha gerçekçi davranan biriyim. Nazlı’yı kucağımıza alışımızın bile üzerinden neredeyse 2 sene geçecek. Biraz daha büyüdüğünde onun da kendisine ait hatırlar defteri dolmaya başlayacak. Tıpkı benim yüzlerce sayfası dolan ve hiç bitmeyen defterlerim gibi… Çocukluğumu düşününce neyse ki aklıma hep içimi ısıtan, yüzümü güldüren anılar geliyor. Anneannemin evinde kalmayı çok severdim mesela. Nedense hep böyle değil midir, anneannenin yeri ayrıdır; o hiç kızmaz, evin patron sizsinizdir, o eve özel ritüelleriniz vardır ve sadece size aittir.
“geride ne hatıralar bıraktık” 8
biradambirbebek
Anneden Sabah uyandığımda yattığım odaya güneş vururdu, anneannem daha gölge olduğu için kendi odasında oturur, radyosunu dinlerken örgü örerdi. Bu arada rahmetli anneannem, tek başına bir sosyal sorumluluk projesiydi. Tüm sene aldığı yünlerden boy boy kazaklar örüp, yeterli sayıya ulaşınca onları Çocuk Esirgeme Kurum’larına götürürdü. Belki onun hikayesini bir gün ayrıca yazmam gerekiyor. Ben sessizce yataktan kalkarken, bir yandan da mutfaktan gelen demlenmiş çayın kokusunu içime çekerdim. Sonra çocukça bir edayla anneanneme böö diyerek kendimce korkuturdum. O evde geçirdiğim günler hiç bitmesin isterdim, kaç yaşında olursam olayım, ben hep o evin küçük torunuydum. Biraz daha büyüdüğümde evde yalnız kalmaya başladığımda, bu sefer de evde kendi kendimin patronu olmuştum. O zamanlar da böyle planlı programlıydım, yemeğimi yer, ödevlerimi yapar, sonra da sokağa çıkardım. Daha küçükken ağaç yaprakları ve kumlarla sarma yapan apartmanın çocukları, biraz daha büyüyünce Amiral Battı, Katil Kim gibi kutu oyunlarıyla oynamaktan keyif alırdık. Aaa bir de lastik atlardık.
Yıllar gerçekten de su gibi akıp geçti ve ben artık kocaman! bir kadın oldum. Dedim ya bir süre sonra ne kadar yaşlandığımın hesabını yapmaya başlayacağım üzülerek. Ama hepsi bir yana, artık sadece benim değil, kızımın da çocukluk anılarını düşüneceğim ve mutlu olacağım. Bundan güzel bir sebep olabilir mi yeni bir yıla daha başlamak için…
9
biradambirbebek
Sosyal Sorumluluk
Röportaj
Doğal, naif, modern, rafine.
Ünlü doğum fotoğrafçısı Özlem Turan ile gerçekleştirdiğimiz hoş sohbette bu işe nasıl başladığını ve işinin inceliklerini öğrendik.
Röportaj
- Bebek fotoğraflarını nasıl çekiyorsunuz? Bebek, çocuk, aile fotoğrafları; tüm bu çekimler öncesinde, çekim sırasında ve sonrasında özel bir çalışma gerektiriyor. Öncelikle çekimden önce ailenin yapısı, bebeğin cinsiyeti, karakteri, yaşı gibi bilgileri aileden alıyorum ve onlardan birkaç fotoğraf istiyorum. Böylece kafamda yaklaşık olarak neler çekeceğimi planlıyorum, bazen bunu kağıda da geçirip gittiğimde aile ile paylaşıyorum. Fakat her ne kadar planlı olsam da, "hayat siz plan yaparken başınıza gelenlerdir" sözünde olduğu gibi en güzel, en duygu yüklü karelerimi en umulmadık, en beklenmedik, en doğal, en savunmasız anlarda yakaladığımı ve yakalayacağımı gayet iyi biliyorum.
12
biradambirbebek
Röportaj Genelde bu çekimler 2-3 saat sürüyor ama ben fotoğraf çekmenin çok büyük bir kısmının anı beklemekten geçtiğine inanıyorum. Hele de bebek, çocuk fotoğrafları çekiyorsanız onların mama saati, uyku saati tüm bunlara çok dikkat ederim. Çekim saatini de hem doğal ışığa hem de bebeğin ve ailenin çekim için en uygun olduğu saate göre ayarlarım. Doğal ışığı seviyorum ve stüdyo değil ailelerin evlerini tercih ediyorum. Bebeklerin ve ailelerin kendi evlerinde ve yüzlerine flaş patlamadığında daha doğal pozlar verdiklerine inanıyorum.
Yanımda mutlaka battaniyeler, tokalar, şapkalar götürüyorum, ayrıca bebeğin gardırobunda da beğendiğim kıyafetler ve detaylar olursa onları da kullanıyorum. Çekim anında da mümkün olduğunca o ailenin en doğal anını yakalamaya çalışıyorum. O yüzden benim farkımda olup poz verdikleri ilk karelerden sonra, beni unutup karakterlerini ve aralarındaki sevgiyi ortaya koydukları anlar çok değerli, çünkü ben gözümle görüyor gönlümle çekiyorum. Kalbim işte "o an" diyor ve deklanşöre basıyorum.
İşte benim "tamamdır" dediğim ve güvenimin geldiği an , o andır. - Doğum fotoğrafları çekmeye nasıl karar verdiniz? Fotoğrafla hep iç içeydim klişesine girmezsek, fotoğrafı hobiden işe çevirme kararını 2008'de çalıştığım şirket kapatılıp işsiz kalınca aldım ve oturup çok çok detaylı bir iş planı hazırladım. Sonrasında tüm çevreme haber saldım, doğum, aile, doğum günü, düğün, babyshower tüm özel günleri olan arkadaşlarımın, onların arkadaşlarının fotoğraflarını çekmeye başladım. Zaten birini çektim ve sonrasında onların çevresinden hemen talepler geldi. Her şeyin benim tahminimden çok hızlı geliştiğini söylemeliyim. Bu arada bir moda fotoğrafçısına asistanlık yapıyordum. Bir çekim sırasında bir doğum fotoğrafçısı ile tanıştım. Kırılma noktalarından biri o gündür, biri de bir arkadaşım ve bebeğini fotoğrafladıktan sonra fotoğraflarımın fotoğrafçılar ve gözüne inandığım tasarımcılar tarafından çok beğenildiği gün. İşte benim "tamamdır" dediğim ve güvenimin geldiği an o andır.
13
biradambirbebek
Röportaj - Fotoğraf stilinizi anlatmanızı istesek nasıl tanımlarsınız? Doğal,
- Doğum fotoğrafları çekerken nelere dikkat ediyorsunuz? Özellikle hangi anları kaçırmıyorsunuz? Doğum çekerken heyecanlanmamak, duygulanmamak mümkün değil. Ben o duygu yoğunluğu sırasında gözümü vizörden ayırmayıp doğru anda deklanşöre basmayı tercih ediyorum, öyle şak şak devamlı deklanşöre basan bir fotoğrafçı değilim. Tecrübenin de getirdiği bir planlı durum oluyor bir süre sonra tabi, ama bence o ilk doğdukları an, anne ile karşılaşma, babanın kucağındaki ilk anlar, baba, anne ile ilk bakışma paha biçilemez. Ve de tanıdık, eş dost, anneanne, babaanne, dedelerin bebekle karşılaştıklarında verdikleri ilk tepkiler, onları görünce ben de coşuyorum tabi:)
naif,
modern,
rafine.
Anı dondurduğum ve fotoğrafa bakınca o anı yaşamışsınız gibi hissettiren fotoğraflar… Fotoğraflarımdan duygu geçip size o andaki duyguyu hissettirebiliyorsam benden mutlusu yok. Zaten o an hemen yüzüme yansıyor bu ve bir çocuk tebessümü yerleşiyor yüzüme… Kafamda ben neyi çekiyorum sorusunun cevabını verebiliyorsam zaten o fotoğraf hem benim istediğim, çekmekten zevk aldığım fotoğraf oluyor hem de aileler mutlu oluyor. Yoksa benim fotoğraflarını çektiğim ailelerin evlerinde çok iyi SLR makineleri var ama iş sadece deklanşöre basmak değil; o anı hissedip, bekleyip doğru anda hem gözünüz hem kalbinizle onayladığınız anda basmak. Fotoğraf çekmenin teknik bilgiye ve donanıma sahip olduktan sonra çok basit olduğunu, önemli olanın duyguyu yakalamak olduğunu her zaman dile getiriyorum. İyiliğe, iyi enerjiye, iyi düşünmeye, bebeklerin muhteşem pozitif ve bulaşıcı e-nerjisine ve tüm bu güzelliklerin çekimi etkilediğine inanıyorum.
- Aileler sizce neden doğum için ayrı bir fotoğrafçı tutmalı? O eşsiz anı yaşamak için tabi ki; yaşamak ve çekmek çok ayrı şeyler. En net kendi yeğenimin doğumunda yaşadım bunu. Normalde 500 fotoğraf çekiyorken 150 fotoğraf çekebildim ve bir ara makinemi bırakıp hüngür hüngür ağladım yeğenimin doğumunda. O anı yaşamak varken niye kendinizi olayın içinde değil de kamera arkasında tutmak isteyesiniz ki. Ayrıca daha anlatırsam sayfalar sürecek birçok neden var, ama bence ilk sebep o anı yaşamak, sonrasında normal ya da sezaryene bağlı olarak diğer sebepler sıralanır gider… Bence fotoğrafçılığı iş olarak yapmak ayrı, hobi olarak yapmak çok ayrı şeyler. Ayrıca ameliyathane ortamı, ne zaman neyin olacağı, neye ne kadar izin verileceği, zamanlamalar, açıkçası çok detay var ayrı bir yazı konusu olabilecek.
14
biradambirbebek
Röportaj - Siz de bir annesiniz, doğum anından etkileniyor musunuz ya da anne olmanızdan dolayı anne ile aranızda farklı bir etkileşim oluyor mu? Evet kızım 2,5 yaşını geçti ve normal doğumla dünyaya geldi. Hem doğum ve annelik tecrübem hem işim dolayısıyla girdiğim doğumlar hem de takip ettiğim gruplar ve bloglar sayesinde artık bu konuda çok fazla bilgi sahibiyim. Annelerin de bunu hissettikten sonra bana güvenleri bir kat daha artıyor ve daha keyifli, daha güzel çekimler ve arkadaşlıklar doğuyor. Ben zaten çekim anında çektiğim bebeği ve anneyi dünyanın en güzel bebeği, annesi olarak görüyor ve aşık oluyorum. Fotoğraflarımı o duygularla çekiyorum, sonra eve gelince aslında durumun böyle olmadığı anlıyorum. Bence zaten her şey iç güzellik. Bir annenin gözünde o ışığı görüyorsam dünya duruyor benim için ve başlıyorum deklanşöre basmaya…
Rafine , yalın , doğal fotoğraf seven kişiler beni tercih ediyor bence .
- Aileler sizi niye tercih ediyor ya da etmeli? Aileler benim fotoğraflarıma bakıp “evet, işte bu", "ben böyle doğum fotoğrafları istiyorum", “benim doğum fotoğraflarımı Özlem Turan” çeksin diyorlarsa beni tercih etsinler, kalplerinin sesini dinlesinler. Ben beni tercih eden ailelerin göz zevklerinin çok gelişmiş aileler olduklarını kesinlikle söyleyebilirim. Hem eski işim dolayısıyla reklam sektöründen aileler hem de görsellik gerektiren bir işi olmasa da gerçekten gözleri farklı gören aileler. Rafine, yalın, doğal fotoğraf seven kişiler beni tercih ediyor bence.
15
biradambirbebek
Röportaj - Ya işin duygusal boyutu? Çok çok yoğun, çünkü her ailenin en önemli gününde onlarlasınız, duygusal olarak etkilenmemeniz mümkün değil, hele benim gibi antenleri açık biriyseniz… Bu, hatta bazen bende fazla yüklenmeye bile sebep oluyor. Çok yoğun duygu yüklü çekimlerden sonra sadece biraz uyuyup kendimi tekrar şarj edip kendime gelebiliyorum, fiziksel olarak da çok kondisyon gerektirdiğini söyleyebilirim, özellikle benim gibi çekim sırasında farklı açılar bulmak için devamlı bir yerde bir gökteyseniz.
- Yeni projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz? Yeni yılda daha fazla sergi, sponsorluk, hayır kuruluşları ile işler yapmak istiyorum. Zaten planlar yapıldı çalışmalar başladı. Kalbim kıpır kıpır, çok güzel işler olacak.
16
biradambirbebek
Sosyal Sorumluluk
Ayın Konusu
İki Yaş Sendromu Eveeeet ve beklenen an geliyorum diyor yavaş yavaş, hayırlı olsun nur gibi bir “iki yaş sendromumuz” oluyor. Bu da bebeğimiz gibi prematüre, biraz aceleci. Kucağımıza almak için sabırsızlanıyoruz.
18
biradambirbebek
Ayın Konusu
Nedir bu iki yaş sendromu?
Biz sendromsuz mu büyüdük acaba? Yoksa bizimkiler de 70’li yıllarda internetten araştırmış mıdır olayı? Şöyle bir diyalog hatırlar gibiyim aslında “Bey bizim çocuk biraz hırçınlaştı, bağırıp çağırıyor, iki yaş sendromu olmasın sakın” İki yaş civarında bebeğin hareketliliği artar, motor becerileri de artan bebek konuşmaya başlamış ve artık anne babası ile iletişim kurar hale gelmiştir. Kendini bir birey olarak adlandırmaya başlaması ile sizin koyduğunuz kendi sınırlarını fark etmeye ve onları zorlamaya başlar. Bir psikoloji testinde oda içine bir kutu bırakılmış ve deneğe odada 5 dakikalığına yalnız bırakılacağı söylenerek kutuya dokunmaması istenmiş. Odada tek başına kalan deneklerin yarıdan fazlası ilk 1 dakika içinde kutuyu açmış. Biz bile bize çizilen sınırları, niye çizildiğini çoğu zaman bildiğimiz halde zorluyor ve onları aşmanın yolarını arıyorken, o sınırların niçin var olduğunu henüz bilmeyen bebeğimizin onları zorlaması çok normal aslında. Belki de bu olaya sendrom değil de kendinin toplum içindeki yerini bulma demeli.
“Eyvah! Benim bebeğimde de bunlar var.”
Bu dönemde en çok rastlan hareketler aşırı tepki verme, sinirlilik, inatlaşma ve huysuzluktur. Bazı bebeklerde istediğinin yapılmaması durumunda aşırı ağlama nöbetleri, kendini yerden yere atma durumları görülebilir. Tahammülsüz olan bebeğiniz hayır cevabına aşırı tepki verebilir. Özellikle yapma dediğiniz şeyleri inadına yapmaya çalışabilir.
19
biradambirbebek
Ayın Konusu Aslında biraz sabır ve dikkat edilmesi gereken birkaç husus ile bu dönemi her iki taraf için de sorunsuz atlatmak olağandır. • Öncelikle bebeğe bu dönemde bir birey olduğu hissettirilmeli, yaşına uygun sorumluluklar verilmeli. Ev içinde bazı görevlerinin olduğunu öğrenmesi kendini kanıtlamasında olumlu bir etkendir. • Onunla mutlaka iyi bir iletişim içinde olunmalı, “hayır” sadece hayır olarak kalmamalı, onun sebebi bir büyük insana anlatılıyormuş gibi sabırla anlatılmalı. Unutmamalı ki bu dönem bebeğin anne babayı taklit ederek öğrendiği bir dönem. Bu sebeple onun yaptığı olumsuz hareket ve davranışlara sabırsız ve sinirli yaklaşım onun da bu şekilde davranmasını tetikleyecektir. • Aktif enerjisini boşaltmasını sağlayacak ev dışı aktiviteler faydalıdır, ayrıca ev içinde hafif gürültü çıkarabilecek tarzda oyuncaklar da yine faydalı olabilir. En son olarak, bu dönemde sabırlı olmak en önemlisi. Bu sebeple hem anne hem baba bu süreci beraber üstlenmeli ve bireysel olarak kendilerine terapi sağlayacak vakitler ayırabilmelidirler.
20
biradambirbebek
Konuk Yazar
Sünger olmalı bazen Oldukça uykusuz, saat başı bir Deniz’e, bir Derin’e kalkmalı bir gecenin ardından annemle telefonda konuşuyordum. Sesin niye yorgun dedi, söyledim. Uykusuzum dedim. Ah canım, vah yavrum dedi. Sonra da geçecek, en fazla bir iki seneye geçecek diye ekledi. Ne desin? Doğru.
Bir iki sene böyle devam edemem! dedim. Eh, bütün anneler böyle dedi. En duymak istemediğim, vücudumdaki tüyleri en diken diken eden şey! Dinle beni anneciğim, sadece dinle. Bütün anneler böyle değil. Çok daha zor durumda olan anneler var. Biliyorum. Benim derdim uyku olmuş burada, çok mu? Biliyorum. Ama sen de bana sadece "biliyorum" de. Diğer anneleri hatırlatma, ne olur. Annemin bu yönünü eleştiririm bazen. Eşim de Tabii ki film çok daha dramatik benim duruyapar bunu. Sünger olamaz. mumdan. Kadın alkolik. Adam yardımcı olmak için çırpınıyor. Kadının hareketi bencilce bile Doğan'a derim ki: Sana her derdimi anlattığımda gelebilir birçok insana. bana çare bulmak zorunda değilsin! Bazen dinle. Sadece dinle. Öneride bulunma. Çözüm arama. Ama anlıyorum onu. Bazen insan problem muamelesi görmek istemiyor. Bazen sorununa Meg Ryan'la Andy Garcia'nın oynadıkları, When çözüm bulunsun değil, sadece dinlensin istiyor. A Man Loves A Woman diye harika bir film vardı. En yakınındaki onu dinlesin, sonra biraz daha Defalarca seyretmişimdir. dinlesin, sarılsın, yine dinlesin istiyor. Filmin bir sahnesinde kadın, ona yardımcı olmaya çalışan, sürekli çözüm önerileri sunan kocasına I am not your problem to solve! diye bağırır. Ben senin çözmen gereken bir problem değilim!
Aynen Harvey Karp'ın Mahallenin En Mutlu Yumurcağı adlı kitabında olduğu gibi! O da çocuklarımız sinir krizi geçirdiğinde "ayna efekti" önerisini getiriyor ya. Biliyorum, çok sinirlisin. O oyuncağı çok istiyorsun, biliyorum.
21
biradambirbebek
Konuk Yazar
Ancak sakinleştikten sonra çocuğa o oyuncağı neden alamayacağını, ya da merdivenlerden çıkmasının neden yanlış olduğunu anlatmalıyız diyor Karp. Yetişkin, hele de karı-koca iletişiminde de en can alıcı noktalardan biri olsa gerek bu: Dinlemek için dinlemek. Bundan birkaç ay önce, bir yaşam koçuna gitmiştim. Aman Tanrım, ne güzel bir şeymiş! Bir nevi terapist. Ben konuştum, o sustu. Ben anlattım, o dinledi. Ben ağladım, o bana mendil uzattı. Yaklaşık bir buçuk saatten gittiğim ikişer seans boyunca kadın hepi topu 15 dakika konuşmuştur. Ancak beni öyle bir yönlendirdi ki, kendi derdimin ne olduğunu da ben buldum, nasıl çözeceğimi de. Her insanın hayatında bir yaşam koçu olmalı. Ya da sünger olabilecek birisi.
)
Elif Dogan 22
biradambirbebek
Arife Tarif
Pasta ve Zencefilli Limonata Görünen pasta kılavuz istemez Uzun uzun pasta tarifi vermeyelim, bunu babalar yapacak diye düşünerek olayı hızlandıralım, hazır pasta keki, krem şanti ve pasta kreması kullanalım. Ey babalar; Krem şanti ve pasta içi kremasını kutudaki tariflere göre yapın (İkişer kutu kullanın) Pastanın üzerindeki krokanı kendimiz yapalım ki “Hepsi hazır mı?” sorusu ile de karşılaşmayalım.
Arife Tarif Krokan için 1 yemek tatlı kaşığı tereyağı, 2 tatlı kaşığı şeker ve bir avuç irice doğranmış cevizi tavada hafif yanık koku gelene kadar kavuralım ve soğumaya bırakalım. 2 adet hazır pasta kekini açalım (her paketten 2 dilim çıkari biz 3 dilim kullanacağız, 3 kat olacak yani pasta.) 2 tatlı kaşığı çilek, böğürtlen yada ahududu, ne reçeli bulur isek onu 1 bardak suda sulandırıp keklerin üzerine önce o sudan, sonra hazırladığımız pasta içi kremasından, sonra da krokan ve böğürtlen tanelerinden serpelim. (bunu her kata yapalım) Tüm katlar bitince dış yüzeyi krem şanti ile kaplayıp, işe yaratıcılığımızı katarak süsleyelim pastamızı. İşte annemize harika bir pasta...
Zencefilli Limonata Kış aylarında hastalıklardan korunmak için başvurduğumuz ilk gıdalardandır meyveler. C vitamini bakımından yüksek meyveleri yer ya da sularını sıkıp tüketiriz. Bunun için güzel bir tarif verelim size, hem hastalıklardan korunalım hem gelen konuklarımıza kek, pasta ya da kurabiyelerin yanında ikram edelim.
10 adet limon 1ceviz büyüklüğünde taze zencefil 3-4 dal taze nane 1,5 çay bardağı şeker (Şeker size kalmış az koyup sonra damak zevkine göre de arttırabilirsiniz. Ayrıca şeker yerine bal da kullanılabilir.) Limonları iyice yıkayıp çok ince bir rende yardımı ile beyaz kısımlarına inmeden üstteki sarı tabakasını tencereye rendeliyoruz. Daha sonra limonları yarım parmak kalınlığında doğrayıp tencereye diziyoruz. Limon dilimlerinin arasına zencefili rendeleyip yaprak yaprak nane atıyoruz. Kalan şekeri de en üste döktükten sonra tencerenin ağzını kapatıp 7-8 saat bekletiyoruz. Daha sonra köfte yoğurur gibi tüm malzemeyi yoğurup tekrar 7-8 saat bekletiyoruz. İlk işlemi sabah, ikinci beklemeyi gece yaparsanız ertesi sabaha malzememiz hazır olur. İnce bir elek yardımı ile limonatamızı süzüp şişeliyoruz. Damak zevkinize göre dilediğiniz oranda sulandırıp servis edebilirsiniz. İçine bal koyup miniklere verirseniz emin olun bayılacaklar.
24
biradambirbebek
Röportaj
Menderes Okur Biz bu röportajı hazırlarken İstanbul Ralli Şampiyonası 3.ayağı henüz koşulmamıştı. Menderes yarışı kazanarak 2010 İstanbul Ralli Şampiyonasını 1. sırada tamamladı. Tebrikler Menderes! Klasik bir giriş yapalım önce, ralli macerası ne zaman başladı? Ailede destek ya da köstek olan oldu mu? Otomobil sevgisi bende daha minicik bir çocukken vardı. Aklım daha bir şeye ermezken her çocuğa sorulan klasik soruya “büyüyünce Mercedes fabrikası kuracağım” diye cevap verirmişim. Tabii ki böyle bir şey mümkün olamazdı, ama bu, benim otomobillere karşı olan ilgi ve sevgimin göstergesiydi. Büyüdükçe ve gençlik yıllarımda da bu durum artarak devam etti. Otomobil sevdası belli bir mertebeden sonra genellikle otomobil sporları ilgisine de dönüşür. Benimki de böyle oldu ve daha 12-13 yaşlarındayken, o zaman Türkiye’de mevcut olan bir-iki dergi ve Start isimli TV programının müdavimi olmuştum. 16 yaşıma geldiğimde artık kendi imkanlarımla gidebildiğim yerlere ulaşıp yarışları yerinde izlemeye başlamıştım. Birçok otomobil sporu disiplini içerisinde benim tercihim “ralli”ye kaydı. Çünkü ralli diğerlerinden daha zor, daha heyecanlı ve birbirini takip eden zincir halkaları gibi bir süreç olmakla beraber diğer otomobil sporlarından çok daha fazla değişkene sahipti; örneğin bir pist yarışında aynı virajları onlarca defa dönüyorsunuz, ama rallide sürekli değişken şartlarda binlerce farklı viraj dönüyorsunuz, farklı zeminlerde ilerliyorsunuz. Ailemde otomobillere ve hızlı otomobil kullanmaya yatkın çok kişi vardı, babam, amcalarım... Hepsi benim gençlik yıllarımdan beri bu işle çok ilgili olduğumu biliyorlardı, ama yarıştığımı çok sonra öğrendiler, ben engel olma ihtimallerine karşılık kimseye bir şey söylemedim başlarken:) İlk öğrendiklerinde köstek olduklarını söyleyemem ama fiili bir destekleri de olmadı aslına bakarsak, ama şu anda takip ediyor ve yarışlardan sonra yorumlarda bulunuyorlar.
25
biradambirbebek
Röportaj Dünyada çok popüler bir spor dalı aslında. Sponsorlar da önemli rol oynuyor tabi, Türkiye’de durum nasıl? Sponsor bulmakta zorlanıyor musun?
kova ı s yona uğumu i p m d i Şa pilot ol l l a ya R ek bir mıştım n ü D ilec e başla b a y y la nme ü ş dü
Motor sporları dünyada ülkemizde olduğundan çok daha fazla popüler, hatta bir meslek olarak kabul görmüş durumda. Hayatını bu işle uğraşarak idame ettiren pilot ve kopilotlar olduğu gibi, bu iş aslında bir takım işi olduğundan bir otomobilin yarışıyor olması için çaba sarf eden, emek veren onlarca kişi daha meslek olarak motor sporlarından geçimini sağlıyor. Bazı parlak ve başarılı isimler ise bizim hayal bile edemeyeceğimiz gelirleri kazanıyorlar bu işten. 18 yaşıma geldiğimde yakın zamanda günün birinde Dünya Ralli Şampiyonası kovalayabilecek bir pilot olduğumu düşünmeye başlamıştım, ancak ne var ki bunlar bizim ülkemizin ve kişisel imkanlarımızın çerçevesinde tam bir hayal idi.
Mika Hakinen bir röportajında baba olduktan sonra aracı kullanmadaki cesaretinde biraz azalma olduğunu kimi hareketleri artık gözü kara yapamadığını söylemişti, sende de böyle bir durum oldu mu? Yarışmaya çok hevesli ve istekli olmama rağmen bunu genç yaşlarda başaramadım. Bu işi yapabilmek için iki şeye “aynı zamanda” sahip olmak gerekiyor; “para ve zaman”. Üniversite yıllarımda ralliden daha basit birkaç yarış aktivitesinde start aldım, ancak çok yoğun olan iş tempomdan dolayı gerçek anlamda yarışmaya ancak 2005 yılında 5 yaşındaki oğlum Emir varken başlayabildim. Bugün de Emir ve Erem adında iki oğlumun varlığı haricinde, başkaca birçok sorumluluğu daha taşıyor olmanın elbette ki cesaret konusunda insanı sınırlandırıyor olması yüksek ihtimaldir, bu konuda Hakinen’in söylediği çok mantıklı. Fakat ben diğer halini yaşamadığım için Hakinen’in bu yorumuyla kendimi kıyaslama olasılığına sahip olamadım.
26
Menderes gelelim uzmanlık sorusuna; babasın, ralli var, iş hayatı vs. Babalık bunlar arasında kaçıncı sırada gelir? Geçim ve gelecek kaygıları sebebiyle, hele ki de belli bir standart peşinde koşuyorsanız iş hayatı maalesef en fazla zaman ayırmanız gereken öncelikli konu haline geliyor. Ralli benim için her ne kadar bir hobi olsa da dışarıdan görülenin çok daha fazla üzerinde disiplin gerektiren bir spor dalı olduğundan ve beraberinde sizinle birlikte bir ekip çalışması da gerektiğinden bu işi yaparken de esnek olmayan belirli bir zaman aralığında vakit ayırmanız gerekiyor. Elbette bunların dışında babalık özde her zaman ilk sırada geliyor, ama zamanı bölerek ayırmak zorunda kalıyorsunuz bu koşuşturma içerisinde…
biradambirbebek
Röportaj Bebeklik dönemlerinde eşine ne gibi yardımın oldu? Açalım soruyu, bebekleri besledin mi? Bez değiştirdin mi mesela? Yapmadıysan neden? İkinci oğlum Erem’de çok fazla değil belki, ama ilk oğlum Emir’in bebekliğinde oldukça yardımım olmuştur. Çok kereler besleyip uyuttum, bezini de değiştirdim.
Ralli aslında az da olsa tehlikeli sayılabilecek bir spor dalı, sonuçta motorlu sporlardan. Emir’in de senin yolundan ilerliyor olması sende endişe yaratıyor mu yoksa destekliyor musun onu? Ralli diğer birçok motor sporunda olduğu gibi elbette kaza riski yüksek olan bir spor. Ancak kaza riski yüksek olmakla beraber yaralanma ihtimali alınan emniyet tedbirleri sebebiyle çok düşük. Bir ralli otomobilinin içerisinde roll-cage tabir edilen çelik borulardan oluşan özel dizayn edilmiş bir güvenlik kafesi mevcuttur. Kasayı güçlendiren diğer takviyeler de mevcut. Bunların dışında özel yarış koltukları, 6 noktadan bağlı emniyet kemerleri, otomatik yangın söndürme tertibatı, koruyucu yarış giysileri gibi birçok güvenlik ekipmanı daha size yarış anında otomobilin içinde eşlik ediyor. Diğer yandan insanın kan bağı olan birini dışarıdan izlemesi gene de kolay değil. Emir iki yıldır karting yapıyor. Onu izlerken bazen gerçekten kalp atışlarımın hızlandığını hissediyorum. Karting otomobil sporuna başlangıç noktası ve bu işin ilk okulu, dünyada başarılı olan birçok otomobil yarışçısı bu disiplinden başlıyor. Ben de Emir’in ilerleyen dönemde bu işi sevmesini ve devam ettirmesini çok isterim, bu anlamda ona elimden gelen maddi manevi desteği vermekten kaçınmıyorum. Ama eğer Emir olmasa bile inanıyorum ki Erem gelecekte bu işe çok gönüllü olacak. Abisinin yarışlarını izlemeye gittiğimizdeki heyecanı ve istekliliği görülmeye değer.
Biraz da ev hayatına gelelim, evde nasıl bir babasın?
Dışarıda neler yaparsın oğullarınla beraber? Rallicilik dışında?
Evde belki on numara bir baba değilim ama çocuklarla oyun oynamak, bazen ödevlerine yardımcı olmak, birlikte televizyon izlemek, onlara hayat görüşü katmaya çalışmak evdeki ana paylaşımlarımız sayılabilir. Bizim çok yakın bir iletişimimiz vardır. Ten teması önemlidir, hep yanak yanağa oluruz evde.
Biz dışarıdayken genellikle birlikte yemek yeriz, sinemaya gideriz. Alışveriş yaparız. Bazen eğlence merkezlerine gider oyun oynarız. Olmazsa olmazımız; bir oyuncakçıya gitmek olur:) Aynı anda ikisiyle ayrı ayrı uğraşmak zor olsa da gün sonunda hep beraber tatlı bir yorgunluk yaşarız.
27
biradambirbebek
Röportaj
...kabiliyetleri, algıları, arzuları doğrultusunda doğru yönlendirmeleri yapacağım... Bebeklik, okul derken zaman ilerliyor, onlar için bir gelecek planın var mı? Zaman çabuk geçiyor ve büyüyorlar. Biraz önce bahsettiğim geçim ve gelecek kaygıları sebebiyle iş konusunun ön plana geçmesinin bir sebebi de onlara gelecekte maddi bir takım imkanlar ayarlayabilmek için zaten. Emir yaş itibarıyla biraz hayal dünyasında şimdilik, bir gün zoolog, bir gün futbolcu, bir gün avukat olacağını söylüyor. Erem çok küçük olduğu için onun henüz böyle planları yok. Her ikisi için de zamanı geldiğinde elimden gelen her türlü desteği verip onların kabiliyetleri, algıları, arzuları doğrultusunda doğru yönlendirmeleri yapacağım elbette. Dolayısıyla onlar için şimdiden planlanmış bir gelecek yok, ama gelecekleri için çalıştığım kolaylıklar var.
2011’de katılmayı planladığın yarışlar neler? 2010 Türkiye Rallisi Sampiyonasını kopilotum Aras’la birlikte üçüncü olarak kapattık. Yılın son hafta sonunda İstanbul Ralli Şampiyonası tamamlanacak, orada da amacımız son yarışı kazanarak şampiyon olabilmek. 2011’de tüm sezon Türkiye Ralli Şampiyonası kovalamaya devam edeceğiz. Arada önümüze çıkan bazı mahalli yarışlara da katılabiliriz. Bu arada sizleri de yarış izlemeye bekleriz.
Zaman ayırdığın için teşekkürler. Bu güzel söyleşiye imkan verdiğin için ben teşekkür ederim.
28
biradambirbebek
Yarışma
FIRST LEGO Ligi (FLL) Bilim Kahramanları
Çocukların bilim ve teknolojiyle yoğrulduğu, ekip olarak çözüm ürettikleri, süreç odaklı yaşayıp anlam buldukları, kendini ifade ettikleri, aktif dinleme, beyin fırtınası, sunum hazırlama, zaman kullanımı, paylaşım gibi yaşam boyu katkısı olabilecek deneyimler edindikleri, belki de hepsinden önemlisi çok eğlendikleri bir etkinlik var dersem, ilginizi çeker mi?
Yarışma 6 sezondur FIRST LEGO Ligi (FLL) veya Türkiye’deki yeni adıyla Bilim Kahramanları isimli, 9-16 yaş arası çocuklar için bir robot turnuvası düzenliyoruz. Bunu bir ekip olarak, gönüllü olarak yapıyoruz. Çocuklar Eylül ayından itibaren 4-10 kişi arası takım kuruyorlar. Başlarında 18 yaş üstü fen, matematik, bilgisayar öğretmeni, ilgili veli, veya (artık bir süredir) bir FLL mezunu oluyor. 10-14 hafta boyunca okul saatlerinde veya hafta sonları çalışarak belli görevleri 2,5 dakikada yapacak bir robot tasarlıyor ve programlıyorlar. Bir konuda derinlemesine araştırma yapıp, çözüm üretip, paylaşıp, konuyla ilgili 5 dakikalık teatral bir sunum hazırlıyorlar. Bugüne kadar profesyonel tiyatroculara parmak ısırtan sahneler yaşandı.
Görevler ve sezon teması tüm dünyada Eylül başında aynı gün açıklanıyor ve etkinliğin web sitesinden duyuruluyor. Görevler LEGO parçalarından yapılıyor. Bu sezon tema: BEDEN VE BİLİM, doktor ve mühendis ihtiyacı olan kişilere nasıl birlikte çözüm üretiyor. Takımlar hazırlanıp, Ocak-Şubat aylarında yerel turnuvalara, Mart ayında da ulusal turnuvaya, en başarılı takımlar da Nisan-Mayıs aylarında dünyada akranlarıyla karşılaşabilecekleri uluslararası turnuvalara katılabiliyor. Avrupa Açık Turnuvası şampiyonluğu dahil çok iyi sonuç almış takımlarımız var.
30
biradambirbebek
Katılan öğrenci profili: her beceri seviyesi diye özetleyeceğim. Fizik, matematik olimpiyatları, veya futbol, basketbol gibi etkinlikler gereken beceri seviyleri belli sınırlar çiziyor. FLL’de öncelikli gereksinim: niyet, katılmayı istemek. Bugüne kadar devlet okulları, doğu takımları, büyük şehir dışı takımlar da çok iyi sonuçlar aldılar. Ama altını çizeyim, bu etkinliğin en önemli özelliği gerçek kazanımın turnuvaya gelinceye kadar olan süreçte olması. Katılan herkes: çocuklar, veliler, öğretmenler, okullar, gönüllüler kazanıyor. Bu etkinliğin parçası olmayı tadıyoruz birlikte.
Yarışma
Turnuva günleri bilim, teknoloji konularında çocuklar için bir şenlik gibi. Sabahtan gelip robot ve sunumlarının son hazırlıklarını yapıyor çocuklar. Özel bir masa başında yapılan, ziyaretçilerin de izlediği robot oyununda 3 deneme hakları var. Sonra Proje, Takım Çalışması ve Teknik değerlendirme yapan, özenle seçilmiş, konuya vakıf 3 farklı jüriden geçiyorlar. Hepsi ayrı bir hazırlık ve heyacan. Gün boyunca diğer takımlarla da tanışıp, hem onların robotlarını, hem de projelerini görüyorlar. Akşam üstü 4-5 gibi ödül töreni yapılıyor. Ödül alan, almayan herkes çok duygusal anlar yaşayabiliyor.
FLL: video oyunları oynayandan çok, üretebilen, buluş yapabilen, bilimsel yaklaşımları nefes almak gibi içselleştirmiş, teknolojiyi istediği gibi üreten, bilim insanı, mühendis, etkin birey olmayı kol uzanımı mesafede gören, toplumsal duyarlılığı yüksek, özgüvenli nesiller olsun diye bir mühendis tarafından tasarlanmış. Geleceğin fikir odaklı dünyasında, çocukların hepsi ilk turnuvadan itibaren küresel, oyun yapıcı birey. Bu sezonun temasına uygun biçimde bitireyim: “daha iyisi can sağlığı.”
Hakan Habip, Bilim Kahramanları gönüllüsü Hakan.habip@bilimkahramalari.org (detaylı bilgi – www.bilimkahramanlari.org)
31
biradambirbebek
Yaşam Koçu
Bu ay, çocuklarınıza ve aile fertlerinize faydalı olacak birkaç koçluk ipucunu paylaşmak istiyorum.
• Düşüncelerinizin aksine düşünenleri dinleme sabrını her zaman gösterin. • En küçük karar bile olsa, karar verme becerisini çocuklarınıza küçük yaşlarda tanıştırın. Örneğin, misafirliğe giderken 3 oyuncağından hangisini istediğini kendisine seçtirin (Sizin belirleyeceğiniz 3 oyuncak zaten uygun olacaklardır ancak, küçüklere seçim yaptırmak kendine güveni tetikleyecek bir eylemdir. Örnekler çoğaltılabilir: giysi, kitap vb.)
• “Ders çalış”,”hırkanı giy” ve “yemek ye” gibi söylemler yerine; “…Derslerinde takıldığın bir şey olursa bana sorabilirsin” “… Mavi hırkan sana çok yakışıyor, mavi senin rengin olmalı“ “ …Geçen gün okudum/dinledim de düzenli ve sağlıklı yiyerek form tutmak aynı bedende kalmanın sırrı imiş” gibi destekleyici ifadeler kullanın • Ağlamak ve hüzün saklı kalmamalı, gülümsemenin ve coşkunun da asla saklanmaması gerektiği gibi • Sevginizi gösterin
• Teşekkür
edin
• Kusurlarınız olabilir, gerçekleri saptırmayın, çocuklarınızı asla yanıltmayın (ki sizi izleyen ailenizin küçük bireyleri, her zaman mükemmel olmadıkça mutlu ve başarılı olunmaz gibi bir yargıya sahip olmasın.) • Yaşamda sahip olduklarının ötesine geçmeleri yönünde onlara esin kaynağı olun ve izin verin, hayal kursunlar. Yeni yıl hepimiz için daha güzel bir yıl olsun. Sevgiler, Derya Akkaya Yaşam Koçu
32
biradambirbebek
Yasal
Yasal bıdı bıdılar Dergi içeriği sadece bilgilendirme amaçlı olup hiç bir şekilde tıbbi öneride bulunma amacı taşımaz. Derginin okuyucuları riski tamamen kendilerine ait olmak üzere dergi ve içeriğine erişmeyi kabul ederler. Derginin yazılması ve yayınlanmasında görev alan ve üçüncü kişiler erişimden ve/veya dergideki bilgilere güvenmelerinden kaynaklanan herhangi bir zarar ve/veya kayıptan sorumlu tutulamazlar. Dergi, diğer web sitelerine linkler ve köprüler içermektedir. Biradambirbebek, söz konusu sitelerinin içeriklerinden ve bu sitelerden dolayı kaynaklanan herhangi maddi ve manevi zarar ve kayıplardan sorumlu tutulamaz. İçerikteki yazı ve resimlerin izin alınmadan, izin alındıktan sonrada kaynak gösterilmeden yayınlanması yasaktır. Demedi demeyin