EKOYAPI YAPI VE YERLEŞİMLER DERGİSİ 41.SAYI

Page 1

Ağustos + Eylül 2018

YIL 8 - SAYI 41

15 TL

SERAMIK

GREENGUARD ILE

DÜŞÜK EMİSYONLU ÜRÜNLER

BİNA AKUSTİĞİNDE YENİDÖNEM

ESER ERGÜN, CAVİT ERGÜN

GEÇMİŞİN ARAYÜZÜNDE BİR MEKÂN EMARESİ:

YERE AİT PROJELER ÜRETMEYİ HEDEFLİYORUZ

Yapı ve Yerleşimler Dergisi




İÇİNDEKİLER

48 96

34

74 114

58

22

?

6 haberiniz var mı 16 26

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

HABİF MİMARLIK Hakan Habif TAMİRCİ MİMARLIK Can Tamirci

TOP 10 TOZ BOYA UYGULANAN PROJELER

MERCEK GREENGUARD SERTİFİKASI DÜŞÜK EMİSYONLU ÜRÜNLER SÜRDÜRÜLEBİLİR BİNA ÜRETMENİN TEMEL İLKESİ

MİMARİ BAKIŞ ERGÜN MİMARLIK Eser Ergün, Cavit Ergün

ürün haber

Bu sayımızın TOP 10 bölümünde mimari eser üretilirken doğru malzeme tercih etmenin etkisini farkedebilmek adına renkli bir keşfe çıkmaya hazırlandık. Bu keşifle birlikte toz boyanın yapılara renk veren geniş paletini hep beraber göreceğiz.

34

46

VEN MIMARLIK Gül Güven

82

PROJE VADİSTANBUL Murat Kader, iki design group Kurucu Ortağı

96

MERCEK BİNALARDA SU YALITIMI VE ÖNEMİ UZUN ÖMÜRLÜ VE DEPREME DAYANIKLI BİNALAR İÇİN SU YALITIMI HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR Levent Pelesen, İZODER Başkanı


120

95 178

26 66

3

108

114

120

PROJE 3S FİRUZE KONAKLARI

ADDO 9

IŞIKLAR 119

AKÇANSA 13

KASSO 72-73

MERCEK BİNA AKUSTİĞİNDE YENİ DÖNEM

AKG GAZBETON A.K.İÇİ

KİLSAN 5

ALLIGATOR 41

LINEADECOR 110-111

Türker Talayman, Talayman Akustik Müh.Ltd. Kurucu Ortağı, MSGSÜ Yarı Zamanlı Öğretim Görevlisi

AYDEMİRLER 25

NEVRA YAPI 39

BRAAS 7

ODE 105

BTM 107

OTİS 113

BÜROTİME 43

POLİSAN 95

ÇUHADAROĞLU 19

PULVER 33

DALSAN 45

RHEINZINK 11

DÖRKEN 15

SCHÜCO 79

E.C.A. SEREL 87

ŞİŞECAM DÜZCAM 17

EGE SERAMİK 125

UNIGEN 63

ERYAP 101

YTONG ARKA KAPAK

FİBROBETON 55

YURTBAY SERAMİK Ö.K.İ VE KARŞISI

MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA GEÇMİŞİN ARAYÜZÜNDE BİR MEKÂN EMARESİ: SERAMİK

132

Reklam İndeksi

SEKTÖRDEN ÇEDBİK YÖNETIM KURULU BAŞKANI Ö.SELÇUK ÖZDİL

HAGER I BERKER 91

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla EDİTÖR Esra Baykara Berivan Eren REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk

4

REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 KAPAK GÖRSELİ Liling World Ceramic Art City (Li Ling Dünya Seramik Sanatı Şehri Projesi) ©Cristiano Bianchi YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Kültür Sanat Basımevi Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi ZB7-ZB11 Topkapı / Zeytinburnu / İstanbul +90 212 674 00 21 - 29 - 46 +90 212 674 00 61 info@kulturbasim.com

editör’den

ISSN NO 2146 - 9636

‘‘Her zaman yeniden başlamak duygusu ile karşıladık sonbaharı…’’ Eylül’ün ilk günleridir. Bütün bir yıl boyunca emek verilen bağlardaki üzümlerin toplandığı bağbozumu, üzüm, şarap ve pekmez üreticileri için yılın en önemli günlerindendir. Bağbozumu demek gerek üzümü gerekse şarabı üretenler için yoğun bir çalışmanın başladığı an demektir. Üzüm üreticisi sonbahardan bu yana üzüm bağına hizmet etmiş, bağı ve üzümü gözü gibi sakınmış, hastalığa veya doluya tutulmasın diye çalışmış çabalamıştır. Bütün yıl verdiğiniz emeğin mahsulünü alacağınız zaman olan ve yılda bir kez gerçekleşen bağbozumu, bu nedenle neredeyse kutsanmıştır. Öyle ki yıl boyunca bağın başına gelen her şey, üzümün kalitesini belirler. O yıl aldığı yağış miktarı, gördüğü güneş, yılın genel sıcaklık ortalaması da şaraba yansır. Son yıllardaki iklim değişikliği şuan için rekoltenin iyi olmasını sağlasa da bu şekilde sürmesi uzun vadede şarapçılık bölgelerini de olumsuz etkileyeceğe benziyor. Sera gazı salınımının etkisiyle sıcaklıkların daha da yükselmesini yorumlayan uzmanlar, bu bölgelerde hakim olan iklimin, bazı popüler üzüm türlerinin yetiştirilmesi için artık uygun olmaması anlamına geleceğini ifade ediyor. Bizim dergiyi yayınlama hikayesi de biraz bu bağbozumuna benziyor. Sonbahar, Eylül, bağbozumu festivalleri derken derginin 41. Sayısının bu doğallıkta romantik bir heyecanla çıkarılması hepimizin gizli bir hayaliydi. Ama gel gelelim öyle olmadı… Mevsimleri karşılamak eskisi kadar masum olmuyor. Çünkü iklim değişikliği kapımızda ve bilim adamları küresel iklim değişikliği ile mücadele edebilmek adına gerekli adımları atmamız için maksimum 3 yılımızın kaldığını söylüyorlar… Aynı zamanda ekonomik piyasanın dengeleri alt üst olunca, her şeye rağmen ayakta durabilmemize karşın, bir nazar boncuğu olarak gördüğümüz 41. Sayıyı mevsimin hayalinden uzak, yoğun gerçeklik kaygıları eşliğinde hazırladık. Ve sonunda… İlhamın bir aracısı olan, kağıt ve kalemden vazgeçmeyenler olarak 41. Sayıda da yine dolu dolu içerikler hazırladık. Sanata, mimariye ve mekâna hitap ederek tasarıma yön veren seramikleri Ege Seramik sponsorluğu ile Malzeme Yöntem Uygulama bölümünde yer verdik. Toz boyanın yapılara renk veren geniş paletini hep beraber göreceğimiz TOP 10-Renklerin Keşfini ise Pulver Sponsorluğunda okuyucularımıza sunuyoruz. Ülkemizin değerli mimarlarıyla yaptığımız Mimari Bakış dosyasında Ergün Mimarlık’ tan Eser ve Cavit Ergün, Habif Mimarlık’tan Hakan Habif, Tamirci Mimarlık’tan Can Tamirci ve Ven Mimarlık’ tan Gül Güven kıymetli bilgileri ve görüşleri ile bize eşlik ettiler… Sıradanlığı bozmak, hep yeni şeyler üretmek iliklerimize işlemiş, bu nedenle yeni sayımızla beraber geçmişte kurulan bir dosluğun eşliğinde bir köşe açtık; ‘İstanbul Çözüldü’... Özlem Bahadır Karaoğlu’nun geçen sene Yeni İnsan Yayınevin’den çıkan kitabının adını taşıyor köşemiz. Dergimizin eski takipçileri bilirler, Özlem Hanım dergimizin kuruluşunda birlikte emek verdiğimiz, bizim için çok değerli bir dost. Mimar ve bu alanda doktora yaptı ancak kitabı alışılagelmiş bilimsel yayınlardan çok farklı... Onu tanıyan bizler buna hiç

YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

şaşırmadık tabi... Kendisi istanbul çözüldü serisiyle, kent okuma alışkanlıklarımızı sarsmak, İstanbul’la aramızda çıplak gözle görülmesi zor bağları güçlendirmek istediğini söylüyor. Bize göre bunu başarmış bile... Emininiz ki bu çalışmada sizin de içinizdeki kente dokunan bişeyler olacaktır. Daha fazlası sayfalarımızda sizi bekliyor, keyifli okumalar diliyoruz…



?

haberiniz var mı

HAYALET TEL ÖRGÜLERİN İSMİ EDOARDO TRESOLDI TÜRKİYE’DE 9 Ekim Salı günü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maçka kampüsünde tasarımcı ve mimarlar ile bir araya gelecek olan Edoardo Tresoldi, konferansta; “Yokluk Maddesinden Metafizik Harabeye” konulu bir konuşma yapacak.

66

U

zay zaman boyutunu aşmak ve sanatla dünya arasında görsel bir diyalog oluşturmak için transparan tel örgü yüzeyler ve endüstriyel malzemeler kullandığı tasarımlarını hayata geçiren Edoardo Tresoldi, Geberit’in davetlisi olarak İstanbul’a geliyor. Sanatında alan ve alan boyutunu aşmak için şeffaflıkla oynayan ve sanat ile yeryüzü arasında fiziksel sınırlamaları ortadan kaldıran Tresoldi, 9 Ekim Salı İTÜ Maçka Kampüsünde, mimarlar, mimarlık öğrencileri, mühendisler ve tasarımcılarla bir araya gelmeye hazırlanıyor.

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Geberit’in 2018 mottosu olan ‘Güvenilir bir ortakla yalnız değilsin” çerçevesinde kamusal alanda gerçekleştirdiği projelerinin tüm detaylarını anlatacak olan Tresoldi, alan ve alan boyutunu aşmak için mesh ve endüstriyel materyallerden oluşan şeffaflık oyunlarıyla mimarlık gibi farklı disiplinlerin nasıl ortağı olduğunu konuklarla paylaşacak. 9 Ekim Salı günü İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maçka kampüsünde tasarımcı ve mimarlar ile bir araya gelecek olan Edoardo Tresoldi, konferansta; “Yokluk Maddesinden Metafizik Harabeye” konulu bir konuşma yapacak.



?

haberiniz var mı

TABANLIOGLU MIMARLIK LONDRA TASARIM BIENALI’NDE ‘HOUSEMOTION’ ILE TÜRKIYE’YI TEMSIL EDIYOR Tabanlıoğlu imzası ile Türkiye’yi temsil eden “housEmotion” enstalasyonu Londra Tasarım Bienali tasarım editörü Augusta Powell tarafından seçilen, görmeye değer 10 enstalasyon arasında yer aldı.

8

T

.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve T.C. Londra Büyükelçiliği tarafınca desteklenen “housEmotion” enstalasyonuyla 2018 Londra Tasarım Bienalinin bu yılki teması olan “Duygusal Durumlar” temasına karşılık veren, inovasyon, yaratıcılık ve araştırma odaklı, dünyanın çeşitli ülkelerini temsil eden çağdaş tasarım çalışmaları, Eylül ayında Somerset House’un iç ve dış mekanlarının tamamında sergileniyor. Tasarım disiplinleri arasında zihin açıcı tartışmaları teşvik etmek amacıyla seçilen “Duygusal Durumlar” temasıyla kurgulanan enstelasyonların, insan yaşamlarına, deneyimlere, varlık ve duygu durumlarına dair meseleleri dile getirmesi amaçlanıyor. Bu uluslararası platform bünyesinde, sürdürülebilirlik, göç ve çatışma, toplumsal sorumluluk, sosyal hak ve eşitlikler, kirlilik, iklim ve su meseleleri gibi hayati konular ve bunlara dair 21. yüzyıla uygun yenilikçi Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

çözümler çerçevesinde farklı ülkelerden işler sergileniyor. Bir fikir laboratuvarının girdilerini oluşturacak olan sergi ögeleri, içerik ve tasarımlarıyla, güçlü duygusal tepkiler ve gerçek sosyal ihtiyaçlar arasındaki önemli ilişkinin değerlendirilmesine de aracılık ediyor. Tabanlıoğlu imzası ile Türkiye’yi temsil eden “housEmotion” enstalasyonu Londra Tasarım Bienali tasarım editörü Augusta Powell tarafından seçilen, görmeye değer 10 enstalasyon arasında yer aldı. “housEmotion” “housEmotion” şeklen bir evi anıştırıyor, ama bu bir yuva mı? 21. Yüzyılda “yuva”ya dair gerçeklik ve duygular neler? Hız, hareket ve geçicilik odaklı çağımızda Tabanlıoğlu Mimarlık’ın enstalasyonu “ev”in duygusal yerini değerlendiriyor, ne-re-ye ait

olduğumuz sorusuna cevap arıyor. “Nerelisiniz?” sorusuna verilen cevap, hemen hemen herkesin geldiği yerden farklı bir fiziksel noktada olduğunu, kalıcı veya misafir olarak, artık farklı bir yeri mesken tuttuğunu gösterir. Evin gerçekten ne olduğuna dair çeşitli algılamalara rağmen, en iyi cevaplardan biri “Ev, Başladığımız Yerdir”. housEmotion’da fizikselleşen “ev”in yarı şeffaf duvarları bir kontrol hissi yaratarak - bireyin aile ve toplumla etkileşimin gelişiminde olduğu gibi- dış ortama kademeli olarak açılan sınırları tespit ediyor. Öte yandan, enstalasyonun merkezi, ait olmanın konforunu, rahatlığını temsil edecek şekilde biçimleniyor. Enstalasyon, ev kavramını en sade haliyle temsil eden temel kübik formun, bir dizi beyaz çubuk kullanılarak inşa edilmesiyle şekilleniyor. Çubuklar arasındaki boşluklar, yapıya yarı şeffaflık ve geçirgenlik katıyor, dışarıdan, farklı açılardan izlendiğinde ise optik ilüzyonlara yol açıyor. Uzaktan merak uyandıran bu etki ziyaretçileri “ev”in içine girmeye teşvik ediyor.q



?

haberiniz var mı

‘REKABETIN ŞIFRELERI: DIJITALLEŞME VE İNSAN’ Türkiye İMSAD tarafından 2009 yılından beri düzenlenen ‘Uluslararası İnşaatta Kalite Zirvesi’nin dokuzuncusu bu yıl 11 Ekim’de, Swissotel The Bosphorus İstanbul’da gerçekleşecek. Sektörün her kesiminden 500’ü aşkın katılımcıyı buluşturacak olan zirvede rekabet ortamının en önemli parametreleri teknoloji, inovasyon, lojistik, AR-GE ve insan faktörü masaya yatırılacak.

10

Önceki yıllarda gerçekleşen zirvelerde dijitalleşme, Endüstri 4.0, döngüsel ekonomi, AR-GE, inovasyon, kalite enerji verimliliği, akıllı binalar ve şehirler, malzemenin dönüşümü gibi konuları ele alan Türkiye İMSAD, bu yılki zirveyi ‘Rekabetin Şifreleri: Dijitalleşme & İnsan’ temasıyla gerçekleştirecek.

Zirvede, ‘içinde bulunduğumuz rekabet ortamında var olabilmek için dijital dönüşümü zamanında yakalamaya odaklanırken insan faktörü nasıl yönetilmeli?’ konusu masaya yatırılacak. Gerçekleştirdiği zirvelerle inşaat sektörünün tüm paydaşlarını bir araya getirerek geçmiş veriler ışığında gelecek vizyonunu şekillendirmeyi hedefleyen Türkiye İMSAD, önümüzdeki yıllarda da ‘Rekabetin Şifreleri’ teması çerçevesinde eğitim, verimli üretim, kârlılık-maliyet dengesi, yenilenebilir ve verimli enerji kullanımı, kaynak verimliliği, haksız rekabet, lojistik gibi diğer öne çıkan konularda etkinlik yapmaya devam edecek.q

CEPHE TASARIMINDA YENI TEKNOLOJILER

İlk 50 katılımcıya rehberli tur Sektör profesyonelleri, akademisyenler ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleşecek etkinlik için kayıt yaptıran ilk 50 kişi, rehberli tur eşliğinde Deniz Müzesi’ni gezme fırsatını yakalayacak.

Türkiye’nin önde gelen mimarları ile yapı profesyonellerinin konuşmacı olarak yer aldığı “Cephe Tasarımında Yeni Teknolojiler” konferansı 25 Eylül’de İstanbul Deniz Müzesi’nde gerçekleştirilecek. Günümüzde başlı başına bir uzmanlık alanı haline gelen cephe tasarımı, Şişecam Düzcam, tremco illbruck ve Reynaers işbirliğinde, düzenlenen özel bir etkinlikle gündeme taşınıyor. Türkiye’nin önde gelen mimarları ile yapı profesyonellerinin konuşmacı olarak yer aldığı “Cephe Tasarımında Yeni Teknolojiler” başlıklı konferans, 25 Eylül 2018 Salı günü İstanbul Deniz Müzesi’nde gerçekleştirilecek. Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

AKM projesinin detayları ilk kez paylaşılacak Konferansın ilk bölümünü oluşturan “Cephede Dijitalleşme” başlıklı panelde, yeni Atatürk Kültür Merkezi (AKM)’nin cephesi ile ilgili detaylar, projenin müellifi Murat Tabanlıoğlu (Tabanlıoğlu Mimarlık Kurucu Ortağı) ile cephe danışmanı Yetkin Bentürk (Werner Sobek Istanbul Genel Müdürü) tarafından aktarılacak. Dijitalleşen dünyada mimarlık pratiği “Tasarımda Dijitalleşme” başlıklı ikinci bölümde ise bu alanın önde gelen isimlerinden Ahmet Burçin Gürbüz (TasarımATLAS/GarageATLAS), Alper Derinboğaz (Salon Architects) ve Dicle Demircioğlu (GMW MIMARLIK); yeni medya teknolojileri, dijital araçlar, yapay zeka, sanal gerçeklik (VR), arttırılmış gerçeklik (AR) ve Yapı Bilgi Modellemesi (BIM) çalışmaları hakkında ilham verici fikirlerini paylaşacaklar.q


11

TİTANYUMLU ÇİNKO CEPHE KAPLAMALARI ZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz – paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINKTitanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir. Cephe bir evin yüzüdür. RHEINZINK ile cephe, mimarinin kartviziti olmaktadır. Kapsamlı bir RHEINZINK sistem teklifi, sunduğu çok çeşitlilik

ile etkileyicidir ve hemen hemen her stilin uygulanmasını sağlar. RHEINZINK malzemesi ile cephe kaplamaları zamansız zarafete sahip olup nesiller boyu kesin koruma sağlar. Doğal malzeme, estetik ve teknik açıdan olağanüstü malzeme özelliklerinin yanı sıra diğer sürdürülebilirlik özelliklerine de sahiptir. Bugün RHEINZINK markasının 30’dan fazla ülkede, kalite ve yapıda dayanıklılık ile eş anlamlı olması nedensiz değildir.

RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Esentepe Mah. Cevizli · D 100 Güney Yanyol · Lapishan No: 25/108 Kat 4 · 34870 Kartal-İstanbul · Türkiye Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr

www.rheinzink.com.tr

RZ_4896-4C-TR

RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır. Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEIN-


?

haberiniz var mı

ERGÜN MIMARLIK CITYSCAPE AWARDS 2018’DE FINALIST OLDU! Ergün Mimarlık, dünyanın en önemli gayrimenkul ve mimarlık buluşmalarından biri olarak kabul edilen Cityscape Global kapsamında düzenlenen Cityscape Awards 2018’de 2 projesiyle uluslararası jüri tarafından finalist olarak seçildi.

12 12

1

995 yılında kurulduğu günden bugüne farklı ölçeklerde mimari ve iç mimari projelere imza atan Ergün Mimarlık, dünyanın en önemli gayrimenkul ve mimarlık buluşmalarından biri olarak kabul edilen Cityscape Global kapsamında düzenlenen Cityscape Awards 2018’de 2 projesiyle uluslararası jüri tarafından finalist olarak seçildi. Bu yıl 16’ncı kez gerçekleştirilen Cityscape Awards 2018’de Ergün Mimarlık; ‘Retail Project Award’ kategorisinde 2015 yılında hizmete açılan Atlaspark AVM, ‘Commercial Project Award’ kategorisinde ise inşaatı 2016 yılında tamamlanan Mermerler Plaza ile yarışacak. 2 – 4 Ekim 2018 tarihleri arasında Dubai’de gayrimenkul ve mimarlık sektörünü bir araya getirecek Cityscape Fuarı kapsamında düzenlenen Cityscape Awards 2018’de çeşitli kategorilerde projeler ve inşa edilmiş yapılar yarışacak. Finale kalan projeler 30 Eylül 2018 tarihinde mimar ve işveren tarafından yapılacak sunumlar ile uluslararası jürinin karşısına çıkacak ve ödüller 2 Ekim 2018 tarihinde Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

InterContinental Dubai Festival City’de düzenlenecek törenle sahiplerini bulacak. Finale kalan projeler Cityscape Global sergisinde uluslararası yatırımcı ve mimarların ziyaretine açık olacak. Atlaspark AVM Sultanbeyli’de inşa edilen AVM’nin en önemli ayırt edici özelliklerinden birisi hem TEM çevre yolu üzerinde, hem de Sultanbeyli’nin merkezi sayılabilecek, cadde üzeri ticaret yaşantısının bir hayli geliştiği bir bölgede yer almasıdır. Fatih Caddesi gibi bölge için önemli bir ticari aksın üzerinde olması ise proje tasarımını etkileyen önemli unsurlardan biridir. Bina tüm ofis ve AVM girişlerini bu caddeden almaktadır. Fatih Caddesi cephesindeki dükkanlar, zeminde caddedeki alışveriş aktivitesini sürdürmek için, istenirse dışarıdan kullanılabilecek şekilde tasarlanmıştır.

Mermerler Plaza Mermerler Plaza, mimari karakterini ve yerleşim ilkelerini, çevredeki yapı ve yol örüntüsünü ön planda tutarak oluşturan bir ofis yapısıdır. Anadolu yakasının en önemli ticaret merkezlerinden Kozyatağı’nda, E-5 Otoyolu ile Bayar Caddesi’nin arasında yer almaktadır. Yapı, iki kademeli olarak çözümlenmiştir. Bayar Caddesi tarafındaki blok, caddenin ortalama yüksekliğine uyacak şekilde alçak tutulmuştur. E5 tarafında ise yakın çevredeki benzer örnekleri de göz önünde bulundurularak bina yükselmektedir. Zeminde ise yüksek yapı iki kat yüksekliğinde boşaltılarak, Bayar Caddesi’ndeki yaya sirkülasyonunu ve ticari potansiyeli yan yol ile birleştiren bir pasaj oluşturulmuştur. LEED Gold sertifikalı bina, kat bahçeleri kullanılarak yatayda ve düşeyde parçalanmış, farklı malzeme kullanımıyla ayrıştırılmış kütlelerin kompozisyonu şeklinde ele alınmıştır. Bu yöntem, ölçek konusunda yapının çevreye uyum sağlamasında esneklik sağlamaktadır.q


13

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


?

haberiniz var mı

HAVALIMANLARI ÇEVRESEL VE TEKNOLOJIK GELIŞMELERLE DEĞIŞIM GEÇIRECEK Yurt içinde ve yurt dışında üstlendiği pek çok ödüllü havalimanı projesiyle öne çıkan GMW MIMARLIK, havacılık sektörüne dair teknoloji trendlerini ve geleceğin havalimanlarını analiz etti.

için de yaygınca kullanılmaya başlandığını ve yakın gelecekte tamamen biometrik sisteme geçileceğini belirtiyor. Havayolu ulaşımında bagaj işlemlerinin, hem yolcu hem de havayolu şirketleri için en önemli konulardan biri olduğunu dile getiren GMW MIMARLIK, 4 yıl önce projesini tamamladıkları Medine Havalimanı Hac Terminali’nin planlamasında, havaalanına gelmeden önce yapılan check-in ve bagaj teslim işlemlerini öngördüklerini, bu uygulamanın otellerden ya da şehir merkezlerinden yapılacak bagaj tesliminde hızla yaygınlaşacağını vurguluyor. Ayrıca nesnelerin interneti kavramına (IoT) örnek olarak verilebilecek sürekli kullanıma uygun elektronik bagaj etiketleri ve RFID kartlar sayesinde gerçek zamanlı olarak takibi yapılabilen bagajların yolculukları çok daha sorunsuz hale getirmeye başladığının da altını çiziyor.

14

H

avacılık sektörünün küresel bir endüstri haline dönüştüğüne ve önümüzdeki yıllar içinde sosyal, ekonomik, çevresel, teknolojik ve jeopolitik gelişmelere bağlı olarak ciddi bir değişim geçireceğine dikkat çeken GMW MIMARLIK, bu tetikleyiciler arasında “kritik belirsizlik” olarak kabul edilebilecek unsurların olması sebebiyle sektörün geleceğini şimdiden tam olarak tarif etmenin mümkün olmadığını belirtse de, havalimanlarında uygulanan teknolojik gelişmelerin terminal binalarını yakın gelecekte nasıl değiştireceğini yorumladı. Yakın zamanda uygulamaya geçen ve hızla yayılacağı tahmin edilen sistemlere örnek olarak 2007 yılında tamamlamış oldukları Kahire Havalimanı T3 Projesi’nde ilk defa uygulanan biometrik pasaport geçiş alanlarını gösteren GMW MIMARLIK, bu uygulamanın sadece pasaport geçişleri için değil, diğer işlemler Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

GMW MIMARLIK’a göre, robotlar ve akıllı telefonlar ile birlikte çalışan beacon’lar, yolcuya ihtiyaç duyduğu bilgileri anında iletilebiliyor ya da biometrik tanıma sistemi sayesinde erişilen kişisel bilgilere göre özel bir hizmet sunulabiliyor. Bahsi geçen tüm bu sistemler, her zaman terminal yapı veya mimarisini ciddi anlamda etkilemese de tamamen yolcunun ihtiyaç ve zevklerine göre kişiselleştirilmiş bir hizmet vererek yolcu konforunu arttırmasının yanında, işletme giderleri ve ticari imkanlar gibi birçok farklı konuda da avantaj sağlayacak. GMW MIMARLIK penceresinden bakıldığında; gelecekte terminal tasarım prensiplerini dramatik şekilde değiştirecek konuların başında hiç şüphesiz uçak tasarımları ve havalimanlarında uygulanan teknolojik gelişmeler geliyor. Son 20 yıldır terminal tasarımını ciddi şekilde etkileyen teknolojik gelişmelerden birinin A380 tipi büyük gövdeli uçaklar olduğunu vurgulayan GMW MIMARLIK, iskele bölümündeki bekleme salonları ile bagaj alım salonunun büyüdüğüne, köprü kotlarındaki değişikliklerin kat yüksekliklerini etkilediğine ve bagaj alım salonlarına daha uzun bagaj bantları eklendiğine dikkat çekiyor. Mimari takım olarak ilk yıllarda sadece bu tip uçaklar için özel salonlar tasarlarken, sonraları farklı konfigürasyonlarla küçük gövdeli iki uçağın aynı park pozisyonunu kullanmasını sağlayarak daha efektif çözümlere gittiklerini ifade ediyorlar.q



?

haberiniz var mı

AKÇANSA, DIJITAL İLETIŞIMDE ALTIN PUSULA’DA ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLDÜ Akçansa, 17. Altın Pusula Türkiye Halkla İlişkiler Ödülleri’nden ‘Şehre Renk Kat’ Projesi ile ödülle ayrıldı. Türkiye’de halkla ilişkiler sektörünün ilk ödül programı olma özelliği taşıyan ve Türkiye Halkla İlişkiler Derneği (TÜHİD) tarafından verilen ‘Altın Pusula Türkiye Halkla İlişkiler Ödülleri’, bu yıl 17. kez sahiplerini buldu. Zorlu PSM’de düzenlenen ödül töreninde Akçansa, ‘Şehre Renk Kat’ dijital projesi ile Dijital İletişim- Sosyal Medya İletişim kategorisinde ödülün sahibi oldu.

16 16

Türkiye’nin lider yapı malzemeleri şirketi Akçansa, Şehre Renk Kat projesi ile İstanbul’da beton üzerine resmedilen sokak sanatı çalışmalarını derleyip Instagram üzerinden paylaşarak, takipçilerini betonun renkli dünyasına davet ediyor. Betonsa’nın Instagram (@betonsa) hesabından hikayeleştirilerek yapılan paylaşımlarla, takipçileri şehri keşfetmeye yönlendiren online bir harita da oluşturuluyor. Proje ile insanların sokak sanatına ve dolaylı yoldan sanata olan ilgilerini arttırarak, çevrelerine daha yeni ve farklı biz gözle bakmalarını hedefleniyor.q

GAZBETON SEKTÖRÜ ULUSLARARASI 6. GAZBETON KONFERANSI’NDA BIR ARAYA GELDI

sunulan bildiri sayısında Türkiye ilk 5’te yer aldı. Konferansta diğer sunumların yanında AKG Gazbeton’un 3 yıldır sürdürdüğü ODTÜ iş birliği kapsamında; Prof. Dr. Barış Binici ve Prof. Dr. Erdem Canbay depreme dayanıklı yapı tasarımına yönelik yürütülen bilimsel araştırmalar ve yeni deprem yönetmeliğine uygun güvenli duvar sistemleri ile ilgili sunumlarını gerçekleştirdi.

Dünya çapında gazbeton profesyonellerini bir araya getiren Uluslararası Gazbeton Konferansı’nın 6’ncısı 3-6 Eylül 2018 tarihleri arasında Berlin-Potstam’da düzenlendi. Teknolojik yeni hammaddeler, üretim ve yapısal özellikler alanında yaptığı sunumlarla fuara katılan AKG Gazbeton, AR-GE merkezinde ürettiği yenilikçi teknolojileri gazbeton dünyasıyla paylaştı. Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

EAACA liderliğinde bu yıl 6’ncısı düzenlenen Uluslararası Gazbeton Konferansı’na 41 ülkeden gazbeton üreticisi, akademisyen, araştırmacı, hammadde tedarikçisi, makine üreticisi, yapımcı, danışman ve uzman olmak üzere 350’nin üzerinde temsilci katılım gösterdi. Akademisyen ve Sektör profesyonellerinin büyük ilgi gösterdiği etkinlikte 90’ın üzerinde bildiri sunulurken

Ayrıca AKG Gazbeton’un da üyesi olduğu Türkiye Gazbeton Üreticileri Birliği çatısı altında ODTÜ ve İTÜ ile 3 yıldır ortaklaşa yürütülen gazbeton donatılı paneller ile deprem emniyetli bina tasarımı çalışması da konferansta sunuldu. Yapı sektörünü bir araya getiren 4 günlük etkinlik kapsamında sektör profesyonelleri ve tüm katılımcılar gelişmeleri paylaşma ve iş birlikleri geliştirme fırsatı buldu.q


17

ŞEFFAF GÖRÜNÜM, DÜŞÜK YANSITMA 1,0 W/m2K U DEĞERİ İLE ETKİN ISI YALITIMI Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 70/37, yüksek ışık geçirgenliği ile daha aydınlık iç mekanlar yaratır. Düşük yansıtma özelliği ile manzarayı doğal gerçekliğinde gösterir. Etkin ısı ve güneş kontrolünün yanı sıra temperlenebilme özelliği ile emniyet ihtiyacını karşılar.

444 9 872 sisecamduzcam.com sisecamduzcam

70/37

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ürün haber

MITSUBISHI ELECTRIC’DEN RED DOT VE GOOD DESIGN 2018 ÖDÜLLÜ KLİMA Mitsubishi Electric’in Manisa’da kurduğu ev tipi klima fabrikasında üretilerek Türkiye ve Avrupa pazarına sunulan yeni klima serisi EnviroME, çevreye dost özellikleri ve tasarımı ile öne çıkıyor. A+++ enerji sınıfında yer alan EnviroMEklimalar, A++ enerji sınıfındaki klimalardan yüzde 40’a varan oranda daha verimli. Daha küçük ve daha az elektrik tüketen klimalar üretilmesine imkan sağlayarak küresel ısınma ile mücadeleye katkıda bulunan yeni nesil R32 soğutucu akışkan sayesinde EnviroME klimalar, Türkiye’de segmentindeki en kompakt hacme sahip iç üniteleri ile farklılaşıyor. Klimanın mekânın dekorasyonuyla bütünleşerek adeta

18 18

görünmez olduğu minimal tasarımı ile dikkat çeken yeni seri, Red Dot ve Good Design 2018 tasarım ödüllerinin sahibi oldu. Mitsubishi Electric’in IoT temelli e-F@ ctory konseptinin uygulandığı ve ileri robot teknolojilerinin hakim olduğu dijital tabanlı fabrikasında Sanayi 4.0 dönüşümünün öncüsü olarak üretilen EnviroME klimalar, Türkiye ve Avrupa pazarına sunuluyor. İhracatta rekabet sağlayacak katma değeri yüksek teknolojik ürünler üreterek yerli ekonomiye ve istihdama katkıda bulunan Mitsubishi Electric, yeni klima serisi EnviroME ile çok sayıda inovasyonu bir arada sunuyor.q

IKONIK TASARIM: ADDO MARGHERITA!

Tasarımı odağına alarak ofis dekorasyonunda hızla yükselen ADDO, ürün gamını dairesel sırtı ile çok yönlü kullanıma olanak sağlayan ve ikonik formuyla dikkat çeken Margherita ile genişletiyor. ADDO Design Team tasarımı Margherita; keskin çizgilerden kaçınan organik ve kıvrımlı hatları, canlı yapısına uygun renk seçenekleri, farklı kumaş kullanım olanakları ve ahşap, metal gibi ayak alternatifleri ile incelikli bir tarz ortaya koyuyor. Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

ADDO Design Team imzası taşıyan Margherita, minimal yapısı ile kompakt alanlara uyum göstererek fonksiyonelliğini kanıtlıyor. Tasarımın dairesel ve düşük sırtı geriye doğru esneme payı ile maksimumda konfor sağlarken, yumuşak döşemesi de bedeni kavrayarak oturum konforunu destekliyor. Konferans salonları, yemek odaları veya bekleme alanları için zarif bir seçim olan ergonomik koltuk, renk seçenekleri ve soft çizgileri ile canlı yaşam

ortamları yaratıyor. Ürünün ayak yapılarındaki ve kumaş yapısındaki çeşitlilik, kullanıcı ve tasarım dili değişen mekânlarda çözüm olmasını kolaylaştırıyor. Yeni nesil ofislerin sosyal ve canlı yapısına uyum sağlayacak olan Margherita, aynı zamanda evlerde de dinamik bir dekorasyon & konfor ürünü olarak tercih edilebilecek.q



ürün haber

TELESES ARMADA

ANKARA - TÜRKİYE

Projede, Çuhadaroğlu’nun mikro kondens kanalı özelliği ile yapı içerisine hiçbir durumda su girişine izin vermeyen MN 50 Giydirme Cephe Sistemi, enerji tüketimini azaltarak geniş kapsamlı uygulama seçenekleri ile beklentilerinizi hayata geçirebilen ST 70 Isı Yalıtımlı Doğrama Sistemi, camların cam çıtası yardımı ile sabitlendiği bir sistem olan UCW 72 Uniter Giydirme Cephe Sistemi kullanılmıştır.


perikızlarına ev ilanıdır yeniden

kuşevleriyle donatsak kenti

boydan boya döner mi kanatlarına tutunmuş peri kızları kafdağının

ardından

21

/İSTANBUL ÇÖZÜLDÜ /Özlem Bahadır Karaoğlu

/ozlem.b.k

Oda’ E K O‘Tek L O J İ K Y AGöz PILAR& Y E R L E Ş Nermin İ M L E R D E R G İ S İ Er /Fotoğraf/Grafik Uygulama:İbrahim Özvariş


ürün haber

PROJELERİNİZİN CAM DANIŞMANI ŞİŞECAM DÜZCAM NİTELİKLİ CAM ÜRÜNLERİ SAYESİNDE ŞEFFAFLIĞIN YANI SIRA DEKORASYON, ESTETİK, KONFOR, EMNİYET, GÜVENLİK, GÜRÜLTÜ KONTROLÜ VE YALITIM GİBİ İHTİYAÇLARIN TÜMÜNE CEVAP VEREBİLİYOR. YENİ NESİL CAM TEKNOLOJİSİ İLE GELİŞTİRİLEN KAPLAMALI CAMLAR, ETKİN ENERJİ TASARRUFU SAĞLARKEN, SOĞUTMA VE ISITMA GİDERLERİNDEN TASARRUFU MÜMKÜN KILIYOR. Şişecam Düzcam mimari projelere sağladığı teknik destek ve cam danışmanlığı ile projelerin cam çözüm ortağı oluyor, geniş ürün yelpazesi ile şeffaf çözümler sunuyor. Nitelikli cam ürünleri sayesinde şeffaflığın yanı sıra dekorasyon, estetik, konfor, emniyet, güvenlik, gürültü kontrolü ve yalıtım gibi ihtiyaçların tümüne cevap verebiliyor. Yeni nesil cam teknolojisi ile geliştirilen kaplamalı camlar, etkin enerji tasarrufu sağlarken, soğutma ve ısıtma giderlerinden tasarrufu mümkün kılıyor.

22

Yerine başka bir alternatif düşündürmeyen eşsiz malzeme camın, günümüz mimarisinde giderek daha fazla yer alması ile doğru cam seçimi daha da önem kazanıyor. Doğru cam seçimi yapılan binalarda; • ısıtma ve soğutma giderlerinin düşürülmesi, • doğal ışıktan maksimum faydalanarak yaşam konforunun artırılması,

• ses yalıtımı sağlanması, • camın kırılması durumunda yaşanabilecek yaralanma riskinin engellenmesi, •istenmeyen girişlere karşı güvenliğin sağlanması gibi kazanımlar mümkün. Ayrıca insan sağlığı açısından konu değerlendirildiğinde doğal ışık alan, dolayısıyla doğru camın kullanıldığı ofislerde çalışanların stresinin azalırken verimliliğinin arttığı, hastanelerde hastaların iyileşme sürecinin hızlandığı ve ağrı kesici ihtiyacının azaldığı, öğrencilerin ise akademik başarılarının arttığı görülüyor. Enerji tasarrufu ve çevrenin korunmasına sadece üretim teknolojileriyle değil, geliştirdiği ürünlerle de hizmet etmeyi amaçlayan Şişecam Düzcam’ın üstün nitelikli ürünleriyle hayat bulan projelerin sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor.q

QUASAR İSTANBUL EAA, Emre Arolat Architects

Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 62/44

MAHALL ANKARA Öncüoğlu+ACP Mimarlık ve Şehircilik

Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 62/44 Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 50/33

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


FOLKART BLU ÇEŞME Dilekci Architects

TFKB GENEL MÜDÜRLÜK AS/OS Mimarlık L35 Design

Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 50/33

Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 41/27

BURSA GAZ Tago Mimarlık

Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 62/44 Şişecam Ultra Clear Düzcam Şişecam Temperlenebilir Low-E Cam Nötral 71/53 ile oluşturulan üçlü ısıcam ünitesi

23 BORSA İSTANBUL İki Design Group Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 50/33

BALANCE GÜNEŞLİ Avcı Architects Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 62/44

Şişecam Temperlenebilir Low-E Cam Nötral 71/53

Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Nötral 50/33

PARK ADANA AVM Sabri Paşayiğit Design Office

Şişecam Temperlenebilir Solar Low-E Cam Füme 21/18 Şişecam Temperlenebilir Low-E Cam Nötral 71/53

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

KENTSEL MORFOLOJI VE YENI KENTÇILIK YAKLAŞIMINA KISA BIR GIRIŞ KIRSAL YERLEŞİMLER ETNİK KÜLTÜRÜN TAŞIYICILARIDIR VE MEKÂNSAL MORFOLOJİLERİ, ÖZELLİKLE ETNİK BİLİNCİN GÜÇLÜ OLDUĞU BÖLGELERDE DOĞAL ÇEVRE VE ETNİK KÜLTÜR TARAFINDAN SINIRLANDIRILMIŞTIR.

İ

nsanın var olduğu her yer birer gelişim, değişim merkezi olmakla beraber tarih boyunca kentler medeniyet kavramının en önemli kriterlerinden veya diğer bir deyişle lokomotiflerinden biri olmuştur. Özellikle iktisadi ve endüstriyel anlamda gelişmenin olduğu bölgelere doğru artan göç dalgası, bu coğrafyaları birer cazibe merkezi yapmıştır. Ancak kentsel morfolojinin (Yerleşimin fiziksel formu ya da kent yapısının incelenmesiyle ilgilenen araştırma alanı) kentsel planlama ölçeğinde bile mercek altına alınamamış olması, şehirlerimizi gün geçtikçe genişleyen karbon-yoğun alanlarına çevirmektedir.

24

-

Rahmi Aydemir Aydemirler Proje A.Ş. İş Geliştirme Yöneticisi

www.cnu.org/who_we_are “What is CNU?” WW Enstitüsü Dünyanın Durumu 2012 Sürdürülebilir Refaha Doğru, Türkiye İş Bankası Yayınları. Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Yaşam alanı olan şehirlerimizi mercek altına alan ve henüz yeni sayılan kentsel morfoloji terimi; öznel ve nesnel değerler olan sağlık, güvenlik, doğal çevre, ekonomik ve sosyal fonksiyon alanları gibi temel bileşenleri bir bütün olarak incelemektedir. Kaliteli bir yaşam çevresi ve kent dokusu; yapılar, ulaşım olanakları ve açık-yeşil alanlar arasındaki dengeli bir mekânsal ilişkinin sonucu, morfolojik analizin başarısıyla doğru orantılıdır.

Yeni Kentçilik Yaklaşımı Yeni Kentçilik Kongresi (CNU) 1993’te yürümeye elverişli, karma kullanıma yönelik mahalle gelişimini, sürdürülebilir toplulukları ve daha sağlıklı yaşam koşullarını teşvik etmek üzere oluşturuldu. Morfolojik analizler sonucu sürdürülebilir şehirler oluşturmanın ilkeleri CNU tarafından şu şekilde sıralandı: • Kompakt, yürümeye elverişli bloklar halinde düzenlenmiş, yaşanabilir caddeler; • Farklı yaş ve gelir gruplarından insanlar için çeşitli konut seçenekleri • Yürüyüş, bisiklet ya da toplu ulaşımla gidilebilecek okullar, dükkanlar ve başka yakın noktalar; • Uygun şekilde tasarlanmış binaların caddeleri ve diğer kamusal alanları belirlediği ve renklendirdiği, olumlu özellikler katan, insani ölçeklerde kamusal alan… İdeal olarak bu topluluklar mahallelerde ve semtlerde sivil, kurumsal ve ticari faaliyetleri bir araya getirip, toplu ulaşım odaklı kalkınmayı teşvik ederek, uygun fiyatlı konutlar sunarak yoksulluğun önüne geçebilir.q


Yıllardır

emeğin, üretimin ve adil paylaşımın yanında; sürdürülebilir bir dünya için çalışıyoruz...

ÇİMENTO FABRİKALARI ENERJİ VE RDF TESİSLERİ GAYRİMENKUL VE TİCARİ YATIRIMLAR Adres: E-5 Karayolu Üzeri Fatih Mah. Asos Sitesi No:4/19 Büyükçekmece/İSTANBUL Tel: 0212 883 38 89 Fax: 0212 882 11 26 E-mail :info@aydemirlermakina.com.tr www.aydemirlermakina.com.tr

Adres: Barbaros Mah. Atatürk Cad. No:173/2 Çanakkale/Merkez Tel: 0286 212 97 97 - 0286 212 97 87 E-mail: info@aydemirleryatirim.com.tr www.aydemirleryatirim.com.tr


TOP

10 M

26

SEÇİLMİŞ ÖRNEK TOZ BOYA UYGULANAN PROJELER

imaride biçim ve renk arayışı, mimarlık tarihinin çıkışından bu yana süregelen bir yolculuktur. Mimari ürünün sunulacağı görsel estetik eserin anılacağı sıfatların tanımını oluştururken bunun başını ise renk öğesi çekiyor. Mimari veya iç mimaride yapıların rengi kadar dayanımının ve sürekliliğinin önemini koruduğu yapı sektöründe artık sadece bu nitelikler yeterli kalmıyor. Geri kazanım sistemi, ekonomikliliği, çevreye duyarlılığı ve insan sağlığına etkileri de bir o kadar önem kazanmış durumda. Öyle ki yapı sektöründe, boya- renk segmentinde üretim yapan birçok firma da bu veriler doğrultusunda Ar-Ge ve Ür-Ge çalışmalarına her geçen gün bir yenisini katmaktalar. Tasarımı görsel ve bütünsel açıdan tamamlayan renkler, mimar ve tasarımcılar tarafından da her zaman yerini koruyan bir değere sahipler. Bu renklerin kimi zaman tonları, kimi zaman dokuları,

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Sponsorluğunda hazırlanmıştır

kimi zaman uygulama şekilleri ve tabii ki içeriklerindeki çevre dostu ürün kodları en kritik seçim aşamalarının başında geliyor. Uygulama biçimindeki kolaylık ve uygulama sonrası herhangi bir atık çıkarmayan, böylelikle çevreye havaya ve suya zarar vermeyen toz boyalar son yılların en hızlı gelişen ürün gruplarından birisi. Solvent içermemesi, yüzey kalitesi, dayanıklılığı, boya geri kazanım sistemi, ekonomikliği ve çevre duyarlılığı elektrostatik toz boyamayı geleneksel boyama işlemlerine göre daha çekici bir alternatif yapmaktadır. Bu sayımızın TOP 10 bölümünde mimari eser üretilirken doğru malzeme tercih etmenin etkisini farkedebilmek adına renkli bir keşfe çıkmaya hazırlandık. Bu keşifle birlikte toz boyanın yapılara renk veren geniş paletini hep beraber göreceğiz.


BÜYÜK YALI İSTANBUL İ

stanbul’un kara, deniz ve raylı sistem gibi tüm yeni ulaşım akslarının kesiştiği noktada, Tarihi Yarımada’nın yanı başında Kazlıçeşme sahil yolunda 111 dönümlük arazi üzerinde yükselen Büyükyalı, İstanbul’un boğaz hattını uzatarak, yeni bir deniz semti kurdu. Projenin mimarlığını, 200’den fazla uluslararası ödülün sahibi İngiliz mimarlık şirketi Chapman Taylor üstlendi. Projelerinde, yaşayan, yaşama değer katan ve çevreye saygılı tasarımlar gerçekleştiren Chapman Taylor, İstanbul’un zamansız ruhunu, tarihi dokusunu, sıcacık semt hayatını Büyükyalı’ya yansıtan mimari çözümler sunuyor.

Projenin dış cephesinde kullanılan metal yüzeylerde, “Pulver Architectural Series” renklerinden standart boyalara göre uzun süre renk, parlaklık dayanımı gösteren ve üstün dış cephe dayanımına sahip 09620.PY564 kodlu Superdurable ürün tercih edilmiştir. Ürün, alüminyum gibi metal yüzeyler için uygun olup, yüksek iklim dayanım şartlarını sağlamakla birlikte, koruyucu özelliği ile kaplamış olduğu malzemenin dayanım ömrünü de uzatmaktadır.

27

G-YOO İSTANBUL

G

-Yoo, Philippe Starck’ın tutku ile benimsediği ve bağlı olduğu geçmişin güzel ve zarifçe üretilmiş nesne ve fikirlerinin, günümüzün en şaşırtıcı tasarımları ile iç içe kullanılmasından doğuyor. Philippe Starck sadece zamanın ünlü tasarımcısı değil, aynı zamanda çok yönlülük açısından en başarılılarından. Bir yönetmen filmi nasıl çekiyorsa Philippe Starck da evleri, otelleri ve restoranları o şekilde tasarlıyor. İnsanları her günün monotonluğundan uzaklaştıracak bir senaryo geliştirerek onları yaratıcı ve hayali bir zihinsel dünyaya taşıyor. Basın Ekspres yolu üzerinde bulunan projenin dış cephesinde kullanılan metal yüzeylerde, üstün dış cephe dayanımına sahip 09610.PNA15 kodlu Superdurable ürün tercih edilmiştir. Ürün, alüminyum gibi metal yüzeyler için uygun olup, Qualicoat, GSB gibi sistemlerde belirtilen yüksek iklim dayanım şartlarını sağlamakla birlikte, koruyucu özelliği ile kaplamış olduğu malzemenin dayanım ömrünü de uzatmaktadır. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

AL WAKRAH STADIUM DOHA A

l Wakrah, 80.000 nüfusu ile doğu kenarı Basra Körfezi’nin kıyılarında bulunan ve geçmişte balıkçılık ve inci ile geçimini sağlayan Katar’ın ikinci büyük kentidir. Al Wakrah Stadyumu 2022 FIFA Dünya Kupası için ünlü mimar Zaha Hadid tarafından tasarlanan bir yapıdır. Ultra modern görünüme sahip ve 40.000 kişi kapasiteli bu stadyumda, Zaha Hadid’in eserlerinde rastlanılan futüristik dizayn göze batmaktadır. Yapının ilginç yanı kolaylıkla sökülebilir şekilde tasarlanmış olması. 2022 FIFA Dünya Kupası sonrası stadyumun bir kısmının sökülerek farklı amaçlarla kullanılması planlanmaktadır.

28

YDA CENTER ANKARA Y

azgan Tasarım Mimarlık tarafından tasarlanan YDA Center, Ankara’nın merkezindeki en önemli ana arterlerinden biri olan tüm ulaşım noktalarının kesiştiği Eskişehir yolu üzerinde yer alıyor. Proje 3 ana kısımdan oluşuyor: ‘Kentsel Plaza’, ‘High Flat Ofis’, ‘Park Alanı’ ve bu elemanları birbirine bağlayan bir ‘Kentsel Boşluk’. Birçok ödüle sahip projenin metal yüzeylerinde, RAL serisinden A2 sınıf yanmazlık dayanımına sahip ve üstün dış cephe dayanımlı 09030.P7037 kodlu Superdurable ürün tercih edilmiştir.

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Projede kullanılan metal yüzeylerde 09010.P9003 kodlu Superdurable ürün tercih edilmiştir. Pulver Mimari ürün serisinden A2 sınıfı yanmazlık dayanımına sahip ve Superdurable özellikli üstün dış cephe dayanıma sahip ürün, alüminyum gibi metal yüzeyler için uygun olup, yapıya gerek estetik görünüm gerekse koruma dayanımı sağlamıştır. Ürün, Qualicoat, GSB gibi sistemlerde belirtilen yüksek iklim dayanım şartlarını sağlamakla birlikte ilgili AAMA standartlarına karşılık gelecek dayanımlara da sahiptir.


250 CITY ROAD LONDRA 2

50 City Road, Foster + Partners Mimarlık tarafından dizayn edilip Berkeley tarafından geliştirilen Londra’ da Angel ve Old Street istasyonları arasından bulunan konut + ofis projesidir. Kuleler, rahat kamusal alanlar yaratmak için taslakları en aza indirecek şekilde tasarlandı. Aşamalı çevre stratejisi, yerel şebekeye bağlanabilecek birleşik ısı ve enerji santralini içermektedir. Sistemde kullanılan fotovoltaik(PV) paneller yenilenebilir enerji sağlayacak, yeşil çatılar yaban hayatını teşvik edecek ve biriken yağmur suyu sulama için kullanılacaktır.

Daha bir çok detayı içerisinde barındıran prestijli projenin dış cephe kaplamalarında, Pulver 09010.P9005 kodlu Superdurable ürün tercih edilmiştir. Pulver Mimari ürün serisinden A2 sınıfı yanmazlık dayanımına sahip ve üstün dış cephe dayanıma sahip ürün, Qualicoat, GSB gibi sistemlerde belirtilen yüksek iklim dayanım şartlarını sağlamakla birlikte ilgili AAMA standartlarına karşılık gelecek dayanımlara da sahiptir. Dış ortam koşullarında 25 yıl üstün sararma dayanımı sağlamaktadır.

29

OASIS BUSINESS COMPLEX MOSKOVA M

oskova’ nın bilinen yerlerinden Korovy Val sokağı üzerinde bulunan, çok amaçlı ofis ve alışveriş merkezi olarak tasarlanan karma proje 2017 yılında tamamlanmıştır. Zengin proje de “Pulver Architectural Series” renklerinden üç farklı renk kullanılmıştır: 09410.PCD04, 09410.PSB58, 09410.PHB35. Her üç renkte, standart boyalara göre daha uzun süre renk ve parlaklık dayanımı sağlamaktadır. Ürünler, Qualicoat ve GSB’ de belirtilen yüksek iklim dayanım şartlarını sağlamakla birlikte, dış ortam koşullarında 25 yıl üstün renk ve gloss dayanımı sağlamaktadır. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

KINTELE KONGRE MERKEZİ & OTEL KONGO

K

intele Kongre Merkezi ve Resort Hotel (KCC), konum olarak başkent Brazzaville’nin gelişmekte olan ve Olimpiyat Merkezi’ nin kuzeyinde yer alan bölgesinde bulunmaktadır. Mevkii itibariyle, güneyde Kongo nehrine, kuzeyde ise el değmemiş ormanlık alana bakan panoramik bir manzaraya sahiptir. Kintele Kongre Merkezi’ nde büyük öğeleri öne çıkarmak için, lazer kesim tekniği uygulanarak, kıtanın geleneksel desenlerinden esinlenerek geliştirilen Kongo’ya özgü geometrik desenler ile bezenen ve böylelikle binalar ile bulundukları ortam arasında bağ kuran bir dizi perfore giydirme sistemleri kullanılmıştır. Aynı desenler, zemin desenleri ve iç

mekânları birbirinden ayırmak için kullanılan paneller gibi iç mekân elemanlarında ve ayrıca güneş kırıcılar ile içerisi ve dışarısı arasında mahremiyet sağlayan dış duvar elemanlarında da zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Projenin genel renk paleti esas itibariyle, bronz ve pirincin daha açık ve daha koyu farklı tonlarından türetilerek oluşturulmuştur. Proje de “Pulver Architectural Series” renklerinden 09620.MCA20, 09620.MH172 ve 09620.MY731 kodlu standart dayanımlı ürünler tercih edilmiştir. Ürünler UV ışınlarına karşı 10 yıl sararma direncine sahip olup, estetik görünümün yanı sıra kaplanmış olduğu malzeme dayanımını da arttırmaktadır.

30

ANTAKYA MÜZE OTEL ANTAKYA

Antakyalı iş adamı Necmi Afsuroğlu 2009 yılında, tarihi St. Pierre Kilisesi’ nin tam karşısında Antakya’nın ilk 5 yıldızlı otelini inşa ederken tarihi mozaiklere rastlıyor. Hemen Kültür Bakanlığı’na haber veriyor, arkeologlar, uzmanlar incelemeler yapıyorlar ve inşaat alanında dünyanın en büyük tek parça tarihi mozaik eseri bulunuyor. Ya mozaik kaldırılıp inşaat aynen devam edecek, ya otel başka bir alana taşınacak… Kültür Bakanlığı bütçe ayıramadığı için “Siz yola devam edin” diyor. Necmi Afsuroğlu bugüne kadar yapılan tüm otel çizimlerini, tüm yatırımları bir kenara atarak kadrosuna arkeologlar, uzmanlar alıyor ve inşaat alanında arkeolojik kazı çalışmalarına başlıyor. Eserler çıktıkça müzeye teslim ediliyor, yerinde sergilenecekleri özenle koruyorlar. Nasıl bir

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

mimari çizimle bu eserleri koruruz diye düşünürken Mimar Emre Arolat 26 kazığın üzerine oturtalım oteli ve aşağıda mozaikler ve eserler aynen kalsın diyor. Bunun üzerine inşaat alanına tarihi eserlere gelmeyecek şekilde 26 dev kazık çakıyorlar. Oteli de bu kazıkların üzerine konteyner odalar olarak inşa ediyorlar. Bu 26 kazık iş makinesi kullanılarak değil, toprak birer metre elle kazılarak çakılıyor. Antakya Müze Otel, inşaatı 2009’da başlayan ve arkeolojik kalıntılar üzerine kurulu Türkiye’ nin 3. Derece sit alanı ilk mozaik oteli. Bu proje de standart dayanımlı mimari seri ürünlerimizden 09618.MN613 kodlu boya tercih edilmiştir.


İSTANBUL ŞEHİR MÜZESİ İSTANBUL İ

stanbul merkezli uluslararası mimarlık stüdyosu Salon Architects, Topkapı semtinde İstanbul Şehir Müzesi’ni tasarlıyor. Müze, 8.000 yıllık tarihi geçmişini farklı perspektiflerden görmek isteyen vatandaşlar ve ziyaretçiler için cazibe merkezi olacak. İstanbul’un geçmişinin, bugününün ve geleceğinin bir yansıması olacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulan ve Alper Derinboğaz tarafından tasarlanan İstanbul Müzesi, kalıcı sergi alanları, kütüphane, çocuk atölyesi, etkinlik salonu, aktivite alanları, lokantalar, kafeler ve geçici sergi salonu ile kent yaşamına katkıda bulunacak bir dönüm noktası olacak. Müzenin binası, sağlam bir kütleden elde edilen bir form izlenimi veren monolitik bir tasarıma sahiptir. Salon Architects’e göre, “iletişim kuran düşük bir profile sahip, ama aynı zamanda yakınlardaki tarihi duvarlarla herhangi bir hiyerarşik rekabeti de önlüyor.” Bir yaya köprüsünün kapladığı

müzenin kapalı formu, İstanbul’un denizle ayrılan ayrı topoğrafyasını yansıtıyor. Yapı, ziyaretçilere İstanbul’un kent tarihi boyunca yolculuğuna başlamak için büyük ilgi çeken muazzam yarıklara sahip. Tasarımcılara göre bu; “arkeolojik buluntuların çatlakları arasında dolaşmaya” benziyor. Müzenin katı ve kübik formu, çevresi içinde şehrin karakterini ve tarihini yansıtan dinamik sarmal dolaşımı gizlemekte. Merkezdeki avlu, hem açık hava sergi alanı, dinlenme ve buluşma noktası hem de müze için bir canlandırma öğesi olarak hareket eden dolaşımda hayati bir rol oynamaktadır. Çatı terasları ve farklı açıklıkların yanı sıra ziyaretçinin müzedeki eşsiz deneyimlerine katkıda bulunacak. 31

JAWAHER DIJLAH COMPOUND BAĞDAT JDC, konut, ticari, eğitim, eğlence ve konaklama gibi kentsel anlamda topluluk yaratmayı planlayan bir karma proje. Projenin mimarlığını global mimarlık ofisi Manhal Habbobi üstleniyor. Proje toplamda 15 konut kulesi, 5 yıldızlı otel ve ticaret merkezi, ilk ve orta dereceli okul, kreş ve anaokulu ve yerel marketler içeriyor. Bu sürdürülebilir topluluk için her mekana doğal ışık ve yeşilliğin hakim olduğu, modern mimarinin dokunuşları ile karışık Kadhimiya mirasının zengin unsurlarından ilham alan dizayn tercih edilmiş. Bağdat’ ta bulunan projenin dış cephesinde kullanılan metal yüzeylerde, standart dış cephe dayanımına sahip 09618.MN613 kodlu ürün tercih edilmiştir. Ürün, alüminyum gibi metal yüzeyler için uygun olup, güneş ışınlarına karşı 10 yıl standart sararma direncine sahiptir. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

PULVER SUPERDURABLE MIMARI SERI TOZ BOYALAR Pulver Toz Boya, otomotiv, beyaz eşya, genel endüstri segmentlerinde olduğu gibi mimari alanda da yenilikler sunmaya devam ediyor. Mimari dış cephe sistemlerinde, özellikle alüminyum profil ve levhalar üzerinde kullanıma uygun yeni projeler geliştiren ve 1988’ den bu yana farklı sektörlere ürün sunan Pulver Toz Boya mimari için de faydalı çözümler öneriyor. Mimari projeler üzerinde uzun yıllardır profesyonel bir ekiple hareket eden Pulver, projelerde çözüm ortağı olarak yer alırken, toz boyanın kullanım alanları ile ilgili özellikle mimari ofislere fikir kaynağı oluyor, destek veriyor. 20 yılı aşkın tecrübe ile gökdelen, havalimanı, avm gibi birçok prestijli projede Pulver Mimari seri toz boyalar kullanılmaya devam ediyor. 32

Pulver Superdurable toz boyalar, üstün dış cephe dayanımına sahip ve standart boyalara göre daha uzun süre renk, parlaklık dayanımı sağlayan ürün grubudur. Ürün, alüminyum gibi metal yüzeyler için uygun olup, yapıya gerek estetik görünüm gerekse üstün koruma dayanımı sağlamaktadır. Uygulama şartlarına uygun kaplama yapıldığı takdirde, dış ortam koşullarında 25 yıl üstün dayanım sağlamaktadır. Class 2 seri Superdurable ürünler ile standart ürünlere ait karşılaştırmalı sonuçlar aşağıdaki gibidir:

Pulver Superdurable toz boyalar, ayrıca A2 sınıfı yanmazlık dayanımına sahiptir. ISO 13501-1 Yangına Karşı Tepki standardına göre ürüne ait bağımsız kuruluşlarda yapılan testlerde, aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

Yanma davranışı A2

Duman oluşturma -

s

1

Yanan Damlalar ,

d

O

Yangına karşı tepki sınıflandırması: A2-s1,dO A2 sınıf yanma dayanımı, organik bir ürün olan bu boyanın “YanmazZor yanıcı” olduğunu, s1 tanımı yanma esnasında herhangi bir duman vb. gaz salınımının olmadığını, d0 ise damlama gibi yüzeyden yangını alevlendirici nitelikte tanecik ayrılmalarının olmadığını ifade etmektedir. BS476:Part 7 Yüzeyde Alev Yayılımı standardına göre ürünümüz, Class 1 sınıfı olarak, yani yangın esnasında yüzeyde alevi ilerletmeyen nitelikte sınıflandırılmıştır. Yine bir diğer önemli standart olan BS 6853:1999 Yangın Esnasında Zehirli Duman Ağırlık Toplamının Belirlenmesi şartnamesine göre, yangın esnasında zehirli gaz salınımının olmadığı ve ilgili değerin R: 0,32 olarak ölçüldüğü gözlemlenmiştir. Top 10 kısmındaki projelerde tercih edilen Pulver Mimari Seri ürünler, yukarıda belirtilen yangın dayanım şartlarını ve Qualicoat, GSB standartlarında belirtilen tüm dış cephe dayanımlarını sağlamakla birlikte, koruyucu özelliği ile kaplamış olduğu malzemenin dayanım ömrünü de uzatmaktadır.

BOYA TİPİ

PULVER DURABLE

PULVER SUPERDURABLE

Özellik

Standard dayanım

Ultra dayanım

Ürün dayanım sertifikaları

Qualicoat Class, 1 GSB Standard

Qualicoat Class, 2 GSB Master

İklimlendirme test sonuçları

1 yıl Florida dış ortam testi 1000 saat tuz ve nem dayanımı Gloss kaybı <%50 Renk değişikliği: Qualicoat’ ta belirtilen limitlerde renk değişikliği

3 yıl Florida dış ortam testi 1000 saat tuz ve nem dayanımı Gloss kaybı <%90 Renk değişikliği: Qualicoat’ ta belirtilen limitlerin < % 50

Proje garanti süresi

10 yıl

20-25 yıl

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı



MERCEK

GREENGUARD SERTİFİKASI

34

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


DÜŞÜK EMİSYONLU ÜRÜNLER

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİNA ÜRETMENİN TEMEL İLKESİ GÜNÜMÜZÜN BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞUNU GEÇİRDİĞİMİZ KAPALI ORTAMLAR BAZEN DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ KADAR DA GÜVENLİ OLMAYABİLİYOR. ARAŞTIRMALAR İÇ ORTAM HAVA KİRLİLİĞİNİN DIŞARIYA GÖRE 2 İLA 5 KAT HATTA BAZEN 100 KATA KADAR DAHA KİRLİ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR.

K

imyasal maddeler ve kirleticilerle dolu bir dünyada, hava kalitemizi koruyarak mücadele etmek oldukça zor. Kirlilik denildiğinde ilk akla gelen fabrika bacalarından çıkan siyah duman olsa da kendimizi güvende hissettiğimiz kapalı ortamlar da sağlığımızı tehdit ediyor. Kendimizi en güvende hissettiğimiz yerler; evimiz, okulumuz ya da iş yerimiz... Peki gerçekten bu mekânlarda güvende miyiz? Günümüzün büyük bir çoğunluğunu geçirdiğimiz kapalı ortamlar bazen düşündüğümüz kadar da güvenli olmayabiliyor. Araştırmalar iç ortam hava kirliliğinin dışarıya göre 2 ila 5 kat hatta bazen 100 kata kadar daha kirli olduğunu gösteriyor. Bu gözle görülemeyen tehlike, canlı sağlığını tehdit ediyor. Son yıllarda değişen tüketim alışkanlıkları ve hastalıklardaki artış sebebiyle neredeyse herkes yediğini, içtiğini, giydiğini sorgular oldu. Ama ya soluduğumuz hava... Çoğu insanın zamanının %90’ını kapalı ortamlarda geçirdiği gerçeği ve ABD Çevre Koruma Ajansı’nın

ortalama bir insanın kimyasal maruziyetinin % 72’sini evde aldığı tahmini, iç mekân hava kalitesinin ne derece önemli olduğunu ortaya koyuyor. İnsanlar kapalı ortamlardaki kimyasal maddelere; yutma, dermal emilim ve inhalasyon şeklinde maruz kalıyor. Ancak bu maruziyet en yoğun olarak inhalasyon yani soluk alıp verme anında, solunan hava ile gerçekleşiyor. Soluduğumuz ve havada bulunan kimyasallar genellikle uçucu organik bileşikler, VOC’ler (Volatile Organic Compounds) olarak adlandırılıyor. En büyük sorumlu VOC VOC, birçok maddeyi kapsayan geniş bir sınıflandırma. VOC’lar uçucu yani oda sıcaklığında buharlaşıyor ve iç mekân hava kalitesini olumsuz yönde etki ediyor. Başlıca VOC kaynakları; mobilyalar, inşaat malzemeleri ve diğer ev - ofis ürünleri de dahil olmak üzere iç ortamlarda kullanılan ürünler.

35

İç mekânda herhangi bir zamanda 50 ilâ 100 çeşit ayrı VOC bulunabiliyor. Bazıları çok düşük seviyelerde ve sadece kötü kokulara sebep olurken, bazıları son derece zararlı etkilere neden olabiliyor. Tahriş edici özelliğe sahip olan VOC’lar, baş ağrısı, göz, burun ve boğaz tahrişinin, baş dönmesinin başlıca sebepleri arasında yer alıyor. Belirli VOC’lere uzun süre maruz kalmak ise kronik hastalıklara ve çok daha ciddi sağlık sorunlarına sebebiyet verebiliyor. İç ortamlarda bulunan VOC’lerin çoğunluğu; inşaat malzemeleri, iç mekân mobilyaları, temizlik malzemeleri, tüketim ürünleri, yemek pişirme, hobiler, temizlik, iç tadilat ve pestisit uygulamaları gibi süreçlerden kaynaklanıyor. Washington’daki East Campus Plus Programının bir parçası olarak yürütülen çalışmaların sonuçları, inşaat sonrasında büyük bir ofis binasında bulunan VOC’lerin yüzde 96’sının, binayı inşa etmek için kullanılan malzemelerden kaynaklandığını gösteriyor.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK 36

GREENGUARD SERTİFİKASI

Yapılarda en iyi iç mekân hava kalitesini sağlamanın yolu ise kaynak kontrolünden geçiyor. İç mekân hava kalitesine odaklanmanın üç yolu var. Bunlardan ilki bina içindeki havayı temizlemek için belli aralıklarla havalandırma yapmak. İkincisi, havada bulunan potansiyel zararlı madddeleri havadan alan filtreleme sistemi. Üçüncüsü ve en önemlisi ise, eve getirdiğiniz potansiyel VOC’ları kontrol eden kaynak kontrolü. UL Environment nedir? UL Environment çevre açısından tercih edilebilir ürünler, servisler ve organizasyonların büyümesi ve gelişmesini destekleyerek küresel sürdürülebilirlik, çevre sağlığı ve güvenliğini geliştiriyor. Kurum, şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına yardım ediyor ve müşterilerin, şartnamelerin, perakendecilerin, hükümetlerin ve tüketicilerin güvenilir ürün bulmalarına yardımcı oluyor. UL Environment çevresel talep onayları, çok nitelikli ürün sertifikaları, çevresel ürün beyannameleri, bina içi hava kalitesi sertifikaları, ürün salınım testleri, örgütsel sürdürülebilirlik sertifikaları ve danışmanlık servisleri sunuyor. Sürdürülebilir Ürünler Rehberi UL Environment tarafından sağlanan ücretsiz bir kaynak. Bu rehberde, GREENGUARD ve ECOLOGO sertifikasi dâhil olmak üzere UL Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Environment sertifikası/onayı elde eden tüm ürünler listeleniyor. GREENGUARD Sertifikası Nedir? GREENGUARD sertifikası; ürünün bir örneğinin dünyanın en katı kimyasal salınım gerekliliklerine uymak için bilimsel testlerden geçtiğini ifade eder. Bu sertifika bina içi hava kirliliğini ve havada olası kimyasallara maruz kalınmasını azaltmaya yardımcı olur. İç ortamda insan sağlığını tehlikeye sokmayacak seviyede kimyasal salımı gerçekleştiren malzemelerin kullanımını hedefleyen GREENGUARD sertifikası en kapsamlı sürdürülebilir bina programları ve kanunlar tarafından tanınmış dünya çapında kabul edilen bir sertifikadır. GREENGUARD Sertifika Süreci Nasıldır? İç mekânlarda geçirilen süreyi hesaba katacak olursak iç hava kalitesini arttırmak insan sağlığı için yaşamsal değer taşır. İşte bu noktada iç mekânlarda, sağlıklı ve güvenli olduklarını belirlemek üzere 10.000’den fazla kimyasal maddeyi test eden GREENGUARD sertifikalı ürünlerin uygulanması önem taşımaktadır. GREENGUARD Sertifikası iç mekânlarda kullanılan özellikle yapı malzemeleri, bitiş

GREENGUARD SERTİFİKASI BİR ÜRÜNÜN DÜŞÜK EMİSYONA SAHİP OLDUĞUNU İSPATLAYARAK DAHA SAĞLIKLI İÇ MEKÂNLAR YARATILMASINA KATKI SAĞLAR. GREENGUARD SERTİFİKASINA SAHİP ÜRÜNLER UL’IN AKREDİTE LABORATUVARLARINDA TEST EDİLİR VE HER YIL BU TESTLER TEKRARLANIR. malzemeleri, mobilya, temizlik malzemeleri ve elektronik ekipmanlar içindir. GREENGUARD sertifikası bir ürünün düşük emisyona sahip olduğunu ispatlayarak daha sağlıklı iç mekânlar yaratılmasına katkı sağlar. GREENGUARD sertifikasına sahip ürünler UL’in akredite laboratuvarlarında test edilir ve her yıl bu testler tekrarlanır. Bir ürünün değerlendirme süreci bağımsız ve şeffaf bir şekilde gerçekleşir. Üretici firma ürününü GREENGUARD analizi için sunduğunda, ürün UL laboratuvarında teste tabi tutulur. Ürünün testte başarısız olması durumunda, hangi kimyasalın buna sebebiyet verdiği raporlanır. Böylelikle üretici firma salımın kaynağını tespit ederek, ürün iyileştirmesi sağlama fırsatı yakalamış olur. Ürünler testi başarı ile geçerse, GREENGUARD veya GREENGUARD Gold sertifikasına sahip olur.


GREENGUARD SERTİFİKASI, GÖNÜLLÜLÜK ESASINA DAYALI, 3.ŞAHISLAR TARAFINDAN ONAYLI, TARAFSIZ BİR SERTİFİKASYON SİSTEMİDİR. BÜTÜN İÇ MEKÂN ÜRÜN ÜRETİCİLERİ VE TEDARİKÇİLERİ BU SERTİFİKADAN FAYDALANABİLMEKTEDİR. Ürünlerin test edildiği bileşikler aşağıdaki gibidir; • Toplam uçucu organik bileşikler (TVOC) • Formaldehit • 300’den fazla VOC için sağlık bazlı limit değerler (CREL/TLVs) Bir ürünün GREENGUARD sertifikasını elde edebilmesi için, her bir ürünün simüle edilmiş kullanım sırasında kimyasal ve ürün salımları için titizlikle test edilir ve kurulumun 7 ilâ 14 gün süresince izin verilen emisyon seviyelerini karşılaması gerekmektedir. Greenguard sertifikasına sahip olan şirketler, sürdürülebilirlik iddialarında bulunduklarında daha fazla güvenilirlik sağlarlar. Bu sertifikasyona ulaşmak için ürünler saha onaylı ve performansa dayalı standartları karşılamalı ve yeterlilik kazanacak ürün ve materyaller için, iç mekân kullanımı esnasında düşük kimyasal ve partikül emisyonlarının kullanımını kanıtlamalıdır. Ama bu da yeterli olmamaktadır. Greenguard sertifikasını korumak için, tüm ürünlerin, 10.000’den fazla tekil uçucu organik bileşik veya VOC’lar için yıllık olarak test edilmesi gerekmektedir. GREENGUARD Test yöntemi Çevresel Dinamik Oda Testi Tüm ürünler, belirli ürün türleri için geliştirilmiş ve tanımlanmış yöntemler izlenerek dinamik çevre odalarında test edilir.

ek kimyasal kriterlerini de içerir, ürünlerin okul ve sağlık hizmet binaları gibi çevrelerde rahatlıkla kullanılabilmesi için düşük seviyelerde VOC salınımında bulunduklarını garantiler. GREENGUARD Gold sertifikalı ürünler aynı zamanda Kaliforniya Kamu Sağlığı Departmanı’nın “Çevre Odaları Yoluyla Bina İçi Kaynaklı Uçucu Organik Kimyasal Salınımının Test Edilmesine Yönelik Standart Metodu 1.1 (2010)” (Standard Method for the Testing and Evaluation of Volatile Organic Chemical Emissions from Indoor Sources Using Environmental Chambers) adlı yönergesinin gerekliliklerine de uygun olmak zorundadır. Binalarda GREENGUARD Sertifikalı ürünlerin kullanımı ile;

• Daha sağlıklı ve güvenli iç mekânlar, dolayısıyla daha mutlu ve sağlıklı insanlar olur. • Yeşil bina sertifika sistemlerinde kredi kazanılmasına katkı sağlar. GREENGUARD Sertifikasyonu, 400’den fazla yeşil bina kodu, standardı, yönergesi, satın alma politikaları ve derecelendirme sistemleri tarafından tanınır. • Koku ve sağlık sorunları oluşturan binaların yeniden yapılandırılması maliyetini ortadan kaldırır. • Kullanıcılar, yaşadıkları yerlerde kullanılan ürünlerin daha iyi iç mekân hava kalitesine katkıda bulunduğunu bilmenin rahatlığını yaşar. GREENGUARD Sertifikası’ndan Kimler Faydalanabilir?

GREENGUARD SERTİFİKASINA SAHİP OLAN ŞİRKETLER, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İDDİALARINDA BULUNDUKLARINDA DAHA FAZLA GÜVENİLİRLİK SAĞLARLAR.

GREENGUARD sertifikası, gönüllülük esasına dayalı 3.şahıslar tarafından onaylı, tarafsız bir sertifikasyon sistemidir. Bütün iç mekân ürün üreticileri ve tedarikçileri bu sertifikadan faydalanabilmektedir.q

Maruziyet Modellemesi Ölçülen emisyon seviyeleri, bir kişinin gerçekten nefes alacağını temsil eden hava konsantrasyon seviyesine dönüştürülür. Bu konsantrasyonlar, ürünün kullanım amacı, ürün miktarı, iç hava koşulları, bina hacmi ve temiz hava değişim oranı dahil olmak üzere tüm koşullar dikkate alınır. GREENGUARD sertifika programının iki çeşidi bulunur. Sertifikanın iki türü var: GREENGUARD sertifikası ve GREENGUARD Gold sertifikası. GREENGUARD Gold sağlığı temel alan E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

37


MERCEK

GREENGUARD SERTİFİKASI

NEVPANEL® MAGNEZYUM OKSİT ESASLI YAPI VE YALITIM PANELLERİ NevPanel® magnezyum oksit esaslı yapı ve yalıtım panelleri çevre dostu, geri dönüşümlü yapıları ile sürdürülebilir projelere katkıda bulunurlar.

38

N

evPanel® magnezyum oksit ve magnezyum klorür bileşenlerinin cam elyaf file ile güçlendirilmesiyle oluşan kompozit bir yapıya sahip yapı ve izolasyon panelleridir. Her türlü konut, ticari ve prefabrik yapıda, iç ve dış mekânda yapıların hemen her detayında güvenle kullanılabilir. A1 sınıfı yanmaz, ısı ve ses yalıtımı sağlayan, su ve nemden etkilenmeyen yapısı ile NevPanel®, tüm projelerde, insan ve yapı sağlığını ön planda tutarak toplumsal yaşam standartlarının iyileştirilmesi ve geliştirilmesini sağlamayı amaç edinmiştir. Panellerin yüksek eğilme mukavemeti, yüksek darbe ve basınç dayanımı en talepkâr projelere dahi çözüm sunmaktadır. Muadil panellere kıyasla sahip olduğu hafif yapısı, bina üzerine eklenmesi olası yükü azaltarak ve montaj sırasında da büyük avantaj sağlamaktadır. NevPanel® GreenGuard ve GreenGuardGold sertifikalı Dünya’nın ilk Magnezyum Oksit esaslı yapı ve yalıtım paneli üreticisi ve markası olma özelliğini taşımaktadır. Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Düşük emisyonlu VOC içermeyen organik yapısı ile daha sağlıklı iç mekânlar yaratılmasına katkı sağlar. Uygulandığı mekânlarda sağladığı yüksek hava kalitesi sayesinde gençlerden daha hassas bünyeye sahip olan çocuklar, yaşlılar ve hastalar için tasarlanan tüm yapılarda kullanıma uygundur. Ayrıca Küf ve bakteri oluşumuna izin vermeyen dokusu (EN ISO 846) ve üstün yalıtım özellikleri ile (CE, ETAG 018) sağlıklı, insan dostu, yeşil mekânlar sunar. %100 doğal bir yapıya sahip olan NevPanel®; yalıtım sektöründeki nitelikli ürün arayışının sektöre kazandırdığı yenilikler arasında yer alır. Yüksek performanslı olarak üretilen paneller, yapısı ve ekolojik sistemdeki düşük karbon salınımı nedeniyle geleceğin yapı unsurları arasındadır. NevPanel® temiz üretim esaslarında minimum atık ve geri kazanım prensibi ile imal edilir. Oluşumlarından yaşam döngülerinin tamamlanmasına kadar olan süreç ve sonrasında çevreye zarar vermez, çevre

ve insana karşı sorumlu, uzun ömürlü sistemler sunar. NevPanel® magnezyum oksıt esaslı yapı ve yalıtım panellerı çevre dostu, geri dönüşümlü yapıları ile sürdürülebilir projelere katkıda bulunurlar. NevPanel®; `Avrupa standartlarında üretimi yapılan ilk Türk menşeili Magnezyum oksit paneli` mottosu doğrultusunda üretilmekte olup , NevPanel® kalitesi TSE Türkiye, Efectis Era Türkiye , EOTA Avrupa, UL Amerika, EASC Rusya, DCL Dubai başta olmak üzere benzeri birçok uluslararası kurumca tescillenmistir. NevPanel® ; İstanbul-Nevra Yapı , LondraNevra UK, Hollanda-Nevra BV ofisleri ve ayrica Nevra Yapı distribütörleri ve bayileri tarafından ulusal ve uluslararası pazarda satışa sunulmaktadır.q


A1 Sınıfı

www.nevra.com.tr

YANMAZLIK 1300 C

180

dakika yangın dayanımı

Hafif

Su ve neme dayanıklıdır İç ve dış cephelere uygundur.

1000 kg/m

Greenguard Sertifikalı çevreci ürün

Yüksek ısı izolasyonu sağlar

Darbeye karşı dayanıklıdır

Yüksek ses izolasyonu sağlar

Ekonomiktir

işgücü ve zaman tasarrufu

Kasırga ve Fırtınaya karşı dayanıklıdır

Küf ve Bakteri barındırmaz

Magnezyum Oksit

Esaslı yapı levhaları

Yalıtım gerektiren

her detayda...


MERCEK

GREENGUARD SERTİFİKASI

ALLIGATOR BOYA’DAN YEŞİL BİR SAYFA ELF PREMIUM SAĞLIKLI BOYA SERİSİ Yenilikçi ürünleri ve üstün kalitesiyle sektöre yön veren Alligator Boya, yaşama değer katan ELF Premium Serisi ile müşterilerine üst düzey bir hizmet sunuyor.

40

Ç

evre ve insan sağlığına duyarlı olarak üretilmiş ELF Premium Serisi ürünleri, GreenGuard Gold sertifikasını almaya hak kazanan Türkiye’deki ilk boya olma özelliği taşıyor. 2004 yılından bu yana Türkiye’deki faaliyetlerini sürdüren Alligator Boya, iç mekânlarda farklı tekniklerin ve çözümlerin yer aldığı alternatif bir dünya sunuyor. Farklı bakış açısı ile daha nitelikli ve prestijli ürünlere arzu duyan tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayan Alligator Boya, yaşama değer katan ELF Premium Serisi ile müşterilerine üst düzey bir hizmet sunuyor. Çevre ve insan sağlığına duyarlı olarak üretilen ELF Premium Serisi ürünleri, dünyadaki en düşük emisyon şartlarına sahip ürünler için hazırlanan GreenGuard Gold sertifikasını almaya hak kazanan Türkiye’deki ilk boya olma özelliği taşıyor. UL Environment tarafından GreenGuard ve GreenGuard Gold olmak üzere iki farklı seviyede sınıflandırılarak verilen sertifikaları almaya hak kazanmak için, ürünler UL laboratuAğustos + Eylül 2018, 41.Sayı

varlarında 14 gün boyunca 360’tan fazla kimyasal için test ediliyor. Alligator ELF Premium Serisi bünyesinde bulunan iç cephe boyaları, bu testlerden geçerek GreenGuard Gold seviyesinde sertifikalandırılmıştır. ELF Premium Serisi ürünleri, LEED v4, BREEAM gibi uluslararası yeşil bina sertifikasyon sistemlerinde ve yönetmeliklerde belirlenen tüm emisyon ve içerik kriterlerine sahiptir. Hastane, okul, kreş gibi çocukların ve bebeklerin daha çok bulunduğu ve zaman geçirdiği ya da kimyasallara karşı hassasiyet taşıyan bireylerin bulunduğu tüm iç mekânlarda özellikle tavsiye edilir. İpeksi mat ve mat olarak iki parlaklık seviyesi sunan ELF Premium iç cephe boyaları, mekânlara dokunarak çocukların sağlığını güvence altına alır, size ve sevdiklerinize daha yaşanabilir ortamlar yaratır.q Ayrıntılı bilgi için: www.alligatorboya.com


41

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

GREENGUARD SERTİFİKASI

GELECEĞİN OFİSLERİ DOĞAYA UYUMLA ŞEKİLLENİYOR Bürotime, geleceğin ofislerini estetik, fonksiyonel ve konforla kurgularken; çevreye ve insana gösterdiği hassasiyeti, Türkiye’de ofis mobilya sektöründe ilk GREENGUARD Gold sertifikası alan marka unvanını elde ederek bir kez daha tescilledi. 42

S

ektöründe bir ilk yaparak, 2014 yılında bağımsız bir denetleme kuruluşu olan UL Enviroment tarafından yapılan testlerin sonucunda, ürünün iç mekân hava kalitesi açısından belirlenen gerekliliklerine uyduğunu kanıtlayan GREENGUARD GOLD Sertifikası alan Bürotime, tasarım anlayışını sürdürülebilir düşünce üzerinden kurguluyor. Firma; uluslararası geçerliliği olan bu sertifikayla LEED ve BREEAM gibi dünyada tanınırlığı ve bilinirliği en yüksek yeşil bina sertifikalarını talep eden kuruluşların ilk tercihi olurken, doğal kaynakların verimliliğine odaklanarak sürdürülebilirlik farkındalığını arttırmayı hedefliyor. Günümüzde iç mekânlardaki hava kirliliği dış mekânlara oranla 2 ile 5 kat arası daha yoğun olduğu kanıtlanırken; bu kirliliğin büyük bir kaynağı yapı malzemelerinden ve mobilyalardan salınan Uçucu Organik Bileşikler (VOC) olduğu tespit edildi. Bu sebeple; insanların zamanlarının büyük bir kısmını geçirdiği ofislerde kullanılan mobilyaların, insan sağlığını tehdit etmeyecek şekilde üretilmiş olması büyük önem kazanıyor. Ürünlerin imalatında kullanılan kimyasalların oda sıcaklığında buharlaşarak iç ortama karışıp, bulunduğu ortamın hava kalitesini bozmaması, sağlık problemlerine yol açmaması gerekiyor. GREENGUARD

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Sertifikası, ürünlerin emisyon değerlerinin ölçülmesi sonucunda ürünün iç mekânda kullanılmasında herhangi bir sorun teşkil etmeyeceğini ispatlayan belge olma özelliği taşıyor. GREENGUARD Gold Sertifikası ise bu ürünlerin okul ve sağlık hizmet binaları gibi çevrelerde rahatlıkla kullanılabilmesi için düşük seviyelerde VOC salınımında bulunduklarını garantiliyor. Bürotime; UL’in akredite laboratuvarlarında yapılan ürün

testlerini her yıl tekrarlayarak hem mevcut ürünlerinin hem de yeni modellerinin GREENGUARD Gold Sertifikalarını güncelliyor. Yenilikçi tasarımlarıyla, yaratıcı ve kurgulanabilir çalışma ortamları sunan Bürotime; zengin ürün gamıyla bir ofis ortamındaki tüm ihtiyaçları karşılarken, ürünlerini insan ve çevreyi göz önünde bulundurarak oluşturuyor.q



MERCEK

GREENGUARD SERTİFİKASI

İNSANA VERDİĞİMİZ DEĞERİN KANITI!

Dalsan Alçı ürünleri, UL Laboratuarları’nda, dünyada en çok tercih edilen emisyon standartlarına uygunluk ve VOC testlerine tabi tutulmuş, bu testler neticesinde ürünlerin iç hava kalitesi ve insan sağlığına etkisinin limitlerin altında kaldığını gösteren GREENGUARD Sertifikası’nı almaya hak kazanmıştır. Zamanımızın %90’ını iç mekânlarda geçiriyoruz. Evimizde uyuyor, uyanıyor, ofiste çalışıyor, iç mekânlarda yemek yiyor ve bu ortamlarda nefes alıyoruz. Peki iç mekânlarda aldığımız nefes tahmin ettiğimiz kadar sağlıklı mı? Dalsan Alçı ürünleri, UL Laboratuarları’nda, dünyada en çok tercih edilen emisyon standartlarına uygunluk ve VOC testlerine tabi tutulmuş, bu testler neticesinde ürünlerin iç hava kalitesi ve insan sağlığına etkisinin limitlerin altında kaldığını gösteren GREENGUARD Sertifikası’nı almaya hak kazanmıştır. Dalsan Alçı’nın iç mekânlarda kullanılan ALÇITEK, SIVATEK, SATENTEK, DERZTEK, beyaz COREX, yeşil COREX, kırmızı COREX,

bordo COREX ve premium COREX ürünleri Ekim 2012 tarihinden bu yana, GREENGUARD sertifikası ile belgelendirilmiştir. Uzun ve detaylı testler sonucu, bugün Türkiye’de, kendi sektöründe, hem GREENGUARD İÇ MEKÂN HAVA KALİTESİ sertifikasını hem de GREENGUARD GOLD sertifikasını almaya hak kazanan ilk ürünlerdir. GREENGUARD GOLD sertifikası daha zorlu testler sonucu verilir. Greenguard sertifikalı ürünler, LEED Sertifikası için uygun VOC değerlerine sahiptir. Özellikle GREENGUARD GOLD sertifikası, LEED sertifikası almak isteyen yapılara artı puan sağlamaktadır. Her şeyden önemlisi Greenguard sertifikalı ürünlerin iç mekân hava kalitesine zarar vermeyen VOC değerlere sahip olduğu belgelendirilmiştir.q

44

Dalsan Alçı ürünlerinin kullanıldığı, LEED ya da BREEAM Sertifikası almaya hak kazanmış bazı yeşil bina projeleri: HILTON GARDEN INN-İstanbul Airport VIAGREEN-Ankara ISTANBLOOM - İstanbul BOGAZİÇİ ÜNİVERSİTESİ - İstanbul ŞİŞECAM ARGE BİNASI - İstanbul ACIBADEM ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ - İstanbul HILTON GARDEN INN ISTANBUL GOLDEN HORN - İstanbul NİDAKULE GÖZTEPE - İstanbul SPINE MASLAK - İstanbul SGK GÖZTEPE HASTANESİ - İstanbul SGK OKMEYDANI HASTANESİ - İstanbul K.ÇEKMECE BELEDİYE - İstanbul MANİSA MAGNESIA - Manisa PİRİ REİS ÜNİVERSİTESİ - İstanbul TARSU AVM- Tarsus Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı




İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.


ERGÜN MİMARLIK ESER ERGÜN, CAVİT ERGÜN

48 48

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

YERE AİT PROJELER

ÜRETMEYİ HEDEFLİYORUZ

Eskiz aşamasından şantiye aşamasına kadar projelerde var olmayı tercih ettik. Mimari karakter olarak ise genel çıkış noktamız her zaman çevre ile iletişim oldu. Yeri analiz ediyoruz, yere ait yapılar yapmayı hedefliyoruz. Bu yerin doğal özellikleri de olabilir, yapılı bir coğrafyada ise kentsel doku olabilir. Olabildiğince yere ait projeler üretmeye çalışıyoruz.

Ergün Mimarlık nasıl kuruldu, gelişim sürecinizi ve mimari vizyonunuzu anlatabilir misiniz? Cavit Ergün: Ergün Mimarlık 1995 yılında kuruldu ve kurulduğumuz günden itibaren çeşitli ölçeklerde ve işlevlerde mimari projeler üretiyoruz. Bu süreci dönemin mimarlık ve inşaat gerçekleri bağlamında değerlendirecek olursak kısaca şöyle özetleyebiliriz; 1980 yılı öncesinde ülkemizde geniş bir mimarlık piyasasından bahsetmek çok mümkün değildi. Bu yıllarda daha çok kamu sektörüne üretilen projeler ağırlıklıydı. Bu dönemde kurucu ortağımız Ender Ergün’ün Almanya’daki uzun süreli ofis deneyimi ve ulusal - uluslararası yarışma tecrübesi Ergün Mimarlık’ın altyapısını oluşturan çok önemli unsurlar oldu. Dolayısıyla kuruluşumuz itibariyle yarışma kökenli bir ofisiz. Yarışmaların oluşturduğu rekabet ortamının mimarlığın niteliksel yönüne sağladığı katkıyı her zaman önemsedik. 90’lı yıllarda özel sermayenin inşaat piyasasındaki etkinliğinin artmasıyla mimarlık dünyasının da canlandığına şahit olduk. Bu durum, ilk etapta kamunun açmış olduğu proje yarışmaları ile temellendirdiğimiz ve kurduğumuz Ergün Mimarlık’ın bugünlere kadar gelişerek gelmesinde önemli bir rol oynadı.

2001 yılındaki ekonomik krizde yaşanan durgunluk tüm ülke gibi bize de sirayet etti. Ancak 2005 yılında gündeme gelen kentsel dönüşüm yasası ile birlikte kentlerin dokusuna nüfuz eden büyük inşaat projeleri göze çarpmaya başladı. Mimarlık ofisleri büyüdü ve ivme kazandı. Eser Ergün’ün de ortak olarak aramıza katılması ve 3-4 kişilik ekibimizin bir miktar büyümesi de bu döneme denk gelmekte. Palladium AVM ve Nidakule Kozyatağı gibi AVM ve yüksek yapı sınıfında türdeşlerinin ofisimizce tasarlanan erken örneklerinin inşası da bu dönemde gerçekleşti. 2010 yılından sonra ise yapı ve inşaat sektörü farklı bir boyuta geçti, 3.Havalimanı, 3.Köprü, Kanal İstanbul gibi neredeyse coğrafyaya hükmedecek mega projelere tanık olmaya başladık. Bu dönemde konut piyasasının hızı, önüne geçilemeyecek bir seviyeye ulaştı. Paralel olarak bizim de büyük ölçekli konut projelerindeki tecrübemiz oldukça arttı. Ortaklarımızdan Zeynep Ergün ve Esat Özkan’ın katılımıyla iç mimari departmanımızı da kurduk. Piyasanın çok hızlı büyüdüğü bu süreçte bazı dengeleri korumaya çok dikkat ettik. Yeniliklere açık olmak, kendimizi E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

49


Oltu Müzesi 50 50

tekrar etmemek, rasyonellikten mümkün olduğunca uzaklaşmamak, yapıları tasarlarken çevresel bağlamı ön planda tutmak gibi... Bu arada yatırımcılar ile olan ilişkileri de belli bir dengede tutmaya çalıştık. Onlardan gelen talepleri dinleyerek, bu talepleri belli bir süzgeçten geçirerek, kendi tecrübelerimizi ve yaratıcılığımızı arttırarak onların taleplerini yerine getirdik. Eser Ergün: Bu gelişim sürecinde hızlı ve aşırı büyümeyi hiçbir zaman tercih etmedik. Bu tartışarak bilinçli olarak verilmiş bir karardı ve bizim bir noktada mesleğe bakış açımızla örtüşen bir durumdu. Çünkü projelerin genelde her noktasında var olmayı tercih ettik. Seri üretim mantığında, sürekli ruhsat projesi çizen ya da yabancı ekipler tarafından tasarlanan konseptleri uygulanabilir hale getiren bir ofis olmayı istemedik. Bu duruma yönelik hatırı sayılır Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

fırsatlar oldu ama bunları değerlendirmedik. Eskiz aşamasından şantiye aşamasına kadar projelerde var olmayı tercih ettik. Mimari karakter olarak ise genel çıkış noktamız her zaman çevre ile iletişim oldu. Yeri analiz ediyoruz, yere ait yapılar yapmayı hedefliyoruz. Bu yerin doğal özellikleri de olabilir, yapılı bir coğrafyada ise kentsel doku olabilir. Olabildiğince yere ait projeler üretmeye çalışıyoruz. Oltu Müzesi Projesi tarihsel bir simge ve aynı zamanda çevresiyle uyumlu bir tasarıma sahip. Bu projede kamunun ve belediyenin sizden beklentileri nelerdi? En önemli gördüğünüz nokta nedir bu projede? E.E: Özetlemek gerekirse, bölgeyi iyi okumamız beklendi ve oranın kimliğine uygun bir yapı yapmamız istendi. ‘‘Erzurum Oltu’da

böyle bir proje var konsept proje üretebilir misiniz?’’ diye bir teklifle bize gelindiğinde biz hemen oraya gitmek istedik ve gittik. Bu hem işvereni şaşırttı hem de birkaç gün sonra kaymakam bizi karşısında gördüğünde o da çok memnun oldu. Çünkü bazen bu tip taleplere uzaktan iştirak edilebiliyor ve yere gidilmeyip bugünün imkânları sayesinde uzaktan projeler üretilebiliyor. Erzurum’u tekrar gezdik. Oltu’yu analiz ettik, arazinin bütün ulaşımsal ve topoğrafik özelliklerini yerinde deneyimledik. Onun üstüne kafa yormaya başladık. Bunu yaparken de tasarladığımız yapının bölgeye ait olması yaklaşımını hep ön planda tuttuk. Biliyorsunuz Erzurum Selçuklu dönemine ait çok önemli eserlere ev sahiplği yapan bir şehir. Bu yapıları tek tek gezdik ve özellikle malzeme seçimleri, plan şemaları, mekân kurguları, kütle kompozisyonları üzerine çalıştık. Bunların prensiplerini anlamak için çaba göster-


SÜRDÜRÜLEBILIRLIK KAVRAMINI SON 1015 YILDIR DAHA SIK DUYMAYA BAŞLADIK AMA ASLINDA ÇOK DAHA ESKI KAVRAMLAR. TABII KI SADECE MIMARLIK ALANINDA DEĞIL HER ALANDA GEÇERLI BIR TANIM BU. AMA BIR MIMARI AKIMMIŞ YA DA BIR MODA GIBI ALGILANMAMASI GEREKEN BIR KAVRAM

dik. Bu çabayı taklitten uzak, çağdaş bir mimari dil ile tasarıma dönüştürdük. Başarılı da olduğumuzu düşünüyoruz. Kaymakamlık ve Belediyeden aldığımız geri bildirimler de bunu destekler nitelikte. Modern mimaride sürdürülebilirlik yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz? Bu yaklaşımla ele alınan projeler, geleceğin mimarisinde nasıl konumlanacak? C.E: Sürdürülebilirlik kavramını son 10-15 yıldır daha sık duymaya başladık ama aslında çok daha eski kavramlar. Tabii ki sadece mimarlık alanında değil her alanda geçerli bir tanım bu. Ama bir mimari akımmış ya da bir moda terimiymiş gibi algılanmaması gereken bir kavram. Çünkü sürdürülebilirlik yaşamın devam etmesi için gereken hayati bir mesele ve bir zorunluluk. Özellikle mimarlığın da baş aktörlerinden olduğunu düşündüğümüz inşaat sektöründe binalar ile ilgili yapılan araştırmalar gösteriyor ki sera gazı salınımlarının %35-40’a varan oranlardaki sorumlusu binalar. Keza sektör genelinde ise inşaat sektörü doğal kaynakların tüketiminin %50’sinden sorumlu. Bu açıdan değerlendirildiğinde iklim değişikliği konusu kapıda bile diyemiyoruz çünkü; artık evimizde, odamızda. İklim felaketi artık bir dış politika konusu olmuş durumda. Madem bu ülkede inşaat sektörü bir lokomotif görevinde o zaman bu olayın daha yüksek bir ölçekten ele alınması gerektiğine inanıyorum. Bazı tanımlamalar var; akıllı bina, doğa dostu bina gibi… Bu kavramların altını doldurmak gerekiyor. Çünkü bir yapının sosyo-kültürel, ekonomik ve çevresel

3S Firuze Konakları

bağlarının iyi kurulması gerekiyor. İlişkilendirmelerin sağlam zeminde yapılması gerekiyor… Meselâ - bazı haberlerde rastladığımız- ormanlık bir alanın ya da yeşil bir arazinin talan edip, oraya bina oturtup sonra biz doğal malzeme kullandık demek, aslında bu kavramların yüzeyde kaldığını gösteriyor. Sürdürülebilir yapı anlamında baktığımızda; bireysel çabalar, kamuoyunun belirli bir talebi, STK girişimleri, üniversitelerin desteklediği projeler var. Ama tabii ki bunlar yeterli olamıyor. Çünkü yerel yönetimlerin teşvik gücü olduğu gibi yaptırım gücü de olduğu için, bu kıstasların ve kriterlerin kamusal binaların hepsinde, idari binalarda, eğitim binalarında, hastanelerde gözetilmesi gerekiyor. Biraz önce yüksek ölçekten bakılması derken bunu kastettim. Meselâ Avrupa Birliği şu anda normal hayatın devam edebilmesi için tek kullanımlık plastikleri yasaklamak için girişimlerde bulunuyor. Zero-waste yani hiçbir atık olmayacak şekilde tüketim stratejisi geliştiriyorlar.

Mimarlık alanına baktığımızda ise Almanya bazı yasalar çıkarıyor ki şöyle; ofis binalarında her çalışanın hem gün ışığına hem de açılabilir bir pencereye erişebilir olması zorunluluğunu getiren yasalar var. Dolayısıyla bunların ülkemizde de uygulamaya geçmesi gerekiyor. Ve tam tersine, aslında birçok konuda yapılmaması gerekenlerin hâlâ yapıldığını görüyoruz. Yapı sektöründe bazı soruların sorulmasıgerekiyor. Neden güneş ışığından faydalanmak varken yapay aydınlatmalarla içerisinin aydınlatıldığı, neden doğal hava alabilecekken yapay havalandırma kullanıldığı ya da neden son kalan yeşil alanlara halen inşaatlar yapılıyor gibi sorular sorulabilir. Tam bu noktada sormak isteriz, sertifika sistemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

3S Firuze Konakları Satış Ofisi E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

51


Mermerler Plaza

gerektiren bir bakış açısı olsa da yolda biraz anlam kaybı yaşanabiliyor maalesef... Revit ve BIM uygulamalarını projelerinizde kullanırken tasarım, planlama ve uygulama aşamalarında ne gibi kolaylıklar yaşıyorsunuz, BIM ile proje üretmenin avantajları nelerdir?

52 52

C.E: LEED ya da BREEAM ilk defa farkındalığı yaratan ve sürdürülebilirlik kavramını ele alan kurumlar olduğu için önemli olduklarını düşünüyorum. Dolayısıyla başlangıç olmaları anlamında da önemli bir rol üstlenmiş durumdalar. Ancak sadece Türkiye’de değil dünya geneline baktığımızda bu tip sertifikaların bir pazarlama aracı olarak da kullanıldıklarını görüyoruz. Dolayısıyla bu tip kuruluşlara bence daha fazla sorumluluk düşüyor ve daha aktif rol almaları gerekiyor. Bir bina için sertifikalara başvurulduğu zaman belli kriterler gerekiyor. Bu kriterlerin yerine getirilmesi için bir puanlama sistemi var. Bu kriterlerin bazıları gerçekten de binaya sürdürülebilirlik anlamında olumlu özellikler getiriyor. Ancak bu binalar kullanıma açıldıktan ve sertifikalar alındıktan sonra söz verilen ve vaat edilen özellikler gerçekten uygulanıyor mu? Yoksa bunlar sadece bir yarışma gibi puan almak için mi yapılıyor? Bu noktada LEED’in bir yaptırım gücü bir Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

kontrol mekanizması olmalı. Bu anlamda enerji ve verimlilik derecelendirmesi yapan sertifika kuruluşlarının bu işin hakkıyla yapılabilmesi için daha aktif rol almaları gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin en büyük yatırımcılarına proje yapıyorsunuz, bu konuda onlarda nasıl bir algı var? C.E: Konunun çok fazla bilincinde olan ve gayrimenkul sektöründe hatırı sayılır yere sahip firmalar var. Mesela yaptığımız ilk sertifikalı binalardan olan Nidakule Göztepe’de, yatırımcı ilk görüşmede bu isteğini iletti. Ancak bir noktadan sonra ister istemez her konuda olduğu gibi bu konunun da bir pazarlama aracına dönüşmesi kaçınılmaz bir durum. Binaya ait bir özelliği bir satış kataloğuna eklemeye başladığınız anda kendiliğinden bir değer oluşturmaya başlıyor. Değer oluşturunca da bu diğer örneklere emsal teşkil ediyor. Çıkış noktası sorumluluk

E.E: Yaklaşık 1-1,5 senedir BIM’e geçiş sürecindeyiz. Daha önce de böyle bir girişimimiz olmuştu ama başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu sefer konuyu daha derinlemesine ele aldık ve oldukça iyi gidiyoruz diyebilirim. BIM uygulamalarına geçiş aslında üretim yaparken kullandığınız programın değişikliğinin çok daha ötesinde bir konu. Tamamiyle bakış açısını, tasarım biçimini değiştiren bir araç. Tasarım biçimiyle birlikte ofis yapısını, ofisin server altyapısını, makine düzenini, düşünme biçimini, arşivleme sistemi gibi birçok şeyi değiştiren bir uygulama. Süreçlere yansıması büyük ölçüde olumlu. Kişisel mesleki gelişime katkısı büyük. BIM bizi birebir 3 boyutlu olarak o inşaatın içine sokuyor. Strüktürü, mimarlığın dışındaki disiplinlere ait elemanları, imalat detaylarını daha rahat kavrıyorsunuz. Tasarlama biçimi ve düşünme biçimini farklılaştırıyor. Parametrik bir yapısı var programın. Bir sistemi kurarken arkada birtakım parametrelere bağlı olduğunuzu öngörüyorsunuz. Üç boyutlu olduğu ve bazı yapay zekaya dayalı avantajları olduğu için hataları en aza indirgiyor. C.E: BIM’e geçiş yeni bir lisan öğrenmek gibi. Önce çalışma sisteminizin değişeceğini ve buna hazır olacağınızı bilmeniz gerekiyor. Bu sadece tasarım aşamasında olan bir şey de değil, bina bittikten sonra işletme ve operasyonda aynı veri tabanından faydalanıldığı için sürdürülebilirlik konusu burada devreye giriyor. İşletme maliyetleri, operasyondaki kolaylıklar BIM’ın diğer


geleneksel sistemlere göre avantajlarını yansıtıyor. Sistemin sürdürülebilir olması için nasıl şu an sertifikalarda on senedir bir farkındalık yaşanıyorsa ülkemizde, bu konuda da benzer bir sürecin yaşanması gerekiyor. Yurtdışına baktığımızda BIM artık kamu yapılarında ve devlet ihalelerinde zorunluluk haline geldiğini görüyoruz. Türkiye’de de bunun bu anlamda ele alınabiliyor olması, en azından yerel yönetimlerin ve diğer mercilerin de bunu bir şart ya da teşvik edici hale getirmesi gerekiyor. Bir ikincisi de burada özel sektördeki yatırımcıların da bu işi algılayıp gelecekteki önemini fark edip, bu konuda adım atmaları gerekiyor. Dünya hızla ilerliyor ve bu yakalanması gereken bir süreç, geride kalma şansımız yok. Malzeme sektörünü ve AR-GE çalışmalarını yeterli buluyor musunuz? Sektör kendini günün koşullarına adapte edebiliyor mu? Kullanmayı çok sevdiğiniz ve vazgeçemediğiniz bir yapı malzemesi var mı? E.E: AR-GE ile ilgili birçok malzeme sınıfında aslında Avrupa’nın çok gerisinde olmadığımızı düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse cam elyaf takviyeli beton konusunda dünyanın üç firmasından birinin Türkiye’de üretim yaptığını biliyoruz. Seramik konusunda ithalatımızın yüksek olduğunu biliyoruz. Taş konusunda zaten ciddi zenginlikleri olan bir ülkeyiz. Bu nedenle arayıp da bulamadığımız bir malzeme olmuyor. Ofis olarak herhangi bir malzemeyi çok seviyoruz şeklinde bir tutumumuz yok, bu bizim bakış açımıza ters bir durum. Böyle yola çıkarsak kendimizle çelişiriz çünkü, tasarım evrelerinde malzeme çok önemli bir aşama. Önyargı ile yaklaştığınız zaman bir aşamayı sorgulamadan atlamış oluyor-

Nidakule Göztepe

sunuz.Her projenin yeri, bulunduğu konum, coğrafyası, yüksekliği, boyutu, bütçesi farklı malzemeler gerektiriyor. Daha çok kullandığımız malzemeler tabii var. Meselâ Mardin’de, Oltu’da ve Antakya’da yaptığımız biraz daha tarihi dokuya dokunan alanlardaki projelerde doğal taşı çoğunluklu kullandığımızı söyleyebiliriz. Onun dışında bazı yapılarda üretim hızı çok ön planda olabiliyor. O yüzden panel sistemleri prekast cepheleri tercih ediyoruz.

53

C.E: Bu soruyu tersten okumak gerekirse doğal görünümlü olup da doğal olmayan malzemeleri tercih etmiyor, sıcak bakmıyoruz. Mermerler Plaza, Nidakule Göztepe ve Antakya Palladium AVM yapılarının ortak yanı enerji ve çevre dostu tasarım yaklaşımına sahip olmaları. Bu sürdürülebilir tasarım bilincinizin gelişiminde yatan etkenler nelerdir? C.E: Çevre dostu kriterler dediğimiz zaman yapıların yönü, konumu, strüktürü ve çevresel ilişkileri önem kazanıyor. Mermerler Plaza’ya ve Nidakule Göztepe’ye baktığımızda E-5 kenarında yer alıp, şehrin siluetini bozmayacak bir konumdalar. Konumları itibariyle binaların yükselmesine müsaade eden imarı olan yerler. Bahsettiğimiz iki binada da benzer kriterlere dikkat edildi. Mermerler Plaza’da çekirdek batı cephesine yani güneşin İstanbul’da caydırıcı olduğu yöne getirilerek enerji verimliliği sağlanmaya çalışıldı. Mermerler Plaza’da cephe danışmanlarıyla çalıştık

AR-GE ILE ILGILI BIRÇOK MALZEME SINIFINDA ASLINDA AVRUPA’NIN ÇOK GERISINDE OLMADIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUM. ÖRNEK VERMEK GEREKIRSE CAM ELYAF TAKVIYELI BETON KONUSUNDA DÜNYANIN ÜÇ FIRMASINDAN BIRININ TÜRKIYE’DE ÜRETIM YAPTIĞINI BILIYORUZ.


Palladium Antakya

54 54

ve cephe modülleri oluşturuldu. Dalga şeklindeki yapıları aslında günün farklı saatlerinde farklı açılardan gelen ışınları filtreleme görevi de görüyor. Aynı zamanda yan alınlardaki sağır yüzeyler güneş kırıcı görevi gördükleri için enerjiyi etkin kullanma yönünde kazanım sağlıyor. Nidakule Göztepe’de ise yatay barkod etkisi veren bantlar gelişigüzel gibi görünse de aslında güneş ışınlarının geldiği açılara göre sıklaştığını görebiliriz. Bu da tamamiyle yine enerji verimliliğini arttırmak için, başında cephe tasarımını yaparken aklımızda olan bir kriterdi. Burada LEED kriterlerini saymıyorum onlar zaten rutin uygulamalar ama bunlar bizim mimar olarak önemsediğimiz ve yapmamız gerekenlerdi. Yüksek binalarda genelde doğal havalandırma ikinci planda kalıp mekanik havalandırmaya yönelinebiliyor. Biz bunu da önemsiyoruz. Mermerler Plaza’da hem kat bahçelerine açılan pencereler hem dışarıya açılan pencereler ile her katın belirli noktalarında doğal hava sirkülasyonunu sağlamaya çalıştık. Özellikle ofis tipi binalarda bilgisayarlar, aydınlatmalar ve hatta insanların kendisi bir ısı kaynağı, dolayısıyla bu binaların içi sürekli ısınıyor. Bu noktada doğal havalandırmaya gidildiğinde bunun oradaki çalışanların konforu açısından faydaları tartışılmaz. Aynı zamanda karbon salınımı da en aza indirgeniyor. Tabii ki 30-40 katlı ve daha yüksek binalarda mekanik havalandırma da olması gerekiyor ama neden oraya bir kanat açabilecekken açmayalım ve o insanlar sürekli Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

havasız bir ortamda, sağlık koşulları tehdit altında yaşasınlar. E.E: Palladium Antakya projesinde de benzer bir durum vardı. Mağaza ve alışveriş merkezi kullanıcılarının sirküle olduğu mall dediğimiz koridorlarda özel bir detay ürettik ve o detaydan bütün AVM boyunca doğal hava girişini ve sirkülasyonunu sağladık. Bildiğiniz gibi Antakya çok sıcak bir iklime sahip ve avlular bir nefes alma alanı olarak görülüyor, oranları itibariyle dar avlular yapılıyor ki çok fazla güneş ışığı almasın. Biz de projemizde hava almaya çıkan insanların vakit geçireceği serin avlular yarattık. Burada

Palladium Antakya

önemli kriterlerden biri de şehir silüeti için ikinci katın teraslanarak geri çekilmesi idi. Projede Anıtlar Kurulu’nun yetkisi söz konusu idi. Ve Anıtlar Kurulu’nun projedeki kriterlerinden birisi de çekme kat dolayısı ile yükseklik algısının kırılmasıydı. C.E: Antakya projemiz diğerlerinden farklı olarak doğal bir dokunun içinde. Tarihi Uzun Çarşı’nın devamında, Asi Nehri’nin kenarında yer alıyor. Bu özelliklerden dolayı hem yerel mimarinin özelliklerini görebileceğimiz hem de iklim koşullarından mümkün olduğunca az etkilenme konusunda önemli bir yapı. Dış cephesinde de tarihi dokuyu devam ettirmek anlamında yerel malzeme olan doğal taş kullanıldı. Ama yine doğal malzeme olduğunu düşündüğüm prekast malzeme ile birlikte harmanlanarak etrafıyla saygılı bir bina oluşturuldu.q



advertorial

ÜRÜN

FİBROBETON® İLE SINIRSIZ BİR TASARIM SERBESTİSİ FİBROBETON, mimara başka hiçbir materyalin sağlayamayacağı sınırsız bir tasarım serbestisi tanır. FİBROBETON, Roma, Rönesans, Gotik disiplin ve formlarından İslam ve Türk mimarisine, klasik, mimariden modern mimari unsurlara kadar tüm formların imalatını mümkün kılar.

56 56

FİBROBETON® Çelİk Karkaslı Cephe Kaplamaları Fibrobeton Çelik Karkaslı Cephe Kaplamaları 10-15 mm kalınlıkta üretilen, alkaliye dayanıklı cam elyafı ile takviye edilmiş bir beton türüdür. Kolay kalıplama ve her tür kalıba döküm kolaylığı ile iyi bir dekorasyon malzemesi olduğu kadar, çelik karkasla takviye edilerek istenen geometri ve istenen boyutta panel haline getirilerek iyi bir cephe kaplama malzemesi olabilen, uzun ömürlü ve yüksek dayanımlı bir yapı malzemesidir.

ufuklar açmak için, özgün yapılar tasarlamak ve kalıcı mimari eserler yaratmak için en uygun çözümü yaratmaktadır. Hem estetik açıdan, hem de mekanik dayanım ve dayanıklılık açısından benzerlerinden çok üstün bir seviyede üretilen Fibrobeton ürünleri yapıya gerçek bir prestij katar. Akışkan, esnek, dayanıklı ve güzel bir malzeme olan beton tasarımcılara çok özel olanaklar sunar. Organik, dinamik ve zor formların yapımında tercih edilen bir malzemedir.

Fibrobeton; • Mimarlar için özgünlük ve özgürlük, • Mühendisler için kolay ve hızlı montaj, • Yapımcılar için ekonomi ve bakım kolaylığı, • Kullanıcılar için estetik ve güven sunar.

Ahşaptan çeliğe, plastikten kumaşa her türlü malzeme betona form vermek için kullanılabilir. Dijital tasarım olanaklarının gelişmesi ile organik ve tekrarlamayan formlar için kalıp oluşturmak kolaylaştıkça beton mimarın cephe için vazgeçemediği bir malzeme haline gelmektedir.

Fibrobeton, ülkemizin kısıtlı kaynaklarını, doğru, kalıcı, kaliteli ve amacına uygun olarak kullanmaktadır. Tasarımda yeni

FİBROBETON, mimara başka hiçbir materyalin sağlayamayacağı sınırsız bir tasarım serbestisi tanır. FİBROBETON, Roma,

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Rönesans, Gotik disiplin ve formlarından İslam ve Türk mimarisine, klasik, mimariden modern mimari unsurlara kadar tüm formların imalatını mümkün kılar. Aynı zamanda mimarın yaratıcı gücünün oluşturacağı yeni ve özel formlara da sonuna kadar açıktır. Formlu beton diğer yüzey özellikleri ile (renk, tekstür, indirgenmiş yüzeyler vs.) birlikte kullanılabilir. Kalıp teknolojisi ile doğal ve yapay yüzey tekstürleri kolaylıkla malzemeye uygulanabilmektedir. Geometrik, doğrusal, derin, ince, dijital vb. tekstürler bugüne kadar birçok projede kullanılmıştır. Üretim esnasında ürün karışımına katılan inorganik pigmentler ile kendinden renkli beton ürünler elde edebilmek mümkündür.


57

FİBROFOMBETON® Isı Yalıtımlı Panel Sistemi Fibrofombeton®, Fibrobeton ile Fombeton’un üstün mekanik ve termal karakteristiklerinden yararlanılarak elde edilen bir beton türüdür. Fibrofombeton® panel, kompozit yapıda, hafif bir cephe panelidir. Dış kabuk malzeme fiber takviyeli 10-15 mm kalınlığında istenilen form, renk ve dokuda üretilen bir betondur. Fibrobeton® kabuk, üretim aşamasında çelik taşıyıcı sistem ile desteklenerek istenilen boyutlarda panel haline getirilir. Bu kabuk panel, içinde 350-400 kg/m3 yoğunlukta köpük beton doldurularak Fibrofombeton® panel elde edilmektedir.

İstenilen ısı, ses ve su yalıtımı 1518 cm arası bir panel kalınlığı ile sağlanabilmektedir. 18 cm kalınlık için 110120 kg/m2 arasında birim aralığı ile bina cephelerinde klasik sisteme nazaran %50 ile %80 arası daha hafif yük sağlar. 15-18 cm kalınlığında K=0.7 K.cal/ m2 °C civarında sağlanabilen mükemmel yalıtım, minimum ağırlıkta maksimum enerji tasarrufu sağlamaktadır. Isı yalıtımı ihtiyaca göre kalınlığı değiştirerek istenen değerlerde sağlanabilmektedir. Fibrofombeton® ısı yalıtımlı cephe kaplamaları özellikli olarak çok katlı yapıların projelerine özel çözüm getiren cephe kaplama malzemesidir. Bu malzeme, hem dış cephe kaplamaları hem de duvar paneli olarak dizayn edildiğinden, binalarda duvar kullanımını ve oluşabilecek imalat hatalarını, kontrolsüz malzeme kullanımının önüne geçer. Tüm sistem, projesine özel olarak fabrika ortamında ‰1 tolerans ile

üretilmekte ve çevreye tamamen duyarlı şekilde montajı yapılabilmektedir. Bu ürün, dış cephe döşeme alnından dışarıda monte edilmektedir. Bu sayede tüm duvar sistemi döşemenin dışarısına yerleştirildiğinden, net kullanım alanı %3’e varan artış gösterir. Bu artı değerlerin yanında malzememizin teknik özellikleri, ısı yalıtımlı oluşu, A1 sınıfı yangın dayanımı, depreme dayanıklı oluşu, uzun ömürlü oluşu, farklı renkler ile üretim olanağı, doğal cephe görüntüsü, tek parçada pencere dönüşleri dahil çözüm üretilmesi, farklı tekstür ve dokuların malzeme üzerine uygulanabilmesi gibi sıralanabilir. Fibrofombeton® ısı yalıtımlı cephe sistemleri hem detay çözümleri, hem de tasarım özgürlüğü açısından mimariye büyük olanaklar sağlar.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


HAKAN HABİF

HABİF MİMARLIK

58

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

ÇEVREYE VE KENTSEL DOKUYA UYUMLU PROJELER YAPMAK EN BÜYÜK SORUMLULUĞUMUZ... Bizlerin özellikle şehircilik anlamında biraz daha bilinçlenmesi ve mimari projeleri de bu geniş perspektifte kurgulaması gerekiyor. Eğer bu yapılmazsa korkarım yakın zamanda şehirlerimiz yaşanamaz hale gelecekler. Kentlerin kendi kimliklerini gözeterek, çevreye ve kentsel dokuya uyumlu projeler yapmak bizlerin en büyük sorumluluğudur. Hakan Habif kimdir, Habif Mimarlık hakkında bilgi alabilir miyiz? Ben Hakan İzak Habif, İzmir’de doğup büyüdüm, üniversite eğitimim için İstanbul’a geldim. Ardından da profesyonel iş hayatına İstanbul’da başladım. O gün bugündür çalışmalarımı İstanbul merkezli olarak sürdürüyorum. Mimarlık eğitimi almak, ortaokul yıllarından itibaren hedefimdi. Tamamiyle kendi kendine gelişen, özel ilgi alanlarım sonucu ortaya çıkan bir durum. Bina tasarımı ve bina bilgisine olan ilgimden kaynaklandı diyebiliriz. Üniversiteden sonra, birkaç farklı mimarlık ofisinde çalışıp yeterli tecrübeyi edindiğimizi hissettiğimiz zaman yakın arkadaşım Ali Doruk ile kendi adımıza bir şeyler yapma fikri ağır bastı ve ilk ofisimizi kurduk. Birlikte uzunca bir süre keyifle çalıştıktan sonra yola tek başımıza devam etme kararı aldık ve Habif Mimarlık markası bu şekilde oluştu. Habif Mimarlık’ın mimariye bakış açısı ve tasarım felsefesi hakkında neler söylemek istersiniz? Ofis olarak her zaman kullanıcı konforunu ön planda tutuyoruz. Tasarım dilinin güçlü olmasının yanı sıra projelerimizde fonksiyonellik en önemli kriter oluyor.

Tasarım felsefemizin omurgasını bu oluşturuyor diyebilirim. Trendleri körü körüne takip etmek yerine zamansız, uzun süreli kullanımda modası geçmeyecek mekânlar tasarlamaya çalışıyoruz. Mekânlar yaratırken proje kurgunuz nasıl oluşuyor ve gelişiyor? Bu konuda müşteri profili çok önemli. Onlardan aldığımız ihtiyaç programı sonrasında kafamızda birçok şey zaten şekilleniyor. Buna göre bir kurgu oluşturup tasarım sürecine başlıyoruz. Projenin lokasyonu, büyüklüğü, kullanıcı ve hedef kitlesi, bütçesi, kurumsal kimliği vs. bütün bunlar kurguyu şekillendiren etkenler. Projelerinizin birçoğu kurumsal firmalar için hazırlanmış. Kurum kültürü ile mimari üretim arasında nasıl bir döngü oluyor, kurumsal kimliklerin yapıya ve mimari tasarıma olan etkileri nelerdir? Gerçekten kurumsal kimliğin, o kurum için tasarlanan mekâna etkisi çok büyük. Örnek olarak, internet çağı sonucu ortaya çıkmış sektörlerin genç dinamik çalışanları için tasarlanan bir ofisle, kurumsal yapısı çok daha geleneksel olan, ağır profilli ofislerin ihtiyaçları çok farklı oluyor. Bu da doğal olarak mimari üretimi etkiliyor, şekillendiriyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

59


Markofoni Ofis

PROJELERIMIZDE GENELDE DOĞAL MALZEMELER KULLANIYORUZ. KENDISINDEN BAŞKA BIR ŞEYE BENZEMEYE ÇALIŞAN MALZEMELER YERINE, ONLARI HAM, IŞLENMEMIŞ VE KENDI KARAKTERINI GÖSTEREN ŞEKILDE GÖRMEYI SEVIYORUZ.

60

Mimarinin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz, günümüz mimarisinin yaşanabilirlik derecesi gelecekte nasıl olacaktır? Bizlerin özellikle şehircilik anlamında biraz daha bilinçlenmesi ve mimari projeleri de bu geniş perspektifte kurgulaması gerekiyor. Eğer bu yapılmazsa korkarım yakın zamanda şehirlerimiz yaşanamaz hale gelecekler. Kentlerin kendi kimliklerini gözeterek, çevreye ve kentsel dokuya uyumlu projeler yapmak bizlerin en büyük sorumluluğudur. Enerji verimli, çevre dostu yeşil projelerin nicelik olarak arttığını görüyoruz, bu konudaki artışı siz nasıl değerlendiriyorsunuz bunları bir trend olarak mı görüyorsunuz, yoksa gerçekten uygulanabilirliğine inanıyor musunuz? Bu tip projelerdeki artış, çevre bilinci olan herkes gibi beni de mutlu ediyor. Yalnız şuna dikkat etmek gerekiyor, çevre dostu proje başlığı altında, sadece göstermelik birkaç detayı olan ve aslında herhangi bir çevre kaygısı olmayan projeler mevcut. Bu noktada projeleri doğru analiz etmek için bilinçli olmak gerekiyor. Gerçekten enerji verimliliği olan, sürdürülebilir ve çevre dostu projeleri her zaman destekliyorum ve kendi ürünlerimizde de olabildiğince buna yaklaşmaya çalışıyoruz.

Markofoni Ofis Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Müdahale edilebilirliğin bu kadar yüksek olduğu bir sektörde mimari ile sanatı nasıl bir araya getiriyorsunuz, sanat tutkusunun mimari ile kesişen yönleri nelerdir?


Sanat ve mimarlık, her iki alanda da eser ortaya koyanları besleyen kavramlar. Sanata ilgisiz bir mimar ya da çevresindeki mimariden etkilenmeyen bir sanatçı düşünmek çok zor. Benim kişisel yaşantımda mimarinin yanı sıra sanatın özellikle resim sanatının önemli bir yeri var. Bu üretim anlamında değil, sanatseverlik anlamında. İlgilendiğim her ressamın, karşıma çıkan her tablonun, içten içe beni beslediğini, ilham verdiğini düşünüyorum. Malzeme konusuna değinecek olursak Türkiye’deki malzeme sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Malzemeleri seçerken nasıl bir yol izliyorsunuz, kullanmayı çok sevdiğiniz malzeme var mı? Projelerimizde genelde doğal malzemeler kullanıyoruz. Kendisinden başka bir şeye benzemeye çalışan malzemeler yerine, onları ham, işlenmemiş ve kendi karakterini gösteren şekilde görmeyi seviyoruz. Ahşap, mermer, doğal taş ve doğal kumaşlar işlerimizde en çok yer verdiğimiz malzemeler. Aydınlatmada da doğal ışığı mümkün olduğunca kullanmaya özen gösteriyoruz. Ülkemizde malzeme sektörü oldukça zengin ve neredeyse sonsuz alternatiflerle dolu, bu konuda birlikte çalıştığımız firmalar bizleri sürekli güncelliyor ve en son çıkan materyalleri bizlerle paylaşıyorlar.

Habif Mimarlık Yeni Ofis

SANAT VE MIMARLIK, HER IKI ALANDA DA ESER ORTAYA KOYANLARI BESLEYEN KAVRAMLAR. SANATA ILGISIZ BIR MIMAR YA DA ÇEVRESINDEKI MIMARIDEN ETKILENMEYEN BIR SANATÇI DÜŞÜNMEK ÇOK ZOR.

61

Habif Mimarlık Yeni Ofis E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Ankara Arena Spor Salonu

Akmerkez Binası Yönetim Ofisi

İş sürecine, daireyi parçalayarak başladık, planı dilimlere bölmek yerine, farklı boyutlardaki üçgenlere böldük. Bu üçgen hatları takip eden mekânları plana yerleştirdik. Mümkün olduğunca dinamik perspektifler veren, dairenin yumuşaklığının aksine, çok daha sert ve sivri hatlara sahip mekânlar oluşturmaya çalıştık. Bu üçgen kurgusunu sadece yerleşim kuralı olarak benimsemedik, görsel etkiyi güçlendirmek adına tüm yüzeylerde aynı kurguyu oluşturduk.

62

Akmerkez binası yönetim ofisinin yenilenmesi projenizden kısaca bahsedebilir misiniz?

ÜLKEMIZDE MALZEME SEKTÖRÜ OLDUKÇA ZENGIN VE NEREDEYSE SONSUZ ALTERNATIFLERLE DOLU, BU KONUDA BIRLIKTE ÇALIŞTIĞIMIZ FIRMALAR BIZLERI SÜREKLI GÜNCELLIYOR. Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Bu projede çözümlenmesi gereken ana başlık dairesel kat planı olarak belirlendi. Ofis bloklarının tam dairesel katları, alanın optimum kullanımında problemler oluşturmakla beraber, hem plan düzleminde hem de dekorasyonda mimarı dairesel ve organik hatlar kullanmaya yönlendirmekteydi. Projeyi ele alırken benzer planlarda görülen, benzer ofis yerleşimlerinden birini oluşturmak istemedik. Mevcut hacmin doğal yönlendirmeleri ile mücadele ederek farklı bir ofis tasarlayabilmek, projenin ana amacı haline geldi.

Kendi içinde kontrast sağlayacak soğuk ve sıcak malzemeleri bir arada kullanarak, plan yerleşimi aşamasından itibaren önemsediğimiz zıtlık duygusunu dekorasyonda da devam ettirmeye çalıştık. Parlak yüzeyler kullanarak, hacmi arttırmaya, mevcut alandaki düşük kat yüksekliğini mümkün olduğunca hissettirmemeyi hedefledik. Koyu ahşap tonlar, eskitilmiş beton yüzeyler kompoze plastik gibi yeni malzemeler ile, yenilikçi yaklaşımlar dahilinde ele alınarak sadece zıtlık duygusunu güçlendirmeyi değil, aynı zamanda Akmerkez’in geçmişine de bir gönderme yapmayı amaçladık. Akmerkez Yönetim Ofisi’nin keskin hatları, dinamik perspektifleri, kendi içinde yarattığı kontrast ve farklı tasarım yaklaşımı ile binadaki mevcut ofislerin arasından sıyrıldığını ve aynı zamanda dairesel bir planda yer alan ofis mekânın nasıl yenilikçi bir yaklaşım ile çözülebileceğinin cevabı olduğuna inanıyoruz...q


UNİGEN İLAN




CAN TAMİRCİ

TAMİRCİ MİMARLIK

66

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

Bir kısa film yönetmeninin söylediği gibi;

DAHA FAZLA VAKTİM OLSAYDI DAHA KISASINI ÇEKERDİM

Bu yaklaşım bizim mimari anlayışımızı anlatmak için çok uygun. Yani bir proje için mümkün olan en uzun süreyi kullanmak ama sonuç ürünün de o minvalde net ve kolay anlaşılır olması... Öncelikle sizi tanımak ve ofis yapılanmanız hakkında bilgi almak isteriz. 2007 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. 2010 yılında Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisans programını tamamladıktan sonra 2012 yılında kendi şirketimi kurarak ilk projem olan Kartal Hafta Sonu Evi projesini tamamladım. Neredeyse bir yıl tasarım, bir yıl da inşaat süreci olan bu yapı ile başlayan ofis pratiği 2012 yılından bu yana aktif olarak devam ediyor. Bir yandan da yaklaşık üç buçuk senedir Bilgi Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Kısacası hem piyasada hem de akademik ortamda iş üretmeye eğilimliyim. Birbirlerini besledikleri gibi zaman zaman birbirlerinden rol çalıyorlar... Ama iki süreci birlikte yürütmek benim için keyifli bir deneyim. Ofisi çok büyük çaplara getirip çalışırken memnun olmayacağımız ölçeklerde bir çalışma ritüelimiz yok. Mümkün olduğunca butik ve hedefe yönelik işler yapmaya çalışıyoruz. Sadece maddi kaygılarla üretmiyoruz. Öyle bir strüktürümüz de yok zaten. Yani yeri geldiği zaman genişleyen yeri geldiği zaman daralan bir yapımız var. Çekirdek bir kadroyu sürekli koruyor, ihtiyaç olduğunda ise genişleyebiliyoruz. Kendimi bazı konularda şanslı hissediyorum çünkü bugüne kadar yaptığımız işi saygıyla karşılayan, mimari projelerin öneminin, yatırımın öncüsü olduğunun farkında olan ve projecilik anlamında neredeyse bütün rolü bize bırakan işverenler ile çalıştım. Bu benim için gerçekten çok değerli... Kartal Hafta Sonu Evi’nin kendi ofisinizi kurmanıza vesile olduğunu söylediniz. Öyleyse bu projenin sizdeki yeri farklıdır. Bize bu projeyi biraz anlatır mısınız?

Kartal Hafta Sonu Evi sürekli yaşanan bir konut değil. İşveren bu yapıyı düzenlemiş olduğu çeşitli etkinlikler için özel olarak sipariş etti. Burada yemekler, toplantılar ve sunumlar organize ediliyor. Spor yapılıyor, dinleniliyor. Sadece haftanın belli günlerinde gerçekleşen aktiviteler için kullanılıyor. Binanın bu konsepte uygun hizmet verebilmesi için defalarca yeni denemeler ürettik. Bina formunun rasyonelliği, sadeliği ve kolay anlaşılabilirliği projenin etkisini de arttırdı diye düşünüyorum. Biz genel olarak mimari proje eğilimi olarak bu yaklaşıma yatırım yapmaya çalışıyoruz. Bir kısa film yönetmeni şunu söylüyor: “Daha fazla vaktim olsaydı daha kısasını çekerdim.” Bu yaklaşım bizim mimari anlayışımızı anlatmak için çok uygun. Yani bir proje için mümkün olan en uzun süreyi kullanmak ama sonuç ürünün de o minvalde net ve kolay anlaşılır olması... Kartal Hafta Sonu Evi’ne dışarıdan baktığınızda 3 tane ortogonel formun birbirinin üstünde kaydırıldığını ve bu kütlelerin birbirlerine saçak ve teras oluşturduğunu fark edersiniz. Dolayısıyla ihtiyaç olan bir balkon ya da saçak eklentisi yapmaya gerek kalmıyor. Onları zaten bu kütleler kendileri üretiyorlar. Yönetmenin bakış açısı da benzer şekilde bu netlik ve berraklıkla örtüşüyor... Ben mimarın asıl görevlerinden bir tanesinin doğru soruları arayıp bulmak olduğunu düşünüyorum. Her projede karşılaştığımız problemlerin, koşulları, bağlamı, iklimi, topoğrafyası hepsi birbirinden farklı. Álvaro Siza, “Mimarlıkta inovasyon yoktur” diyor. Bu söylem üzerine çok tartışılabilir ve herkes kendine göre yorumlayabilir. Ben ise bu söylemi şöyle yorumluyorum. Zaten bizim uğraştığımız ölçek, ışık, malzeme ve daha birçok konu her projeye göre farklılık gösteren ve keşfedilmeye hâlâ açık olan konular. İnovasyon zaten bizim en başından beri -mimarlığın doğduğu günden bugüne- uğraştığımız şeyin kendisi. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

67


Kartal Hafta Sonu Evi, İstanbul

Peki sürdürülebilirlik konusunda yapılanlar inovasyon değil mi?

68

Bu noktada sürdürülebilirliğin moda olan tarafını bir şekilde eleştirebiliriz. Oradaki inovasyona da çoğu zaman ihtiyacımız yok aslında. Asli olarak bizim; yapının ışığı en verimli şekilde nasıl alacağını, doğal havalandırmanın çok fazla makina ekipmanına ihtiyaç duymadan nasıl sağlanacağını, tükettiği suyu yeniden kullanıma nasıl alabileceğine dair sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerek. Bu ana ilkeler unutularak yapılan büyük maliyetli yapıştırma çözümlerin faydasından ziyade zararı var. Ancak kent bağlamında olgunlaştırılıp altyapısal hamleler ile tekil konut ölçeğine uzanan bir silsile sonucu doğru ve sürdürülebilir çözümlere ulaşabiliriz. Günümüz yapı malzemeleri konusunda ne düşünüyorsunuz? Kullanmayı çok sevdiğiniz bir malzeme var mı? Bu soruya yalıtım konusundan giriş yapmak istiyorum. Ben neredeyse bütün binaların su sızdırdığını gözlemliyorum. En kötü araba bile içine su almazken bütün yapıların su problemi var. Karşıma çıkan tüm yalıtım malzemelerini detaylı olarak incelemeye çalışıyorum. Sorun yalıtım malzemesinin hatalı oluşu mu, uygulamanın doğru yapılmayışı mı yoksa sistem çözümlerindeki teknik problemler mi bilmiyorum. Malzeme sektörünün sürekli geliştiğini inovasyonların, testlerin Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

‘HÂLÂ ÖĞRENECEK BIR ŞEYINIZ YOKSA O IŞI BIRAKIN’ DIYE BIR SÖZ VARDIR. BEN BU SÖZÜN BIZIM MESLEĞE ÇOK YAKIŞTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM.

Kartal Hafta Sonu Evi, İstanbul

yapıldığını hepimiz biliyoruz ama su almayan yapıya hâlâ rastlamadım maalesef. Bu konudaki standartların ve iş birliklerinin yeniden gözden geçirilmesi gerek. Türkiye ve yurtdışındaki inşaat ve tasarım pratiği arasında temel farklar var. Gözlemlediğim bazı örnekler üzerinden söyleyecek olursam yurtdışında tasarıma ayrılan süre neredeyse inşaata ayrılan süreye eşit. Bizde ise genelde çok kısa süreye sıkıştırılmış eskizler, etütler yatırım zorlamaları nedeniyle kendilerini aniden inşaat sahasında buluyorlar. Böyle olunca


Van İpekyolu Belediyesi Projesi

HER PROJENIN KENDINE ÖZEL FARKLI SORULARI, FARKLI ÇÖZÜMLERI VARDIR. BU NEDENLE MALZEME KONUSUNDA DA BIR EZBERIMIZ YOK. O PROJENIN MALZEME ARAYIŞI NEYSE ÜRÜNÜ DE BAMBAŞKA BIR MALZEME OLABILIYOR. tasarım aşamasında karşımıza çıkabilecek sorunları eğer karşımıza çıkarsa çözeriz diye halının altına süpürüyoruz. Böylece uygulama esnasında süreç uzuyor ve stres faktörü artıyor. Kullanmayı sevdiğim bir malzeme sordunuz, aslında bu konu benim biraz eleştirdiğim bir konu. Tüm projelerimde seviyorum diye bir malzemeyi kullanmayı, ezberden proje üretmeye, önceden uygulanan hazır çözümleri her yeni projede tekrar etmeye benzetiyorum. Her projenin kendine özel farklı soruları, farklı çözümleri vardır. Bu nedenle malzeme konusunda da bir ezberimiz yok. O projenin malzeme arayışı neyse ürünü de bambaşka bir malzeme olabiliyor. Örneğin Kartal Hafta Sonu Evi’nin zemin katında yarı geçirgen cam malzeme kullandık. Kullandığımız yarı geçirgen cam malzeme buranın ışık etkisine büyük bir katkıda bulundu ve hava karardığı zaman iç mekanın ışığının difüze bir şekilde dışarıya yansımasını sağladı. Bu uygulama ev için önemli bir özellik oldu, bu kat dışarıdan komple bir ışık kaynağıymış gibi algılanıyor.

Günümüz mimarlığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kenneth Frampton, “Mimarlık yeni bir şey söylemiyorsa gereksizdir” der. Frampton aslında burada şunu demek istiyor. Kent zaten arka arkaya kendini türetebilmek için hazır. Kentin kendini türetmesi için mimara ihtiyaç yok. Üreticiler bakarak, taklit ederek kendini tekrar eden yapılar üretebilir. Ama mimar devreye girip bir takım yeni paradigmalar ortaya koymadığı sürece mimarlık gereksizdir. Bence bu bu bakış açısı çok değerli ve altı çizilmesi gereken bir konu... Günümüzde hiper-bireysellik döneminin içinde yaşıyoruz. Bir takım ana akımlar giderek çözünmeye başladı ve kişisellik daha ön planda okunur hale geldi. Bu

kişiselliğin ön planda olmaya başladığı dönemde ekspresyonistlerden Jackson Pollock – “No: 5” adlı tablosu, 1947’de modernizmin yavaş yavaş yerinin sorgulandığı bir döneme denk geliyor. Tablonun özelliği şu: Bazı eleştirmenler bu tabloyu çok düzenli ve rasyonel bulurken, başka bir kesim çok kaotik ve rahatsız edici olduğunu savunuyor. Tam da böyle bir çağın içerisindeyiz. Yaptığımız her şey bu ayrıma her an maruz kalmaya açık. Dolayısıyla artık mimarın projesinde sırtını dayadığı kavram her ne ise; onun altını her zamankinden fazla doldurması gerek. Rize’nin bir yaylasında 15 katlı kule yapan bir müteahhit var örneğin. ‘Biz son dönemin trendi yatay mimarlık yaparak doğaya ve toprağa çok fazla müdahale etmek istemedik’ yazıyor projenin altında

Evka Sosyal Merkez Yarışma Önerisi

‘Hâlâ öğrenecek bir şeyiniz yoksa o işi bırakın’ diye bir söz vardır. Ben bu sözün bizim mesleğe çok yakıştığını düşünüyorum. Yani sürekli öğrenmeye ve öğrendiklerimiz üzerine hep yeni bir düğüm atmaya hazırız. Projeler de bunun için biçilmiş kaftan. Yeter ki projenin sınırları ve koşulları hem işvereni hem de mimarı karşılıklı olarak tatmin edecek bir şekilde düzenlensin. Yaptığımız projelerin dışarıdan bir iki cümleyle kolayca değişebilecek durumda olmamaları için tasarım kararlarının altında yatan gerekçeleri karşı tarafa iyi aktarmak hatta bazen tercüme etmek zorundayız.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

69


Jackson Pollock – “No: 5” Adlı Tablosu,

müteahhitin ağzından... Etrafında hiçbir yerleşke olmayan bir yaylaya 15 katlı yapılan bir kulenin meşruiyetinin zemininin bu olması gülünç elbette. Fakat bazı aktörler ortadaki mimari araçları ya da söylemleri işlerine geldiği şekilde kullanmaya başladılar. Hiper-bireysellik böyle bir şey değil. İşin bu tarafı suistimal edilmeye başlarsa bu sefer tamamen kuralsız bir oyunun içinde bulabiliriz kendimizi. 70

Aynı zamanda bir akademisyen olarak Türkiye’deki Mimarlık eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

ÜRETICILER BAKARAK, TAKLIT EDEREK KENDINI TEKRAR EDEN YAPILAR ÜRETEBILIR. AMA MIMAR DEVREYE GIRIP BIR TAKIM YENI PARADIGMALAR ORTAYA KOYMADIĞI SÜRECE MIMARLIK GEREKSIZDIR.

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Son yıllarda çok fazla üniversite açıldı ve mimarlık bu üniversitelere akademik kadro yeterli olmadan aniden dahil edilmeye başlandı. Devlet okulları değerli kadrolarını parçalanarak yeni açılan okullara kaptırma durumuna geldiler. Evet çok değerli akademisyenlerimiz var ama onların birbirinden ve kendi içlerinden de beslenebilecekleri bir ortam akademi. Bu parçalanma ve çoğalma o diyaloğu koparma riski taşıyor.. Kendi başına bir dekanın veya bölüm başkanının o üniversitenin seviyesini yukarıya çıkartması kısa vadede çok mümkün değil. Bunun için zaman lâzım, bir üniversite kadrosu kolay oluşmuyor. Üniversite artık bir öğrenme yerinden ziyade bir ilişki ağı genişletme yöntemine dönüştü. Şöyle bir anektod paylaşayım: Bir öğrencim çizim dersinin ortasında acil olduğunu söyleyerek telefonla konuşmak için izin istedi ve uzaklaştı. İster istemez kulak misafiri oldum ve kendi inşaatları için demir fiyatı pazarlığı yaptığını duydum. O bir müteahhit çocuğu, işler ona kalmış ve daha birinci sınıfta demir tedarikçisi ile proje hakkında toplantılar yapmaya başlamış. Eskiden öğrenciniz olan bir kişinin sonradan sizin işvereniniz olması ihtimali mümkün hale gelmesi ilginç geliyor bana. Eskiden

hiç olmayan bir fark bu. Oraya mimarlık yapmak için değil genel kültür olsun diye gelen öğrenciler de var, sizin mimari görüşünüzü anlamak için çabada bulunan, kendi çabasını size benzer şekilde geçiren öğrenciler de. Bir eğitmenin payının yüzde 30’ları geçmediği istatistiklerle kanıtlanmış bir gerçek. Birbirinden ya da açık kaynaklardan öğrenme artık daha revaçta. Benim okuduğum dönemde Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde yapılan seminer sayısı çok sınırlıydı. Şimdi ise çoğu üniversitede çok yoğun mesleki seminer ve panel programları yapılıyor. Hatta sade vatandaş olarak üniversite koridorlarında dolaşsan ve neler oluyor diye kulak kabartsan mesleğe olan birikimin azımsanmayacak şekilde artar diye düşünüyorum. Artık bir yandan öğle yemeğini yerken bir yandan Venedik’teki bir sunumu telefonundan izleyebiliyorsun. Tabii bilgiye ulaşımın bu kadar kolaylaştığı bir dönemde ona ulaşmak için sarfedilen enerjinin azalması da ironik. Projelerinizde açık alan tasarımlarının etkisi nasıl oluyor? Açık alan kullanımını çok fazla önemsiyoruz. Hem kendi mimarlık ofisimin eğilimi bu yönde hem de akademide çok fazla dert ettiğimiz bir konu açık alan tasarımı. Zaten yapıyı tasarlamakla açık alanı tasarlamak arasında çok fazla fark yok. İkisi de seri devreler gibi birbirine bağlı, birisi iyi çalışmazsa diğeri de çalışmıyor. Projelerimizde açık alan tasarımı mimari tasarım ile bir arada yürüyor, hatta bazı projelerin mimari eğilimleri açık alanda aldığımız birtakım kararlar sonucunda şekilleniyor. Açık alanın sürekliliğini tasarlarken bir anda yapıyı da o geçişkenliğe eşlik eden bir mimari fikir ile destekliyoruz. Biz binayı tasarlayalım arta kalan kısımları peyzaj olarak değerlendirelim kanaatini hiçbir zaman benimsemedik... Bu ikilinin eş-zamanlı


Tekirdağ Büyükşehir Belediye Binası Yarışma Projesi

GÖRSEL Çamlıca Anten Kulesi İç Mekân. 71

dengesini kurmak çok önemli. Meselâ Tekirdağ Belediyesi yarışmasına katılarak 3.lük ödülü aldığımız projemizde açık alan dolaşım sürekliliğini yapıyı şekillendirmek için baz alarak yapmış olduğumuz bir iş. Yapının içerisindeki rampa bütün kent içerisindeki sürekliliği yapının içerisinden dolaştırıyor, yapı da o rampanın izdüşümüne dönüşüyor. Yine aynı şekilde Van İpekyolu Belediyesi projemizde de bu durum çok açık. Hep yapıyı açık alanla birlikte düşünme eğiliminde oluyoruz. Bu projenin de şöyle bir angajmanı var. Burada bir park alanı ve belediye hizmet binası vardı. Yapıyı park alanı ile bütünleştirme fikrini bir alt zemin kurgusu ile çözmeye çalıştık. Yapıyı biraz yükselterek aslında park peyzajını yapının kendi içerisine aldık ve böylelikle bu ikisini bir arada tasarlamak söz konusu

oldu. Yapı zemin üstünde kendi özel çalışma birimlerini barındırırken zemindeki sosyal alanlarını da bu parkla bütünleştiren bir şekle büründü. Son bir anektodla bitirelim isterseniz. Artvin’de bir katlı otopark projesi yapıyoruz. Malum Karadeniz bitki örtüsünün yoğunluğunu anlatmaya gerek yok. Projeyi yaptığımız arsanın da çevresi olağan bir şekilde yeşil dokuya sahip. Çevredeki yeşil dokuya uyum sağlamak için binanın cephesini sarmaşıklar ile sarmayı önerdiğimde şöyle bir tepki aldım: Can Bey her yer yeşil zaten... Dolayısıyla bugüne kadar cebimizde getirmiş olduğumuz mevcut yeşil dokuyu ya da yüzeyi artırma eğilimi Artvin için olumsuz bir tavır olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu nedenle biz her projede kendi ezberlerimizi dahi sorgulamayı tercih ediyoruz. Çünkü doğru soru her yeni koşulda değişmek zorunda.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Mimaride Metal Kabuklar

kASSO mühendislik 30’u aşkın ülkeye dünya standartlarında üretilen ürünlerimiz, yüksek kalite ve üst düzey hizmet anlayışımızla ülkemiz ihracatına katkı yapmaya devam ediyor. Metal işlemeye 1975 yılında başlayan üretim ve mühendislik firması Kasso, 1986 yılında genişletilmiş metal levha üretimini bünyesine katarak müşterilerimize ile teknolojiye sahip patentli makinalar ile inovatif çözümler sunarak proje teslimi ürün yapabilen komple bir metal işleme tesisi niteliğindedir. KASSO Mühendislik, tüm imalat konularını tek bir çatı altında toplayarak, tek noktadan yönetim ve işletme felsefesi ile ivmelenerek yoluna devam etmektedir. “mimaride Metal Kabuklar” kavramını yapı sektöründe oturtmuş ve ürünlerini endüstriyel uygulamalarının yanında mimari alanda çok önemli bir yer edindirmiştir. KASSO, sektöründe ilk, Türkiye’de ise 71. Tasarım Merkezi olmaya hak kazanmıştır.

YıLLık Üretİm kAPASİteSİ 48.869 tOn

12 ADET FAYDALI mODeL Ve PAtent eLektrOStAtİk tOz BOYA kAPLAmA teSİSİ YıLLık kAPASİteSİ 520.000 m2/YıL

Dünya çapında ödüllü birçok mimari projenin karmaşık yapılarının yaratılması... kAtAr BİLİm Ve teknOLOjİ PArkı / PerfOre PASLAnmAz ÇeLİk CePhe DOhA, kAtAr

mÉDıAthÈQue Du kremLın - BıCÊtre - L’eChO ALÜmİnYum özeL DeSen PerfOre CePhe PArİS, frAnSA

BAkÜ kOnGre merkezİ / ALÜmİnYum GenmeSh ASmA tAVAn Ve ALÜmİnYum kOmPOzİt CePhe BAkÜ, AzerBAYCAn

meezA DAtA Center ALÜmİnYum PerOfre ÇAtı & CePhe DOhA, kAtAr

Le tOıSOn D’Or ALÜmİnYum DeSen keSİm kOrkuLuk BrÜkSeL, BeLÇİkA

AuDı ShOwrOOm ALÜmİnYum fOrmLu PerfOre CePhe İStAnBuL, ÇAnAkkALe, tİBLİS


Mimari + Metal S2OSB Yönetİm merkezİ / 3D PerfOre CePhe

ALLıAnz tOwer özeL tASArım GÜneŞ kırıCı SİStemİ

rOBert kOLejİ murAt kArAmAnCı öğrenCİ merkezİ GenmeSh ÇAtı & CePhe

rAİf DİnÇkök kÜLtÜr merkezİ COr-ten ÇeLİk PerfOre CePhe

SeLÇuk eCzA GeneL mÜDÜrLÜk özeL DeSen tASArım CePhe

ACıBADem ALtunİzADe hAStAneSİ / ALÜmİnYum GenmeSh CePhe & BAkır CePhe

VAkkO İStİnYe PArk / özeL tASArım CePhe

Pİrİ reİS ÜnİVerSİteSİ GenmeSh & PerfOre CePhe & tAVAn

kASSO mÜhenDİSLİk SAn. Ve tİC. A.Ş. İstanbul Anadolu Yakası OSB 2. Sokak No: 5, 34953 Tuzla İstanbul TR

T +90 216 593 14 85 (pbx) F +90 216 593 14 89 kassoengineering www.kasso.com.tr

GreYDer AYAkkABı fABrİkASı / PerfOre CePhe


GÜL GÜVEN

VEN MİMARLIK

74 74

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

MESLEK ETİĞİNE DAHA ÇOK SAHİP ÇIKMALIYIZ Mimarların meslek etiğine daha çok sahip çıkması, kararlı durması mimarlığın ülkemizde yükselişinde önemli rol oynayacaktır. Meslek odalarının odağı ise, üyeleri olmalı ve iletişime geçme, ilişki kurma ve her birine destek verme yöntemlerini geliştirmelidirler.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? VEN Mimarlık’ı nasıl kurdunuz, ne tür projeler üretiyorsunuz? İTÜ Mimarlık Fakültesinden mezunum. ODTÜ’deki restorasyon yüksek lisansımın sonuna doğru 7 Aralık 1991 yılında gelen bir teklif sonucu ani verilmiş bir kararla küçük bir ofis kiralayıp Ankara Dikmen’de bulunan ilk konut projemi gerçekleştirdim. Geçen uzun yıllar içinde kurucusu olduğum Ven Mimarlık’ta deneyimlerim çoğaldı. Geniş bir yelpazede ulusal ve uluslararası birçok projeyi gerçekleştirme imkânımız oldu. Bu sektörde mimar olmak tartışmasız çok zor, peki kadın olarak ne gibi zorluklarla karşılaştınız, çalışma hayatınızda böyle bir ayrışım yaşadınız mı? Kadınların kariyer olanaklarında eşit fırsatlar yakalamaları mesleğe göre değişiklik gösterebilmekte düşüncesindeyim. Kendi adıma bir mimar olarak mesleğimde olumsuz anlamda ayrımcılık yaşadığımı düşünmüyorum. Öte yandan mimarlık firmalarını değerlendirdiğimizde, kadın mimar olarak tek başına mimari ofisi olan çok az kadın mimar var. Halen kadının ülkemizde iş gücüne katılımı da sınırlı.

75

Geleneksel rollerden sıyrılan kadın ise, kendisine dayatılanı değil, kendi seçtiği hayatı yaşadığında değişim yaratabildiği düşüncesindeyim. VEN Mimarlık Ankara ve İstanbul ofisleri bulunan ve büyük işler gerçekleştiren bir yapı. Siz bu iki merkez arasında diyaloğunuzu nasıl dengede tutuyorsunuz, işler nasıl ilerliyor ve ekip çalışmasının önemini nerede görüyorsunuz? Her iki ofisimizde de donanımlı, değerli ekip arkadaşlarım var, dolayısı ile sistem sorunsuz bir şekilde yürümekte. Ben ise, her iki büroda da çalışmalarımı sürdürüyorum. Sıklıkla yurt içi ve yurt dışı iş seyahatlerim olmakta, bu seyahat ritmine alıştım. Günümüzde internet üzerinden bağlanıp birlikte çalışmak çok kolay, BIM tabanlı program kullanıyoruz, ekiplerin farklı yerlerde proje oluşturmasına olanak tanıyor, birden çok kullanıcının Bulut’ta projelerini birlikte çalışması mümkün oluyor. Böylelikle ekip farklı konumlarda olsa da projeyi çalışmak ve yönetmek sorun olmuyor. Her zaman olmasa da bazı projeleri Bulut üzerinden eş zamanlı İstanbul ve Ankara ekipleri ile birlikte yürütüyoruz. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Keypark, Ankara

76 76

İşleriniz arasında konut mimarisi, ofis tasarımı, restorasyon, şehir planlama, iç mekân tasarımı gibi çok çeşitli projeler bulunuyor. Bunlardan dikkatimizi çeken biri de ‘Adalet Sarayları’… Adalet saraylarını tasarlamak ve bu konuda iş üretmek oldukça zorlu ve karmaşık bir süreç olsa gerek, siz bu konu hakkında neler söylemek istersiniz. 2004-2008 döneminde Kayseri, Elazığ, İskenderun adliye yapılarını projelendirdik. Kayseri ve Mersin adliye yapıları davetli Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

yarışma idi. Kayseri yarışmasında 1. lik ödülünü aldık, Mersinde ise 2. olup binayı yapma fırsatını kaçırdık. Sonrasında Ankara’da yapılması planlanan Adliye ek binası için düzenlenen yarışmada jüri üyesi olarak bulundum. Mimar Umut İnan’ın öneri projesi birinciliği aldı, ancak proje uygulamaya geçemedi. Sonrasında ilgili idare ile çalışılmayan uzunca bir süre, on yıl geçti. Bizim mimarlık anlayışımızla idarenin mimari istekleri birbiri ile örtüşmedi. 2018 yılı itibari ile yeni bir başlangıç yaptık. Gerze ve Bozdoğan adliye binalarının projelerini birlikte çalışıyoruz. Adalet sarayları

MIMARLIK ÜZERINDEKI IDEOLOJIK BASKI ILE SON YILLARDA ÜLKEMIZDE MIMARI NITELIK SORUNU YAŞAYAN BIR ÇOK YAPININ ÜRETIMI SÖZ KONUSU OLDU.


konusunda her ne kadar deneyimimiz artmış olsa da arazi, iklim, kültürel ve tarihi değerler, ihtiyaç programı, binaya yaklaşım her daim farklı, dolayısı ile her proje bizim için yeni bir serüven oluyor. Uluslararası platformda mimari bakış açılarını ve gelişmeleri nasıl görüyorsunuz, ülkemizdeki mimarilerle bu gelişmeleri değerlendirecek olsanız, aradaki farklılıklar nelerdir? Bilişim teknolojilerinin mimariye etkisi önem taşıyor. Robotik ve yapay zeka, mimarlık ve tasarım alanlarını dönüştüren bir sonraki teknoloji olarak hayatımıza girmekte. Geçtiğimiz yıllarda, daha hesaplamalı olarak tanımlanan bina sistemlerine ve BIM tabanlı yazılımlara yönelik açılım, robotiklerin büyük ölçekli bina üretimi için alan hazırlıyor. Mimari sadece bu yeni teknolojilerden büyük ölçüde etkilenmemiş, aynı zamanda diğer işbirliği yaptığı disiplinleri beklenmedik şekillerde de etkilemeye başlamıştır. Ülkemizdeki mimari gelişmeler deyince sıcak gündemde olan bir konu geldi aklıma, Maraş’ın bir ilçesinde tasarımı belediye başkanı, inşaatı ise belediye işçileri tarafından yapılmış minareli köprü… Burada mimarlık bilincinin yetersizliği ve çevremizde benzeri uygulamaların artması, değer görmesi endişe verici. Yakın geçmişte inşa edilen Ankara kent kapıları da benzer bir örnek. Mimarlık üzerindeki ideolojik baskı ile son yıllarda ülkemizde mimari nitelik sorunu yaşayan birçok yapının üretimi söz konusu oldu.

Yaşam 360, Karma Kullanım, İzmir

BILIŞIM TEKNOLOJILERININ MIMARIYE ETKISI ÖNEM TAŞIYOR. ROBOTIK VE YAPAY ZEKA, MIMARLIK VE TASARIM ALANLARINI DÖNÜŞTÜREN BIR SONRAKI TEKNOLOJI OLARAK HAYATIMIZA GIRMEKTE.

77

Citta slow, akıllı şehir, yeşil bina, ekolojik yaşam gibi kavramların yoğun olarak kullanıldığı bir dönemdeyiz. Hemen hemen birçok projede bu kavramlara değiniliyor ve bu yaklaşımla yapıldığı iddia ediliyor. Ekolojik ve sürdürülebilir mimarinin gerçekliği ve geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kavramlar aslında kentlerin doğa ve insan için maksimum verimlilik

Yaşam 360, Karma Kullanım, İzmir E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Deha Merkez Ofis Projesi, Ankara, İncek

MIMARLARIN MESLEK ETIĞINE DAHA ÇOK SAHIP ÇIKMASI, KARARLI DURMASI MIMARLIĞIN ÜLKEMIZDE YÜKSELIŞINDE ÖNEMLI ROL OYNAYACAKTIR.

78 78

sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılması düşüncesini yansıtmaktadır. Citta Slow felsefesinde ayrıca yaşamın, yaşamaktan zevk alınacak bir hızda yaşanması savunulmaktadır. Adliye projesini çalıştığımız Gerze ilçesi de yakın geçmişte Citta Slow ünvanını aldı. Sürdürülebilirlik kavramı, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama becerisini tehlikeye atmadan günümüzün ihtiyaçlarını karşılama süreci olarak tanımlanabilir. Sürdürülebilir kentler, süreklilik içinde değişimi sağlamak amacıyla, sosyo-ekonomik çıkarların çevre ve enerji ile ilgili kaygılarla uyumlu hale getirildiği kenttir denebilir. Bu anlamda tüketilen fosil enerji kaynaklarını da dikkate aldığımızda güneş, su, toprak, rüzgar gibi doğal enerji kaynakları ile çözüm üretmek kaçınılmazdır. Başarıyı nasıl ölçütlendiriyorsunuz? Sizin için başarılı bir iş- proje yapmış olmak ne demektir? Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Başarının tanımı kişilerin yaşamdan beklentileri doğrultusunda değişiklik gösterebilir. Başarı beklenti sonuç ilişkisi, benim için öncelikle kendim sonuçtan mutluysam başarılı proje ve/veya yapıdır. Başkalarının yapılan işi başarılı bulması kendi değerlendirmemin önünde olmaz. Sınırsız bir bütçe ve her anlamda özgür karar verebileceğiniz bir proje olduğu varsayımında bulunursak. Hayalinizde olan ve sizi ifade edebilen bir proje yapsaydınız, bu projenin işlevi ne olurdu, nerede olurdu, hangi malzemeler ağırlıkta olurdu bizimle paylaşabilir misiniz? Kent parkı olurdu. Çocukların, gençlerin, yaşlıların, turistlerin, farklı sosyal katmanlara ait olan insanların birlikte rahatlıkla kullanabildikleri bir yer, tam bir kentsel karşılaşma mekânı, insanı tamamen kendi deneyimiyle baş başa bırakma kapasitesine

sahip mekânlardan oluşan bir park alanını tasarlamak isterdim. Son olarak eklemek istediğiniz veya değinmek istediğiniz bir konu var mıdır? Mimarların meslek etiğine daha çok sahip çıkması, kararlı durması mimarlığın ülkemizde yükselişinde önemli rol oynayacaktır. Meslek odalarının odağı ise, üyeleri olmalı ve iletişime geçme, ilişki kurma ve her birine destek verme yöntemlerini geliştirmelidirler. Dijital platformların daha iyi kullanımının desteklenmesi, yaygınlaştırılmasına yönelik katkıları sayesinde üyelerin ve ofislerin ihtiyaçlarına göre şekillenmiş, dolayısıyla daha değerli bir hizmet sunulması önemli. Meslek odası liderlik görevini, bilgisini ve iyi örnekleri paylaşarak, gerek üyelerini gerekse kamuyu etkileyen, ilham veren bir rol üstlenmeli.q



advertorial

ÜRÜN

SCHÜCO’DAN TOPLANIR LAMELLİ YENİ GÜNEŞ KIRICI CSB

RÜZGARDA VE YAĞMURDA GÜNEŞTEN KORUMA Schüco FWS 50/60 cephe sistemine dışta tamamen entegre olan güneş gölgeleme sistemi Schüco CSB, güneşli günlerde binaya ısı girişini büyük ölçüde azaltan bir gölgeleme çözümü sunar.

80 80

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


81

Y

eni Schüco CSB (Concealed Shaped Blind) raylarda giden alüminyum lamellerden yapılmıştır ve 9-10 rüzgar yükünde bile güvenle çalışır. Sağladığı %23 ten fazla bir dış görüş ile, tam olarak kapalı olsa bile manzarayı görmenizi sağlar. Schüco FWS 50/60 cephe sistemine dışta tamamen entegre olan güneş gölgeleme sistemi Schüco CSB, güneşli günlerde binaya ısı girişini büyük ölçüde azaltan bir gölgeleme çözümü sunar. Bu, aynı zamanda ağır rüzgâr yükü olan günlerde de geçerlidir: Sarılarak toplanan güneş kırıcı, 25 m / s’ye kadar rüzgâr hızlarına dayanabilir (Beaufort ölçeğinde rüzgâr gücü 9-10). Bu dayanım, kılavuz rayları içinde sabit kalan ekstrüde alüminyum lameller sayesindedir. Yüzde 23’lük yüksek derecede ki transparanlığa ise boşluklu lamel formu sayesinde erişilir. Doğrudan güneş ışığının tam gölgelenmesi, 21 derecelik bir güneş açısında gerçekleşir. Perde, C0 ve C31 ila C35 Eloksal tonlarında mevcuttur ve bu sayede bir binanın dış tasarımına veya renk aksamlarına en uygun

şekilde yerleştirilebilir. Güneş kırıcı C0 ve C31 ile C35 eloksal tonlarında mevcuttur ve bu sayede bir binanın dış tasarımına uyum sağlar. İmalat ve montaj avantajları Schüco CSB güneş gölgeleme sistemi, SchüCal yazılımına entegre edilmiştir, böylece çok yönlü üniteler kolayca konfigüre edilebilir. 4.6 kg/m2 güneş korumasında ki hafif ağırlıklardan biridir. Tahrik miline sarılır ve kurulum için hazır halde teslim edilir. İmalatçının tek yapması gereken yan kılavuz raylarını kesmektir. Kayar kılavuz yan kapaklara entegre edildiğinden, şeritleri kılavuz raylarına geçirmenin zahmetli adımı, imalatçı için elimine edilmiştir. İmalatçılar, aynı zamanda, son konumu ayarlamak için zaman alıcı manüel işlemi de es geçebilir: kullanıcı, ilk kullanımda perdenin üst ve alt uç konumlarını, motorda yerleşik bir yük kesici aracılığıyla ayarlar. Ayrıca, engel tespitini de içeren otomatik son konum ayarı, CSB’nin yanlış kullanımdan dolayı zarar görmesini önler.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

VADİSTANBUL

VADİSTANBUL

82 82

YATAY VE DİKEY FORMLARI İLE DOĞAYI TAKİP EDİYOR -

Y.Mim. Murat Kader, iki design group Kurucu Ortağı

İ

stanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, İstanbul Metropolitan Planlama Merkezi ile geliştirdiği Çevre Düzeni Plan kararları çerçevesinde Cendere Vadisi’ndeki sanayi alanlarının dönüştürülmesi ön görülmüştür. Vadistanbul, bu üst ölçek planların ilk adımı olarak hayata geçirilmiş ve karma kullanımlı proje anlayışına yatay ve mütevazi formlarla yenilikçi bir yaklaşım getirmiştir. Vadistanbul karma fonksiyonlarının kütleler ve hacimlerin yayılmasında ve yükselmesindeki farklılık ve zenginlik, kentin doğal ortamla buluştuğu bu hassas alanda yapılaşma normlarını disipline etme amacının da bir parçasıdır, yatay ve dikey formları ile doğayı takip etmektedir. Sanayinin de-santralizasyonu hedefine ulaşmak üzere atılan bu adımlar ile Vadistanbul, Cendere deresinin su pompalanması suretiyle yeniden canlandırılmasına da aracılık etmiştir. Projenin yenilikçi yaklaşımlarından bir diğeri de alışveriş anlayışına kent ölçeğinde yaklaşarak sokak alışverişini ön plana çıkaran 750 m’lik aks ile kent ve kentliyle bütünleşme çabası olmuştur. Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Proje, TEM yolu kenarında ve Kuzey ormanlarına komşu olan Cendere’de, kentsel alan, orman, vadi ve derenin kesişim noktasında doğal formlara paralel uzanmaktadır. Bölge Anadolu ve Avrupa yakasındaki merkezi noktalardan 15 dakikada ulaşılabilir bir konumdadır. Ayrıca Vadistanbul Türkiye’de bir ilk olarak, özel yatırımla hayata geçecek olan, Havaray Projesi ile ana metro hattına bağlanmaktadır. İçinden 2,4 km nehir geçen bir kenarı kilometrelerce derinliğinde kamu ormanı olan proje; çevre yollarının çakıştığı OkmeydanıHasdal-Kemerburgaz kavşağına 2,5 km mesafede olmasıyla 3 çevre yoluna da direk ulaşım olanağı sağlamaktadır. 3. Havalimanı ve Kuzey Marmara aksına en kolay ulaşılabilen noktalardan biridir. Vadistanbul Teras, Bulvar ve Park etapları yatay düzlemde her türlü yaşam fonksiyonlarını içinde barındıran, Türkiye’nin en büyük ofis kompleksinin yer aldığı karma proje olarak, Maslak


MİMARİ

iki design group

VADİSTANBUL KARMA FONKSİYONLARININ KÜTLELER VE HACİMLERİN YAYILMASINDA VE YÜKSELMESİNDEKİ FARKLILIK VE ZENGİNLİK, KENTİN DOĞAL ORTAMLA BULUŞTUĞU BU HASSAS ALANDA YAPILAŞMA NORMLARINI DİSİPLİNE ETME AMACININ DA BİR PARÇASIDIR, YATAY VE DİKEY FORMLARI İLE DOĞAYI TAKİP ETMEKTEDİR.

83

bölgesine alternatif bir iş merkezi olarak da öne çıkmaktadır. Proje, homojen bloklar halinde sadelikle yükselirken, yatay ve dikeyde vadiyle uyumlu canlı bir görünüm ortaya koymaktadır. Derenin yeniden canlandırılmasıyla zenginleşip çeşitlenmiş açık alanlar ve yürüyüş yolları, mekânsal bütünleşme sağlarken, yaşam kalitesini arttırmaktadır. Arazinin, %50’sinin terki ile %10 sosyal donatılar ve spor alanları, %40 yeşil alan ve derenin yeniden canlandırılma alanları gibi bir alansal dağılım yapılmıştır. Kapalı ve açık spor alanları, rekreasyon alanları, havuz, fitness, yürüyüş/ koşu parkurları, dinlenme alanları, çocuk oyun alanları ve yüzme havuzları, seyir teraslarından oluşmaktadır. Projenin Çevre Dostu Yaklaşımı Proje, kentsel ölçekte hazırlanmış bir master planın da ön görüsü ile ekonomik bir manifesto ortaya koymaktadır. Vadistanbul beşeri ve ekonomik kapital yaratan ve var olanı güçlendiren etkin bir kullanım hedeflemektedir. Eski, ağır (massive) sanayilerin yerini hafif üretimlere ve bilişime bırakması ile Ayazağa’daki ekonomik aktiviteler yeniden canlandırılmaktadır. Otel, ofis, ticaret ve hizmet fonksiyonları da göz önüne alındığında bölgede yüksek istihdam yaratılması beklenmektedir. Bu aktivitelere ev sahipliği yaparken aynı zamanda konut kullanıcısı ve ziyaretçileri de geri kazanılmış mavi ve yeşil ile buluşturan bir değer ortaya çıkacaktır. Dere aksına

iki design group Kurucu Ortağı, Murat Kader E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

VADİSTANBUL

DERE AKSINA PARALEL OLARAK GELIŞTIRILEN VADISTANBUL, YEŞIL VE MAVININ BIR ARAYA GELIŞINI TEMSIL EDEN VE ORMAN ALANLARI ILE DERENIN YENIDEN CANLANMASINA KATKI SAĞLAYAN, BU SEBEPLE DE KENTE KATKI SUNABILEN BIR PROJEDIR.

84 84

paralel olarak geliştirilen Vadistanbul, yeşil ve mavinin bir araya gelişini temsil eden ve orman alanları ile derenin yeniden canlanmasına katkı sağlayan, bu sebeple de kente katkı sunabilen bir projedir.

ve insana geri dönüşünü amaçlamıştır. Planlama ölçeğinden bakıldığında ise, yeni imara açılan boş alan yaratılmadan, mevcut dokuya uyumlu bir görsellik sağlanarak kentleşmeye katkı sunulmuştur.

Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı donanmasının ve Silahtarağa Termik Santrali’nın kömür ihtiyacının karşılanması amacıyla döşenen hattın savaşın ardından kullanılmaz olmasını ve bir süre sonra da sökülmesini konu alan ve Kağıthane Belediyesi’nin de desteğiyle hayat bulan dekovil hattı, Cendere Vadisi içinde yer almaktadır. 1914-1916 yılları arasında Karadeniz kıyısındaki linyit madenlerinden İstanbul’a kömür çekilebilmesi için hizmete konan Kağıthane-KemerburgazAğaçlı-Çiftalan dekovil hattı Havaray ile yeniden hayat bulacaktır.

Sadabad’ın kentleşme öncesi rekreasyon ve mesire yeri fonksiyonlarını geriye getirebilecek bir mimari ve peyzaj tasarımı ile, derede botla seyahat, yürüme ve doğayla bütünleşme aktivitelerine kamuya açık olarak ev sahipliği yapacak olan proje, Havaray ile de kültürel ve sosyal sürdürülebilirliğe katkı sunacaktır.

Vadistanbul’da birbirini besleyen entegre enerji sistemleri ile maksimum enerji tasarrufu hedeflenmektedir. Teknik altyapı, her yapının enerji üretimine, yeniden üretime ve sirkülasyona hizmet edecek şekilde tasarlanmıştır. Özellikle çatı ve cephe malzemelerinde kullanılan malzemeler yenilikçi kaplama teknolojilerinden yararlanılarak gaz emisyonlarını ve kentsel ısı adası etkisini minimize etmektedir. Su ve ormanla çatışma yaşamadan, dengeli bir yapılaşma gösteren Vadistanbul, vadi formu ile uyumu, yeşil terasları, ahşap elementleri ve peyzaj bütünlüğü ile kaynakların doğaya Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Havaray Projesi Vadi İstanbul-Seyrantepe Havaray Projesi, Vadistanbul ile halihazırda hizmet vermekte olan Seyrantepe Metro İstasyonu arasında temel olarak 2 istasyon ve bağlayıcı viyadükten oluşan bir toplu taşıma projesidir. Hat, direkt olarak Vadistanbul Alışveriş Merkezin’e bağlandığı için mimari tasarımda Vadistanbul projesi ile uyumlu bir form ve doku tercih edilmiştir. Yalın bir mimari tasarım prensibi benimsenerek, istasyonun kıvrımlı cephe ve formlarıyla Vadi formasyonuna uyumlu bir tasarımı olan Vadistanbul projesinde olduğu gibi eliptik formları sürdüren bir istasyon binası ortaya koyulmuştur. Vadistanbul projesinin bir tünel aracılığı ile çevreyoluna bağlanması amacıyla düzenlenen altyapı ve projenin hemen çeperinde yer alan ring ulaşım aksları ve havaray bağlantısının


MİMARİ

iki design group

SU VE ORMANLA ÇATIŞMA YAŞAMADAN, DENGELI BIR YAPILAŞMA GÖSTEREN VADISTANBUL, VADI FORMU ILE UYUMU, YEŞIL TERASLARI, AHŞAP ELEMENTLERI VE PEYZAJ BÜTÜNLÜĞÜ ILE KAYNAKLARIN DOĞAYA VE INSANA GERI DÖNÜŞÜNÜ AMAÇLAMIŞTIR. çakışan noktalarında özel bir taşıyıcı sistem tasarımına gerek duyulmuş ve projeye özgün bir altyapı düzeni geliştirilmiştir. Projenin Vadistanbul istasyonunda mevcut ve doğal zemin korunarak yürüyüş ve araç yollarının devamlılığı ve mevcutta bulunan toprak örtüsünün korunması amaçlanmıştır. Mevcut dokudaki ağaçlandırılmış alanın hasar görmemesi adına geleneksel raylı sistemle entegrasyon yerine havaray ile toprağa minimum temas ve müdahale amaçlanmıştır. Ayrıca eğimli topoğrafya ile uyum sağlamak amacıyla üst istasyonun 3 katlı, alt istasyonun tek katlı olarak çözümlenmesi ile ulaşım aksının güzergâh seçimi birer potansiyele dönüştürmüş ve çevreyle entegre bir yapı ortaya konmuştur. Projenin tamamı kamusal hizmet vereceğinden ve tüm kentlilerin kullanımına açık olacağından uzun vadede yüksek bir kamusal fayda sağlaması beklenmektedir. Bölgenin geçmişteki sanayi üretiminden aldığı hasarın zamanla sıfıra indirilerek doğal vadi yapısının yeniden canlandırılması ve ziyarete açılması (gerek konut, gerek çalışma gerekse de alışveriş alanları) hem ekonomik, hem çevresel hem de sosyal açıdan fayda üretecektir. Vadistanbul cephelerinde cam malzeme oldukça dikkat çekicidir. Bir binanın temel kimliğini ve dinamizmini o yapının içine girmeden veya planını görmeden de anlayabiliyorsanız emin olun bu camın açtığı bir pencereden görebildiğiniz içindir. Borsa İstanbul için tasarladığımız ve volumetrik bir estetik ile nadir, değerli ama yüksek dinamizmi aynı anda yansıtmaya çalıştığımız bir ofis binası projesi tasarladık. Yapılara esas ayırt edici kimliğini cephesi vermektedir, cephenin kompozisyonunu ise pırıltısıyla yine cam sağlamış, tasarıma bir hikâye katabilmiştir. Vadistanbul projesi yalın çizgileri ile süreklilik sağlayan kıvrımlı ve akışkan bir form sergiliyor. Doğa- Şehir sınırlarında kalan Vadistanbul hem doğanın dinginliğine hem de şehrin dinamizmine yüzünü dönebilmeliydi. Tasarım prensibi olarak kent-doğa ikilemini yansıtan ve yapının içerisindeki bireye veya dışındaki yayaya bu tecrübeyi görsel olarak da sağlayan bir cam malzeme seçimi yapıldı. - Vadistanbul projesinde, şehre dönük cephelerinde kullanılan malzemeler özellikle dinamizmi yakalayan, “high-tech atıflı” 13 katlı yüksek ofis yapılarında mavi filtreli camdır. - Cendere Vadisi ve akarsuyunu izleyen paralel cephelerde ise, bu doğa ile etkileşimi yakalamak üzere doğal ve yeşil renkli camlar tercih edildi ve alçak katlı yapılar bu cephede konumlandı. -Ticaret alanlarında ve korkuluklarda ise görüş kalitesinin yüksekliği ön plana çıkarıldı, extra clear seri ürünler tercih edildi.q

85

PROJENIN SAHIP OLDUĞU ULUSAL VE ULUSLARARASI SERTIFIKA VE ÖDÜLLER; INTERNATIONAL PROPERTY AWARDS, 2013, BEST DEVELOPMENT MULTIPLE UNITS ARCHITECTURE, EUROPEAN PROPERTY AWARDS, 2015, BEST OFFICE ARCHITECTURE OF TURKEY, EUROPEAN PROPERTY AWARDS, 2015, BEST RETAIL ARCHITECTURE OF TURKEY, INTERNATIONAL PROPERTY AWARDS, 2015, BEST RETAIL ARCHITECTURE OF EUROPE. EKOVİTRİN YILIN STARLARI, 2015, GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNDE YILIN PROJESİ SIGN OF THE CITY AWARD, 2017

Yalın mimarisi, çevre dostu yaklaşımı ve kentleşmeye sağlayacağı katkılar ile ön plana çıkan Vadistanbul projesinde mimari ofis malzeme seçimlerinde de bu yaklaşımları destekler nitelikte tercihler yapmıştır. Proje de tercih edilen markalardan bazıları; E.C.A, Hager I Berker ve Polisan’dır.


PROJE

marka Advertorial

86

MINIMALIST VE KÜBIST TASARIMLARI SEVENLER IÇIN E.C.A.’DAN TIERA SERISI

E

..C.A.’nın Tiera armatür serisi, kübik tasarımı ve zengin seçenekleriyle tüm banyolara uyum sağlıyor. Boyut, çıkış ucu ve su akışına göre farklılaştırılmış alternatifler sunan serideki lavabo ve banyo bataryaları, E.C.A.’nın dayanıklı ve uzun ömürlü krom kaplama teknolojisi ve bicolor renk alternatifleriyle üretiliyor. Yerli üretimde ilk defa standart, orta ve yüksek tip batarya seçenekleri sunan Tiera farklı türlerdeki lavabo seçeneklerine de uyum sağlıyor.Özel su tasarruflu ve kireç kırıcılı gizli perlatör sayesinde kullanımı ekonomiktir. E.C.A. kalitesi ve güvencesiyle uzun ömürlü ve dayanıklı, üstelik çevreye duyarlıdır. E..C.A.’nın Tiera armatür serisi gerek estetik gerekse teknik özellikleri ile Vadistanbul Projesi’nin ıslak hacimlerinde tercih edilmiştir.q Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı



PROJE

VADİSTANBUL AVM İÇ MİMARİ PROJESİ

HEYKELSI ETKISIYLE VADİSTANBUL AVM VADİSTANBUL AVM’NİN ÖN PLANA ÇIKAN NOKTALARINDAN BİRİ, AVRUPA’NIN EN BÜYÜKLERİ ARASINDA YER ALAN, TÜRKİYE’NİN İSE EN BÜYÜK SERBEST FORM ÇATISINA SAHİP OLMASIDIR. YAPININ EN ALT SEVİYESİNE KADAR GÜN IŞIĞINI TAŞIYAN SERBEST ÇATI KONSTRÜKSİYONU, ÇELİK YAPININ MİMARİ KARAKTERİNİ VURGULAYAN, DİNAMİK BİR AYDINLATMA SİSTEMİNE DÖNÜŞEREK PROJENİN HEYKELSİ ETKİSİNİ GÜÇLENDİRMİŞTİR.

88

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


3XKO ARCHITECTS

Fotoğraf: Pınar Lauridsen

İÇ MİMARİ

89 Soldan Sağa: Korkut Özgenler, Koray Özgenler, Korkmaz Özgenler

İşveren: Vadistanbul Artas – Invest İç Mimari Uygulama Projesi: 3XKO İç Mimari Konsept Tasarım: Benoy

U

luslararası Mimarlık firması 3XKO, Benoy firması ortaklığı ile 100.000 m²’lik Vadistanbul Alışveriş Merkezi iç mimari tasarım projesini hayata geçirdi. Artaş Grubu ve Invest İnşaat ortak girişimi, Vadistanbul Alışveriş Merkezi, eski bir sanayi bölgesi olan ve kentsel dönüşüm programı çerçevesinde yeni baştan düzenlenen Cendere Vadisi’nin merkez noktasında yer almaktadır. 3XKO Architects, AVM kapsamında bulunan tüm genel mekânların ve mağaza cephelerinin uygulama projesini ve ihale dokümanı projesini alt yükleniciler ile koordinasyon içerisinde sürdürme görevini üstlenmiştir. 4 kata ve 100.000 m²’lik kiralanabilir alana sahip proje yaklaşık 250 adet mağazadan ve Cendere Vadisi Ormanı manzarasına hakim, çatı teraslı bir yemek katından oluşmaktadır. Yemek katında aynı zamanda sinema ve oyun alanı konumlandırılmıştır. Proje kapsamında, dış perakende caddeleri yapının bir parçası olarak düşünülmüş, iç ve dış mekânlar birbirine bağlanmıştır. Bununla birlikte, 3XKO Architects, Alışveriş Merkezi’ni İstanbul Seyrantepe Metro İstasyonu’na bağlayan, tek raylı (Monorail) bağlantı istasyonlarının projesini de gerçekleştirmiştir. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

VADİSTANBUL AVM İÇ MİMARİ PROJESİ

YAPININ ORGANIK ŞEKILLI TAVAN ELEMANLARI ILE ORTAYA ÇIKARTILAN RENK VE YANSIMALAR AKARSU ALGISINA ATIF YAPARKEN, AVM’NIN TÜM KATLARINDA, ORMAN DOKUSUNA, DOĞAYA VE DOĞAL FORMLARA GÜÇLÜ ŞEKILDE BAĞLI TASARIM DETAYLARI UYGULANMIŞTIR.

90

Vadistanbul AVM’nın ön plana çıkan noktalarından biri, Avrupa’nın en büyükleri arasında yer alan, Türkiye’nin ise en büyük serbest form çatısına sahip olmasıdır. Yapının en alt seviyesine kadar gün ışığını taşıyan serbest çatı konstrüksiyonu, çelik yapının mimari karakterini vurgulayan, dinamik bir aydınlatma sistemine dönüşerek projenin heykelsi etkisini güçlendirmiştir. Üç ana çıkış noktasına sahip tasarım, kent, akarsu ve orman unsurları üzerine kurulmuştur. Yapının organik şekilli tavan elemanları ile ortaya çıkartılan renk ve yansımalar akarsu algısına atıf yaparken, AVM’nin tüm katlarında, orman dokusuna, doğaya ve doğal formlara güçlü şekilde bağlı tasarım detayları uygulanmıştır. Bununla birlikte, tüm dikey elemanlarda, mağaza cephelerinde, duvar ve kolonlarda, yürüyen merdivenlerde İstanbul’un ve şehir yaşamının yoğun, dinamik ve geometrik yapısı, sokak çizgisinden türeyen dokular ve şekiller eşliğinde yansıtılmıştır. 3XKO HAKKINDA Uluslararası Mimarlık şirketi 3XKO 2012 yılında, üç erkek kardeş, Korkut, Korkmaz ve Koray Özgenler tarafından kurulmuştur. Firma yetkilileri 3XKO Architects bünyesindeki faaliyetleri öncesinde, yirmi yılı aşkın bir süre İngiltere, Almanya veTürkiye’de yer alan, uluslararası alanda tanınmış mimari firmalar için çalışmış, dünya genelinde önemli sayıda yüksek profilli projelere önderlik etmiş ve ödüller kazanmıştır. Konut, ofis, perakende eğitim ve kültür yapıları, iç mekân, grafik ve marka tasarımı gibi farklı proje tipleri üzerine uzman 3XKO Architects’in tasarım değerlerindeki mükemmeliyetçi bakış açısı, araştırma-geliştirme ve sürdürülebilirlik kavramları üzerine kurulmuştur. Merkez ofisi İstanbul Beyoğlu’nda bulunan firmanın, Köln’de ve Londra’da ofisleri bulunmaktadır. 3XKO, Alman verimliliğini, İngiliz tasarım çizgisi, Fransız diplomasisi ve Türk tutkusu ile harmanlayarak, yurt dışında ve Türkiye’de bulunan müşterileri arasında köprü kurmayı aktif şekilde sürdürmektedir.q Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K



PROJE

marka Advertorial

VADI İSTANBUL BULVAR ETABINDA HAGER I BERKER’DEN ENTEGRE ÇÖZÜMLER BİNALARDA YAŞAM KONFORU VE ENERJİ YÖNETİMİ ALANINDA ÇÖZÜM SAĞLAYAN HAGER I BERKER, TOPLAM İNŞAATIYLA İSTANBUL’UN EN BÜYÜK KARMA PROJELERİNDEN BİRİ OLAN VADİ İSTANBUL BULVAR ETABINDA ENERJİ VERİMLİLİĞİ ÇALIŞMALARINDAN AYDINLATMA OTOMASYONUNA, VARLIK SENSÖRLERİNDEN BÜTÜN FONKSİYONLARIN TEK MERKEZE BAĞLI OLMASINA KADAR AYRICALIKLI MÜHENDİSLİK ÇÖZÜMLERİ SUNUYOR.

92

A

kıllı bina otomasyonu ve anahtar & priz sistemleri sektörünün lider markası Alman menşeili Hager I Berker, İstanbul’un en büyük karma projelerinden biri olan Vadi İstanbul AVM ’de üstün tasarım ödüllü ürünü B.IQ ile fark yaratıyor. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek havaray ile bağlanan ayrıcalıklı projede, ortak alanlardan AVM’ye, otoparklardan dış cephelere kadar tüm alanlar otomasyon teknolojisi ile donatılıyor. Vadi İstanbul Bulvar etabı: Otel, Ofis blokları, kapalı otopark alanları ve AVM’si ile büyük çaplı ve kapsamlı bir proje olarak dikkat çekiyor. Hager I Berker’in üst entegrasyon deneyimi ve mühendislik altyapısıyla tüm Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

alanlar, tek bir merkez üzerinden izlenip müdahale edilebiliyor. Tüm alanlarda enerji verimliliği ve maksimum fonksiyonellik Aydınlatma, iklimlendirme ve otel yönetim otomasyonu ile Radisson Blu otelde akıllı bina otomasyonunda tek marka olarak farkımızı yansıttık. Proje ihtiyacına özel geliştirdiğimiz modül sayesinde (aydınlatma, fan coil, DND/MUR, ve alarm) panoda min. alan max.çözüm sağlanmıştır.


Ofis bloklarında her katta ortak alanlarda gün ışığı ölçebilen varlık sensörleri, pano modülleri, Dali Gateway, 16/20 kanal pano modülleri birbirleri arasında bağlantılı hale getirilip, line coupler ve ip router’lar vasıtası ile ana omurga oluşturulmuştur. Hager zaman saatleri sayesinde, otomasyon sistemi her gün veya hafta içi / hafta sonu ayrımı yapacak şekilde dış ve iç aydınlatmalarını saat ayarına göre yapmaktadır. Blok koridor aydınlatmalarında kullanılan sensörler sayesinde ölü nokta kalmadan, asansörden çıkan bir kişinin gideceği yöndeki koridorlar homojen bir şekilde %10 lux değerinden %70 seviyesine otomatik olarak çıkarılmaktadır. Kullanılmayan diğer koridorların %10 seviyesinde sabit kalması, 11 blok x 20 kat olarak düşünüldüğünde çok ciddi bir enerji verimliliği sağlamaktadır. Projenin 4 katlı kapalı otopark otomasyonunda; enerji verimliliğine göre devreye alma ve mühendisliğini yaptığımız (yaklaşık 1000 adet) otopark sensörü bulunmaktadır. Araç hareketliliği olmadığı alanlarda ambiyans ışıkları %10 seviyesinde kalırken, herhangi bir koridorda araç hareketliliği olması durumunda, aydınlatma senaryoları aktif hale gelerek aracın gideceği yöndeki koridorlar %80 seviyesine kadar çıkarılmaktadır. Otomasyon panolarındaki Dali gateway, KNX zaman saati ve IP üzerinden görüntüleme & kontrol imkânı sayesinde 2000 m2’lik bir alanda konumlanan otopark otomasyonu ile yine ciddi bir enerji tasarrufu ile birlikte araç rota yönlendirmesi gerçekleştirilmiştir. AVM içerisinde ortak alan aydınlatmaları, yönetim ofisleri ve WC alanları aydınlatma otomasyon kontrolüne dahil edilmiştir. Hager otomasyon pano modülleri, varlık sensörleri

93

ve B.IQ otomasyon anahtarları ile kontroller sağlanmaktadır. Varlık sensörleri, AVM’nin cam tavan olmasından dolayı dışarıdaki lux derecesi ile içerideki lux derecesini ölçüp hangi alanlardaki aydınlatmaların hangi seviyede yanması gerektiğinin bilgisini vermektedir. Yönetim ofisleri içerisinde, aydınlatmanın yanı sıra, iklimlendirme ve perde & panjur kontrolleri de gerçekleştirilmiştir. Tüm fonksiyonlar B.IQ antrasit ve K.1 antrasit prizlerle kontrol altına alınmıştır. Dış cephe ve çevre aydınlatmalarında, otomasyon kontrolü yine saatler sayesinde günlerin hangi saatinde aydınlatmaların açılması gerektiğinin bilgisini otomatik olarak almaktadır. AVM gibi dış aydınlatması göz önünde olan bu tip projelerde, kişiye bağlı olmayan otomasyon sistemleri oldukça fayda sağlamaktadır.

Bulvar etabında ayrıca satışı gerçekleşen bloklarda da Hager I Berker olarak yine ürünlerimiz tercih edilmiştir. Vadi İstanbul Bulvar etabında üstün tasarım ödüllü B.IQ teknolojisi Projede üstün tasarım ödüllü B.IQ ürünü ile otomasyon sağlanırken, K.1 prizler de şıklığı tamamlıyor. Hager I Berker’in tasarım ödüllü ürünü B.IQ, tek anahtar üzerinden iklimlendirme, aydınlatma, müzik ve panjur kontrolünün yanı sıra dört farklı materyalden üretilebilen kusursuz tasarımıyla mekanlarda güçlü duruş sergiliyor. B.IQ anahtarın buton kısmından aydınlatma senaryoları ve dim fonksiyonları yerine getirilebiliyor, buton kısımları aktif olduğunda anahtarların yan kısımlarında bulunan durum led’lerinden aydınlatmaların açık olup olmadığı da izlenebiliyor.q www.hager.com.tr E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

MIX CENTER ILE SINIRSIZ RENK SEÇENEĞI TÜRKİYE’NİN İLK SU BAZLI RENKLENDİRME SİSTEMİ “MİX CENTER®” SAYESİNDE; EKSTRA BEDEL ÖDEMEDEN, KALİTEDEN TAVİZ VERMEDEN DİLEDİĞİNİZ RENGE ULAŞABİLİRSİNİZ.

3

Yeni Nesil Mix Sistem renklendirme makineleri ve Modüla Sistem sayesinde Polisan Kansai Boya satış noktaları birer “Üretim Merkezi” haline dönüşmektedir. Mix makinelerinden daha yüksek kapasitesi bulunan modüla sistem sayesinde ise, Mix makine olmayan noktalarda Polisan Kansai Boya distribütörleri fabrika gibi konumlanarak, bayilere talep üzerine anında sevkiyatta bulunup, ürün yaygınlığını temin ederken, 5.000 SKU’nun etkin yönetimini de sağlar.

000’i aşkın satış noktasında bulunan Mix makineleri, renk seçimlerine özgür bir yaklaşım imkanı sağlarken, zevk ve beklentileriniz için yerinde ve anında çözüm üretiyor. Fabrikada üretilen standart ürünlerle aynı kalitede 1000’lerce renk seçeneği arasından dilediğinizi tercih edebilmeniz için tasarlanan bu sistem her satış noktasını adeta birer Polisan Kansai fabrikasına çeviriyor. 94

Sadece renk kartelalarıyla sınırlı kalmadan, renk okuma cihazı “Colorcatch”in kullanımıyla; sevdiğiniz, beğendiğiniz objelerin rengini okutarak hayalinizdeki renge Polisan Kansai boya ambalajlarında sahip olabilirsiniz. Zamanınız, paranız, zevkleriniz ve kalite arayışınızın önemini bilen Mix Sistem dünyasında hayalinizdeki renge duvarlarınızda hayat vermeye davetlisiniz. Türkiye’nin İlk Su Bazlı Yeni Nesil Mix Sistemi Polisan Kansai Boya, entegre fabrika yatırımı değerinde olan ve satış noktalarında konuşlandırılan Yeni Nesil Mix Sistem renklendirme makineleri ve Modüla Sistem sayesinde her bir Polisan Kansai Boya satış noktasını birer “Üretim Merkezi” haline dönüştürmektedir. Polisan Kansai Boya, sektöre 2000 yılında tanıttığı Su Bazlı Mix Sistemini, AR-GE’si, teknolojik alt yapısı ve inovatif yaklaşımı ile 2008 yılında sektörün en gelişmiş ve Türkiye’nin ilk su bazlı Yeni Nesil Mix Sistemi olarak geliştirmiştir. Yeni Nesil Mix Sistem; formüllerin yer aldığı bilgisayar, renk yapma makinesi ve karıştırma makinesi setinden oluşan bir renk sistemidir. “Sınırsız renk!” sloganıyla, tüketicinin istediği anda istediği renge ulaşabilmesini sağlayan Yeni Nesil Mix Sistem içerisinde 540 renkli Colorium İç Mekan, 220 renkli Colorium Dış Cephe, 2000 renkli Colorium Universal ve Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Türkiye’deki en yaygın satış kanalı

RAL Kartela renklerinden oluşan kolleksiyonlar yer almaktadır. Neden Mix Center®? Satış noktaları; tüm kartela renklerini stokta tutmasına gerek kalmadan binlerce rengi tüketicisinin beğenisine sunar ve anında temin eder, * Satış noktalarının stok maliyetleri minimuma iner, * Zaman kaybını önler, * Satış noktalarının stok alanından tasarruf sağlar, çeşitliliğe yer açar, * Colorcatch Renk Okuma Cihazı sayesinde beğenilen bir objenin renginde anında boya yaptırabilme hizmeti sunulmaktadır. Yeni Nesil Mix Sistem, 2017 yıl sonu itibarıyla 3.000 satış noktasında hizmet vermiştir. Modüla Sistem: Her biri entegre fabrika yatırımı değerinde olan ve satış noktalarında konuşlandırılan

Polisan Kansai Boya, kaliteli ürün portföyünü boyacılar ve son kullanıcılara en hızlı şekilde sunmak amacıyla Türkiye çapında yaygın bir satış ağı oluşturmuştur. Polisan Kansai Boya, 22 distribütör, 7.000 bayi ve bunun yanı sıra 3 market zincirinin 205 mağazasında satış yapan Türkiye’deki en yaygın satış kanalına sahiptir. Vadi İstanbul , İstanbul’un en önemli projelerinden biri ve Polisan Kansai Boya’nın özel takip ettiği bir projedir. Bu projede de temelden çatıya, satış öncesi ve satış sonrası imalat sürecinde, istenen özellikte ve yüksek kalite de malzeme temini sağlayan Polisan Kansai, geniş ve sürdürülebilir ürün yelpazesi ile her noktada hizmet vermektedir. Vadi İstanbul 3. Etap projesi kapsamında, özel renklerde üretilen iç cephe ürün grubunun yanı sıra, dış cephe ve tüm boyanabilir yüzeylere malzeme temini gerçekleştirmiştir. Yapılara uzun süreli koruma sağlayan çözümleri ile Polisan Kansai Boya, uygulama uyarlama ve destek alanındaki başarısı ile dizayn ofislerin bir numaralı tercihi durumundadır.q


95 95

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

BİNALARDA SU YALITIMI &ÖNEMİ

UZUN ÖMÜRLÜ VE DEPREME DAYANIKLI BINALAR IÇIN

SU YALITIMI HAYATI ÖNEM TAŞIYOR 96

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


ÜLKE OLARAK DEPREMLE YAŞAMAYI ÖĞRENMELİ, GÜVENLİ VE KALİTELİ YAPILAŞMA BİLİNCİYLE HAREKET ETMELİYİZ. ÇÜNKÜ YAPIYI OLUŞTURAN ANA ELEMANLARI (DEMİR VE BETON), ÖMRÜ BOYUNCA KORUYACAK OLAN SU YALITIMI HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR.

T

ürkiye’de inşaat sektöründe büyük bir eksikliği gidererek, binalara dayanıklılık, kalite ve konfor kazandıracak ‘Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği’ 1 Haziran 2018 tarihi itibariyla yürürlüğe girdi. Deprem kuşağında yer alan bir ülkede, can ve mal güvenliğini sağlayabilmek için alınması gereken en temel önlemlerin başında uzun ömürlü ve depreme dayanıklı binalar inşa etmek geliyor. Bunun için de yapıların, öncelikle su yalıtımı ile donatılarak korozyona karşı korunması gerekiyor. Ülke olarak depremle yaşamayı öğrenmeli, güvenli ve kaliteli yapılaşma bilinciyle hareket etmeliyiz. Deprem tehlikesi altında olmayan Avrupa’da bile su yalıtımına yönelik yaptırımlar var ve tüm yalıtım uygulamaları, denetim ve sigorta şirketleri tarafından çok ciddi bir şekilde denetleni-

97

- İZODER BAŞKANI LEVENT PELESEN

yor. Çünkü yapıyı oluşturan ana elemanları (demir ve beton), ömrü boyunca koruyacak olan su yalıtımı hayati önem taşıyor. Bina dayanımı için gerekli olan su yalıtımı, şimdiye kadar çoğunlukla ihmal edildiği için, ülkemizde 30 yıllık binalar ömrünü tamamlamış olarak görülüyor. Oysa asgaride 80-100 yıl gibi bir süre için inşa edilmesi gereken binalarımız, bu süre içinde korozyon etkisine karşı korunmuş olmalı. Bunun için de mevzuatların öngördüğü gibi su yalıtımı yapılmalı. Bugün Türkiye çapında başlatılan kentsel dönüşüm süreci, su yalıtımı uygulamaları için büyük bir fırsat ve inşa edilen tüm yeni binalardaki su yalıtımının standartlara uygun yapılması çok önemli. Doğru yapılmış su yalıtımı uygulamaları olmadan kentsel dönüşüm hamlesi eksik kalacaktır.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK 98

BİNALARDA SU YALITIMI &ÖNEMİ

YÖNETMELİKTE, YAPILARIN UZUN ZAMAN DİLİMİNDE KONFORLU VE DAYANIKLI KALABİLMESİ, MARUZ KALDIĞI VEYA KALABİLECEĞİ SUYUN ZARARLI ETKİLERİNDEN KORUNMASI İÇİN TEMELDEN ÇATIYA BİR YALITIM SÜREKLİLİĞİ SAĞLANMASI GEREKTİĞİ DE VURGULANDI.

Yönetmeliğin amacına ulaşması; tasarım aşamasında doğru ürün ve sistem seçiminden başlayıp, standarda uygun ürünlerin doğru şekilde uygulanması ve etkin denetim ile sağlanabilir. Bu bağlamda Su Yalıtım Yönetmeliği’nin uygulanmasında, projelerin yatırımcılarından tasarımda görevli mimar ve mühendislere, ürün veya sistem sunan üreticilerden bu çözümleri tatbik eden uygulayıcılara ve denetim görevi üstlenen kişilerin rolü çok önemli olacak. Su yalıtımı detayları artık projede gösterilecek Yönetmelikle yürürlüğe sokulan yeniliklerden biri, bina bölümlerinde uygulanacak su yalıtım detayları, drenaj sistemleri ve kullanılacak malzemelerin; ilgili standartları da belirtilerek, mimari ve tesisat projelerinde gösterilecek olmasıdır. Temel altı, iksa yüzeyleri, dilatasyon gibi taşıyıcı unsurlarla ilişkili su yalıtım detayları ayrıca statik projede de belirtilecek.

Uygulama ve tasarım kuralları tüm detaylarıyla yer alıyor Yönetmelikte projelendirmenin yanı sıra, uygulama ve tasarım esaslarına dair hükümler de bulunuyor. Bu bağlamda yeni binalarda yapılacak su yalıtımının, yapı elemanlarının suya maruz kaldıkları taraftan uygulanması şart koşuluyor ve uygulama öncesi yüzey hazırlığı ile ilgili ayrıntılı kurallara yer veriliyor. Tasarım ve malzeme seçiminde özel şartlar Yönetmelik, bina geneli için tanımlanmış hükümlerin yanı sıra; temel, döşeme ve perde duvarlar, balkon ve çatılar, ıslak hacimler, su depoları ve havuzlarda yapılacak su yalıtımı uygulamaları ile birlikte, gerek tasarım ve malzeme seçimi, gerekse de uygulamaya dair özel şartlar ortaya koyuyor.

Tüm binalarda su basman seviyesine kadar yalıtım şartı Uygulamaya dair temel ve perde duvarlarda yapılacak su yalıtımı uygulamalarının, bodrumlu veya bodrumsuz tüm binalarda, en az su basman seviyesine kadar, yalıtımın sürekliliği sağlanacak şekilde devam ettirilmesi şart koşuldu. Yüksek binalarda basınçlı su etkisine karşı yalıtım zorunluluğu Yapı yüksekliği 51,5 metreyi aşan veya kapalı kullanma alanı 10 bin metrekareden fazla olan bodrumlu binalarda, her koşulda basınçlı su etkisine karşı su yalıtımı yapılması zorunlu kılınarak hem tasarım hem de uygulamaya yönelik hükümler getirildi. Temeli su seviyesinin altında olan binalarda yalıtım mecburi


Benzer şekilde temel ve/veya perdeleri yeraltı su seviyesinin altında bulunan binalarda, zeminin geçirgenliğine bakılmaksızın dıştan etki eden basınçlı su etkisine karşı yalıtım önlemleri alınması mecburi kılındı. Uygulama kuralları standartları yayımlandı Yönetmelikte, kullanım alanına göre su yalıtım malzemelerinden beklenen özellikler ve kuralları tanımlanıyor. Bu bağlamda metinde, yönetmeliği tamamlayıcı olarak İZODER tarafından hazırlanan uygulama kuralları standardına atıf yapılıyor.

99

Malzemelerin asgari kriterleri tanımlandı Yönetmeliğe göre; proje detaylarında yer alan ve kullanılması öngörülen su yalıtım malzemelerinin; ilgili ulusal uygulama kuralları standartlarında, teknik şartnamelerde ve bu Yönetmelikte tanımlanmış olan asgari performans karakteristiklerini sağlaması gerektiği belirtildi. Bu uygulama kuralları standartlarında, uygulama detaylarının yanı sıra malzemelerin taşıması gereken asgari kriterler de tanımlandı. Yönetmelikte, yapıların uzun zaman diliminde konforlu ve dayanıklı kalabilmesi, maruz kaldığı veya kalabileceği suyun zararlı etkilerinden korunması için temelden çatıya bir yalıtım sürekliliği sağlanması gerektiği de vurgulandı. Ayrıca geçirimsiz bir yapı için proje safhasında planlanmış mahallerinde uygun yalıtım yöntemlerinin uygulanması, sadece yeni yapılarda değil yapı stoğunu oluşturan mevcut yapıların da zaman ile oluşabilecek su etkisine karşı korunması ve uygun metotlar ile yalıtılması geretiği belirtildi.q

BİNA DAYANIMI İÇİN GEREKLİ OLAN SU YALITIMI, ŞİMDİYE KADAR ÇOĞUNLUKLA İHMAL EDİLDİĞİ İÇİN, ÜLKEMİZDE 30 YILLIK BİNALAR ÖMRÜNÜ TAMAMLAMIŞ OLARAK GÖRÜLÜYOR. OYSA ASGARİDE 80-100 YIL GİBİ BİR SÜRE İÇİN İNŞA EDİLMESİ GEREKEN BİNALARIMIZ, BU SÜRE İÇİNDE KOROZYON ETKİSİNE KARŞI KORUNMUŞ OLMALI...

İZODER YALITIM BILINCINI ARTIRMAK AMACIYLA ANADOLU’YA YÖNELDI İZODER olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı iş birliği ile hayata geçirdiğimiz ‘Tüm Yönleriyle Yalıtım Seminerleri’ kapsamında, hem yeni çıkan yönetmelikleri tanıtıyor hem de tüm yalıtım branşlarıyla ilgili sektörel paydaşları ve kamuyu bilgilendiriyoruz. Ayrıca, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile iş birliği protokolü çerçevesinde Su ve Ses Yönetmeliklerinin tanıtımı için Bakanlığın

bize verdiği görev ve yetkiyle, Su ve Ses Yalıtımı Yönetmelik Kılavuzlarının yazılması için çalışmaları başlattık. Kılavuzların da doğru yalıtım uygulamaları için sektöre katkısı büyük olacaktır. İZODER olarak, yönetmeliğin oluşturulmasına koyduğumuz katkıyı sürdürerek, doğru algılanması ve uygulanabilmesine yönelik faaliyetler yürütmeye devam edeceğiz.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

BİNALARDA SU YALITIMI &ÖNEMİ

DEPREME DAYANIKLI BİNALAR İÇİN SU YALITIMI ŞART Eryap Grup, su yalıtımı konusunda lider markası BONUS Membran ile, yapıların dayanıklılığını azaltarak ömrünü kısaltan su tehdidini ortadan kaldırırken, yapıların daha sağlıklı, güvenli ve konforlu olmasını sağlayarak binaların ömrünü uzatıyor

% 100

92’si deprem kuşağında bulunan ülkemizde yaşanan depremlerde yıkılan veya hasar gören binaların çoğunda nemden kaynaklanan korozyon olduğu gözlemlenmiştir. Korozyona uğrayan binalar 10 yıl içerisinde taşıma kapasitesinin %66’sını kaybetmektedir. Kurallarına uygun su yalıtımı bu anlamda hayati önem arz etmektedir. Hayati öneminin yanında ekonomik olarak da her geçen gün değerlenen binaların uzun ömürlü olması gerekir. Doğru su yalıtımı yapılmadığında, suyun olumsuz etkileri yapıların ömrünü azaltır. Bu da ekonomi açısından önemli bir kayıptır. Eryap Grup, su yalıtımı konusunda lider markası BONUS Membran ile, yapıların dayanıklılığını azaltarak ömrünü kısaltan su tehdidini ortadan kaldırırken, yapıların daha sağlıklı, güvenli ve konforlu olmasını sağlayarak binaların ömrünü uzatıyor. Binaların su yalıtımında suya karşı üstün koruma sağlayan BONUS Membran ayrıca, çatı, temel, bodrum, bahçe ve teraslarda da su sızıntısı riskini tamamen ortadan kaldırıyor. Su, insan hayatı için ne kadar önemliyse, yapılarımız için de bir o kadar korunulması gereken bir unsurdur. Yapılarda kurallarına uygun su yalıtımı yapılmadığında binanın su alması, duvarlarda küf, mantar gibi organizmaların oluşması, taşıyıcı sistemin demir donatısının korozyona uğraması gibi olumsuz ve hayati tehlike oluşturabilecek olumsuzluklara neden olmaktadır. BONUS Membran, yapıların suyun neden olduğu

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

olumsuz etkilere karşı korunması ve yaşam alanlarında konforlu bir su yalıtımı sağlanması amacı ile kullanılan; yapıların temel, perde, bodrum, bahçe, teras ve çatılarında, köprü, viyadük gibi farklı yüklere maruz kalan yapılar için de uygun bitüm esaslı su yalıtımı ürünüdür. BONUS Membran içerisinde yapısını güçlendirici farklı polimerler içermektedir. Bu polimerler malzemeye farklı dayanımlar katmakla beraber ürünün kolay uygulanmasında ve mükemmel bir yalıtım sağlamasında başrol oynamaktadır. Polimerlerle takviye edilmiş bitüm, farklı çekme, kopma ve yırtılma dayanıma sahip polyester ya da cam tülü taşıyıcılar kullanılarak nihai özelliklerine ulaşmaktadır. Taşıyıcı özellikleri ile doğru orantılı olarak farklı detaylarda ve iklim şartlarında uygulama ve kullanım kolaylığı sunmaktadır. Hayati Önem Taşıyan Su Yalıtımı Artık Yönetmelikle Denetlenecek 27 Ekim 2017 tarihinde yürürlüğe giren SU YALITIMI YÖNETMELİĞİ sayesinde, ülkemizde halen olması gerektiği önemi göremeyen su yalıtımı konusunda kamuoyu ve sektörün bilinçlendirilmesinin yanı sıra, doğru projelendirme, doğru malzeme seçimi ve doğru uygulamanın yapılması ve denetlenmesi de sağlanacak.

Su Yalıtımı Yönetmeliği hazırlanma sürecinde de her fırsatta su yalıtımının önemini vurgulayan, gerek BİTÜDER, İZODER gibi dernekler aracılığı ile, gerekse firma kimliği ile kamuoyu bilinçlendirme çalışmalarında bulunan Eryap Grup, su yalıtımı sektöründeki lider ürünü BONUS Membran ürün grubunda daha yüksek kalitede üretim için Ar-Ge ve Ür-Ge faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor. Su yalıtımı konusunda ciddi pazar araştırmaları yapan Eryap Grup, gelişen pazar ihtiyaçları ve firma hedefleri doğrultusunda yüksek kalitede ürün geliştirmek amacıyla hammadde tedariğinden nihai ürün elde edilmesine kadar geçen tüm süreçleri alanında uzman kalite kontrol uzmanları ve mühendis ekibi ile denetliyor. BONUS Membran, ulusal ve uluslararası geçerliliği olan tüm sertifikasyonunu tamamlayarak tescilli bir marka olmanın tüm gereklerini yerine getiriyor. Çeşitli ülkelere ihraç edilen BONUS Membran’ın tüm ürünleri, AB normlarına uygunluk anlamına gelen CE standartlarına da sahiptir.q


101 101


MERCEK

BİNALARDA SU YALITIMI &ÖNEMİ

DÖRKEN’DEN YENİ ÜRÜN: DELTA®-FASSADE COLOR İlk üyesi 20 yıldan fazla bir süre önce üretilmeye başlanan UV dayanımlı siyah renkteki cephe örtülerinden oluşan DELTA®-FASSADE Ailesi, yeni ürün gamıyla artık görünmezlikten yapının estetiğine yöneliyor.

102

K

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

endi alanında dünyanın ilk üreticilerinden olan Dörken’in yalıtım ve koruma sistemlerinin (eğimli çatı ve giydirme cepheler için buhar geçirgen su yalıtım örtüleri ile temel duvarları, teras çatılar, yeşil çatılar için koruma ve drenaj sistemleri) geri planda, bir kaplamanın arkasında ya da yer altında olması alışıldık bir durum.

DELTA®-FASSADE COLOR, DÖRKEN Grubunun kendi alanlarında uzman iki şirketinin bilgi birikimin bir araya gelmesinden ortaya çıkıyor: yüksek dayanıma sahip DELTA® PROTEC’in boya pigmentleri, uzun ömürlü DELTA® membranlarıyla birleşiyor.

İlk üyesi 20 yıldan fazla bir süre önce üretilmeye başlanan UV dayanımlı siyah renkteki cephe örtülerinden oluşan DELTA®-FASSADE Ailesi, yeni ürün gamıyla artık görünmezlikten yapının estetiğine yöneliyor.

DELTA®-FASSADE COLOR, her tür perforasyonlu, şeffaf ya da açık derzli giydirme cephe kaplamaları ile seçilen rengin sıcaklığı ya da parlaklığıyla canlı ve üç boyutlu etkiler yaratıyor. Kaplamanın tipi, DELTA®-FASSADE

Cephelerde canlılık


103

COLOR’un seçilen rengi ve gün içerisinde güneşin konumuna göre cephe, ışık ve gölgelerin etkisiyle değişen eşsiz ve modern bir kişiliğe bürünüyor. DELTA®-FASSADE COLOR’un kendi websitesindeki renkli cepheler simülatörünü deneyerek fark görülebiliyor. DELTA®-FASSADE COLOR, yüzeyin % 50’sinden fazlasını kaplamayan 50 mm’ye kadar açık derzli metal ve ahşap kaplamalar ile cam ve polikarbonat gibi şeffaf ya da yarı saydam cephe panelleri arkasında kullanıma uygun. Çekici cepheler DELTA®-FASSADE COLOR membranlarının rengi, kaplama malzemesi ile birleşerek tüm cephede derinlik ve parlaklık etkisi yaratıyor.

Renkli cepheler, Kuzey Avrupa ülkelerinde başarıyla uygulanıyor. Onların özgünlüğü ve binaya verdikleri benzersiz kimlik, bugün Avrupa’da, özellikle de kamu binaları, alışveriş merkezleri ve mağazalar, hatta müstakil konutların cephe tasarımlarında esin kaynağı oluyor. DELTA®-FASSADE COLOR’un en önemli kalite özelliklerinden biri, özel tasarlanan boyasında kullanılan pigmentler. Bu sayede, uzun ömürlü ve yoğun renkler sunuyor. Piyasada en çok tercih edilen 7 standart renk dışında, projelere özel olarak istenilen RAL sınıfında birçok farklı renkte de üretilebiliyor. DELTA®-Aktif Membran Sistemi (DELTA-AMS®) teknolojisiyle üretilen DELTA®-FASSADE COLOR, farklı teknik özellikleri bir bütün olarak sunabiliyor.

• Özel akrilik kaplaması sayesinde nefes alabilirlik ve su geçirmezlik • Kalıcı UV dayanımı • Çift komponentli non-woven yapısı sayesinde yüksek mekanik dayanım • Yüzeyinde lotus çiçeği etkisi sağlayan su itme özelliği • Entegre kendinden yapışkanlı kenarı ile anında su, hava ve toz sızdırmazlığı • Homojen ve düzgün uygulama imkânı, DELTA®-FASSADE COLOR teknik verileri: Ağırlık : Yakl. 300 gr/m² Sd Değeri (buhar geçirgenlik eşdeğeri): Yakl. 0,02 m Rulo ölçüleri: 1,50 m x 30 m

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

BİNALARDA SU YALITIMI &ÖNEMİ

SU YALITIMINDA LİDERLİK HEDEFLEYEN ODE’DEN AR-GE İLE İKİ YENİ ÜRÜN Su yalıtımında liderlik hedefiyle ilerleyen ODE Yalıtım, membran ürün ailesine Ar-Ge çalışmaları sayesinde yeni ürünler kazandırmaya devam ediyor.

104

B

itümlü membran pazarında farklı talep ve ihtiyaçlara yanıt verebilmek amacıyla ürün geliştirme çalışmalarını aralıksız sürdürdüklerini kaydeden Pazarlama Direktörü Ceylin Akdemir, “ODE Alüminyum Folyolu Membran ve ODE Granat Viyadük Membran isimli iki yeni ürün geliştirdik” dedi. Yalıtım sektöründe faaliyetlerini Türkiye’den çıkan global bir marka olma hedefiyle sürdüren ODE Yalıtım’ın Pazarlama Direktörü Ceylin Akdemir, su yalıtımında liderlik hedeflerine Ar-Ge çalışmaları sayesinde imza atacakları yeni ürünleriyle ulaşacaklarını söyledi. Bitümlü membran pazarında farklı talep ve ihtiyaçlara yanıt verebilmek amacıyla aralıksız çalıştıklarını Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

kaydeden Akdemir, son olarak ODE Alüminyum Folyolu Membran ve ODE Granat Viyadük Membran ismiyle iki yeni ürün geliştirdiklerini, bu sayede bu alandaki iddialarını bir adım daha öteye taşıdıklarını ifade etti. Çatılar daha serin, yollar daha uzun ömürlü Bitümlü membranda pazarın nabzını iyi tuttuklarını ve hızlı hareket ettiklerini vurgulayan Ceylin Akdemir, “Ürün geliştirme çalışmalarımızı pazarın talep ve ihtiyaçları paralelinde yapıyoruz. Öncelikli hedefimiz, yakın gelecekte bitümlü membranda her segmentte ürün üretmek” diye konuştu. Yeni ürünleri hakkında bilgi de veren Akdemir, şunları söyledi: “ODE Alüminyum Folyolu Membran, çatı su yalıtımlarında,

baca diplerinde, çatı derelerinde ikinci kat membran olarak kullanılıyor. Üst yüzeyi alüminyum folyo ile kaplanmış olan bu ürün, esnekliği ile tüm detaylara uyum sağlarken, güneş ışınlarını yansıtarak daha serin çatılar ortaya çıkarıyor. ODE Granat Viyadük Membran ise, viyadükler, köprüler, tüneller ve karayolları inşaatlarında asfalt altında su yalıtım uygulamasında kullanılıyor. Üstüne serilecek asfaltın 140-150 °C’deki sıcaklığına dayanıklı, yüksek sıcaklıklarda akmaya karşı yüksek mukavemete sahip bir ürün.”q


Yılın Yatırımı, Geleceğin Yalıtımı: ODE’den 2017 yılında Eskişehir’de faaliyete başlayan üretim tesisimizle “Yalıtım Başarı Ödülleri Yılın Yatırımı” kategorisinde ödül kazandık. Bu tesiste; yetkin insan kaynağımız ile Türkiye’nin en yüksek teknolojisine sahip membranını üretmekten gurur duyuyoruz. 105 105


MERCEK

BİNALARDA SU YALITIMI &ÖNEMİ

BTM BITUPROOF TEMEL BOHÇALAMA SİSTEMİ BTM BituProof Temel Bohçalama Sistemi tasarruflu olmasının yanı sıra uygulama kolaylığı bakımından da avantaj sağlamaktadır.

106

B

TM BituProof Temel Bohçalama Sistemi, yapılaşmanın yoğun olduğu kent merkezlerinde bitişik nizam vaziyette yapılacak yapıların temellerinde ve kentsel dönüşüm kapsamında yıkılarak yeniden yapılacak binaların temellerinde su yalıtımını pratik, güvenli, uzun ömürlü ve ekonomik bir şekilde çözmek için tasarlanmıştır. Bitişik nizam yapıların bulunduğu kesimlerde temel çukuru dik olarak açıldığı ve su yalıtım membranlarının yapıştırılacağı uygun yüzey elde edilmesi gerektiği için dıştan bohçalama sistemlerine göre daha komplikedir. Buna ek olarak, iksa sistemine yapıştırılmış olan membranın yapının statik perde duvarına da yapışması, statik perde ile su yalıtım membranı arasında tam yapışmanın sağlanması ve böylelikle tam geçirimsiz bir sistem elde edilmesi yakın bir zamana kadar mümkün olamamaktaydı. BTM BituProof Temel Bohçalama Sistemi, tüm bu zorlukları elimine ederek uygulamada sağladığı kolaylıklara ek olarak gerek temel tabanında, gerekse perde duvarda dökülen taze betona mükemmel bir yapışAğustos + Eylül 2018, 41.Sayı

ma sağlayarak tam bir su geçirimsizlik elde edilmesini olanaklı kılmaktadır. BTM BituProof Temel Bohçalama Sistemi tasarruflu olmasının yanı sıra uygulama kolaylığı bakımından da avantaj sağlamaktadır. Üzerine dökülen taze temel radye ve perde betonuna kendiliğinden yapışmakta ve koruma betonuna gerek kalmamaktadır. BituProof uygulandıktan sonra üzerine temel donatısı döşenmekte ve beton üzerine doğrudan dökülebilmektedir. SISTEM BILEŞENLERI: BTM BituProof Y Sistemin temel tabanında (radye altında) kullanılan birinci kat membranı BTM BituProof Y, SBS katkılı elastomerik modifiye bitümlü, yüksek mukavemetli özel polyester keçe taşıyıcılı, binileri şalümo ile yapıştırılan ve üst yüzeyi ikinci kat membran BTM BituProof Protector’ a mükemmel aderans sağlayan üstün vasıflı bir membrandır. BTM BituProof Y uygulamasını takiben ikinci kat koruyucu membran olarak BTM BituProof Protector kullanılması tavsiye edilir.

BTM BituProof P BTM BituProof Protector, alt yüzeyi kendinden yapışkanlı, üst yüzeyi dökülecek taze radye betonuna mükemmel şekilde yapışan ve beton ile membran arasında tam bir su geçirimsizliğini sağlayan özel mineral kaplıdır. BTM BituProof Protector, radye betonu dökümü öncesinde donatılar yerleştirilirken yüksek mukavemeti sayesinde olası mekanik tahriplere karşı sistemi mükemmel bir şekilde korur. BTM BituProof D Sistemi oluşturan elemanlardan BTM BituProof D, modifiye bitüm teknolojisinin en gelişmiş tekniklerini kendinden yapışkanlı elastomerik SBS modifiye bitümüyle ve her türlü çekme ve yırtılmaya karşı çok yüksek dayanımı olan özel keçesiyle birleştirdiği için en zorlu koşullarda kolaylıkla uygulanabilmektedir. BTM BituProof D’ nin özel mineral kaplı üst yüzeyi taze betona mükemmel aderans sağlayarak statik perde betonu ile membran arasında su geçirimsizliğini sağlar. q


2016


PROJE

108 108

3S FİRUZE KONAKLARI

YATAY MİMARİ İLE MAHALLE KÜLTÜRÜNE DÖNÜŞ... 3

S Kale Holding’in Avcılar Firuzköy’de kentsel dönüşüm kapsamında hayata geçirdiği 3S Firuze Konakları projesi İstanbul Üniversitesi’nin yanında konumlanmakta. 28 bin 500 metrekare arsa üzerine kurulan proje Atatürk Havalimanı, Avcılar İDO İskelesi gibi önemli lokasyonlara yakınlığıyla merkezi bir noktada yer alıyor. Avcılar E-5 aksındaki en büyük proje olan 3S Firuze Konakları aynı zamanda Kanal İstanbul projesinin açıklanan güzergahı üzerinde yer alıyor. Üç bloktan oluşan projede toplam 523 adet konut ve 45 mağaza bulunuyor. 1+1’den 4+1’e kadar 68 metrekare ile 195 metrekare arasında değişen 32 tip daire seçeneği yer alıyor.3S Firuze Konakları’nda yaşamın 2018 yılının son çeyreğinde başlaması hedefleniyor. Küçükçekmece Göl manzarasına sahip olan 3S Firuze Konakları’nda, ortak kat bahçeleri mevcut. Ayrıca çocuk oyun alanları, fitness salonu ve saunası, açık yüzme havuzu, yürüyüş parkuru, basketbol/futbol sahası, sinema salonu yer alıyor. Konumu itibariyle hiç Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


YATIRIM

Mimari: Ergün Mimarlık – Ender Ergün, Eser Ergün, Burcu Durmaz, İpek Hayrater, Servet Unver, Esma Değirmenci, (Konsept proje Tamirci Mimarlık’ ın katkısıyla hazırlanmıştır.) İç Mimari: Ergün Mimarlık – Zeynep Ergün, Esat Özkan, Gizem Arslaner, Meltem Uysal, Anıl Asal Peyzaj Mimarisi: Arzu Nuhoğlu Peyzaj Tasarım İşveren: 3S Kale Gayrimenkul

3S KALE HOLDİNG

AKILLI EV SİSTEMİYLE DONATILAN PROJE, SAKİNLERİNE TAMAMEN KENDİ KONTROLLERİ ALTINDA KALİTELİ BİR YAŞAM İMKÂNI SUNUYOR. GÖL MANZARALI KONUMU VE MAHALLE KÜLTÜRÜNÜ YANSITAN YATAY MİMARİSİ İLE 3S FİRUZE KONAKLARI, KANAL İSTANBUL PROJESİ GÜZERGAHININ GEÇTİĞİ AVCILAR BÖLGESİNDE BİR CAZİBE MERKEZİ YARATACAĞA BENZİYOR...

109

kapanmayacak muhteşem göl manzarasına sahip olan proje ortak kat bahçeleri ile yaşam alanlarını zenginleştiriyor. Ailenin küçük bireylerine hitap eden İlk Adım Parkı ve Macera Parkı’nın yanı sıra açık ve kapalı sinema salonu, sosyal mekânları, zengin peyzaj alanıyla özlem duyulan mahalle kültürünün yeniden canlandırılması hedefleniyor. Balkonlu mimarisi, 3,50 metre brüt kat yüksekliği, yere kadar uzanan pencereleri, geniş salonu, şık mutfak ve oda planlarıyla nefes alan, huzurlu bir yaşam ortamı sağlayan 3S Firuze Konakları’nda, ortak kat bahçeleri göl manzarasını gözler önüne seriyor. Akıllı ev sistemiyle donatılan proje, sakinlerine tamamen kendi kontrolleri altında kaliteli bir yaşam imkânı sunuyor. Göl manzaralı konumu ve mahalle kültürünü yansıtan yatay mimarisi ile 3S Firuze Konakları, Kanal İstanbul projesi güzergahının geçtiği Avcılar bölgesinde bir cazibe merkezi yaratacağa benziyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


110

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


111 111


PROJE

3S FIRUZE KONAKLARI

MİMARİ

ERGÜN MİMARLIK

DOĞAL IŞIK, DOĞAL HAVALANDIRMA, BOL SOSYAL ALAN 112 112

HER BLOK, KENDİ İÇERİSİNDE, İKİSİ KÖŞELERİNDE BİRİ DE MERKEZİNDE OLMAK SURETİYLE ÜÇER ADET ORTAK KAT BAHÇESİYLE YIRTILARAK HEM KORİDORLARIN DOĞAL IŞIK VE DOĞAL HAVA ALMASI SAĞLANMIŞ HEM HER KATTA BİR SOSYALLEŞME PLATFORMU OLUŞTURULMUŞ HEM DE UZUN KÜTLELERİN BOŞALTILARAK HAREKETLENMESİNİ SAĞLAMIŞ OLDUK. - Ergün Mimarlık

P

roje, Küçükçekmece Gölü’nün batısında kalan yamacın tepesinde İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsünün hemen sırtında yer alıyor. 8 kat yükseklikle sınırlandırılmış bir imara sahip olan arsada, temel tasarım motivasyonumuz, yapının merkezinde geniş, ferah ve canlı bir avlu oluşturmak, bu avluyu çevreleyen yapıyı da güneydoğuya ve Küçükçekmece Gölü’ne doğru açarak hem avlunun, hem de yapının içerisindeki konutların güneşe ve manzaraya yönelimini sağlamak oldu. Avlu kendi içerisinde farklı kotlara oturan 3 platforma ayrılıyor. Birincisi konutlara erişimi çeşitli peyzaj öğeleriyle zenginleştirerek sağlayan zemin kat platformu. İkincisi, bodrumda kısmen gömülü kısmen açığa çıkan, sosyal tesislerle hemzemin, açık havuz, spor ve eğlence faaliyetlerini örgütleyen alt platform. Diğeri ise tamamen Küçükçekmece Gölü’ne yönlenmiş, bahçenin seyir terası niteliğindeki geniş platform. Konutları içeren çevresel yapı 3 blok şeklinde ele alındı. Batı kısmında park ve cami tarafında kalan blok, yoğunluklu olarak küçük birimleri, diğer iki blok ise büyük konut birimlerini içeriyor. Her blok, kendi içerisinde, ikisi köşelerinde biri de merkezinde olmak suretiyle üçer adet ortak kat bahçesiyle yırtılarak hem koridorların doğal ışık ve doğal hava alması sağlanmış hem her katta bir sosyalleşme platformu oluşturulmuş hem de uzun kütlelerin boşaltılarak hareketlenmesini sağlamış olduk. Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

3 kenarı yol olan parselde, çevresel bloğun 3 cephesinin zemin ve asma katları sokak dükkanları olarak değerlendiriliyor. Konut kat planlarındaki dik açılı rasyonel hatlar, ticari katlarda farklı açılarda kırılarak sokakların yer yer meydanlaşmasına imkân vermektedir. Doğu tarafında kalan cephedeki mağazaların önünde geniş kamusal alanlar bırakılarak, bu bandın üniversite öğrencileri tarafından kullanılabileceği öngörülmüştür.q


OTİS İLAN

E K O L O J İ K YA P I L A R

113 113

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

binalarda gürültü kontrolü

BİNA AKUSTİĞİNDE YENİ DÖNEM GEÇMİŞTE KÜLTÜR YAPILARI VEYA STÜDYOLAR GİBİ ÖZEL ALANLARIN DIŞINDA YETERİNCE ÖNEMSENMEYEN AKUSTİK PERFORMANS, BUGÜN ÇOK FARKLI FONKSİYONLARA SAHİP BİNA TİPOLOJİLERİNDE DE (KONUT, OFİS, EĞİTİM, SAĞLIK, ADLİ VEYA İDARİ, REKREASYON, OTEL, TİCARİ, ENDÜSTRİYEL, VB. ) ARANAN BİR ÖZELLİK OLMUŞTUR.

114

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


- Türker Talayman

Y

apı fiziği alanı içerisindeki alt başlıklardan olan bina akustiği konusu ülkemizde son dönemde gelişen, üzerinde daha çok çalışılan, kullanıcıların taleplerinin yoğunlaştığı ve buna bağlı olarak da resmi düzenlemelerin yapıldığı bir alan halini almıştır. Geçmişte kültür yapıları veya stüdyolar gibi özel alanların dışında yeterince önemsenmeyen akustik performans, bugün çok farklı fonksiyonlara sahip bina tipolojilerinde de (konut, ofis, eğitim, sağlık, adli veya idari, rekreasyon, otel, ticari, endüstriyel, vb. ) aranan bir özellik olmuştur. Bunun yanı sıra yeni gayrimenkul projelerinde karma fonksiyonların daha çok tercih edilir olması aynı zamanda farklı akustik ihtiyaçları karşılayacak detayların bir arada kurgulanması gerekliliğini de ortaya çıkarmıştır. Öte yandan yerli yapı malzemesi üreticilerinin çoğalması ve ürün yelpazelerinin genişlemesi, özel olarak yapı projelerinde akustik uygulamalar konusunda özelleşmeye başlamış ekiplerin varlığının ve toplam uygulama kalitesinin artması pazarın da gelişmesinde önemli bir katkısı olduğu açıktır. Ancak son tahlilde daha çok önem arz eden konu kentli yaşam içerisinde hayatlarını devam etmekte mecbur olan bireylerin yani yapıların son kullanıcılarının gürültü ile ilgili farkındalığının artması ve doğru çözülmesi talep edilen bir olgu halini almasıdır. Akustik konfor olarak adlandırılan kavram içerisinde temel olarak herhangi bir yapıyla veya yapı birimiyle etkileşimde olan birey için gürültü ve titreşim denetimi başta olmak üzere hacmin içerisindeki akustik şartların da

115 Türker Talayman, Talayman Akustik Müh.Ltd. Kurucu Ortağı, MSGSÜ Yarı Zamanlı Öğretim Görevlisi

ilgili fonksiyon uyarınca doğru bir şekilde sağlandığı minimum şartlar düşünülmelidir. Konfor olarak tarif edilen bir düzeyin en üst düzey performansı tarif etmemesi gerektiği, ancak asgari oranda birey için rahat, huzurlu olan; itici ve yorucu olmayan bir düzeni ifade etmesinin kabulu konunun hemen başında doğru bir sınıflandırma olacaktır. Buradan hareketle bireyin algılayacağı konfor düzeyinin işitsel anlamda en azından asgari düzeyde doğru şekilde planlanması ve planlamanın uygulamaya geçirilmesi yapıya bağlı akustik konforu beraberinde getirecektir. Temel olarak akustik bağlamında değerlendirmeler öznel bazı durumları içermekle birlikte, kişilerin içerisinde veya maruz kaldıkları ortam içerisinde kendilerini işitsel anlamda rahat hissettikleri, fonksiyona göre sesin anlaşılabilirliğinin veya gizliliğinin doğru düzeylerde olduğu, bulundukları ortamı istemli veya istemdışı olarak terk etme isteğini oluşturmayan, ortam değişikliği

yaşandığında işitsel ve düşünsel olarak yorulmuş olduklarını hissetmeyecekleri, temel çözümleri uygulanmış alanlar akustik konfora sahip yapılar olarak belirtilebilecektir. Bu konfor düzeyinin üzerinde bir performans sunan, örneğin içerisindeki bir konseri veya sanatsal etkinliğin etkisini artıracak yönde özelliklere sahip mekanlar doğal olarak sağladıkları katma değer itibariyle nitelikli yapılar olarak sınıflandırılacaklar, bu özellikleriyle öne çıkacaklardır. Yapıların genel performansı açısından akustik konforun bir artı özellik olarak algılanmaması, asgaride sağlanması gerekli olan bir nitelik olduğunun üzerinde durulmalıdır. Akustik konforun olmadığı ortamlara maruz kalan kişilerde bazı sorunlar gözlemlenmektedir. Bunlar genel gürültü ve titreşim düzeyine ek olarak toplam maruziyet süresiyle ilişkili olarak en hafifinden verimliliğin azalması ve konsantrasyon düşüklüğünden başlayarak psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklara E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK 116

binalarda gürültü kontrolü

‘BİNALARIN GÜRÜLTÜYE KARŞI KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK (BGKKHY)’ KONUYLA İLGİLİ ÇOK DETAYLI İÇERİĞİ OLAN, ÜZERİNDE DİKKATLE ÇALIŞMALAR YAPILMASINI GEREKTİREN, TÜM YAPI SEKTÖRÜ PAYDAŞLARINA GÖREVLER ATFEDEN KAPSAMLI BİR DÜZENLEMEDİR. doğru giden bir ölçekte karşılaşılan sorunlardır. Buna ilişkin mimarlık ve yapı tekniğiyle ilişkili diğer çalışma kollarının eğitiminde vurgu yapılmalı ve gerekli önem verilmelidir. Aynı zamanda pratik bir alan olması itibariyle yapı tekniği içerisinde hakettiği önem verilmeli ve uygulamanın doğru ve kaliteli bir şekilde gerçekleştirilmesine azami çaba sarfedilmelidir. YENI YÖNETMELIK Bu noktada T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ülkemizin ekonomik olarak lokomotifi durumundaki yapı sektörünün mevcut durumdaki mevzuatları açısından eksiklikleri görülmüş, bu konuda inisiyatif alınmıştır. 2017 yılına kadar yasal mevzuat açısından gürültü konusuyla ilgili tek yönetmelik yine aynı bakanlık çatısı altında hazırlanmış olan ‘Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği (ÇGDYY)’ adı ile yayınlanan mevzuattı. Halihazırda etkin olan ÇGDYY bina veya tesislerin çevresel gürültü ile ilişkileri, gürültü emisyonları gibi daha çok yapı dışındaki olaylarla ilgilenmektedir.

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Dış gürültülere bağlı olarak kapalı hacimlerin içerisinde hedeflenecek geri plan gürültü düzeyleri ifade edilmektedir. Ancak yapıların içerisindeki bağımsız birimleri arasında veya bina servislerine bağlı gürültü sorunlarıyla ilgili konular bu yönetmelikte yer almamaktaydı. Dolayısıyla Bakanlık binalarda gürültü denetimine yönelik bir yönetmelik hazırlanması konusunu gündeme almış ve İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ile protokol yapılarak hazırlıklara başlanmıştır. Sayın Yrd.Doç.Dr. Nurgün Tamer Bayazıt yürütücülüğünde yapılan detaylı çalışmalar, taslakların akustik uzmanları, meslek odaları, üretici dernekleri gibi ilgili paydaşlarca incelenmesi, değerlendirilmesi ve ek olarak geniş katılımlı çalıştaylar ile yürütülen önemli çalışmalar sonucunda ‘Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik (BGKKHY)’ hazırlanarak 31/5/2017 tarihli ve 30082 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihi 31/5/2018 olarak belirtilmiştir.

Artık etkin bir mevzuat olarak değerlendirilmesi gereken ‘Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik (BGKKHY)’ konuyla ilgili çok detaylı içeriği olan, üzerinde dikkatle çalışmalar yapılmasını gerektiren, İdarelerden yatırımcılara, yapı sahiplerine, akustik uzmanlarına, mimarlara ve mühendislere, üreticilerden yüklenicilere kadar tüm yapı sektörü paydaşlarına görevler atfeden kapsamlı bir düzenlemedir. Yönetmelik kapsamı sadece önemli sorun ve dolayısıyla şikayetlerin yaşandığı konutlarla sınırlandırılmamış olup tüm yapı tipolojilerini kapsayan bir mevzuat olarak düzenlenmiş durumdadır. BGKKHY’ye göre Konut Binaları, Eğitim Tesisleri, Sağlık Tesisleri, Büro ve İdari Binalar, Konaklama Tesisleri, Yurt Binaları, Kültürel Tesisler, Ticari Tesisler, Terminaller, Dini Tesisler, Eğlence ve Spor Tesisleri, Sanayi Tesisleri ana yapı işlevleri olarak ele alınmıştır. Her bir bina işlevi altında öne çıkan mahal tipleri sıralanmış, yönetmeliğin teknik bölümlerinde her bir işleve ve mahal tipi için akustik performans niteliklerine yer verilmiş, bunların kendi aralarındaki Komşuluk İlişkileri üzerinden kriterler oluşturulmuş durumdadır. Mevzuat gereğince her projenin yapı ruhsat izin başvurusu sırasında projeye yönelik olarak hazırlanmış ve yönetmelikçe belirtilen asgari şartları sağlamış detayları içerir bir Akustik Rapor proje seti eki olarak teslim edilmesi gerekmektedir. Yönetmeliğin işlerliğini kolaylaştırabilmek adına konvansiyonel sayılabilecek, küçük


yapı projeleri için Akustik Rapor şartı aranmaktadır. BGKKHY Madde 5.(5) uyarınca rapor şartı aranmayacak yapı tipleri şu şekilde tarif edilmiştir: Bodrum katı ve çatı arası dışında en çok dört katlı konutlar ile yalnızca bir bodrum katın inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 2.000 metrekareyi geçmeyen yapılardan merkezi iklimlendirme sistemi bulunmayanlar için akustik uzman tarafından akustik proje hazırlanması şartı aranmaz. Bu tarif dışındaki tüm yapı projeleri için yönetmelik uyarınca Akustik Raporu’nun hazırlanması şart olup, bunun için yetkilendirilmiş Bina Akustiği Uzmanları görev alabileceği belirtilmiştir. BINA AKUSTIĞI UZMANLIĞI Kapsamlı ve yoğun bir yönetmelik olan BGKKHY’nin mimar ve mühendislerce özümsenmesi, konuya yeni olanların Bakanlık tarafından yetkilendirilecek resmi kurumlarca düzenlenecek eğitimlere katılmaları ve eğitim sonundaki sınavlardan başarılı olmaları, görece konuyla ilgili daha tecrübeli olan ve/ veya akademik çalışmaları olanların ise doğrudan sınava girerek başarılı olması durumunda ‘Bina Akustiği Uzmanı’ sertifikası ile yetkilendirilmesi ve bu alanda yasal çalışmalar yürütmesi esastır. BGKKHY kapsamında düzenlenecek Sertifika Eğitim programlarına dair Tebliğ 12/04/2018 tarihli ve 30389 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Detaylı olarak hazırlanmış olan Tebliğ söz konu sertifika programlarını düzenleyebilecek kuruluşların niteliklerini, eğitime başvuracak adaylarda aranan meslek grubu gibi gerekli ön şartları, eğitim programlarının içerikleri ve başarı şartları açık bir şekilde belirtilerek düzenlenmiştir. Yazının hazırlandığı günlerde henüz eğitim konusunda yetkilendirilmiş bir kuruluş bulunmaması ve sınav açılmamış olması itibariyle sertifikalandırma işlemi yapılmamış durumdadır. Bakanlık bu konuyla ilgili çalışmalarını ilgili Türk Akustik Derneği, üniversite ve meslek odaları gibi kurumlarla yürütmektedir. GEÇIŞ DÖNEMI BGKKHY’nin mevzuatı gereği yürürlüğe 31/05/2018 tarihinde girmiş olması ancak

ÜLKEMİZDE UZUN ZAMANDIR EKSİKLİĞİ HİSSEDİLEN BİNALARDA GÜRÜLTÜ DENETİMİ KONULARINI DÜZENLEYEN BU KAPSAMLI VE YENİLİKÇİ YÖNETMELİĞİN ÖNEMLİ BİR AÇIĞI DOLDURACAĞI, YAPI KALİTESİNİ VE EN ÖNEMLİSİ KULLANICILAR AÇISINDAN AKUSTİK KONFORU GARANTİ EDECEĞİ AÇIKTIR.

diğer taraftan sertifikalandırma sürecinin başlamamış olması itibariyle yürürlük tarihinden itibaren bir boşluk oluştuğu görülmüştür. Belediyelere yapılan yeni yapı ruhsat izni başvurularında daha önce belirtildiği gibi proje setinin eki olarak Akustik Rapor sunulması şartı bulunmaktadır. Ancak henüz sertifikalandırma yapılamadığı için bu sıkıntıyı aşabilmek adına Bakanlık tarafından ilave bir tebliğ yayınlanarak geçiş sürecindeki olası ruhsat izin başvurularındaki sıkıntıların aşılması hedeflenmiştir. Söz konusu Tebliğ 31/05/2018 tarih ve 30437 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

detayların geliştirilmesini gerekmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda hazırlanacak Akustik Rapor içeriğinde BGKKHY’nin öngördüğü şekilde; mekânların, gürültüye hassasiyet ve gürültülülük yönünden birbirleri ile olan ilişkilerine ve ses iletim yollarına (hava doğuşlu ve darbe sesi) ait analizleri; hedeflenen akustik kalite ve yalıtım sınıfına göre uygulanacak sınır değerleri; bu değerlere ve analizlere göre mimari ve/veya tesisat projelerinde gösterilecek yapı elemanları ve bileşenleri ile noktasal birleşim detaylarına yer verilmesi beklenmektedir.

Buna göre bir bodrum katı ve çatı arası hariç yediden fazla katlı konutlar, toplam inşaat alanı 2.000 metrekareyi geçen ikiden fazla katlı konut dışı binalar, Yönetmelik’te verilen bina işlevlerinden birden fazlasını içeren binalar, konser ve dinleme salonları gibi özel akustik tasarım gerektiren kullanımları içeren binalar, Yönetmelik kriterlerine göre A veya B akustik performans sınıfını hedefleyen binalar dışında kalan tüm binalar için proje müellifi veya akustik uzman tarafından mimari akustik raporu düzenlenebileceği belirtilmiştir.

Ülkemizde uzun zamandır eksikliği hissedilen binalarda gürültü denetimi konularını düzenleyen bu kapsamlı ve yenilikçi Yönetmeliğin önemli bir açığı dolduracağı, yapı kalitesini ve en önemlisi kullanıcılar açısından akustik konforu garanti edeceği açıktır. Ayrıca halihazırda bina akustiği konularında çok az sayıda yetişmiş eleman bulunması itibariyle gerekli eğitim imkanlarının ortaya konması, bu nitelikli konuda yeni mimar ve mühendisler için bir gelişim ve özelleşme alanı yaratılması oldukça önemlidir. Mevzuatın yeni olması itibariyle bazı idari aksaklıklar göze çarpsa dahi BGKKHY’nin uygulamaya geçmesiyle birlikte yapı fiziği açısından daha nitelikli, konforlu binalar üretileceği ve kullanıma açılacağı açıktır.

AKUSTIK MALZEMELER, AKREDITE TESTLER, HESAPLAMALAR Projelere yönelik yapılacak akustik çalışmalarında BGKKHY uyarınca yapı malzemelerinin akredite akustik laboratuvarlarda yapılmış test sonuçlarının üreticiler tarafından sağlanması gerekmektedir. Akustik uzmanları hesaplamalarında bu güvenilir akredite test sonuçlarını temel alıp, TS EN ISO 12354 standardı alt bölümleri uyarınca hesaplamalar yaparak Yönetmelikçe yeni yapı tipleri için belirlenmiş olan en düşük akustik performans sınıfı olan ‘C Sınıfı’ değerlerini yerinde sağlayabilecek

SONUÇ

117

Bunun sağlanabilmesi ve asıl hedefe hızla erişilebilmesi için konuyla ilgili tüm paydaşların (Bakanlık ilgili birimleri, üniversiteler, resmi kurumlar, yapı sahipleri, mimar ve mühendisler, akustik uzmanları, yükleniciler, proje yönetim firmaları, malzeme tasarım ve imalatı gerçekleştiren firmalar, uygulamacılar, vb.) konuyla ilgili olarak bu geçiş döneminde gerekli çalışmaları BGKKHY ışığı altında koordinasyon içerisinde gerçekleştirmesi gerekmektedir.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

binalarda gürültü kontrolü

YENİ GÜRÜLTÜ VE SES YÖNETMELİĞİ İLE BİNALARDA SES YALITIMI GEÇTİĞİMİZ AY İTİBARİYLE ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI’NIN YAPTIĞI DEĞİŞİKLİK İLE GÜRÜLTÜ VE SES YÖNETMELİĞİ RESMİ GAZETEDE YÜRÜRLÜĞE GİRDİ.

Y

apılarda en büyük şikayet ses yalıtımından yana oluyor. Özellikle konutlarda daire içi ara duvarlar ile komşu daire arasındaki duvarlar arasında ses yalıtımı bireylerin refahı açısından oldukça önem kazanıyor. Geçtiğimiz ay itibariyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı değişiklik ile gürültü ve ses yönetmeliği resmi gazetede yürürlüğe girdi. Işıklar 2 yıllık AR-GE çalışmaları sonucunda geliştirdiği Ekoklinker Duvar Sistemleri ile buna çözüm getiriyor. 118

1. Sistem (43,2 db): Kaba Sıva+Ekoklinker 12+ Kaba Sıva. 2. Sistem (49,2 db): Alçıpan plaka+DKM ürünü keçe taşıyıcılı membran+Sıva+ Ekoklinker 12+ Sıva+ DKM ürünü keçe taşıyıcılı membran+Alçıpan plaka. 3. Sistem (65,2 db): Alçıpan Plaka+(Alçı Levha Profilli Sistem+ Taş Yünü)+ Kaba Sıva+ Ekoklinker 12+Kaba Sıva+ (Alçı Levha Profilli Sistem+Taş Yünü)+ Alçıpan Plaka. EKOKLİNKER NEDİR?

“Ekoklinker kendinden yalıtımlı, kil esaslı, farklı yoğunluklarda üretilen ve ilave yalıtıma gerek duyulmayan yeni nesil duvar sistemleridir.” Işıklar Yapı Ürünleri, ara bölme duvarlar için geliştirdiği bu sistemler ile bina kullanıcılarının konforu ve sağlığı açısından çok önemli bir faktör olan ses yalıtımında büyük bir avantaj sunmuş oluyor. Ekoklinker ara bölme duvarlarda, 10/12/15/19 cm kalınlıklarında olup, 40 dB ‘den 65 dB’e kadar mükemmel ses yalıtımı sağlayıp, gürültü yönetmeliğine uygun duvar kesitleri oluşturuyor. Mimari projelerde istenilen şekilde sistem detayları oluşturulabiliyor ve doğru bir şekilde uygulanması sağlanıyor. Ekoklinker %100 doğal ve çevre dostudur; %100 kil esaslı doğal hammaddelerden üretilen Ekoklinker aynı zamanda sürdürülebilir yapı elemanlarıdır. Ekoklinker 10,12,15 ve 19 Avantajları: • Mükemmel ses izolasyonu, • İnce kesit (10 cm) • Doğal ve çevreci • Ekonomik • Ekolojik • Yüksek basınç dayanımı• Koruyucu yapılar oluşturur • Yangına ve depreme karşı yüksek daya- nım sağlar • A1 sınıfı yanmaz ürün Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


‘DUYMA’ DIKLARINIZA İNANAMAYACAKSINIZ !

Ekoklinker Nedir? “Ekoklinker kendinden yalıtımlı, kil esaslı, farklı yoğunluklarda üretilen ve ilave yalıtıma gerek duyulmayan yeni nesil duvar sistemleridir.” İçerisinde mineral yün (Knauf Inslulation) bulundurarak, ısı ve ses yalıtımında büyük ölçüde avantaj sağlar. Ekoklinker ürünü, Işıklar Yapı Ürünleri’nin iki yıllık Ar-Ge çalışmaları sonucu o aya çıkmıştır. Özel fırınlarda yüksek derecede pişirilen klinker tuğlanın iç kısmına mineral yün yerleştirilerek üretilmektedir. Mineral yün ile sağlanan yalıtım pe ormansını bina ömrü boyunca dış hava şa larından ve yangınlardan korur. Son yıllarda meydana gelen bina ve cephe yangınlarından ötürü Avrupa’da oldukça fazla tercih edilmeye başlayan duvar tiplerindendir. Ekoklinker mükemmel dayanıklılığı sayesinde yapılarda sağlam ve koruyucu duvarlar oluşturmaktadır. Ayrıca geleneksel duvar tiplerine göre çok daha ince olması sebebiyle daha geniş mekanların yaratılmasına imkan sunmaktadır. Ekoklinker ara bölme duvarlarda 10 / 12 / 15 / 19 cm kalınlıklarında olup, 40 dB ‘den 65 dB ’e kadar mükemmel ses yalıtımı sağlar ve gürültü yönetmeliğine uygun duvar kesitleri oluşturur.


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

GEÇMİŞİN ARAYÜZÜNDE BİR MEKÂN EMARESİ:

SERAMİK

SANATA, MİMARİYE VE MEKÂNA HİTAP EDEN SERAMİKLER; VARLIĞINDAKİ BİLİNEN KAPASİTESİYLE TASARIMLARA YÖN VEREN BİR MALZEME, GÜNÜMÜZÜN GELİŞEN TEKNOLOJİSİ SAYESİNDE YENİ ULAŞILABİLEN ÖZELLİKLERİYLE TASARIMIN GÖRÜNEN YA DA GÖRÜNMEYEN EN ETKİN BİLEŞENİ DURUMUNA GELMİŞTİR.

120

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

- Berivan Eren “(...) Benim için seramik her şeyden önce bir araç, kitap, müzik gibi. Dünyayı ifade etmek, kendi dünyamı yaşamak, yaşayabilmek için, paylaşabilmek için bir araç. Yani seramik yalnızca bir süs eşyası bir tüketim malı değil.” Füreya Koral

İ

lk yerleşime ait izleri, kullanıldığı coğrafyanın yerel betimlemelerini günümüze taşıyarak, tasarıma yön veren, tasarımın görünen ya da görünmeyen en etkin bileşeni durumunda Seramikler. Öyle ki bu etkinlik, sanata, mimariye ve mekâna hitap ederek hem fonksiyon hem de estetik tamamlayıcılar olarak mimari biçimlere yön vermekte… Seramik, organik olmayan malzemelerin oluşturduğu bileşenlerin, çeşitli yöntemler ile şekil verildikten sonra, sırlanarak veya sırlanmayarak, sertleşip dayanıklılık kazanmasına varacak kadar pişirilmesi, bilim ve teknolojisidir. Hammaddesi kil olan elle, kalıpta ya da tornada biçimlendirilmiş ve fırınlanmış her tür nesne sözcüğün kapsamına girmektedir. İnsanlık tarihi kadar eski ve köklü bir geçmişe sahip olan seramik, insanın yaşam ve doğa mücadelesi içinde keşfettiği, zekâsı ve estetik duyarlılığı sayesinde çok farklı alanlara ve ilgilere hitap ederek günümüze kadar gelmiştir. Halk arasında pişmiş toprak esaslı malzeme olarak bilinen seramikler, ilk olarak vazo, çanak, çömlek olarak üretilse de günümüzde mimariden, geleneksel kullanıma, endüstriye, ileri teknolojiye, sanata değin birçok alanda kullanılmaktadır. Seramik, insanlık tarihinin en eski malzemelerinden biri olmasının yanı sıra üretildiği dönemin sosyolojisi, kültürü ve teknik gelişimi açısından da önemli bilgiler taşımaktadır. Bin E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

121


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

yıllar boyunca, dünyanın büyük bölümünde yaygın olarak üretilen seramikler günümüzde son teknolojiye ayak uydursa bile, hâlâ bazı konularda eski çağlara ait görüş, anlayış ve yöntemler geçerliliğini korumaktadır ve geleceğe ışık tutacak niteliktedir. Bu bağlamda; Anadolu kültür tarihi, özellikle arkeoloji dünyası için önemli bir bölge olan Likya, 19. yüzyıldan günümüze birçok gezgin, tarihçi, arkeolog ve bilim insanının araştırma yaptığı ve seramiklerin yoğun olarak bulunduğu bir bölge olmuştur. Keşfi bundan 10 bin yıl öncesine dayanan seramiğin ana malzemesi topraktır. Geçmiş uygarlıklarda, dini idollerden mimari elemanlara, mutfak ve süs eşyalarından haberleşme tabletlerine, ait olduğu döneme ve uygarlığın sosyokültürel yaşamına ışık tutan objelerdir.

122

SERAMİK, İNSANLIK TARİHİNİN EN ESKİ MALZEMELERİNDEN BİRİ OLMASININ YANI SIRA ÜRETİLDİĞİ DÖNEMİN SOSYOLOJİSİ, KÜLTÜRÜ VE TEKNİK GELİŞİMİ AÇISINDAN ÖNEMLİ BİLGİLER SUNMAKTADIR.

İhtiyaçlar doğrultusunda kullanılmaya başlanan ve coğrafyaların izlerini taşıyan seramikler; sanayi devrimi, sanat ve zanaat hareketi gibi önemli toplumsal olaylardan da etkilenmiştir. Sanat okullarının açılmasıyla bir sanat disiplini olarak da gelişimini hızlandırarak dışavurumculuk, kübizm, gerçeküstücülük gibi bir dizi sanat akımından beslenmiştir. İşlevsel ve estetik yönüyle gündelik hayatımızda yer alan seramik, insanlık tarihinde maddi kültürün önemli bir parçası olmuşken günümüzde sanatın yanı sıra, ulaşım araçları, endüstri, teknoloji gibi birçok alana hitap etmekte mimaride ise binaların iç ve dış yüzeylerinin ve zeminlerinin kaplanmasında kullanılan önemli bir dekorasyon ürünü ve yapı malzemesi olarak gelişimini devam ettirmektedir. Kayaların dış etkiler sonucu parçalanmasıyla oluşan kil, kaolen gibi maddelerden yapılan seramik; hamurun hazırlanması, şekillenmesi, kurutulması ve pişirilmesi süreçlerinin sonunda malzeme halini almaktadır. Yapı geleneği olarak karşımıza çıkan seramiklerin, kullanım alanına göre iki gurupta değerlendirilebilmeleri mümkündür. Birincisi seramik malzemelerin yapısal amaçlı kullanımı, ikincisi ise bu malzemelerin süsleme veya yüzey koruma amacıyla kaplama olarak kullanımlarıdır.

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


Seramik malzemenin, diğer malzemeler yanında mekân için özgün bir çizgi yaratmada kullanılan, mimari için bir seçenek olduğu bilinmektedir. Kentsel mekânlarda seramik ile oluşturulmuş döşeme kaplamaları, oturma ve aydınlatma elemanları, havuzlar, heykeller ve kent objeleri bu oluşumu tamamlayan bileşenler olmuşturlar. Günümüz teknolojisiyle üretilmiş olan seramikler; renk, doku, desen ve biçim konusunda çok çeşitli seçenekler sunmaktadır. İklim değişikliklerine karşı dayanıklılığı ve uygulama kolaylıkları sayesinde birçok avantaj sağlamaktadır. Seramiğin mimaride kullanımı, çevresel koşullara ve kullanılan malzemeye göre değişkenlik göstermektedir. 1921’li yıllarda dünyada sanat adına modernist hareketlerin başlamasıyla birlikte sanat tarihinin önemli isimleri de seramik çalışmalar üretmiştir. Avrupa’da önemli isimler tarafından yapılan seramikler, Türkiye’deki sanatçılar tarafından da ilgi görmeye başlayınca Türk sanatçılar bir araya gelerek seramik işler üretmişlerdir. İlk özel seramik atölyesi sahibi kadın sanatçı da Füreya Koral, yaptığı çağdaş seramik uygulamalarıyla seramik alanına katkı sağlamıştır. Füreya Koral eserlerinde iç ile dışın birlikteliğini saksı, kuş gibi sembolik elemanlarla birlikte kullanarak kendine ait bir dünya oluşturma hissini küçük mekânlarda buluştururken kapı ve pencereyle dışarıdan içeriye açılan küçük bir yuvayı duyumsatmıştır. Sanata, mimariye ve mekâna hitap eden seramikler; varlığındaki bilinen kapasitesiyle tasarımlara yön veren bir malzeme, günümüzde gelişen teknolojisi sayesinde yeni ulaşılabilen özellikleriyle tasarımın görünen ya da görünmeyen en etkin bileşeni durumuna gelmiştir. Mimarlık ve seramik arasındaki kopmayan güçlü bağ günümüzde de varlığını artan bir biçimde göstermektedir. Çağlar boyunca yapı malzemesi olarak kullanılan kilin, zaman içerisinde gelişen endüstri gücü ve modern teknoloji sayesinde işlenebilirliği yükselmiş ve kullanım sahası genişletilmiştir. Bu sayede tuğla ve kiremit olarak kullanılmasının yanında, yapının ince işçilik gerektiren kısımlarında da tercih edilmeye başlanmıştır.

SON GÜNLERDE MALZEME TASARIM VE TEKNOLOJİLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ MİMARİ VE İÇ MİMARİDE TASARIM OLANAKLARINA ÇOK YÖNLÜ YENİ KATKILAR SAĞLAMAKTADIR. Malzeme özellikleri açısından incelendiğinde birçok avantaja sahip olan seramik, yaşam alanlarımızda kendine yer bulmuştur. Uzun yıllar boyunca mutfak-banyo-tuvalet üçgeninde yer karosu, duvar karosu ve vitrifiye olarak karşımıza çıkan malzeme, son dönem zaman dilimlerinde renk, doku ve desen açısından ciddi bir gelişim göstermekte ve kullanım açısından sadece ıslak hacimlerle sınırlı kalmayıp uygulama alanını genişletmektedir. Her geçen gün yaşantımızdaki yerini arttıran seramiği sadece bir yapı malzemesi olarak görmek yanlış olacaktır. Çünkü mekânı tasarlayan da kullanan da insandır ve mekân onun ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Bu ihtiyaçlardan biri de estetiktir. Mekân düzenlemeleri yapılırken hem fonksiyon hem de estetik yönü kuvvetli tamamlayıcı elemanlar tasarlamak büyük önem taşımaktadır. Malzeme mimari tasarımlara performansıyla olduğu kadar doğasıyla, doğadaki gelişim süreci ve davranışıyla, varoluş metabolizmaları, formları, yüzey dokuları, içyapıları, strüktür özellikleri, akışkanlıkları, kendini organize etme yetenekleriyle mimari kavramların çıkış felsefelerini, mimari biçemleri ve biçimleri etkilemektedir. Son günlerde malzeme tasarım ve teknolojilerinin geliştirilmesi mimari ve iç mimaride

tasarım olanaklarına çok yönlü yeni katkılar sağlamaktadır. Seramiğin yapı malzemesi olarak değer zincirindeki konumunun önemi her geçen gün artmaktadır. Seramik, bilinen tüm kaplama malzemeleri karşısında önemli üstünlüklere sahiptir. Gelecekte kullanılacak malzemeler, sanayi toplumlarının performansını belirleyecektir. Seramik de yüksek korozyon direnci, maliyet, kalite, çevre dostu oluşu, yüksek hasar toleransı, mekânlarda ısı kaybını azaltması gibi özellikleri ile avantajlar sağlamaktadır. Mimarlıkta cephe kaplama malzemesi olarak, iklim koşullarına dayanıklılığı, uzun ömürlü olması, renk çeşitliliği, ihtiyaç halinde tek tip fabrikasyon üretimin dışına çıkılabiliyor olunması, böylelikle şekil verilmesi açısından serbest bir alana sahip oluşu ve kullanıldığı yapıya kimlik kazandırması gibi pek çok sebeple tercih edilmektedir.

123

Özellikle insan trafiğinin fazla olduğu AVM, hastane, havaalanı gibi halka açık yerlerde duvar ve yer karosu olarak uygulanmaktadır. Aşınma dayanımının yüksek oluşu, kolay temizlenebilirliği, az gözenekli yapısı sayesinde sahip olduğu sağlığa uygun olma üstünlüğü malzeme seçiminde yönlendirici özelliklerdir. Nem ve suya karşı en iyi koruyucu malzeme olan seramiklerin mutfak ve banyolarda zemin ve duvarlarda kullanımı önerilmektedir. Tüm bunların yanında park ve bahçelerde, yürüyüş yollarında ve sokaklarda, kısacası çevre E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

SERAMİK, GÖRSELLİĞİ VE DAYANIKLILIĞI NEDENİYLE YAPILARIN DIŞ YÜZEYLERİ VE CEPHELERİ İÇİN SIKÇA TAVSİYE EDİLEN BİR ÜRÜNDÜR. düzenlemelerinde de seramiğin kullanıldığı görülmektedir. Seramik, görselliği ve dayanıklılığı nedeniyle yapıların dış yüzeyleri ve cepheleri için sıkça tavsiye edilen bir üründür. Renk, desen ve görünüm zenginliği bakımından boya ve sıvaya göre daha fazla tercih edilmektedir.

124

Seramik, 1100 derece ve daha yüksek sıcaklıkta pişirilmiş materyallerden oluştuğu için, yanmaz ve tutuşmaz bir özelliğe sahiptir. Seramik kaplı zemin ve duvarlar dikkatsizlik ve kaza sonucu çıkan yangınların yayılmasını önler. Yangının diğer oda ve katlara sıçramasını engeller. Yangın sonrası yapılan araştırmalarda, seramik kaplı bölümlerin, yangından en az hasar gördüğü belirtilmektedir. Seramik karolar; işyeri ve evlerde elektrik kontağı veya kablo yanıklarından ileri gelen yangınların yayılmasını önler. Yangın, seramikle temas ettikten sonra sönmeye yüz tutar.

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Avusturya’da tasarlanan 77 metre yükseklikteki binanın cephesinde olduğu gibi; Titanyumoksit içeren “hidrotect” şeffaf kaplamalı fotokataliktik seramik malzemeli cephe yüzeyi kendini temiz tutabildiği gibi, kaplama yüzeyinde oluşan serbest elektronları ile oksijeni aktive ederek çevre havayı da temizlemektedir. Böylece ekolojik mimarinin de malzeme grubuna girmektedir. Günümüzde yeni malzeme teknolojileriyle yapıda yeni ekosistemler yaratmak ekolojik mimaride “doğal olanın” dışında gelişen bir strateji olarak karşımıza çıkmaktadır. Teknolojisi yüksek, çevreci özelliklerle donatılan seramik malzeme, sadece çevreye uyum sağlamakla kalmayıp, kendini çevre koşullarına göre değiştirebilen, yanıt veren, enerji gereksinimini azaltan, doğal enerji sistemlerini kullanan, çevreyi kirletmeyen özellikleriyle ekolojik mimarinin, malzeme teknolojisiyle donatılmış grubunu oluşturmaktadır.

Bu bağlamda, doğal ya da yapay, işlem görmemiş ya da görmüş malzeme; ekolojik mimarinin yapı bileşenlerinde ve mekân anlayışında doğal kaynakların, enerjinin korunumu gibi yarar sağlayıcı yanı ve çevresel koşullara gösterdiği uyum ile birçok uygulama ve kullanım şekilleriyle yer almaktadır.q KAYNAKLAR: - Canan ATALAY AKTUĞ, Seramik Eserlerde Evin Anlamı, 2010. - Erdal ÇETİNTAŞ, Antik Dönemde Seramik Üretim Tekniklerine Dair İzler: Phodiapolis Örneği, Antalya, 2018. - Hale GEZER, Malzemenin Gizil Güçlerinin Mimariye Katkısı, 2012. - Halide OKUMUŞ, Geçmişte ve Günümüzde Seramiğin Kullanım Alanları, 2013. - Hikmet Serdar MUTLU, Çağdaş Kent Mimarisinde Seramik Panolar ve İnönü Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi Uygulaması, 2016. - Saadet Pınar İÇEMER, İç Mekan Tasarımında Modüler Seramik Separasyonlar, 2015. - Saliha Nesli GÜL, İlhan ÖZKEÇECİ, Hakan ALACALI, Çağdaş Mimari Yapılarda Seramik Panolar ve Yıldız Teknik Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi Uygulaması, 2014. - Türkiye Seramik Federasyonu, Seramik Türkiye Dergisi. - Zehra ÇOBANLI, Ezgi OKUR, Seramik Yüzey-Mekan ilişkisi ve Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü Eğitim Progrmındaki Yeri, 2006.



MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

126

HIZALANMIŞ DESENLER FURMAN MALZEMEYE YENİDEN BAKILDIĞINDA FARKLI BİR ÇERÇEVEDE FARKLI RENKLERLE YENİ KULLANIMLARIN KEYFİNİ GÖZLER ÖNÜNE SUNARAK ANITSAL BİR GEÇİT YARATMIŞ.

B

azı malzemelerin sıklıkla aynı bölgelerde uygulanmasıyla kullanılacak alternatif alanlar göz ardı ediliyor ve tasarımcılar tarafından unutulabiliyor. Bu geçici yapı 21-24 Eylül tarihleri arasında Londra’nın Granary Meydanı’nda ünlü sanat ve tasarım merkezi Central Saint Martins’ de ziyarete açık şekilde sunulmakta.

düzenlenen tasarım festivalinde Sanatçı Adam Nathaniel Furman ‘design junction’ yani ‘tasarım kavşağı’ adlı çalışmasında renkli Türk seramik karolarını kullanıyor. Furman malzemeye yeniden bakıldığında farklı bir çerçevede farklı renklerle yeni kullanımların keyfini gözler önüne sunarak anıtsal bir geçit yaratıyor.

Nathaniel Furman bu özgün kurulum için Türkiye’deki 30’dan fazla seramik üreticisi ve ihracatçısını temsil eden Turkishceramics’i çalışmaya davet etti. Kurulumda bir eksen boyunca katmanlı görüntü oluşturmak için hizalanan dört büyük portal tasarlandı.

Furman bu çini seramiklere anıtsal bir ortam vermek için renkli ve desenli bir çalışma gerçekleştirmiş. Seramiğin hem tarihi, hem geleneksel, hem şaşırtıcı, yeni ve heyecan verici malzeme olduğunu söyleyen Furman daha önce postmodern psychedelic tarzda süslemelerle anıt heykeller ve mobilyalar üretmiş. Furman bu zengin geçmişe sahip malzemeyi tedarik ettiği İznik Vakfı’ndan aldığı elle boyanmış Özel İznik Çinilerine de sergisinde yer verdi.q

Bunlardan biri olan seramik karo malzemesi, banyo ve mutfak gibi ıslak alanlar için standart hale gelmiş, kaplama malzemesidir. Fakat buna karşın Londra’da Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


MARSILYA RIHTIMLARI: BEDEN, DUYGU VE ŞAŞKINLIK... KONSEPTİ ŞEHİR VE DENİZ ARASINDA YENİ BİR BAĞ KURMAYI AMAÇLAMAK OLAN DOCKS, GEÇİRGEN VE GÖZENEKLİ YAPISIYLA ŞEHİR VE DOĞA MANZARALARINI BULUŞTURAN BİR YAPIYA SAHİP.

T

he Docks tarihsel olarak deniz ve Marsilya şehri arasındaki eksende yer alan, bölge için güçlü bir potansiyel olan ayrı bir kesiminde bir diyalog mekânı olarak karşımıza çıkmakta. Konsepti şehir ve deniz arasında yeni bir bağ kurmayı amaçlamak olan Docks, geçirgen ve gözenekli yapısıyla şehir ve doğa manzaralarını buluşturan bir yapıya sahip. Proje Marsilya için tarihi bir değere sahip olan iki farklı yapının arasındaki gerçek bir değişim ve etkileşim alanını kapsıyor. Projede rıhtım ve sahil şeridi arasındaki ilişkiler örtülerek eski yapı alanını saydam sistemler ve yeni ilişkiler yoluyla denize uzanmaktadır. Nesne algısı, görsel diyaframlar, mekânın özgün atmosferi ile ışık ve rüzgarın dikkate alındığı mimaride, iç avlu düzenlemeleri de ışık kaynağından sağlanan bir enerji merkezi olarak görülmekte.

127

şim kurduğu bir mekân organizasyonu olarak yorumlanırken aynı zamanda Akdeniz temasıyla da biçimlendirilerek yeni bir sosyal ve kamusal alan olarak işlevsel hale getirilmiş. Saydam eklemler ve denize doğru devam eden mekanlarıyla Docks bir dizi müdahale içermektedir. Bu müdahaleler Provence’ın taşı, rıhtımın Floransa bitkilerini, Albisola’nın seramiklerini, Modena seramiğinin 7 mavisini, Murano ve Venedik camı ile oluşturulan ayna elemanlarını, ahşap heykelleri ile bir yolculuğun da başlangıcıdır. Tasarımcı mimarlar projeyi bir hikaye hatta araştırma ve meydan okuma ile diyalog- irade, yorgunluk-neşe, kültür ve düşünce unsurlarıyla ele alarak, sadece yüzeysel mimaride değil aynı zamanda derinlerde de çağdaş yaşamın hızlı dinamiklerini idare edebileceğimiz bir iletişim kutusu olarak görmekteler.q

Alfonso Femia Atölyesi mimarlarının yürüttüğü proje şehir ve denizin iletiE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

DÜNYA SERAMIK SANATI ŞEHRI 128

ZİYARETÇİLER BURAYA GELDİKLERİNDE, ÇOK SAYIDA SANAYİ BÖLGESİNDE GÖRÜLEN SIRADAN ŞEYLERDEN ZİYADE SERAMİK PARÇALARDAN OLUŞAN FANTASTİK BİR KENTİ KEŞFETMEKTELER.

L

i Ling proje fikri, müşterinin seramik işlenmesine adanmış bir sanayi alanında bir müze ve otel yerleştirme isteğinden doğmuş; bu nedenle proje, müşteri şirketin önemli bir üretici olduğu ve önerilen binaların özellikleri, renk ve imalat farklılıklarını geliştirmek istediği seramik malzemeyle bağlantı kurmuş.

yerleştirilen hacimlerin birbiriyle değiştirilebilir tasarımlarıyla ortaya çıkan bu esnek şehir kurulumu, kapalı mekânlar ve farklı içeriklerle kentsel bir bütünleme oluşturuyor. Bina içlerine olduğu kadar, hacimler arasında oluşturulan alanlar, seramik parçalarının deneyimleneceği, dokunulabileceği bir müze niteliğinde.

İki makro-alandan oluşan şehir, büyük bir meydan çevresinde geliştirilen bir kamu alanı ve bir ana bina olarak tanımlanan üretim ve satış alanından oluşmakta.

Li Ling Seramik Sanatı Şehri sadece bir şehrin veya endüstriyel sergi kompleksinin bir parçası değil, adından da anlaşılacağı gibi, bundan çok daha fazlasını barındırmakta. Endüstri, kültür ve üretim geleneklerinin, bu şehre çekileceğine emin olan ziyaretçilerin görmesi ve öğrenmesi beklentisiyle birleştiği seramik sanatının bir yeri ve evi.

Projenin en dikkat çekici yanını; binaların, her biri içbükey veya dışbükey, keskin kenarları olmayan, orijinal üç boyutlu, dokulu, polikrom seramik modülleriyle kaplı, büyük “vazolar” biçiminde modellenmesi oluşturuyor. Yayaların keşfedilmeyi bekleyen mekânlara gidebileceği yaya caddelerine sahip yan yana Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Ziyaretçiler buraya geldiklerinde, çok sayıda sanayi bölgesinde görülen sıradan şeylerden ziyade seramik parçalardan oluşan fantastik bir kenti, keşfetmekteler.q


129

ADA ESINTILI DOKUNUŞLAR OTELİN MERDİVENLERİ, RESTORANLARI VE ODALARIN ZEMİNLERİNDE KULLANILAN MAVİ SERAMİKLER BÜTÜNCÜL BİR İLİŞKİ SAĞLAYARAK FERAH BİR KONFOR DUYGUSU SUNMAKTA.

G

öz kamaştırıcı alabaster cephesi ve koyu kırmızı renkleriyle Hotel Cort, şehrin ana meydanlarından biri olan Plaça Cort’un koşuşturmacasına eşlik eden bir yapı. Ödüllü İspanyol tasarımcı Lázaro Rosa-Violán, tarihi bir yapı içerisinde geniş alan hissi ve bireysel huzuru sağlayan bir konaklama alanı yaratmış. İspanya’nın Palma de Mallorca adasında yer alan yapı, sarmal koridorlar, geniş balkon ve teraslar ile adanın

doğal rengini ve dokusunu yansıtan malzemelerle inşa edilmiş. Otelin merdivenleri, restoranları ve odaların zeminlerinde kullanılan mavi seramikler bütüncül bir ilişki sağlayarak ferah bir konfor duygusu sunmakta. Ulaşım aksları, ortak alanların ve özel odaların farklı görünmesini sağlayan bu sorunsuz düzenleme, Palma de Mallorca’nın eski kent merkezinde çağdaş bir tasarımın geleneksel ürünlerle bir

arada dururken, ada kültürünün eşsiz bir parçası olan denizcilik faaliyeti mavi karo seramikler ile otelin tarzını yansıtmakta. Otelin başyapıtı olan koyu meşe mobilyalar, ağır deri kanepeler, aynalar, iyi İspanyol şarapları, antika avizeler, mozaik zeminler ve rengarenk sandalyeler, hareketli kent merkezine ada esintili dokunuşlarla dekore edilmiş bir buluşma ve dinlenme noktası sağlamakta.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

KENDINE HAS DOKUNUŞLARLA ÖZEL HISSETTIRIR GÜNÜMÜZDE HERKES ÖZEL OLMAK, SEÇTİĞİ ÜRÜN SADECE KENDİSİ İÇİN TASARLANMIŞ GİBİ HİSSETMEK İSTİYOR. HERKES ASLINDA KONFOR ALANLARI İÇİN SEÇTİĞİ ÜRÜNLERDE KENDİNE HAS BİR DOKUNUŞ YAKALAMA PEŞİNDE. Günümüzde seramikler sadece mutfak ve banyolarda kullanılmaktan çıkıp tüm mekânlarda tercih edilmeye başlanan bir malzeme haline geldi. Artık seramik seçiminde kalıplaşmış tüketici davranışları yok. Yaşam alanlarını dekore ederken ister nihai tüketici olsun, ister profesyonel, herkes özgünlüğü yakalayabilmenin peşinde. Günümüzde herkes özel olmak, seçtiği ürün sadece kendisi için tasarlanmış gibi hissetmek istiyor. Herkes aslında konfor alanları için seçtiği ürünlerde kendine has bir dokunuş yakalama peşinde. 130

Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı


Farklı zevklere hitap eden geniş portföyünü 10 ayrı konsepte ayıran ve 50’den fazla ülkede hizmet veren Ege Seramik, geniş renk skalasının yanı sıra ebat ve desen çeşitliliği ile küçükten büyüğe tüm iç ve dış mekânlara uygun ürün çözümleri ile yıllardır şıklığın değişmeyen adresi. Firma şimdi de tüketicisine seçtiği ürünleri kişileştirme fırsatı tanıyarak trendleri yaratmaya devam ediyor. 20x20 cm ölçülü Vintage konseptli ürünleri ve waterjet kesimli seramik mozaikleri ile portföyündeki diğer serilerini kombinleme şansı yaratan firma, bu sayede tüketicisine sınırsız seçenek sağlamış oluyor.

131

Ege Seramik’in 20x20 cm ebatlı, özgün desenli ve çok çeşitli renk alternatifleri ile tasarlanan Vintage konseptli ürün serileri son dönemin gözdeleri. Bu serilerin ahşap, mermer ve beton görünümlü diğer ürün serileri ile kombinleyerek nostaljik ve eşsiz görünümler yakalamak mümkün. Waterjet kesimli mozaik ürünlerde ise kesim modellerinden biri seçilerek beğenilen ürüne uygulanabiliyor. Böylece seçilen seriye istenen mozaik eklenebiliyor. Kurulduğu günden beri ilklerin markası ve trendlerin yaratıcısı olmaya devam eden Ege Seramik, kusursuz güzelliği sınırsız seçenekle harmanlamayı mümkün kılan mozaik ürünleri ve Vintage konseptli 20x20 cm ölçülü serileri ile müşteri memnuniyetinde zirveyi tutmaya devam ediyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

Ö.SELÇUK ÖZDİL

ÇEDBİK YÖNETIM KURULU BAŞKANI

132

YATIRIMCILARIMIZIN DUYARLILIĞI SEKTÖRÜN GELIŞIMI IÇIN ÇOK DEĞERLI BELGE ALAN PROJELERİN ÇOĞU BÜYÜK ÖLÇEKLİ TİCARİ VEYA KARMA KULLANIMLI BİNALARDAN OLUŞUYOR VE TOPLAM YAPI STOĞU İÇİNDEKİ PAYLARI OLDUKÇA DÜŞÜK. ANCAK BU TÜR PROJELERİN ÖNCÜLÜĞÜ VE SEKTÖRE VERDİĞİ İVME DE ÇOK ÖNEMLİ. BUNDAN SONRA HEDEFİMİZ TÜM YAPI STOĞUMUZU EN KISA ZAMANDA RASYONEL BİR ŞEKİLDE ÇEVRE DOSTU DÖNÜŞÜME YÖNLENDİREBİLMEK. ÇEDBİK’in kuruluş amacı nedir? Üstlendiği görevle birlikte bugüne kadarki çalışmalarından bahsedebilir misiniz? Gelecek dönem için hedef ve faaliyet planlamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? ÇEDBİK, Türkiye’de çevre dostu, yüksek verimli, sağlıklı binaların tanınması, yaygınlaşması ve yapılı çevrenin dönüştürülerek doğaya verdiği yükü yani ayak izini küçültebilmesi için farkındalık yaratılması, eğitimler verilmesi ve bu tür binaların yapılabilmesi için tasarım kılavuzları hazırlanması amacıyla 2007 yılında kurulmuştur. On yılı geçen süre içerisinde bu hedeflere erişebilmek için pek çok eğitim çalışması yapılmış, seminerler ve uluslararası kongreler düzenlenAğustos + Eylül 2018, 41.Sayı

miştir. Yüzü aşkın akademisyen ve üye kuruluşumuzun katkılarıyla yeni konut yapıları için geliştirilen ÇEDBİK Konut® tasarım kılavuzu yayınlanarak uygulamaya girmiştir. ÇEDBİK Konut Kılavuzu ve yapılan tüm çalışmalar yapı sektörü ve ilgili kamu kuruluşlarıyla paylaşılarak ve iş birliği yapılarak yürütülmektedir. 2012 yılından bu yana World Green Building Council Dünya Yeşil Binalar Konseyi kurucu üyesi olan ÇEDBİK, kuruluşundan beri Dünya’daki yeşil bina konseyleriyle iş birliği içinde ortak çalışmalar yürütmekte, güncel teknolojideki gelişmeleri yakından izlemektedir. Eğitim çalışmalarında bugünün profesyonelleri yanı sıra yakın zamanda sektöre katılacak gençlerimize ve yeşil okullar projelerimizle de


ÇEDBİK ULUSAL STANDARTLARIN YETERSİZ KALDIĞI ALANLARDA ULUSLARARASI PROGRAM VE STANDARTLARIN KULLANILMASININ GEREKLİ OLDUĞU GÖRÜŞÜNDEDİR. DİLEĞİMİZ YENİ DÖNEMDE BU TÜR AKSAKLIKLARIN VE STANDARTLARDAKİ EKSİKLİKLERİN İVEDİLİKLE GİDERİLMESİDİR. yarınların sahibi çocuklarımıza ulaşmayı hedefliyoruz. ÇEDBİK Konut® ve yaygın olarak kullanılan uluslararası yeşil bina programlarını tanıttığımız eğitim çalışmalarımızı üyelerimizin verdiği destekle ücretsiz olarak yapıyoruz. BM COP 2015 toplantıları içinde düzenlenen Dünya Bina Günü’nde verdiğimiz sözlere uygun olarak sektöre eğitimli profesyoneller kazandırmak için teknik eğitimler de vermekteyiz. Güncel çalışmalarımızı, sektör haberlerini ve 2020 yılına kadar yapmayı hedeflediğimiz çalışmaların yol haritasını www.cedbik. org web sitemizde bulabilirsiniz. Yönetmeliklere yönelik hazırladığınız yeni çalışmalarınız veya düzenleme önerileriniz bulunuyor mu? Bunlardan bahsedebilir misiniz? Özellikle TS 825 standardının şimdiki haliyle yetersizliklerini ve aksamalarını elimizden geldiğince anlatmaya çalışıyoruz. Aslında bu konuda yapılmış çalışmaların hazır olduğunu ve bir türlü uygulamaya sokulamadığını da hepimiz biliyoruz. Güncel teknolojilerle uyumsuz olan bu uygulamanın ülke ekonomisine ve yapı malzemeleri endüstrisinin gelişimine de zarar verdiğini

Ö.Selçuk ÖZDİL, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği, Yönetim Kurulu Başkanı

anlatmaya çalışıyoruz. ÇEDBİK ulusal standartların yetersiz kaldığı alanlarda uluslararası program ve standartların kullanılmasının gerekli olduğu görüşündedir. Dileğimiz yeni dönemde bu tür aksaklıkların ve standartlardaki eksikliklerin ivedilikle giderilmesi. Türkiye’deki yeşil bina projelerinin artmasına katkıda bulunan bir kurum/dernek olarak siz bu süreçlerle birlikte gelinen noktada, sayı paydasında değerlendirecek olursanız nitelik/ nicelikleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye son üç yıldır USGBC (Amerikan Yeşil Bina Konseyi) LEED sertifikası alan 150’den fazla bina ve 4 milyon metrekare yapı alanı ile ilk on içinde 8. sıraya yerleşmiş bulunuyor. Ayrıca BREEAM ve EDGE gibi diğer uluslararası programlardan belge alan projelerimiz de var. Yatırımcılarımızın çevre konusundaki duyarlılıkları sektörün gelişimi için çok değerli. Belge alan projelerin çoğu büyük ölçekli ticari veya karma kullanımlı binalardan oluşuyor ve toplam

133

yapı stoğu içindeki payları oldukça düşük. Ancak bu tür projelerin öncülüğü ve sektöre verdiği ivme de çok önemli. Bundan sonra hedefimiz tüm yapı stoğumuzu en kısa zamanda rasyonel bir şekilde çevre dostu dönüşüme yönlendirebilmek. ÇEDBİK Konut Sertifikası hakkında bilgi verebilir misiniz, burada süreç nasıl işliyor? Çevre dostu yapıların tüm yapı sektörüne yaygınlaşabilmesi için yerel ve ulusal bir programın gerekliliği yadsınamaz bir gereklilik. Bu bilinçle ÇEDBİK Konut® programı başlangıcından bu yana akademiyle, yapı sektörüyle ve kamuyla paylaşılarak, iş birliği yapılarak geliştirilmiştir. Pilot çalışmaları 2016 yılında tamamlanan ve Bakanlıklarımızın yaptığı hazırlıklarla da uyumlu olan programımız artık uygulama evresinde. ÇEDBİK Konut® Kılavuzunu edinmek isteyenler web sitemizden tüm programı indirebilirler. Belgeleme için başvurmak isteyen yatırımcılar Dernek ile iletişime geçerek gerekli başvuru formlarını ve E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN 134

kılavuzları alabilirler. Başvuru ön değerlendirmesiyle imzalanan bir anlaşma sonrası ilerleyen proje çalışmalarına koşul olarak yatırımcı tarafından hazırlanan, derlenen bilgi ve dokümanlar ÇEDBİK tarafından oluşturulan bağımsız profesyonel havuzundan onaylı değerlendiricilere gönderilerek incelenir. Yerel koşullarda üretilen standart bina tanımlarına uygun olarak tekil bina, standart çok katlı bina ve rezidans şeklinde üç grupta tüm konut yapılarını kapsayacak şekilde geliştirilen ÇEDBİK Konut® programı yapıları değerlendirmeler sonucunda toplanacak geçerli puanlara göre Mükemmel, Çok İyi, İyi ve Sertifikalı olarak derecelendirir. Tasarım aşamasında başlayan ve yapılan binanın işletmeye alınmasını da kapsayan bu değerlendirmeler sonucunda uygun görülen projeler ÇEDBİK Yönetim Kurulu tarafından onaylanarak belgelendirilir. Kentsel dönüşümde bugüne kadar yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Geç kalınan bir dönüşüm olarak mı görüyorsunuz, yeniden bir yeşil dönüşüm ihtiyacı doğdu mu? Ağustos + Eylül 2018, 41.Sayı

Kentsel dönüşüm konusunda yapılan uygulamaların ve ortaya çıkan sonuçların çevre ve şehirlik açısından iyi yönde olmadığı konusunda sektörün tüm paydaşlarının aynı düşüncede olması bir taraftan iyi diye düşünülebilirse de diğer yandan uygulamada hiçbir değişiklik eğilimi olmaması da hayret vericidir. Sistemin tek tek binalar üzeriden kurgulanmasından kaynaklanan bu kötücül gidişe hemen bugün çözüm getirilmesi gerekmektedir. Yoksa yapılan binaların ömrü kadar bir süre daha yani gelecek kuşaklara içinden çıkılmaz bir sorunlar yumağı aktaracağımız kesin. Tek tek binaları yeşil yapmayı başarsak bile bugünkü yönetmelik ve kurallarla çevre ve insan dostu, sağlıklı mahalleler, bölgeler ve şehirlere erişmemiz mümkün olamayacaktır. Biz de sizlerle aynı alanda faaliyet gösteriyoruz ve çalışmalarımız sırasında maruz kaldığımız bir eleştiri; yeşil bina sertifika sistemlerinin bir moda, trend algısıyla ele alınıp, reklam ve pazarlama aracı olarak kullanıldığı yönünde oldu. Siz bu eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?


Evet bu yönde eleştirel söylemlerle biz de karşılaşıyoruz. Bina yapmak genelde ticari bir faaliyet olduğuna göre ve asıl önemli olanın alınacak sonuç olduğunu da kabul edersek doğru yapılmış bir çevre dostu bina uygulamasının ve bu durumu belgeleyen süreçlerin pazarlamaya yönelik olarak da kullanılmasının doğal karşılanması gerekir. Üstelik bina ayak izinin dörtte üçünün kullanım sırasında önemli oranda da kullanıcı davranışlarıyla ilintili ortaya çıktığını da düşünürsek bu tür bilgilendirmelerin bina kullanıcılarını eğiteceğini ve çevre dostu binaların gerçek değerini bulmasına yardım edeceğini de söyleyebiliriz. Dikkat ettiyseniz söyleşinin başından beri kullanılarak anlam erozyonuna uğramış olabilir “yeşil bina” yerine sürekli “çevre dostu ve/ veya yüksek verimli, kullanıcı dostu” bina demeye dikkat ettim. Toplumu doğru bilgilendirmek, içi boş sadece “sözde yeşil” olan “yeşile boyamak” (green washing) denilen yanıltıcı söylemleri konu dışında bırakmak için ve özde yeşil olanı öne çıkartmak önemli. Her konuda olduğu gibi asıl olan niyet, doğru yöntem ve düzgün uygulama. Bu bütünsel yaklaşımın belgelenmesi de bir tür doğrulama süreci. Enerji verimli, çevre dostu yeşil binalar mimar, danışman, inşaat mühendisi ve yatırımcı ekseninde farkındalık kazanmış bir durum. Peki son kullanıcı bu bilince ne kadar sahip, bu bilinci arttırmaya yönelik neler yapmayı planlıyorsunuz? Son kullanıcıların henüz bu anlamda talepkâr olmadıklarını biliyoruz. Hayatta yapılan en büyük yatırımlardan biri olan konut alımı bize özgü bir kültür yaklaşımını içeriyor. Binanın banyo ve mutfak seramikleri, salonun parkeleri, odaların büyüklüğü kullanım açısından önemli olsa da daha hayati öncelikte olan teknik özelliklerle ya hiç ilgilenilmiyor ya da görüp karşılaştırarak veya tehdit algıladıkları zaman soruluyor. En iyi örneği Adapazarı, Gölcük depremi sonrası “Bu bina kaça dayanır?” sorusu. Ortalama kullanıcının kolayca anlayabileceği, yaygın bir belgeleme düzeni veya gösterge de olmadığından, gerçek bilgiler statik proje hesapları içinde bir yerlerde gömülü kaldığından, “Dokuz depreme dayanır!” gibisinden saçmalıklarla iç rahatlatılıyor.

BİNA YAPMAK GENELDE TİCARİ BİR FAALİYET OLDUĞUNA GÖRE VE ASIL ÖNEMLİ OLANIN ALINACAK SONUÇ OLDUĞUNU DA KABUL EDERSEK DOĞRU YAPILMIŞ BİR ÇEVRE DOSTU BİNA UYGULAMASININ VE BU DURUMU BELGELEYEN SÜREÇLERİN PAZARLAMAYA YÖNELİK OLARAK DA KULLANILMASININ DOĞAL KARŞILANMASI GEREKİR.

İşte yukarıda söylediğimiz gibi çevre dostu binaların doğru bir şekilde hakkıyla belgelenmesi bu sakıncayı ortadan kaldırır. Başa dönersek son kullanıcılara bu belgelerin ne anlama geldiğinin anlatılması, hele de Türkiye gibi enerjinin çok pahalı, suyun kıt, şehirlerin havasının kirli olduğu bir ülkede yüksek verimli sağlıklı yapıların sağlayacağı faydaların rakamsal olarak da açıklanması gerekir. Burada bizlere görev düştüğü kadar bu tür binaları pazarlayan ekiplere de ev ödevi olmalıdır. Karbon nötr yapıların ve yerleşimlerin büyük ölçekte yayılacağı dünya için mevcut eksiklik ve sorunlar nelerdir? Yapı alımı gibi yapımı da sektörün gördüğünden, bildiğinden şaşmaması gibi belki korumacı, çoğunlukla da tutucu bir kültürü içerir. Böyle bir kültür yeniyi araştırma geliştirme konusunda da çok istekli olamıyor. Ancak insanlığın karşısında en büyük tehdit olan iklim değişikliğinin şimdi, burada ve etkilerinin sıklaşarak ve şiddetlenerek günlük yaşamımıza girmekte olması, insan kaynaklı karbon salımlarının %40 kısmından sorumlu olan yapı sektörünün bu konuda elinden geleni yapmasını zorunlu kılıyor. Yapılı çevrenin ekolojik aya kizini azaltmak ve sıfırlamak günümüz teknolojisiyle olanaklarımız içinde. Yine temel olan niyet ve doğru hesap yapabilmek. Mimar ve mühendislerimizi bu konuda çok iyi eğitmek zorundayız. Doğru yapı tekniklerini, doğru yapı malzemelerini tanıyıp seçmek ve bunları bütünsel bir tasarımla bir araya getirerek, sadece parasal değil, enerji, su aya kizi hesaplarını ve karşılaştırmalarını da yapının yaşam döngüsü boyunca doğru olarak yapabilen bu konulardaki ulusal ve uluslararası teknolojik gelişmeleri, standartları izleyebilen teknik insanlara gereksinimiz var.

Yeşil bina üretiminde malzemenin ne kadar önemli bir kriter olduğunu, biliyoruz bu kapsamda malzeme üreticilerine tavsiyeleriniz neler olabilir? Malzeme seçimi, bütünsel tasarım ve bina yaşam döngüsü yaklaşımı temel olmak kaydıyla tasarımcının elinde yapı performansını belirlemekte en önemli araçtır. Önde gelen malzeme üreticilerimizin uluslararası standartlara ve ihracat yönelimine bağlı olarak ürünlerinin çevresel performansları konusunda sağladıkları gelişmeler memnuniyet vericidir. Ancak yapıların gerçek karbon salımlarını bina yaşam döngüsü boyunca hesaplayabilmek için bütün yapı malzemelerinin kullanım performansları yanı sıra hammadde eldesinden, üretilip yapı alanına gelene kadar içerdiği gömülü enerjiyi de hesaplayabilmek gerekir. Bunun için de ürünlerin ve yapılan faaliyetlerin “Çevresel Ürün Beyanları”nın (EPD) hazırlanması gerekir. ÇEDBİK bu konuda yapı malzemelerinin çevresel ayak izini derleyen bir veri tabanının hazırlıklarını yapmaktadır. 2020 yol haritamıza uygun olarak yeşil bina programlarımızın yeni sürümlerinde gömülü enerji hesaplarını da dahil ediyor olacağız. Bu nedenle tüm yapı malzemesi üreticilerimizin EPD belgelerini en kısa zamanda almalarını öneriyoruz.

135

Eklemek istediğiniz başka bir konu var mıdır? İklim değişikliği insanlık için en büyük tehdit. Yapılı çevrenin bu konudaki etkisi göz önüne alınarak Dünya’da bu konuda büyük bir bilinçlenme var. Türkiye inşaat sektörünün büyüklüğü ve yüklenicilerimizin bu alandaki etkinliği göz önüne alınarak büyük hızla önlem almamız gerekiyor. Zamanımız gittikçe daralıyor. Yeşil binalar konusunda Bakanlığın 2014 yılından beri yapmakta olduğu hazırlıkların artık sonuçlandırılması ve bir an önce uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


YIL 7 - SAYI 35 / 15 TL

Aralık 2017

CITTASLOW

SEFERHİSAR

YIL 8 - SAYI 38 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

SARAYLAR

EDGE ILE HIZLI, KOLAY VE EKONOMIK

YEŞIL BINALAR

YAŞAM TARZLARININ YANSISI

MUTFAK & BANYO

Ekoyapı Dergisi 8 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...

YENINESIL

ÖĞRENCİ YURTLARI

KULE

TOP1O

TOP1O

Tüm Ihtişamıyla

YAŞANABİLİR MİMARİNİN AZAMİ EŞİĞİ

YIL 8 - SAYI 40 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Mimari, şehirleri ve ekonomiyi canlandıracak bir potansiyel...

LAMİNE PARKE

BUZMİMARİSİ

YEŞIL ÇATILAR

MINIK, SEVIMLI VE DÜNYA DOSTU

INSAN ÖLÇEĞINE INDIRGIYOR

YIL 8 - SAYI 39 / 15 TL

BURAK PEKOĞLU

YAŞAMSAL IZLER

BOB ALLIES

MEKAN DÜZLEMLERİNDE

Koşullara adapte olabilen yapılar tasarlamalıyız...

GERÇEKLEŞTI!

TINY HOUSE

ASANSÖR DIKEY YAPILI ÇEVREYI

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

“3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA

Mimarlık, sosyal, ekonomik ve politik boyutları da olan bir meslek.

KARŞI DURUŞ

KİREMİT HIZ VE BÜYÜKLÜK YERİNE YAVAŞLIK VE YERELLİK

ENSTALASYONU

PETER BARBER

AYNILAŞMAYA

ORGANIK BIR IŞIK

YAPILARI

GLAMPING

GÜZEL BIR ÇADIRDAN ÇOK DAHA FAZLASI

ÇEŞMEDEN ARMATÜRE

SUYUN YOLCULUĞU

MİMARLIĞIN GELECEĞİNİ TEKNOLOJİ ŞEKİLLENDİRECEK...

KENTLERDE

BİRLEŞTİRDİ

AYDINLATMA

YAZGAN DESIGN

AVRASYATÜNELİ

Dağılmayan yapısıyla geçişleri engeller. Emniyet ve güvenlik sağlar.

İLK ENDÜSTRİYEL ÇATI ÖRTÜ MALZEMESİ

TOP 1O “3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA!

Mayıs + Haziran 2018

KAPI

YENI NESIL

ÇATI& CEPHE ÇÖZÜMLERI

Mart 2018

ÇARPICI SIMGESELLIK

YIL 8 - SAYI 37 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

ENİS ÖNCÜOĞLU Kentsel adalet duygusunu güçlendirmeye odaklanmalıyız.

ALİ EVRENAY ÖZVEREN “Kamu yapılarında ‘Yap - İşlet - Devret’ modeli kaliteyi arttırıyor.”

SOMUT FONKSIYONELLIK

Şişecam İKİ Lamine YAKAYI Cam 5. KEZ

YIL 7 - SAYI 36 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

DARBELERE DAYANIKLI

Eylül 2017

Mart 2017

Mart 2017

Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun...




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.