Ekoyapı Dergisi Sayı 36

Page 1

Mart 2017

YIL 7 - SAYI 36 / 15 TL

YENI NESIL

ÇATI& CEPHE ÇÖZÜMLERI İLK ENDÜSTRİYEL ÇATI ÖRTÜ MALZEMESİ

KİREMİT HIZ VE BÜYÜKLÜK YERİNE YAVAŞLIK VE YERELLİK

SEFERHİSAR

ENİS ÖNCÜOĞLU Kentsel adalet duygusunu güçlendirmeye odaklanmalıyız.

Yapı ve Yerleşimler Dergisi


YAPI KATALOĞU

2017

YEŞİL YAPI KATALOĞU ONLINE & BASILI VERSİYON

2017

Yeşil Yapı Kataloğu’nun online versiyonunda yer aldığınız takdirde 15.000 adet basılacak olan almanak niteliğindeki katalogda da katılım şeklinize göre sayfalarınız rezerve edilmiş olur.

YEŞİL YAPI KATALOĞU

Ürün ve hizmetleriniz ile yıl boyunca yer alabilirsiniz. Dilediğiniz sayıda ürün ve hizmetinizin ilgili profesyonel çevreye detaylı tanıtımını yapabilir, teknik özellikleriniz ile rakipleriniz arasından sıyrılabilirsiniz.

YEŞİL YAPI KATALOĞU

Yapı & Yerleşimler Dergisi Özel Yayınıdır. Mart 2017, Versiyon 4, Yıl 4

Böylece ayıracağınız tek bütçe ile iki farklı mecrada tanıtım imkanına sahip olursunuz.

www.yesilyapikatalogu.com internet sitesi günlük ortalama 4000 ziyaret alarak, yeşil bina üretiminde görev alan teknik kadroya rehberlik etmektedir.



28

36

112

116

130 120

İÇİNDEKİLER

6

22

Mayıs 2017, 36.Sayı

6 28

HABERİNİZ VAR MI?

86

Ekonomik Başarının Formülü: Sürdürülebilir İnovasyon

TOP 10

AHEC AFRIKA, ORTA DOĞU, GÜNEY ASYA VE AVUSTURALYA DIREKTÖRÜ RODERICK WILES

Yeşil çatılar, dünyanın hemen hemen her yerinde farklı yapılarda ve farklı amaçlarla, çeşitli büyüklüklerde uygulanmış, bulundukları bölgenin merkezi bir kimlik kazanmasına neden olurken çevresi için de yaşam kalitesini artırmada önemli rol üstlenmektedir. Bu sayımızda gökyüzünde gezinmeye karar verdik ve yer çekimine meydan okuyan yeşil çatıların dünyadaki en güzel örneklerini sizin derledik.

36

YENI NESIL

ÇATI & CEPHE ÇÖZÜMLERI

SEKTÖRDEN RAHMI AYDEMIR

MODELPAN GENEL MÜDÜRÜ SIBEL HIZLAN EKOBORD GENEL MÜDÜRÜ ALI İHSAN SAĞLAMKAYA

100

MİMARİ BAKIŞ ARKİZON MİMARLIK EMİN BALKIŞ ÖNCÜOĞLU MİMARLIK ENİS ÖNCÜOĞLU ZEVE AYDINLATMA AYRIM YASER TALU URBAR KENTLEŞME VE MİMARLIK ALİ KURAL


120

126

86

102

95 106 178

126

140

144

MİNİ PORTFÖY GMW MIMARLIK ALİ EVRENAY ÖZVEREN PINAR İLKİ EMEKÇİ DİCLE DEMİRCİOĞLU MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA İLK ENDÜSTRİYEL ÇATI ÖRTÜ MALZEMESİ

KİREMİT

140

ŞEHİR, YAŞAM & İNSAN

SEFERİHİSAR

“HIZ” VE “BÜYÜKLÜK” YERİNE “YAVAŞLIK” VE “YERELLİK”

144

SIRADIŞI YAŞAM ALANLARI

UNDERGROUND YAŞAM ALANLARI

Reklam İndeksi

3

ACO 35

KASS0 75

ADDO 13,23

KİLSAN 11

ARLIGHT 67

ONDULINE 19

AUSTROTHERM 1

PALMİYE 47

AYDEMİRLER 15

PONCEBLOC 21

BRAAS 139

ŞİŞECAM 125, ARKA KAPAK

BTM 27

TEPE BETOPAN 9

CEM BOTANİK 53

THYSSENKRUPP 5

ÇUHADAROĞLU 111

TÜRK BÖBREK VAKFI 95

DALSAN 43

VİTRA 25

EKOYAPI DERGİSİ A.K.İÇI

VMZINC 59

FORM GROUP 65

YEŞİL RAPİDO 99

IŞIKLAR TUĞLA 63

YEŞİL YAPI KATALOĞU Ö.K.IÇI

İZOCAM 7

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla EDİTÖR Esra Baykara Neşe Jones DOSYA DANIŞMANI

Priedemann Cephe Danışmanlığı

H.Kaan Kuran , Y. Mak. Mühendis, Uzman Cephe Mühendisi REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce Berivan Eren WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya

4

GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 ÇEVİRİ Halil Yiğit Beyoğlu (İngilizce - Türkçe Çeviri) KAPAK GÖRSELİ Janus Projesi, Rapperswil-Jona Belediye Müzesi Yenileme ve Genişletme Projesi YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Gezegen Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No:202/A Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 Sertifika No:12002 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.

Mayıs 2017, 36.Sayı

editör’den

ISSN NO 2146 - 9636

Değerli Okurlarımız, Yoğun bir referandum sürecinin ardından ülkemizin çalkantılı politik ortamı ve dünyanın kral çıplak vaziyeti devam ederken, bu umutsuz ortamda, mutlak yaşamın canlılığını sürdürdüğünü bahar müjdeledi bizlere. 2017 yılının ilk yarısını noktalarken geride bıraktığımız ilkbahar ayları, doğanın son cemrelerini de içine alıp filizlerin renklendiği bir tabiata bıraktı yerini. 1970 yılında Kaliforniya’da yaşanan petrol sızıntısının ardından Gaylord Nelson ve üniversite öğrencilerinin katılımıyla başlayan ilk büyük ve yaygın etkili sivil hareket, 22 Nisan 1970’de modern çevreci hareketin doğumu olarak kabul edilip ‘Dünya Günü’ olarak ilan edildi. Hedefi; çevre konusunda insanlığı eğitmek, farkındalık yaratmak ve çevre hareketini tüm Dünya’ya yaymak olan bugünde, her yıl farklı temalar üzerinde küresel ve bölgesel çevre sorunlarını önemseyerek doğa mücadelesinin etkinliği üzerinde duruluyor. 2017 Dünya Günü ‘Çevre ve İklim Okuryazarlığı’ kampanyasıyla yürütüldü ve sürdürülebilir yaşam kültürüne sahip nesillerin yetiştirilmesi için eğitim ve öğretimin şart olduğu gerçeğiyle kutlandı...Dünya Gününü takip eden Haziran ayının 5’i, Stockolm da başlayan Dünya Çevre Günü kutlaması bu yıl ‘Doğaya Dönüş’ temasıyla kutlandı. Bu günler ekolojik bir yaşam için bizleri hala çeşitli hayallere sürüklerken ülkemizde de bu süreçlerle eş zamanlı şaşırtıcı gelişmeler yaşanmadı değil. Suyun topraktan çekilmeye başlamasıyla ülkemizde de yeşil alanları yeryüzünden çekecek can sıkıcı olaylar yaşanıyor. Zeytinlik sahalarında sanayileşme ve madencilik faaliyetlerinin önünü açacak olan ‘Üretim Reform Tasarısı’ torba yasayla birlikte, yoğun eleştiriler ve itirazlar eşliğinde meclis komisyonundan geçerek kabul edildi. Barış ve huzurun simgesi, Anadolu’daki ismiyle Ölmez Ağacı’nın varlığı bu yasayla birlikte büyük bir tehdit altına girmiş oldu. Bir yandan da Karadeniz yaylalarına yapılması istenen ‘Yeşil Yol Projesi’ yapımına yaylanın yıkımıyla başlandı. Yeşilin her tonuna şahit olacağınız Karadeniz’in yayla ve ormanlarındaki ağaçların kesilerek, doğanın betonla kaplanacak olması ve bu durumun her yönden yaratacağı olumsuz etkileri düşünüp, kaygılanmadan edemiyoruz elbette... Her zaman olduğu gibi bunlar olurken bir yerlerde güzel şeyler de oluyor. Çatlama cesareti gösterebilmiş her tohum kişinin kendini keşfine de bir davettir aynı zamanda. Kayseri Kültepe kazılarında bulunan 7 bin yıllık Siyez Tohumu mikrobiyoloji uzmanı Metin Öztürk’ün organik tarım özverisi ile Marmaris’te ürün verdi. Bu ürün bizi, doğanın muzicesine inandırmayı başardı. Hindistan’da yaşayan Pamela Gale ve Anil Malhotra çifti, çiftçilerin artık istemediği toprakları alarak 300 dönümlük tahrip olmuş araziyi ormana çevirdi. Bu iyileşme sürecindeki toprakların, ulaşabildiği sınırlar ve oluşturduğu doğal ortamdan da etkilenmemek mümkün değil. Geleceğimizin tehdit altında olduğunun farkındalığıyla ancak karamsarlığına kapılmadan, yeşil gelişmeler ışığında Haziran’ın ilk haftalarında elinize geçecek dergimizi Turgut Uyar’ın mısrasındaki gibi ‘buğdayların şarkısını Haziran uygulayacak sesimize’ diyerek daha yaşanabilir dünyaya olan inançla hazırladık. 2017’nin Mayıs-Haziran sayısı olan 36. Sayımızda dosya konumuz; Yenilikçi Çatı & Cephe Çözümleri oldu. İçerik danışmanlığını Priedemann Cephe Danışmanlığı’nın yaptığı dosyamız; Uzman Cephe Mühendisi Kaan Kuran’ın ‘Cephe Tasarımının Türkiye’deki Gelişimi ve Sürdürülebilirlik’ yazısıyla başlıyor. Kaan Kuran cephe tasarımını yalnızca mimari tasarım ve düşük bütçeli bir pratikten ziyade tüm mühendislik disiplinlerinin detaylı bir koordine ile entegre edildiği mühendislik pratiği olarak ifade ediyor. Malzeme Yöntem Uygulama Bölümümüzün konuğu ise; ilk endüstriyel çatı örtü malzemesi olan ‘Kiremit’. Antik çağdan endüstri devrine yapıda zarif ve korumacı katman Kiremit’i BRAAS Sponsorluğunda hazırladık. Daha fazlası sayfalarımızda sizi bekliyor. Bir sonraki yayınımızda tekrar buluşmak üzere keyifli okumalar diliyoruz. Ekoyapı Dergisi Ekibi


Asansör Teknolojisi

essence performans ve tasarım. essence’in yeni tasarım çizgilerini keşfedin. Kabininize eşsiz bir tasarım kazandıracak olan geniş renk ve aksesuar seçenekleri ile tanışın.


haberiniz var mı?

“Pera’da Denize Sıfır” Sergisi Açıldı. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından bir grup mimar ve akademisyenin ekip çalışması sonucunda düzenlenen “PERA’DA DENİZE SIFIR” sergisi 5 Haziran’da açıldı. Sergi, 30 Haziran 2017 tarihine kadar Mimarlar Odası’nın Karaköy sergi salonunda izlenebilir. İstanbul ile yaşıt tarihi boyunca sürekli canlı yaşayan Beyoğlu ve kıyılarındaki İstanbul Limanı, tüm İstanbul’un merkezi, hepimizin ortak hafızasıdır. Tümüyle yapılaşmış bu bölge bir yanında Haliç diğer yanında da Boğaziçi ile çevrilmiş coğrafyasıyla aslında denize uzanan bir yarımadadır. Ne var ki “PERA’DA DENİZE SIFIR” sergisinde konu edilen Beyoğlu’nun KaraköyDolmabahçe arasındaki en değerli 3100 metre kıyı boyunun bugün kamuya, kentliye açık bölümü -0- metredir. Yani bizlerin “PERA’DA DENİZE SIFIR” metre hakkımız var. Serginin ana teması, tümüyle yapılaşmış Beyoğlu ilçesinin

66

ve sakinleri ile günlük ziyaretçilerinin aslında çok uzun ve değerli bir kıyı boyu olan ilçede denize erişimlerinin giderek olanaksızlaştırılması üzerine kurulu. Sergide ayrıntılı olarak ve bilimsel bulgulara dayandırılarak tarihsel ve mekânsal gelişim süreci incelenen Karaköy-Dolmabahçe arasındaki 3100 metrelik kıyı boyunun zaman içinde nasıl ve hangi işlevlerle kamusal kullanıma kapatıldığı vurgulanıyor. Bu arada sergide ayrıca, duyarlı kesimlerin yıllardır bu kıyı şeridi için sürdürdükleri kent mücadeleleri, gündeme getirdikleri uyarılar, ürettikleri alternatif önerilerden de bir seçki sunuluyor. İstanbul için çok değerli olan Pera kıyılarının günümüzde bir yandan “denize sıfır” tahsisler ve kullanımlar ile yapılandırılması belgeleniyor, diğer yandan bu süreçte kentlinin kullanımı için de deniz kıyısında sıfır metrelik bir kıyı boyu kalmasının hikâyesi anlatılıyor.q

Yerine Ait Mimari Tasarım Atölyesi 1-8 Temmuz Tarihlerinde Gerçekleşecek. Çoklukla “doğa”yı çağrıştıran açık alanlar ile “bina” diye tarif ettiğimiz kapalı alanları birleştirince ortaya çıkan mekanları “yarım açık alan” olarak adlandırıyoruz. Aynı zamanda “yarım kapalı alan” da diyebileceğimiz bu mekanlar bir ara çözüm gibi görünse de aslında yaşamımızın en ihtiyaç duyduğumuz ve kullandığımız mimari öğeleri arasındadırlar. Günlük kullanımda: Eyvan, hayat, çardak gibi tanımları olan bu alanlar, çok fonksiyonluluğu ve geçişkenliği ile bizleri geniş bir yaratıcılığa davet eder. Yapı Biyolojisi & Ekolojisi Enstitüsü tarafından bu yıl üçüncü kez düzenlenen Yerine Ait Mimari Tasarım Atölye’sinin bu seneki çalışması, ada-art yerleşkesinde olan birçok atölyenin (resim, heykel, yoga, dans vb.) zeytinlik arazi içinde yapılmasını

Mayıs 2017, 36. Sayı

sağlayacak ‘YARIMALAN’ olarak tarif edilen alan düzenlemesi ve üst kaplamanın tasarımı ve uygulamasını kapsıyor. ‘Atölye boyunca yapı fiziği, mekaniği, işlevsellik, sürdürülebilir mimari, doğal yapı malzemelerinin kullanımı gibi konular ve uygulama detayları işlenecek. q



haberiniz var mı?

Austrotherm Türkiye’nin geoBLOCK isimli yeni ürünü 2.Karayolları, Köprüler ve Tüneller İhtisas Fuarında büyük ilgi gördü! Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı himayelerinde, Karayolları Genel Müdürlüğü’nün teknik desteği ile Yollar Türk Milli Komitesi tarafından düzenlenen 2.Karayolları, Köprüler ve Tüneller İhtisas Fuarı 24-26 Mayıs 2017 tarihleri arasında Ankara Congresium’da gerçekleştirildi. Fuara ilk defa katılan Austrotherm Türkiye Austrotherm’in İnşaat mühendisliği uygulamaları için lanse ettiği Austrotherm geoBLOCK isimli yeni ürünü ve mühendislik hizmeti var. Austrotherm Türkiye’nin bu yeni ürünü ile amacı otoyol ve ilgili sanat yapılarının inşaatlarında EPS blok kullanımı ile ilgili farkındalık

yaratmak ve bu gibi projeler için verimli, etkin ve ekonomik çözümler sunabilmektir. Geçtiğimiz Nisan ayında uygulaması tamamlanan Üsküdar-Acıbadem Otoyol-Bağlantı yolu projesinde Austrotherm’in EPS Blok ürünü olan geoBLOCK’ların kullanımının anlatıldığı filmde uygulama detayları sektör profesyonellerine anlatıldı. Ayrıca, karayolu inşaatlarında EPS Blok kullanımının canlandırıldığı maket üzerinden de ziyaretçilere sunum yapıldı.q

8 8

Işıklar’dan İki Yeni Ürün! Işıklar Yapı Ürünleri, “Ekoklinker Duvar Sistemleri” ile yapı sektörü profesyonelleri tarafından yoğun ilgi görmeye devam ediyor. Yine bu sistem içerisinde kullanılmak üzere Ekoklinker Yapıştırma Harcı ve Ekoklinker İzolasyon Sıva Harcını üreterek, en ideal reçete ile duvarların performansının artmasını aynı zamanda sistemin daha verimli olmasını mümkün kılmakta! TS EN 998-1 standardına sahip, 0,16 W/mK ısıl iletkenlik değerinde Ekoklinker İzolasyon Sıva Harcı, beyaz - gri renklerinde çimento esaslı, polimer katkılı, yüksek yapışma mukavemetine sahip; hafif hazır izolasyon sıva harcıdır. İzolasyon Sıva Harcı, kullanım ömrü ile sektör içerisinde ilgi görmekte ve binanın ömrü boyunca aynı verimliliği muhafaza edebilmektedir. Bu özellikle de ekstra bir tasarruf sağlamaktadır. Esnek yapısı ise yapıların kılcal ve rötre çatlaklara ve kırılmalara karşı azami dayanıklılık sağlamasını kolaylaştırmaktadır. Ayrıca suyu iten yapısı ile binaları suyun yol açtığı problemlerden korumaya yardımcı olur. Ekoklinker İzolasyon Sıva Harcının en önemli tercih sebeplerinden bir diğeri de yangına karşı yalıtım sağlamasıdır. Yangında zehirli Mayıs 2017, 36. Sayı

gaz salınımı yaparak zehirlenmelere yol açmaz. Böylece yapının daha güvenilir bir hal almasını sağlamaktadır. İşlenebilirlik süresi 15-20 dakika olan Ekoklinker İzolasyon Sıva Harcı, 1 cm. kalınlık için m2’de 9-10 kg. kullanılmaktadır. Uygulaması ise + 5 °C ile +35 °C arası sıcaklıkta yapılmaktadır. Tüm bunların yanında İzolasyon Sıva Harcı, Ekoklinker ürünü ile aderans sağlamakta, üzerindeki yivler sayesinde yüzeye daha sağlam tutunmakta, hem makine hem de elle uygulanabilmektedir. Böylece uygulamayı

yapan ustalar işi konforlu ve memnun bir şekilde tamamlamaktadırlar. A1 sınıfı yangına karşı dayanıklı, TS EN 12004/2007 standardına sahip Ekoklinker Yapıştırma Harcı ise çimento esaslı, kimyasal katkılı, pratik ve kolay uygulama sağlayan bir yapıştırma harcıdır. Binaların iç ve dış cephelerine uygulanarak dayanım gücünü arttırmaktadır. Ekoklinker Yapıştırma Harcının +5 °C ile +35 °C arası sıcaklıkta uygulaması yapılmaktadır ve metrekarede 6 ile 7 kg. arası kullanılmaktadır. Ayrıca harcın kabuklaşma süresi maksimum 15-20 dakikadır.q


ISI, YANGIN VE SESE KARŞI

YENI YALITIM SIVASI TEPE BETOPAN’DAN

TEPE TERMOPLAST! : 0,040 Tepe Betopan’ın Ulusal Teknik Onay Belgeli (UTO) ısı yalıtım sıvası ile yapılarınızın yangına dayanımı artacak. Ses ve suya dayanıklı yapısıyla da konforlu bir hayata terfi edeceksiniz.

Degisimi gördügün an; Tepe Betopan...

TEPE BETOPAN YAPI MALZEMELERİ SAN. VE TİC. A.Ş.


haberiniz var mı?

Türk Ytong, MULTIPOR ile Yapı İstanbul Fuarı’ndan İlgi Odağı Oldu. Türk Ytong, Şubat ayında piyasaya sürdüğü, yüzde 100 yanmaz NaturePlus ve IBU (Alman Yapı ve Çevre Enstitüsü) EPD sertifikalı, “Multipor’’ ısı yalıtım levhası ile tüm dikkatleri üzerine çekti.

Y

apı malzemesi sektörünün lider kuruluşu Türk Ytong, 2327 Mayıs 2017 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşen Uluslararası Yapı İstanbul Fuarı’nda yer aldı. Türk Ytong, lansmanını gerçekleştirdiği yalıtım ürünü Multipor Isı Yalıtım Levhası başta olmak üzere sektöre yön veren inovatif ürünleri ile fuarda yer aldı. YAPI FUARI - TURKEYBUILD 2017’den en iyi 2. stant ödülü Her yıl bağımsız bir jürinin değerlendirmesiyle, fuarda markalarını ve ürünlerini ziyaretçiler için bir çekim noktasına dönüştüren en iyi firma stantlarını belirleniyor. Bu yıl Türk Ytong, Altın Mıknatıs Stant Tasarım Ödülleri’nde ikincilik ödülü aldı. Mimar İdil Banu Özcan tarafından yapılan standı ile en iyi 2. Stant ödülünün sahibi oldu.

10

Türk Ytong, Şubat ayında piyasaya sürdüğü, yüzde 100 yanmaz NaturePlus ve IBU (Alman Yapı ve Çevre Enstitüsü) EPD sertifikalı, “Multipor’’ ısı yalıtım levhası ile tüm dikkatleri üzerine çekti.

A1 SINIFI YANMAZ, YANGINA KARŞI YÜZDE 100 GÜVENLI, SUDAN ETKILENMEYEN, DARBEYE DAYANIKLI VE NEFES ALAN BIR ISI YALITIM ÇÖZÜMÜ OLAN MULTIPOR, YANGIN DURUMUNDA MUTLAK BIR EMNIYET SAĞLIYOR.

Isı yalıtımı sektöründe yangın güvenliği konusundaki eksikliği gidermek amacıyla yola çıkan Türk Ytong, 2017 yılı itibariyle Multipor Isı Yalıtım Levhası’nı Türkiye’de üretmeye başladı. A1 sınıfı yanmaz, yangına karşı yüzde 100 güvenli, sudan etkilenmeyen, darbeye dayanıklı ve nefes alan bir ısı yalıtım çözümü olan Multipor, yangın durumunda mutlak bir emniyet sağlıyor, en yüksek sıcaklıklarda bile herhangi bir zehirli gaz veya duman çıkarmıyor. Multipor ile yüksek binalar dahil olmak üzere, ilave önlemler almadan, yangın riski oluşmadan yangın yönetmeliklerine uygun cepheler ve ısı yalıtım çözümleri güvenle oluşturuluyor. Ytong geleceğin ürünlerine imza atıyor İnovasyon ve Ar-ge çalışmalarına hız kesmeden devam eden ve gelecek 6 yıl içinde yapı sektörüne ısıl iletkenlik değeri 0,07 olan duvar bloklarını kazandırmayı hedefleyen Türk Ytong, üstün ısı yalıtımı özelliği, depreme ve yangına karşı dayanıklı yapısı, hafifliği ve uygulama hızı gibi özellikleri ile farklılaşan ürünlerini fuarda katılımcıların beğenisine sundu. Ytong Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) Objelerini sunuyor Ytong fuarda ayrıca sektöründe bir ilki gerçekleştirdiği, Yapı Bilgi Modellemesi yani BIM hizmetlerini de tanıttı. Ürünlerini birer “akıllı obje” olarak tasarlayarak, mühendisler, işverenler, mimarlar ve müteahhitler arasında kullanılan üç boyutlu bilgi yönetim sistemi BIM’de paylaşacak olan Ytong, bu sayede Türkiye’de proje tasarım ve yönetim süreçlerine etkin bir katkı sunacak.q

Mayıs 2017, 36. Sayı



haberiniz var mı?

Akıllı Bina Teknolojileri Lüks Segmentte Sınırları Zorluyor YEŞİLYAKA’da, Proje Müdürü Taner Engin, Satış Müdürü Leyla Saruhanoğlu ile Hager Türkiye Genel Müdürü Medeni Kahraman’ın katıldığı ortak bir basın söyleşisi düzenlendi. YEŞİLYAKA’da, Proje Müdürü Taner Engin, Satış Müdürü Leyla Saruhanoğlu ile Hager Türkiye Genel Müdürü Medeni Kahraman’ın katıldığı ortak bir basın söyleşisi düzenlendi.

12 Soldan Sağa: YEŞİLYAKA Satış Müdürü Leyla Saruhanoğlu, Proje Müdürü Taner Engin, Hager Türkiye Genel Müdürü Medeni Kahraman

A

kıllı bina otomasyonu ile yaşam alanlarında teknoloji entegrasyonu sağlayan Hager I Berker, KNX sistemi ile lüks segmentte kişisel konfora yönelik çözümler ile sınırları zorluyor. MESA & NUROL kalite ve güvencesinin ortak imzasını taşıyan YEŞİLYAKA Projesi’nde ayrıcalıklı çözümler sunan Hager I Berker, proje sakinlerine maksimumda yaşam konforu sağlıyor. İstanbul’da Büyükçekmece Gölü çevresinde 320.000 metrekarelik alanda inşa edilen ve 168 müstakil villadan oluşan YEŞİLYAKA, farklı tip ve büyüklükteki ‘Söğüt’, ‘Sedir’, ‘Ardıç’, ‘Ladin’ ve ‘Akasya’ villaları ile YEŞİLYA akıllı ev otomasyonunda sağlanan ayrıcalıklarla yaşam konforuna yeni bir boyut kazandırıyor. YEŞİLYAKA’da konfor ve teknolojinin buluşması Projede kullanılan KNX sistemi dahilinde villaların her katında ve girişlerde bulunan Interra touch paneller üzerinden aydınlatmadan perde & panjur kontrolüne, yerden ısıtmadan concierge hizmetlerine kadar bütün kontrolMayıs 2017, 36. Sayı

lere ulaşılabiliyor. Sistem aynı zamanda su baskını, gaz kaçağı ve yangına karşı dedektörlerle denetim yaparak olası bir olumsuzlukta site yönetimine ve daire sahibine bilgi verip hızlıca teknik müdahale yönlendirebiliyor. Yatak başlarında ve banyolarda bulunan panik butonları olumsuz bir durum olduğunda site yönetimi ile iletişime geçilmesine olanak sağlıyor. Tüm kontroller ve değişiklikler, QR kod sayesinde çok kısa sürede akıllı telefon ve tabletlere entegre edilebiliyor. Projede tercih edilen özel üretim K.1 anahtar prizler ve Kallysto & Systo, evin tüm kontrollerini tek ekranda buluşturan KNX entegrasyonu ile estetik çözüm sunuyor. Keskin ve düz hatlı tasarımıyla her zaman popülerliğini koruyan K.1 antrasit anahtar prizler, projenin modern mimarisine uyum sağlıyor. İçerisinde bulunan entegre termostat sayesinde sıcaklığı kontrol altına alan özel üretim anahtarlar, her oda için farklı ısı ayarı yapmaya olanak veriyor, olası bir arıza durumunda alarm vererek kullanım kolaylığı sağlıyor. Hager I Berker teknolojisi ile sunduğu yaşam kalitesini akıllı ev teknolojisiyle buluşturan

Ortak basın söyleşisinde Hager Türkiye Genel Müdürü Medeni Kahraman, Türkiye pazarında hızla gösterdikleri büyümeyi ve lüks segmentte akıllı bina teknolojilerinin geldiği noktayı anlattı. Medeni Kahraman, ‘Günden güne hızlı bir büyüme grafiği gösteren Türkiye inşaat sektöründe teknoloji ile entegre, sürdürülebilir, enerji tasarrufuna önem veren nitelikli projeler ön plana çıkıyor. Rekabette önemli bir artı değer yaratan akılı ev otomasyonu kullanıcıların da aradığı bir özellik olarak öne çıkmaya başladı. Biz bu noktada geliştirdiğimiz inovatif ürünlerimiz, ilerici çözümlerimiz, teknik altyapımız ve lokal servislerimizle Türkiye’de önemli bir pazar payına sahibiz. Geçtiğimiz yıllarda lüks olarak görülen akıllı bina teknolojilerinin bugün gereklilik haline gelmesi, sektör açısından önemli bir noktada olduğumuzu gösteriyor. Aynı zamanda kişiselleştirilebilen bu sistemle kişi kendi senaryolarını oluşturarak ihtiyaçları doğrultusunda yaşam kurgusunu şekillendirebiliyor. Ucu açık olarak sürekli geliştirilebilen sistemin enerji yönetiminden zaman tasarrufuna, uzaktan kontrol ile sağlanan güvenlik çözümlerinden eğlence sistemlerine kadar konforlu bir yaşam sunan birçok avantajı var. Özellikle konut sektörüne özel sonsuz çözümlerimizle projelerde geliştirici paydaş oluyoruz. Çözüm ortağı olduğumuz birçok projenin ikinci üçüncü projesinde de tercih ediliyoruz. Burada bizi ayrıcalıklı kılan en önemli kavram uzman mühendis ekibimizle know-how desteği vererek projeye özel şartnameler oluşturmamız. KNX sisteminde uzmanlaşmış ve ana işi olarak bu sistemi kullanan tek firmayız. Sistem dahilinde geliştirdiğimiz ara yüzler ile elektrik üzerine her şeyi tek bir cihaz üzerinde toplayarak konfor, kontrol ve enerji yönetimini en üst düzeyde kullanıyoruz.’ şeklinde konuştu.q



haberiniz var mı? 14 14

İstanbul’un Sorunları; İnşaat, Yapılaşma ve Ekolojik Yıkım. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan 2017 yılına ilişkin İstanbul Çevre Durum Raporu açıklandı. Bu yılki raporda İstanbul’da yaşayan ya da İstanbul’a yolu düşen herkesin ilk fark ettiği İstanbul sorununa dikkat çekilmiş; İnşaat, Yapılaşma ve Ekolojik Yıkım.

T

MMOB Çevre Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan 2017 yılına ilişkin İstanbul Çevre Durum Raporu açıklandı. Bu yılki raporda İstanbul’da yaşayan ya da İstanbul’a yolu düşen herkesin ilk fark ettiği İstanbul sorununa dikkat çekilmiş; İnşaat, Yapılaşma ve Ekolojik Yıkım. Rapora göre İstanbul, son on yılda önce kültür sanat merkezlerini, sonra yeşil alanlarını, sonra da çok sesliliğini kaybetmiştir ve kentsel dönüşümle birlikte hatırasını yitirmiştir. Şehir doğal yaşam alanlarının bulunduğu Kuzey’e doğru genişlemiş, yitirilen ormanlar şehri nefessiz bırakmıştır. Her yeni proje şehrimizde yeni bir yerleşim yerini de beraberinde getirmiştir. Özellikle 3. Köprü ve 3. Havalimanı gibi büyük projelerin yapıldığı yerler İstanbul’un su havzalarının da içinde bulunduğu doğal yaşam alanlarıdır. Proje sahalarının ve proje inşaat çalışmalarının bu ekolojik bölgelere vermiş olduğu zarar Mayıs 2017, 36. Sayı

ortadayken civardaki doğal alanların koruma altına alınmaması söz konusudur. İnşaat, Yapılaşma Ve Ekoloji İstanbul’da son yıllarda kentin turistik bölgeleri de dahil olmak üzere her yerde bir inşaat furyası var. 3. Köprü ve 3. Havalimanı inşaatı, metro inşası ve yol yapım çalışmaları, kentsel dönüşüm ve altyapı çalışmaları, ormansızlaştırılan bölgelerde kurulan yeni yerleşim yerleri, kent merkezine yerleştirilen devasa iş merkezleri, gökdelenler, rezidanslar bunlardan başlıcaları. Bu çalışmaların çoğu yanlış uygulama sonucu bir çok çevrebilimle ilgili ve de sosyolojik probleme neden oluyor. Kabaca bir inşaatın ne gibi olumsuz etkileri olabileceğine bakacak olursak; gürültü, hava kirliliği, hafriyat problemi, asbest, ormanlık alanlar ve tarım alanlarına etkisi, doğadaki diğer canlılara olumsuz etkisi, su kaynaklarına yakınlığına göre suları kirletme riski, altya-

pı eksikliğinden kaynaklanabilecek çeşitli problemler sıralanabilir. Bir bölgeye herhangi bir proje yapılacağı zaman proje bazı çevre kriterlerine tabi tutulmalı, denetlenmeli ve bölgedeki etkisi takip edilmelidir. Kişi başına düşen yeşil alan miktarı Avrupa standartlarının çok altında olan İstanbul ne yazık ki mevcut yeşil alanlarını da her geçen gün kaybetmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi verilerine göre İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan miktarı %6, yabancı araştırmacıların yaptığı araştırmalara göre ise %2, Ormancılar Derneği’nin söylediği ise %1. Her üç oranda Dünya Sağlık Örgütü’nün minimum olarak kabul ettiği %9 değerinin altında. Dünyadaki büyük şehirlere baktığımızda ise bu oranların hayli yükseldiğini görüyoruz. Örneğin Londra %33 (2013), Roma %34.8 (2014), Madrid %35 (2014), Viyana %44.5 (2014), Moskova %54 (2013) yeşil alan oranına sahip.q



haberiniz var mı?

DÜNYACA ÜNLÜ MIMARLAR

GENÇLERE İLHAM VERDI

RÖNESANS HOLDING TARAFINDAN BU YIL ÜÇÜNCÜSÜ DÜZENLENEN SÜRDÜRÜLEBILIR GELECEĞI TASARLA YARIŞMASI’NIN SONUÇLARI GÖRKEMLI BIR TÖRENLE AÇIKLANDI. TED RÖNESANS KOLEJI’NDE DÜZENLENEN ÖDÜL TÖRENINDE, DÜNYACA ÜNLÜ MIMARLAR MICHAEL PAWLYN, EMRE AROLAT, NEVZAT SAYIN VE HAN TÜMERTEKIN “INŞAAT SEKTÖRÜNDE TRENDLER VE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK” ÜZERINE DENEYIMLERINI PAYLAŞTI.

16 16

R

önesans Holding Yönetim Kurulu Başkanı İpek Ilıcak Kayaalp’ın katılımıyla bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Sürdürülebilir Geleceği Tasarla” yarışması ödülleri sahiplerini buldu. 133 üniversiteden, 3 binden fazla öğrencinin başvurduğu yarışma, mimarlık ve mühendislik olmak üzere iki ayrı kategoride düzenlendi. Her iki kategoride dereceye giren finalistlerin ayrı ayrı ödüllendirildiği yarışmada, birinci seçilen projeye 20.000 TL, ikinciye 16.000 TL, üçüncüye 14.000 TL para ödülü verildi. Mansiyon ödülü ise 10.000 TL olarak belirlendi. Bir proje ise Rönesans Gayrimenkul Özel Ödülüne layık görüldü. Yarışmada dereceye giren gençler, para ödülünün yanı sıra Rönesans Holding bünyesinde staj yapma imkânı elde etti. Rönesans Holding’in düzenlediği “Sürdürülebilir Geleceği Tasarla Mayıs 2017, 36. Sayı

Yarışması”nın ödül törenine bu yıl da katılım yüksekti. Ödül töreninin sürpriz isimleri ise dünyaca ünlü mimarlar oldu. TED Rönesans Koleji’nde düzenlenen ödül töreninde duayen mimarlar “inşaat sektöründe trendler ve sürdürülebilirlik” üzerine deneyimlerini paylaştılar. Doğadan ilham alarak tasarımlar yaratmak şeklinde özetlenen biyomimetiğin öncülerinden biri olarak kabul edilen ve aynı zamanda TED Talks konuşmacısı Michael Pawlyn, ödül töreninin ilgi gören konuşmacılarından biri oldu. Ödül töreninin diğer konuşmacıları ise mimaride yenilikçi eserleri ile tanınan Emre Arolat, Nevzat Sayın ve Han Tümertekin oldu.


“DOĞA SÜRDÜRÜLEBILIRLIK IÇIN ÇÖZÜMLER SUNAN EŞSIZ BIR KAYNAK. BIZ MIMARLAR VE TASARIMCILARIN BU ÇÖZÜMLERI KULLANMAMASI IÇIN HIÇBIR NEDEN YOK” MICHAEL PAWLYN DOĞADAN ILHAM ALIYOR, GELECEĞI TASARLIYOR “Rönesans Holding’in bu önemli projesi için İstanbul’da olmaktan çok mutluyum” diyen Michael Pawlyn, gençlere doğadan ilham alan sürdürülebilir projelerinin detaylarından bahsetti. Doğanın 3.8 milyar yıldan bu yana sürekli geliştiğini ve öğrendiğini kaydeden Pawlyn, “Doğa sürdürülebilirlik için çözümler sunan eşsiz bir kaynak. Biz mimarlar ve tasarımcıların bu çözümleri kullanmaması için hiçbir neden yok” dedi.

Michael Pawlyn

HAN TÜMERTEKIN: “İLHAM KAYNAĞIM SOKAKLAR” Törene katılan Han Tümertekin ise, mimar olarak görevinin insanları daha iyi, daha mutlu çevrelerde yaşatmak olduğunu belirtti. “İnsanların daha iyi yaşayabileceği çevreler yaratmayı çoğu zaman unutuyoruz. Benim buna karşı çözümüm gündelik hayatı izlemek” diyen Tümertekin, bir tasarımcının en kapsamlı öğrenme alanının sokaklar olduğunu düşündüğünü belirtti ve gençlere “Malzeme kullanımı, doğallık, fonksiyonellik gibi birçok unsur gündelik hayatta kullanılıyor. Gözünüzü açın etrafınıza bakın. Bakmayı biliyorsanız sokaklardan çok şey öğrenebiliriz” tavsiyesinde bulundu.

Han Tümertekin

17

NEVZAT SAYIN: “YIKMAYIN, YENIDEN YAPIN” Gençlere sürdürülebilirlik tanımını farklı bir açıdan anlatan Nevzat Sayın ise, “Sürdürülebilirlik illa yıkmak ve yeniden yapmak anlamına gelmiyor. Sürdürülebilirlik bazen kapatılmış eski bir endüstri yapısının başka bir yapıya nasıl dönüştürülmesine gerektiğine yönelik kararı vermek ve bu kararlar doğrultusunda yapının hayatını sürdürmesine sağlamak, onu enteresan bir mekan olarak kullanılmasına katkıda bulunmaktır” dedi ve ekledi: “Her şeyi yıkıp, yerine yenilerini yapmak yerine, bazen dönüştürerek de sürdürülebilir kılmak mümkün...” Nevzat Sayın

EMRE AROLAT: “SÜRDÜRÜLEBILIRLIK ÖNEMLI VE ZOR” Törenin son değerli konuğu ise Emra Arolat oldu. “Bir binayı nerede ve nasıl yaparsanız yapın, sadece içine ağaçları doldurduğunuzda sürdürülebilir bir bina yapmış olmuyorsunuz.” diyen Arolat, “Sürdürülebilirlik dediğimiz şey, balkonlara ağaç konulmasının ötesinde bir konu olduğunu düşünüyorum” diye vurguladı. Sürdürülebilirliğin en önemli ve bir taraftan da en zorlayıcı konu başlıklarından biri olduğunu gençlere hatırlatan Arolat “Mimarlık koca bir sepet. Yer, rüzgâr, politika, imar, ekonomi, kültür, istekler ve benzeri pek çok konu devreye giriyor. Zor iş ama yine de öğrenmeye devam etmeliyiz…”q

Emre Arolat

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


haberiniz var mı?

Schüco Lojistik ve Eğitim Merkezi Açılışı Gerçekleşti Eğitim merkezinde, başta kendi teknik personeline, uygulamacı ve planlamacı gibi iş ortaklarının yanı sıra, bölgedeki meslek liselerinin öğrencilerine de sosyal sorumluluk projesi kapsamında yeni nesil alüminyum sistemler üzerine uygulamalı eğitimler verilmektedir.

18 18

6

6 yıllık deneyimi ile dünyanın 80 ülkesinde faaliyet gösteren sektör lideri Alman alüminyum sistem firması Schüco, dünyadaki en önemli ikinci lojistik ve eğitim merkezini Tekirdağ’ın Saray ilçesine bağlı Beyazköy’de kurdu. Türkiye dışında Orta Asya ülkeleri ve İran gibi geniş bir bölgeye hizmet veren bu merkez 6.600 m2 kapalı depolama alanından başka, son teknoloji makineler ile donatılmış eğitim atölyesi, ders salonu, ofis hacimleriyle beraber 25.000 m2’lik bir alan üzerinde konumlanmıştır. Mayıs 2017, 36. Sayı

Schüco, Türkiye’de büyüyen kadrosu ve kurduğu yeni tesis ile inşaat sektöründe, kalite ve yenilikçi anlayışın yerleşmesine de katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Eğitim merkezinde, başta kendi teknik personeline, uygulamacı ve planlamacı gibi iş ortaklarının yanı sıra, bölgedeki meslek liselerinin öğrencilerine de sosyal sorumluluk projesi kapsamında yeni nesil alüminyum sistemler üzerine uygulamalı eğitimler verilmektedir.q



Ürün Haber

Yeni Nesil Duvar Bloğu PonceBloc, EPD ile Yeşil Bina Üretimine Katkı Sağlıyor! Yeşil bina sertifikalandırma sistemlerinde yapı malzemeleri üreticilerinden talep edilen EPD belgeleri, nicel çevresel performans bilgilerini içerdiğinden sera gazı salınımına dikkat çekerek ürünler arasında şeffaf karşılaştırma imkanı sunmaktadır.

E 20 20

nerji tasarruflu yapı elemanı ihtiyacına cevap veren PonceBloc, Fransız know-how’ı, Alman teknolojisi ve dizaynı ile Kayseri’de üretilmektedir. Özel üretim yöntemleri sayesinde yüksek oranda pomzadan üretilen, hafifliğinin yanı sıra çevreci, yüzde yüz geri dönüşebilir doğal ürün PonceBloc, üstün ısı yalıtım performansı, sağladığı kolay uygulama imkânı ve uzun yapı ömrüyle ülkemiz pomzasının üstün özelliklerini nihai ürün olan bloğa tam anlamıyla yansıtmaktadır. Arkas Holding’in inşaat malzemesi sektöründeki iştiraki olan PonceBloc; Türkiye’ nin yeni nesil, çevre dostu hafif yapı elemanı. Üretiminde ısı ve buna bağlı olarak enerji gerektirmeyen PonceBloc; yüksek yalıtım özelliği ile kullanıldığı binaların, ilave yalıtım ihtiyacı olmaksızın ısınma-soğutma giderlerini düşürmekte ve ülkemiz ekonomisine katkı sağlamakta. Sönmüş yanardağların yıllar boyunca yer altında oluşumunu tamamladığı bölgelerden çıkarılan pomza aslında lavların taşlaşmış hali. Bu nedenle ana hammaddesi doğal pomza taşı olan PonceBloc’un üretimi sırasında ısıya ihtiyaç duyulmuyor. Minimum su tüketilerek, ozon tabakasına zarar veren gazlar açığa çıkarılmadan üretilen PonceBloc, geri dönüşümünde de kimyasal maddeler kullanılmayan, her yönüyle doğal, sağlıklı ve ekolojik bir ürün. Kayseri’de yer alan Poncebloc fabrikasının üretim ve tedarik süreçlerinin doğaya etkileri bağımsız bir kuruluş olan Altensis tarafından incelenmiş ve Almanya’da yer alan IBU (Institut Bauen und Umwelt) doğrulayıcı tarafından onaylanmıştır. Bu şekilde Poncebloc EPD sertifikasına 2016 yılında sahip olmuştur.

Mayıs 2017, 36.Sayı

PonceBloc, Fransız Çevre ve Sağlık Birliği (FDES) tarafından onaylı Türkiye’deki tek yapı bloğudur. Poncebloc’un merkezinde çevre, insan sağlığı ve yaşam konforu bulunmaktadır. İklim değişikliğine neden olan sera gazlarının %40’ı yaşadığımız mekanların yapımı ve kullanımı esnasında ortaya çıkmakta bu nedenle bina kaynaklı birçok çevresel etkinin azaltılması için tüm dünyada değerlendirme sistemleri geliştirilmiştir. Amerikan LEED, İngiliz BREEAM ve Alman DGNB sadece bunlardan birkaçıdır. Ayrıca 2016 yılında Türkiye’de Çedbik Konut (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği Konut Sertifikası) ve Edge (IFC bünyesinde) Yeşil Bina Programı oluşturulmuştur. Bu nedenle tüm dünyadaki yeşil bina sertifika sistemleri EPD belgeli ürünlerin kullanımını teşvik etmekte ve bu amaçla değerlendirmelerde ilave puan katkısı sağlamaktadır. Bu anlamda Poncebloc, EPD belgesi ile müşterilere yeşil bina sertifikalandırma süreçlerinde kolaylık sağlamaktadır.

Geri dönüşümlü olmasının yanında PonceBloc’un diğer özellikleri; • Yüksek oranda ısı yalıtımı sağlayarak enerji tasarrufuna olan katkı sağlaması, • İnsan odaklı , A1 sınıfında yanmaz bir malzeme olması, • Yapıda deprem güvenliğini maksimum seviyeye çıkarmaya yardımcı olan hafifliği, • Binanın ömrü boyunca türlü tepkimelere olumlu cevap vermesini sağlayan malzemenin boyutsal stabilitesi, • Nefes alma özelliği sayesinde binalarda yaşam konforu sağlaması, • Uygulamada homojen yapısı sayesinde kolay işlenilebilmesi, • Hafifliği ve uygulama kolaylığı sayesinde hızlı uygulanabilirlik, • Yüzey tutunması sayesinde sıva ve harç miktarından tassarruf sağlaması, PonceBloc’un duvar malzemesi olarak kullanılmasının yanı sıra, döşemeler için hem hafif hem de yanmaz bir alternatif sunan asmolen bloklar ve binada kolon-kiriş betonarme detaylarında ısı yalıtımında kullanılmak üzere üretilen, PonceBloc ürün gamını oluşturmaktadır.q


EKOLOJİK ve HAFİF YENİ NESİL DUVAR BLOĞU

Çevreye duyarlı üretim zinciri, %100 geri dönüşebilir yapısı ve insan odaklı yapısal malzeme özellikleri ile Poncebloc, EPD Çevresel Ürün Beyannamesi ve FDES Çevre-Sağlık Sertifikasına sahiptir. Hafiflik özelliği ile deprem dayanımında öne çıkan Poncebloc doğal yapısıyla ısı yalıtım ihtiyacını karşılarken enerji tasarrufu sağlar.

www.poncebloc.com.tr


haberiniz var mı?

İnsanın olduğu her yerde güvenli ve konforlu yaşam çözümleri Enerji Yönetim Şirketi Eaton’ın İstanbul’da gerçekleştirilen basın toplantısında, enerji verimliliği yüksek, tasarruflu, inovatif çözümler anlatıldı.

22 22

T

ürkiye’ye üçüncü kez gelen 17 metre uzunluğundaki iki katlı dev Eaton Teknoloji TIR’ının yedi ilde gerçekleştirdiği “Mobil Teknoloji Günleri” başarıyla tamamlandı. Eaton Teknoloji TIR’ında düzenlenen Basın Toplantısında Eaton Elektrik Orta ve Doğu Avrupa Satış Direktörü Iordan Minca ve Türkiye Ülke Müdürü Yılmaz Özcan Eaton Elektrik ve Anadolu Turu hakkında bilgi verdi. Iordan Minca’nın açılış konuşması ile başlayan toplantıda Yılmaz Özcan, Eaton Elektrik’in faaliyetleri, inovatif çözümleri, hedefleri, yeni ürünler ve sektöre ilişkin bir sunum yaptı. Basın mensuplarının soruları cevaplandırıldıktan sonra TIR’ın alt katındaki Ürün ve Sergi alanı gezdirilerek yenilikler hakkında bilgi paylaşıldı. Enerji verimliliği konusunda önemli çözümlere sahip dünyanın önde gelen enerji yönetim şirketi Eaton “Mobil Teknoloji Günleri” Anadolu Turu etkinliği 11 gün sürdü. İstanbul’dan yola çıkan Teknoloji TIR’ı Bursa, Eskişehir, Konya, Antalya, Denizli ve İzmir’de çözüm ortakları ve sektör ilgilileri ile buluştu. Eaton Elektrik Mayıs 2017, 36.Sayı

uzmanları tarafından verilen eğitim seminerlerinde enerji verimliliği konusunda sağlanan çözümler anlatıldı. Ülkemizde hızla gelişen birçok sektörün enerji ihtiyacı ve enerjinin rasyonel, verimli kullanımı için önemli katkı sağlayan Eaton’un düzenlediği “Mobil Teknoloji Günleri”ne yoğun bir katılım oldu. Esneklik ve sürdürülebilirlik içeriği ile gerçekleştirilen etkinlikte; gayrimenkul, AVM, sanayi, konut, turizm, sağlık, iletişim, organize perakende sektörü gibi pek çok sektörde enerjinin daha verimli, güvenli ve sürdürülebilir kullanımına yönelik Eaton uygulamaları anlatıldı. Eaton, Yarının İhtiyaçları İçin Bugünün Çözümlerini Üretiyor Eaton Elektrik; “Güç dağıtımı ve devre koruma”, “Zorlu ortamlar için çözümler”, “Aydınlatma ve Güvenlik”, “Yedek Güç koruma”, “Kontrol ve otomasyon”, “Yapısal çözümler ve kablolama araçları” ve “Mühendislik hizmetleri”nden oluşan 7 ana teknoloji platformu için çözüm üretiyor. İnsanın olduğu her yerde güvenli ve konforlu yaşam çözümleri

üreten Eaton ürün ve hizmetleriyle; “Artan bilgi depolama ihtiyacını karşılamak üzere veri merkezlerine güç veriyor”, “Petrol ve Gaz sektöründe ihtiyaca yönelik çözümler sunuyor”, “Üretimde artan otomasyon ihtiyacına yönelik entegre çözümler üretiyor”, “Daha fazla verimlilik talep eden binalara enerji sağlıyor”, “Güvenirliği arttıran şebeke modernizasyonu çözümleri sağlıyor” ve “Evleri, yaşam alanlarını ve iş yerlerini aydınlatıyor”. Eaton; enerji tasarruflu çözümleriyle tüm sektörlerde enerjinin daha verimli, güvenli, sürdürülebilir ve etkin olarak yönetilmesine yardım ediyor. Enerji Yönetim Teknolojisi ve Hizmeti vasıtasıyla kendini hayatın kalitesini arttırmaya ve çevreye adamış olan Eaton, dünya genelinde 95 bin çalışanıyla Türkiye dahil 175 ülkede faaliyet gösteriyor. 2016’da $19.7 milyarlık ciroya sahip bir güç yönetimi şirketi olan Eaton, elektriksel, hidrolik ve mekanik gücü daha verimli, güvenli ve sürdürülebilir bir şekilde etkin olarak yönetmelerine yardım eden enerji tasarruflu çözümlerini sağlıyor.q



Ürün Haber

Executive Segmentte İddialı Tasarımlar Ofis mobilyaları sektöründe özgün ve modern koleksiyonlar geliştiren Addo Furniture, ‘yeni nesil ofis’ dinamiklerini yansıtan özel tasarımlarıyla sektörde fark yaratıyor.

SLIM

24 24

T

asarımın hayatın her alanında önem kazanmasından yola çıkarak çalışma hayatına özel ürünler geliştiren Addo Furniture, tasarımdaki gücünü yeni koleksiyonuyla bir kez daha ortaya koyuyor. Kaliteli, fonksiyonel ve tasarım odaklı ürünleriyle iddialı bir çıkış yakalayan marka, Sezgin Aksu imzalı yeni executive masa sistemleri NEL (New Executive Line) ve SLIM ile birlikte özellikle yönetici masalarında sektörün en iddialı markası olmaya hazırlanıyor. Masa sistemlerinin yanı sıra yine Aksu imzası taşıyan oturma sistemi Piazza, Bob sehpa, Piuma raf sistemi, Alfred askılık ve Addo tasarımı O-Live koltuk da markanın yeni tasarımları arasında yerini alıyor. Özgün, kaliteli ve fonksiyonel tasarımlarıyla dikkat çeken Addo Furniture, yeni tasarımlarıyla birlikte özellikle executive segmentte en geniş ve özel ürün gamına sahip marka konumuna yerleşiyor. Farklı materyaller kusursuz formda birleşiyor Addo Furniture’ın tasarım ve konsept danışmanı Sezgin Aksu imzası taşıyan NEL, pazardaki tüm executive sistemlerden farklı olarak masif ahşap, mermer ve deriyi buluşturan olağanüstü bir tasarım ve işçilik ile ortaya çıkıyor. Malzemelere saygı göstererek tasarlama olgusundan yola çıkan Sezgin Aksu, NEL’in tasarım fikrini şöyle anlatıyor: ‘NEL’in tasarım aşamasında pazarda görülen tüm ürünlerden farklı olsun, ilk görüldüğünde tasarım ürünü olduğu anlaşılsın istedik. Başka

NEL

markalarda olmayan bir ürüne imza atmaktan yola çıktık. Değişik malzemeler kullanma fikri vardı. Değişik masif ahşap, değişik mermer tipleri, pirinç ve farklı deriler olarak malzemelere karar verdikten sonra sıra ‘malzemelere saygı göstererek tasarım’ aşamasındaydı. Bu şu demek oluyor, bir heykeltıraş ahşap ve mermerle nasıl çalışır? Sanırım bu değerli malzemeleri düz kesmezdi. Biz buna dikkat ederek soft ve geometrik açıdan temiz formlar çıkarmaya çalıştık.’ Yönetici odalarında ince ve elegan duruş: SLIM Yine Sezgin Aksu tasarımı ile hayata geçirilen SLIM, ince ve keskin hatlarıyla yönetici odalarında net duruş sergiliyor. Sezgin Aksu, SLIM’in tasarım felsefesini ‘SLIM, ince demek. Genelde ince olanlarda konstrüksiyon stabil olmaz. Tasarıma formun içinde saklı, konstrüksiyonu göstermeyen bir üçgenle başladık. Üçgenin geometrik formu çok sert. Yanları çok ince bitiyor ve bu sisteme ismini veriyor. Amacımız kaliteli malzeme kullanarak elegan ve sert duran bir sistem yaratmaktı. Bunu değişik konstrüksiyon gerektiren yerlerde kullanılan üçgenle sağladık.’ şeklinde anlatıyor.

Mayıs 2017, 36.Sayı PIAZZA

Meydanlardan esinlenen esnek oturma sistemi: PIAZZA Özgün tasarım çizgisi ve fonksiyonelliği ile modern ofis yaşamının gerekliliklerini taşıyan Addo Furniture, ‘tasarımın gücü’nü ofisteki her objeye ve sisteme yansıtıyor. Her kentin kendine özgü meydanı olmasından yola çıkarak tasarlanan oturma sistemi Piazza, Addo’nun en çok ilgi gören yeni tasarımlarından biri. Tasarımcısı Sezgin Aksu, Piazza’yı esnek kullanımlı, fonksiyonel ve eğlenceli olarak tanımlıyor. Aksu, Piazza’yı ‘Uzun süredir Addo için bekleme ortamında fark yaratacak modüler oturma sistemi düşünüyorduk. Ofisim bildiğiniz gibi İtalya’da, orada daha çok rastlasam da her köyün ve şehrin bir ya da daha fazla meydanı vardır. İnsanlar burada toplanır ve vakit geçirirler. Yeni ürüne bu yüzden PIAZZA, meydan ismini verdik. Tasarladığımız ürün yüksek derecede flexible ve her ortama değişik versiyon önerebiliyoruz. Ekstra rahat oturum sağlayan 45 derece açılı değişik yastıkları, renk seçenekleri ve kolay birleştirebileceğimiz bir konstrüksiyonu var. ‘ şeklinde anlatıyor.q



haberiniz var mı?

Gelecek; Enerji Üreten, Doğaya Uyumlu Yeşil Çatıların Olacak Bitkilendirilmiş çatılar oksijen üretiminden, ısı adalarının azalması ve enerji verimliliğine kadar birçok sorunun çözümüne katkı sağlıyor.

26 26

Ç

atı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Baştanoğlu, güneş enerjisi üreten ve bitkilendirilmiş (yeşil) çatı uygulamalarının Türkiye ve dünyada artmaya başladığını belirterek, “Bitkilendirilmiş çatılar oksijen üretiminden, ısı adalarının azalması ve enerji verimliliğine kadar birçok sorunun çözümüne katkı sağlıyor. Güneş enerjili çatılar ise Türkiye gibi bir güneş ülkesinde çevreye saygılı, doğal kaynakları tüketmeyen ve ekonomik enerji imkanı sunuyor. Önümüzdeki dönemde inşaat sektörü açısından enerji verimliliği yüksek ve buna karşın karbondioksit salımı en aza indirilmiş binaların tasarımı ve inşaatı ile nanoteknoloji önem kazanacak” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Hızlı kentleşme sonucunda şehirlerde yağmur suyunu emen toprak ve yeşil bitki örtüsü azaldı. Şehir üstüne düşen tüm yağmur suyunun aynı anda tahliyesi esnasında sel felaketleri yaşanabiliyor. Yeşil çatılar, çatı yüzeyine düşen yağmur suyunun tahliye sistemine ulaşımı bir saat kadar geciktirebiliyor. Böylece sel riskini azaltıyor. Ayrıca küresel ısınma şehirlerde ısı adalarına yol açıyor. Kentlerdeki ısı adaları sayesinde oluşan mikro iklimler, alanlar arasında büyük sıcaklık farklılıklarına, bozulmuş toprak; hava koşulları değişimi, su kaynaklarının ziyan olması gibi olumsuzlukMayıs 2017, 36.Sayı

lara yol açar. Bitkilendirilmiş çatılar ile gün içinde toplanan enerjinin büyük bir bölümü toprak ve bitki içinde tutularak, gün batımı saatlerinde dışa yansımaları önlenebilir. Kırsal kesime nazaran ısı adaları içinde oluşan fark azaltılabilir. Sonuç olarak yeşil (bitkilendirilmiş) çatılar, oksijen üretiminden, ısı adalarının azalması ve enerji verimliliğine kadar birçok sorunun çözümüne katkı sağlıyor. “ Enerji üreten çatılar dönemi başladı Çatılarda kullanılacak güneş enerji panellerinin de yaygınlaşması gerektiğini savunan Baştanoğlu, “Güneş ekonomik, sınırsız ve çevreci bir enerji kaynağı olarak çok büyük bir fırsat sunuyor. Türkiye de bir güneş ülkesi ve bu potansiyeli iyi kullanmalıyız. Bugün Avrupa’da çeşitli ülkelerde endüstriyel ve ticari yapıları bitkilendirilmiş teras çatılar ya da fotovoltaik güneş panelleri ile kaplama zorunluluğu geldi. Çatıları verimli yapılara dönüştürmek hedefleniyor. Bizim çatılarımız atıl durumda bekliyor. Bunları kullanmak bize birçok avantaj sağlar” diye konuştu. AB’nin çevre standartlarını yakalamalıyız Baştanoğlu, bugün gelişmiş ülkelerin enerji tüketimini azaltmayı ve yenilenebilir enerji payını artırmayı hedeflediğini ifade ederek, şunları söyledi: “Avrupa Birliği, 20-20-20 planı ile 2020 yılına kadar enerji tüketimini yüzde

20 azaltmayı, yenilenebilir enerji kullanımında yüzde 20 artışı ve zararlı sera gazı salımını en az yüzde 20 azaltmayı hedefliyor. İklim değişikliği ve sera etkisi yaratan gazların salımının azaltılması konusunda ciddi adımlar atan AB’de 2020 yılından itibaren tüm binaların ‘hemen hemen sıfır enerji (nearly zero-energy)’ esasına göre yapılması zorunluluğu getirilmektedir. Bu binalarda hem enerji tüketiminin en aza indirilmesi, hem de ihtiyaç duyulan enerjilerin yenilebilir enerji kaynaklarından sağlanması gerekir. Türkiye’nin de binalardaki enerji tüketimini kısa dönemde metrekare başına yılda 80 kilovatsaat seviyesinin altına düşürmesi gerekiyor. Bu değerlere ulaşabilmek ancak çatı ve çatı sistemlerine önem verilmesi ile sağlanabilir.” Yapılarda nanoteknoloji artıyor Baştanoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Yeşil bina, planlama, tasarım, işletim, bakım yenilenme ve yıkım süreçlerinde yani yaşam döngüsü boyunca çevreye karşı sorumludur ve kaynak kullanımında verimlidir. Bu süreç, inşaat malzemeleri alanında dolayısıyla çatı malzemelerinde nanoteknolojinin etkisini artıracaktır. Nanoteknoloji malzeme alanında sağladığı pek çok yeni fırsat ile inşaat malzemeleri sektörü ve çatı sektörü için stratejik öneme sahip.”q


Daha yeşil, daha çevreci bir dünya için... BİTKİLENDİRİLMİŞ YEŞİL ÇATILAR


TOP

10

SEÇİLMİŞ ÖRNEK

Çatı Bahçeleri

BABIL’IN ASMA BAHÇELERI NAMBA’YA UZANIYOR… Babil elbette bilmiyordu sevgi ile inşa ettiği yeni kentin yeşil asmalarının gelecekte bahçe denildiğinde akla gelecek emsalsiz bir mühendislik ve estetik algısıyla ilham tohumu olup harikalar listesine yazılacağını…

28

Kentte bahçecilik, çiftçilik, tarım ve rekreasyon aktiviteleriyle toprağa ve doğaya geri dönmenin son dönemlerdeki atılımı olan; kent çiftlikleri, çatı bahçeleri, yeşil çatılar mimarlik mühendislik peyzaj ve tarim disiplinlerinin adeta bir çati altinda bir araya gelmiş oluşumlari… Kent yaşamının sosyal, kültürel,doğa bir çok tahribat etkisi dolayisiyla ekolojik bir yaşamin özlemi, doğal peyzajin yüksek binalar arasinda kayboluşu, yok olan tarim kültürünü devam ettirme, sürdürülebilir yerleşimler kurma ve ihtiyaç duyulan sebzenin yetiştirilmesi gibi gereklilikleri doğurmuştur. grileşen betonarme duvarlarla nefes alabilmek için gökyüzünü göremediğimiz çok katli binalarin arasinda ‘peki şehirde ne yapabiliriz’ sorusunun yaniti yeryüzündeki topraği bulutlara doğru uzatan yeşil çati fikrini ortaya çikarmiştir. Yeşil çatılar, dünyanın hemen hemen her yerinde farklı yapılarda ve farklı amaçlarla, çeşitli büyüklüklerde uygulanmış, bulundukları bölgenin merkezi bir kimlik kazanmasına neden olurken çevresi için de yaşam kalitesini artırmada önemli rol üstlenmektedir. Bu sayımızda gökyüzünde gezinmeye karar verdik ve yer çekimine meydan okuyan yeşil çatıların dünyadaki en güzel örneklerini sizin derledik.q Eylül 2015, Mayıs 2017,27.Sayı 36. Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır. www.aco.com.tr

BROOKLYN GRANGE NEW YORK, A.B.D. New York Çatılarında Kentsel Tarım

Y

eşil Çatılar dünyada giderek artan iklim değişikliğine karşı adaptasyonda uygun bir strateji olarak karşımıza çıkmakta ve yeşil hedefleri karşılayarak yeşil dönüşümü sağlamak amacıyla gelişen yenilikçi çatı çözümleri yaşanabilir mimariye katkı sunmakta. Tarımın şehirlerde uygulanabilir olması ve ekonomik olarak da sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla bir grup girişimci tarafından 2010 yılında

başlatılan uygulama ABD’deki önde gelen çatı çiftliği ve en geniş yeşil çatı projesi olan New York’ taki Brooklyn Grange, bir kentsel çatı çiftliği olarak doğarken aynı zamanda gelişiminde yeşil alanı artıracak, tarım yapılacak , eğitim verilecek bir alternatif mekan sunmakta. Melbourne’deki büyük bir süpermarket binasının çatısında yer alan kent çiftliği yeşil alanları geliştirerek; gıda yetiştiriciliği, eğitim ve sosyal etkinlikler yoluyla sürdürülebilir yaşama ve yerel ekolojiye insanları teşvik etmekte. Geleneksel tarım yöntemlerinin kullanıldığı Brooklyn Grange’in 43.000 metrekarelik çatı yüzeyi tarım alanı olarak kullanılmakta.

Oluşacak ekstra toprak yükünü azaltmak amacıyla, ortalama 25 cm derinliğinde, çatılar için özel geliştirilmiş hafif toprak (Rooflite Soil) kullanılmış. İki binanın toplam 10,000 metrekarelik üretim alanından yılda 22. tondan fazla meyve ve sebze yetiştirilmekte. Çatı bostanlarının yalnızca birinde biriktirilen yıllık 3.8 milyon litre yağmur suyu da yeniden kullanıma kazandırılıyor. Brooklyn Grange, kent tarımının özellikle sanayi şehirlerinde nasıl gerçekleşebileceği sorusuna çarpıcı bir örnek olmasının yanı sıra yeşil çatı ve kent çiftliğinin birlikte yorumlanması noktasında da referans bir proje.q 29

GREEN IN THE CITY - TEL AVIV, İSRAIL Mütevazi Kent Çiftliği Serası

Y

üksek tepeler, yoğun ve kalabalık sokaklar, yayalarla çevrili devasa bir alışveriş merkezi olan beton bir dağın üzerinde gizlenmiş bir tarım alanı… Tel Aviv’in kalbinde İsrail’in en eski alışveriş merkezinin çatı katında muhteşem bir kent çiftliği filizlendi. Yüksek binalar arasında saklı olan ‘Yeşil Şehir’ organik, hidrofonik ve su altı yöntemleriyle ayda 10.000 adet yeşillik

üreten bir çatı çiftliği. LivinGreen ve Dizengoff Center’ın sürdürülebilirlik departmanı tarafından 2015 yılında başlatılan kentsel tarım projesi; organik gıda krizi hakkında halkı bilinçlendirmek , Tel Aviv’ lere makul miktarda organik ürün sağlamak ve kent sakinlerine evlerinde hidrofobik bahçeleri oluşturmak amaçlarıyla oluşturuldu. Kentsel tarımın bu gelişmiş örneği Dizengoff Center alışveriş merkezinde şaşırtıcı bir sürdürülebilir girişimdir.

17 farklı sebze ve ottan oluşan çatı çiftliği giderek büyüyen iki seradan oluşuyor. Sebzeler zirai ilaçlar ya da sentetik gübreler kullanılmadan yetiştiriliyor. Bu yeşil kentin birincil amacı eğitim atölyeleri ve sosyal yardım programları aracılığıyla gelecekte kentsel tarımın teşvik edilmesi. Bu yeşil çatının diğerlerinden farkı hidrofobik sistemlerin nasıl inşa edileceği, derin su kültürü sistemleri hakkında eğitici bilgilerin verilmesi.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

A

lışveriş merkezlerini düşündüğümüzde akla gelen görüntü tipik bir grileşme üzerine kurulu iken Japonya Osaka’daki Namba Park ise klişeleşmiş ışık ve beton karmaşası alışveriş merkezlerine yeşil alanı ve ağaçlarıyla meydan okuyor.

NAMBA PARK OSAKA, JAPONYA Babilden Nambaya Bahçelerin Tırmanışı

Osaka Stadyumunun kapatılmasıyla yeni bir gelişim merkez tasarlamak için eski stadyumun ayak izi üzerinde 2003 yılında inşa edildi. Namba Park şehir kimliğini yeniden tanımlamak için mimarları için iyi bir fırsat olarak değerlendirildi. Yüksek kuleleri gri tek düze binalar arasında Namba Park’ı öne çıkaran özelliği ise 8 katlı bir seviyede yavaş yavaş yükselen ve her kata geçişlerin doğal rakımlarla arttığını hissini veren Çatı Bahçeleridir. Projenin Mimarları Jerde Ortajları Namba Parkı: İnsanın kültür ve rekreasyonla etkileşimini yaşadığı Osaka ‘ da yeni bir doğal deneyim olarak görüyor. Ekonomik ve kaliteli yeşil tasarımın hedefi yeşil transit odaklı kalkınmayı örneklendirmektir. Namba Park kent ortasında yükselen bir yeşil orman gibi günümüze kalıntıları ancak tasvir çizimleriyle gelen Babilin Asma Bahçeleri’nin modern yorumu gibi...q

30

S

henyen Tairan binası Çin’de endüstriyel ofis ve sanayi bölgesinde kentsel seviyedeki belirgin görüntüsüyle tipik bir ofis binası tipolojisinden ayrılıyor. Shenyen Tairan binası zemin kattan bakıldığında tipik bir kurumsal yapıya benzeyebilir. Ama gökyüzünden kuş bakışı ya da çevresindeki başka bir binanın penceresinden bakıldığında tipik kurumsal yapı imajı kendini açık ferah bir yeşil alana bırakıyor. Dikey avluya sahip bir şehir bloğu olan Tairan binasının çatısı binanın 2012 yılında yapılan ve 5. Cephesini oluşturan eriştirilebilir teras dizilerinden oluşuyor. Her bir teras özel mülkiyete ait iken çevredeki ofisler için de yeşil alanıyla manzara seyri oluşturur. Toplam 168950 metre kare alandan oluşan ahşap teraslar ekim alanlarında yemyeşil bahçeleriyle üniform bir peyzaj olarak tasarlanmıştır. Her bir çatıdaki teras katları iş ve yaşam stresinden kaçmak isteyen çalışanlara serinletici bir kaçış alanı sağlıyor. Zhubo Design tarafından tasarlanan bina, yemyeşil bahçeler, yürüyüş yolları ve kavisli banklar içeren teraslar yemyeşil bahçeleriyle üniform bir manzara olarak tasarlanmıştır. …q Mayıs 2017, 36. Sayı

SHENYE TAIRAN SHENZHEN, ÇIN Uniform Teraslarda Peyzaj Basamakları


ZORLU CENTER İSTANBUL, TÜRKIYE Sürdürülebilir Yeşil Kabukla Tüme Varım.

İ

stanbul’un merkezinde trafik, yüksek binalar insan yoğunluğu arasında bir AVM ve performans sanatları merkezi… Bu mekanın özgünlüğü ise çatısındaki geniş yeşil alanından geliyor…Zemin kotundan başlayarak 33 metreye kadar yükselen ve bazanın üzerini örten yaklaşık 72 bin m2 yeşil alana sahip kabuk alanıyla, yapı ve peyzajın iç içe geçtiği mimari ile peyzajın detaylarının bir arada çözümlendiği Zorlu Center, Avrupa’nın en büyük yeşil çatısına sahip. Zorlu Center peyzajı için Zorlu Gayrimenkul, EAA (Emre Arolat Mimarlık), DS Mimarlık, Müşavir/Yüksel Proje ve Müteahhit/ Aktürk ve Karaoğlu Peyzaj ekipleri bir arada çalışmış. 200’ü aşkın bitki ve 68 farklı ağaç türü ile 21. yüzyılda Asya’dan Avrupa’ya geçişte, modern kentin mimari değerlerle kaynaşmasını gösteren önemli bir yapı olma özelliğini taşıyan Zorlu Center’daki peyzaj çalışmalarının hedefi, İstanbul’un ikonlarından biri olacak bir çalışma gerçekleştirmek olmuş. Projenin ana motivasyonu ise; yerine yabancı olmayan, Boğazın tipik ve İstanbul’a iyi adapte olmuş bitki türlerinin kullanılmasıyla İstanbul’un kültürel hafızasında yer alan bitki koleksiyonu yapabilmek olmuş.q

BIESBOCH MUSEUM Rotterdam, Hollanda Arazi Sanatıyla Yorumlanan Yeşil Çatılar.

T

ıpkı bir bataklık içerisinde giderek yok olacak hissi veren yeşil piramitler Rotterdam’ da bir ada müzesinin çatısını oluşturuyor. Söğüt ormanlarıyla çevrili sulak bir arazide yer alan müze tasarlanırken bataklık ekolojisiyle bütünleştirilip eğimli çatılar kazanmıştır. Yeşil altıgen piramitler ile binayı örten çatısı tepe ve yollar arasında derinlik kurgusal tasarımdan çıkartıp insanı doğanın çekici kavrayışına doğru sürüklüyor. Bu oldukça ekolojik değerdeki çatı arazi sanatını okumanın en sade örneği de olabiliyor. Ve böylelikle müze bataklık içerisinde anıtsal bir esere dönüşüyor. 2015 te yeşil alanları tasarlanan müze dıştan içeriye kadar özel mimarisiyle oluşturulmuş kama şeklinde pencereleriyle yer seviyesindeki sergi alanlarına doğal ışık çekiyor ve çatıya yukarı doğru itilmiş bir çimen kanadı görünümü veriyor. Yeşil çatının bir diğer katkısı yıl boyunca binaya izolasyon sağlaması. Binada kullanılan Atık sular söğüt yataklarından süzülerek sulak alanlara yönlendirilerek söğütlerin hasadında kullanılıyor. Geniş bir topoğrafyaya sahip müze parkı alanı çatı peyzajı, arazi sanatı işlenmesi, geçici sergi alanlarının yanı sıra organik bir restorandı da barındırmaktadır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

31


TOP 10

FARMING KINDERGARDEN DONG NAI, VIETNAM Toprak ve Tarım Geleneğinin Sürdürülebilir Aktarımı

V

ietnam’ın Dong Nai şehrinde inşa edilen anaokulu, Vo Trong Nghia Architects tarafından okul yakınındaki ayakkabı fabrikasında çalışan ebeveynlerin çocukları için tasarlanmış. Mimari ekip yapmış olduğu bu proje ile, çocukların kendi besinlerini yetiştirebilecekleri sürdürülebilir okul tasarımları için bir prototip olmasını hedefliyor. Vietnam’ın tarih boyunca tarımla uğraştığını ama bugünlerde ülkenin sanayi temelli bir ekonomiye doğru evrilmesi Vietnamlı çocukların yeşil alanlardan, oyun parklarından ve dolayısıyla da doğadan uzaklaşmalarına neden oluyor. Tarım Anaokulu, bu problemlere meydan okuyor.

32

MARINA BAY SANDS HOTEL / GARDEN CITY, SINGAPUR Yeşil Bir Sörf Tahtasında Yerçekimine Meydan Okumak

B

ir sörf tahtasına adım atıp hayal gücünüz sizi nereye götürürse götürsün hissi yaşayabileceğiniz beklentilerin dışında bir çatı peyzajı…Çeşitli lüks ve eğlence ihtiyaçlarını karşılayan entegre tatil köyleriyle ünlü Singapurda bina ve şehir yaşamına yönelik ileri görüşlü yaklaşımla bir araya getirilen üç yüksek kule ve asimetrik bir ortak çatı alanı ! Bu asimetrik platform yeşil çatı algılarının bir adım ilerisine giderek yerçekimine meydan okuyor. Çevresindeki büyük şehir yerleşimine sonsuzluk havuzuyla akış sağlayan çatıdaki peyzaj ve havuz alanı bulutların arasında yüzüyor hissi veriyor. Otelin 9 bin 900 metrekarelik yeşil alanında gözlem kulesi, bahçeler, koşu yolları, restoranlar ve sonsuzluk havuzları bulunuyor. Projede 250 ağaç ve 650 farklı çeşitte bitki yer alıyor. Yeşil çatı kavramına özel bir tasarım ve teknolojik mükemmelliği katıyor. Asimetrik yapı üç kuleyi tek bir çatı altında tutarken aynı zamanda yüzme havuzunun Mayıs 2017, 36. Sayı

denizle bütünleşen peyzajıyla sonsuzluk hissi yaratıyor. Yeryüzünü gökyüzüne çeviriyor ve çatı bahçesini geleneksel anlamından evrimleştirerek beklentilerin tamamen dışına çıkan bir başyapıt kimliği kazanıyor.q

Farming Kindergarden adı verilen ve pretzel şeklinde inşa edilen okul, tropikal muson ikliminin etkili olduğu Dongnai’de yer alıyor. Yapımına 2013 yılında başlanmış tarım anaokulu kampüsü toplam 3800 metrekarelik alan kaplıyor. Yapının çatısı sınıfların üzerinde birer gölgeliğe dönüşerek koridorlar ve sınıflar için güneş kırıcı rolü üstlenmiş. İklimsel konfor sağlayan mimari detaylar, yapının doğal yollarla havalanmasını sağlamış. Aynı zamanda yeşil çatısı çocukların ekim yapabilecekleri bahçeleri oluşturuyor. Çocuklar için gıda ve tarım deneyimi sürmenin yanı sıra gökyüzüne geniş bir oyun alanı da sunmaktadır. Sürdürülebilirliği destekleyici diğer kararlar ise güneş enerjisi kullanımı ve suyun geri dönüşümü olmuş.q


DELFT ÜNİVERSİTESİ DELFT, HOLLANDA Masif Bir Yeşil Çatı Sirkülasyonu Hollanda’nın en köklü teknik üniversitesi olan Delft Üniversitesi 2009 yılında yenilenen rekreasyon alanıyla kamuya açık erişilebilir bir yeşil alana dönüşmüştür. Bina olmak istemeyen bir yapı duruşuyla adeta tüm yapısal kullanımlar manzaranın altında gizlenmiş konumdadır.

SANYA RESORT HOTEL HAINAN, ÇIN Tropikal İklimin Mozaik Deseni

Panoya sabitlenmiş kağıt gibi düzenli Üniversitenin geniş beton oditoryomu, merdivenlerinden çatısına uzanan yeşil çatılı kütüphanesinin gölgesinde kaldı. Eğimli bir yapı düzlem olarak tasarlanan çatı, kütüphane üzerinde rekreasyon yapmak adına ortaya çıkmıştır. Çim çatı yürüme ve dinlenme için kolay erişilebilmesi kolaylıkla mümkün bir kullanıma sahiptir. Sadece bilgi merkezi değil aynı zamanda insanların keşfetmek dinlenmek için muhteşem bir kamusal mekandır. Çatının ortasından kütüphaneyi ve peyzajı

delerek geçip binayla birleşen koni ise merkezi bir ışık kaynağı olarak hizmet ediyor. Koniyi saran ışık ana salonun içine girerek eğimli yüzeyden ışığı yansıtarak kütüphanenin ışık ihtiyacını karşılıyor. Kuşkusuz mimarlık ve peyzaj mimarisi arasındaki köprüyü oldukça başarıyla kuran bu bina geniş bir yeşil alan olmaksızın yenilikçi eko-teknolojiye bu kadar fazla dikkat çekemeyecektir.q

Tropik bir adanın silüetini bahçeleriyle ve bitkileriyle yansıtarak, kullanıcılarına tropik doğayı sunan hotel, Çin’in pirinç tarlalarının konfigürasyonundan estetik ilham alınarak tasarlanmış. Hotelin en dikkat çekici yanı ise tropikal iklimi yansıtan mozaik desenini andıran yeşil çatıları. Bu pasif yeşil çatılar yalıtım özelliği sağlarken mikro habitatı da destekleyen doğal bir su toplama sistemi

içerek sürdürülebilir uygulamaya örnek gösterilmekte. Bitki tasarımları formal çizgilerle yapılarak düzenli ve kendine özgü bir çatı görselliği kazandırılmış. 2011 yılında tamamlanan proje alanı 129,117 metrekare. Sanya Resort Hotel ‘in amacı binanın sürdürülebilirliğini en doğal en yerel dokunuşlarla egzotik etkiler yaratmasını sağlamak olmuş.q

33

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

TOP 10

ACO YEŞIL ÇATI DRENAJ SISTEMLERI

Yeşil çatılarda kullanılan toprak, çim veya ağaçlar her ne kadar suyun bir kısmını absorbe etse de yağmur suyunun drenajı herhangi bir sızıntı olmadan sağlanmalıdır. ACO yeşil çatılarda sunduğu kolay çözüm ile projelerde yeşil çatı kullanımını kolaylaştırmaktadır.

G

ünümüzde yaygın olarak yapılan çok katlı kompleks yapılarda sıkça görülen yeşil çatı uygulamalarında kullanılmak üzere geliştirilmiş, yeşillendirilmiş alandaki yağmur suyu drenajını hem fonksiyonel olarak yüksek kapasitede sağlayan, hem de görsel bütünlüğü sağlayan drenaj sistemidir.

34

Yeşil çatı tiplerinde değişen toprak kalınlığına göre yüksekliği ayarlanabilen modüler drenaj sistemi, süzgeç gövdesinin izolasyona kilitlenebilmesi sayesinde topraktan süzülen suyun sızıntı olmadan süzgecin içine girmesini sağlar. Bu sayede güvenli bir iniş sağlanmış olunur. Yeşillendirme tipine göre süzgecin üzerine konulan polimer beton yükseltme parçaları seçilir ve yüzeye kadar sağlam bir şaft yaratılır. Bu sayede müdahale için de gerekli alan sağlanır. Aynı zamanda kullanılan iri tane tutucu sepet süzgecin tıkanmasını engeller. Yeşil çatılarda kullanılan toprak, çim veya ağaçlar her ne kadar suyunun bir kısmını absorbe etse de yağmur suyun drenajı herhangi bir sızıntı olmadan sağlanmalıdır. ACO yeşil çatılarda sunduğu kolay çözüm ile projelerde yeşil çatı kullanımını kolaylaştırmaktadır. Müdahale edilebilir bir sistem olması ise gelecekte oluşabilecek problemlere anında müdahale edilebilmesini sağlar ve temizlik imkanı sunar. UYGULAMA ALANLARI: Yeşil çatı uygulaması yapılan her projede, • A.V.M’lerde, • Konut ve otel projelerinde, • Çok katlı yapılarda, • Bina teraslarında, • Peyzaj alanlarında. Mayıs 2017, 36. Sayı


Su Yönetimi Uzmanı ACO, yağmur suyunun yeryüzüne düştüğü andan itibaren, doğaya geri verildiği ana kadar geçen süreçte, sağlıklı ve etkin bir şekilde yönetilebilmesi için gerekli planlama ve ürün çözümleri sunar.

SPONSOR İLANI

www.aco.com.tr


YENI NESIL

ÇATI & CEPHE ÇÖZÜMLERI

36

Mayıs 2017, 36.Sayı


H. KAAN KURAN Y. Mak. Mühendisi (İTÜ) Uzman Cephe Mühendisi (Augsburg Uygulamalı Bilimler Üniversitesi)

CEPHE TEKNOLOJISININ TÜRKIYE’DEKI GELIŞIMI VE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK CEPHE DANIŞMANLIĞININ YALNIZCA MİMARİ TASARIMI VE EN DÜŞÜK BÜTÇEYİ SAĞLAYAN BİR PRATİK OLMAKTAN ZİYADE; BİR ÇOK DİSİPLİNİ BİR ARADA BARINDIRAN, TÜM MÜHENDİSLİK DİSİPLİNLERİNİN KOORDİNE EDİLDİĞİ DETAYLI VE ENTEGRE BİR MÜHENDİSLIK PRATİĞİ İÇERDİĞİ KABUL EDİLMELİDİR.

37

Priedemann Cephe Danışmanlığı Türkiye Ekibi

B

ir yapının iç mekan ile dış mekanını ayırarak bir iklim sınırı oluşturan, yapıyı ve yapıda yaşayanları olumsuz dış etkilerden koruma amacı ve işlevini yerine getiren yapı elemanları sistemine veya bu elemanların tümüne ‘Cephe’ adını veriyoruz. Her ne kadar cephe kavramı ışık geçirimsiz, doğal veya yapay malzemelerin kullanıldığı sistemler ile şeffaf malzemelerin birlikte kullanıldığı tüm sistemleri içerse de iç mekan ile dış çevrenin görsel bağlantısının sürekli mümkün olduğu camlı sistemler mimarlar tarafından özellikle de yüksek yapılar ve konut dışındaki yapı grupları için daha cazip bulunmuştur. 80’li yılların sonlarından itibaren Avrupa’ da geliştirilen ‘ısı yalıtımlı alüminyum’ sistemlerin Türkiye’de de yerli üreticiler tarafından önce pencere sistemleri sonrasında giydirme cephe sistemleri olarak üretilmesinden itibaren mimari tasarımdaki olanaklar hızla artmıştır.

Özellikle 1999 depremi sonrasında Türkiye’ de yönetmeliklerde yapılan değişiklerle yapıların statik tasarımı ve uygulama kontrolü genel olarak güvence altına alınmıştır. Buna ek olarak İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerdeki değişim ve yeni proje sayısının artmasına bağlı olarak arsa fiyatlarının hızla artması ve Türkiye genelinde yaşanan hızlı ekonomik büyüme sayesinde yüksek yapılara bir yönelme ve rağbet gözlenmiştir. Bu gelişme elbette diğer disiplinlerde olduğu gibi cephe sistemlerinin de önemini ve cephe sistemlerinden beklenenleri artırmıştır. Devamında 2010’lu yıllardan itibaren ön üretimli panel cephe sistemlerin yaygınlaşması cephe imalatlarında önemli bir kalite gelişimi sağlamıştır. Bunun yanında şeffaf olmayan cepheler için de arkadan havalandırmalı sistem ve malzemelerin de hızla gelişmesiyle ve gerek E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

Serdika Center

38

GÜNÜMÜZDE SON DERECE REKABETÇI, DINAMIK, ESNEKLIK KABILIYETI YÜKSEK VE DÜNYADAKI GELIŞMELERI OLDUKÇA YAKINDAN TAKIP EDEN BIR CEPHE SEKTÖRÜMÜZ MEVCUTTUR.

yerli üretilen malzeme çeşidinin artması, gerekse genelde Avrupa menşeili malzemelerin tamamının ülkemizde temin edilebilir hale gelmesi ile dinamik Türkiye Cephe Sektörü ülke dışına da açılarak uluslararası boyutta önemli projelere imza atabilmiştir. Son yıllarda yukarıdaki gelişmelere paralel olarak yapı sektöründeki standartlarımızın çoğu Avrupa standartları ile uyumlu hale getirilmiş, Enerji Koruma Kurulu ile de yapı sektöründeki enerji sarfiyatı ve ekolojik konularındaki bilinçlendirme artırılmıştır. Ayrıca TSE 825 ve binalarda yangın önlemleri başta olmak üzere kritik öneme sahip standartlarda ve yönetmeliklerde, cephelerin enerji etkinliği konusunda, güvenliği konusunda birim alandaki ısı geçirgenliğini ifade eden U değeri gibi, malzemelerin yangın sınıflaması gibi bir çok kriter sıkılaştırılarak tariflenmiştir. Ayrıca başta Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği olmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ nın da katkıları ile çevre koruma ve sürdürülebilirlik hakkındaki bilinç yükseltilmiş, her iki tarafça Türkiye için Yeşil Bina sertifikasyon çalışması yapılmış; ancak bakanlık tarafı maalesef kendi dışındaki çalışmalar ile koordine olma ve ortak bir sertifikasyon çalışmasına girme imkanını sunamamıştır.

Hans Otto Theatre Mayıs 2017, 36.Sayı

Standartlarda olduğu gibi sürdürülebilir yapı teknolojileri hakkında da halen çok önemli


bir eksiğimiz, bu standartlara ve kriterlere uyulma zorunluluğunun yeterince açık ve net tarif edildiği, kimler tarafından nasıl takip ve kontrol edileceğinin ve de uyulmadığı zaman caydırıcı yaptırımların neler olacağının yer aldığı hukuki düzenlemeleri içeren kanuni ve yönetimsel düzenlemelerden yoksun kalmış olmamızdır. Bu düzenlemeler yapılmadığı sürece de bu konudaki ilerlemelerin uygulamaya yansıması hep gecikmeli ve eksik olacaktır. Günümüzde son derece rekabetçi, dinamik, esneklik kabiliyeti yüksek ve dünyadaki gelişmeleri oldukça yakın dan takip eden bir cephe sektörümüz mevcuttur. En önemli genel sorunlarımızı sıralayacak olursak; • Yapı sektöründe planlamaya verilen önem henüz şekilsel kalmaktadır. Görünüşte oldukça profesyonel mimari tasarım ve mühendislik takımları oluşturulmakta ancak planlama için gereken bütçe ve zaman ayrılmadığı için planlama ekibinin tüm paydaşları ile gerçekten entegre olmaya, koordine olmaya ve projelerin boyutlarının gerektirdiği derinlikte çalışma ve inceleme yapmaya olanağı maalesef kalmamaktadır. Bu soruna elbette ülkemizdeki gayrimenkul sektörünün hem pozitif hem de negatif yöndeki ani değişimlere açık yapısal şartları ve yatırımcıların çok kısıtlı ve zorlayıcı ekonomik şartlarla mücadele zorunluluğunun sebep olduğunu söyleyebiliriz. • Yüksek kaliteye ve ileri teknolojilere olan talebin eksikliği ve zayıflığı cephe sektörünün gelişmesinde önemli bir engel teşkil etmektedir. Dünyada cephe sektörünün yönelimi, değişen iklim koşullarına uyum sağlayabilen ‘Uyum kabiliyetli’ (‘Adaptive’) cephe sistemlerine doğrudur. Ancak üst düzeyde yapı fiziği tasarımı, otomasyon için elektrik mühendisliği çözümleri ve genel iklimlendirme uyumu açısından da mekanik müellifler ile koordineli ve entegre bir çalışma gerektiren bu sistemlere ülkemizde henüz bir talep ve bu taleple birlikte sağlanması gereken, planlama zamanlaması, yalnızca ilk maliyeti değil kullanım ve işletme maliyetlerini de hesaba katan uzun vadedeki ekonomiklik kriteri gibi çerçeve şartları oluşturulamamıştır. Bunun başlıca sebebi, yatırımcının yapıp satmak amacıyla geliştirdiği, kullanıcısının ise işletme maliyetlerini, enerji etkinliğini sorgulamadığı

DomAquarée

39 39

konut piyasası gelişimidir. Nadiren de olsa yatırımcısının mülkiyetini 10 yıl ve daha uzun süreler elinde tutmayı planladığı projelerde, yapının tümü için olmasa bile cephe sistemleri için örneğin otomasyon içeren veya yeni ürün geliştirme gereken bazı ileri teknoloji ve uygulama talepleri gözlenmektedir. Danışmanlığını yaptığımız kendi projelerimizden örnek verecek olursak 6 yıllık bir süreç içinde çalıştığımız, sayısı 50’yi aşan proje arasından ancak 3-5 projeyi bu gruba sokabilmekteyiz. • Kalite ve ileri teknolojiye talebin, sadece arz tarafından yani yapı sektöründen değil, kullanıcıdan ve politika belirleyicilerden gelmesi çok önemli bir kriterdir. Bunun için de eğitim, tasarruf ve çevre bilincinin yükselmesi, gayrimenkulün sadece alırken değil, kullanırken de kazandırabileceğinin ve nihayet dünya üzerinde yalnız yaşayan bir ulus olamayacağımızın kamuoyunca anlaşılması gerekmektedir. Cephe sektörüne uzman yetiştirme ve cephe konusunda kendi yerel ihtiyaçlarımıza göre

bilgiyi ‘sadece transfer etmek’ değil, üretmek için gerekli adımların atılması, akademik kuruluşlarımız ile endüstrinin yakın iş ve güç birliğinin sağlandığı, cephe konusunda uzmanlaşacak işçi, teknisyen, mühendis ve mimarlarımızın yetiştirildiği, her seviyede paratik eğitimler, lisans ve lisans üstü programlarının ülke genelinde planlanarak uygulamaya geçirilmesi elzem bir ihtiyaçtır. Cephe danışmanlığının yalnızca mimari tasarımı ve en düşük bütçeyi sağlayan bir pratik olmaktan ziyade; bir çok disiplini bir arada barındıran, dolayısı ile projedeki tüm mühendislik disiplinlerinin koordine edildiği detaylı ve entegre bir mühendislik pratiği içerdiğinin kabul edilerek; bu anlayış ile mühendisliği de gerçekten öne çıkarıp uygulayabilen kurumsal cephe danışmanlığına gittikçe daha çok projede yer verilmesi cephe ve yapı sektörünün teknoloji, sürdürülebilirlik ve genel kalitenin iyileştirilmesi açılarından mutlaka önemli bir gelişme olacaktır. q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

NERGIZ ARIFOĞLU Mimari Aydınlatma Tasarımcısı (Y.Mimar) NA LIGHTSTYLE Mimari Aydınlatma Tasarımı ve Danışmanlığı

YENİ NESİL CEPHELER VE AYDINLATMA TASARIMI IŞIK YÖNLENDİRİCİDİR. CAM GİBİ, TAŞ GİBİ DEĞİL EN GİZLİ KÖŞEDEN BİLE KARANLIKTA ORTAYA ÇIKAR, GÖZE GÜZEL GÖRÜNEBİLİR, AMA KULLANILDIĞI ŞEKLİ İLE ETKİN Mİ, MİMARİYE UYGUN MU? UZUN VADEDEKİ DAVRANIŞI NE OLACAKTIR, AMACINA UYGUN MU, DOĞRU BİR KAYNAK MIDIR? BU SORULARIN CEVABINDAN KİM SORUMLU?

40

Mayıs 2017, 36.Sayı


A

ydınlatma Danışmanlığı ve Tasarımcılığı Türkiye’de projelere yeni katılan bir uzmanlık alanı. Projelerdeki görev tanımı nedir?

AND Kozyatağı

Aydınlatma Tasarımcısı; mimari bir mekanı kullanışlı ve duyarlı bir biçimde aydınlatmak için gerekli ürünleri ve teknikleri herhangi bir ürün satış kaygısı olmaksızın, konsept geliştirerek ışığını tasarlayan, yön veren ve müşterisine danışmanlık eden kişidir. Tek amacı, doğru yerde doğru ışığı tasarlamaktır. Bu kişiler yaratıcı ekip içinde, aynı bir mimar gibi, görev alır ve projede danışmanlık hizmeti verir. Projenin ilk safhalarından itibaren dahil edilecek bir aydınlatma tasarımcısı, sürekli dirsek temasında olduğu mimar ve elektrik mühendisine hatta mekanik grubuna doğru ve yerinde çözümler üretirken, iş ortaklığı ile vakit kazandırarak yatırımcının daha ilk aşamalarda kar etmesini sağlar. Mimar projesinden, Aydınlatma Tasarımcısı ise, projenin aydınlatma kaleminin doğru yönlendirilmesinden, uzun vadede baştan öngöremediği sorunlardan, mimari ile uyumundan, müşterinin gerçek beklentilerine kadar birçok noktadan ve verdiği danışmanlık sonunda çıkacak sonuçtan direk sorumludur. Çünkü Aydınlatma Tasarımıcısı bu sorumluluğu meslek olarak icra eden kişidir. Bu noktalar arasında verimlilik, çevresel uyumluluk, inşaai teknik çözümleme, sayısız alternatif içinden müşterisi için en doğru çözümü bulabilmek zaten olmazsa olmazlar konumundadır. Aydınlatma tasarımcısı ile çalışmak yatırımcıya ve mimarlara ne sağlıyor? Her proje için birçok yapımsal konuda olduğu gibi aydınlatma kalemine de bir bütçe harcanır. Önemli olan harcanılması kaçınılmaz olan

HPP-Onur Gürkan

Aydınlatma Tasarımcılığı dünyada da çok yeni bir uzmanlık alanı, yaklaşık yirmi- otuz yıllık bir geçmişi var. Son 15 yılda teknolojinin hızla gelişmesi, ışık ile mimarinin kullanılma biçimlerini çeşitlendirirken, gelişen ürünlerin ve yaklaşımların takip edilmesi zorlaştı. Bunun sonucunda mimari parametrelerin yanı sıra “aydınlatma” kendi başına özel olarak bilinmesi gereken bir konu ve meslek haline geldi.

41 41 bu bütçenin, sonradan kötü deneyimlere maruz kalmadan, doğru bir proje ile önceden yönetilmesi. Bunu öngören yatırımcılar projeye bir aydınlatma danışmanı dahil etmeyi ve birlikte çalışmayı talep ediyor. Böylece hem yatırım anında, hem kullanım anında boşa harcanacak paraların önüne en başta geçilmiş oluyor. Projenin en başından itibaren mesleği sadece bu iş olan profesyoneller ile çalışmayı tercih edenler; zaman, para, tüketim, yatırım, geri dönüşüm, işletim her anlamda sayısız fayda sağlamayı peşinen satın almış demektir aslında. Mimari anlamdaki yapı kimliğine ve marka imajına katkıları ise paha biçilemez değerde oluyor. Projenin en başından itibaren aydınlatma tasarımcısı ile çalışmak yatırımcı kadar çalışan diğer ekipleri de rahatlatıyor. En başta mimar; özenerek tasarladığı projesinin ışık ile ilgili kısmını aynı dili konuşan profesyonellere emanet edebiliyor. Çünkü o atmosferi tasarlayan birileri var ve bu uzmanlar macro ölçekten micro ölçeğe kadar tüm detayları inceleyerek onlara projeleri için en ideal çözümleri sunuyor. Elektrik mühendisleri de rahat, çünkü ellerine mimar ile konuşulmuş

hazır proje geliyor. Projede yeri, konumu, armatür tipi, wattı, derecesi, nasıl yanacağı ve kontrol edileceğine kadar her şeyi hazır. Satınalma birimi ne alacağının tüm detaylarını alabiliyor. Uygulamacı da aynı. Tüm detayları teslim aldığı ve karşısında sorularının cevabını alabileceği birileri var. Böylece herkes sadece işini yapmaya başlıyor. Mekânlar için ışığı tasarlamak nasıl bir sorumluluk getiriyor? Bize göre büyük bir sorumluluk. Bunu birçok açıdan ele alabiliriz. Tasarıma ve işlevsel kriterlere uygunluk, kullanıcı isteklerine, yapılacak işe, yaşanacak atmosfere uygunluk, bütçeye uygunluk… Bakın bu en önemlisi zaten. Ülkemizde yapılan tasarımların büyük bir çoğunluğu bütçesel koşulların yolunda şekilleniyor aslında. Aydınlatma kalemi de aynı durumda. Biz aydınlatma kaleminin doğru yönlendirilmesinden, mimari konsept ve yapısal özellikleri ile örtüşmesinden, verimliliği kadar yaratıcı fikirler içermesinden ve sayısız alternatif çözüm içerisinden müşterimiz için en doğru çözümü bulabilmekten sorumlu görüyoruz kendimizi. Bahsi geçenlerin tamaE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


HPP-Onur Gürkan

DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

mında bütçesel koşullar dâhilinde ilerlemek durumundayız. Tabii bir de, herhangi bir aydınlatma malzemesi üretmek, satmak ya da stok eritmek gibi bir kaygımız olmadığı için çok esnek hareket edebiliyoruz. Tasarıma tamamen olması gerektiği yönde markadan bağımsız yön verebiliyoruz. 42

AND projesi son dönemde sayıları giderek artmakta olan yeni nesil cephe tasarımlı binalar içinde başarılı bir örnektir. Projeyi biraz anlatabilir misiniz? Bütünleşik tasarım fikrinin iyi uygulamalarından biri olan AND projesi, çalışırken keyif aldığımız projelerimizden biridir. Proje paydaşları ve yatırımcının iyi bir takım oyunu çıkardığı AND, proje yönetim sürecinin önemini anlatmak açısından da Türkiyeli projelerin başarı hikâyelerinden biridir. Bu projede; İşverenimiz Anadolu Gayrimenkul, Mimar HPP Architects , Proje Yönetimi İşte Proje, Cephe Danışmanı ise Priedemann idi. Mimari Aydınlatma Danışmanlığı, Türkiye’de önemi son yıllarda giderek artan yeni nesil cephe sistemlerinde ve yeşil bina tasarımında olmazsa olmaz bir proje paydaşı. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte çıkan yeni malzemeler ve bu malzemelerin birleşiminde geleneksel yöntemlerin farklılaşarak, binaların dış kabuklarında komplike bir sistem oluşturması dolayısı ile bu konularda uzman kişilere ve firmalara ihtiyaç duyulmasına vesile olmuştur. NA LightStyle olarak aydınlatma tasarımı konusunda 2006 yılından beri Türkiye’de bu anlamda marka bağımsız hizmet vermekteyiz. Bize göre aydınlatma tasarımı, projenin Mayıs 2017, 36.Sayı

başlangıcından itibaren diğer bütün parametrelerle birlikte ışığı ve karanlığı/gölgeyi planlamaktır. Proses olarak mimariyi anlayıp aydınlatma konseptinin geliştirilmesinden uygulama detaylarının tek tek detaylandırılmasına kadar süren uzun soluklu bir çalışmadır. Bu proses içinde mimari ile uyumlu ve marka imajını taşıyan aynı zamanda yeşil bina kriterlerine uyum, bir Mimari Aydınlatma Danışmanı için mecbûrîyettir. Önerilecek sistem herhangi bir sertifikasyon olmasa bile yeni sistem ile bütünleşik hatta içinde kaybolabilen, enerji verimliliği ve güvenilirliği en yüksek sistem olmalıdır. Bir sertifikasyon söz konusu olduğunda ek olarak yapılan, tüm hesaplamaların sertifikasyon kriterleri bazında limitler içinde kaldığını gösteren tablolar hazırlamaktır. Güç yoğunluğu, ışık kirliliği tabloları ile desteklenen aydınlatma hesap raporları sertifikasyon ekleri olarak proje dosyasına ilave olmaktadır. Yeni nesil cephe tasarımları ve çözümlenen cephe sistemlerine modern bir örnek olan AND projesinde enerji tasarrufu sağlamak en önemli hedef idi. Yapılacak olan tasarım mimariye uyumlu olduğu kadar firmanın kurumsal duruşunu da ifade etmeli idi. Mimar ve Cephe Danışmanı ile birlikte geliştirilen çözümler LEED açısından değerlendirilerek belli bir aşamaya getirildi. Nihayetinde cephede kullanılan ekipmanların, sistem kesitleri ve malzemenin imkân tanıdığı ölçüde alt yarı uzaya ışık veren hale getirilmesi sağlandı. Bu sayede cephenin fark edilir olması sağlanırken binanın hem karbon ayak izi hem de ışık kirliliğine katkısı azaltılmış oldu. Binanın üzerine yerleştirilen bir taç ve bu tacı yere bağlayan elemanlardan oluşan konsept yük-

MIMARI AYDINLATMA DANIŞMANLIĞI, TÜRKIYE’DE ÖNEMI SON YILLARDA GIDEREK ARTAN YENI NESIL CEPHE SISTEMLERINDE VE YEŞIL BINA TASARIMINDA OLMAZSA OLMAZ BIR PROJE PAYDAŞI. sek verimli lineer led ürünler kullanılarak LEED hedefinin %20’den fazla altında gerçekleştirildi. Yeni nesil cephe tasarımlarında aydınlatma kriterleri oldukça önem taşımakta. Mimari konsepte vurgu, enerji tasarrufu, yatırım tasarrufu, işletme kolaylığı kadar, ışık kirliliğinin önüne geçebilmek ve doğal hayata verilen zararın en azından arttırılmamasını sağlamak açısından tasarım fikirlerinin profesyonel bir süzgeçten geçirilerek uygulanmaya geçilmesinin önemi tartışılmaz. AND projesi son dönemde sayıları giderek artmakta olan yeni nesil cephe tasarımlı binalar içinde başarılı bir örnektir. Bu, LEED gereksinimleri doğrultusunda tüm disiplinlerle birlikte geliştirilen, hatta bazı ihtiyaçlar doğrultusunda disiplinlerin kendi tasarımlarını gözden geçirerek yeni detaylar ürettikleri iyi bir ekip çalışması ürünüdür. Projenin yatırımcısının profesyonel yaklaşımının ve tasarım aşamalarına verdiği önemin bu sürece katkısı elbette tartışılmazdır. AND bulunduğu lokasyonda iş binaları arasında yakalayacağı başarıyla bütünleşik tasarım sürecinin ne kadar önemli olduğunun kanıtı olacağını düşünüyoruz. q



DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

AVCI ARCHITECTS Selçuk Avcı

SORU 3CEVAP

CEPHE; TASARIMIN DIŞARIYA YANSIYAN ‘SIMASI’. 44

Bir yüzün hatlarını mükemmel kılan da estetik orantıların, şehir ile ilişkisi, ve o binanın yeri yanı sıra çevresel faktörler ile uyumdur.

Yapının kimliği olarak ifade edebileceğimiz ’bina kabuğunu’ somut ve soyut bakış açısıyla bizim için tanımlayabilir misiniz? Nedir cephe? Mimar, kullanıcı ve kentli için ne ifade eder? Binaların kabuk tasarımı mimaride temel ve en kritik unsurlardan biri. Yapının cephe tasarımının önemi, kullanıcıyla yapının ilk karşılaşma anının bir aktörü olmasının yanı sıra iç ve dış mekan ilişkisini düzenleyen yapısal bir unsur olmasından kaynaklanmaktadır. Cephe, tasarımın dışarıya yansıyan ‘siması’. Bir yüzün hatlarını mükemmel kılan da estetik orantıların, şehir ile ilişkisi, ve o binanın yeri yanı sıra çevresel faktörler ile uyumdur. Cephe derken birçok başlangıç noktası olabilir. Öncelikle bir ara yüz olduğunu söylenebilir. Bunun bir açıdan tabi ki dış hava şartları ile iç hava şartları arasında bir ara yüz olma durumu var. Örneğin İstanbul’daki bir binanın cephesi 35oC ile -15oC’e kadar sıcaklık değişimi ile mücadele etmeli. Bunun ötesinde cephe, aynı zamanda Mayıs 2017, 36.Sayı

simgesel bir eleman. Ama bir mimar olarak cepheyi sadece bir yüzey olarak konuşmak bile bana biraz basit geliyor. Sadece yüzey değil geçtikçe daha da kompleks formlar alabilen bir kütlenin yüzeyleri diye düşünmeye başlayınca buna her açısı bağlanıyor. Biz hangi ölçekte olursa olsun yapıyı bir bütün olarak ele alıyoruz her zaman. Cepheyi bütünden ayrı bir şey olarak görmemiz mümkün değil. Dolayısıyla binayı bir yüzeyler bütünü olarak değil, bir hacimler bütünü olarak görmek gerekiyor. Cephe tasarımlarımız da bunun bir parçası. Cephe müdahalelerimiz genelde yapının kütlelerini ortaya koymak üzere şekilleniyor. Ve tabii ki binanın 5inci cephesi, çatısı da buna dahil. Binanın hem dıştan içe hem de içten dışa anlamlı olması gerekiyor. Mesela Türkiye Müteahhitler Birliği binasında yapının tasarımına başlarken, katlar kendi aralarında dik düzleminden bağımsızlaşarak sağa ve sola kaymalar yapmış, bu şekilde birbirinin tam üzerine binmeyen katlar fonksiyonel alanlar yaratarak açık alanlara ve saçaklara


TMB Binası

Biz hangi ölçekte olursa olsun yapıyı bir bütün olarak ele alıyoruz her zaman. Cepheyi bütünden ayrı bir şey olarak görmemiz mümkün değil. Dolayısıyla binayı bir yüzeyler bütünü olarak değil, bir hacimler bütünü olarak görmek gerekiyor. Cephe tasarımlarımız da bunun bir parçası. Cephe müdahalelerimiz genelde yapının kütlelerini ortaya koymak üzere şekilleniyor.

45

Balance Güneşli

dönüşmüştür. Bu kütleyi kaplayan cephe kabuğunun mesh katmanı enerji tasarrufu için gerekli güneş ışınlarının yönlendirmesini sağlarken aynı zamanda bu kütle kompozisyonunu okunur kılıyor. Benzer bir yaklaşım Balance Güneşli projesinde de mevcut. Farklı kütlelerden oluşan yapıda cephede kullanılan farklı teknikler binanın geometrisini öne çıkarırken aynı zamanda güneşe karşı önlemler cepheleri farklılaştırıyor. Kütlesel oyunların maksadı da bir bina ne kadar büyük olsa da ona insani bir ölçek, ve orantı vermek. Güneşli’de kulenin kütlesi planda Güney, Batı ve orta bölümler olarak ayrıştırılarak hem planda hem de kesitte kaydırılıp ayrıştırılıyor ve kütlenin ölçeği kübist bir kompozisyon olarak ele alınıyor. Bu yaklaşımı küçük büyük bütün projelerimizde görebiliyorsunuz. Birbirine benzeyen cephe görüntüleriyle çok karşılaşıyoruz. Fark yaratabilen, kentle uyum halinde, farklı malzemelerin tercih edilebildiği, kısacası; cephe tasarımı ve uygulamasıyla öne çıkabilen yapıların, ülkemizde sınırlı sayıda olmasının sebepleri sizce neler?

Bence bunun sebebi pek çok tasarımcı ve mimarın cepheyi, bina vizyonunun ayrılmaz bir parçası olarak görmektense, yalnızca bir yüzey motifi olarak kabul etmeleri. Bu vizyon, dışarıdan içeriye olduğu kadar içeriden dışarıya doğru hareket eden bütünleşmiş bir düşünceler dizisi olmalı. Süreç, her seferinde benzersiz bir çözüme ulaşılabilmesi için tüm kararları ve yönlendiriciyi sürekli olarak sorgulayan yinelemeli ve tekrarlı bir süreç niteliği taşımalı. Korkarım burada mimari eğitimine değinmemiz gerekiyor, zira mimari eğitimi tasarımcılara bu tarz bir düşünce süreci kazandırmak için tek kelimeyle yetersiz. Buradaki okullarda, üç-dört yıl eğitim görüp mezun olurken, diğer gelişmiş ülkelerdeki akranlarımızla mukayese edersek, mimari ve şehirciliğin karmaşıklığıyla ilgili ancak asgari bir kavrayış geliştirebiliyoruz. Buna bir de İnternet sayesinde tüm görüntü kaynaklarının herkes tarafından ulaşılabilir hale geldiği gerçeğini eklediğimizde, şahit olduğumuz yalnızca daha önce yapılan şeylerin tekrarlamalı bir kopyası haline geliyor. Bina ve şehirlerin tasarımı karmaşık, mültidisipliner bir süreç, ve bünyesine yalnızca basit inşaat tekniklerinin teknik yönlerinin değil, aynı zamanda sanat, ekonomi, mühendislik, ekoloji, sosyoloji, hukuk, teknoloji, tarih ve felsefenin dahil edilmesi gerekiyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

AVCI ARCHITECTS Selçuk Avcı

SORU 3CEVAP

Vücudumuz için, mümkün olan en optimum ve etkin bir biçimde varlığını sürdürmesini sağlamak amacıyla dış unsurlarla başa çıkan ve onlara adapte olma görevini üstlenen deri neyse, bina için cephe odur.

46

Mimari son derece sofistike bir sanat/bilim/felsefe, ve gelişiminin, pek çok meselenin derinlemesine kavranması yoluyla gerçekleşmesi gerekiyor. Ülkemizdeki okulların çoğunda, bu meseleler yalnızca yüzeysel düzeyde öğretiliyor, ve öğrenciler tasarım dünyasına itildiklerinde yalnızca asgari bir kavrayış geliştirebilmiş oluyorlar. Şüphesiz, bunun pek çok olumlu istisnası mevcut; buna karşılık okul, ODTÜ örneğinde olduğu gibi, iyi olsa bile, eğitim süresinin çok kısa olduğu bir gerçek. Aynı şekilde, bir bina hakkında düşündüğümüzde, cepheyi binanın diğer öğelerinden ayırmıyoruz. Cephe, tıpkı tasarım gelişiminin diğer tüm yönleri gibi, hem teknik hem felsefi hususları bünyesinde bulunduran katmanlı bir süreç dahilinde gelişiyor. Bu düşünce katmanlarının nasıl sürekli gelişim halinde olduğunu düşündüğümüzde, cephe tasarımlarının da benzer bir gelişim göstermesi gerektiği ortaya çıkıyor. Ülkemizde, bu süreçte yaşanan sorun, kavrayış konusunda derinlemesine bir evrim yaşanmaması. Dolayısıyla, mimarlar yalnızca daha önceden yapılmış olan tasarımlara yaslanıyor ve bu tasarımları, günümüzün gelişen ve değişen sorunlarıyla ilgili hiçbir orijinal düşünce üretmeksizin, defalarca ve defalarca tekrarlıyorlar. Aynı şeyi, bu harikulade sanatın hayat bulduğu diğer ülkeler için söyleyememizin sebebi, mimarların çok daha uzun bir eğitimden geçiyor olmaları. Örneğin, İngiltere’de, kendinize “mimar” diyebilmeniz için bile 6 yıllık bir üniversite ve 2 yıllık süpervizyon eğitimi sonrasında 3 sınavdan geçmeniz gerekiyor. Asgari 8 yıllık eğitimden geçmeden mimar sıfatını kullanmak (kelimenin tam anlamıyla) hukuka aykırı, ve bu unvan, RIBA (İngiltere Kraliyet Mimarlar Enstitüsü) gibi saygı duyulan bir makam tarafından verilip tasdik ediliyor. Ülkemizde bunlarla mukayese edilebilecek hiçbir şey yok. Dolayısıyla kendimize bizim sınırlarımız niye bu kadar dar diye sormamız gerekiyor. Cephelerde sürdürülebilir uygulamalar oldukça önemli. Tasarım aşamasında bu kapsamda nelere dikkat edilmeli. Akıllı cepheler, yenilenebilir enerjilerin cephelere entegrasyonu konusundaki değerlendirmenizi alabilir miyiz? Mayıs 2017, 36.Sayı

Bir binanın yüzeyinin, binayla dış dünya ve doğal unsurlar arasında aracı rolü oynadığı açıktır. Dış çevre, coğrafi olarak nerede bulunduğunuza bağlı olarak sıklıkla sert ve değişkendir. Binanın sosyolojik ve kültürel bağlamını bir kenara bırakıp yalnızca iklim üzerine odaklansak dahi, bir binanın cephesini nasıl ele almamız gerektiğini incelemeye yönelik olarak bize kaynak sağlamaya yeterli ölçüde değişken mevcuttur. Bina cephesini nasıl algıladığımızla ilgili bir kıyaslama yapmak amacıyla sıkça verdiğim bir doğal fenomen örneği var; vücudumuz için, mümkün olan en optimum ve etkin bir biçimde varlığını sürdürmesini sağlamak amacıyla dış unsurlarla başa çıkan ve onlara adapte olma görevini üstlenen deri neyse, bina için cephe odur. Düşünülecek olursa, insan ‘cephesi’, yani vücut derisi, koşullara en iyi uyum sağlayabilen ve en “zeki” cephe haline gelecek şekilde bir gelişim göstermiştir. Cildimiz, gözlerimiz, nefes alma mekanizmamız, vs., hepsi, içinde bulunduğumuz çevreyle, ekolojik anlamda mümkün olan en duyarlı biçimde başa çıkabilmemiz için, bu kriterlere uygun olarak gelişim göstermiştir. İçinde bulundukları koşullara, mümkün olan en sürdürülebilir biçimde yanıt verebilmeleri için binaların da bu anlamda “zeki” olmaları gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla, gelecekte cephe, veya bir başka deyişle bina derisi, giderek değişen koşullara anında yanıt verebilecek şekilde değişim gösterme kapasitesine sahip daha dinamik ve yeniliklere uyumlu bir unsur haline gelecek. Bu tarz bir dinamizm, aynı zamanda bina beden ve kütlesini, cepheyle beraber hareket edecek biçimde entegre ederek, binanın bir bütün olarak entegre bir organizma haline gelmesini mümkün kılmalıdır. Bu sebepten ötürü, tasarım süreci dahilinde, bu adaptasyonu giderek daha mümkün hale getiren evrimsel teknolojik değişimleri her zaman sorgulamalı ve daha entegre bir yaklaşımı göz önünde bulundurmalıyız. Buna kültürel değerler ve sosyopolitik ve ekonomik koşulları eklersek, cephe, daha önceden mümkün olmadığını düşündüğümüz düşünce katmanlarına yanıt vermeye başlayacaktır.q


47

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE BALANCE GÜNEŞLİ AVCI ARCHITECTS - SELÇUK AVCI

KÜTLE KOMPOZISYONUNDA DIŞA VURUMCU BIR ANLAYIŞ BALANCE GÜNEŞLİ PROJESİ’NDE, ARAZİNİN İKİ YAKASINI BAĞLARKEN OLUŞTURULACAK AKSIN, BİR SOKAĞA DÖNÜŞMESİ PRENSİBİ, KÜTLE KOMPOZİSYONUNUN DIŞA VURUMCU BİR ANLAYIŞLA ORGANİZE EDİLMESİNİ SAĞLADI. YAPI’DA SOKAK DOKUSU, İNSAN ÖLÇEĞİNİ DOĞRU MİMARİ ÖLÇEKLE TARİF ETMEK ÜZERE TASARLANDI.

48

İş Veren: Yayla Yatırım Gıda İnş. San. İç ve Dış Ticaret Ltd. Şti. Mimari: Avcı Architects Mimari Proje Ekibi: Selçuk Avcı, Burak Ünder, Hande A Yarımbıyık, Tuba Şehitoğlu, Ceren Beyazıtoğlu, Selin Gürel, Eftychia Papathanasiou, Sinan Günay, Onur Tanık, Özge Öztürk, Tuğba Öztürk, Tolgahan Akbulut, Deniz Orçun, Tamer Aksu (Kısa Dönem), Barlas Ertürk ( Kısa Dönem), Hürsel Sarıdağ (Kısa Dönem) Tasarım Proje Yönetimi: IMS Mühendislik Danışmanlık Yüklenici/ Projeyi Uygulayan Firma: Erkiz Mühendislik Proje Müdürü: Hasan Torunoğlu İç Mimari: Şerbetçi Mimarlık Cephe Danışmanı: Priedemann Peyzaj Tasarımı: DS Mimarlık Yangın Güvenliği: Doç. Dr. Mustafa Özgünler Aydınlatma Danışmanı: NA Mimari Aydınlatma Tasarım Görseller: Santral Mimarlık Proje Başlangıcı: 2012 İnşaat Başlangıcı: 2015 Mart 2017, Mayıs 2017,35.Sayı 36.Sayı

B

asın Ekspres Yolu üzerinde yer alan proje, ofis, konut ve çarşı fonksiyonlarını barındıran 92,602 m2 brüt inşaat alanına sahip. Yeni yapılan alışveriş merkezleri, iş merkezleri ve yeni metro inşaatı ile birlikte prestij hizmet alanının bir parçası olan bu proje, bölgenin gelişimine yeni bir soluk getirecek olan sokak dokusu ve geçirgenliği esas alan yaklaşımıyla etik sürdürülebilirlik anlayışına örnek olmayı hedefliyor. Yapı ayrıca rüzgâr ve güneş yönelimlerini hesaba katarak, aydınlatma ve güneş enerjisinden kaynaklı ısı kazanımını en verimli şekilde kullanmak üzere tasarlandı. Mevcut dokunun en belirleyici özelliği Basın Ekspres Yolu boyunca akan Ayamama Deresi. Ayamama Deresi ve yapı adaları arasında kalan yeşil alanın tasarıma katılması ve taşkın alanındaki su öğeleriyle de zenginleşecek, nitelikli bir peyzaj alanı olarak kentle bütünleşmesi hedeflendi.


Zemin katlarda podyum ve üzerinde yükselen bir kuleden oluşan tipik tasarım anlayışına karşılık projede hedeflenen; gelecekte, metronun da gelmesi ve yeni iş merkezleri ile nitelikli bir ana yaya aksı olacak olan Taş Ocağı Caddesi’ni, korunaklı bir kentsel meydan şeklinde düzenlenmiş giriş alanıyla davet eden ve merkezinde oluşturduğu sokak dokusu ile yayaları Ayamama Deresi peyzaj alanı ile bağlayan geçirgen bir yapı oluşturuyor. Aynı geçirgenliği komşu parsellerle de arasında sağlayan proje, bu sayede sürekli yaşayan, davetkâr kamusal alanlar oluşturuyor. Bu sokakların etrafında da az katlı, kent ölçeğinde binalar konumlandırılıyor. Sokakları oluşturan az katlı bloklarda ofis ve home ofisler yer alıyor. Bu sayede belirli bir saatten sonra terk edilen güvenliksiz bir yerleşim yerine, her daim yaşayan, aktif, canlı bir mahalle dokusu oluşturulmuş ve sosyal sürdürülebilirlik kriterleri göz önünde tutuldu. Farklı yönlenimlere, farklı cephe hareketleriyle ve malzemeleriyle de cevap verilerek hem daha zarif bir kütle etkisi desteklenirken, hem de çevresel etkiler dikkate alınıp sürdürülebilirlik ve verimli enerji kullanımı ön planda tutuldu. Kuzey cephelerde daha dolu, taş kaplama yüzeyler, güney cephelerde ise cam cepheler önünde ahşap güneş kırıcılar ile katmanlanan cephe, güneş enerjisinden kaynaklı ısı kazanımını en verimli şekilde kullanmayı hedefliyor. Güney cephelerde yer alan kat bahçeleri de doğal ısıtma ve havalandırma sağlarken, cephede bir hareketlilik ve çeşitlilik oluşturarak yeşilin bina boyunca tırmanmasını sağlıyor.

BALANCE’IN TASARIMINDA DA IÇ SOKAK VE ALÇAK BLOKLAR ETRAFINDA YAYALAŞTIRILMIŞ FARKLI KULLANIMLI MEKANLAR SAYESINDE HEM KENTSEL DOKUNUN VURGULANMASI, HEM DE KOMŞULARLA BIRLIKTE TANIMLANAN GELECEK VIZYONU IÇINDE, GERÇEK BIR SOKAK YAŞANTISI OLUŞTURULMASI HEDEFLENDI.

Sokak yaratmak

Balance Güneşli Projesi’nde, arazinin iki yakasını bağlarken oluşturulacak aksın, bir sokağa dönüşmesi prensibi, kütle kompozisyonunun dışa vurumcu bir anlayışla organize edilmesini sağladı. Yapı’da sokak dokusu, insan ölçeğini doğru mimari ölçekle tarif etmek üzere tasarlandı. Arazi, Taşocağı Caddesi ile Ayamama Deresi ve Basın Ekspres tarafında yer alan park arasında bir bağlantı tarif ederek değer kazanıyor. Bu geçirgenlik, bölgenin gelecek vizyonunda yayaların araç ve kent trafiğinden kaçış şansı olması açısından da değer taşıyor. Cadde ile park arasında bir sokak oluşturmak, yaya trafiğini tanımlayacak, alçak bloklarda ve zemin katlarda ticari faaliyetleri güçlendirecek, sosyal bir yaşam oluşturuyor. Taşocağı Caddesi ve park tarafında kütleler davetkâr bir biçimde açılarak iç sokağa doğal girişler yaratıyor ve güzergahı güçlendiriyor. Balance’ın tasarımında da iç sokak ve alçak bloklar etrafında yayalaştırılmış farklı kullanımlı mekanlar sayesinde hem kentsel dokunun vurgulanması, hem de komşularla

birlikte tanımlanan gelecek vizyonu içinde, gerçek bir sokak yaşantısı oluşturulması hedeflendi. Bu sokakların etrafında az katlı, kent ölçeğinde binalar konumlandırıldı. Arazi, Taş Ocağı Caddesi ve Basın Ekspres Yolu aksında 9 metrelik bir kot farkına sahiptir. Bu kot farkı da pozitif bir şekilde değerlendirildi ve kademelenerek aşağı doğru inen yer yer merdivenli ve peyzajın entegre olduğu bir sokak aksı oluşturuldu. Zemin katlar ve birinci bodrum katı çarşı, mağazalar, restoranlar ve kafeler olarak değerlendirildi ve bu ana akıştan maksimum faydalanması sağlandı. Kulede, alt katlarda ofisler, üst katlarda ise çeşitli büyüklükteki konutlar yer alıyor. Ofis girişleri Taş Ocağı Caddesi’ndeki ana meydandan sağlanırken, konutlara giriş alt kotta oluşturulan bir ara sokaktan ayrı bir lobi ile sağlanıyor. Projede 3 kattan oluşan ve 25,500m2 kapalı alana sahip 687 araçlık otopark düzenlendi ve otopark girişleri de binanın her iki yan cephesinden, ana trafik akışını aksatmayacak şekilde düzenlendi. Kulenin tasarımında monoblok bir kütle etkisinden ziyade, daha zarif, parçalanmış bir blok etkisi hedef alındı.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

49


PROJE BALANCE GÜNEŞLİ CEPHE TASARIM STRATEJİLERİ

BALANCE GÜNEŞLİ CEPHE SİSTEMİ KULLANILAN MALZEMELERİN DAYANIKLILIĞI, MALZEMELERİN ÜRETİM KONUMLARININ PROJE KONUMUNA YAKINLIĞI SEBEBI İLE NAKLİYE SIRASINDAKI DÜŞÜK CO2 SALIMI, YENİDEN KULLANILABİLİR MALZEMELERDEN OLUŞMASI SAYESİNDE BALANCE GÜNEŞLİ PROJESİ, YÜKSEK ÇEVRE BİLİNCİ SERGİLEYEN, GELECEK KUŞAKLARIN HAYATLARINI AYNI ŞEKİLDE ÖNEMSEYEN SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR CEPHE SİSTEMİNE SAHİPTİR.

50

Mayıs 2017, 36.Sayı


CEPHE SISTEMININ TAMAMINDA CAM VE OPAK MALZEMELERIN BIRLIKTE KULLANIMI ILE ŞEFFAF VE OPAK ALANLARIN ORANININ DAHA IYI BIR ISI YALITIMI ILE DAHA TASARRUFLU BIR SOĞUTMA SISTEMI MÜMKÜN OLMUŞTUR.

Y

ayla Gayrimenkul tarafından yatırımı, Avcı Mimarlık tarafından mimari tasarımı yapılan Balance Güneşli Projesi’nin Cephe planlaması Priedemann Cephe Danışmanlığı tarafından yapılmıştır. Konut, homeoffice ve ticari alanların bir arada yer aldığı karma kullanımlı bir projedir. Yaklaşık 126 metre yüksekliğinde bir kuleden ve çeşitli yüksekliklerde 5 adet podyum yapısından oluşmaktadır. Güneyde yatay elemanlarla cephenin ikinci cidarını oluştururken, kuzeyde üçgen kesitli derin kapaklar ile düşey etkiyi vurgulayan ve doğu-batı yönünde güneş kırıcı işlevini üstlenen mimari öğeler kurgulanmıştır. Yapının mimari görünümünün de önemli ve ayırt edici bir parçası olan bu güneş koruma sistemleri bağımsız bloklar arasında görsel birliktelik ve bütünsellik oluşturacak şekilde tasarlanmış ve uygulanmıştır. Bu sayede, daha etkin olan dıştan güneş koruma prensibi uygulanırken, iç mekana ulaşan gün ışığı miktarı ve dağılımı da dengelenmiştir. Statik müelliften alınan verilerin değerlendirilmesi ve yatırımcının ekonomik tercihleri göz önünde bulundurularak klasik giydirme cephe sisteminin projeye özel bir versiyonu tasarlanmıştır. Cephe sisteminin tamamında cam ve opak malzemelerin birlikte kullanımı ile şeffaf ve opak alanların oranının daha iyi bir ısı yalıtımı ile daha tasarruflu bir soğutma sistemi mümkün olmuştur. Giydirme cephe sistemine entegre, belli bir yükseklikten itibaren elektrikli motor ile kullanılan gizli kanatlar sayesinde doğal havalandırma ihtiyacı etkin güvenli ve konforlu bir biçimde karşılanmıştır. Ayrıca projenin Atatürk Havaalanı’ na ve Basın Ekspres Yolu’ na olan yakınlığı sebebiyle gerekli

51

akustik yalıtım aynı akıllı camlarla ve özel ses yalıtımlı birleşim detaylarıyla sağlanmakta ve böylece günün her saati konforlu bir konut yaşamı ile verimli bir ofis ortamı mümkün kılınmaktadır. Yukarıda sayılan yüksek enerji verimliliği, kullanılan malzemelerin dayanıklılığı, malzemelerin üretim konumlarının proje konumuna yakınlığı sebebi ile nakliye sırasındaki düşük CO2 salımı, yeniden kullanılabilir malzemelerden oluşması sayesinde Balance Güneşli Projesi, yüksek çevre bilinci sergileyen, gelecek kuşakların hayatlarını aynı şekilde önemseyen sürdürülebilir bir cephe sistemine sahiptir. Cephe sistemleri, Almanya merkezli Schüco Alüminyum Cephe Sistemleri, Trakya Cam Coolplus serisi, % 50 gün ışığı geçirimli, ara boşluğunda bulunan argon gazı ile 1,2 W/m2K mertebesinde düşük U değerine sahip, güneş enerjisinin % 67 sini dışarıda bırakarak etkin ve tasarruflu bir iklimlendirme sağlayan ve akustik yalıtımlı akıllı camlar, podyum bölümünde İspanya menşeili Land porselen seramik levhalar ile doğal ve opak cephe alanları sağlayan sistemler, Erkiz Mühendislik ve Priedemann Cephe Danışmanlığı teknik denetiminde Dekoral Alüminyum tarafından uygulanmıştır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

BALANCE GÜNEŞLİ PROJESİ’NDE

PEYZAJ PROJE VE UYGULAMASI CEM BOTANİK TARAFINDAN YAPILDI

52

B

asın Ekspres Yolu üzerinde ofis ve yaşam alanları konsepti ile tasarlanmış olan Balance Güneşli Proje’si kapsamında Plaza Ofisleri, Cadde Ofisleri, Ev Ofisleri, Loft Ofisler ile Sosyal Hayat ve Kat bahçeleri bulunmaktadır. Mimari açıdan A+ Proje Balance Güneşli projesi kapsamında Cem Botanik Peyzaj Proje ve Uygulama Firması; • Kat bahçelerin ve lobi bölümlerinde yükseltilmiş iroko döşemesi (2500m²), bitkisel bölümlerin oluşturulması (profil ve epoksi boyalı sacdan), bu alanların duvar kaplamaları ile harpuşta işleri , otomatik sulama sistemi ve bitki dikimleri Mayıs 2017, 36.Sayı

ile toplam 62 adet kat bahçesinin imalatını, • Otopark alanları, blok çevreleri, yaşam sokağı alanlarında epoksi boyalı metal sacdan bitkisel alanların oluşturulması, yansıma havuzu-perde duvarlar ile beton çiçekliklerde duvar kaplama , 600 -700 mtül harpuşta işleri, 600mtül prekast merdiven imalatları ile 15.000 m² döşeme imalatlarını, • Yurtiçi ve yurt dışından temin edilen yaklaşık 6000 adet bitki ve otomatik sulama sistemi ile çevre peyzaj imalatlarını yaklaşık 30 kişiden oluşan deneyimli ekibiyle çalışmalarına devam etmektedir.q



PROJE ANKARA YÜKSEK HIZLI TREN GARI

A TASARIM MİMARLIK, ALİ OSMAN ÖZTÜRK

LEED GOLD ADAYI

KENTSEL BIR MERKEZ OLARAK PLANLANMIŞ GAR PROJESİ ANKARA YÜKSEK HIZLI TREN GARI YAPISI SADECE BİR ULAŞIM YAPISI OLARAK ELE ALINMAMIŞ, KENTSEL BİR MERKEZ OLARAK PLANLANMIŞ, BU ANLAMDA ULAŞIM İŞLEVİNİN YANI SIRA TİCARET, YEME İÇME, KONAKLAMA GİBİ İŞLEVLERE YER VERİLMİŞTİR.

54

Mayıs 2017, 36.Sayı


PROJE KÜNYESİ Mimari Tasarım: A Tasarım Mimarlık-Ali Osman Öztürk Mimari Tasarım Ekibi: Ali Osman Öztürk, Levent Balcı, İrem Aker Büyükkalay, Niyazi Ayvaz, Canan Arslan, Hasret Devran İnce, Sinan Özkan, Ülkü Eroğlu, Asu Çetinkaya, Durmuş Ursun İşveren: Cengiz Holding, Limak Holding, Kolin İnşaat (CLK) Proje Tarihi: 2013 İnşaat Alanı: 220 000 m2 Statik Proje: Prota Mühendislik Mekanik Proje: Metta Mühendislik Elektrik Proje: Yurdakul Mühendislik Peyzaj: Promim Çevre Düzenleme, Kentsel tasarım Ltd. Şti. Cephe Danışmanı: Priedemann Cephe Danışmanlığı Yangın Danışmanı: Alara Proje Mühendislik Akustik Danışman: Mezzo Stüdyo Yaya Modellemesi & CFD: ARUP LEED Danışmanı: Vanesco Aydınlatma danışmanı: Crealux Fotoğraflar: Fethi Mağara

YATIRIMCILAR 220.000 M2 KAPALI INŞAAT ALANI OLAN PROJEYI 24 AYLIK BIR SÜREDE TAMAMLAYARAK 29.10.2016 TARIHINDE ANKARA YÜKSEK HIZLI GAR BINASINI KULLANIMA AÇMIŞTIR.

A

nkara Tren Garı, Alman şehir plancısı Jansen’in tasarladığı şehir planına göre, Cumhuriyet Caddesi’nin bittiği noktada konumlanır. Cumhuriyet dönemi modernleşme hareketinin mimari ürünlerinin konumlandığı cadde üzerindeki Gar binası, döneminde hem şehre giriş kapısı hem de şehrin bittiği nokta olarak kabul edilmiştir. Yurt içi kullanımı hızla yaygınlaşan “hızlı tren” altyapısının da gelişmesi yeni bir gar yapısı gereksinimini oluşturmuştur. Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı projesi, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) tarafından yap işlet devret modeliyle 2013 yılında yapılan ihaleyle CengizLimak-Kolin (CLK) ortaklığına verilmiştir. Yapı uygulama çalışmaları başlamadan, yatırımcılar ihale projesi üzerinden yaptırdıkları fizibilite sonuçlarına göre proje tasarımını TCDD yönetimiyle birlikte değerlendirerek yeni bir proje geliştirilmesini A Tasarım’dan istemişlerdir. A Tasarım’ın ilk önerisi Tarihi Gar binasının markizinin saçak kotundan başlayarak, Celal Bayar Bulvarı yönüne doğru yükselen bir yapı idi. Yapı imar kurallarının izin verdiği maksimum yüksekliğe ulaşarak ana giriş cephesini oluşturuyordu. A Tasarım tarafından hazırlanan proje konsept aşamasında kaldı.

Ankara Hızlı Tren Garı, Konsept Proje, A Tasarım Mimarlık Proje sürecinde yatırımcılarla beraber geliştirilen konsept proje TCDD’ye sunulmuş, yapılan karşılıklı görüşmelerde binanın kütlesel formunun önce onaylanan ihale projesine (Serdar Akünal+SUDOPAK tarafından hazırlanan proje) uygun olması kararına varılmıştır. İhale projesinde bulunan kütle ve cephe ana kararları ile tasarım yeniden etüt edilmiş; iç mekan yapı kurgusu tümüyle yeniden ele alınarak uygulama projeleri hazırlanmıştır. Yatırımcılar 220.000 m2 kapalı inşaat alanı olan projeyi 24 aylık bir sürede tamamlayarak 29.10.2016 tarihinde AHTG binasını kullanıma açmıştır. Yapıda her biri 400 metre uzunluğunda TCDD servis hizmetlerinin de sağlanabildiği üç peronda aynı anda 12 adet hızlı tren hizmet verebilmektedir. Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı yapısı sadece bir ulaşım yapısı olarak ele alınmamış, kentsel bir merkez olarak planlanmış, bu anlamda ulaşım işlevinin yanı sıra ticaret, yeme içme, konaklama gibi işlevlere yer verilmiştir.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

55


PROJE ANKARA YÜKSEK HIZLI TREN GARI

SAĞLANAN LEED-YEŞİL BİNA KRİ TERLERİ

LEED GOLD ADAYI

“LEED GOLD SERTIFIKASI” ADAYI GAR BİNASI İNŞAAT SIRASINDA ORTAYA ÇIKAN KİRLİLİĞE VE ATIKLARA UYGUN OLAN BİR YÖNETİM PLANI OLUŞTURULMUŞ VE ÇIKAN ATIKLAR TÜRLERİNE GÖRE AYRIŞTIRILIP UYGUN ŞEKİLDE BERTARAF EDİLMİŞTİR. KULLANILAN MALZEMELER, GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ MALZEMELER ARASINDAN SEÇİLMİŞ VE BU MALZEMELERİN ALIMI PROJE ALANINA YAKIN MESAFELERDEN GERÇEKLEŞTİRİLEREK YEREL MALZEMELERİN KULLANIMI DESTEKLENMİŞ VE NAKLİYATTAN KAYNAKLANAN KARBON SALINIMININ AZALTILMASI HEDEFLENMIŞTİR

56

Y

eşil ve sürdürülebilir binaların gerekliliği gün geçtikçe daha iyi anlaşılmakta ve bu uygulamalar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek yaygınlaşmaktadır. Bu kapsamda Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı da, LEED v2009 BD+C sertifika sisteminde yer alan ana başlıklar altında bulunan birçok krediye başvurarak, “LEED Gold Sertifikası” kazanmaya aday olmuştur. LEED danışmanlığını ve aydınlatma otomasyon projelerini Ven Esco yapmıştır. Daha sonra da bu konudaki özel uzmanlığı ve birçok referansıyla; aydınlatma otomasyon uygulamasını ve devreye almasını da Ven Esco yapmıştır. Mayıs 2017, 36.Sayı


- Arif Künar

Ven Esco Genel Müdürü

Bu proje kapsamında, çatıda 725 kWe üretecek PV Güneş Elektrik Fizibilitesi ve projesi de yapılmış ancak, İdare’nin kendi enerji santralleri olduğu ve işletme süresi göz önüne alındığında yapılması uygun bulunmamıştır. Bu projede, binanın daha enerji verimli ve daha çevre dostu olmasına yönelik birçok uygulama yapılmıştır. Proje alanı herhangi bir hassas araziye zarar vermeyecek ve temel sosyal hizmetlere yakın olacak şekilde seçilmiştir. Buna ek olarak proje, bireysel araç kullanımını azaltmaya yönelik olarak toplu taşıma olanaklarına uygun bir alanda bulunmaktadır. Böylelikle ulaşımdan kaynaklanan karbon salınımının azaltılması hedeflenmektedir. Yine aynı hedefe yönelik olarak proje içerisinde bisiklet park yerleri ayrılmış ve düşük emisyonlu araçlar için özel park yerleri ve şarj istasyonları kurulmuştur. Yine “Sürdürülebilir Araziler” konu başlığının bir gerekliliği olarak, ısı adası etkisini azaltmak için çatı açık renge boyanmıştır. Suyun etkin kullanımına yönelik birçok uygulama yer almaktadır. Yağmur sularının, yağmur suyu toplama sistemi ile toplanarak bina içerisindeki rezervuarlarda kullanılması sağlanmıştır. Ayrıca su armatürleri az su tüketen, verimli armatürler arasından seçilerek yüksek yüzdelerde su verimliliği sağlanmıştır. Peyzajda ise, Ankara iklimine uygun, yerel bitkilerin ve damla sulama sistemlerinin kullanılması ile verimli sulama stratejileri uygulanmıştır. İnşaat sırasında ortaya çıkan kirliliğe ve atıklara uygun olan bir yönetim planı oluşturulmuş ve çıkan atıklar türlerine göre

57

SUYUN ETKIN KULLANIMINA YÖNELIK BIRÇOK UYGULAMA YER ALMAKTADIR. YAĞMUR SULARININ, YAĞMUR SUYU TOPLAMA SISTEMI ILE TOPLANARAK BINA IÇERISINDEKI REZERVUARLARDA KULLANILMASI SAĞLANMIŞTIR. ayrıştırılıp uygun şekilde bertaraf edilmiştir. Kullanılan malzemeler, geri dönüştürülmüş malzemeler arasından seçilmiş ve bu malzemelerin alımı proje alanına yakın mesafelerden gerçekleştirilerek yerel malzemelerin kullanımı desteklenmiş ve nakliyattan kaynaklanan karbon salınımının azaltılması hedeflenmiştir. Ayrıca bina içerisinde kullanılan yapı kimyasalları uçucu organik miktarı LEED tarafından belirlenmiş limitlere uygun olan ürünlerden seçilmiş ve bina kullanıcılarının sağlık ve konforuna katkıda bulunulmuştur. Mekanik ve elektromekanik sistemler de, COP yüksek, Eurevent A-B sınıfı HVAC sistemleri seçilmiş ve uygulanmıştır. “Temel devreye alma”nın yanısıra, Dr. İbrahim Çakmanus tarafından tesisin “TAB” ve “gelişmiş devreye alması” da 5 ay gibi uzun

ve ciddi ölçümler sonucunda yapılmıştır. Senaryolar ve performanslar iyileştirilmiştir. Ayrıca ENDOKS Firması tarafındanda, SCADA ve Enerji İzleme ve Faturalama Sistemi kurulmuştur. AYDINLATMA OTOMASYONU UYGULAMASI LEED danışmanlığı sürecinde de; “Aydınlatma Danışmanı”na yardımcı olunarak, aydınlatma ve aydınlatma otomasyonunda projeler hazırlanmış ve aydınlatma otomasyonu projesi Ven Esco tarafından uygulanmıştır. Bazı armatür testleri de; Ven Esco tarafından yapılmıştır. İç aydınlatmada yapının tamamında LED armatürler ve buna ek olarak aydınlatma otomasyon sistemi olarak DALİ otomasyon E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE ANKARA YÜKSEK HIZLI TREN GARI

SAĞLANAN LEED-YEŞİL BİNA KRİ TERLERİ

LEED GOLD ADAYI

58

altyapısı kullanılmıştır. Projede kullanılan “DALI altyapısı - Dijital Adreslenebilir Aydınlatma Arayüzü”, Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC) tarafından özelleştirilmiş ve dünya çapında kabul gören bir standarttır. Bu altyapı, uygulama ve devreye alma süreçlerinin her birinde büyük esneklik sunmaktadır. Sisteme dahil olan tüm armatürler linyelemenden bağımsız olarak istenildiği şekilde gruplanabilir ve senaryoları oluşturulabilir. İster grup, ister ise birim bazda armatürlerin kontrolleri zaman veya işletme senaryolarına ya da sensör verilerine göre yapılabilir. Tüm senaryo ve gruplamalar ileride herhangi bir altyapı değişikliğine gitmeden değiştirilebilir. DALI Protokolü IEC 62386 teknik standardı kapsamında düzenlenmiş olup, dünya çapında birçok üretici tarafından DALI uyumlu sistemler ve/veya kompanentler geliştirilmektedir. Sistemin özellikleri ve projeye olan katkıları şöyle sıralanabilir: • Kolay genişleyebilen ve tam uyumlu sistem • Harekete, günışığı ve uygulamaya yönelik programlanabilir sistem yapısı Mayıs 2017, 36.Sayı

• Temel bina yönetim sistemlerine entegre edilebilir altyapı • Senaryo-gruplama ve bağımsız kontrol seçenekleri • Çift yönlü haberleşme • Arıza ve durum bildirimi • Merkezi kontrol ve takip • Basit sistem mimarisi- kolay kurulum ve programlama Projede kullanılan LED modüller yüksek verimli, düşük arıza oranlı ve dimmerlemeye en uygun ışık kaynaklarıdır. Bu armatürlerin DALİ altyapısı ile desteklenmesiyle yıllık elektrik tüketiminin floresan teknolojisinin kullanıldığı yapılara göre oldukça düşük olacağı beklenmektedir. Ayrıca armatürlerde kullanılan özel LED sürücüler için yüksek verimli (90%), yüksek güç faktörlü (0,95c) ve servis ömrü yüksek (50.000 saat) olan ürünler tercih edilmiştir. Yapıda 5.500 m ışık hattı, yüksek tavan endüstriyel armatürler, gizli aydınlatma modülleri, 60x60 LED kare armatürler, spot armatürler mevcuttur. Projede 8161 adet DALI armatür, 50 adet 905 merkezi ekipman, 92 adet 910 merke-

zi ekipman, 11 adet 920 merkezi ekipman ve 48 adet röle modülü (192-384 linye) bulunmaktadır. Buna ilaveten kullanılan aydınlatma otomasyon elemanları; Pasif Infrared Dedektör ve Kızılaötesi Alıcı İçeren Dedektör, Günışığı Sensörü ve Multisensor, Senaryo panelleri ve Microwave Dedektör ile desteklenerek genel mahal, dolaşım alanları, ofisler, peronlar ve otopark için farklı aydınlatma senaryoları tasarlanmıştır: Genel Mahaller-Dolaşım Alanlarında; • Gün Işığı sensörü olan yerlerde, gün ışığına göre aydınlık seviyesi ayarlama • Gün ışı sensörü olmayan yerlerde, manuel değiştirilebilir aydınlatma seviyesi Ofislerde; • Değişken seviyeli aydınlatma senaryo butonları • Mesai bitiminde ışıkların kapatılması • Mesai bitimiyle hareket sensörlerinin devreye girmesi (ayarlanabilir hareket görme süresi, aydınlık seviyesi) Peronlarda; • Manuel değiştirilebilir aydınlatma seviyesi Otoparklarda; • Hareket sensörleri ile kontrol (ayarlanabilir hareket görme süresi, aydınlık seviyesi).q


AZENGAR

®

Mimarlar: CR&ON

KONTRAST MALZEME Mikro dokulu ve heterojen yüzeyi ile, AZENGAR®, titanyum çinkonun imajını yeniliyor. Daha aydınlık, daha mat, daha brüt, VMZINC®garantili yeni estampe yüzey. ANTHRA-ZINC®

QUARTZ-ZINC®

AZENGAR®

www.vmzinc.com.tr


PROJE ANKARA YÜKSEK HIZLI TREN GARI LEED GOLD ADAYI

CEPHE TASARIM STRATEJILERI SÜRDÜRÜLEBİLİR YAPI PRENSİPLERİNİN ÖNCELİKLE GÖZETİLDİĞİ PROJENİN ÖZELLİKLE İKLİMLENDİRME TASARIMI AÇISINDAN EN ZORLAYICI ÖZELLİKLERİ ARASINDA, 55 M KOTUNDAKI ÇATI ÖRTÜSÜ İLE OTEL, AVM VE OFİSLERIN BULUNDUĞU YÜKSEK VE GENİŞ İÇ MEKANDA DEVASA BİR GALERİ OLUŞTURULMASI SAYILMALIDIR.

60

- H. Kaan Kuran

Uzman Cephe Mühendisi Priedemann Cephe Danışmanlığı Gn. Md

Mayıs 2017, 36.Sayı

C

engiz İnşaat, Limak Holding ve Kolin İnşaat firmalarının ortak girişimleri olarak kurulan CLK Ankara Hızlı Tren Garı Ortaklığı tarafından yatırımı ve inşaatı üstlenilen, A Tasarım Mimarlık tarafından mimari tasarımı, Priedemann Cephe Danışmanlığı tarafından cephe danışmanlığı ve mühendisliği, Pimeks Group tarafından cephe uygulaması yapılan Yeni Hızlı Tren Garı Projesi 220.000 m2 inşaat alanı ve 400 m peron uzunluğu ile Türkiye’de son dönemde gerçekleştirilen en büyük gar projeleri arasındadır. 24 ay gibi çok iddialı ve kısa bir süreçte inşaatı tamamlanan projede inşaat öncesi projelendirme ve planlama süreci yaklaşık 18 ayda tamamlanmıştır.


Sürdürülebilir yapı prensiplerinin öncelikle gözetildiği projenin özellikle iklimlendirme tasarımı açısından en zorlayıcı özellikleri arasında, giriş kotuna göre bir alt katta yer alan ve iklimsel olarak dış koşullara açık peron bölgesi ile alışveriş bölgeleri, otel ve ofis işlevlerinin aynı çatı altında yer alması ile yaklaşık 55 m kotundaki çatı örtüsü ile otel, AVM ve ofislerin bulunduğu yüksek ve geniş iç mekanda devasa bir galeri oluşturulması sayılmalıdır. Peron dışındaki bölgelerde kapalı mekan konfor şartları tercih edildiği ve gerektiği için peron bölgelerinin diğer işlevli bölgelerden iklimsel olarak ayrıldığı bir kabuk planlamasına karar verilmiştir.

PROJENIN CEPHE VE KABUK TASARIMINDAKI BIR ETKEN DE GÜNEYBATI YÖNÜNE BAKAN VE DÜŞEYDE EĞIMLI OLARAK TASARLANAN BÜYÜK CAM CEPHEYI TAŞIYAN ÇELIK STRÜKTÜRÜN ÜSTTE DEVAM EDEREK ÇATIYI TAŞIYAN STRÜKTÜR HALINE GELMESIDIR.

61

Bu kapsamda iç mekan zemin katı ile bodrum katı iklimsel olarak ayıran ancak doğal ışık ileten ısı yalıtımlı ışıklıklar, yürüyen merdiven ve asansör şaftlarını saran camlı ‘zarf’ strüktürleri tasarlanmıştır. Aynı zamanda cephe ve çatıdan oluşan kabuğun yüksek seviyede ısı yalıtımı sağlaması ve güneşten yayılan radyasyon enerjisini kışın kısmen geçirirken yazın mümkün olduğunca engellemesi hedeflenmiştir. Projenin cephe ve kabuk tasarımındaki diğer bir etken de Celal Bayar Bulvarı’ na yani güneybatı yönüne bakan ve düşeyde eğimli olarak tasarlanan büyük cam cepheyi taşıyan çelik strüktürün üstte devam ederek çatıyı taşıyan strüktür haline gelmesidir. Bu sebeple bu cephe nispeten yüksek yapısal hareketlere izin veren, yüksek oranda şeffaf ve yüksek oranda güneş korumalı bir cephe olmak zorundaydı. Bu özellikleri sağlayacak, yalnızca yatayda taşıyıcı profilleri bulunan düşeyde ise cam cama silikon derzli özel bir sistem Priedemann Cephe Danışmanlığı tarafından

geliştirildi ve projenin cephe yüklenicisi Pimeks firması tarafından uygulandı. Şeffaf cephe sistemleri, 1,8 W/m2 K’ den düşük ısı geçirgenliği (Ucw) değeri, 0,28 den küçük Solar Faktör (güneş enerjisi geçirimi) yani % 72 güneş koruma oranı ile hem enerji açısından etkin ve verimli bir performans sergilemekte hem de % 50 oranındaki güneş ışığı geçirgenliği ve 39 dB den yüksek bir akustik direnç ile yüksek konforlu bir iç mekan sağlamaktadır.

Betonarme perde duvarların önlerine geldiği için opak olması gereken ve çoğunlukla kuzeydoğuda bulunan cephelerde arkadan havalandırmalı, pişmiş kil levhalardan (terra cotta) oluşan yüksek ısı yalıtımlı cephe sistemi tasarlanmış ve Terra Cephe (o zamanki adıyla Nedaks Cephe) tarafından başarıyla uygulanmıştır. Dilatasyon bölgesini dahi bir başka malzeme kullanmadan geçmenin mümkün olduğu bu sistemde Faveton marka plakalar ve Knauf marka mineral yün ısı yalıtım levhaları kullanılmıştır. q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

IŞIKLAR EKOKLINKER 20 VE 20/S DUVAR SISTEMLERI

62

2

0 x 24,5 x 25 cm (en x boy x yükseklik) ölçülerinde binalarda yüksek ısı izolasyonu sağlamak amacıyla tasarlanan mineral yün dolgulu düşey delikli, lamba zıvana sistemli klinker yapı elemanıdır. TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları standardında belirtilen değerlerden çok daha yüksek ısıl performans gösteren Ekoklinker Mayıs 2017, 36.Sayı

20 ve 20/S aynı zamanda yangına ve depreme karşı dayanıklı olup cephede mekanik bağlantılara olanak sağlamaktadır. Ürünü tasarlarken temel hedef enerjiden tasarruf ve ısı muhafazası olmuştur. Ekoklinker 20 ve 20/S ile duvarlarda ilave yalıtım malzemesine gerek kalmadan, cephelerdeki kolon ve kirişlerde Ekoklinker Yalıtım Panelleri kullanılarak tüm ısı bölge-

lerinde gerekli şartları yerine getirir. Yapılarda dış duvarlarda yüksek ısı yalıtım performansı sağlamak ve güvenli yapılar oluşturmak amacı ile kullanılır. Üstün teknolojiye sahip yüksek sıcaklıktaki fırınlarda pişirilen klinker ürünün ve içerisinde kullanılan mineral yün ve ürünün yapısı sayesinde sisteme mükemmel ısı izolasyonu sağlar.q


63 63

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

ANKARA YHT GARI PROJESİ’NDE

İKLİMLENDİRME TERCİHİ YÜKSEK VERİMLİ FORM ÜRÜNLERİ OLDU

64

ANKARA HIZLI TREN GARI PROJESİNİN İKLİMLENDİRME İHTİYACI FORM’UN ÜRÜN GAMI İÇERİSİNDE YER ALAN LENNOX PAKET KLİMALAR, CLIVET SUDAN SUYA ISI POMPALARI VE DECSA SOĞUTMA KULELERİ İLE SAĞLANDI.

F

orm Şirketler Grubu, başarılı bir projeye daha imza attı. Celal Bayar Bulvarı ile mevcut gar binasının arasındaki araziye yapılan Ankara Hızlı Tren Garı projesinin iklimlendirme ihtiyacı FORM’un ürün gamı içerisinde yer alan LENNOX Paket Klimalar, CLIVET Sudan Suya Isı Pompaları ve DECSA Soğutma Kuleleri ile sağlandı. 21 bin 600 metrekarelik alan üzerine inşa edilen ve günde 50 bin, yılda 15 milyon yolcu kapasitesine sahip olan garın iklimlendirme ihtiyacı için toplam soğutma kapasitesi 6,000 kW olan 45 adet LENNOX marka Su Soğutmalı Konderserli Paket Klima, toplam soğutma kapasitesi 2,000 kW olan 12 adet CLIVET Sudan Suya Isı Pompası (5 adet dört borulu, 6 adet 2 borulu) ve kapasitesi 17,300 kW olan DECSA marka Mayıs 2017, 36.Sayı

2 adet Kapalı ve 2 adet Açık Devre Aksiyal Fanlı Soğutma Kulesi kullanıldı. Form Şirketler Grubu, büyük yapılardaki merkezi iklimlendirme sistemi için enerjinin en etkin ve verimli kullanıldığı sistemlerin uygulanması bilinciyle hareket ediyor. Projede kullanılan kondenseri su soğutmalı paket klimalar ve sudan suya ısı pompalarıyla su soğutmalı sistemin avantajları kullanılarak yüksek verimler sağlanabiliyor. Aynı zamanda su soğutmalı paket klimalar bina içerisine kapalı alanlara da yerleştirilebildiği için bina dışında oluşabilecek görüntü kirliliği de engellenmiş oluyor. Projede kullanılan CLIVET marka sudan suya ısı pompalarının 5 tanesi dört borulu olup aynı anda ısıtma ve soğutma yapabiliyor,

iki borulu olan 6 adeti ise yazın soğutma kışın ısıtma yapabiliyor. Gar binasında kullanılan LENNOX paket klimalarla sistem kondenserinde atık enerjiden faydalanılarak sağlanan ısı geri kazanımıyla yüksek enerji tasarrufu sağlanıyor. LENNOX Paket Klimaların üfleme ve emiş fanları değişken devirli olarak seçildiğinden kısmi yüklerdeki enerji tüketimleri de azaltılabiliyor. Değişken debili EC fanlar ile hava debisi ölçümü ve ayarı cihazlar tarafından yapılabiliyor. (eDriveTM değişken hızlı fan sistemi) Tren Garı içerisinde bulunacak insan sayısının fazla olması nedeniyle ihtiyaç duyulan taze hava oranı da oldukça yüksek. Ancak paket klimalarda kullanılan hava kalite sensörü sayesinde taze hava oranı, içerideki insan sayısına göre otomatik olarak ayarlanabiliyor, bu sayede taze hava yönetimi ile önemli oranda enerji tasarrufu sağlanacak. Proje de kullanılan DECSA Kapalı Devre Kule modellerinde işletme anında yüksek enerji tasarrufu sağlayabilen kuru soğutma ( free-cooling ) teknolojisi bulunuyor. Bu teknoloji sayesinde özellikle kış aylarında dahi soğutma ihtiyacı olan yapılarda, ihtiyaç duyulan kapasitenin tamamı kuru soğutma çalışma moduyla sağlanabiliyor. DECSA Kapalı ve Açık Devre Soğutma Kulelerinde bulunan tüm gövde ve havuz kısmı metrekare başına 725 gr çinko içeren sıcak daldırma galvaniz çelik malzemeden oluşuyor. Bu özelliği sayesinde korozyona karşı rakiplerine göre daha dayanıklıdır.q



PROJE

marka Advertorial

ARLIGHT’TAN ENDÜSTRIYEL TESISLER VE YÜKSEK TAVANLI MEKANLAR İÇIN ÇEVRECI ARMATÜR SAHİP OLDUĞU TASARIM KABİLİYETİNİN YANI SIRA İNOVATİF YAKLAŞIMI İLE AYDINLATMA SEKTÖRÜNÜ YENİLİKLERLE BULUŞTURAN ARLIGHT, ŞİMDİ DE ENDÜSTRİYEL TESİSLER VE DEPOLAR GİBİ YÜKSEK TAVANLI MEKANLAR İÇİN FALCON’U TASARLADI.

66

S

ahip olduğu tasarım kabiliyetinin yanı sıra inovatif yaklaşımı ile aydınlatma sektörünü yeniliklerle buluşturan ARLIGHT, endüstriyel tesisler ve depolar gibi yüksek tavanlı mekanlar için FALCON’u tasarladı. Endüstriyel tesislerde üretimin hatasız olması ve iş güvenliğinin sağlanması için önem taşıyan aydınlatma, aynı zamanda bir maliyet kalemi de oluşturuyor. Yüksek tavanlı bu tür tesislerde aydınlatma için genellikle “Metal Halide” ve “Floresan” gibi gaz deşarj ampullü armatürler kullanılıyor. Fakat özellikle son yıllarda endüstriyel Mayıs 2017, 36.Sayı

tesislerde cıva içermeyen, daha çevreci ve verimli olan LED’li yüksek tavan armatürleri yaygın olarak tercih edilmeye başlandı. Temiz ışık kalitesi, uzun ömrü ve düşük tüketimi ile işletmelerde daha az bakım gerektiren FALCON, LED’li aydınlatma armatürünün avantajlarını sunuyor. Mevcut sistemdeki armatürlerin yerine kolaylıkla monte edilebilen ürün, konvansiyonel armatürlere göre daha küçük ve hafif olduğundan işletmelere kolaylık sağlıyor. Ayrıca elektrik montajı ve işletme bakımı sırasında armatürün açılmasına gerek kalmıyor.

Konvansiyonel armatürlere göre %45’e varan enerji tasarrufu sağlayan ve cıva içermediği için daha çevreci olan FALCON, Arlight’a özel kompakt tasarıma, 8 mt-15 mt aralığı için şeffaf polikarbon optik lense, 5mt-8mt aralığı için temperli asitli cam seçeneğine ve 36° sağa ve sola hareket edebilme özelliğine sahip. İşletmede bakım oranlarını düşüren, değiştirilebilir komponent imkanı sunan üründe ayrıca ısı farkının dengelenmesi ve zamanla oksitlenmeye karşı koruması için “havalandırma (Ventil) tapası” da bulunuyor.q


67 67

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

ESSLINGEN’ DE BIR YÜKSEK YAPI: FESTO OTOMASYON MERKEZI

68

DÜNYANIN EN YÜKSEK BREEAM DERECESİYLE ÖDÜLLENDİRİLEN OFİS BİNASI UYARLANABİLİR VE AKILLI ÇALIŞMA ALANLARI YARATMAK İÇİN ÇOK SAYIDA AKILLI TEKNOLOJİ İÇERMEKTE. BİNA ENERJİK VE İŞBİRLİĞİNE DAYALI BİR ÇALIŞMA ORTAMI ARAYIŞINI ORTAYA KOYARKEN AYNI ZAMANDA EN YÜKSEK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SEVİYELERİNİ BAŞARIYLA ELDE ETMEKTE.

M.Eng. Andreas Beccard (Priedemann) Dipl.-Ing. Paul-Rouven Denz (Priedemann) M.Eng. Kaan Kuran (Priedemann) M.Sc. Aytaç Oraklıbel (Priedemann) Mimari grup: Architekturbüro Jaschek Lokasyon: Esslingen, Almanya Bitiş Tarihi: 2015

Mayıs 2017, 36.Sayı


C

FESTO OTOMASYON BINASI PROJENIN EN BAŞINDAN ITIBAREN SÜRDÜRÜLEBILIR ENERJI KONSEPTINE BAĞLI KALINACAK ŞEKILDE HEDEFLENMIŞTIR. EN ÜST SEVIYEDE ENERJI ETKINLIĞI SAĞLAYACAK ÇEŞITLI TEKNOLOJILERIN MÜKEMMEL KOORDINE EDILMESI SAYESINDE FOSIL YAKITLARA IHTIYAÇ ORTADAN KALDIRILMIŞTIR.

ephenin yüksek bir transparanlığa sahip olması mimarlıkta her zaman çok önemli bir hedef olmuştur. Gotik kiliselerden modern tasarımlara değin mimarlar bugün hala şeffaf bina kabukları için uğraş vermektedir. Enerji korunumuna yönelik çağdaş bina yönetmelikleri ile bu hedef ulaşılması zor hale gelmiştir. Buna rağmen Festo yapısında yeni teknolojiler kullanarak ve bu yeni teknolojilerin akıllıca kombine edilmesiyle tamamen cam cepheye sahip olarak gerçekleştirilebilmiş ve yeni bir dönüm noktası oluşturmuştur. 60 metre yüksekliğindeki bu ofis binası inovasyon, sürdürülebilirlik ve kurumsal kimlik yönergeleri gibi güçlü hedefler doğrultusunda Festo şirketinin sıradaki çığır açan binası olarak 2015 sonbaharında kullanıma açılmıştır. Festo Otomasyon Binası projenin en başından itibaren sürdürülebilir enerji konseptine bağlı kalınacak şekilde hedeflenmiştir. En üst seviyede enerji etkinliği sağlayacak çeşitli teknolojilerin mükemmel koordine edilmesi sayesinde fosil yakıtlara ihtiyaç ortadan kaldırılmıştır. Pek çok pasif önlemin alınması sayesinde aktif teknolojilerin minimumda kullanılması sağlanmıştır. Örneğin pasif bina kabuğu sistemi tek başına ısı kontrolünü

sağlayarak aktif ısıtma sistemlerinin büyük ölçüde kullanılması ihtiyacını ortadan kaldırmıştır.

Bina otomasyon sistemi ısıtma, havalandırma, iklimlendirme, elektrik tesisatları, ışıklandırma, gölgeleme, giriş kontrolü, güvenlik ve enerji yönetimi gibi tüm teknik altyapı sistemlerini kapsamaktadır. Binadaki kontrol sistemi daha refah seviyesinin artırılması ve enerji etkinliğini artırmak için tamamen otomatiktir. Cephe planlaması ve danışmanlığı Priedemann Cephe Danışmanlık tarafından yapılan binanın 8.500 metrekarelik cephesi, iki farklı panel cephe sistemi bir araya getirilerek oluşturulmuştur. 2.70 x 4.00 m’ lik bir alüminyum giydirme cephe paneli yeni bir tip olarak hava-atımlı cephe (air-exhaust façade) şeklinde sabit camlı olarak planlanmıştır. Bu sistemde iç mekandan gelen hava akımı cephenin iç kısmında bir cam katmanı yerine hareketli bir stor güneşlik ile ayrılmaktadır. Bunu mümkün kılmak için cepheye doğru hava atım kanallarının yerleştirilmesi gerekmiştir. Tasarım ekibi cephe iç katmanındaki parlama önleyici perdenin güneş koruyucu olarak kullanıldığı bir konsept geliştirmiştir. Dış kabuk ile bu perde E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

69


DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

CEPHE PLANLAMASI VE DANIŞMANLIĞI PRIEDEMANN CEPHE DANIŞMANLIK TARAFINDAN YAPILAN BINANIN 8.500 METREKARELIK CEPHESI, IKI FARKLI PANEL CEPHE SISTEMI BIR ARAYA GETIRILEREK OLUŞTURULMUŞTUR. arasında boşluk atık havanın iletildiği bir havalandırma kanalı olarak çalışmaktadır. Bu boşluk ayrıca ofislerden uzaklaştırılan atık havanın bulunduğu tavan plenumları (tavan arası boşluklar) tarafından da beslenmektedir.

70

İçerideki güneş perdesi tarafından ısı emilir ve boşluk boyunca yukarıya doğru uzaklaştırılır. Böylelikle bu hacim yalıtımlı bir tampon bölge olarak işlev görmektedir. Aynı zamanda iç mekana bakan perde yüzeyi de oda sıcaklığıyla hemen hemen aynı sıcaklıkta kalır. Cephe iç cidarındaki parlama önleyici perde cephe düşey elemanlarına entegre edilen ray sistemiyle yönlendirilmektedir ve mekanın maruz kaldığı gün ışığına bağlı olarak faaliyet göstermektedir. Bu malzeme hafif ve yarı saydamdır ve gün ışığının filtrelenmesini sağlayarak içerideki parlama miktarının düşürülmesine yardımcı olur. Bütün sistem ayrıca otomasyon dışı, isteğe göre kontrol edilebilir. Böylece güneş enerjisi geçirimliliği dinamik olarak adapte edilebilen iklim koşullarına dayanıklı bir yapı kabuğu ve cephe sistemi tasarlanmıştır. Yapım detayları, ölçümleri, işletme rakamları ve farklı stor güneşlik kumaşları için testler Fraunhofer IBP (Yapı Fiziği Enstitüsü)’ de gerçekleştirilmiştir. Yalnızca karmaşık benzetimler (simülasyonlar) ve tam boy cephe modeli (mock-up) ve bunun ayrıntılı bir şekilde yerinde ölçümlerinin yapılması sayesinde cephe sistemi uygulanabilir hale gelebilmiştir. Facade-Lab ve Fraunhofer Mayıs 2017, 36.Sayı


Yapı Fiziği Enstitüsü işbirliğiyle kumaş malzemelerinin, hava akışının ve kullanıcı konfor ölçütlerinin denendiği bir seri mock-up test edilmiştir. Bu optimizasyon süreci sayesinde farklı plan yerleşimleri ve hava değişim oranlarına göre soğutma yükleri için enerji tüketiminde %10-20’ lik bir azaltım sağlanabilmiştir. Daha önce sabit olarak tasarlanan cephe paneli içerisinde 0.70 x 4.00m ölçülerinde el ile çalıştırılan paralel açılımlı pencere uygulanmıştır. Yapılan testlerin bulgularına göre soğutma için gerekli olan enerjide ebat ve hava değişim oranlarına bağlı olarak geleneksel binalara göre %10-30 oranında azalma olduğu saptanmıştır. Ayrıca güneş geçirimini azaltmak için bu alanda değiştirilebilir/ayarlanabilir elektrokromik camlar kullanılmıştır. Bu camların opaklık seviyeleri içerdikleri elektrik akımı sayesinde ayarlanabilmektedir. Bu sayede bina kullanıcıları istedikleri zaman dışarıyı görebilmekte ve gün ışığı geçirimliliğini ayarlayabilmektedir. Proje özelinde ayrıca uzman bir cephe temizlik firması ile beraber işveren firmanın otomasyon altyapısı sayesinde önemli bir işbirliğiyle cephede sürekli temiz bir görüşün sağlanabilmesi için birçok vakum sistemi sayesinde cama tutunabilen ve bu sayede tüm cephe üzerinde hareket edebilen yeni bir temizleme robotu geliştirilmiştir. Bu sayede alışagelmiş sistemlerde karşılaşılan temizlik elemanlarının riskli bir ortamda çalışmasının önlenmesiyle

endüstriyel güvenliğin artırılmasının yanı sıra sistemin temizleme performansının 1 saatte yaklaşık 400m² ‘ye ulaşmasıyla önemli bir zaman ve maliyet tasarrufu sağlanmaktadır. Sonuç olarak cephe, binanın Festo Kampüsü ve kurum kimliğiyle (mavi ve gri) ile bütünlük sağlaması hedefleriyle tasarlanmıştır. Bunun gece boyunca da vurgulanması amacıyla cephe sistemi profillerine bir LED sistem entegre edilmiştir. Tüm proje hedeflerini karşılayan ve gelecek binalara bir referans oluşturacak yeniliklerin gerçekleştirildiği çözümler mimar, işveren, yapı endüstrisi, araştırma enstitüsü ve cephe planlayıcısı gibi proje paydaşlarının yakın işbirliği sayesinde geliştirilmiştir.q

CEPHE, BINANIN FESTO KAMPÜSÜ VE KURUM KIMLIĞIYLE (MAVI VE GRI) ILE BÜTÜNLÜK SAĞLAMASI HEDEFLERIYLE TASARLANMIŞTIR. BUNUN GECE BOYUNCA DA VURGULANMASI AMACIYLA CEPHE SISTEMI PROFILLERINE BIR LED SISTEM ENTEGRE EDILMIŞTIR. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

72

YAŞAM ALANLARINI GÖKYÜZÜ İLE BULUŞTURAN

BİOKLİMATİK PERGOLA SİSTEMİ “SKYROOF” Skyroof Bioklimatik Pergola, yapısındaki yalıtımlı alüminyum güneş kırıcı panelli, açılır kapanır tavan sistemi ile dış mekânları farklı bir boyuta taşıyor.

İ

ç ve dış alanlarda mimari çözümler sunan, alanında üretici lider Palmiye, açılır kapanır Skyroof sistemini ürün yelpazesine ekledi. Skyroof Bioklimatik Pergola, yapısındaki yalıtımlı alüminyum güneş kırıcı panelli, açılır kapanır tavan sistemi ile dış mekânları farklı bir boyuta taşıyor. Uzaktan kumanda ile tek bir dokunuş sayesinde ekseni etrafında dönen panellerin yüzeyindeki gizli dereler, ürünün üzerine biriken toz ve benzeri maddelerin açılma pozisyonunda iç mekâna girmesinin önüne mutlak surette geçiyor. Düz formda montaj yapılarak ferah bir iç mekân yaratan Skyroof Bioklimatik Pergola, Mayıs 2017, 36.Sayı

düz zeminde su tahliyesini kusursuz şekilde yapabilecek şekilde tasarlanmıştır. Skyroof iki farklı panel seçimi ile kullanıcılarına sunuluyor. İçi boşluklu çift katmanlı veya tam yalıtımlı Poliüretan dolgulu çift katmanlı panelleri bulunan Skyroof, hava ve su yalıtımı konularında conta ve sıkıştırma tekniği ile yüksek bir yalıtım performansı sunuyor. Skyroof, panellerinde yer alan ışıklar ile şık bir ambiyans yaratırken ışıklarda kullanılan LED teknolojisi sayesinde doğayı koruyor. %100 hava ve su yalıtımı sayesinde dört mevsim rahatlıkla kullanılabilen Skyroof, 350kg m2’ye varan kar yükü taşıyabiliyor. Skyroof

yapısındaki pratik modüler sistemindeki alüminyum panelleri ve paslanmaz çelik bağlantı elemanları ile yeni bir yaşam alanı sunuyor. Palmiye, mimari sistemlerinde dünya lideri Fransız somfy motorlarını kullanıyor. RTS teknolojisi kullanan Somfy motorları 5 yıla kadar garanti kapsamında olup, bünyesinde yer alan kumandası sayesinde tek dokunuşla çalıştırılabiliyor. Aynı zamanda Palmiye’nin geliştirdiği “My Palmiye Application” uygulaması indirilerek sistem uzaktan kumanda edilebiliyor.q


ORJİN MASLAK’TA SKYROOF DEVRİ BAŞLADI

Şık tasarımı dikkat çeken Orjin Maslak, Palmiye yaratıcılığı ile foodCourt alanını dört mevsim kullanılabilir hale getirdi.

P

73

almiye, Maslak bölgesinin yükselen yıldızı Orjin Maslak Plaza’nın foodCourt projesi için mimari çözümler sundu. Palmiye, kullanılan Skyroof Bioklimatik Pergola sistemi ile foodCourt alanında yazın serin, kışın ise sıcak bir ortam sağladı. İç ve dış alanlarda çözümler sunan Palmiye Skyroof Bioklimatik açılır, kapanır pergola sistemleri, Orjin Maslak’taki foodCourt alanına yeni bir boyut kazandırdı. Modern yapılarda güneş ışığını gün boyunca bina içerisine alan Skylight (Işıklık) uygulaması sayesinde iki tarafı kapalı olan alan, estetik çözüm ile aydınlatıldı. Ferah ve dört mevsim kullanılabilir alanlar yaratan Palmiye, Skyroof çözümü ile iki tarafı açık foodCourt alanını dış ortam şartlarından korudu. Skyroof Bioklimatik Pergola sistemleri hava ve su yalıtımı sayesinde her mevsim kullanılabiliyor. 350kg/m2 ‘ye varan kar yükünü taşıyabilmesi, açma kapama esnasında üzerinde biriken maddelerin gizli panel deresi sayesinde içeri girişini engellemesi ve düz zeminlerde su tahliyesini kusursuz yapabilmesi ile yeni yaşam alanları sağlıyor. Maslak bölgesinde dikkat çeken Orjin Maslak Ofisleri, İstinye Park Alışveriş Merkezi projesine de imzasını atan Orjin Grup’un geliştirdiği A sınıfı ofis olarak tanımlanıyor. Orjin Maslak Ofisleri, çalışanlarının tüm günlük ihtiyaçlarını karşılayacak yeme içme alanları, market, toplantı ve seminer salonları, spor salonu, sanat galerisi gibi alanlardan oluşuyor. Pergola, gölge, cam ve mimari sistemlerin lider firması Palmiye pergola, tente, cam ve mimari alanda ürünlerini geliştirirken yenilikçi mimarlar ve tasarımcılardan oluşan ekibi ile kullanışlı çözümler sunuyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

MIMARIDE METAL KABUKLAR S

ektörde 36. yılında Kasso Mühendislik, tamamı Türkiye’de üretilen metal işleme ve çelik konstrüksiyon konusunda en geniş ürün gamı ile, mimari ve tasarıma özgünlük kazandıran genişletilmiş, perfore ve özel desen kesimli metal paneller ile projelerde ikincil cephe, güneş kontrol panelleri, asma tavan, korkuluk, kanopi, klima muhafazası gibi birçok uygulama alanı bulmaya devam ediyor. 74

Mermerler Plaza- Güneş Kırıcı Sistemleri

BREEAM ve LEED sertifikalarına önem veren Kasso, devam eden projelerinde buna uygun üretim yapıyor. Düzenli olarak yapılan Ar-Ge çalışmaları sonucu ortaya çıkan Kasso ürün gamına her hafta yeni bir tasarım ekliyor, proje bazlı üretim ve çözüm yaklaşımıyla mimariye özgürlük sağlıyor.

Meeza Data Center - Perfore Çatı&Tavan

Estetik görünümünün yanında fonksiyelliği ile ikincil cephe uygulamalarında enerji kayıplarını en aza indiren bir kabuk oluşturuyor. Büyük ebatlarda uygulama imkanı ile metal işleme tekniklerinin avantajını bir araya getiren sistem derz miktarını minimuma indirgemesi ile cephede ve asma tavanlarda bütüncül bir görüntü sağlıyor. TSE ve ISO belgelerinin güvencesiyle üretimine devam edilen asma tavan uygulamasını akustik bir ürün olmasının yanı sıra görsel esnekliği ile klasik bir uygulamadan çok mimari bir kabuk formuna getiriyor. Taşıma ve montaj kolaylığı sağlayan metal kabuk sistemleri, genişletilmiş ve delikli alüminyum malzemelerden oluşan soğuk cephelerde, yalıtım-ısı izolasyonu, enerji kontrolü sağlayan eloksal kaplı levhanın maliyet avantajı bir araya geliyor. Metal kabuk sistemlerinin altyapısı ise, özel ayarlı cephe tutucu ankraj ve hook imalatları ile sağlamlaşıyor. Uzaktan kumanda kontrollü olarak hareketli ve sabit olarak üretilebilen alüminyum güneş kırıcı panelleri ile dış cephe bakım temizlik maliyetlerinin düşürülmesi ve yangın kaçış koridoru oluşturulması sağlayan yürüme yolları ile birlikte uygulanıyor. Mayıs 2017, 36.Sayı

Sakarya Organize Sanayii Bölgesi - Perfore&Formlu İkincil Cephe

Ekstrüzyon alüminyum profillerin perfore edilmesi ile oluşturulan pivot güneş kırıcı sistemi uygulamaları arasında yer alıyor. Kasso paneller mimari endüstri için uzun yıllar dayanıklılığa sahip yüzey kaplama işlemleri ile çeşitlilik sağlarken renk, doku, yüzey görünümü açısından dayanım sağlıyor. Yatırımlarına devam eden Kasso, üretim tesisine Qualicoat kalite gereklerine uygun altyapıda kurduğu boya tesisini ilave ederek sektörde sistem çözümünün tamamını bünyesinde gerçekleştiren öncülerden. Yapılarda zorunluluk haline gelen sıva arası aderans arttırıcı perforeli ve genişletilmiş duvar tutucu aksesuarlar, çatılarda ve

cephelerde rollform trapez olarak kullanılan rulo olarak işlenen akustik paneller ile farklı kullanım alanlarında tercih ediliyor. BREEAM ve LEED sertifikalarına önem veren Kasso, devam eden projelerinde buna uygun üretim yapıyor. Düzenli olarak yapılan Ar-Ge çalışmaları sonucu ortaya çıkan Kasso ürün gamına her hafta yeni bir tasarım ekliyor, proje bazlı üretim ve çözüm yaklaşımıyla mimariye özgürlük sağlıyor. Metal kabuklar, getirdiği tüm bu avantajlar ile birçok önemli ödüllü yurtiçi ve uluslararası projelerde tercih edilen bir ürün olarak öne çıkıyor.q



Advertorial

DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

BOARDEX KURU DUVAR SISTEMLERI DIŞ CEPHEDE KURALLARI DEĞIŞTIRDI! Sağladığı faydalar ve sergileyeceği üstün performansı sayesinde çığır açan, yeni sistemler sunan Dalsan Alçı, bu sistemlerle de sektörün ihtiyaçlarına cevap veren, tasarım kolaylığı sağlayan BoardeX kuru duvar sistemleri ile inşaat sektöre çok farklı çözümler sunuyor.

76

U

zun yıllar yapılan AR-GE çalışmalarımızdan sonra Türkiye Pazarına Amerika’dan sonra cam elyaf şilte kaplamalı ilk dış cephe kaplama levhası BoardeX, 2011 yılından bu yana pazarda yerini alıyor.

Sağladığı faydalar ve sergileyeceği üstün performansı sayesinde çığır açan, yeni sistemler sunan Dalsan Alçı, bu sistemlerle de sektörün ihtiyaçlarına cevap veren, tasarım kolaylığı sağlayan BoardeX kuru duvar sistemleri ile inşaat sektöre çok farklı çözümler sunuyor. Mayıs 2017, 36.Sayı


BOARDEX KURU DUVAR SISTEMLERI, GELENEKSEL DUVARLAR ILE KARŞILAŞTIRILDIĞINDA EŞDEĞER ISIL GEÇIRGENLIK DIRENCI IÇIN DAHA DÜŞÜK KARBON SALIMI YAPIYOR BoardeX kuru duvar sistemleri ile EI90 yani 90 dakika yangın dayanımına erişilebilmektedir. Altı farklı dış cephe kuru duvar sistemiyle özellikle pasif bina tasarımlarında ihtiyaç duyulan düşük ısı geçirgenlik değerlerine sahip duvarlar tasarlanabiliyor. Daha kalın yalıtım malzemelerinin kullanımına imkan sağlayan BoardeX kuru duvar sistemleri inşaatın yapım hızını artırır, cephedeki şakül ve terazi bozukluklarının düzeltilmesine imkan sağlar. Ayrıca 100 m’den yüksek, 166 km/h rüzgar yüküne dayanımlı dış cephe duvarlarını BoardeX kuru duvar sistemlerine tasarlayabilmek mümkün. Küf oluşturamadığı bağımsız laboratuvarlarca belgelendirilmiş BoardeX, dış cephe duvarlarında oluşabilecek küf riskinin de önüne geçiyor. BoardeX cephe kuru duvar sistemleri ile tasarlanan yapılarda binanın emsali daha verimli kullanılır. Yani kullanım alanında artış olur. Bilindiği üzere emsal hesaplanırken karkasın en dış ölçüleri alınmaktadır. Karkas dışında yapılan yalıtım, emsale dahil edilmemektedir.

77

Ancak, karkas içindeki duvar kalınlığı emsale dahildir. BoardeX kuru duvar sistemleri, geleneksel duvarlar ile karşılaştırıldığında eşdeğer ısıl geçirgenlik direnci için daha düşük karbon salımı yapıyor. BoardeX kuru duvar sistemleri ile düzgün bir alt zemin sağlanır, yüzey üzerine kaplama malzemesi uygulanıncaya kadar geçen süre içerisinde 12 aya kadar açıkta bırakılabilir. BoardeX kuru duvar sistemleri binaya gelen yükü azaltır. Ceketleme, Tek İskeletli, Çift iskeletli, Omega, ceket Omega ve CeketMAX isimli altı farklı kuru duvar sitemi ile sadece ürün değil sistem olarak da çözüm sunan Dalsan Alçı, bu sistemler ile kuru duvardan beklenen performansları projesine uygun olarak sağlamaktadır. BoardeX ve BoardeX kuru duvar sistemleri ile igili daha detaylı bilgi için www.boardex. com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

MODERN VE GELENEKSEL MIMARIDE BIR DÜNYA MARKASI VMZINC®, mimarların cephede görmek istedikleri yapı-kimlik detaylarını öne çıkartan, titanyum çinko malzemenin tüm özelliklerini kullanabilen, yenilikçi, teknolojik çözümler sunar.

1 78

60 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan VMZINC® günümüze gelene dek, birçok teknik ve estetik gelişime uğrayarak, bugün, malzemeye kazandırılan birçok teknolojik yenilikle beraber, geleceğin mimari malzemesi olarak değerlendirilmektedir ve mimari açıdan sınırsız yaratıcılığa olanak sağlamaktadır. ÇATI VE CEPHEDE NEDEN VMZINC® Şık görünüm ve mimari ahenk 12 farklı yüzey rengi ve kendine özgü uygulama seçenekleri ile yaratıcılığın sınırlarını zorlar. Isıyı ve ışığı yansıtan, gökyüzü tonuna göre değişen orijinal renkleriyle, ahşap, arduaz, seramik, cam, beton, diğer metal, tuğla, vb. farklı malzemelerin uyumu ile mükemmel sonuçlar verir. Çok uzun ömür & ekonomik avantaj (ortauzun vade) VMZINC® titanyum çinko korozyona karşı, kendisini devamlı ve düzenli şekilde patina oluşturarak korur, ilave bir koruyucu ve buna bağlı ekstra onarıma gerek kalmaz. Montaj bittikten sonra hiçbir bakım ve onarım istemeksizin 70-100 yıl arası yaşar. Uzun kullanım ömrü, bakım ve tamir gerektirmemesi sebebiyle geleceğin malzemesi olarak nitelendirilir. Esnek, kolay işlenilebilir metal Çapı küçük, zor kıvrımlarda dahi uygulanabilir, yapıya kolayca uyum sağlar. Diğer malzemelerle uygulanması zor veya imkânsız olan konik, konveks, konkav ve diğer karmaşık şekilleri bile rahatlıkla alır. Mayıs 2017, 36.Sayı


VMZINC® DOĞA DOSTUDUR, TOKSIK DEĞILDIR, YAĞMUR SULARI DAHI DEPOLANIP TEKRAR KULLANILABILIR, ÜRETIMI VE MONTAJI ÇEVREYE ZARAR VERMEZ. Bu rahatlık mimarları esinlendirir, çok geniş tasarım ve ifade özgürlüğü verir. Tüm iklim şartlarına mükemmel dayanım VMZINC®, yağmur, güneş ve rüzgar gibi dış etkenlere karşı binayı en iyi şekilde koruyan sistemleri içerir. Su geçirmez. Bağlantı elemanları ve lehim performansı sayesinde en güvenilir, uzun ömürlü çatı ve cephe giydirme malzemesidir. Ekolojik ve sürdürülebilir metal Tüm üretim ISO 14025 standartlarında, LEED, BREEAM kriterlerini karşılayacak şekilde gerçekleşir. VMZINC® doğa dostudur, toksik değildir, yağmur suları dahi depolanıp tekrar kullanılabilir, üretimi ve montajı çevreye zarar vermez. Çinko elementi doğada bolca bulunmasının yanında, %100 geri dönüştürülebilir (VMZINC® yıllık üretimin %90’ı, geri dönüştürülmüş malzemeden üretilir). Diğer metallere oranla, çok daha düşük sıcaklıkta erir, dolayısıyla enerji tasarrufu ile en üst seviyede sürdürülebilirlik sağlar. Ayrıca element olarak, insan-bitki-hayvan, tüm canlıların gelişimi ve devamlılığı için vazgeçilmez bir besin kaynağıdır. Akustik performans Hava kaynaklı gürültüler (araç trafiği, uçaklar

79 79

vb.) için etkili ses yalıtımı sağlar. Çinko ayrıca, yağmur sesi gibi darbe sonucu oluşan gürültüler için daha sert alaşımlara (aluminyum, çelik, plastik vb.) göre daha iyi akustik performansa sahiptir. Mimarlara ve uygulayıcılara yönelik hizmetler Proje öncesi ve esnasında mimarlara yönelik 3d çizim, fizibilite, teknik detay, miktar ve çözüm desteği, uygulayıcı ve yüklenicilere yönelik VMZ Pro-zinc®geniş kapsamlı teknik eğitimler ve kusursuz uygulama desteği verilir.

Cephe kaplama sistemleri VMZINC®, mimarların cephede görmek istedikleri yapı-kimlik detaylarını öne çıkartan, titanyum çinko malzemenin tüm özelliklerini kullanabilen, yenilikçi, teknolojik çözümler sunar: Uzun ömür - Kolay İşlenilebilirlik – Esneklik - Estetik – Prestij.

Çatı kaplama sistemleri Konveks, konkav, düz, kubbe vb. eğimli çatılardaki ilk tercihiniz VMZINC® titanyum çinko, çeşitli yüzey kaliteleri ile birlikte özgün tasarımolanağı ve en üst kalitede çözümler sunar: natural zinc, AZENGAR®, QUARTZ-ZINC®, ANTHRA-ZINC® ve 9 farklı PIGMENTO®.

Yağmur suyu indirme sistemleri Çok çeşitli formlarda aksesuar ve bağlantı elemanlarını içeren komple bir sistemdir. Estetiği, uzun ömrü ve bakım gerektirmemesi ile en üst düzey kalite ve uyumu sağlar.

modern ve çağdaş binalarda sağlanan uyum aynı zamanda geleneksel/tarihi yapılarda da fark yaratır. Yiv tekniği ile hizalanmış veya şaşırtmalı uygulanan derzler ile ışık-gölge oyunları en doğal şekilde yansıtılır, böylece mimari çizgiler mimarın görmek istediği boyutlarda vurgulanabilir.

Avantajları - En yüksek kalitede alaşım. - En yüksek kalitede drenaj. - En çeşitli aksesuar. - Uzun ömür, minimum bakım. - Estetik. - Ekolojik; sürdürülebilir, geri dönüştürülebilir. - UV’ye karşı mükemmel dayanım. - Tüm iklim şartlarında mükemmel dayanım. - YENİ ! Pigmento® serisi dahil şimdi tüm yüzeylerde.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

KLEIDCO YAPI SİSTEMLERİ MİMARİ ALÜMİNYUM SİSTEMLER Tasarımcıların ve kullanıcıların cephe sistemlerinden beklentileri, daha büyük açıklıkların geçildiği, daha şeffaf yüzeylerin yaratıldığı, mekanların daha fazla doğal havalandırma yapmasına izin veren, enerji verimli çözümler yönünde gelişmiştir.

80

K

leidco olarak 2010 yılından bu yana tekil konutlardan kamu kullanımına açılan yüksek ve büyük ölçekli yapılar olmak üzere çok sayıda projede çözüm ortağı olarak yer alarak, işveren, tasarımcılar ve karar vericilerin hayallerine ulaşmada destek verdik. Bunu yaparken sadece elimizde bulunan mevcut çözümlerini sunmayarak yurt içi ve dışında yer alan partnerlerimiz ile beraber çalışarak bu isteklerin maksimum oranda yerine getirilmesi için sınırları zorladık. Mayıs 2017, 36.Sayı

Geçen bu süre zarfında isteklerin ve trendlerin değişimine bağlı olarak sistemlerimiz ve çözüm önerilerimizde çağa ayak uydurarak yenilikçi, ekolojik, çevreye duyarlı ve dinamik şekilde değişikliğe uğradı. Tasarımcıların ve kullanıcıların cephe sistemlerinden beklentileri, daha büyük açıklıkların geçildiği, daha şeffaf yüzeylerin yaratıldığı, mekanların daha fazla doğal havalandırma yapmasına izin veren, enerji verimli çözümler yönünde gelişmiştir.


81

KLEIDCO ÜRÜN GAMINDA YER ALAN FS50, FS60 CEPHE SISTEMLERI, USG80 PANEL CEPHE SISTEMLERI ILE PARAMETRIC CEPHE SISTEMLERI PROJELERDE MÜŞTERILERIMIZE SUNDUĞUMUZ INOVATIF ÇÖZÜMLERIMIZDENDIR.

Kleidco ürün gamında yer alan FS50, FS60 cephe sistemleri, USG80 panel cephe sistemleri ile Parametric Cephe Sistemleri projelerde müşterilerimize sunduğumuz inovatif çözümlerimizdendir. Proje bazlı istekler yeniden şekillendirdiğimiz bu sistemlerin hem proje gereksinimleri olan hava geçirimsizlik, su sızdırmazlık ve rüzgar yükü dayanım gibi ana performans değerleri ile termal yalıtım ve depreme dayanım faktörleri ne üst seviyelerde sağlanarak, müşterile-

re yeni nesil cephe çözümleri sunulmaktadır. Şüphesiz bu çalışmalarda destek alınan en önemli kaynaklar yenilenen cephe malzemeleri, yoğun Ar-Ge çalışmaları ve gelişen mimari trendlere bağlı olarak farklı segmentlerin değişen ihtiyaçlarının iyi kavranması başta gelmektedir. Her yapı türünün cephe sistemlerinden beklentilerinin farklı olması, sistem evlerini daha optimal çözüm yolları araştırmaya itmekedir.

2016 yılında yapılan Ar-Ge çalışmaları ile sürme prensibinde rayda hareket ederek iç mekanda alan kaybettirmeyen, ama aynı zamanda pencere sistemleri gibi yüksek yalıtım performansı sağlayan bir sistem üzerinde çalışmalar yaptık. Bu konuda Almanya merkezli Roto firması ile paralel yürütülen tasarım çalışmaları 1500 Pa gibi hem Türkiye hem de global pazarda iddaalı bir değerde su geçirimsizlik performansına sahip Smart Slide sürme sistemi sektöre kazandırılmıştır. Tasarımını Tago Mimarlık firmasının yaptığı ve Şireci-Acarsan Ortaklığı ile hayata geçirilen ikonik bir proje olan Iconova-Gaziantep ve Adnan Kazmaoğlu imzalı Gizer Işık Yapı yatırımlarından Marmarakule-İstanbul projelerinde kullanılmakta olan Smart Slide sürme sistemleri ile kullanıcılara sektörün en iyi performans değerine sahip yenilikçi cephe çözümleri sunulmaktadır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

ÇATILAR VE CEPHELER ARTIK ONDUTISS ILE NEFES ALACAK Onduline Avrasya’nın çatı ve cepheler için sunduğu yeni çözümü Ondutiss, Ondutiss Air nefes alan su yalıtım örtüleri ve Ondutiss Barrier Reflex buhar kesicileri olmak üzere iki ayrı grupta sunuluyor.

82

Mayıs 2017, 36.Sayı


O

nduline Avrasya’nın çatı ve cepheler için sunduğu yeni çözümü Ondutiss, Ondutiss Air nefes alan su yalıtım örtüleri ve Ondutiss Barrier Reflex buhar kesicileri olmak üzere iki ayrı grupta sunuluyor. 3 katmandan oluşan Ondutiss Air nefes alan su yalıtım örtülerinin, alt ve üst katmanları non-woven, ara katman ise su geçirmezliği sağlayan özel bir malzemeden yapılıyor. Su buharı difüzyonu özelliğiyle dikkat çeken Ondutiss Air, bu sayede su buharını yapıdan uzaklaştırarak kusursuz bir su yalıtımı sağlıyor. Ürün, çatıya ya da cepheye serildikten sonra güneşe maruz kalsa bile UV dayanımı özelliğiyle 3-4 ay güneş ışığı altında rahatlıkla kullanılabiliyor.

3 KATMANDAN OLUŞAN ONDUTISS AIR NEFES ALAN SU YALITIM ÖRTÜLERININ, ALT VE ÜST KATMANLARI NONWOVEN, ARA KATMAN ISE SU GEÇIRMEZLIĞI SAĞLAYAN ÖZEL BIR MALZEMEDEN YAPILIYOR.

83

Havalandırmalı veya havalandırmasız tüm çatılarda kullanılabilen Ondutiss Barrier Reflex buhar kesicileri, su buharını geçirmeyen bir sisteme sahip ve 4 katmandan oluşmaktadır. Çatıların iç kısmında kullanıldığında konveksiyon ile ısı yalıtımına katkıda bulunuyor. Buhar geçirmemek üzere özel olarak tasarlanan Ondutiss Barrier Reflex, kenetli metal çatılara da kolaylıkla uygulanabiliyor. Dayanıklılığı ve uzun ömrüyle göz dolduran bu ürün, alüminyum katmanı sayesinde güneş ışınlarını yansıtıyor ve devamlı izolasyon sağlıyor. İşaretli bini yerlerinden çatıya ya da cepheye aşağıdan yukarıya doğru hızlıca uygulanabilen Ondutiss Air ve Ondutiss Barrier Reflex, zamandan ve uygulama maliyetlerinden tasarruf etmenize yardımcı olurken; yapınızın maruz kalacağı kar ve yağmur sularını direkt olarak engelliyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

DOSYA Yeni Nesil Çatı ve Cephe Çözümleri

YATIRIMDA VE YAPILARDA YEŞİL DEVİR BAŞLADI Dünyada kendi sistemini geliştirerek kendine ait farklı ürünler üretebilen nadir firmalardan biri olan Tepe Betopan, yeni ürünü TepePAN®’ın mükemmel ses ve ısı yalıtımı, nemden ve sudan etkilenmeyen çevre dostu özelliklerine ek olarak yanmaz yapısıyla, yapıları yangına ve zorlu mevsim şartlarına karşı estetik dokunuşlarla birlikte dayanıklı hale getiriyor.

84

1

984 yılında Ankara Beytepe Tesisleri’nde fabrikasını kurup Türkiye’de ilk çimentolu yonga levha üretimini gerçekleştiren Bilkent Holding kuruluşu Tepe Betopan, Türkiye’de yine bir ilke imza attı. 32 yıllık çimentolu levha tecrübesi ile çimentolu levhaların bir diğer çeşidi olan fibercement levha tepePAN® ‘ın da 2014 yılının son çeyreğinde 32 milyon dolarlık yatırım ile Ankara Temelli’de kurulan LEED Gold Sertifikası*’na sahip yeni tesiste üretilmesi ile Tepe Betopan A.Ş. , çimentolu yonga levha ve fibercement levhayı üretici olarak bünyesinde bulunduran, Türkiye ve yakın coğrafyada tek, Mayıs 2017, 36.Sayı

dünyada ise sayılı üreticilerden biri olmuştur. Dünyada kendi sistemini geliştirerek kendine ait farklı ürünler üretebilen nadir firmalardan biri olan Tepe Betopan, yeni ürünü TepePAN®’ın mükemmel ses ve ısı yalıtımı, nemden ve sudan etkilenmeyen çevre dostu özelliklerine ek olarak yanmaz yapısıyla, yapıları yangına ve zorlu mevsim şartlarına karşı estetik dokunuşlarla birlikte dayanıklı hale getiriyor.

ürün TepePAN®, her çeşit yapının iç mekan ve dış cephe kaplamalarında, prefabrik ve çelik yapılarda, duvar kaplama malzemesi ve backerboard olarak, ıslak hacimlerde fayans altı uygulamalarında, asma tavan sistemlerinde, yangın duvarı yapımında, ses yalıtımı istenen yerlerde, ısı yalıtım sistemlerinde, çatı üstü kaplamalarının alt levhası olarak, dolap ya da panoların alt malzemesi olarak, uygulanabilme özelliğiyle dikkat çekmektedir.

Fibercement levha tepePAN ® ; organik lif takviyeli (selüloz) çimento ile imal edilmiş levhadır. A1 yangına direnç sınıfı ve yangın geçişine direnci yüksek bir üründür. Yeni çevreci

Yüksek dayanım istenen tüm alanlarda tercih sebebi olan tepePAN ® ; sağlığa zararlı hiçbir madde içermez, mükemmel ses ve ısı yalıtımı sağlar, prefabrik yapılar için idealdir,


suda şişmez, küflenmez, nemden etkilenmez, böceklenme yapmaz, alev almaz. Bitim malzemesidir ve alçı esaslı malzemeler gibi sıva gerektirmez. Fibercement grubu levhalar, özel fibercement makasları ve bıçakları ile de temiz bir şekilde kesilebilmektedir. Bu özellik, kapalı alanlarda tozsuz kesim yapılmasına olanak sağlar. Montajı hızlı ve kolaydır. 6mm den 14 mm e kadar üretim yapılabilmektedir. YENİ NESİL ISI YALITIM SIVASI TEPE TERMOPLAST Sıvalar, bünyelerine giren bağlayıcı malzemelere göre alçı harcı, kireç harcı, çimento harcı vb. harçları olarak ya da yapıda kullanıldıkları yere göre duvar harcı, sıva harcı ve dolgu harcı vb. isimlerle adlandırılırlar. Yakın geçmişe kadar, ince taneli agregalarla elde edilen çimento bağlayıcılı sıvalar genellikle kâgir duvar elamanların ya örgü harcı ya da bu kâgir elemanlarla örülmüş duvarların iç ve/veya dış yüzeylerinin sıvanması amacıyla sıva harcı olarak kullanılmıştır. Ancak, harç kombinasyonlarının elde edilmesinde teknolojik gelişmelere paralel olarak doğal içerikli özel katkı materyallerinin kullanımları, nano boyuttaki doğal malzemelerin harçlarda katkı bileşeni olarak kullanımları ya da kimyasal proseslerle elde edilmiş polimerik bileşenlerin harçlarda takviye elemanı vb. unsurların kullanımlarıyla, yeni nesil inovatif sıva kombinasyonların gelişim gösterdiği görülmektedir. Bu sıvalarda, bağlayıcı unsur olarak çimento kullanıldığı gibi, çimentosuz bileşenli türevleri de geliştirilebilmektedir. Ayrıca, toz veya yaş harç formlarında da üretimleri söz konusu olabilmektedir. Bu uygulamalar, inşaat sektöründe geleneksel sıva kullanım anlayışından farklı olarak yeni bir alan oluşturmaya başlamıştır. Bu harçlara yapısal ve teknolojik özellikleri itibariyle genellikle “yeni nesil kompozit yalıtım sıvası” adı verilebilmektedir. Yeni nesil yalıtım sıvası Tepe Termoplast, teknolojik özellikleri itibariyle geleneksel sıvalardan farklılık göstermektedirler. Örneğin, birim hacim ağırlıkları normal sıvalara göre daha düşük olup, daha hafif harç kombinasyonlarını oluşturmaktadırlar. Yalıtım anlayışı çerçevesinde, ısısal konfor, ses yutuculuk kabiliyeti ve akustik konfor, suya karşı direnci, yangına ve yüksek sıcaklık ortamlarına karşı direnci, buhar difüzyon kabiliyeti ve özel bileşimli olarak geliştirilen türlerinin radyasyon ortamlarına karşı direnci vb gibi bir dizi teknik özellikler, geleneksel harçlardan oldukça farkındalık oluşturan değerler gösterebilmek-

tedirler. Kompozit sıvalar, özellikle son yıllarda küresel ısınmanın da doğal bir sonucu olarak binalarda enerji verimliliğine önemli katma değerler sağlayan birer yapı bileşeni şekline de dönüşüm gösterdiği görülebilmektedir. Bu bağlamda, TS EN 998-1 standardı kapsamında “T grubu - Isı Yalıtımı Sağlayan Harç” ayrı bir kategorik başlık olarak öngörülmüş ve kompozit harçların ısı yalıtım kabiliyetleri de teknik olarak deklere edilmiştir. Bu standartta ısıl iletkenlik değeri 0,10 W/mK ve daha düşük değerler sergileyen harçların “T1 grubu – Isı Yalıtımı Sağlayan harç Sınıfı”, ısıl iletkenlik değeri 0,10 W/mK -0,20 W/mK aralığında değerler sergileyen harçların da “T2 grubu – Isı Yalıtımı Sağlayan harç Sınıfı”nda yer aldıkları beyan edilmiştir. Kompozit yalıtım harçlarının üretiminde yapılan inovatif ArGe çalışmaları ile harcın ısıl iletkenlik değerlerinin günümüzde 0,040 W/mK mertebelerine kadar indirgenebildiği de görülebilmektedir. Tepe Termoplast, ısıl iletkenlik değeri 0,040 W/ mK’dır. Diğer bir değişle, daha yüksek enerji verimliliği sağlayan yalıtım sıvası ürünüdür. Özellikleri: Tepe Termoplast Yalıtım sıvası geleceğin ürünü olarak görülen, yalıtım sektöründe bir devrim niteliği taşıyan çok özel bir malzemedir. • Hammaddesi Perlittir., • Dayanıklıdır,

• Kolay uygulanabilir, • Usta dostudur, • Suya dayanıklıdır, • Yangın direnci çok yüksek, yanmaz malzemedir, • Zaman ve maliyet avantajı vardır, • Boyanabilir, • Hem iç mekanda, hem de dışarıda kullanılabilir, • Ateşle tepkimeye girerekzararlı gaz salınımı yapmaz, • Mantar, küf barındırmaz, • Çok hafif bir malzeme olduğundan binaya yük bindirmez. Uygulama Alanları Geleneksel ve prefabrik bina cephelerinde. • Hafif ve ağır çelik konstrüksiyonlu binalarda. • Prefabrik yapılarda. • İç mekanlarda ısı ve ses yalıtımı, yangın duvarı amaçlı kullanılır. • Yeni kullanılmakta olan binaların iç / dış duvarlarını ve tavanlarının sıvanmasında • Her çeşit bims, tuğla, gazbeton, briket, beton çimento esaslı yapı plakası yüzeylerde tarifine uygun kullanılır. • Çelik yapılarda taşıyıcı sisteminin yangın yalıtımı amacıyla kullanılır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

85


SEKTÖR’ DEN

EKONOMIK BAŞARININ FORMÜLÜ: SÜRDÜRÜLEBILIR İNOVASYON ÇEVRE DOSTU OLMAK, ŞİRKETLERİN MALİYETLERİNİ AŞAĞI ÇEKİYOR, KULLANILAN GİRDİLERİN AZALTILMASINA YOL AÇIYOR. AYRICA BU ÇEVRE DOSTU ÇÖZÜMLER, DAHA KALİTELİ ÜRÜNLERİN YARATILMASINDA, YENİ İŞ MODELLERİNİN ORTAYA ÇIKMASINDA ETKİLİ OLUYOR.

86 86

S

ürdürülebilirlik kelimesinin tarihçesi kalkınma anlamında her ne kadar 1970’lere dayansa da, şirketlerin diline pelesenk olmuş bir kelimeden öteye geçemiyor.

- Rahmi AYDEMİR

İşletme Yöneticisi / Yazar rahmiaydemir@gmail.com

Hızla değişen rekabet ortamında ayakta kalabilmek için şirketler ürünlerini, hizmetlerini ve üretim yöntemlerini sürekli olarak değiştirmeleri ve yenilemeleri gerekiyor. Bu değiştirme ve yenileme işlemi için kullanılan “inovasyon” kelimesi; ticari gelir elde edecek hale getirmek adına yürütülen tüm süreçleri kapsadığından şirketlerin ilgilerini daha çok yoğunlaştırdıkları bölüm-departman ya da konuların başında geliyor. Peki, bu tarz inovasyon ile yalnızca üretim süreçlerini değiştirirek elde edilen ticari gelir, beklentileri karşılıyor mu? Kesinlikle hayır! Harvard Business Review’da yayınlanan Ram Nidumolu,

Mayıs 2017, 36.Sayı

C.K. Prahalad ve M.R. Rangaswami’nin “Why Sustainability Is Now the Key Driver Innovation” başlıklı araştırmasına göre; sürdürülebilirlik, hem kâr hem ciro anlamında kazanç getiren organizasyonel ve teknolojik inovasyonların ana damarı durumunda. Çevre dostu olmak, şirketlerin maliyetlerini aşağı çekiyor, kullanılan girdilerin azaltılmasına yol açıyor. Ayrıca bu çevre dostu çözümler, daha kaliteli ürünlerin yaratılmasında, yeni iş modellerinin ortaya çıkmasında etkili oluyor. Yanda yer verdiğim “Sürdürülebilirlik Çemberinde” de aslında inovasyonun hangi süreçlerden geçmesi gerektiği açık olarak belirtiliyor. Öncelikle şirket politikasında potansiyel bir güç olarak ateşlenen sürdürülebilirlik fitili, daha sonra kurum kültürüne yerleşmeye başlıyor. Dönüşümün veya risk sürecinin devam ettiği ortamda, müşteri hedef kitlesini korumak ve üretimin sürekliliğini sağlamak


EKONOMİ

EKOLOJİ

Üretim ve Kaynak Değişim ve Transfer Muhasebe ve Düzenleme Emek ve Refah Teknoloji ve Altyapı Servet Dağılımı

Materyal ve Enerji Su ve Hava Flora ve Fauna Yer ve Uzay Yapı ve Yerleşim Emisyon ve Atık

POLİTİKA

Organizasyon ve Yönetişim Hukuk ve Adalet İletişim ve Hareket Güvenlik ve Uyum Diyalog ve Uzlaşma Etik ve Hesap Verebilirlik

KÜLTÜREL

Yükümlülük ve Kimlik Rekreasyon ve Yaratıcılık İnanç ve Değerler Cinsiyet ve Nesiller Sorgulama ve Öğrenme Sağlık ve Refah

Canlı İyi Son Derece Tatmin Edici Tatmin Edici + Tatmin Edici Tatmin Edici Son Derece Yetersiz Kötü Kritik

“SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇEMBERİNDE” DE ASLINDA İNOVASYONUN HANGİ SÜREÇLERDEN GEÇMESİ GEREKTİĞİ AÇIK OLARAK BELİRTİLİYOR. ÖNCELİKLE ŞİRKET POLİTİKASINDA POTANSİYEL BİR GÜÇ OLARAK ATEŞLENEN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK FİTİLİ, DAHA SONRA KURUM KÜLTÜRÜNE YERLEŞMEYE BAŞLIYOR.

87 87

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇEMBERİ

için kurumsal sürdürülebilirlik ya da sürdürülebilir tedarik zinciri yönetimini doğru şekilde sağladığınız takdirde, ekolojik çıkarlar doğrultusu kapsamında yürüttüğünüz her faaliyet size finansal açıdan da yüksek girdiler sağlayabiliyor. Bu şekildeki çalışma prensibiniz route’a dönüştüğünden; artık topal ördek olan işletmeniz hem daha fazla kazanacak hem de sektörde ve pazarda oluşan imajınızı pozitif anlamda etkileyeceği gibi sizlere yeni kapılar açacaktır.

Katılımcıların yüzde 40’ı iş modellerinin sürdürülebilirlik anlayışının sonucu olarak değiştiğini söylüyor.

Yönetim Anlayışı Olarak Neden Bu Kadar Önemli?

Sürdürülebilirlik rekabet için gerekli mi? Rekabet unsuru olarak sürdürülebilirlik ön plana çıkıyor. Katılımcıların yüzde 67’si sürdürülebilirliği rekabet avantajı olarak görüyor. Geçen yıla göre yüzde 12’lik bir artış gözleniyor.

Boston Consulting İş Birliği ile 4700’den fazla yöneticiye kurumsal sürdürülebilirlik anlayışı ile ilgili yöneltilen sorular, Sloan Management Review tarafından yayınlandı. Sürdürülebilirlik yönetim anlayışını değiştiriyor mu?

Sürdürülebilir bir şirket/kurum kurmak üzere taahhütte bulunmada artış yaşanıyor mu? 2009 da sadece yüzde 25’i sürdürülebilir bir kurum yaratmak üzere yaptıkları taahhüt/bağlılık arttırırken 2010’da yüzde 59’u, 2011’de yüzde 68’i taahhütlerini arttırıyor.

Şirketinizin önceliklerinde ne var? Sürdürülebilirlik hala yakın vadeli öncelikler arasında alt sıralarda! İlk sırayı rekabet ile ilgili faaliyetler alırken, ikinci sırada gelirleri

artırmak, üçüncü sırada verimlilik üzerine temalar yer alıyor. Çalışanlar şirket seçiminde Sürdürülebilirlik faaliyetlerinin etkisinde kalıyor mu? Çalışmaya katılanların yüzde 49’u sürdürülebilirlik faaliyetlerinin şirket seçiminde kendisi açısından önemli olduğunu söylüyor. Sürdürülebilirlik, yönetici ajandalarının neresinde? Ajandasında “geçici” olarak yer verenlerin tüm katılımcıların 5’te birini oluşturduğu ortaya çıkıyor. Yüzde 28 ajandadan indirmiyor. Stratejik uğraşlarından biri olarak gösteriyor. Yüzde 42 yer veriyor ama ana faaliyet alanı olarak tanımlamıyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

RODERICK WILES

AMERIKAN SERTAĞAÇ İHRACAT KONSEYI (AHEC)

AMERİKAN SERTAĞAÇLARI DOĞAL ORMANLAR IÇINDE TEDARIK EDILIRLER AMERİKAN SERTAĞAÇLARI PLANTASYONLARDA YETİŞTİRİLMEZ VE YENİDEN EKİLMEZLER. DOĞAL ORMANLAR İÇİNDE TEDARİK EDİLİRLER VE DOĞAL YENİLENME İLE SOYLARINI SÜRDÜRÜRLER. AMERİKA’NIN SERTAĞAÇ ORMANLARININ ÇOK GENİŞ, SÜREKLİ GENİŞLEYEN VE EN ÖNEMLİSİ ÖZEL MÜLKİYETTE OLDUĞUNUN ANLAŞILMASI MÜHİMDİR.

88

Mayıs 2017, 36.Sayı


AHEC 1988 YILINDA, AMERİKAN SERTAĞAÇLARINI VE ABD SERTAĞAÇ ENDÜSTRİSİNİ İHRACAT PAZARLARINDA TEŞVİK ETMEK İÇİN KURULDU.

Öncelikle Roderick Wiles’ı biraz tanıyabilir miyiz? 1999 yılında Amerikan Sertağaç İhracat Konseyi (AHEC)’in Londra’daki ofisinde Avrupa Direktörü olarak çalışmaya başladım. Hali hazırda Singapur’da yaşıyorum ve AHEC’in Afrika, Orta Doğu, Güney Asya ve Avusturalya bölgelerindeki programlarını yürütme görevi yapıyorum. Daha öncesinde AHEC’in Batı Avrupa’daki programlarının yürütülmesine yardım ederken, AHEC programlarının Orta ve Doğu Avrupa ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) ve daha sonra da Hindistan bölgelerinde sorumluluğunu üstlenmiştim. AHEC ile çalıştığım bu yıllar sayesinde ahşap ürünlerin küresel pazarı hakkında çok fazla bilgi birikimi elde ettim ve ahşap ürünlerin uluslararası alanda tanıtımında uzmanlık yeteneği kazandım. Amerikan Sertağaç İhracat Konseyi’nin endüstri hedeflerinden (AHEC-American Hardwood Export Council) ve projelerinizden bahsedebilir misiniz? AHEC 1988 yılında, Amerikan sertağaçlarını ve ABD sertağaç endüstrisini ihracat pazarlarında teşvik etmek için kuruldu. O zamandan beri ana misyonunu oluşturan; kâr amacı gütmeyen bir organizasyon ile Amerikan sertağaçlarının ihracatını artırmak, yarı-endüstri ve yarı-hükümet tarafından finanse edilmek, genel tanıtımı

89

Roderick Wiles AHEC Afrika, Orta Doğu, Güney Asya ve Avusturalya Direktörü yürütmek, teknik ve ABD’de sertağaç arz kaynaklarının bilgilerini sağlamak amaçları değişmeden bugünlere geldi. AHEC yıllar içinde, 50’nin üzerinde ülkede, çok sayıda farklı etkinlik ve projeye imza atmıştır. Son yıllarda, bunların çoğunda mimarlar ve tasarımcılar ile işbirliği söz konusudur ve Amerikan sertağaçları ile yapılan enstalasyonlar ya da mobilya tasarım yarışmalarına katılımlar gibi farklı yaratıcı çalışmalara katkıda bulunmuştur. Bu projelerden bir tanesi de; Avustralya, Birleşik Arap Emirlikleri’nde gerçekleştirilmiş olan ve şu anda Güney Afrika’da devam eden ‘Seed To Seat’ (Kaynaktan Koltuğa) projesidir. Bu projeyi 2018 yılında Türkiye’ye getirmeyi istiyoruz.

‘Seed To Seat’ (Kaynaktan Koltuğa) bir mobilya tasarım projesi. Seçkin tasarımcılar, AHEC tarafından seçilen belirli Amerikan sertağaç türleriyle ‘oturacak bir şeyler’ yaratmak için çalışıyorlar. Daha sonra parçalar üretiliyor ve bir fuar, sergi gibi bir organizasyonda veya özel olarak seçilen bir lokasyonda sergileniyorlar. Bununla birlikte, bu projenin en önemli yönü, Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi (LCA)’dir. Bu değerlendirme kapsamında, her üretilen mobilya parçası için tam bir yaşam döngüsü çevre profili oluşturulur. Türkiye’ye gönderilen Amerikan ahşap kerestesinin çevresel profilini (AHEC’in beş yıldır bağımsız araştırma ile bilgi sahibi olduğu) hesaba katarak ve üretim sırasında elde edilen veriler ki bunun içinde, kullanılan malzemeler, enerji, atık üretimi gibi bilgiler yer almaktadır, ve hepsi bir araya toparlanarak bir hesaplama E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN 90

yapılır. (Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler www.seedtoseat.info adresindeki websitemizi inceleyebilirler.)

AMERİKAN SERTAĞAÇLARININ TERMAL MODİFİKASYONU, NİSPETEN YENİ BİR TEKNOLOJİ OLUP, AMERİKAN DİŞBUDAK VE AMERİKAN LALE AĞACI GİBİ DAYANIKLI OLMAYAN TÜRLERİ ALIR VE KİMYASAL OLMAYAN BİR ISIL İŞLEM SÜRECİNDEN GEÇİREREK ONLARA DAYANIKLILIK VE BOYUTSAL SAĞLAMLIK KAZANDIRIR.

Mayıs 2017, 36.Sayı

Termal-modifiye Amerikan sert ağaçlarının potansiyelinden bahsedebilir misiniz. Biraz sınırlı sayıda oluşu gelecek için sınırlayıcı bir faktör yaratıyor mu? Amerikan sertağaçlarının termal modifikasyonu, nispeten yeni bir teknoloji olup, Amerikan dişbudak ve Amerikan lale ağacı gibi dayanıklı olmayan türleri alır ve kimyasal olmayan bir ısıl işlem sürecinden geçirerek onlara dayanıklılık ve boyutsal sağlamlık kazandırır. Sonuç, normalde dış uygulamalarda kullanılamayan sert ağaç türlerinin, artık dış mekan mobilya, doğrama ve dış mekan yapısal uygulamalarda olduğu gibi zemin ve dış cephe kaplamada da rahatlıkla kullanılabilmesidir. Bu ürün Türkiye’de çok popüler olmakla birlikte, ülkeniz şu anda dünya genelinde termalmodifiye Amerikan sertağaçlarının en büyük üreticisi konumundadır. Dünya da popülaritesi her geçen gün artmaktadır ve termal-modifiye Amerikan sertağaçları pek çok yüksek profilli ticari projelerde olduğu gibi konut projelerinde de yaygınlaşmakta-

dır. Büyümenin potansiyeli çok belirgindir ve ABD sertağaç endüstrisi tarafından, önümüzdeki yılların önemli bir pazar sektörü olacağı ön görülmektedir. Sorunuzun ahşabın sınırlı olması kısmı, Amerika Birleşik Devletleri’ne kazara Çin’den gelen uçan böcek türü (zümrüt renkli dişbudak kurdu ya da kısaca EAB olarak bilinir) sebebiyle tehdit altında olan Amerikan dişbudak ağacını ilgilendirmektedir. Gerçi, Amerika’nın dişbudak ağacı popülasyonunun yok olmayla tehdit edilip edilmediği hala bilinmiyor ancak termal modifikasyon sürecine çok iyi adapte olan ve bu böcek tehditinin yansımadığı bir çok başka Amerikan sertağaç türü var. Bunlardan biri, dış cephe kaplaması, pencere çerçeveleri ve dış mekan mobilyaları için büyük potansiyele sahip olan Amerikan lale ağacıdır. Amerikan sert ağacını üretirken yeni ağaç dikimi ve yetiştirilmesi konusunda nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz? Bu konudaki ön yargıları aşma konusunda ne gibi çalışmalarınız var?


‘SEED TO SEAT’ (KAYNAKTAN KOLTUĞA) BİR MOBİLYA TASARIM PROJESİ. SEÇKİN TASARIMCILAR, AHEC TARAFINDAN SEÇİLEN BELİRLİ AMERİKAN SERTAĞAÇ TÜRLERİYLE ‘OTURACAK BİR ŞEYLER’ YARATMAK İÇİN ÇALIŞIYORLAR. DAHA SONRA PARÇALAR ÜRETİLİYOR.

Amerikan sertağaçları plantasyonlarda yetiştirilmez ve yeniden ekilmezler. Doğal ormanlar içinde tedarik edilirler ve doğal yenilenme ile soylarını sürdürürler. Amerika’nın sertağaç ormanlarının çok geniş, sürekli genişleyen ve en önemlisi özel mülkiyette olduğunun anlaşılması mühimdir. Yaklaşık on milyon özel mülk sahibi, Amerika’nın doğusundaki Amerika’nın sertağaç kaynağının çoğunluğunu kontrol etmektedir ve ormanlarını gelecek nesiller için varolmasını sağlamak amacıyla ormanlarını çok dikkatli yönetmektedirler. Bunu rakamlarla ifade etmek gerekirse, Orman Hizmetleri Ormancılık Envanteri

ve Analizi (FIA) Programı, 1953 ve 2012 yılları arasında ABD sertağaç yetiştirme stok hacminin 5.2 milyar m3’den 12 milyar m3’e yükseldiğini ve bunun da %130’luk bir artış olduğunu açıklamıştır. Aynı zamanda, 2007 ile 2012 yılları arasında, ABD’de sabit sert ağaç hacmi, yılda 124 milyon m3 (hasat sonrası ve doğal ölüm oranı dikkate alınarak) oranında artmıştır ve bu da her saniyede yaklaşık 4 m3 demektir! Türkiye’deki ahşap ürünler pazarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Amerikan sert ağaçlarını yakın gelecekte Türkiye’deki uygulamalarda hangi alanlarda göreceğiz?

Aslında, Türkiye, Amerikan sertağaçlarının önemli bir tüketicisi değil ve ülkenizin büyük mobilya endüstrisi ağırlıklı olarak masif ahşaptan ürünler üretmeye değil, ahşap bazlı paneller ve MDF kaplama gibi alternatiflere odaklanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, AHEC hem mobilya, mimari doğrama, döşeme veya termal modifiye edilmiş zemin kaplaması ile kaplama malzemeleri olsun, hem de ihracat ve iç pazar için yapılan ürünlerde büyük bir pazar potansiyeli görmektedir. Önemli olan, Amerikan sertağacıyla ilgili önemli mesajların, ithalatçılara ve üreticilere olduğu kadar, pazar belirleyenlerine (mimarlar ve tasarımcıları kastediyorum) yayılması gerekliliğidir. AHEC, yakın gelecekte piyasanın daha fazla Amerikan sertağacı alacağına olan tam inancının bir uzantısı olarak, eğitim faaliyetleri programını gelecekte de sürdürecektir. Maliyet açısından Amerikan Sert Ağacı herkesin ulaşabileceği noktalarda mı? Amerikan sertağaç türlerinin, ürünlerin ve sınıfların geniş bir yelpazesi mevcuttur ve bu karışım içerisinde, herkes için, yüksek uçta ya da ölçeğin altında bir fiyat noktası vardır. Önemli olan, Amerika’nın sertağaç ormanlarının, yasal, sürdürülebilir ve tutarlı bir kalitede süreklilik gösteren güçlü çevre kimlik bilgileri ile kanıtlanmış bir malzeme kaynağı sağlamasıdır. Bu, modern dünyada nadir bulunan ve önemli olan bir şeydir. AHEC ile ilgili daha detaylı bilgi için yenilenen websitemizi www.americanhardwood. org adresinde ziyaret edebilirsiniz.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

91


SEKTÖR’ DEN

MODELPAN

SİBEL HIZLAN

PANEL SEKTÖRÜNDE YENILIKÇI BIR YAPI PANELI; MODELPAN GELİŞEN TEKNOLOJİ, İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN DEĞİŞMESİ VE ÖZELLİKLE TİCARİ YAPILARIN HAFİF ÇELİK SİSTEMİNE YÖNELMESİYLE BİRLİKTE PANEL KULLANIMI DA DAHA FAZLA GÜNDEME GELMEYE BAŞLADI. BU SİSTEMLER HEPİMİZİN BİLDİĞİ GİBİ BİNAYA YÜK GETİRMEYEN HAFİF SİSTEMLER. HEM HAFİF VE UYGULAMA KOLAYLIĞI HEM DE YALITIM ÖZELLİĞİ OLAN BU ÜRÜNLER, BİNA İNŞAATLARI İÇİN VAZGEÇİLMEZ ÜRÜNLER HALİNE GELİYOR.

92

Mayıs 2017, 36.Sayı


MODELPAN’ın kurum kültüründe sürdürülebilirliğin konumundan biraz bahseder misiniz? Bu konuda yapılan çalışmalar nelerdir? Modelpan Manyezit Yapı Levhası, Türkiye’nin uzun yıllar ithal ettiği ve panel sektöründe inovatif olarak nitelendirebileceğimiz yenilikçi bir yapı paneli. Modelpan olarak panellerimizi tamamen yerli sermaye ve hammadde kullanımı ile üretiyoruz. Türk ekonomisine ve pazarına değer kazandıran yatırımla, artık ülkemizden de manyezit panel ihracatı yapılıyor. Gelişen teknoloji, inşaat sektörünün değişmesi ve özellikle ticari yapıların hafif çelik sistemine yönelmesiyle birlikte panel kullanımı da daha fazla gündeme gelmeye başladı. Bu sistemler hepimizin bildiği gibi binaya yük getirmeyen hafif sistemler. Hem hafif ve uygulama kolaylığı hem de yalıtım özelliği olan bu ürünler, bina inşaatları için vazgeçilmez ürünler haline geliyor. Ayrıca karbon salınımını düşürüp hiçbir zehirli gaz salınımı olmadığı için gerek bina iç duvarlarında gerek cephe sisteminde kullanılırken ekolojik olması önemli bir kriter haline geliyor. Özellikle LEED Sertifikası almak isteyen binalara da önemli katkıları oluyor. Panellerde kullanılan malzeme içeriğinin sağlıklı olması ve daha bir çok özelliği barındırdığı için biz panellerimize akıllı panel diyoruz ve akıllı binalara da çok büyük katkısı olduğunu düşünüyoruz. Panellerimizin en önemli özelliklerinden bir tanesi A1 sınıfı yanmaz bir malzeme olması ve bu özellik yeni yönetmeliklerde çok önemli bir kriter. Bunun dışında yüksek ısı ve ses yalıtım özelliği var. Duvar sistemleri ile de desteklendiğinde ekstra bir dayanım ortaya çıkıyor. 50 desibele kadar ses yalıtım özelliğinin olması özelikle bina içinde bölücü duvarlarda önemli bir özellik haline geliyor. Ayrıca su geçirmediği ve su emme oranı düşük olduğu için dış cephede de çok rahatlıkla kullanılabiliyor. Esneklik özelliği de ön planda olan, kırılmaya ve basınca karşı dayanıklı, montajı çok kolay, pürüzsüz yüzeyi sayesinde sıva gerektirmeyen ve boyaya hazır bir bitiş sağlayan bir ürün

93

Sibel HIZLAN Modelpan Genel Müdürü

olduğu için işçilikten ve malzemeden tasarruf sağlıyor. Panelimizin ana hammaddesi magnezyum oksit ve tamamen doğal malzemelerin birleşiminden meydana geliyor. Ana hammaddenin kaynağı yine bizim grubumuza bağlı Kümaş Manyezit Sanayi’den geliyor. Böylece hem hammaddesini çıkartan hem üretimini yapan bir şirketler grubuyuz. Bu da bizim için çok önemli çünkü ham maddenin kalitesi ve verimliliği bu işin en önemli bir noktasıdır..

rinin bir standardı yoktu. TSE ile birlikte manyezit panel standartlarını oluşturduk. Yurtiçi ve yurtdışı talepleri oldukça arttı ve her geçen gün pazarda bilinirliğimiz artıyor. İhracat yaptığımız ülkeler yirmiye ulaştı, bu yıl daha uzak bölgeler olan Amerika’dan, Uzak Doğu’dan siparişler aldık. Bundan sonraki dönemde farklı ürünlerle ürünümüzün gamımızı genişletmeye başlıyoruz. Bu sene yeni yüzeyler ve panel sistemleri devreye aldık. Ayrıca ürünümüzle birlikte sunulan tamamlayıcı ürünleri devreye aldık.

Uzun süren ARGE çalışmalarının ardından pazara sunduğumuz inovatif yapı paneli Modelpan, ürünleri çok detaylı testlerden geçti. Ulusal ve uluslararası sertifikaları aldık. Türkiye’de magnezyum oksit panelle-

Tüm dünyada en çok tercih edilen yapı panelleri arasında yer alan magnezyum oksit esaslı yapı levhasını, yüzde yüz yerli hammadde ile ilk defa Türkiye’de üreten MODELPAN, yeni nesil yapılar E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN için yükleniciye ve kullanıcıya hangi özellikleriyle ne gibi katkılar sağlıyor?

94

Yüklenici bir firma bizim panellerimiz ile işini yaparken sistemi kurduktan sonra hızlı bir şekilde montajını gerçekleştirebilir. İç mekan bölücü duvarlar için, çift kat panel kullanmak yerine tek kat manyezit panel kullanmak yalıtım özelliklerini sağlaması için yeterli olabiliyor ve bu da işçilikten tasarrufu sağlıyor. Ürünümüz pazarda tercih edilen bir ürün haline geldi ve bundan sonra talebin daha da artacağını düşünüyoruz. Satış kanallarımızı iç Pazar için distribütörlerimiz ve uygulama bayilerimiz olarak belirledik. Bu kanallarımız sayesinde inşaat ve uygulama firmalarına, son kullanıcıya ulaşılabiliyor, ayrıca bilgilendirme amaçlı eğitimler veriliyor. Enerji kaynaklarının hızla tükendiği ve artan maliyetlerin tüketiciyi zor durumda bıraktığı günümüzde devletten ve kamu kuruluşlarından ne gibi beklentileriniz var? Belirli yönetmelikler var; yangın, ısı, enerji, deprem yönetmelikleri gibi, birbirinden bağımsız gibi görünen bu yönetmeliklerin ortak bir dille belli bir çerçeveye oturtulması için ilgili kuruluşlar tarafından çalışmalar sürdürülüyor. Oluşturulan komitelerle çalışmalar geliştiriliyor. Dolayısıyla bu yönetmeliklerin kendi içinde birbiriyle bağlantılı bütünler oluşturarak daha da etkili bir şekilde işlemesi sağlanacak. Bu iyileştirmeler içerisinde biz de kendimize düşen rolü en iyi şekilde icra etmeye çalışıyoruz. Modelpan’ın sosyal sorumluluk projeleri nelerdir? Mayıs 2017, 36.Sayı

Hedef kitlelerimiz vasıtasıyla kullanıcılara ulaşıp, ürünlerimizin içeriğini ve binalara sağladığı ekolojik katkıyı anlatarak, daha sağlıklı bir çevre vaad ettiğimizi her zaman vurguluyoruz. Ürün ve sistem çözümlerimiz haricinde ülkenin çeşitli noktalarında eğitimler düzenleyerek beklenti ve ihtiyaç analizleri yapıp çözümler sunuyoruz. 2017 Yapı Fuarında katılımcıydınız? Fuardan kısaca bahseder misiniz? Modelpan olarak, 23-27 Mayıs 2017 tarihleri arasında TÜYAP Beylikdüzü’nde düzenlenen İstanbul Yapı Fuarı’nda tüketici ve sektör profesyonelleri ile bir araya geldik.

MODELPAN OLARAK, 23-27 MAYIS 2017 TARİHLERİ ARASINDA TÜYAP BEYLİKDÜZÜ’NDE DÜZENLENEN İSTANBUL YAPI FUARI’NDA TÜKETİCİ VE SEKTÖR PROFESYONELLERİ İLE BİR ARAYA GELDİK. Türk yapı sektörünün buluşma noktası olan fuarda yer alarak, inşaat sektörü profesyonellerinin yapı panellerinde aradığı tüm inovatif özellikleri tek bir panelde bir araya getiren ürünlerimizi ziyaretçilerimize sunduk. Tüketicilerimizi ürünün esnekliğini, sudan etkilenmediğini ve tüm yalıtım özelliklerini deneyimsel olarak yaşatan bir konsept ile buluşturduk. Ürünün çeşitli boyut ve uygulamalarını, farklı renk ve desenlerini de ziyaretçilerimiz ile paylaştık.q

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K



SEKTÖR’ DEN

EKOBORD

ALİ İHSAN SAĞLAMKAYA

EKOBORD; İÇERIĞI ORGANIK VE NEFES ALAN BIR MALZEME... EKOBORD, SEKTÖRDE UYGULADIĞI PROSES FARKLARIYLA ÖNE ÇIKMAKTADIR. EKOBORD YENİ NESİL FİBERCEMENT LEVHALARI ORGANİK MALZEMELERDEN ÜRETİLEN VE A1 YANMAZLIK SINIFINDA OLAN YÜKSEK MUKAVEMETLİ VE İKLİM ŞARTLARINA DAYANIKLI BİR ÜRÜNDÜR.

96

Mayıs 2017, 36.Sayı


Ekobord’un faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz? Ekobord, Vefa güvencesi altında insan ve doğa dostu, montajı kolay, yüksek mukavemete sahip, estetik, farklı çeşitlerde fibercement yeni nesil levhalar üreten bir markadır. Dış cephelerden iç mekanlara kadar geniş bir kullanım alanına sahip olan yeni nesil levhalar her türlü iklim koşuluna uygun olarak Bilecik’teki tesislerimizde son teknoloji ile üretilmektedir. 12 bin metrekaresi kapalı, toplam 37 bin 800 metrekare alan üzerine kurulu tesisimizin aylık üretim kapasitesi de 2 bin m3 fibercement levhadır. Ekobord, yeni nesil yapılar için yükleniciye ve kullanıcıya hangi özellikleriyle ne gibi katkılar sağlıyor? 97

Ekobord, sektörde uyguladığı proses farklarıyla öne çıkmaktadır. Ekobord Yeni Nesil Fibercement Levhaları organik malzemelerden üretilen ve A1 yanmazlık sınıfında olan yüksek mukavemetli ve iklim şartlarına dayanıklı bir üründür. Dış cephelerdeki uygulaması mekanik montaj şeklinde, mekanik havalandırma detayı ile yapılmaktadır. Bölgeye göre uygun izolasyon kalınlığı ve malzemesi kullanıldığında sağlıklı bir izolasyon sağlamaktadır. Soğuk havalarda yüksek ısı izolasyonu sağlamakta ve sıcak havalarda ise cephede oluşan sıcaklığı havalandırma yöntemiyle uzaklaştırarak binanın içini serin tutmaktadır.

yeniden boyanmasıdır. Haşerelerden, nemden etkilenmez ve küf tutmaz. İçeriği de tamamen organik olduğu ve nefes alan bir malzeme olduğundan çok sağlıklıdır.

Ekobord nefes alan bir yapı malzemesi olduğundan binanın nefes almasına yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda yüksek mukavemeti sebebiyle darbelere ve rüzgar yüklerine karşı da dayanıklıdır. Standartlarda belirtilen testlerde şoklama metotlarıyla hızlandırılmış yaşlandırma testlerine tutulur. Bunun sonucunda yüksek dayanım gösteren Ekobord uzun yıllar donma ve ısıya, yüksek rutubete karşı dayanıklı olduğunu ispatlamıştır. Bu sebeple bir Ekobord kaplı cepheyi betonarme bir binanın ömrü kadar kullanabilirsiniz. Tek yapılması gereken onarım boyanın solduğunda cephenin

Mimaride ise çeşitli desenlerle farklı alternatifleri sunmaktadır. Ekobord olarak ahşap, taş, sıva, çizgili ve düz desenli yüzeylerle estetik bir görünüm sergilemektedir. Ayrıca kullandığımız teknoloji sayesinde doku belirginliklerimiz çok yüksektir. Dokuları üç boyutlu olarak verilebildiği için, uygun boyama teknikleri ile gerçek hissiyatını vermektedir. Dokuların doğal taş, ahşap gibi gerçekleri ile karşılaştırdığınızda çok daha ekonomiktir. Kesim ve işlemler uygulanarak cephelerdeki detaylar çözülebilmektedir. Düz desenlerle de özellikle sade ve modern mimarinin

Ali İhsan Sağlamkaya Ekobord Genel Müdürü

EKOBORD NEFES ALAN BİR YAPI MALZEMESİ OLDUĞUNDAN BİNANIN NEFES ALMASINA YARDIMCI OLMAKTADIR. AYNI ZAMANDA YÜKSEK MUKAVEMETİ SEBEBİYLE DARBELERE VE RÜZGAR YÜKLERİNE KARŞI DA DAYANIKLIDIR. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

En son pazara Ekobord Flat ürününü sunduğunuzu söylediniz. Ekobord Flat’in sektördeki diğer ürünlerden farkı nedir? Uzun yıllar süren bir AR-GE çalışması ile ortaya çıkan özel teknoloji ve sistemlerle geliştirilen Ekobord Flat, püskürtme boyama ile boyanarak renkli ya da desen baskılı üretilmektedir. Boyanmış şekilde üretilip şantiye sevke hazır hale getirilmektedir. Kaplama hissi veren ve daha teknolojik bu sistem, şantiyedeki astar boya ve son kat boyama işlemlerini ortadan kaldırır. Ekobord Flat desen baskılı ise herhangi bir fotoğrafı ya da deseni direkt Flat’in üzerine uygulayan çok özel bir Ekobord teknolojisidir.

98

Sektörünüz genel bir değerlendirmesini yapar mısınız? beklentilerini karşılamaktadır. Su jetleri ile değişik kesimler yapılarak motifler işlenebilir ve saçaklara, pencere kenarlarına veya cephenin muhtelif yerlerinde süsleme amaçlı kullanılabilmektedir. Türkiye’deki fibercement üreticileri arasında boya tesisine sahip tek firmayız. Ürünlerimizi fabrikada boyayıp şantiyeye hazır şekilde gönderebildiğimiz için boyada, kalite ve işçilikten tasarruf sağlıyoruz. Ekobord Yeni Nesil Levhalar daha çok hangi alanlarda tercih ediliyor? Ürünleriniz arasında daha çok hangi çeşit ürününüz öne çıkıyor? Üretimimizin yüzde 60’dan fazlası cephe sektörüne satılmaktadır. Özellikle geçtiğimiz yıl Ekobord Flat ürünümüz çok fazla talep görmüş, sade ve şıklığıyla göz doldurmuştur. Desenli ürünlerimiz de doku gerçeklilikleri nedeniyle tercih edilmektedir. Ekobord olarak, geçen yıl 2 adet büyük hastane projesinde yer aldık. Aynı zamanda TOKİ’nin birçok konut ve okul projelerinde bulunduk. Öte yandan ürünümüz farklı projelerde ve prestijli yapılarda da kullanıldı. Ayrıca ahşap ve taş dokulu ürünlerimiz Ekobord Wood ve Ekobord Stone villa tarzı Mayıs 2017, 36.Sayı

yapılarda tercih edilmekte, boyalı ürünlerimizin Avrupa’ya da ihracatı da sürmektedir. Ekobord olarak yer aldığınız pazarda inovasyon ve tasarım çok önemli, bu çalışmaları yaparken nereden feyz alıyorsunuz? Vefa’nın kurulduğu ilk günden bu yana inovasyon kurum kültürünün önemli bir parçası olmuştur. Ekobord olarak da sektöre katma değerli çözümler üretiyor üretmeye devam ediyoruz. Dünyada iletişim ve ulaşım yollarının gelişmesi ile artık bilgiye ulaşmak daha kolay hale geldi. Dünyadaki malzeme teknolojisi ve mimari akımların nereye doğru gittiğini artık rahatlıkla izleyebiliyoruz. Her bölgenin ve iklimin kendine göre ihtiyaçları ve çözümleri var. Onun için bu sebep ve sonuç ilişkisini anlayarak inceleme ve araştırmalar yapmak çok önemli. Bizlerde bunları gözeterek tüm dünyayı takip etmeye çalışıyoruz. Laboratuvarımızda yerli ham maddeler ile hangi teknikleri uygulayarak ürünümüzü geliştirebiliriz bunları planlıyoruz. Yaptığımız inovatif ürünlerin de hangi pazarda nasıl talep göreceğini ve stratejisini de göz önünde bulunduruyor, çalışmalarımızı bu doğrultuda planlıyoruz.

Türkiye’de ilk uygulama alanı oluklu çatı kaplamaları olan fibercement, prefabrike sektörünün gelişmesi ile birlikte prefabrik binaların cephe ve taban sistemlerinde de kullanılmaya başlandı. Gelişen prefabrike yapı sektörü, beraberinde fibercement sektörünün de şekillenmesini sağladı. Bunun yanı sıra, ülkemizde ısı izolasyonu ve giydirme cephe sistemlerinin büyümesiyle, fibercement dünyada olduğu gibi Türkiye’de de cephe sektöründe uygulanır hale geldi. Fibercement, binalardaki görselliğin önem kazanmaya başladığı günümüzde tekil inşa edilen yapılardan, kamu binalarına, ofislerden plazalara kadar birçok yerde cephe malzemesi olarak kullanılmaktadır. Ancak henüz Avrupa, Amerika ya da Uzakdoğu ülkelerinde olduğu gibi yoğun bir kullanıma ulaşmamıştır. Sektörde yaşadığınız en büyük sorun nedir? Kalifiye eleman konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Biz bu sorunu da kendi elemanımızı kendimiz yetiştirerek çözmeye çalışıyoruz. Gelen bir teknik çalışanı önce eğitiyoruz ve tecrübe kazandırıyoruz sonrasında verim almaya başlıyoruz. Burada geçen zamanın azalması her işletme için kazançtır.q


YEŞİL BİNALAR & ÖTESİ Eğitim + Konferans

Ekim 2017’de

Eğitim + Konferans



İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.


EMİN BALKIŞ

102

Mayıs 2017, 36.Sayı


ARKİZON MİMARLIK

Sertifikalar ekolojik yapı fikrinin özüne inemiyor. TÜRKIYE’ DE “SÜRDÜRÜLEBILIR MIMARLIK” BAŞLIĞI ALTINDA, GÖZLEMLEDIĞIMIZ KADARI ILE SINIRLI KAPSAM VE SAYIDA YAPI BULUNMAKTA. SON ZAMANLARDA ÜLKEMIZDE POPÜLER OLAN LEED VE BREEAM SERTIFIKALARI SÜRDÜRÜLEBILIR MIMARININ GELIŞMESINI DESTEKLEMEKLE BIRLIKTE, EKOLOJIK YAPI FIKRININ ÖZÜNE YETERLI MIKTARDA INEMEMEKTE.

103

Öncelikle sizi ve arkiZON Mimarlığı biraz tanıyabilir miyiz? Projelerinizden, tasarım süreçlerinizden bahsedebilir misiniz?

nun showroom ve servis binası 50.000 m2 inşaat alanına sahip. Gayrettepe’ de inşaatına yeni başlanılan ofis binası ise toplam 2.500 m2 büyüklüğünde.

Elvan ile İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ nden sınıf arkadaşıyız. Mezun olduktan kısa bir süre sonra Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık’ ta birlikte çalışmaya başladık. Farklı zaman aralıklarında orada çalıştıktan sonra artık kendi işimizi yapalım dedik ve 2003 senesinde arkiZON Mimarlık olarak ofisimizi açmış olduk.

Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi almak isteriz. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz?

Ofisimizin ilk yıllarında daha çok iç mekan ağırlıklı işler alıyor ve bu projelerin aynı zamanda uygulamalarını da yapıyorduk. Fakat daha sonraki yıllarda farklı ölçeklerde mimari proje işleri almaya başladık. Son zamanlarda ise ofisimizin bulunduğu Kadıköy ilçesindeki kentsel dönüşüm nedeniyle ağırlıklı olarak konut projeleri yapmaktayız. Bunun yanında çeşitli fonksiyonlara ve büyüklüklere sahip projelerimiz devam etmekte. Örnek verecek olursak Samandıra’ da yapılmakta olan Borusan Oto’

‘’Sürdürülebilirlik’’ tek başına düşünüldüğünde dahi, gerçekte içerisinde pek çok şeyi barındıran bir kavram. Biliyoruz ki dünyada üretilen enerjinin %50’ si binalarda kullanılmaktadır. Ayrıca dünyada üretilen malzemenin de % 50’ si bina üretiminde kullanılmaktadır. Dolayısıyla enerjinin verimliliğini artırmak yapılaşmanın ve şehir planlamasının da doğru yapılmasına bağlıdır. Bu nedenle son yıllarda “yeşil mimari”“sürdürülebilir enerji”-“ekolojik tasarım” gibi kavramlar, mimarlık gündeminde hayli geniş bir yer tutmaya başladı. Sürdürülebilir ve ekolojik yapı kavramını bizler de arkiZON’ E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


104 104

BIZIM IÇIN MIMARLIKTA SÜRDÜRÜLEBILIRLIK GENEL OLARAK; TOPRAK KORUNUMU, ENERJI KORUNUMU, MALZEME KORUNUMU, SU KORUNUMU, ATIK MIKTARININ AZALTILMASI VE INSAN SAĞLIĞI VE KONFORU GIBI ANLAMLARI IÇINDE BARINDIRMAKTA. da yaptığımız projelerin çoğunda hesaba katmaya çalışıyoruz. Bizim için mimarlıkta sürdürülebilirlik genel olarak; toprak korunumu, enerji korunumu, malzeme korunumu, su korunumu, atık miktarının azaltılması ve insan sağlığı ve konforu gibi anlamları içinde barındırmakta. Şu sıralar İzmir Urla’ da tasarlamakta olduğumuz bir çoklu konut yerleşiminde bu kavramlar ile bolca haşır neşir olmaktayız. Türkiye’ de ise “sürdürülebilir mimarlık” başlığı altında, gözlemlediğimiz kadarı ile sınırlı kapsam ve sayıda yapı bulunmakta. Son zamanlarda ülkemizde popüler olan LEED ve BREEAM sertifikaları sürdürülebilir mimarinin gelişmesini desteklemekle birlikte, Mayıs 2017, 36.Sayı

ekolojik yapı fikrinin özüne yeterli miktarda inememekte. Bu sayımızın dosya konusu sürdürülebilir cephe ve çatı sistemleri. Yapının kimliği olan cephe ve çatılar kent mimarisi, dokusu ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımakta. Bu bağlamda cephe ve çatı mimarisinin biçim, işlev, yapı ve anlam açısından önemi nedir? Açıkçası yeni sayınızın dosya konusu sürdürülebilir cephe ve çatı sistemleri olduğu için mutluluk duydum. Çünkü son zamanlarda arkiZON olarak bizim de yoğunlukla ilgilendiğimiz ve araştırdığımız bir konu. Bina cepheleri, aynı zamanda tasarım

amacına göre çatıları da, yapıların hem dışarıdan algılanmasını sağlayan, hem dışarıyla içerisi arasında ilişkiyi kuran, hem de aynı zamanda içeri ve dışarı arasındaki iklimsel dengeyi sağlayan bir özellik taşıyor. Tabii mimaride ve inşaat sektöründe gelişmeler yaşandıkça, bu dış çeper ile ilgili veya bunun olanakları üzerinden mimariyi kurma fikri de giderek gelişiyor. Örnek verecek olursak; ekolojik cephelerin tasarımında mimarın kontrolündeki tasarım parametreleri, cephenin bulunduğu yer, cephenin konumu, cephe formu, yönü, cephe kabuğuna ilişkin özellikler olarak ele alınabilir. Bu parametreler için tasarım aşamasında uygun değerlerin belirlenmesi gerekli oluyor. Sözü edilen tasarım parametrelerine ilişkin uygun değerlerin oluşturacağı kombinasyonlar, yapının kendine özgü bir mimari kimliğinin oluşmasına yardımcı oluyor. Son dönemlerde hükümet sözcülerinden sıkça duyduğumuz “Yüksek binalara son. Mekan politikamız, dikey değil yatay bir yapılaşma olacak” sözlerinin hemen ardından konuyla ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırladığı imar yönetmeliğini nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce bu anlayış değişikliğinin sebebi nedir? olumlu ve olumsuz sonuçları neler olacak?


105

Açıkçası bu söylemin özellikle İstanbul’ da kentsel dönüşüm bölgelerinde uygulanabilir yönünün pek olmadığını düşünüyorum. Çünkü mevcut yapı adalarındaki parselizasyon düzeni bu yatay yapılaşmaya izin vermiyor. İmar yönetmeliğinde kanun değişikliğine gidilse bile bu sefer kat mülkiyeti kanunu devreye giriyor. Bu duruma çözüm getirmeyi de açıkçası çok zor görüyorum. Fakat yapılaşmanın olmadığı yeni yerleşim alanlarda uygulanırsa alternatif tipoloji yaratmak adına gayet olumlu buluyorum. Her yönüyle kendi tasarımınız bir proje hayata geçirecek olsanız lokasyon, fonksiyon malzeme seçiminiz ne olurdu? Aslında iyi bir tasarım yapmak için sınırsız bir bütçeye sahip olmak gerektiğine inanan mimarlardan biri değilim. Bunun yanında tarih ve arkeoloji merakımdan dolayı Urfa’ da Göbekli tepe ile ilgili müze binası tasarlamak isterdim. Yerel, cam ve çelik gibi çağdaş yapı malzemelerin kombinasyonunu tasarlayacağım bir bina tercih ederdim.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ENİS ÖNCÜOĞLU 106

Mayıs 2017, 36.Sayı


ÖNCÜOĞLU MİMARLIK

Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

Kentsel adalet duygusunu güçlendirmeye odaklanmalıyız. NE YAZIK KI YOĞUNLUKLAR ANLAŞILMAZ ŞEKILDE MÜNFERIT IMAR PLANI DEĞIŞIKLIKLERIYLE HAKSIZ REKABET EDECEK VE ADALET DUYGUSUNU TÖRPÜLEYECEK ŞEKILDE GELIŞTI. BUNDA KAMUNUN DA ÖZEL SEKTÖRÜN DE BIZIM DE PAYIMIZ VAR. BEN ISTERDIM KI YATAY VE DIKEYDEN ÖNCE KENTSEL ADALET DUYGUSUNU GÜÇLENDIREBILECEK EMSAL TANIMLARI ÜZERINE ODAKLANABILSEYDIK.

Öncelikle sizi ve ekibinizi biraz tanıyabilir miyiz? Projelerinizden, tasarım süreçlerinizden bahsedebilir misiniz? Öncüoğlu Mimarlık, 1963 yılında rahmetli babam Hasan Öncüoğlu tarafından kurulmuş, Türkiye’nin köklü mimarlık ofislerinden bir tanesidir. 1996 yılında babamın vefatından sonra kardeşim Engin Öncüoğlu, Cem Altınöz ve Önder Kaya ile birlikte faaliyetlerimizi yürütmeye devam ettik. Mimar olan eşim Çağla Öncüoğlu’nun da desteğini alarak bu günlere geldik diyebilirim. 1992’den bu yana yurtdışına proje hizmeti vermekteyiz, 2003 yılından itibaren ise yurtdışında lisanslı proje ofislerimiz bulunmakta. Türkiye’de bizi birçok mimari firmadan ayıran özelliğimiz yurtdışı yapılanmamız. İlk ofisimizi Moskova’da açtık, daha sonra Kazakistan ve Almanya ofislerimiz açıldı. Almanya ofisi kapandıktan sonra da New York ve Dubai ofislerimiz açıldı. TürkiyeRusya krizinden sonra ana pazarı Rusya ve Türki Cumhuriyetler olan ofisler iş ortamının daralmasından dolayı tasfiye oldular. Şu an aktif olarak sadece Moskova, Dubai ve Türkiye ofislerimiz bulunmakta. Türkiye’de merkezimiz ve en büyük ofisimiz kuruluşundan bu yana Ankara’da. İstanbul’da ise İstanbul projeleri ve yatırımcılarına yönelik bir ofisimiz bulunmakta.

107

Kalabalık bir kadroyuz ve bu kalabalık kadronun başka coğrafyalarda da hizmet verdiğini düşünürsek, buradaki en kritik noktanın iletişim ve organizasyon olduğunu söyleyebilirim. Diğer mimarlık ofislerinin aksine biz, proje yaptığımız noktalardaki yerel mimarları da yetiştirerek bir nevi lokalleştik diyebilirim. Bilgisayar ve iletişim de yaşanan teknolojik gelişmelerle bu iş çok daha hızlandı, artık birçok projeyi akıllı telefonlarınızdan ve tabletlerinizden yönetebiliyor ve tasarım yapabilir hale gelmeniz işinizi kolaylaştırıyor. Ağırlıklı özel sektöre hizmet vermekteyiz, yerli ve yabancı büyük kurumsal yatırımcılarla çalışmaktayız. Büyük bütçeli yatırımların önemli özelliklerinden biri de uluslararası düzeyde proje hizmetine ihtiyaç duymaları olmuştur. Böyle olduğunda o yapılar belli kriterleri geçerek el değiştirebiliyor. Türkiye’de karşılaştığımız problemlerin en başında sadece Türkiye kriterlerine göre proje yapılması geliyor. Biz Rusya’da, hem Avrupa hem Amerika hem de Rus normuna uyacak, aralarında en güvenli kriter ne ise onun üzerinden hizmet vermekteyiz. Son dönemde ise Türkiye’de konut projeleri ve karma kullanımlı projelere yoğunlaştığımız gibi kamuda da özellikli yapılar E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


NUROL PARK PROJESİ

108

SÜRDÜRÜLEBILIRLIKTEN BAHSEDILIYOR; AMA SÜRDÜRÜLEBILIRLIK KRITERLERINE GÖRE PROJE YAPIYORUM DIYEN MIMARLARIN BILE SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞIN ÖZÜNDEKI FELSEFEDEN NE KADAR UZAK OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. BUNUN SEBEBI DE YOĞUN YAPILAŞMA VE KENTLEŞME... üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. İller Bankası İstanbul Bölge Müdürlüğü’nden sonra şimdi İzmir ve Antalya Bölge Müdürlüklerini de çalışmaktayız. Yurt dışında ağırlıklı olarak yoğunlaştığınız bir yapı fonksiyonu var mı? Biz son on beş senemizi alışveriş merkezleri ile geçirdik. Bu yüzden AVM’lerde uzmanlığın da ötesinde ciddi bir birikimimiz var. Örneğin şu anda Rusya Alışveriş Merkezleri Birliği’nin ve MAPIC ödülleri uluslararası jüri üyesiyim. Bu durum bizim hem vermiş olduğumuz hizmet hem de bilinirliğimizle alakalı. İlk AVM projemize 1997 yılında Migros’un Kazakistan’daki bir projesiyle başladık. Orada iyi bir sinerji geliştirdikten sonra Migros’un Rusya, Makedonya, Bulgaristan, Romanya gibi birçok projelerinde hizmet verdik. Orada oluşturduğumuz yaratıcı projeler sayesinde o bölgelerdeki yerel yabancı yatırımcıların da dikkatini çekmeyi başardık. Daha sonra da hep yerel ve yabancı yatırımcılarla çalışmaya devam ettik. Mayıs 2017, 36.Sayı

Hem Türk hem yabancı mimarlarla çalışıyorsunuz mimarlık eğitimi açısından gözlemleriniz nelerdir? Bizdeki teknik eğitimden daha detaylı ve doğru bir teknik eğitim aldıklarını söyleyebilirim. Ama malzeme bilgileri ve iletişim yetenekleri bizim mimarlarımız kadar gelişmiş değil. Bu nedenle belli noktalarda onların katı ve güncel olmayan normlarından dolayı çok zorlandığımız durumlar oldu. Normun tarif ettiğine ek tedbirler alınarak iyileştirmek ve güncellemek mümkün ama bunun öğrenmek ve uygulayabilmek için deneyimlemek gerekiyor. Biz bu yüzden yurtdışı ofislerimizi açtık yoksa daha önce lokal ofislerle ortaklıklar yapıyorduk. Lokal ofislerde planladığımız proje ile ortaya çıkan proje arasında ciddi farklılıklar oluşuyordu, bunun hem bize hem projeye zarar verdiğini düşündük, daha hızlı ve verimli hizmet vermeyi amaçlayarak kendi ofisimizi o bölgeye hizmet verecek şekilde yolumuza devam ettik.

Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi almak isteriz. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz? Malzeme seçimlerinizde öne çıkan kriterler neler? Sürdürülebilirlikten bahsediliyor; ama sürdürülebilirlik kriterlerine göre proje yapıyorum diyen mimarların bile sürdürülebilirliğin özündeki felsefeden ne kadar uzak olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi de yoğun yapılaşma ve kentleşme. Siz üç ya da beş emsalli yapılar tasarlayan mimarlarsanız buradaki enerji verimliliğini, farklı sistemlerin bina işletme maliyetlerine olan yansımalarını tartışabiliriz; ama sürdürülebilirliğin özünde olan insanın doğayla bütünleşik hayat sürme gerekliliğindeki asgari müştereği sağlamak adına çok da bir şey verebildiğimizi söylemek mümkün değil. Bodrum’da yirmi beş villalık, iki dönüme bir villanın düştüğü bir projeden bahsediyorsak sürdürülebilirliği konuşmak mümkün. Ama İstanbul’da, Maslak’da, Levent’de, Ataşehir’de yaptığınız bir projede yaptığınız şeyin adı sürdürülebilirlik olmuyor. Buradaki işletme maliyetlerini minimize etmek, daha verimli yaşam koşulları oluşturmak oluyor. Aslında tasarımlarımızı yaparken düşündüğümüz şeylerin en başında aramamız gereken şey kentle, bulunduğunuz bölgeyle kurduğunuz diyalog. Hacimleri tasarlamanın ötesinde hacimlerin arasında kalan boşlukların ilişkile-


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

rini doğru yönde tasarlamadığımız sürece ne kent ne doğa ne de yaşam oluyor. Özellikle İstanbul’da gördüğümüz birçok prestijli projede çok içe dönük bir yaşam var. Sadece araçla giriş çıkış yapabiliyorsunuz, bir kompleksten diğer komplekse yaya ulaşımı neredeyse yok. Biz bu durumu İkitelli’de Nurol Park projemizde kırmaya çalıştık. Mahalle ile Basın ekspres yolunu bağlayan bir vadi oluşturduk. Bu yeşil vadi bizim kentsel simgemiz ve ana omurgamızı oluşturdu, onun üzerine binaları şekillendirdik. Projenin ana bağlayıcı unsuru açık alan tasarımı olduğu için de diğer projelerin arasında farklılaştığını düşünüyorum. Etrafımızdaki bir çok proje ciddi anlamda şekilsel kaygılar içeren projeler. Biz projeyi farklılaşmayı cephe, malzemeden öte insanın birebir ihtiyacını duyduğu kitleler arası ilişkiler, ışık, manzara, rüzgâr, hava ilişkisi üzerinden kurguladık. Bunu da birçok projemizde model olarak kullanmaktayız, aksi takdirde güzel bir bina yapabilirsiniz ama çok güzel bir kentsel çevre olmadan yalnız bir bina olarak kalır. Bu sayımızın dosya konusu sürdürülebilir cephe ve çatı sistemleri. Yapının kimliği olan cephe ve çatılar kent mimarisi, dokusu ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımakta. Bu bağlamda cephe ve çatı mimarisinin biçim, işlev, yapı ve anlam açısından önemi nedir? Özellikle cephe malzemesi iç mekan ile dış mekanı bağlayan bir cidar oluyor yani hem ayıraç hem bağlaç, bu nedenle çok önemli. Bulunduğu yöreye ait binalar yapmak bizim için çok mühim. Yaptığımız projelerde geçirgenliği optimum ölçülerde tutmaya çalıştık sebebi de ısı kayıp kazancı, işletme maliyeti, kendi kendine temizleyebilen malzemelerle binayı daha sağlıklı kullanabilmek. Bu nedenle doğal malzemeleri; kili, tuğlayı, terracotayı çok seviyoruz. Ankara’da Arcadium projemizin cepheleri Türkiye’de ilk kez terracota ile kaplanan bina özelliğini taşımaktadır. Bugün binanın cephesine baksanız yine tertemiz çünkü terracota kendi kendini temizleyen pırıl pırıl bir malzeme. Çok iddialı olmak için yola çıkmış projelerin cephelerinde kullanılan malzemeler, detaylar, formlar o kadar zorlayıcı ki ilk yapıldığında çok harika olan şeyler bir süre sonra zamanından çok daha eski gözükebiliyor. Doğal malzeme kadar, doğal havalandırmayı da çok seviyoruz. Tasarladığımız çoğu projede teraslar,

ARCADIUM AVM

ÖZELLIKLE CEPHE MALZEMESI IÇ MEKAN ILE DIŞ MEKANI BAĞLAYAN BIR CIDAR OLUYOR YANI HEM AYIRAÇ HEM BAĞLAÇ, BU NEDENLE ÇOK ÖNEMLI. BULUNDUĞU YÖREYE AIT BINALAR YAPMAK BIZIM IÇIN ÇOK MÜHIM

NUROL PARK PROJESİ

109

Esenboğa Hangar, ANKARA

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


yapılmasının sebebi de budur, toplam inşaat alanı üzerinden emsal verildiğinde kullanacağınız alan toplam alan olduğu için ve AVM’lerin daha çok otopark ihtiyacı bulunduğundan, kiralanabilir, satılabilir alanı azalıyor ve yatırımcının elinde daha realist hesaplarla karar vereceği dökümanlar oluşuyor.

Medine Prens Muhammed Bin Abdülaziz Havalimanı, SUUDİ ARABİSTAN

Şu anda hala AVM’ler kâğıt üzerinde en karlı yatırım olarak görünüyor. Emsal konusunda Rusya’nın bir ileri örneği de İsviçre’de var, orada emsal metreküp üzerinden veriliyor. İşte o zaman sizin oraya koyacağınız kitlenin tarifi yapılmış oluyor. NUROL PARK PROJESİ

balkonlar var. İnsanların bina içerisinde de bir araya gelebilecekleri sosyal alanlar yaratmaya çalışıyoruz. 110

AYNI YOĞUNLUĞUN YATAYDA DAĞITILMASININ KENTE BIR FAYDASI OLMADIĞI GIBI BIR DE KENTSEL BOŞLUKLARI DARALTTIĞI IÇIN ORADA DOĞA ILE OLAN BÜTÜNLEŞIK HAYATI YA DA BOŞLUKTA YAŞANAN ILIŞKILERI DAHA DA DERİNLEŞTİRECEK.

Mayıs 2017, 36.Sayı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve “İnşaat Sektörünün Anayasası” olarak tanımlanan ‘Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği Taslağı’na göre yapılacak değişiklikleri nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce bu anlayış değişikliğinin sebebi nedir? Olumlu ve olumsuz sonuçları neler olacak? Ben bu yönetmelik taslağını kısaca inceleme fırsatı buldum. Bildiğim kadarıyla taban alanı kat sayısı büyüyor; ama yoğunluklar aynı kalıyor. Yüksekliğin azaltılması fikrine ben de tamamen katılıyorum. Roma’da şehre baktığınız zaman birkaç klişe dışında düzeni bozan bir tane bina görmezsiniz. İstanbul’da bu coğrafyanın Roması, müthiş hazinelerimiz, kültürümüz var; ama yoğunlukların yol açtığı hasarı hepimiz ödüyoruz. Ne yazık ki yoğunluklar anlaşılmaz şekilde münferit imar planı değişiklikleriyle haksız rekabet edecek ve adalet duygusunu törpüleyecek şekilde gelişti. Bunda kamunun da özel sektörün de bizim de payımız var. Ben isterdim ki yatay ve dikeyden önce kentsel adalet duygusunu güçlendirebilecek emsal tanımları üzerine odaklanabilseydik. Zemin altı, kat bahçeleri emsal dışıdır demek yerine örneğin Rusya’daki gibi toplam inşaat alanı üzerinden emsal verilebilseydi. Bizim ülkemizde bu kadar çok alışveriş merkezi

Almanya’nın uyguladığı alt yapı katılım paylarında kullanıcı sayısı önemli, biz de ise metrekare üzerinden altyapı katılım payı alınıyor. AVM’ler birçok insanın ziyaret ettiği merkezler olduğu için katılım payı bir konut bloğuna göre çok daha fazla oluyor, dolayısıyla maliyet artıyor kârlılık azalıyor. Bu nedenle Almanya’nın şehir merkezlerinde çok büyük AVM’ler göremeyiz. Sonuç olarak aynı yoğunluğun yatayda dağıtılmasının kente bir faydası olmadığı gibi bir de kentsel boşlukları daralttığı için orada doğa ile olan bütünleşik hayatı ya da boşlukta yaşanan ilişkileri daha da derinleştirecek. Bir proje hayata geçireceksiniz, bütçeniz sınırsız, tasarımınıza hiç kimse müdahale etmeyecek...Bu proje nerede olurdu? Fonksiyonu ne olurdu ve ağırlıklı olarak hangi malzemeyi kullanmayı tercih ederdiniz? Ben yirmi senedir piyasa şartları içinde hizmet veriyorum bu nedenle bütçesi sınırsız bir projeyi hayal etmekte bile zorlanıyorum. Ama sanırım benim hayalim; doğa ile kent yaşamının diyaloğunu maksimumda kurabileceğim bir yapı arayışı olurdu. Buradaki bütçeyi pahalı malzemeler ile tüketmek yerine büyük ölçekli bir alan için değerlendirip, bölgenin gerçek ihtiyacı olan, yeşille en üst seviyede bütünleşik ve çevresine de hizmet eden heykelsi bir mimari için kendimi sınamak istedim. Fonksiyonu ise çok önemli değil. Eğitim, kültür sanat, ticaret bile olabilir.q



AYRIM YASER TALU 112

Mayıs 2017 , 36. Sayı


ZEVE AYDINLATMA

Estetik ve verimlilik bir aradaysa anlamlı...

İŞIN ESTETIK KISMI HOŞLUK HISSI UYANDIRAN, ŞEHRE GÜZELLIK VE ÖZGÜNLÜK KATACAK UNSURLAR OLDUĞU IÇIN BEĞENIYLE ILGILI. ENERJI TASARRUFU ISE RAKAMLARLA IFADE EDILDIĞI IÇIN ONU BEĞENMIYORUZ VE ALGILAYAMIYORUZ. PROJEDE BEĞENIYI DE SAĞLAYABILIRSENIZ PROJE ANLAMLI OLUYOR. İNSANLARIN BEĞENMEDIĞI BIR ŞEY ORTAYA ÇIKMADIĞI SÜRECE SIZ ISTEDIĞINIZ KADAR ENERJI TASARRUFU SAĞLAYIN, PROJENIZ ISTEDIĞINIZ KADAR SÜRDÜRÜLEBILIR OLSUN, TOPLUM GÖZÜNDE PEK BIR ANLAMI OLMUYOR. 113

Öncelikle sizi ve Zeve Aydınlatma Tasarım Stüdyosunu biraz tanıyabilir miyiz? Projelerinizden, tasarım süreçlerinizden bahsedebilir misiniz?

Bu düşünce üzerinden hareket ederek o mimari çerçevesinde neler yapabiliriz diye planlıyoruz. Bunu yaparken de uluslararası standartlara uygun şekilde projelendiriyoruz.

1994 ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği mezunuyum. Boğaziçi Üniversitesi’nde İşletme dalında master yaptım. Aydınlatma tasarımcısı olarak 1994 yılında başladığım çalışma hayatıma, 2008 yılında kurucu ortağı olduğum Zeve Aydınlatma Tasarım Stüdyosu ile devam etmekteyim. Ulusal ve uluslararası bir çok projemiz bulunuyor. Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin aydınlatma tasarımı üç yıldır sürüyor. Halihazırda projenin kütüphane binası ve sergi binası kısımlarında çalışıyoruz.

Sizce iyi bir aydınlatma tasarımı sürecinin olmazsa olmazları neler ve mimaride aydınlatma tasarımının sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

2010 yılında Çankaya Köşkü’nün karşısında Hasan Tanık Cami’nin aydınlatma tasarımı projesiyle ile dünya ikincisi olduk. 2016 yılında da Kırıkkale Nur Cami ile dünyada üç büyük ödüle layık görüldük. Proje ABD merkezli IALD International Lighting Design Awards’ta “Liyakat Ödülü” ve AL Light & Architecture Design Awards’ta “Övgüye Değer Başarı Ödülü”nü aldıktan sonra, İngiltere merkezli Darc Awards’ta da dış aydınlatma kategorisinde “Dünyanın En İyi İkinci Aydınlatma Tasarımı” seçildi.

Uzay ve ışık kirliliğine yol açmayacak bir aydınlatma tasarımı yapabilmeyi önemsiyoruz. Bu konuyla ilgili metropollerde büyük sıkıntılar var. İstanbul ise sıkıntının en çok yaşandığı metropollerden biri, burada yaşadığımız mekanları ışık kirliliğinden dolayı deneyimlemekte zorluk çekiyoruz. Şöyle ki, yanlış yapılan dış aydınlatmalar havanın içerisindeki toz ve nem partiküllerine çarparak ışıldıyor ve bir ışık saçılması oluyor. Bu durumda bizim evreni gözlemlememizi engelliyor ve biz şehirde yaşayanlar için kötü bir durum ortaya çıkıyor. Konuyla ilgili hep şu örnek aklıma geliyor: Amerika’da yaşanan bir elektrik kesintisi sonrası halk gökyüzünde değişik ve garip şeyler gördüğünü yetkililere ihbar eder, ama yetkililer oraya gittiklerinde aslında ışık kirliliği mevcut olmadığı için insanların samanyolu galaksisini gördüklerini fark eder. Durum öyle gösteriyor ki bu yaşanan ışık kirliliği aynı zamanda gökbilimcilerin de işini zorlaştırıyor.

Peki aldığınız bu ödüller ekibinizi nasıl etkiliyor? Aldığımız ödüller ekibi pozitif yönde etkileyerek motive ediyor; fakat bir sonraki projede firma olarak kendimizi sürekli geliştirmek zorunluluğunda hissediyoruz. Her proje bizim için kendi içinde bir bütündür ve kendine özgü bir mimarisi vardır.

Aydınlatmada, işin mimari ve estetik kısmının yanısıra, bir de teknik elektrik kısmı var. Teknik elektrik kısmında yer alan enerji sarfiyatını minimumda tutmak, çevreci ve sürdürülebilir bir aydınlatma tasarımı yapmak gibi önemli kıstasları projelerimizde mutlaka uyguluyoruz; bunlar işin olmazsa olmazları.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TC CUMHURBAŞKANLIĞI KÜLLIYESI

114 114

İşin estetik kısmı ise hoşluk hissi uyandıran, şehre güzellik ve özgünlük katacak unsurlar olduğu için beğeniyle ilgili. Enerji tasarrufu ise rakamlarla ifade edildiği için onu beğenmiyoruz ve algılayamıyoruz. Projede beğeniyi de sağlayabilirseniz proje anlamlı oluyor. İnsanların beğenmediği bir şey ortaya çıkmadığı sürece siz istediğiniz kadar enerji tasarrufu sağlayın, projeniz istediğiniz kadar sürdürülebilir olsun, toplum gözünde pek bir anlamı olmuyor. Dolayısıyla ikisi de çok önemli ve ayrı ayrı planlanması gerekiyor. Biz, işimiz iç veya dış aydınlatma olsa da öncelikle projeye bir konseptle başlıyoruz. Eğer bina tarihi bir bina ise onu ayrı bir katagoride, kendine has normlarıyla değerlendiriyoruz. Tarihi binanın ruhunu canlandırmaya çalışan bir tasarım konsepti ortaya koymaya, binanın dokusuna zarar vermeyecek şekilde projelendirmeye çalışıyoruz. Zeve’nin 9 yıllık serüveni boyunca yapmaya çalıştığımız en önemli şey insanların beğeneceği, şehre ve o mekana değer katacak projeler oluşturmak oldu. Hem şehir planlamada hem de iç mekanlarda kullanılan akıllı teknolojiler gelişiyor ve artık yaşadığımız iç mekanlarda bir cep telefonu aracılığı ile bütün ürünlerle haberleşmemiz ve onları kontrol edebilmemiz mümkün olacak. Bu yüzden kendimizi tekrar etmeden, teknolojik gelişmelerle projelere yeni bir boyut kazandıracak şekilde hareket etmeye çalışıyoruz. Aydınlatma tasarımının insan sağlığına ve iç ortam kalitesine katkıları konusundaki düşünceleriniz nelerdir? Buna göre doğru aydınlatması sizce nasıl olmalıdır?

Mayıs 2017, 36.Sayı

Aydınlatma artık farklı noktalara gidiyor, özelikle iç mekan projelerinde aydınlatma unsuruna çok dikkat edilmesi gerekiyor. Şöyle ki gözümüz sadece görme işlevini yerine getirmiyor; reseptörler görme işlevi dışında hormonal dengemizi ve bütün biyoritmimizi düzenleyen melatonin salgısı, uyku düzeni, yorgunluk hissi, diyabet gibi bir çok konu ile birebir ilgili. Hal böyle olunca işin boyutu değişmeye başlıyor ve ışığın sadece görmemizi sağlayan bir enstrüman olmadığı, aynı zamanda vücut sağlımızla ilgili de önemli unsurları barındırdığı gerçeği ortaya çıkıyor. Bu yüzden aydınlatma tasarımcılarının sadece estetik üzerine tasarımlarını kurgulaması doğru değil. Bütün bu faktörleri de düşünerek ve sağlıkla ilgili noktaları gözardı etmeden çalışmalarımızı yürütmemiz gerekiyor. Bizim hormonal dengemiz hala dış mekanda yaşayan ilksel insanın hormonal dengeleriyle çalışıyor. O mutasyonu henüz göstermedik ve hala gün ışığı ile devinimimizi sağlıyoruz. Sağlıklı bir insan uykusunu almış bir şekilde enerjik olarak işe gelir, dolayısıyla sabah işe geldiğiniz anda ışığın rengi gün ışığının rengi gibi olması gerekir. Yani ışık renginin biraz daha sıcak tonlarda olmasını bekleriz. Akşam enerji düşmeye başladıkça da iç mekandaki renklerin daha soğuk olması gerekir. Dolayısıyla aydınlatma çalışmalarını yaparken insan sağlığını koruyabilmek için projelendirmelerimizde bunları da planlamamız gerekiyor. Peki işveren bu duruma nasıl yaklaşıyor? İşveren kısmında ise her yeni teknoloji ilk çıktığında beraberinde maliyetiyle birlikte geliyor. Burada işverene daha açıklayıcı olabilmek için

bir ekonomik analiz yapmak ve geri dönüşüm maliyetlerini hesaplamak gerekiyor. Durum mantıklı seviyelerde ise işveren kendisi verim aldığı bir değeri neden kabul etmesin? Aydınlatmada enerji verimliliğinin sağlanmasında sadece enerji verimli ürünlerin kullanılması yeterli midir? Öncelikle konuya ışık kaynağı daha sonra bir de o ışık kaynağının kullanılacağı armatürler olarak bakmak gerekiyor. Yani birinci olarak ışık kaynağının doğru seçilmesi, ikinci olarak renk sıcaklığına, renksel geri verime dikkat etmek gerekiyor. Aynı zamanda insan sağlığı, ortam kalitesi, bunların insanlara yansımaları ve ömür de önemli bir parametre. Bir de ışık kaynağının içine koyacağınız ürün ile ilgili kısım var, verimli bir ışık kaynağını verimsiz bir ürünün içine koyduğunuzda toplamda verimsiz bir sistem elde etmiş olursunuz. Verimli ürünler sayesinde daha az ürünle daha fazla çözüme ulaşabiliyor, böylece ilk yatırım maliyetinin dışında, elektriğe vermiş olduğunuz bedeli de azaltmış oluyorsunuz. Yani enerji tasarrufu ile birlikte her şeyi aynı anda düşünmek ve planlamak gerekir. Türkiye’de konut sektöründeki hızlı gelişim sürdürülebilir ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için iyi bir fırsat. Aydınlatma tasarımı gibi entegre çalışma gerektiren bir konuda ülke olarak ne durumdayız sizce? Türkiye’de aydınlatmadan kaynaklı enerji tüketimi payı Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında çok daha yüksek seviyelerde ve bu bir an önce düzenlenmesi gereken bir konu. Bu


enerjiyi evlerde ya da sokak aydınlatmalarında kullanmak yerine üretimde kullansak ülkemiz için her anlamda daha iyi olur. Aydınlatma tasarımı Türkiye’de gelişmekte ancak üniversitelerde daha fazla yer bulması, kürsülerinin olması gerekiyor. Çünkü konuyla ilgili insan kaynağı hala az. Büyük bir pazar söz konusu ve önümüzde gelişen büyük bir teknoloji var. Daha önce söylediğim gibi ışık sadece görme ile ilgili değil. Işık ile ilgili çok yeni gelişmeler var. Materyallerin üzerinde küçük mikro teksüller vardır, onların yapısı değiştirilerek bu malzemelere yeni özellikler katılabileceği anlaşılmış durumda şu anda. Yani ışık hayatımızda çok daha önemli bir rol oynamaya başlayacak. Evrenin ilk gününden itibaren ışık vardı; demek ki bu durum boşuna değilmiş, sihirli bir şeyler varmış. Şu anda ‘akıllı şehir’ denen bir olgu var ki, sokak lambalarını birbiriyle haberleştiriyor ve siz de onlarla haberleşebiliyor, kontrol edebiliyorsunuz.

İlerleyen zamanlarda şehir içinde arabanızı park etmek için nerelerin boş olabildiğini görebileceksiniz. Şehircilik anlamında önemli gelişmeler yaşanacak ve konfor oluşacak. Böylece günlük hayatımıza bir çok farklı rolle ışık girmeye başlıyor. Bu sayımızın dosya konusu sürdürülebilir cephe sistemleri. Yapının kimliği olan cepheler kent mimarisi, dokusu ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımakta. Bu bağlamda özellikle cephe ve gece aydınlatmalarında doğru sonuç elde etmek isteniyorsa bir binanın hangi elemanlarının ön plana çıkması gerekiyor? Genel olarak dış aydınlatmadan bahsedecek olursak yapıyı çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. Sürdürülebilirlik ise enerji sarfiyatı ve çevreci bir proje ortaya koyabilmekle ilgili; dolayısıyla dış aydınlatma tasarımı yapılıyorsa mutlaka çevreci olması gerekir. Yani aydınlatma tasarımında basit bir teknik yaklaşım

işe yaramaz. Projelendirmenin ve tasarımın başında bir aydınlatma tasarımcısı işe başlarsa o zaman durum doğru noktalara doğru ilerler. Bizler Zeve bünyesinde bir aydınlatma tasarımı yaparken projeyi her yönden değerlendiriyoruz ve üç boyutlu platformda çalışıyoruz. Yani projenin önce bulunmuş olduğu çevrede gündüz ve gece tespitlerini yapıyoruz, çevredeki komşu binaları yapmış olduğumuz aydınlatma tasarımı ile rahatsız etmemeye, gece ışık kirliliğine sebebiyet vermemeye çalışıyoruz. Şehircilikte dikkat edilmesi gereken önemli bir unsur da estetik; belediyelerin buna daha çok dikkat etmesi gerekiyor. İsteyen mülk sahibi olduğu için istediği aydınlatmayı yapamamalı, bunun planlanmasının olması gerekir. Bölgelere göre oradaki tasarım kriterlerini uzmanların belirlemesi ve genel olarak kabul görmesi gerekiyor.q

BIZIM HORMONAL DENGEMIZ HALA DIŞ MEKANDA YAŞAYAN ILKSEL INSANIN HORMONAL DENGELERIYLE ÇALIŞIYOR. O MUTASYONU HENÜZ GÖSTERMEDIK VE HALA GÜN IŞIĞI ILE DEVINIMIMIZI SAĞLIYORUZ.

115 115

DOLMABAHÇE MÜSABIHAN KÖŞKÜ

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ALİ KURAL

116

Mayıs 2017, 36.Sayı


URBAR KENTLEŞME VE MİM.

Sürdürülebilirlik tasarımın özünde olmalı

MIMARIDE SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞIN ÇOK ÖNEMLI BIR KONU OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞIN, TASARIMIN ÖZÜNDE VAR OLMASI, DAHA TEMELDEN BAZI ÖNLEMLERIN ALINMASI, DIŞARIDAN GIYDIRME GIBI OLMAMASI GEREKIYOR. BINAYI TASARLAYIP HER YERINE YAPAY IKLIMLENDIRME SISTEMLERI YERLEŞTIRIP DAHA SONRA SÜRDÜRÜLEBILIRLIK AÇISINDAN TEKRAR BAKTIĞINIZ ZAMAN BENCE BAZI ŞEYLER KAÇIRILIYOR.

Öncelikle sizi ve ekibinizi biraz tanıyabilir miyiz? Projelerinizden, tasarım süreçlerinizden bahsedebilir misiniz? Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü 1995 yılında birincilik ile bitirdim. Fulbright bursu ile gittiğim Amerika Birleşik Devletleri’nde, Harvard Üniversitesi Graduate School of Design’da kentsel tasarım ve mimarlık konusunda yüksek lisans yaptım. Yüksek lisansımı tamamladıktan bir süre Amerika’da çalıştım ve sonrasında Ankara’ya döndüm. Aileme ait olan mimarlık şirketinde iki yıl gibi bir süre birlikte projeler geliştirdik. Sonrasında tekrar Amerika’ya gittim ve farklı ofislerde çalıştım. Yaklaşık on senedir de İstanbul’da B. Deniz Çalış ile birlikte kurduğumuz UrbAr Kentleşme ve Mimarlık Ofisi’nde hem mimari, hem kentsel tasarım, hem de peyzaj çalışmalarımızı farklı ölçekleri birbirinden ayırmadan ve disiplinler arasındaki sürekliliği bilinçli bir şekilde sürekli olarak yaşatmaya çalışarak yürütüyoruz. Kentsel tasarım mimarlık ile daha içi içe, ve aynı zamanda kendine ait bağımsız stüdyoları olabilirse yerini daha iyi bulabilecek diye düşünüyorum. Mimari ve kentsel tasarım projelerinin birbirinden farklılaşan üretim süreçleri var. Ofisimiz yapı olarak her bir dalda da proje üretebilecek ekibe ve yetkinliğe sahip. Uzun süredir, yaklaşık 2007’den beri, İzmir’de - Çeşme ve Alaçatı’da - çalışıyoruz. Orada yaptığımız projeler uzun soluklu çalışma süreçleri gerektiriyor. Daha çok yoğun bölgelere kamusal yaya bölgeleri kazandırmak amacı ile farklı ölçeklerde müdahalelerle şehre yeni eklemlenen alanlarının daha düzgün gelişmesini sağlamak için kentsel

117

tasarım, mimari projeler, parklar, meydan tasarımları, altyapı projeleri, cadde ve çevre düzenlemeleri yapıyoruz. Alaçatı’da ilk yaptığımız proje, ismini de bizim koyduğumuz Değirmenaltı Meydanı oldu. Alaçatı’nın hemen çıkışında problemli, hurdalık, tanımsız, Belediye‘nin mülkiyetinde olan, aslında yerleşim alanının merkezinin dışında kalan bu alan zamanla şehrin girişi konuma gelmiş, tasarlanmamış, oldukça bakımsız ve kötü bir görüntüye sahip, bir yandan bir geçiş haline geldiği ve ticaret yapıldığı için çok hareketli, bir yandan da çok atıl mekanlara sahip bir alan idi. Bu alanı yeniden tasarlamak istedik ve burayı şehrin girişinde bir meydanlar silsilesi olarak düşündük. Bu bölge projemizle birlikte, yeraltı otoparkı, çarşısı, zemin kat dükanları ve üst katlarda konutları ve meydanları olan bir bakıma şehrin yeni bir gelişme aksı oldu. Proje kabul gördü ve çok başarılı oldu ondan sonra projenin ikinci etabı olan Yel Değirmenleri Parkı‘nı tasarladık. Bu iki proje arasında yaklaşık yedi, sekiz yıllık bir süreç var çünkü kentsel tasarımda farklı dinamikler söz konusu, belediyenin kendi içerisinde bir işleyişi var, halkın projeyi nasıl algıladığı ve buna cevap olarak ne yapılacağı zaman içinde gelişiyor. Bu süreç dahilinde çalışmalarımız sadece bu iki etapla sınırlı da kalmadı. Gerçekleşen veya proje olarak kalan pek çok farklı etapta, farklı ölçeklerde çalıştık. Kent meydanı projelerinin daha katılımcı platformda geliştirilmesi için hangi yollara başvurulmalı? Projelerin daha katılımcı olabilmesi için yarışma yapılsın veya direkt iş verilsin gibi siyah beyaz bir ayrım yok diye düşünüyorum. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ALAÇATI YELDEĞIRMENLERI PARKI ÖNCE SONRA

HALKA AÇIK ALANLARIN TASARIMINDA MUTLAKA KATILIMCI BIR SÜRECIN OLMASI GEREKIYOR VE BILGI TEKNOLOJILERI BU KATILIM SÜREÇLERI IÇIN ÇOK UYGUN.

Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi almak isteriz. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz? Malzeme seçimlerinizde öne çıkan kriterler neler? Mimaride sürdürülebilirliğin çok önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Sürdürülebilirliğin, tasarımın özünde var olması, daha temelden bazı önlemlerin alınması, dışarıdan giydirme gibi olmaması gerekiyor. Binayı tasarlayıp her yerine yapay iklimlendirme sistemleri yerleştirip daha sonra sürdürülebilirlik açısından tekrar baktığınız zaman bence bazı şeyler kaçırılıyor. Örneğin bir projede çok radikal bir şekilde yapay ve yüksek enerji gerektiren iklimlendirme sistemleri kullanmayalım kararı verilse ve proje bu karara göre çözülse farklı bir yaklaşım olur.

118

DEĞIRMENALTI MEYDANI

Bu yüzden bu sorunun cevabı da biraz zor. Yarışmaların zor kısmı, idarenin isteği ile yarışmadan gelen sonuç ve ürün arasında bazen farklılıkların olması. İdare belli bir amaçla yola çıkıyor; ama yarışma süreci ve yarışmacıların katılımı konuyu başka bir yere götürebiliyor. Türkiye’de kamu bütçeleri çok kısıtlı. Yüksek maliyetli veya tam olarak idarenin isteklerini, ihtiyaç programını karşılamayan projeler çıktığı zaman da yarışmaların çoğu neden uygulanamıyor diye sorguluyoruz. Halka açık alanların tasarımında mutlaka katılımcı bir sürecin olması gerekiyor ve bilgi teknolojileri bu katılım süreçleri için çok uygun. Belli program ve yöntemlerle oradaki Mayıs 2017, 36.Sayı

hayatta nasıl bir akış var, neler isteniyor, neler istenmiyor, neler kalmalı, neler değişmeli gibi online katılım süreçleri bile oluşturulabilir. Daha küçük ölçekli sosyal dokularda ilişkiler daha direkt sürdürülebiliyor. Ama, İstanbul gibi bir metropol bu konuda zor bir şehir, çünkü çok fazla paydaş var, dolayısıyla böyle bir katılımcı süreci yönetmek de çok daha zorlaşıyor. Büyük ve hızla yapılaşan kentlerde yeşil ve kamusal alanların özelleştirilmesi gibi sorunlar var. Bugün özel mülkiyetteki alanları toplayıp kamusal alan yaratamazsınız; çünkü onun maliyetini karşılayamazsınız. Bu nedenle geriye dönüşü olmayan planlama süreçlerinde çok dikkatli olmak gerekiyor.

Sürdürülebilirliğin içine bir çok konu giriyor; bir vaziyet planı hazırlayacağınızda çalışacağınız arazinin iyi ve zayıf yönlerini irdelerseniz, doğal yapısıyla uyumlu bir tasarım yaparsanız, yapıların çevresinde atıl alanlar bırakmazsanız sürdürülebilir yaklaşımda bulunmuş olursunuz. Biz ofis olarak hiç bir zaman projelere bir ‘Tabula Rasa’ gibi bakmak istemiyoruz. Bize boş bir arazi verildi, çevresi yok, biz binamızı tasarlayalım oraya nasıl uygulanırsa uygulansın, şeklinde düşünmüyoruz. Her zaman orada uğraşmamız gereken bir malzeme var; arazi, iklim, çevre verileri, dokusu olduğunu dikkate alıyoruz. Ben sürdürülebilirliği biraz da bu noktalarda aramaya çalışıyorum. Siz aynı zamanda eğitmensiniz, Üniversitelerin ilgili fakültelerinde bu konu kendine yeteri kadar yer bulabiliyor mu? Son zamanlarda buluyor, ilk başlarda sür-


ODTÜ YURT BİNASI

dürülebilirliğe karşı bir direnç vardı ve hisler karışıktı. Kavram oluşmaya başladığı zaman göze çarpan bir biçimi yoktu, ilk örnekleri teknik ve işlevsel detayların yapıyı biçimlendirdiği örneklerdi. Sürdürülebilirlik mimarinin özünde yakalanabilirse o zaman tasarım serbest kalıyor, tasarıma dışarıdan giydirilen bir şey olmaya başladığı zaman tam oturmuyor bence.

SÜRDÜRÜLEBILIRLIK MIMARININ ÖZÜNDE YAKALANABILIRSE O ZAMAN TASARIM SERBEST KALIYOR, TASARIMA DIŞARIDAN GIYDIRILEN BIR ŞEY OLMAYA BAŞLADIĞI ZAMAN TAM OTURMUYOR BENCE.

Bu sayımızın dosya konusu sürdürülebilir cephe ve çatı sistemleri. Yapının kimliği olan cephe ve çatılar kent mimarisi, dokusu ve sürdürülebilirliği açısından önem taşımakta. Bu bağlamda cephe ve çatı mimarisinin biçim, işlev, yapı ve anlam açısından önemi nedir? Güzel bir tasarım ve proje, hoş bir etki yaratıyor olabilir ancak, aynı zamanda başka fonksiyonlara da sahip ve sürdürülebilirlik adına bir şeyler üretebiliyor ise bana ilginç geliyor. Yeşil çatılar tasarımlarımızda çok sık uyguladığımız bir yöntem, özellikle bodrum katların üzerinde uyguladığımızda yapıların zemin katında geniş ve kullanışlı dış mekanlar planlayabiliyoruz. Cephede de benzer şekilde, cephe sistemi yapının özünden gelmeli, belki bir giydirme veya süsleme olarak gözükebilir ama bir fonksiyonu da olmalı. Örneğin cephe, arka planda binanın iklimlendirmesine katkı sağlayarak farklı bir mikroklima yaratabilir, güneş ışınlarını yapının içerisine almadan dışarıda kesen fonksiyonları olabilirse bina sisteminin bir parçası olmayı başarabilir. Bu konuyla ilgili bir denememiz Samsun’da hayata geçirdiğimiz Samsun’un bütün çöpünün toplandığı bir katı atık merkezinde oldu. Katı atık merkezinin girişinde ziyaretçileri ağırlayan, bilgilendiren ufak bir müze yaptık. Burada jaluzi tarzı cam havalandırma üniteleri tasarladık ve hiç yapay iklimlendirme kullanmadık. ODTÜ için yaptığımız yurt binasında ise cephe tasarımında hem iklimlendirme hem de sosyal

119

GERI DÖNÜŞÜM MÜZESI

anlamda sürdürülebilirlik adına deneysel bir çalışma yaptık. İki buçuk metrelik çıkmalar tasarladık. Geleneksel olarak tekil bir mimari yapı elemanını çoğul olarak kullandık. Proje dört katlı bir yapı olmasına rağmen çıkmaların etkisi ile insan ölçeğinde bir his uyandırıyor. Binanın yatak odalarının pencerelerinin kotunu konvansiyonel pencere yüksekliğinden daha aşağıda bir kota indirdik. Söveye doğru elli santim dışarıya çıkardık. Böylece iç mekanda ufak bir oturma nişi yaratmış olduk. Çalışma odalarında ise pencereleri yükselterek sövelerin güneş kırıcı olarak çalışmasını amaçladık ve çalışma odalarında ışığı kontrol etmeyi başardık.

Bir proje hayata geçireceksiniz, bütçeniz sınırsız, tasarımınıza hiç kimse müdahale etmeyecek...Bu proje nerede olurdu? Fonksiyonu ne olurdu ve ağırlıklı olarak hangi malzemeyi kullanmayı tercih ederdiniz? Kentsel tasarım ve mimarlık ölçeğinde, bu iki skalayı tamamen kapsayan bir proje yapmak isterim. Şehir tasarlamak demeyeceğim çünkü gerçek şehirler yaşayan olgular; ama şehre bir müdahalede bulunmak, şehir içindeki alanlarda çalışabilmek, konu ile ilgili yöntemleri geliştirebilmek ile ilgili bir açık kart isteyebilirim.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


. . MINI PORTFÖY GMW MIMARLIK

120

Soldan Sağa; Pınar İlki Emekçi, Ali Evrenay Özveren, Dijle Demircioğlu

GMW MIMARLIK Nisan 2000’de Atatürk Havalimanı Yeni Dış Hatlar Terminali projesinin tamamlanmasını takiben, İngiltere’nin önde gelen mimari bürolarından GMW Architects’in üst düzey ortaklarından Ali Evrenay Özveren’in yönetiminde kurulmuştur. Kuruluşundan itibaren dünyanın çeşitli bölgelerinde 16sı tamamlanmış 18 havalimanı terminali projesi olan GMW MİMARLIK, aldığı saygın ödüller ile günümüzde sektörün önde gelen mimarlık firmalarından biridir. Firma, havalimanı projelerinin yanı sıra tren istasyonları, ofis, alışveriş ve eğlence merkezleri gibi geniş bir proje yelpazesine imza atmıştır. Firmanın faaliyetleri, kurucu ortak Ali Evrenay Özveren ile yönetici ortaklar Dicle Demircioğlu ve Pınar İlki Emekçi tarafından yürütülmektedir. Mayıs 2017, 36.Sayı

ALI EVRENAY ÖZVEREN 1970 yılında Londra’daki GMW Partnership’te stajyer mimar olarak çalışma hayatına başlamış, üniversiteyi bitirdikten sonra Türkiye’deki kısa süreli profesyonel çalışmalarının hemen ardından, İngiltere’ye dönerek mimar olarak GMW Partnership’e katılmıştır. 1984 yılında GMW Partnership’te ortak ve 1991 yılında kıdemli ortak olmuş, büronun yönetiminde sorumluluk almıştır. 2000 yılında GMW MIMARLIK’ı kurmuş, 5 yıl süreyle çalışma hayatını Londra ve İstanbul ofisleri arasında paylaştırmıştır. 2005 yılında Londra ofisindeki kıdemli ortak pozisyonundan ayrıldıktan sonra, profesyonel hayatını GMW MIMARLIK’ın kurucu ortağı olarak devam ettirmektedir. GMW’ya katıldıktan sonra, kentsel tasarım, ofis, spor tesisleri alışveriş ve eğlence merkezleri ile ulaşım yapıları gibi çok geniş bir proje yelpazesinde konsept tasarımdan uygulama projesine kadar sorumluklar almıştır.

DICLE DEMIRCIOĞLU 2003 yılında GMW MIMARLIK bünyesine mimar olarak katılmış; ulaşım yapıları, oteller ve ofis binaları gibi farklı ölçekli projelerin tasarım, tasarım geliştirme ve uygulama projelerinin hazırlanması ve proje yönetiminde görev almıştır. 2008 yılında idari yönetim ve iş geliştirmeden sorumlu direktor, 2011 yılında ise ortak olmuştur. PINAR İLKI EMEKÇI 1998 yılında GMW yönetiminde Atatürk Havalimanı yeni dış hatlar terminali ve katlı otopark projesinde mimar olarak çalışmaya başlamıştır. 2000 yılında GMW MIMARLIK’ın İstanbul’da kurulmasıyla GMW MIMARLIK’a mimar olarak katılarak, ulaşım yapıları, iş ve alışveriş merkezleri ve otel projeleri gibi büyük ölçekli projelerde konseptten uygulamaya, tasarım yönetimi ve proje yönetimi görevlerinde çalışmış, 2008 yılında direktör, 2011 yılından itibaren de ortak olarak çalışmalarını devam ettirmektedir.


KING KHALED ULUSLARARASI HAVALIMANI (KKIA), TERMINAL 5, RIYAD

Terminal 5, Riyad’ın gelişen mimarisini yansıtan çağdaş mimari yaklaşımla davetkâr ve ilham verici bir giriş kapısı olarak tasarlanmıştır.

KKIA, şehrin 35 kilometre kuzeyine konumlanmış 4 terminal binasıyla yılda 13 milyon yerli ve yabancı yolcuya hizmet etmekte olan, 4.200 metrelik iki paralel piste sahip uluslararası bir havaalanıdır. Terminal 5 projesi kapsamında, Terminal 4’ün doğusunda ve mevcut terminallere ulaşan ana yolun doğusunda yaklaşık 400.000 metrekarelik

KUVEYT HAVALIMANI Yonca plan formundaki terminalin her biri 1.2 km olan toplam 3 cephesi bulunmaktadır.

alanda içinde 100,000 metrekarelik bir terminal binasi, 3000 araçlık otopark ve diğer ek binalar tasarlanmıştır. Terminal 5, başkent Riyad’ın gelişen mimarisini yansıtan çağdaş mimari yaklaşımla davetkâr ve ilham verici bir giriş kapısı olarak tasarlanmıştır. Yürüme mesafeleri, kat değiştirme, yönlendirme doğal ışıktan faydalanma gibi ana pren-

sipleri yolcu konforunu maksimize edecek şekilde tasarlanırken binanın büyütülebilir ve gelecekte oluşabilecek ihtiyaçlar doğrultusunda esnek olması sağlanmıştır. Sertifika başvurusu yapılmamış olmakla birlikte bina LEED sertifikasyonu sistemine göre tasarlanmıştır. Bina MEED 2017’de en iyi ulaşım yapısı seçilmiştir.q

Foster + Partners tarafından tasarlanan, Ana yüklenici firmanın Limak olduğu, yeni Kuveyt Havalimanı Terminal 2 projesinde GMW MIMARLIK dünyanın en büyük mimarlık ve mühendislik firması olan AECOM ile birlikte tasarım koordinasyonu liderliğini üstlenmektedir. 708.000 metrekarelik terminal projesinin, Körfez’in önemli bir merkezi olan Kuveyt’te

2020 yılında tamamlanması planlanmaktadır. İlk aşamada aynı kabuk altında yıllık 13 milyon yolcuya hizmet edecek. Daha sonra yıllık 25 milyon yolculuk bir kapasiteye ulaşacak. Yonca plan formundaki terminalin her biri 1.2 km olan toplam 3 cephesi bulunmaktadır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

121


. . MINI PORTFÖY GMW MIMARLIK

PRINCE MOHAMMED BIN ABDULAZIZ HAVALIMANI, MEDINE İslami önem taşıyan palmiye ağacından esinlenen mimari form çağdaş mimari ve teknoloji ile harmanlanmıştır.

İslami önem taşıyan palmiye ağacından esinlenen mimari form çağdaş mimari ve teknoloji ile harmanlanmıştır. Yıllık 8 milyon yolcu kapasitesi için tasarlanan birinci fazda ek binalar bulunmaktadır. Proje, GMW Londra ofisi ile tasarlanmış olup yaklaşımımızı yönlendiren temel ilkeler; mevcut havaalanı ile entegrasyon, yolcunun bina içinde çok kat değiştirmeden tanımlı güzergahlarda dolaşımını sağlayacak basit bir planlama, güvenlik, işletme verimliliği, mekansal değişikliklere açık olmak, büyüme potansiyelidir. Terminal binası tamamlandığında USGBC tarafından yayınlanan “LEED Green Building Certification program for New Construction & Major Renovations” “Gold” olarak sertifikalandırılmıştır ve bu güne kadar pek çok ödül almıştır.q 122

İMAM KHOMEINI ULUSLARARASI HAVALIMANI, TERMINAL 2, TAHRAN Yüksek seviyede yolcu konforu ve gelecekteki ihtiyaçlara uyum sağlama yeteneği GMW MİMARLIK’ın konsept tasarımının ana fikridir. 175.000 metrekarelik yeni terminal tamamlandığında 26.5 milyon iç ve dış hatlar yolcusuna hizmet verecek ve var olan terminal yalnızca hac trafiği için kullanılıyor olacaktır. Yüksek seviyede yolcu konforu ve gelecekteki ihtiyaçlara uyum sağlama yeteneği GMW MIMARLIK’ın konsept tasarımının ana fikridir. Önerilen sade ama dinamik form ve güçlü görsel karakter üç ana fonksiyonu (yolcu dolaşım alanları, ticari alanlar, hava tarafı bekleme salonları) açıkça ifade etmektedir. İskeledeki alanların lineer düzenlenmesi toplamda 28 kapının esnek kullanımını sağlar. Bu projede konsept hazırlanmış, ancak inşaa edilmemiştir.q Mayıs 2017, 36.Sayı


RIGA HAVALIMANI YENI DIŞ HATLAR TERMINALI Riyad’ın gelişen mimarisini yansıtan çağdaş mimari yaklaşımla davetkâr ve ilham verici bir giriş kapısı olarak tasarlanmıştır.

Yeni dış hatlar terminali ve çok katlı otoparkını tasarlamak için davet edilen GMW MİMARLIK, modüler eğrisel formuyla esnek, değişimlere ve gelişimlere kolaylıkla uyum sağlayabilecek 15 milyon yolcu kapasiteli bir terminal tasarladı. Proje dahilinde 20.000 m2 ofis bloğu, 300 oda kapasiteli otel ve ayrıca bir ofis bloğuna entegre tren istasyonunu içeren bir kompleks bulunmaktadır. Terminal binası kompleksinden ayrı olarak serbest ticaret bölgesi, fuar alanı ve katlı otoparkı da yine master plan dahilinde planlanmıştır. Proje idare tarafından seçilmiş ancak küresel ekonomik kriz nedeniyle hayata geçmemiştir.q 123

ALEXANDER THE GREAT HAVALIMANI, ÜSKÜP Önerilen tasarım modern ve net bir mimari dile sahip olmakla birlikte ferah ve fonksiyonel iç alanlardan oluşmaktadır. 40.000m2’lik terminal yılda 5 milyon yolcuya hizmet etmek için tasarlanmıştır. Önerilen tasarım modern ve net bir mimari dile sahip olmakla birlikte ferah ve fonksiyonel iç alanlardan oluşmaktadır. Üsküp Alexander the Great Havaalanı 2012, 2013 ve 2015 yıllarında kendi sınıfında ASQ Best Airport Award ödülüne layık görülmüştür. Terminalin esnek tasarımı, gelecekteki genişlemeleri mümkün kılmaktadır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


. . MINI PORTFÖY GMW MIMARLIK

MUŞ HAVALIMANI YENI DIŞ HATLAR TERMINALI

Binanın yalın formu fonksiyonelliğinin ve çevre şartlarıyla uyumunun bir yansıması olarak tasarlanmıştır.

Muş Havalimanında hem iç hat hem de dış hat yolcu trafiğinde yüksek bir artış olduğundan ötürü, DHMI, GMW MIMARLIK’ı 10.000m2lik bir havalimanı tasarımı için görevlendirmiştir. Binanın yalın formu fonksiyonelliğinin ve çevre şartlarıyla uyumunun bir yansıması olarak tasarlanmıştır. Terminalin tasarımı tamamlanmış, inşaatı devam etmektedir.q

124

ATATÜRK HAVALIMANI DIŞ HATLAR TERMINALI, İSTANBUL

Tasarımın ilham kaynağı bir havaalanı terminalinin her şeyin ötesinde basitlik ve berraklığı fonksiyonlarda ifade edebilme; ferah, şeffaf ve konforlu alanlar sağlayabilme inancıdır. Atatürk Havaalanı Dış Hatlar Projesi GMW MIMARLIK tarafından tasarlanmış, birinci aşaması 2000 yılında, ikinci aşaması 2004 yılında tamamlanmıştır. Tasarımın ilham kaynağı bir havaalanı terminalinin her şeyin ötesinde basitlik ve berraklığı fonksiyonlarda ifade edebilme; ferah, şeffaf ve konforlu alanlar sağlayabilme inancıdır. Modüler lineer form; gelecekteki değişim ve genişlemelere cevap verebilen, esnek ve adapte olabilen bir sistem sağlamış, değişen ihtiyaçlara uygun olarak bina içindeki fonksiyonlar defalarca değiştirilebilmiş, bina büyütülebilmiştir. İlk tasarımda 14 milyon olan yolcu kapasitesi 2004 yılında 20 milyona, 2012 yılında ise 30 milyona ulaşmıştır.q Mayıs 2017, 36.Sayı


ŞEFFAF GÖRÜNÜM, DÜŞÜK YANSITMA İLE BULUŞTU Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 71/43, yüksek ışık geçirgenliği ile daha aydınlık iç mekanlar yaratır. Düşük yansıtma özelliği ile manzarayı doğal gerçekliğinde gösterir. Isı ve güneş kontrolünün yanı sıra temperlenebilme özelliği ile emniyet ihtiyacını karşılar.


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

İLK ENDÜSTRİYEL

ÇATI ÖRTÜ MALZEMESİ

KİREMİT 126

Mayıs 2017, 36. Sayı


ANTİK ÇAĞDAN ENDÜSTRİ DEVRİNE, YAPIDA ZARİF VE KORUMACI BİR KATMAN: KİREMİT Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

“Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı, begonviller ve bir mavi kapı ve illa amansız bir avlu getirsem.’’ Birhan Keskin

İNSANLARIN YAŞAMLARINI SÜRDÜREBİLMELERİ İÇİN ÖNCELİKLE BARINMA İHTİYAÇLARINI KARŞILAYABİLMELERİ GEREKMEKTEDİR. BUNUN İÇİN EMNİYETLİ VE EKONOMİK BİNALARA, BU BİNALARIN GÜNÜMÜZ TEKNOLOJİSİNE UYGUN OLARAK İNŞA EDİLEBİLMESİ İÇİN İSE KALİTELİ VE EKONOMİK YAPI MALZEMELERİNE İHTİYAÇLARI VARDIR. - Berivan Eren Kimi zaman bir şiirde, kimi zaman bir sokakta karşılaştığımız, çoğunlukla evlerin koruyucu çatısı… Bulunduğu ve kullanıldığı her yerde hem en eski yapı malzemesi olup hem de en modern formlarda sunulan, eski yerleşimlerde yapıları örten zarif bir kırmızı örtü, çağdaş yapılarda ise modern yorumlarıyla estetik ve özgün bir kimlik kazandıran, kullanıcıların da tercih etmekten vazgeçmedikleri dayanıklı çatı kaplamasının simge malzemesi olmuştur.

malzemeleri de teknik özellikler bakımından iyileştirilmiş ve hammaddeleri kil ile sınırlı kalmamıştır.

KİREMİT NEDİR?

Kelime kökeni Rumca Keramidi sözcüğünün Hintavrupa Anadilinde kera- mo biçimine evrilmiştir. Ker- yani ateş yakma kökünden türetilmiştir.

İnsanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için öncelikle barınma ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri gerekmektedir. Bunun için emniyetli ve ekonomik binalara, bu binaların günümüz teknolojisine uygun olarak inşa edilebilmesi için ise kaliteli ve ekonomik yapı malzemelerine ihtiyaçları vardır. Hızlı kentleşme ve nüfus artışı nedeniyle artan konut ihtiyacının seri olarak endüstrileşmiş yapı malzemeleriyle karşılanması, konutlarda harcanan ısı enerjisinin, enerji kaynaklarının tükenmesi nedeniyle minimum seviyeye indirilmesi, ısı yalıtım değeri yüksek malzemelerin kullanımını gerekli kılmıştır. Bu amaçla günümüz teknolojisinin imkânları kullanılarak yeni yapı malzemeleri geliştirilmiş, yüzyıllardır kullanılan tuğla ve kiremit gibi geleneksel yapı

Kiremit, farklı türdeki hammaddelerin pişirilme, presleme, su ve gerekli kimyasal maddeler katılımı gibi işlemlerden geçmesiyle eğimli çatılarda yardımcı sistemlerle birbirine kenetlendirerek çatı örtüsü olarak kullanılan yapı malzemesidir.

Kiremidin yapılarda kullanılmaya başlanması neredeyse insanoğlunun oluşumu kadar eskiye dayanmaktadır. Sinterleşmenin kil üzerindeki etkilerinin kavranması ile birlikte, su izolasyonu konusunda da oldukça sağlıklı sonuçlar veren kiremit malzemesi ilk endüstriyel çatı örtü malzemesi olma özelliğini göstermiştir. Dünya’da ve Türkiye’de hala en çok kullanılan çatı örtü malzemesi olan kiremit, endüstriyel olarak “toprak kiremit” ve “agrega esaslı kiremit” olmak üzere 2 farklı formda üretilmektedir. Toprak kiremit kilin belirli bir boyuta öğütülerek uygun karışım oranlarında şekil E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

127


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

verilmesi ve fırınlarda yüksek ısıda pişirilmesi suretiyle üretilirken, agrega esaslı kiremit kum, çimento, su ve doğal renk pigmentlerinin kalıplar üzerinde preslenmesi ve düşük ısıda prize tabi tutulması suretiyle imal edilir. İlk kullanımlarında esas malzemesi kil olan kiremit teknolojinin ilerlemesi ve üretim yöntemlerinin geliştirilip ihtiyaçların farklılaşmasıyla farklı hammaddelerden üretimi yapılarak kiremit formu ve işleviyle kiremit çeşitleri çoğalmıştır.

128

MİMARLIĞIN HAYATA GEÇTİĞİ EN ERKEN DÖNEMLERDEN BAŞLAYARAK ÇATI İSKELET VE ÖRTÜ SİSTEMLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ GEREKMİŞTİR. BAŞLANGIÇTA DAYANIKSIZ MALZEMELERİN (SAZ, OT, ÇAMUR VB.) YA DA TAŞIN KULLANILDIĞI MİMARİDE ÇATI KİREMIİTLERİNİN ORTAYA ÇIKMASI VE YAYGINLAŞMASI ÖNEMLİ BİR AŞAMADIR.

Toprak kiremit temel ham maddesi olarak bilinen killer genellikle doğada saf halde bulunmamaktadır. Toprağın hamur haline getirilerek kalıplar üzerine preslenmesi ve yüksek Isıda pişirilmesi suretiyle imal edilir. Toprak kiremit toprağın rengine ve pişme derecesine bağlı olarak kırmızının çeşitli tonlarında tek renkli bir çatı kaplama malzemesidir. Agrega esaslı kiremit ise kum, çimento,su ve doğal renk pigmentlerinin kalıplar üzerinde preslenmesi ve düşük ısılda prize tabi tutulması suretiyle imal edilen bir çatı kaplama malzemesidir. Agrega esaslı kiremit doğal beton rengi de dahil olmak üzere içeriğine katılan doğal renk pigmentleri sayesinde farklı renklerde üretilebilir. Farklı renk ve model seçenekleri sayesinde farklı mimari tasarımlarda mimarların ilgisini çekmektedir. KİREMİTİN TARİHÇESİ Mimarlığın hayata geçtiği en erken dönemlerden başlayarak çatı iskelet ve örtü sistemlerinin geliştirilmesi gerekmiştir. Başlangıçta dayanıksız malzemelerin (saz, ot, çamur vb.) ya da taşın kullanıldığı mimaride çatı kiremitlerinin ortaya çıkması ve yaygınlaşması önemli bir aşamadır. Sistemli bir şekilde çatı kiremitlerinin kullanımının başlangıcı için genel olarak M.Ö. 7. yüzyıl kabul edilmektedir. Ancak, Anadolu’da çatı kiremitlerinin Yunanistan’dan daha erken kullanılmış olabileceğine dair görüşler de vardır. İlk yerleşim yerlerinin ve kültürlerinin tuğla ve kiremit yapımı için uygun olan alüvyonlu toprakların yer aldığı geniş, nehir havzalarında kurulmasıyla tuğla sanatı da oluşmaya başlamıştır.

Mayıs 2017, 36. Sayı


Mezopotamya’da yer alan alan Nil, Euprates/ Tigris nehirlerinin aşağı bölgelerinde yapılan kazılarda en eski bulguların kalıplanmış kil tabletler ve duvar rölyeflerinden oluştuğu gözlenmiştir. Buda gösteriyor ki tuğla üretimi daha bu zamanlarda bağlamış ve o zamanlar bile tapınaklar, en zengin yapılar bu tuğla tabletler ile inşa edilmiştir. Kullanılan bu pişmemiş kil tabletler zamanımızda kullanılan tuğlalara benzer boyutlarda ve elle düzeltilerek şekillendirilmiştir. Nil deltasında yapılan arkeolojik çalışmalarda M.Ö. 14000 yılından kalma, tarihin en eski pişmemiş tuğlası bulunmuştur. Ateşin bulunması ile kısa zamanda cam ve metal eritmeyi büyük bir ustalıkla başaran insan, takriben M.Ö. 3000 yıllarında kili kum ve su ile karıştırıp tahta kalıplara dökmüş, güneşte kurutmuş ve ardından pişirerek ilk harman tuğlası üretimine geçmiştir. Pişmiş tuğlanın kullanılmaya başlanması ile birlikte çatı malzemesi boşluğu yaşanmıştır. Bu boşluk ise yine Korintlerin konkav kiremidi bulmuş olması ile dolmuştur. Çatılarımızda kullandığımız bugünkü yuvarlak kiremitlere benzer kiremitler imal etmişlerdir. Tek farkları biraz daha kalın ve büyük boyutlu olmalarıydı. Yapılan araştırmalar kullanılan kiremitlerin 2-3 cm kalınlığında, 50 cm eninde ve 80-100 cm boyunda olduğunu göstermiştir. Kiremidi daha sonra Yunanlılar geliştirmiş, onlardan da Romalılar devralmıştır. Batı Avrupa’da Romalılar Yunan kiremidi formlarını mümkün olduğunca geliştirmişlerdir. Özellikle yuvarlak kiremitte neredeyse bugünkü üretim kalitesine yaklaştıkları söylenebilir. * M.Ö. 6. yüzyılda İtalya’da çerçeveli düz kiremitlerin kapama kiremitler ile birleştirilerek kullanılmış olduğu görülmektedir. * Anadolu’ya bakıldığında Arkaik ve Klasik Döneme ait kültür katlarında siyah ve kırmızı boyalı çatı kiremitleri bulunmuştur. *Arkaik dönemdeki büyük boyutlu, pişmiş kiremit ve taş işçiliğinde, Geç Klasik Dönem ve Hellenistik dönemde teknolojik gelişmeler kaydedilir. *Gordion’da M.Ö. 3. Yüzyıla ait Hellenistik dönem yapısında terracotta kiremitli çatılar yer almaktadır. Buradaki çatı sistemi büyük

KİREMİT VE TUĞLADA İLK STANDARTLAR ROMALILAR TARAFINDAN GELİŞTİRİLMİŞ VE UYGULAMAYA SOKULMUŞTUR. KALINLIK NEDENİYLE OLUŞAN KURUMA VE PİŞME PROBLEMLERİNİ ÇÖZMEYE ÇALIŞMIŞLAR VE BÖYLECE İLK ARAŞTIRMA FAALİYETLERI ONLAR SAYESİNDE BAŞLAMIŞTIR. dikdörtgen kiremit ile yarım yuvarlak kapama kiremidinden oluşmaktadır. *Roma inşaat teknolojisinin çeşitli alanlarda getirdiği yeniliklere karşın, çatı sistemlerinde Yunan geleneğinin sürdürüldüğü görülür. Roma kiremit örtülüçatıları, Yunan çatı sisteminin devamı niteliğindedir. *Antik dönemde çatı kiremidi sadece binaların çatılarında kullanılmamıştır. Kiremitler ikinci kullanım olarak yer döşemesinde, mezar örtüsü olarak ve şehir sur duvarlarında da görülmektedir. *Anadolu’da ise yaklaşık M.Ö. 600 yıllarında en erken kiremitli çatı örnekleri görülmektedir. 1877-1917 yılları arasında Alman Arkeolog Robert Koldwey tarafından Babil Şehrinde yapılan kazı ve araştırmalarda halen modern binalarda günümüzde de kullanılan tuğlalara benzer düzgün şekilli, keskin kenarlı, çok teknik, imal edilmiş tuğlalar bulunmuştur. Bu nedenle dünyanın yedi harikasından biri olan bu tarihi yapı, pişmiş tuğlanın sistemli ve düzenli ilk kullanıldığı bina olarak kabul edilir. Bu yapı tuğla endüstrisi için bir simgedir çünkü yüksek kapasiteli ilk üretim tesisidir. Bu dönemde ve daha sonra tuğla yapımının Anadolu’ya ve Avrupa’ya yayıldığı ve gittikçe yaygınlaştığı görülmüştür. Mezopotamya’da ise tuğla ve tuğla üretimi Asurlular, Persler,

Sasaniler ve İslam kültürü ile gelişmiş değişik boyutlara taşmıştır. Doğu ve batı kültürü hemen hemen ortak ilerlemiş, sonuçta tuğla tüm yerleşim bölgelerinin vazgeçilmez yapı malzemesi olma özelliğini korumuştur.

129

Kiremit ve tuğlada ilk standartlar Romalılar tarafından geliştirilmiş ve uygulamaya sokulmuştur. Kalınlık nedeniyle oluşan kuruma ve pişme problemlerini çözmeye çalışmışlar ve böylece ilk araştırma faaliyetleri onlar sayesinde başlamıştır. Bu çalışmalar sonucunda mümkün olduğunca ince fakat eskisine göre çok daha sağlam malzemeler üretmişlerdir. İspanya, İngiltere, Fransa, Belçika ve Almanya’ya tuğla ve kiremidi tanıtan kullanımının yaygınlaşmasını sağlayan yine Romalılardır. Anadolu’ya bakıldığında burada da gelişmelerin yukarıdaki tarihlere paralel olarak gerçekleştiği görülmektedir. Tarih kitapları Anadolu’da ilk pişmiş endüstriyel anlamda üretim ve kullanımın M.Ö. 4. yüzyılda Lidyalılar tarafından başlatıldığını yazmaktadır. Osmanlı döneminde kiremit ve tuğla üretimi önemli gelişmeler yaşanmıştır. Küçük ve konkav Osmanlı kiremitlerinin yapımı bu dönemde gerçekleşmiştir. Anadolu’da kiremit ve tuğlaya ilk standart Osmanlılar döneminde getirilmiştir. Teknolojinin en son gelişmeleri tuğla ve kiremitte bu gün çok yoğun kullanılmaktadır. Bu iki malzeme 21. Yüzyılın vazgeçilmezleri olmaya adaydır.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME MALZEME

Yöntem Yöntem

UYGULAMA UYGULAMA

130

KİREMİT ÜRETİM AŞAMALARI Türkiye’de tuğla ve kiremit sanayi; üretim yapısı itibariyle ülkenin dört bir yanına dağılmış, çok sayıda üretim birimi olan bir sanayi dalıdır. Tuğla ve kiremit en eski yapı malzemeleri olmalarına rağmen, ana özelliklerinden hiç bir şey kaybetmeden günümüze kadar gelmişlerdir. Dünyanın neresinde hangi teknolojiye göre üretilirse üretilsin, sanayileşmenin bir neticesi olarak ortaya çıkan diğer yapı malzemeleriyle rekabet edecek potansiyel gücü her zaman tabiatında taşır. Bununla birlikte toprak kiremit yapımında kullanılan kil doğada saf halde bulunmazlar. Toprak kiremidin mineralojik yapısındaki zenginlik, bünyesinin bileşimi, bir anlamda bize dünyamızın oluşumunu anımsatmaktadır. Bünye oluşurken yapı taşlarının geçirdiği evrelerle yeryüzünün jeolojik gelişimi arasındaki bağlılık, belki de bahsedilen bu potansiyel gücün kaynağıdır. Yapısındaki mineral zenginliğin sağladığı esneklik sayesinde, bilim ve teknolojinin yeniliklerine uyum sağlayabilmekte, başka bir değişle kendini çağın modernizasyonuna uyarlayabilmektedir. Tuğla dünya tarihinde imalatı yapılan ilk yapı malzemesidir. Kil ile suyun buluşması ve ateş ile beraberliği tuğlanın doğuşunu oluşturmuştur. Çok eski çağlarda her bina önce bir tuğla üretim tesisi

Mayıs 2017, 36. Sayı

TUĞLA VE KİREMİT EN ESKİ YAPI MALZEMELERİ OLMALARINA RAĞMEN, ANA ÖZELLİKLERİNDEN HİÇ BİR ŞEY KAYBETMEDEN GÜNÜMÜZE KADAR GELMİŞLERDİR. olmuş, üretilen tuğlalar daha sonra bu binanın yapımında kullanılmıştır. Şu halde ilk üretim tesisi, tuğladan yapılan ilk evdir.

sınıflandırılmış kum, Portland çimentosu, renk pigmentleri ve su kullanılır. Bunun ardından kürleme süreci başlar.

Toprak kiremitin temel ham maddesi olarak bilinen killer genellikle doğada saf halde bulunmamaktadır. Killerin kiremit üretimine olan uygunlukları, mineralojik karakterlerine ve içerdikleri safsızlıkların cinsine ve miktarına büyük ölçüde bağlıdır. Aynı zamanda killerin kuru küçülme, pişme küçülme, su emme ve eğilme mukavemeti gibi fiziksel özelliklerinin ölçülmesi de kiremit üretimi esnasındaki süreçlerin kontrolü için önemli bir husustur. Kil doğada saf halde bulunmazken, agrega esaslı kiremit üretimi için ihtiyaç duyulan çimento ve agrega hemen her bölgede mevcuttur. Dolayısıyla agrega esaslı kiremit üretiminde kullanılan hammade daha yaygın olarak bulunabildiği için üretim tesislerinin kurulabileceği daha fazla alternatif bölge bulunabilir. Agrega esaslı kiremit üretiminde

Agrega esaslı kiremit üretiminde hammadde, ocaklardan ya da tedarikçi firmalardan temin edilir ve reçetelere bağlı kalarak çimento, mineral ve diğer katkılar ile mikserde karıştırılır, ihtiyacı kadar su ilave edilerek har haline getirilir. Sonra kalıplara boşaltılarak preslenir, kaplama yapılır ve kür kamaralarına gönderilir. Kürleme işleminin ardından kalite kontrolü yapılarak paketlenir ve stok sahasına sevk edilir. Çimento bileşenli olduğundan 28 günü tamamlaması beklenir ve sonrasında ürünler sevkiyata hazır hale gelir. Toprak kiremit üretiminde ise ocaktan gelen ya da dışarıdan temin edilen kil stoklanır. Sonra kil hazırlama işlemleri yapılır ve hazırlanan kile kalıplarda kiremit şekli verilir. Şeklini alan kiremitler önce kurutulur, sonra yüksek sıcak-


NEDEN KİREMİT? lıklarda pişirilir. Pişen ürünlere kaplama yapılır, yani su geçirimsiz olması için ön yüzeylerine akrilik sıvı püskürtülür. Daha sonraki işlemler agrega esaslı kiremit ile aynı olmak suretiyle devam eder. Toprak kiremit üretiminde stok sahasına gönderilen ürünlerin 28 günü tamamlamasına gerek yoktur, sevkiyata hazır hale gelmiş demektir. KİREMİT ÇEŞİTLERİ Çatı kaplamalarında binaların oluşumuna, bulundukları mahallin iklim koşullarına uyumlu olarak eğimi, detayları, uygulanacak malzeme, ürün türleri ve ölçümlerinin tam olarak saptanıp değerlendirilmesi önem taşımaktadır. TÜİK verilerine göre bir konutta tüketilen enerjinin %16’sı çatıdan gitmektedir. AB ülkelerinde ise bu oran %1-5’e kadar düşürülmüştür Türkiye’de çatı kaplama uygulamasında kullanılan her türde malzeme AB ile eşdeğerde büyük işletmelerce kalite ve standartlara uyumlu yeniliklere yönelik teknolojilerle üretilmektedir. Çatı kaplama malzemeleri kullanıldığı hammaddeye göre agrega, kil, metal, plastik esaslı, bitüm malzemeler ve diğer malzemeler olmak üzere altı kategoriye ayrılmakta olup, bakır, çinko, kurşun, sac alüminyum gibi düz ya da profilli metal levhalar, ondüle sentetik lif levhalar en çok kullanılmakta olanlarıdır. Çatı eğiminin yüksek olduğu yapılar ile taşıyıcı sistemin ahşap, betonarme veya çelik konstrüksiyon olması gibi farklılıklar kaplama malzemesi seçiminde önemlidir. Kiremit çeşit olarak hammadde kaynakları toprak ve beton yani agrega esaslı kiremit çeşitleriyle bilinse de kiremit formundaki diğer hammaddesi farklı malzemeler de kiremit sınıflandırmasına girmektedir. Kiremit Çeşitleri 1-Kil Esaslı Kiremit 2- Agrega Esaslı Kiremit 3-Metal Esaslı Kiremit 4-Plastik Esaslı Kiremit 5-Diğer hammaddelerle üretilen kiremitler

Doğru mimari; doğru ve kaliteli malzeme, , doğaya saygı, konfor ve güvenin bir arada olduğu mimaridir. Bir yapının bitiş çizgisi çatı sistemlerinin tamamlanmış halidir. Çatıda kullanılan ürünler de uygulandıktan sonra o yapının artık yağmura, ısıya, sıcaklık ve sese karşı bir bir savunma kalkanı olduğuna emin oluyoruz. Peki bu yapıların en önemli aşaması, doruk noktası olan çatılarda neden yapı malzemesi olarak kiremit tercih edilmelidir? Gelişen teknolojiyle birlikte yapı malzemeleri de hızla gelişmiş ve aranan özellikler arasına kalitenin yanı sıra hem yapının hem de bulunduğu bölgenin mimari tarzına uygunluğu ve estetik açıdan kattığı değer de girmiştir. Günümüzde, çatılarda kullanılan renkler mimari tasarımlarda önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Kiremitler doğal renk pigmentleri sayesinde istenilen renkte üretilebilmektedirler. Kiremitler hammadde temini doğru yapıldığı takdirde doğaya zarar vermeyen bir üretim için ilk adımı atmış olur. Yazımızın başında bahsettiğimiz ilk çağlardaki yapı malzemesi önceleri doğal malzemeleri kullanım açısından avantaj olarak görülse de son yüzyıldaki sanayinin gelişimiyle tüketimin yoğunlaşması bu doğal kaynakların giderek kısıtlı hale geliyor olması nedeniyle artık doğal malzemeden ziyade doğaya saygılı, geri dönüştürülebilen sürdürülebilir malzemeler tercih edilmektedir. Kiremit de bu tüketim ve sanayi furyası içerisinde esas malzemeleriyle var olurken kullanım esnasındaki çevreye uyumu ve dış etkenlere karşı gösterdiği kaplama malzemesinin kalitesiyle konutlarda harcanan enerji daha düşük seviyelerde olur. Kiremit üretim aşamasında diğer ürünlere göre dayanıklı bir malzeme olduğu için daha avantajlıdır. Kiremitte herhangi bir bozulma, tahriş durumunda sadece o bozuk kiremit yerine yenisi takılabilir. Bakım ve kullanım gideri emsallerine göre çok azdır. Kiremit’in maliyeti diğer alternatif ürünlere göre daha azdır ve her an her yerde bulunabilmesi mümkündür. Kiremit birçok modern yeni nesil ürün çeşitleriyle hem estetik görüntülere imza atmaktadır hem de yeşil yapı kalitesini arttırmaktadır.q

GÜNÜMÜZDE, ÇATILARDA KULLANILAN RENKLER MİMARİ TASARIMLARDA ÖNEMLİ BİR YER TUTMAYA BAŞLAMIŞTIR. KİREMİTLER DOĞAL RENK PİGMENTLERİ SAYESİNDE İSTENİLEN RENKTE ÜRETİLEBİLMEKTEDİRLER.

KAYNAKLAR - Efe, T., 2011, Yalıtımlı Hafif Beton Kiremit Üretimi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Maden Mühendisliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Isparta. - Yanık, G., (2005), “Turgutlu (Manisa) Neojen Oluşuklarının Tuğla Kiremit Hammaddesi Yönünden Minerelojik Petrografik ve Jeokimyasal İncelenmesi”, Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. - Özçay, Ü., 2010, Kiremit Sektöründeki Endüstriyel Atıkların Geri Kazanılması, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Mühendisliği Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. - Özyiğit, Ö. (2003). Alaturka Tipi Kiremit Nereden Geliyor?, III. Uluslararası Pişmiş Toprak Sempozyumu, 306- 314. - Henrickson, C. R. and Blackman, M. J. (1999). Hellenistic Production of Terracotta Roof Tiles Among the Ceramic Industries at Gordion Oxford Journal of Archaeology, 18(3), 307 – 326. - Cooper, A. F. (2008). Greek Engineering and Construction, The Oxford Handbook of Engineering and Technology in the Classical World, Ed. John Peter Oleson, 225 – 255. - Adam, J. P. (1994). Roman Building: Materials and Techniques, (Birinci Baskı), England. - Yıldırım, E.(2014), Olba Manastırı Çatı Kiremitleri ve Örtü Sistemleri , Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara. - 5. Ulusal Çatı & Cephe Sempozyumu, 15 -16 Nisan 2010, Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Tınaztepe yerleşkesi Buca, İzmir.


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

TROPIKAL URVEEL HOUSE

132

Bazen Bir Avlu Bazen Arka Planda Duvar Oluşturan Ateş Tuğlaları

MİMARLARI URVEEL HOUSE’DA, DOĞAYLA İÇ İÇE BİR ALAN TASARLAMAK AMACIYLA ATEŞ TUĞLASI, GRANİT, NEHİR ÇAKILLARI, AHŞAP VE DİĞER TOPRAKLI MALZEMELERDEN FAYDALANDIKLARINI BELİRTMİŞTİR. Hindistan Sania Hemad Köyü’nde 900 metrekarelik bir alanda bulunan Urveel House, sessiz bir bölgede ve doğanın kalbinde konumlanmıştır. Mango ve Sapodilla (Çiku) ağaçlarının bulunduğu bu alanda, projeyi üstlenen Design Work Group’ un en büyük kaygısı; evi, mevcut ağaçları yok etmeden ağaçların etrafına inşa etmek olmuştur. Böylece arsanın doğal gelişimini bozmadan 4 yatak odalı, özel ve kamusal alanları ayıran, iç mekan ile açık alan arasındaki ayrımın kaybolduğu bir rezidans tasarlanmıştır. Bu durum ev tasarımının sınırsız ve engelsiz olmasını sağlamıştır.

Mayıs 2017, 36. Sayı

İç mekanları birbirine bağlayan, bölen ve evin her köşesinden görülebilen tuğla duvarlar evin önemli bir ögesi haline gelerek kullanımda esneklik sağlamıştır. Doğaya entegre olan konsepte sadık kalınarak büyük bir yüzme havuzu evin merkezinde yerini almıştır. Dışarıda ise mutfak, soyunma odaları, spor salonu ve buhar odası bulunmaktadır. Mimarları Urveel House’da, doğayla iç içe bir alan tasarlamak amacıyla ateş tuğlası, granit, nehir çakılları, ahşap ve diğer topraklı malzemelerden faydalandıklarını belirtmiştir ve bu şekilde malzemelerin lüks, ama dışa dönük bir alanda optimum kullanımı amacı olmuştur şeklinde tasarımdaki yapı malzemelerinin değerini yorumlamışlardır.q


APPLECROSS RESIDENCE

133

İnsanlığın En Eski, En Mütevazi Malzemesi ile Sarılı Bir Ev...

EV, NEHRİN GÜZEL MANZARASININ TADINI ÇIKABİLMEK İÇİN BİR ÇATI TERASINA SAHİPTİR. EĞİMLİ TUĞLA İŞÇİLİĞİ, FAZLA GÜNEŞ IŞIĞINI AYRI BİR ŞEKİLDE FİLTRELEYEN ZARİF PENCERE RENKLERİ YARATIR. Stüdyo Iredale Pedersen Hook , Avustralya’daki bu güzel aile evini, insanlığın en eski ve en mütevazi yapı malzemelerinden biri olan tuğla ile kaplamıştır . Perth’de bulunan Applecross Residence, koyu sırlı bir cepheye ve yakındaki Swan Nehri sularına bağlayan güçlü ve akışkan bir gövdeye sahiptir. Yan taraftaki metalik sütunlarda ise jeotermal ısıtma ve yer altı suyunu soğutma sistemleri kuruludur.

Applecross Residence, tuğlayı evin içine ışığı ve rengi yansıtacak şekilde gümüş renginde koyu kiremit tuğlalar ile farklı şekilde yorumlamıştır. Birkaç termal baca ise eve ücretsiz ısıtma ve soğutma kaynağı sağlamıştır. Ev, nehrin güzel manzarasının tadını çıkabilmek için bir çatı terasına sahiptir. Eğimli tuğla işçiliği, fazla güneş ışığını ayrı bir şekilde filtreleyen zarif pencere renkleri yaratır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

CLAY-TOPPED FARMHOUSE

134

GelenekXsel Çiftlik Evinde Kesintisiz Kırmızı Doku

KİREMİT KAPLI EV YEŞİL ÇİFTLİKTEKİ KIZIL BİR ATEŞ KUTUSU GİBİ GÖRSEL ALGIYI DURUŞUYLA DESTEKLEMEKTEDİR.

Hollandalı mimarlar Bedaux de Brouwer, son derece sakin bir tarım arazisi üzerinde tuğla bir ev tasarlamıştır. Büyüleyici tasarım yalnızca doğal peyzajı ile değil, aynı zamanda yerel kaynaklı malzemeler kullanılması ve evin doğal çevresi ile harmanlanması ile de dikkat çekmektedir. Yeşil ve geniş bir alanda, uzun bir kır yolunun eteğinde, ihtişamlı bir şekilde duran üç yatak odalı ev; geleneksel bir çiftlik evinin karakterini yansıtmak amacıyla kil çinileri ile kaplı eğimli bir çatı Mayıs 2017, 36. Sayı

ile örtülmüştür. Çatıda kullanılan kiremitler çiftlik evinin sıcak doğasını örten bir şapka gibi yapı kimliğini tamamlamıştır. Açık konsept salon ve yemek alanına sahip ev, büyük pencereleri ile de evin çevresindeki doğal manzaranın kıskanılacak görüntüsünün seyredilebilmesine imkan sağlamıştır. Bu özellikleriyle kiremit kaplı ev yeşil çiftlikteki kızıl bir ateş kutusu gibi görsel algıyı duruşuyla desteklemektedir. q


KİL ÇATI EVİ

135

Hareketli Kiremit Kafes

YAPININ ONARIMI VE İNŞASI SIRASINDA ESKİ VE SAĞLAM KİREMİTLER DİKKATLİCE ÇIKARILIP, DEPOLANARAK TEKRAR KULLANIMA HAZIR HALE GETİRİLMİŞTİR. Petaling Jaya’da bulunan bu ev, yeni sahipleri tarafından yeniden onarılmıştır. Yapının onarımını üstlenen DRTAN LM Architect, eski evin hala sağlamlığını koruyan kaliteli Hint kil kiremidinden yapıldığını görmüş ve batı yönünden sabah ve öğleden sonra güneşin dikey olarak sağlanabilmesi için cepheyi kiremitle kaplama fikrini geliştirmiştir. Yapının onarımı ve inşası sırasında eski ve sağlam kiremitler dikkatlice çıkarılıp, depolanarak tekrar kullanıma hazır hale getirilmiştir. Dikey

çelik çubuklar, serbest dolaşımı sağlamak ve kil fayansları tutturmak üzere tasarlanmıştır. Yapıyı tüm hacmiyle saran kiremit cephe; güneşli havalarda turuncu bir parlaklık sağlarken, aynı zamanda evin yalıtımı ve havalandırılmasına da katkı sağlamıştır. Ham duvarlara doğal yapı malzemeleri ile yapılan saf dokunuşlar basit çizgileri, boşluklara çevirerek motifsel biçimde açık alanlar yaratmıştır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

BRAAS KIREMITI BIR SANAT OLARAK ALGILIYOR... BRAAS, ÇATILARIN IŞLEVSELLIĞININ YANI SIRA ESTETIK AÇIDAN DA YAPILARA DEĞER KATABILMESI VE YAPILARIN BULUNDUKLARI ÇEVRE ILE DAHA BARIŞIK VE UYUMLU OLABILMESI IÇIN FARKLI RENK, DOKU VE PROFILLERDE ÇATI KAPLAMA ÖRTÜLERI GELIŞTIREREK, HEM MIMARLARA HEM DE TÜKETICILERE BILINÇLI TERCIHLER YAPABILME IMKÂNI SUNUYOR.

136

D

ünyanın en büyük kiremit ve çatı çözümleri üreticisi Braas Çatı Sistemleri, Türkiye’de faaliyete başladığı ilk günden bu yana; uzun ömür ve yüksek performans için farklı ürün grupları ile çatıyı çözülmesi gereken bir sistem olarak ele alıyor. Çatıların işlevselliğinin yanı sıra estetik açıdan da yapılara değer katabilmesi ve yapıların bulundukları çevre ile daha barışık ve uyumlu olabilmesi için farklı renk, doku ve profillerde çatı kaplama örtüleri geliştirerek, hem mimarlara hem de tüketicilere bilinçli tercihler yapabilme imkânı sunuyor. Mayıs 2017, 36. Sayı

Renklerin Gökyüzüyle Dansı, Braas Diva Her biri tek tek eskitilmiş görünümüne sahip tasarım patentli Diva serisi kiremitler, Anadolu Güneşi, Kapadokya Esintisi, Likya Antik, Toros Ateşi ve Olympos Ateşi gibi farklı doku tasarımları ile sunuluyor. Diva serisinde kiremitler, farklı bir üretim teknolojisine sahip. Kiremit, kendine özgü bir yüzey uygulama tekniğine tabi tutuluyor. Bu teknik sayesinde kiremit yüzeyinde portakal kabuğuna benzer bir doku oluşturuluyor. Doku tasarımları Braas’ın İtalya’daki tasarım ofislerinde yaratılan Diva’nın


kendine has yüzey dokusu ve açıklı koyulu renk geçişleri ile çatılarda gün boyu farklı renk algıları ve gölge efektleri sağlanıyor. Diva serisi kiremitlerle klasik kiremit görünümünden uzak, tasarımcı ve kullanıcılar için eşsiz ve göz alıcı, kendine özgü çatılar oluşturulabiliyor. Braas Diva ile kaplanan çatılar hem çevresine değer katıyor hem de yapının kendine has bir şıklık kazanmasına katkıda bulunuyor. Klasik mimari tarza yönelik Terracotta serisi Braas Çatı Sistemleri, çatısında kusursuz antik görünümü arayanlar için Braas Terracotta serisi ile göz dolduruyor. Braas’ın İtalya’daki fabrikalarında yüksek teknoloji ile üretilen Braas Terracotta serisi; büyük ebatlı ve geniş kavisli Coppo Domus ve orijinal tasarımlı Vario 5 Marsilya modellerinden oluşuyor. Seriye son olarak eklenen, İtalya’nın kendine has dokusu ve göz alıcı güzelliğini çatılara taşıyan “Coppo Domus Fiammingo” yer alıyor. Braas kalitesinin ve göz alıcı güzelliğiyle kendine özgü İtalyan tarzının çatı tasarımına özgün bir şekilde yansıtıldığı Coppo Domus Fiammingo, Türkiye’de ilk kez ve sadece Braas tarafından sunuluyor. Yüzeyinde özel olarak uygulanmış dokular, ön kısmında el ile şekillendirilmiş hissi veren kıvrımlı kenarlar ve renk ahengi ile kiremide ayrıcalık katıyor. Büyük ebatları, geniş kavisli tasarımı, kendine has doku özellikleri ve antik görünümü ile Coppo Domus Fiammingo’ nun yeni çatıların yanı

sıra renovasyon projelerinin de gözdesi olması bekleniyor. Braas Terracotta serisi kiremitleri, kendilerine özel Euro Rüzgar Klipsleri ile birlikte uygulanıyor. Avrupa standartlarına uygun Euro Rüzgar Klipsleri, paslanmaz çelikten üretiliyor ve rüzgara karşı direnç sağlamasının yanı sıra kiremitlerin çatıda düzgün bir şekilde monte edilebilmesini ve bu düzgünlüğün uzun süre korunabilmesini temin ediyor. Braas, bu ve benzeri tüm detayları çözülmüş bir sistemle, uzun ömürlü ve estetik bir çatı olanağı sunuyor. Braas TegaLModerN Titanyum Gri ile Modern, Sıradışı, Estetik Çatılar Ülkemizde faaliyete başladığı ilk günden bu yana birçok ilke imza atan Braas Çatı Sistemleri’nin Türkiye’de 2011 yılında üretmeye başladığı TegaLModerN modeli, Braas’ ın özellikle Avrupa’daki modern mimari çizgilere yönelik olarak geliştirdiği bir model. Üretim başlangıcından bugüne TegaLModerN, Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de mimar ve tasarımcıların beğenisini kazandı. Braas, bu beğeni neticesinde TegaLModerN kiremitte Magma Gri’den sonra yeni bir çarpıcı renk alternatifi daha sunmaya başladı: “Titanyum Gri” Geometrik hatları ve sıradışı düz profili ile çatılarda fark yaratan TegaLModerN serisi, Evolution Innotech yüzey teknolojisi ile üretilen Magma Gri ve Titanyum Gri renkleri ile sunuluyor. TegaLModerN ürün gamında, havalandırma, geçiş, şet ve yarım

BRAAS ÇATI SİSTEMLERİ, GEÇTİĞİMİZ YILIN SONUNDA AVRUPA İLE EŞ ZAMANLI OLARAK TÜRKİYE’ DE LANSE ETTİĞİ VE ÇİMENTOLU KİREMİT ÜRETİM TEKNOLOJİSİNDE DEVRİM OLARAK İFADE EDİLEN “EVOLUTION INNOTECH” YÜZEY TEKNOLOJİSİNE SAHİP KİREMİT MODELLERİNİ GENİŞLETMEYE DEVAM EDİYOR.

137

kiremit gibi birçok tamamlayıcı sistemik kiremit de bulunuyor. BRAAS, YENİ TEKNOLOJİSİ İLE KİREMİTLERİ BİR ZIRHA DÖNÜŞTÜRÜYOR Braas Çatı Sistemleri, geçtiğimiz yılın sonunda Avrupa ile eş zamanlı olarak Türkiye’ de lanse ettiği ve çimentolu kiremit üretim teknolojisinde devrim olarak ifade edilen “Evolution Innotech” yüzey teknolojisine sahip kiremit modellerini genişletmeye devam ediyor. Braas, yıllara dayanan Ar-Ge çalışmaları ile geliştirdiği, çatıda çığır açan yeni teknolojisi Evolution Innotech ile üç devrimsel yeniliği tek bir çatı altında topluyor: “Zırhlı koruma”, “Su itici yüzey”, yüksek renk şiddeti ve pürüzsüz yüzeyle sağlanan “Sürdürülebilir estetik performans”. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

138

Kiremit Yüzey Teknolojisi Neden Önemli?

Yaptığı kapsamlı yatırımla, tüm üretim süreçlerini ve hammaddelerini yeni baştan tanımlayarak dünya çapında bir üretim teknolojisi olan Evolution Innotech’i Gebze tesisine taşıyan Braas; böylece çatıda hem kaliteyi hem de performansı artırmayı hedefliyor.

böylece yüzey aşınma direnci maksimuma çıkıyor. Evolution Innotech üretim teknolojisinde kullanılan ColourFusion tekniği ve yoğun teknolojik pigmentler sayesinde kiremit, daha doygun, daha canlı renklere sahip oluyor ve renk şiddeti performansını daha uzun süre koruyabiliyor.

Evolution Innotech üretim teknolojisi sayesinde Braas kiremidin yüzeyi, “ColourFUSION - Ergitmeli kaynaştırma tekniği” ile gövdeyle bütünleşik, sağlam bir yapıya kavuşuyor ve çatı, zorlu çevre koşullarına (yağmur, kar, don vb.) karşı bir zırh gibi korunuyor. Böylece kiremidin estetik ve fiziksel performansı artırılarak çevresel etkilere karşı daha güçlü ve daha dayanıklı hale getiriliyor. Zırhlı yüzey sayesinde kiremit, suyu yüzeyinden iterek bünyesine almıyor ve

Evolution Innotech ile üretilen kiremitler, diğer kiremitlere göre daha pürüzsüz ve daha az toz tutan bir yüzeye sahip oluyor. Böylece kiremit, yağışla beraber kendi kendine daha iyi temizleniyor, kirlenme ve yosunlaşmaya karşı artırılmış bir korumaya sahip oluyor. Evolution Innotech ile Braas çatılar yaşıtlarından daha genç görünüyor.

Mayıs 2017, 36.Sayı

Uzun ömürlü, konforlu ve estetik çatıların en önemli unsurlarından biri, kaliteli çatı kaplama malzemesi seçimidir. Kaliteli bir çatı kaplama malzemesinden beklenti ise; yağmur, kar, don gibi çevresel koşullara karşı dirençli olması, uzun ömürlü olup uzun yıllar sorunsuz kullanılması ve estetik performansının yüksek olmasıdır. En önemli çatı kaplama malzemelerinden olan kiremidin, yüzeyi de kaliteyi belirleyen önemli unsurlardan biridir. Kiremidin güçlü ve inovatif bir yüzeye sahip olması uzun dönemde performansını olumlu yönde etkiler. Kısa zamanda renk şiddetini kaybeden, çevresel etkilere maruz kaldıkça yüzeyinde aşınma görülen ve yıpranan kiremitler, çatıda çeşitli sorunların oluşmasına neden olur. Bu sorunların oluşmasına izin vermeyecek üstün üretim teknolojileri ile geliştirilen kiremit modellerini en başta tercih etmek, uzun ömürlü bir çatıya sahip olmak için önemlidir.q



ŞEHİR YAŞAM &İNSAN

140

SEFERİHİSAR

“HIZ” VE “BÜYÜKLÜK” YERİNE “YAVAŞLIK” VE “YERELLİK”

Mayıs 2017, 36.Sayı


Seferihisar Belediye Başkanı Tunç SOYER

YAVAŞ YAŞAM HAREKETI BIR YEREL KALKINMA MODELI OLARAK YEREL DEĞERLERIN KORUNMASI BAŞTA OLMAK ÜZERE SADECE ULUSAL BOYUTTA DEĞIL ULUSLARARASI ALANDA HEM KENTIN YERELDEN BAŞLAYARAK MARKA DEĞERININ ARTMASI HEM DE SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞININ SAĞLANMASI AÇISINDAN BIZLERE YOL GÖSTERICI OLMAKTADIR. YANI “HIZ” VE “BÜYÜKLÜK” YERINE “YAVAŞLIK” VE “YERELLIĞI” KOYMAKTADIR.

Y

üzyıllardır süregelen kapitalist süreçler, tüketimin mevcut sınırları aşan düzeye ulaşmasına ve her gün kitlesel olarak artmasına neden olmuştur. Üretimin teşvik edilmesi, var olanın korunması, sahip çıkılması bir kenara atılmıştır. Yani büyük ve hızlı olmak makbul görülmüş, günümüzde gittikçe artan bir motto olarak karşımıza çıkmıştır. Fakat bu düzen insanoğlunun mutluluğunu ortaya çıkarmamıştır. Çünkü modern çağda köleleşmeyi ortaya çıkaran bu düzen insanoğlunun özgürleşme hakkını elinden almış, yani insanoğlu haz almadığı bir hızda yaşamaya başlamış, içinde kaybolduğu bir büyüklüğe teslim olmuştur. Tüketim çılgınlığı ise günümüze kadar sürmekte, birçok zararlı etmen yaşam alanlarımızı işgal etmeye devam etmektedir. Bu işgal büyük kentlerden başlayarak kırsal alanlara yayılmakta ve gelecek nesillerimizin sosyal, kültürel ve çevresel boyutlarda zarar görmesine neden olmaktadır. Bu işgalin en somut göstergeleri “hız” ve “büyüklük” tutkusu olmuştur.

Küresel boyutta ortaya çıkan ve gelecek neslimizi etkisi altına alan bu tutkulara karşı etki olarak çağımızın en büyük değeri “yaratıcılık” kavramı ortaya çıkmıştır. Yani hız ve büyüklük karşısında “yavaşlık” ve “yerellik” ortaya koyulması, tüketimden çok üretimin teşvik edilmesi ve benimsenmesi bir yaşam tarzı ve bir yerel kalkınma modeli olarak benimsenmiştir. Böylelikle yerel kalkınma modeli ilk olarak 1986 yılında “fast-food” karşıtı bir yemek hareketi olarak doğmuş ve “slow-food” adını almıştır. 10 yıl aradan sonra 4 İtalyan Belediye Başkanının girişimiyle, bir kent hareketine dönüşerek, 1999 yılında “Cittaslow” – “Sakin Şehir” adıyla yoluna devam etmiştir. Günümüzde 30 ülkeden 233 kente yayılmış, Türkiye’de 14 Kent Cittaslow hareketine dâhil olmuştur. Yavaş yaşam hareketi bir yerel kalkınma modeli olarak yerel değerlerin korunması başta olmak üzere sadece ulusal boyutta değil uluslararası alanda hem kentin yerelden başlayarak marka değerinin artması hem de E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

141


ŞEHİR YAŞAM &İNSAN

sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından bizlere yol gösterici olmaktadır. Yani “hız” ve “büyüklük” yerine “yavaşlık” ve “yerelliği” koymaktadır.

“SAKİN ŞEHİR” KAVRAMI, SİYASİ TERCİHLERDEN UZAK BİR ŞEKİLDE HEM DE SÜRDÜRÜLEBİLİR BOYUTTA İNSANLARA MUTLULUK VE HUZUR GETİREN BİR YOL HARİTASI ORTAYA KOYMAKTADIR.

Cittaslow hareketi, özgürlük arayışının sonucunda ortaya çıkan çözümlerden biridir. Kentlerin yol haritasına sahip olmalarını sağlayarak hem kent içerisinde yaşayan halkın hem de kent dışından gelen misafirlerin ziyaret ettikleri ve şehri tanıyabilecekleri prestijli bir ortam yaratmalarına imkân sağlamakta, yerel dokunun, lezzetlerin, kültürün ve tarihin izlerini tekrardan ortaya çıkmasına güç vermektedir.

142

“Sakin Şehir” kavramı, siyasi tercihlerden uzak bir şekilde hem de sürdürülebilir boyutta insanlara mutluluk ve huzur getiren bir yol haritası ortaya koymaktadır. İçerisinde bulundurduğu 70 kriter ile ilgili yapılması gerekenler hayata geçirildikçe her gün biraz daha fazla cittaslow hedefine yaklaşılmaktadır. Bu süreç kentlerin kimliklerini ortaya çıkarmakta, ayrıca bu “marka” kentin uluslararası bilinirliğine katkı vermektedir. Cittaslow bir “Moda” olarak görülmemekte, arkasında sağlam bir felsefe olan, kentin doğal zenginliklerini ve tarihsel birikimini en büyük hazinesi olarak gören uzun soluklu bir yaşam tarzıdır. Cittaslow’un temel taşlarını oluşturmak, yerel tohumları koruyarak, yöresel lezzetleri gün ışığına çıkararak, yerel üreticilerin söz hakkına sahip olması konusunda destek olarak, kenti markalaştırarak mümkün olmaktadır. Bu temel taşları oluşturan kurallar kentlerin felsefesini değiştirmekte ve turizmin cazibe merkezi olması hedefi yerine turizmi beraberinde getiren proje olarak kentlerin gerçek ruhunu, değerlerinin ne oldukları konusunda yerel halka ve ziyaretçilere farkındalık yaratmaktadır. Bu süreç yoğunluktan ziyade yerel halkın ve ziyaretçilerin Cittaslow üyesi bir ilçenin tatil kentinden çok yerelden kalkınan bir kent olma yolunda ilerlemesine destek olarak bu konuda aktif bir birey olmalarına imkân sağlamaktadır.

Mayıs 2017, 36.Sayı

SAKARYA, TARAKLI BOLU, GÖYNÜK

Kendi farklılığının farkında olan kentlerin gelişimi ve ilerlemesi, çevreye ve doğaya saygılı kalmalarıyla mümkündür. Cittaslow üye kentler ise yerel dokularını, lezzetlerini, kültürlerini kısaca kimliklerini korudukları sürece bu kimlikle uyumlu, sürdürülebilir bir kalkınma sağlamaktadır. Geçmişte mülteci haberleriyle adından bahsedilen ve pek de kimsenin tanımadığı bir taşra kasabası olan Seferihisar ilçesinde, dünyanın en güzel Cittaslow’larının Türkiye’den çıkabileceği düşüncesiyle birlikte 2009 yılında 6 aylık bir çalışma sonucunda Seferihisar’ı Uluslararası Cittaslow Birliği hareketine dahil ederek Türkiye’nin ilk Sakin Şehri (Başkenti) olarak sadece Türkiye’de değil Uluslararası alanda da örnek alınan,

ürettiğimiz projeler ile dünyanın farklı bölgelerinde de uygulanmasına destek olan, yaratılan kelebek etkisiyle dünyayı değiştirmeye katkı veren, herkesin yaşamak istediği bir kente dönüşme hayalini gerçekleştirdik. 2009 yılından günümüze yerel kimliğini korumaya devam etmekte, sakin, kendine yetebilen ve ayrıca Cittaslow felsefesini sürdürülebilir kılan bir kent olma gayretini sürdürmekteyiz. • Seferihisar ilçesi içerisindeki birçok köyden topladığımız tohumları tohum merkezimizde tutmakta ve çeşitlendirmekteyiz. Satışın yasak olduğu bu süreçte, hayata geçirdiğimiz tohum takas şenlikleriyle birçok tohuma ilçe halkımız ya da ziyaretçilerimiz tohum takas


CITTASLOW’UN TEMEL TAŞLARINI OLUŞTURMAK, YEREL TOHUMLARI KORUYARAK, YÖRESEL LEZZETLERI GÜN IŞIĞINA ÇIKARARAK, YEREL ÜRETİCİLERİN SÖZ HAKKINA SAHİP OLMASI KONUSUNDA DESTEK OLARAK, KENTİ MARKALAŞTIRARAK MÜMKÜN OLMAKTADIR.

etkinliği ile erişebilmektedirler. Böylelikle “Can Yücel Tohum Merkezi” sayesinde Yerel tohumları korumaktayız. • Hıdırlık Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ile birlikte hayata geçirdiğimiz “Seferihisar’ın Geleneksel Mutfağı” ile kadınların toplumdaki öncü rolünü ve yöresel lezzetleri gün ışığına çıkarmaktayız. • 2009 yılında başlattığımız “Üretici Pazarları” ile yerel üreticilerin söz hakkına sahip olmalarını ve yeniden üretime geçmelerini teşvik ettik. • Bir büyük mandalina bahçesi, olan Seferihisar’da mandalina ağaçlarının yok olmasına ve mandalina üretiminden vazgeçilmesine engel olmak için Mandalina Üretici Birliği kurarak ve yıllar sonra canlandırdığımız “Mandalina Festivali” ile tanıtım ve pazarlamasına destek olduk. • Geçmişe dönüp baktığımızda Seferihisar’da sadece tek bir kökenin olmadığını öğrenip başlattığımız “Seferihisarlılar Buluşması” projesini hayata geçirdik. • 500-1200 yaş arası 200’e yakın zeytin ağacı tespit edip, zeytinlerini ayrı ayrı toplayarak sıktığımız zeytinyağlarını müzayede ile satıp, sahip olduğumuz olağanüstü doğal zenginliğin büyüklüğüne ve değerine dikkat çekmeye çalıştık. • Sosyal yardıma muhtaç vatandaşlarımızın tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için Seferikart (Halkkart) projesini hayata geçirerek halkımızın zorunlu ihtiyaçlarını giderebilmelerini sağladık.

İLK DEĞERLENDİRME ZİYARETİ SONUCU EKSİKLERİ RAPORLANAN KENTLERE 1 YIL SÜRE TANINMAKTA BU SÜRE İÇERİSİNDE ADAY KENT OLARAK EKSİKLERİNİ GİDERMELERİ BEKLENMEKTEDİR.

143

• Sığacık mahallemizde bulunan, yüzyıllardır tarihin kayıtlarını tutan ve içerisinde bulundurduğu 300’e yakın konut ile Sığacık Kale İçi’nin 2013 yılında başlattığımız restorasyon çalışması ile tarihi dokusunu tekrardan yenileyerek yeni bir görüntüsüne kavuşturduk ve ziyaretçilerimizin ilk rotası olmaları imkanını yarattık. • Seferihisar’da kapalı pazar yeri çatısına kurduğumuz 200kW’lık fotovoltaik Güç Santrali ile 310.000 kW elektrik üretimi sağlayarak belediyemizin ısınmasından soğutmasına kadar elektriğini kendisi üretmesi imkânını ortaya koyduk, artan elektriği ise satmaya başladık.

Son olarak, Yerel kimliğimizi korumaya devam etmekte, sakin, kendine yetebilen ve ayrıca Cittaslow felsefesini sürdürülebilir kılan bir kent olma gayreti içindeyiz. Türkiye Koordinatörü olarak, bu insana ve doğaya saygılı yaşam ve kalkınma modelinin yaygınlaşması için çalışıyoruz. Türkiye Sakin Şehir Bilim Komitesi ile birlikte aday kentlerin başvuru dosyalarının hazırlanması, üye kentleri arasındaki koordinasyonun sağlanması ve üyeliklerin denetlenmesi alanlarında faaliyette bulunuyoruz. Uluslararası Başkan Yardımcısı olarak, Cittaslow hareketinin Ortadoğu ve Yakın Asya da yaygınlaşması için, içinde bulunduğumuz coğrafi bölgenin diğer ülkelerindeki kentlerin birliğe katılması için de çalışmalar yapıyoruz.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

‘UNDERGROUND’ YAŞAM ALANLARI

144

İYİ TASARLANMIŞ BİR YERALTI EVİNDE YAŞAMAK; ŞIK, RAHAT, GÜVENLİ VE İLHAM VERİCİ BİR DENEYİM OLABİLİR. BUNLARIN DA ÖTESİNDE, ÇEVRE DOSTU EV ANLAYIŞINA DA İYİ BİR ÖRNEKTİR. DOĞAL ÇEVREYLE UYUMLU VE ENERJİ VERIMLİDİR. HER GEÇEN GÜN AZALMAKTA OLAN YEŞİL ALAN İHTİYACINA YER ALTI YAPIMI BELİRGİN BİR ŞEKİLDE ÇÖZÜM OLABİLİR...

Y Mayıs 2017, 36.Sayı

er altı konutları (bazen toprakla korunan konut olarak adlandırılır), özellikle kısmen veya tamamen yer altına inşa edilmiş evleri ifade eder. Yeraltı evleri son otuz yılda daha popüler hale gelerek, özellikle yeşil bina hareketinin bir parçası olmuştur.

Avustralya’nın bazı bölgelerinde halen yeraltı konutları yaşamak için tercih edilen bir seçenektir. Özellikle de zorlu iklim koşullarına sahip alanlarda daha fazla tercih edilirler. Bazı yeraltı evleri yüzeyin altına tamamen gömülü olsa da, tüm yeraltı evleri böyle değildir.

Yeraltı evleri, yerden yüksek konutların çevreye verdiği zararı en aza indirgeyen alternatif yaşam alanlarıdır. Günümüzde nadir olarak tercih edilen yeraltı evlerinin yaygın olduğu birçok ülke vardır. Çinliler yüzyıllardır evlerini sıklıkla yeraltında inşa ederken, bugün İtalya, Tunus ve

YERALTI KONUT TASARIMI Bir yeraltı evinin tasarımı, belli ölçülerde arazinin koşullarına göre belirlenir. Arazinin toprak türü, topografya, yağış, yeraltı suyu seviyeleri, yük taşıyıcı özellikleri ve eğimi


ÇEVREYLE UYUMLU, SESSİZ VE HUZURLU BİR YAŞAM ALANI YARATMAK İÇİN YERALTI EVLERİ İDEAL BİR ÇÖZÜM OLABİLİR. BU ALANLARDA YAŞAYAN KİŞİ KENDİSİNİ DÜNYANIN TENHA BİR BÖLÜMÜNE SIZMIŞ GİBİ HISSEDEBİLİR. dikkatle düşünülmelidir. İnşaat malzemelerinin su geçirmez, dayanıklı ve yeraltı basıncına dayanacak kadar güçlü olması gerekir. Su, yer altı yapılarında özel bir konudur ve özellikle çatı alanları boyunca özel drenaj tekniklerinin saha çevresinde uygulanması gerekebilir. Tüm yeraltı evleri, iç hava kalitesi ve nemini kontrol etmek için iyi tasarlanmış havalandırma sistemlerine ihtiyaç duyarlar. Atriumlar, kubbeli çatı pencereleri ve benzeri doğal gün ışığı tasarımları yeraltı yaşam kalitesini arttırmak için kullanılabilir. YERALTI EVLERİ NASIL İNŞA EDİLİR? Yeraltı evleri, dünya yüzeyini ve çevresindeki arazileri kullanarak birçok farklı şekilde inşa edilmiştir. Yeraltı evleri konusunda uzmanlaşmış doğru ekip ile yapının peyzaja gömülmesi için en ideal yer bulunur. Yeraltı evleri, peyzajın doğal unsurlarını yapının tabanı olarak kullanır. Yapı dünyadan tamamen yada kısmen gizlenebilir. YERALTINDA İNŞAATIN AVANTAJLARI Yeraltı evleri konvansiyonel konutlara kıyasla pek çok avantaja sahiptir. Geleneksel evlerin aksine, dik yüzeyler üzerine inşa edilebilirler ve zeminin altına inerek küçük arsalarda kullanım alanını en üst düzeye çıkarabilirler. Ayrıca yapım aşamasında kazılardan çıkan toprak da tekrar kullanılabilir. Yeraltı evleri doğal olarak kötü hava koşullarından, örneğin kasırgalar ve şiddetli rüzgarlara karşı korunaklıdır. Ancak; yeraltı evi sel baskınına açık bir alanda kuruluysa bu önemli bir sorun olabilir, bu durumda özel pompalama sistemlerinin kurulması gerekecektir. Yeraltı evleri yeryüzü evlerine göre daha fazla güvenlidir. Ev içine istenmeyen davetsiz misafirlerin erişimi sınırlıdır. Çevreyle uyumlu, sessiz ve huzurlu bir yaşam alanı yaratmak için yeraltı evleri ideal bir çözüm olabilir. Bu alanlarda yaşayan kişi kendisini dünyanın tenha bir bölümüne sızmış gibi hissedebilir. Dış dünyadan uzaklaşmak ve dünyanın tanımlı sınırı dışında dolaşmak isteyenler bu yaşamın onlara sağladığı yalıtılmışlıktan keyif alacaklardır. Yeraltındaki evlerde yaşayanlar bunun çok

huzurlu bir yaşam tarzı olduğunu ve dünyanın geri kalanına kulak misafiri olmanın tadını çıkardıklarını ifade etmektedir. Yeraltı evleri daha az yüzey alanına sahiptir, dolayısıyla inşasında daha az yapı malzemesi kullanılır ve bakım maliyetleri de daha düşüktür. Yeraltı yaşamının en büyük yararlarından biri de enerji verimliliğidir. Yer yüzeyi altının sıcaklığı istikrarlı bir şekilde kalır, bu nedenle yer altı konutları jeotermal kütle ve ısı alışverişinden yararlanır, yaz aylarında serin, kışın ise ılık olur. Bu durum, enerji maliyetlerinden yaklaşık %80 tasarruf sağlar. Yeraltı yaşam alanına güneş enerjisi tasarımı ilave edilerek enerji kullanımı sıfıra indirilebilir, ayrıca güneş enerjisi sistemleri evde yıl boyunca sıcak su ve ısı sağlar. Son olarak, yeraltı evleri doğal peyzaj ile harmanlanır ve yerel ekoloji üzerinde minimum etkiye sahiptir. BİR YERALTI EVİNİN MALİYETİ Yapının başlangıç maliyeti bir miktar yüksek olabilir. İnşaata hazırlık amacıyla araziyi kazmak için geniş ekipman gerekmektedir. Özellikle kazma işleminden çıkan toprağın taşınması gerekiyorsa ve eğimlerin düzeltilmesi gerekiyorsa, araziyi inşaata hazırlamak biraz maliyetli olabilir. Ancak bu maliyet tasarruf edilen enerjinin maliyeti ile telafi edilmektedir. SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEK İÇİN TASARLAMAK İyi tasarlanmış bir yeraltı evinde yaşamak; şık, rahat, güvenli ve ilham verici bir deneyim olabilir. Bunların da ötesinde, çevre dostu ev anlayışına da iyi bir örnektir. Doğal çevreyle uyumlu ve enerji verimlidir. Her geçen gün azalmakta olan yeşil alan ihtiyacına yer altı yapımı belirgin bir şekilde çözüm olabilir...q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

145


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

ARAZİDE BİR ‘YARA İZİ’

EVİN ŞEKLİ ARAZİNİN ENDÜSTRİYEL GEÇMİŞİ HAKKINDA YORUM YAPARCASINA YARA İZİ GİBİ ŞEKİLLENİYOR, GÖMÜLÜ OLDUĞU YEMYEŞİL ÇİM ALAN İSE İYİLEŞMEYİ TEMSİL EDİYOR.

146

Mayıs 2017, 36.Sayı


REHABILITE EDILEN ESKI BIR ENDÜSTRI ALANININ YAMACINA ENTEGRE OLAN EV, TEK AILELIK KONUT TIPOLOJISINI YENIDEN YORUMLUYOR VE ASGARI BIR ALAN KAPLIYOR.

E

dgeland House , Bercy Chen Stüdyosu tarafından tasarlanmış üçgen bir ev. Teksas Austin’de, rehabilite edilen eski bir endüstri alanında yer alan ev, üstü kalın bir çim tabakasıyla kaplı olan toprak altında bir yapı olma özelliği taşıyor. Evin şekli arazinin endüstriyel geçmişi hakkında yorum yaparcasına yara izi gibi şekilleniyor, gömülü olduğu yemyeşil çim alan ise iyileşmeyi temsil ediyor. Ev mimarları tarafından, Kuzey Amerika’da kullanılan en eski konut türlerinden birisi olan Yerli Amerikan ÇukUr evlerinin modern bir yeniden yorumu olarak tarif ediliyor.

BERCY CHEN: EDGELAND EV Mimarlar: Bercy Chen Studio Yer: Austin, Texas, ABD Fonksiyon: Konut Fotoğraf: Paul Bardagjy

147 147

konut tipolojisini yeniden yorumluyor ve asgari bir alan kaplıyor. Malzemeleri yerel kaynaklardan temin edilen Edgeland House yeryüzünün termal kütlesi kullanılarak rahat bir termal kararlılık elde etmek için yeryüzeyi iki metre kazılarak yerin altına inşa edilmiş. Tasarım, ayrıca enerji verimliliğini en üst düzeye çıkarmak için yalıtımlı yeşil çatı ve hidronik ısıtma da içeriyor.

Bercy Chen Studio’dan yapılan açıklamada; “Proje, doğal alanın azalması ve tükenen kaynaklar hakkında çevredeki sanayi bölgesi ile arazinin karşı tarafında kalan doğal nehir arasında bir denge kurarak farkındalık yaratıyor.” deniyor.

Edgeland House’da; görsel ve işlevsel olarak, mimari bölgeye özgü şekillendirilerek, tasarım peyzajın bir uzantısı olarak sunuluyor. Planda, yaşam ve uyku alanları iki ayrı bölüme ayrılmış ve birinden diğerine geçmek için dış unsurlarla doğrudan temas etmek gerekiyor. Bu proje sürdürülebilirlik için yeni standartlar getirirken, ayak izini küçülterek, estetik değerler ile mekanik özellikleri entegre ediyor.

Rehabilite edilen eski bir endüstri alanının yamacına entegre olan ev, tek ailelik

Ev kışın sıcak yazın ise serin kalabiliyor. Buna ek olarak, yüksek teknoloji ürünü E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

148

EDGELAND HOUSE’DA; GÖRSEL VE IŞLEVSEL OLARAK, MIMARI BÖLGEYE ÖZGÜ ŞEKILLENDIRILEREK, TASARIM PEYZAJIN BIR UZANTISI OLARAK SUNULUYOR.

ev, hidronik ısıtma ve soğutma, jeotermal ısı alışverişi ve faz değiştiren termal ısı depolama özelliklerine sahip. Bu zamansız konut tasarımının hem inşa hem de performans bakımından peyzaj ile olan ilişkisi bakımından önemli olan yalıtkan yeşil çatı için, 7 metrelik bir kazı yapılmış. Bu sayede kısmen toprağa gömülü olarak inşa edilen ev, yaz aylarında daha serin ve kış aylarında ise daha sıcak olması için yeryüzü kütlesinden faydalanıyor. Bu tasarıma entegre edilen yüksek performanslı HVAC sistemi maksimum enerji verimliliği için önemli bir fırsat sunuyor. Mekanik sistem bileşenleri; hidronik ısıtma ve soğutma, Jeotermal ısı değişimi, faz değişimli termal ısı depolama ve maksimum enerji verimliliği için yeşil çatıdan oluşuyor. Proje ayrıca, jeotermal sistemle bağlantılı akıllı bir havuza sahip. Edgeland House’un yeşil çatısına ve çevre sine, 40’ın üzerinde sayıda yerli bitki ve kır çiçeği türünü yeniden tanıtmak, yerel ekosistemi korumak ve canlandırmaya yardımcı olmak amacıyla, Lady Bird Johnson Wildflower Centre özenli bir çalışma yapmış.q

Mayıs 2017, 36.Sayı


EYÒUL, 2016

HAZİRAN ÖZEL, 2016

YIL 7 - SAYI 32 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

DİLGÜN SAKLAR, MEHMET EMİN ÇAKIRKAYA “Mimar dünyaya her yönüyle objektif bakabilmeli…”

MART-NİSAN 2016

YIL 6 - SAYI 31 / 10 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

ZAHA HADID Mimarlık; sizi heyecanlandırmalı, sakinleştirmeli ve düşündürmeli...

ÇARŞIDAN

ye den AVM’ ÇARŞIYA

ANADOLU YAKASI’NIN YENİ YILDIZI

AK

CA GE ZEN R DE RIN ÇE DA K T Ğ İ L YA E ŞA N M

Karaya Oturan Gemi

ME

Earthship’s Karagemileri

AHŞAP

KENDİLİĞİNDEN

ÇOĞALAN YAPI MALZEMESİ

YIL 7 - SAYI 34 / 15 TL

bir bakışta

DOĞADAN GELEN

PERFORMANS

BRİSTOL 2015’İN EN YEŞİL BAŞKENTİ

Kentsel Dönüşüm

Rehberi

YENI NESIL

OFISLER TOPRAK ANA’NIN

DÜNYAYA HEDİYESİ

KUVARS

2016’NIN YEŞİL BAŞKENTİ

LJUBLJANA

FEDERICO DELROSSO “Mimarlık iletişim ruhu ve kimliğidir.”

KADIKÖY POMZA TAŞI

YIL 7 - SAYI 35 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Ekoyapı Dergisi 7 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...

SOMUT FONKSIYONELLIK

ÇARPICI SIMGESELLIK

KAPI

AVRASYATÜNELİ İKİ YAKAYI 5. KEZ BİRLEŞTİRDİ

KENTLERDE

AYNILAŞMAYA

KARŞI DURUŞ CITTASLOW

ALİ EVRENAY ÖZVEREN “Kamu yapılarında ‘Yap - İşlet - Devret’ modeli kaliteyi arttırıyor.”

YIL 7 - SAYI 33 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Mart 2017

Ocak 2017

KASIM, 2016

METAL

UM

GEZEGENİ KORUYAN

UR

ÇINKO

NA

Konuk Mimar

KE

KONFERANSI

STEFANO BOERI

AKTÖRLERİ

UN

YEŞIL YAPILAŞMADA KENTSEL DÖNÜŞÜM FIRSATI

CİHAN BAYSAL

KARTAL’IN

Kıimin İçin Bu Mega Projeler?

GAZBETON

HAFIF MASIF ÇEVRE DOSTU

YÜZEN EVLER SU ÜSTÜNDE HAYAL GİBİ BİR YAŞAM

eri K Serisi, aplamalı cam sayesinde, mlara kıyasla ısı 0 azaltarak kışın yakıt üneş ısısının içeriye altarak da yazın klima üşürür ve enerji ar.

YIL 6 - SAYI 30 / 10 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

SARI IŞIK

ık kışlar, yazlar sizi bekliyor

Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun...


DARBELERE DAYANIKLI Şişecam Lamine Cam Dağılmayan yapısıyla geçişleri engeller. Emniyet ve güvenlik sağlar.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.