AdanZye_Egitim

Page 1

A Z EĞİTİM ’DAN

’YE

7 TL • OCAK 2018 / SAYI:1 • www.adanzyeegitim.com

Üniversiteye giriş sistemi değişti YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç

Sürükleyen mi üreten mi nesil istiyoruz?

Aktüel

Lise sınavları

1998’e döndü

Yeni sistemin adı: Veli Tercihine Bağlı Serbest Kayıt Sistemi

Öğretmenler için uluslararası proje Prof. Dr. Kürşat Çağıltay

Doç.Dr. Ayfer Alper

ABİDE’den ürkütücü sonuç Eğitim harcamaları 160 milyar lirayı aştı ÜLKEDEKİ EN ÖNEMLİ SORUN SİZCE NEDİR? Prof Dr. Erkan YÜKSEL



A Z EĞİTİM ’DAN

’YE

7 TL • OCAK 2018 / SAYI:1

Aktüel

İmtiyaz Sahibi Skylax İletişim Araçları Ticaret. Ltd. Şti. adına MUHAMMET AYDIN Yazı İşleri Müdürü Oğuz BÜYÜKYILDIRIM

EDİTÖRDEN

GÖRSEL YÖNETMEN Eda ÇELİK

Yayın İdare Merkezi Hobyar Mah. Hamidiye Cad. Doğubank İş Hanı Kat:4 No:10 408 Fatih/İSTANBUL Tel: 0212 512 22 62 Cep: 0505 0212 212 KATKIDA BULUNANLAR Doç. Dr. Ayfer Alper Ayşegül Kahvecioğlu Prof Dr. Erkan YÜKSEL Evangelia Bülbüloğlu Baskı Nakış Ofset Reklamcılık Tic.Ltd.Şti. Litros Yolu 2.Matbaacılar Sitesi 2ND5 Blok 3, Topkapı - Z.Burnu 0212 613 87 37 - Sertifika 20238 Reklam ve Abonelik İletişim reklam@adanzyeegitim.com info@adanzyeegitim.com Basım Tarihi: 26.12.2017 Yayının Türü: Yaygın-Süreli Yayın Ayda Bir Yayınlanır Bu dergide yayınlanan yazılardaki sorumluluk yazarlarına, ilanlardaki sorumluluk ilan veren kurum ve kişilere aittir. Yayınlanan yazılar için yazarlara ücret ödenmez.

Y

eme, içme, giyinme, barınma, dünyaya gözlerini açan insan evladı için ne kadar elzem ise; eğitim de bir o kadar elzem ve vazgeçilmez. Eğitim çok önemli yaşamımızda… Eğitim, bizi biz yapan, maddi ve manevi kültürümüzü geliştiren, geleceğimizi inşa eden olmazsa olmazımız.

Eğitim şarttır ve kaçınılmazdır.

İstesek de istemesek de eğitimin kollarından kurtulamayız. Sadece okulda öznesi öğretmen öğrenci veli olan ve diploma ile neticelenecek bir süreç değildir. Eğitim süreci her anımızın içindedir. “Hababam Sınıfı Doğuyor da, Mahmut Hoca’nın repliğini çoğumuz hatırlarız. “Okul sadece dört yanı duvarla çevrili, tepesinde dam olan yer değildir. Okul her yerdir. Sırasında bir orman, sırasında dağ başı. Öğrenmenin, bilginin var olduğu her yer okuldur.” Yani eğitim kaçınılmazdır. Biz de, Adan Zye Eğitim dergisi olarak amacımız şart ve kaçınılmaz olan eğitim dünyamıza katkı sağlamak. Eğitim alanında yeni ufukların oluşmasında ülke insanımızın eğitim hayatının ilerlemesinde bir tutam tuzumuz olsun düşüncesiyle yayına hayatına başladık. Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hayatta en hakki mürşid ilimdir.” Sözü bizim için temel dayanaktır. Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşma ülküsünün temelini oluşturan eğitim sistemimizin gelişmesi, iyileşmesi ve zamanını yakalayan hatta bir adım önde gitmesi için uğraş vereceğiz. Heyecanla, umutla başladığımız bu yolculuğumuzun ilk sayısında, değişen sınav sistemini masaya yatırdık. Ayrıca uluslararası sisteminde ortaya çıkan olumsuz tabloya alternatif olarak Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılan ABİDE’nin sonuçlarını uzmanlara analiz ettirdik. Eğitim konusunda çalışmalar yapan akademisyenler, gazeteciler ve eğitimciler yorumlarıyla dergimize katkı verdiler. İçinde bulunduğumuz yüzyılda yeni bir dünya şekilleniyor. Bunun içinde yer almak da çağa uygun eğitimle mümkün. Bunun ancak hepimizin el ele vermesiyle oluşacağının farkındayız. İlk adımı attık, birlikte yürümek dileğiyle...

Oğuz Büyükyıldırım oguz@adanzyeegitim.com

EDİTÖR

A’dan Z’ye EĞİTİM

MUHABİRLER Leman ALTUNTAŞ Tufan AKBAY Esra ÇETİNKAYA İlknur AY

Okul her yerdir

1


İÇİNDEKİLER

OCAK 2018

6 12

4 6

Rehber öğretmenler tatillerde de çalıştırılabilecek

Liselere giriş sistemi 1998’e döndü

10 12

22

Güzel Sanatlarda tematik lise dönemi

Sürükleyen mi Üreten

mi nesil İstiyoruz? Doç.Dr. Ayfer Alper

14

Üniversiteye giriş sistemi değişti

18

Azınlık okulunda öğretmen olmak EVANGELİA Bülbüloğlu

A’dan Z’ye EĞİTİM

18 2

20 22

En Yetenekliler öğrnetmen olacak

Başarısızlık öğrencide mi, yap boza dönüştürülen eğitim sisteminde mi? AYŞEGÜL KAHVECİOĞLU

25

ABİDE’den ürkütücü sonuç

28

ÜLKEDEKİ EN ÖNEMLİ SORUN SİZCE NEDİR? Prof Dr. Erkan YÜKSEL

20


HABER

Öğretmenler için uluslararası proje

A

vrupa Birliği (AB) desteğiyle Türkiye, İtalya ve Litvanya’da yürütülecek projede, öğretmenlerin sınıf içinde öğrencileri ile kurdukları göz temasları ile etkileşimli tahta kullanım oranları analiz edilecek ve etkili öğretmen modeli belirlenecek. ODTÜ Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kürşat Çağıltay, Türkiye Ulusal Ajansı ile AB Erasmus+ tarafından desteklenen “Öğretmenlik Deneyiminin Yüksek Teknoloji ile Analizi (e-Teach) “ projesine ilişkin bilgi verdi. Proje kapsamında Türkiye, İtalya ve Litvanya’daki öğretmenlerin

teknoloji ile donatılmış sınıflarda ders anlattıkları esnada göz hareketlerinin özel gözlüklerle kaydedilip analiz edileceğini aktaran Çağıltay, “Üç ülkenin okullarındaki tecrübeli öğretmenlerin sınıf yönetimi ve etkileşimli ders anlatımı gibi konulardaki pedagojik becerileri, öğretmene takılacak göz hareketleri izleme gözlüğü ile sınıf içi ders kayıtları kullanılarak modellenecek” dedi. Çağıltay, öğretmenlerin sınıf içinde öğrencileriyle kurdukları göz temasları, etkileşimli tahta kullanım oranlarını

Prof. Dr. Kürşat Çağıltay analiz edeceklerini ve böylece etkili öğretmen modelini belirleyeceklerini anlattı. Proje çıktılarının yayılmasında Milli Eğitim Bakanlığı ile Öğretmen Akademisi Vakfı’nın rol üstleneceklerine işaret eden Çağıltay, diğer iki ülkede de benzer çalışmaların paydaş üniversitelerce yürütüleceğini aktardı. ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağıltay, proje çıktılarının ve geliştirilen modelin daha sonra diğer AB ülkelerine de yaygınlaştırılmasının hedeflendiğini sözlerine ekledi.

A’dan Z’ye EĞİTİM

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) koordinatörlüğünde, öğretmenlerin etkili ders anlatma becerilerinin “göz hareketlerini izleme” teknolojisi ile tespit edilmesini sağlayan proje başlatıldı.

3


HABER

A’dan Z’ye EĞİTİM

Rehber öğretmenler tatillerde de çalıştırılabilecek

4


HABER

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), sendikalar ve meslek kuruluşlarının sert tepki gösterdiği Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği’ni, Resmi Gazete’de yayımladı. Yönetmelik ile, “psikolojik danışman” sıfatı kaldırılan rehber öğretmenlerin, izin ve tatil dönemlerinde de görevlendirilebilmesinin önü açıldı.

“Koruyucu yaklaşım esastır” maddesi çıkarıldı

Yönetmelikteki en dikkat çekici değişiklik eski yönetmelikte bulunan “Örgün ve yaygın eğitimdeki rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde, sorunlara erken müdahale ve özellikle sorunun oluşmamasına yönelik gelişimsel, koruyucu yaklaşım esastır” maddesinin çıkartılması oldu. Yeni yönetmelikte bu madde yerine artık rehber öğretmenlerin, öğrenciye yönelik atacağı adımlarda “yargının danışmanlık tedbiri” kararını beklemesi kararlaştırıldı.

İstismar komisyonu Rehber öğretmenin “psikolojik

danışman” sıfatının da kaldırıldığı yönetmelik ile doğal afetler ile kaza, ihmal, istismar, intihar, şiddet, savaş ve göç gibi olaylarda psikolojik ve sosyal destek sağlamak üzere “psikososyal koruma önleme” ve “krize müdahale hizmetleri”ni il, ilçe milli eğitim müdürlükleri ve okullarda kurulacak ekipler verecek. Bu ekipler okullarda, müdür veya müdür yardımcısı başkanlığında, varsa rehberlik öğretmenleri ile rehberlik hizmeti yürütme komisyonu üyesi her sınıf düzeyinden en az bir sınıf rehber öğretmeninden oluşacak.

Danışmanlık tedbiri Hakkında mahkemelerce “danışmanlık tedbiri” kararı verilen çocuklara ise bu hizmetler rehberlik servisi tarafından sağlanacak. Okulda rehberlik öğretmeni olmadığında veya çocuğun herhangi bir eğitim kurumu ile ilişiği bulunmaması halinde, danışmanlık tedbiri uygulamaları rehberlik ve araştırma merkezi tarafından yürütülecek. Ayrıca okula gitmeyen çocuk, ikâmet adresine en yakın okulun rehberlik öğretmeni ile görüştürülebilecek. Alınan kararın gerekçesinin içeriğine ve bireylerin ihtiyaçlarına göre müdahale programları uygulanacak ve gerçekleştirilen faaliyetlere ilişkin uygulama raporu mahkemeye sunulacak.

Derse girip, nöbet tutacaklar MEB, yönetmelik taslağında bulunan ve rehberlik öğretmenlerinin çalışma sürelerini haftalık 30 saatten 40’a çıkaran düzenlemeden ise gelen tepkiler üzerine geri adım attı. Ancak eski yönetmelikteki “verilemeyecek görevler”in kapsamında önemli değişikliklere gitti. Buna göre rehberlik öğretmenlerine yönetim ve büro işlerinde, ders, nöbet ve sınavlarda artık görev verilebilecek. Ayrıca rehberlik öğretmenlerinin tercih danışmanlığı, alan ve ders seçimi, öğrenci tanılama sürecine bağlı olarak yapılacak çalışmalarda izin ve tatil dönemlerinde de görevlendirilebilmeleri kararlaştırıldı. A’dan Z’ye EĞİTİM

R

ehber öğretmenlerin de sınavlarda görev alması, ders aralarında nöbet tutması mümkün hale getirildi. Yeni yönetmelikle, rehber öğretmenler bundan böyle “koruyucu yaklaşım”da bulunmak yerine yargının öğrenci için vereceği “danışmanlık tedbiri kararını” bekleyecek. MEB’in taslağı ortaya çıktığında tartışma yaratan “Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği” geçtiğimiz günlerde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yeni yönetmelikte, “rehber ve psikolojik danışman” öğretmen gitti; yerine yeni bir ders tanımı ile “rehberlik” öğretmeni geldi.

5


HABER

Liselere giriş sistemi

1998’e döndü

A’dan Z’ye EĞİTİM

Yeni sistemin adı: Veli Tercihine Bağlı Serbest Kayıt Sistemi

6

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “TEOG artık kaldırılmalı” açıklamasından tam 51 gün sonra yeni liselere geçiş sistemini detaylarıyla kamuoyuna açıkladı.


HABER

de öğrenecek

Yeni sistemle birlikte bütün veli ve öğrencilerimiz ortaokula kayıt esnasında, bundan sonra hangi liseye gidebileceğini de bilebilecek. Böylece ortaokul ve lise arasında bir bağ kurmuş oluyoruz. Tercihe

600 okul belirlenecek

Öğrencilerin yüzde 92’si böyle yerleştirilmiş oldu. Nitelikli okullar var. Mesela fen liseleri. Ülkemiz genelinde 17 bin 749 ortaokulumuz var, farklı türlerde olmak üzere de 11 bin 57 lisemiz var. 8. sınıfta

da 1 milyon 200 bine yakın öğrencimiz var. Ülke genelinde belirlediğimiz farklı illerdeki sınırlı sayıdaki okulumuza sadece isteyen 8. sınıf öğrencilerinin girebileceği bir sınav hazırladık. İsteğe bağlı. Okulları biz belirleyeceğiz, 600 gibi bir rakam. Fen liseleri, sosyal bilimler ve proje liseleri bu okullar arasında bulunuyor. Bu liselerin ismini ve sayısını mayıs ayında açıklayacağız.

Haziranda tek merkezi sınav Sınav, merkezi olacak. Hepsi bulunduğu illerde yapılacak. Yine kendi okulunda, kendi sınıfında girecek. Bütün sorular merkezden bakanlığımızca hazırlanacak. Sınavı, haziran ayının ilk hafta sonunda tek sınav olarak yapacağız. Sonuçlar da haziran ayı içinde açıklanacak. 8

Sınava isteyen girecek Öğrencilerimiz sınava girmeden önce hangi okulların sınavla öğrenci alacağını öğrenecek. Bir öğrenci, ‘Ben bu okulların hiçbirini istemiyorum, sınava girmeyeceğim’ diyebilecek. Velilerimiz çocuklarını bu sınava ister yönlendirir, ister yönlendirmez. Bir liseye yerleşmek için bu sınava girmek zorunlu değil. Ama mevcut TEOG’da mutlaka ama mutlaka sınava girmek zorundaydınız. Bu sistem kaldırıldığında ‘Hakkari’deki çocuk Ankara Fen Lisesi’ne girebilecek mi, bu fırsat tanınabilecek mi?’ diye soruluyordu. Bu sistemle bu fırsatı tanmış olduk.

A’dan Z’ye EĞİTİM

A

Ana hatlarıyla 1998’de 8 yıllık zorunlu eğitimle birlikte getirilen liselere geçiş sınavına benzetilen yeni sistemin adı “Veli tercihine bağlı serbest kayıt sistemi” oldu. Buna göre fen liseleri, sosyal bilimler liseleri ve proje okullarının da aralarında bulunacağı 600 civarında lise, mayıs ayında MEB tarafından “sınavla öğrenci alan okul” olarak ilan edilecek. İsteyen tüm 8. sınıf öğrencileri bu 600 okul için MEB tarafından merkezi olarak yapılacak sınava girebilecek. Haziranda temel dersleri içeren 90 soruluk sayısal ve sözel testlerden oluşan tek oturumlu sınava girecek öğrenciler, 135 bağlı ve adrese en yakın okula yerleştirme dakika boyunca Türkiye’nin en iyi liseleri olacağı için, öğrencilerin üzerinden sınav için yarışacak. Sınav sonrası 5 tercih hakkı baskısı kalkmış olacak. Bu, öğrencilerin verilecek öğrenciler, tercihlerine göre yüzde 90’ından fazlası için böyle olacak. kazandıkları okullara yerleştirilecek. Bu Bu yolla öğrencilerimiz, sosyal, sportif kapsamda öğrenciler kendi illeri dışındaki ve sanatsal etkinlikler için de vakit okulları da tercih edebilecek. Ancak sınava bulabilecekler. girmeyen ya da girdiği halde kazanamayan öğrenciler ise adreslerine en yakın liseler Farklı düzeydeki öğrenciler aynı sınıfa için tercihte bulunacak. Lise tercihi için Bu sistemle adres bölgelerindeki mahalleler yerine “eğitim bölgeleri” liselere, farklı akademik düzeylerde, farklı belirleyecek bakanlık, böylece öğrencilerin bilgi ve birikimdeki öğrenciler gelecek, istemediği bir okul türüne kaydolmasını akademik çeşitlilik sağlanacak ve bu, okulun engelleyecek. Eğitim bölgeleri belirlenirken başarı seviyesini bölgenin genel nüfus yükseltecektir. En verileri, ortaokul öğrenci Öğrenciler, her düşük dilimdeki nüfusu, okulların türleri eğitim bölgesinde çocukları aynı sınıfa ve konumları dikkate koyduğunuzda bu alınacak. Öğrenciler, kendilerine sunulan çocuklar öğretmene her eğitim bölgesinde farklı okul türlerinden soru bile sormuyor. kendilerine sunulan dokuz okul arasından Öğretmenin de farklı okul türlerinden motivasyonu dokuz okul arasından beş tercih yapacak. kalmıyor. Bu sistemle beş tercih yapacak. bu sakıncayı ortadan Yılmaz, yeni liselere kaldırmış oluyoruz. geçiş sistemini şöyle anlattı: Bundan sonra göreceksiniz her okul ve her öğrenci başarılı olacak. Adrese en yakın lise “Eğitim bölgesi ve sınavsız mahalli Hedef sınavsız geçiş yerleştirme sistemini getirdik. Bu sistemde Esas gayemiz sınavsız liselere geçişi öğrencimiz, adresine en yakın okula sağlayabilmek. Bunun için bizim bütün yerleştirilecek. Evlatlarımızın tercihlerini liselerimizi fen lisesi, sosyal bilimler liseleri alacağız, başvuru esnasında bir ekran ve proje okulları ayarına çıkarmamız lazım. önüne gelecek. Bu ekrandan 5 tercihte Bu yolda çok büyük bir mesafe de kat ettik. bulunacak her okul türüne göre. Hiçbir Bu süreç içinde göreceksiniz, liselerimiz öğrencimizi istemediği bir başka okul başarılı oldukça o nitelikli okullar bölümüne türüne yerleştirmeyeceğiz. alınacak. Hedefimiz bu. Ne zaman varılır? Ortaokula kayıt esnasında lisesini Çalışmamız lazım.

7


HABER

“Sınavla öğrenci alan okullarda boşalan kontenjan doğrultusunda sınav puanına göre, 10. sınıfa kadar ikamet edilen eğitim bölgesine göre nakil işlemi yapılabilecek.” Sözel ve sayısal 60 soru

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz

“Velinin tercihi dışında öğrencimizi herhangi bir okula göndermeyeceğiz. Biz eğitim bölgelerini öyle bir şekilde oluşturacağız ki, velimizin istediği meslek lisesi de, Anadolu lisesi de, imam hatip lisesi de olacak.”

Sınav, çoktan seçmeli soruların yer aldığı, sözel ve sayısal olmak üzere 2 bölüm ve tek oturumdan oluşacak. Sınav, temel dersleri içerecek, toplam 90 sorudan oluşacak ve 135 dakikalık bir süre verilecek. Sınavda öğrencilere, 20 fen, 20 Matematik, 20 Türkçe, 10 İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, 10 Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, 10 yabancı dil sorusu yöneltilecek. Sınavı, 8. sınıf müfredatından soracağız. Bu müfredatla amaçladığımız kazanımlara ve ders kitaplarımıza uygun şekilde yapacağız.

Sınava girene de 5 tercih hakkı

A’dan Z’ye EĞİTİM

TEOG’la yerleşen çocuklar, bu yıl evlerine yakın olan okullara geçiş yapabilecek mi? ‘Taban puanı kaldırdıysanız, geçmişte uygulanan sistemi bundan sonrasına uyarlayın’ diyebilirsiniz ama biz geçişlere müsaade etmeyeceğiz. Her sistem kendi artı ve eksisiyle dengededir. Eğer onu bozarsak sıkıntı olur. Daha önce TEOG puanı ile girmiş öğrencinin okulunda bir değişikliğe izin vermeyeceğiz.

Sınava giren öğrencilere 5 tercih hakkı sunacağız. Ancak gerek bu sınava girenler gerekse de adrese dayalı kaydedilecek öğrencilerin duyurusunu aynı anda yapacağız. Ve merkezi olarak yerleştireceğiz.

Ayrım yok

Eğitim bölgeleri oluşturulacak

Yılmaz’ın bu açıklamalarının ardından gözler, eğitim bölgelerinin nasıl belirleneceğine çevrildi. Bakan Yılmaz, Meclis’te milletvekillerine yaptığı sunum ve gönderdiği bilgilendirme metninde bu soruya kısmen de olsa yanıt vermiş oldu. Buna göre eğitim bölgeleri, sınavsız öğrenci alan liseler için her ilde öğrencilere “yakınlık odaklı” oluşturulacak ancak bu yapılırken, bölgenin genel nüfus verileri, ortaokul öğrenci nüfusu, okulların türleri ve konumları dikkate alınacak.

Bölgede sadece imam hatip lisesi varsa, öğrenci kendi iradesi dışında imam hatipe mi gönderilecek? Velinin tercihi dışında öğrencimizi herhangi bir okula göndermeyeceğiz. Biz eğitim bölgelerini öyle bir şekilde oluşturacağız ki, velimizin istediği meslek lisesi de, Anadolu lisesi de, imam hatip lisesi de olacak. Dolayısıyla eğitim bölgesi oluşturulması bu sorunu ortadan kaldıracak. Yine eğitim bölgesi oluştururken ortaokulla liseyi eşleştireceğiz. Ne eksik ne fazla, birbirine denk olacak.

Uygulamada çıkmaz

İyi bir okul için oturmadığı bir yeri adres gösterme durumu ortaya çıkarsa? Bunların kontrol mekanizmaları vardır. Doğru olmaz, uygulamada da çıkmaz böyle bir şey.

Tercihe bağlı serbest kayıt sistemi

Adrese dayalı sistemde okula kontenjandan fazla başvuru gelirse Orada okul başarı puanını esas alacağız. Böylece hem okuldaki dersin öneminin hem de öğretmenin değerinin artacağını düşünüyoruz. Yeni sistemin adı, ‘Tercihe bağlı serbest kayıt sistemi’ olacak.

Yabancı liseler kendi sınavını yapabilecek

8

Geçişlere müsaade etmeyeceğiz

Yabancı okullar ve bazı liseler özel sınav yapabilecek mi? Özel sınav yapabilecekler. İsterlerse bizim sonucumuzu alırlar, isterlerse kendileri sınav yapabilirler.

Başarı düzeyine göre sınıf sınıf bir ayrım düşünmüyoruz. Okullarda ayrım yapılmasının bilimsel eğitim için sakıncalarını söyledik. O sakınca sınıflar için de geçerli.

Bölgenin nüfus verileri, öğrenci nüfusu

9 lise arasından 5 tercih

Her yıl en geç nisanda bakanlık, sınavla öğrenci alan liseleri ve okul türleri göz önüne alınarak oluşturulmuş eğitim bölgelerini açıklayacak. Tüm öğrencilerin tercihleri eğitim öğretim yılının bittiği hafta alınacak ve temmuz içinde bütün öğrenciler bir ortaöğretim kurumuna yerleştirilmiş olacak. Adrese dayalı yerleşecek öğrenciler her eğitim bölgesinde kendilerine sunulan farklı okul türlerinden dokuz okul arasından beş tercih yapacak. Sınav süresi soru sayısına göre belirlenecek. Üç yanlış bir doğruyu götürecek.

TEOG puanına göre nakil

Sınavla öğrenci alan okullarda boşalan kontenjan doğrultusunda sınav puanına göre, 10. sınıfa kadar ikamet edilen eğitim bölgesine göre nakil işlemi yapılabilecek. TEOG sistemi ile bir okula yerleşerek eğitimlerini sürdüren öğrenciler de TEOG’dan aldıkları puana göre nakil başvurusunda bulunabilecek.


HABER

Erasmus’ta aslan payı Hacettepe’ye Hacettepe Üniversitesi, Ulusal Ajans tarafından 2017 yılı 18 Erasmus+ staj konsorsiyumu için 200 üniversiteye dağıtılan hibeden en yüksek payı alan üniversite oldu.

U

lusal Ajans tarafından 2017 yılı 18 Erasmus+ staj konsorsiyumu için devlet ve vakıf olmak üzere yaklaşık 200 üniversite arasında dağıtılan hibe miktarının yüzde 5’ini Hacettepe Üniversitesi aldı.

Dört konsorsiyumda aktif olan tek üniversite Koordine ettiği iki konsorsiyum genelinde 205 bin 790 avroluk hibe miktarı ile tüm üniversiteler arasında en yüksek hibe alan kurum olarak birinci sıraya oturan Hacettepe Üniversitesi, toplam dört konsorsiyumda birden aktif

olarak yer alan tek üniversite olarak kayıtlara geçti. 2015’ten itibaren “Erasmus+” staj konsorsiyumlarında yer alan Hacettepe Üniversitesi, 2017 yılı itibariyle de sağlık bilimleri alanında Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Konsorsiyumu (HÜSBİK) ve mühendislik alanında “AHİLER” olmak üzere iki konsorsiyumda “koordinatör”, tıp alanında “DEHA’S” ve alan sınırlaması olmayan Yeni İş Tecrübeleri için Ankara Konsorsiyumu’nda (YİTAK) ise “ortak” konumunda yer aldı. Hacettepe Üniversitesi koordinatörlüğünde üçüncü yılına giren

HÜSBİK, 148 bin 400 avro hibe tutarı ile bu yıl hibe verilen 18 konsorsiyum arasında ilk sırada yer alıyor. Başta öğrenci staj hareketliliği olmak üzere 83 kişinin hareketliliği amaçlanan HÜSBİK ile personel ders verme ve personel eğitim alma hareketliliğinin sağlanması planlanıyor. Öte yandan, bu yıl ilk kez hareketlilik sağlanacak AHİLER mühendislik konsorsiyumu çerçevesinde de 57 bin 390 avroluk hibe bütçesi ile yaklaşık 31 kişi için öğrenci staj hareketliliği, personel ders verme ve personel eğitim alma hareketliliği hedefleniyor.

A’dan Z’ye EĞİTİM

Koordine ettiği iki konsorsiyum genelinde 205 bin 790 avroluk hibe miktarı ile tüm üniversiteler arasında en yüksek hibe alan kurum olarak birinci sıraya oturan Hacettepe Üniversitesi, toplam dört konsorsiyumda birden aktif olarak yer alan tek üniversite olarak kayıtlara geçti.

9


HABER

Güzel sanatlarda tematik lise dönemi

A’dan Z’ye EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, güzel sanatlar liselerinde de “tematik lise” uygulamasını başlatacaklarını bildirdi. Yılmaz, “Bir lisemiz sadece Türk Sanat Müziği’nden, bir lisemiz sadece Türk Halk Müziği’nden eğitim verecek. Bizim kültürümüze ait güzelliklerle sadece bir bölüm ilgilensin ki artık yatay büyüme yetmiyor. Dikey büyümeyi de sağlayabilmek lazım” dedi.

10


HABER

Kalın ve Bingöl’den mini konser Kalın ile Bingöl, lisenin konferans salonunda öğrencilerle birlikte saz çalarak mini bir konser verdi. İkili, “Yemen Türküsü, Uzun İnce Bir Yoldayım, Sarı Gelin” isimli türküler ile Bakan Yılmaz’ın istediği “Melullenme Deli Gönül” türküsünü seslendirdi. Bakan Yılmaz, konser sonrasında yaptığı konuşmada, öğrencilerin kendi ezgilerini oluşturmalarını, bir müzik kültürüne ve birikimine de sahip olmalarını, sadece iyi bir dinleyici değil, aynı zamanda müziği yaparak ve yaşayarak öğrenmelerini istediklerini anlattı. Yılmaz, “Öğrencilerimizin müzik terminolojisini doğru ve yerinde kullanmasını, sahne ve performans becerisine sahip olmasını istiyoruz. Bu alanda da sosyokültürel farklılığın farkında olmasını istiyoruz. Şarkı sözü yaparak, müzik aleti çalarak, beste yaparak oluşturdukları ürünleri uygun ortamda aileleri ve çevreleriyle paylaşmalarını istiyoruz. Her sınıf düzeyinde türkü, şarkı ile ilgili sekiz eseri seslendirmesini bekliyoruz” diye konuştu.

“Mehter Marşı’nı da bilsin” Ülkenin bozlak, halay, horon, gazel, zeybek, karşılama gibi değerlerinin bilinmesinin önemli olduğunu ifade eden Yılmaz, “Ama bunun yanında 10. Yıl Marşı, Cumhuriyet marşları,

Atatürk marşları, mehter marşlarını da bilsin istiyoruz. Ülkemizdeki en önemli sanatçıları da tanımalarını istiyoruz. Eğitim programlarımız arasında hem ülkenin sanatının hem sanatçılarının tanınması yönünde bir kazanım bulunuyor” dedi. Yılmaz, müfredatta da yer alan Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Neşet Ertaş, Karacaoğlan, Dede Efendi, Itri, Hacı Arif Bey, Aşık Veysel, Abdurrahim Karakoç, Ulvi Cemal Erkin, Münir Nurettin Selçuk ile beste yapan sanatkar Osmanlı sultanlarının tanınmasının yanında Vivaldi, Bach, Chopin gibi dünyaca ünlü sanatçıların da bilinmesinin önemine işaret etti.

“Kalın ve Bingöl’ü de bilin” Öğrencilerin Yavuz Bingöl ve İbrahim Kalın’ı da bilmelerini istediklerini dile getiren Yılmaz, “Bunların her birisi bizim değerimizdir. Bu değerleri öne çıkarmak veya kıymetini bilmek için bir başkasını geride bırakmaya gerek yok” dedi. Yılmaz, şunları kaydetti: “Güzel sanatlarda 81 okulumuz 14 bin 743 öğrencimiz var. Spor lisesinde ise 70 okulda 15 bin 320 öğrencimiz bulunuyor. Spor lisesinde tematik uygulamayı başlattık. Bundan sonra da İbrahim Kalın ve Yavuz Bingöl’ün de desteğiyle birlikte güzel sanatlar liselerinde de tematik lise uygulamasını başlatacağız. Bir lisemiz sadece Türk Sanat Müziği’nden, bir lisemiz sadece Türk Halk Müziği’nden eğitim verecek. Bizim kültürümüze ait güzelliklerle sadece bir bölüm ilgilensin ki artık yatay büyüme yetmiyor. Dikey büyümeyi de sağlayabilmek lazım.”

Müzik geleneği Genç müzisyenlerle buluşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, müziğin hayatın önemli bir parçası olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Müzik bir lüks değildir, sadece bir eğlence de değildir. Müzik aslında bizim en iyi niteliklerimizi ortaya çıkartan çok önemli bir var olma alanıdır. Anadolu halk müziğidir, sanat müziğidir, klasik müziktir, başka tür müziklerdir. Bunların zenginliği ile beraber Türk müziği bugün dünya çapında bir müzik geleneği haline gelmiştir. Bunu yaşatmak çok önemli. Buna yeni şeyler eklemek çok önemli. Bundan sonra da Türk müziği bu gür sesiyle, şiiriyle, bestesiyle, nameleriyle bizim insanımızın yolunu aydınlatmaya devam edecek. Benim de tavsiyem bu yolda devam edin. Müziğimizin derinliklerini keşfederek paylaşarak güzelliklerini çoğaltarak bu yolda devam edin.”

A’dan Z’ye EĞİTİM

Y

ılmaz, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü ve Genel Sekreter Yardımcısı İbrahim Kalın, sanatçı Yavuz Bingöl ve bakanlık bürokratları ile Ankara Güzel Sanatlar Lisesini ziyaret etti.

11


MAKALE

Sürükleyen mi Üreten mi Nesil İstiyoruz Doç.Dr.Ayfer Alper

A’dan Z’ye EĞİTİM

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü

12

Son zamanlarda sıkça karşılaştığımız “Çocukların erken yaşta tablet kullanımı sorun oluşturmakta mıdır? Hangi yaşta tablet kullanılmalıdır?” gibi sorular hepimizin karşılaştığımız ya da sorduğumuz sorulardır. Aslında dijital yerli olan günümüz çocukları okumak ve yazmaktan önce dokunmatik ekranı kullanmayı öğreniyorlar ve istedikleri oyunu ya da videoyu açmak için renkleri, sembolleri öğrenerek teknolojiyle tanışıyorlar.


MAKALE Çocuk ve gençler üzerine yapılan medya araştırmalarında 25 yıllık deneyime sahip London School of Economics’in Medya ve İletişim Departmanı’nda sosyal psikoloji profesörü Sonia Livingstone, “Dijital Çağ’da Ebeveynlik” projesine göre, çocukların medya araçları ile kurdukları ilişkide katı yasaklara ihtiyacın olmadığını belirtmektedir. Önemli olan çocukların medya ile ilişkilerini hangi bağlamda ve ne tür içerikler üzerinden kurduklarıdır. Çocuklarla yapılan hem nitelik hem de nicelik araştırmaları göstermektedir ki; bazı bilgisayar uygulamalarının özellikleri çocukların oyun oynamasını ve yaratıcılığını sınırlarken bazıları da tam aksine bunları desteklemektedir. Çocuklarımıza belirli yaşa kadar teknolojiden uzak tutmamız gerektiğini pekçok bilim adamı ve bilimsel kuruluşlar onaylamaktadır. Öte yandan Dijital okuryazarlığa okul öncesi çağda çocukların ulaşması belki de günümüz teknolojik gelişmelere karşın bir zorunluluk olmaktadır. Yapılan araştırmalar okulöncesi çağda çocukların dijital okuryazarlık konusunda ne kadar hızlı ve başarılı bir şekilde ilerlediklerini biz yetişkinler şaşkınlık içinde izlemekteyiz. Bu durumda fayda/zarar ilişkisini ele almamız gerekir ve ne yazık ki teknoloji kullanan ve kullanmayan çocuk grubunu deneysel olarak karşılaştırmamız olanaksızdır. Bir yandan erken yaşlarda teknoloji kullanımının olumlu ve olumsuz etkileri tartışılırken asıl dikkat edilmesi gereken şey belki de dijital okuryazarlığı kazandırırken çocukların yaratıcılığını da geliştirmektir. Birçok ülke ve birçok organizasyon (P21, 2009; MCEETYA 2008, NAE, 2010; ISTE, 2016) sanayi 4.0 dönemiminde gençlerimizin 21. Yüzyıl becerilerini kazanmış olmaları gerektiğini belirtmektedir. Yani analitik ve eleştirel düşünebilen, karar verici, problem çözücü, yenilikçi, girişimci, etkili yazan ve konuşan, başkaları ile etkili iletişim kuran, etik ve ahlaki anlayışı olan, kültürlü, lider vasıflı, teknolojinin üretken kullanıcıları olan genç nesiller yetiştirilmesi beklenmektedir.

Belirli yaşa kadar yasakladığımız ve belirli yaşlarda dijital okuryazarlığı geliştirdiği düşüncesiyle tabletle tanıştırdığımız daha ileriki yaşlarda 21. Yüzyıl becerilerini kazanmasını istediğimiz çocuklarımızın teknoloji tercihi nasıl olmalıdır? Belirli yaşa kadar yasakladığımız ve belirli yaşlarda dijital okuryazarlığı geliştirdiği düşüncesiyle tabletle tanıştırdığımız daha ileriki yaşlarda 21. Yüzyıl becerilerini kazanmasını istediğimiz çocuklarımızın teknoloji tercihi nasıl olmalıdır? Yukarıda da belirttiğimiz gibi belki de dilimizin alışkanlığıyla “tablet kullanımı” sözcüğünü sıkça kullanırız. Tablet mi yoksa PC olarak da yaygın olarak bildiğimiz masaüstü/dizüstü bilgisayarlar mı? Son zamanlarda Apple iPad Pro ve Google Pixel C de olduğu gibi yeni teknolojiler hem tablet hem de dizüstü bilgisayar özelliklerini bütünleştirmeye çalışmaktadır. Taşınabilirlik ve ekran boyutu gibi gereksinimleri göz ardı ettiğimizde performans ve depolama açısından dizüstü bilgisayarların üstünlüğü söz konusudur. Adobe nin Mobil Ürün Pazarlama Direktörü David Macy de “IPad Pro” nun birçok kullanıcı için üretkenlik açısından mükemmel bir sistem gibi görünse de, yaratıcı profesyonellerin iş yerinde güçlü bir masaüstüne güvenmeleri gerektiğini düşünmektedir. Macy, iPad Pro’yu bir web sitesinin geliştirilmesinde birtakım düzenlemeler ve rötuşlar için kullanabileceğini, bu ürettiğini ise ancak web sitesini asıl kodlayan ya da mimarisini oluşturan ekibe sunabileceğini belirtmektedir. Çocuklarımıza Wix, Weebly gibi sadece sürükle-bırak yöntemiyle geliştiribilecekleri web editörü sunduğumuzda belki mükemmel web sayfaları üretebilecekler ancak web editörünün kendisini kodlayarak geliştirmekte zorlanacaklardır. Buna benzer Canva, Pictochart, vb ortamlarda çok güzel afiş tasarlayabilecekler ancak kendi tasarımlarını oluşturabilmek için yani rengini görselini, logosunu oluşturabilmesi için daha profesyonel Photoshop gibi bir programı kullanması gerekecektir.

Yine Scratch, Kodu Game, Alice, Code. org gibi listeleyebileceğimiz pekçok blok temelli kodlama programları geliştirilmektedir. Bu tür ortamlar da kodlamayı tanıştırmak, çocukların motivasyonunu artırmak için önemlidir ancak belirli bir seviyeden sonra sürükle bırak uzmanı olmasının ötesine geçilmeli ve bu programların kendisini üretebilecek kodları yazabilen gençler olmalıdırlar. O halde bu tür hazır programlarla nasıl erken yaş döneminde yazmak okumak yerine sembol ve renklerle teknolojiyi kullanabiliyorlarsa ileriki yaşlarda da sadece sürükle-bırak yöntemiyle teknolojik ürünler tasarlayabileceklerdir. Ancak dikkat edelim bu programları üreten değil sadece kullanabilen yani tüketen bir nesil yetiştirmiş olacağız. Oysa 21.yüzyıl becerilerini kazandırabilmemiz için üreten nesillere gereksinim duymaktayız. Çoçuklarımıza üretmeyi öğretebilirsek aslında kendilerinin ihtiyaç duyduğu ortamı kendileri isteyecektir. Örneğin nasıl oyun oynamayı ilerleten çocuklar normal bilgisayar yerine çok daha fonsiyonel oyun bilgisayarlarını satın almanızı istiyorlarsa bilgisayar kodları, yazılım, web sayfası geliştirme, grafik tasarlama gibi daha yaratıcı işlerle ilgisi olan çocuklar da tablet yerine masaüstü ya da dizüstü bilgisayarlarına yönelecektir. Burada yetişkinlere düşen görev bu tür yaratıcılıklarını geliştirmelerine olanak sağlayacak ortamları sunmaktır. Çocuklarımızın okul öncesi ve ilkokulun ilk yıllarında tabletlerle hazır uygulamalarla tanışması ancak ilerleyen yaşlarda yaratıcılıklarını geliştirmeleri için gereken önlemlerin alınması biz ebeveynlerin ve eğitmenlerin sorumluluğundadır. Hayatınızdan sağlık ve teknoloji eksik olmasın!

Livingstone, S. (2016). Parenting for a Digital Future. http://blogs.lse.ac.uk/parenting4digitalfuture/2016/02/29/what-are-pre-schoolers-doing-with-tabletsand-is-it-good-for-them/. P21_Partnership for 21st Century Learning, Framework for 21st Century Learning. http://www.p21.org/our-work/p21-framework. MCEETYA_Melbourne Declaration on Educational Goals for Young Australians, Ministerial Council on Education, Employment, Training and Youth Affairs, Curriculum Corporation, Melbourne, http://www.curriculum.edu.au/verve/_resources/National_Declaration_on_the_Educational_Goals _for_Young_Australians.pdf. NAE_National Association Education, Partnership for 21st Century Skills, http://www.nea.org/home/34888.htm. ISTE_International Society for Technology in Education, 21st Century Skills, https://www.iste.org/resources/product?id=994

A’dan Z’ye EĞİTİM

Kaynakça: David Macy, Director of Mobile Product Marketing, Creative Cloud at Adobe, http://www.techradar.com/news/mobile-computing/tablets/adobe-says-ipad-pro-can-t-replace-a-laptop-for-creative-work-and-it-s-okay-1309221

13


HABER

Üniversiteye giriş sistemi değişti

A’dan Z’ye EĞİTİM

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamasından sonra bir yandan TEOG’un kaldırılmasıyla meşgul olan eğitim gündemi, bir yandan da YÖK’ün üniversiteye geçiş sisteminde yaptığı değişikliği tartışmaya başladı. YÖK’ün yeni üniversiteye geçiş sisteminin ayrıntılarına göre yeni sınavın adı Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) oldu ve ilk uygulamasının da bu yıl yapılacağı bildirildi.

14


HABER

Y

KS, 40 Türkçe, 40 matematik, 20 sosyal bilimler ve 20 fen bilimleri sorusundan oluşan Temel Yeterlilik Testi ile bir sonraki gün yapılacak 40’ar soruluk Türk dili ve edebiyatı-sosyal bilimler 1, sosyal bilimler 2, matematik ve fen bilimleri testlerinin yer alacağı 2. oturumdan oluşacak. Lisans programlarına geçiş için aranacak 180 baraj puanı, adayın birinci oturumla birlikte ikinci oturumdaki performansı da dikkate alınarak hesaplanacak. TYT puanı 200 ve üzeri olan adaylar bu puanı isterse bir sonraki yıl da sınava girmeden kullanabilecek. İsteyen adaylar ise yeniden sınava girebilecek ve hangi sınavdan yüksek puan aldıysa o puanla tercih yapabilecek. Adaylar, ikinci oturumdaki testlerin isterse tamamına girebilecek. İsteyen öğrenciler ise kullanmak istedikleri puan türüne göre girecekleri testleri kendileri belirleyebilecek. Artık bir puan türünde adayları rakiplerinin önüne geçirebilen “diğer testlerden de soru çözme zorunluluğu” kalktı. Örneğin bir sözel adayının puanının hesaplanmasında artık ikinci oturumda yaptığı matematik ya da fen bilimleri sorularının etkisi olmayacak. Sınav süresi 135 dakika olacak. TYT, 23 Haziran 2018 Cumartesi günü sabah, ikinci oturumu ise ertesi gün sabah yapılacak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatının ardından YÖK Başkanı Prof.

Saraç’ın “kanaatla ikinci sınava girme” konusundaki açıklaması, kamuoyunda ciddi tartışmalara neden oldu. Ayrıca tüm adayların katılacağı TYT’de adaylara tarih, coğrafya, felsefe, fizik, kimya, biyoloji gibi derslerden soru sorulmayacak olması ile bu derslerin binlerce öğrenci için lisede etkinliğinin azalacağı yorumları yapıldı. Dr. Yekta Saraç, 13 Ekim’de YÖK’te düzenlediği basın toplantısıyla yeni üniversiteye geçiş sisteminin detaylarını anlattı. Saraç’ın verdiği bilgiye göre YGS ve LYS kaldırıldı; yerine tüm adayların gireceği Temel Yeterlilik Testi (TYT) ile isteyen adayların istediğine girebileceği Türk Dili ve Edebiyatı-Coğrafya-1 Testi, Matematik Testi, Sosyal Bilimler Testi ve Fen Bilimleri testinden oluşan Yükseköğretim Kurumları Sınavı getirildi. Saraç, sınavların aynı gün 2 saat arayla yapılacak 2 oturumdan oluşacağını; TYT’de 150 ve üzeri puan aldığına “kanaat getiren” adayların, ikinci oturumdaki sınava gireceğini ifade etti.

İlk değişiklik 1 hafta sonra Ancak Saraç’ın “kanaatla ikinci sınava girme” konusundaki açıklaması, kamuoyunda ciddi tartışmalara neden oldu. Ayrıca tüm adayların katılacağı TYT’de adaylara tarih, coğrafya, felsefe, fizik, kimya, biyoloji gibi derslerden soru sorulmayacak olması ile bu derslerin binlerce öğrenci için lisede etkinliğinin azalacağı yorumları yapıldı. Eleştiriler arasında iki oturum arasındaki 2 saatlik

sürenin nasıl değerlendirileceği, sınavın yeni haliyle öğrencilerin üzerindeki stresi artıracağı da yer aldı. Tepkiler üzerine YÖK, açıklamasından 1 hafta sonra sistemde bazı değişiklikler yaptığını duyurdu. 19 Ekim’de yapılan bilgilendirmede, sınavın 23-24 Haziran’da yapılacağı belirtildi ve “kanaat” durumunu ortadan kaldıran bir düzenleme yapıldığı kaydedildi. Buna göre lisans programlarına geçiş için aranan 180 baraj puanının, adayın birinci oturumla birlikte ikinci oturumdaki performansı da dikkate alınarak hesaplanacağı bildirildi. Yeni açıklamayla YKS’nin ikinci oturumunda Türk Dili ve Edebiyatı ile Coğrafya-1 Testinin tarih sorularını da kapsayacak şekilde Türk Dili ve Edebiyatı Sosyal Bilimler 1 testi olarak değiştirildiği kaydedildi. İkinci oturumun adı ise Sosyal Bilimler-2 testi oldu. YÖK Başkanı Saraç, 26 Ekim’de bir televizyon kanalına verdiği röportajda ise eleştirilere, “TYT’de amacımız sözel ve sayısal okur yazarlığın sorgulanması. Diğer dersleri sormayacağız algısı doğru değil. Biz bunu doğru anlatamamış olabiliriz. Diğer derslerin de muhakemesi testlerde sorgulanacak” diye yanıt verdi. Daha sonra da Anadolu Ajansı’na verdiği röportajda diğer derslerin TYT’deki Türkçe ve matematik testleri içinde nasıl yer alacağını örneklerle açıkladı. Ancak Saraç’ın açıklamaları da eğitimciler ve kamuoyunu tatmin etmedi. 8

A’dan Z’ye EĞİTİM

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç

15


HABER

Kaygıları azaltıcı değişiklik YÖK, yeni bir çözüm önerisi düşünürken, sınav sistemini 3. kez değiştirmiş oldu. Açıklamada, “Yapılan müzakere ve analizler neticesinde YÖK olarak öğrencilerimizin, ailelerinin ve kamuoyunun kaygılarını azaltıcı ve giderici yönde, yeni ölçme sistemine ‘tedrici geçiş’ de dikkate alınarak TYT’de kısmi değişiklikler yapılmıştır” denildi. Dün yapılan YÖK Genel Kurulu’nda sistemde değişiklik yapılmasına karar verildiği belirtilen açıklamada, kamuoyundan gelen öneriler sıralandı. Yapılan değişiklikle ilk sınav yeniden “YGS”ye benzetildi.

A’dan Z’ye EĞİTİM

TYT’ye sosyal ve fen bilimleri soruları geldi

16

Buna göre YKS’nin birinci oturumu olan TYT, 23 Haziran 2018 Cumartesi günü sabah, ikinci oturumu ise ertesi gün yani 24 Haziran 2018 Pazar günü sabah yapılacak. Dil sınavı Pazar günü öğleden

“Yapılan müzakere ve analizler neticesinde YÖK olarak öğrencilerimizin, ailelerinin ve kamuoyunun kaygılarını azaltıcı ve giderici yönde, yeni ölçme sistemine ‘tedrici geçiş’ de dikkate alınarak TYT’de kısmi değişiklikler yapılmıştır” sonra gerçekleştirilecek. TYT sınavında öğrencilerin temel yeterliliklerinin esas alındığı Türkçe temel yeterlilik testindeki 40 soruya ek olarak 20 sosyal bilimler (5 coğrafya, 5 din kültürü ve ahlak bilgisi, 5 felsefe, 5 tarih) sorusu, temel matematik testindeki 40 soruya ek olarak da 20 fen bilimleri sorusu (6 biyoloji, 7 fizik, 7 kimya) olmak üzere toplam 120 soru yer alacak. Sınav süresi ise yine 135 dakika olacak. Örnek sorular, ÖSYM tarafından

paylaşıldı.

200 puanın üstünde alan, puanını seneye de kullanabilecek Yeni sistemin diğer detayları ise şöyle: n Türkçe ve matematik testlerinin, TYT puanının oluşmasına etkisi (yüzde 50-yüzde 50) eşit olacak. n TYT Puanı 200 ve üzeri olan adaylar ise bu puanları istedikleri takdirde bir sonraki yıl da kullanabilecek. Son yapılan üniversite sınavında 200 puanı geçen aday sayısı 1 milyon 258 bindi. Böylece benzer sayıda adayın tercih hakkı 2 seneye çıkmış oldu. Bu kapsamda isteyen aday, ikinci yıl sınava girmeden bir önceki yıl aldığı puanı kullanabileceği gibi, yeniden sınava girme hakkı da olacak. Girdiği taktirde daha düşük puan alırsa, yüksek puan aldığı sınav sonucu ile müracaat edebilecek. Bu sene 200 puan ve üzeri alan adaylar, seneye TYT sınavına girmeden sadece ikinci oturuma da katılabilecek.


HABER

“Adaylar, isterse ikinci oturumdaki testlerin tamamına girebilecek ya da kullanmak istedikleri puan türüne göre girecekleri testleri kendileri de belirleyebilecek.”

Sınav tarihleri açıklandı

sayısı 80 olacak.

n İkinci oturum sonuçlarına göre adayın sözel puanı hesaplanırken Türk Dili ve Edebiyatı-sosyal bilimler 1 ve sosyal bilimler 2 testinin ağırlıkları yüzde 50-yüzde 50 olacak. Sayısal puan hesaplanırken matematik ile fen bilimleri testlerinin ağırlıkları aynı şekilde eşit olacak. Eşit ağırlık puan türünde de Türk dili ve EdebiyatıSosyal Bilimler 1 ile matematik testlerinin ağırlığı yüzde 50-yüzde 50 olarak paylaştırılacak. n Adaylar, isterse ikinci oturumdaki testlerin tamamına girebilecek ya da kullanmak istedikleri puan türüne göre girecekleri testleri kendileri de belirleyebilecek. Mesela “Sayısalcıyım” diyen aday, sadece sayısal puanını oluşturan matematik ve fen testlerine girebilecek. n Pazar günü yapılacak dil sınavına da isteyen adaylar girebilecek. Yabancı dil sınavının soru

n Lisans yerleştirmelerinde TYT puanının toplam puana etkisi, tüm türlerde yüzde 40 olacak. İkinci oturum sınavlarından alınan puanlar ise toplam puanı yüzde 60 etkileyecek. n Tıp, hukuk, mühendislik, mimarlık, eğitim fakültesi gibi programlar için getirilen başarı sıralaması şartı yeni sistemde de devam edecek. n Özel yetenekle öğrenci alan programları tercih edebilmek için adayın TYT’den en az 150 puan alması gerekecek. n Ortaöğretim Başarı Puanı’nın (OBP) hesaplanmasında herhangi bir değişikliğe gidilmeyecek. Yerleştirme puanlarına etkisi geçen seneki gibi olacak. n Meslek lisesi mezunlarına geçen seneki alan odaklı ek puan uygulamasına da devam edilecek.

OBP’ye devam

A’dan Z’ye EĞİTİM

İsteyen istediği testi yapacak

n ÖSYM’nin internet sitesinden duyurulan takvime göre, 2018 YKS’nin 1. oturumu (TYT) 23 Haziran’da, 2. oturumu ile Yabancı Dil Oturumu 24 Haziran’da yapılacak. YKS başvuruları 1 Mart21 Mart’ta alınacak. YKS için geç başvuru tarihi ise 4 Nisan olarak belirlendi. YKS sonuçları ise 31 Temmuz’da açıklanacak.

17


MAKALE

Azınlık okulunda öğretmen olmak EvaNgelia Bülbüloğlu Özel Zapyon Rum Lisesi Öğretmen

A’dan Z’ye EĞİTİM

Bir azınlık okulundan öğrenci olarak çıkıp öğretmen olarak girmenin haklı gururunu yaşıyorum. Çünkü insanın emellerine ulaşması daima mümkün olmuyor ne yazık ki.

18


MAKALE

“Hayal meyal dört beş yaşlarında iken ben de öğretmen olmak istediğimi söylediğimi hatırlıyorum tabi daha sonra seneler boyunca “büyüyünce ne olacaksın’’ sorusunu defalarca dinlediğim için ne cevap verdiğimi hatırlayacak epey vaktim olmuştu.” düz lise olduğu için lise eğitimimin sonuna kadar bu okulda olacaktım. Ayrıca bir diğer güzel yanı ise ilkokulda birlikte olduğum arkadaşlarımla lise sona kadar sınıf arkadaşı olmaya devam edecektim. Sınıfta on kişiydik fakat mezun olurken sekize düştük. Yaşım ve sınıfım büyüdükçe hangi alana yönelmem gerektiğini yavaş yavaş anlıyordum. Rum okulunda eğitim gördüğüm için hem Yunan edebiyatı hem Türk edebiyatı derslerimiz oluyordu. Açıkçası benim için ikisi de önemliydi. Liseyi yabancı dil bölümden bitirdim, tarihi ve bulunduğu semti güzel bir okuldan başka güzel bir okula yani Balattan Beyazıt’a; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine yerleştim.

Cemaat toplumundan birey olmam gereken bir ortama girmiştim Eski Yunan Dili edebiyatı lisansımla beraber kendime ikinci dal seçtim ve Çağdaş Yunan Dili Edebiyatında da derslere başladım. Aynı zamanda bu dönem içerisinde kendi bölümümde bir buçuk sene başarılı bir asistanlık süreci yaşadım. Tüm bunların yanında üniversite ile ilgili izlenimlerim diğer öğrencilere nazaran muhtemelen çok farklıydı. Sayısı çok az olan bir azınlık okulundan on binlerce kişinin olduğu bir devlet üniversitesine yerleşmek hem çok tuhaf bir o kadar zor fakat gurur verici görünüyordu. Azınlık olarak ve cemaat yapısı ile şekillendirilmiş bir toplumdan her tür kültürü ve fikri tadabileceğim çok bireysel bir ortama girmiştim ve artık en önemlisi cemaat dediğimiz kapalı bir toplumun içinden çıkıp pek çok anlamda birey olmam gereken bir ortama girmiştim. Diğer bir önemli durumu ise azınlık cemaati olmanın verdiği herkesin birbirini tanıyıp kollama durumu artık burada yoktu kimse kimseyi tanımıyor ve kollamıyordu. Başlarda

ne kadar ürkütücü görünse de gözüme burada cemaat yapısının dışında olmayı öğrendim fakat yıllar sonra kelimenin tam anlamıyla her şeyin başladığı yere azınlık okullarımızdan biri olan Taksim’deki Özel Zapyon Rum Lisesinde öğretmen olarak çalışmaya başladım. Tüm bu lise ve üniversite eğitim öğretim sürecimde amaçlamış olduğum şeyi başarmanın tatlı gururunu yaşıyorum elbette. Bu iki ortamı öğrenmiş olmanın bana kattıkları dışında inanıyorum ki öğrencilerime öğretmem gereken şeyler konusunda da fikir sahibi olmamı sağladı. Çünkü özünde bir azınlık toplumunda yetişen biz çocuklara üniversiteye başlayana kadar bahşedilen hayatın, gerçek bir hayata benzemediğini görme fırsatı yakaladım aslında fanusa konulmuş küçük süs balıklarından pek bir farkımız da olmadığını söylemek yeridir.

İstediğin şeyi hak etme algısı Bir azınlık okulundan öğrenci olarak çıkıp öğretmen olarak girmenin haklı gururunu yaşıyorum. Çünkü insanın emellerine ulaşması daima mümkün olmuyor ne yazık ki. Fakat üniversitede yaşadığım yılların hayat boyu yanıma kar kalacağına adım gibi eminim. Bahsettiğim şey sadece kalabalık ortamda ayaklarının üzerinde durabilme çabası değil elbet, kurduğumuz arkadaşlık ilişkilerine kadar pek çok hata yaptığımızı, her türlü yapay veya doğru olmayan ilişkiler üzerine güven merdivenleri dayayıp bir anda yere düştüğümüzü gördüm. Tüm bunlar bana özünde sert bir mizaçla birlikte, daha önce asla var olmayan istediğin şeyi hak etmen gerektiği algısını yarattı. Sözlerime burada son verirken tüm bu süreçlerden geçmemi sağlayan ve şu anda olduğum konumda olmama yardımcı olmuş, destek ve fikir vermiş herkese en içten duygularım ve samimiyetimle teşekkür ederim!

A’dan Z’ye EĞİTİM

P

ek çoğumuzun daha yürümeyi, konuşmayı öğrendiği yıllardan sonra oyun oynarken veya televizyonda izlediği programların getirdiği kanaatle ‘’ büyüyünce ne olacaksın?’’ sorusuna verebileceği naçizane bir cevabı vardır. Kimimiz doktorluğu çok yakıştırdık kendimize, kimimiz öğretmenliği, kimimiz de avukatlığı… Hayal meyal dört beş yaşlarında iken ben de öğretmen olmak istediğimi söylediğimi hatırlıyorum tabi daha sonra seneler boyunca “büyüyünce ne olacaksın’’ sorusunu defalarca dinlediğim için ne cevap verdiğimi hatırlayacak epey vaktim olmuştu. Eğitimime Yeşilköy Özel Rum İlköğretim okulunda bir sene misafir öğrenci sıfatı ile gidip gelerek başladım. Okumaya çok hevesli olduğum için birinci sınıftaki arkadaşlardan çok daha çabuk bir şekilde okuma yazmayı öğrendim ve tabi Türkçe konuşabilmeye başladım. Çünkü ailede herkes Rumca konuştuğu için aile içinde Türkçe konuşma ihtiyacım olmuyor, sadece televizyon izlediğim ve dışarıda Türkçeyi duyduğumdan dolayı bu dili anlayabiliyor fakat ilkokula başlayana kadar konuşamıyordum. Hal böyle olunca, tüm dersleri kapsayan genel bir sınava tabii tutularak direkt ikinci sınıfa başladım. Rum okullarında, eskiden ve tabi benim öğrenci olduğum yıllar da dahil ilkokul altı seneydi. Bu arada okul mevcudumuz sadece beş kişiydi, bir kız arkadaşımız bizden bir üst sınıftaydı, biz sınıfımızda iki kız bir erkek olmak üzere üç kişiydik, bir de bizim sınıfımızdaki erkek arkadaşımızın bir erkek kardeşi vardı ki o da bizden daha küçük ve alt sınıftaydı. İlkokulda en iyi hatırladığım şey kompozisyon yazmayı çok sevdiğimdi. Türkçe hocam veli toplantılarında çok düzgün ve yaratıcı yazılar yazdığımdan söz ederdi ve ben de sonradan öğrendiğim bir dilde yazdığım yazılarda başarılı olduğumdan dolayı gurur duyardım. İlkokulu başarıyla bitirdikten sonra abimin okuduğu okula, Özel Fener Rum Lisesi’nde orta 1’e başladım. İlkokulumun o küçücük binasından sonra başladığım okul bana şato gibi görünmüştü. Okulum

19


HABER

En yetenekliler öğretmen olacak

A’dan Z’ye EĞİTİM

Milli Eğitim Bakanlığınca, Öğretmen Strateji Belgesi’nde yer alan Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri’nin güncelleme çalışmaları tamamlandı. Bu kapsamda güncellenen Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri, “mesleki bilgi”, “mesleki beceri”, “tutum ve değerler” olmak üzere birbirini tamamlayan üç yeterlik alanıyla, bunlar altında yer alan 11 yeterlik ve bu yeterliklere ilişkin 65 göstergeden oluştu.

20


HABER

“Yeterlik güncelleme çalışmaları sürecinde her bir öğretmenlik alanı için ayrı bir özel alan yeterliği belirlemek yerine, genel yeterliklere, alan bilgisi ve alan eğitimi bilgisi yeterlikleri eklendi. Böylece her bir öğretmenin kendi alanına ilişkin yeterliklerini kapsayacak mahiyette bütünsel ve tek bir metin oluşturuldu.”

Genel yeterlilik, alan eğitimi Yeterlik güncelleme çalışmaları sürecinde her bir öğretmenlik alanı için ayrı bir özel alan yeterliği belirlemek yerine, genel yeterliklere, alan bilgisi ve alan eğitimi bilgisi yeterlikleri eklendi. Böylece her bir öğretmenin kendi

alanına ilişkin yeterliklerini kapsayacak mahiyette bütünsel ve tek bir metin oluşturuldu. Bu kapsamda güncellenen Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri, “mesleki bilgi”, “mesleki beceri”, “tutum ve değerler” olmak üzere birbirini tamamlayan üç yeterlik alanıyla, bunlar altında yer alan 11 yeterlik ve bu yeterliklere ilişkin 65 göstergeden oluştu.

Referans metin olacak Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri “mesleki bilgi” başlığı altında, alan, alan eğitimi ve mevzuat bilgisi, “mesleki beceri” başlığı altında, eğitim öğretimi planlama, öğrenme ortamları oluşturma, öğretme ve öğrenme sürecini yönetme, ölçme ve değerlendirme, “tutum ve değerler” başlığı altında da, milli, manevi ve evrensel değerler, öğrenciye yaklaşım, iletişim ve iş birliği, kişisel ve mesleki gelişim alt başlıkları belirlendi. Yeterlikler, öğretmenlerin kendi yetkinlik düzeylerini belirlemelerinde, öğretim programlarının düzenlenmesinde, öğretmenlerin mesleğe kabul ve adaylık süreçlerinde, mesleki gelişim ihtiyaçlarının tespit edilmesinde, öğretmenlerin performanslarının değerlendirilmesinde, kariyerlerini geliştirmelerinde ve öğretmenlik mesleğinin statüsünün güçlendirilmesi çalışmalarında dikkate alınacak temel bir referans metin olma özelliği taşıyacak.

Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri’ne ilişkin verilen bilgilerde, öğretmenlik mesleğine kaynak teşkil eden bölümlerden mezun olanların MEB’de öğretmen olarak istihdam edilmelerine yönelik KPSS, Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) ve sözlü gibi çeşitli sınavların gerçekleştirildiği anımsatılarak, şunlar kaydedildi: “Söz konusu sınavların, Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri çerçevesinde sahip olunması gereken bilgi, beceri ve tutum ve değerleri ölçebilecek şekilde yeniden yapılandırılması, üniversite mezunları arasından öğretmenlik konusunda en yetenekli olanların istihdamını sağlayacaktır. Öğretmenlerin mesleğe kabulünde diğer bir aşama olan adaylık ve yetiştirme süreci de yeterlikler çerçevesinde oluşturulacak ve böylelikle aday öğretmenlerin mesleğe hazır hale gelmeleri sağlanabilecektir.” Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri’nin, öğretmenlerin mesleki yeterliklerini sorgulamalarına, mevcut durumlarını belirlemelerine, gelişim hedefleri oluşturmalarına ve bu hedefe ulaşmak için gerekli uygulamaları yapmalarına yardımcı olacağı vurgulandı.

A’dan Z’ye EĞİTİM

D

ünyada olduğu gibi Türkiye’de de eğitim alanında büyük dönüşümler gerçekleştirildiğini belirten Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, şunları kaydetti: “Bu dönüşümlerin temel ve öncelikli basamağı ise öğretmenlerin yetiştirilmesine ve geliştirilmesine ilişkin çalışmalardır. Bu kapsamda önemli çalışmalardan birisi olan Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri, Bakanlığımızca 2006 yılında yayımlanmıştır. Ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar çerçevesinde Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri, güncellenerek eğitim paydaşlarının kullanımına sunulmuştur. Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri’nin, öğretmen yetiştirme ve geliştirme sürecindeki paydaşlara temel bir referans olması amaçlanmaktadır. Başta bakanlığımız olmak üzere YÖK, ÖSYM, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve alandaki bilim insanları için öğretmenlik mesleğine yönelik politikaların geliştirilmesinde önemli bir çerçeve belge olan yeterlikler, öğretmenlerimiz açısından da kişisel ve mesleki gelişim konusunda bir rehber niteliği taşımaktadır.”

Adaylık ve yetiştirme süreci

21


MAKALE

Başarısızlık öğrencide mi, yap boza dönüştürülen eğitim sisteminde mi? AYŞEGÜL KAHVECİOĞLU

A’dan Z’ye EĞİTİM

Gazeteci

22

Türkiye, 41 ülke arasında fen bilimlerinde 33, matematikte ve okuduğunu anlamada 35. sırada.


MAKALE

Müfredat değiştirildi; 2005-2006 eğitim öğretim yılında uygulamaya konuldu. 2006 yılında yapılan PISA’da Türkiye yine son sıralarda yer aldı. 57 ülkenin katıldığı sınavlarda fen bilimleri ve matematikte 43.; okuma becerilerinde ise 37. sıraya yerleştik. Bu kez de müfredatın henüz tam oturmadığından dem vuran Çelik, “henüz alıştırma dönemindeki” müfredata öğretmenlerin de uyum sağlayamadığını söyledi ve aslında bu sonuçların en önemli müsebbibinin genel liseler olduğunu savundu. Aslında uzun uzun anlattı ama özetle “Lise türleri azaltılacak” dedi. Tüm Türkiye’de lise türlerinin kademeli olarak azaltılması talimatı ise Bakan Nimet Baş’a (Çubukçu) nasip oldu.

Dönüşüm tartışılırken 2009 PISA sonuçları geldi Türkiye yine sonlarda. Sınava katılan 65 ülke arasında fen bilimlerinde ve matematikte 43.; okuma becerilerinde 41. sıra. Sonucun değerlendirmesini bir sonraki bakan Ömer Dinçer yaptı. 4+4+4 fırtınasının estiği günlerde PISA’daki başarısızlığın farkında olan Dinçer, her fırsatta 4+4+4’ün tam da bu başarısızlığı ortadan kaldırabilecek kudrete sahip olduğunu savundu.

4+4+4 alevli tartışmalarla yürürlüğe girdiği sırada 2012 PISA sonuçları geldi Türkiye, 65 ülke arasında fen bilimlerinde 43., matematikte 44., okuma becerilerinde ise 41. oldu. Netice değişmedi

2015 PISA’da Türkiye, sınava 2006’dan beri kesintisiz katılan ülkeler arasında puanını en çok düşüren ülke oldu. 70 ülke arasında Türkiye’nin sıralaması fen bilimlerinde 52.; matematikte 49.; okuma becerilerinde 50. sıra olarak gerçekleşti. yani ama bakan değişti. 4+4+4’ün mimarı Nabi Avcı, daha iyimser bir gözlükle Türkiye’nin 2006’dan beri 3 alanda ciddi yükseliş eğiliminde olduğunu söyledi; “Eğitim programımıza yönelik revizyon çalışmaları, bugün daha da hızlanmış olarak sürüyor. İnşallah 2015’te çok daha iyi göstergelerle karşılaşacağız” değerlendirmesini yaptı. 2015 PISA’da Türkiye, sınava 2006’dan beri kesintisiz katılan ülkeler arasında puanını en çok düşüren ülke oldu. 70 ülke arasında Türkiye’nin sıralaması fen bilimlerinde 52.; matematikte 49.; okuma becerilerinde 50. sıra olarak gerçekleşti. Yeni sonuçları yorumlamak bu kez de yeni bakan İsmet Yılmaz’a düştü. Bir dönem Hüseyin Çelik’in sebep olarak gösterdiği genel liselerin başarısızlığı, Yılmaz’ın penceresinde yerini meslek liselerinin başarısızlığına bıraktı. Yılmaz, “PISA tek başına bir ülkenin eğitim seviyesini göstermeye yetmez” dedi.

İlk kez MEB tarafından yerli bir eğitim ölçeği kullanılarak “ABİDE” araştırması hayata geçirildi. Sonuç ne oldu dersiniz? Yine hüsran. Öğrencilerin yüzde 89’unun matematikte; yüzde 85’inin fen bilgisinde; yüzde 73’ünün sosyal bilimlerde; yüzde 71’inin ise Türkçe’de orta ve daha alt yeterlilik seviyesinde olduğu ortaya çıktı. Yani sınavın uluslar arası ya da yerel kaynaklı olmasının öğrenci başarısı üzerinde bir etkisinin bulunmadığı MEB eliyle ispatlanmış oldu. Eğitimin, yapboza dönüşen sistemden, sınav sistemi düzenlemelerinden, okul türlerine yapılan müdahaleden, müfredatta yapılan radikal değişikliklerden olumlu etkilenmediği açık. Eğitimde kalite ve başarıyı yakalamak için başka parametrelere bakmak lazım. Eğitimin bilimsel niteliği, öğretmenlerin mesleki statüleri, devlet okullarının fiziki koşulları, yöneticilerinin liyakati, eğitimde fırsat eşitliği… Öncelikli olarak bunlara kafa yormadan PISA 2018, 2021, 2024 sonuçlarında da Türkiye adına bir iyileşme beklemek sadece hayal olur.

A’dan Z’ye EĞİTİM

Ne bu?” diye soracak olursanız, hemen söyleyeyim Türkiye’nin 2003 yılındaki Uluslar arası Öğrenci Değerlendirme Programı’ndaki; yani kulağa daha tanıdık gelen ismiyle PISA sınavındaki başarı sırası. Sınavda sadece Tayland, Meksika, Brezilya, Tunus ve Endonezya’yı geride bırakabilen Türkiye’nin bu bariz başarısızlığına getirilen eleştiriler, dönemin bakanı Hüseyin Çelik tarafından “mevcut müfredatın” suçlu ilan edilmesiyle karşılık bulmuş; Çelik, “Müfredatımız 1967 model. Bu, uluslar arası otobanlarda rakiplerimizle 67 model bir arabayla yarışmaya benziyor” demişti.

23


HABER

ABİDE’den ürkütücü sonuç

A’dan Z’ye EĞİTİM

MEB’in kendi yaptığı seviye belirleme sınavı Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi (ABİDE) sınavında öğrencilerin yetersiz olduğu konu başlıkları ve yetersizlik oranları ise ürkütücü boyutlarda.

24


HABER

H

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, dünyanın en önemli eğitim göstergelerinden biri kabul edilen PISA sınavının sonuçlarında Türkiye’nin 72 ülke arasında son sıralarda yer almasına yönelik eleştirilere, “Tek bir ölçüye bakarak ülkelerin eğitim sistemini değerlendirmek doğru değildir” diye yanıt vermişti. Ancak MEB’in öğrenci başarısındaki gelişimin izlenmesi amacıyla 38 bin 8. sınıf öğrencisinin katılımıyla hazırladığı Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi (ABİDE) çalışmasından da benzer bir sonuç çıktı. Yapılan ölçme değerlendirme, Türkiye’de matematik testinde öğrencilerin yüzde 89’unun orta ve daha alt yeterlilik seviyesinde olduğunu ortaya koydu. Aynı araştırmaya göre öğrencilerin fen bilgisinde yüzde 85’inin; sosyal bilgilerde yüzde 73’ünün, Türkçe’de ise yüzde 71’inin orta ve daha alt seviyede yeterli olduğu belirlendi. Hazırlanan raporda Türk eğitim sistemi içindeki çocukların yetersiz oldukları konu başlıkları ise tartışma yarattı.

Neden sonuç ilişkisi kuramıyor; atasözünü yorumlayamıyor Rapora göre, Türkçe testinde öğrencilerin yüzde 71’i deyimlerin, atasözlerinin, özdeyişlerin anlamlarını yorumlayamıyor, verilen metni günlük hayatla ilişkilendiremiyor. Görsellerle veya metinle verilen hiciv ve nüktelerdeki mesajı anlayamıyor, verilen parçalarda neden-sonuç ilişkisi kuramıyor, dolaylı anlatımlarda ana fikri bulamıyor.

En kötü Güneydoğu Türkçe yeterlilikte en başarısız bölge

Rapora göre, öğrencilerin yüzde 18’i insan vücudu ile ilgili çoğu organ adlarını bilemiyor, basit fiziksel olayları adlandıramıyor. Öğrencilerin yüzde 32’si sosyal bilgilerde harita okuyamıyor, kronolojik sıralama yapamıyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi. Bu bölgedeki öğrencilerin yüzde 82’sinin Türkçe yeterliliği orta ve alt seviyede bulunuyor. Güneydoğu Anadolu’yu Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu takip ediyor. Okul türleri arasında Türkçe’de en kötü durumdakiler yüzde 80 “orta ve alt seviye” ile yatılı bölge okulu öğrencileri. En iyi durumda olan okullar ise özel okullar. Özel okul öğrencilerinin yüzde 62’si orta üstü ve ileri seviyede Türkçe biliyor.

4 işlem yapamıyor Matematikte ise tüm öğrencilerin yüzde 88,7’si orta ve daha alt seviyede. Öğrencilerin yüzde 26,4’ü verilen matematiksel ifadeleri, sayıları, nesneleri, şekilleri belli bir kurala göre sınıflayamıyor. Açıkça tanımlanmış dört işlem sorularını çözemiyor, basit hesaplamalar ve basit olasılık hesaplamaları yapamıyor. Temel denklemleri kuramıyor; verilen sayıları istenen şekilde sıralayamıyor. Öğrencilerin yüzde 89’u ise birden fazla işlem gerektiren problemleri çözemiyor. Kendi yorum ve akıl yürütmelerine bağlı olarak elde ettiği çıkarımlar arasında ilişki kuramıyor.

Yüzde 40’ının temeli bile yok Matematikte Kuzeydoğu Anadolu’daki öğrencilerin yüzde 40’ı, Güneydoğu’daki öğrencilerin yüzde 39’u temelaltı seviyede. Türkiye genelinde orta ve

alt seviyede matematik bilgisi olan öğrencilerin en yoğun olduğu bölge yüzde 95 ile Kuzeydoğu Anadolu. Kuzeydoğu Anadolu’yu yüzde 94 ile Ortadoğu ve Güneydoğu Anadolu takip ediyor.

İstanbul’dan yarıdan fazlası temel ve temel altı Diğer tüm bölgelerde de ortalama orta ve alt seviye matematik bilgisi oranı yüzde 87. En iyi durumdaki Doğu Marmara ve Batı Anadolu’da bile matematikte iyi seviyede olan öğrenci oranı yalnızca yüzde 15. İstanbul’da öğrencilerin yüzde 55’i temel ve temel altı matematik becerisine sahip. 8

Özel okullar bile döküldü Matematikte okul durumlarına bakıldığında yatılı bölge okulları öğrencilerinin yüzde 74’ü, temel ve alt seviye matematik yeterliliğine sahip. Özel okullarda bile her 4 öğrenciden biri temel ve temel altı seviyede matematik biliyor. Genel ortaokullarda öğrencilerin yüzde 89’u; imam hatip ortaokullarında ise yüzde 92’si matematikte orta ve alt seviyede.

A’dan Z’ye EĞİTİM

azırlanan rapora göre, Türkçe’de öğrencilerin yüzde 71’i deyimlerin, atasözlerinin anlamlarını yorumlayamıyor; verilen hiciv ve nüktelerdeki mesajı anlayamıyor, olaylar arasında nedensonuç ilişkisi kuramıyor. Öğrencilerin yüzde 26,4’ü açıkça tanımlanmış dört işlem sorularını çözemiyor, temel denklemleri kuramıyor, verilen sayıları istenen şekilde sıralayamıyor. Öğrencilerin yüzde 18’i insan vücudu ile ilgili çoğu organ adlarını bilemiyor, basit fiziksel olayları adlandıramıyor. Öğrencilerin yüzde 32’si sosyal bilgilerde harita okuyamıyor, kronolojik sıralama yapamıyor.

25


HABER

“Ulusal eğitim planımızı yapmak zorundayız” ABİDE’nin sonuçlarına ilişkin eğitim uzmanları ve sendikaların görüşleri şöyle:

Organ adlarını bilmiyor Fen bilgisinde öğrencilerin yüzde 85,6’sı orta ve alt seviyede. Öğrencilerin yüzde 18’i bazı temel fen kavramları ile ilgili şekilleri bile birbirinden ayıramıyor; basit verilerle sunulan bilgileri karşılaştıramıyor. Bazı basit fiziksel olayların neden ve sonuçlarından en az birini bile belirleyemiyor. İnsan vücudu ile ilgili çoğu organ adlarını bilemiyor. Çoğu basit fiziksel olayların isimlerini bilemiyor, temel güvenlik uyarı levhalarını tanıyamıyor. Verilen bir durumdan yola çıkarak günlük yaşamdan örnekler veremiyor. Öğrencilerin yüzde 86’sı ise verilen araç gereçle deney yapamıyor. Fen kavramları arasında ilişki kuramıyor. Günlük yaşamda karşılaştığı problemlerle ilgili veri toplayamıyor, problemi çözebilecek uygun öneriler sunamıyor. Fen bilgisinde yine en başarısız bölge Güneydoğu Anadolu. Öğrencilerin yüzde 93’ü en fazla orta düzeyde fen bilgisine sahip. En başarılı durumda olan Doğu Marmara’da bile öğrencilerin ancak yüzde 18’i orta üstü ve ileri düzey fen bilgisine sahip. Yatılı bölge okullarında öğrencilerin yüzde 63’ü temel ve temel altı seviyede fen biliyor. Özel okullarda öğrencilerin yüzde 61’i; ortaokullarda yüzde 87’si, imam hatiplerde ise yüzde 88’i orta ve alt seviyede.

A’dan Z’ye EĞİTİM

Kronolojik sıralama yapamıyor

26

Sosyal bilgilerde ise öğrencilerin yüzde 72,9’u orta ve alt seviyede. Öğrencilerin yüzde 32’si planlı gözlem yapamıyor, harita, tablo, grafik, diyagram yorumlayamıyor, kronolojik sıralama yapamıyor. Sebep sonuç ilişkisi kuramıyor. Sosyal bilgilerde en başarısız bölge yine öğrencilerinin yüzde 83’ü orta ve alt bilgi seviyesinde

olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi. En iyi durumdaki iki bölge olan Doğu Marmara ve Batı Anadolu’da bile öğrencilerin yüzde 67’si ancak orta ve alt seviyede “sosyal” bilgisine sahip. Okul türlerine bakıldığında ise yatılı bölge okullarında okuyan öğrencilerin yüzde 80’i, ortaokullar ve imam hatip ortaokullarında ise yüzde 75’i orta ve alt seviyede.

Rotasyon ile ilgili çarpıcı tespit Çalışmada, pek çok parametreyle birlikte öğretmenlerin aynı okulda çalışma süreleri arttıkça, öğrencilerin başarılarının yükseldiği sonucunun da ortaya çıktığı kaydedildi. Ayrıca öğretmenlerin, belli bir okulda çalışma süreleri arttıkça buraya bağlılıklarının arttığı, öğrencileri ve okulun özelliklerini daha iyi tanıyabildikleri tespit edildi. Ancak bu tespitlere rağmen, MEB’in geçtiğimiz aylarda Resmi Gazete’de yayımlayarak yürürlüğe koyduğu Öğretmen Strateji Belgesi’nde öğretmenlere “zorunlu rotasyon” uygulaması için en geç 2019 tarihi işaret edilmişti. Raporda, ABİDE’nin sonuçlarının genel olarak Türkiye’nin katılmakta olduğu PISA ve TIMSS sonuçlarıyla örtüştüğünün görüldüğü de belirtildi.

Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım: MEB, uluslararası düzeydeki olumsuz sonuçları kabul etmek istemiyor; o nedenle benzer bir sınavı Türkiye’de yapmak istedi. Ama kendi yaptığı sınavda da, yaşanan bilimsel gerilemenin sonuçları başarı geriliği olarak kendini gösterdi. Her ne kadar Türkiye’deki sınavda kolaycı soru sorma gayretine girilse de sonuç farklı olmadı. Ne kadar gerçekleri kapatma gayretinde olursanız olun bilim yanılmaz. Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan: MEB’in kendi yaptığı ve bilimsel kriterleri çok da desteklemeyen bu sınavda bile sonuç çok kötü. Çünkü eğitim sistemi plansız bir şekilde sürekli değişime muhatap oluyor. Uzun zaman önce liyakatten vazgeçildi. Eğitim politikalarını oluşturan kişiler artık liyakate dayalı atanmıyor; eğitim donanımları yok. 2012’den beri bilim, bizim eğitimimizin referans noktası değil. Görüyoruz ki artık anaokullarında bile mescit zorunluluğu var ama laboratuvarı, kütüphanesi, spor salonu, bilişim sınıfları olmayan okullarımız var. Dini referans alan eğitim sistemine çocuklarımız mahkum edildi. Okullarda öğrenciler, matematik, fen, Türkçe gibi temel derslerden fazla, seçmeli denilen ama pek çok okulda zorunlu tutulan din derslerini aldılar. Düz ortaokullarda çocuklarımız 4 saat matematik dersine karşılık seçmeli derslerle birlikte 8 saate kadar din dersi aldılar. Sonuç bu. TED Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu: PISA, TIMSS bunlar hep veri. Ve baktığımızda aslında bakanlığın yaptığı sınav da dahil olmak üzere veriler örtüşüyor. Bizdeki sorun üst dilimlerdeki çocuklarla ilgili değil. Alt dilimdeki çocuklarla ilgili. Matematikte 4 işlemi yapmakta zorlanan öğrenci oranı yüzde 30 küsur. Bu orta kısımda yüzde 50’lere çıkıyor. 21. yüzyılın bilişsel kazanımlarına dönmek zorundayız. Bu da ancak nitelikli ve disiplinli öğretmen anlayışı ile mümkün. Ulusal eğitim planımızı yapmak zorundayız.


HABER

Eğitim harcamaları 2016’da 160 milyar lirayı aştı Türkiye’de eğitim harcamaları, geçen yıl 2015’e göre yüzde 18,9 artarak 160 milyar 873 milyon liraya ulaştı.

A’dan Z’ye EĞİTİM

T

ürkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2016 yılına ilişkin “Eğitim Harcamaları İstatistikleri”ni açıkladı. Buna göre, geçen yıl eğitim harcamaları yüzde 18,9 artışla 160 milyar 873 milyon lira olarak gerçekleşti. Söz konusu dönemde harcamaların en çok arttığı eğitim düzeyi, yüzde 31,6 ile ortaöğretim oldu. Türkiye’de eğitim harcamalarının, gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı 2015 yılında yüzde 5,8 iken, bu oran 2016’da yüzde 6,2’ye yükseldi. Geçen yıl yapılan eğitim harcamalarının yüzde 74,2’si devlet tarafından finanse edilirken, hane halklarının eğitim harcamalarının payı yüzde 18,8 olarak hesaplandı. Devlet kurumlarınca yapılan harcamaların yüzde 29,8’ini (31 milyar 348 milyon lira) yükseköğretim, yüzde 28,1’ini (29 milyar 524 milyon lira) ilkokul oluşturdu. Özel kurumların eğitim harcamalarının ise yüzde 43,3’ü (11 milyar 613 milyon lira) yükseköğretim, yüzde 32,6’sı (8 milyar 752 milyon lira) ortaöğretime yapıldı. Öğrenci başına yapılan eğitim harcaması 2015’te 6 bin 382 lira iken, 2016 yılında 7 bin 449 lira oldu. Eğitim düzeylerine göre değerlendirildiğinde, 2016 yılında öğrenci başına harcamanın en yüksek olduğu eğitim düzeyi 14 bin 201 lirayla yükseköğretim olarak kayıtlara geçti. Öğrenci başına toplam eğitim harcaması geçen yıla göre yüzde 16,7 arttı. Eğitim harcamalarının 2016 yılında bir önceki yıla göre en fazla artış gösterdiği eğitim düzeyleri ise yüzde 30,7 ile ortaöğretim ve yüzde 20,2 ile ilkokul oldu.

27


MAKALE HABER

ÜLKEDEKİ EN ÖNEMLİ SORUN SİZCE NEDİR?

A’dan Z’ye EĞİTİM

Prof Dr. Erkan YÜKSEL

28

“Ülkeyi ilgilendirdiğini düşündüğünüz en önemli sorun sizce hangisidir?” -Terör -Eğitim -Hayat pahalılığı -İşsizlik -Küreselleşme -Yolsuzluk -Ahlaksızlık -Şiddet -Adalet -Sağlık … Siz ne diyorsunuz? Daha başka sorunlar da var mı?


MAKALE

Aynı dili konuşmayan, birbirlerini anlamayan, iletişim kuramayan, birbirlerinin “canına” dokunamayan bir öğretmen ve bir öğrenci düşünün. Bu iki kişi arasında “eğitim” ne derece mümkündür? İletişim ne kadar “başarılı” ise, “eğitim” de o derece “başarıl”ı olacaktır.

BU NASIL SORUN? Konuşmayı anne, babanızdan öğrendiniz. Yazı yazmayı, kitap okumayı, sayıları saymayı ilkokuldaki öğretmeninizden öğrendiniz. Daha başka bir çok şeyi okulunda gidip öğrendiniz. Peki, “iletişimi” nerede öğrendiniz? İletişimi nasıl bir şey sanıyorsunuz? Zaten bildiğinizi mi düşünüyorsunuz ya da okulda öğrendiklerinizin iletişim kurmanızı bir şekilde sağladığını mı zannediyorsunuz? İşte bu sorulara az ya da çok yanıt vermeyi denerseniz, bir şekilde iletişim sorunuyla temas etmiş olursunuz. Aslında tüm sorunların özünde bir şekilde “iletişim sorunu” olduğunu size anlatmak istiyorum. Örneğin ülkenin en önemli sorunlarından birini, “terör” sorununu ele alalım. Terörün ya da teröristin en büyük amacı sizce nedir? Ben size söyleyeyim: Sesini duyurmak. Terörist, yaptığı eylem sayesinde kitlelerin ilgisini çekmek, meseleyi gündeme getirmek, adından söz ettirmek, varlığını hissettirmek, taraftar kazanmak, karşı tarafta korku iklimi yaratmak, sözünü dinletmek gibi amaçlar güder. Eylemin “ne kadar ses getirdiği”, onun için “başarısının” en önemli göstergesidir. Aslında yaptığı eylemle doğrudan zarar verdiği kişi sayısının bir önemi yoktur. Ondan daha önemli olan “medyada görünür olması” ve “gündeme gelmesidir”. Dolayısıyla “mesajını iletme kaygısıdır” önemli olan. Öte yandan terörün ortaya çıkmasının pek çok nedeni arasında da iletişim sorunundan da söz edebiliriz. Teröristin kullandığı ikna yöntemlerinin özü de iletişime fazlasıyla iletişime dayanmaktadır.

EĞİTİM SORUNU Peki, eğitim sorunun ardında nasıl bir “iletişim sorunu” yatar? Bu sorunun yanıtı da çok basit aslında… Siz de tahmin edersiniz ki eğitimde bir “öğretmen”; yani “kaynak” ve bir de karşı tarafta “öğrenci”; yani “hedef” bulunur. Öğretmen kendi bildiklerini, öğrendiklerini, öğrencisine “bir şekilde” aktarmaktadır. İşte bu “şekle”, “aktarma” eylemine, biçimine, yöntemine “iletişim” adı verilmektedir. Öğretmen ile öğrenci arasında kurulacak iletişim, eğitimin en temel belirleyicisidir. Aynı dili konuşmayan, birbirlerini anlamayan, iletişim kuramayan, birbirlerinin “canına” dokunamayan bir öğretmen ve bir öğrenci düşünün. Bu iki kişi arasında “eğitim” ne derece mümkündür? İletişim ne kadar “başarılı” ise, “eğitim” de o derece “başarıl”ı olacaktır. Eğer eğitim sorunundan söz ediyorsak, o halde öncelikle iletişim sorununu çözmek gerekir. Kütüphanede duran; ancak alıp okuyamadığınız kitap sizin için ne anlam ifade ediyorsa, sağlıklı bir iletişim kurulamadan gerçekleşen eğitim de aynı ölçüde başarılıdır.

İster yüz yüze olsun, ister uzaktan öğretim yöntemleriyle olsun, eğitimde de asıl olan iletişimdir.

ŞİDDET OLAYLARI Şiddet olaylarını ele alın. “Kadınlara yönelik şiddet”, “Hayvanlara yönelik şiddet”, “Çocuklara yönelik şiddet”, “Hekimlere yönelik şiddet”, “Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet”, “Heykellere yönelik şiddet” ve daha nice “şiddet” temalı konuyu aklınıza getirin. Bunların arkasında da bir iletişim sorunu sizce de var mı? Birbirlerini duymayan, birbiriyle iletişim kuramayan, birbirini anlamayan, kendisini anlatamayan, ifade sorunu yaşayan, köşeye sıkışan ve tıkandığı noktada şiddete başvuran insanları görebiliyor musunuz? Şiddet, yalnızca bir eylem... Peki, arkasında ne var? Bu eylemin gerçekleştiği iletişim ortamını incelediğimizde ne görüyoruz? Kaynak kim, nasıl bir geçmişten geliyor? Hedef kim, nasıl bir geçmişten geliyor? Ortamın iletişim sürecine etkisi hangi boyutta; yani eğitim sistemi, kültür, din, gelenek ve görenekler, medya, yaşanan şehir, mahalle, bina, eş, dost, akraba ve sürece etkide bulunan “diğer” her şey ne diyor? Bunlar bize ne söylüyor ve iletişimi hangi noktaya sürüklüyor? Acaba başka çözüm mümkün mü? Bu çözüm neden akla gelmiyor? İnsan beyninin içindeki “küçük insancıklar” ne diyor? Neleri telkin ediyor? Ebeveyn sesi ne diyor? Yaramaz çocuk ne diyor? Yetişkin benlik neden devreye girmiyor? Yani kişinin içsel iletişimi nasıl işliyor? Şimdi meseleyi biraz daha anlatabildiğimi düşünüyorum.

TOPARLAYALIM Kendinize sorun: “İnsanlarla başarılı bir şekilde iletişim kurabildiğinizi düşünüyor musunuz?” Bu soruya can-ı gönülden “Evet” yanıtı verebiliyor musunuz? Ülkenin en önemli sorunlarının altında bir şekilde iletişim sorununun payının olduğunu anlayabiliyor musunuz? Ben, kişisel olarak yalnızca ülkenin değil, belki de dünyanın en önemli sorununun “iletişim” olduğunu düşünüyorum. İletişimi ne olarak tanımlıyorum? Meseleyi hangi boyutlarıyla gündeme getiriyorum? Bunlar ayrı yazı konusu… Ancak bu yazıyı noktalamadan önce şunu söylemek istiyorum: Kişinin kendi içsel iletişimiyle başlayan, karşısındaki kişiyle iletişim kurmasıyla devam eden iletişimin farklı boyutlarının ve en temel iletişim becerilerinin, farklı iletişim tekniklerini de kapsayacak şekilde mutlaka okullarda ders olarak okutulması ve öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aynen okuma yazma öğretmek, hesap yapmayı öğretmek gibi iletişim becerilerini de öğrenmek ve öğretmek zorundayız. İnanıyorum ki yarınlar adına daha sağlıklı toplumlar, daha sağlıklı iletişim kurabilen bireylerden oluşacaktır. Görüş ve önerilerinizi bana mail atabilirsiniz: eyuksel2@ gmail.com Sağlıcakla kalın.

A’dan Z’ye EĞİTİM

B

u yazıda size, aslında çok farklı bir sorundan söz edeceğim. Belki sorun olarak bile görmediğiniz, bu listeye girmeye hiçbir zaman aday olmasını aklınızdan bile geçirmediğiniz bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. O aslında yanda saydığım ve aklınıza gelen her türlü sorunun altında yatan belki de en temel sorun: İletişim.

29


HABER

“İl Eğitim Tarihi Müzeleri” ziyaretçilerini bekliyor Gençlerin milli, manevi ve kültürel değerleri benimseyen ve milli değerleri tanıyan bireyler olarak yetiştirilmelerini amaçlayan Milli Eğitim Bakanlığınca 81 ilde kurulan “İl Eğitim Tarihi Müzeleri” ziyaretçilerini bekliyor

A’dan Z’ye EĞİTİM

M

30

illi Eğitim Bakanlığının internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Ortaöğretim Genel Müdürlüğünce, gençlerin, milli, manevi ve kültürel değerleri benimseyen, koruyan ve geliştiren, sanat ve kültür eserleri, müze ve anıtlar gibi milli değerleri tanıyan, geçmişini öğrenen, mantık ve beğeni duygusu gelişmiş bireyler olarak yetiştirilmeleri amacıyla İl Eğitim Tarihi Müzeleri kuruldu. Açılışı yapılan müzelerde, eğitim tarihi açısından arşiv değeri taşıyan doküman, yayın, kitap, dergi, rehber, broşür, katalog, fotoğraf, video film, eğitim araç ve gereçleri ile geçmiş yıllara ait eğitim materyalleri sergileniyor. Müzelerde, 11 bin 119 obje kayıt altına alınırken bu objelerin yüzde 35’ini ders araç gereçleri, yüzde 35’ini yazılı, yüzde 17’sini görsel, yüzde 13’ünü ise diğer materyaller oluşturuyor.

Kayıt altına alınan objelerin yüzde 1,5’lik bölümü 1800-1900, yüzde 36’lık bölümü 1900-1950 yıllarına, yüzde 50’lik bölümü 1950 sonrasına, yüzde 12,5´lik bölümü ise muhtelif tarihlere ait.


HABER

Tekli eğitim için 45 bin derslik yatırımı Milli Eğitim Bakanlığınca, okullarda ikili eğitime son verilmesi için ihtiyaç duyulan illerdeki yatırımlar kapsamında yapımı süren 45 bin 306 dersliğin 2019 yılının sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.

019 yılı sonuna kadar ikili eğitimin kaldırılması için Türkiye genelinde 58 bin 762 ek derslik ihtiyacı bulunuyor. Toplam derslik ihtiyacının 57 bin 132’si temel eğitimde, bin 630’u ise ortaöğretimde. Derslik ihtiyacının yüzde 80’i Türkiye’deki 15 ilde tespit edildi. Bu illerdeki toplam derslik ihtiyacı ise 46 bin 524 olarak belirlendi. Bu iller arasında ilk sırayı 17 bin 904 derslik ihtiyacı bulunan İstanbul aldı. İstanbul’u, 4 bin 181 derslik ihtiyacıyla Şanlıurfa, 3 bin 379 derslik ihtiyacıyla Ankara, 3 bin 265 derslik ihtiyacıyla Diyarbakır, 3 bin 236 derslik ihtiyacıyla Gaziantep, 2 bin 523 derslik ihtiyacıyla

Bursa, 2 bin 225 derslik ihtiyacıyla Adana, 2 bin 79 derslik ihtiyacıyla İzmir, bin 549 derslik ihtiyacıyla Mersin, bin 322 derslik ihtiyacıyla Van, bin 48 derslik ihtiyacıyla Konya, bin 24 derslik ihtiyacıyla Antalya, 995 derslik ihtiyacıyla Batman, 932 derslik ihtiyacıyla Tekirdağ ve 862 derslik ihtiyacıyla Mardin izledi. MEB verilerine göre, ikili eğitime son verilmesi için ihtiyaç duyulan illerdeki yatırımlar kapsamında 45 bin 306 dersliğin yapımı sürüyor. Dersliklerden 10 bin 172’si lise, 35 bin 134’ü temel eğitim kademelerine ait. Derslik yapımlarının 2019 sonuna kadar tamamlanması planlanıyor.

A’dan Z’ye EĞİTİM

2

Derslik ihtiyacının yüzde 80’i Türkiye’deki 15 ilde tespit edildi. Bu illerdeki toplam derslik ihtiyacı ise 46 bin 524 olarak belirlendi. Bu iller arasında ilk sırayı 17 bin 904 derslik ihtiyacı bulunan İstanbul aldı.

31


HABER

Otizmli çocuklar okuma yazma ile engelleri aşacak

A’dan Z’ye EĞİTİM

“Tarihi 100 Lise” kitap oldu

32

Milli Eğitim Bakanlığı’nca, eğitim kurumlarının tarihsel süreçlerini anlatmak amacıyla tarihi kimliğe sahip liselerin yer aldığı “Tarihi 100 Lise” adlı kitap hazırlandı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Ortaöğretim Genel Müdürlüğü’nce hazırlanan kitapta, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ve günümüze kadar gelen tarihi kimliğe sahip liseler anlatılıyor. Eğitim kurumlarının tarihsel süreçlerinin verildiği kitapta, kuruldukları yıllara göre sıralanan liselerin tarihi bilgileri ve fotoğrafları bulunuyor. Kitapta ilk sırada 1481 yılında kurulan Galatasaray Lisesi, ikinci sırada 1485 yılında kurulan Davutpaşa Anadolu Lisesi, üçüncü sırada ise Çapa Fen Lisesi yer alıyor.

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) hazırlanan Özel Eğitim Programları kapsamında, Türkçe Dersi Öğretim Programı ile orta-ağır zihinsel engelli ve otizmli 2. ve 3. kademe öğrencileri, okuma yazma öğrenip günlük yaşamlarını daha kolay sürdürebilecek. MEB Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının internet sitesinden kamuoyunun görüşüne sunulan Özel Eğitim Programları taslağı ve uzman görüşlerinden derlenen bilgilere göre, bu çalışma, Türk eğitim sisteminde zihinsel engelliler için ilk olma özelliği taşıyor.


A Z EĞİTİM ’DAN

’YE

Aktüel

İçİnde bulunduğumuz yüzyılda yenİ bİr dünya şekİllenİyor. Bunun İçİnde yer almak da

çağa uygun eğİtİmle mümkün Bunun ancak hepİmİzİn el ele vermesİyle oluşacağının farkındayız.

İLETİŞİM 0212 512 22 62 0505 0 212 212 www.adanzyeegitim.com



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.