Family Hug Eylül 2013

Page 1

Türkiye’nin tüm aileyi kucaklayan ilk online dergisi

FAMILY HUG www.familyhug.us

Biradambirbebek Eylül 2013 Yıl 1 Sayı 8

08:30 Bahçede toplanma ve müdürden özlü sözler / Cesur Doruk 09:00 Çocuğunuzun koçu olun / Anneysen 09:45 Tenefüs / En güzel okul aksesuarları 10:00 Şimdi okullu olduk / Ayşegül İşlekeller 11:00 Sen gidince / İrem Doruk 12:00 Yemek arası / En güzel yemek tarifleri 14:00 İlk adımların gelişi / Tuğçe Oğuz 15:00 Sağlık / Hangi benler tehlikeli? 16:00 Yeni çıkan kitaplar, en yeni filmler 17:00 Atölye çalışması / Pemra Uğural 18:00 Şekerle imtihan / Melis Durasi

haydi okula!


2 | FAMILY HUG


FAMILY HUG | 3

Alanında deneyimli uzman eğitimciler tarafından hazırlanan yepyeni bir seri!

4 + 3= 7

Disney Okulda Başarı serisi çocuğunuzun okul başarısına yönelik çok önemli beceriler kazandıracak ve öğrenme sürecinde fark yaratacak... © Disney

Şekiller ve Diziler Ölçüler Toplama ve Çıkarma Sayılar ve Sayma Problem Çözme Okuduğunu Anlama Yazı Yazma

Haydi Öğrenelim! 4-5, 5-6, 6-7, 7-8 yaş gruplarına özel 22 kitap

www.de.com.tr


4 | FAMILY HUG

Sen gidince...

Bu aralar biraz mahsunum. Daha önce bir kaç günlük, en fazla da bir haftalık ayrılıklarımız olmuştu. Ama bu seferki gerçekten uzun geldi. Arada bir kaç günlük biraraya gelmemizi saymazsak minik kızımdan toplamda 4,5 hafta ayrı kalmış oluyoruz. Bu benim için oldukça fazla... Geçen seneyi sık sık hastalanarak geçirmesi sebebiyle ve Güneş ile denizden alacağı faydaların bu sene ona yardm etmesi ümidiyle Nazlı’mızı yazlıklara yolcu ettik. Yaz tatili önce babaannede başlayıp daha sonra anneannede devam edecek. Neyse ki küçük hanım endişe verecek bir durum yaratmadı, hatta keyfi oldukça yerinde. Eh nasıl olmasın, bir dediği iki olmuyor, denize giriyor, bahçede oynuyor, geziyor, dondurma yiyor. Onun mutlu olduğunu bilmek de benim içimi rahatlatıyor. Anne olmak, daha doğrusu ebeveyn olmak, böyle birşey, yeter ki o iyi olsun, hatta bizi hiç aramasın, biz onu özlesek de üzülsek de olur. Onun keyfi ve sağlığı için değer.


FAMILY HUG | 5

Gelelim işin kendimi motive etmek için kullandığım, çevremdekilerin de sürekli bunu vurguladığı kısmına, madem özgürsün tadını çıkar hatırlatmalarına. Bunu unutmuşum gerçekten; her şeyi hızlı yapmak, birşeylere zaman ayırmak için çaba göstermek ama günün sonunda hiç birşeyi hakkı ile yapamadığını görmek ve bunun getirdiği bezginlik, yorgunluk hissi beni epeyce sarmalamış. Kızım gittikten sonra ilk birkaç gün sudan çıkmış balık gibi hissettim, ne yapsam neyle uğraşsam bilemedim. Ama sonra plancı ruhum kontrolü eline alıp neler yapılması gerektiğini, nereler gezilecek, neler alınacak, kimlerle buluşulacak şeklindeki işleri organize etmeye başladı bile. Şimdi ayrılığımızın ikinci fazı başlamış olup ayrılık acısı bir yanda dururken biraz dinlenmeye ve kendimi rahatlatmaya da başladım. İnsanın ara sıra bu tür molalara gerçekten ihtiyacı var. Ancaaaak ne kadar özgürüm ve kafam rahat desem de akşam eve gidince odasına girip, kokusunu içime çekiyorum ya, işte o zaman gözlerimin dolmasına engel olamıyorum... Ne diyelim ara sıra kısa ayrılıklar iyi ama Allah kimseyi yavrusundan ayırmasın. İyi tatiller...


6 | FAMILY HUG


FAMILY HUG | 7


8 | FAMILY HUG

'CUTIES AND PALS' OKUL ÇANTALARI SONUNDA TÜRKİYE'DE!

Okul alışverişinin en vazgeçilmez, seçimi en zor ve bir o kadar da en zevkli parçası okul çantası konsepti bu sezon sıradış ile çocukların aklını başından alacak. Birçok sevilen hayvan şekline bürünmüş bu parlak çantaların herbirinin bir ismi, b var. Çocuklar Arı Cazbi, Uğurböceği Polka, Dinazor P-Rex, Penguen Peko, Panda Cheri, Civciv Chico, Domuz Pookie, D Pupster, Baykuş Pipi modelleri arasında seçim yapmakta zorlanacak gibi gözüküyor.

Bu iki tekerlekli çantaların parlak cilali yüzeyleri ve sert kapakları içerisindekileri koruyor; aynı zamanda dış darbelere k dayanıklılık sağlıyorlar. 32cm x 27cm x 13cm ölçülerinde ve 1 kg ağırlığında. İçerisindeki fermuarlı özel bölümleri logolu kopik çekme sapları ise oldukça sağlam.


şı bir marka bir hikayesi Dalmaçyalı

karşı da u ve teles-

FAMILY HUG | 9

Pemra Uğural

EKLE YAPIŞSIN, UZAT EĞİLSİN, HER YERDEN SARKSIN : SQUIGZ Squigz, birbirine vakumlama sistemi ile yapışan yepyeni bir plastik inşaat oyuncağı. Esneklilkleri yer çekimi ile yarış halinde. Düz ve pürüzsüz yüzeylere de yapışarak, tavanlardan sallanıyorlar, camlardan dışarı bakıyorlar. Çıkartmak mı istediniz? Çekiyorsunuz geliyor, hem de hiç iz bırakmadan. Başlangıç seti 24 parçadan, deluxe set ise 50 parçadan oluşuyor. Her parça kolaylıkla birbirine eklenebiliyor. ASTRA 2013 En İyi Çocuk Oyuncak Ödülü sahibi Squigz parçaları ile roketten arabaya, bilezikten yaratıklara kadar ne isterseniz yaratabiliyorsunuz. Yüksek kalite silikondan üretilen parçalar, 8 ayrı şekilde geliyor. Oyunun nasıl oynandığına dair hazırlanmış bu video için TIK TIK


10 | FAMILY HUG

MINECRAFT DELİSİ ÇOCUKLARA YENİ BİR UYGULAMA : ‘BLOCKSWORLD’

Lego tarzı tasarımları ve Minecraft’ın sanal dünyası birleşince ortaya çıkan bu harika oyun Blocksworld çok eğlenceli. Önce blokları bir araya getirip tamamlanması gereken görevleri yerine getiriyorsunuz. Puzzle’ı bitirdiğiniz anda kazandığınız ekstra bloklarla yaratmak istediğiniz dünyaya ait herşeyi inşa etmeye başlıyorsunuz. Roketler, uçaklar, robotlar, hayvanlar ne isterseniz…Oldukça basit bir mekanizmaya sahip oyunun 55 bölümü var, ama yaratıcılığın sonu yok. Oyun hakkında detaylı bilgiye sahip olmak isterseniz, bu neşeli videoya TIK TIK


FAMILY HUG | 11

YENİ BUGABOO CAMELEON 3RD AVENUE Bugaboo Cameleon klasik modelin tüm yeni jenerasyon özelliklerine sahip 3rd Avenue, yazın fosforlu ve canlı renklerinden sıyrılıp, sonbaharın toprak renkleri ile karşımıza çıkıyor. Basitlik, sadelik ve çok fonksiyonluluğu ilk günden beri ilke edinen Bugaboo, 3rd Avenue modelinde gri, mocha rengi ve gece mavisi renklerine ağırlık vermiş. Enfes bir gri tonu yakalayan pusetin iç döşemeleri isterseniz kemik rengi olarak da satılıyor olacak. Ayrıca asalet ve kaliteyi de birleştiren yeni Cameleon'un el tutma yeri gerçek deri. Su geçirmeyen güneşliği ve bebeğinizin her yöne her açıya hakim olmasını sağlayan pratik mekanizması kendini daha da geliştirmiş. Ürün Ekim'de satışa sunulacak ve fiyatının 1149 dolar olacağı söyleniyor. Şimdiden bekleme listesine girmiş Cameleon 3rd Avenue, söylemedi demeyin.


12 | FAMILY HUG


FAMILY HUG | 13

Hoşgeldİn Eylül, hoşgeldİn İstanbul, Hoşgeldİn eğİtİm sezonu….

O

kulların açılması deyip geçmeyin, herşey canlanır, şehir hayat bulur sonbaharda. Haftasonları çocuklarımızın gelişimi ve ruhlarının beslenmesi için başlarız arayışlara. Birçok atölye, birçok müzenin bu döneme çok hızlı bir giriş yaptığını belirtmek isterim. Yaratıcılık, eğlence ve kaliteli vakit geçirmeyi bir arada toplayan, birbirinden farklı merakları olan çocuklara çeşit çeşit olanak sunan bu etkinlikleri birlikte tanıyalım, beğendiklerimize koşarak yerimizi ayırtalım derim.


14 | FAMILY HUG

Film Animasyon Eğitimi

Hızlı Okuma Kursu

(6-12 yaş) / 7 Eylül-28 Eylül 2013 Bilgisayarın kendini ifade aracı olarak yaratıcı ve üretken kullanımına örnek bir atölye çalışması. Atölye İçeriği: * Animasyon üretimi hakkında kısa bilgilendirme * Film yapımı hakkında kısa bilgilendirme * Örnek çizgi film gösterimi * Çizgi çalışması * Çizgi film yapımı (3-4 adet kısa film üretimi)

(10-15 yaş ) / 7 Eylül-28 Eylül 2013 Fokus Akademi-Mader Eğitim' in İstanbul şubesi olarak gerçekleştirilen Hızlı Okuma Kursu 4 hafta sürelidir. Bu kurs süresince, kullanımı kolay ve son derece eğlenceli bir bilgisayar yazılımı eşliğinde çocuklara hızlı okuma becerileri kazandırılır. Bilgisayar yazılımı kurs bedeline dahildir. Dersler bireyseldir, ders saatleri talebe uygun olarak düzenlenir.

Etkinlik Süresi: 2 saat Etkinlik Bedeli: 350TL + kdv (Aylık Bedel) 100TL + kdv (Tek Ders Bedeli)

Etkinlik Bedeli: 450TL + kdv (Aylık Bedel)

Davulumdan Masallar / Ritm Atölyesi 7 Eylül-28 Eylül 2013 Yaratıcı drama ve orff etkinliği. Bir masal eşliğinde küçük bedenler kendi müziklerini yaratıyor. Son derece eğlenceli, yaratıcı bir grup etkinliği... Gruplar: 4-6 yaş (Her Cmt 14:00-15:00) 7-10 yaş (Her Cmt 15:30-16:30) Etkinlik Bedeli: 200TL + kdv (Aylık Bedel) 60TL + kdv (Tek Ders Bedeli)

Mutfak Atölyesi Çocuklar mutfağa giriyor ve kitaptan seçtikleri tarifleri uyguluyorlar.... Hazırladıklarını paylaşıp yiyorlar... Neler mi yapıyorlar? Meyvalı Dondurma, Kurabiye, Simit, Cupcake, Şekilli Çikolata vs.. Grup Bedeli: En az 3 çocuk için kişi başı 60TL + kdv Bireysel Katılım Bedeli: 100TL + kdv ( anne-baba katılımı da olabilir)


FAMILY HUG | 15

Atölye Lokomotif Dilek Demirci Resim Atölyesi / 17 Eylül-15 Ekim 2013 Ressam Dilek Demirci liderliğinde gerçekleşecek olan resim atölyesi geçen yıl olduğu gibi bu yıl da haftada bir gün Atölye Lokomotif 'te değişik yaşta çocuklara resim sanatı hakkında değerli bilgiler verirken, eğlenceli çalışmalar sunacak. .Atölyede geçen yıl 15 genç yeteneğin gerçekleştirdiği çalışmaların segilendiği Karma Resim Sergisi fotoğraflarını incelemek isterseniz siteye tık tık! Gruplar: 6-12 yaş (Salı 16:00-17:30) 2-5 yaş (Salı 14:00-15:30) Etkinlik Bedeli: 350TL + kdv (Aylık Bedel) 100TL + kdv (Tek Ders Bedeli)

Oyunlarla İngilizce

Moda Tasarım Atölyesi

Farkına Varmadan Öğrenme / ‘Self Directed Learning‘ metodu çocukların müzik ve oyunlarla eğlenerek, İngilizce öğrenmelerini amaçlar.

4 Eylül-28 Eylül 2013 Eski tişörtler, kot pantalonlar yeni tasarımlarla hayat buluyor. Çocuklar kendi giysilerini, aksesuarlarını, takılarını tasarımcı Seda Harunoğlu yönetiminde yaratıyorlar.

Gruplar: 2-5 yaş ( Her Cuma 11:00-12:00) (Şarkılar ve Oyunlar eşliğinde) 2-5 yaş ( Her Çrş 11:00-12:00) (Yaratıcı Faaliyetler eşliğinde)

Gruplar: 10-12 yaş ( Çrş 16:00-17:30) 6-9 yaş (Cmt 13:00-14:30) Etkinlik Bedeli: 220TL + kdv (Aylık Bedel) 60TL + kdv (Tek Ders Bedeli)

6-9 yaş ( Her Pazar 11:00-12:30) (Oyunlar ve Yaratıcı Faaliyetler eşliğinde) Etkinlik Bedeli: 200TL + kdv (Aylık Bedel) 60TL + kdv (Tek Ders Bedeli)

Yaratıcı Tasarım Atölyesi 7 Eylül-28 Eylül 2013 Çocukların sınırların dışında ve farklı düşünme yeteneklerini destekleyen, çocuklarda yaratıcılığı korumayı hedefleyen bir çalışma. Bu atölyede kil çalışması, papeir mache (kağıt oyuncak), kutu tasarımı, atık malzemelerden oyuncak üretimine dek pek çok tasarımı bulabilirsiniz. Gruplar: 8-12 yaş ( Her Cmt 11:00-12:30) 4-7 yaş (Her Pazar 13:00-14:30) Etkinlik Bedeli: 220TL + kdv (Aylık Bedel) 60TL + kdv (Tek Ders Bedeli)


16 | FAMILY HUG

İstanbul Oyuncak Müzesi Dedio Yaratıcı Eller Atölyesi 'Oyuncak Ev Tasarım Atölyesi' Dedio Yaratıcı Eller Atölyesi ile evlerininin duvarlarını, çatısını, pencerelerini, kapısını çocuklar ahşap ve diğer malzemeleri kullanarak kendi elleri ile yapacaklar. Çalışma sonrası kullanılabilecek bu oyuncak ev, araba, bebek, tren ve hayvanlar çocuk oyunlarının baş köşesinde duracak. Aile ve çocukların birlikte çalışabileceği ve yaratacağı keyif dolu çalışma için rezervasyon gereklidir. Eğitmen: Deniz Doğruöz-Didem Doğruöz Tarih: 1 Eylül Pazar Saat:11:00-13:30 Yaş Grubu : 3-6 yaş (aile ile) 7-12 yaş (aile ile/kendi başına) Atölye Ücreti: 45 TL (Müze giriş ücreti dahildir.)

Renklerin Suda Oyunu Ebru Atölyesi 7’den 70 ‘e herkesin katılabileceği “Renklerin Suda Oyunu” adlı atölye çalışmasında, Ebru sanatının temelini öğrenecek; renklerin su üzerindeki izleri ile düşlerinizi serbest bırakacak ve farklı bir dünyanın kapılarını aralayacaksınız. Eğitmen: Belgin Füruzan Kırıcı Tarih : 7 Eylül Cumartesi Saat: 11:00-14:00 Yaş: 7 yaş ve üzeri Atölye Ücreti :Bir adet ebru yapımı 10 TL’dir.

“Oyuncak Atım” Atölye Çalışması Bu çalışmada ebeveynlerle beraber keçeden oyuncak atları önce çizecek, yapıştıracak ve dikecek çocuklarınız. Sonra da düşlerindeki atın üstlerine binip oyuncak müzesinin kış bahçesinde turlayacaklar. Eğitmen :Belgin Füruzan Kırıcı Tarih : 8 Eylül Pazar Saat: 11:00-12:30 Yaş Grubu : 4-6 yaş (aile ile) 7-12 yaş (aile ile/kendi başına) Atölye Ücreti: 30 TL’dir( Müze giriş ücreti dahildir).


FAMILY HUG | 17

Sakıp Sabancı Müzesi S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, çocukları Ağustos ayında da sanat ve eğlence dolu SSM Çocuk Atölyeleri’ne davet ediyor. “Tatil Hikayem Yelpazemde” ve “Hat Sanatından Çizgi Filmler” atölyelerinde çocuklar, kendi yelpazelerini yapıp, özgün çizgi filmlere imza atıyor. “Tatil Hikayem Yelpazemde” atölyesinde çocuklar, tatil hikayelerini resmettikleri kağıtlardan rengarenk yelpazeler yaparak aksesuar olarak kullanabiliyor. “Hat Sanatından Çizgi Filmler” atölyesinde ise çocuklar, animasyon tekniklerini öğrenip, harfleri hareket ettirerek yazılara hayat veriyor. Çocuklar, atölyede kendi yazdıkları senaryoya uygun animasyon filmleri üretiyor. Tüm çalışmalarını hat sanatının inceliklerinden faydalanarak yapacak minikler, eğlence ve sanat dolu zaman geçirebiliyor. Tatil Hikayem Yelpazemde Program Yaş grubu Tarih Saat 7 – 8 Yaş Arası 23 Ağustos Cuma 14.00 5 – 6 Yaş Arası 24 Ağustos Cumartesi 11.00 5 – 6 Yaş Arası 24 Ağustos Cumartesi 14.00 Hat Sanatından Çizgi Filmler Program Yaş grubu Tarih Saat 9 – 12 Yaş Arası 23 Ağustos Cuma 11.00 9 – 12 Yaş Arası 24 Ağustos Cumartesi 14.00 9 – 12 Yaş Arası 24 Ağustos Cumartesi 11.00


18 | FAMILY HUG


FAMILY HUG | 19

HANGİ BENLER TEHLİKE SİNYALİ VERİYOR?


20 | FAMILY HUG

Güneş ışınları benlerİn kansere dönüşebİlme rİskİnİ artırır.

Yazın belki de en sıcak günlerini yaşıyoruz. Çoğumuz denizin, güneşin tadını çıkarıyoruz. Peki güneş herkes için yararlı mı? Özellikle de vücudunda pek çok sayıda beni olanlar güneşe karşı çok dikkatli olmalılar. Liv Hospital Dermatoloji Uzmanı Dr. Ahmet Günay “Hemen herkesin vücudunda ben vardır. Özellikle yaz aylarında güneş nedeniyle bedenimizdeki benlerin sayısı artıyor. Aslında sağlık için zararları olmayan benler renk ve şekil değiştiriyorsa tehlike sinyalleri çalıyor demektir. Bazı ben tipleri zamanla deri kanserine dönüşebiliyor. Bu yüzden benleri düzenli olarak takip etmek çok önemlidir” diyor…

‘Ben’i ciddiye alın Güneşin ultraviyole ışınları, A ve D vitaminlerini açığa çıkardığından özelikle çocukların kemik gelişimi için gereklidir. Ayrıca sedef hastalığı, egzama ve akne tedavisi için de güneş faydalıdır. Ancak artık güneşin zararları, yararlarından çok daha fazla görülüyor. Yerleştikleri tabakalara göre Bazo Cellular veya Spino Cellular diye adlandırılan iki cilt kanseri tipi, yüzde 90 oranında güneşe fazla maruz kalanlarda görülüyor. Belki de bu yüzden en çok balıkçı ve çiftçilerde görülüyor. Yuvarlak, zeminleri kabarık ve iyileşmeyen yaralar seklinde kendini gösteren bu tür kanser tiplerinde erken tanı ve tedavi hayat kurtarıcı olabilir. Bir de yine güneşin tetiklediği, genelde koyu renk benler üzerinden gelişebilen Malign Melanom adını verilen kanser türü vücudun en hızlı yayılan kanserleri arasındadır. Genellikle güneşin tetiklemesiyle ortaya çıkan bu cilt kanseri türünde yine cerrahi tedavi ve kemoterapi kullanılan yöntemler arasındadır. Benlerin yazın tehlikesi neden artar? Bir benin kansere dönüşebilmesi için bir travmaya uğraması gerekir. Bu travmaların başında güneş geliyor. Bu nedenle yazın kansere dönüşme riski artar. Güneş dışında avuç içi, ayak tabanı, sutyen tokası, iç çamaşırı lastiği gibi yerlere denk gelen benler sıklıkla sürtünme yada kopmalara bağlı olarak travmaya uğrar. Bu tip benlerin aldırılması gerekir. Güneş ışınları benlerin kansere dönüşebilme riskini artırır. Özellikle ani ve yüksek dozdaki güneş çok önemlidir. Özellikle yanık yapacak boyutta kızarma, soyulma gibi durumlar, deri kanserine dönüşme riskini artırır. Hücre tipini bozarak atip yaratır. Özellikle koyu renk melanin içeren benlerde daha fazla risk bulunur. Hücre yapısı bozulunca kanser riski de artar. Güneş ışınlarından özellikle ultra viyola A ışınları daha riskli ışınlardır. Ne yazık ki kullandığımız güneş koruyucular da ultra viyole B ışınlarına göre belirlenmiş faktörler yer alır. Güneş koruyucu kullanırken üzerinde “Ultra viole A ve B’den korur” yazması gerekir.


FAMILY HUG | 21

Ne yapmak gerekir? Öncelikle 11.00 ile 16.00 arası güneşe çıkmamak gerekiyor. Bu saatler dışında da dermatoloğun önerdiği güneş koruyucuları kullanılmalı. Açık renk cildi olanlar ya da ailesinde melonom öyküsü olanlar senede bir defa kontrolden geçmeli. Ayak tabanı, el ayası ve iç çamaşır lastiği ya da sutyen tokası temas eden yerlerdeki koyu renk benleri aldırılmalı. Hangi ciltler tehlike altındadır? •

Koyu renk beni olanlar

Ailesinde melonom öyküsü olanlar

Yoğun şekilde güneşe maruz kalanlar

Geçirilmiş güneş yanığı öyküsü olanlar

Açık tenliler Tanı nasıl konuluyor? Çıplak gözle ya da dermatoskop isimli cihazla muayene yapılır. Sonra da benin çıkartılmasına ya da biyopsi alınıp alınmaması gerektiğine karar verilir. Risk faktörü saptanır. Risk olsa da benin erken dönemde çıkartılması hastalığın tedavisi için yeterlidir. Bu belirtiler varsa hemen doktora! •

Ben aniden büyüdüyse

• Konturları düzensizleştiyse, şekli bozulduysa • Rengi kuzguni siyah yani koyu siyaha döndüyse • Subjektif belirtiler eşlik ediyorsa (Yanma, kaşınma, ağrı)


Ş 22 | FAMILY HUG

ŞEKERİN PEK DE TATLI OLMAYAN HİKAYESİ

Bu ay aslında çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir eğitmenim ile yapmış olduğum güzel bir röportajı paylaşacaktım. Ancak geçtiğimiz hafta uzun süre görmemiş olduğum bir dostumla karşılaşıp etmiş olduğumuz sohbetin etkisinde kalarak biraz da, ‘şeker’ üzerine yapmış olduğum araştırmamı, topladığım bilgileri paylaşmak istedim sizlerle.

B

u yazının hikayesi aslında Ama resmen aydınlanmış gibiyim ve kendimi şöyle gelişti. Uzun süre sonra çok iyi hissediyorum. karşılaşmanın verdiği heyecan, hayatlarımızda olan biteni anlatma hevesi ile hemen bir yerde oturup sohbet etmemiz gerektiğini farketYeme tik Ela’yla. En keyif alabileceğimiz alışkanlıklarımı mekanı, zevkle sohbet tamemen edebileceğimiz masayı seçtik. değİştİrdİm Siparişlerimizi verdik. İki sade türk kahvesi söyledik. Üniversiteden mezun olduktan sonra görüşememiştik, böyle yüz yüze oturup sohbet edememiştik hiç. Çok iyi, çok sağlıklı görünüyordu. Bu düşüncelerimi onunla da paylaştığımda sevindi, Çok çalışmama rağmen eskisi gibi değilim yüzünde muzur bir ifadeyle “sırrı bul- hiç...”. Öğrencilik yıllarında herkesin olduğu dum, zor oldu ama öğrendim...” dedi. gibi sabahlamamızı gerektiren sınavlar, Doğal olarak soran gözlerle bakınca, yetiştirmemiz gereken projeler, tez o da bana anlatmaya başladı. çalışmaları ve uykusuz, kafein ve yüksek doz“Yeme alışkanlıklarımı tamemen da şeker içeren enerji içecekleri ile ayakta değiştirdim, öğrencilik yıllarımda o durmaya çalıştığımız, hani gün doğmadan kadar bilinçsiz olmama yanıyorum önce o zifiri karanlığın güzel bir maviye ama zararın neresinden dönersem dönüştüğünü izlediğimiz, gene sabahı ettik de kardır mantığı ile fazla takmama- diyerek yakındığımız pek çok uzun gecemiz ya çalışıyorum. olmuştu.

...performansı etkİlenmesİn dİye süreklİ etrafımızda atıştırmalık p ürünlerİ, İşle hazır gıdalar şekerler, çİkolatalar v


ımız

paket enmİş r,

vs.

FAMILY HUG | 23

Yorgunluk artık yaşamımızda yerini alan temel hissiyatlardan biri haline gelmişti. Tabiki bu uzun gecelerde aman kafamız çalışsın, aman uykumuz gelmesin, aman enerjimiz düşmesin, performansımız etkilenmesin diye sürekli etrafımızda atıştırmalık paket ürünleri, işlenmiş hazır gıdalar, şekerler, çikolatalar vs. Yani anlayacağınız bünyemize, sağlığımıza zararlı ne varsa onlar. Çünkü bir kere kabul etmişiz, gönülden inanmışız “aman tatlı ye gücün olsun, aman çikolata ye sınavda kafan durmasın, aman aç kalma sakın bayılırsın kızım” deyişlerine. Ah bilseydik tam tersi işliyormuş, bu sahip olduğumuz bedenimiz aslında bambaşka şeylere ihtiyaç duyarken, en son istediği şeyi yüklüyormuşuz ve yoruyormuşuz onu diye. Bardağın Dibi... Evet şekerle yoruyormuşuz aslında bedenimizi. Bunu en güzel gene şeker üzerine yazılmış bir makaleden alıntılayarak şöyle açıklayabilirim aslında. Bir bardak suya 3 yemek kaşığı kadar şeker doldurup ve karıştırdığınızı hayal edin. Çözündükten sonra, kendi haline bırakın, beş saat boyunca da hiç dokunmayın. Beş saat sonunda tekrar baktığınızda, eminim bardağın dibinde oluşmuş olan şeker kristallerini görebilmek mümkün olacaktır. İşte biz de, o enerji depolamak için içtiklerimiz ve yediklerimizle damarlarımızda böyle bir tortu biriktiriyormuşuz da haberimiz yokmuş. Ve daha küçük yaşlarda, ilkokul sıralarından beri sürdürdüğümüz bu doğru bilinen yeme alışkanlıklarımız aslında damarlarımızda nasıl bir ağırlık oluşturuyor, nasıl o genç bedenlerimizi yoruyormuş hem de gittikçe masa başı ve hareketsiz yaşam tarzına doğru hızla geçiş yaptığımız şu dönemde... Sanırım kendimizi sürekli yorgun ve enerjisiz ve sağlıksız hissediyor olmamızın sebebi buymuş.

ŞEKERE KÖLELİK! “Amerika’nın kaşifi kabul edilen Kristof Kolomb, medeniyetin ilk şeker kamışını, bir kaç yüzyıl sonrasında tesadüfen gerçekleşmemiş olan kölelerin isyanına şahitlik edecek olan İspanya’ya, Hispaniola’ya ekti. On yıl içinde yerli halkı ya savaşla ya da köleleştirilerek elimine edilen, yüksek tepelerindeki yağmur ormanları yok edilen Jamaika ve Küba da şeker kamışı yetiştirilmesi ve şeker üretilmesi için sömürgeleştirildi. Ve Portekiz en iyi sistemi kurarak, Brezilya’yı kolonileştirerek 100,000’den fazla kölenin tonlarca şekerin üretiminde kullandı”. “Daha fazla şeker ürettikçe, pahası da düşüş gösterdi. Değeri düştükçe de, gösterilen rağbet arttı. Ekonomistler buna ‘erdemli döngü’ diyorlardı. Tabiki eğer bu denklemin doğru tarafında duruyorsanız kullanabileceğiniz tabirlerden biri, ‘erdemli döngü’ ?! “.


24 | FAMILY HUG

Bir başka sömürü hikayesi de İngilizlerden. “İngilizlerin şeker üretimi için kullandıkları ilk ada Barbados. 14 Mayıs 1625’te İngiliz kaptan adayı keşfettikten çok geçmeden sonra ada, öğütücü değirmenlerle, ekim evleriyle, gecekondularla dolduruldu. Diğer kullanılan adalarda olduğu gibi ilk yıllarda tütün ve pamuk yetiştirilse de, zamanla yerlerini şeker kamışı üretimine bıraktılar. Bir yüzyıl içinde de bütün verimli topraklar tamamen tüketilmiş oldu.”

Suçlu Kİm? “Bir Afrikalı için, bu adalarda yaşam tam bir cehennem gibiydi. Bu süreçte milyonlarca insan bu tarlalarda, evleri basılarak veya kaçmaya çalışırken öldüler”. Sugar: A Bittersweet History yazarı Elizabeth Abbott bu adalarda çalışırken elini ve kolunu kaybetmiş bir kölenin sakatlanma hikayesine yer vermiş. Sistem şu şekilde işliyormuş. Şeker değirmenlerinde çalışırken eğer parmakları değirmen taşına sıkışırsa elleri, kaçmaya çalışan olursa da bacakları kesiliyormuş. Bu iki talihsiz olayı da yaşayarak elini ve bacağını kaybettiğini anlatıyor, yıllar önce bir nevi köle kampı olan şeker kamışı üretiminde çalışmaya mahkum olan bu kişi. Benim kanımı donduran söylemiş olduğu şu cümlesi oldu: “Avrupa’da şeker yemek işte sadece bu fiyata”.

Colorado Denver Üniversitesi’nden Nefrolog Richard Johnson şöyle diyor: “Ne zaman bir hastalık üzerinde çalışıyor olsam ve temel sebebi için bir yol izlemeye çalışsam, o yol beni şekere götürüyor”. Ve bizim de kendimize sormamız gereken soruları soruyor. “Neden dünya genelindeki yetişkinlerin üçte biri yüksek kan basıncına sahip, 1900’lerde bu oran %5 iken? Neden 1980’lerde diyabetli hasta sayısı 153 milyonken, şuanda 347 milyona yaklaşmakta bu sayı? Neden her geçen gün obez olan kişi sayısı artış gösteriyor? Şeker ! İnanıyoruz ki, temel sebebi olarak öne süremesek de, baş suçlulardan bir tanesi ”. İşte şimdiye kadar doğru kabul edilen ama yanlış olan bulgulardan bahsedeceğim. Şimdiye kadar pek çok deney yapıldı hayvanlar ve insanlar üzerinde.


FAMILY HUG | 25

Bunlardan biri de beslenme uzmanı John Yudkin’in, beslenmesinde yüksek dozda şeker tüketiminden dolayı yüksek seviyede yağ ve insülin gözlemlediği insanlar ve hayvanlar üzerindeki araştırmasıydı. Bulgularına göre kalp krizi riskine ve diyabet hastalığına davetiye çıkaran temel sebep işte bu şekilde yüksek dozda şeker tüketimiydi. Ama Yudkin’in bu mesajı, yükseliş gösteren obezitenin, kalp krizi vakalarının sebebini çok fazla doymuş yağ tüketimiyle oluşan dengesiz kolesterol seviyelerine bağlayan bir grup bilim adamı tarafından bastırıldı. Sonuç olarak, gene yapılan analizler sonucunda görülmekte ki, beslenme düzeninde çok düşük oranda yağ tüketimi olsa da, toplum genelinde 20 yıl öncesine göre çok daha fazla obezite vakasıyla karşı karşıyayız. Yani temel sebep aslında yağ değildir çıkarımında bulunabiliriz rahatlıkla. Biraz daha kullandığımız sofra şekerini, meyve şekerlerini tanıyalım. Neden bu kadar zararlılar, neden vücudumuzda bu kadar çok dengesizliğe sebep oluyorlar? Glikoz ve fruktoz...İkisi de karbonhidratlar, yani ‘şeker’ grubunda yer almaktadırlar. Aralarındaki fark ise bizim metabolizmamızda bulundukları bölgelerdir. “Glikoz vücudumuzdaki tüm hücreler tarafından metabolize olup kullanılırken, fruktoz sadece ve sadece karaciğerimiz tarafından işlenir. Yani eğer çok fazla kolayca sindirilebilecek grubunda olan fruktoz şekerinden tüketirsek (meşrubatlar, şekerlemeler, alkol...) karaciğerimiz bu fruktozu yıkar ve onun yerine trigliserid adı verilen yağları üretir. Bu üretilen yağların bir kısmı karaciğerde kalır. Karaciğerimizin uzun süre bu yağlara maruz kalması karaciğer yağlanmasına ve karaciğerin işlevini yitirmesine sebep olur. Üretilen trigliseritlerin diğer kısmı da kana karışır. Bu da zamanla, kan basıncının artmasına, dokuların insüline daha dirençli hale gelmesine yol açar. İnsülin direncinin oluşması, pankreasımızın devreye sokar ve daha fazla insülin üretir bu direnci kırmak ve dengesizliği ortadan kaldırmak için. İşte bu metabolik sendrom, özellikle bel çevresinin genişlemesiyle başlayan obeziteyle karakterize edilir. Yüksek kan basıncı ve diğer metabolik değişimler eğer önlem alınmamaya devam edilirse yüksek riks taşıyan kalp krizlerine, tip 2 diyabete dönüşebilir”. Bir diğer tabirle biz her ne kadar şeker tükettiğimizde, günlük ihtiyacımız olan enerjiyi metabolizmamıza verdiğimizi düşünsek de, durum düşündüğümüz gibi değil. Gerçekçi olmak gerekirse, şeker bize kalori sağlıyor , doğru, ancak bizim beslenmemize yarar sağlayacak cinsten kalori değil. Yani boş kaloriden başka hiç bir şey değil de demek doğru olmaz, çünkü bunun yanında toksik. Kaliforniya Üniversitesi’nden endokrinolojist Robert Lustig şekerin toksik olmasından dolayı şöyle bir ifade kullanıyor: “Şeker başlı başına yüksek dozlarda kullanıldığında zehirdir”.


26 | FAMILY HUG Neden şişmanlıyoruz, neden her geçen gün obez ve şişman birey sayısı artış gösteriyor? Bu soruya bilim adamlarının araştırmaları doğrultusunda getirdiği açıklama oldukça mantıklı. Çok fazla yiyoruz ancak çok az hareket ediyoruz. Yani aldığımız kalori ile yaktığımız arasında belirgin bir fark var. Ancak çok yiyip az egzersiz yapmamızın sebebi aslında sahip olduğumuz yavaş, hareketsizliğe odaklı yaşam tarzımız değil, bağımlı olduğumuz şeker. Yani aslında şeker sadece kilo almamıza sebep olmuyor, aynı zamanda enerjimizi de bizden çalıyor ve akşam işten eve döndüğümüzde televizyonumuzun karşısındaki koltuktan kalkamaz hale gelmemize sebep oluyor. Televizyon izliyor olmamızın sebebi, televizyonda çok iyi, çok eğlendirici, çok faydalı programlar izlediğimizden dolayı mı? Hayır ! Bunun sebebi, gün içinde tüketmiş olduğumuz şekerin sahip olduğumuz enerjimizi çalmasından dolayı hareket edecek, egzersiz yapacak enerjimizin olmaması.

Evet, aslında çözüm çok kolay. Bu kadar fazla şeker tüketmeyi durduracağız. Şeker tüketimini kesen pek çok kişi, maruz kaldığı, yaşam standardını olumsuz yönde etkileyen zararlı etkilerden kurtuldu. Bir örneği de işte bizzat karşımda duran arkadaşım Ela’ydı. Ben, bu farkı deneyimlemiş bir arkadaşımın hikayesinden yola çıkarak, hayatımızın fazlasıyla merkezinde bulunan ‘şeker’ ‘in, neden bu kadar merkezinde; ne zaman, nasıl başladı, olaylar nasıl gelişti de bu kadar karşı konulamaz hale gelecek kadar içimize girmeyi başarmış olduğunu araştırıp, anlatabilmeye çalıştım. Eminim aramızda şekerin aldatmacasına kanmış olan pek çok kişi var, ben de bu aldatmacanın kurbanlarından biriydim, çünkü öğretilen buydu bize. İşte yazımın başında bahsettiğim çok sevgili Ela arkadaşımın dediği gibi “zararın neresinden dönersem kardır” dememizden başka bir çıkış yolumuz yok. Zamanı geri alabilmek mümkün değil hoş . En azından artık gerçeği biliyor, vücudumuzun düşmanını tanıyoruz. O zaman hiç şüphem yok ki, bunu yenmek ve üstesinden gelmek çok daha kolay olacaktır. Olur da gene farklı insanların bizzat şeker bağımlılığı olup, bundan kurtulduktan sonra düşüncelerini, hissettiklerini, nasıl bir yaşam kalitesi olduğunu paylaşanların hikayelerini okumak ve incelemek isterseniz internetten pek çoğuna ulaşabilirsiniz. Şekersiz, bol enerji dolu bir ay geçirmeniz dileğiyle...

Melis Durası m.durasi@gmail.com


FAMILY HUG | 27


28 | FAMILY HUG Ayşegül İŞLEKELLER BOZCA aysegul@aysegulislekeller.com

şimdi

okullu olduk

Eylül sayımızla tekrar Merhabalar, Okulların açılmasına birkaç gün kaldı. Son günlerde en çok konuştuğumuz konu “Çocuğum hangi okula gitmeli?. Okulların açılmasına birkaç gün kaldı. Son günlerde en çok konuştuğumuz konu “Çocuğum hangi okula gitmeli?. Okula başlamak yepyeni bir başlangıç... Büyük heyecanlarla başlayan bu sürecin kabusa dönüşmemesi için biz anne-babalar dikkatli olmalıyız. Hepimiz için en önemli seçimlerden biri olan anaokulu ve ilkokul seçimidir. Kendi çocukluğumuza baktığımızda ailelerimiz için çok da zor olmayan bu seçim, son yıllarda aileler için büyük bir strese dönüşmekte. Eş dost akrabanın konuyla ilgili bilgilerini sizinle paylaşarak kafanızı karıştırması, seçeneklerin çokluğu, alacağınız kararın çocuğunuzun hayatını etkileyecek olması tüm ebeveynleri telaşlandırıyor. Farklı bir birey adına karar almak ve sonucunu ancak yıllar sonra görebilecek olmak da cabası. Telaş, kafa karışıklığını bir çok soru da birbirini kovalıyor. Bensiz nasıl yapacak?, Öğretmeni benim gibi bakabilecek mi? Yeterince güvenli mi?, Okulu eve yakın mı olmalı? Aynı okulda devam etmeli mi? Sorun yaşadığında ne yapacak. Peki bu önemli karar alınırken neler yapılmalı? Sorularla aklınızı karıştırmak yerine bizlerin danışanlarımıza uyguladığımız küçük bir çalışmayı birlikte yapalım.

Okul seçimini üç temel süreçle çözmeye çalışalım. Sakin bir Liste •Öncelikle sakin olmalıyız. Çocuklarımız bizlerin duygu ve düşüncelerini çoğu zaman hissediyor. Gergin anne-baba ile seçilen okul, çocuklarımızın okula bakışını da olumsuz etkileyebilir. •Okulu kendimiz için değil, çocuğumuz için seçiyoruz. Çocuğunuzun ihtiyaçları neler? Çocuğunuzun ilgi alanları, yetenekleri ve özellikleri neler? Bu soruların gerçekçi yanıtlarıyla oluşturulmuş bir liste hazırlayabiliriz. •Hepimiz çocuklarımız için her şeyi yapmaya hazırız. En güzeli çocuklarımız için istiyoruz. Alacağımız karar çocuğumuzu ve ailemizi etkileyecek. Onun sadece okul yaşamını değil, ailemizin yaşam standartlarını da gözden geçirmeliyiz. Bizim çocuğumuza sunabileceğimiz imkanlar neler? Okul seçiminde hayal kırıklığına uğramamak için elimizde imkanlarımızı gerçekçi bir şekilde masaya yatırmalıyız. •Okuldan beklentilerimiz neler? Çoğu ebeveynden mutlu olması ve eğlenerek öğrenmesi cevabını alıyorum. Kesinlikle önemli kriterler fakat somut olarak neler bekliyoruz? Beklentilerimizi içeren gerçekçi bir liste oluşturmak karşılaştırma yapma konusunda bize yardımcı olacaktır.

Cevap Bekleyen Sorularımız Çocuğumuzun ihtiyaçlarını, yeteneklerini, bizim imkanlarımızı ve beklentilerimizi netleştirdik. Bu listeler ışığında sorular oluşturmalıyız. Seçimi yaparken ve sonrasında farkında olmasak da kendimize sıklıkla soracağımız soru; Neden bu okulu seçiyoruz? ya da neden bu okulu seçmeliyiz? olacak. Bu bölümün temelini bu soru oluşturuyor. Okul ile ilgili merak ettiğimiz sorularımızla, seçmemiz olanaklı okullar hakkında araştırma yapmaya başlayabiliriz. Okula giderek, internetten ya da o okulda deneyim yaşamış kişiler kaynak olarak kullanılabilir.


FAMILY HUG | 29

Okulda mutlu olmak için? Aşağıdaki bilgiler sorularımızı oluşturmamızda bize yol gösterebilir. •Şimdiye dek okulun yetiştirdiği öğrenciler ve bu öğrencilerin başarıları hakkında bilgi var mı? Okullar hakkında bilgiyi okullar kadar aynı okula giden öğrenci ebeveynlerine danışarak toplayabiliriz. •Okul yönetici ve öğretmenlerinin eğitimi ve kurum içindeki istikrarı da yine kurum hakkında düşüncelerimizde önemli yer tutmalıdır. Çocuğumuz bu kurum içinde yetişecek ve kurumun kültürü ona da yansıyacaktır. •Okulda zihinsel gelişim olduğu kadar duygusal, bedensel ve sosyal olarak çocukların gelişimi önemseniyor mu? Bu konularla ilgili somut olarak neler yapılmış? •Okulun eğitim içerikleri nasıl? Bu konuda bir uzmandan destek alabiliriz. Temel eğitim içerikleri nasıl veriliyor? Temel derslerin yanında okulun eğitimindeki çeşitlilik de önemlidir. Bize ne gibi farklılıklar sunuyor? Bunları hakkıyla yapabiliyor mu sadece göstermelik mi? •Öğretmenimiz kim? Okul başlamadan öğretmeninizi tanıyabilme imkanınız varsa bu sizi rahatlatabilir. Aileden sonraki öğretici

ve en yakın kişi öğretmen olacaktır. Öğretmenimizin iyi eğitim almış olmasının yanında hayata bakışı, olaylara tepkisi, güler yüzlü olması da çocuklarımızın yaşamını etkileyecektir. Yapılan bir çok araştırma okulunu seven öğrencilerin öğretmenlerinin güler yüzlü olduğu sonucuna varmıştır. Bu noktada okulun öğretmenlere sağladığı imkanların öğretmeni mutlu edebiliyor olması önemlidir. •Okulumuzun çözüm ortakları kimler? Üniversiteler, vakıflar... Eğitim içeriklerinde ve sosyal projelerde bu kurumlardan destek alıyor mu? •Okulunuzda hangi bölümler var? Bunların en önemlilerinden biri rehberlik bölümü. Rehberlik bölümünün aktiviteleri neler? İletişimi şimdiye dek nasılmış? Rehberlik bölümü çocuğumuzun okul içi ve okul dışı sorunlarında size yardımcı olabilir. •Okul eve ne kadar uzak? Ne kadar zamanını okula gitmek ya da okuldan eve gelmek için kullanacak? Yol, okul seçimini etkileyen önemli etkenlerden biri. •Okulun iletişimi nasıl? Gelecek için size güven veriyor mu? Bu iletişim sizin için yeterli mi?

Öğretmen-idare-veliöğrenci arasındaki dengeler sağlanabiliyor mu? Okulun eski velileri ile görüşebilirsiniz. Ek olarak ilk izlenimiz iletişim dengelerini gözlemleyebilmek için en iyi fırsattır. Çünkü ilk tanışmada siz tarafsızsınız. Okul uzun soluklu bir süreç ve çocuğumuzun okul yaşı ile artık yaşamımızın bir parçası. Çoğu zaman okuldaki yaşam evimizi de etkileyecek. Çocuğumuzun okulda mutlu olmasının büyük payı ise yine evde yaşadıklarına bağlı. Yoğun iş temposu, eve yorgun geldiğinizde de sorumlulukların olması ebeveynleri çocuklarına vakit ayırmakta zorluyor. Araştırmalar gösteriyor ki, ailenin çocuğun okul yaşamına gösterdiği ilgi çocuğun yaşının büyümesi, sınıfların değişmesi ile azalıyor. Anne baba ilgisinden yoksun olan çocukların da okulda başarısızlık risklerinin arttığı belirtiliyor. Okul seçimiyle biz ebeveynlerin sorumlulukları biraz daha değişecek. Şimdi daha çok destek zamanı. Daha dayanıklı olmaları için sorumluluklar verip, ihtiyacı olduğunda müdahale ediyoruz. Yanında olduğumuzu ama bir birey olduğunu ve sorumluluklarını ancak kendisinin taşıyabileceğini hissettiriyoruz.

OKUL ?

Değerlendirme Bilgilerimizi topladık. Aslında elimizde okullar ve bilgilerinin olduğu bir form var artık. Şimdi okullara bu kriterler ışığında puan vermeliyiz. 100 lük ya da 10 luk sistem içinde okulların kriterlerine puan vererek en yüksek puan alan iki okulu tekrar değerlendirebiliriz. •Okul seçme ve çocuğumuzun ihtiyaçları konusunda çocuğumuzu tanıyan önceki öğretmenine ya da bir uzmana da danışabiliriz. •Elinizdeki bilgileri karşılaştırarak size en uygun okulları değerlendirecek ve seçeceksiniz.


30 | FAMILY HUG

Çocukların fiziksel ve zihinsel açıdan tam anlamıyla gelişebilmeleri için 0-3 yaş arasında demir, protein ve zeka performansını etkileyen vitamin ve minerallerce zengin gıdaların tercih edilmeli. Şekerli gıdalarla beslenen çocuklar; İleride de tatlıya düşkün olurlar, dişleri çürür ve 2. tip diyabet, kalp rahatsızlıkları ve bazı kanser tiplerine yakalanma riski taşırlar.

Pekmezi kullanırken 80 derecenin üzerinde bir ısı ile karşılaştırmamak Bebeklerin ihtiyacı olan şeker miktarı gerekiyor. anne sütünde, formül sütlerde, meyvelerde, sebzelerde ve hatta tahıllarda bulunuyor. Ayrıca şekerli gıda tüketmelerine gerek yok.

Şekerli gıdalar karbonhidrat sağllar, sonar da glükoza dönüşür. Lolipop gibi boş şekerler yerine bir elma veya havuçtan alacağı doğal glükoz bebeğiniz için çok daha yararlıdır.

Masum şekerler Bebeğiniz ömür boyu şekerle tanışmasın demiyoruz. Bir yaşından sonra onu pestil, bal, ev yapımı reçel ve pestille tanıştırabilirsiniz. Pekmez Pekmezin içinde sayısız mineral var. Son derece besleyici. Pekmezi kullanırken 80 derecenin üzerinde bir ısı ile karşılaştırmamak gerekiyor. Yani pekmezi pişirmemek gerekiyor. Yüksek ısılarda HMF adlı bir kimyasal açığa çıkıyor, bu da bebeğiniz için iyi değil. Buna dikkat ettiğiniz sürece pekmez de son derece besleyici bir tat... Pestil İçinde şeker, pekmez ve meyve (elma, altın çilek, kuşüzümü) bulunur. İyileştirici bir özelliğe sahiptir. Jölemsi yoğunluğu ve içindeki pektin sayesinde beslenme kanalını ince bir zar halinde kaplar ve vücuttaki toksinlerin atılmasına yardımcı olur.


FAMILY HUG | 31

Bebeğinizin gelişiminde şekerin etkileri Minik gurmenizin bunlara bayılacağına emin olun!

Bal İşte size hem lezetli hem de iyileştirici, 1 yaş sonrası bebek tarifi için uygun bir tatlı daha. Bal bebeğinizin bağışıklık sisteminin gelişmesini sağlar, vücuduna güç verir ve virüsler ve hastalıklarla daha kolay baş etmesini sağlar. Yanlız dikkat! Bal yüksek alerji riski taşıyan gıdalardan biri. Bebeğinize haftada 1-2 seferden fazla vermemeli ve verdikten sonra vücudunun vereceği sinyalleri takip etmelisiniz. Bebeğinize ilk kez bal vermeden önce mutlaka doktorunuza danışın. Reçel ve marmelatlar Ev yapımı meyve reçelleri ve marmelatlar bebekler için hem sağlıklı hem de lezzetlidir. Minik gurmenizin bunlara bayılacağına emin olun! Ancak onu reçelle ilk kez tanıştıracağınız zaman dikkatli olun. Öncelikle elma, armut, kayısı gibi reçellerle başlayın. Miktarı da 2-3 çay kaşığını geçmesin. Unutmayın! Çilek, böğürtlen gibi kırmızı meyvelerin alerji riski yüksektir. Elma püresi Elma püresi şeker yerine birçok tarifte tatlandırıcı olarak kullanabileceğiniz bir besindir. Elmaları karanfil veya tarçın ekleyerek suda pişirip ezerek elde edebilir, minik gurmenizin muhallebi, kahvaltı ve tahıllarını bununla tatlandırabilirsiniz. Tatlı tarifleri içinde de kullanabilirsiniz.


32 | FAMILY HUG Nişasta bazlı şeker (NBŞ) nedir? Nişasta glükoz moleküllerinden oluşan birleşik bir şeker. Mısır nişastasının kimyasal işlemlerden geçirilmesiyle elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glükoza, ardından glükoz da fruktoza dönüştürülüyor. Yani mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerde yüksek oranda fruktoz yani meyve şekeri var. Fruktoz, tokluk hissi uyandırmıyor. Pancar şekerinin yerini almaya çalışan mısır şurubu insan sağlığına olan etkisi araştırılıyor. Kronik hastalıklara ve kansere yol açtığı ile ilgili araştırmalar mevcut. Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı ama daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da gıda üreticileri için daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. Mısır şurubunun içinde yüzde 90’lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunuyor. Şeker pancarından elde edilen sakkaroz (çay şekeri) ise yarı yarıya fruktoz ve glükoz içeriyor. Sakkaroz: 100 birim, glükoz 74 birim, fruktoz ise 173 birim tatlılığa sahip. Nişasta bazlı şeker ihtiva eden ürünler NBŞ bazı AB ülkelerinde yasaklanmasına rağmen Türkiye'de market raflarında gördüğünüz hemen her üründe yüksek oranda bulunuyor. Yalnızca tat verici olarak değil, nemi çekme özelliği ve gıdaların raf ömrünü uzatmak amacıyla da kullanılıyor. Alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, tat verici olarak meyve suyu sanayiinde, tadı artırma ve fermante edilebilirlik için de çikolata şekerleme, tatlılar, bisküvi, unlu mamuller sanayiinde kullanılıyor. Süt ürünleri, ketçap, mayonez, hazır çorba gibi işlenmiş gıdalarda ve meyve sebze ürünlerinin salamurasında da kullanılıyor. Oysa bilim adamlarına göre fruktoz masum bir şeker cinsi değil. Kilo almaya, insülin direncini tetikleyerek şeker hastalığına yol açabiliyor. Bu nedenle marketten aldığınız her ürünün içinde şeker cinsinin ne olduğunu inceleyin. Bazı ürün paketlerinde mısır şurubuna “nişasta bazlı sıvı şeker” adı veriliyor; kısaca “NBSŞ” dendiği de oluyor. ABD’de HFCS olarak isimlendiriliyor. Ancak çoğunlukla etiketlerin üzerinde ne kadar fruktoz kullanıldığı belirtilmiyor. Özellikle minik gurmenize yedirdiğiniz her gıdada buna dikkat edin. Onu ıvır zıvır gıdalardan uzak tutun. Mümkün olduğunca evinizde hazırladığınız yiyecekleri verin.


FAMILY HUG | 33 Nişasta bazlı şekerin sağlığa zararları Tokluk hissi vermeyen, kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şekerin bilinen ve tartışmasız kabul edilen en önemli etkisi, beyinde tokluk hissini uyarmıyor olması. Tıp otoriteleri, fruktozlu gıda ürünlerinin şişmanlatıcı etkisi üzerinde hemfikir. Bağımsız bilim adamları, fruktozun obeziteye ve metabolik sendroma yol açtığını ileri sürüyor. Glükoz, vücudun tüm hücrelerinde kullanılırken fruktoz sadece karaciğer için gerekli ve bu miktar 15 gram kadar. Fazlası, ürik asit düzeyini yükseltiyor, obezliğe, karaciğerde ve diğer iç organlarda yağlanmaya ve devamında pankreas kanseri, kalp hastalıklarına, diş çürümesi, depresyon, böbrek, gut, tansiyon, migren, varis gibi hastalıklara yol açıyor. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla; siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da gitgide artıyor. Taşsız safra kesesi iltihabı, akut pankreatit tablolarında da artış var.

www.gurmebebek.com’dan Hurmalı toplar (Yalancı Truffle) 12 ayıklanmış hurma 1 bardak süt 1 çorba kaşığı tam buğday ya da çavdar unu 1 çorba kaşığı kakao Öğütülmüş antep fıstığı, hindistan cevizi veya öğütülmüş ceviz Tereyağı Hurmaları süt ile rondoda püre haline getirin. Un, tereyağı ve kakaoyu ekleyip, kısık ateşte yoğun bir kıvama gelene kadar pişirin. Soğuyunca minik toplar haline getirin. Topları öğütülmüş antep fıstığına, cevize ya da hindistan cevizine bulayın. Çocuk ve bebeklere uygun kolay tatlı tarifleri için:

www.gurmebebek.com


34 | FAMILY HUG

Tuğçe Acaröz Oğuz Çocuk büyütmenin zorlukları ve lezzetleri ile zenginleşen yaşamlarımızda öğrenme ve deneyimleme sürecimiz hızla devam ediyor. Benim hikayem ‘’’Öykü’’ ve burada ondan yola çıkarak bazı deneyimlerimi biraz anne biraz çocuk gelişlimi uzmanı rolleriyle paylaşacağım. Kızım birkaç gün içinde ilk yaşını tamamlayacak ve yaklaşık 10 aylıktan beri emekleme ile başlayan hareketlenme maceramız yürümeyle tamamlanmak üzere. Neler yaptık ve yapmadık? - İlk emekleme denemelerine geçiş süreci sizin cesaretlendirmenize göre hızlanacaktır. Zarar görmesini istemeyiz elbette ancak aşırı korumacı tavırlar onun girişimlerini engelleyebilir. Bu nedenle biz oldukça özgür bırakmaya gayret ettik. - Sürünme aşamasında evin zeminine sereceğiniz güvenli ve fazla kaymayan bir örtü ve bebeğinizin sevdiği oyuncakları koyup yerde zaman geçirmesini sağlayabilirsiniz. Halı üstüne serdiğimiz bir çarşaf ve ardından oyun halısı bizim için yeterli oldu. - Emekleme denemeleri esnasında yüzünü yere vurmasından, dengesini kaybedip düşmesinden endişe edebilirsiniz ancak büyük ihtimalle biraz canı yanacak. Canının yanmasını en aza indirmek için yapacağınız tek şey hep yakınında ve atik davranmanızdır. Biz etrafta ona zarar verebilecek nesneleri kaldırarak ve gözümüzü kulağımızı dört açarak şimdiye dek ufak tefek vuruklarla kurtulduk. - Emeklemeden sonraki ilk aşama genelde bulduğu bir kenara tutunma ve ayağa kalkma denemeleri olacaktır. Tutunduğu yerlerde geri düşme ihtimaline karşı etrafını bir süre minderlerle koruma altına aldık ama Öykü’ye hiç dokunmamaya çalıştık.

- Ufak tefek düşmeler ve vurmalar sırasında mümkün olduğu kadar tepki vermemeye çalışmak önemlidir. Çünkü hiç sesiniz çıkmasa bile bebeğinizin direkt size bakacağını ve beden dilinizi hatta bakışınızı bile deşifre edeceğinden emin olabilirsiniz. - Ayakkabı seçimi bu devrede bizi düşündüren bir unsur oldu. Her zaman bilinen şekilde altı sert, çok iyi kalite pek çok ayakkabı aldık ancak bizim bebeğimizin ayağı minik olduğu için hiç birini giydiremedik. Ardından doktorumuzla bu konuyu paylaştığımızda ise bildiğimizin tam tersini tavsiye etti. Evin içinde çıplak ayakla ya da altı kaydırmaz olan çorapla yürümesi gerektiğini, kendi bedenini ve zemindeki ağırlığını hissetmesinin önemli olduğunu söyledi. Ve şimdi Öykü çoğunlukla çıplak ayakla geziyor ve dışarı çıkarken altı yumuşak ve bileği saran ayakkabıları tercih ediyoruz.


FAMILY HUG | 35

- Hoppala ya da yürüteç kullanmadık ve bundan pişman olmadım. Ancak kullanıp memnun kalanlar da var. Ben doğal sürece müdahale etmemeyi tercih ettim ama zaten Öykü de fazla özgürlükçü bir bebek olduğundan bu tip araçlarla iyi geçinemezdi diye tahmin ediyorum. - Emeklemekten bıktığı ancak yürümeyi de başaramadığı sancılı bir süreç daha var ( Biz tam da oradayız) Önce çift el tutulmasını istedi şimdi de tek el tutularak gitmek istiyor ve bu durum onu biraz kızdırıyor. Gelişim dönemi özelliklerine göre bu dönemin süresi yine bebeğe ve ailenin tavrına değişiklik gösteriyor. Bel ve sırt ağrılarının kronik olmaması için uzun sürmemesini diliyorum.

İLK ADIMLARIN BAŞLANGICI Emekleme denelemeri nasıl başlar? Ufak tefek düşmeler ve vurmalar için nasıl önlem almalı? Yürüme aşamasında evin zeminine ne sermeli?

- Şimdi ilk adımlarda inatlar, tek başına gitmeler, peşinden koşunca daha hızlı ve tehlikeli biçimde yürümeler ve epey düşmeli denge bulma denemeleriyle dolu bir macera bizi bekliyor. İlk adımlar Öykü’nün fiziksel olarak artık bana bağımlı olmadan yaşayabileceği bir aşama olacak ve ben özgürlüğünü kazanacağı bu ilk ana şahit olmak için çok heyecanlıyım.

Tuğçe Acaröz Oğuz Çocuk Gelişimi Uzmanı


36 | FAMILY HUG

Çocuğunuzu koçu olun!


FAMILY HUG | 37

un

Koçluk son dönemde fazlaca duyduğumuz bir kavram. Aslında dünyada bilinen eski bir meslek; sevindiricidir ki geçtiğimiz ay Resmi Gazete’de mesleki standartları yayınlanarak Türkiye’de de bir meslek olarak tanındı.


38 | FAMILY HUG Koçluk; kişinin potansiyelini en yüksek düzeyde kullanmasını sağlamayı amaçlayan bir süreçtir. Ben de anne baba koçu olarak; ebeveynlerin aile hayatlarını gözden geçirmelerine, çocuklarıyla ilişkilerini ve ebeveynlik rollerini istedikleri en iyi şekilde yerine getirebilmelerine destek olmaya çalışıyorum. Anne babalara koçluk desteği verirken aslında diğer taraftan anne babaların çocuklarına koçluk yapmaya başladıklarını da gözlemliyorum. Hele ki uzun bir dönem beraber çalışmışsak; anne baba koçluk sürecini anlamış ve benimsemişse; tecrübesini çocuğuna aktarmaya başlıyor. İşte ben de bu yazımda aile hayatına bir de bu noktadan bakıp çocuklara koçluk yapmak ne demek irdelemek istiyorum. Öncelikle; şunu iyi anlamak lazım. Koçluk bir yaklaşımdır. Elbette profesyonel bir koç değilsiniz ama çocuğunuza yaklaşırken onunla ilişkinizi yönetirken “koçluk” beceri ve yetkinliklerini kullanabilirsiniz. Hangi yaşta olursa olsun bu duruşu sergileyebilirsiniz. Diğer taraftan, bebeklikten ergenliğe doğru giderken çocuklara karşı anne babalık tutum ve davranışları da değişeceğine göre; onlar

Her anne baba çocuğunu çok iyi tanımalı. Her şeyiyle.. Karakteri, güçlü yanları, zorlandığı alanları, tepkileri...Çocuğunu tanıdığından daha fazla kendini ve eşini tanımalı. Eşiyle iyi bir takım olmalı. Aile kuralları olmalı. Ailede neler evet, neler hayır. Hangi değerler yaşanıyor. Ailenin fertleri neyi temsil ediyor... Çocuklar çok hızlı büyüdüğüne göre, anne baba çocuğunun gelişim döneminin ve bu dönemin özelliklerinin de farkında olmalı.Tanıdığını düşündüğü çocuğu bir süre sonra “çok değişti” olmamalı...”büyüyor normal” diyebilmeli...Bu hızlı değişimi yönetebilecek bilgisi, araçları ve yetkinleri olmalı. Kurallarını, disiplin anlayışını esnek tutabilmeli ve gelişime paralel değiştirebilmeli.

Tüm bunların üstüne koçluk becerilerini eklemeli. Bu aynı yap boz parçaları gibi, koçluğun tek başına bir anlamı olmuyor ancak genel resimle birleştiğinde bir anlam ifade ediyor. Koçun temel görevi önce farkındalık sonra da bu farkındalıkla ilgili sorumluluğu yaratmaktır. Anne babalar olarak aynı görevi çocuklarınız için üstlenmelisiniz; yani onun herhangi bir konu ile ilgili gerçekleri fark etmesi ve anlamasını; sonrasında ise bu çerçevede adım atmak için sorumluluk almasını hedeflemelisiniz. En basiti; okul- ödev konularını ele alalım. Siz ne kadar çok okul önemli, şöyle çalış böyle yap deseniz, ödevlerini yapman lazım diye uyarsanız da onun üzerinde yarattığınız etki “annem babam istemediğim şeyleri yapmamı istiyor” olur. Söyleniyor olursunuz. Kızıyor olursunuz... Hatta çatışırsınız...Oysa onun tüm bunların gerçek sebebini fark etmesi, içtenlikle anlaması

ve yapması gerekeni idrakı işi temelden değiştirir! Peki nasıl yapacağız bunu? Çok kolay değil; bir anda olmaz. Sabırla, yavaş yavaş... İyi bir koç olmak için en temel yetkinlik iyi bir dinleyici olmak!


FAMILY HUG | 39

onu dinleyebiliyor musunuz? Gözlerinin içine bakarak susup karşısında oturabiliyor musunuz? Onun sadece sözlerini mi dinliyorsunuz yoksa söylemedikleri ve satır aralarını da fark ediyor musunuz? Beden dilini anlıyor musunuz? İç dünyasına bir kapı açıp neler var görebiliyor musunuz? Görseniz de kabul edip anlayış gösterebiliyor musunuz? Yani sadece kulaklarınızla değil, kalbinizle de dinleyebiliyor musunuz? İkincisi, dinlerken akıllı sorular sorabilmek...ki dinlediklerimiz bize daha faydalı olsun. Yargılamadan, yönlendirmeden sorular sormak. Bu çok önemli bir fark! Genelde sorularımızdaki gücü farketmeden ya çok yüzeysel sorular soruyoruz ya da gerçekten kendi söyleyeceklerimizi soru yoluyla ifade ediyoruz. Oysa soru ile karşımızdakinde o istediğimiz farkındalığı yaratabiliriz. Şimdi çocuklarınıza sorduğunuz soruları bir düşünün: İçinde cevap barındıran, dolaylı öneri getiren, bir şeyi kabul ettirmeyi amaçlayan sorular varsa bunları biraz daha az kullanacağız. Yerine çocukları kendilerine dönüp düşündüren, keşfe yönelten, sonuç ve alternatif üreten sorular soracağız. Kulağa kolay gelebilir ya da zaten yapıyorum diyebilirsiniz. Bir de çocuğunuza sorun bakalım o ne diyecek? Gerçekten onu dinliyor musunuz? %100 ona odaklanıp kafanızda başka hiç bir şeymesela yapılacak işler listesi, çözülecek sorunlar vs-olmadan

Eleştiri hissi barındırdığından çocuklara “neden” “niçin” ile başlayan soruları daha az soracağız çünkü savunma isteği yaratabilir. “Sebebi ne?” “Altında ne var?” demek ise gerçekten işin özüne odaklanmayı sağlar. “Ne?” “Nasıl?” “Hangi?” ile

başlayan birçok soru sorulabillir. Yani açık sorular sormak lazım; cevabında birçok boyuttan konuyu görmemizi sağlayan sorular. İşte birkaç örnek: • Net olarak durumu sormak: Ne oldu? • Konuyu derinleştirmek: Zor olan yanı ne? Aklında ne var? • Odaklanmayı sağlamak: Burada en önemli konu ne? En hassas unsur ne? • Aksiyona yöneltmek: Ne aksiyon alacaksın? Ne yapacaksın? • Süreci sormak: Nasıl oldu? Nasıl ortaya çıktı? • Deneyim ve duyguları sormak: Nasıl tepki verdin? Seni nasıl etkiledi? Nasıl hissettin? • Method ve yöntemleri sormak: Hangi adımları izledin? Hangi yoldan yaptın? • Varsayım / kanıt ortaya çıkarmak: Nasıl bu karara vardın? Nereden biliyorsun? (Bunlar farkındalık yaratmak için de çok iyi sorulardır!) Farklı düşündürmek: Bir dahaki sefer nasıl yaparsın? Nasıl daha farklı olabilir? Çok sevdiğim faydalı iki kısa soru daha var: • Başka? • Sence? Deneyin; etkilerini göreceksiniz....


40 | FAMILY HUG Bu tip soruları 2 yaşındaki çocuğunuza da sorabilirsiniz; ergen çocuğunuza da. Size gerçek hayattan birkaç örnek: Banyo yapmayı sevmeyen çocuğuna “Ne olsa ağlamadan banyoya girerdin? Ne yapsak banyo daha eğlenceli hale gelir?” diye sordu bir anne. Her günkü ikna etme sürecini değiştirerek. “Havuz gözlüğümle gireyim” cevabını aldı Okula gitmek istemeyen anaokulundaki oğluna “Neden gitmek istemiyorsun; bak okul çok eğlenceli” vs vs konuşmaları yerine sorularla yaklaşmayı denedi başka bir anne. “Gitmek istememenin gerçek sebebi ne? Ne yapalım? Sana nasıl yardımcı olabilirim? Ne yapsak daha istekli gidersin?” gibi sorularla oğlunu biraz derinlemesine anlamaya çalıştı. Sonuçta anladı ki meğer serviste midesi bulanırmış ufaklığın! Çantaya çubuk kraker koymak suretiyle halloldu olay! Ergenlerin karmaşık ve biraz da depresif dünyası aralamak için de bu sorular birebir! Ama hazırlıklı olun, köşeye sıkışırlarsa “off ne çok soru sordun!” da diyebilirler! Dozajı iyi ayarlayın. Her zaman çocuğunuzun ruh halini iyi anlayın. Önce duygularını kabul edin, sonra sorulara geçersiniz. Sonuç olarak; anne babaları olarak çocuklarımızın karşılarında değil her zaman yanlarındayız. Nasıl destek olabileceğimizi bilmeli, bilmiyorsak sormalıyız. Bu ortamı yaratmalı ve hissettirmeliyiz. Karşılaşılan durumlarla ilgili gerçekleri farketmesi, çözüm önerileri geliştirmesi, harekete geçip adım atması için koçluk yaklaşımını da devreye sokarsak çok daha mutlu ve istediğimiz yönde giden bir aile aile hayatımız olur kanısındayım. Figen Küçükkoner Kırca www.lifefocus-tr.com http://www.anneysen.com/uzmanlar/ aile/figen-kucukkoner-kirca.aspx


FAMILY HUG | 41 seferden sonra işten atılacağı söylentileri büyük huzursuzluk yaratmıştır. İçlerinden bir grup gemiye gizlice silah sokup açık denizde motoru durdurma ve şirkete rest çekme kararı almıştır. Şeytan diye bilinen mafya babasının yanlışlıkla gemiye binmesi, korkunç bir cinayet işleyen bir gemicinin sefere katılması işleri iyiden iyice karıştıracaktır. Per se adeta lanetlenmiş bir gemidir. Mürettebatı ise karanlık, korku Sonsuz uykuda olan dokuz mürettebatıyla dolu bir yolculuk ölü değildir fırtınalı bir akşamda beklemektedir. İzlanda’dan Surinam’a yola çıkar. Geminin el değiştireceği ve gidecek Per se, mürettebatın bu

Gemi Stefán Máni

Aklınızı başınızdan alacak bir insan avı

SHERLOCK, LÜPEN VE BEN 1. Kitap: SİYAHLI KADIN

Sıradışı üç çocuk, birbirinden kopmayan üç arkadaş. Suçlular dünyasında iz bırakacak üç zihin. Nefes kesen bir macera serisi. Sherlock Holmes, Arsen Lüpen ve Irene Adler, ilk kez 1870 yılının yazında Saint-Malo’da karşılaştılar. Tesadüfen buluşan ve bir daha hiç ayrılmayacak olan üç arkadaş, kaderin kendilerine hazırladığı sürprizden habersizdi.

Kaiken Jean-Christophe

Doğan güneş karardığında, Geçmiş, çıplak bir kılıç gibi keskinleştiğinde, Japonya artık bir anı değil, kâbus olduğunda,Kaiken’in zamanı gelmiş demektir.

Etrafı keşfetmeye çıktıkları gün, sahilde buldukları bir ceset, tüm hayatlarını değiştirdi. Kıyıya sürüklenen yabancının nasıl öldüğünü araştırmaya karar veren korkusuz üçlüyü artık hiçbir şey durduramazdı…

Polisiye romanın en popüler isimlerinden Fransız yazar J. C. Grangé, tüm dünyada büyük yankı uyandıran son romanında okurlarını korkunç bir insan avının labirentlerinde dolaştırıyor. Başkomiser Olivier Passan, Japon karısı Naoko’yla boşanmanın eşiğindedir. Bu arada Fransa’nın Seine-Saint-Denis ilinde vahşi cinayetler işlenmektedir. Katil, hamile kadınların karınlarını yarıp, çıkardığı fetüsleri yakmaktadır.


42 | FAMILY HUG


FAMILY HUG | 43

Hatırlatma Dergi içeriği sadece bilgilendirme amaçlı olup hiç bir şekilde tıbbi öneride bulunma amacı taşımaz. Derginin okuyucuları riski tamamen kendilerine ait olmak üzere dergi ve içeriğine erişmeyi kabul ederler. Derginin yazılması ve yayınlanmasında görev alan ve üçüncü kişiler erişimden ve/veya dergideki bilgilere güvenmelerinden kaynaklanan herhangi bir zarar ve/veya kayıptan sorumlu tutulamazlar. Dergi, diğer web sitelerine linkler ve köprüler içermektedir. Family Hug, söz konusu sitelerinin içeriklerinden ve bu sitelerden dolayı kaynaklanan herhangi maddi ve manevi zarar ve kayıplardan sorumlu tutulamaz. İçerikteki yazı ve resimlerin izin alınmadan, izin alındıktan sonra da kaynak gösterilmeden yayınlanması yasaktır.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.