HAZİRAN - TEMMUZ 2019
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
YIL 9 - SAYI 44
15 TL
DOSYA HAVALİMANI
MİMARİSİ &
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
KURTUL ERKMEN
Kağıt Sponsoru
MODA KAVRAMLARIN PIRILTISINA KAPILMAMALIYIZ!
AND PASTEL CASE STUDY
YAPI KATALOĞU
2019
ONLINE YEŞİL YAPI KATALOĞU
Ürün ve hizmetleriniz ile yıl boyunca yer alabilirsiniz. Dilediğiniz sayıda ürün ve hizmetinizin ilgili profesyonel çevreye detaylı tanıtımını yapabilir, teknik özellikleriniz ile rakipleriniz arasından sıyrılabilirsiniz.
www.yesilyapikatalogu.com İnternet sitesi günlük ortalama 30.000 ziyaret alarak, yeşil bina üretiminde görev alan teknik kadroya rehberlik etmektedir.
Serin yazlar, sıcacık kışlar sizi bekliyor
444 9 872 0 850 222 9 872 isicam.com.tr sisecamduzcam.com /isicamsistem /isicamsistemleri
Isıcam Sistemleri K Serisi, Solar Low-E kaplamalı cam sayesinde, sıradan çift camlara kıyasla güneş ısısının içeriye girişini %40 azaltıp, yazın klima masraflarını düşürürken kışın ısı kayıplarını %50 azaltarak yakıt masraflarını azaltır ve enerji tasarrufu sağlar. Camda farklı ihtiyaçlar için doğru çözümler üretiyoruz.
22
İÇİNDEKİLER
31
54
30
76
22
?
6 haberiniz var mı 18
22
MERCEK GELECEKTE DAHA BÜYÜK BİR GEMİYE İHTİYACIMIZ OLABİLİR İKLİM MÜLTECİLERİ Rahmi Aydemir TOP 10
86
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK HAVALIMANI YAPILARI ESNEK & UYARLANABILIR OLMALI GMWMIMARLIK Pınar İlki Emekçi, Ali Evrenay Özveren, Dicle Demircioğlu
DÜNYADAN SÜRDÜRÜLEBİLİR HAVALİMANLARI MEGA ŞEHİR İSTANBUL’A MEGA HAVAALANI
ÖZLENEN MAHALLE HAYATI AND PASTEL Mehmet Uğur Yıldırım, AND Gayrimenkul Proje Geliştirme ve Yönetim Direktörü
90
MİMARİ TASARIMI “BİRLİKTE YAŞAM’’ FİKRİ OLUŞTURDU Buğrahan Şirin, HPP International Turkey Türkiye Ofisi Yöneticisi
94
MİMARİDE METAL KABUKLAR; MESH UYGULAMALARI
16
PROJE
AND PASTEL LEED KRITERLERINE GÖRE TASARLANIP INŞA EDILMİŞTİR Emre Ilıcalı, Altensis Yöneticisi
30
MİMARİ BAKIŞ A MİMARLIK ALİ İŞERİ A TASARIM MİMARLIK ALİ OSMAN ÖZTÜRK AS MİMARLIK AYŞİN SEVGİ KARAKURT KG MİMARLIK KURTUL ERKMEN
62
68 101
86
114
95 178
3
100
PROJE / ÖZEL
Reklam İndeksi
DOÇEM İÇE DÖNÜK (OTİSTİK) ÇOCUKLAR OKULU
AGT 9 AND PASTEL 7 BÜROSİT 73 ÇUHADAROĞLU 15
104
SEKTÖRDEN CEMAL ASLANDAĞ ASLANDA GRUP YÖNETIM KURULU BAŞKANI NURAN EFENDIOĞLU BÜROTIME PAZARLAMA DIREKTÖRÜ
DANFOSS 49 DYOTHERM 83 E.C.A. SEREL 51 FORM GROUP 107 KARAOĞLU PEYZAJ 99 KASSO 11 KLEIDCO 41 OTİS 67
114
SIRADIŞI YAŞAM ALANLARI FARKLI YAPI TEKNIKLERI ILE İNŞA EDILMIŞ SIRA DIŞI OTELLER
RHEINZINK 13 ŞİŞECAM DÜZCAM 1, 35 TEV 93 UNIGEN 59 YEŞİL YAPI KATALOĞU Ö.K. İÇİ YTONG ARKA KAPAK E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ ISSN NO 2146 - 9636
Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla EDİTÖR Esra Baykara Berivan Eren REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk
4
2018 yılı biteli altı ay oldu, sanki dün gibi hatırlıyoruz, adettendir ya hepimiz sevdiklerimize
editör’den
İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla
REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 KAPAK GÖRSELİ Studio Lagom Bir Düşün Restoran Fotoğraflar: Photographix | Sebastian + Ira YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Kültür Sanat Basımevi Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi ZB7-ZB11 Topkapı / Zeytinburnu / İstanbul +90 212 674 00 21 - 29 - 46 +90 212 674 00 61 info@kulturbasim.com
iyi dileklerimizi ilettik. Birbirimizde bir sonraki yıl için umut filizleri yeşertmeyi istedik. Aslında içten içe biliyorduk ki çok da bir şey değişmeyecek, değişemeyecek... Öyle de oldu, ülkemiz geçen altı ayda sonu gelmez bir bekleyişin girdabında döndü durdu. 85 gün arayla gerçekleşen iki seçimin yarattığı beklenti ve seçim ekonomisi, piyasaları olumsuz etkilemekle kalmadı, pek çok sektör durma noktasına geldi. Halk belki de uzunca bir aradan sonra market ve pazarlardaki pahalılığı mutfaklarında acı bir şekilde hissetti. Reel sektör ise koca bir yarım yılı kaybetti... Durumdan en çok etkilenen sektörlerin başında ise ülkemiz ekonomisinin lokomotifi olarak gösterilen inşaat sektörü ve bu sektöre bağlı yüzlerce alt sektör yaşadı. TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde konut satışları 2019 Nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 18,1 oranında azaldı. Markalı konut projeleri üreten inşaat firmaları bu süreçten en az hasarla çıkabilmek için çareler ararken, yurt dışındaki gurbetçi Türkleri konut sahibi yapmak için stratejiler geliştirmeye başladılar... Yapı malzemeleri sektörü ise durma noktasına gelen Türkiye pazarından ümidi kesip çareyi ihracatta aradı. Yapı ve inşaat sektörünü temsil eden sivil toplum örgütleri sektörün acil ve kalıcı çözümlere ihtiyacı olduğunu her mecrada dile getirdiler. Bu arada tabi ki yapı sektörüne hizmet eden biz ve bizim gibi yayıncılar da oldukça zorlu bir süreçten geçiyor. Her krizde ilk vazgeçilen gider olan reklam çalışmaları özellikle basılı yayıncılık konusunda ısrarlı olan organizasyonların ayakta kalabilmesini her geçen gün daha da zorlaştırıyor. İhracata yönelen malzeme üreticileri bütçelerini yurt dışı fuarlara ve yayınlara aktarınca da olan oluyor ve yıllardır sektörün nabzını tutan yerli yayınların kapandığı haberlerini üzülerek takip ediyoruz. Ancak unutmamak gerekir ki ülkemizde işler yoluna girecek ve markalar Türkiye pazarına döndüklerinde kendilerini ifade edecek yayın arayacaklar. Evet tablo can sıkıcı belki ama böyle durumlarda tek ilaç üretmek... İş üretmek, fikir üretmek, yenilik üretmek, düşünce üretmek... Başımızı iki elimizin arasına alıp karamsarlığa kapılmanın kimseye faydası olmayacağı aşikar. Biz de bu motivasyonla hazırladık 44. Sayımızı. Üretme isteğini her zamankinden daha yoğun yaşadık içimizde. Ve yine dopdolu bir sayı ile okurlarımızla buluşabilmenin huzuru aldı karamsarlığın yerini. Bu sayımızda neler var kısaca bir göz atalım. TOP 10 bölümümüzü Mimaride Metal Kabuklar; Mesh Uygulamaları tasarım örnekleriyle Kasso desteğiyle hazırladık. Mimari Bakış Bölümümüzde yine birbirinden kıymetli mimarlarımızın görüşlerine yer verdik. Dosyamızda ‘Havalimanı Mimarisi ve Sürdürülebilirlik’ konusunu gündeme taşıdık. Case Study olarak ise AND Gayrimenkul’ün AND Pastel projesini yatırımcısı, mimarı ve yeşil bina danışmanından dinledik, sizler için kaleme aldık. Dergimizi takip edenler bilir, Ekoyapı Dergisi yayına başladığı 2010 yılından itibaren geri dönüşümlü kağıda basılmakta ve bu kağıt diğer kağıtlara göre oldukça maliyetli. Özellikle kurdaki yükselişin kağıt fiyatları üzerinde yarattığı artış, basılı yayınları zorlamakta. Bu
YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
sayımızda AND Gayrimenkul dergimizin kağıt sponsoru olarak yayınımıza ciddi bir destek verdi. Bu yazı vasıtasıyla kendilerine teşekkür ederiz. Ayrıca yayınımızda bize destek olan tüm kurum, kuruluş ve kişilere de teşekkür eder, Keyifli okumalar dileriz.
?
haberiniz var mı
HEP İSTANBUL ‘EN İYI SÜRDÜRÜLEBILIR KONUT’ PROJESI SEÇILDI Tekfen Gayrimenkul tarafından çevre dostu bir proje olarak hayata geçirilen HEP İstanbul, bu yıl Amerika’da düzenlenen ISBS2019 Sustainability Award En İyi Sürdürülebilir Uygulamalar Yarışması’nda “ Sürdürülebilir Yapı – Konut Kategorisinde” birinci seçildi. Tasarımında ve inşaatında sürdürülebilirlik hassasiyetiyle hayata geçirilen HEP İstanbul; su ve enerji tasarrufu sağlayan sistemleri, iç mekân hava kalitesi, doğal aydınlatma, sıcaklık ve nem kontrolü, atık yönetimi gibi standartların sağlanması ile fark yaratıyor.
HEP İstanbul projesi çevreye verdiği önemle daha önce de belirli ödüllere ve sertifikalara layık görülmüştü. Proje sürdürülebilir enerji ve kaynak kullanımı açısından sektörde uluslararası en önemli sertifika olarak gösterilen “LEED” (Enerji ve Çevre Tasarımında Liderlik) sertifikalarını aldı. Projedeki 11 adet konut bloğu için LEED New Construction kategorisinde Silver (Gümüş) ve 14 adet sıra ev bloğu için ise LEED for Homes kategorisinde Gold (Altın) seviyesi ile bu ölçekte sertifika alan ilk proje oldu.q
66
ANKARA YÜKSEK HIZLI TREN GARI LEED GOLD SERTIFIKASI ALDI
ton kapasiteli 2 adet su deposu bulunan projede, yağmur suları filtrasyondan geçirildikten sonra hem peyzaj sulamasında, hem de klozet rezervuarlarında yeniden kullanılıyor. Bu sisteme eklenen verimli armatürler ve çift basmalı rezervuarlar ile birlikte Amerikan standartlarındaki bir binaya oranla toplamda yüzde 56 su tasarrufuna ulaşılabiliyor. Yaklaşık % 15 enerji tasarrufu sağlandı
2013 yılında tasarımına başlanan ve LEED GOLD sertifikası hedefi ile yola çıkılan Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı Projesi; tasarım, inşaat ve devreye alma aşamalarında LEED sertifikasının gerekliliklerini sağlayarak, LEED-CS (Çekirdek ve Kabuk) kategorisinde GOLD derecesi almaya hak kazandı ve Türkiye’nin LEED sertifikalı ilk tren istasyonu oldu. Proje aynı zamanda 2019 itibarı ile Türkiye’nin, Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Avrupa’da en fazla LEED sertifikalı binalar istatistiğinde 1 numaraya yükselmesine de katkıda bulundu. Yağmur suları toplanarak kullanılıyor Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı’nın en fazla dikkat çeken özelliklerinden bir tanesi “Yağmur Suyu Toplama Sistemi”. Çatıya düşen yağmur suyunun toplandığı 240
Yeşil Bina kriterlerinin en başında gelen unsurlardan olan enerji verimliliği açısından özel olarak tasarlanan gar binasında, gün ışığından maksimum oranda faydalanmak açısından çatıda ışık alabilecek büyük alanlar bırakıldı. Bina içindeki civa içermeyen aydınlatma armatürlerinin otomasyon sistemi ile entegrasyonu sayesinde gün ışığı miktarına göre yanması sağlanarak, gün içinde daha az enerji tüketimi ve önemli seviyede enerji verimliliği
sağlandı. Cephe tasarımında ısı iletim katsayısı düşük olan teknolojik camlar kullanılırken, ısıtma, soğutma sistemleri ve kullanılan pompalar da enerji verimliliği yüksek modellerden seçildi. Yapılan Enerji Simülasyonu sonucunda, Amerikan standartlarına uygun yapılan referans bir bina ile kıyaslandığında enerjinin yüzde 14,6 daha verimli kullanıldığı ve havalandırma kanallarından verilen havanın standartlardan yüzde 30 daha temiz olduğu kanıtlandı. 6 adet elektrikli araç şarj istasyonu bulunan 1.850 araç kapasiteli kapalı ve 60 araç kapasiteli açık otoparkta ayrıca çevre bilinci ile bisiklet kullanımını teşvik amacı ile bisiklet park yerleri de yer alıyor. Binanın her iki ucunda ve ortasında yer alan açık alanlara ek olarak bina içinde birçok farklı şekilde konumlanmış ağaçlar ve yeşil alanlar ile bina kullanıcılarına doğal bir ortam yaratıldı.q
?
haberiniz var mı
‘’MİMARLAR KÜLTÜR BEKÇİLİĞİ YAPMAK ZORUNDALAR’’ Mimarların çok ağır yükü var. Bir kültür bekçiliğini yapmak zorundalar ama bunun için önce kendilerini iyi donatmalılar.
8
K
alebodur’un, toplumu ve mimarlığı ilgilendiren değerlere sahip çıkma misyonuyla gerçekleştirdiği ‘Kalebodur’la Mimarlar Konuşuyor’ söyleşisinin konuğu mimar Cengiz Bektaş oldu. Bektaş, Prof. Dr. Celal Abdi Güzer’in sorularını yanıtladı. Mimarlığın çizim yapmaktan ibaret olmadığının altını çizen Cengiz Bektaş, mimarlık eğitim ortamını değerlendirirken ‘’Eski yazılarımı bir araya topladığım zaman ‘ben sadece bugün böyle düşünmüyorum, buraya basamak basamak gelmişim’ diyorum. Mimarlık üzerine düşünürken olayı sadece mimarlık zannediyorlar, öyle değil. Bir mimar her türlü sanatın içinde yetişmeli. Bana durmadan hayatta şu soruldu: Niye şiir, mimarlıkla şiirin ne alakası var? Şiirin dili de, mimarlığın dili de önce yürekten sonra coğrafyadan geçiyor. Ben de benim için böyle bir ayrım Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
olmadığını söylemeye çalıştım, yoktan var eden dallar ama bulundukları coğrafyanın her şeyiyle bağlılar’’ dedi. ‘’Yazmak benim için düşünmek demek’’ Mimari projelerin yanı sıra pek çok yayını, araştırması ve belgelemesi bulunan Cengiz Bektaş, yazmanın ve tartışmanın önemine değinerek, ‘’Türkiye’de gitmediğim üniversite kalmadı. Şu ana kadar yayınlanan kitap sayım 110’u geçti. Yazmak benim için düşünmek demek. Herhangi bir konu üzerine düşünmem gerekiyorsa önce o konuyu yazıyorum. Ve benim için yazmak eylemi onsuz düşünememek gibi bir duruma geliyor. O zaman da çevrene daha objektif bakmak zorundasın. Çevrene saygısızlık etmeden gerçeği söylemek durumundasın. Doğru bildiğini dile getirmek çok önemli. Çünkü o düşünceyi çağırıyor’’ diye konuştu.
İstanbul’un tarihi yapısını ve günümüzde İstanbul’un içinde bulunduğu durumu değerlendiren Bektaş, kültür ortamında, tarihi yapıların nasıl değerlendirileceğinin bilinmediğini belirtti. ‘’İstanbul sadece Osmanlı da değil. Bizans’ı görmemek, ondan önce Roma’yı görmemek İstanbul’da, körlük olur. Yenikapı kazılarında, İstanbul’da birdenbire 8400 yıla iniyorsun. Bu çok önemli çünkü o izleri görmeye, onunla birlikte kalp atışını ona göre ayarlamayı başardığın zaman, İstanbul akıl almaz bir şey. Ne kadar uğraştık da, ancak bu kadar bozabildik. Mermere nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. Ahşaba nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. Bunlar sadece kendi birikiminizle bilebileceğiniz şeyler de değil. Sizden önce yapılmış olan şeyleri iyi bilmeniz gerekiyor. ’’ Mimarların yaşadığı çevredeki kültür ortamına sahip çıkmaları, tartışmaları gerektiğini ifade eden Cengiz Bektaş sözlerine şu şekilde son verdi. ‘’Hiçbir şekilde umudu yitirmemek gerekiyor. Hiçbir şeyi boşuna yapmış olmuyorsunuz. Mimarların çok ağır yükü var. Bir kültür bekçiliğini yapmak zorundalar ama bunun için önce kendilerini iyi donatmalılar. Tartışma ortamları yaratmak lazım. Bunun için gerekli her şey var. Yeter ki biz onları kullanmak, yaşamak isteyelim.’’q
İlham veren ahşap çözümleri...
MDF MDF Lam Panel Profil Parke
/agtthinkwithus
agt.com.tr
?
haberiniz var mı
DÜNYANIN EN YÜKSEK HIBRIT, AHŞAP KULESI VANCOUVER KENTI İÇIN TASARLANIYOR Passive House sertifikası almayı hedefleyen binanın; üç camlı pencereler, ısı kazanımlı sistem, doğal ışık ve havalandırma gibi bir dizi özelliği var.
10 10
G
lobal bir şirket olan Perkins+Will’in Britanya Kolombiya’sı için tasarladığı ve Kanada Earth Tower ismi verilen çok katlı kulenin hibrit olan yapısal sistemi ahşap lamine ve betondan meydana gelecek. Proje, Vancouver’ın Burrard Slopes semti yakınlarındaki Sekizinci Bulvar boyunca uzanan 31.587 metrekarelik alan üzerinde tasarlanıyor. Bahsi geçen alanda şu anda, daha önceki kullanım alanı bilinmeyen, 1970’lerin sonlarından kalma, dört katlı bir bina bulunuyor. Vancouver da dahil olmak üzere, dünyanın farklı ülkelerinde ofisleri bulunan 84 senelik Perkins+Will şirketi, 120 metre yüksekliğinde tasarlanan binanın “dünyanın en yüksek hibrit, ahşap kulesi” olacağını söylüyor. Projeyi geliştirense yerel bir firma olan Delta Land Development.
Bina U-biçimindeki platformun üzerinde yükselen kuleden meydana geliyor. Platform, içerisinde bitkilerin, ağaçların ve oturma alanlarının yer aldığı girişteki iç bahçeyi çevreliyor. Görüntülerden birinde platformun bir kısmının, etrafta yeşillikler ve kayaların yer aldığı üzeri kapalı bir geçiş alanı oluşturmak üzere ayrıldığı görülüyor.
31.587 metre kare alanı çevreleyen Kanada Earth Tower, mağazalar, restoranlar ve ofis alanlarının yanı sıra yaklaşık 200 adet apartman katından oluşacak. Rakam henüz kesinleşmemiş olsa da çok kullanımlı binanın 35 ya da 40 katlı olması planlanıyor.
Çalışma ekibi, binanın güneye bakan cephesine, her üç katta bir müşterek bahçeler yerleştirmiş. Binada yaşayanlar açık hava ve temiz havada zaman geçirip, birbirleriyle konuşarak temas kurabilecekler. Projenin hedeflerinden biri de “konutların yer aldığı
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Sera gazı salınımını azaltmak için binanın yapısal sisteminde hibrit bir yaklaşım sergilenecek. Bina temelinde beton kullanılacak. Duvarlar, yer döşemeleri ve sütunlar için ekip, lamine kereste, yapıştırma tabakalı kereste ve geçmeli lamine kereste gibi ahşap kompozitin her türünü kullanmayı planlıyor. Bina içerisindeyse ahşap tamamen görünüyor olacak.
yüksek şehir binalarında yaşamsallığı iyileştirmek ve bu binalarda iskân edenleri desteklemek.” Passive House sertifikası almayı hedefleyen binanın; üç camlı pencereler, ısı kazanımlı sistem, doğal ışık ve havalandırma gibi bir dizi özelliği var. Buna ek olarak binaya entegre edilmiş güneş pilleri gereksinim duyulan elektriğin ortalama yüzde yirmi beşini üretecek. Ekip “Kanada Earth Tower sıfır emisiyonlu bir bina olacak” diyor. Binada doğal gaz gibi fosil yakıtlar tüketilmeyecek. Ekip, inşaattan operasyona projenin her aşamasında gaz emisyonunu ciddi ölçüde azaltmayı hedefliyor. Proje, Kanada Yeşil Binalar Konseyinin başlattığı sıfır-karbon pilot programının bir parçası olma özelliği taşıyor. Bina, inşaatta kullanılan keresteden, enerji kullanımını azaltmaya yönelik stratejilere kadar “ciddi ölçüde yüksek çevresel standartların” mümkün olduğunu göstermeyi hedefliyor.q
Mimaride Metal Kabuklar
44 YIL
S2OSB Yönetİm merkezİ / FOrmlu PerFOre CePhe mİmar: BInaa | BuIldIng InnOvatIOn artS arChIteCture
rOBert kOlejİ murat karamanCI öğrenCİ merkezİ / genİŞletİlmİŞ metal çatI & CePhe mİmar: alataŞ arChIteCture & COnSultIng
vakkO İStİnYe Park / özel taSarIm CePhe mİmar: vakkO mOda merkezİ
Selçuk eCza genel müdürlük / özel deSen taSarIm CePhe mİmar: taBanlIOğlu arChIteCture
kaSSO mühendİSlİk San. ve tİC. a.Ş. İstanbul Anadolu Yakası OSB 2. Sokak No: 5, 34953 Tuzla İstanbul TR
T: +90 216 593 14 85 (pbx) E: kasso@kasso.com.tr kassoengineering www.kasso.com.tr
?
haberiniz var mı
E.C.A. NİTA SERİSİNDEN FONKSİYONEL VE RENKLİ ÇÖZÜMLER Günümüzde değişen mutfak dekorasyon trendleri yaşam alanlarımızdan biri olan mutfakları evimizin prestij alanları haline getirdi. Tüketicilerinin estetik ve fonksiyonel kaygılarına bir arada çözüm sunan E.C.A. Nita Esnek Çıkış Uçlu Eviye Bataryaları tam da istediğiniz gibi. Dekorasyonda değişen trendler ve tüketim alışkanlıklarımızla birlikte mutfaklar ‘kişiselleştirilebilir’ yaşam alanlarına dönüştürülerek evlerimizin prestij ve konfor alanını oluşturuyor. Bu noktada mutfaklarını yenilemek isteyenler için E.C.A. Nita Esnek Çıkış Uçlu Eviye Bataryalarını tüketicilerin
beğenisine sunuyor. Mutfaklarında huzur konseptini yakalamak isteyenler için beyaz, asaleti yansıtmak isteyenler için siyah, dinamizmi yakalamak isteyenler içinse kırmızı eviye batarya seçenekleri mevcut. Fonksiyonelliğin tasarımla birleştiği E.C.A. Nita Esnek Çıkış Uçlu Eviye Bataryaları uzunluğu ve yüksekliği ayarlanabilir esnek çıkış ucu sayesinde kullanıcılara keyifli ve hayatı kolaylaştıran bir kullanım deneyimi sunmayı garanti ediyor. Tüketicilerin estetik ve fonksiyonel kaygılarına çözüm sunarken
kalite ve garanti konusunda da her zaman tüketicilerinin yanında olan E.C.A., diğer ürün gruplarında olduğu gibi Nita serisinde de ’Yıllarca Beraber Olmak Garanti!’ diyerek Türkiye’de ilk defa 20 Yıl Garanti veriyor.q
12 12
POLİSAN HOLDİNG, TÜRK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KODU’NA UYGULAMA PARTNERİ OLDU Boya, kimya, tekstil, inşaat ve lojistik (liman işletmeciliği) sektörlerinde faaliyet gösteren Polisan Holding, sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarına yeni bir halka ekledi. Sürdürülebilirlik kavramını markasına ve hizmetlerine entegre etmeyi benimseyen, bu amaçla çevresel sürdürülebilir üretim prensibiyle stratejilerini ve yatırımlarını her aşamada ekonomik, çevresel ve sosyal açıdan artı değer yaratacak şekilde oluşturan ve kurduğu yönetim sistemleri ile bu çalışmalarını güvence altına alan Polisan Holding, Türk Sürdürülebilirlik Kodu’na uygulama partneri oldu.
Dilek Sarıaslan, Polisan Holding Yönetim Sistemleri ve Sürdürülebilirlik Müdürü Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Türkiye’deki sürdürülebilirlik raporlama anlayışını şeffaflık ve karşılaştırılabilirlik açısından yeni bir seviyeye taşıyacak olan Sürdürülebilirlik Kodu, kriterlerini ülkesel ve bölgesel koşullar dikkate alınarak oluşturuluyor. Bu süreçte, platform ile Polisan Holding
uygulama partneri olarak, Kod’un gelişmesine katkıda bulunacak, sürdürülebilir iş modelleri ve uygulamalarla ilgili deneyimlerini paylaşacak; ulusal ve uluslararası sürdürülebilirlik perspektifinde çalışmalarını geliştirmeye devam edecek. Küresel Raporlama Girişimi’ni (GRI), Sosyal Raporlama Standartları’nı (SRS), Avrupa Finansal Analistler Dernekleri Federasyonu (EFFAS) raporlama standartlarını yöntem olarak benimseyen Türkiye Sürdürülebilirlik Kodu, globalde de Türk şirketlerine paydaşları ile ortak dilde konuşmaya devam etme imkânı sağlayacak. Polisan Holding Yönetim Sistemleri ve Sürdürülebilirlik Müdürü Dilek Sarıaslan, Holding olarak Türkiye’de vizyoner bir yaklaşımla kurulan platformun Uygulama Partneri olmayı çok değerli bulduklarını söyledi.q
TİTANYUMLU ÇİNKO ÇATI KAPLAMALARI müze, villa, dağ evi gibi farklı yapılara hem modern ve estetik zenginlik kazandırıyor hem de geleneksel yönde uygunluk gösteriyor. Baca, kuşluk (güvercinlik) ve kalkan duvarları gibi mimari bileşenler RHEINZINK ile birer yapı unsuru haline geliyor. Tamamı sızdırmazlık garantisi sunan sistem alternatiflerine sahip olan RHEINZINK, CLASSIC bright-rolled, prePATINA bluegrey ve prePATINA graphite-grey olarak sunduğu yüzey alternatifleri ile çinkonun
benzersiz doğal estetiğini sektörün kullanımına sunuyor. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle geleceğin malzemesi olarak nitelendirilen RHEINZINKTitanyumlu Çinko, mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlıyor.
RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Esentepe Mah. Cevizli · D 100 Güney Yanyol · Lapishan No: 25/108 Kat 4 · 34870 Kartal-İstanbul · Türkiye Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr
www.rheinzink.com.tr
RZ_4918-4C-TR
Çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olan RHEINZINK, tasarıma özgü pek çok farklı sistem sunuyor. RHEINZINK - Titanyumlu Çinko ürünleri ile kaplanmış bir çatı, yapıyı tam anlamıyla korumanın yanı sıra, tasarıma sağladığı avantajlar ve detaylarda sunduğu estetik zenginlik sebebiyle yapıların ayrılmaz bir bileşeni oluyor. RHEINZINK - Titanyumlu Çinko sistemleri ile yapılan çatı kaplamaları, çok yönlü kullanımlarından dolayı
firma haber
Advertorial
TFF PROJESI, ÇUHADAROĞLU SISTEMLERI ILE ÇÖZÜMLENIYOR TFF PROJESİNDE, YALITIMLI SÜRME KAPI VE PENCERE, IŞIKLIK SİSTEMLERİ GİBİ BİR ÇOK UYGULAMADA SİSTEM ÇÖZÜMLERİ SUNAN ÇUHADAROĞLU DESTEK VERİYOR.
14 14
T
ürkiye Futbol Federasyon projesi, 45 ile 130 metrekare arası bir alanda, 10 adet toplantı salonu, 700 kişilik konferans salonu, restoran, VIP restoran, çok amaçlı 780 metrekarelik fuaye alanı, yeni konferans salonu ve eğitim alanlarını bir arada toplayacağı yeni bir bina konsepti ile yapılanıyor. Hayata geçecek projeye; kapaklı giydirme cephe, yalıtımlı sürme kapı ve pencere, ışıklık sistemleri gibi bir çok uygulamada sistem çözümleri sunan Çuhadaroğlu destek veriyor. Değişik açılardaki gövde tasarımıyla, 3 yönde açılı konstrüksiyonlarda ve her iki yönden kapaklı uygulanabilen alüminyum ışıklık sistemi SKY 60, yapıya görsel beğeni ekleyen, düşük ısı geçirim katsayısı ile tüketimi % 40 oranında azaltan ısı yalıtımlı kapı ve pencere sistemi ST 60, projede kullanılan uygulamalar arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra yağmur sularının içeri girmesini önleyen, 45 mm derinliğe sahip, estetik ve yüksek performanslı SL 45 ısı yalıtımlı kaldır-sür sürme sistemi, ayrıca, GE50-KE50 kapaklı giydirme cephe sistemi projede kullanılan diğer önemli uygulamalar arasında.q Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
firma haber
Advertorial
AGT’DEN INTERZUM 2019’A ÖZEL FARKLI KONSEPT: THINK ART, FEEL NATURE AGT olarak ‘’Think Art, Feel Nature’’ konseptiyle 21-24 Mayıs tarihleri arasında Köln Messe’de gerçekleştirilen İnterzum Fuarı’ndaydık. Dünyanın dört bir yanından gelen müşterilerimiz ve sektör temsilcileriyle fuarı başarıyla tamamlamanın mutluluğunu yaşıyoruz.
16
Mayıs + Haziran 2019, 44.Sayı
17
A
GT olarak ‘’Think Art, Feel Nature’’ konseptiyle 21-24 Mayıs tarihleri arasında Köln Messe’de gerçekleştirilen İnterzum Fuarı’ndaydık. Dünyanın dört bir yanından gelen müşterilerimiz ve sektör temsilcileriyle fuarı başarıyla tamamlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu yılki konseptimizden de anlaşılacağı gibi, doğadan ilham alarak seçmiş olduğumuz doğal dokuları güncel renk ve desenlerle sentezleyerek; Panel, Parke ve MDFLam’daki yeni dekorlarımızı, yeni ürünümüz Endüstriyel Akrilik Panel Koleksiyonumuzu ziyaretçilerin beğenisine sunduk. Stand cephemizde özellikle ham MDF kullanmayı tercih ettik. Çünkü ham MDF’nin aslında nasıl şekil değiştirdiğini, diğer materyallerle etkileşime girerek nasıl ürünlere dönüştüğünü stant içerisindeki teşhir alanlarımızda sunmaya çalıştık. Dış cephede konseptimize uygun mood boardlar çalıştık. Ekip olarak oldukça detaylı ve keyifli bir stant kurulumu gerçekleştirdik. Fuara genel bir bakış olaraksa; 60 ülkeden toplam 1.805 katılımcısı olan fuar bu
Nihal CİP, AGT Ürün Geliştirme Yöneticisi
yıl 74.000 ziyaretçi ile buluştu. Sektörün popüler fuarlarından olduğu için, AGT olarak, dört günlük fuar süresini verimli şekilde tamamlamaya çalıştık. 13 holden oluşan fuarda; yüzeyler ve ahşap tasarımındaki güncel trendleri 6 ve 10.2. hollerde
gözlemleme şansı bulduk. Bu yıl desenlerde güncel olarak, mermer ve taş, yüzeylerde ise doğal dokular ve mat yüzeylerin öne çıktığını; İtalya’da Nisan ayında gerçekleşen ISaloni Fuarı’ndan sonra, bu fuarda bir kez daha gözlemledik.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MERCEK
GELECEKTE DAHA BÜYÜK BİR GEMİYE İHTİYACIMIZ OLABİLİR İKLİM MÜLTECİLERİ İklim bilimcilere göre 2100 itibariyle deniz seviyesinin küresel ortalaması en az 1 metre yükselecek; kıyı ve ada popülasyonlarını daha da aşırı fırtınalara, dalgalanmalara ve sele maruz bırakabilecek. Yoksulluk, hastalık, kıtlık ve çatışmaları şiddetlendireceği de apaçık ortada! 18
Yerleşik hayat ve beraberinde tarım toplumuna geçişimiz doğaya ilk müdahalemiz sayılabilir. Çok zaman geçmeden yaklaşık birkaç bin yıl sonra İndus Vadisi şehirleri Harappa ve Mohenjo Daro ilk iklimsel yok oluşu yaşadı. En azından ulaştığımız nadir sonuçlardan biri de böyle... Isısal değişimin sonuçlarına bağlı olarak doğrudan yok olan ya da lokal etkilerinden dolayı yer değiştiren uygarlıklar, yeni verimli topraklar aradılar ve insanlar mağaralarını terk ettiklerinden beri barınak sağlamak mimari çabalarının odak noktası oldu. Bugün iklim değişikliği ve onun yakın gelecekte yaratacağı etkilere karşı mimari çabalarımızdan fazlası gerekebilir.
-
Rahmi Aydemir Aydemirler Proje A.Ş. İş Geliştirme Yöneticisi rahmiaydemir@gmail.com
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
İklim değişikliğinin deniz seviyelerinin ve sıcaklıkların yükselmesine, kasırgaların kuvvet, aralık ve süresinin artmasına neden olduğu bilinen etkilerinden... İklim bilimcilere göre 2100 itibariyle deniz seviyesinin küresel ortalaması en az 1 metre yükselecek; kıyı ve ada popülasyonlarını daha da aşırı fırtınalara, dalgalanmalara ve sele maruz bırakabilecek. Yoksulluk, hastalık, kıtlık ve
Dünya çapında dokuz kişiden biri açlık haliyle yaşıyor ve iklim değişikliği sorunları daha da kötüleştiriyor. Yemen’de küresel ısınma, iç savaş ve hızla büyüyen nüfus; suya erişimi zorlaştırıyor. 17 milyon insanı kıtlıktan kurtarmak ve yeterli gıda sağlamak için birçok kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütü mücadele veriyor. Kesin olarak azaltamadığımız CO2 emisyonları (Sanayi Devrimi’nin başlangıcından ( 1750) günümüze kadar yaklaşık 2.075 gigatondan daha fazla CO2 saldık. (Gigaton bir milyar tondur) Sonucunda ortalama küresel sıcaklıktaki artış verimin azalmasına ve beraberinde mısır, pirinç, buğday gibi ürünlerin dünya genegelindeki düşen üretiminde büyük pay sahibi…
BU YÜZEN ŞEHİR, KENTSEL YAŞAMI TOPRAK DIŞINA TAŞIMAKLA BİRLİKTE, SU ALTINI TÜNEL YOLUYLA BİRBİRİNE BAĞLAYABİLEN ADALAR AĞININ BİR PARÇASI OLARAK ORTAYA ÇIKIYOR.
19
çatışmaları şiddetlendireceği de apaçık ortada! Şüphesiz gelecekte dünya çapında 2 milyardan fazla kıyı sakini daha yüksek bir yere göç etmek zorunda kalacak! Göç ve yeniden yerleşim; birçoğu güneyden gelecek “iklim mültecileri” olarak adlandırılan ve yer değiştirebilecek hassas popülasyonlara karşı en yakın, somut tehditlerden birini oluşturuyor. Güney yarımkürede aynı zamanda dünyanın mevcut ve gelecekteki kentsel nüfusunun çoğunluğunun yanı sıra; en fazla yoksulluk ve sosyoekonomik eşitsizlik örnekleri de bulunuyor. Gelişmiş bölgelerin dünyanın daha az gelişmiş ve gelişmekte olan bölgeleri üzerindeki ekonomik üstünlüğü ve siyasi hakimiyeti,
Yapı sektörü “Paris İklim Anlaşmasının” küresel ısınmayı 2°C’nin altında tutabilme amacını gerçekleştirebilir. Mimarlık 2030 Taahhütü ve Misyonu bu hedefleri gerçekleştirmek için çalışıyor.(architecture2030.org)
iklim değişikliğinin çeşitli tehditlerine karşı en fazla riske maruz kalan nüfusu bu bölgelere yönlendirecektir. Bugünün yerleşik toplumları olarak yarının mültecilerini oluşturabiliriz. Dünyanın geri kalanının ise geleceğin iklim mültecilerini barındıracak esnek bir mimari yapı için hazırlıklı olması gerekiyor. YENİ BİR KONSEPT Mimarların, aydınlatma ve iklimlendirme gibi enerji ve karbon-yoğun teknolojilerin kullanımını en aza indirmesi ve pasif havalandırma gibi düşük teknolojili çözümleri canlandırması gerektiği sonucu karbon-nötr geleceğimiz için ortak paydada buluştuğumuz yegane fikirlerden biri! Mucizevi bir şekilde, artık binaların tükettiğinden daha fazla enerji üretmesi ve depolaması da (güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir kaynaklardan temiz enerji) mümkün görünüyor. Tabii ki, bu tür standartların uygulanması, tüketiciler, ilgili alanlardaki meslektaşlar, kamu görevlileri ve politikacılar da dahil olmak üzere çok sayıda paydaştan destek gerektiriyor. Yine
de doğal olmayan afetlere karşı, karbonnötr mimari yeterli olmayabilir. İklimle beraber değişen mimarinin yanında temel barınma ihtiyacını karşılayacak mekanizmalar süreci kolaylaştıracaktır. Temelde daha hızlı, daha ucuz ve güvenilir yapılar iklim mültecileri için faydalı olabilir. Distopik gelecek endişemiz ve oluşacak olan göç dalgasına karşı Aleksandar Joksimoviç ve Jelena Nikoliç tarafından geliştirilen Nuh’un Gemisi konsepti; adadaki sakinler için güneş, rüzgâr ve dalga enerjisi ile çalışan konutlara, ticari alanlara ve rekreasyon alanlarına kavuşacak şekilde tasarlandı. Bu yüzen şehir, kentsel yaşamı toprak dışına taşımakla birlikte, su altını tünel yoluyla birbirine bağlayabilen adalar ağının bir parçası olarak ortaya çıkıyor. Anlaşılan o ki Nuh’un Gemisi gibi konseptler bizi gelecek mimarisi hakkında fikir sahibi yapabilir.q
(www.architectmagazine.com-arcdaily.com) E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
KAPAK PROJESİ Bir Düşün Restoran
BIR DÜŞÜN! RESTORAN HİNDİSTAN SURAT’DA ETRAFI KAPALI VE KLİMALI RESTORANLARA ALTERNATİF, BÜYÜK AÇIK ALANA SAHİP, MAHREMİYET VE SOKAK İLE ETKİLEŞİMİN BİR ARADA SUNULDUĞU SIRA DIŞI BİR RESTORAN...
20
Mimarlar: Studio Lagom Lokasyon: Surat, Gujarat, Hindistan Kategori: Kafe Baş Mimar: Hardik Shah Tasarım Ekibi: Krishna Kapadia, Kruti Sheta-Patel Proje Senesi: 2018 Fotoğraflar: Photographix | Sebastian + Ira
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
S
urat, Mumbai ve Delhi gibi alan sorunu yaşayan Hindistan metropollerinden biri olmasa da mevcut lokanta ve kafelerde etrafı kapalı, klimalı ortam hâkim. Büyük açık alanlara sahip restoranlar yok değil ama bunlar da “mekân yaratma” konusuna pek de aldırış etmeyen, kâr odaklı işletmelerle sınırlı. Dolayısıyla müşteri Studio Lagom’a gidip, bir kafe/restoran tasarlamasını istediğinde, mimarın tasarım konusunda fikirleri doğrudan şehirde mevcut olmayan bir şey üzerine yoğunlaşmış. Ortaya ise kelimenin gerçek anlamıyla iyi tasarlanmış bir restoran bahçe fikri çıkmış. Restoranın inşa edileceği alanın kiralık olması
projeye dair vizyonu daha net bir hale getirmiş; yapıları minimumda tutacak ve makul bir proje maliyeti sağlamak için ekonomik malzemeler ile yapılacak bir tasarım. Lokasyonun sessiz bir yol kenarında olması proje açısından elverişli bir durum teşkil etmiş çünkü nispi dinginlik bu tip imarlarda oldukça önemli olan rahat ve geniş atmosferi daha da zaruri hale getirmiş. Restoranın konumu gereği bir tür mahremiyete sahip olması gerekse de mimar sokakla “etkileşim” de istemiş. Dolayısıyla, yeniden düzenlenmiş geniş bir arka plan yaratılmış ve bu arka plan, sokak seviyesinden, restoranın “sınırını” belirleyen duman-külü tuğla
RESTORANIN KONUMU GEREĞİ BİR TÜR MAHREMİYETE SAHİP OLMASI GEREKSE DE MİMAR SOKAKLA “ETKİLEŞİM” DE İSTEMİŞ.
duvara geçişi oluşturmuş. Bu yeşil şeritin, insanların, hızlıca bir şeyler atıştırmak ya da kahve içmek için uğrayacakları yol kenarındaki kafe görevi görmesini sağlamış. Giriş kısmı, duvarın arka tarafında lobiyi andıran, etrafı çevrili (su kaynağının bitişiğinde) alanın içinde planlanmış; buradan geçerek, etrafı yarı çevrili L biçimindeki alanın içinde yer alan açık avlu şeklindeki restorana çıkılıyor. İçerideki görsel estetik, yere kök salmış malzemeler, renkler ve biçimlerle birlikte organik ve kendiliğinden bir akıcılığa sahip. Oturma
opsiyonları tamamen açık alanlardan, yarı açık alanlara kadar değişiyor. Avlu boşluğunun etrafını orada inşa edilmiş pürüzsüz, çimento “banklar” çevreliyor. Giriş lobisinin bir tarafı ince, inişli çıkışlı ferroçimento bir duvarla korunurken- bu haliyle duvardan ziyade paravanı andırıyordiğer tarafıysa açık; her iki tarafın üzerinde de oluklu GI plakalarından yapılmış bir çatı mevcut. Plakaların kenar kısımları, mekânın organik görüntüsünü ve atmosferini güçlendirecek şekilde kesilmiş. Giriş kısmında kullanılan az miktarda mavi ve mekânda baskın renk olarak kullanılan
toprak kırmızısı, sade mozaikler şeklinde düzenlenmiş artık taşlar, çimentodan inşa edilmiş pürüzsüz tümseklerle birlikte tüm renkler ve malzemeler mekâna rüstik bir görüntü vermek için kullanılmış. İnşaatlardan alınmış demir çubuklarla inşa edilen tepe konstrüksiyonu dalgalı bir enstalasyon oluşturuyor; bu haliyle tel çerçeveli bir çizim olarak ifade edilmiş yoğun kontörlere sahip bir mekânı andırıyor. Konstrüksiyonun gölgesi zeminde dalgalı bir efekt yaratıyor, görüntülerin biçimini bozup, perspektife daha fazla dinamizm katıyor. Ve elbette bahçeli bir restoran bitkisiz olmaz. Tropikal bitkiler- frangipani, helikonya, drasena, bambu, muz, begonville ve çok daha fazlası- restoranı doğal tazelikle dolduruyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP
10
Sponsorluğunda hazırlanmıştır
SEÇİLMİŞ ÖRNEK
MİMARİDE METAL KABUKLAR; MESH UYGULAMALARI
22
Y
apılarda zorunluluk haline gelen konulardan olan yalıtım-ısı izolasyonu, akustik yetenek ve maliyet gibi etkenler özellikle büyük ölçekli projelerin cephelerinde yeni çözüm arayışlarını gündeme getirmektedir. LEED ve BREEAM gibi yeşil bina sertifikalarının uzun vadedeki önemi konusunda farkındalığın artması bu sertifikalardaki önemli kriterlerden biri olan cephe çözümlerini de kritik bir öneme sahip hale getirmekte. Cephe konusunda sürekli bir gelişime ihtiyaç duyan yapı Mayıs + Haziran 2019, 44.Sayı
sektörü son yıllarda yönünü özel üretim yapı malzemelerine çevirmekte. Cephe kaplama sistemlerinde yeni bir alternatif olan mesh kaplama sistemleri; delikli, genişletilmiş, patlatılmış ve desen kesimli levhalarla, özellikle soğuk cephe diye tanımlanan dış cephelerde yerini alıyor. Genişletilmiş mesh malzeme uygulaması, iç mekânda akustik özelliği ve estetik görselliği ile; soğuk cephelerde, yalıtım - ısı izolasyonu ve akustik absorbe yeteneğine sahip, bakım gereksinimi olmadan, uzun ömürlü, doğal ve
çevre dostu yapısı ve inovatif karakteristiği ile maliyet avantajını beraberinde getiriyor. ‘‘Mimaride Metal Kabuklar’’ kavramını sektörde oturtarak, ürünlerinde ve uygulamalarında Mesh Kaplama konusunda uzmanlığını ispatlayan KASSO Mühendislik; uluslararası birçok projeye çözüm olmayı sürdürerek, yapı cephelerine başka bir boyut kazandırmayı başarıyor. Yazımızın devamında değindiğimiz projeler KASSO’nun bu anlamda referans olduğu projelerin başında geliyor.q
MURAT KARAMAN ÖĞRENCİ MERKEZİ İstanbul’da Robert College Arnavutköy kampüsü içerisinde yer alan Murat Karamancı öğrenci merkezi iki oturumlu olarak her gün 1.200 öğrencinin yemek yediği bir yemekhane, kafeterya, öğrencilerin boş vakitlerini geçirmek ve çalışmak için bir araya geldikleri etüt merkezi olarak hizmet veren toplantı ve farklı organizasyonları gerçekleştirebilecek esneklikte bir yapı olarak tasarlanmış. 2016 yılında Alataş Architecture tarafından tasarlanan, Murat Karamancı Öğrenci Merkezi içinde bulunduğu yeşil habitat ile uyum içerisinde tasarlanmış. Malzeme seçiminde gösterilen hassasiyet de yapının doğa içinde kaybolmasını sağlamakta.
Geçirgen, hafif malzemeler kullanılarak yapının yarı-şeffaf bir perde olarak algılanması amaçlanmış. Bu sayede binanın dışındaki doğal örtü ile binanın iç mimarisi uyum içinde bir arada durabilmekte. Sürdürülebilir bir proje olarak tasarlanan Murat Karamancı Öğrenci Merkezi’nde, bu stratejiye uygun malzemeler tercih edilmiş. Yapının temel malzemesi çelik. Asma katın yapısal kurgusu ve saçaklar sağlamlığı arttıran detaylar olarak eklenmiş. Yapıyı oluşturan uzay kafes sistemi, asma kattan çıkan çelik kolonlar ile desteklenmiş. Çatı örtüsünde kullanılan polikarbonat katman, yapının sağlamlığını arttırmakta.q
Alataş Mimarlık, İstanbul, 2016 Genmesh İkincil Çatı- Cephe Uygulaması
PİRİ REİS ÜNİVERSİTESİ Denizcilik üzerine yükseköğretim ve uygulamalı eğitim veren Piri Reis Üniversitesi, gerek mimarisi gerekse eğitim yaklaşımıyla öncü bir üniversite olarak Tuzla’da konumlanmakta. 60.000 m2’lik alana yayılan ve 8 bloktan oluşan bu proje, Kreatif Mimarlık tarafından üç yıllık bir sürede geliştirildi. Yoğun bir fonksiyon programına sahip olan proje, sekiz parçalı yapı bloğunun eğimli arazi üzerine kademeli olarak yerleştirilmesiyle oluşturuldu. Buradaki temel amaç, bloklar arasında açık kamusal mekân yaratmanın yanı sıra, öğrencilerin ve akademisyenlerin gün içinde bir araya gelebilecekleri buluşma noktası yaratmaktı.
Kreatif Mimarlık, İstanbul, 2014 Corten Perfore Cephe
Deniz taşıtlarında en temel varoluş prensiplerinden olan “Sürdürülebilir yaşam ve enerji tasarrufu” ilkelerinin, Piri Reis Üniversitesi Ana Kampüsü ve daha sonra yapılacak tüm yapılarında da temel ilke olarak uygulanmasına karar verilerek
23
“yeşil kampüs” tanımı işveren ve mimari ekip tarafından en baştan benimsendi. Türkiye’nin ilk uluslararası ‘BREEAM-Very Good Sertifikalı’ yeşil kampüsü olan bu proje dahilinde denizcilik, mühendislik, fen edebiyat ve iktisadi idari bilimler fakülteleri ile birçok gemi simülasyon laboratuvarları, çok amaçlı salon ve seminer salonları, öğrenci kulüpleri, dalga ve fırtına simülasyonları yapabilen eğitim havuzu, bilgisayar laboratuvarları, makina atölyeleri yer alıyor. Sürdürülebilir yaşam ve enerji tasarrufu ilkeleriye geliştirilen projenin, güneye bakan bloklarında güneş ışığının ultraviyole ışınlarını kontrol etmek, iç mekândaki mekanik soğutma yüklerini düşürmek ve mahremiyeti sağlamak amacıyla içinde cıva olmayan, %100 dönüşümlü, gemi gövdelerinin üretiminde de kullanılan korten saç levhalar ile perfore panel cephe sistemi tasarlandı.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10
LÜLEBURGAZ TERMİNALİ Lüleburgaz Belediyesi Şehirlerarası Otobüs Terminali Mimari Proje Yarışması’nda birinci seçilerek uygulamaya dönüşen proje, 1200 metrekarelik bir alana sahip. Yapı Edirne- İstanbul D100 karayolu üzerinde; Murat Hüdavendigar Caddesi ve İstiklal Caddesi kesişiminde yer almaktada.
Sıddık Güvendi, Tuna Han Koç, Barış Demir ve Oya Eskin Güvendi, Kırklareli, 2016
Eski terminalin de bulunduğu ve yetersiz kaldığı bu alanda giriş çıkışlar korunarak yeni bir yönelmeye gidilmiş. Öneri, proje alanına doğu-batı aksında lineer şekilde konumlandırılmış. Bu yerleşim tasarımın çıkış noktası olan simgesel ve yapısal örtünün ve terminal binasının Edirne-İstanbul karayolu yönünden algılanmasına olanak vermekte. Yapının işleyiş planında güney yönü (ön yol) tarafında şehirlerarası otobüs peronları yerleştirilirken; kuzey yönünde kırsala hizmet eden peronlar konumlandırılmıştır.q
24
Yapı Kredi Bankası ACCR Binası, Gebze’deki Yapı Kredi Bankası Operasyon Merkezi kampüsünde inşa edilmiştir. Toplam 15.000 metrekarelik alana sahip olan binanın %10’u, mevcut sisteme sıkıca bağlanan koridorlar, köprüler, salonlar ve giriş alanlarından ve bu programdaki spor merkezi, kamusal alanlar ve avlulardan oluşmaktadır. ACCR’nin sade prizması, paslanmaz çelik panellerle kaplıdır. Bu paneller aracılığıyla cephe, yapı boyunca kesintisiz devam eden peyzajı ve gökyüzünün renklerini yüzeyinde toplar. Yeni girişin yer aldığı noktada yapı kontürleri yok olur ve yapı o noktada şeffaflaşır. Bu açıklık aynı zamanda, restoran saçağını prizmadan ayıran hareketin de başlangıç noktasıdır. Çağrı Merkezi, var olan yapıyla kısıtlı bir bağlantı kurar. Bu yapı, yaklaşık altı yüz kişilik nüfusuyla kampüs içinde bir başka kampüs gibidir. Bu sebeple yapının kendine ait bir girişi, avluları, açık alanları ve restorana doğrudan bağlantısı bulunur. Ferah, devasa bir cam kütle olan restoran, geçirgen strüktürün taşıdığı çatı aracılığıyla tavandan ışık almaktadır.q Mayıs + Haziran 2019, 44.Sayı
YAPI KREDİ BANKASI ACCR
Teğet Mimarlık, Kocaeli, 2011 Ayna Yüzey Paslanmaz Cephe ve Genmesh Asma Tavan
BİLKENT STATİON Ankara’nın ilk açılan alışveriş merkezlerinden biri olan Bilkent Center’in yenilenen yüzü Bilkent Station, ortak yaşam zevki oluşturmaya yönelik hedefleriyle Ankara’nın en önemli adreslerinden birisidir. Alışveriş merkezinin mimari bütünlüğünü sağlamasıyla mimari anlamda ziyaretçilerin içinde bulunmaktan keyif alacakları, kolay erişim ve dolaşım imkânı sağlayan çağdaş mekânlar yaratmayı hedefleyen Mimar Abdullah Burnaz, mekân dinamizmini projede tercih ettiği renklere ve malzemelere de yansıtmaktadır. Projenin cephesinde yakalanan dinamizm yapının kurgusal hedefi olan alternatif buluşma mekânlarına da bir çağrı yapmaktadır. Bilkent Station cephelerinde yerini bulan Mesh Kasso Mühendislik tarafından hayat bulmuştur.q
ABD+ Design Team, Ankara Genişletilmiş Mesh İkincil Cephe
Yakup Hazan Mimarlık, İzmir, 2014 Genişletilmiş Mesh İkincil Cephe
25
ADNAN MENDERES HAVALİMANI OTOPARK VE TERMİNAL BİNASI Hazan Mimarlık tarafından tasarlanan İzmir Adnan Menderes Havalimanı yeni İç Hatlar Terminali projesinin yapımı 2014 yılında tamamlanmıştır. İç hatlar terminalinin ana tasarım fikri açık mekânlar üzerine kurulmuştur. Kara tarafı ve hava tarafı arasındaki tüm görsel engeller kaldırılmış ve kara tarafından hava tarafı, hava tarafından da kara tarafının görünmesi sağlanmıştır. Kara ve hava tarafı arasına galeri ve asma bahçeler yerleştirilmiştir. Bahçeler açık hava ile direkt ilişkilidir. VIP’den başlayan ve
dış hatlara kadar uzanan galeri içerisinde devam eden bir uçan yol önerilmiştir. Kullanıcılar bu yolu kullanarak golf araçlarıyla bir taraftan diğer tarafa zaman kaybetmeden ulaşırlar. Tasarımın formunu oluşturan tonoz dört adet fil ayağı ile desteklenmiştir. Fil ayaklarının içi ticari mekânlardır aynı zamanda check-in hölüne ışık ve havalandırma sağlamaktadır.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
ASP Architects- Mete Arat, İstanbul, 2016 Genmesh Asma Tavan
TOP 10
TÜRK TELEKOM ARENA
Mimari proje tasarımı Mimar Mete Arat liderliğindeki ASP Architects tarafından inşa edilen stadyum, 82.000 metrekarelik alana sahiptir. 52.650 seyirci kapasiteli yapı otopark amaçlı kullanılan 2 bodrum kat ve 6 normal kattan oluşuyor. Tabanı elips şeklinde tasarlanan stadyumun, enine ekseni 190 metre, boyuna ekseni ise 228 metredir. 2 bodrum kat seyirci araç parkı olarak düşünüldü. 1. katta VIP otopark ve servis alanları bulunuyor. 2. Katta VIP girişleri bulunuyor. Bu katta tribün seyircisinin ihtiyacını karşılayacak wc yerleşimleri, yeme-içme için büfeler
26
ve taraftar marketleri bulunuyor. 3. katta Galatasaray Müzesi, business salonları, sponsor salonları, localar, restoran ve yemek alanları bulunmakta. 4. katta localar, ofis mekanları, üye kulubü ve VIP salon yer almakta. 5. katta tribün seyircisinin ihtiyacını karşılayacak wc yerleşimleri ve yeme-içme için büfeler; 6. katta ise basın tribününe açılan basın salonu bulunmaktadır Türk Telekom Arena’da genişletilmiş metal levhadan imal edilmiş TSE’li asma tavan uygulamaları yapılmıştır.q
KATAR BİLİM VE TEKNOLOJİ PARKI Katar’ın yeni Bilim ve Teknoloji Parkı (QSTP), Katar Vakfı’nın bölgenin ekonomiyi çeşitlendirme, yüksek vasıflı işler yaratma ve Orta Doğu’da bir bilgi ekonomisi oluşturma yönündeki temel girişimidir. QSTP’nin ana planı, Katar Vakfı’nın tesisleri, yeni eğitim hastanesi ve yeni kongre merkezi ile entegre olan 123 hektarlık bir alanı kapsıyor. Geleneksel İslam mimarisini yansıtan proje ayrık peçe imgeli çatısıyla parkın ikonik sembolüdür. Bu ikonik çatı binaları birbirine bağlarken bir odak noktası yaratır ve merkezi avlulara gölgelik koruma sağlamaktadır. Fiziksel ve sembolik bir bağlantı kuran özgün dalgalı çatı yapısı peyzajın yataylığı ile bir çelişki yaratan tavruyla heykel niteliğindedir.
Woods Bagot Architect, Katar, 2016 Paslanmaz Çelik Cephe ve Kanopi Mayıs + Haziran 2019, 44.Sayı
Projede genel olarak çelik, cam, taş ve beton malzemeler kullanılmış olsa da ince delikli paslanmaz çelikten yapılan cephesi ile kimliğini vurgulamayı başarmıştır. Binalardaki termal konfor ve doğal ışık tasarımın kilit unsurları olarak görülmektedir. Tüm bina cepheleri, perfore metal ve iç cam duvarlardan oluşan çift cidar içerir, bu da ısı kazanımının kontrolüne yardımcı olmaktadır. Yapıda kullanılan çelikler yakaladığı şeffaflık ile yapıya sofistike bir etki kazandırmaktadır.q
ERKE GREEN ACADEMY Erke Green Academy projesi, Kısıklı’da bulunan 400 metrekare inşaat alanına sahip 4 katlı, 1980’lerde inşa edilmiş mevcut bir yapının çağdaş mimarlık anlayışı ile yeşil bina sertifikalarına uygun olarak renove edilmesi ile oluşmuştur. Projenin mimari yaklaşımı yeşil bina kriterleri için de büyük önem taşıyan mevcut yapıların mümkün olduğunca maksimum oranda korunması prensibine dayanmaktadır. Bundan yola çıkılarak mevcut yapıdaki sağlıklaştırmalarla yapıya monolit bir kabuk giydirilmiş ve çağdaş bir mimari kütle elde edilmiştir. 3 aşamadan oluşan bu kabuk: yapıya kimliğini kazandıran, cephe ve çatıda bir bütünsellik içinde devam eden antrasit renginde çinko kaplama, ön cephede (güney cephesi) hem tasarım olaraktan koyu kütleye zıtlık oluşturacak hem de gölgelik olarak kullanılacak beyaz mesh kaplama, ve bir baca etkisi ile doğal havalandırmayı sağlayacak ana giriş kapısının bulunduğu cam tüptür. Bunu sağlamak amacı ile yapılan müdahaleler; sağlıksız çatı yerine çelik çatı uygulaması, güney aksındak koru manzarası için bu cephede maksimum deliklerin açılması, doğu batı cephelerinde mimari tasarım gün ışığından en üst seviyede yararlanacak şekilde pencerelerin yeniden düzenlenmesidir. Bu sayede yeni kabuk içinde kalan mevcut bina %60 oranında korunmaktadır.q
Deer Architects, İstanbul, 2013 Genişletişmiş Mesh İkincil Cephe 27
ÖZYEĞİN ÜNİVERSİTESİ 2009 yılında ön plana çıkan proje RMJM tarafından başlatılmış B-Design yerel firma olarak danışmanlık hizmeti vermiştir. Özyeğin Üniversitesi kampüs konsept projesinin omurgası mühendislik binası ile başlıyor. Buradan doğudaki yurtlara ve ormana, batıdaki vadiye bakış mümkün. Öğrenci merkezi ve meydan, tüm akademik yapıları birbirine bağlayan bu omurganın tam ortasında bulunuyor. Öğrenci merkezinin kütle yapısını, İstanbul’un yapılaşması şekillendirmiş durumda: Oldukça eğimli olan arazi üzerinde birbiri üzerinde yükselen kütleler, şehirde görmeye alışık olduğumuz yapılaşmanın yorumlanması ve geliştirilmesiyle ortaya çıktı.
B Design & RMJM Mimarlık, İstanbul, 2012 Genişletilmiş Mesh İkincil Cephe ve Güneş Kırıcı Sistemleri
Öğrenci merkezinin LEED Gold Sertifikası aldığı projede, diğer akademik binalar ile beraber ikincil cephe olarak delikli metal mesh kullanılmıştır. Bu yapıda diğer binalardaki panel renklerinden farklı olarak mevcut çevre peyzaj renklerinden de esinlenilerek bir renk skalası oluşturulmuştur. Öğrenci merkezinde arazinin renklerini taşıyan cephe panelleri kullanılmış. Öğrenci merkezi ve mühendislik fakültesinin Leed Sertifikası aldığı projede asıl amaç, sertifika almaktan ziyade enerji verimli bir bina yapmaktır.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Advertorial
TOP 10
KASSO METAL PANEL SİSTEMLERİ İLE ÖZGÜR TASARIMLAR KASSO Metal Panel Sistemleri’nde uygulanan genişletilmiş metal paneller farklı şekilleri ve boyutları sayesinde çok sayıda tasarım imkânı sunar. Üç boyutlu formu vasıtasıyla hareketli ve modern bir mekân kurmanızı sağlar.
28
D
elikli metal işlemeye 1975 yılında başlayan üretim ve mühendislik firmamız, 1986 yılında genişletilmiş metal levha üretimini bünyesine katarak müşterilerimize ileri teknolojiye sahip patentli makinalar ile inovatif çözümler sunarak proje teslimi ürün yapabilen komple bir metal işleme tesisi niteliği taşıyoruz. Tüm imalat konularımızı tek bir çatı altında toplayarak, tek noktadan yönetim ve işletme felsefesi ile ivmelenerek yolumuza devam ediyoruz. İhracata verdiğimiz ağırlık ile milli gücümüzü ulusMayıs + Haziran 2019, 44.Sayı
lararası arenada göstermenin gururunu yaşıyoruz. Daimi Ar-Ge ve inovasyon mottosuyla firmamız, sektöründe ilk, Türkiye’de ise 71. Tasarım Merkezi olmaya hak kazandı. Tasarım ve detayları kısıtlayan panel üretim ölçülerinin sınırlarını genişlettik. Dünyada ilk defa 6000 mm genişliğinde genişletilmiş metal levha üretimini gerçekleştirdik. Robotik lazer kaynak ile bronz kaynağı uygulaması üzerinde çalıştık ve özel bir proje için üretimini gerçekleştirdik.
“SEKTÖRDE OTURTMUŞ OLDUĞUMUZ “MIMARIDE METAL KABUKLAR” KAVRAMINI SÜREKLI OLARAK GELIŞTIRMEK VE OLUŞTURDUĞUMUZ MILLI TECRÜBE VE BILGIMIZI ULUSLARARASI PLATFORMDA TEMSIL ETMEYI HEDEFLIYORUZ.”
Kasso Mühendislik olarak asma tavan, yürüme yolları, cephe panelleri ve özel üretim paneller gibi birçok ürün uygulamamız bulunmaktadır. KASSO Metal Panel Sistemlerinde uygulanan genişletilmiş metal paneller farklı şekilleri ve boyutları sayesinde çok sayıda tasarım imkânı sunar. Üç boyutlu formu vasıtasıyla hareketli ve modern bir mekân kurmanızı sağlar. Milimetrelik hassas CNC makinemiz ve diğer en son üretim teknolojimizle çeşitli malzeme, şekil, renk ve ebatlarda özel delikli desenler ve şekiller oluşturabiliyoruz. Tasarımcıların hayallerindeki mekanı oluşturmalarında sonsuz imkan sunuyoruz. Metal asma tavanlar, hafiftir, tavan yükünü artırmaz, hook-on ve lay-on sistemlerimizin montajı kolaydır, sökülebilir. Isı kaybını önler, akustik performans (ses yalıtımı) sağlar. Sıhhi tesisat, havalandırma kanalları, elektrik tesisatı gibi istenmeyen görüntüleri gizler ve havalandırma sistemi için hava akışını sağlar. Çift kabuk geçirgen metal cephe uygulamalarında, modern bina tasarımında, çoğunlukla estetik kaygılara dayanan belirgin bir eğilim bulunmaktadır, oysa temel enerji tasarrufu prensipleri dikkate alınması gerektiğini her zaman vurguluyoruz. Estetik ve görselliğin ötesinde yapının iklimlendirilmesini ve %3040 varan enerji tasarrufu sağlamaktadır. Gölgeleme elemanları, arkasındaki alanın tamamen taranmasını sağlar veya panjur sistemi olduğunda ışığı ve ısıyı “kesme” konumunda ”olabilir. Gölgeleme elemanının yapılara sağladığı faydayı ortaya koymak, tasarım sürecinde her durum için özel bir konudur. Renkleri, malzemeleri ve delme oranlarını ihtiyaçlara yönelik belirlemek ve daha ileri
tasarım kriterleri oluşturmak gerekmektedir. Standart ürün ihtiyaçları dışında müşterilerimizden gelen taleplerde projeye özel üretim ve detay çözümü hizmetleri sunuyoruz. Bu süreci diğer disiplinlerle entegre bir şekilde yürütüyoruz. Tasarım ve ihtiyaçlar doğrultusunda her proje farklı serüven oluşturuyor ve kurumsal hafızamıza işleniyor. Araştırma geliştirme yaptığımız konular levhaya verilen formlar, binayla bağlantı detayları, özel formlu panellerde birleşim detayları gibi çok çeşitli konulardan oluşuyor. Bu nedenle bu süreçleri özellikle kayıt altına alarak gelecek projeler ve nesiller için vaka incelemeleri olarak yayınlıyoruz. Tamamen yenilikçi projeler dışında tasarım prensibi belirlenmiş fakat ürün ve detayı netleştirilmiş projelerde ürün ve detay önerilerinde bulunuyoruz. Prefabrik modüler sistemler üzerine keyifle ve özenle çalışıyoruz. Müşterilerimizden gelen projeleri öncelikle mevcut ve geliştirilebilir üretim ve bütçe olanakları içerisinde analiz ediyoruz. Verilen kararlar doğrultusunda teknolojiyi ve bütçeyi en verimli kullanacak şekilde öneriler sunuyoruz. Ürünlerimizin kullanıldığı projeler dışında yenilikçi ve hikayesi olan projelerde müşterilerimizle aynı heyecanı paylaşarak çalışıyoruz. Yapılan analizler ve etütler sonrasında kâğıt üzerindeki çalışmalarımızı 1:1 maket ölçeğinde üretiyor ve sonuçları müşterilerimizle beraber değerlendiriyoruz. BINAA Studio tarafında tasarlanan İnteria Mobilya Merkezi bizim için tam olarak böyle bir süreçti. Aks genişliği 4.2m, yüksekliği 13.7m olan çift eğimli modüllerin bina girişi ile bölünmüş 85m’lik doğrusal iki parçadan oluşan sağır cephe boyunca oluşturduğu metal cephe uygulamasında, tasarımcı ekip tarafından düşünülen modül panelizasyonunun form ile ilişkisi, imalat ve detay bağlamında analiz ede-
M.Sinan Kılıç, KASSO Mühendislik Yönetici Ortak rek çalışmalara başladık. Modül içerisindeki 16 panel temel tasarım prensipleri korunarak 64’e çıkarıltıldı, düşeyde ana konstrüksiyon akslarında bulunan 3 aks 5 aksa, yatayda bulunan 8 aks ise 16 aksa güncellendi. Panel boyutları , uygulamada montaj/ demontaj kolaylığı sağlaması, standart panel sayısını artırarak üretimi hızlandırması ve kalıp maliyetini düşürmesi için değiştirilmiştir. Forma uyum sağlayacak özel bir bağlantı aparatı geliştirdik. Bağlantı elemanları, paneller arası sabit derz, taşıyıcı profilerle birebir uyum, montaj kolaylığı, imalattan doğabilecek toleranslar ve çelik konstrüksiyon ile alüminyum cephe panelleri arasındaki genleşme kriterleri gözetilerek tasarlandı. Yapılan bu tür kalıp çalışmaları ve teknik detaylar Kasso Mühendislik Tasarım Merkezi Ekibiyle birlikte faydalı model, patent çalışmalarla koruma altına alınmaktadır. Ar-Ge çalışmalarının devamlılığı, yenilikleri ve inovasyonu daima gündemimizde tutmak önceliklerimiz. Sektörde oturtmuş olduğumuz “Mimaride Metal Kabuklar” kavramını sürekli olarak geliştirmek ve oluşturduğumuz milli tecrübe ve bilgimizi uluslararası platformda temsil etmeyi hedefliyoruz. 2019 yılı itibariyle 50’den fazla ülkede faaliyet göstermekteyiz, global anlamda Türkiye endüstrisini temsil ediyoruz. Akademik olarak yaptığımız atılımların sonuçlarını heyecanla bekliyoruz. Yaptığımız çalışmaların sürdürülebilirliğini programlı ve sistematik bir şekilde geliştirmek en büyük hedeflerimiz arasında.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
29
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
30
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
HAVALIMANI YAPILARI ESNEK & UYARLANABILIR OLMALI SÜRDÜRÜLEBILIRLIK, GÜNÜMÜZDE SIKÇA KARŞILAŞTIĞIMIZ BIR KAVRAM ARTIK. ANCAK TERMINAL TASARIMINDA UZMANLAŞMIŞ TASARIMCILAR IÇIN BU KARMAŞIK YAPILARIN SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞI ÇOK BÜYÜK MIKTARLARDA YATIRIMLARA YANSIDIĞINDAN HER ZAMAN IÇIN EN TEMEL MESELELERDEN BIRI OLMUŞTUR.
31
- iki design group MURAT KADER
GMW MIMARLIK Partnerleri (Soldan Sağa): Pınar İlki Emekçi, Ali Evrenay Özveren, Dicle Demircioğlu E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Filipinler Havalimanı
HAVALIMANI TERMINAL TASARIM KRITERLERININ BAŞINDA ELBETTE YOLCU KONFORUNUN SAĞLANMASI GELIR. ANCAK YOLCU KONFORU SAĞLANIRKEN AYNI ZAMANDA IŞLEVSELLIKTEN DE ÖDÜN VERMEYEN ÇEVRECI BIR YAKLAŞIM ORTAYA KOYMAK GEREKIR.
32
H
avalimanı projeleri terminal binası dışında ofis, itfaiye, hangar, catering, kargo, otopark gibi pek çok yapı tipolojisini içerirken, diğer yandan terminal binaları da kendi içinde ofis, otel, sağlık birimleri, ticari alanlar hatta hapishane gibi yine pek çok farklı yapı işlevini bulundururlar. Bu da çok farklı kullanıcı gruplarının ihtiyaçlarının tek bir bina içinde en doğru, güvenli ve efektif bir şekilde bir araya getirilmesini gerektirir. Terminal binalarını genel olarak içerisinde sürekli hareket halinde olan yolcu, uğurlayıcı, karşılayıcı, çalışan, bagaj, bagaj arabası, mal, çöp, tüm mekanik ve elektrik-elektronik sistemleri gibi pek çok farklı kullanıcı ve sistemin, çok kritik olan güvenlik stratejilerinin dikkate alınarak planlandığı yapılar olarak tarif etmek mümkün. Ayrıca terminal binalarını diğer yapı tipolojilerinden ayıran en belirgin bir diğer özellik de terminal binalarının belirli kapasitelere göre tasarlanan işlevsel yapı olmalarının yanında, yolcu demografisi ve çok hassas olan psikolojisini de dikkate alan, görünenin arkasında bagaj, güvenlik, bilişim sistemleri gibi çok ciddi bir teknolojik altyapı koordinasyonunu gerektirmesidir. Havalimanı terminal tasarım kriterlerinin başında elbette yolcu konforunun sağlanması gelir. Ancak yolcu konforu Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
sağlanırken aynı zamanda işlevsellikten de ödün vermeyen çevreci bir yaklaşım ortaya koymak gerekir. 1990’ların başına kadar havalimanı terminalleri, yolcunun sadece hava yolculuğu için geçmek zorunda olduğu ama aynı zamanda bulunduğu ülkenin kapısı olması dolayısıyla da prestij binaları iken 2000’lerin başında ticari faaliyetler önem kazanmış, havalimanları bir nevi alışveriş merkezleri haline gelmiştir. “Yolcu”nun “müşteri” olarak görüldüğü dönem de bu dönemdir. Günümüzde ise havalimanı terminalleri, özellikle de transfer amaçlı kullanılan “hub” dediğimiz büyük terminaller için, artık gidilmesi ya da uğranması tercih edilen ve planlanan binalar yani bir nevi destinasyon olarak değerlendiriliyor. Buna bağlı olarak da “yolcu” artık “misafir” olarak görülüp psikolojisi, konforu ve terminalde geçirdiği zamanın kalitesi her şeyin üzerinde değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu değişimle birlikte çevreye verilen önemin de artmasıyla yakın zamana kadar bir terminalin hizmet kalitesi kişi başına düşen alan ile doğru orantılı olarak ölçülürken, artık alandan çok mekân kalitesi ve sürelerle ölçülmekte ve büyük alanlar yerine optimum alanlar tavsiye edilmektedir.
NET BIR ŞEKILDE TANIMLANMIŞ SIRKÜLASYON ROTALARI ILE BIRLIKTE MINIMUM SEVIYE VE YÖN DEĞIŞIKLIĞI, YOLCULARIN ULAŞMAK ISTEDIĞI DESTINASYONLARA KOLAYLIKLA VE HIZLICA ULAŞMALARINI MÜMKÜN KILMAKTADIR. Esnek, büyütülebilir, modüler bir yapı ile gün ışığını optimize ederek yolcunun her zaman nerede olduğunu net bir şekilde kavrayabileceği, her bir prosesten sonra bir sonraki etapta gitmesi gereken noktayı, yönlendirme levhalarına çok da gerek duymadan rahatlıkla anlayabileceği ve bu nedenle kendisini rahat hissedebilecekleri şeffaf ve net mekânlar yaratılması amaçlanmalıdır. Net bir şekilde tanımlanmış sirkülasyon rotaları ile birlikte minimum seviye ve yön değişikliği, yolcuların ulaşmak istediği destinasyonlara kolaylıkla ve hızlıca ulaşmalarını mümkün kılmaktadır. Dış cephenin şeffaflığı, dışarıyı görmeye ve bu sayede yolcunun kendisini konumlandırmasına imkân sağlarken terminal içinde yön bulmalarını oldukça kolaylaştırır.
değişimlere karşı esnek ve uyarlanabilir oluşu; yolcu kapasitesindeki artışlara göre büyütülebilme potansiyeli bir terminalin uzun süre hizmet verebilmesi için en önemli unsurlardır. Sertifikalardan bağımsız olarak, binanın zeminde kapladığı alan, yönlendirme, tasarımların geleceğe dönük olası değişikliklere göre esnek olması, doğal ışıktan en üst düzeyde faydalanma gibi makro konulardan başlayarak; malzemelerin
yakın çevreden temini, içerikleri, mekanik elektrik sistemlerde otomasyon, tasarruflu armatürler genellikle ilk yatırım ve işletme maliyetlerini de optimum düzeyde tuttuğu için tüm terminal tasarımlarında her zaman dikkate alınması gereken çevresel konular olmuştur. Teknoloji ilerledikçe ve yolcular tarafından teknoloji kullanımı arttıkça terminal binalarındaki bazı alan ihtiyaçlarında küçülmeler söz konusu oluyor. İleride bu
Filipinler Havalimanı
Sürdürülebilirlik, günümüzde sıkça karşılaştığımız bir kavram artık. Ancak terminal tasarımında uzmanlaşmış tasarımcılar için bu karmaşık yapıların sürdürülebilirliği çok büyük miktarlarda yatırımlara yansıdığından her zaman için en temel meselelerden biri olmuştur. Teknolojideki yeniliklere, güvenlik gereksinimlerindeki ve uçak tiplerindeki
33
Filipinler Havalimanı
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Taşkent Havalimanı
mekânların ne amaçla kullanılabileceğini, yeni projelerimizde tasarım aşamasında değerlendirmek durumundayız. Bunun yanında uçuş güvenliği ile ilgili tehditler karşısında değişen stratejilere bağlı olarak teknolojik önlemler de gelişiyor. Bu konuyla ilgili olarak da mümkün olduğu kadar esnek mekânlar kurgulamak da tasarımı yönlendiren önemli unsurlardan biri.
34
Günümüzde çok sık duyulan yapay zekâ, sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik kavramlarının bizzat havalimanlarında da kullanılmaya başlandı. Bahsi geçen tüm bu sistemler, her zaman terminal yapı veya mimarisini ciddi anlamda etkilemese de tamamen yolcunun ihtiyaç ve zevklerine göre kişiselleştirilmiş bir hizmet vererek yolcu konforunu arttırmasının yanında, hiç şüphesiz işletme giderleri ve ticari imkânlar gibi birçok farklı konuda da avantaj sağlamaya başladı bile. Genel olarak özetlemek gerekirse havacılık sektöründeki son eğilimler, artık hem bağlamsal hem ulaşılmak istenen hedefler açısından havalimanlarının planlama ve tasarımını ciddi olarak etkilemektedir. Bağlamsal olarak konu artık ticaridir diyebiliriz. Bu nedenle planlama ve tasarım, havalimanı operatörlerinden hava yolu işletmelerine ve diğer küçük ticari alan işletmelerine kadar pek çok farklı iş alanının ihtiyaçlarına karşılık veriyor olmalıdır. Ulaşılmak istenen hedefler ise artık anıtsal binalar yapmaktan daha çok performans ve güvenlik üzerine odaklanmıştır. Harcanan paranın karşılığını almanın yanında iyi servis veren, fonksiyonel, hem teknik hem de ekonomik açıdan verimli, demokratik, tüm zamanların ihtiyaçlarına cevap veren ve teknokratik olmayan planlama ve tasarım yaklaşımları geliştirmek artık ana hedeflerdir diyebiliriz.q Mayıs + Haziran 2019, 44.Sayı
Medine Havalimanı
HAVACILIK SEKTÖRÜNDEKI SON EĞILIMLER, ARTIK HEM BAĞLAMSAL HEM ULAŞILMAK ISTENEN HEDEFLER AÇISINDAN HAVALIMANLARININ PLANLAMA VE TASARIMINI CIDDI OLARAK ETKILEMEKTEDIR.
Riyad Havalimanı
YÜKSEK IŞIK GEÇİRGENLİĞİ VE MAKSİMUM GÜNEŞ KONTROLÜ AYNI CAMDA BULUŞTU
Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 60/28 düşük yansıtma özelliğinin yanı sıra şeffaflığı ile doğal gün ışığından ödün vermeden, maksimum güneş kontrolü ve ısı yalıtımı ile enerji tasarrufunu en üst noktaya taşıyarak daha konforlu iç mekanlar yaratır. Rezidans, okul, hastane, manzaralı konut, otel ve karma kullanımlı projeler için ideal çözümler sunar.
444 9 872
sisecamduzcam.com sisecamduzcam
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
DÜNYADAN SÜRDÜRÜLEBİLİR HAVALİMANLARI HAVACILIK ENDÜSTRISI, IKLIM DEĞIŞIKLIĞI ILE ILGILI OLARAK KENDINI YENILEMESI KONUSUNDA GIDEREK ARTAN BIR BASKIYLA KARŞI KARŞIYA, AMA BU IŞIN TEK FAILI SADECE AŞIRI MIKTARDA BENZIN TÜKETEN UÇAKLAR DEĞIL. HAVAALANLARI GENIŞLEDIKÇE, YENI TERMINALLERI, KARA TAŞIMACILIĞI ARAÇLARINI VE ALT YAPININ OLUŞTURULMASINI SAĞLAMAK IÇIN DAHA FAZLA ENERJIYE GEREKSINIM DUYULUYOR; BU DA, KARBON AYAK IZININ ARTMASI ANLAMINA GELIYOR.
36 36
Singapur Changi Havaalanı, Singapur Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
H
avacılık endüstrisinin çevre üzerindeki etkisi konusunda giderek artan baskıya yanıt olarak hava alanlarında çevreci bir yaklaşım benimsenmeye başlandı. Bu yazımızda, dünyadaki çevre dostu havaalanlarını derleyerek sizlerle paylaşmak istedik. Bu havaalanlarının tasarımlarındaki hangi unsurların karbon emisyonunu telafi etmeye yardımcı olduğuna bir bakalım dedik. Havacılık endüstrisi, iklim değişikliği ile ilgili olarak kendini yenilemesi konusunda giderek artan bir baskıyla karşı karşıya ama bu işin tek faili sadece aşırı miktarda benzin tüketen uçaklar değil. Havaalanları genişledikçe, yeni terminalleri, kara taşımacılığı araçlarını ve alt yapının oluşturulmasını sağlamak için daha fazla enerjiye gereksinim duyuluyor; bu da, karbon ayak izinin artması anlamına geliyor. Ek uçaklar için inşaat kapasitesini arttırmak da çevrecilerin tepkisine neden oluyor. Bu nedenle dünyadaki pek çok havaalanı çevre dostu girişimlere ortak olmasının yanı sıra, tasarımlarında ve operasyon stratejilerinde daha çevreci unsurları kullanmaya başladı. Uluslararası Havaalanları Konseyi (ACI) tarafından yürütülen Havaalanı Karbon Akreditasyon programı, 200’den fazla havaalanına emisyon yönetimi konusunda yardımcı oluyor. Programın nihai hedefi havaalanlarını karbon nötr hale getirebilmek.
Boston Logan Uluslararası Havaalanı, ABD
37
Boston Logan Uluslararası Havaalanı, ABD
Galápagos Ekolojik Havaalanı, Galápagos Adaları
Boston Logan Havaalanı, Enerji ve Çevre Tasarımı akreditasyonunda dünya çapında liderlik kazanan ilk hava terminaline sahip olma özelliği taşımaktadır. Bu akreditasyon günümüzde sektörde kalitenin belirleyici unsurlarından biri haline gelmiştir. Havaalanının A Terminalinde, binadan gelen ısıyı yansıtmak üzere tasarlanmış çatı ve kaplama yüzeyler mevcuttur. Ayrıca su tasarrufu sağlamak için düşük akımlı banyo armatürleri kullanılmıştır.
Turizmin potansiyel olumsuz etkileri Galápagos Adaları için her zaman endişe verici olmuş ve bu durum, dünyanın tamamen “yeşil,” ilk havaalanının burada kurulmasına olanak sağlamıştır.
Massachusetts Havalimanı İdaresi (Massport) pistlerden birinin çevre dostu asfalt ile yeniden kaplanması için 6.3 milyon dolar yatırım yapmıştır. Bu asfalt tipinin özelliği inşaat esnasında çok daha düşük derecede ısıtılıyor olabilmesidir. Massport, bu yatırım sayesinde proje boyunca karbon emisyonunda 2 bin tonluk düşüş sağlanacağı iddiasındadır. Havaalanı ofislerinin yer aldığı binaların üzerine de yaklaşık 2 metre uzunluğunda rüzgâr tribünleri kurulmuştur. Bu tribünler, operasyonlarda gereken enerjinin yaklaşık %3’ünü karşılamaktadır.
2012 senesinde kurulan Galápagos Ekolojik Havaalanı tamamen güneş ve rüzgâr enerjisiyle çalıştırılmak üzere tasarlanmıştır. Bu enerjinin %65’i rüzgâr jeneratörlerinden, %35’i ise yaya yollarına yerleştirilen güneş pili panellerinden elde edilmektedir. Ekvador Amazon’daki petrol çıkarma alanlarından alınan çelik borular da dâhil olmak üzere Galâpagos’un alt yapısının %80 gibi oldukça büyük bir kısmı geri dönüştürülmüş malzemeler kullanılarak oluşturulmuştur. Daha önceki Seymour terminalinde kullanılan ahşap ve metal yapılar yeniden kullanılmış, mobilyalar ise çevre dostu kaynaklardan imal edilmiştir. Havaalanında ayrıca deniz suyunu toplayan ve terminalde kullanmak üzere arıtan bir tuz E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Oslo Havaalanı, Norveç 38
Stockholm Arlanda Havaalanı, İsveç
OSLO TERMINALININ GENIŞLETILMESI GERI DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ VE DOĞAL MALZEMELERLE SAĞLANDI. EK ALAN, GERI DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ ÇELIK VE İSKANDINAV ORMANLARINDAN ELDE EDILEN KERESTE ILE KAPLANMADAN ÖNCE VOLKANIK KÜLLE KARIŞTIRILMIŞ ÇEVRE DOSTU BETON KULLANILARAK INŞA EDILMIŞTIR. giderme tesisi bulunmaktadır. Kullanılan atık su, yolcuların yeniden kullanması için arıtma sistemine geri pompalanmaktadır (Elbette su içme amaçlı kullanılmamaktadır).
Oslo Havaalanı, Norveç İskandinavya geçen yıllar içerisinde çevre dostu girişimler konusunda epeyce itibar kazandı ve bu eğilim son olarak havaalanlarına da yansıdı. Geçen sene, Norveç Oslo Havaalanı, terminalinde 377,296ft² civarında genişlemeye gitti. Yeni tasarımın anahtar kelimesi ise enerji verimliliğiydi. Oslo Terminalinin genişletilmesi geri dönüştürülmüş ve doğal malzemelerle sağlandı. Ek alan, geri dönüştürülmüş çelik ve İskandinav ormanlarından elde edilen kereste ile kaplanmadan önce volkanik külle karıştırılmış çevre dostu beton kullanılarak inşa edilmiştir. İşin en ilginç kısmı ise Oslo pistlerinden alınan Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
karın, yazın soğutucu olarak kullanılmak üzere depolarda saklanmasıdır. Bu yönüyle havaalanı, Bina Araştırma Kuruluşu Çevresel Değerlendirme Yöntemi standardı altında, sürdürülebilirlik konusunda “mükemmellik” derecesi almıştır.
Stockholm Arlanda Havaalanı, İsveç Avrupa’nın 2009 yılında karbon nötrlüğüne ulaşan ilk havalimanı olan Stockholm Arlanda Havalimanı, çevre izinleri kapsamında karbondioksit emisyonu için üst sınır koyan tek havaalanı olma özelliğine sahiptir. Uçakla ilgili operasyonlardan, araç trafiği ve terminale kadar ortaya çıkacak kirliliğin 1990 senesinde belirlenen seviyeyi geçmemesi gerekiyor. Bu da havaalanının her tür operasyonunda mümkün olduğunca çevreyi gözetmesi konusunda baskı yaratıyor.
Stockholm, elektrikten tasarruf etmek için terminallerini, hangarlarını ve hava sahası binalarını benzersiz bir biyo-yakıt kullanarak ısıtıyor. Yaz aylarında su, terminalin havalandırma sistemine gönderilmeden önce, bir yer altı su tabakasına bağlı bir dizi kuyu vasıtasıyla toplanıyor. Kış aylarındaysa biyo yakıtla çalışan ısıtma sistemine gönderiliyor. Bu yöntem aynı zamanda havaalanı hangarları etrafındaki çimentoları temizlemek, kapıların ve rampaların buzlanmasını engellemek için de kullanılıyor. Düşük güçlü LED aydınlatma ve bir dizi başka tedbir sayesinde Stockholm, 2005-2012 arasında enerji tüketimini üçte bir oranında düşürmeyi başardı.
Singapur Changi Havaalanı, Singapur Singapur’daki Changi Havaalanı dünyanın en iyi havalimanlarından biri olmakla kalmıyor aynı zamanda çevreye duyarlılığı ile bilinen bir soyağacından geliyor. Yakın zamanda eklenen iki terminali, havaalanının çevreci yaklaşıma bağlılığını vurgulamak üzere tasarlanmış; doğal ışığı arttırmak için tavan pencereleri kullanılmış, klimalar zemine yakın yerleştirilmiş, ayrıca bitki bolluğu mev-
BINA YÖNETIMI YAPMIŞ KADROLARIN VE/VEYA YÖNETIM DANIŞMANLARININ KARMA PROJELERE EN BÜYÜK KATKILARI, IŞLETME SENARYOLARINI HAZIRLAYARAK, GELIŞTIRICI VE MIMARLARIN OLASI YANLIŞLARDAN OLABILDIĞINCE UZAK.
Galápagos Ekolojik Havaalanı, Galápagos Adaları
cut. Yakınlarda açılan Terminal 4, havaalanındaki ısıyı düşürüp, hava kalitesini arttırdığı söylenen 20.000’den fazla bitki türüyle bezenmiş yeşil bir duvara sahip. Changi’de kullanılan diğer uygulamalar arasında enerji tasarruflu hareket sensörleri ve aydınlatmalar, su tasarruflu donanımlar ve tavana monte güneş panelleri yer alıyor.
39
ZÜRIH HAVAALANI 1991 SENESINDEN BU YANA KARBON EMISYONUNU YAKLAŞIK %30 AZALTTI VE 2030 YILINA KADAR DA BU ORANI DAHA FAZLA DÜŞÜRMEYI HEDEFLIYOR. GÜNEŞ PILI SISTEMLERI PIST VE OTOPARKLARA YERLEŞTIRILMIŞ VE TERMINALLERIN ISITILIP, SOĞUTULMASINDA YER ALTI ENERJI SISTEMLERI KULLANILIYOR.
Zürih Havaalanı, İsviçre Zürih Havaalanı 1991 senesinden bu yana karbon emisyonunu yaklaşık %30 azalttı ve 2030 yılına kadar da bu oranı daha fazla düşürmeyi hedefliyor. Güneş pili sistemleri pist ve otoparklara yerleştirilmiş ve terminallerin ısıtılıp, soğutulmasında yer altı enerji sistemleri kullanılıyor. Evlerden gelen atık suyun havaalanı dışındaki bir arıtma tesisine yönlendirilmesi ve yağmur suyunun tuvaletlerde kullanılmak üzere toplanmasıyla birlikte havaalanındaki su tüketimi de azalmış durumda. Buz çözme operasyonlarından gelen su da benzersiz bir doğal süreçle geri dönüştürülüyor; bu süreçte, bu amaç için üretilen mikro organizmalar sıvı içerisindeki katı atıkları çözmek üzere devreye sokuluyor.
Zürih Havaalanı, İsviçre E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
Delhi Indira Gandhi Havaalanı, Hindistan Hindistan’ın en büyük uluslararası havalimanı aynı zamanda dünyanın en büyük sekizinci terminaline sahip olma özelliği taşıyor. Havacılık endüstrisinin hızla büyümesiyle birlikte, çevreci girişimlere verdiği destekle bilinen Hindistan Başbakanı Indira Gandhi ile aynı adı taşıyan bu havaalanı çevre duyarlılığı konusundaki beklentilere karşılık vermeye çalışıyor. Indira Gandhi Havaalanı, yakın zamanda alanında iki ödül kazandı. Bunlardan biri, “En Sürdürülebilir ve Yeşil Havaalanı” alanında verilen Wings India Ödülü. ACI tarafından ise, yılda 40 milyondan fazla yolcuyla dünyanın en iyi havaalanı olma ödülüne layık görüldü.q
Delhi Indira Gandhi Havaalanı, Hindistan 40
Zürih’in gürültü emisyonuna karşı duruşu da takdire değer. Havayolu şirketlerinden kategorilerine göre uçak gürültü emisyonu için ücret alıyor ve epeyce detaylı bir haritalama programı kullanarak uçak hareketlerinden kaynaklı gürültüye maruz kalma seviyesini hesaplıyor.
DENVER ULUSLARARASI HAVAALANI ABD’DEKI EN BÜYÜK GÜNEŞ ENERJISI ALANINA SAHIP HAVAALANI OLMA ÖZELLIĞINI TAŞIMAKTADIR. MEVCUT DÖRT GÜNEŞ ENERJISI TERTIBATIYLA, 2500 EVIN IHTIYACINI KARŞILAYACAK MIKTARDA ELEKTRIK ÜRETMEKTEDİR.
Denver Uluslararası Havaalanı, ABD Denver Uluslararası Havaalanı ABD’deki en büyük güneş enerjisi alanına sahip havaalanı olma özelliğini taşımaktadır. Mevcut dört güneş enerjisi tertibatıyla, 2500 evin ihtiyacını karşılayacak miktarda elektrik üretmekte. Havaalanının sektöre öncülük eden çevre yönetim sistemi bir dizi başarıya imza atmıştır. 2015 senesinde, belediyeye ait katı atığın 2100 tondan fazla kısmını toprak doldurmada kullanmıştır. Havaalanının operasyonlarında yıllık olarak 200 tondan fazla organik atık gübreye dönüştürülmekte ve terminallerinde su şişelerini yeniden doldurmak için yeterli sayıda su istasyonu bulunmaktadır. Denver’ın yolcu kapılarında, hava kalitesini arttırmak ve gürültü kirliliğini azaltmak için, fişe takılabilir enerji kaynakları bulunuyor. Böylece yolcular kendi yardımcı güç kaynaklarını kapatabiliyor. Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Denver Uluslararası Havaalanı, ABD
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
MEGA ŞEHİR İSTANBUL’A
MEGA HAVALİMANI 2019 YILININ NİSAN AYINDA 90 MİLYON YOLCU KAPASİTESİYLE AÇILIŞI YAPILAN İSTANBUL’UN YENİ HAVAALANI TÜM FAZLARI TAMAMLANDIĞINDA, YILLIK 150 MİLYON YOLCUYA ULAŞABİLİR KAPASİTESİ İLE 350’DEN FAZLA DESTİNASYONA UÇUŞ HİZMETİ VEREBİLECEK.
42
İ
stanbul’un Avrupa Yakası’nda, Karadeniz kıyısındaki Tayakadın ile Akpınar köyleri arasındaki 76,5 milyon metrekare alan üzerinde konumlanan İstanbul Havalimanı İstanbul’un 35 km dışında yer alıyor. 3 Mayıs 2013’te yapılan Cumhuriyet tarihinin en yüksek bütçeli ihalesini İGA yatırımcılarının oluşturduğu Cengiz, Mapa, Limak, Kolin, Kalyon Ortak Girişim Grubu aldı. Projenin temeli 7 Haziran 2014 tarihinde atıldı. Havaalanı 2018 yılında kısmen, 2019 yılının Nisan ayında ise tamamen faaliyete geçti. 90 milyon yolcu kapasitesiyle açılışı yapılan İstanbul’un yeni havaalanı tüm fazları tamamlandığında, yıllık 150 milyon yolcuya ulaşabilir kapasitesi ile 350’den fazla destinasyona uçuş hizmeti verebilecek. Kendisine ayrılan alan olarak dünyanın en büyük havalimanı arazisine sahip Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
olma unvanını taşıyan 3. Havalimanı 2 faz halinde inşa ediliyor. 1. fazda 1,4 milyon metrekare kapalı alana sahip ana terminal binası, iki iniş kalkış pisti, her iki pistin yanındaki yedek pist niteliğindeki taxi pistleri, uçak park alanları, Pininfarina ve AECOM tarafından tasarlanmış lale formunda hava trafik kontrol kulesi yer alıyor. 3. Havalimanı’nın şu anda tamamlanan kısmında ana terminal binasının yanı sıra biri 3750 diğeri ise 4100 metre uzunluğunda her türlü hava koşulunda sıfır görüşte bile iniş kalkış imkânına sahip iki adet pist bulunuyor. Aynı anda iki uçağın paralel iniş kalkış yapmasına uygun olan bu iki pist sayesinde yeni havalimanı saatte 90
uçağın iniş kalkışına izin verebilecek. Gün boyu operasyon süresi içinde 1900 uçak inip kalkabilecek. Bu sayı mevcut Atatürk Havalimanı’nda en fazla 1600’ü bulabiliyor. Yani yaklaşık yüzde 20’lik bir kapasite artışı söz konusu. Projenin mimari tasarımı, uluslararası arenada kendini kanıtlamış ünlü mimarlık ofisleri; Kiklop Design, Grimshaw Architects, Nordic Office Of Architecture, Arup Associates, Haptic Architect ve Perkins+Will tarafından yapıldı. Hem tasarım hem de inşaat aşamasında yabancı mimarlık ofislerine Türk mimarlık ofisleri partnerlik yaptı. Böykece know how’ın Türkiye’ye gelmesi ve yerleşmesi aynı zamanda da Türk mühendis ve mimarların esnekliğinin sürece yansıması sağlandı.
43
Mimari Tasarım Kararları Tasarımcılar, İstanbul’un tarih boyunca en önemli özelliği olan Doğu ve Batı arasında bir geçiş olmasına vurgu yapan tasarım fikirleri üzerinde yoğunlaşarak, İstanbul’un değerlerini gözler önüne seren ve eşsiz ruhunu yansıtan öğeleri belirleyerek İstanbul ile ilgili alışıldık görüntülerden oluşan bir görsel palet oluşturdular.
ÇAĞDAŞ VE İŞLEVSEL YAPISI YEREL NİTELİĞE SAHİP OLAN İSTANBUL HAVALİMANI, MEGA KENT İSTANBUL’UN ZENGİN SOSYAL VE KÜLTÜREL MİRASINI YANSITACAK BİR MİMARİYLE TASARLANDI.
Çağdaş ve işlevsel yapısı yerel niteliğe sahip olan İstanbul Havalimanı, mega kent İstanbul’un zengin sosyal ve kültürel mirasını yansıtacak bir mimariyle tasarlandı. Çağdaşlık ve fonksiyonelliği bir arada ele alan özgün bir tasarıma sahip olan havalimanındaki terminal tasarımı, ilhamını İstanbul’un kültürel mirasından aldı. İstanbul Havalimanı terminalinde İstanbul camilerinin, hamamlarının, kubbelerinin ve daha birçok tarihi yapının zenginliği proje mimarisine ince ince işlendi. Yolcu dolaşımını en verimli ve basit biçimde çözen bir tasarım anlayışı izleyen mimarlar; ışık, renk ve geometrik örüntü üzerinde yoğun olarak çalıştılar. Binanın çatısında ve ana kütlesel kurgusunda tonoz ve kubbe E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA HAVALİMANI MİMARİSİ &SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
44
ÇEVRESEL ETKİYİ MİNİMUMA İNDİRMEK İÇİN CİDDİ BİR BÜTÇENİN AYRILDIĞI PROJEDE YERLİ MALZEME ORANI MAKSİMUMDA TUTULDU, ÖZEL TEKNOLOJİK SİSTEMLER DIŞINDA NEREDEYSE TÜM MALZEMELER YERLİ KAYNAKLARDAN SAĞLANDI.
gibi geleneksel mimari öğelere referans verildi. Bu amaçla her iki yönde tonozlu çatı düzlemlerinin üst üste binmesinden elde edilen kabuk formu uygulanırken, taşıyıcılar da rasyonel ve alanı bölmeyecek şekilde yerleştirildi. Strüktürü basit tutarak ışığı alan çatı örtüsünün ayrıntısı üzerinde yoğunlaşan mimarlar, ortadaki ana mekânın en üst seviyede ferah ve aydınlık olması konusunda yenilikçi çözümler geliştirdiler. Yolcu girişlerini üst kota konumlandırarak alt kotta bir ön bahçe yarattılar. Bütüncül bir çatı altında, arası büyük bir boşluk oluşturacak biçimde işlevlerin simetrik olarak denize dik iki kola yerleştirildiği projede, ana ulaşım aksı havalimanı binası ile havaalanı şehri arasında yer alıyor. 3 terminal binası ve 6 pistten oluşan projede deniz tarafı pistlere açılırken, kara tarafı havalimanı şehrine bağlanıyor. Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Tek çatı altında 1 milyon 300 bin metrekare ile dünyanın en büyük terminaline sahip olan projenin arkasında 800 bin metrekarelik ve 25 bin araçlık otopark yer almakta. Toplamda kapalı alan boyutu ise 2 milyon 100 bin metrekare. Yolcunun otoparka aracını park ettiği andan itibaren geçireceği sürecin problemsiz olması hedeflenen projede her yerde yürüyen bantlar ve bagiler bulunmakta. Yolcunun aracından indikten sonra check-in, güvenlik kontrolü gibi işlemler dahil olmak üzere 1 saat içinde uçağa ulaşması sağlanmaya çalışıldı. Çevresel etkiyi minimuma indirmek için ciddi bir bütçenin ayrıldığı projede yerli malzeme oranı maksimumda tutuldu, özel teknolojik sistemler dışında neredeyse tüm malzemeler yerli kaynaklardan sağlandı. Profesyonel bir ekiple arazideki endemik bitkilerin haritası çıkartılarak buradaki bitki soğanları alındı ve başka yerlerde türün devamı sağlandı. 20 bin civarında ağaç transplantasyon yöntemiyle taşınarak kesilen her ağaç yerine de 5 ağaç dikildi. Kuş yönetiminin sağlıklı bir şekilde sağlanması amaçlanan bölgede kuş hareketleri incelendi ve gerekli noktalara kuş radarları yerleştirildi. Atatürk Havalimanı’nda yoğun hava trafiği nedeniyle zaman zaman uçakların inmek için havada turlamak durumda kalması ciddi şekilde bir enerji israfının ortaya çıkmasına neden olmaktaydı.
45 45 45 Bu durum ise karbon ayak izinin artmasına neden olmaktaydı. Yeni projede yer alan bağımsız pistler ile bu oranın en aza indirilmesi ve dolayısıyla karbon ayak izinin de düşürülmesi hedeflendi. Aynı zamanda denizin üzerinden iniş kalkış sağlandığı için yerleşim yerlerinde oluşabilecek gürültü kirliliğinin önüne geçildi.
CAM ZARF KULLANIMI, TERMİNAL BİNASININ ORTASINDA MAKSİMUM GÜN IŞIĞI GİRİŞİ SAĞLAYARAK YAPAY AYDINLATMA İHTIYACININ AZALMASINA KATKI SAĞLADI.
Terminal binası yeşil bina olarak tasarlandı. Cam zarf kullanımı, terminal binasının ortasında maksimum gün ışığı girişi sağlayarak yapay aydınlatma ihtiyacının azalmasına katkı sağladı. Terminal binası elektrik kullanımını en aza indirgemek üzere ‘akıllı bina’ olarak tasarlandı. Elektrik ve ısıtma ihtiyaçları, havalimanının ürettiği çöplerin çoğu kullanılarak merkezi ısıtma ve güç üretim birimiyle karşılanacak. Terminal binası, pistler, aktarma istasyonu, tamir tesisleri ve hangarlar ile hava taşımacılık tesislerinin bulunduğu 5 önemli tesisten oluşuyor. Havalimanı, 350 m x 1500 m’lik bir kullanım alanıyla asmakatı da olan 6 katlı bir binadan meydana geliyor. Büyük bir alışveriş tesisi, üst 3 katta 5 yıldızlı oteller, ticari ofis binaları, ticari fuar alanı bulunacak. Uluslararası finans ve ticari işlemler için ‘özel ekonomik bölge’ kurulacak.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
marka Advertorial
İSTANBUL HAVALİMANI KLEIDCO YAPI SİSTEMLERİ İLE TAMAMLANDI 76.500.000 M² LİK ARAZİ ÜZERİNDE İGA HAVALİMANI İŞLETMESİ A.Ş. ADINA İNŞASI YAPILAN İGA HAVA TRAFİK KONTROL KULESİ, OTEL VE OFİS BLOKLARINDA KLEIDCO ÜRÜNLERİ TERCİH EDİLDİ.
46
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Uluslararası mimarlık firmalarından Kiklop Design, Grimshaw Architects, Nordic Office Of Architecture, Arup Associates, Haptic Architect ve Perkins+Will tarafından tasarlanan İstanbul Havalimanı projesinde yüksek performans değerleri ile Kleidco ürünlerinden FS50 cephe sistemleri ile ICON70-D Kapı Sistemleri kullanıldı. Birçok projenin dış cephesinde tercih edilen FS50 cephe sistemi yapı yüksekliğine bakılmaksızın dış koşullara göre verdiği dayanım performansları ve ısıl konfor değeri ile bu projelerin en önemli yapı taşı olmuştur. Otel bloğu önünde yapıya özel tasarlanan güneş kırıcı profilleri ile iç mekan ışık kontrolü ve mahremiyet sağlanması amaçlanmıştır. Farklı coğrafi koşullarda ve farklı segmentlerde bulunan yapıların ihtiyaçları göz önüne alınarak, yüksek mukavemet ve yüksek konfor ortamı sağlanması amacıyla Kleidco Ar-Ge departmanı tarafından tasarlanan FS50 cephe sistemleri, bu projede otel misafirlerin odalarda daha sessiz bir ortamda konaklanabilmesi için ekstra akustik çözümler ile projeye adapte edilmiştir. Icon70-D kapı sistemleri, 3 metrenin üzerinde ölçülerde yüksek dayanım sağlaması sebebi ile projenin en önemli unsurlarından biri olmuştur. Sistemlerin projeye uygulaması yetkili bayilerimizden Mimsa Alüminyum tarafından yapılmaktadır.
IGA’nın 2015 yılında açtığı yarışma sonucu Pininfarina ve AECOM tarafından tasarlanan Trafik Kontrol Kulesi’nde de Kleidco Yapı Sistemleri tercih edildi. Kule tasarımı dünyanın dört bir yanından gelen 370 proje arasından, İtalyan mimar ve eleştirmenlerin oluşturduğu jüri tarafından büyük ödüle layık görüldü. KLEIDCO GELECEĞİ BUGÜNDEN DÜŞÜNÜYOR Kleidco yapı sistemleri olarak 2010 yılından bu yana tekil konutlardan kamu kullanımına açılan yüksek ve büyük ölçekli yapılar olmak üzere çok sayıda projede çözüm ortağı olarak yer alarak, işveren, tasarımcılar ve karar vericilerin hayallerine ulaşmalarına destek verdik. Bunu yaparken elimizde bulunan mevcut çözümlerin yanı sıra yurt içi ve dışında yer alan partnerlerimiz ile beraber çalışarak bu isteklerin maksimum oranda yerine getirilmesi için sınırları zorladık.
Tasarımcıların ve kullanıcıların cephe sistemlerinden beklentileri, daha büyük açıklıkların geçildiği, daha şeffaf yüzeylerin yaratıldığı, mekanların daha fazla doğal havalandırma yapmasına izin veren, enerji verimli çözümler yönünde gelişmiştir. Kurulduğu günden günümüze değin, sürdürdüğü AR-GE çalışmaları ile pazarın ihtiyaçlarını hissederek, estetik, maliyet ve fonksiyon kriterlerinin tümünü optimum koşullarda değerlendiren Kleidco Yapı Sistemleri, yeni çözümleri ile projelerinize değer katmaya devam ediyor.q
Tüm sistemlerimizde kullanılan profillerimiz için EPD (Environmental Product Declaration) belgesi alınarak, isteklerin ve trendlerin değişimine bağlı olarak sistemlerimiz ve çözüm önerilerimizde çağa ayak uydurdu, yenilikçi, ekolojik, çevreye duyarlı ve dinamik şekilde değişikliğe uğradı.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
47 47 47
PROJE
marka Advertorial
DÜNYANIN EN BÜYÜK HAVALIMANINA DANFOSS IMZASI İSTANBUL’UN ÜÇÜNCÜ HAVALİMANI, TOPLAMDA 1.800’Ü AŞKIN DANFOSS FREKANS KONVERTÖRÜ KULLANIMI İLE HER YIL %30 ORANINDA ENERJİDEN TASARRUF EDECEK. DANFOSS VLT HVAC VE AQUA ÜRÜNLERİNİN TOPLAM SAHİP OLMA MALİYETİ AVANTAJI İLE ISI KAYIPLARI ÖNLENEREK TASARRUF DA EN ÜST SEVİYEDE OLACAK.
I
sıtma, soğutma, motor kontrol sistemleri ve güç çözümleri alanlarında dünya lideri Danfoss’un ürünleri ile inşa edilen İstanbul Üçüncü Havalimanı, kullanılan enerji verimli ürünleri sayesinde dünyanın enerji verimli en büyük havalimanı olacak.
48
Toplam alanı 76.000.000 m2 olan ve günlük 3.500 uçak hareketi ile yıllık 120 milyon yolcu kapasitesine sahip olmaya hazırlanan İstanbul Üçüncü Havalimanı, faaliyetine başladı. Isıtma, soğutma, motor kontrol sistemleri ve güç çözümleri alanlarında dünya lideri Danfoss, hava kalitesi, sıcak su, temiz su, atık su çevrimi ve yolcu konforu alanlarında sınıfının en iyi ürünleri ile İstanbul Üçüncü Havalimanı’nın inşasına katkıda bulundu.
Avro elektrik tasarrufu sağlaması bekleniyor.
Danfoss’un çevreye duyarlı ürünlerinin kullanımı ile 500 ton daha az CO2 emisyonu oluşturacak olan dünyanın en büyük havalimanı İstanbul Üçüncü Havalimanı, bu sayede, yeşil bina konsepti ile inşa edilmiş dünyanın en büyük projesi olmaya da aday.
Danfoss’un 160kW - 250kW düşük harmonikli (LHD) ürünlerinin kullanımı ile Üçüncü Havalimanı’nda arıza oranını en aza indirgeyerek işletme devamlılığını maksimum seviyeye çıkartılması hedefleniyor.
130 bin Avro enerji tasarrufu
Danfoss Isıtma Sistemleri ve Motor Kontrol Sistemleri ürünleriyle inşa edilen havalimanının terminal binasındaki 531 adet klima santralinde binden fazla frekans konvertörü (FC) kullanıldı. Merdiven ve asansör basınçlandırma fanlarında, tünel Jet-Fan uygulamalarında, pompa merkezinde bulunan sirkülasyon ve temiz su pompalarında, soğutma grup pompalarında, ATC kulede ve arıtma tesisi uygulamalarında ise Danfoss VLT HVAC FC 102 ve VLT AQUA FC202 ürünleri tercih edildi. Bu binalarda 14.000 adet üzerinde AB-QM vana ile DN15’ten DN250’ye kadar yaklaşık 2.000 adet 2 yollu ve
İstanbul’un Üçüncü Havalimanı, toplamda 1.800’ü aşkın Danfoss frekans konvertörü kullanımı ile her yıl %30 oranında enerjiden tasarruf edecek. Danfoss VLT HVAC ve AQUA ürünlerinin toplam sahip olma maliyeti avantajı ile ısı kayıpları önlenerek tasarruf da en üst seviyede olacak. Frekans konvertörü yatırımı ile Üçüncü Havalimanı’nın 18 ay gibi kısa bir sürede kendi maliyetini ödeyerek, her yıl yalnızca ısıya dönüşen enerjiden yaklaşık 130.000 Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
3 yollu motorlu vanaların da montajı yapıldı. Danfoss’un sınıfının en verimli ısıtma ürünlerinin kullanımı ile işletmede kolaylık sağlanarak yolcu konforunun en üst seviyeye taşınması hedeflenirken aynı zamanda enerji tasarrufu sağlanmış olacak. Bu yatırımın da kendi maliyetini 2 yıl içerisinde karşılaması bekleniyor. Üçüncü Havalimanı’na özel olarak tasarlanan kapaklı çatı fanları kış aylarında kar ve buz eritmesinde kullanılacak; Danfoss DEVI ürünleri ile de hava konforu korunacak. Toplamda 51.000 m DEVI Snow kablonun 13.000 metresi, 376 adet özel çatı fanında kullanıldı; kar ve buz önleme amacıyla DEVI Snow 30T ve boru ısıtma amaçlı DEVI Flex 10T/18T montajları yapıldı. 13.000 m DEVI Flex 10T/18T ürünü ise yangın sisteminin güvenli çalışması amacıyla buzlanmaya karşı yangın sistemi borularında kullanıldı. Danfoss, yarının dünyasını enerji verimli ürünlerle inşa etmeye devam edecek.q
PROJE
marka Advertorial
E.C.A. SEREL YENI HAVALIMANI YOLCULARINI HIJYEN GARANTILI AĞIRLIYOR DÜNYANIN EN BÜYÜK HAVALİMANI PROJESİ İGA İSTANBUL YENİ HAVALİMANI, TÜRKİYE’NİN KÖKLÜ ARMATÜR VE VİTRİFİYE MARKASI E.C.A. SEREL İLE GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRDİ. İGA İSTANBUL YENİ HAVALİMANI PROJESİNDE E.C.A. SEREL, HYGIENE PLUS TEKNOLOJİSİNE SAHİP YERLİ ÜRETİM ARMATÜR VE VİTRİFİYELERİ İLE HAVALİMANI YOLCULARINI HİJYEN GARANTİLİ AĞIRLIYOR. Hijyen ve Su Tasarrufu Bir Arada Hygiene Plus teknolojisine sahip armatür ve vitrifiyelerin sadece üstün hijyen sağlamadığını aynı zamanda su tasarrufunda da önemli rol oynadığını belirten Enver Öz şöyle konuştu: “İGA İstanbul Yeni Havalimanı projesinde kullanılan E.C.A. SEREL markalı ürünler sayesinde su tüketimi minimuma indiriyoruz. Her yıl sağlanan su tasarrufu ile ülkemizin doğal kaynaklarını koruma ve tüketimi azaltma anlamında da çok önemli bir adım atmış olacağız.”
50
T
ürkiye’yi geleceğe taşıyan en önemli mega projelerden biri olan İGA İstanbul Yeni Havalimanı’na E.C.A. SEREL ürünleriyle katkı sağlamaktan büyük gurur duyduklarını belirten Elmor Genel Müdürü Enver Öz şunları ifade etti: “E.C.A. SEREL, 68 yıldır yerli sanayinin önemli bir markası olarak hizmet veriyor. Manisa’daki fabrikalarımızda sektörümüzdeki en ileri teknoloji kullanarak ürettiğimiz armatür, vitrifiye, kombi, vana, radyatör gibi ürünlerimizle ülkemizde hemen her evde yer almayı başardık. Üretim gücümüzle binlerce kişiye istihdam sağlıyoruz. Türkiye’den doğan global markalar arasına adımızı gururla yazdırdık. Bugün de ülkemizin gururu olan bir diğer yerli projeyle, İGA İstanbul Yeni Havalimanı’yla güçlerimizi birleştirdik. Ülkemizin geleceğinde sorumluluk almak bizim için büyük bir onurdur. İGA İstanbul Yeni Havalimanı projesinde yerli ürün teşviki ile Türkiye’nin markalarına öncelik verildi. Bu projedeki iş ortağımız İGA’ya ve yüce Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
milletimizin markalarımıza olan güvenine de sonsuz teşekkür ederiz” “Güvenle dokunulabilecek ortak kullanım alanları yaratıyoruz” Türk kültüründe hijyenin özel ve önemli bir yeri olduğuna dikkat çeken Enver Öz şöyle konuştu: “Türkiye’de ilk kez E.C.A. SEREL markalarıyla üretilen Hygiene Plus teknolojili ürünler sayesinde güvenle dokunulabilecek ortak kullanım alanları oluşturduk. Kendi kendini temizleme ve hijyen sağlama özelliğine sahip ürünlerimiz kültürümüze yakışır hijyen ortamını yeni havalimanımıza da taşıdık. Ülkemizin gurur kaynağı olan dünyanın en büyük havalimanı İGA İstanbul Yeni Havalimanı’nda halkımızın ve misafirlerimizin kendilerini evlerinde hissetmelerini sağlamayı hedefledik.”
E.C.A., Hygiene Plus kaplama teknolojisi ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor. Nano teknoloji ile üretilen özel hijyen kaplama sayesinde, artık armatürlerde de hijyen güvenliği yaşanacak. Elginkan Topluluğu’nun seramik sağlık gereçleri markası SEREL’in tüm ürünlerinde standart hale getirdiği Hygiene Plus teknolojisi armatürlere de özel olarak geliştirilerek Türkiye’de ilk kez E.C.A. armatürlerinde uygulandı. Türkiye, ev ve toplu yaşam alanlarında kullandığı armatür ve bataryalarındaki hijyen problemine E.C.A. sayesinde çözüm buluyor. Maksimum Alanlara Maksimum Hijyen Hygiene Plus kaplama teknolojisini Türkiye’de ilk kez uygulayan E.C.A., nano teknoloji ile üretilen özel hijyen kaplaması sayesinde, armatürlerde de hijyen güvenliğini yaşatıyor. E.C.A. armatürlerine uygulanan Hygiene Plus kaplama teknolojisi, E.C.A. Icon, E.C.A. Purity, E.C.A. Novita, E.C.A. Myra, E.C.A. Mina, E.C.A. Mix Hijyen serileri, E.C.A. Myra üst takımlarda, E.C.A. ve SEREL klozet bataryalarında standart olarak uygulanıyor.q
E.C.A. SEREL, yeni havalimanı yolcularını ağırlamaya hazır! Yılların deneyimi ve yenilikçi hizmet anlayışımızla ürettiğimiz Hygiene Plus teknolojisiyle donatılmış armatür-vitrifiye ürünlerimizle, İGA İstanbul Yeni Havalimanı’ndayız. Dünyanın en büyük havalimanında hizmet vermekten gurur duyuyor, milletimize hayırlı olmasını diliyoruz. Yüce milletimizin yerli ve milli markalarımıza olan güvenine sonsuz teşekkürlerimizle.
www.eca.com.tr
İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.
A Mimarlık tarafından tasarlanan Yıldız Entegre Merkez Ofis projesinde modulyss® karo halıları tercih edildi.
Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
BİNALAR ÇOK ÇABUK ESKİYOR VE GÖZDEN ÇIKARILIYOR...
Binaların bizlerden uzun yaşaması gerekirken, çok çabuk eskiyip gözden çıkartıldıkları bir süreçten geçiyoruz. Bu zaman diliminde ve bu coğrafyada mimari açıdan ayırt edilebilir olmak kadar; zamansız, sonraki dönemle de uyum sağlayabilen, nitelikli, emek harcanmış binalar yapmak bizim için çok önemli.
A MİMARLIK
54
ALİ İŞERİ Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Yıldız-Tuncay İmral Evi
55
A Mimarlık kendisini ve mimari kimliğini nasıl tanımlamakta? Ofisinizin kuruluş hikayesinden bahsedebilir misiniz?
kuruldu. Amacımız ilk günden beri hep “büyümek” değil “samimiyet” oldu. Bu samimiyet, A Mimarlığı bugünlere taşıyan en önemli duygu oldu.
A Mimarlık olarak 17 yıldır sektörde hizmet veriyoruz ve bu hizmet kapsamında; proje dizaynından uygulama projelerine ve sonrasında da proje yönetimiyle birlikte projenin uygulamasına varan süreci takip ediyoruz. Yaptığımız işlerin uygulamasını, mimarisini, iç mimarisini tasarlayıp, malzeme seçimlerini yapıp, şartnamelerini hazırlayıp, uygulamalarını da yüzde 90 oranında kendimiz yapıyoruz. Ağırlıklı yurtiçi olmakla beraber yurtdışı projelerimiz de var; ama çoğunlukla ofis ve konut projeleri ile hastane ve spor salonu projeleri yapıyoruz.
Her projeye çözüm odaklı yaklaşırız. Müşteriden gelen bilgiler ve ihtiyaç şemasını doğru çözümleyip konfor odaklı olarak neler yapabileceğimizi tecrübemizle birleştirip öneriler sunar ve projeyi geliştiririz.
Binaların bizlerden uzun yaşaması gerekirken, çok çabuk eskiyip gözden çıkartıldıkları bir süreçten geçiyoruz. Bu zaman diliminde ve bu coğrafyada mimari açıdan ayırt edilebilir olmak kadar; zamansız, sonraki dönemle de uyum sağlayabilen, nitelikli, emek harcanmış binalar yapmak bizim için çok önemli. Tasarladığımız binalar ve yaşam alanları, tasarım aşamasında işveren ile karşılıklı etkileşim içinde gelişmekle beraber, asıl amacımız temelde insanlık için “iyi” olanı seçmek. Kusursuz üretim detayları ve nitelikli malzemeler kadar, doğa ile bütünleşen, mümkün olduğunca naturel formlar ve zengin bir sadelik tercihlerimizde en önemli etkenler. A Mimarlık 2003 yılında okullarından yeni mezun olmuş heyecanlı 2 mimar tarafından neredeyse sıfır sermaye ile
Ofis tasarımlarında iç mekân kalitesinin önemi ve çalışan sağlığı açısından malzeme seçiminin önemi hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz? Ofis tasarımları sadece dört duvar olmaktan çıktı. Artık firmaların kurumsal kimliğini yansıtan en büyük etken oldu ofis tasarımları. Tüm bunları anlatabilmek için de kaliteli bir tasarımla doğal malzemeler kullanarak fonksiyonelliği ön planda tutmak gerekiyor. Geçmişte iç mekân tasarımlarında tercih edeceğimiz malzemelerde yapı fiziğine önem veriyorduk, bu mantığı 10-12 senedir aştığımızı düşünüyorum. Bu anlamda ülkenin de çok yol kat ettiğini söyleyebilirim. Artık yerdeki halılar, parkeler, boya olsun her birinin teknik dokümanlarından insan sağlığına zararı olup olmadığını daha kolay sorgulayabiliyoruz. Aydınlatmada sağlanması gereken doğru ışıkla ilgili her projemizde mutlaka bir danışmanla çalışıyoruz. Kullandığımız duvar kaplaması, insanların birebir temas edecekleri masa, sandalyeler gibi malzemelere ofislerde maksimum dikkat gösterdiğimizi düşünüyorum. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
56 56
Yıldız-Tuncay İmral Evi
KUSURSUZ ÜRETIM DETAYLARI VE NITELIKLI MALZEMELER KADAR, DOĞA ILE BÜTÜNLEŞEN, MÜMKÜN OLDUĞUNCA NATUREL FORMLAR VE ZENGIN BIR SADELIK TERCIHLERIMIZDE EN ÖNEMLI ETKENLER.
Sizin kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Sizce neden bu malzemelere yakın duruyorsunuz? Bu konu dipsiz bir kuyu... Projelerde, her tasarım kendi malzemesini beraberinde getiriyor. Malzeme konusu yapılacak işin özellikleri derinlemesine analiz edildiğinde ortaya çıkıyor. Mimarın estetik kaygısı ve mekân tasarımı üzerine düşünceleri bazı malzemeleri eleyip, bazı malzemelerin öne çıkmasını gündeme getiriyor. Malzeme seçim sürecinde en azından hep ilk kriterimiz doğal madde demenin çok samimi olacağını düşünmüyorum; ama proje ve tasarım uygun olduğu sürece kesinlikle oyumuz doğal malzemeden yana. Fakat dediğim gibi olmazsa olmazımız bu demenin çok samimi olacağını düşünmüyorum. En azından kendi adıma. Biz gerçekçilik, duygu ve istekleri dokunabilir ve kullanılabilir hale sokuyoruz, bu anlamda da kullandığımız her malzemenin bir duygu karşılığı olduğunu düşünüyorum. Her tasarımcı için bu değişir; ama benim için sıcaklık ahşabı, rahatlık ise kumaşı çağrıştırıyor. Dolayısıyla sanırım sorunuzun cevabı benim için ahşap. Diğer taraftan bakarsak ahşap benim için; üretim
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Trelleborg Sealing Solutions Turkey
57
safhasından geri dönüşümüne kadar olan süreçteki masumiyeti, gömülü enerjisinin metal, plastik ve pek çok metal türevi ürünlere göre çok daha düşük olması, yönetmeliklerinin ön gördüğü şekilde kesildiğinde kolay işlenmesi ve her türlü tasarıma uygun olması açısından sevdiğimiz malzemelerin başında geliyor. Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz? Çevresel sorunların ortaya çıkmasında hızlı ve plansız yapılaşma önemli bir rol oynadı. Geleneksel yapımın tekniklerinin terk edilmesi, iskelet sistemli yapılara ve kompozit birleşenlere yönelinmesi olumsuzlukların oluşmasına katkı sağladı. Günümüzde her sektörde çevresel ve ekolojik kriterlerin önemi artarken, mimari tasarımlar da daha çok sürdürülebilir, çevre dostu yapılara yönlendiriyor. Bir mimar olarak, ekolojik karakteristiği değiştirmeyen, çevreye ve insan sağlığına zararsız malzemelerle sürdürülebilir yapılar tasarlamak fikri beni heyecanlandırıyor.
Mimaride ekolojik boyutun günümüzdeki karşılığı bence çevre duyarlı malzemelerle uzun süre kullanımı ve var olmayı sağlamak. Yapacağımız ve ortaya koyacağımız eserde, mobilyada ya da yapıda; sağlamlık, fonksiyonellik, uzun ömürlülük gibi konuların ortak noktasının malzeme, malzemenin gerçekliği ve sürdürülebilirliği olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda genel olarak bir eksiklik var bence. Üreticilerin kullanıcıya ulaşma ve ikna etme konusunda çok ciddi bir sıkıntısı var ya da kime ulaşacaklarını bilmiyorlar diye düşüyorum. Piyasanın büyüklüğü sebebiyle malzemenin kime hitap etmesi,
kime ulaşması gerektiği konularında eksik kalıyorlar. Yeni çıkan malzemelerin diğer bir talihsizliği hem tasarım ekibinin hem uygulayıcı ekibin zamanla yarışmaları. Özellikle büyük projelerde; maalesef dizayncının da, uygulayıcının da, projelendirenin de buna yeterince vakit ayıramaması bu sorunu beraberinde getiriyor. Dolayısıyla özellikle piyasaya ilk çıkan malzemeler biraz talihsiz oluyor. Bizlerin de dönüp kendimize bakmamız gerekiyor bu konuda. Ne kadar araştırmacıyız ya da ne kadar bunlara vakit ayırıyoruz diye... Ancak sürdürülebilirlik en başta tasarımcı, mimar ve müşteri arasındaki zor süreçlerden E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
yapılar. Çünkü burada iş müteahhitin; bilgisine, görgüsüne, yere, konuma, orada hedeflediği bütçesine ve bir parça da vicdanına bağlı. Özellikle bizim çevremizde yapılan bu tip yapılarda kâr marjı çok yüksek olmasına rağmen bu malzemelerden uzak durulmasının sebebinin bu konulardaki bilgisizlik olduğu düşünüyorum. Özetle ekolojik ve sürdürülebilir yapı kavramlarının büyük ölçekli büyük yapılarda daha karşılık bulduğunu söyleyebilirim. Simit Molası
58
SEKTÖREL OLARAK OLDUKÇA ŞANSLI OLDUĞUMUZU DÜŞÜNÜYORUM. ÜLKEMIZDE OLDUKÇA FAZLA MALZEME YELPAZESI VE ÖZEL IMALAT SEÇENEKLERI MEVCUT.
ihtiyacı karşılayacak, ihtiyaca destek verecek doğru yapı alanlarının belirlenmesi gerek. Ülkemizde tüm konut dışı yapılar ve ortak alanlar yaklaşık yapı stokumuzun yüzde 30-40’larını oluşturuyor. Bu konut yapıları dışında kalan yapılar gerek devlet gerekse özel sektör eliyle yapıldığında biraz daha şanslı çünkü belli teknik şartnamelere uygun olması gerekiyor, daha kontrollü ve bir nebze daha organize ekipler tarafından yapılıyor. İşin içinde her disiplin bulunuyor; mimari, iç mimari, peyzaj, elektrik, mekanik ve bu yüzden daha şanslı yapılar olduğunu söyleyebilirim. Ancak bunların dışında kalan ve dediğim gibi yapı stokunun çoğunluğunu oluşturan ve daha çok tekil inşaatlar olarak yapılan, çevremizde de özellikle bu kentsel dönüşüm sürecinde gördüğümüz yapılar, bu kavramlardan daha uzak ve açıkçası beni daha çok düşündüren
Hem kurumsal hem de ürün ve hizmetleriyle Unigen hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz? Ürünlerini tercih ederken sizi etkileyen yönleri nelerdir? Sektörel olarak oldukça şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Ülkemizde oldukça fazla malzeme yelpazesi ve özel imalat seçenekleri mevcut. Her projenin dinamikleri ve kimliği farklıdır. Geniş malzeme seçeneklerini projelere uyarlarız. Özellikle ofis projelerinde uzun yıllardır çalıştığımız çözüm ortağımız olan Unigen firmasının ürün gamındaki çeşitlilik ve malzeme kalitesi her zaman rahat bir çalışma alanı yaratmakta ve farklı projelere imza atmamızı kolaylaştırmaktadır. Tasarım ve uygulamasını gerçekleştirdiğimiz tüm ofis projelerinde Unigen malzemelerini kullanıyoruz diyebiliriz.q
bir tanesi. Sürdürülebilirliğin olmazsa olmazları beğeni ve maddiyat bu konuda karşı karşıya geliyor ve sürekli çarpışıyor. Bunların ortak noktada buluşmasını sağlamaksa teknik kişilere, dizayncılara, mimarlara düşüyor. Özünde bu bir bilinç meselesi. İsteyip istememek arzusu, algı konusuysa daha kolay aşılabilir bir kavram diye düşünüyorum. Sürdürülebilirlik ve ekolojik boyut, çok fazla somut bir kavram gibi gözükmese de bence somut bir kavram ve önemli olan istemek. Sürdürülebilir mimarlık kavram olarak hep mimarlığın ilgi alanı olmuştur; ancak ülkemizde henüz, içinin fazla doldurulmamış bir kavram olduğunu düşünüyorum. Bu kavramın mimarlıkla beraber dile getirilebiliyor olması önemli. Sürdürülebilir mimarlıkta kaynak, enerji, malzeme ve su tasarrufu çok önemli ve bence bütün bunları da etkileyen yapı alanı. Gerçekten Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Yıldızlar Holding
Projenizin her adımında hayalinizi zemine yansıtıyoruz. Hayalinizdeki tasarımları gerçeğe dönüştürmek için birbirinden farklı ürün çeşitlerimizle yanınızdayız.
A Mimarlık tarafından tasarlanan Yıldız Entegre Merkez Ofis projesinde modulyss® karo halıları tercih edildi.
modulyss® karo halı koleksiyonlarına yeni eklenen organik desenli DUSK serisi, günün ışıkları yerini yavaş yavaş gecenin karanlığına bırakırken renkleri ve ışıltıyı içine hapsediyor. Organik ve geometrik tasarımıyla ilhamını doğadan alan bu koleksiyon, aynı zamanda içeriğindeki sürdürülebilir ECONYL® iplik ile doğayı da koruyor.
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
Unigen, Onto yükseltilmiş döşeme sistemlerinde üretici olmakla birlikte, modulyss® - karo halı, Dickson® - örgü vinil, Lg hausys® - rulo PVC, IVC Moduleo® - LVT gibi çevre ve insan sağlığını gözeten sürdürülebilir çevre politikaları ile ön plana çıkan önemli markalarla mimari projelerde çözüm ortağınız olmaktadır.
Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
MİMARLIK TUTKU İLE YAPILACAK BİR MESLEK
62
A TASARIM MİM.
Mimarlık tutku ile yapılacak bir meslek. Bir yaşama biçimi. Bu yaşamın içinde disiplin, çalışma, konsantrasyon, özveri, sabır, sevgi ve saygı var. Ekip ruhuna önem veren yaklaşımla çalışmalarımız sürüyor.
ALİ OSMAN ÖZTÜRK Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Maidan
A Tasarım’ı ortaya çıkaran kuruluş evresini paylaşabilir misiniz? İşinizi ve ofisinizi nasıl tanımlarsınız? Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden 1987 yılında mezun olduğumda çok heyecanlıydım ve meslek hayatıma ilk adımlarımı atıyordum. Çeşitli mesleki deneyimlerden sonra mezuniyetimin onuncu yılında, 1997 yılında eşim İlgiz ile birlikte A Tasarım Mimarlık Ofisini kurduk. Ofisimiz Çevre sokakta bir apartman dairesi idi. Meslek yaşamımızda dönüm noktası olan Armada projesi bu ofiste hazırlandı. 2005 yılında, Armada’daki ofise taşındık. Bu geçiş A Tasarım için yeni bir dönemin başlangıcı oldu, ekibimize yeni bakış açısı, yeni bir heyecan verdi. Bu dönemle birlikte ofis organizasyonumuzu tekrar gözden geçirdik. Proje grupları oluşturduk. Şimdi her bir grup ayrı bir ofis gibi çalışıyor. Mimarlık tutku ile yapılacak bir meslek. Bir yaşama biçimi. Bu yaşamın içinde disiplin, çalışma, konsantrasyon, özveri, sabır, sevgi ve saygı var. Ekip ruhuna önem veren yaklaşımla çalışmalarımız sürüyor. Kalabalık ve disipliner bir ekip yapınız bulunmakta. Kendi içinizde bu ekibin kurgusunu nasıl sağlıyorsunuz? Ekibinizi geliştirirken nasıl bir yol, strateji izliyorsunuz? Çekirdek kadro etrafında gelişen sabit bir büyüklük ile çalışıyoruz. Tasarım ekibimizin sürekliliğini önemseyen bir kurumsal düzenimiz var. Proje yönetiminde kurum içi iletişim, iş bölümü, programlama ve strateji belirleme amacıyla düzenli
olarak toplantılar düzenliyoruz. İnşaat takipleri, iş geliştirme ve zaman yönetimi konusunda hassasiyetler belirtiliyor. Proje gruplarının yanında özel eğilimlere göre medya, malzeme, bilim ve teknoloji adı altında da çeşitli çalışma grupları oluşturduk. Ayrıca her yıl düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz ofis bütünlüğünü sağlayan hem teknik hem sosyal anlamda yurt içi ve yurt dışı çalıştaylar düzenliyoruz. Her coğrafyada olduğu gibi her kent de ayrı bir yapılaşma dinamiğine sahip. Siz başta Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok kentin yapılaşmasında izler bırakmış bir mimar olarak, bugünün mimarlık ve kent ortamına dair neler söylemek istersiniz? Planlama kontrol edilebiliyor mu? Kent birdenbire oluşmuyor. Yüzyıllar sürüyor. Kentlerin ruhları var. Cumhuriyetin Başkenti Ankara modern bir şehir olarak kuruldu ve Cumhuriyet dönemi yapılarının izleri halen öncülüğünü koruyor. Ankara 2000’li yıllardan sonra hızlı bir değişim geçirdi. Her yeni gelen projede kentle bağ kurmaya çalışıyoruz. Bu konu aslında Kent planlamanın yetersizliği sonucu çıkan bir durum… Hızlı kentleşme ve büyüme baskısı altında biz mimarlar parsel bazında üretilen yapılar içinde kentsel tasarıma dahil olmaya çalışıyoruz. Kentte eksik kalan hizmetleri gidermeye çalışıyoruz. Armada, Kazıkiçi Bostanları MİA, Tepe Prime, Maidan ve Kumru Ankara projelerinde kentsel alan üzerine düşündüklerimizin yansımaları var. Yapıların kente E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
63
Atakule 64
dokunduğu yer, yakın komşuluklardan gelen yaya hareketleri, erişim planlamaları üzerinde hassasiyetle durduğumuz konular. Kentleşmenin bir imgesi olmuş yüksek katlı yapılara baktığımızda bu anlamda birçok önemli projenin altında sizin imzanızı görüyoruz. Siz bu anlamda uzman bir kişi olarak, yüksek katlı yapıların kent ile ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
ENDÜSTRI 4.0 ILE GENIŞ ÇAPTA GELIŞEN TEKNOLOJILERIN HAYATIMIZIN HER ALANINA GIRMESIYLE, IŞ DÜNYASI VE ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI BAMBAŞKA BOYUTLARDA YENIDEN BIÇIMLENECEK
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Az veya çok katlı olma sorunu modernleşme sürecinin yönetimi ve kent planlamasının sorunları ile ortaya çıkıyor. Bu konu Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde daha da sorunlu hale geliyor. Uğur Tanyeli’nin de bir söyleşide belirttiği gibi Türkiye’de arsaya yönelik spekülatif talepler çok yüksek. Almanya ara ölçekteki kent yerleşimlerini geliştirirken büyük kentlerinde nüfusunu belli bir büyüklükte tutuyor. Kırsal yerleşimler de korunuyor. Yapı sanatı, mimarlık kültürü gelişmiş bir coğrafyada özenli çevrelerin oluşumunu sağlıyor. Yapılı çevrenin özenli inşa edilişinin arkasında oluşturulmuş yönetmelikler, standartlar söz konusu… Göç almayan bir kent ve yükseklik sınırlaması var. Belli bölgelerde simgesel özellikte yüksek yapı uygulamaları var.
Oluşmuş kent parselleri üzerinde proje tasarlıyoruz. İmar koşulları ile belirlenmiş verilerde, yüksek yoğunluğun tasarımı ciddi bir konu… Her koşulda çetin bir sürecin içinde faydalı mekânlar üretme sorumluluğunu üstleniyoruz. Bir yanda parsel bazında sıkışmış yürürlükte olan imar koşulları ile çalışıyor, diğer yanda ise kente eklemlenerek nitelikli tasarımlar üretmeye çalışıyoruz. Büyük ölçekli projeler üzerine çalışırken aynı zamanda kullanılan tasarım metodlarının ve ürün inovasyonlarının da gelişimi sizin için çok önemli bir faktör. Bu anlamda mimaride yakaladığımız inovasyon ve dijitalleşme hakkında ne düşünüyorsunuz? XXI. yüzyılın bilgi çokluğu içinde kaybolmadan çalışmak kolay değil. Yeniyi üretmenin hazzı tasarımcının dünyasının önemli bir parçası… Dijitalleşme yapı sektörü ve proje üretim süreçleri dahil her türlü hızlı uygulamaların önünü açtı. İletişim daha hızlı hale geldi. Kullandığımız Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) ile disiplinler arası işbirliği daha kolay yapılabiliyor. Tasarım süreçlerimizde değişim, ilerleme ve izleme düzenini kurmak kaçınılmaz oluyor.
Sürdürülebilirlik, sıfır enerji, çevre etkin gibi kavramlar projelerinizde nasıl karşılık buluyor? Yeşil bina projelerinin ve bu anlamda gelişen sertifika sistemlerinin sürdürülebilir kentlere bir katkı sunacağına inanıyor musunuz? Mimar olarak bizler daha çok pasif stratejileri uyguluyoruz. Bu konuda ilgilendiğimiz temel konular binaların yerleşim yönünden başlayarak, iç mekân kalitesi, bina cephesi, mekanik tesisat seçimleri, malzeme kullanımı, verimli aydınlatma ve peyzaja yönelik kullandığımız kararlarla devam ediyor. Enerjinin etkin bir şekilde yürütülmesi çalışmalarında cepheler başlı başına bir mekân olarak ele alınıyor. İstanbul’da tasarladığımız Küçükyalı Ofis Park, ışığın kontrolü, manzaraya yönelim ve kullanılan malzemeler gibi projeyi şekillendiren ana kararlar ile tasarlandı ve LEED PLATINUM ödülünü Türkiye’de kampüs ölçeğinde ilk alan proje oldu. Aktif sistemler de işveren-mimar-danışman diğer disiplinlerin ortak çalışmasına bağlı olarak olumlu sonuçlar alınıyor. Projenin her aşamasında bu konular üzerine ciddi deneyimler paylaşılıyor, araştırılıyor, üretiliyor ve uygulanıyor. Sertifika sistemleri teşvik edici bir rol oynuyor. Bu yaklaşımın ülkemizde
Kumru Ankara
İSTANBUL’DA TASARLADIĞIMIZ KÜÇÜKYALI OFIS PARK, IŞIĞIN KONTROLÜ, MANZARAYA YÖNELIM VE KULLANILAN MALZEMELER GIBI PROJEYI ŞEKILLENDIREN ANA KARARLAR ILE TASARLANDI VE LEED PLATINUM ÖDÜLÜNÜ TÜRKIYE’DE KAMPÜS ÖLÇEĞINDE ILK ALAN PROJE OLDU.
Küçükyalı Ofis Park E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
65
Kumru Ankara
66
GENEL OLARAK, SÜRDÜRÜLEBILIR BINALARIN GÜNÜMÜZÜN MODERN ESTETIK ANLAYIŞIYLA UYUŞMAYACAĞI VE PAHALI OLACAĞI YÖNÜNDE YANLIŞ BIR ALGI VAR. FRANKFURT’TA INŞA EDILEN NORMAN FOSTER TASARIMI ELLI ÜÇ KATLI COMMERZBANK DENEYIMI BU ANLAMDA ÖNEMLIDIR. DÜNYANIN ILK EKOLOJIK KULESININ ÖĞRETTIĞI ÇOK ŞEY OLMALI yayılmasını sağlayacak en önemli etken ise bazı kriterleri sağlamanın yönetmeliklerle zorunlu hale getirilmesi ve devlet tarafından teşvik edilmesiyle olabilir. Genel olarak, sürdürülebilir binaların günümüzün modern estetik anlayışıyla uyuşmayacağı ve pahalı olacağı yönünde yanlış bir algı var. Frankfurt’ta inşa edilen Norman Foster tasarımı elli üç katlı Commerzbank deneyimi bu anlamda önemlidir. Dünyanın ilk ekolojik kulesinin öğrettiği çok şey olmalı. Çalışanlar açılır sistemler sayesinde kendi ortamlarını kontrol edebiliyor. Yılın %85’i için doğal havalandırma yapılabiliyor. Enerji tüketim seviyelerinin kontrolü yapılabiliyor. Çevreye duyarlı, yalıtım değeri yüksek malzeme seçimi ve aktif sistemlerin pahalılığından dolayı ilk yatırımın yüksek olabilmesi nedeniyle, yatırımcılar ekolojik yaklaşım konusunda çekingen davranıyor. Ancak, bu projeler düşük fatura ücretleri ve uzun süre dayanımlı olmasıyla kendini kısa sürede amorti etmekte, kullanıcıya konforlu bir yaşam sunmaktadır. Uygulamaların yaygınlaşması, benimsenmesi uzun süreçler Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
alsa da evrende üzerinde yaşadığımız tek gezegene katkı sağlayacaktır. Projelerinizde OTİS ile birlikte çalışma, OTİS ürünlerini tercih etme sebepleriniz nelerdir? Son olarak hangi projelerinizde yer aldılar? Proje çalışmaları sırasında teknik destekleri rahatlıkla alabiliyoruz. Çözümlerimize yardımcı olan bir firma… A Tasarım’ın ilk yapılarından Armada’da OTİS ürünleri kullanıldı. Atakule’nin yeniden yaşatılması amacıyla baza bloğunun içinde ve dışında çeşitli düzenlemeler yaptık. Yeni düzenlemedeki tüm asansörler ve yürüyen merdivenler OTİS’ten… Çankaya’da yeni tamamlanan konut ve ticaret birimlerini içeren Kumru Ankara projemizde de OTİS ürünleri kullanıldı. Kurumsal bir firma olarak OTİS firması hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
OTİS, mimarların teknolojiyi geliştirmesine, birlikte çalışmasına olanak sağlayan çözümler üretmesine fırsat tanıyor. Örneklerini 2009 yılında Berlin çalıştayımızda izlemiştik. Sony Platz’ı tasarım ekibimizle birlikte inceleme şansımız olmuştu. Mimarların asansör tipine geliştirirken üretime nasıl dahil edildiklerini gözlemlemiştik. Üretici firma OTİS’in organik olarak yaşayan yapılarla bağlantıları bitmiyor. Sürekli hizmet ve sorumluluk anlayışıyla yapı sahiplerine ve işletmelerine destek veriyorlar. Son olarak eklemek istediğiniz veya değinmek istediğiniz bir konu var mıdır? Kurumsal yapımızı geliştirici, sürdürülebilir düzenler kurarak geleceğe dönük kentsel projeler ve yeniden değerlendirme projeleri konusunda çözümler üreten bir tasarım grubu olarak çalışmalarımız sürecek.q
Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
SÜRDÜRÜLEBİLİR PROJELER TALEP İLE ARTAR
AS MIMARLIK
Bu kadar çok üretim yapmış olmamıza rağmen maalesef mimarlığın dinamikleri ile değil ekonominin ve gerekliliklerinin, hesapların dinamikleri ile oluşturulmuş, oldukça birbirine benzeyen yapıların içinde yaşadığımızı görüyorum.
68
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
AYŞİN SEVGİ KARAKURT
Wind Ankara Örnek Villa
Wind Ankara
AS Mimarlık kurucusu olarak önce sizi tanıyalım, mimar kimliğini seçmenizdeki kırılma noktalarınız nelerdir? Burdur doğumluyum ve liseyi bitirene kadar Burdur’da yaşadım. 1996 yılında ODTÜ’de Mimarlık Bölümü’nü kazanmam ile beraber Ankara’daki hayatım başladı ve o zamandan beri Ankara’da yaşıyorum. İki yıldan bu yana İstanbul’da da çalışmalarımızı sürdürdüğümüz bir ofisimiz var ve bu nedenle son dönemde bir ayağım da İstanbul’da. Mimarlığın insanlarla sıklıkla iletişimde olmayı gerektiren, sosyal bir meslek oluşu içgüdüsel olarak beni bu yönde seçim yapmaya sevk etti diyebilirim. Ailemde mimar olan bir kişi veya yaşadığım çevrede mimarlığa beni yöneltecek unsurlar yoktu. Burdur’daki bilindik konut yapılarının bir tanesinde yaşadıktan ve oradaki tip okul binalarının birinden mezun olduktan sonra mimarlık dünyasını ve tasarımı anlamaya çalışmak benim için zorlu bir süreçti. Başlangıçta mimarlığı anlamak ve keyif almak için oldukça çaba sarf ettim ancak mezun olurken de gayet keyifle yaptığım bir alana dönüştü. Mimarlığın dinamizm ve insan ile ilişkisini içermesi, problem çözmeye dayanması ve farklı bakış açılarını kapsaması, sürekli masa başında olmayı gerektirmemesi ve mühendislik gibi tamamen teknik içerikli olmaması bu mesleği seçmem, aktif olarak çalışmalarıma devam etmem ve kendi ofisimi açmam anlamında benim için başlıca kırılma noktalarıdır.
AS Mimarlık’ın mimariye bakış açısını hangi değerler oluşturuyor, bu değerleri savunmanızdaki yöntemleriniz nelerdir? Biz emek vermeyi önemseyen, yaptığı işi ciddiye alan ve uzun süreçlerde yorulmadan, yapıların önemini ve süreçteki katkımızı unutmadan, verdiğimiz hizmeti her zaman daha öteye götürmeyi hedefleyen bir ofisiz. İşimizi iyi yapıp yapmadığımızın değerlendirmesi elbette bize düşmemeli ama elimizden geleni yapıp yapmadığımızı daima sorguluyoruz. Bu anlamda gerçekleştirdiğimiz işlerin her geçen gün öğrendiklerimiz ile zenginleştiğini ve öğrenip ilerlerken daha keyif alarak işimizi yaptığımızı düşünüyorum; bu bugüne kadar hep böyle oldu. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
69
Proje yönetim süreçlerinizde ekip kurgunuzu nasıl oluşturuyorsunuz, bu kurgudan ve iç dinamiklerinizden bahsedebilir misiniz?
70
Ofisimizde bulunan mimar arkadaşlarımız ile belirlediğimiz, kalıplaşmış bir kurgumuz yok ama uzun zamandır birlikte çalıştığımız için aslında kendiliğinden oluşmuş bir düzenimiz var.
TEV Ofis Binası
İŞIMIZI IYI YAPIP YAPMADIĞIMIZIN DEĞERLENDIRMESI ELBETTE BIZE DÜŞMEMELI AMA ELIMIZDEN GELENI YAPIP YAPMADIĞIMIZI DAIMA SORGULUYORUZ.
Avend Beytepe Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Bir projeye başlarken genelde benimle beraber ofisten iki arkadaşım ki genellikle biri tasarımcı mimar biri de ofisimizin şefi oluyor, hep beraber verilerimizi sorgulayarak işe başlıyoruz. İlk fikir olarak belirli detaylar benim aklımda oluştuğunda bunları arkadaşlara aktarıyorum ve proje daha sonra dinamik olarak onların kendi fikir ve görüşlerini katarak çalışmaları, benim aralıklarla yorum yapmam şeklindeki katkılarım ile ilerliyor. Bu anlamda hiçbirimiz tek başına projeyi bir noktaya getirmiyoruz aslında, tam tersine ancak birkaç kişi proje üzerinde kafa yorar ve katkı koyar ise proje ilerliyor. Planları ve proje modelini de genelde aynı anda yürütüyoruz ve birinde oluşan bir durumun diğerine etkisini sorgulayarak, bazen ilk aşamalara dönüyoruz veya yeniden başlıyoruz. Bu noktada işverenlerimiz ile buluşup ara süreçlerde onlardan fikir almak, mimari dışı gelişen koşulların projeye etkisini farklı aşamalarda fark etmek ve bu farkındalığın da proje gelişimine ve katmanlanmasına fayda sağlaması açısından çok yararlı olabiliyor. Tasarım süreci hiçbir zaman düz bir grafiğe sahip değil ve mutlaka geri dönüşler oluyor ama işin belkemiğini oluşturduğu için ne kadar uğraş verilirse o kadar derinleşiyor diye düşünüyorum.
IHTIYAÇ VE KISITLARI MASAYA FARKLI ŞEKILDE KOYARAK BAKMAYA VE YORUMLAMAYA ÇALIŞIYORUZ.
Tabii arazi verileri, işverenin talepleri, teknik kısıtlar ve imar kısıtları her projenin üretimindeki eksenlerimizi oluşturuyor ama bazen ihtiyaç ve kısıtları masaya farklı şekilde koyarak bakmaya ve yorumlamaya çalışıyoruz. Mimarlığı profesyonel iş hayatının yanı sıra akademisyenlik tarafında da tecrübe etmiş birisi olarak, bu farklı ekollerin mimarinizde ne gibi etkilerini yaşadınız? Ben çok uzun bir akademisyenlik süreci yaşamadım ama tabii bu iki durumunda birbirini olumlu yönde etkileyen ve besleyen yönleri olduğunu düşünüyorum. Mimarlığı akademisyenlikten ayrı yürüttüğünüzde ve bunu yeterince uzun yaptığınızda bazen mesleğe karşı ezberleriniz oluşabiliyor, bu
Sunset İncek
ezberler zamanla, biliyorum duygusuyla motivasyonunuzu düşürebiliyor. Oysa ki alternatifler her zaman var ve işin zorunu yani başka açılardan da probleme yaklaşabilmeyi, analiz edip ters köşe çözümleri de sunabilmeyi fark edebilmek bence sizi zorlasa da bambaşka noktalara götürüyor. Evrensel ölçütte değerlendirecek olursanız mimarlık eğitiminde ve sektörel faaliyetlerde ülkemizdeki genel durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkemizdeki mimarlık eğitimini belki birkaç farklı alanda değerlendirmek lazım çünkü benim faaliyetlerinden hiç
haberdar olmadığım ve ofisimde de çalışma imkânım olmadığı için sonuçlarını gözlemleyemediğim, Anadolu’da pek çok mimarlık fakültesi var. Evrensel ölçütü bırakalım Türkiye ölçütü içerisindeki pozisyonlarını bile yorumlayamıyorum. Ankara, İzmir ve İstanbul’da gözlemleyebildiğim kadarıyla bazı gençlerin gerçekten algısı benim o dönemdeki durumuma göre oldukça yüksek, ne yaptığının bilincinde olan ve daha önemlisi hayatın dinamiklerinin farkında olan öğrenciler var. Bir yandan da sorumluluk almak konusunda daha az istekli bir neslin gerçekliği de var. Ama tabii dönemler değişiyor, hep değişmiş; bu gerçeklik ile bakıldığında yeni kuşakların sorumlulukları eline aldığında nasıl bir dünya ile karşı karşıya kalacağımızı hep birlikte göreceğiz. Sektörel olarak ise ben bu kadar çok üretim yapmış olmamıza rağmen maalesef mimarlığın dinamikleri ile değil ekonominin ve gerekliliklerinin, hesapların dinamikleri ile oluşturulmuş, oldukça birbirine benzeyen yapıların içinde yaşadığımızı görüyorum. Bu çoğunluğu oluşturuyor ve göz ardı edilemez bir durum ama tabii ki çok duyarlı yapılar tasarlayan küçük bir kitleden bahsetmeden geçemeyeceğim. Pek çok alanda olduğu gibi mimarlık ve tasarım alanında da mesafe kat etmemiz ve özeleştiri yapmamız gereken durumların içerisindeyiz. Bu yüzden başarılı örnekleri daha da heyecanla alkışlamamız gerekiyor.
Sunset İncek
Son 10 yılda ülkemizde ve dünyada gelişme gösteren çevre duyarlı E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
71
Sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işlemektedir?
Akyarlar Villaları
ÜLKEMIZDE YEŞIL BINA, SERTIFIKASYON, SÜRDÜRÜLEBILIR YAPI ASLINDA BIR PAKET ISMI GIBI VE GENEL ALGI DA BU PAKETI SATIN ALMAK IŞVEREN AÇISINDAN OLDUKÇA MALIYETLI. 72
ekolojik ve sürdürülebilir yapılar hakkında ne düşünüyorsunuz? Buna istinaden yeşil bina sertifika sistemlerini nasıl yorumlarsınız? Çevreye duyarlı ve sürdürülebilir yapılar yapmak bizim için halen bir lüks gibi geliyor. Ben bu tür binaların bulunduğu bir çevrede yaşamıyorum ve aslında yaşadığım ve çalıştığım yapılar yeni olsa bile maalesef sürdürülebilir öncelikli değil. Ülkemizde yeşil bina, sertifikasyon, sürdürülebilir yapı aslında bir paket ismi gibi ve genel algı da bu paketi satın almak işveren açısından oldukça maliyetli. Keşke sürdürülebilirlik için gerekli yolların aslında günlük hayatın içinde ve basit olduğunu anlayabileceğimiz bir sistemin farkında olabilsek ve gerekliliğini sadece biz mimarlar değil işveren ve kullanıcılar da anlayabilse. Ancak talepte bulunacak kitlelerin bilinçlenmesi ile biz mimarlar ve projelerimiz daha sürdürülebilir hale gelir diye düşünüyorum. Düzenleme, regülasyon, sertifika gibi araçların muhakkak faydası var ama sadece biz mimarların bilinçli olmasının bu durumda büyük bir değişiklik yaratmayacağını, kullanıcıların bu noktada bilinçli taleplerinin asıl yönlendirici olacağına inanıyorum. Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Pekerler İnşaat Genel Merkezi
Binalarımız için verdiğimiz çoğu karar malzeme seçimlerinin etrafında şekilleniyor ve bu anlamda malzemeler yapılarımızın karakterine büyük ölçüde etki ediyor. Her ne kadar bu derece önemli olduğunu bilsek ve bu konudaki yenilikleri takip etsek de yerli sanayi desteklenmediği ve kalite için hep yurt dışına bağımlı olduğumuz sürece ve tabii ekonomimizi de göz önünde bulundurduğumuzda hep benzer seçimler etrafında hareket etmek durumunda kalıyoruz diyebilirim. Seçim kriterlerimiz açısından ise malzemelerin yüzey zenginliği ve bulunduğu alana göre dayanıklılığı ile ekonomik oluşu hep gözettiğimiz konular. Bu anlamda nerede hangi malzemeyi kullanacağımızı aslında biraz önce belirttiğim deneyimlerimize göre şekillendiriyoruz.q
BÜROSİT
advertorial
ÜRÜN
BÜROSİT İLE ÖZGÜN TASARIMLAR KONFORLU OFİSLER Bir liderin profesyonel ihtiyaçları göze alınarak tasarlanan Senturyon; kişiye özel farklılaşan fonksiyonlarıyla geniş kullanım çeşitliliği sunuyor.
74
SENTURYON Senturyon, Antik Roma lejyonlarındaki senturyon komuta kademesinden aldığı ilhamla üst düzey yöneticilerin tüm yönetim ihtiyaçlarını karşılamak ve onlara ihtişamlı bir çalışma ortamı sunmak üzere tasarlandı. Ana malzemesi ahşabın köklü tarihiyle de evrensel değer taşıyan ofis takımı, ahşabın zamansız şıklığı ile modern tasarım yaklaşımlarını bir arada sunarak yöneticilerin prestijini en estetik şekilde yansıtmalarını sağlıyor. Doğal görünümüyle ilk bakışta sıcak bir duygu uyandıran ahşap; güven duyulan, içten bir lider imajı çizilmesinde en etkili imalat materyallerinden biri. İnsan psikolojisi üzerinde doğada geçirilen zamana benzer bir etki yaratmasıyla da kullanıldığı Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
ofis ortamlarında yöneticilerin bilişsel faaliyetlerini artırmayı hedefliyor. Deneyimli endüstriyel tasarımcı Sabahattin Şiranlı tarafından, bir liderin profesyonel ihtiyaçları göze alınarak tasarlanan Senturyon; kişiye özel farklılaşan fonksiyonlarıyla geniş kullanım çeşitliliği sunuyor. Eşsiz ahşap dokusuyla çalışan modunu yükseltirken odaklanmaya yardımcı dizaynıyla da yaratıcılığı beslemeyi amaçlıyor. İnce ve usta işçiliği, yönetici mahremiyetine önem veren gizli bölmeleri ve etkileyici görünümüyle iş yaşamında sorumluluğu yüksek bireylere stresten uzak, keyifli bir çalışma deneyimi sunuyor.
Carlos Tiscar
75
DIALOG Bekleme alanlarında yenilikçi eklentiler... Carlos Tiscar’ın çizgileriyle hayat bulan Dialog, esin kaynağını birlikte yolculuk yapan insanların zaman değerlendirme ve konfor ihtiyacından alıyor. Pratik mobilyaları ve isteğe göre çeşitlendirilebilen aksesuarlarıyla bekleme alanlarına sınırsız bir kompozisyon imkânı tanıyan ürün, kişinin hem ruhsal hem de fiziksel rahatlığını düşünüyor. Bekleme alanlarına getirdiği yenilikçi eklentileriyle telefon şarj etme, tablet ile çalışma veya rahatça yazı yazma gibi eylemleri mümkün kılan Dialog; beklediğimiz anları daha verimli geçirmemize olanak vererek bu zamanların kalitesini önemli ölçüde artırıyor. Böylelikle bireylerin ortak ihtiyaçlarını giderirken; yeni ve farklı insanlar ile bir arada olunan, rahat hissedilmesi gereken durumlarda ergonomisi, konforu ve 45 derece açıyla tasarlanmış sırt desteğiyle sosyalleşmeyi teşvikliyor. Tercihe göre eklenebilen akustik panelleriyle de misafirlerinin mahremiyete önem veriyor. Kısacası Dialog, alışılagelmiş bekleme alanı anlayışını aşan özgün tasarımıyla konuklarına şıklık ve rahatlığı bir arada yaşatıyor; sosyal alanlarına hareket katmak isteyenler için benzersiz bir çözüm sunuyor. q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
MODA KAVRAMLARIN PIRILTISINA KAPILMAMALIYIZ Mimarın bir yarısı mühendis ise bir yarısı da sanatkârdır. Bunları dengede tutmak gerekiyor, ben başından beri buna inanıyorum. Mimarlığı yine bugün dünyada değişen parametrelerinden bir kısmını içselleştirip, çok moda olan söylemler ve akımlara kapılmadan devam ettiriyoruz.
KG MİMARLIK
76
KURTUL ERKMEN Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Kırklareli Atatürk İlköğretim Okulu Bahtiyar Yılmazer Ek Hizmet Binası
Mimar olmaya nasıl karar verdiniz bu hikâye ile KG Mimarlık’ın kuruluşu nerede kesişti? Mimar kökenli bir aileden geliyorum. Babam ve amcam mimar ve uzun yıllar ortak kurdukları ofislerinde çalıştılar. Dolayısıyla T cetveli, gönye, plan ve akşam eve getirilen mimarlık dergileri ile dolu bir çocukluk geçirdim. Bu bir çocuğun babasının mesleği ne olursa olsun hep gördüğü ve yaşadığı bir durumdur. Mimarlığın farkı ise elle dokunulabilir bir materyallere sahip olmasıdır, ofis çalışmasının dışında da eve taşınabilen işler olduğu için aile de bundan etkilenebiliyor tabii ki… Ben de sanıyorum bu etki ile üniversite tercihlerimi yaparken mimarlık dışında hiçbir tercihte bulunmadım. İyi puan aldığım için de ilk sıraya yazdığım akademiyi kazandım daha sonra da babamın ofisinde onunla birlikte çalışmaya başladım. Onlar yaşları itibariyle yavaş yavaş kendilerini meslekten çekmeye başladıkları döneme denk gelen 1990 yılında KG Mimarlık’ı Gürhan Bakırküre ile iki ortak olarak kurduk. 2013 yılına kadar da bu ortaklık devam etti. Ortaklığımız bitse dahi KG Mimarlık devam ediyor. 2020 yılında 30.yılına girecek. Bu Türkiye’deki şirket ve kuruluşlar için kısa bir süre değildir. Dünya’da şirketler arasında bir araştırma yaptıklarında şirketlerin ömrünün ortalama 20 yıl olduğu görülmüş. Dolayısıyla Gürhan Bakırküre ile ortaklığımızda bittiğinde ben ofisimizin isminin devam etmesi konusunda kararlıydım.
77
Kişilere bağlı bir isimle değil de kurumlara bağlı bir isimle var olmak gerektiğine inanıyorum. Benden sonra da bu ofisteki arkadaşlarım bunu devam ettirsinler isterim. KG Mimarlık olarak mimari çizginizi nasıl özetleyebilirsiniz? Ortaklığın sonunda bu çizgide bir farklılık yaşandı mı? Çizgimizde bir değişiklik olmadı. O çizgiyi birlikte oturtmuştuk zaten. Bütün mimarlık ofislerinin aşağı yukarı söyleyebileceği gibi çağdaş, gelişmeleri takip eden, mimarlığın çeşitli parametrelerden oluştuğunu bilen bir zihniyetteyiz. Mimarlık klasik olarak işlev, estetik, sağlamlık parametrelerinden oluşur ve bunları göz ardı etmemeniz gerekiyor; işlevi olmayan bir mimarlık yarım bir mimarlık, işlevin üzerine çok yoğunlaşıp ‘çirkin’ bir şey yaparsanız o da bize göre eksik bir mimarlık oluyor. Çünkü mimarın bir yarısı mühendis ise bir yarısı da sanatkârdır. Bunları dengede tutmak gerekiyor, ben başından beri buna inandığım, Gürhan da buna inanan bir arkadaşım olduğu için 23 sene ortaklık yapabildik. Mimarlığı yine bugün dünyada değişen parametrelerinden bir kısmını içselleştirip, çok moda olan söylemler ve akımlara kapılmadan devam ettiriyoruz. Ama net olmak gerekirse; ne olduğunuzu anlatırken bazen ne olmadığınızı da anlatmak da kıymetlidir. Biz; eklektik, tarihselce, geçmişe dayalı referanslar E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Kumport Liman İşletmeleri, İstanbul 78
HER YENI GELEN PROJE KENDI KENDIMIZE YARIŞTIĞIMIZ YENI BIR YARIŞMA; KENDI KENDINIZE MEYDAN OKUDUĞUNUZ BIR HAL ALIYOR. SIZI TATMIN EDECEK BIR SONUÇ ALMAK ZATEN BIR YOLCULUK VE KEYIFTIR. veren bir mimarlığı benimsemiyoruz. Taklitçi, başka yerlerde görülüp beğenilip, başarı kazanmış, geçmişte veya bugünkü mimarlık üretimindeki yapıları taklit etmek üzerine bir mimari kurmuyoruz. Çünkü her yeni gelen proje kendi kendimize yarıştığımız yeni bir yarışma; kendi kendinize meydan okuduğunuz bir hal alıyor. Bunun içinden çıkmak bunun problemleriyle boğuşmak ve sizi tatmin edecek bir sonuç almak zaten bir yolculuk ve keyiftir. Bu keyfi yaşamaktan kendimi mahrum etmek istemem. Aynı zamanda kendimi de taklit etmek istemem. Örneğin; bir otel projesinde tutturduğunuz bir stil ve sağlanan konfor ortamının beğenilmesinin ardından önünüze gelen tüm otellere aynı yaklaşımı gösterip daha kısa sürede bitirme düşüncesi ve konforu beni açıkçası hiç tatmin etmez. Her defasında yeni bir şeyler katmak isterim. Şöyle bir durum da var; zaman ilerliyor, malzemeler ilerliyor ve değişiyor ama günün Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
sonunda benim mimarlıktaki ana öz tabirim mekânla ilgilidir. Malzeme değişir, imkânlar malzeme ve teknolojiyi de etkiler. İşverenin maddi durumu ve kaynakları bir tarafta çok iyi olurken bir tarafta çok mütevazı olabilir. Mütevazı kaynaklarla iyi binalar yapılmasaydı öylesi binalar yapan yerlerden büyük mimarlar çıkmazdı. Örneğin; Barragan, Legorreta… Son derece mütevazı kaynaklarla yapıldığı belli olan yapıları bugün dünyada herkesin ilgi ve zevkle izlediği yapılar halinde. Ben star mimar değilim diye haykıran Peter Zumthor’un yapılarını yeni gezdim. Therme Vals’taki kaplıcaları parayla malzemeyle hava atan şeyler değil. Ama gittiğiniz zaman karşısında etkilendiğiniz bir mabet gibi adeta… Mimarlığın özü başka yerlerde çünkü… En pahalı malzemede, en yüksek tavanda ya da ileri teknolojide de yatmıyor aslında… Bizim de anlayışımızın ipuçlarını buradan çıkarabiliriz belki…
Koluman Plaza, Gaziantep
Kumport Liman İşletmeleri, İstanbul
79
Akademik hayat ile profesyonel bir mimarın hayatını nasıl paylaştırıyorsunuz? İkisi arasındaki denge ve iletişimi nasıl görüyorsunuz? KG Mimarlık’ta bina üretim pratiği içerisindeyiz. Üniversite kanadında bizzat eğitim yapıyorsunuz. Aura’da ise bu ikisini toplayıp bundan bir sonuç çıkarıyorsunuz. Özgür bir ortam olması dolayısıyla Aura’da hem kendi mimarlık pratiğinizin hem de mimarlık teorisinin bir arada verilmeye çalışıldığı bir eğitim kurumu. Ama bunların hepsi birbirini besleyen şeyler. Yani lineer bir şekilde ‘‘ben mimarlıktan öğrendiklerimi eğitime aktardım, onları da Aura’ya aktardım’’ gibi değildir. Bir üçgen gibi düşünün; hepsi bir mimar olarak yine beni besliyor. Aura’da katıldığım konferanslardan tutun oradaki genç arkadaşların yapmış olduğu araştırmalar, çalışmalar ya da projeler ya da herhangi bir üniversitede katıldığım jüri üyeliğinde karşılaştığım projeler yine beni besliyor. Burada sürekli bir alışveriş durumu var. Bu beslenerek elde ettiğiniz sonuç yani sizde vücut bulan son durum bir sonraki adıma zaten tekrardan verilmek üzere geri gidiyor. Ben belki sorunun şu kısmını daha iyi anlatabilirim. Peki vakit dağılımını nasıl
yapıyorsunuz? Vakit dağılımında zaman zaman birisi veyahut diğeri öne geçiyor. Biz Aurayı 7 arkadaş kurduk. Yedi kurucu üyenin beşi meslekten, diğer iki arkadaşımız meslek dışında olan ama böyle bir oluşuma destek olup katkı sunacak nitelikte bir hukukçu ve iş adamı arkadaşımız var. Geri kalan beş kişi meslekten, mimar veya iç mimar olduğu için zaten her türlü konuşma görüşme ve yönetim kurulu toplantılarında zamanlama konusunda birbirimizi dengeliyoruz. Birimiz herhangi bir sebepten gecikme yaşıyorsa diğerleri bayrağı taşıyorlar. Bu bazen işlerin yoğunluğu bazen de zaman açısından çok işe yarayan bir durum. Aura’ya ayırdığım zamana gelirsek bunu yalnızca bugün için söyleyebilirim. Altı ay sonrası için bir şey diyemem. Ama bugün baktığınız zaman ikisinin arasında % 50-50 denge kurulmuş durumda. Özellikle Aura’nın ilk yıllarını yaşadığımızdan otomatik pilota bağlamak için bir iki sene daha çalışsak çok iyi olur diye düşünüyorum. Çünkü iki senelik geçmişimizde başladığımız yerden çok iyi bir yere getirdik. Biraz daha böyle gittiğinde daha iyi oturacak diye düşünüyorum. Aura içerisinde profesyonel bir ekip var ve profesyonel arkadaşlarımız sürekli çalışma içerisindeler. Aura her gün kapılarını açıyor. Ama bizim elimiz hep daha üstte oluyor. Biz yönetim kurulu olarak daha
karar makamı olarak görülsek de yönetim kurulu aynı zamanda bir icra makamı gibi de çalışıyor. Herhangi bir proje yapmaya karar verdiğimizde Aura’yla ilgili bizim işin içinde olmamız buna vakit ayırmamız için burada kendi ofisimizde toplantılarımız ve randevularımız olabiliyor. Orada yarışmalar, etkinlikler, paneller yapıyoruz. Bu alanın kapasitesi 120 civarı. Bunların 70-80’ini oturtabiliyoruz. 20-30 kişi ayakta durmaktan rahatsız olmuyor. Son etkinliğimiz benim moderatörü olduğum Durmuş Dilekçi, Cem İlhan ve Melike Altınışık’ın katıldığı bir cephe paneliydi. Giriş çıkışta katılım oranını merak ettiğimiz için kayıtlar aldık ve 320 kişinin katıldığını tespit ettik. Salon patlayacak bir balon gibiydi ve herkes orada olmak istiyordu. Sonuçta ödeme yapılmayan biletli olmayan serbest girişli bir etkinlik ve gelenler yoğunluktan rahatsız olup gitseler haklı olurlardı. Ama 320 kişi geldi bizi dinledi ve bu 1.5 saatlik zaman zarfında ihtiyacı olan genç meslektaşlarımızın zorluklara göğüs gerebildiğini de gösterdi bize. Böyle bir durumda onlara saygımızı sevgimizi sunuyoruz. Bir yandan şartları iyileştirmeye çalışıyoruz ve böylesi kalabalıklarda bize kapılarını açacak, kapasiteye sahip salonlar olduğunu da biliyoruz. Onları da E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Erciyas Holding, İstanbul 80
INSANLAR MAALESEF ÇEVREYI SON DERECE HIZLI BIR ŞEKILDE TÜKETIYOR. BU KONUDA HEPIMIZE GÖREVLER DÜŞÜYOR. BUNLARI GÖREV OLARAK DA GÖRMEMEK LAZIM, YAPMAMIZ GEREKEN ŞEYLER. değerlendiriyoruz bir senedir. Ama Aura’nın kendi mekânında kendi samimiyetinde bir şey yapmasının da terazinin kefesinde ağır tartma halinden vazgeçemiyorum. İki senedir düzenlediğimiz Cumartesi Aura’ları aralıksız gerçekleşiyor. Bu etkinlik saat 15.00 de başlıyor. Fakat gelecek olan misafirlerimize 14.00 da gelin derim. Çünkü herkes erkenden geliyor. Biliyorlar ki salonda yapılacak konuşma kadar lobide kurulacak ilişkiler de önemli. Herkes birbiri ile tanışıyor konuşuyor. Ondan sonra da bir kokteyl bölümümüz oluyor. Belki konuşmacıya salonda bir şey soramayan dışarda bir şey içerken gidip yanına konuşabiliyor. Bir bakıyorsunuz ki davetliler içinde konuşmacı kadar soru sorabileceğiniz nitelikte bir sürü meslektaş var. Ondan sonra onlarla görüşme imkanı buluyorsunuz. O yüzden bu sosyalleşme imkânını bizim yerimiz çok iyi bir şekilde Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
sağlıyor. Hem de şehrin çok merkezi bir yerinde çok dinamik bir yerde. Beşiktaş’a girdiğinizde kaynayan bir kazan gibi, yukarı çıktığınızda bizim kat başka bir çehrede sanki Almanya’da gibi hissediyorsunuz. Bu kontrast da çok hoşumuza gidiyor. Yabancı misafirlerin de hoşuna gidiyor. Balkona çıkıyorsunuz harika bir manzara önünüzde, Mimar Sinan’ın Sinan Paşa Camii, biraz ileride Boğaz ve ondan sonra Anadolu Yakası… Beşiktaş’ın canlı atmosferiyle Aura’nın bu kristalize duran hali güzel bir birliktelik oluşturuyor aslında. Ben onun için Aura’da yapılan etkinlikleri çok kıymetli buluyorum. Kapasite arttıktan sonra yeni bir mekân arayışına mı gireceksiniz? Ya da sizin kafanızda var mı bir fikir? Oradan başka yere taşınmak değil de olduğumuz yeri büyütmek, bulunduğumuz üst kattaki opsiyonları değerlendirmek
olabilir. Bunların hepsi tabii bir taraftan bize gelen teveccühle alakalı o konuyu anlattım öbürü de kaynak yaratmakla alakalı. Hiçbir şey bedava olmuyor. Bunu dengelemeye dikkat ediyoruz. Bir de bazı star mimarlarla konferans toplantı gerçekleşirse belki ona uygun salonlarla organize edebiliriz. Bir şey anlatmak istiyorum: Aura olarak bundan birkaç ay önce Yaşar Üniversitesi’ne gittik. Yaşar Üniversitesi bize bir Cuma günü ev sahipliği yaptı ve biz orada Renkli DYO’loglar adı altında DYO sponsorluğunda panel düzenledik. Yılmaz Değer moderatör oldu Nevzat Sayın konuşmacı oldu. Serhat Kiraz yine ressam sıfatıyla konuşmacı oldu. Bir de Ankara’dan akademisyen bir arkadaşımız geldi, Sibel Ertez Ural. O da renk ve renklerin psikolojisi üzerine konuştu. Salon 400-450 kişiydi. Salonun dışında onlar da lobiye ekranlardan yayın yapabiliyorlardı. Dolayısı ile oranın da ciddi bir kapasiteye sahip olduğunu söylediler. Bu bizim için bir iltifat, rektör mütevelli başkanı olan üst düzey yöneticiler dediler ki biz en son 9 sene önce kadar bu kadar dolduk, ondan sonra da siz… O zaman konuşmacı Okan Bayülgen imiş … Okan Bayülgen kadar dinleyici topladık Aura olarak. Burada anlatmak istediğim doğru bir konuyu doğru biçimde doğru konuklarla ortaya koyduğunuzda aslında gençler de üniversiteliler de pekala buna bir cevap verebiliyorlar. Sürdürülebilirlik kavramına gelecek olursak: Yapı sektöründe son 10 yıldır bir sürdürülebilirlik eğilimi görülmekte. Siz bu eğilimi nasıl görüyor ve değerlendiriyorsunuz? Sürdürülebilirlik kavramına benim yaklaşımımı anlatayım. Sürdürülebilirlik ihtiyacı ve bilinci parabolik olarak artıyor. Yani 8-10 sene önceki bu hususta yapmaya niyetlendiğim ya da yapmak zorunda olduğumu hissettiğim şeylerle bugünkü arasında parabolik açıdan pozitif bir fark var. Bunun şununla da alakası var. Dünya’da
Malzeme sektöründeki malzemelerin tasarımsal olarak gelişimi, inovasyonları ve yeşil belgeleri hakkındaki değişimlere bakacak olursanız tüm bu değişimler projelerinizde karar süreçlerinizi nasıl etkiliyor? Günceli takip etmek ve çağdaş projeler üretmek dediğim kriterin tam karşılığı... Çünkü malzeme firmaları esasen bütün dünyada ister yerel olsun ister uluslararası firmalar olsun parasal olarak güçlü firmalar. Bunlar ciddi kaynaklara sahipler ve bu kaynakların bir kısmı da belli yüzdelerde Ar-Ge çalışmalarına ayrılıyor. Ar-Ge çalışmalarına ayırmak suretiyle de kendi malzemelerini bahsettiğimiz çevrecilik, daha az enerji tüketimi gibi kriterler çerçevesinde geliştiriyorlar. Bize bu gelişmeleri takip etmek düşüyor. Bazen onlarla yapılan ikili görüşmelerimizde bizim onlardan neler beklediğimizi anlatmamız onlara ışık tutuyor. Malzeme sektörüne baktığımızda ihtiyaç duyduğumuz alanlarda malzemenin farklı imkânlar sunmasını da bekleyebiliyoruz ve
Erciyas Holding, İstanbul
teknoloji gittikçe hızlanıyor. İnternet ve sosyal medya kanalları sayesinde çevre kirliliğinin ne kadar tehlikeli bir boyutta olduğu önümüze daha hızlı bir şekilde geliyor. Son 50 yılda dünya nüfusu iki misli arttı ve kendini katladı. Biz okurken dünya nüfusunun 3 milyar olduğu bilinirken bugün 7-8 milyara doğru gidiyor. Ve insanlar maalesef çevreyi son derece hızlı bir şekilde tüketiyor. Bu konuda hepimize görevler düşüyor. Bunları görev olarak da görmemek lazım, yapmamız gereken şeyler. Ama işin şu tarafında halen aynı fikirdeyim. Yani 10 sene önce de 15 sene önce de bu fikirdeydim. Bu konuda herhangi bir kavram çıktığında (ki biliyorsunuz önceleri yeşilcilik kavramı vardı) bu kavramların moda deyimi pırıltısına çok kapılmamak gerekiyor. Bu kavramlar olmadan da sorumluluk sahibi mimarlar gereklilikleri yapıyorlardı. İyi bir mimarın mekânsal anlamda zaten yapması gereken şeyler...
bunları da aktarıyoruz firmalara. Bundan dolayı malzemeleri yakın bir şekilde takip etmemiz gerekiyor. Size yeni bulgulardan bir tanesini söylemek isterim. DYO’nun şöyle yeni bir ürünü çıktı ve bunu aslında yeni çıktığı için mimarlara çok tanıtmadılar henüz. Mantolamada biz plaka kullanıyoruz. Bu plakalar yan yana geliyorlar ve bu esnada arada derz boşlukları oluşuyor. Burası tabi zayıf alandır ve ısı köprüsü oluşmaması için orası ayrıca kapatılıyor üzerine sıva vs geçiliyor. Bir de diyelim ki söz konusu yüzey kubbe formunda olsun. Bir sürü zorluk. DYO yeni bir mantolama sıvası yaptı. Mantolama panelinizin kalınlığı 4 cm ise o size 4 cm sıva yapıyor. Ben 3 cm tercih ettiğimde 3 cm, 20 cm tercih ettiğimde 20 cm yapıyor. 20 cm’e kadar çıkabiliyor ve bu sıva püskürtme ile uygulanabiliyor. Ve en önemli özelliklerinden birisi hızlı uygulanabilmesi. Mesela bir Zaha Hadid binasını kolaylıkla mantolayabilirsiniz. Bütün eğimleri kıvrımları sorunsuz alır. Bu yenilik ve kolaylık sizin istediğiniz değerleri sizin istediğinizden fazla size sağlıyor. Yanmazlık sınıfı yüksek, vs. Bir diğer örnek cam malzemesi. Eskiden tek bir cam yüzey uygulanırdı , sonrasında çiftcam çıktı, üç cam çıktı. Eskiden mimarlar projelerinde çok fazla cam yüzey yapmaktan kaçınırlardı, sorunlu oluyor diye. Mekânda kışın donar yazın pişersiniz diye bilinirdi.
Oysaki şimdi cam firmaları bütün bu söylemleri bertaraf edecek seviyede ürünler geliştirdiler.Neredeyse tüm binayı camdan yapsanız, binayı tuğladan dolu yapmış gibi olabiliyorsunuz. Tüm bu söylediklerimiz neredeyse geleneksel malzemeler üzerine… Geleneksel malzemeler gelişiyor ancak öte yandan geleneksel olmayan yeni malzemelerle de karşılaşacağız ve bu malzemeler yağmurla kendi kendini temizleyen malzemeler olacak belki de… Bina atmosferik etkilere bağlı olarak kendi kendini temizleyen hale gelirse yine çok işimize yarar. Bir anlamda biz mimar olarak kullanan tarafız ama geliştiricisi değiliz. Gelişmesi için fikir üretebiliriz. Malzeme firmalarının da işi zor çünkü aralarında rekabet var ve hiç kimse tek başına değil. Herkes devamlı bir adım önde olabilmek için bu araştırma ve geliştirmeleri yapmak durumunda. Dünya ve piyasa onları oraya itiyor. İyi malzemeler konusunda işvereni ikna edebilmek mimarın işi. Mimar işveren açısından güvenerek birlikte yola çıktığı meslek adamıdır. O yüzden biz mimarların bilip, duyup, görüp fikren inanabilmemiz, içselleştirip ikna olmamız lâzım ki insanları ikna edebilelim.
Kırklareli Atatürk İlköğretim Okulu Bahtiyar Yılmazer Ek Hizmet Binası 82
KURTUL ERKMEN OLARAK BIR MIMARI ESER ORTAYA KOYACAK OLURSAM BUNUN BIR SOSYAL SORUMLULUK PROJESI OLMASI GEREKIR FIKRINDEYIM
Bir mimar olarak bu dünyaya birçok eser bırakıyorsunuz ancak bunlar gelen talepler doğrultusunda sizin işinizin sonucu olarak ortaya çıkıyor. Kurtul Erkmen olarak bir eser yapı bırakmak isterseniz bu nasıl bir işleve sahip olurdu, nerede olurdu? Kurtul Erkmen olarak bir mimari eser ortaya koyacak olursam bunun bir sosyal sorumluluk projesi olması gerekir fikrindeyim. Sosyal sorumluluk projelerinin içinde yer almak bir mimarın hiç para kazanmasa da haz duyabileceği belki de tek alan. Geçmişte Kırklareli’de yapılmış bir bağış okulunda benim de mimar olarak katkım söz konusu idi. Onun açılış gününü unutamam mesela. Bina belki bir mimari başyapıt değil ama işin bir parçası olmak beni hep mutlu etti. Özetle; bir sosyal sorumluluk projesi içinde yer almak isterim. Malzeme seçiminde ise herhangi bir önyargım yok yerine göre seçme taraftarıyım. Bölgenin kültürel yapısı belirleyici olabilir. Dolayısıyla yer malzemeyi bana söyler gibi geliyor. Nerede olduğu konusuna gelirsek; birinci tercihim Türkiye… Türkiye içerisinde yer ayırt etmem bu bir sosyal sorumluluk projesiyse kimin ne kadar ihtiyacı varsa orası olsun. İhtiyaçtan yola çıkılsın. Ben Türkiye’nin her yerine gittim ve her yerinde de proje yaparım.q
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
83 83
advertorial
ÜRÜN
DYOTHERM İÇ VE DIŞ CEPHE ÜRÜNLERLE YALITIM 4.0 DEVRİMİ DYO Dyotherm markası altında yeni nesil ısı yalıtım ürünü olan ISOLTECO 110 ve Thermnator ürünlerini mantolama sistemlerine alternatif olarak hayata geçirdi.
84
YENİLİKÇİ
YALITIM,
GELECEĞE
YATIRIM
Şirket öncü vizyonunu bir kez daha ortaya koyarak Dyotherm markası altında yeni nesil ısı yalıtım ürünü olan ISOLTECO 110 ve Thermnator ürünlerini mantolama sistemlerine alternatif olarak hayata geçirdi. 2017 yılında tüketicilere sunulan hibrit teknolojiyle üretilmiş yeni nesil ısı yalıtım malzemesi ISOLTECO 110, yapılarda 360 derece koruma sağlama özelliğiyle dikkat çekti. A sınıfı yangın direnci olan bu ürünler, 2018 yılında gerçekleştirilen tanıtım faaliyetleri ile daha geniş kitlelere duyuruldu. Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Tasarrufun En Doğru Yolu Isı Yalıtımı Hem doğayı korumak hem de enerji tasarrufu sağlamak amacıyla ısı yalıtımı üzerinde durulması gereken önemli bir konu. Yasalar gereği de zorunlu hale gelen ısı yalıtımı, kış aylarında ayrı bir önem kazanıyor. Kışın binayı soğuktan koruyarak, doğalgaz faturalarının artmasını engelliyor. Kış aylarında, ev ve iş yerlerinde en çok yaşanan sorun her dairenin eşit derecede ısınmamasıdır. Bunun önüne geçmek için ısı yalıtımı yapılması şart. Doğanın ve binaların dostu olan ısı yalıtımını neden yaptırmalıyız diye bir düşünceniz varsa aşağıdaki maddelere göz atın.
85
• Isı yalıtımını en temel haliyle anlatmak gerekirse, sıcak ya da soğuk havanın ısı köprüleri vasıtasıyla konutların içine girmesi ya da çıkmasını önlemek için yapılan bir işlem olduğunu söyleyebiliriz. • Uygulanan ısı yalıtımı işlemi, enerji tasarrufunun yanı sıra konutların ömrünü uzatıyor, değerini arttırıyor. Gerekli konfor şartlarını sağlıyor ve sağlıklı bir yaşam sürme fırsatı sunuyor. • Yakıt tüketimini ve dolayısıyla atık gaz emisyonlarını azaltarak çevre kirliliği ve küresel ısınmanın önlenmesi konusunda katkı sağlıyor. • Evlerde küflenme, siyah leke, mantar, sıva veya boya kabarmasına neden olan terlemeyi (yoğuşma) önlüyor. • Yaşam alanları içerisinde dengeli oda sıcaklığı yaratarak konforlu ve sağlıklı mekanlar oluşturuyor. • Hızlı uygulanıyor ve binaya ağırlık bindirmiyor.
Uygulanan ısı yalıtımı işlemi, enerji tasarrufunun yanı sıra konutların ömrünü uzatıyor, değerini arttırıyor, gerekli konfor şartlarını sağlıyor ve sağlıklı bir yaşam sürme fırsatı sunuyor.
Isı Yalıtımı Nerelerde Uygulanıyor? • Binaların çatı ve duvarlarına • Toprak temaslı mahallere • Katları ayıran döşemelere • Tesisat boruları ve havalandırma kanallarına • Garaj, depo gibi ısıtılmayan bölümlere bakan duvarlara uygulanabiliyor. Yaşam alanları içerisinde dengeli oda sıcaklığı yaratarak konforlu ve sağlıklı mekânlar oluşturuyor.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
AND PASTEL
ÖZLENEN MAHALLE HAYATI
AND PASTEL “AND PASTEL’İ GELİŞTİRMEDEN ÖNCE 11 FARKLI ARAŞTIRMA YAPTIK. BÖLGEDE YAŞAMAK İSTEYECEK İNSANLARIN İSTEK VE İHTİYAÇLARINI TESPİT ETTİK VE İNSANLARIN ESKİLERDEN ALIŞTIĞIMIZ MAHALLE HAYATINI ÖZLEDİĞİNİ ANCAK BU ÖZLEMİ YENİ NESİL İHTİYAÇLARINDAN KOPMADAN YAŞAMAK İSTEDİKLERİNİ GÖRDÜK.”
86
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
YATIRIMCI
AND GAYRİMENKUL
İşveren: AND Gayrimenkul Yatırımları A.Ş. Konsept Tasarım: HPP International LEED Danışmanı: Altensis Mehmet Uğur Yıldırım, AND Gayrimenkul Proje Geliştirme ve Yönetim Direktörü
Anadolu Grubu iştiraki olan AND Gayrimekul, gayrimenkul sektörüne girdiği 2011 yılından bu yana YAP-YAŞAT felsefesi ile projeler üretmekte. Bu felsefenin çıkış noktası ve altında yatan gerekçeleri öğrenebilir miyiz?
AND Gayrimenkul olarak 2011 yılından bu yana sektördeki genel kabulün aksine yap-sat değil, YAP-YAŞAT felsefesini benimsiyoruz ve ödüllü AND Kozyatağı ofis projemizden sonra Temmuz 2018’de Kartal’da yaşamın başladığı ilk konut projemiz AND Pastel’de Yeni Nesil Mahalle konseptiyle özlenen mahalle hayatını yeni nesil bir anlayışla kurguladık. Geliştirdiğimiz projelerin ilk aşamasından, son aşamasına kadar projelerde yaşayacak veya çalışacak insanların daha rahat, daha huzurlu ve konforlu bir hayat sürmeleri için her detayı planlıyoruz. Araştırma sonuçlarından da yola çıkarak, içten dışa tasarım anlayışıyla, geliştirdiğimiz binalara yaşam alanı olarak bakıyoruz; oralarda yaşayacak veya çalışacak insanların ihtiyaçlarına odaklanıyoruz. Yap- Yaşat felsefemizin çıkış noktası da bu; sadece bina inşa etmenin ötesinde, konfor, uzun yıllar sürecek ilişkiler ve güven inşa etme misyonuyla hareket ediyoruz.
AND Pastel projeniz Yeni Nesil Mahalle konseptiyle hayata geçti. Bu projenin gelişim süreci ve lokasyonu itibariyle çevresine katacağı değer hakkında neler söyleyeceksiniz?
AND Pastel’i geliştirmeden önce 11 farklı araştırma yaptık. Bölgede yaşamak isteyecek insanların istek ve ihtiyaçlarını tespit ettik ve insanların eskilerden alıştığımız mahalle hayatını özlediğini ancak bu özlemi yeni nesil ihtiyaçlarından kopmadan yaşamak istediklerini gördük. Bu sebeple AND Pastel’i ‘’Yeni Nesil Mahalle’’ olarak inşa ettik.Temmuz 2018’de yaşamın başladığı projemiz 7 farklı blok, 1243 konut ve perakende alanlarıyla, orta ölçekli bir mahalle büyüklüğüne sahip ve Kartal bölgesinin en büyük ölçekli projelerinden biri. İçerisinde bir mahallenin ihtiyaç duyacağı sağlık kurumundan, eğitim kurumuna, eczaneden, terziye ve alışveriş alanlarına kadar pek çok sosyal imkânı da barındırıyor. Yaşamın başlamasıyla birlikte ise sahip olduğu nüfusu ve çevreye kattığı değer ile AND Pastel, Kartal bölgesi için önemli bir çekim ve yaşam merkezi haline geldi. Bu çekime, Kartal’ın her geçen yıl yükselen değer haline gelmesi de pozitif etki ediyor. Kartal’ın potansiyeline Kuzey Marmara Otoyolu, İzmit Körfez E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
87
PROJE
AND PASTEL
Geçişi ve Çanakkale Boğazı gibi projelerle İstanbul’dan Anadolu şehirlerine ve Anadolu şehirlerinden İstanbul’a gerçekleşecek akış da eklendiğinde yakın dönemde Kartal’ın hem sanayi, hem iş merkezi hem de yaşam alanı olarak daha da önem kazanacağını söylemek mümkün. Bu sebeple Kartal’ın en büyük ölçekli projelerinden biri olarak AND Pastel’in bölgesine her geçen gün daha fazla değer katacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Proje ekibini incelediğimizde özenle seçilmiş bir ekip görüyoruz. Bu değerli ekibin bir araya gelmesindeki en önemli etken neydi? Sonuca nasıl yansıdı? 88
AND GAYRİMENKUL OLARAK DEĞERLİ BİR EKİBE SAHİP OLMANIN YANINDA AYNI ZAMANDA 40’TAN FAZLA DANIŞMANIMIZLA DİRSEK TEMASI İLE ÇALIŞIYORUZ.
Haziran +Temmuz 2019, 44.Sayı
Çok teşekkür ederiz. AND Gayrimenkul olarak bir Anadolu Grubu şirketiyiz ve her projemize grubumuzun bize verdiği kurumsal güçle, tecrübeyle ve profesyonelliğe olan inancımızla yaklaşıyoruz. Tüm iş süreçlerimizi henüz proje geliştirme aşamasına dahi başlamadan önce titizlikle kurguluyoruz ve işi her zaman profesyonellerine bırakıyoruz. AND Gayrimenkul olarak değerli bir ekibe sahip olmanın yanında aynı zamanda 40’tan fazla danışmanımızla dirsek teması ile çalışıyoruz. Yeşil bina danışmanından, peyzaj danışmanına, cephe danışmanından, akustik danışmana, trafik ve hatta asansör danışmanına kadar 40’tan fazla danışman şapkamız var. Diğer yandan, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza atan Türkiye’deki tek gayrimenkul şirketi olarak, hem projelerimizde hem de iş süreçlerimizde uluslararası standartlar bizim olmazsa olmaz kriterlerimizden. İş modelimizdeki bu bakış açımızla AND Kozyatağı projemizde City Scape Global Dünyanın En iyi Ofis Projesi ve AND Pastel ile Sign of The City Türkiye’nin En iyi Konut projesi dahil olmak üzere ulusal ve uluslararası alanda onlarca ödülün sahibi olduk. AND Gayrimekul olarak ise 2017 yılında Stevie Uluslararası İş Ödülleri’nde Dünyanın En iyi Gayrimenkul Şirketi ödülüne layık görüldük.
YATIRIMCI
Tüm projelerinizde olduğu gibi AND Pastel projesinde de LEED Sertifikası sistemine dahil oldunuz. Yeşil Bina sertifika sistemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sistemler satışta ve kiralamada yeteri kadar değer görüyor mu? Kullanıcı cephesinde nasıl algılanıyor?
Sürdürülebilirliğe verdiğimiz önemle ve Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza atan Türkiye’deki tek gayrimenkul geliştirme şirketi olarak, LEED süreçleri projelerimizde olmazsa olmaz dediğimiz ilk kriterlerden. LEED’in binanın çevreye olan etkisini ve enerji verimliliğini belirleyen ve denetleyen net kriterleri vardır. Bu kriterleri sağladığınızda sertifika almaya hak kazanırsınız. Bu kriterler bizim şirket olarak benimsediğimiz olmazsa olmaz kriterlerle bire bir örtüşmektedir. İster ofis ister konut olsun, çevreyle uyumlu, çevreye değer katan projeler hayata geçirmek için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. AND Kozyatağı binamız en yüksek yeşil bina derecesi olan LEED Platinum sertifikasına; AND Pastel ise LEED Gold sertifikasına sahip. Tabi ki bu sertifikaların satış ve kiralama etkisi de oldukça yüksek. Örnek vermek gerekirse, genellikle uluslararası şirketlerin kiralama yaptıkları AND Kozyatağı binamız, çoğunlukla pek çok global şirket tarafından yeşil bina kriterine sahip olduğu için tercih ediliyor. Konut tarafında da benzer durum söz konusu. Çevreye olan katkısının yanında aynı zamanda hem kiracı şirketlere hem de konut sahiplerine elektrik, su vb gibi pek çok maliyette tasarruf imkanı veren LEED; bizim için oldukça önemli.q
AND GAYRİMENKUL
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KÜRESEL İLKELER SÖZLEŞMESİ’NE İMZA ATAN TÜRKİYE’DEKİ TEK GAYRİMENKUL GELİŞTİRME ŞİRKETİ OLARAK, LEED SÜREÇLERİ PROJELERİMİZDE OLMAZSA OLMAZ DEDİĞİMİZ İLK KRİTERLERDEN.
89
PROJE
AND PASTEL
BUĞRAHAN ŞIRIN HPP International Turkey Türkiye Ofisi Yöneticisi
MİMARİ TASARIMI “BİRLİKTE YAŞAM’’ FİKRİ OLUŞTURDU AND PASTEL PROJESİ, ÇOK YÖNLÜ VE FARKLI NOKTALARDA PEK ÇOK ANALİTİK DEĞERLENDİRMELER YAPTIĞIMIZ BİR SÜREÇ GEÇİRDİ. EN ÖNEMLİ GİRDİ, AND GAYRİMENKUL’DEN GELEN ‘KOMŞULUK’ VE ‘YENİ NESİL MAHALLE’ ÜZERİNE KURULU BİR PROJE OLMASI TALEBİYDİ. BİNALARIN KONUMU, YÖNELİMİ VEYA CEPHE KARAKTERLERİ İLE İLGİLİ KARARLARDA ‘BİRLİKTE YAŞAMIN’ EN VERİMLİ NASIL OLABİLECEĞİNE DAİR FİZİKSEL ALTYAPIYI OLUŞTURMAYA ÇALIŞTIK.
90
Haziran +Temmuz 2019, 44.Sayı
MİMARİ OFİS HPP International Turkey
kararlarını ciddi anlamda şekillendirdi. Binaların konumu, yönelimi veya cephe karakterleri ile ilgili karalarda ‘birlikte yaşamın’ en verimli nasıl olabileceğine dair fiziksel altyapıyı oluşturmaya çalıştık. Bu altyapıyı da nasıl en doğal haliyle kurgularız üzerine önlemler aldık. Yeni Nesil Mahalle Hayatı konseptiyle hayata geçen AND Pastel projesinde bu konsepti destekleyen yaklaşımlar neler olmuştur?
AND Gayrimenkul ile AND Pastel projesi için bir araya gelme sürecinizden kısaca bahsedebilir misiniz? AND Gayrimenkul ve HPP olarak daha öncesinde AND Gayrimenkul’ün ilk projesi olan AND Kozyatağı ofis binasını başarı ile planlamıştık. Buradaki olumlu iş birliği AND Pastel projesi yarışması için ön çağrıya dahil olmamızı sağladı. Sonrasında son altı şirketin yer aldığı listeye kalıp yarışmaya dahil olabilmek için epey çetin bir sınava tabi olduk. Bu süreci de tamamlayıp yarışmada tasarımımız seçilince çok mutlu bir şekilde projeye dahil olduk.
PROJENİN ORTAK ALANLARI BİR MERKEZDE TOPLANMAK YERİNE, TÜM PROJEYE DAĞILMIŞ ŞEKİLDE KEŞFEDİLMEYİ, PAYLAŞILMAYI BEKLİYOR.
Öncelikle AND Pastel’deki binaların oturum, konum ve yönelimleri yani masterplan seviyesindeki kararlar, Yeni Nesil Mahalle dediğimiz fikre direkt etki eden konular. AND Pastel bu anlamda şehirdeki alışılageldik projelerden çok farklı bir karaktere sahip. Yüksek yapılar ile alçak yapılar dikkatle iç içe örülmüş, aralarında yarı-kamusal alanlar bırakan, avlulardan avlulara geçilen bir alan kurgusu mevcut. Bu kurgu, yoğun metropol hayatının el verdiği ve yeniden şekillenen komşuluk ilişkilerine altyapı sağlıyor. Projenin ortak alanları bir merkezde toplanmak yerine, tüm projeye dağılmış şekilde keşfedilmeyi, paylaşılmayı bekliyor.
AND Pastel Projesinin mimari tasarım kararları hakkında bilgi alabilir miyiz? AND Pastel projesi, çok yönlü ve farklı noktalarda pek çok analitik değerlendirmeler yaptığımız bir süreç geçirdi. En önemli girdi, AND Gayrimenkul’den gelen ‘komşuluk’ ve ‘yeni nesil mahalle’ üzerine kurulu bir proje olması talebiydi. Bu kapsamda ilk noktadan itibaren, farklı seviyelerde insan ilişkileri, bunların doğal akışı içerisinde gerçekleşmesine ortam sağlamak, mümkün olduğu kadar iletişimi teşvik ederken öte yandan mahremiyet konusunu da akıldan çıkartmamak gibi konular mimari tasarım E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
91
PROJE
AND PASTEL
AND PASTEL’İN ÇEVRESİNE VE KENTE EN BÜYÜK ETKİSİ, TOPLUMA MUTLU, HUZURLU İNSANLAR KAZANDIRMAK OLMALI SANIRIM.
gibi görülse de, her yönden kentsel girdinin olduğu şehir içi arazilerde bu ideal koşullara ulaşmak, binaları iklimsel koşullara göre yerleştirmek hiç de kolay bir durum değil. Bir alt seviyede tüm dairelerin ve çekirdek yerleşimlerinin gün ışığına göre planlandığı, sadece kuzeye bakan dairelerin olmadığı, dairelerin büyük bir çoğunluğunun en az iki yöne baktığı fark edilebilir. Özellikle alçak bloklarda iki ters cepheye bakan daire sayısı çoğunluktadır. Bir alt seviyede, binaların cephe derinlikleri, açıklıkları ve genel karakterleri belirlenirken yine gün ışığı ana faktörlerden birisi olmuştur. Bina izolasyon değerleri ve teknik cihazlardaki verimlilikler ortalama değerlerin çok üzerindedir.
92
AND Pastel’in çevresine ve kente etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? En büyük etkisi topluma mutlu, huzurlu insanlar kazandırmak olmalı sanırım. AND Pastel’de mutlu geçen hayatlar, paylaşılan anlar, sosyal etkileşimler, orada yaşayanları dışarıda da daha dengeli metropol insanları yapacaktır. Bu anlamda fiziksel etkiden çok projenin kolektif enerjisinin yakın çevresine, alt mahallelere, metro hattına, şehrin farklı yerlerine dağılmasını bekliyoruz. Fiziksel altyapı ancak bireyi mutlu ve memnun edebildiği ölçüde çevresini ve kenti etkileyebilir. Haziran +Temmuz 2019, 44.Sayı
AND Pastel sürdürülebilir ve çevreci yaklaşımı ile dikkat çekiyor. Bu yaklaşımın temelinde yatan nedenler ve sürdürülebilir / enerji verimliliğine yönelik uygulamalardan kısaca bahsedebilir misiniz? AND Pastel projesinde pek çok noktada sürdürülebilirlik adına önlemler alınmıştır. Öncelikle güneş konumuna göre bakıldığında, yüksek kulelerin kuzeyde yer aldığı, güneyde alçak bloklardaki avluların tümüyle güneş ışığı aldığı, bina formlarının buna göre adapte edildiği görülecektir. Kolay bir karar
Öte yandan projedeki otoparklar tek bir meydanın altı ve bina altlarında konsantre edilerek avlu alanlarındaki doğal toprak korunmuştur. Bu karar, İstanbul’da arazilerin tamamen kazılıp otopark yapıldığı bir dönemde radikal görülmelidir. Arazinin yarısından fazlası doğal toprak olarak korunmuş, kökü toprağa ulaşan fidanlar ekilmiştir. Peyzaj alanlarında büyük göletler, anlamsız yer kaplayan süs ve dekorasyon elemanlarından ziyade, fonksiyonel ve kullanışlı alanlar planlanmış, bunlar uygun bitki örtüsü ile kaplanmış, su tüketimi minimize edilmiştir. ‘’Kampüs’’ olarak LEED GOLD sürecine dahil olan AND Pastel, konutlarda LEED GOLD sertifikasını almıştır. Sosyal alanlarda ise LEED Platinum sürecindedir.q
PROJE
AND PASTEL
EMRE ILICALI Altensis Yöneticisi
AND PASTEL
LEED KRITERLERINE GÖRE TASARLANIP INŞA EDILMİŞTİR AND PASTEL, MİMARİ TASARIMDAN, EKİPMAN VE MALZEME SEÇİMLERİNE, PEYZAJDAN ALTYAPIYA KADAR YEŞİL BİNA KRİTERLERİNİ ÜST DÜZEYDE UYGULAYABİLDİĞİMİZ BİR PROJE OLDU.
AND Gayrimenkul’ün Kartal’da hayata geçirdiği AND Pastel ile ilgili vermiş olduğunuz hizmetler hakkında bilgi alabilir miyiz?
94
Altensis firması olarak AND Gayrimenkul’ün sürdürülebilirlik vizyonu dahilinde, şu ana kadar geliştirmiş olduğu yeşil bina projelerinde LEED Yeşil bina değerlendirme süreçlerini yönetiyoruz. Bu kapsamda gerekli olan yeşil bina mühendislik ve danışmanlık hizmetleri tarafımızdan sağlanmaktadır. Ayrıca tasarım, inşaat ve işletme aşamalarında ilgili proje paydaşlarının sürdürülebilirlik strateji ve kriterlerine uyumlu çalışması adına gerekli koordinasyonu sağlıyoruz. AND Pastel de bunlardan birisi. Sürdürülebilir ve çevreci yaklaşımları ile dikkat çeken AND Pastel projesinde sertifika süreci ne zaman başladı ve ne aşamada?
AND Gayrimenkul’ün kurumsal vizyonu kapsamında sürdürülebilirlik önemli bir yer tutuyor. Sürdürülebilirliğin gayrimenkul sektöründeki uygulaması olan Yeşil Bina sertifikaları da yine her projenin en başında gündeme geliyor. Biz AND Pastel’de tasarım aşamasından itibaren sürece dahil olduk ve LEED sisteminin gerekliliklerini takip etmeye başladık. Şu anda projede yaşam başlamış durumda. LEED sertifikası sürecimiz de sorunsuz ilerliyor. Bu boyutta bir konut projesinde LEED GOLD sertifikasının hedeflenmesi ve sürecin sorunsuz Haziran +Temmuz 2019, 44.Sayı
SERTİFİKA DANIŞMANI
ALTENSİS
PROJENİN SOSYAL TESİSLERİ ŞU ANDA LEED PLATINUM SÜRECİNDEDİR VE YAKIN ZAMANDA SERTİFİKASINI ALACAKTI R. BU ÖZELLİĞİYLE AND PASTEL’İN KARTAL BÖLGESİNDE DE İLKLERDEN OLACAĞINI SÖYLEYEBİLİRİZ.
tamamlanması, AND Gayrimenkulun bu konuya vermiş olduğu önemi göstermektedir. Projenin sosyal tesisleri şu anda LEED Platinum sürecindedir ve yakın zamanda sertifikasını alacaktı r. Bu özelliğiyle AND Pastel’in Kartal bölgesinde de ilklerden olacağını söyleyebiliriz. Sertifika sürecini destekleyen en önemli kriterler neler oldu?
Öncelikle AND Gayrimenkul’ün vizyonu ve yönetimin bu konuya yaklaşımı bizim açımızdan çok önemliydi. Projenin tasarım aşamasıyla başlayan bu süreçte, başta proje yönetimi, tasarımcılar ve ana yüklenici olmak üzere, tüm proje paydaşlarının sürdürülebilirlik odaklı çalışmalarının büyük faydasını gördük. Projenin tasarım aşamasından itibaren, enerji verimliliği, su verimliliği, kaynakların etkin kullanılması, iç mekân yaşam kalitesi ve konforunun arttırılması gibi stratejiler ön planda tutulmuştur. AND Pastel, mimari tasarımdan, ekipman ve malzeme seçimlerine, peyzajdan altyapıya kadar yeşil bina kriterlerini üst düzeyde uygulayabildiğimiz bir proje oldu diyebilirim. LEED Sertifikası sahibi bir projenin, yatırımcısı ve kullanıcısı açısından en önemlisi de çevresel açıdan katkıları nelerdir?
Küresel ısınma ve temiz su arzı gibi çevresel sorunların giderek ciddi boyutlara ulaştığı bugünlerde çevre dostu / sürdürülebilir bina konsepti giderek popüler bir hale gelmektedir.
Zira yapılan araştırmalar neticesinde dünyadaki enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 40’ının, su tüketiminin ise yaklaşık yüzde 30’unun binalardan kaynaklandığı ortaya konulmuştur. Ayrıca insan hayatının yaklaşık yüzde 90’ı binalarda geçmektedir. Bütün bu sebepler, daha az kaynak tüketen, daha verimli ve daha yaşanabilir çevre dostu binalara olan gereksinimi ön plana çıkarmaktadır. Yeşil binalar sağlamış oldukları enerji ve su tasarrufuna ek olarak, bina sakinlerinin sağlığına ve konforuna da büyük önemin verildiği binalardır. Çevre dostu binalar tasarlanırken iç mekân hava kalitesi, doğal aydınlatma, sıcaklık ve nem kontrolü, atık yönetimi gibi insan sağlığını direk etkileyen unsurlar planlanmakta, ayrıca inşaatında kullanılan yöntemler ile son kullanıcıya daha temiz bir ortam bırakılması hedeflenmektedir. Bazı yurt dışı kaynaklı araştırmalara göre, çevre dostu binalarda çalışan veya yaşayanların diğer binalardakilere göre daha az hastalandıkları ve çalışma performanslarının daha yüksek olduğu görülmektedir.Yeşil bina ile; başta enerji ve su tasarrufu olmak üzere, atıkların azaltılması, iç mekân hava kalitesinin artırılması, bina kullanıcısının rahatının ve veriminin artırılması ile çalışanların sağlık giderlerinin azaltılması, düşük işletme ve bakım maliyetleri mümkün olmaktadır. AND Pastel’de malzeme tercihlerinizi nasıl yaptınız? Kriterleriniz neler oldu?
AND Pastel LEED kriterlerine göre tasarlanıp inşaa edilmiştir. Bu kapsamda
Emre Ilıcalı, ALTENSİS Yöneticisi
seçilen ekipman ve malzemelere yönelik birçok kriter göz önüne alınmıştır. Enerji harcayan ekipmanların verimlilik değerleri uluslararası standartlara göre belirlenmiştir. Su verimliliğinin sağlanması adına ilgili malzemelerin yine uluslararası su verimliliği kriterlerini sağlaması önkoşul olarak konulmuştur. AND Pastel bu sayede yapmış olduğumuz enerji modellemesi sonucunda Uluslararası ASHRAE 90.1 standardına göre % 20 daha verimli çıkmıştır. Bu klasik binalara oranla çok daha yüksek bir enerji verimliliğine denk gelmektedir. Yine yapılan su armatürü seçimleri sayesinde AND Pastel su verimliliğinde %30 un üzerinde bir değer yakalamaktadır. Bina içerisinde kullanılan yapıştırıcı, macun, kaplama ve boyalar içeriğindeki zararlı organik bileşik miktarları ilgili standartlara uygun olacak şekilde tercih edilmiştir. Bu sayede iç mekân sağlık ve konforu üst düzeyde tutulmuştur. Yine İnşaat malzemelerinde yerellik ve geri dönüştürülmüş içerik gibi konular mümkün olduğunca ön planda tutulmuştur.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
95
PROJE
AND PASTEL Advertorial
YENI NESIL MAHALLE AND PASTEL’DE YAŞAM BAŞLADI YAP-YAŞAT FELSEFESİYLE GEÇMİŞİN VE GELECEĞİN ENERJİSİNİN BİRLİKTE KURGULANDIĞI YENİ NESİL MAHALLE AND PASTEL, ŞEHRİN İÇİNDE AMA AYNI ZAMANDA ŞEHRİN GÜRÜLTÜSÜNDEN UZAK KALMAK İSTEYEN MAHALLE SAKİNLERİNİ BEKLİYOR.
A
nadolu Grubu’nun gayrimenkul sektöründe faaliyet gösteren firması AND Gayrimenkul, AND Pastel ile İstanbul’un yükselen ilçesi Kartal’da, metronun hemen yanında, özlenen eski mahalle hayatını yeni nesil ihtiyaçlarla bir araya getirerek, yeni nesil bir mahalle hayatı sunuyor.
96
Türkiye’nin En İyi Konut Projesi Ödüllü Mahalle Kartal’da, Adalar ve deniz manzarasına hâkim evleriyle; İstanbul’un ana ulaşım akslarından E-5’in hemen yanında, metroya yürüme mesafesinde ve Sabiha Gökçen Havalimanı’na yakın konumu ile dikkat çeken AND Pastel, 7 blok ve 1243 konuttan oluşuyor. Kartal bölgesinin en büyük projelerinden biri olan AND Pastel, orta ölçekli bir mahalle büyüklüğünde. Alman HPP Architects tarafından tasarlanan proje ‘Yeni Nesil Mahalle’ konseptiyle geçmişin özlem duyulan mahalle yaşamını yeni nesil ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yeniden tanımlıyor. AND Pastel, Sign of the City Awards – ‘Türkiye’nin En iyi Konut Projesi’ ve European Property Awards – ‘Avrupa’nın En iyi Peyzaj Mimarisi’ de dahil olmak üzere 8 farklı ulusal ve uluslararası ödüle layık görüldü. Yaşam Temmuz 2018’de başladı Teslimleri etap etap gerçekleştirilen AND Pastel’de yaşam, Temmuz 2018’de başladı. Proje, içerisinde yer alan perakende ve ofis alanlarıyla sağlık kurumundan, markete, Haziran +Temmuz 2019, 44.Sayı
RAKAMLARLA AND PASTEL Konut arazi alanı : 45.000 m2 Toplam inşaat alanı : 250.000 m2 Toplam peyzaj alanı : 30.000 m2 Toplam blok : 7 blok (Mavi, Turuncu, Yeşil) Ortalama konut sayısı : 1.243 Mimar: HPP Payzaj Mimarı : Martha Schwartz Teslim tarihi : Yaşam başladı • Kartal Metrosuna 300 m. • D-100 Karayolu’na 350 m. • Anadolu Adliyesine 500 m. • Kartal deniz otobüsüne 2.5 km. • TEM otoyoluna 10 km. • Sabiha Gökçen Havalimanına 15 km. • Boğaziçi Köprüsüne 25 km. • Fatih Sultan Mehmet Köprüsüne 30 km. İletişim Bilgileri: Telefon: 0850 393 40 00 Satış Ofisi Adres: Esentepe Mahallesi, Erkılıç Caddesi, No:8. Kartal/İSTANBUL
okul öncesi eğitim kurumundan, restoran, eczane, kafe ve güzellik merkezine kadar bir mahallenin ihtiyaç duyacağı tüm ticari alanları içerisinde barındıyor. Orta ölçekli mahalle büyüklüğü ile İstanbul Anadolu Yakası’nın önemli ilçelerinden Kartal’da yeni bir çekim ve yaşam merkezi yaratan AND Pastel, gerçekleşen ve yapımına devam edilen Kuzey Marmara Otoyolu, İzmit Körfez Geçişi ve Çanakkale Boğazı gibi mega projelerle İstanbul’dan Anadolu şehirlerine ve Anadolu şehirlerinden İstanbul’a gerçekleşecek akışın önemli bir noktasında yer alıyor. Aynı zamanda metro, marina ve sahil gibi büyük alt ve üst yapı yatırımları ile de gelişim sürecine devam eden Kartal, birçok yeni yatırımın yanı sıra uluslararası şirket merkezlerinin bu bölgeye taşınması ile değerini ve cazibesini günden güne artırıyor. 72 adet basketbol sahası kadar peyzaj alanı 7 blok ve 1243 konuttan oluşan AND Pastel’in yüzde 70’i ise peyzaj alanından oluşuyor.
30.000 metrekare peyzaj alanı ile yaklaşık 72 adet basketbol sahası kadar büyük bir peyzaj alanına sahip projede, yüzde 30 oranında doğal toprak korunuyor. Doğal toprak projede büyük ve yetişkin ağaçların yer alabilmesine olanak sağlıyor. Projenin kendi yeşil alanlarına ek olarak aynı zamanda Komşuköy iş birliğiyle de doğallık AND Pastel’e taşınıyor. Komşuköy, 2014 yılından beri İstanbul’da kimyasal kullanmadan GDO’suz, hormonsuz ve doğal tarım yöntemleri ile sağlıklı besinler yetiştiren ve sanal ile gerçeği bir arada yaşatan bir tarım platformu. Türkiye’de ilk defa yapılan bir iş birliği ile AND Gayrimenkul, AND Pastellileri aynı zamanda Komşuköylü yapıyor ve Komşuköy’deki AND Pastel tarlalarında yetişen birbirinden sağlıklı ürünler, tarladan toplandığı gün en taze haliyle AND Pastel’deki ev sahipleriyle buluşuyor. Her ay ev sahiplerine gönderimine başlanan Komşuköy’ün doğal ürünleri 2020 yılına kadar ev sahiplerine her ay gönderilmeye devam edecek.
AND Gayrimenkul internet sitesi: www.andgayrimenkul.com.tr AND Pastel internet sitesi: www.andpastel.com Facebook: www.facebook.com/ ANDGayrimenkul Instagram: www.instagram.com/ andgayrimenkul Twitter: www.twitter.com/ ANDGayrimenkul
97
Çocuklar için şehrin içine sıkışmış oyun parklarından daha fazlası AND Gayrimenkul proje geliştirilirken pek çok araştırma yaptırdı. Araştırma sonuçlarına göre çocuklar için özel alanlar da tasarlandı. Çocukların sadece büyüklere göre tasarlanmış evlerden ve şehrin gürültüsünün eksik olmadığı çocuk parklarından çok daha fazlasını hak ettikleri düşüncesiyle hareket eden AND Gayrimenkul, sadece açık alanları değil, evlerin içini ve ortak alanlarında da çocukları düşündü. Evlerin içinde kullanılan sivri olmayan malzemeler, kaymaz zeminler gibi ayrıntılara kadar titizlikle kurgulanan projenin peyzaj alanlarındaki bitkiler dahi çocuklara zarar vermeyecek özelliklerde seçiliyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
marka Advertorial
98
Haziran +Temmuz 2019, 44.SayÄą
PROJE
özel
DOÇEM İÇE DÖNÜK (OTISTIK) ÇOCUKLAR OKULU
İçe Dönük Çocukların Hassasiyetlerine Göre Titizlikle Tasarlanmış Bir Okul
Fotoğraf: Mehmet Arda
100
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
“PROJEYE EVET DEDİM ÇÜNKÜ ENGELLİ ÇOCUKLARI İYİ TANIYORDUM, ONLARIN ÇOK BELİRGİN ÖZELLİKLERİ VARDIR. ÖRNEĞİN; EN ÇOK SUYLA OYNAMAYI, EVCİL HAYVANLARLA (KÖPEK, AT, EŞEK GİBİ) İLGİLENMEYİ, AĞAÇLAR ARASINDA VAKİT GEÇİRMEYİ SEVERLER.”
A
balıoğlu Holding‘in bir kuruluşu olan Dentaş Kâğıt Sanayi birçok Anadolu kentinin de sorunu olan içedönük (otistik) çocuklar için sosyal sorumluluk projesi kapsamında DOÇEM İçe dönük (Otistik) Çocuklar okulunu hayata geçirdi. İçe dönük çocuklar, özellikle birçok Anadolu kentinde nitelikli eğitime ulaşamamaktadır. Özel eğitime ihtiyaç duyan bu çocuklar çoğunlukla kötü koşullarda eğitim veren niteliksiz okullarda eğitim almak zorunda kalmaktadır. Denizli’de de benzer bir sorun yaşanmaktaydı, içedönük çocuklar bir başka okuldan ayrılmış küçük bir bölümde, büyük özveriyle çalışan öğretmenleri ile birlikte onlara uygun olmayan bir okulda eğitim alıyorlardı. Dentaş Kâğıt Sanayi’nin sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirmeyi planladığı yeni okul projesi için Abalıoğlu Holding bünyesinde çalışmakta olan İnşaat Mühendisi Murat Erdem, projeyi gereğince tasarlayıp uygulayabilecek bir mimar arayışına girdi. İnternet ortamında yaptığı araştırmalar sonucunda Cengiz Bektaş’a ulaştı. Cengiz Bektaş’ın da Denizlili olması bir tesadüf olarak karşılarına çıktı ancak
Cengiz Bektaş, Yüksek Mimar, Mühendis, Ozan ve Yazar 101
projenin ona sunulması bu tesadüfün ötesinde, kendisinin daha önce içedönük çocuklar üzerine yapmış olduğu çalışmalar ve deneyimleri oldu. Daha önceleri konunun uzmanlarından Dr.Nevin Enacar ile birlikte içe dönük çocuklar köyü üzerinde çalışmalar yapmış olan Cengiz Bektaş, yine Nevin Acar ile birlikte İstanbul’da bir içe dönük çocuklar okulu üzerinde çalışmıştır. Mimarın her iki çalışmadan da edindiği en önemli izlenimi; içe dönük çocukların, anne ve babalarını kaybettikten sonra da toplum içinde varlıklarını sürdürebilmeleri, kendi ayakları üzerinde var olabilmeleri gerekliliği ve bunun sabır ve sevgiyle sağlanabildiği yönünde olmuştur. İçe dönük çocukları iyi tanıyan ve ihtiyaçlarını bilen Cengiz Bektaş’ın projeyi kabul etmesinin ardından Abalıoğlu Holding yetkilisi Murat Erdem ile birlikte yurdun batı kesiminde daha önceden yapılmış okulları gezip görerek izlenim edinmişler ve ne yazık ki neredeyse hepsinde eksiklikler olduğunu tespit etmişlerdir.
Bu süreci Cengiz Bektaş: “Projeye evet dedim çünkü engelli çocukları iyi tanıyordum, onların çok belirgin özellikleri vardır. Örneğin; en çok suyla oynamayı, evcil hayvanlarla (köpek, at, eşek gibi) ilgilenmeyi, ağaçlar arasında vakit geçirmeyi severler. Kendilerini aynada ya da camda boydan görünce rahatsız olurlar, koridor üzerinde iki taraflı sınıf düzeninden hoşlanmazlar ve doğal sayıdan daha çok tuvalete ihtiyaç duyarlar. Bu projeyi neredeyse tek başıma yaptım, kullanılacak malzemelerin seçiminden tesisatına, mobilya tefrişine kadar kendim karar verdim, çünkü engelli çocukları biliyor ve tanıyorum. Böyle bir okul ortamında, kendi ayakları üzerinde durabilme yeteneğini 5 yıl yerine 3 yılda elde edebilecekler.”şeklinde değerlendirmektedir. Cengiz Bektaş, 10 yıl önce Abalıoğlu Holding’in DOÇEM kuruluşunca hemen yan arsada dikilmiş çam ağaçlarının oluşturduğu koku ile kucaklayan bir durum tasarısı düzendi. Okul öncesi, ilkokul evresi, lise evresi çocukların eğitimleri için ayrı yapılar tasarladı. Bunlar avludadırlar. Bu avluda yağmur suları bir sarnıçta toplanır. Bu sarnıçlar taştıklarında koruya doğru birer arık oluştururlar. Bütün yapılar bir koridor ile E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
102
değil üstü kapalı bir sokak ile birleştirilirler. Bu sokakların ortasında da arıklar ve su sesi veren çeşmeler yer almaktadır. İçe dönük çocuklar çok duyarlıdırlar. Sınıfında sandalyesinin yeri değiştirilse bile heyecanlanırlar hatta ağlayanlar olur. Oysaki bu okulda tüm mekânların değiştirilmesine rağmen hiçbir sorun çıkarmadan uyum sağlamışlardır. Cengiz Bektaş, tüm yapıda tek gereç olarak Ytong blokları kullanmıştır. Ytong sıvanmamıştır çünkü Cengiz Bektaş Ytong’un sıvanmasının bu gereci tanımamak olduğu fikrini savunmaktadır. Sınıflarda döşemeler yerden yükseltilmiş (altta havalandırma için 30 cm yüksekliğinde boşluk bırakılmış) onun üstünde ahşap mertek + ahşap kaplama uygulanmıştır. Onun da altında donatılı Ytong döşeme plakları kullanılmıştır. Cengiz Bektaş sonuç olarak okulu şöyle özetliyor: “Bu okul sayesinde Denizli’de içe dönük çocuklarını toplum içine çıkartmayıp, saklayan ve zor durumda olan aileler çocuklarının mutlu olup hayata hazırlanacakları bir okula kavuşmuş oldular Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
“BU OKUL SAYESİNDE DENİZLİ’DE İÇE DÖNÜK ÇOCUKLARINI TOPLUM İÇİNE ÇIKARTMAYIP SAKLAYAN VE ZOR DURUMDA OLAN AİLELER ÇOCUKLARININ MUTLU OLUP HAYATA HAZIRLANACAKLARI BİR OKULA KAVUŞMUŞ OLDULAR.”
103
ve en azından 150 tane içe dönük çocuk bu okuldan yararlanma imkanına sahip oldu. Bu okul onları kucakladı. Tasarımı besleyen, teknoloji gibi, sanat / estetik gibi, insan davranışları ve ihtiyaçlar gibi değişkenlik gösteren faktörler olduğuna göre, tasarım kavramı da durağan olamaz diye düşünüyoruz. Dolayısıyla biz ekip olarak konu ile ilgili dünya ölçeğinde yapılan araştırmaları, insan davranışlarını, eğilimleri, değişimleri inceliyor, kendi süzgecimizden geçirip tasarımlarımızın çıkış noktasında inovatif bir yaklaşıma dönüştürüyoruz.
NE TASARIMCININ, NE DE ÜRETİCİNİN ARTIK DÜNYANIN KAYNAKLARINI BOŞA HARCAMAK GİBİ BİR LÜKSÜNÜN KALMADIĞININ ANLAŞILMASI GEREKİYOR...
Var olanı yorumlamaktan ziyade kesinlikle ihtiyaçlara çözüm üretmenin peşindeyiz. Bugün kaynaklarımızın kısıtlı olduğu bir dünyada, hayata değer katmak isteyen firmaların tasarımcılarla beraber benzer serüvenlere çıkmalarını öneririz. Aksi halde takipçi rolünden kurtulamayan, başkalarına benzer yüzlerce gereksiz ürün üreten firmalara dönüşecek, kısa ömürlü olmaya mahkum olacaklar. Ne tasarımcının, ne de üreticinin artık dünyanın kaynaklarını boşa harcamak gibi bir lüksünün kalmadığının anlaşılması gerekiyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
CEMAL ASLANDAĞ
ASLANDA GRUP YÖNETIM KURULU BAŞKANI
TÜRKIYE’DE YEREL MARKALARIN GÜÇLENMESI ÇOK ÖNEMLİ BİZ 1990’LI YILLARIN SONUNDA BU İŞE BAŞLADIĞIMIZDA TÜRKİYE’DE BİR KAPI MARKASI YOKTU. GENELDE YABANCI MARKALAR BU İHTİYACA CEVAP VERİYORDU. GÜNÜMÜZDE İSE BU MARKALAR ARTIK YOK. ÇÜNKÜ ÜLKEMİZDE KAPI SEKTÖRÜ GELİŞTİ.
104
Aslandağ Ahşap kuruluşu ve gelişme serüveni hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? Biz 60 yıllık çok genç bir firmayız. Ağaçla birlikteliğimiz 60 yıl önce baba mesleği olarak başlamış. Kurucumuz ve babamız Saadettin Aslandağ, memleketimiz Kastamonu’da en iyi keresteleri kullanarak son derece kaliteli ahşap evler yapmaktaymış. Günümüzde babamızın başlattığı bu işi 4 kardeşimle beraber yürütüyoruz. İlk olarak 1997 yılında İstanbul’da 70 m2 ufak bir atölye ile başlayarak, bugün yaklaşık 30 bin m2 alanda üretim yapan bir konuma geldik. Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
İki tane markamız var, biri Artella Ahşap Kapı Sistemleri diğeri ise Tresette Mutfak. 4 kardeşimle beraber bir aile şirketiyiz. Aslandağ Grubu’nun içinde birçok alanda şirketimiz mevcut. İnşaat gayrimenkul tarafında da bir yatırımınız oldu. Kartal bölgesinde kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirdik. Ayrıca Türkiye kapı ve mutfak sektörüne tedarikçilik yapan, kapı ve mutfak konusunda en yenilikçi ürünleri Türkiye’ye getiren Compodoor isimli bir şirketimiz var. Türkiye’de yerel markaların güçlenmesinin çok önemli bir ihtiyaç olduğuna inanıyoruz ve böyle markaları gördükçe bizler de mutlu
oluyoruz. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz. Biz 1990’lı yılların sonunda bu işe başladığımızda Türkiye’de bir kapı markası yoktu. Genelde yabancı markalar bu ihtiyaca cevap veriyordu. Günümüzde ise bu markalar artık yok. Çünkü ülkemizde kapı sektörü gelişti. Bizim gibi kapı üretimi konusunda uzmanlaşmış birkaç firma daha var. Bu da bizi mutlu ediyor. Biz Artella markamız ile yaklaşık 20 ülkeye katma değerli ürünler satıyoruz. Sadece ahşap iç oda kapısından ziyade kişiye özel kapı, yangına dayanımlı kapı gibi birçok inovatif ürünümüz var. Şu anda Almanya’ya, Avusturalya’ya, Amerika’ya kadar kapı satıyoruz. Bunlar bizi gururlandıran çalışmalar. Ülkemiz için üretmekten mutlu oluyoruz. Peki Tresette Mutfak markanızın çıkış noktası neydi? Geçmişte dekorasyon hizmeti veren bir firmaydık. Otellerde, restoranlarda ve özel rezidans dairelerde işler yapıyorduk. İnşaat sektörünün gelişmesi ve büyümesi ile birlikte Artella Kapı markamız da belli bir noktaya doğru değişti. O günlerde markamızı Artella Kapı, Mutfak ve Banyo olarak kurmuştuk. Sektördeki büyüme ile birlikte Artella, kapı markası olarak kaldı. Firmalara gittiğimizde, “Kapılarınızı yapıyoruz. Mutfağınıza da teklif verelim” dediğimiz zaman “Siz kapıcısınız. Mutfak yapabilir misiniz?” gibi söylemlerle karşılaşmaya başladık. “Bizim asıl işimiz mutfak” dedik ve bu algıyı kırmak adına Tresette markamızı oluşturduk. Tamamen yerli bir markayız. İsminden dolayı Tresette İtalyan bir marka olarak düşünülüyor. Oysa markamızın isim hikayesi şöyle gelişti. Daha önce de söylediğim gibi biz Kastamonuluyuz ve plaka
105 Aslanda Grup Yönetim Kurulu Başkanı, Cemal Aslandağ
numaramız 37. İtalyancada da Tre 3 Sette ise 7. Böylece doğduğumuz toprakları da her an hatırlatma istedik. Ülke olarak yapı sektöründe bir süredir ciddi bir gerileme yaşıyoruz. İç pazar neredeyse durma noktasına geldi. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz, ne gibi önlemler aldınız? İnşaattaki daralma bizi yurt dışı ile alakalı çalışmalara daha fazla yönlendirdi. Uzun yıllardır ihracat yapıyorduk zaten ama istediğimiz seviyelerde değildi. Bu ekonomik durağanlık ve inşaat sektöründeki sıkıntılı durum bizi ihracata yöneltti. Çok ciddi bir altyapımız vardı. Şu anda onu geliştiriyoruz. Londra’da bir showroom açtık. Orada seramikçilerin ve mermercilerin oluşturduğu bir grup var. Biliyorsunuz, yurt dışında Türk ticaret merkezleri oluşuyor. Biz de Londra’daki Türk ticaret merkezindeki yapılanmanın içindeki 15 firmadan biri olduk. Yakın zamanda Avusturalya’da da yangına dayanımlı kapılar için de bir temsilcilik
verdik. Irak, Cezayir, Suudi Arabistan’a işler yapıyoruz. İhracatta yüzde 70’leri hedefledik ve hedefimize ulaşmak için yoğun olarak çalışıyoruz. Perakende satış yaptığımız 4A Collection isminde 2 mağazamız var. Bu mağazalarda Tresette, Pedini, Okey Porte ve Compodoor markalarının ürünlerini satışa sunuyoruz. Türkiye’de mağaza ağımızı genişletmek istiyoruz. Bazı illerimizde ise satışlarımızı bayiler kanalıyla gerçekleştiriyoruz. İhracat ve Türkiye satışlarımızla fabrikamızın kapasitesini doldurarak devam ediyoruz. Biraz da grubunuzun sürdürülebilirlik boyutundaki çalışmaları hakkında bilgi alabilir miyiz? Sürdürülebilirlik konusunu çok önemsiyoruz ve konuyla yakından alakalı iki tane çok ciddi projemiz var. Birincisi biz Bakanlık onaylı AR-GE tasarım merkeziyiz. Hem mutfak hem de kapı konusunda 6 ay önce onayımızı aldık. Bu konu ile alakalı ciddi bir E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
Kurum olarak müşterilerimizden gelen geri bildirimleri tasarım grubumuz, AR-GE ve ÜR-GE’miz çok iyi takip ediyor. Satış ekibimizin sahadan topladığı tepkileri de ölçüp değerlendiriyoruz. AR-GE ve ÜR-GE departmanlarımız beraber çalışarak yenilikçi ürünler sunuyorlar. Tasarım ekibimiz ise onların belli bir noktaya getirdikleri tasarımları uygulanabilir hale getiriyorlar. Babamın tüm el aletleri bizim fabrikamızda cam fanusun içinde hâlâ durmakta. Babam açısından baktığınızda tabii ki çok gurur verici bir süreç geçirdik. Aile şirketlerinin 2-3. kuşaklara geçebilmesi ancak şirket anayasasının detaylı şekilde yazılmış olması ile gerçekleşebiliyor. Kuralların net olarak belirlenmesi gerekiyor. Biz de aile anayasamızı tamamlamak üzereyiz. Belli bir noktada bitti ancak her sene bir revize etmek gerekiyor. Yapı sektöründe başarılı bir tedarikçi iken neden yapı yapma ihtiyacı duydunuz? Yıllardan beri yapı sektörünün içinde olunca bu alanda çok geniş bir çevreye sahip oluyorsunuz. İnşaatçı olmadığımız için sektörde 30 yıldır birlikte çalıştığımız bir mimarlık grubuyla beraber bu işe girdik. Kartal’da kentsel dönüşüm kapsamında çok keyifli ve nitelikli binalar ortaya çıkardık. Kartal’da mobilyadaki titizliğimizle inşaatlar yaptık. Yakın dönem hedefleriniz arasında yeni bir yatırım planınız var mı? 106
altyapı çalışmamız var. Bunun yanında “Kapı Tasarlıyorum” isimli bir yarışmamız var. Bu sene üçüncüsünü gerçekleştirdik. İhracat bakımından baktığımızda “Kapı Tasarlıyorum” yarışması tasarımsal açıdan güçlü, sürdürülebilir, üretilebilir ve çevre duyarlı ürünler ortaya çıkmasına vesile oluyor. Zaten bu seneki temamız da sürdürülebilirlikti. Bu yarışmayı neden yaptığımızı anlatmak isterim. Az önce de bahsettiğim gibi ülkemizin yerli markalara ihtiyacı var. Bizim çıkış noktamız da marka yaratabilmek için o markayı oluşturabilecek bilinçli ve donanımlı gençlere ihtiyaç var. Aile şirketlerini incelediğinizde marka oluşturuyorlar belli bir noktaya getiriyorlar ama maalesef ikinci kuşak o markayı koruyamayabiliyor ve bütün emekler boşa gidiyor. Biz bu yarışma aracılığıyla gençlerimizin bilinç altına tasarımsal dizayn nedir? Sürdürülebilirlik nedir? Katma değerli ürün nedir? Konularını sorgulamalarını ve bu kavramları iş yapış süreçlerinde kullanmalarını hayal ettik. Tamamen üniversite öğrencilerine yönelik bir yarışma, profesyonellere açmadık. Ticari bir hedefimiz de asla olmadı. Amacımız tamamen kapı sektöründeki markalaşmayı kalıcı kılmak ve tasarımsal açıdan güçlü ürünler üretilmesine katkı sağlamaktı. Babamın bir lafı vardır, “Yapan usta ise yaptıran da usta” diye. Aslandağ Grubu bünyesinde 2018 yılında AR-GE ve inovasyon adına ne gibi gelişmeler yaşandı. Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Ahşap grubu, devamlı gelişmeye açık bir sektör. Kendinizi geliştirmediğiniz zaman rakiplerinizden geride kalma riski yaşıyorsunuz. Bu nedenle yatırımlarımız devam edecek. Adapazarı’nda Mobilya İhtisas Organize Sanayi Sitesi kuruldu. İstanbul’a yakın olduğu için orada 40 bin m2 arsamızı aldık. Türkiye’de sıkıntılı olan bu dönem yaşanmamış olsaydı, 2018 yılında ilk etabını gerçekleştirmiş olacaktık. Şu anda biraz erteledik, 2023’e kadar 3 faz halinde 3 fabrikamızı hayata geçirmeyi planlıyoruz.q
SEKTÖR’ DEN
NURAN EFENDIOĞLU
BÜROTIME PAZARLAMA DIREKTÖRÜ
ILKOKULDAN ÜNIVERSITEYE BÜROTIME EĞİTİM ÇÖZÜMLERİ “EĞİTİM ÇOK FARKLI BİR SEKTÖR. ERGONOMİ İŞİN İÇİNE DAHA FAZLA GİRİYOR, YAŞAM KOŞULLARI FARKLILAŞIYOR. ÖRNEĞİN OFİSLERDE STANDART BİR MASA YÜKSEKLİĞİ VARDIR AMA EĞİTİMDE FARKLI FAKTÖRLER DE İŞİN İÇİNE GİRMEYE BAŞLIYOR. DAYANIKLILIK, SUYA KARŞI KORUMA, DEVRİLMEMESİ, GÜVENLİK GİBİ ETKENLER OLABİLİYOR. İLKOKULDAN ÜNİVERSİTEYE KADAR TÜM YAŞ GRUPLARI İÇİN EĞİTİM ÇÖZÜMLERİ GELİŞTİRİYORUZ.”
108
Gama Masa
Bürotime’ı tanıyoruz ama son dönemdeki Bürotime yenilikleri hakkında bilgi alabilir miyiz? Bürotime olarak 2016 yılından itibaren her yönde bir değişim dönüşüm sürecine girdik. Hem fiziksel olarak; fabrika, organizasyon yapısı, ekipler, hem de marka ve tasarım anlamında da bir değişim yaşıyoruz. Neredeyse iki sene boyunca, benim mutfak işleri dediğim birtakım işlerde değişiklikler yaşadık. Web sitemizi güncelledik, bu bizim en büyük projelerimizden bir tanesiydi ve halen devam ediyor. Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Çünkü web sitesi yaşayan bir platform. Bizim yaklaşık iki bin kalem ürünümüz var ve bunların hepsine ayrı ayrı sayfalar yapmak, 2 ve 3 boyutlu görsellerini yüklemek, hepsi için ayrı dijital katalog, teknik doküman hazırlamak uzun bir süreç. Buradaki hedefimiz bir portal formatında hem bayilerimizin hem de mimarların ürünler ile ilgili tüm görsellere, teknik bilgilere ihtiyaç duyduğu her şeye erişilebilsin istedik. Onun dışında katalogların dijitale geçirilmesi, CRM ve ERP sistemimizin altyapısal olarak geliştirilmesi, tabi ki çok fazla
Bürotime Pazarlama Direktörü, Nuran Efendioğlu
zamanımızı aldı. Yeni ürün çıkardığımız için süreçler uzuyor ve bunun müşteriye yansıması söz konusu. Çok yoğun bir 2-2,5 sene geçirdik. Şu an biraz daha bu işleri tamamlayıp kendimizi anlatma, ifade etme, bu değişim ve dönüşümü müşterilerimize ve hedef kitlemize aktarma tarafındayız. Çok hızlı ürün üretiyoruz ve çok fazla yeni ürünümüz oldu. 2016’dan 2018’e kadar kırk tane yeni ürün çıkarttık ve hepsi de bir ürün ailesi şeklinde. Mesela bir toplantı masasını çıkardığımız zaman daha büyüğü, yuvarlağı, elipsi, yönetici odası için ayrı veya küçük açık ofisler için pop-up toplantı yapılabilecek daha minimal tasarıma sahip olanı olmak üzere ayrı şekillerde büyük bir ürün ailesi olarak hazırlıyoruz. O açıdan baktığınızda kırk tane ürünün tasarımı; AR-GE’si, üretimi, müşteriye ulaştırılması bakımından oldukça önemli süreçlerden geçiyoruz. Biraz da Türk firması olmanın getirdiği heyecan var tabii. Çünkü yurtdışındaki rakiplerimize baktığımız zaman bir ürün iki senede çıkıyor ama biz 40 tane ürün çıkartabiliyoruz. Bu bazen avantaja bazen de dezavantaja dönüşebiliyor. Ama esneklik her zaman iyi diye düşünüyorum yoksa yetişmemiz mümkün olmayabilir. Orgatec Fuarı sektörün en iyi belki de
tek, herkesin katılıp sahiplendiği, işlevini gerçek anlamda koruyan fuarlardan bir tanesi. Biz de onuncu kez katıldık ve oraya çıktığınız zaman dünya çapında markalar arasında boy gösteriyorsunuz. Oraya hazırlanmak iki senemizi alıyor. Fuar iki senede bir gerçekleşiyor ama hazırlık kısmı çok yoğun geçtiği için bize kısa bir zaman gibi geliyor. Bürotime’ın bir de DNA markası var bildiğimiz kadarıyla, bu markanın çıkış amacı ve nedeni nedir? Bürotime’ın tasarım çizgisi artık belli bir yere oturdu. Bazı ürünlerimiz de bu çizgiden kopmaya başladı. Ama halen pazarda satılan ve talebi olan özellikle Anadolu’da bayilerimiz tarafından çok iyi satılan ürünlerimiz vardı. Bu Bürotime’ın aslında Bürotime olduğu, markanın DNA’sını oluşturan ürünler. Biz de bu ürünleri DNA markası altında Bürotime’dan ayırdık. Diğer türlü ürünlerde farklılaşma oluyordu ve farklı tanınıyorduk bundan dolayı o ürünleri DNA’ya alarak belli bir çizgisi olan ve ofisin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek ürünlerimizi tamamladık. Peki eğitim çözümleri fikri nasıl oluştu?
Pazardaki ekonomik dalgalanmaları bir fırsat olarak gördük. Neler yapabiliriz diye düşündüğümüz bir süreç oldu. Eğitim çözümleri böyle ortaya çıktı. Geçen seneye baktığımızda yaklaşık 1300 eğitim firması ile bayilerimiz bir şekilde kontak kurarak ürün satmış. Ama bunlar daha çok öğretmen odası, toplantı odası gibi mekânlar için. Baktık ki henüz sınıflara girememişiz. Böyle bir müşteri portföyümüz olduğunu gördüğümüzde de bu müşterilere A’dan Z’ye ürün sağlama hedefiyle eğitim çözümleri için üretime başladık. AR-GE ve araştırma süreçleriyle birlikte tasarımların ortaya çıkması bir yılımızı aldı.
109
Ofis mobilyasında belli yetkinliğimiz olduğu için tüm koşulları, standartları ve dinamikleri biliyoruz ancak eğitim çok farklı bir sektör. Ergonomi işin içine daha fazla giriyor, yaşam koşulları farklılaşıyor. Örneğin ofislerde standart bir masa yüksekliği vardır ama eğitimde farklı faktörler de işin içine girmeye başlıyor. Dayanıklılık, suya karşı koruma, devrilmemesi, güvenlik gibi etkenler olabiliyor. Çünkü kullanıcı kitlesi daha aktif ve ne yapacağını önceden bilemediğiniz çocuklardan oluşuyor. Bunları düşünerek ürünleri geliştirmeye başladık. İlkokuldan üniversiteye kadar tüm yaş grupları için eğitim çözümlerini geliştirmeye başladık. Yine bildiğimiz sınıflarda klasik E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
NURAN EFENDIOĞLU
BÜROTIME PAZARLAMA DIREKTÖRÜ
110
Hnady Masa
ÜRÜNLERİMİZ TAMAMEN KENDİ TASARIM EKİBİMİZDEN ÇIKIYOR. DIŞARIDAN ÇALIŞTIĞIMIZ TASARIMCILAR DA VAR AMA EĞİTİM KATEGORİSİNDE DIŞARIDAN TASARIM DESTEĞİ ALMADIK.
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
arka arkaya dizilen sıralarımız var ama yaptığımız araştırmalarda baktık ki okullarda artık bu klasik sistemlerden ziyade ürünlerin daha mobil olması ve şekillerinin farklı olması bekleniyor. Çünkü artık sınıflarda sadece ders anlatılmıyor, grup çalışmaları ve aktiviteler yapılıyor. Bu mobilyaların birden bire gruplandırılması gerekiyor ve bunlar eşit olmayabiliyor. Üçlü- beşli veya arkasına, yanına, sağına, soluna eklenmesi gerekebiliyor. Tüm bu kombinasyonlara çözüm sunabilecek tasarımlar yapılması gerekiyor. Bunların şeklini de farklılaştırdık, tekerli tekerleksiz versiyonlar ekledik ve sıralar frenle sabitlenebilir şekilde tasarlandı. Oturma sandalyeleri de yine aynı şekilde sabit veya tekerlekli olabiliyor. Ve özellikle okul olduğu için rengi işin içine kattık. Sandalyeler ve sıralar renklendirilebiliyor. Bu şekilde bütün ürün gruplarımızı tamamladık açıkçası. Bir de artık okullarda sadece sınıfta eğitim-öğretim yapılır anlayışı kalmadı. İnternet ve teknoloji hayatımızın çok içine girdiği için aslında öğrenciler
her yerde bir şekilde çalışıp öğreniyor. Aynı ofislerdeki gibi sosyal alan isteği okullarda da bize talep olarak geliyordu ve ofislerde kullanılan ürünlerle talebi karşılıyorduk. O alanlara da ürün geliştirirken mümkün olduğunca elektrik güç çözümü, USB girişi olan tasarımlar oluşturuyoruz. Yine amfilerde sıra altına öğrencinin istediği şekilde enerji çözümü alabileceği çözümler, askılıklar gibi küçük detaylar ile öğrencilerin günlük hayatlarını kolaylaştırıyoruz. Stoklu mu çalışıyorsunuz? Teslimat süreleriniz nasıl? Bizde hiç stok yok tamamen sipariş üzerine temin gerçekleşiyor. Teslimat süresi projeye göre değişiyor. Bizim ofis tarafında teslimat sürelerimiz 1-2 hafta aralığında ve bu bizim sektör için aslında oldukça kısa bir süre. Hatta daha önceki dönemde 72 saat gibi bir mottomuz vardı bunu gerçekleştiriyorduk. Ama dediğim gibi hem pazarınız hem de ürün gamınız genişlediğinde çok
hızlı ürün yaptığınız zaman detayları kaçırabiliyorsunuz. Artık o uygulamadan çıktık, yine hızlı teslim ediyoruz ama o vaade girip ürünlerin kalitesinden feragat etmek istemiyoruz. Okul mobilyalarında çalıştığınız bir tasarımcı var mı yoksa ürünleri kendi ekibiniz mi geliştiriyor? Ürünlerimiz tamamen kendi tasarım ekibimizden çıkıyor. Dışarıdan çalıştığımız tasarımcılar da var ama eğitim kategorisinde dışarıdan tasarım desteği almadık. Kendi bünyemizde olgunlaşmış bir tasarım ekibimiz var, 5-6 senedir bizimle çalışıyorlar, çoğunun ilk iş tecrübesi ama çok iyi yetiştiler. Bu bir yandan da avantaj çünkü bünyemizde fabrika var ve artık tasarladıkları ürünün hangisi üretilir, hangi teknikle üretilir gibi konulara hakimler. O yüzden kendi tasarım ekibinizle çalışmanın bir avantajı oluyor. Tasarımcılar için de mobilya pazarı bulunmaz bir nimet. Türkiye mobilya üretim tarafında Avrupa ve Dünya’ya baktığımızda gayet iyi konumda. Çok istihdam sağlıyor.
111 Edu Amfi
Bizde yaklaşık 470 kişi çalışıyor. Türkiye pazarının son dönemde küçüldüğünü biliyoruz. Birçok firma ihracata ağırlık verdi. Sizde durum nedir?
Gama Masa
Bizim satışlarımızın %30’unu ihracat oluşturuyor. İhracat konusunda aslında en çok önümüzü açan Turquality. Bu sene üçüncü beş senemize gireceğiz. Ben ilk alındığı süreçte yoktum ama Hüseyin Bey’in bize aktardığı kadarıyla söyleyebilirim ki markalaşmamıza, kurumsallaşmamıza, tasarım farkındalığımıza çok yardımcı oldu. Turquality’e hazırlık kısmı bile markaya 3-4 basamak birden atlatıyor. Şu anda da zaten ihracat tarafında bize büyük avantajlar sağlıyor. Markalaşma adına aslında iyi kullanıldığında çok iyi bir program. Yurtdışında yaklaşık kırk ülkeye ihracat yapıyoruz. Ve bunların çoğunda da bayilerimiz var. Biz bunlara bayii diyoruz yani herkesin malını satan. Ama bizim iki senedir amacımız sadece Bürotime markaE K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
NURAN EFENDIOĞLU
BÜROTIME PAZARLAMA DIREKTÖRÜ Ülkemizin yakın dönemde yaşadığı zorluklara rağmen işimize odaklanarak büyümeye devam ediyoruz. Bu süreç bize durup düşünme zamanı tanıdı, ürünlerimizi revize ettik. Hep aklımızda olan ama yeni ürün çıkarma süreciyle boğuştuğumuz için zaman ayıramadığımız konulara çalıştık. Ben bu kriz ortamını kendi içimizde iyi değerlendirdiğimizi düşünüyorum. Greenguard sertifikasına sahipsiniz bu sertifika belli bir ürün ailesine mi ait? Eğitim çözümlerinde sertifikalandırma süreci olacak mı? Greenguard aslında üretim teknolojisine verilen bir sertifika. Mobilyalarımız iki gruptan oluşuyor ve iki grupta da bu sürece dahil olduk. Birincisi mobilya grubu panelleri, ikincisi kanepe, oturma grupları, çalışma sandalyeleri. Bizden her sene her iki gruptan rastgele ürün seçip göndermemizi istiyorlar. Tabii orada bir takım kriterler de var.
112
Runner Home
sını satan Bürotime konsept showroomlarının olması. Yurtiçindeki mağazalarımızı artık belli bir seviyeye getirdik. Hepsi aynı kurumsal kimliğe sahip, dışarıdan baktığınızda Bürotime logosunun altında bulunan ve zemini, rengi, içeri girdiğiniz zaman halılar, aydınlatmalar hepsi aynı tattadır. Biz bunu Turquality projesiyle yurtdışında da uygulamaya çalışıyoruz. O anlamda bu program bize çok destek sağlıyor açıkçası. Bunu sunduğumuz zaman karşıdaki firmanın size bakış açısı da değişiyor. Sizi daha fazla profesyonel bir marka olarak algılıyor. O zaman sizin seçtiğiniz profil de değişiyor. Geçen sene sonuna kadar yurtdışında Bürotime tabelasıyla Bürotime ürünleri satan aynı kurguya sahip yirmi tane mağazaya ulaştık. Bunlar daha çok Ortadoğu, Afrika ve Türki Cumhuriyetler’di. Şimdi hedefimiz Avrupa. Almanya’da şu an üç tane mağazamız var. İngiltere ile el sıkışmak üzereyiz. İngiltere hedefinden sonra Fransa ve Hollanda’yı hedefliyoruz. Bizi hem marka anlamında temsil edecek, hem de oradaki çıta üstü rakiplerimizle rekabet ortamı sağlayacağı için bu hedefe odaklandık. Ayrıca Amerika tarafında da online partnerle satış yapmayı planlıyoruz. Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
ÇALIŞMA ALANLARI ASLINDA SADECE EV DEĞİL, BU NEDENLE HOME OFFICE ÜRÜNLERİMİZ, EVDE OFİS - OFİSTE EV HİSSİYATLARINI TAMAMLAYACAK KOMPAKT BİR ÜRÜN OLARAK TASARLANDI.
Pi
Set
Üretilip paketlenip hemen göndermeniz gerekiyor. Paketlenme sırasında o kimyasallar paketin içeriğinde kaldığı için paketi açtıklarında ilk oran orada ölçülüyor, sonra 2 saat -72 saat - 10 gün - 20 gün gibi belli sürelerde tekrar ölçüm yapıyorlar. Ürünler yüzden fazla teste giriyor. Kullandığınız tüm kimyasalların mekâna saldığı organik uçucular ölçülüyor ve her sene o oranlar sertifika yöneticileri tarafından daha da aşağıya çekiliyor. Bu elbette bizi zorluyor ama neticede çok iyi bir iş ortaya çıkıyor. Çünkü üretim sırasında ihtiyaç duyduğunuz malzemeleri tedarik ettiğiniz sırada bu ölçümler sayesinde daha sağlıklı sonuçlar veren malzemeleri satan tedarikçilere gidiyorsunuz ya da o ürünü değil başka ürünü kullanmaya başlıyorsunuz. Aslında sizi hem içeride disipline ederken, aynı zamanda tedarikçinizi de disipline etmiş oluyor. Beş senedir ürün gönderiyor ve testlerden geçiyoruz. Bir tane ürüne sertifika
aldığınızda zaten tüm ürünler aynı üretim sürecinden geçtiği için o gruptaki tüm ürünlere sertifika almış oluyorsunuz. Şu an bizim her iki ürün grubumuzda da Greenguard Gold sertifikamız geçerli. Dolayısıyla sıralar da panel grubuna girdiği için bu sertifikaya dahil oluyor. Sertifikamızı 2014 yılında aldık ve ofis mobilyası sektöründe alan ilk firmaydık. Türkiye’de bilinirliği var mı derseniz? Henüz yeterli seviyede değil. Ama yurt dışında elimizi çok rahatlatıyor. Yurt dışında bilinirliği ve bilinci daha fazla Greenguard’ın. Türkiye’de de zamanla bu önemli konuya gereken değer gösterilecektir diye düşünüyorum. Çünkü ofisler artık plazalara taşındı. Camlar açılmıyor, merkezi havalandırmaları var ama içerideki havayı alıp tekrar geri veriyor. Burada solunan kimyasallar hastalıklara sebep oluyor.
kısaca bilgi alabilir miyiz? Home-office ürünleri evde çalışma kültürünü destekleyen bir ürün grubu. Bu grup evde çalışan insanları desteklemek için daha kompakt ve az yer kaplayan tasarım anlayışıyla, keçe, ahşap gibi sıcaklık hissini de verebilecek malzemeler ile tasarlandı. Bunların da yine farklı renk seçenekleri var. Küçük depolama üniteleri gibi ayrıntılarla zenginleştirip eve uygun hale getirdik. Aslında kullanım alanları sadece evlerle sınırlı değil. Artık otel odalarında da kullanılıyor. Otel lobi, bussines loung, kütüphane gibi alanlarda da kullanılıyor. Çalışma alanları aslında sadece ev değil, bu nedenle home Office ürünlerimiz, evde ofis - ofiste ev hissiyatlarını tamamlayacak kompakt bir ürün olarak tasarlandı.q
Home Office ürünleriniz hakkında
Set E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
113
A
R
SI DIŞI Yaşam Alanları
Farklı Yapı Teknikleri ile İnşa Edilmiş
sıra dışı oteller
Her ne kadar tatil kavramı genel itibariyle lüks bir otel konaklamasını çağrıştırsa da artık tatillere ve otellere bakış açısı da büyük değişim gösteriyor. Ve artık büyük enerji ve maliyet kayıplarının yaşandığı bu büyük yapılardan ziyade alternatif konaklamalar kentlilerin tercihlerine yansıyarak, sürdürülebilir ve çevre dostu uygulamaların kullanıcıları
114
Aralık 2017 Haziran + Temmuz Özel, 38.Sayı 2019, 44.Sayı
tarafından dikkate alındığı farklı mekân tipleri sunan otel seçimleri ön plana çıkıyor. Tatil yeri arayışına girdiğimiz bu sıcak yaz günlerinde farklı yapı teknikleriyle inşa edilmiş sıradışı oteller ‘Sıradışı Yaşam Alanları’ bölümümüze konuk oluyor.
115 115
(W) EGO Hollandalı mimarlık stüdyosu MVRDV, Hollanda Tasarım Haftası için farklı konfigürasyonlara taşınabilen dokuz odadan oluşan renkli, fütüristik bir otel inşa etti. MVRDV, ‘‘Şehirler gelecekte neye benzeyecek’’ sorusuna karşılık üç hipotez ortaya atarak çok renkli fabrikasyon bir otel, kaliteli fütüristik mimari ile esneklik üçgeninde geliştirilen çözümler ortaya koydu. Mimarlığın ve tasarımın sınırlarının zorlandığı aynı zamanda işlevselliği olabildiğince kolay olan üretimlerden bir tanesi de Hollanda Tasarım Haftası’nda sergilenen bu otel projesiydi. MVRDV, The Why Factory ile işbirliği içinde geliştirdiği otel projesiyle iklim değişikliği, kaynakların azalması, hızlı nüfus artığı gibi sorunlara karşın gelecekte şehirlerin nasıl gelişeceği konulu bir araştırmanın
Renkli ve fütüristik bir otel...
parçasına katkı sunmayı hedefledi. Fütüristik oteldeki her bir renkli oda, farklı konuğa uyum sağlayacak şekilde tasarlanmış ve aile, öğrenci veya mülteciler gibi gelecekteki farklı ihtiyaçlara uyum sağlayabilecek bir konaklama konseptine sahip. Yapı aynı zamanda esnek mimarinin kentsel alanların ihtiyaçlarına hızlı ve etkili bir şekilde uyum sağlamasına yardımcı olmakta. 30 metre yüksekliğindeki otel, her biri ultra canlı renkler ve çeşitli özelliklere sahip ilginç özelliklerle tasarlanmış toplam dokuz odaya sahip. Ziyaretçilerin hayallerindeki mükemmel yaşam alanını bulmak için birbirleri ile müzakere ederek oda boyutlarında değişim yaptıkları tasarım etkileşimli yöntem ile katılımcılarına mutlu olabilecekleri bir süreç kazandırmayı hedefliyor.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
A
R
SI DIŞI Yaşam Alanları
SANDIBE OKAVANGO SAFARİ KULUBESİ İlhamını ağaçlardan alan otel...
SANDIBE’NIN TASARIMI SADECE BU ZORLUKLARI KARŞILAMAKLA KALMIYOR, AYNI ZAMANDA ILHAMINI AĞAÇLARDAN VE BU AĞAÇLARIN ALTINDA BARINAN TÜM CANLILARDAN ALIYOR. ORMAN EVI, SIĞINAKLARINI KENDILERIYLE BIRLIKTE TAŞIYAN PANGOLINDEN ILHAM ALARAK ORGANIK MALZEMELER VE EL IŞÇILIĞIYLE INŞA EDILMIŞ. 116
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
N
icholas Plewman Architects tarafından tasarlanan Botswana, Okavango Deltası’nın kalbinde 24 yataklı lüks bir butik otel. Okavango Deltası, Afrika kıtasının yedi doğal harikasından biri olarak kabul ediliyor. Orijinal orman evi on yedi yıl önce inşa edildiği için, bir dünya mirası alanı ilan edildi ve sonuç olarak yapıya uygulama aşamasında zorlu kısıtlamalar getirildi.
HER NE KADAR LEED VEYA GREENSTAR DERECELENDIRME ARAÇLARI GELIŞTIRILMEDIYSE DE, PROJE EN YÜKSEK AKREDITASYON STANDARTLARI HEDEFLENEREK TASARLANMIŞ.
117
Sandibe’nin tasarımı sadece bu zorlukları karşılamakla kalmıyor, aynı zamanda ilhamını ağaçlardan ve bu ağaçların altında barınan tüm canlılardan alıyor. Orman evi, sığınaklarını kendileriyle birlikte taşıyan pangolinden ilham alarak organik malzemeler ve el işçiliğiyle inşa edilmiş. Her ne kadar LEED veya GREENSTAR derecelendirme araçları geliştirilmediyse de proje en yüksek akreditasyon standartları hedeflenerek tasarlanmış. Projenin sürdürülebilirlik zorunlulukları şunlar olmuş: Yeni binaların tamamen geri dönüşümlü malzemelerden oluşması, enerji gereksinimlerinin %70’i sürdürülebilir kaynaklı olması, arazide flora ve fauna varlıklarına fiziksel olarak zarar verilmemek için özen gösterilmesi. Tamamlanan proje, yukarıdaki zorunlulukların tümünü karşılayarak neredeyse tamamen ahşaptan inşa edilmiş. Tüm su ve toprak atıkları, atık sular yüksek hassasiyetli ortama verilmeden önce akredite bir biyolojik arıtma tesisi aracılığıyla toplanıp pompalanmaktadır.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
A
R
SI DIŞI Yaşam Alanları
Liman Kentinin Dinamik Oteli
118
UPCYLING HOTEL OTEL, ENDÜSTRIYEL SERTLIKLE KENTSEL ESTETIĞIN BIRBIRI ILE IÇ IÇE GEÇTIĞI CANLI TASARIMA SAHIP 64 KONUK ODASINDAN OLUŞMAKTADIR.
A
lmanya’da Warnemünde şehrinde liman bölgesine yakın tersanelerle çevrili alanda yapılan Upcyling Hotel boş konteynırlardan inşa edilmiştir. Liman ve tersanenin endüstriyel dokusuyla eş bir tasarım çizgisini yakalayan mimari tasarım ekibi daha önce görülmemiş bir tasarım fikrini ortaya koyarak, başka bir amaç için yapılan nakliye konteynırlarını kullanmışlar. Otel, endüstriyel sertlikle kentsel estetiğin birbiri ile iç içe geçtiği canlı tasarıma sahip 64 konuk odasından oluşmaktadır. Limana bakan konteynırlar değişken boyutlarıyla sofistike ve çağdaş bir estetik sunan şık iç mekânlara sahiptir. Parlak kırmızı duvarlar, bazı odalardaki beyaz çarşaflarla hoş bir kontrast oluştururken, yumuşak renklerde doğal malzemelerden yapılan döşeme odalarda hoş bir toprak hissi vermektedir. İç kısım boyunca büyük pencereler, doğal ışığın iç mekânlara taşmasına olanak tanır. Sürdürülebilir malzemeler, upcycling Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
ve endüstriyel görünüme sahip otelin ortak kullanım alanlarına da hakimdir. Ortak kullanım alanları da tıpkı yapının dış görünümüne benzer şekilde eski nakliye paletleri gibi geri kazanılmış malzemelerle kendine has enerjik bir atmosfere sahiptir.q
Y
eni Zellanda’daki Little River’ın kalbinde yer alan SiloStay, Christchurch Little River Tren Yolu’na 300 metre mesafede, yenilikçi ve çevre dostu sistemler kullanılarak inşa edilen bir tesis. Tesisin ana hatlarını kullanılmayan tarımsal tahıl siloları oluşturuyor. Yeni Zellanda’lı tasarım stüdyosu F3 Design tarafından düzenlenen silolar, sekiz adet iki yatak odalı suit, bir aile birimi ve bir yönetici odası olarak tasarlanmış. Ayrıca her bir süit iki katlı olup mutfak ve oturma odasına da sahip. Silo Stay, konaklama için özgün bir yer arayışında olup estetik kaygısı olmayan, konforu ön planda tutan ziyaretçiler için ekolojik detaylara dikkat edilerek tasarlanmış bir ekolojik konaklama oteli.
Yenilikçi Kullanım Olarak
SILO STAY
119 119
SILO STAY TASARIMININ VIZYONU VE YARATICILIĞI, KONAKLAMA KOMPLEKSI OLMAYAN ALANLARDA KULLANIMDAKI ÇOK YÖNLÜLÜĞÜ DENILEBILIR.
Bu projenin vizyon sahibi ve kurucusu Stuart Wright-Stow ve tasarım ekibi F3 Design, çevresel sürdürülebilirlik konusunda tutkulu olduklarından, kompleksi ısıtmak için ahşap kazanı barındıran bir enerji ünitesi tasarladılar. Bu ünite, cam panelli özel tasarımlı silo içerisinde oturtulmuş ve yapıdaki tüm enerjinin kontrolünü sağlamakta. Silo Stay tasarımının vizyonu ve yaratıcılığı, konaklama kompleksi olmayan alanlarda kullanımdaki çok yönlülüğü olarak anlatılabilir. Bu bireysel birimler veya daha büyük aile kompleksi sayısız durum ve yerde kullanılabilir. Örneğin, bu birimler kolayca şehir içi ofisler, tenha anayollar için gruplar, ev ve ofis durumları, uyku merkezleri, bilgi merkezleri, konferans merkezleri için konaklama tesisleri gibi birçok ihtiyacı karşılamak için tercih edilebilir.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
120
Su kabilesi kültürünü yaşatan
TEKNE ODALARI TESİS, BIRKAÇ YÜZ YIL ÖNCE FUCHUN NEHRI KIYISINDA YAŞAYAN VE SU KABILESI OLARAK ADLANDIRILAN HANEDANLIKLARIN BALIKÇILIK KÜLTÜRÜNÜ YAŞATMAK IÇIN YAPILMIŞ.
Ç
in’in Jiande şehrindeki Fuchun Nehri kıyısında yer alan tesis bir grup tekne odası şeklinde tasarlanan bir yaşama alanı.
Birkaç yüz yıl önce Fuchun Nehri kıyısında yaşayan ve su kabilesi olarak adlandırılan hanedanlıkların balıkçılık kültürünü yaşatmak için yapılan bu tesis, Çin Sanat Akademisi Peyzaj ve Mimarlık Tasarım Enstitüsü tarafından uyarlanmış. Beş adet tekne biçimindeki olan ahşap kulübelerin ağaçların elverdiği yerlere yerleştirilmesiyle tekne odalarının yaklaşık üçte ikisi gölün üzerinde yüzüyor etkisi yaratan zarif bir görünüm sergilemekte. Şu anda farklı bir yaşam deneyimi sağlamak için otel odası olarak kullanılan tekne odaları 50 metrekarelik alanlardan oluşmakta.
Haziran + Temmuz 2019, 44.Sayı
Çatının orta kısmına yerleştirilen pencereler, gökyüzünün ve ormanın tadı çıkartma imkânı sunarken, güneş ışığından da maksimum fayda sağlıyor. Tekne odasının yapı elemanları prefabrik olarak üretilmiş ve sahada monte edilerek inşası sürdürülmüş. Basit ve temiz olan bu inşaat yöntemi, verimlilik sağlamak ve ekolojik ortamı korumak için özellikle tercih edilmiş. Her bir odanın kemer biçimli yapısı mekânın tekne formuna doğal yönelim sağlarken, mekânların düzenini ve ritmini de ortaya çıkartıyor. Yapısal mantık ve dekorasyonu birleştiren bu tasarım yöntemi, tekne odasının estetiğini oluştururken mekânsal gücün de bir göstergesi oluyor. Tekne odalar, misafirleri için mavi ve dingin bir gölün ortasında doğanın seslerine ve akışına ayak uydurulan huzurlu bir dinlenme alanı olarak hizmet veriyor.q
YIL 8 - SAYI 39 / 15 TL
YIL 8 - SAYI 42
KULE
YAPILARI
EKODİZAYN DEFNE KOZ
DOSYA PROJE SATIŞ OFİSLERİ OFİSLERDE YENİ NESİL
ZEMİNSİSTEMLERİ
GLAMPING
GÜZEL BIR ÇADIRDAN ÇOK DAHA FAZLASI
ÇEŞMEDEN ARMATÜRE
SUYUN YOLCULUĞU
15 TL
YIL 9 - SAYI 43
MİMARLIĞIN GELECEĞİNİ TEKNOLOJİ ŞEKİLLENDİRECEK...
MUTFAK & BANYO
YAZGAN DESIGN
YAŞAM TARZLARININ YANSISI
MART - NİSAN 2019
BURAK PEKOĞLU
YEŞIL BINALAR
15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
Ekoyapı Dergisi 9 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...
DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER
EKODİZAYN
ECE - OĞUZ YALIM
İNSAN SAĞLIĞI, ÇEVRE VE EKONOMİ İÇİN
GÜNIŞIĞI
MİMARLIK ANLAMAKLA BAŞLAR
BİNA AKUSTİĞİNDE YENİDÖNEM
YERE AİT PROJELER ÜRETMEYİ HEDEFLİYORUZ
GREENGUARD İLE
DÜŞÜK EMİSYONLU ÜRÜNLER
VE EKONOMIK
YENINESIL
ÖĞRENCİ YURTLARI
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
ESER ERGÜN, CAVİT ERGÜN
SERAMİK
HIZLI, KOLAY
15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
GEÇMİŞİN ARAYÜZÜNDE BİR MEKÂN EMARESİ:
EDGE ILE
HER FORMUN BİR DİLİ VARDIR
YIL 8 - SAYI 41
YAŞANABİLİR MİMARİNİN AZAMİ EŞİĞİ
DURMUŞ DİLEKCİ
SARAYLAR
Ağustos + Eylül 2018
TOP1O
Tüm Ihtişamıyla
YEŞIL ÇATILAR
ARALIK 2018
LAMİNE PARKE
BUZMİMARİSİ
BOB ALLIES
YAŞAMSAL IZLER
Koşullara adapte olabilen yapılar tasarlamalıyız...
GERÇEKLEŞTI!
TOP1O
Mimari, şehirleri ve ekonomiyi canlandıracak bir potansiyel...
“3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA
MEKAN DÜZLEMLERİNDE
YIL 8 - SAYI 40 / 15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
SERTER KARATABAN
YIL 8 - SAYI 38 / 15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
Mayıs + Haziran 2018
Mart 2018
Aralık 2017
Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun...
Alevlere geçit vermeyen
YTONG YANGIN DUVARI! Ytong, sanayi yapılarını güvenli yangın çözümleriyle buluşturuyor. Ytong Yangın Duvarı, üstün yapısıyla yangına dayanır, ısı geçişini engeller, yangının ilerleyip yayılmasını önler.