EKOYAPI YAPI VE YERLEŞİMLER DERGİSİ 40. SAYI

Page 1

Mayıs + Haziran 2018

YIL 8 - SAYI 40 / 15 TL

ÖĞRENCI YURTLARI

TOP1O

KULE

YAPILARI

GLAMPING

GÜZEL BIR ÇADIRDAN ÇOK DAHA FAZLASI

ÇEŞMEDEN ARMATÜRE

SUYUN YOLCULUĞU

YAZGAN DESIGN

YENINESIL

MİMARLIĞIN GELECEĞİNİ TEKNOLOJİ ŞEKİLLENDİRECEK...

Yapı ve Yerleşimler Dergisi


YAPI KATALOĞU

2017

ONLINE YEŞİL YAPI KATALOĞU

Ürün ve hizmetleriniz ile yıl boyunca yer alabilirsiniz. Dilediğiniz sayıda ürün ve hizmetinizin ilgili profesyonel çevreye detaylı tanıtımını yapabilir, teknik özellikleriniz ile rakipleriniz arasından sıyrılabilirsiniz.

www.yesilyapikatalogu.com internet sitesi günlük ortalama 10.000 ziyaret alarak, yeşil bina üretiminde görev alan teknik kadroya rehberlik etmektedir.



İÇİNDEKİLER

60

6

22

18

14

20

GÜNDEM

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

52

50

KAPAK PROJESİ JAMES CASEBERE ’‘DUYGUSAL MIMARI’ (EMOTIONAL ARCHITECTURE) SERGISINDEN

MAA Melike Altınışık YAZGAN DESIGN Begüm Yazgan - Kerem Yazgan IAN RITCHIE ARCHITECTS IAN RITCHIE

84

TOP 10 KULE YAPILARI

DOSYA YENİ NESİL ÖĞRENCİ YURTLARI

MİMARİ BAKIŞ EVREN YIĞIT MIMARLIK Evren Yiğit

MERCEK PIRAMIDIN TABANINI DÖNÜŞTÜREBILMEK: KENT YOKSULLARI

Yükseklikleri farklı, ikonik mimariye sahip kule yapılarını bu sayımızda sizler için derledik. Kule mimarisi nereye kadar uzanacak bunu hep birlikte göreceğiz.

28

20

106

70

1 MİMARLA MİMARLIK DIŞI PDG MIMARLAR MURAT ŞAHİN

88

PROJE PİYALEPAŞA İSTANBUL


95 178

138

146

106

MERCEK YAPILARDA YANGIN DAYANIMI

122

MERCEK DIŞ YAŞAM ALANLARINDA KONFOR

128 134 138

146

84

3

Reklam İndeksi ADDO 9

KİLSAN 5

AKG GAZBETON 57

ODE 114-115

IŞIKLAR TUĞLA GENEL MÜDÜRÜ ÖZGÜR ÜZELTÜRK

ASPEN 101

PALMİYE 123, 127

BRAAS 7

POLİSAN 47

İZODER YÖNETİM KURULU BAŞKANI LEVENT PELESEN

BTM 67

PULVER 105

ÇUHADAROĞLU 11

RHEINZINK 43

MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA

DALSAN 116

SARAY 119

E.C.A. SEREL 145

ŞİŞECAM DÜZCAM 17 , 83

ÇEŞMEDEN ARMATÜRE SUYUN YOLCULUĞU

EGE SERAMİK 103

UNIGEN 44 – 45, 93

ERYAP 13

YTONG 111, ARKA KAPAK

SIRA DIŞI YAŞAM ALANLARI GLAMPING Güzel bir çadırdan çok daha fazlası...

GUARDIAN GLASS 75

YURTBAY SERAMİK 1

SEKTÖRDEN

IŞIKLAR 121

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla EDİTÖR Esra Baykara Berivan Eren YURTDIŞI TEMSİLCİSİ Neşe Jones REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya

4

editör’den

ISSN NO 2146 - 9636

‘ Savaşmayı ve sevmeyi sürdür, sürdürmeyi sürdür ’ İz bırakabilmek adına devam ettiğimiz yayıncılık hayatımızda en çok kullandığımız kelime ‘sürdürmek, sürdürebilmek’… Kimi zaman kullanırken bıkmışlık hissiyatına kapılsak da bu sözü okuyunca içerisinde boğulduğumuz kavram ve tanım karmaşasından sıyrılıp sadece süre gelen sürdürülmüş, yaşamaya devam eden güzelliklerin olduğunu hatırlıyoruz. Bunları sürdürebilmenin ise korumanın ve sevmenin azami gücüyle olabileceğine inanıyoruz. Değinilecek diğer his ise savaşın bir cümle içerisinde var olurken, anlamını özdeşleştiği çirkinliklerden arındırmaktı. Çirkin diyoruz çünkü her gün ana haber bültenlerinde karşılaştığımız savaş bir yıkımın ve yok etmenin resmi dili oluvermiş tüm evrende… Ancak bizim sürdürmeyi sevdiğimiz savaş bunun çok dışında. Doğallığın ve bilginin savaşı... Var olabilmeyi sürdürmenin savaşı… O yüzdendir ki bilginin galip geldiği yeryüzünde bir arı kovanı inşa etmiş ve bu yeryüzünde arı kovanında üretmekte diretiyoruz. Bunu sevmeyi, bunu sürdürmeyi ve tüm bu gayelerimizi sürdürebilmek adına…

GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk

Sürdürülebilirliğin yine fazlaca üzerinde durulduğu, yaşanabilir

REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520

hazırladığımız yeni sayımıza göz atacak olursak: Kültürün

HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520

Uygulama Bölümü’nde Çeşmeden Armatüre Suyun Yolculuğu

KAPAK GÖRSELİ New York’ta Sean Kelly Gallery’de James Casebere’nin ’‘Duygusal Mimari’ (Emotional Architecture) sergisinden bir görsel ©James Casebere YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Gezegen Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No:202/A Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 Sertifika No:12002 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

dünya için mimarinin, sanatın ve fikir insanlarının katkılarıyla ve ihtiyacın bir arada kentlerde yer edindiği çeşmelerin günümüzdeki musluk armatürü hallerini Malzeme Yöntem başlığıyla E.C.A. Serel sponsorluğunda hazırladık. Yine kent imgesi olan yüksek katlı yapılardan kule mimarisini, sadece kente ait olmaktan çıkartarak kimi zaman kırsalda kimi zaman parkta kimi zaman ülkenin tarihinde yükselerek sanat ve yaşamla iç içe geçen biçimlerini TOP 10 Bölümünde on farklı seçilmiş örnekte derlemeye çalıştık. Barınma adına geçici bir sahiplenmeye sevk eden öğrenci yurtlarına bugünün mimarisinden bakarak yeni nesil öğrenci yurtları ve Z kuşağının değişen beklentileriyle Yeni Nesil Öğrenci Yurtları Dosyası’nı ‘Renda Helin Çılalıoğlu Çizer (Renda Helin Design & İnterior), Yudum Boytorun (Boytorun Architects), Yeşim Hatırlı (Hatırlı Mimarlık)’ın katkılarıyla hazırladık. Mimari Bakış Bölümü’nde Ian Ritchie, Begüm Yazgan & Kerem Yazgan (Yazgan Design), Melike Altınışık (Melike Altınışık Architects) ve Evren Yiğit ( Evren Yiğit Architects) ile gerçekleştirdiğimiz röportajları okurken 1 Mimarla Mimarlık Dışı’nda konuğumuz olan Murat Şahin (PDG Mimarlık) ile neredeyse hiç mimarlık konuşmadan yaptığımız söyleşinin sizleri biraz arındıracağı kanaatindeyiz. Daha fazlası sayfalarımızda sizi bekliyor… Keyifli okumalar…



?

haberiniz var mı

YAPI BIYOLOJISI IÇIN YENI BIR KAYNAK; BUILDING BIOLOGY KITABI YAYINLANDI!

66

Kitap insan ve çevre sağlığını destekleyen mimari çözümleri ele alıyor. Kitabın giriş bölümü, yapı biyolojisi kapsamı ve kriterleri hakkında fikir verecek özet içerikler sunuyor. Bunlardan bazıları: Sağlığı destekleyen iç iklim koşulları ve sistemler, enerji etkin bina tasarımı, doğal yapım yöntemleri, aydınlatma ve yapı malzemeleri, iç ortam kirleticileri, alerjenler, toksikoloji.

İ

ngilizce ‘Building Biology’ Almanca ‘Baubiologie’ adlarıyla iki dilde basılan ve İsviçre merkezli yayınevi Birkhauser tarafından bu sene yayınlanan kitap, odağına insanı ve çevreyi alan dünyadan 21 yapıya yer veriyor. Kitap insan ve çevre sağlığını destekleyen mimari çözümleri ele alıyor. Kitabın giriş bölümü, yapı biyolojisi kapsamı ve kriterleri hakkında fikir verecek özet içerikler sunuyor. Bunlardan bazıları: sağlığı destekleyen iç iklim koşulları ve sistemler, enerji etkin bina tasarımı, doğal yapım yöntemleri, aydınlatma ve yapı malzemeleri, iç ortam kirleticileri, alerjenler, toksikoloji. Hem giriş bölümünde ve hem de yapı incelemelerinde vurgulandığı üzere ‘Yapı Biyolojisi’ ortaya koyduğu tasarım prensipleri ve ürettiği bilgi ile insani ölçeğe saygılı, insan Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

sağlığını, doğal çevrenin gelişimini destekleyen, tatminkar ve keyifli yaşam alanları oluşmasına aracı oluyor. Bugün kentlerde zamanımızın büyük bir kısmını yapı içlerinde geçiriyoruz, bu nedenle binalar yaşam kalitemize ve sağlığımıza önemli ölçüde etki ediyor. Yapı biyolojisi yapının insana ve çevreye etkilerini incelerken aynı zamanda binaların, insanla, kültürle ve doğa ile ilişkilerine bütüncül bir bakış açısı sunuyor. Yapı biyolojisi çalışma alanının gelişimine öncülük eden Alman Yapı Biyolojisi ve Sürdürülebilirlik Enstitüsü- IBN’nin desteği ile yapı biyoloğu, mimar ve permakültür tasarımcısı Nurgül Ece’nin editörlüğünde geliştirilen kitap içeriği bu bilginin yaygınlaşması için önemli bir kaynak oluşturuyor. q



?

haberiniz var mı

ÇUHADAROĞLU 2018 YILI ÖĞRENCİ PROJE YARIŞMASININ TEMASI “KENT ODALARI”... Teması “Kent Odaları” olarak belirlenen, bu sene 15.si düzenlenecek olan Çuhadaroğlu Öğrenci Proje Yarışması ODTÜ ev sahipliğinde yapılıyor.

ran ve sisteme yükleyen her öğrenciye sistem 5 rakamlı bir rumuz verir. Sistem tarafından verilen beş haneli rumuzun; fiziki proje teslimlerinde paftalarının, pafta ile iletilecek açıklama raporunun ve kimlik zarfının sağ üst köşesine yazılması gerekmektedir.

8

ÇUHADAROĞLU, her yıl tekrarlanan, ulusal, tek kademeli öğrenci proje yarışmasını duyuruyor. Yapı ve tasarım sektörünün gelişiminde, yaratıcı, genç fikirlerin üretilmesini teşvik eden, bu yıl on beşincisi düzenlenecek yarışmanın konusu “Kent Odaları” olarak belirlendi. YER Proje alanı herhangi bir kentte olabilmektedir. Yarışmacılardan tasarımlarını yapacakları yer ve bağlamı seçerken o kentin odak noktalarını dikkate almaları beklenmektedir. Seçilen kentsel bağlamın uygun teknik ve ölçekte tanıtılması gerekmektedir. PROGRAM Yarışmacılardan bir senaryo geliştirmeleri ve bu senaryo doğrultusunda bir program önermeleri beklenmektedir. YARIŞMA BAŞVURUSU Yarışmaya katılmak isteyen öğrenciler, www. ogrenciprojeyarismasi.com sitesi üzerinden kullanıcı adı ve şifre girişi ile sisteme üye olduktan ve ön başvurularını (Başvuru Formu Mart 2018, Mayıs + Haziran 39.Sayı 2018, 40.Sayı

ile) tamamladıktan sonra katılım sağlayabilirler. Sistem üzerinden öncelikle üyeliğini tamamlayıp, ardından yarışma katılım formunu imzalayıp, eksiksiz ve hatasız doldurarak sisteme yükleyen öğrenciler yarışmaya katılım hakkı kazanmaktadır. Yarışma katılım formunu dolduran, imzalayan ve sisteme yükleyen öğrencinin ön başvurusu tamamlanmış sayılmaktadır. Başvuru aşama ve detayları için www.ogrenciprojeyarismasi.com sitesini ziyaret ediniz. YARIŞMA SÜRECİ Yarışmaya Ön Başvuru sürecinde yapılması gerekenler: Ön başvurular, www.ogrenci projeyarismasi.com sitesi üzerinden yapılır. Yarışmaya katılacak öğrenciler kullanıcı adı ve şifre ile üyeliklerini oluştururlar. Yarışmaya katılım sağlamak için yarışma katılım formunu doldurup, imzalayıp sisteme yüklerler. Yarışma süresince tüm bilgilendirmeler yarışma takvimine göre bu sistem üzerinden öğrencilere, öğrencilerin başvuru formunda belirttiği e-mail hesapları üzerinden iletilmektedir. Sisteme kayıt olup, başvuru formunu doldu-

www.ogrenciprojeyarismasi.com sitesinde, öğrenciler altta belirtilmiş maddeleri; 1. Kişisel bilgilerini, iletişim bilgilerini, 2. Yarışma katılım formunu (imzalı hali), 3. Nüfus Cüzdanı kopyasını, 4. Öğrenci belgesini, 5. Fiziki proje teslimlerinde şartnamede belirtilen gün ve saate sadık kalacak şekilde ibraz ettiği kargo teslim tutanağını, 6. Yarışma paftalarının tamamını (katmanlar [layerlar] ile kaydedilmiş .tiff formatında ve 300 dpi çözünürlükte), 7. Mimari açıklama raporunu (.txt , .doc ya da .docx formatında) sisteme yüklemelidir. Yarışmacı istenen tüm dokümanları kullanıcı adı ve şifresi ile sisteme girdikten sonra, yarışma takviminde belirtilen süreler dahilinde sisteme yüklemelidir. Yarışmaya Fiziki Başvuru sırasında öğrencilerin elden ya da kargo ile teslim etmesi gerekenler: Yarışmacılardan istenenler bölümünde yer alan şartlara göre proje paftaları, açıklama raporu ve kimlik zarfı rumuz ve ambalaj esaslarına uygun olarak kargo yoluyla ya da elden teslim biçimde ODTÜ Mimarlık Fakültesi adresine gönderilmelidir. Teslim şartları ve teslim edilecek kişi bilgileri www.ogrenciprojeyarismasi.com sitesinde verilmektedir. Kimlik zarfı dışında paftalarda yarışmacıların kimliklerine ilişkin herhangi bir ifade yer alan projeler değerlendirmeye alınmayacaktır. Paftaların projelerin görünmeyeceği bir şekilde paketlenmesi gerekmektedir. Yarışmaya katılan tüm projelerin kimlik zarfları, jüri değerlendirmesi tamamlandıktan sonra açılmakta ve tüm katılımcıların kimlikleri yarışma tutanağında yer almaktadır.q



?

haberiniz var mı

KKB ANADOLU VERİ MERKEZİ LEED PLATINUM ve UPTIME TIER IV BELGELERİNİ ALDI Yatırımı ve işletmesi KKB Kredi Kayıt Bürosu tarafından gerçekleştirilen KKB Anadolu Veri Merkezi, alanlarındaki en üst düzey sertifikalar olan LEED Platinum yeşil bina ve Uptime Tier IV veri merkezi belgelerine sahip dünyada çok az sayıdaki tesisten biri oldu. Mimari ve iç mimari tasarımı Manço Mimarlık tarafından yapılan projenin yeşil bina danışmanlığını Erke Tasarım, Uptime Tier belgesi danışmanlığını ise Nitel Teknoloji üstlendi.

10 10

KKB Anadolu Veri Merkezi’nin enerji ve su tüketimini azaltan özellikleri, insan sağlığına zararsız malzemeleri, üstün iç mekân konforu ve tasarımda yenilikçiliği ile almaya hak kazandığı LEED Platinum, alınabilecek en üst düzey yeşil bina sertifikası. Dünya üzerindeki LEED Platinum belgeli veri merkezlerinin toplam sayısı yirminin altında. Veri merkezlerinin kesintisiz işleyebilme özelliğini 20 yılı aşkın süredir belgeleyen ABD

merkezli Uptime Enstitüsü bu alanda dünyanın en önde gelen kuruluşu. KKB Anadolu Veri Merkezi’nin işletme sürecinin %99,995’i oranında kesintisiz hizmet vermesini sağlayan bilişim, elektrik ve mekanik altyapısı ile almaya hak kazandığı Tier IV sertifikası, Uptime Enstitüsü tarafından verilen en üst düzey belge. Dünya üzerinde yalnızca dokuz adet operasyon aşamasında Tier IV belgesi sahibi veri merkezi bulunmakta.q

MITOLOJIDEN GÜNÜMÜZ IŞ HAYATINA… : ARES

ADDO, estetik ve işlevselliği birleştiren tasarımlarına Ares ile bir yenisini ekliyor. Tasarımcı Sezgin Aksu imzası taşıyan Ares, ‘standartların üzerinde bir iş hayatı’ hedefleyen günümüz ofislerine yeni bir boyut kazandırıyor. Tasarımcı Sezgin Aksu, Yunan mitolojisinde ‘savaş tanrısı’ olarak nitelendirilen Ares’ten aldığı ilhamla tasarladığı yeni seride eşsiz, güçlü ve unutulmayacak bir tasarım fikrinden yola çıkarak modern bir savaşçı figürünü yansıttığını belirtiyor. Aksu, ‘Addo’da daha önceki tasarımlarımda da olduğu gibi yine firmanın imzasını taşıdığını belli eden, kimliği olan bir ürün ortaya koymak istedim. Buradaki çıkış noktası günümüz iş hayatının ta kendisi aslında. Fikir ve strateji ortaya koyan, kendini Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

savunan, gerektiğinde meydan okuyan modern bir savaşçı… Ares fikri burada doğdu. Geçmişin güçlü savaşçısının modern bir versiyonu. Savaşçıda da ayaklar önemli detaylardır, Ares’te de öyle. Ares’e tasarım yönünden baktığımızda ayak ve masa tablası çerçevesi karakteristik özellikler gösteriyor. Ayaklar sadece dengede tutmakla kalmıyor, at üstündeki bir savaşçı gibi masayı başka bir yöne taşımak üzere harekete hazır bekliyor.’diyor. Cam, ahşap kaplama ve mermer tabla seçeneklerinden oluşan Ares’in ayak tasarımı; daha önce bir arada denenmemiş malzemelerin yapısal, üretim ve birleşim detayları ile dikkat çekiyor. Döküm

alüminyum, ahşap & deri kombinasyonu ve lazer kesim çelik olmak üzere farklı seçenekleri bulunan Ares ayak bir birinin aynı iki parçadan oluşuyor. Ayak parçalarının ortasına eklenen bağlantı aparatı ayak parçalarını güçlü bir şekilde bir arada tutuyor. Akıllı telefon şarj istasyonu, aydınlatma ve kayar masa tablası gibi inovatif seçenekler barındıran Ares’te etajer, dolap ve kitaplık modülleri de bulunuyor. Dolap ve kitaplık ünitelerinde bulunan kayar kapakların arkasında istenildiğinde gizlenebilen çekmece ve TV bölmesi tasarımı farklılaştıran özellikler arasında yerini alıyor. Uluslararası tasarım anlayışı ile özgün ve modern tasarımlara imza atan Addo, kendi kimliği olan ofisler tasarlama ve uygulama alanında sektörde güçlü bir yer edinerek her gün büyüyor. İstanbul Merkez Ofis’in yanı sıra, Bakü’deki showroomunda hizmet veren Addo Furniture, Almanya, İrlanda, Rusya, İsviçre, Avusturya, Dubai, Libya, Azerbaycan, Türkmenistan gibi ülkelere ihracat gerçekleştiriyor.q



ürün haber

IMCD TÜRKİYE, ADDO FURNITURE İLE TASARIMIN GÜCÜNÜ SEÇTİ ATAŞEHİR AND PLAZA’DA 1080 M2 ÇALIŞMA ALANINA KONUMLANAN IMCD TÜRKİYE’NİN SİSTEMA MİMARLIK TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEN OFİS PROJESİNDE, YÖNETİCİ MASALARINDA VE ORTAK ÇALIŞMA ALANLARINDA BRIDGE SERİSİ MASALAR İLE, CUBE, FLY, EAST, WING, O-LIVE, AFFARI KOLTUKLAR KULLANILIYOR.

C

M

Y

CM

12

MY

CY

CMY

K

I

MCD Türkiye, Sistema Mimarlık tarafından tamamlanan yeni ofis projesinde Addo Furniture ile tasarımın gücünü ofis dekorasyonuna yansıtıyor. İnovatif bakış açısıyla ofis dekorasyonunu farklılık ve fonksiyonellik çatısı altında birleştiren Addo Furniture, tasarımcı Sezgin Aksu imzası taşıyan Bridge serisinden Cube, Fly, East, Wing, O-Live ve Affari koltuklara kadar birçok ürünü ile projeye artı değer kazandırıyor. Ataşehir And Plaza’da 1080 m2 çalışma alanına konumlanan IMCD Türkiye’nin Sistema Mimarlık tarafından gerçekleştirilen ofis projesinde, yönetici masalarında ve ortak çalışma alanlarında Addo Furniture konsept danışmanı Sezgin Aksu tasarımı Bridge serisi masalar ile, Cube, Fly, East, Wing, O-Live, Affari koltuklar kullanılıyor. Bridge serisinin iletişime açık ve üretkenliği destekleyen yapısından yola çıkarak ofiste sosyal alanlar renkli ve dinamik Addo tasarımlarıyla tamamlanıyor. Özgün, modern ve şık tasarım çizgisi Uluslararası tasarım anlayışı ile özgün ve modern tasarımlara imza atan Addo Furniture, yeni nesil ofis yaşamına uygun alanlar oluşturarak estetik ve fonksiyonelliği birleştiriyor. Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Sezgin Aksu & Silvia Suardi ve Erhan Bektaş gibi başarılı tasarımcılar ile birlikte çalışan Addo Furniture, ayrıcalıklı hizmet anlayışı ile kendi kimliği olan ofisler tasarlama ve uygulama alanında sektörde güçlü bir yer edinerek her gün büyüyor.q


ERYAP

13

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Giriş, 2016 © James Casebere Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

EMOTIONAL ARCHITECTURE

KAPAK PROJESİ Emotional Architecture 14


MODERNIZMIN SOĞUK YÜZÜNE BIR ATIF

CASEBERE 1953 YILINDA MICHIGAN’DA DOĞMUŞ VE ŞU ANDA NEW YORK’TA YAŞAYAN BİR FOTOĞRAF SANATÇISI. SON 40 YILDAKİ ÇALIŞMALARI; FİLM, MİMARLIK VE SANAT TARİHİ ESERLERİNİ KENDİ STÜDYOSUNDA YARATTIĞI BASİT VE KARMAŞIK MODELLERE AKTARARAK,YAKLAŞIK BİR MASA BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ BU MAKETLERİ, IŞIKLANDIRMA KOŞULLARINI VE MEKÂNLARDAKİ ATMOSFERİ YENİDEN YARATMAYI AMAÇLAYAN BİR ŞEKİLDE FOTOĞRAFLAMASINI KAPSIYOR 40. sayımızın kapak görseli, New York’taki Sean Kelly Gallery’de 27 Ocak - 11 Mart 2017 tarihleri arasında ziyarete açık olan ve James Casebere’nin dünyaca ünlü Meksikalı mimar Luis Barragán’dan esinlenerek hazırladığı eserlerin segilendiği ‘Duygusal Mimari’ (Emotional Architecture) sergisinden... Casabere’nin, Luis Barragán’ın en meşhur eserlerindeki güneş ışığından ve platonik formlarından esinlenerek hazırladığı fotoğraf koleksiyonu bu sergide sanat severler ile buluştu. Serginin adı; Barragán ve sanatçı Mathias Goéritz tarafından tasarlanan modernist mimarinin üslubuna atıfta bulunarak; modernizmin soğuk işlevselliğinden uzak, mekânı, rengi ve ışığı kucaklayan, sıcaklığın ve rahatlamanın yansımasını ifade eden ‘Duygusal Mimari’ olarak seçilmiş.

15

Casebere 1953 yılında Michigan’da doğmuş ve şu anda New York’ta yaşayan bir fotoğraf sanatçısı. Son 40 yıldaki çalışmaları; film, mimarlık ve sanat tarihi eserlerini kendi stüdyosunda yarattığı basit Sarı Saçak, 2016 © James Casebere ve karmaşık modellere aktararak, yaklaşık bir masa büyüklüğündeki bu maketleri, ışıklandırma koşullarını ve mekânlardaki atmosferi yeniden yaratmayı amaçlayan bir şekilde fotoğraflamasını kapsıyor. İnşa edilmiş fotoğrafçılık olarak ifade edilen bu çalışmalarda, maketler insan ve mobilya figürlerinden yoksun olarak hazırlanıyor. Ortaya çıkan görüntüler, izleyicileri mekânları projelendirmeye ve orada yaşamaya davet ediyor, boşlukları doldurmak ise izleyicilerin hayal güçlerine ve belleğine bırakılıyor.

Boş Stüdyo, 2017 © James Casebere

Casebere, iç mekân çalışmaları ve hapishane hücrelerinin incelenmesi projeleriyle tanınıyor. Bu yeni çalışmasında ise Casebere, Barragán’ın görkemli renk kullanımını, dramatik hafif ve basit dokunsal düzlemsel yüzeylerini keşfetmek için bir yolculuğa çıkmış. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


KAPAK PROJESİ Emotional Architecture 16

Resepsiyon Odası, 2017 © James Casebere

Turuncu Duvarlı Avlu, 2017 © James Casebere

Barragán Guadalajara’da doğdu, inşaat mühendisi ve mimar olarak mezun oldu. İki yıl sonra, 1925’te Avrupa’da iki yıl süren bir yolculuğa başladı. Burada ziyaret ettiği şehirlerin bahçelerinin güzelliğinden, Akdeniz ve Müslüman kültürünün güçlü etkisinden büyülendi. Peyzaj mimarlığına olan ilgisinin başlamasının nedeni de büyük ölçüde bu gezileri idi. Meksika’nın en ünlü mimarlarından biri olan Luis Ramiro Barragán (9 Mart 1902 - 22 Kasım 1988), yaşamı boyunca sayısız esere imza atarak, Meksika geleneksel mimarisini anımsatan parlak renkleri kullanması ile ülkede modern mimari konusunda devrim yaratan mimarların başında geliyor. Yaşamı boyunca tasarladığı 30’u aşkın yapıtta; bahçelerin atmosferi, mimarlık işinin aslında ne olduğu, düz ve sağlam duvarların ve avluların gökyüzüne açılmasının anlamlarına işaret etti. Canlı renkli blokları ve sakin bahçeleri bir araya getirmesiyle, 1980’de Pritzker Ödülü, 1985’te Jalisco Ödülü kazandı. Ölümünden bir yıl önce Barragán Meksika Ulusal Mimarlık Ödülü’nü aldı.q Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Kütüphane, 2017 © James Casebere


Abartmayın Isıcam ile güneş ısısını %40 azaltın

444 9 872 0 850 222 9 872 isicam.com.tr sisecamduzcam.com /isicamsistemleri /isicamsistem

Isıcam Sistemleri’nin ileri teknoloji camları, tüm ihtiyaçlarınıza cevap verebilmek için tasarlanır. Isıcam’da kullanılan camlar yüksek nitelikli Solar Low-E kaplama ile ısı ve güneş kontrolü sağlar, yazın klima, kışın yakıt masraflarınızı düşürür.


MERCEK

PIRAMIDIN TABANINI DÖNÜŞTÜREBILMEK:

KENT YOKSULLARI

TÜRKİYE’DE OLDUĞU GİBİ DÜNYANIN NERESİNDE OLURSANIZ OLUN GECEKONDULARDAKİ KENT SAKİNLERİ SON DERECE BÜYÜK BİR MAHRUMİYET İÇERİSİNDE YAŞIYOR. SAĞLIKSIZ KOŞULLAR, YETERSİZ ALTYAPI, TAHLİYE TEHDİDİ VE EĞİTİME ERİŞİM GİBİ DAHA BİRÇOK KONUDA ZORLUK İÇERİSİNDE BARINIYORLAR. -

Rahmi Aydemir Aydemirler Proje A.Ş. İş Geliştirme Yöneticisi

C

hris Freeman’ın “Yenilik İktisadı”na göre yeni bir ürün veya üretim sürecinin iktisadi olabilirliği, bir teknolojinin sosyal bütünleşmesinde önemli olmakla birlikte, sosyal, ahlaki ve sosyopolitik çerçevelerde de önemli bir role sahiptir. Kısaca teknoloji ve teknolojik değişimin topluma yararlı olabilmesi için onunla bütünleştirilmesi gereklidir. Yani her bir girişim, her faaliyet toplumun her kesimine de fayda sağlayabilmelidir. Bu yüzden ulusal yenilik sistemlerindeki tüm kaygılar, hedefler şüphesiz refah ve daha iyi bir ekonomi içindir. Siyasi-politik tartışmaların temelinde yatan unsur da bu olmalıdır.

18

Yıllardır hükümetlerin kalkınma kapsamında attığı adımlardan biri olan inşaat girişimlerinin, ekonominin lokomotifi olamayacağı artık anlaşılabilir bir durum olup iyimser diğer bir ifadeyle ülkenin bu konuda biraz nefes almaya ihtiyacı var gibi görünüyor. Bu anlamda yeniden yapılaşmadan çok dönüşüm ve dönüşüm ekonomisinin önemini tartışmakta fayda var. Konunun neresinden bakarsak bakalım kentleşme trendi sürerken aynı zamanda mega kentlerin sayısı son 20 yılda inanılmaz bir artış gösterdi. Dünya nüfusunun neredeyse yüzde 7’sinden fazlası büyük-mega şehirlerde yaşıyor. Tokyo, Delhi, Şanghay, İstanbul gibi şehirler nüfus açısından pastanın en büyük dilimine Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

sahipler ki bu durum nüfus yoğunluğu ve ekonominin yönetilebilmesi açısından da ciddi bir planlama gerektiriyor. Yine yerel yönetim düzeyindeki planlamanın çoğu, dar bir sektörel odakla soyutlanmış şekilde yapılıyor; kanalizasyon, su, enerji, konut ya da okul çevresinde… Etkin arazi kullanımı, ekonomik kalkınmayı destekleyecek faaliyetler veya varlık kazanımları gibi konular ne yazık ki ele alınmıyor. Buradaki tüm hedef mevcut şehirlerin kazanımları üzerine kurulu olup, kağıt üzerinde teoriden öteye gitmeyen değerlendirmeleri içeriyor. İhtiyacımız olan tek şey kentlerin yumuşak karnına bakabilmek, onu görebilmek ve en önemlisi kapsayıcı, sürdürülebilir kentsel kalkınma için planlama yapabilmek! Piramidin Tabanı Gecekondular Türkiye’de olduğu gibi dünyanın neresinde olursanız olun gecekondulardaki kent sakinleri son derece büyük bir mahrumiyet içerisinde yaşıyor. Sağlıksız koşullar, yetersiz altyapı, tahliye tehdidi ve eğitime erişim gibi daha birçok konuda zorluk içerisinde barınıyorlar. Suça karışma ve beraberinde ölüm oranlarının da bu bölgelerde yüksek oranda olması üzerinde durmamız gereken ayrı bir konu. Nitekim devlet politikaları da şehirlerde genellikle varlık ve alım gücüne sahip kişiler için yapılaşmayı ya da hizmetin taşınmasını öngörüyor. Ancak bu yine de ikilem olarak karşımıza çıkıyor. Devlet zaten kısıtlı olan kaynaklarını bu topluluklara ayırmaktan sakınıyor çünkü mevcut bu


İHTİYACIMIZ OLAN TEK ŞEY KENTLERİN YUMUŞAK KARNINA BAKABİLMEK, ONU GÖREBİLMEK VE EN ÖNEMLİSİ KAPSAYICI, SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTSEL KALKINMA İÇİN PLANLAMA YAPABİLMEK!

yapıların yasa ve yönetmeliklere aykırı oldukları birer gerçek! Sonuç olarak piramidin tabanı ile ilgili durum sürekli aynı döngü içerisinde ve tartışmalarla düşe kalka ilerliyor. (Eric Assadourian ve Michael Renner, “Aralık 2012”, Dünyanın Durumu 2012 Sürdürülebilir Refaha Doğru, Beyoğlu, Türkiye İş Bankası Yayınları) Gecekondu ve Buralarda Yaşayan Topluluk Yalnızca Sosyal Bir Sorun Değil ! Gecekonduların ve kent yoksulluğundaki artışın ele alınması sürecinde devletin proaktif hareket etmesi gerektiği kaçınılmaz gerçeğimiz. Kentlerdeki yoksullar, kentsel ekonominin ve toplumun önemli unsurlarını oluştururken bu kesimin yalnızca fiziksel mekân dizaynlarını

iyileştirirek çözüm elde edilemeyecektir. Buradaki en dikkate değer detay sosyal ve fiziksel mekân kazanımları adına ekonomik girişimlerde bulunamadığımız bu alanların aslında ciddi ekonomik katkılarını saptayamıyor oluşumuzdan kaynaklıyor. Bu anlamda ulusal ve küresel ekonomik ve sosyal kalkınmanın genel başarısı açısından, bu toplulukların ekonomik büyümeye katkı sağlama ve yoksulluktan kurtulma potansiyellerinin kullanılması kilit rol oynuyor. Sonuç olarak; hem kent sağlığı hem de insani krizleri önlemek açısından gecekondularda yaşayanların maruz kaldıkları tüm çevre, sağlık, erişim risklerini kontrol ediyor olmamız; gecekonduları kentlerdeki çevresel, sosyal ve ekonomik kalkınmanın birer motoru haline getirebilir.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

19


TOP

10

SEÇİLMİŞ ÖRNEK

E

KULE YAPILARI

ski çağlardan beri insanoğlu, yüksek binalar yapma konusunda büyük bir arzu içerisindedir. Binaların tarihsel gelişimine bakılacak olursa yüksek yapı yapmak hep çekici olmuştur. İlk çağlardaki Babil Kulesi, Rodos Heykeli, Mısır Piramitleri, Maya Tapınağı ve Kutup Minar gibi yapılar insanların bina yapımındaki ilk motivasyon ve gurur kaynaklarıdır.

20

Sponsorluğunda hazırlanmıştır

Dünyadaki büyük şehirlerin silüeti artık yüksek binaların silüetleriyle fark kazanıp tanınır hale gelmiştir. İlk çağlardaki yüksek yapılar bugünkü yüksek binalara birer örnek

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

olmuşlardır. Bu yapılar aynı zamanda doğada koruyucu ve sembolik amaçlarla düşünülmüştür. Radyo kulesi, gözlem kulesi, deniz feneri kule mimarisinin gelişimine öncülük eden belli başlı yapılar olsa da, artık kule mimarisi bir sembol olmanın yanında günümüz çağdaş mimari dünyasında, gerek sanatsal, gerek aktivite olarak birçok anlamın yüklendiği eserler durumundadır. Yükseklikleri farklı, ikonik mimariye sahip kule yapılarını bu sayımızda sizler için derledik. Kule mimarisi nereye kadar uzanacak bunu hep birlikte göreceğiz.


10CAL TOWER TAYLAND

Tayland’ın inşaat malzemeleri üreticilerinden Siam Cement Group (SCG) şirketinin 100. yıl dönümü kutlamaları için Tayland’da bir sahil kasabasının kamusal alanında, kamu tesisi önerisiyle geliştirilen 10CAL Tower, parklarda aynı alanları paylaşan ebeveyn ve çocukların birlikte zaman geçirdikleri bir yapı. Yeni bir kamusal oyun alanı önerisiyle tasarlanan bu beton labirent bir oyun ve aktif rekreasyon alanı olarak tanımlansa da, kendi başına bu

çizgiyi aşarak dev bir oyun kulesine dönüşmüş durumda. Mevcut parktaki alana yerleştirilen merdivenlerle erişimin sağlandığı kule, parkın yanı sıra denizin ve su sporlarının da izlenebileceği bir gözlem kulesi olarak da kullanılıyor. Parktaki ağaçların gelişimiyle ağaç taçlarının arasında kamufle olması öngörülen kule, insanların yeşil ile ilişkilerini arttıracak bir potansiyel olarak görülüyor. 21

VITRA SLIDE TOWER ALMANYA Carsten Höller’in tasarladığı, üstünde yer alan ve öne çıkan saatiyle Vitra Kaydırak Kulesi, klasik anlamda bir bina olmanın ötesinde, manzara hakimiyetine sahip bir gözlem kulesi ve eşsiz deneyim sunan bir sanat eseri. Almanya’da bulunan Vitra Kampüsü’nde tasarlanan Vitra Kaydırak Kulesi, gözlem platformu sayesinde uçsuz bucaksız bir manzara sunuyor. 30.7 metrelik kule, camla kaplı görüntüleme platformu ve spiralli kaydırağı destekleyen eğimli tripod sütundan oluşuyor. Üç sütunun buluştuğu kulenin tepesinde ise 6 metre çapında dönen bir saat var. Bu saat kuleye heykelsi bir görüntü kazandırsa da diyagonel yerleşimi ve sayıları olmadığı için saat olarak kullanılmıyor. Pragmatik bir konsepte sahip bu heykelsi kule, mekânsal algıyı alt üst eden gözlem yanılsamasına neden oluyor. Bir iç mekân deneyimi sunarak keşfe götüren Vitra Kaydırak Kulesi eşsiz ve keyifli bir deneyime davet ediyor. Höller’in mimari bakış açısına göre slide/kaydıraklar; tıpkı asansör, merdiven veya yürüyen merdivenler gibi bir yapının ulaşım unsuru olabilir. Hızlı, güvenli, enerji açısından verimli ve aynı zamanda zevkli bir ulaşım yöntemi olan ‘slide’, Höller’ in mimarisin de çağdaş yorumlardan biri. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

DOĞAL SOĞUTMALI DENİZ FENERİ SUUDİ ARABİSTAN Suudi Arabistan’da Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi yakınındaki limanda bulunan KAUST Dalgakıranı, toplanma yeri olarak nitelendirilen, deniz fenerinin çağdaş bir yorumu. Kentsel Sanat Projeleri (UAP) tarafından tasarlanan 60 metre yüksekliğindeki kule, prefabrik beton bloklardan yapılmış petekli bir cepheye sahip. Daniel Tobin, Mathew Tobin ve Jamie Perrow tarafından yönetilen ekibin tasarımındaki deniz feneri kulesi Arap denizciliğinden esinlenilen bir mimari karaktere sahip. Böl-

22

PL BARIŞ KULESİ JAPONYA Japonya’nın Osaka kentine yakın olan Tondabayashi’deki PL Barış Kulesi, görebileceğiniz en tuhaf fakat en muhteşem binalardan bir tanesi. PL Kutsal Topraklar’da bulunan pek çok binadan biri olan PL Barış Kulesi, 1970’te o zamanın en gelişmiş inşaat teknolojileri kullanılarak yapılmış. Yaşamın sanat olduğu ve yaptıkları her şeyde kendilerini ifade etmeleri gerektiği öğretisini aşılayan ve 1924 senesinde kurulmuş dinsel bir akım olan Perfect Liberty Kilisesi’ne (Tam Özgürlük) ait. Gökyüzünü işaret eden bir parmağı andıran PL Barış Kulesi’nin biçimi, kilise kurucusunun söylediği ‘gerçek tektir’ ifadesini de sembolize ediyor. Ayrıca uluslararası platformda dünya barışının temsilcisi olarak da görülüyor. Barış Kulesi’nin içinde savaşlar yüzünden hayatlarını kaybeden insanların isimlerini bulmak da mümkün. PL Barış Kulesi 180 metre yükseliğinde ve yerden yalnızca 12 metre yüksekliğinde olması sebebiyle de 45 derece kadar eğim gösterip yine aynı pozisyona dönebiliyor. Bu sayede depremlere karşı da büyük dayanıklılık gösteriyor. Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

gesel mimari, deniz mercanları, bal peteği desenleri gibi farklı karakterlerin tasvirinden oluşan kule cephesi, döküm beton bloklar kullanılarak oluşturulmuş. İçerisinde geniş bir atriyum bulunduran kule, okyanustan gelen serin havayı içine alırken sıcak havayı ise dışarı bırakıyor. Bu akım, yapıya kendini doğal olarak serinletme avantajı sağlıyor. İçerisindeki ışığı petek gözleriyle dışarıya sızdıran kule, geceleri bölgedeki tekneciler için deniz feneri görevi görüyor.


GUINIGI KULESİ İTALYA Kırmızı kiremitten yapılmış ve tepesinde yaşlı meşe ağaçlarının bulunduğu 38 metre yüksekliğideki Guinigi Kulesi, Lucca’da hâlâ ayakta duran az sayıdaki kule evlerden bir tanesi. Zengin ipek tüccarları tarafından 1384 yıllarında yapılmış olan binanın tepesindeki meşe bahçesinin tarihi, kesin olmamakla beraber 1600 yılında yapılmış bir şehir resminde görüldüğü için, takvimde en az o kadar geriye gidiyor. Bir zamanlar antik kentte savunma amaçlı 250’den fazla kule ev kurulmuşken, bugün sadece 9 tanesi ayakta.

Restorasyon sonrası 1980’de halka açılan kule evlerin tepesindeki bahçeler, bugün 230 merdiven çıkmak suretiyle erişilebilir halde (aslen merdivenler dışarıdayken günün ihtiyacına cevap vererek iç mekâna da merdiven eklenmiş). Kulenin tepesinden bakıldığında; üç kent surunun ana hatları, Roma döneminden kalma antik kent merkezi ve diğer kuleler görülebilmekte. Bu kulelere ek olarak, kentin saat kulesi olan Torre della Ore de merdivenle tırmanışa açık bir yapı. Aynı yıllarda yapılmış olan kuleleri bu kente yakın olan Sienna ve San Gimignano’da da ziyaret etmek mümkün. 23

SHUKHOV RADYO KULESİ RUSYA

Rus mühendis Vladimir Shukhov tarafından tasarlanan ve 1919-1922 yılları arasında inşa edilen heybetli yapı, birçok avangard düşünürü etkileyen modern malzemelerin keşfiyle tanımlanan bir hareketin simgesi. 524 metre boyunda olan kule, toprağa monte edilmiş ve daha sonra kasnaklar ve vinçler kullanılarak yerine oturtulmuş bölümler halinde inşa edilmiş. Yapı, Shukhov tarafından icat edilen bir yöntem olan dairesel bir dönüşle oluşturulmuş kafes çelik bir kabuktan oluşur. Radyo iletim kulesi olarak inşa edilen yapı, önemini yitirmiş ve bakım eksikliğinden dolayı bozulmuş. Bu nedenle sürekli genişleyen ve önemli dönüşüm merkezlerinden olan Moskova kenti içerisinde olası bir tehditle karşı karşıya. Bununla birlikte Rusya’daki bir grubun sürdürdüğü çabalar Kule’nin ve bulunduğu konumun korunmasına dair restorasyon önerileri ile büyümeye devam ediyor. Şimdiye kadar yapılmış en büyük yapı olan Shukhov Radyo Kulesi, Vladimir Shukhov’un başyapıtı ve anıtı olarak kabul ediliyor. Moskova’nın amblemlerinden ve yirminci yüzyılın üstün mühendislik becerilerinden biri olan radyo kulesi hala etkileyici varlığı ile Moskova yapı arşivinin zenginliklerinden birisi olarak görülüyor. Yapı küresel olarak da teknik ve mimari fikirlere ilham olmaya devam ediyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

VLOOYBERG KULESİ BELÇİKA

24

Kule ile merdiven arasındaki ayrımı akla getiren göz alıcı yapı hava koşullarına karşın çarpıcı bir çelik hacimle kaplı. Tielt merdiven kulesinin asıl hikayesi ise çok uzun zamanlara dayanıyor. Uzun yıllar boyunca Vlooiberg’in tepesi ahşap bir gözetleme kulesi ile süslenirken henüz yeni olan yapı ateşe verilerek tahrip edilmiş. Güvenlik açısından halka kapatılan yapı için belediyenin çalışmalarının ardından zamanın etkisine dayanabilecek anıtsal bir objeye dönüştürülmesi kararına varılmış. Buna göre yapılacak yeni kule tamamen metalden

yapılacak, en az on metre yükseklikte olacak, içerisinde bir barınak içerecek ve ayrıca vandalizme karşı da dirençli olacaktı. Dolayısıyla yeni kule çok fazla dekoratif unsurlar içermeyen askıya alınmış 11.28 metre yüksekliğinde bir hacimde tasarlandı. Vlooybergtoren olarak adlandırılan yapı kırmızı-kahverengi tonlarında çelik galvaniz kaplı şekilde inşa edildi. Tasarımcının kendi sözleriyle ‘ Vlooyberg Kulesi’nin modellenmesi kendi ağırlığına karşı bir savaş idi. Yapının yeterince

güçlü olmasını ve sarkmamasını sağlamak için her elemente etki eden manuelleri hesaplanarak elde edilen bulgular sayesinde merdiven kuleye nihai şekil ve boyutları kazandırılmış. Tamamen prefabrik olan yapı sahaya parça parça getirilerek monte edilmiş. Güçlü ikonik değere sahip bir simge olan Vlooyberg Kulesi çevresindeki bölgenin profilini de yükselterek modern mimari hayranlarının beğenisini kazanmış.

ORBIT TOWER İNGİLTERE Anish Kapoor ve Cecil Balmond tarafından, 2012 Londra Olimpiyatları için tasarlanan, 115 metre uzunluğunda ve 84 ton ağırlığındaki ArcelorMittal Orbit gözlem kulesine sanatçı Carsten Höller tarafından eğlenceli bir kaydırak eklendi. ArcelorMitall Orbit gözlem kulesi, 2012 Londra Olimpiyatları için Anish Kapoor ve Cecil Balmond tarafından tasarlanmış ve bir hayli yüksek maliyetle sonlandırılmıştı. Bugünlerde ise belediyenin de desteğiyle projeye bir kaydırak eklenmesine karar verildi. Sanatçı Carsten Höller tarafından paslanmaz çelikten gözlem kulesine eklemlenen bu çalışmanın bir sanat eseri mi, bir eğlence ürünü mü yoksa sanat eserinin yüksek üretim maliyetini geri kazanmak için yapılan bir hamle mi olup olmadığı tartışılıyor. Fikrin, sanat eserini turistik bir çekim merkezine dönüştürmeyi hedefleyen belediye yetkililerinden geldiği düşünüldüğünde sonuncu seçenek ağırlık kazanıyor Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

gibi. Kırmızı yapı, sarmal merdivenler, kanopinin Corten çeliği ve üst izleme platformundaki son derece parlak çelik aynalardan oluşuyor. Tasarım ve inovasyonu buluşturan olağanüstü döngülü yapının % 60’ı, çamaşır makineleri ve kullanılmış arabalar da dahil olmak üzere geri dönüştürülmüş çelikten üretilmiş. ArcelorMittal Orbit, İngiltere’nin en yüksek heykeli, Doğu Londra’yı dönüştüren Olimpiyat mirasının bir parçası ve kendi başına bir dönüm noktası olarak, kentin eşsiz manzarasını sunarak ziyaretçilere keyifli bir deneyim yaşatıyor.


ANTALYA EXPO KULESİ TÜRKİYE

25

NİTA Mimarlık tarafından tasarlanan proje, 2014 yılında açılan Expo 2016 Antalya Expo Kulesi Mimari Proje Yarışması’nda 1. ödüle layık görüldü. “Çiçek ve Çocuk” temalı EXPO 2016 Antalya ile uyumlu, Antalya’yı temsil edecek, son derece yerel, aynı zamanda evrensel olan simgesel bir yapı oluşturmak hedeflenmiş. “Gelecek Nesiller İçin Yeşil Bir Dünya” sloganı ile A1 Botanik EXPO’su “Çiçek ve Çocuk” teması ile Antalya’da düzenlenmiştir. Bu tema ve slogan doğrultusunda 1.100.000 m² arazi üzerine masterplan hazırlanmış, hazırlanan masterplan doğrultusunda, tema ve alan ile uyumlu kule tasarımı, mimari proje yarışması ile elde edilmiştir. Kule tasarımında ana kaygı; “Çiçek ve Çocuk” temalı masterplan ile uyumlu, Antalya’dan izler taşıyan, güçlü ve sade çizgiler ile ifade edilebilen kent için sembol yapı olabilecek bir tasarım olması idi. Kulenin sadece bir Expo’nun gözlem kulesi değil aynı zamanda turistlerin dikkatini çekecek Antalya’nın herhangi bir yerinden görebilecekleri ve Antalya’yı hatırlatacak bir simge olması da amaçlanmıştır. Mimarların yapıyı tasarlarkenki ana kaygıları son derece basit, akılda kalıcı ve birkaç çizgi ile ifade edilebilen sembolik bir yapı tasarlamak olmuş. Yapının formu zeminden yukarıya doğru genişleyen dairesel formda tasarlanıp üst kotlarda en geniş yerlerde açık ve kapalı seyir katları oluşturulmuş. Form üç eş parçaya bölünmüş bu parçalar Antalya’nın simgesel değeri Handiranus Kapısı (Üçkapılar) ile ilişkilendirilmiş. Bu üç parçanın içerisine asansörler yerleştirilmiş, yapı kabuğunun bu üç asansörü sarması kurgulanmış. Türkiye’nin ilk EXPO organizasyonunun simge yapısı olma nedeniyle ülke gelinde ilgi çeken yapı ayrıca Engineering News-Record tarafından Dünyanın En İyi Yapıları 2017 ödül töreninde “Dünyanın En İyi Kültürel Yapısı” seçildi. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

ÇAMLICA TV RADYO KULESİ TÜRKİYE - Melike Altınışık, Mimar Konum: Üsküdar, İstanbul İşveren: UDHB Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü Mimari: Melike Altınışık Architects Statik Mühendisi: Balkar Mühendislik Yapısal Kontrol “Peer Review”: Thorton Tomasetti Telekomünikasyon ve Yayıncılık Mühendisi: ABE Teknoloji Elektrik-Elektronik Mühendisi: HB Teknik Mekanik Mühendisi: Çilingiroğlu Mühendislik Rüzgar Mühendisi: RWDI Cephe Mühendisi: Newtecnic Peyzaj Mimarı: DS Mimarlık Yangın Güvenlik Danışmanı: Etik Mühendislik, Prof.Dr. Abdurrahman Kılıç

26

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

2011 yılında mimari çalışmalarımı Londra’da sürdürürken İstanbul’da Çamlıca tepesinde günümüz koşullarına göre her açıdan ilkel kalan televizyon ve radyo verici kulelerinin tek bir merkezden işlev kazanmasına yönelik yeni bir tasarımına dair bir yarışma açıldığını duymuştum. Yarışma için tasarladığım Çamlıca TV ve Radyo Kulesi Projesi ödüle layık görüldü. Yapımına 2013 yılı sonlarına doğru karar verildi. Projenin uluslararası standartlarda yapılması için Türk ve yabancı çok önemli mühendislerden oluşan ekipler ile birlikte uzun bir projelendirme süreci yaşandı. Yarışma aşamasında ön görülen yapım sistemlerinin bazı prensip kabulleri ilerleyen projelendirme safhalarında gerçekleşen rüzgâr testleri ve zemin verileri doğrultusunda değişime uğradı. Gerek strüktürel açıdan gerekse de ziyaretçi ve kullanıcı konforlarını artırmaya yönelik birçok sayıda yapılan rüzgâr tüneli testi

gerçekleştirildi. Rüzgâr tünel testlerinin sonucunda elde edilen veriler projenin strüktürel tasarımının yapılmasından, cephe kaplamarının yapısal tasarımına ve peyzaj bitkilendirilmesine kadar çeşitli alanlarda kullanıldı. 2016 yılında projenin temeli atıldı ve yapım sürecine başlanıldı. Gerek mimari tasarımı gerekse de yapım metodolojisi açısından ileri mühendislik teknikleri gerektiren bu özgün projede tüm malzeme seçimlerinde yapım süreçleri ile uyum sağlayacak özellikleri içermelerine özen gösterildi. 2019 başında kamu kullanımına açılmış olması hedefleniyor. Söz konusu ‘kule’ olunca hem teknik gereksinimleri hem tasarım dokunuşlarını aynı anda düşünmek gerekti, ortaya farklı bir söylemi olan, geleceğe açılan, füturistik bir yapı çıktı. Yapının yeni bir deneyim sunan,


27

KULENİN HERHANGİ BİR KENT DOKUSUNDAN BAĞIMSIZ BİR RUHU, GÖZÜN PEK ALIŞIK OLMADIĞI FUTURİSTİK BİR YAPISI VAR. ÖNÜ-ARKASI OLMAYAN, KENDİ İÇİNDE BİR SİMETRİ AKSİ BULUNAN BİR DURUŞA SAHİP. çağı yakalamış tasarım karakterlerini içinde barındıran özgün mekanlar içermesi üzerine bir tasarım geliştirildi. Tasarım hikayesi Küçük Çamlıca Korusu’nda var olan park yürüyüş yolunun, doğal zeminden ince bir çizgiyle ayrılıp giriş kütlesine bağlanarak üst örtüde Adalar-Kadıköy manzarasına bakan seyir yoluna dönüşmesiyle başlıyor. Bu sayede tepenin doğal dokusunun sürekliliğinin sağlandığı, topoğrafya ile bütünleşik bir üst örtü altında yer alan podyumun kütlesinin içinde barındırdığı fonksiyonların ve ilgili kamusal alanların tasarımı mimari açıdan tanımlayıcı önemli bir rol oynuyor. Tasarım sürecinin temelinde; bulunduğu yerle kurduğu güçlü ilişki yatıyor. Çamlıca TV ve Radyo Kulesi, aslında doğasının bir yansıması. Bulunduğu topografya, yapının formuna yansıtıldı. Kule tasarımının girdilerinin başında ise hâkim rüzgâr yönü, manzara odakları ve iletişim sistemlerinin ana taşıyıcı ile kurduğu güçlü

bağ yer alıyor. Kulenin herhangi bir kent dokusundan bağımsız bir ruhu, gözün pek alışık olmadığı futuristik bir yapısı var. Önüarkası olmayan, kendi içinde bir simetri aksi bulunan bir duruşa sahip. Asya’ya bakan yüzü farklı, Avrupa’ya dönük olan kısmı başka. Doğal güzelliklerin içinden dinamik ve organik bir form olarak yükselen, fütüristik bir karaktere sahip bir yapı bu. Amaç, bulunduğu yerle sağlam ilişkiler kurarak, ışığı, doğayı ve mekânsal boşlukları kullanarak sürpriz karşılaşmalar yaratması. Böylece insanların bakış açısını değiştirmesi, farklı bakmasını ve düşünmesini sağlamak. Binanın bir kullanım alanına dönüşmesi, birey ile diyalog kurması, keşif içermesi son derece mühim. Ancak bu şekilde gelişimin yolunu açabilir, gerçek bir ilerleme sağlayabiliriz. Bu düşünceleri mimari fikirlere entegre etme biçimim de aynı oldu: Doğayı dinlemek, doğadan öğrenmek, doğanın matematiğini uygulamak… Yapıya yaklaşmanızla beraber doğa ve manzara

odaklı bir serüven başlıyor. Yapının bize sunduğu beş farklı manzara serüveni var aslında. Giriş katında bile deniz seviyesinden 220 metre yüksektesin. İstanbul, Çamlıca Korularına yayılmış anten kulelerinin tek yapıda birleşerek, çağdaş iletişim sistemlerinin 369 metre yüksekliğinde hayat bulacağı Çamlıca TV ve Radyo Kulesinin giriş kütlesi, halka açık fuaye, kafe, sergi ve medyatek alanlarını içinde barındıracak. Kulenin iki yanında yükselen “Panorama Asansörler”, monolotik gövdeyi hem besleyen hem de ikiye ayıran mimari elemanlardır. Ziyaretçiler, panorama asansörleri ile 180 metre boyunca hem bir yanda tarihi yarımada diğer yanda Karadeniz kıyılarına uzanan dikey bir seyahat tecrübe edecek hem de İstanbul’u deniz seviyesinden yaklaşık 400 metre yükseklikte seyir ve restoran katlarından izleme imkânı bulacak. İçinde bulunduğu korunun sunduğu doğal peyzajda yer alan kamusal alanlarla birlikte kule içine entegre edilen halka açık fonksiyonlar sayesinde önemli sosyokültürel aktivitelerin gerçekleşmesine olanak sağlayacak, İstanbul’un gökyüzüne taşındığı, değişik kotlarda birbirinden farklı İstanbul seyir tecrübeleri sunan bir yaşam üstüne dönüşecek.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


28

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


RENDA HELIN DESIGN & INTERIORS

YENI NESIL ÖĞRENCI YURTLARI EVINDEN, AILESINDEN VE YAŞADIĞI KENTTEN AYRI KALAN ÖĞRENCILERIN KORKMADAN, EVLERI GIBI BENIMSEYEBILECEKLERI, HATTA EVLERINDEN BILE DAHA DA ESTETIK BULABILECEKLERI MEKÂNLAR YARATTIK. 29

- RENDA HELİN ÇILALIOĞLU ÇİZER Y. İÇ MİMAR /

RENDA HELIN DESIGN & INTERIORS KURUCUSU

E

ski dönemlerde, düşük bütçelerin ayrıldığı ve bu nedenle genellikle sıkıcı ve kasvetli mekânlar olarak karşımıza çıkan kamu yapılarına yönelik bakış açısı günümüzde dikkat çeken bir değişim içerisinde. Bugün çevremize baktığımızda kamu binalarının insanlara daha çok hizmet eden, daha renkli ve özenle inşa edilen yapılara dönüştüğünü görebiliyoruz. Öğrenci yurtlarına odaklı olarak konuyu irdelediğimizde 4-5 kişinin bir arada yaşadığı, öğrencileri motive etmek yerine demoralize etmesi muhtemel, ortak banyoları olan mekânlar aklımıza gelirdi. Renda Helin Design & Interiors olarak Öğrenci Yurtlarına bu anlamda yepyeni bir anlayış getirdik ve öncelikle bu genel algıyı kırmak hedefiyle negatifin yerine pozitif algıyı koyduk. Evinden, ailesinden ve yaşadığı kentten ayrı kalan öğrencilerin korkmadan, evleri gibi benimseyebilecekleri, hatta evlerinden bile daha da estetik bulabilecekleri mekânlar yarattık. Öğrencilerin kendi odalarında özgürce yaşayıp, odalarından çıktıklarında ise sosyalleşebilecekleri, ihtiyaç duyacakları her şeyin ellerinin altında olduğu, derslerine kolaylıkla konsantre olabilecekleri ve aynı zamanda spor E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA YENİ NESİL ÖĞRENCİ YURTLARI

30 Konforist Edu.Suites Erkek Öğrenci Yurdu

ÖĞRENCILERIN KENDI ODALARINDA ÖZGÜRCE YAŞAYIP, ODALARINDAN ÇIKTIKLARINDA ISE SOSYALLEŞEBILECEKLERI, IHTIYAÇ DUYACAKLARI HER ŞEYIN ELLERININ ALTINDA OLDUĞU, DERSLERINE KOLAYLIKLA KONSANTRE OLABILECEKLERI BIR YURT YAPISI ANLAYIŞINI ORTAYA KOYDUK. yapabilecekleri, sağlıklarına özen gösterebilecekleri bir yurt yapısı anlayışını ortaya koyduk. Diğer bir deyişle, hem bireyselliği hem de sosyalleşmeyi önemseyen bir tasarım anlayışıyla yola çıktık. 5 Yıldızlı bir otelden farklı olmayan, tek farkının öğrencilere gösterdiği özen olduğu, ev sıcaklığı anlayışını benimseyen yurtlar yarattık. Konforist Edu.Suites bu kapsamda tasarlanan öncü bir yurt projesi oldu. Yazın bile rağbet gören projemizde yüzme havuzu, sauna, sinema, etüt odası, mini market vb. birçok farklı ilgi ve ihtiyaç alanına yönelik mekân bulunmakta. Tüm odalar her gün temizleniyor ve üstelik tüm bu hizmetler için bir aidat ücreti talep edilmemekte. “Konforist Edu Suites Kız Öğrenci Yurdu” projemiz International Property Awards 2016-2017 kapsamında “Kamu Hizmet Yapısı İç Mekan Tasarımı” ve “Kamu Hizmet Yapısı Geliştirme Projesi” kategorilerinde Türkiye’nin ve Avrupa’nın en iyisi seçilmesinin ardından “Kamu Hizmet Yapısı Geliştirme Projesi” kategorisinde Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Asya Pasifik, Afrika, Amerika, İngiltere ve Orta Doğu bölge birincilerini geride bırakarak dünya birincisi seçildi. Aynı zamanda, Uluslararası Gayrimenkul Ödülleri kapsamında ödül alan en genç bayan olarak diğer bir başarının gururunu duydum. Bir sonraki yıl, European Property Awards kapsamında Konforsit Edu Suites Erkek Öğrenci Yurdu projemiz “Kamu Hizmet Yapısı İç Mekân Tasarımı” kategorisinde 5 Star derecesiyle Türkiye ve Avrupa birinciliği ödülüne, “Kamu Hizmet Yapısı Geliştirme Projesi” kategorisinde ise “Highly Commended” ödülüne layık görüldü. Bizim için özel bir yere sahip Konforist Edu.Suites Erkek Öğrenci Yurdu 7,500 m² kapalı, 1,000 m² açık alan olmak üzere 8,500 m² alan içerisinde A ve B bloktan oluşmaktadır. Odalar dört kişilik, üç kişilik, iki kişilik, tek kişilik, VIP ve Suit olarak tasarlanmıştır. Odaların içerisinde bulunan dolaplar, mutfak nişleri ve yatak kompartımanları, kişiye özel alan oluşturmak amacıyla, renklerle ve harflerle ayrılmış, böylelikle mekânlar içerisindeki düzen sağlanmıştır. Odalarda yer alan dolapların haricinde, yatak


Konforist Edu.Suites erkek öğrenci yurdu projesi öğrencilerin konaklayacağı bir yurt yapısı olmanın yanı sıra, aynı zamanda içerisinde sosyalleşebilecekleri cafe, gentlemans club, hobby mutfağı, fitness, crossfit, sauna, masaj odası, sinema salonu, game park, etüt odası, bilgisayar odası, barbekü alanı gibi sosyal faaliyet alanlarını da

Edu Suites Erkek Öğrenci Yurdu

barındırmaktadır. Bununla birlikte, öğrencilerin herhangi bir sağlık problemi yaşaması durumunda ilk müdahalenin yapılabileceği bir revir de yurt içerisinde bulunmaktadır. Projenin her noktasında ve odaların içinde mekânları daha eğlenceli hale getirmek amacıyla hem esprili hem de bilgilendirici görseller kullanılmıştır. Görseller öğrencilerin çamaşır yıkama ve ütüleme gibi ihtiyaçlarının giderilmesi için tasarlanan çamaşırhaneyi bile eğlenceli bir hale getirmiştir. Cafe bölümünde ise öğrencilerin gelecekteki meslekleri yansıtılmış, Tesla, Mozart, Bruce Lee, Steve Jobs, Gandi vb. dünyayı değiştiren ve şekillendiren insanlar anılarak öğrencilere onlardan biri olabilme ihtimali vurgulanmak istenmiştir. Her mekân, kendi içerisindeki özel konseptiyle, eğlenceli, yol gösterici ve öğrencilerin kendine güvenmesi için motive edici, yaşayan bir bütünün içinde fakat aynı zamanda ayrı üniteler halinde tasarlanmıştır. 6,000 m² toplam inşaat alanına sahip Konforist Edu.Suites Kız Öğrenci Yurdu projemizde ise dış cephe tasarımında iç mekâna

Fotoğraflar: Furkan Uyan

kompartımanlarının alt bölümünde, öğrencilerin bavul, yorgan vb. eşyalarını depolama ihtiyaçlarını gidermek amacıyla çekmeceler tasarlanmıştır. Yataklara takılan, ışık geçirmeyen blackout stor perdeler sayesinde öğrencilere özel bir yaşam alanı oluşturulmuştur. VIP odalar ise tamamen ev kurgusu üzerine tasarlanmıştır. VIP odalarda yaşayan öğrenciler 4+1 veya 3+1 tipindeki bir evin sahip olduğu konfordan ve tüm olanaklarından yararlanabilmektedirler. Özel salonu, tam teçhizatlı mutfağı, terasları, çift lavabolu banyolarıyla öğrencilerin kendilerini evlerinde hissetmeleri için gerekli tüm detaylar düşünülmüştür. Bununla birlikte, Suit odalarda kalan öğrenciler için de aynı anlayışla, iki ayrı oda rahatlığı sunulmuş, ortak bir banyo ve mutfak nişi ile diğer fonksiyonlar sağlanmıştır.

31

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA YENİ NESİL ÖĞRENCİ YURTLARI

atıf yapan, kurumsal renklerden oluşan raylı panjurlar, güney yönünden gelen güneşi kesmesi amacıyla kullanılmıştır. Tercihe göre açık ya da kapalı şekilde kullanılabilen, ikinci bir perde görevi görerek odalardaki mahremiyeti sağlayan güneş kırıcılar interaktif tasarımıyla yapıyı adeta hareket edebilen bir canlıya dönüştürmüştür.

imkanı yaratılmıştır. Belirli odalarda ise teras alanları oluşturulmuş, öğrencilerin yaşadıkları mekanda ev konforunu hissetmeleri hedeflenmiştir. Bireyselliğin oda bölümlerinde ön planda tutulduğu yaklaşıma tezat bir şekilde, ortak alanlarda, sosyal iletişimi arttırmak amacıyla, kafe, hobi mutfağı, etüt odası, cep sineması, havuz, sauna, Türk hamamı, fitness ve çamaşırhane gibi mekânlara yer verilmiştir. Tüm ortak alanlar, enerji verici, pozitif renklerle ve mesajlarla donatılmıştır. Çamaşırhane bölümünde yer alan makinelerin her birinin adlandırılması gibi tüm mekânlar kendi içinde farklı bir espriyi temsil etmekte ve bir araya geldiklerinde özgünleşen bir bütünü oluşturmaktadırlar. Böylece, öğrenciler ve mekân arasındaki iletişim güçlendirilmiş, sadece o mekânda yaşayanların anlayabileceği ortak bir dil yaratılmıştır.

Yapının oda bölümlerinde, her bir öğrenciye özel olarak tasarlanmış dolaplar, çalışma masaları, mutfak nişleri ve yatak kompartımanları yer almaktadır. Kompartımanlar renklerle ve harflerle birbirinden ayrıştırılmış, düzen ihtiyacına farklı bir bakış açısı ile çözüm getirilmiştir. Yatak kompartımanlarının üst bölümünde, öğrencilerin sıklıkla kullandığı dolaplara alternatif olarak, özel depolama alanları oluşturulmuş, günlük kullanım dışında kalan eşyalar için alan yaratılmıştır. Yatak bölümlerinin kişiye özel bir mekana dönüşmesi amacıyla her bir kompartımana ait olacak şekilde blackout stor perdeler kullanılmıştır. Böylelikle, öğrenciler için birbirinden bağımsız şekilde ışık kullanabilme Fotoğraflar: Furkan Uyan

Her iki projemize de zemin oluşturan ofis felsefemiz her şeyden önce hayal etmektir. Dünya hayal ettiğimiz kadardır ve var olur.

32

HER IKI PROJEMIZE DE ZEMIN OLUŞTURAN OFIS FELSEFEMIZ HER ŞEYDEN ÖNCE HAYAL ETMEKTIR. DÜNYA HAYAL ETTIĞIMIZ KADARDIR VE VAR OLUR.

Konforist Edu.Suites Kız Öğrenci Yurdu

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


Biz kendi hayallerimizle müşterilerimizin hayallerini harmanlayarak gerçekleşen ve ayağı yere basan projeler üretmeyi seviyoruz. Yeni konseptler, yeni bakış açıları üretmeyi, tasarım kavramını sürekli olarak sorgulamayı ön görüyoruz. Her zaman değişimden ve yenilikçi fikirlerden yanayız. Bu nedenle, eğer ortaya çıkan tasarım yenilikçi ise dünyaya ve tasarım dünyasına yeni bir anlayış katıyorsa, yeni bir bakış açısı kazandırıyorsa, işte o zaman doğru kriterlerle, doğru bir yolda yürümüş sayıyoruz kendimizi.

Bununla birlikte, ‘Yeşil Tasarım’ ve ‘Küresel Isınma’ ofis olarak en çok önem verdiğimiz konuların başında geliyor. Tasarladığımız yurtlarda yağmur suyu depolama sistemleri, LED sistemleri ve tüm elektronik aletlerde A++ ürünler almaya ve kullanmaya dikkat ediyoruz. Tüm projelerimizde güneş enerjisi, yağmur suyu depolama sistemleri, ekolojik ve geri dönüşebilir ürünler kullanmayı tercih ediyoruz ve müşterilerimizi bu konuda bilinçlendirerek teşvik etmeye çalışıyoruz.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

33

DERGİSİ


DOSYA YENİ NESİL ÖĞRENCİ YURTLARI

BOYTORUN ARCHITECTS Yudum Boytorun

SORU 3CEVAP

YURT SEÇİMİNDE ETKİLİ OLAN YAKLAŞIMLAR... 34

Türkiye’de yurt tasarlarken sadece gençleri değil ebeveynin taleplerini de gözardı etmememiz gerekiyor. Ebeveyn endişelerinin en başında ise güvenlik konusu geliyor.

Ö

ncelikle öğrencilik yıllarınıza dönecek olursak öğrenci olarak bir yurttan beklentileriniz neydi, veli olarak günümüzdeki yurt seçiminde öncelikler nelerdir? Bunlar çerçevesinde mimarlar bu beklentilerin karşısında nasıl bir konumda duruyor. Konunun uzmanları olarak bu konudaki gelişimden ve mimariye yansımasından bahsedebilir misiniz? X ve Y kuşaklarından sonra artık Z kuşağı için mekân tasarlıyoruz. Z kuşağı konaklamada neler arıyor sorusunun cevabı odaklanma sürelerinin 8 saniye olduğu düşünüldüğünde her gün değişiyor ama ana başlıklar olarak aşağıdakileri sıralayabilriz. •Teknoloji kuşağı olarak ilk sırada teknolojiye, internete, bilgiye hızlı ve kolay erişim • Yeni nesli bilgi, iletişim ve yenilik cezbediyor. • Liste başı spor salonu ve özel etkinlikler • Her oda için özel banyo. • Fiziksel olarak mekândan beklenti bol ve geniş kullanışlı depolama alanı Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

İlk sene konaklama tipi ve yeri seçiminde ailenin karara etkisi önemli. Yurt seçiminde ebeveynin kararda etkisi olmadığını belirten öğrencilerin oranı %21. Kalacak yerin seçimi konusunu ilk sene ebeveynin etki ve talebinden bağımsız düşünmek zor olsa da üniversitenin 2. senesinde öğrenci kalacağı yeri belirlemede tek başına karar alabilir konuma gelebiliyor. Bu da hâlâ Türkiye’de yurt tasarlarken sadece gençleri değil ebeveynin taleplerini de gözardı etmememiz gerektiğini bize söylüyor. Bu endişlerin en başında da güvenlik konusu geliyor. Kampüs içi ya da kampüs dışı ulaşım aksında öğrencinin kendini emniyette hissetmesi önemli. Özellikle şehirdışı lokasyonlarda konunun önemi daha da artıyor. Binanın içine girildiğinde kontrol edilen ilk hacim oda ve banyosu. Odanın içinde banyo talebini takip eden fonksiyon binada çamaşırhane, kata ya da bodrum katlarda ortak kullanılan çamaşır ve kurutma makinaları talep ediliyor. Spor salonu ve internet erişimi soruları da sırası ile geliyor. Uluslararası bir araştırma kuruluşu tarafından öğrenciler arasında yapılan


2017 TARIHLI BIR ARAŞTIRMAYA GÖRE KALACAK YER SEÇIMINI ETKI EDEN FAKTÖRLER ARASINDA CEP TELEFONU VE INTERNET ERIŞIMININ ÖNEMININ 1. SIRADA OLDUĞUNU BELIRTEN ÖĞRENCILERIN ORANI %49...

2017 tarihli bir araştırmaya göre kalacak yer seçimini etki eden faktörler arasında cep telefonu ve internet erişiminin öneminin 1. Sırada olduğunu belirten öğrencilerin oranı %49. Yurt seçiminde internet erişimini takip eden etken spor salonu bulunması ve binada kalan tanıdık ve arkadaşlarının bulunması. Bu da bizi sosyal etkinlik takvimi ile ortak çalışma ve etkileşim alanlarına ulaştırıyor: kafeterya, yemek salonu, etüd odası, TV odası vb. Kafeterya ve kahve dükkanları hem sosyalleşmek hem ders çalışmak için kullanılıyor. Öğrenci yurdu/evi projelerinde sağlıklı, hijyenik, güvenli, koşullar nasıl sağlanmalı, bu kriterleri göz önünde bulundururken mimarlar olarak bu yapılarda öncelikleriniz nedir? Eğer binada yemekhane yerine ortak kullanılan ve öğrencilerin kendi yemeklerini hazırladıkları pişirme istasyonları bulunan mutfak ve yemek salonu varsa büyük ve geniş buzdolapları ile kişiye özel kilitli dolaplar talep ediliyor. Buna ek olarak oda içinde buzdolabı isteyenlerin sayısı da %100’e yakın.

35

Bina ve oda giriş çıkışları için “anahtarsız” – akıllı çözümler tercih ediliyor. Bitiş malzemelerin gelirsek, döşeme kaplamasında kolay temizlik açısından işleticiler seramik ya da PVC esaslı malzemeleri tercih etseler de kullanıcı tercihi öncelikli olarak sıcak bir malzeme olarak tanımladıkları ahşap parkeden yana, 2. sırada duvardan duvara halı var. Ancak temizlik ve hijyen koşulları nedeni ile genellikle uygulamada halı tercih edilmiyor. Odalarını kendi sevdikleri renge boyamayı tercih edenlerin oranı da yüksek, en azından bir duvarını. Aynı araştırmada öğrencilere tasarım sorulduğunda %50’den fazlası tercihini “modern ve “şık olarak belirlemiş. Bina tipi sorusunda %38 alçak ya da orta yüksek, 8 katın altında, binalarda yaşamak istediğini belirtmiş. Yüksek apartman binasında yaşamak istiyorum seçeneğini işaretleyenlerin oranı %9. Oda büyüklüğü ve akıllıca tasarlanmış olması çok önemli. Öğrencilerin 1/3’ü odalarında ders çalışmayı tercih ediyor. Bu da “yurt odası” nı sadece uyumak ve güne hazırlanmak için kullanılan bir mekândan içinde ders çalışılan, günde belki 2 saate yakın bir zamanı online platformlarda E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA YENİ NESİL ÖĞRENCİ YURTLARI

BOYTORUN ARCHITECTS Yudum Boytorun

SORU 3CEVAP

Yeni nesil Z kuşağının yurtlardan beklentileri değişirken, bu kuşaktakilere sunduğunuz mekânlarda fiziksel, sosyal psikolojik ve kültürel açıdan değişim nasıl yansıdı? Artık kentler öğrenci kenti olarak nitelendiriliyor. Yeni nesil yurt binalarının kente ve mimarinin geleceğine katkıları ne olacaktır? Üniversitelerin bulundukları şehirlere yönelik en önemli iki katkısı şehrin sosyal hayatı ile birlikte şehrin ekonomisine yaptığı katkıdır diyebiliriz. Akademik ve idari personel ile birlikte öğrencilerin yarattığı ticari hacim gerek konaklama gerekse günlük ihtiyaçların temini şehrin ekonomisine artı değer katmakta ve devamlılık sağlamaktadır. Bunun yanısıra üniversitenin yaptığı yatırım da şehrin ekonomisine gözle görülür bir canlılık getirmektedir. Şehirde öğrenciler için daha önce sunulmayan bir takım hizmetlerin sunulması şehir ekonomisinin sürdürülebilirliğine de katkı sağlamaktadır.q

36

geçirirken bilgisayar ipad ya da akıllı telefon kullanılan bir yaşam alanı olarak değerlendirmemiz gerektiğini bize söylüyor. Oda alanını düşündüğümüzde üstte yatma fonksiyonu altta çalışma fonksiyonuna cevap veren çözümlerin ciddi alan tasarrufu sağladığını da söyleyebiliriz. Odada ders çalışmayı tercih edenlerden sonra ikinci büyük grup olan öğrencilerin %13’ü binadaki ortak alanlarda ders çalışmayı tercih ettiğini belirtiyor. Bunu takip eden büyük grup üniversitenin kütüphanesi ya da ortak hacimlerinden bir tanesi oluyor. Oda için kullanım sıralamasında başta uyuma, 2. sırada ders çalışma ve 3. sırada bilgisayar başında internet ve sosyal platformlarda zaman geçirme olarak bir sıralama görüyoruz. Oda içi pencerelerin yarım boy olması ve tam kanat açılmaması bir güvenlik önlemi olarak karşımıza çıkıyor. Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


PROJE

RESIDORM KIRIKKALE

RESIDORM KIRIKKALE ÖĞRENCI YURDU

ÇARŞI VE TÜM KAMPÜSE HİZMET VEREN YEMEKHANE BİNASINDAN OLUŞAN YAPI KURGUSU, KENDİ İÇERİSİNDE MEYDAN, SOKAK GİBİ AÇIK SOSYAL ETKİNLİK ALANLARIYLA BİRBİRİNE BAĞLANARAK, KAMPÜS YAŞAMINI DESTEKLEYİCİ BİR ORGANIZASYONLA KURGULANDI.

37

Proje Adı: Residorm Öğrenci Yurdu Proje Yeri: Kırıkkale Üniversitesi Yahşihan Kampüsü Kırıkkale Proje Ekibi: Yudum Boytorun, Semih Boytorun, Hande Şanlımeşhur, Ceyhun Uzun Mimarlık Ofisi: Boytorun Mimarlık İşveren: Güzel Yurtlar A.Ş. Proje Tarihi (Başlangıç ve bitiş olarak): Şubat 2013- Eylül 2013 Yapım Tarihi (Başlangıç ve bitiş olarak): 2013 – 2014 Arsa Alanı: 17000 m2 Toplam İnşaat Alanı: 21000 m2 Statik Projesi: Nodus Müh. Müş. Ltd. Şti. Proje Tipi: Yurt Yapım Türü: Betonarme Engelli Erişimine Uygunluğu: Uygun Fotoğrafları Çeken ve Tarihi: Duygu Arseven 11.07.2014 Peyzaj Mimarisi: Balkılıç Peyzaj

K

ırıkkale Üniversitesi Yahşihan Kampüsü içerisinde yer alan Residorm Kırıkkale Öğrenci Yurdu, bütüncül bir tasarım anlayışıyla ele alınarak, gençler için üniversite yaşamını zahmetsiz ve konforlu hale getirmek amacıyla tasarlandı. Çarşı ve tüm kampüse hizmet veren yemekhane binasından oluşan yapı kurgusu, kendi içerisinde meydan, sokak gibi açık sosyal etkinlik alanlarıyla birbirine bağlanarak, kampüs yaşamını destekleyici bir organizasyonla kurgulandı. Yamaçta konumlanmış proje alanının yer yer setlenmesiyle birlikte kademeli, birbirinin görüşünü kesmeyen bir yerleşimin kurgulandığı Residorm Kırıkkale Öğrenci Yurdu’nda kademelenmiş bölgeler arası ulaşım rampalarla sağlanarak engelliler için ulaşılabilir bir yapı tasarlanmasına öncelik verildi. U kütle kurgusuyla birlikte yapı ortasında şekillenen avlu, odaların bir kısmına keyifli bir iç bahçe manzarası sağlarken, diğer yandan da zemin ve bodrum katlarda bulunan mutfak, kütüphane, etüd ve çalışma odaları gibi sosyal mekanların yeşille olan ilişkisini güçlendirdi. Öğrencilerin kendi yemeklerini pişirebilecekleri mutfağın da avluya yönlendirilmesiyle, görsel ilişkinin yanı sıra, doğal aydınlatma ve havalandırmaya da imkân sağlandı.

Bireysel veya grup olarak vakit geçirmeye olanak sağlayan sosyal hacimler, zemin ve yoğunluklu olarak da bodrum katta kurgulandı. Fitness salonu, pilates odası, oyun odası, çok amaçlı salon, sinema ve müzik odalarında kullanılan malzeme, renk ve mobilyalar gençlerin keyifli ve rahat vakit geçirebilecekleri mekânlar oluşturabilecek şekilde seçildi. 2 ve 3 kişilik olarak planlanan odalarda ergonomik uygunluğu mokaplarla test edilen, altta çalışma masası, rafları ve dolapları; üstte yatak bölümü bulunan ve kişisel mahremiyeti sağlayan modüller olarak tasarlandı. Engelliler için kurgulanan odalarda ise banyolar, mekân genişlikleri ve tüm mobilya ölçüleri kullanıcıya uygun olarak belirlendi. Kampüs binalarının batısında, yurt için ayrılmış olan alanda üç etaplı bir planlama yapıldı. Bu sayede yurt kapasitesinin artırılma talebine karşın, sonraki etaplarda tasarlanacak olan binaların taban izleri belirlenerek, tasarladığımız dokuyla ilintili bir kurgu oluşumu öngörüldü. Residorm Kırıkkale Öğrenci Yurdu tasarımıyla eğitimle birlikte, konaklama, yeme -içme ve farklı ölçeklerdeki sosyal gereksinimlere cevap veren bir kampüs kurgusu sağlandı.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA YENİ NESİL ÖĞRENCİ YURTLARI

HATIRLI MİMARLIK Yeşim Hatırlı

SORU 3CEVAP

SOSYAL ETKILEŞIM VE BIREYSEL MAHREMIYET TASARIMA YÖN VERIYOR... 38 38

Bugünün yurt mimarisine bakıldığında yeni nesil yurtlarda geçmişteki örneklerine kıyasla sosyal etkileşim ve ortak alanlarının daha fazla önemsendiğini, bireysel alanlarda ise konfor düzeyinin ve mahremiyet alanlarının yaratılması konularının tasarımda öne çıktığını görüyoruz.

Ö

ncelikle öğrencilik yıllarınıza dönecek olursak öğrenci olarak bir yurttan beklentileriniz neydi, veli olarak günümüzdeki yurt seçiminde öncelikler nelerdir? Bunlar çerçevesinde mimarlar bu beklentilerin karşısında nasıl bir konumda duruyor. Konunun uzmanları olarak bu konudaki gelişimden ve mimariye yansımasından bahsedebilir misiniz?

yerini bireysel kullanım ve mahremiyet sunan çoklu kullanımlı odalara bırakıyor.

Öğrenciyken hiç yurtta kalmadım, o yüzden doğrudan kişisel bir beklenti deneyimim olmadı, ancak anne olarak kendi kızım bu yıl üniversiteye başlarken yurt seçimimizde bazı seçim kriterleri üzerinde düşündüm. Kızım kent üniversitesinde okuduğu için, önceliğimiz okul yapılarına yakın olması, toplu ulaşıma kolay erişilebilirlik ve güvenlik oldu. Sonrasında yurt odasında küçük de olsa ev atmosferi yaratabilecek bir ortak yaşam alanı ve mutfakçık ile yeterli büyüklük ve genel yurt sosyal donanım imkânlarını değerlendirdik.

Öncelikte tasarladığımız tüm yapılarda olduğu gibi yurt yapılarında da doğal ışık ve doğal havalandırma, ısı yalıtımı gibi enerji verimliliğiyle, dayanıklı ve çevreci malzeme kullanımını, bağlama ve iklime uygun tasarımı öncelik olarak görüyoruz. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, ortak sosyal mekânların öğrenciye ev sıcaklığı ve konfor sunmasına dikkat ediyoruz. Ayrıca yurt odalarında minumum alanda maksimum konfor ve iyi tasarlanmış akılcı çözümler oluşturmaya çalışıyoruz, özellikle 2 ya da fazla öğrencinin kalacağı yurt odalarında mahremiyetin mekânsal çözümlerle sağlanmasına dikkat ediyoruz. Aynı şekilde ıslak hacim kullanımlarında da tuvalet biriminin kapalı olması ve aynı anda 2 ya da 3 kişinin banyoyu kullanabilmesi gibi konuları önemsiyoruz. Elbette tüm yapılarda olması gerektiği gibi hijyenin ve güvenliğin sağlanabilmesi için uygun malzeme ve detay çözümlerine dikkat ediyoruz.

Bugünün yurt mimarisine bakıldığında yeni nesil yurtlarda geçmişteki örneklerine kıyasla sosyal etkileşim ve ortak alanlarının daha fazla önemsendiğini, bireysel alanlarda ise konfor düzeyinin ve mahremiyet alanlarının yaratılması konularının tasarımda öne çıktığını görüyoruz. Geçmişteki örneklerin pek çoğunda görülen koğuş tipi yurt odaları Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Öğrenci yurdu/evi projelerinde sağlıklı, hijyenik, güvenli, koşullar nasıl sağlanmalı, bu kriterleri göz önünde bulundururken mimarlar olarak bu yapılarda öncelikleriniz nedir?


39 39

KAMPÜS IÇINDEKI YURTLAR ZATEN VAROLAN SOSYAL ÇEVREYE ENTEGRE OLUYOR. KENT IÇINDEKI YURTLAR ISE GELECEKTE KENT ILE DAHA ENTEGRE SOSYAL ALANLAR VE BIR ARAYA GELME MEKÂNLARI OLARAK TASARLANABILIR. Yeni nesil Z kuşağının yurtlardan beklentileri değişirken, bu kuşaktakilere sunduğunuz mekanlarda fiziksel, sosyal psikolojik ve kültürel açıdan değişim nasıl yansıdı? Artık kentler öğrenci kenti olarak nitelendiriliyor. Yeni nesil yurt binalarının kente ve mimarinin geleceğine katkıları ne olacaktır? Yeni nesil Z kuşağının farklı sosyalleşme biçimleri var, yeni çağın ve teknolojik gelişmelerinin de etkisiyle davranış biçimi ve buna bağlı olarak mekânsal ve teknik donanım ihtiyaçları da değişiyor. Bir örnek vermek gerekirse, Özyeğin üniversitesi yurt projemizde gerek yurt odalarında gerekse de yurt ortak mekânlarında mümkün olduğunca çok sayıda elektrik prizi kullandık, bildiğiniz gibi cep telefonları bu neslin, aslında hepimizin elinden düşmüyor ve herkes sürekli elinde şarj aleti priz arıyor. Belki küçük bir detay ancak yaşam konforu için çok da önemli bu ve bunun gibi örnekler arttırılabilir. Yurt yapısı genelinde wifi imkânı sağlanması gibi teknik olarak olmazsa olmaz altyapının sağlanması gibi. Yurt içindeki sosyal mekânlarda çalışma ve dinlenme alanlarında ise bireysel ve küçük grup çalışmalarına ve sosyalleşmelere imkân sağlayacak nişler yaratmaya çalışıyoruz. Yeni nesil yurt yapıları kent içinde nerede konumlandıklarına göre farklı misyonlar üstlenebilir. Yurtları kampüs içindekiler ve kent içindekiler olmak üzere farklı yorumlamak

gerekir. Kampüs içindeki yurtlar zaten varolan sosyal çevreye entegre oluyor. Kent içindeki yurtlar ise gelecekte kent ile daha entegre sosyal alanlar ve biraraya gelme mekânları olarak tasarlanabilir. Elbette bu noktada tekil yapılar üzerinden bir kazanım sağlamak zor. Plansız gelişen kentlerimizde tekil yapıların kent yaşamını örgütlemesi de doğal olarak mümkün olamıyor. Kentsel planlama çok önemli, daha üst ölçekte doğru kentleşme, planlama ve kamusal alan kullanımının yaygınlaşması sayesinde ve bu planlamaya entegre yapılar ile daha yaşanır kentler ve yapısal çevre yaratmak mümkün olabilecektir. Bu noktada kent içinde çoğalan yurt yapılarının kent yaşamına getireceği yoğunluğun da düşünülmesi gerekir, m2 üzerinden kişi sayısıyla yoğunluk hesaplandığında konutlara kıyasla yurt yapılarında m2 başına düşen kişi sayısı daha fazla oluyor. Hem bu yoğunluk bakımından hem de genç nüfusun dinamikleri, ihtiyaç ve talepleriyle yurt yapılarının kenti sosyal, ticari ve kültürel anlamda dönüştürme kabiliyeti olduğunu unutmamak gerekiyor. Gelecekte giderek artan genç nüfus ve çoğalan yurt yapılarının bu dönüştürme gücü kentlerin dönüşüm ve gelişimde itici bir güç olacaktır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA YENİ NESİL ÖĞ RENCİ YURTLARI

PROJE

ÖZYEĞİN ÜNİVERSİTESİ YURT PROJESİ

YALIN BİR MİMARİ İLE ÖZYEĞİN ÜNİVERSİTESİ YAPININ GENELİNDE YALIN BİR MİMARİ BENİMSENMİŞ, DIŞ CEPHEDEKİ BRÜT BETON VE RENK KULLANIMI İÇ MEKÂN TASARIMINA DA YANSITILMIŞTIR, BUNUN YANI SIRA İŞLETME VE BAKIM MALİYETLERİ DE GÖZETİLEREK İÇ MEKÂNLARDA TAVANLAR DA ÇIPLAK BETON OLARAK BIRAKILARAK, MÜMKÜN OLDUĞUNCA BOYA, SIVA VE KAPLAMA YÜZEYLERDEN KAÇINILMIŞTIR.

40

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


Proje Yeri: Çekmeköy, İSTANBUL Tasarım Ekibi: Yeşim HATIRLI (Mimar), Nami HATIRLI (Mimar) Tuğçe ŞAHİN (Y.Mimar) Gökhan BAŞPINAR (Mimar), Ali TEKİN (İç Mimar), Merve CENGİZHAN (Mimar), Aslı ALP (Mimar), Sibel EKİCİ YILMAZ (Mimar) Mimarlık Ofisi: HATIRLI Mimarlık Ltd. Şti. İşveren: Özyeğin Üniversitesi Müşavir: Fiba Gayrimenkul Proje Tarihi: 2016 Yapım Tarihi: 2017 Arsa Alanı (m2) : 17.910 m2 Toplam İnşaat Alanı (m2): 44.500 m2 Statik: Erduman Müşv. Müh. Tic. Mekanik: OTM Mühendislik Elektrik: ÖZAY Mühendislik İç Mekân Tasarımı: HATIRLI Mimarlık Peyzaj Projesi: ON Tasarım Oktan Nalbantoğlu

Ö

zyeğin Üniversitesi için yapılan yurt yapıları, sosyal merkez, lojman ve misafirhanenin yer aldığı arazi; kuzeybatı, güneydoğu yönünde oldukça eğimli bir topoğrafyaya sahiptir. Tasarım kriterlerinde topoğrafya ve yönlenme bağlamsal öncelik olarak öne çıkar. Sosyal donatılar zemin altında çözülerek bir baza oluştururken yurt yapıları bu bazanın üzerinden başlayıp zeminden koparak uzatılmakta ve bu şekilde maksimum yeşil alan elde edilmeye çalışıl-

maktadır. Böylelikle gelişmemiş çevre koşulları nedeniyle ihtiyaç duyulan zengin ortak etkinlik alanları zengin peyzaja açılan güneydoğu cephelerde tasarlanmıştır. Kız ve erkek yurtlarında programda verilmiş olduğu üzere 1 kişilik, 2 kişilik ve 3 kişilik odalar düşünülmüş, her katta ortak kullanıma açık mutfak ve dinlenme alanı ile ayrı konumda tasarlanan teraslı etüt odaları planlanmıştır. Soğuk geçen kış koşulları göz önünde

bulundurularak yurt birimlerinin kendi düşey sirkülasyon çekirdeklerinden sosyal donatı alanlarına kontrollü kapalı geçiş imkânı sunularak kompakt bir mimari çözüm hedeflenmiştir. Oldukça rüzgârlı bir alanda yer alan yapıda her mevsimde iklimsel konfor sağlayan iç avlular planlanmış, kafeterya, dinlenme, bir araya gelmeye çalışma gibi ortak alanların bu avlulara açılması sağlanmıştır. Yurt giriş kotundan

OLDUKÇA RÜZGÂRLI BİR ALANDA YER ALAN YAPIDA HER MEVSİMDE İKLİMSEL KONFOR SAĞLAYAN İÇ AVLULAR PLANLANMIŞ, KAFETERYA, DİNLENME, BİR ARAYA GELMEYE ÇALIŞMA GİBİ ORTAK ALANLARIN BU AVLULARA AÇILMASI SAĞLANMIŞTIR.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

41


DOSYA YENİ NESİL ÖĞRENCİ YURTLARI

PROJE

ÖZYEĞİN ÜNİVERSİTESİ YURT PROJESİ

42

sosyal donatı alanlarına geçiş, amfileşen bir merdiven ile sağlanmakta, projeksiyon ve ses sistemine sahip bu alan öğrencilere çeşitli etkinlikler için bir araya gelme imkânı sunmaktadır Yurt odalarının yer aldığı katlarda dolaşım alanları minimumda tutularak yapı ekonomisi sağlanırken, kolay erişim imkânı ile sosyal donatı alanlarının yurtta kalan öğrencilerin kullanımını kolaylaştırması düşünülmüştür. Lojman yapısında 1+1, 2+1 ve 3+1 olarak 3 farklı büyüklükte birimler yer almaktadır. İki ve üç kişilik odalarda öğrencilerin yatak ve çalışma masalarının yer aldığı tek kişilik hacimler oturma/TV köşesi, mutfakçık ve banyonun yer aldığı ortak alanlara açılır. Her odada ve ortak mutfaklarda pencere önünde oturma imkânı sunan cumbalar tasarlanmıştır. Yapının genelinde yalın bir mimari benimsenmiş, dış cephedeki brüt beton ve renk kullanımı iç mekân tasarımına da yansıtılmıştır, bunun yanı sıra işletme ve bakım maliyetleri de gözetilerek iç mekânlarda tavanlar da çıplak beton olarak bırakılarak, mümkün olduğunca boya, sıva ve kaplama yüzeylerden kaçınılmıştır.q Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

YURT GIRIŞ KOTUNDAN SOSYAL DONATI ALANLARINA GEÇIŞ, AMFILEŞEN BIR MERDIVEN ILE SAĞLANMAKTA, PROJEKSIYON VE SES SISTEMINE SAHIP BU ALAN ÖĞRENCILERE ÇEŞITLI ETKINLIKLER IÇIN BIR ARAYA GELME IMKÂNI SUNMAKTADIR.


TİTANYUMLU ÇİNKO CEPHE KAPLAMALARI ZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz – paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINKTitanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir. Cephe bir evin yüzüdür. RHEINZINK ile cephe, mimarinin kartviziti olmaktadır. Kapsamlı bir RHEINZINK sistem teklifi, sunduğu çok çeşitlilik

ile etkileyicidir ve hemen hemen her stilin uygulanmasını sağlar. RHEINZINK malzemesi ile cephe kaplamaları zamansız zarafete sahip olup nesiller boyu kesin koruma sağlar. Doğal malzeme, estetik ve teknik açıdan olağanüstü malzeme özelliklerinin yanı sıra diğer sürdürülebilirlik özelliklerine de sahiptir. Bugün RHEINZINK markasının 30’dan fazla ülkede, kalite ve yapıda dayanıklılık ile eş anlamlı olması nedensiz değildir.

RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Esentepe Mah. Cevizli · D 100 Güney Yanyol · Lapishan No: 25/108 Kat 4 · 34870 Kartal-İstanbul · Türkiye Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr

www.rheinzink.com.tr

RZ_4903-4C-TR

RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır. Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEIN-


DOSYA YENİ NESİL ÖĞ RENCİ YURTLARI

44 44

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Advertorial


45

Her adÄąmda...


PROJE

marka Advertorial

DEPREMIN YIKICI ETKISINE EXELANS TURBO FLEX C1

İLKLERİN MARKASI POLİSAN KANSAİ BOYA, MİMARİ KAPLAMA KATEGORİSİNDE ÇIĞIR AÇACAK YENİ DIŞ CEPHE BOYASI EXELANS TURBO FLEX C1’İ TÜRK BOYA VE İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN HİZMETİNE SUNDU.

P

olisan Kansai Boya, mimari kaplama kategorisinde sil baştan dedirtecek yeni dış cephe boyası EXELANS TURBO FLEX C1’i Türk boya ve inşaat sektörünün hizmetine sunarak yine bir ilke imza attı. Boyada teknoloji devi Japon Kansai, Kimyada ise dünya lideri ABD merkezli Dow Chemical® ile ortaklığı olan Polisan, geliştirdiği EXELANS TURBO FLEX C1 ile binaların ömrünü uzatırken antikarbonizasyon özelliği ve esnekliği sayesinde depremin binalar üzerindeki yıkıcı etkisini azaltıyor.

46

EXELANS TURBO FLEX C1, Polisan Kansai Boya’nın Ar – Ge Merkezi’nde Nano Silika ile zenginleştirilmiş organik – inorganik hibrid ve saf akrilik bağlayıcılı, antikarbonizasyon özellikli formül ile dizayn edildi. Hem betonun çatlamasını engelliyor hem de depremin yıkıcı etkisini azaltıyor

Polisan Holding CEO’su Erol Mizrahi

Dış cephe boyası “EXELANS TURBO FLEX C1” özel formülü sayesinde sahip olduğu yüksek esneklik ve elastikiyet kabiliyeti ile uygulandığı binalarda betonun hem hava şartlarından etkilenerek çatlamasını engelliyor hem de yaşlanmasının önüne geçerek olası bir depremin yıkıcı etkisini azaltıyor. Erol Mizrahi: “Köprüler, metrolar, otoparklar ve yüksek katlı binalar gibi yapıların ömrünü uzatan bir boya geliştirdik” Yeni dış cephe boyası EXELANS TURBO FLEX C1’i değerlendiren Polisan Holding CEO’su Erol Mizrahi, şunları dile getirdi: “Türkiye’de ilk ve benzersiz bir ürünü boya sektörümüzün hizmetine sunuyor olmaktan gurur duyuyoruz. Exelans Turbo Flex C1, sıradan bir dış cephe

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

boyası değil, dev ortaklarımız Dow Chemical ve Kansai Paint’in destekleri ile beraber deneyimli ve uzman Ar – Ge Merkezi ekibimizin geliştirdiği bir ortak akıl ürünüdür. Exelans Turbo Flex C1 ürünümüz adındaki C1 TSE standartlarındaki sınıf tipinden dolayıdır. TSE’ye göre dış cephelerde C1 sınıfı ürünün karbondioksit geçirgenliği olmadığını belgeler ve ürünümüzün bu sınıfta olduğu belgelenmiştir. Antikarbonizasyon özelliği sayesinde Exelans Turbo Flex C1, köprüler, metrolar otoparklar ve yüksek katlı binalar gibi korozyona nispeten daha müsait zor alanlarda bile güvenle kullanılabilir. Korunamayan ve su ile temas eden donatı paslanır ve hacmi 4 – 6 kat artar. Bu durum betonun patlamasına yol açar. Beton üzerindeki çatlaklar, karbondioksitin hızla içerilere nüfuz etmesine izin verir. Korozyona uğrayan bu donatı yüzeyinde meydana gelen hacim artışı (pas), çekme dayanımı düşük ve gevrek bir malzeme olan betonun çatlamasının ve parça atmasının önemli nedenlerinden biridir. Özel formülü ve antikarbonizasyon özelliği doğrultusunda Exelans Turbo Flex C1, sahip olduğu yüksek esneklik ve elastikiyet kabiliyeti ile boya filmi yüzeyle hareket eder. Bu sayede mikro çatlakların oluşmasını önleyip atmosferden beton içine karbondioksit girmesini önleyerek binaların ömrünü uzatır. Ayrıca uygulandığı donatılarda beton yaşlanmasının önüne geçerek depremin yıkıcı etkilerini minimize eder. Exelans Turbo Flex C1’in karbondioksit geçirgenliğini önlediğini gösteren özelliği, dünya çapındaki bağımsız laboratuvarlardan Alman IBOS tarafından da sertifikalandırıldı.”q


47

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA YENİ NESİL ÖĞRENCİ YURTLARI

YÜZEN ÖĞRENCI EVLERI URBAN RIGGER, LIMAN KENTLERI IÇIN OPTIMIZE EDILMIŞ, PRATIK, COĞRAFI OLARAK BAĞIMSIZ, ÇEVRE DOSTU VE SIRA DIŞI BIR MIMARI ÇÖZÜM SUNAN YENI BIR BINA TIPOLOJISI OLARAK AKILLARDA KALMAYI BAŞARACAĞA BENZIYOR...

48

Mimarlar: Bjarke Ingels Group (BIG) Yer: Kopenhag, Danimarka İş Ortakları: Bjarke Ingels, Jakob Sand Proje lideri: Joos Jerne Alan: 680.0 m2 Proje Yılı: 2016 Fotoğraf: Laurent de Carniere, Frederik Lyng

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

N

akliye konteynerlerinin uygun fiyatlı konut üretimi için bir model olarak düşünülmesi yeni bir konu değil elbette. Bu konseptte geliştirilen güncel projelerden bir tanesi de Bjarke Ingels Group’un (BIG) geliştirdiği Urban Rigger isimli öğrenci konutu projesi... Urban Rigger, Kopenhag’ın merkezinde, öğrenciler için düşük maliyetli konutlar sağlamayı amaçlıyor. Son yıllarda Danimarka’da öğrenci sayısında önemli ölçüde artış görülüyor. Öğrencilerin sayısı artmaya devam ettikçe, onları yerleştirmek için ek öğrenci

konutuna ihtiyaç duyulacak. Liman şehirleri için optimize edilmiş bir bina tipolojisi sunan ve öğrencileri şehrin kalbinde tutacak olan Urban Rigger, standart konteyner sistemini kullanarak, son derece esnek bir bina tipolojisi sunuyor. Proje; 680 metrekarelik yüzen dairesel bir platformda 9 konteyner biriminin istiflenmesi ile ortak yeşil bir avlu etrafında eklemlenmiş 15 yaşam alanını içermekte. Avlu, korumalı cam kaplı ve öğrenciler için bir buluşma yeri olarak kullanılabiliyor. Alt


LİMAN ŞEHİRLERİ İÇİN OPTİMİZE EDİLMİŞ BİR BİNA TİPOLOJİSİ SUNAN VE ÖĞRENCİLERİ ŞEHRİN KALBİNDE TUTACAK OLAN URBAN RIGGER, STANDART KONTEYNER SİSTEMİNİ KULLANARAK, SON DERECE ESNEK BİR BİNA TİPOLOJİSİ SUNUYOR. 49

katta, deniz seviyesinin altında ise 12 adet depolama alanı, teknik oda ve tam donanımlı bir çamaşırhane bulunuyor. Bloklar, mobil platformun ortasındaki ortak bahçeyi çerçevelemek için üst üste gelecek şekilde ve açılı yerleştirilmiş. Yapı suyla birlikte hareket ettiği için deniz seviyesinin yükselmesi açısından da dayanıklı. Bjarke Ingels projeyi ‘asla su basmayacak tek bina tipidir’ şeklinde yorumluyor. Üst katı oluşturan üç konteynerin düz çatılarının her biri farklı bir işleve sahip. Biri güneşlenme terası olarak kullanılmakta, diğeri güneş panelleri için, son çatı çimenlerle kaplıdır. Her bir bireysel yaşaam alanı, özel bir yatak odası, banyo, mutfak içermekte.Çevre dostu teknolojiler ile donatılmış olan Urban Rigger, uygun fiyatlı öğrenci konaklaması için mükemmel bir alternatif ortaya koymakta. Çatıya yerleştirilen fotovoltaik hücreler, NASA tarafından geliştirilmiş aerojel yalıtım malzemesi, enerji tasarruflu pompalar, hidro kaynaklı ısıtma ve buna buna benzer bir çok uygulama ile yapıda karbon emisyonları % 81 oranında azaltılmış. Urban Rigger, liman kentleri için optimize edilmiş, pratik, coğrafi olarak bağımsız, çevre dostu ve sıra dışı bir mimari çözüm sunan yeni bir bina tipolojisi olarak akıllarda kalmayı başaracağa benziyor...q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ



İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.


52 52

EVREN YİĞİT

EVREN YİĞİT ARC.

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

MİMARLIK DOĞAYI DEĞİŞTİRİR Mimarlık temelde doğal çevreyi değiştirdiği ve dönüştürdüğü için sürdürülebilirlik konusunda çok hassas olmak gerekiyor. Doğal çevreye yaptığınız her türlü imalat ve eklediğiniz her detay aslında doğanın dengesine bir müdahale anlamına geliyor. Ürünün üretiminden başlayarak, inşaat sahasına getirilmesi, montajı mevcut çevrede bir değişikliğe sebep oluyor.

Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Evren Yiğit kimdir, Evren Yiğit Architects nasıl kuruldu? Ben 1977 yılında Aydın, Nazilli’de doğdum. O.D.T.Ü. Mimarlık Fakültesinden 2001 yılında mezun oldum, yüksek lisans derecemi ise 2005 yılında yine aynı bölümden aldım. 23 yıldır Ankara’dayım. Mezuniyetten sonra profesyonel iş yaşantım; satış, pazarlama, detay, iş bitirme ve teslim süreci gibi okulda öğrenmediğim pek çok farklı alanda tecrübe kazandığım, mutfak-banyo projeleri ve iç mimarlık sektörü ile başladı. Kazandığım bu ticari tecrübenin kendi işimi kurmamda büyük katkısını gördüm. 4 yıl bu alanlarda çalıştıktan sonra artık hazır olduğuma karar verince, 2005 yılında Turuncu Mimarlık’ı kurdum, 2015 yılında ise Evren Yiğit Mimarlık’ı kurdum, 3 yıldır projelerimi Evren Yiğit Mimarlık’ta hazırlıyorum. Güncel projelerinizden bahsedebilir misiniz? Tasarım süreçleriniz nasıl gelişiyor ve temel prensipleriniz nelerdir?

53

hazırlıyoruz. İnşaatı bitmiş iskanı alınmış pek çok projemiz var. Ruhsatı alınmış ve inşaatı devam eden işler: Durubeytepe, Northland, Elizkule, Paflagonya Evleri, Ovva Cadde, Mavi Yeşil ve Kırşehir’deki Aşıkpaşa İnşaat’a yaptığımız proje. Ayrıca camii ve villa projelerimiz de var. Irak’taki Diwan Musul projemizin inşaatı da başladı. Diğer devam eden projeler konsept safhasında, altında alışveriş merkezi, üzerinde konut ve ofislerin olduğu yatay mimariye örnek olacak 2 ayrı projemiz var, tarz olarak çok fark yaratacağına inanıyoruz. Yeni bir proje geldiğinde beni en çok heyecanlandıran unsur, yeni bir araziye farklı bir bina tasarlayıp, onun inşaat edileceğini görmek ve yapılı çevrede nasıl bir iz bırakacağını tasarlamak oluyor. Araziye doğru yerleşim, yaya yaklaşımı, çevresiyle olan etkileşimi, araç sirkülasyonu, işlev ve kütle ile ilgili kararlar verildikten sonra plan şemaları üzerinde çalışıp, 3 boyutlu modelde de yapının ölçeğini, tarzını, detaylarını tasarlıyoruz. Sonra mutlaka plan ve model arasındaki uyumu ve geri bildirimleri oturtup detaylara geçiyoruz. Yaklaşık 100.000 m² lik bir projenin tüm detaylarıyla tasarlanıp inşaatın başlaması neredeyse 1 yılı buluyor.

Yoğun olarak büyük ölçekli konut ve karma kullanımlı konut ve ticarinin, ofislerin bir arada harmanlandığı projeler E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


CEPHEDE YANICI OLAN ÜRÜNLERE VE MEVZUATIN IZIN VERDIĞI MALZEME SINIFLARI DIŞINDAKI ÜRÜNLERE ASLA YÖNELMIYORUZ.

54 54

Mutlaka tasarım ekibinde konusunda uzman bir yangın danışmanı bulunduruyoruz.

Mimari projelerdeki cephe çözümlerinizi anlatabilir misiniz? Güncel projelerde kuru duvar sistemini sıklıkla tercih ediyorum. Gerek şantiyenin hızını arttırması, gerekse detaylardaki rahatlık göz önüne alındığında, kuru duvar sistemi, ikincil cidar olarak tasarlanan cam cephe kaplamaları, güneş kırıcılar, mesh ile kaplanmış yüzeyler, yatayda ve düşeyde giden farklı ebatlardaki giydirmeleri yoğun kullanıyoruz.

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Son zamanlarda gündemde olan yangın haberlerinde özellikle cephede kullanılan ürünlere dikkat çekiliyor. Siz bu konu hakkında neler söylemek istersiniz? Yangın konusunu çok önemsiyorum. Biz yurtdışında da epey proje tamamladığımız için rahatlıkla söyleyebilirim ki, yurtdışı projelerde işveren ve onay mercilerinin en çok önemsediği bölüm yangın, yangına dayanıklı sistemler ve kaçış şemalarıdır. Biz de o projelerden kazandığımız pratikle yangın konusuna çok dikkat ediyoruz.

Cephede yanıcı olan ürünlere ve mevzuatın izin verdiği malzeme sınıfları dışındaki ürünlere asla yönelmiyoruz veya işvereni yönlendirmiyoruz. Taş yünü bu konuda çok önemli, yangına karşı yapıyı paketlemede önemli bir işlev görüyor. Aynı şekilde alçı esaslı levhalar da yangını geciktirici özelliğe sahip. Gazbetonu da sıklıkla tercih ediyoruz. Çok katmanlı cephe uygulamalarında gazbeton ürününü tercih ettiğinizi biliyoruz? Gazbetonu tercih etme sebebiniz nedir, uygulamada ne gibi faydalar sağlamakta?


55

Öncelikle hafif olması, kolay işlenmesi, nakliye montaj konularındaki rahatlık tercih sebebimiz oluyor. Isı yalıtımındaki performansı diğer alternatiflerle karşılaştırıldığında daha yüksek sonuçlar veriyor. Bir projemizde birebir hesaplama yaptılar, kiriş genişliği 30 cm ve altına 30 cm lik gazbeton kullandığımızda yarı bir yalıtım kullanmadan istenilen ısı yalıtımını saplayabildik. Bunlar tabii ki detay çözümünde ve duvarları katmanlarken önemli farklar yaratıyor. Mimarlığın sürdürülebilir ve ekoloji boyutuyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Mimarlar bu boyutları nasıl projelerine taşıyor/ taşımalı? Mimarlık temelde doğal çevreyi değiştirdiği ve dönüştürdüğü için

sürdürülebilirlik konusunda çok hassas olmak gerekiyor. Doğal çevreye yaptığınız her türlü imalat ve eklediğiniz her detay aslında doğanın dengesine bir müdahale anlamına geliyor. Ürünün üretiminden başlayarak, inşaat sahasına getirilmesi, montajı mevcut çevrede bir değişikliğe sebep oluyor. Örneğin günümüzde petrol türevlerinin arabalarda kullanılması yerine elektrikli arabalar gündemde ve çevreci olduğu için öneriliyor. O arabaların çalışması için pillerin üretimine baktığınızda, devasa

fabrikalarda üretim sürecinin de gene çevreyi etkilediğini görüyoruz. Dolayısıyla insanın ormandan ağaç kesip kendine ev yapması da, profesyonel fabrikalarda üretilmiş ürünler kullanması da bir şekilde doğayı etkiliyor ve bundan kaçış yok maalesef. Alaska’da yaşamla ilgili bir belgesel izliyorum, bakıyorum ki hep ağaçlar kesilip tarım arazileri açılıyor ve konut yapımı için kütük üretiliyor. Kimin ne kadar zarar verdiğini tartışmanın bizi ilerletmeyeceğini düşünüyorum. Elimizde olanın en iyisine yönelmeli ve çevreye verdiğimiz zararı en aza indirmeliyiz, sonuçta E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MEKÂNLARI EN MINIMUM ALAN KULLANARAK ÇÖZMEK, GEREKSIZ MAHALLER OLUŞTURMAMAK, DAHA KÜÇÜK VE FONKSIYONEL ÇÖZÜMLERE YÖNELMEK HENÜZ TASARIM SAFHASINDAYKEN ÇEVRE ILE ILGILI PEK ÇOK HASSASIYETI DE GÖZETMEK DEMEKTIR.

56 56

günlük hayatımızdaki çok basit birkaç önlem bile ekoloji için önemli ve etkilidir. Sıfır zarar diye bir şey söz konusu değil maalesef, kendi şartlarımız içinde en uygun, en çevreci sistemlere yönelmek biz mimarlara düşen görevdir. Yağmur suyunu toplamak, kat hollerinde doğal ışık ve havalandırmayı sağlayan tasarımlar yapmak, tamamen cam cepheler yerine, ihtiyaç olduğu kadar ve ihtiyaca yönelik yerlerde cam kullanmak önemli tasarım kararlarıdır. Bazen binalarda çekirdek diye tanımladığımız asansör ve merdiven cephelerinin de arkasında betonarme olduğu halde camla kaplandığını görüyorum ki, bence son derece gereksiz ve çevreyi de olumsuz etkileyen bir tercih. Ayrıca pek çok projede inşaat maliyetini ve malzeme kullanımını arttıran tercihler yapıldığını görüyorum.

henüz tasarım safhasındayken çevre ile ilgili pek çok hassasiyeti de gözetmek demektir. Bazen bizim ofiste de kat holü ve çekirdek çözümlerine bakıyorum, örneğin 120 m² de çözülmüş bir çekirdek, tekrar zorlayıp , beş altı kez daha çalışıldığında dörtte bir oranında azalabiliyor. Toplam 35 katlı bir binada yaklaşık 1.000 küsur metrekare beton ve diğer malzemelerin gereksiz yere kullanılmaması demektir ki, çok çevreci bir yaklaşımdır. İşverenler çok profesyonel çözümlerden anlamayabilir, mimar olarak bizim hassasiyet göstermemiz ve yapabileceğimizin en iyisini yapmamız gerekir. Cephelerdeki gereksiz cam kaplamalar sera etkisini arttırıyor. Biz tasarım sürecinde mutlaka binanın kaplanmasını, doğal ışık ve havalandırma hassasiyetlerini düşünüyor ve ona göre seçimler yapıyoruz.

Özellikle ofisimde de ekip arkadaşlarıma en çok hatırlattığım konudur, mekânları en minimum alan kullanarak çözmek, gereksiz mahaller oluşturmamak, daha küçük ve fonksiyonel çözümlere yönelmek

Ülkemizdeki yapı malzemesi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Üretici firmaların AR-GE çalışmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

AR-GE dünyada en çok önemsenen ve yatırım yapılan konuların başında geliyor. Maalesef bizde dünyadaki hızda gittiğini söyleyemem. Seramik ve vitrifiyede gördüğüm yenilikçi bakışı daha standart inşaat malzemelerinde maalesef göremiyorum. Sanırım tüm mimarların hayali, kendini taşıyan, geçirgen ve taşıyıcı özelliği olan yapı malzemeleridir. Ayrı bir cam tasarımı yapmadan sadece malzemenin geçirgenlik katsayısını değiştirerek elde edeceğimiz duvar malzemelerinin bizi çok farklı bir yapılaşmaya götüreceğini düşünüyorum. Bunların dışında sizin eklemek istediğiniz bir şey var mıdır? Söyleşi için çok teşekkürler. Ekolojik hassasiyetleri olan bir dergi ile röportaj yapmak beni memnun etti. Diğer muadil kurumların da benzer hassasiyette olmasını ümit ediyorum. Çevre hepimize gerekli, herkesin üzerine düşen pek çok sorumluluk var.q


57 57


ÜRÜN MİNEPOR

Advertorial

YANMAZ ISI YALITIM ÇÖZÜMÜ MİNEPOR SUNDUĞU ÜSTÜN YALITIM PERFORMANSI, YANGINA DIRENÇLI OLUŞU VE KOLAYCA UYGULANABILMESIYLE HEM YENI HEM ESKI BINALARDA MINEPOR TERCIH SEBEBIDIR.

58 58

M

ineral esaslı sağlam yalıtım sistemi Minepor, binaların tüm yüzeylerinde yalıtım sağlayan, A1 sınıfı yanmazlık özelliği ile yangın dayanımı kazandıran yeni nesil yalıtım sistemidir. Minepor Yalıtım Sistemi, Minepor Isı Yalıtım Plağı, Özel Minepor Yapıştırıcısı, Minepor İlk Kat Sıvası, file ve dübelden oluşmaktadır.

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Sunduğu üstün yalıtım performansı, yangına dirençli oluşu ve kolayca uygulanabilmesiyle hem yeni, hem eski binalarda Minepor tercih sebebidir. Sağlam, hafif, nefes alan yapısıyla yalıtım sektörünün dikkatlerini üzerine çeken, A1 sınıfı hiç yanmaz yalıtım malzemesi Minepor, Ulusal Teknik Değerlendirme Belgesi alan ilk üründür.


TEK KATMAN CEPHE SİSTEMİ Tek Katman Cephe Sistemi ısı ve soğuktan etkilenmeyen, yanmaz, nefes alan cephe çözümleri sunmaktadır. Duvar gazbeton blokları ile örülür ve yalnızca betonarme yüzeyler Minepor Isı Yalıtım Plağı ile kaplanır. Böylece ekstra yalıtıma ihtiyaç duymadan, yönetmelikler ve standartlar ile uyumlu, hiç yanmayan, nefes alan, ısı yalıtımlı cepheler ve ısı konforlu yaşam alanları elde edilir.

59

TAVAN YALITIM ÇÖZÜMLERİ Isıtılmayan hacim üstü döşemeler, konsol döşemeler ısı yalıtımı açısından yapılarda oldukça ihmal edilmiş yüzeylerdir. Genelde otopark, bodrum kat tavanları ve kazan dairesi tavanları olan bu alanlar; ısı kayıplarının çok fazla yaşandığı bölgelerdir. Hiç yalıtılmamış/kötü yalıtılmış olan bu döşemelerin üzerinde bulunan daire ve iş yerleri oldukça fazla ısı kaybı yaşamakta, ısıtma ve soğutma giderleri açısından son derece olumsuz durumlar oluşturmaktadır.

TERAS/TABAN YALITIM ÇÖZÜMLERİ Teras çatılarda da ısı yalıtımı için Minepor pratik bir çözümdür. Yüksek basma dayanımına sahip Minepor, teras döşeme betonunun üzerine serildikten sonra eğim betonu dökülür. Daha sonra su yalıtımı yapılan teraslarda, yanıcı ısı yalıtım malzemeleri büyük risk oluşturmaktadır. Genellikle su yalıtımı uygulamasında kullanılan şaloma alevi yanıcı ısı yalıtım malzemeleri için risk oluşturmakta iken, A1 sınıfı Minepor bu bölgelerde güvenle kullanılmaktadır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MELİKE ALTINIŞIK

MAA

60

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

BİLGİ GÜCÜ

HER ŞEYİN ÜSTÜNDEDİR Sonsuz bir iştahla araştıran, ekip çalışmasına kalpten inanan, farklı disiplinlerle entegre çalışmaktan çekinmeyen, geleceğin kompleks sorunlarını bugünden kendisine dert edinen, enerji kaynaklarını en iyi kullanan her mimar ve tasarımcının önü her zaman açıktır.

Sizi biraz tanımak ve ofisiniz Melike Altınışık Architects kuruluş hikayesini öğrenmek isteriz. “Bir gün mimar olacağım” cümlesinin küçük yaşlardan beri bilincime kazılı olduğunu hesaba katarsak bugün geriye baktığımda ne İstanbul Teknik Üniversitesi lisans eğitimini birincilikle tamamlamam ne de mimari yüksek lisans eğitimini Londra’da bir Tasarım Araştırma Laboratuarı olan Architectural Association DRL’de yapmam tesadüf duruyor. Eğitim sonrası hayatımı yine “o cümle” şekillendirdi. Londra’da uluslararası profesyonel platformda ZHA ile geçen yaklaşık 7 yıllık süreçte, master-plan, yüksek yapılar; konferans merkezi, müze gibi kültürel yapı tasarımlarından özel üretim mobilya tasarımlarına, farklı ölçeklerde, geniş bir yelpazede bir tecrübe kazandım. 2013’te Istanbul’a dönüp tüm bu birikimi ve tecrübeyi Melike Altınışık Architects (MAA) çatısı altında güçlü ve dinamik bir mimari tasarım ekibiyle birlikte kullanmaya karar verdim. Çeşitli ulusal, uluslararası ve davetli mimari proje yarışmalarında, sergilerde ve yayınlarda yer alma fırsatımız olduğu gibi tasarımlarımız FEIDAD Tasarım Ödülü (Far Eastern International Digital Architecture Design Award) ve İsviçre Sanat Ödülü (Swiss Arts Award) gibi birçok prestijli ödül aldı. Bana da, bu yıl ‘European Centre for Architecture Art Design and Urban Studies ‘tarafından her iki senede bir düzenlenen, tasarım ve mimarlık alanına yenilikçi, yaratıcı ve

61

gelecekte tasarımı yönlendirebilecek bir ruha sahip 40 yaşın altındaki genç mimar ve tasarımcılara verilen “Europe 40 under 40” ödülünü getirdi. MAA’da amacımız, tasarım ölçeği ne olursa olsun, günümüz yenilikçi tasarım yaklaşımları üzerinde derinlikli çalışmalar yaparak yeni tecrübeler yaratan mekânlar tasarlamak. Son işlerimiz arasında İstanbul’da Çamlıca Korularına yayılmış anten kulelerinin tek yapıda birleşerek, çağdaş iletişim sistemlerinin 369 metre yüksekliğinde hayat bulacağı Çamlıca TV ve Radyo Kulesi gibi özel bir proje de var. Zaha Hadid Architects deneyimi ve sonrası Türkiye’de mimar olma tecrübelerinizi anlatbilir misiniz? Architectural Association’ın tasarım araştırmaları laboratuvarında özellikle ileri düzeydeki bilgisayar ile hesaplama konusundaki tüm araştırmalarımı, ZHA sayesinde uluslararası platformda uygulama gerçekleştirme şansım oldu. ZHA, sürekli gelişim ve değişim içerisinde olan, 2006 yılında 80-90 kişi iken geçen yıllar içerisinde 350-400 kişiye büyüyen, dünyanın her yerinden mimarların bir araya geldiği bu ortamda, bilgi akışının merkezinde olmak benim için vazgeçmesi zor bir okul gibiydi.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


62

ZHA’da çalışırken dünyanın değişik yerlerindeki, farklı ölçek ve tipolojideki projeleri Çin’den Dubai’ye ABD’den Avrupa’ya farklı coğrafyalarda dünyanın çeşitli yerlerinden mimar ve mühendislerle birlikte yaratma imkânı buluyorsunuz. Uluslararası bağlamda mühendislerle kurulan bu ilişkiler zinciri sayesinde, projelerin mimari tasarım dilinin gerektirdiği geometrik zorlukları aşmak için sürekli teknolojilerin, üreticilerin ve hatta müşterilerin sınırları zorlanan bir gelişim ortamı ortaya çıkıyor. Ofis içi proje bazlı ya da genel olarak düzenlenen seminerler ile bunlar

SON DÖNEMDE TÜRKIYE’DE YAPILAN PROJELERE BAKTIĞIMIZDA ‘MEVCUT’ TASARIM VE ÜRETIM TEKNIKLERININ EN IYI ŞEKILDE KULLANILDIĞINI GÖREBILIYORUZ.

GÖRSELLER AFA (Ahmet Faik Abasıyanık) Kültür Merkezi, Sakarya (Bu ve yan sayfadaki tüm görseller)

destekleniyor. Her şeyin odağında ise ‘iyi’ iş üretmek var. Bu anlayışın yansımalarının MAA’da bir ekol olarak sürdürülmesine özen gösteriyoruz. Geçtiğimiz son 15 yıl içerisinde Türkiye’de tasarım ve mimarlık ortamında büyük gelişmeler sağlandı. Çok tartışmalı bir konu olmasına rağmen bu ilerlemede, mimarlara projelerini gerçekleştirme imkânı sunan ve hızla gelişen inşaat sektörünün ve yatırım imkânlarının gücü yadsınamaz. Son dönemde Türkiye’de yapılan projelere baktığımızda ‘mevcut’ tasarım ve üretim tekniklerinin en iyi şekilde kullanıldığını görebiliyoruz. ‘Mevcut’ diyorum çünkü uluslararası bağlamda yeni bir kuram, yeni bir mimari bakış açısı veya yeni bir üretim metodu ortaya koyan bir yaklaşım içeren projeler ile pek karşılaşamıyoruz. Aslında bu konuya eğitim, işveren ve olanaklar gibi birkaç açıdan bakmak daha doğru olur. Eğer bir mimar olarak siz bir yapıyı adeta bir mücevher gibi konsept tasarımından uygulamasına kadar tüm aşamalarda en ince ayrıntısına kadar tasarlamak istiyorsanız, öncelik sizin ile aynı görüş açısında olabilecek, kent için olsun, kullanıcı için olsun yaratılan mekanların tasarımında ve kurgusunda sizin ile aynı kaygıları paylaşabilecek bir işveren ile çalışma imkanınız olması önem taşıyor. Bazen bir proje size direkt işveren tarafından gelirken bazen de yarışmalar aracılığı ile projelerin konseptleri hayat

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


MEVCUT ALIŞILMIŞ SISTEME KARŞIN SARF EDILEN HER EMEK SIZE MIMARLIK HAYATINIZDA ÇOK DEĞERLI TECRÜBELER ZINCIRI OLARAK GERI DÖNÜŞ YAPIYOR. buluyor. Ancak ister özel sektör olsun ister kamu olsun, herkesin bir acelesi var. Projeler uluslararası standartlarda olmalarına ve tüm kompleksitesine rağmen, işveren açısından üretim hızının önem taşıdığı bu içinde bulunduğumuz dönemde, projeler hala eski alışıla gelmiş teknikler ile inşa edilmeye çalışılıyor. Bu yüzden mimarlara da şartları zorlayıcı koşullar yaratma imkânı da pek kalmıyor. MAA sahip olduğu global tecrübe ile lokalde yaşanan bu zorlukların üstesinden gelmek için, teknoloji ile kurduğu güçlü bağın gelişim ve araştırmaya verdiği önemin bileşkesinde ürettiği özgün çözümler ile, insanların yeni tecrübeler deneyimlemelerine olanak sağlayan mekânlar yaratan tasarımların hayat bulmasını sağlayabiliyor. Mevcut alışılmış sisteme karşın sarf edilen her emek size mimarlık hayatınızda çok değerli tecrübeler zinciri olarak geri dönüş yapıyor.

kaygıları ve hassasiyeti paylaşabilecek bir ekip kurma imkanınızın sağlanması gerekir. MAA: MELIKE ALTINISIK ARCHITECTS aslen benzer düşünce yapısına sahip bu mimarlar topluluğunu temsil ediyor. MAA ekibinde mimarlar arası hiyerarşik düzen her ne kadar olması gerekse de konu tasarım üretmeye gelince herkesin tasarım fikrine değer verilen ve iyi olan tasarımın uygulanmasına karar verilen bir felsefenin hâkim olduğu bir sistemin içerisinde mimarlık yapılabilmesini sağlamak öncül koşuldur ve sürekli gelişim içerisinde, sürekli öğrenen, araştıran bir ekip yer almaktadır. MAALab de bu bağlamda ekibin araştırmalarına olanak sağlayan bir tasarım araştırma laboratuvarı olarak işliyor.

MAA’nın teknoloji ile olan güçlü bağı sayesinde tasarım ve proje süreçlerinde kullanılan programların ne olduğunun ötesinde, onların tasarım üretim akışına olan katkısı daha fazla önem teşkil etmektedir. BIM (Building Information Modeling - Yapı Bilgi Modellemesi) proje süreçlerimizde tasarımdan uygulamaya bilgi paylaşım platformuna olanak sağlayan bir tasarım ve projelendirme anlayışı olarak yer almaktadır. Hesaplamalı tasarım bilgisayar programları, 3boyutlu yazıcılar, robot kollar, sanal gerçeklik gibi birçok teknolojik araç tasarım ve projelendirme süreçlerimiz ile entegre kullanılabiliyor. Bu sayede MAA ‘Mimar & Mühendis’ ilişkisini birbiri ile sürekli zıtlaşan masanın iki ucunda dikey hiyerarşik yapı içerisinde yer almaları yerine,

Kendi ekip kurgunuzu ve iletişiminizi nasıl yaratıyorsunuz? Ofis sinerjisinin projelere yansıma biçimi nasıl oluyor? MAA olarak projelerimizin konsept tasarımından uygulama safhasına kadar tüm aşamaların da farklı disiplinlerin bir arada yer aldığı bir bilgi paylaşım platformu yaratıp, bu ortamı aktif kılmak bizim için MAA tasarım kültürünün en önemli yapı taşlarından biridir. Bu ‘paylaşım’ ortamının oluşması için en öncelikli koşul ise sizin ile aynı görüş açısında olabilecek, aynı E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

63


bu durumu dönüşüme uğratıp dirsek dirseğe yatay bir hiyerarşik düzlemde eş zamanlı tasarım ve üretim yapabilen projelendirme süreçlerinin ortaya çıkmasını sağlıyor.

64

DOĞA, MIMARLIĞIN BAŞLANGICI, DÜNYANIN BAŞ MIMARI; ONDAN ÖĞRENECEKLERIMIZ ASLA BITMEZ.

MAA’nın bu paylaşımcı ofis sinerjisi sayesinde ofis bünyesindeki tüm çalışmalarda yenilikçi ve özgün çizgisi olan tasarımların ve mimari projelerin gerçekleştirilmesine olanak sağlanmaktadır. ’Herkes bir gün mimar olacak’ başlıklı konuşmanızda, bunu bilişim teknolojilerinin gücüne dayanarak söylediniz sanırım ama güncel fikirleriniz ile tekrar bu konuyu açabilir misiniz? Değişim ve dönüşüm dünyasında mimarların üretiminde ve multidisipliner iş yaşamında neler değişti neler dönüşüme uğradı? Modernizm tasarımın kodlarıyla oynadı, ortaya yeni bir form çıktı. Bir mimarın hiç değişmeyen hayallerinin başında tasarım için daha çok ‘zaman’ ayırmak ve tasarlananı ‘eksiksiz’ gerçek kılmak gelir. Tüm bu değişim ve dönüşüm sürecinde, mimar için asıl olan ‘tasarım’ın mimarın odak noktasında olmasına olanak sağlamaktır. Bu bağlamda mimarlar hızla gelişen ileri teknolojilerin değişim ve dönüşüm

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

GÖRSEL Yemen’in Socotra adasında ortalama 500 yaşındaki ‘Dragon Blood’ ağacı.

döngüsü içerisinde kendilerine bu hayallerini gerçekleştirme doğrultusunda en fayda sağlayacak araç ve yazılımları kimi zaman uçak sanayi, otomobil endüstrisi hatta animasyon dünyası gibi sektörlerden alıp mis-use kavramı içeresinde kullanarak dijital tasarım üretimi açısından önemli bir platform yaratmıştır. Tasarımda hız ve çeşitliliğe olanak sağlayan bu farklı dijital (yazılım) platformların mimarlar için oluşumunda, sadece mimar kimliği ile yetinmeyip Mimar-Matematikçi, MimarBilgisayar Mühendisi, Mimar- İnş.Mühendisi vb. disiplinlerarası mesleki kimliklerin önderliğindeki kişilerin önce lokal olarak kendi proje bazlı yazılımlarını oluşturmaları ve bunlar ile yetinmeyip bu araçları daha da ileri götürerek günümüzde 3 boyutlu yazıcılar ve robotlar ile evler bile inşa edilebilmenin önünü açmışlardır. Mimarların kendilerine daha rahat bir tasarım ortamı sunmak için her geçen gün daha da hızlı ve entegre bir şekilde geliştirdikleri bu tasarım ve üretim döngüsünde gelecekte artık mimarın soyso-kültürel bağlamdaki geliştirici ve


GÖRSEL Çamlıca Anten Kulesi İç Mekân.

MODERNIZM TASARIMIN KODLARIYLA OYNADI, ORTAYA YENI BIR FORM ÇIKTI. TÜM BU DEĞIŞIM VE DÖNÜŞÜM SÜRECINDE, MIMAR IÇIN ASIL OLAN ‘TASARIM’IN MIMARIN ODAK NOKTASINDA OLMASINA OLANAK SAĞLAMAKTIR.

çözüm üretici değişen rolü ‘Sistem Kurucu’ olma gerçekliği ile yüzleşecektir. Her seferinde çeşitlilik gösterebilen, bulunduğu iklimsel ve çevresel etmenlere duyarlı, proje bazlı özel çözümler üretebilen yapı sistemleri geliştirmeye doğru evirilerek tasarıma yön veren, bu kompleks algoritmalar ve parametrik veriler gelişen bilgisayar yazılımları sayesinde mimarlar tarafından tasarım sürecine daha kolay adapte edilebilir ve konfigüre edilebilir hale gelmektedir. En basit örnek olarak bugün hayatımızın vazgeçilmezlerini oluşturan cep telefonlarının sistemlerine entegre edilen bazı teknolojik özellikler ile sadece bir telefon olmanın ötesine geçip bir fotoğraf makinası da olabilme özelliği kazandırılmıştır. Bu sayede tüm cep telefonu kullanıcılarının önceden kuralları tanımlanmış bir sistem içeriğinde adeta iyi birer fotoğrafçı olabilme olanakları sağlanmıştır. Yakın gelecekte buna benzer durumları belli tipolojideki mimari yapılar içinde görebileceğiz. Mimarların sistem kurucu rolü üstleneceği bu tipolojiler sayesinde ‘herkes bir gün mimar olabilecek.’ Mimarlığın sürdürülebilir ve ekoloji boyutuyla ilgili görüşleriniz ve çalışmalarınızdaki pratiğini öğrenebilir miyiz? Sizin için malzeme nedir? Kullanmayı çok sevdiğiniz vazgeçemediğiniz bir malzeme var mıdır?

Bundan sadece 50 yıl önce 3,5 milyar olan dünya nüfusunun geleceği için kaygılanan araştırmacılar o dönem, bugüne yönelik birçok araştırma yapmış, ütopyalar kurgulayıp geleceğe önermelerde bulundu. Bugün 7,5 milyara yaklaşan dünya nüfusunun 30 yıl içinde 15 milyara ulaşması öngörülüyor. Mimarlıkta sürdürülebilir olmak için önce insanlığın sürdürülebilirliği düşünülmeli. Bunun için geleceğin yaşamları tasarlanmalı ve sonrasında yapılı çevrelerde gerekli projeler geliştirilmeli. İnsanlığın sürdürülebilirliği aslen mimarlıkta enerji kullanımını nasıl yönettiğimizle ilgili. Yapılan tüm tasarımlarımız bir şekilde insanlar için yaratıcı yaşamsal mekân çözümleri oluşturuyor. Diğer taraftan da en az madde kullanımı ve tüketimini nasıl sağlanabileceği üzerine geliştirici arayışlar içeriyor. Doğa, mimarlığın başlangıcı, dünyanın baş mimarı; ondan öğreneceklerimiz asla bitmez. Ne kadar usta bir mimar olduğunu anlatmak için aklıma gelen ilk örnek, Yemen’in Socotra adasında karşımıza çıkan ortalama 500 yaşındaki ‘Dragon Blood’ ağacı. Aslen ağacın kendi bünyesinde barındırdığı tüm organizasyonel, yapısal ve strüktürel sistemsel özellikler ile bir yandan zemin ile güçlü bir bağ kurabilmesi diğer taraftan ise başka canlılar için bir yaşam merkezi oluşturabilmesi, C02 ve su ile beslenmesi, gölge oluşturabilmesi, tüm sistemlerin bir harmoni çevresinde E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

65


GÖRSEL İstanbul’da Çamlıca Korularına yayılmış anten kulelerinin tek yapıda birleşerek, çağdaş iletişim sistemlerinin 369 metre yüksekliğinde hayat bulacağı Çamlıca TV ve Radyo Kulesi

EN AZ MADDE KULLANIMI ILE HAFIF DOĞAL MALZEMELERIN ARAŞTIRILMASI MAA’NIN VAZGEÇILMEZLERINI OLUŞTURUYOR. 66 66

birleşmesi ile bütüncül bir ahenkteki ihtişamı ile asırlar boyunca karşımızda duruyor olabilmesi… Bu öğretileri metaforik bağlamda görsel bir yüzeysellikle yapmak yapılabilecek en büyük yanlış. İşin özünde sistemleri, organizasyonel matematiği ve analitik ilişkiler bütününü anlamalı. Doğadan öğrenerek sistemler kurgulamanın gücü aslen yaşamı çeşitli enerjilerin bir maddeler bileşkesi bağlamında görebilmekle de ilişkili. Bu öğretilerin teknolojik gelişmeler sayesinde hesaplanabilir strüktürlere ve mekânlara dönüştürülebilir olmasını sağlayacak yenilikçi sistem çözümlerinin, en az madde kullanımı ile hafif doğal malzemelerin araştırılması MAA’nın vazgeçilmezlerini oluşturuyor. Şu an yapımı devam eden Çamlıca TV ve Radyo Kulesi projenizden kısaca bahsedebilir misiniz? Doğal güzelliklerin içinden dinamik ve organik bir form olarak yükselen, futuristik bir karaktere sahip bir yapı bu. Tasarım sürecinin temelinde; bulunduğu yerle kurduğu güçlü ilişki yatıyor. Projenin tasarım hikayesi Küçük Çamlıca Korusu’nda var olan park yürüyüş yolunun, doğal zeminden ince bir çizgiyle ayrılıp giriş kütlesine bağlanarak üst örtüde Adalar-Kadıköy manzarasına bakan seyir yoluna dönüşmesiyle başlıyor. Kule tasarımının girdilerinin başında hâkim rüzgar yönü, manzara odakları ve iletişim sistemlerinin ana taşıyıcı ile kurduğu güçlü bağ yer alıyor. İstanbul, Çamlıca Korularına yayılmış anten kulelerinin tek yapıda birleşerek, çağdaş iletişim sistemlerinin 369 metre yüksekliğinde hayat bulacağı Çamlıca TV ve Radyo Kulesi’nin giriş kütlesi, halka açık fuaye, kafe, sergi ve medyatek alanlarını içinde barındıracak. Kulenin iki yanında yükselen “Panorama Asansörler”, Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

monolotik gövdeyi hem besleyen hem de ikiye ayıran mimari elemanlardır. Ziyaretçiler, panaroma asansörleri ile 180 metre boyunca hem bir yanda tarihi yarımada diğer yanda Karadeniz kıyılarına uzanan dikey bir seyahat tecrübe edecek hem de İstanbul’u deniz seviyesinden yaklaşık 400 metre yükseklikte seyir ve restoran katlarından izleme imkânı bulacak. 2011 yılında Londra’da mimari çalışmalarımı uluslararası platformda sürdürürken o dönemde İstanbul’da yapılması planlanan ‘Çamlıca TV ve Anten Kulesi Projesi’ yarışması için tasarladığım proje ödüle layık görülmüştü. İstanbul için önem taşıyan, 369m boyunca Küçük Çamlıca tepesinde yükselecek olacak olan bu projenin yapımına 2013 yılı ortalarında karar verildi ve uluslararası standartlarda yapılması için Türk ve yabancı çok önemli mühendislerden oluşan ekipler ile birlikte uzun bir projelendirme süreci yaşandı. 2016 yılında projenin temeli atıldı ve yapım sürecine başlanıldı. Gerek mimari tasarımı gerekse de yapım metodolojisi açısından ileri mühendislik teknikleri gerektiren bu özgün projede tüm malzeme seçimlerinde yapım süreçleri ile uyum sağlayacak özellikleri içermelerine özen gösterildi. Küçük Çamlıca Tepesi silüetinde zarif bir şekilde yükselen projemizin 2019 başında kamu kullanımına açılmış olması hedeflenmektedir. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mıdır? Hepimizin kendine sürekli hatırlatması gereken bir cümle: ‘Bilgi Gücü’ her şeyin üstündedir. Sonsuz bir iştahla araştıran, ekip çalışmasına kalpten inanan, farklı disiplinlerle entegre çalışmaktan çekinmeyen, geleceğin kompleks sorunlarını bugünden kendisine dert edinen, enerji kaynaklarını en iyi kullanan her mimar ve tasarımcının önü her zaman açıktır.q


67 67

Daha yeşil, daha çevreci bir dünya için... BİTKİLENDİRİLMİŞ YEŞİL ÇATILAR E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ÜRÜN BTM OPTİGREEN

Advertorial

BTM’DEN EĞİMLİ YEŞİL ÇATI ÇÖZÜMÜ: BTM OPTİGREEN FKD 58 SD - TYPE P SİSTEM BTM’NİN EĞİMLİ YEŞİL ÇATI ÇÖZÜMÜ: BTM OPTİGREEN FKD 58 SD – TYPE P SİSTEM, EĞİMLİ OTOPARK VE TERAS ÜZERİ YEŞİL ÇATI ALANLARINDA TOPRAK TUTUCU SİSTEM OLARAK TERCİH EDİLİR.

68 68

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


B

TM olarak, bahçe çatılar için 1999 yılında pazara sunduğumuz Botanik serisi bitki köklerine dayanıklı, polimer bitümlü su yalıtım örtülerinin kullanımını 2011 yılından bu güne Alman Optigrun firmasının üst katman bahçe çatı sistemleri ile tamamlayarak; yalıtımdan toprak katmanına kadar tüm detayları bir bütün halinde çözümlüyoruz. BTM Optigreen Sistemleri ürün yelpazemizde EN 13948 / FLL sertifikalı bitümlü örtü botanik PE4 veya standart yalıtım malzemeleri üzerine kök tutucu folyo serimi ile alternatifli olarak yalıtım alanlarını çözümlüyoruz. Projenin yeşil alanlarındaki toprak kalınlığı, bitki yoğunluğu ve bitki çeşidine; alanın düz veya eğimli olmasına göre detaya uygun su tutma özellikli teknik ürünler ile uygulamalarımızda sistem bileşenlerini kullanıyoruz. Kısacası, BTM Optigreen olarak bahçe çatılarda döşeme yüzeyinden toprak katmanına kadar olan tüm uygulama çeşitlerine yönelik ürün grubuna sahibiz. BTM Optigreen Sistemleri, düz ve eğimli bahçe çatı teras alanlarına yönelik, sertifikalı, detaya uygun yalıtım malzemeleri

69

ve üst katman sistem bileşenleri içerir. Kapalı otopark üstü yeşil alanlar, bina kat bahçeleri, balkon ve teraslar ayrıca eğimli (5° - 45° arası betonarme vb.) kabuk sistem üzeri alanlarda yeşil alanlar oluşturma amaçlı kullanılır.

bir sistem olup, sadece en alt noktada parapete desteklenerek yerleştirildiği için yalıtıma zarar verecek herhangi bir ankraj veya bağlantı noktası yoktur. Yerleşimi pratik, uygulaması kolay ve hızlı olup; statiğe minimum yük getirmektedir.q

BTM’den Eğimli Yeşil Çatı Çözümü: BTM Optigreen FKD 58 SD - TYPE P Sistem, eğimli otopark ve teras üzeri yeşil çatı alanlarında toprak tutucu sistem olarak tercih edilir. 15 - 35 derece eğimli otopark veya bina teras üstü yeşil çatı alanlarında, toprak tutucu hücresel bölme olarak kullanılır. Eğimli alanda kullanılacak nem tutucu örtü üzerine birbirine geçmeli sistemde yerleştirilir. Üzerine arada herhangi bir PP filtre kullanılmadan, direkt eğimli bahçe çatı için hafifletilmiş özel karışım toprak serilir ve hücresel dolgu alanları doldurulur. BTM Optigreen FKD 58 SD - TYPE P Sistem, yüksek yoğunluklu Expande Polistrenden imal edilmiş olup, son derce hafiftir. Toprağın kaymasını ve erozyona uğramasını önler, bitkilerin köklerinin daha sağlıklı tutunmasını sağlar. Birbirine geçme E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


YAZGAN DESIGN

70

BEGÜM YAZGAN Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

KEREM YAZGAN


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

MİMARLIĞIN GELECEĞİNİ TEKNOLOJİ ŞEKİLLENDİRECEK Modern mimarlığı bekleyen durumlar teknoloji ile direkt ilişkili olarak gelişecektir. Gelecekte belki de mimarlık mesleği form oluşturma sürecinden koparılacak ve bir yazıcıdan çıkan üç boyutlu formu topoğrafyaya entegre etme pratiğine dönüşecektir. Bu durumda sistemci yaklaşımın ele aldığı disiplinlerarası koordinasyon ön plana çıkacaktır. 14 yılda 19 ülkede 38 ulusal ve uluslararası tasarım ödülü alan Yazgan Design’in hikayesini sizden dinlemek isteriz...

nasıl işleniyor? Uygulanmış projelerinize geri dönüp baktığınızda bu yaklaşımlardan nitelikli verim aldığınızı düşünüyor musunuz?

Aslında sanırım 71 adet ulusal ve uluslararası tasarım ödülü almış bulunuyoruz. Özetle Yazgan Tasarım Mimarlık, 2003 yılında ben ve eşim Kerem Yazgan tarafından kuruldu. Mevcut 45 kişilik kadromuzla mimari, iç dekorasyon, peyzaj ve grafik tasarım projeleri gerçekleştirmekteyiz.

Ben ekolojik mimarlık üzerine doktora tezi hazırladım. Doktora tezimin konusu 60’lı yıllardan günümüze sistemci yaklaşımın üzerine kurulan ekoloji biliminin mimarlık pratiklerinde nasıl yer aldığı üzerine idi. Kısaca sistemci yaklaşım bir bütünü oluşturan parçalar arası ilişkilerin analizini ve araştırmasını yapar. Ekoloji bilimi de bir gölet, orman gibi örneklenebilen ekosistemi oluşturan canlı ve cansız elemanlar arası enerji odaklı ilişkilenme biçimleri üzerine araştırma yapar. Biz de mimari pratiklerimizde bina ve yakın çevresini oluşturan tüm elemanların ve mimari tasarım sürecini oluşturan her aktörün bir bütünün parçası olduğuna inanıyor ve birbirleri ile ilişkilenmelerinin ekolojik sürdürülebilirlik açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle tasarım aşamasında bina ve yakın çevresini mimari, iç mimari ve peyzaj açısından bütüncül olarak ele alıyoruz.

Şirket kurulduğundan beri gerçekleştirdiğimiz toplam 6 milyon metrekareyi geçen proje, 19 ülkenin çeşitli basın organlarında yayınlandı. Konseptten uygulamaya tasarım sürecinin her aşamasını gerçekleştirmekteyiz. Karma kullanımlı projeler, konutlar, spor alanları, hastaneler, alışveriş merkezleri, ofisler, eğitim yapıları, kültürel yapılar, havaalanları gerçekleştirdiğimiz proje tiplerinden bazıları. Şirketimizde proje hizmetlerinin yanı sıra küçük ölçekli yapıların ve peyzaj projelerinin uygulama hizmetlerini de gerçekleştiriyoruz. Karma yapı tipolojilerinin yanı sıra iç mekân, kentsel tasarım, peyzaj projelerinin yer aldığı geniş bir portföyünüz bulunmakta. Tüm bu çoklu tasarım süreçlerinizde sürdürülebilirlik, ekoloji, yaşanabilirlik

Binalarımızda mimari ve peyzaj öğeleri mutlaka bir arada kullanılır. Bina ve yakın çevresini tasarlarken üretim sürecini etkileyen mühendisler, danışmanlar gibi her türlü aktörün koordinasyon sürecinde aktif olarak yer alması bizim için çok önemli. Disiplinlerarası çalışma sistemci yaklaşımın E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

71


Mustafa Vehbi Koç Spor Salonu

72

Hamamyolu Kentsel Platform Projesi

en önemli öğesidir. Bina ve yakın çevresinin ekolojik sürdürülebilirliğini sağlamak için LEED ve BREEAM uzmanları, ekologlar ve peyzaj mimarları ile koordineli bir çalışma yaparız. Ayrıca bizim için binanın ve yakın çevresinin ekonomik olarak sürdürülebilir bir işletim süreci içine girmesi ekolojik olarak çok önemlidir. Ekonomi ve ekoloji aynı dil kökeninden gelmektedir ve ekoloji kısacası “yakın çevrenin ekonomik olarak işletilmesi” anlamına gelir. Biz de mimari pratiklerimizde binanın ve yakın çevresinin az maliyet gerektiren bir işletme sürecine girmesine önem veririz. Gerek mimaride gerek peyzajda olabildiğince yerel kaynaklardan elde edilen, o bölgede yaşayabilen malzemeler kullanmaya çalışırız. Hamamyolu Urban Deck projesi üzerinden ofisinizin kent, mimari ve yeşil tasarım örüntülerini Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

BIZ DE MIMARI PRATIKLERIMIZDE BINANIN VE YAKIN ÇEVRESININ AZ MALIYET GEREKTIREN BIR IŞLETME SÜRECINE GIRMESINE ÖNEM VERIRIZ.

anlatabilir misiniz? Çevre bilinçli mimarinin Eskişehir gibi gelişmekte olan kente ve kent geleceğine kazanımları neler olacak? Hamamyolu Urban Deck (Hamamyolu Kentsel Platform) projesi kent sakinlerine günlük hayatlarında kullanabilecekleri bir kentsel alan sunmaktadır. Urban Deck projesinde bulunan müze, çocuk oyun alanları, kafeler ve oturma alanları, bitkisel ve yapısal malzemelerin birbirleri ile entegre edilmesi ile tasarlanmıştır. Projemizin gerçekleştirme süreci, kent sakinleri, yerel yöneticiler, mühendisler, danışmanlar, projeyi uygulayan firmalar ile disiplinlerarası biçimde ve sürekli bir koordinasyon içinde yürütülmüştür. Projede kullanılan malzemelerin yerel kaynaklardan, yakın çevreden ve o bölgede yaşayan malzemelerden elde edilmesine önem verilmiştir. Projemiz yerel işletme sahipleri ve üreticileri destekleyen bir biçimde ele alınmıştır. Yerel esnafın, cam ve ahşap


SERTIFIKA SISTEMLERINDE BINA VE YAKIN ÇEVRESI HEM ÇEVRESEL HEM DE SOSYAL SÜRDÜRÜLEBILIRLIK AÇISINDAN ELE ALINIR. BU SISTEMLER, UYGULAMA SÜRECININ GELECEK KUŞAKLARA ÇEVREYE ZARAR VERMEDEN GERÇEKLEŞMESINE KATKIDA BULUNURLAR. ustalarının üretim süreçlerinde yer alması sağlanmıştır. Ayrıca tasarladığımız kentsel alan, çevresinde bulunan iş hanları ve binaların konumu ve silüeti dikkate alınarak gerçekleştirilmiştir. Alanı çevreleyen tüm yapıların analizi yapılmış ve tasarıma mimari elemanlar kullanılarak entegrasyonu sağlanmıştır. Böylece bu yapıların da tasarıma ortak olarak yeniden kent kullanıcılarına açılması hedeflenmiştir. Yeşil bina sertifika sistemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz, bize bu sertifika süreçlerinizden bahsedebilir misiniz? Yeşil bina sertifika sistemleri, bina ve yakın çevresini tasarlarken ekolojik ve ekonomik sürdürülebilirliğin gerçekleşmesine önemli ölçüde katkıda bulunan sistemlerdir. Sertifika sistemleri tasarım sürecine entegre edildiğinde, disiplinlerarası koordinasyonun önemi bir kez daha vurgulanmış olur. Mimari ve mühendislik süreçlerinin sürdürülebilirlik açısından ele alınmasına araç olurlar. Sertifika sistemlerinde bina ve yakın çevresi hem çevresel hem de sosyal sürdürülebilirlik açısından ele alınır. Bu sistemler, uygulama sürecinin gelecek kuşaklara çevreye zarar vermeden gerçekleşmesine katkıda bulunurlar.

73

ONS İncek Showroom

© Thomas Mayer YDA Center, Guardian SunGuard® HP Neutral 50/32 ve Guardian SunGuard® HP Silver 35/26 ürünleriyle cephe tasarımına yeni bir soluk getiriyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Ankara Arena Spor Salonu

BIZIM IÇIN ÖNEMLI OLAN, BIZDEN TALEP EDILEN IŞI, BU IŞIN GERÇEKLEŞMESINI SAĞLAYAN TÜM AKTÖRLERLE KOORDINELI BIR BIÇIMDE ELE ALARAK VE OLABILDIĞINCE ÇEVREYE VE GELECEK KUŞAKLARA ZARAR VERMEDEN SAĞLAMAYA ÇALIŞMAKTIR. 74

Ülkemiz gibi kentsel dönüşümün kontrolsüz sistemlerle geliştiği, doğal peyzajın tamamen bozulduğu, hastalıklı kentlerin ortaya çıktığı alanlarda, tasarımcı olarak iş yapmanın zorlukları nelerdir? Mesleki olarak yapılan her işin zorlukları olduğu kanaatindeyim. Bu durumu yaptığımız işin odağına koyarsak hiçbir yol kat edemeyiz. Bizim için önemli olan, bizden talep edilen işi, bu işin gerçekleşmesini sağlayan tüm aktörlerle koordineli bir biçimde ele alarak ve olabildiğince çevreye ve gelecek kuşaklara zarar vermeden sağlamaya çalışmaktır. Modern mimarlığı ve kentleri gelecekte neler bekliyor, sizin kentlerin geleceği hakkındaki senaryonuz nedir?

Aselsan Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Modern mimarlığı bekleyen durumlar teknoloji ile direk ilişkili olarak gelişecektir. Gelecekte belki de mimarlık mesleği form oluşturma sürecinden koparılacak ve bir yazıcıdan çıkan üç boyutlu formu topoğrafyaya entegre etme pratiğine dönüşecektir. Bu durumda sistemci yaklaşımın ele aldığı disiplinlerarası koordinasyon ön plana çıkacaktır. Mimarlar bu koordinasyon sürecinin maestroları olacak ve mimari ürünün çıkmasına yardımcı olan çeşitli aktörleri koordine eden iletişim sistemleri tasarlayacaklardır. Kentlerin sürdürülebilirliği açısından da, bu koordinasyon sürecinin, ekologlar, mimarlar ve mühendislerin bir sistem içinde entegre edilerek gerçekleşmesi önemli olacaktır.q


TM

GUARDIAN Ä°LAN


GUARDIAN GLASS Advertorial

GUARDIAN GLASS,

YDA CENTER’I IŞIKLA BULUŞTURUYOR...

SUNGUARD® ÜRÜNLERIYLE GÜNEŞ KONTROLÜNÜN YANI SIRA, SUNDUĞU ŞEFFAFLIK ILE KONUTLARA VE IŞ ALANLARINA FERAHLIK KAZANDIRAN GUARDIAN GLASS, MODERN BIR MIMARI BAKIŞ AÇISIYLA BAŞKENTIN KALBINDE YÜKSELEN YDA CENTER’IN CEPHELERINI ŞEKILLENDIRIYOR.

76

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


Y

DA Group girişimiyle Ankara’da inşa edilen ve Yazgan Tasarım Mimarlık tasarımı etkileyici formu ile dikkat çeken YDA Center, projede kullanılan Guardian SunGuard® HP Neutral 50/32 ve Guardian SunGuard® HP Silver 35/26 ürünleriyle cephe tasarımına yeni bir soluk getiriyor. Guardian Glass tarafından geliştirilen ve pek çok ikonik binaya biçim veren ürünler, güneş kontrolünü ve ısı yalıtımını tek bir kaplama üzerinde buluşturarak camın çevreyle eşsiz uyumunu pekiştiriyor. SunGuard® ürünleriyle güneş kontrolünün yanı sıra, sunduğu şeffaflık ile konutlara ve iş alanlarına ferahlık kazandıran Guardian Glass, modern bir mimari bakış açısıyla başkentin kalbinde yükselen YDA Center’ın cephelerini şekillendiriyor. Minimum güneş enerjisi ve maksimum görünür ışık geçirgenliği özellikleriyle dikkat çeken Guardian SunGuard® HP Neutral 50/32 ve Guardian SunGuard® HP Silver 35/26 ürünleri güneş kontrolü ve ısı yalıtımını tek bir kaplama üzerinde buluşturarak yapının kullanıcılarına ışıkla dolu yaşam alanları sunacak.

77

Sadece bir iş merkezi değil, mekansal, görsel ve sosyal anlamda yılın her günü yaşayacak kentsel bir mimari ortaya koymayı hedefleyen YDA Center projesinde kullanılan, renk ve yansıma derecesi bakımından bol çeşit ve seçici kombinasyon kaplamaları sunan SunGuard® High Performance serisinin temperlenebilir, bükülebilir ve kaplamasında seramik baskı yapılabilir ürünleri, kullanıcıyı üstün netlikle buluşturarak projede yaratılan canlı kent dokusunu iç mekanlara taşıyor. Yüksek derecedeki şeffaflığın yol açtığı ısı ve mor ötesi ışık artışını engelleyen SunGuard® çağdaş güneş kontrol camları serisinden Guardian SunGuard® HP Neutral 50/32 ve Guardian SunGuard® HP Silver 35/26, yansıtılmış ve geçirilmiş ışıkta homojen renk elde edimi sağlarken, lamine güvenlik camı üzerinde mevcut bulunabiliyor ya da sonradan lamine edilebiliyor. Tempersiz ve temperli versiyonu için tek ürün avantajı ile öne çıkan bu ürünler aynı zamanda tam ya da kısmi olarak temperlenebiliyor veya bombelenebiliyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


OLAĞANÜSTÜ BİR MATERYAL

CAM

78 78

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


IAN RITCHIE ‘‘BILGI OLMADAN DÜŞÜNEMIYORUZ ANCAK BU BILGILER TARAFINDAN DA ENGELLENMEK ISTEMIYORUZ. GEÇMİŞE BAKAN BIR TELESKOP ILE GELECEĞE DÖNÜK BIR MIKROSKOP BIZIM ARAŞTIRMALARIMIZIN ÇEŞITLILIĞINI AÇIKLAYAN IMGELER DIYEBILIRIM.’’

79

Ian Ritchie’nin birçok çalışmaya ilham olan özgün felsefesini öğrenmek ve okuyucularımıza aktarmak istiyoruz. Her potansiyel proje benzersiz bir fırsat olarak kabul edilmektedir. Biz, bir projeye önyargılarla yaklaşmıyor, projelerimizin tasarımını mimari stiller ya da moda görüntülerle ön planda tutmuyoruz. Her projeyi kendi zaman, mekân ve kültür bağlamı içinde, daha geniş alan ve çevrede ele alıyoruz. Bizim mimarimizin hedefi; insanların keyif ve itibarını sağlamak için, boşluk ve form ile tanımlanan yüzeyleri, sanatın ve yapı biliminin bir sentezi olarak, ışık, renk ve doku yoluyla yaratmak. Tasarım felsefemiz ise; her zaman çoğulcu bir toplumu yansıtan bütünsel bir yaklaşımı benimsemiştir. Herhangi bir formüle bağlı değiliz, bunun yerine projenin tasarım anında önümüze çıkan fırsatlara bakıyoruz. Çünkü; projenin başlangıcında tasarımın ve mimarinin nasıl ortaya çıkacağını öngöremeyiz. Dolayısıyla, bir ‘Ritchie’ binasını tanımak zor diyebiliriz. Kavramsal düşüncemiz; sanat, bilim, teknoloji ve ekonomiyi mimarlık ve arazi ile bütünleştirmek... Araştırmacı ve yaratıcı yaklaşımımız ise; projenin fiziksel ve sosyopolitik bağlamı ile performans gerekliliklerine, tasarladığımız alanlarda yaşayacak insanların ihtiyaçlarına, bizim ve müşterilerimizin sosyal, estetik ve ekolojik değerlerine dayanmaktadır. Her tasarım; araştırma, test ve inceleme ile bilgilendirilir. Bilgi olmadan düşünemiyoruz ancak bu bilgiler tarafından da engellenmek istemiyoruz. Geçmişe bakan bir teleskop ile geleceğe dönük bir mikroskop bizim E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Leipzig Glass Hall

80 80

‘‘MIMARLIK TARIHI, MIMARININ TEMEL MALZEMESI OLAN IŞIĞIN HIKAYESI OLMUŞTUR.IŞIK OLMADAN -DOĞAL VEYA YAPAY OLSUN - BIR MIMARI YOKTUR. IŞIK VE GÖLGE, MIMARI FORMU VE HACMI TANIMLAR.’’ araştırmalarımızın çeşitliliğini açıklayan imgeler diyebilirim. Geleceği yaratan mimarlar olarak; gelecek senaryolarını sosyal, teknik ve politik açılardan inceleyip keşfetmeye çalışıyoruz çünkü gelecekteki yapılı çevrenin neye benzeyeceğini biz de görmek istiyoruz. Ayrıca, moleküler düzeyde yeni malzemeler ile yeni geliştirilen üretim teknikleri hakkında bilgiler ediniyoruz. Daha iyi bir mimari sunmak amacıyla yaptığımız bu araştırmalara ilaveten; mekân ve iletişim akışı ile belirli mekân ve ışık ölçeklerini zihnin nasıl okuyup yanıtlayabileceğini içeren araştırmalar yapıyoruz. Üretim, teslimat ve inşaatta enerji tüketimini ve maliyetleri düşürmenin yollarını arıyoruz ve daha iyi binalar elde etmek için az bakım isteyen dayanıklı ürünler kullanıyoruz. Bu bizim ulusal, yerel ve bireysel düzeyde kültürler arasındaki farklılıkları daha iyi Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

anlama arzumuzdan kaynaklanıyor. Bu bilgiyle projelere katkımızın daha akıllıca olduğunu düşünüyoruz. Kısaca Ian Ritchie Architects; tasarım sürecini etkileyebilecek önyargı veya rekabeti engellemek ve profesyoneller arasındaki tasarım ayrımcılığının önüne geçebilmek için orijinal iş birliği ve akıllı tasarım yoluyla daha iyi sosyal ve çevresel tasarım çözümleri elde etmeyi amaçlıyor. Her projenin ‘bizim’ işimiz değil , ‘iş’ olarak düşünülmesinin daha iyi çalışma ilişkilerinin temelini oluşturduğunu kabul ediyor, dolayısıyla projelerimizde ‘diyalog’ yoluyla bu anlayışa ulaşmaya çalışıyoruz. Ayrıca; tasarım süreci boyunca düşünce ve bilgileri paylaşarak; müşteri, bina endüstrisi ve tasarım ekibi arasında bir “güven üçgeni” oluşturulabileceğini ve sürdürülebileceğini tespit ettik. Böylece çalışmalarımız daha yaratıcı, çözümlenmiş ve güzel projelerle sonuçlanıyor. Katılımcı yaklaşımımız

sayesinde de tüm sektörlerdeki müşterilerimiz ile çalışmalarımız verimli geçiyor. Ian Ritchie, bir dönem ışık, gölge ve camı yoğun olarak kullanıyordu ve mimarlığın hikayesini ‘Işığın düşüş şekli’ olarak özetledi. Bunu biraz açıklar mısınız? Mimarlık tarihi, mimarinin temel malzemesi olan ışığın hikayesi olmuştur. Işık olmadan -doğal veya yapay olsun bir mimari yoktur. Işık ve gölge, mimari formu ve hacmi tanımlar. Bir alandaki ışık o alanın karakterini ve ambiyansını tanımlar. Bugün geçmişe bakıp, -ışığın duvarlardaki deliklerden ya da çatıdaki küçük açıklıklardan nüfuz etmesine izin vererek- mimari iç mekanların nasıl oluşturulduğunu görebiliriz. Bununla birlikte bu delik ve açıklıklar havanın içeri girmesine ve ısınmasına da izin verirdi. Eskiden ‘pencereler’, yağlara batırılarak şeffaf ve su geçirmez hale getirilmiş gergin hayvan derilerinden yapılırdı. Daha sonra mika tabakaları da kullanıldı ama bunlar sadece ışığın hafifçe içeri girmesine izin verdi ancak hiçbir görüş sağlayamadı.


Sponsor Logo

Leipzig Glass Hall

Üçüncü yüzyılın sonlarına doğru mimaride kullanılan camlar sayesinde ışık binalara girdi. Mimari camlar; bir yandan dış dünyayla görsel temasın sağlanmasına ve mekânsal mimari sanatın ortaya çıkmasına izin verirken bir yandan da binayı rüzgâr, yağmur ve gürültüden koruyan duvar ve çatının tamamlayıcısı oldu. 20. yüzyılın başlarına geldiğimizde ise hemen hemen tüm duvarları şeffaf hale, hatta yüzyılın sonuna doğru çatıyı da şeffaf hale getirebilir olduk. Cam, 5000 yıl önce yaratılan olağanüstü bir materyal... Mücevher, saklama kabı ve lambalar yapmak, bilimsel keşifler, pencereleri ve binaları desteklemek için kullanılmıştır. Kullanım alanları ve insanın ondan üretebilecekleri tükenmez görünüyor.

81 81

‘‘CAM 5000 YIL ÖNCE YARATILAN OLAĞANÜSTÜ BIR MATERYAL... KULLANIM ALANLARI VE INSANIN ONDAN ÜRETEBILECEKLERI TÜKENMEZ GÖRÜNÜYOR .‘‘ büyük ilerleme olacağını düşünüyorum. Nispeten verimsiz olan fotovoltaik paneller daha verimli ve düşük maliyetli olacak, elektrik bağlantıları daha uzun sürecek ve depolama teknikleri geliştirilecek. Levha malzemesi olarak cam; düz veya bükülmüş, saydam, yarı şeffaf, renkli, opak ya da neredeyse görünmez olsun ekonomik ve etkisel olarak çevremizi kontrol etmemize yardımcı olacak ve yeni kaplamalar için en dikkat çekici alt katman olmaya aktif olarak devam edecek.

Daha önce farklı sebeplerle Türkiye’de bulunmuşsunuz. Şimdi Glass Performance Days etkinliği için ülkemize geliyorsunuz. Mimaride enerji tasarrufuna yönelik çözümlerinizde o günlerden bu yana neler değişti bize biraz bu çözümlerden ve önerilerinizden bahsedebilir misiniz?

Mimarlar ve idari yöneticiler binalarda kullanılan malzemelerin enerji maliyetleri konusunda bilgi sahibi. Bu enerji maliyetlerinin çoğu ihraç ve imalata bağlıdır, ikincil maliyetler ise nakliye, uzun ömür ve malzemelerin bakımıdır.

Enerji tasarrufu, karbon bağımlılığımızın bir fonksiyonudur. Gelecek yirmi yılda temiz ucuz elektrik enerjisi sağlama konusunda

Sonunda cep telefonuyla kontrol edilen ev otomasyonuna ikna oldum. Aynı şekilde, otomobiller tekerlek üzerinde giden

teknoloji aletleri haline geldi ve yakında robotik mobil eğlence araçları olacak. Oysaki ben; tüketicileri eğlendirmekle birlikte enerji tasarrufu söz konusu olduğunda ‘akıllı ev’lerin önemsiz bir faktör olmaya devam edeceğini düşünüyorum. Benim ana tavsiyem; bireysel olarak, mimarlar olarak ve toplumlar olarak, ‘büyüme’ ile ne kastettiğimizi yeniden tanımlamak... Bu sadece; daha büyük binalarda, daha fazla tüketimle, daha fazla gayri safi yurtiçi hasılat (GDP) veya ciro ile yaratılan iş sayısı değil. Bu, kentlerimizde ve dünyamızda, uzun süreli zihinsel ve fiziksel açıdan sağlıklı olmamıza yardımcı olacak nüfus ve çevre dengesi içeren, yaşam kalitesini ve mutluluğu geliştirmekle ilgili. Aslında daha az maddiyat ve daha az tüketimle daha iyi bir yaşam dengesi elde edeceğiz.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


sizinle ve binanın geri kalanıyla bağlantılı. Buna rağmen ben, insanların kontrolü geri almalarına izin vermenin yollarını bulmamız gerektiğine inanıyorum ki bu pencereler için de geçerli. Bizim firma olarak farkettiğimiz nokta bu; örneğin, bizim binanın kullanıcıları pencereleri açabilme arzusundalar, hatta laboratuvarlardaki bilim adamları bile bunu istiyor.

82 82

MIMARININ ESAS ROLÜ, DUYULARA HITAP ETMEK VE TOPLUM BÜTÜNLÜĞÜNE YARDIMCI OLMAK. AMACINI YERINE GETIREN MIMARI; FORMU VE ÇEVRESINDEKI DOĞAL YA DA KENTSEL MANZARAYLA OLAN ILIŞKISI ILE KULLANICILARININ HAYATINI GELIŞTIRIR. Sürdürülebilir mimari günümüz ve geleceğin mimarlık dünyası için nasıl fayda sağlayacak? Sürdürülebilirlik kavramı insanlığın başlangıcından beri süregelmiştir ve sürdürülebilirlik doğayla birlikte hayatta kalmadır. Nüfus artışı yüzünden bu kavrayışımızı kaybettik ve bu nedenle birçoğumuz doğayla yaşamak, onunla dizayn etmek ve gezegenimiz üzerindeki etkimizi azaltmak arzusu içerisindeyiz. Geçtiğimiz elli yılda, bu bilgi kaybına ve mevcut tutumumuzun tehlikelerine karşı uyandık. Bu konuda okuduğum en özlü kitap, Ian McHarg’ın 1969’da yayınlanan ‘Design with Nature’ kitabıydı. Ekolojik planlama kavramına, haritalandırma kavramına, coğrafi bilgi sistemlerine hatta gözle görülmeyen şeylere bile öncülük etti. Sürdürülebilirlik terimi, birçok noktada anlamını kaybetmiş durumda. Bankalar, inşaat sektörü ve pek çok endüstri dalında moda bir terim olarak tüketildiğini gördük. Sürdürülebilirliğin elde edilmesinin yolu zaten var ve açıkçası sürdürülebilir bir şekilde yaşayıp yaşamamak da artık o kadar Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

önemli bir soru değil. Bu noktada, tasarım ve mühendisliğin toplumsal boyutlarını, tasarımcılar ve toplumlar olarak bizlerin neden tüketime bu kadar bağlı kaldığımızı tartışmamız gerekiyor. Mimarlık ve tasarım hala “müşteriyi cezbediyor mu?” diye bakılarak yönlendiriliyor gibi görünüyor. Biz bu bakış açısıyla devam ettikçe mimari, şık ve geçici kişisel objelerden oluşan bir koleksiyon olarak kalmaya devam edecek.Ben mimar olmanın ya da mimarinin amacının ticari olduğunu düşünmüyorum. Mimarlar topluma hizmet etmek için olmalı... Sürdürülebilir ve enerji tasarruflu malzemeler konusunda malzeme üreticilerine ve uygulayıcılarına önerileriniz var mı? Özellikle katılacağınız fuarda bulunan kapı, pencere, cam endüstrisine yönelik… Güvenlik, ‘tasarım’ hayatımızın en önemli boyutu haline geldi. Geçen yüzyılda bir kapının menteşeleri, kolu ve kilidi vardı. Günümüzde ise, bizim toplumumuzda da olduğu gibi, en basit bir kapı bile elektronik olarak, gelişmiş kontrollerle

Teknolojideki yenilik oranı hızlandığında, bireylerin, kadın ya da erkek olsun, her seviyede etraflarını kontrol etmede sarsıldıklarına tanık olduk. Dolayısıyla gelecek teknolojisinin ihtiyaçlarımıza hizmet etmek üzere tasarlanması ve tasarlanma biçiminin de anlaşılabilir olması gerekiyor. Bu, Facebook ve diğer sosyal medya ağları için de geçerli... Özellikle kullanıcılara bilgi vermek için yazılan özel algoritmalar ve sosyal medyayı psikolojik bağımlılık haline getirmeye yönelik yapılan kasıtlı manipülatif teknikler açık hale getirilmelidir. Bilindiği gibi, 1966 yılında Cedric Price, ikna edici bir biçimde, ‘teknoloji cevaptır’ dedi ancak asıl soru neydi? Asıl soru bu gün hala geçerli ama tahminimce mimarlar artık bu soruyu sormayı bıraktılar.. Benim deyişimle de ‘Cam cevaptır’ ancak asıl soru neydi? Mimarlar için o kadar cazip bir malzeme olan cam, tüm soruların cevabı haline gelirse eğer şehirlerdeki yansımalarla, soğuk şehir peyzajının etkisi azaltılabilir. Belki de, mimarların/planlamacıların peyzaj mimarları ve ekolojistler üzerindeki üstünlüğünü tersine çevirmeyi düşünmeliyiz. Eski bir söyleşinizde ‘İnsanların hayatlarında sadece güzel duygular bırakmak en büyük arzum’ diyorsunuz. Güzel hislerin devamlılığı için de sürekli olarak bunu sağlamaya inşa etmeye devam ediyorsunuz. Bunun için mimarlığın sosyal sürdürülebilirlikte rolü oldukça büyük diyebilir miyiz? Evet. Mimarinin esas rolü, duyulara hitap etmek ve toplum bütünlüğüne yardımcı olmak. Amacını yerine getiren mimari; formu ve çevresindeki doğal ya da kentsel manzarayla olan ilişkisi ile kullanıcılarının hayatını geliştirir ve teşvik eder, onlar için topluluk duygusu içinde onurlu bir yaşam sunar. İnsanlar mutlu ve sağlıklı bir şekilde yaşar, çalışır ve içinde oynar...q



mi arla

1

dısı .

mimarlık 5/5000

boat

84

Bugüne kadar dergimizde ülkemizin değerli mimarlarına; mesleki birikimleri, projeleri, ülkemiz yapı sektörünün sorunlarına yönelik çözüm önerileri ile çok defalar yer verdik ve vermeye devam edeceğiz. Ancak 38. sayımız itibariyle ilk kez başladığımız 1 mimarla mimarlık dışı bölümümüzde, mesleklerinde son derece başarılı olan mimarlarımıza bu kez farklı sorular yöneltmeye başladık. Kişisel özellikleri ile onları tanımaya, anlamaya çalıştık. Bunu yaparken de kendilerine bazı yasaklı kelimeler verdik. Öyle ya konumuz ‘mimarlık dışı’... Bu nedenle mesleklerini işin içine katmadan soruları cevaplamalarını istedik. Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Yasaklı kelimelerin kullanıldığı yerlerin üstünü kırmızı ile çizdik. Bu sayımızda ‘1 Mimarla Mimarlık Dışı’ bölüm konuğumuz Mimar Murat Şahin... 2007 yılında başladığı serbest mimarlık mesleğine 2015 yılında Cengiz Gültek ile kurduğu PDG Mimarlar bünyesinde devam eden Murat Şahin, meslek hayatı boyunca birçok yarışmaya katılmış ve ödüller almıştır. Mimarlık Fakültelerinde proje yürütücülüğü ve proje jüriliği görevleri de üstlenen Şahin’e kepli mimar desek yalan olmaz... Zira kendisini kepsiz görmek pek mümkün değil...


MURAT ŞAHİN ŞAIRIN DEDIĞI GIBI ‘EN ACAYIP GÜCÜMÜZDÜR, KAHRAMANLIKTIR YAŞAMAK, ÖLECEĞIMIZI BILIP, ÖLECEĞIMIZİ MUTLAK’...

85

Murat Şahin nasıl bir insan? Bir insana sorulabilecek en zor soru bu sanırım. Buna vereceğim her cevap gerçeği yansıtmayacaktır. Ya olmak istediğim ya da zihnimdeki ‘beni’ size yansıtmaya başlayacağım. Bu sorunun doğru cevabı beni tanıyanlardadır.

yasaklı kelimeler

MİMAR MİMARLIK İNŞAAT YAPI MALZEME SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YEŞİL BİNA EKOLOJİ YATIRIMCI

Ailenizle birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeyler neler? Onlarla geçirilen ‘zaman’ en değerli olan ama bazı rutinlerimiz var belki onlardan bahsedebilirim. Hafta sonu gezilerimiz vardır. Dönemsel konular belirleriz bu tarihi geziler de olabilir, etkinlik takibi de olabilir, yeme-içme gezileri bile olabilir. Meselâ Mimar Sinan eserlerini geziyoruz son dönemde. Ama her hafta sonu sadece 1 tane olacak şekilde. Birbirine yakın olanları bile aynı günde gezelim demeden. Oraya onun için gitmenin keyfini yaşıyoruz. Tüketmeden… Ölmeden önce yapılacaklar listeniz var mı? İlk üçünü söyleyebilir misiniz? Yüzde kaçını gerçekleştirdiniz? Bilmem hiç düşünmedim. Şairin dediği gibi ‘en acayip gücümüzdür, kahramanlıktır yaşamak,

öleceğimizi bilip, öleceğimizi unutmak’ kendime böyle bir sınır ya da eşik koymadım sanırım. İnsan bir şeyleri yapmak için belirli bir süre geçmesini ya da bir şeyleri yapmayı beklememeli bence. Bir şeyi gerçekten yapmak istiyorsanız, yapın… Ben biraz böyleyim… Yapmak için zaman yaratmaya çalıştığınız bir hobiniz var mı? Hobiden daha ötesi var diyebilirim; Galatasaray… Galatasaray maçlarına, mümkünse amatör branşlar da olmak üzere gitmeye çalışırım. Maç öncesi arkadaş gruplarıyla yemek yeriz. Biraz eğlenir biraz sohbet ederiz. Neredeyse hiç mimarlık konuşmuyor olmak da inanılmaz arındırıyor insanı. Bunun da altını çizmek gerek. En çok sevdiğiniz spor dalı? Spor yapıyorsanız hangisi, haftada kaç gün? Galatasaray’ın olduğu her spor dalını ilgi alanıma giriyor… İyi bir izleyiciyim. Günlük rutinleri spor yapıyorum olarak değerlendiremiyorum. Ama kızlarımla geçirdiğim zaman diliminde yaktığım kalori oldukça fazla diyebilirim.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Usual Suspects filminden bir görüntü 86

HERKESIN KIRMIZI ÇIZGILERI VARDIR. KONUDAN BAĞIMSIZ OLARAK BU KARŞIMIZDAKI INSANA GÖRE DEĞIŞKENLIK GÖSTEREBILIYOR. ONA VERDIĞIMIZ DEĞERIN NITELIĞI, NICELIĞI BU SINIRI BELIRLIYOR.

Kırmızı çizgileriniz var mı? Herkesin kırmızı çizgileri vardır. Konudan bağımsız olarak bu karşımızdaki insana göre değişkenlik gösterebiliyor. Ona verdiğimiz değerin niteliği, niceliği bu sınırı belirliyor. İlişkilerinizde önem verdiğiniz değerler neler? Dürüstlük… Sonrası onun etrafında şekilleniyor zaten. Çocukluğunuzda sizi çok etkileyen ve unutamadığınız bir anınız var mı? Unutamadığım anı/lar dersek yaklaşık 3 yılda rutin olarak gerçekleşen babamın görev yeri değişikliği ile yeni yerler görmem ve yeni insanlar tanımam olabilir. Birçok hayata dokunmamı sağladı bu. Hayatınızda dönüm noktası olarak ifade edeceğiniz bir olay?

Pink Floyd Division Bell Poster Görseli Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Bu hiçbir mimar için konu dışı kalamayacak bir soru olduğuna inanıyorum. Mimarlık eğitimi… Üniversite’ye giriş sınavımın kötü gitmesi sonucu hiç ihtimal vermediğim bir tercihe yerleşmiştim. İnanın hiçbir fikrim de yoktu ne meslek hakkında ne de bir insana katabilecekleri hakkında. Mimarlık eğitimi ile aslında zihniniz yeniden şekilleniyor. Farkındalığınız ortaya çıkıyor. Çok farklı perspektiflerden hayata bakmaya başlıyorsunuz. Kendinizi yeniden keşfediyorsunuz En azından benim için öyle….


HOBIDEN DAHA ÖTESI VAR DIYEBILIRIM; GALATASARAY… GALATASARAY MAÇLARINA, MÜMKÜNSE AMATÖR BRANŞLAR DA OLMAK ÜZERE GITMEYE ÇALIŞIRIM.

En mutlu olduğunuz yer neresi? Mutluluğun ‘yer’den bağımsız ‘kim’le olduğuna inananlardanım. Sevdiklerimle beraber olduğum ‘yer’ mutlu olduğum yerdir. ‘Yer’ sadece onu belleğe kaydettiğimiz fondur. En çok yapmayı sevdiğiniz 3 şey? Ailemle vakit geçirmek, mimarlık , Galatasaray maçlarına gitme/izlemek Defalarca okuduğunuz ve bir o kadar daha okuyacağınız kitap? Tek bir kitap ile sınırlandırmak doğru gelmiyor. Mesela Cemil Meriç ve Peyami Safa’nın kitaplarını dönemsel olarak tekrar okurum. İkisinin de gereken değeri görmediğine inanıyorum. Cemil Meriç’in de dediği gibi ‘kitap, zekayı kibarlaştırır.’ Tekrar tekrar izlediğiniz bir film? Usual Suspects, Fight Club, Being John Malkovich… Rutin olarak izlerim. Kaç kere izlediğimi sorsanız sayı veremem sanırım. Dinlemekten sıkılmadığınız ve sorulduğunda ilk aklınıza gelen şarkı?

Tabii ki Pink Floyd…Hiçbir parçasını da o ya da bu diye ayıramam. Ayrıca parçaların kliplerini, dönemini düşündüğümüzde inanılmaz zihin açıcı başka bir boyut. Diğer yandan dönemsel olarak tasarım ve üretme sürecinde tekil şarkılara kitlendiğim ve yüzlerce kez dinlediğim de oluyor. Yanınızdan hiç ayırmadığınız bir eşyanız var mı? ‘Kep’… Benimle bir oldu diyebilirim. Sizce “tatil yapmak” ne demek? Tatilin 2 hali var bende. Ya tembellik ya da gezmek. Dönemsel olarak hangisi daha cezbedici geliyorsa… Kaç ülke gezdiniz? Coğrafyası, kültürü ve tarihi ile sizi en çok etkileyen ülke/şehir neresi? Bir ülkeye bir kere gidince o ülkeyi gezdim diyemem. Amerika’da Teksas da ofisimiz var. Oraya gidince Amerika’yı gezdim diyemeyiz meselâ.. Ama rutinlerim var. Zaten bir maç izlemeye bile yurtdışına gidebilirim. Farklı ülkeler ve kültürler tanımak bence çok önemli ama diğer yandan biraz da kendi ülkemizdeki gezi yelpazesini genişletmemiz. Gezilecek o kadar çok yer

var ki, Türkiye’yi tamamen gezdim demek bile zor geliyor. İlk kez gittiğiniz bir yerde ilk ne yaparsınız? Yalan söylemeyeceğim ‘nerede ne yenir’ ilk ona bakarım. Sonra nereye gidilmeli kısmına bakarım. Evcil hayvanınız var mı? Yok. Kızlarımın biraz büyümesini bekliyorum. Sevgi konusunda hiçbir sıkıntımız yok. Sokakta bir hayvan gördük mü yürümemiz bile güçleşiyor hatta geri dönüşü olarak kuduz aşısı olmak zorunda bile kaldık ama sahipleneceğimiz evcil hayvanın sorumluğunu da hissetmelerini istiyorum. Biraz daha vakit var bunun için.. Psikoloji, sosyoloji, felsefe, sanat, arkeoloji, metafizik, astroloji desek? En çok hangisi ilginizi çeker? Neden? Aslında başucu yazarlarıma bakınca psikoloji’ye olan ilgiyi direkt okuyabilirsiniz. Sosyoloji, felsefe, sanat da aslında mesleki deformasyon sonucu istemsiz girip içinde bulunmaktan keyif aldığımız dünyalar haline dönüşüyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

87


PROJE

88 88

PİYALEPAŞA İSTANBUL

Piyalepaşa İSTANBUL

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


MİMARİ

iki design

proje 2017 yılında “Dünyanın En İyi İç Mimari Tasarımlı Örnek Daire” ödülünün sahibi oldu.

TÜRKİYE’NİN ÖZEL SEKTÖR TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEN EN BÜYÜK KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ OLAN YATIRIMDA, FİZİKSEL DÖNÜŞÜMÜN SOSYAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK DÖNÜŞÜMLE PARALEL İLERLEMESİ GEREKTİĞİ BİLİNCİ İLE YOLA ÇIKILMIŞTIR. BUGÜN, PİYALEPAŞA BÖLGESİNDE EĞİTİM VE BURS DESTEKLERİNİN YANI SIRA, YERİNDE KONUT VE YERİNDE İŞ ALANI VE İSTİHDAM YARATMA KONULARINDA SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ DEVAM ETMEKTEDİR.

- Y.Mim. Murat Kader,

iki design group Kurucu Ortağı

P

iyalepaşa İstanbul şehirle entegre ve esnek; içerisinde alışveriş, turizm, yaşama ve çalışma alanları olan bir karma kullanım projesi, yani “yaşayan” bir doku olarak geçmişin külliyelerinden, sokaklarından, avlularından ve mahalle kültüründen esinlenerek tasarlandı. Master-plan ölçeğinden iç mekân tasarımına kadar iki design group tarafından tasarlanan proje, bugüne kadar mimari açıdan toplam 7 ödüle layık görüldü. Piyalepaşa İstanbul; İstanbul’un en önemli kentsel dönüşüm projelerinden biri olarak hem geleneği taşıyan hem de geleceğe bakan bir tasarıma sahip; ayrıca

Proje, D-100 karayolu ve çevreyolu bağlantılarına, Dolmabahçe ve Kâğıthane tünellerine, Çağlayan Adliyesi ve hastanelere yakın; İstanbul’un tarihi merkezindeki konumuyla ön plana çıkmakta. Proje alanı, Piyalepaşa Camisinin karşısında, Piyalepaşa Bulvarına komşu konumda yer almaktadır. Piyalepaşa Bulvarı ve çevresindeki kentsel ortam içe dönük ve yoğun bir mekânsal örüntüye sahiptir. İstanbul’un tarihi merkezierindeki canlanma ve yenilenme süreçlerinin şehir geneline yayılması açısından proje alanı bir aktarıcı geçit rolü üstlenmektedir. Tarihi merkezde işlevini yitirmiş ve güvensiz konut alanları barındıran proje alanında yer alacak olan karma kullanım aktiviteleri merkez için yeni bir çekim alanı yaratacaktır. Ayrıca, Beyoğlu İstiklal Caddesi, Karaköy, Kabataş, Nişantaşı ve Beşiktaş gibi noktalara yakın konumu konut kullanımları için olduğu kadar ticaret ve iş aktiviteleri için de cezbedicidir. Konumu sebebiyle Piyalepaşa İstanbul, Karma kullanım özelliği sayesinde çevresine büyük katma değer sağlamaktadır. Piyalepaşa’da özellikle toplu ulaşım olanaklarının güçlendirilmesi sayesinde şehrin anahtar konumunda yeni bir alt merkez gelişecek ve İstanbul’un tarihi merkezleri ile hızla yeni gelişen merkezleri üzerine olan baskı hafifletilecek, dengeli bir merkezler hiyerarşisi sağlanabilir. Türkiye’nin özel sektör tarafından gerçekleştirilen en büyük kentsel dönüşüm projesi olan yatırımda, fiziksel dönüşümün sosyal, kültürel ve ekonomik dönüşümle paralel ilerlemesi gerektiği bilinci ile yola çıkılmıştır. Bugün, E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

89


PROJE

PİYALEPAŞA İSTANBUL

PIYALEPAŞA İSTANBUL; İSTANBUL’UN EN ÖNEMLI KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERINDEN BIRI OLARAK HEM GELENEĞI TAŞIYAN HEM DE GELECEĞE BAKAN BIR TASARIMA SAHIP. Proje, kamu otoritesinin ortaya koyduğu iradeyle gelişmekte olan, özel sektör tarafından gerçekleştirilen Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm projesidir. Kent merkezinde kalmış, sosyal, fiziksel ve ekonomik olarak köhnemiş alanların dönüşümüne örnek teşkil eden proje, bir “kent projesi” olarak içeriklendirilebilir. Bu bağlamda, projenin en özgün yanı ortak ve karma kullanım, sokak dokusu ile meydan, niş ve nodlara yaptığı atıflardır. Projenin yerel mimari unsurlarından en çok etkilendiği referans yapısı ise Piyalepaşa Camii’dir.

90 90

iki design group Kurucu Ortağı, Murat Kader

Piyalepaşa bölgesinde eğitim ve burs desteklerinin yanı sıra, yerinde konut ve yerinde iş alanı ve istihdam yaratma konularında sosyal sorumluluk projeleri devam etmektedir. Proje alanında dönüşüm öncesi yaşamakta olan yaklaşık 259 haneden 170 tanesi konumunu koruyarak Piyalepaşa İstanbul projesi içerisinde iskân etmeyi sürdürecektir. Birçok sosyal projeye imza atılmakta ve “mahalleli ve sokak samimiyeti” yaklaşımı sayesinde aidiyet bilincini güçlendirmek ve mekâna ve çevresine hassas ve bilinçli toplum hedeflemektedir. Böylece projenin ekonomik ve ekolojik sermayeye olduğu kadar beşerî ve sosyal sermaye üzerindeki etkileri üzerine de çalışılmıştır. 82.000 m² arazi üzerinde geliştirilen Piyalepaşa İstanbul projesinde 950 adet (120.000 m²) konut ve 45.000 metrekare ofis alanı, 34.000 metrekare otel ve 550 m boyunca uzanan (31.000 m²) alışveriş sokağı bulunmaktadır. Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Yaşam kalitesini arttıran çevresel, sosyal ve ekonomik olanakların yanı sıra, proje yıllık 10 milyon ziyaretçi beklemektedir. 1.000 kişiye istihdam yaratılacak ve ayrıca farklı gelir gruplarına iş ve kaliteli konut olanağı sağlayacaktır. Proje alanında dünden bugüne yaşamakta olan halk ile yarının kararları alınmış, katılımcı bir tasarım anlayışı benimsenmiştir. Proje hem mimari tasarımı hem de mekânsal organizasyonu ve bağlantılarıyla “İstanbul’da samimi bir mahalle yerleşimi” arayışındadır. TASARIM YAKLAŞIMI Kentsel ayrışma, toplumsal dışlanma ve kentsel işlevlerden yoksun kalma gibi sorunlarla yüzleşen Piyalepaşa’da, ülkemizde edinilmiş Kentsel Dönüşüm tecrübelerine Dünya ölçeğinde kabul görmüş doğru uygulamaları da katarak yeni bir yaklaşım geliştirilmiştir.

Proje, Mimar Sinan’ın ustalık dönemi eseri olan Piyalepaşa Camisi’yle mekânsal ve simgesel bir diyalog kurup, yapıyı yalnız bırakmamak, onun yeni bir mekânsal kurguda yeniden bir kentsel odak olmasını amaçlamıştır. Diğer bir ifadeyle, Piyalepaşa Camisi’ni yakın çevresiyle ele alıp kente kazandırmak, tarihi ve kültürel sürdürülebilirliği sağlamak hedeflenmiştir. Piyalepaşa Camisi ve külliyesinin bir meydan ve toplanma yeri oluşu tasarım yaklaşımına pek çok yönden katkı sağlamıştır. Karma Kullanımlı Piyalepaşa İstanbul Projesi külliye mimarisindeki çok fonksiyonluluğu tasarım alanına hem iç hem de dış mekânda dengeli bir biçimde yansıtmıştır. Kademeli cepheleri, geniş saçakları, cumbaları, havuzları ve iç avlu sistemiyle şehre ve semte yakışan nostaljik bir proje olarak tasarlanmıştır. Bölgenin tarihi geçmişi göz önüne alınarak, mimari dokunun Anadolu ve Selçuklu mimarisine uyumuna, özgün desenlerin modern yorumlarının proje alanındaki öğelere yansıtılmasına büyük özen gösterilmiştir.


MİMARİ

İstanbul’un hızla yapılaşan kontrolsüz şehirleşmesinde bu bölgenin silüet değerleri geçen zaman zarfında çoğunlukla ihmal edilmiştir. Projenin konu olduğu alanın Tarihi Yarımada’daki Süleymaniye Camisi’yle ve güney doğuda Galata Kulesi’yle ilişkisi çalışılmış, İstanbul’un tarihi değerleri karşısında kendini alçakgönüllü kılması tercih edilmiştir. Projenin, İstanbul’un tarihi dokusunun tam ortasında yer alan bir “kentsel dönüşüm” alanı olması da bazı olumlu ve olumsuz özellikler ortaya koymaktadır ve bu özellikler tasarımının temellerini oluşturmaktadır. Olumsuz yönlerinden biri bölgedeki bulvarın ve kaçak yapılaşmanın etkisiyle ne yazık ki mekânsal ayrışma gözlemlenmesidir. Tasarım, Kentsel Dönüşüm sonrasında bunu azaltacak önlemlerle halkın hem tekrar sağlıklı ve güçlü yapılara kavuşmasını hem de kentsel alanla aradaki sosyal ve fiziksel engellerin aşılmasına katkı sağlamayı hedeflemektedir.

Bulvarı’nın hemen karşısında yer alan Piyalepaşa Camiindeki Külliye düzeninin günümüzdeki Karma Kullanım anlayışına ilham vermesi ve projenin çevresiyle ilişkisinin güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Saçak, cumba ve kule öğeleri ile cephelerde de yerel mimari öğelere yer verilmiştir. Yapı yükseklikleri ise tarihi yarımadaya ve silüete saygılı ve arazi eğimiyle dengeli bir biçimde dağıtılmıştır.

Bu doğrultuda, öncelikle proje arazisini oluşturan parseller birleştirilerek proje alanı üzerinde yer alacak tüm fonksiyonlar gerçek bir karma kullanım olarak düşünülmüş, fonksiyonların veya mülk alanları arasında yer alabilecek sınırlar ortadan kaldırılmıştır.

Yine külliye fonksiyonlarında dikkat çeken avlu prensibi konut ve ticaret alanlarının arasında dengeli olarak dağıtılmış, proje alanında yaşayan, çalışan veya ziyaretçilerin yapılar tarafından baskı hissetmeden zaman geçirebileceği açık alanlar yaratılmıştır.

Özellikle açık bir AKS tasarlanarak bölgeye sokak seviyesinden erişim sağlanması, çevreyle entegrasyonun kurgulanması amaçlanmıştır. Mekânsal ayrışmaya sebep olan diğer bir faktör olan Piyalepaşa Bulvarı’na paralel, yaşayan ve canlı bir alternatif ticari aks yaratılmış, kentliler proje alanının içine davet edilmiştir. Yaratılan aksın, geleneksel Türk mimarisine atıfta bulunan niş ve meydancıklarla bezenmesine önem verilmiş, Piyalepaşa

Piyalepaşa Camii ile ilişkisi, Beyoğlu bölgesinin tarihi ve kültürel zenginliği ve şehrin en önemli atardamarlarından olan Piyalepaşa Bulvarı ise proje alanının olumlu özellikleridir. Ticari aksın geleneksel sokak alışverişine uyumlu, İstanbul’un Beyoğlu bölgesindeki mekânsal referanslara saygılı olmasına dikkat edilmiştir, böylece kapalı bir kutuda alışveriş yapmak yerine daha ferah ve kentle ilişkisini sürdüren bir alışveriş deneyimi yaratılarak

iki design

PROJE ALANINDA DÜNDEN BUGÜNE YAŞAMAKTA OLAN HALK ILE YARININ KARARLARI ALINMIŞ, KATILIMCI BIR TASARIM ANLAYIŞI BENIMSENMIŞTIR. PROJE HEM MIMARI TASARIMI HEM DE MEKÂNSAL ORGANIZASYONU VE BAĞLANTILARIYLA “İSTANBUL’DA SAMIMI BIR MAHALLE YERLEŞIMI” ARAYIŞINDADIR.

91 91

ziyaretçilerin konforu ön plana çıkarılmıştır. Ticari aksın, projeye en fazla ekonomik katkı sağlaması açısından, erişimin en kolay olacağı Piyalepaşa Bulvarı’na uyumlu konumlandırılmasına özen gösterilmiştir. Otel ve ofis fonksiyonlarının da erişilebilirliği ve görünüm öncelikleri hiyerarşik olarak değerlendirilmiş, otel yapısı bulvardan dikkat çekecek şekilde proje alanının kuzeybatısına, çalışma alanları ise yine çevredeki diğer iş alanları ile daha çok etkileşim halinde olacak şekilde proje alanının kuzeydoğusuna yerleştirilmiştir. Konut ve rezidanslar ise mevcutta konut alanlarının yoğunlaşmış olduğu doğu cephesinde ve alışveriş aksının çevresinde dizilim göstermektedir. Bu noktada, konut edinecek olan veya arsa sahibi halka bulvarın ve kentin gündelik gürültüsünden arınmış, avlulara ve diğer konut alanlarına bakan huzurlu bir yaşam alanı sunmak amaçlanmıştır. Bölgede yer alan 259 tapu sahibinden 170 tanesi ile anlaşılmış olan ve yerinde dönüşüm ile bu kişilere evlerinin bulunduğu konumda, en az mevcut daireleriyle aynı büyüklükte E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

92

PİYALEPAŞA İSTANBUL

PROJE, BIR LEED NEIGHBORHOOD ADAYI OLARAK, ÜST ÖLÇEKTE ÇEVRECI BIR TUTUM SERGILEYEREK DÜNYA ÖRNEKLERI ARASINDAN SIYRILIP DIKKAT ÇEKICI BIR GIRIŞIM BAŞLATMIŞ VE MAHALLE ÖLÇEĞINDE ADAY OLAN ILK PROJELERDEN OLMAYI BAŞARMIŞTIR.

daireler vererek anlaşma sağlayan proje bir ilki gerçekleştirmiştir. Proje alanında kurulmuş olan Emlak Ofisi ile uzlaşma süreçleri devam ederken, süreç boyunca halk bilgilendirme ve katılım toplantıları gerçekleştirilmiştir. Projenin tüm İstanbullular tarafından benimsenerek ziyaret cazibesini arttırması amacıyla tamamında kullanılan tasarım unsuru, kent mobilyası ve malzemede geleneksel Beyoğlu ve Osmanlı mimarisine modern atıflarda bulunulmuştur. Aynı özellik iç mekân tasarımında da gözetilmiş, proje pek çok nostaljik öğenin günümüze uyarlanmış yorumu ile bezenmiştir. Projede kullanılan yapı malzemelerinin yerel kaynaklardan elde edilen özgün malzemeler olmasına özen gösterilmiş, projenin yeşil yapı kriterlerini sağlayan mimari unsurları barındırması sağlanmıştır. Bu kapsamda projenin mimari tasarım kararları ve çevre dostu uygulamaları uyumla programlanmıştır. Proje, bir LEED Neighborhood adayı olarak, üst ölçekte çevreci bir tutum sergileyerek dünya örnekleri arasından sıyrılıp dikkat çekici bir girişim başlatmış ve mahalle ölçeğinde aday olan ilk projelerden olmayı başarmıştır. Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Piyalepaşa İstanbul Projesinde LEED for Neighborhood Development sisteminde “Altın” seviyesinde sertifikasyon hedeflenmektedir.

Projede, büyük ölçekte çevre dostu yapılar ve sürdürülebilir bir kentsel yerleşim hedeflenerek kıt kaynakların kullanımında İstanbul’un merkezinde örnek niteliğinde bir duruş ortaya koymaktadır. Özel finansmanlı bir yatırım olmasına karşın, kamusal fayda yaratma bilinciyle geliştirilmektedir. Bunun yanı sıra, üç ofis binasında (B-C-E Bloklar) LEED Core & Shell ve otel binasında da (A Blok) LEED New Construction sistemine göre Altın seviyesinde sertifika alınması hedeflenmektedir. Bu amaçla, proje paydaşları ile çeşitli hedef ve strateji belirleme toplantıları gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılar planlama, projelendirme ve inşaat sürecinde de devam edecek, bu sayede LEED sertifikasyonu sürecinin belirlenen hedeflere, en optimum yoldan ulaşması sağlanacaktır. Çevre dostu binalar konusunda çalışmış uzmanlardan LEED danışmanlık ve proje yönetimi hizmetleri alınmıştır. Çevre dengesi açısından kentsel tasarım araçlarından en iyi şekilde yararlanılmaya

çalışılmış, meydan, odak ve nişler; merdivenler ve bu noktaları hem bağlayan hem de bireyi yönlendiren bütüncül bir peyzajla bu açık alanların kullanılabilirliği arttırılmıştır. Ofis, ticaret ve hotel gibi ekonomik aktivite alanlarının minimum enerjiyi kullanması kararı alınmıştır. Bu fonksiyonlar LEED sertifikası ile enerji verimli çalışma alanları olmayı hedeflerken ayrıca istihdam yaratan iş alanları olarak ekonomik sürdürülebilirlik ve refah seviyesinde artışa katma değer sağlayacaktır. LEED-ND (LEED for Neighborhood Development) sisteminde Mahalle ölçeğinde yağmur suyunun peyzaj sulamada kullanılması, Isı adası etkisini azaltmak için tüm çatılarda ve teraslarda SRI değeri yüksek açık renkli kaplama malzemeleri, bodrum kat otoparkları, kamuya açık rekreasyon alanları ve sosyal donatılar, Araç ve yaya yolu genişliklerinin bina yüksekliklerine göre optimize edilmesi ve Farklı konut tipolojileri sunarak farklı gelir grupları için konut imkanı sağlanması kaynak kullanımı açısından alınan kararlardan bir kaçıdır. Ayrıca tüm binalarda kullanılacak su armatürleri ve vitrifiyelerde su tasarruflu ürünler olacaktır. Bu uygulamalar ile binanın su tüketiminin EPA (Environmental Protection Agency) standardına oranla otel ve ofis binalarında en az %40 fazla verim aranır. Projede enerji harcayan tüm sistemler, LEED tarafından belirtilen commissioning prosedürlerine uygun olarak denetlenecektir. Gerek montaj gerek kullanım esnasında hedeflenen performans kriterlerine uygun olarak çalıştıkları denetlenecektir.q


MİMARİ

iki design

93

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

PİYALEPAŞA İSTANBUL

PİYALEPAŞA GAYRİMENKUL A.Ş. Kaan Yücel, Genel Müdür

PIYALEPAŞA ISTANBUL PROJESINDE

BINA DEĞIL MAHALLE INŞA EDIYORUZ... BİZ HER ANLAMDA ÖRNEK BİR PROJE GELİŞTİRDİĞİMİZİ DÜŞÜNÜYORUZ. BÖLGEYE VE İSTANBUL’A BÜYÜK BİR KATKI SUNMASINI VE ÖRNEK TEŞİIL ETMESİNİ UMUYORUZ. FONKSİYONEL OLARAK BENZER PROJELERİN ARTMASINI İSTERİZ.

94

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


YATIRIMCI

PİYALEPAŞA GAYRİMENKUL A.Ş.

İ

brahim Polat Holding ve Piyalepaşa Gayrimenkul A.Ş. ve sizin hakkınızda kısaca bilgi alabilir miyiz?

Polat 60 yılı aşkın geçmişi ile inşaat sektöründe 1000’i aşkın proje hayatan geçiren bir marka. Çok sayıda proje hayata geçirmiş, aslında şehir içerisinde önünden geçtiğiniz birçok binanın yapımcısı. Özellikle kendi binaları olan Polat Tower kendi türü olan yüksek binaların ilk örneklerinden bir tanesi. Dolayısıyla çok uzun süredir bu işleri yapan, gayrimenkul ve inşaat sektörünün içerisinde olan bir firma. Piyalepaşa İstanbul projesi ise sadece bu iş için kurulmuş Piyalepaşa Gayrimenkul A.Ş. üzerinden yapılıyor. Hem arsalar bu şirketin üzerinde hem de inşaatı ve satışı bu şirket üzerinden yapılıyor. Piyalepaşa Gayrimenkul A.Ş. İbrahim Polat A.Ş bünyesinde bir şirket. Ve 60 senelik bilgi birikimini bu projeye aktarmakla yükümlü. Ben sektörde inşaat mühendisi olarak görev alıyordum. Boğaziçi Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği lisansı ve yine bu alandaki yüksek lisansım sonrası inşat mühendisi olarak inşaat sektörünün her alanında, en alt kademeden başlayarak görev aldım. İnşaat sektörünün her kademesinde bulundum. 2013’den beri de bu şirketin genel müdürlüğünü yapıyor, elimden geldiğince bu projeye bilgi ve birikimlerimi aktararak katkı sunmaya çalışıyorum. 2012 yılında ise Piyalepaşa İstanbul Projesi’nin inşaatını yapmaya başladık. Burada, Piyalepaşa İstanbul bünyesinde normal projelerden çok daha farklı şeyler yapıyoruz. Çünkü burası aynı zamanda bir kentsel dönüşüm projesi. Türkiye’nin özel sektör tarafından yapılmış en büyük ve en kapsamlı kentsel dönüşüm projelerinden bir tanesi. Biz burada hem arsa sahibi, hem daire sahibi kişilerle anlaştık, hiçbir arsası olmayan kaçak yapılarla da karşılaştık. Kentsel dönüşüm yasası çıktığından beri bu alan üzerindeki kaçak yapı sorunlarını da çözmeye çalışıyoruz. Türkiye’de yaklaşık 200-220 civarında riskli alan var. Burası da o riskli

95

Piyalepaşa Gayrimenkul A.Ş. Genel Müdür Kaan Yücel

alanlardan bir tanesi idi. Biz bu riskli alan üzerinde hem riskli binaların yıkımını gerçekleştirdik, hem de bu alandaki riskli arazi koşullarını iyileştirdik. Örneğin; sert zemine ulaşıncaya kadar bir bodrum katımız bulunuyor 3-4 katlı olarak. Dolayısıyla bir taraftan işin bu kısmındaki çözümleri geliştirken bir taraftan da projeyi şekillendirerek teslim aşamasına geldik. iki design ile çalışmanızda nasıl bir karar süreci işledi? iki design ekibi ve Murat Kader ile çok uzun zamandır, benden de önce bu proje üzerinde konuşuluyor ve çalışılıyormuş. Toplamı 82 dönüm olan alanın yaklaşık 47 bin metrekaresi çok uzun zamandan beridir grubun çeşitli şirketlerinin üzerindeydi. Dolayısıyla bu alan üzerinde zaten uzunca bir süredir bir takım proje çalışmaları yapılmış. Adnan Bey bu konuda çok çaba sarf etmiş ve yaklaşık 7-8 sene önce de Murat Bey ile bu alan üzerinde proje çalışmaları yapılmış. Sadece bu alan değil, bu alanın üzerini de kapsayan Hacıhüsrev ve etrafındaki alanı da kapsayacak bir çalışma da yapılmış. Çünkü 2012 yılında 6306 sayılı kanunun ilk çıktığı dönemde riskli bina, riskli alan ve rezerv alan tanımları yapılmıştı ve bakanlık kendisi bir çalışma yapıyordu. Bakanlığa kentsel tasarım rehberi sunuyordunuz ve bu kentsel tasarım rehberi üzerinden size bir ruhsat veriliyordu. Burada da bir kentsel tasarım rehberi hazırlanmış ve dolayısıyla uzunca bir süredir bu proje üzerinde çalışılıyormuş. Ben E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

PİYALEPAŞA İSTANBUL

geldikten sonra da projeyi bugünkü haline getirdik ve biraz daha farklılıklar yaptık. Hem iç dizaynlarını, konut dağılımlarını hem de buradaki fonksiyonları çeşitli danışman firmaların katkılarıyla son aşamasına getirdik. 96

BÜYÜK DUVARLARIN ARKASINA SAKLANMIŞ BIR SITE DEĞILIZ. ŞU ANDA ŞEHRIN BELLI BIR BÖLÜMÜNÜ YENIDEN INŞA EDIYORUZ VE ŞEHIR YAŞAMINDAN DIREKT IÇINE GIRIP DOLAŞILABILECEK BIR ALAN YAPIYORUZ.

Etap etap mı ilerleyecek proje? 3 etap üzerinden gidiyoruz. Biz şimdi ilk iki etabı Temmuz ayına kadar bitirip sene sonuna kadar teslim edeceğiz. Ticarilerin olduğu etabı da 2020 yılına kadar yapmayı hedefliyoruz. Ticarilerin olduğu tarafta bir otelimiz, ofislerimiz ve alışveriş sokağımızın bir kısmı var. Buraya mimari konsept olarak baktığınızda farklı bir şey yapmayı öngördük. Biz aslında bina yapmıyor bir mahalle inşa ediyoruz. İletişimlerimizi de hep bunun üzerine kurguladık. Yaklaşık 25 tane bloğumuz var bu mahallenin içerisinde. İki katlı yapı da var, on sekiz katlı yapı da var. Farklı fonksiyonları da birbirinden ayırdık, ön taraflara genelde ticari ve kısa binaları koyduk. Orta kısımda bir karma bloğu olarak üç kademeden oluşan bir mimari proje dizayn ettik. Projenin çevreyle etkileşimi ve çevreye etkisi nasıl olacak, burada bir değişime sebep olacak, bunu nasıl öngörüyorsunuz? Çok keskin bir değişikliğe sebep olacak çünkü burası bir kentsel dönüşüm projesi. Burası daha çok alçak katlı ama çok eski binalardan oluşan çarpık yapılaşmanın örneği olan bir yerleşim yeriydi. Biz bu projeyle birlikte bölgenin ciddi bir değişime uğrayacağını düşünüyoruz. Öncelikle çok büyük bir kesim yasal bir yapıya ulaşmış olacak. Hem proje içerisinden yer verdiğimiz arsa sahipleri var, hem de burada hiç arsası olmayan yapı sahiplerini de etraftan onlara ev alarak ev sahibi yaptık. Bu

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

bile çevrede ciddi bir değişime sebep oldu. Buna istinaden de emlak fiyatlarında ciddi bir artışa sebep olduk. Kültürel anlamda da bölgeye çok büyük değişiklikler katacağımızı düşünüyoruz. Şimdiden satış sürecinde bile burada sahaf günlerinden, çeşitli sergilere kadar çeşitli yarışmalar yaptık. Bölgenin tarihini çıkarttık Piyalepaşa kimdir, bölge neresidir? Bunu bir kitap haline ve sergi haline getirerek Koç Müzesi’nde sergiledik. Dolayısıyla bu bölgenin tanıtımına ciddi bir katkıda bulunduk. Bölgeden birçok kimseyi çalıştırıyoruz proje bünyesinde. Burada oturumlar da başladıktan sonra bölgedeki insanların da mutlaka ticari yaşamlarında büyük katkıları olacaktır. Dolayısıyla projeyle bölgeye ciddi bir değişim sunduğumuzu düşünüyorum. Bizim mottolarımızdan bir tanesi de iyi bir kentsel dönüşüm örneği sunmaktı. Bunu da başarabildiğimizi düşünüyorum. Tek elden olmasının tabii ki bir takım avantajları var. Birtakım şeyleri kendimiz halledebiliyoruz. Yetkili kişilerle konuşarak sorunlara daha hızlı çözüm bulabiliyoruz. Fikirtepe’deki en önemli sorunlardan bir tanesi ara yollardır mesela. Biz burada ara yolları ve bağlantıları usulüne göre yaptık. Dolayısıyla siz projede her yaptığınızı belli bir nizamla yaptığınızda arkası da belli bir düzen içerisinde geliyor. Bunu burada başarabildiğimizi düşünüyorum çünkü riskli alanlar içerisinde bizim aşamamızda olan ve teslim aşamasına gelmiş çok da proje olduğunu da zannetmiyorum. Bunu bakanlık ve belediyeler de teyit edecektir. Hem bina hem mahalle ölçeğinde sertifika sistemlerine uygun bir şekilde çalışılıyor. Biraz bu çalışmalardan bahsedebilir misiniz, o süreç nasıl işliyor?


YATIRIMCI

Projenin henüz yapım aşamasında bunu benimsedik. Çünkü mahalle ölçeğinde bir sertifika almak istiyorsanız belli kurallara uymak zorundasınız. Meselâ korunaklı alanlar yaratamıyorsunuz. Şehre açık bir proje geliştirmeniz lâzım, bizim projemiz biraz da öyle. Baktığınızda büyük duvarların arkasına saklanmış bir site değiliz. Şu anda şehrin belli bir bölümünü yeniden inşa ediyoruz ve şehir yaşamından direkt içine girip dolaşılabilecek bir alan yapıyoruz. Bu LEED Neighborhood’un belli bir özelliği. Onun dışında tabii ki enerjiyi korumak ve üretmek diye ikiye ayırdığımızda her ikisi de son derece önemli. Her iki tarafta da çalışmalarımız var.

PİYALEPAŞA GAYRİMENKUL A.Ş.

izine dikkat ediyoruz, yurt dışından ziyade yurt içinden malzeme alımını tercih etmeye çalışıyoruz. Diğer bütün malzemelerin seçiminde de hem danışman firmalarımızın hem de kendi yürüttüğümüz ihale süreçlerinde bu konulara dikkat ediyoruz. Özel bir iştirak ama kentsel dönüşüm yasası kapsamında yapılan bir proje en çok hangi konuda zorlandınız projeyi hayata geçirirken?

97

Tabii ki mevcut yapı sahipleriyle anlaşma konusunda zorlandık. Haziran sonu itibariyle yaklaşık 170 kişiye evlerini teslim edeceğiz. Bir o kadar da arsa satın aldık

Binaların cephelerindeki ısı izolasyonu, katlar ve daireler arasındaki ısı izolasyonuna kadar her bir detayı düşünüyoruz ve bunlar üzerinde çalışıyoruz. Yeşil alan yaratıyoruz, bodrumların üzerinde olsa bile belli yükseklikte alanlar bırakıp bu alanlarda peyzaj çalışmaları yapıyoruz. Dolayısıyla ağaç ve yeşil alanları da projenin içerisine ciddi bir miktarda koyuyoruz. Trafiği için tamamen kendi bünyemizde ayırdığımız bir yolumuz var. Bu artık ara bir yol değil Piyalepaşa’nın hemen yanında ikinci bir yol oluyor. Dolayısıyla hem projenin girişini çıkışını kolaylaştırıyor hem de bu bölgenin trafiğine de ciddi bir katkıda bulunuyoruz. Bütün bunların hepsi aslında bir sertifika programında da puan alabildiğimiz maddelerden. Bu gerekli maddelerin hepsini proje içerisine de taşıyor ve kullanıyoruz. LEED Neighborhood’un şöyle bir özelliği daha var; mahalle bazında sertifika alabiliyorsunuz ama içerisindeki bazı binalara da sertifika almanız gerekiyor. Burada otel ve ofis binalarında da sertifikasyonu sağlayacağız. Malzeme seçiminde de artık olmazsa olmaz bir madde olduğu için buna dikkat ediyoruz. Mesela bütün ısı izolasyonlarımız taş yünü ile yapılıyor. Karbon ayak E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

PİYALEPAŞA İSTANBUL

98

BIZ BURADA YÜKSEK BINA YAPMAK YERINE ŞEHRIN SILÜETINE UYGUN, OLABILDIĞINCE ALÇAK BINALAR YAPMA YOLUNA GITTIK. BU PROJE GENELINDE MALIYET ARTIŞI GETIRSE DE TERCIHIMIZI BU YÖNDE KULLANDIK.

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

projeyi yaparken. Bu çok bildiğimiz bir konu değildi. Bilfiil kendimiz yürüttük, kendimiz görüştük ve ortak bir çözüm yolu bulduk. Diğer tarafta daha çok zorlandığımız konu ve yasada halen eksiklik olan bazı konular vardı. Onlar da kaçak yapılardı. Arsası şuan bize ait olan alan üzerinde yaklaşık 300 civarında kaçak yapı vardı. Bunun içerisinde 1 metrekarelik hisse sahibi kimseler de vardı. Bütün bunların hepsiyle birlikte süreci idare ettik. Toplantılarımıza çağırdık, onları dinledik onlara yasanın gerekliliklerini sunarak bu konuları çözüme ulaştırmaya çalıştık. Bizi en çok zorlayan işin bu kısmı idi. Proje Beyoğlu’na bir artı değer katacak. Bu anlamda teşvikler oldu mu bakanlık ve belediyelerden? Tabii yasa bile bu konuda asıl teşviktir. Çünkü çoğunlukta 2/3 anlaştığınızda size bir imkân tanıyor ve siz bir alan içerisinde yüz liralık evi bittiğinde bir milyon lira edecek deseniz bile ikna etmekte zorluk çekiyorsunuz. Ama yasa ilgili maddeleri ile insanları ikna etmek bakımından bir imkân tanıyor. Fakat kaçak yapılara konu geldiğinde biz hem bakanlıktan hem de belediyeden özellikle bu konuda biraz daha destek bekliyoruz. Çünkü gerçekten zor bir konu. Sadece bizim çözemeyeceğimiz sorunlar olabiliyor. Ama onun dışında hem belediye hem bakanlık imar ve ruhsat işlerinde çok yardımcı oldular.

Kentsel dönüşüm tarafı devreye girdiğinde orada başka algılar ve başka sorunlar olabiliyor. Seçim dönemlerinde farklı yaklaşımlar olabiliyor. Ama biz şimdiye kadar belediye ve bakanlıkla uyumlu bir şekilde gelmiş olduğumuzu düşünüyorum. Başka projeleriniz var mı? Daha küçük çaplı çalışmalar yapıyoruz. Polat Ev markası adı altında kentsel dönüşüm projemiz var. Bir tane de Göztepe’de hayata geçirip bu ay içerisinde teslimlerini yaptığımız proje bulunuyor. Şuan da bir de İkitelli’de Polat Tower Basın Express adı altında bir proje yapıyoruz ama o bir kentsel dönüşüm projesi değil. Son zamanlarda özellikle Fikirtepe’de kentsel dönüşüm projeleri yapı bazında yapılıyor. Geldikleri noktayı da görüyoruz. Ancak bu proje tam anlamıyla kentsel dönüşüm projesi, bununla ilgili neler söyleyeceksiniz? Burada işin püf noktası aslında tam da bu. Buraya yapı bazında kentsel dönüşüm çalışmaları yapsaydınız alt yapısında 4000 araçlık otopark yapamazdınız. Sağlam bir bina üretmiş olsanız da kentsel dönüşüme sadece deprem koruması olarak bakmamanız gerekiyor. Yaşadığımız alanlar aynı zamanda sosyal alanlar orada insanların mutlu, huzurlu sürdürülebilir yaşamasını


YATIRIMCI

PİYALEPAŞA GAYRİMENKUL A.Ş.

YAŞADIĞIMIZ ALANLAR AYNI ZAMANDA SOSYAL ALANLAR, ORADA INSANLARIN MUTLU, HUZURLU SÜRDÜRÜLEBILIR YAŞAMASINI SAĞLAMANIZ LAZIM.

99

sağlamanız lazım. Bu da işin kültürünü, çevre bilincini ve orada yaşayanın mutluluğunu sağlayarak mümkün oluyor. Bunu da büyük alanlar bazında sağlayabilirsiniz. Yeşil alanları, sosyal aktivite alanları, toplanma alanları, sığınakları, bahçe ve parkları ile sağlayabilirsiniz. Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz. Bunlar dışında sizin eklemek istediğiniz bi rşey var mı? Biz her anlamda örnek bir proje geliştirdiğimizi düşünüyoruz. Bölgeye ve İstanbul’a büyük bir katkı sunmasını ve örnek teşkil etmesini umuyoruz. Fonksiyonel olarak benzer projelerin artmasını isteriz. Biz her ne kadar yüksek katlı bina yapmış da olsak bir deprem şehrinde yüksek binalara gerçekten iyi bakmak gerekiyor. Biz burada yüksek bina yapmak yerine şehrin silüetine uygun, olabildiğince alçak binalar yapma yoluna gittik. Bu proje genelinde maliyet artışı getirse de tercihimizi bu yönde kullandık. Projenin altında 4000 araçlık bir otopark var bu bile başlı başına ciddi bir katkı. Projeye başladığımızda yaptığımız ilk iş alt yapısını bitirmek oldu. Şu anda bulunduğumuz binanın altından geçen büyük bir yağmur suyu hattımız var. Bu hat sadece proje için değil bütün bölge suyunu da toplayıp bir yolla dışarı attığımız bir hat. Bunun gibi çevre konusunda çok ciddi çalışmalarımız oldu.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

PİYALEPAŞA İSTANBUL

YEŞİL BİNA DANIŞMANLIĞI

Altensis

LEED NEIGHBORHOOD SERTİFİKASYON ÇALIŞMALARI PİYALEPAŞA PROJESİ KAPSAMINDA TÜM YERLEŞKE ÖLÇEĞİNDE LEED FOR NEIGHBOURHOOD DEVELOPMENT SİSTEMİNDE ALTIN SEVİYESİNDE SERTİFİKASYON HEDEFLENMEKTEDİR. sertifikasyon hedeflenmektedir. Ayrıca, ofis ve otel binalarında LEED New Construction sistemine göre Altın seviyesinde sertifika alınması hedeflenmektedir. Bu amaçla, sürecin başından bu yana proje paydaşları ile çeşitli hedef ve strateji belirleme toplantıları gerçekleştirilmiştir. Bu toplantılar tüm planlama, projelendirme ve inşaat sürecinde de devam etmektedir. Bu sayede LEED sertifikasyonu sürecinin belirlenen hedeflere, en optimum yoldan ulaşması sağlanacaktır. Çevre dostu binalar konusunda gerek yurtiçinde, gerekse de yurtdışında çalışmış LEED akredite uzmanlara sahip ALTENSİS firması bu projenin LEED danışmanlık ve proje yönetimi hizmetlerini yürütmektedir. Hedeflenen LEED

100

L

- Emre Ilıcalı, Altensis

EED -ND (LEED for Neighborhood Development) sisteminde kentsel alanlarda çevreye verilen zararın azaltılması ve bu alanlarda yaşayan insanların yaşam kalitesini arttırmak amaçlanmaktadır. Binalar ile ilgili su ve enerji verimliliği gibi yeşil bina özelliklerinin değerlendirilmesinin yanı sıra akıllı büyüme ve planlı kentleşme stratejileri değerlendirilmektedir. Bu stratejiler doğrultusunda alternatif ulaşım çözümlerinin geliştirilmesi, farklı gelir grupları için konut alternatiflerinin sunulması, kompaktyürünebilir kent dokusunun oluşturulması hedeflenmektedir.

LEED ND ölçeğinde projeler 5 alt başlık altında değerlendirilmektedir:

• Lokasyon ve Bağlantı • Çevre Modeli ve Tasarımı • Yeşil Altyapı ve Binalar • İnovasyon • Yerel Önem Sırası PİYALEPAŞA projesi kapsamında Tüm Yerleşke ölçeğinde LEED for Neighbourhood Development sisteminde Altın seviyesinde Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

sertifikasının alınabilmesi için PİYALEPAŞA İstanbul Projesi kapsamında uygulanması öngörülen sürdürülebilirlik stratejilerinden bazıları şöyledir:

• Proje arazisinde daha önceden yapılaşma olduğu için bu projede herhangi bir doğal yaşam alanı, sulak alan-su kaynakları ve habitat zarar görmemiştir. • Proje alanının gelişmiş çevrede bulunması ve toplu taşıma duraklarına yakınlığı sayesinde araç kullanımına bağlı emisyon üretiminin azaltılmasına katkı sağlamaktadır. • Proje çevresindeki kavşak ve yol bağlantıları ile mevcut iş ve sosyal imkanlarla bağlantı sağlanmaktadır. • Proje ofis, konut ve AVM fonksiyonlarını barındırması ile konut sakinlerinin sosyal donatılara ve iş imkanlarına yürüme mesafesinde olması sağlanmıştır. • Bina arazisinde, inşaat esnasında ve sonrasında doğal yaşamın korunmasına azami ölçüde dikkat edilecektir. Yerel ve adapte olmuş bitkiler seçilerek, su tüketiminin ve kimyasal gübre kullanımının en aza indirgenmesi hedeflenmektedir. • Yapılaşmanın altyapıya ve özelikle yağmur suyu şebekesine getireceği yükün en aza

indirgenmesi için sert zeminlerde mümkün olduğunca geçirgen yüzeyler kullanılacaktır. Ayrıca yağmur sularının toplanarak peyzaj sulamada kullanılması planlanmaktadır. • Isı adası etkisini azaltmak için tüm çatılarda ve teraslarda SRI değeri yüksek açık renkli çatı kaplama malzemeleri kullanılacak ve otopark alanları bodurum katlarda konumlandırılacaktır. • Proje alanında kamuya açık rekreasyon alanları ve sosyal donatılar sağlanacaktır. • Araç ve yollarının etrafında ağaçlandırma yapılarak gölgeleme sağlanacaktır. Araç ve yaya yolu genişlikleri bina yüksekliklerine göre optimize edilecektir. • Farklı konut tipolojileri sağlanarak farklı gelir grupları için konut imkanı sağlanacaktır. • Yağmur sularının toplanarak bahçe sulamada tekrardan değerlendirilmesi ile su tasarrufu konusunda önemli bir adım atılacaktır. Otelde duşlardan ve lavabolardan gelen gri su rezervuarlarda kullanılarak şebeke suyu kullanımı önemli ölçüde azaltılacaktır. • Ayrıca tüm binalarda kullanılacak su armatürleri ve vitrifiyelerde su tasarruflu olma özelliği aranacaktır. Bu seçimlere EPA (Environmental Protection Agency) standartları göz önünde bulundurulacaktır. Bu yapılan uygulamalar ile binanın su tüketiminin EPA standardına oranla en az % 20 daha verimli olması hedeflenmektedir. • Proje kapsamında kullanılan tüm aydınlatma ve mekanik sistemlerde enerji verimliliği ön planda tutulacaktır. Amerikan enerji verimliliği standardına (ASHRAE 90.1) uygun olarak tasarlanmış sistemlerin enerji sarfiyatları, yapılacak bilgisayarlı enerji modellemesi sonucunda değerlendirilecektir. • İnşaat esnasında oluşacak atıkların geri dönüşümü ile ilgili kapsamlı bir atık yönetim planı hazırlanmakta ve çıkan atıklar ayrıştırılarak geri dönüşüme gönderilmektedir. • Binada inşaat esnasında iç mekanlarda kullanılacak yapı kimyasalları, (boya,astar,macun v.s.) içeriğindeki VOC ( uçucu organik zararlı bileşik) oranların en az olanlarından tercih edilecektir.q


101 101

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

EGE SERAMIK, ŞIKLIĞIN DEĞIŞMEYEN ADI… GENİŞ PORTFÖYÜNDEKİ ÜRÜNLERİN YANI SIRA BÜYÜK PROJELER İÇİN ÖZEL ÜRÜN TASARIM ÇALIŞMALARI DA YAPAN EGE SERAMİK’İN EN YENİ TASARIMLARI PİYALEPAŞA İSTANBUL PROJESİ İLE BULUŞUYOR.

102

P

ortföyündeki ürünleri Ahşap, Mermer ve Taş, Beton, Homojen, Tekstil, Alla Turca, Dekorlu Ürünler, Tuğla ve Küçük Ebatlı Ürünler adı altında beğeniye sunan firma, yeni Vintage konseptli ürünleri ile nostalji rüzgarları estiriyor. 33 yeni serisinin lansmanını Spring 2018 Collection adı ile Mart ayında yapan Ege Seramik, özellikle Vintage konseptine eklediği 20x20 cm ebatlı yeni serileri, dekorlu ve derin rölyef dokulu ürünleri ile tüketicilerden tam not aldı. Geniş portföyündeki ürünlerin yanı sıra büyük projeler için özel ürün tasarım çalışmaları da yapan Ege Seramik’in en yeni tasarımları Piyalepaşa İstanbul Projesi ile buluşuyor. Duayen firmanın ürünleri Piyalepaşa İstanbul projesinin tüm iç ve dış mekânlarında kullanılacak. 2009 yılında Digital Tile markası ile Türk seramik sektörüne dijital baskı teknolojisini kazandıran, doğa kadar gerçekçi desenleri ve canlı renkleri ile Ege Seramik, banyodan mutfağa tüm mekânlarda şıklığın değişmeyen adı.q Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


A

ND Kozyatağı Projesinde ofis ve toplantı odalarının bölücüleri olarak alüminyum gizli taşıyıcılı dikmelere bağlı çelik yayların klipslenerek taşıdığı sistem olan Snap Bonded modüler bölme duvarları kullanıldı. Snap Bonded sistemde camlı modüllerde yüksek ses yalıtımı sağlamak, perspektifte tüm cam profillerini gizlemek ve de hemyüz yapmak amacıyla profiller, camlara strüktürel olarak yapıştırıldı. Solid yüzeylerde alternatif olarak boyalı camlar sisteme entegre edildi. Yatay, düşey tasarımla oluşturulan bu değiştirilebilir bölme modülleri, koridorlara hemyüz özel kapı çözümleriyle desteklendi. Yapışma cam sistemiyle yalın, zarif ve şeffaf üniteler yaratıldı, duvarlarda farklı kombinasyonlar yakalandı. Toplantı odalarında kullanılan Snap Akustik yutucu ve saçıcı duvar kaplama ürünleriyle, hem görsel hem de işlevsel sonuçlar yaratıldı. Çok özel bir desen uygulaması yapıldı. Snap Akustik panellerle çalışma ortamının çalışanların verim ve sağlığı üzerindeki etkisi vurgulandı, sürdürülebilirlik ve enerji korunmasına önem verildi. Esnekliğin ve mükemmel iletişimin sağlanması için tasarım kapsamında en iyi sonuca ve optimize akustik özelliklere sahip mekânlar yaratmaya odaklanıldı. 350 kişi kapasiteli yemekhane mahalinde TRIMline MW hareketli bölme duvarlar iç mekan tasarımının bütünleyici parçası oldu ve mekanın istenilen fonksiyona göre bölünmesi

103

SNAP AKUSTIK PANELLERLE ÇALIŞMA ORTAMININ ÇALIŞANLARIN VERIM VE SAĞLIĞI ÜZERINDEKI ETKISI VURGULANDI, SÜRDÜRÜLEBILIRLIK VE ENERJI KORUNMASINA ÖNEM VERILDI.

için sınırsız tasarım olanağı sundu. TRIMline MW ile panel stok alanları istek ve ihtiyaçlara göre planlandı, mekan içerisinde tasarımın diğer elemanları ile kombine edilebildi. MW hareketli bölme duvar sisteminde tavandan gizli bir ray ile asılan paneller, zeminde herhangi bir kılavuz rayına ihtiyaç duymaz. Paneller, manuel olarak kolayca hareket ettirilir ve park alanına götürülür. Ahşap kaplamadan tekstile kadar çok çeşitli yüzey bitiş malzeme opsiyonlarıyla TRIMline MW, sadece iki mekanı birbirinden ayıran bir bölme duvar sistemi değildir. Üç boyutlu bir eleman olarak tek başına bir tasarım objesidir; sertifikalı yüksek ses yalıtım değerleri, yangın kontrol özelliği ve akustik yüzey kontrol emicileri ile mekânlara konfor getirir. THE D.O.O.R. Ayarlanabilir Kapı (AK) Üniteleriyle alüminyumun şık ve dinamik görüntüsü, AND Ofis mekanlarına zarafet ve pratiklik getirirken, aynı zamanda farklı birer kimlik kazandırdı. Kolay adapte edilebilir ve duvar kalınlığına göre ayarlanabilir alüminyum kasalı-pervazlı kapı sistemlerinde boya, eloksal ve ahşap kaplamalı yüzey bitiş seçenekleri ile HPL, doğal kaplama, cam veya akrilik kapı kanatları uygulanabiliyor. Profiller istenilen RAL renginde boyanabiliyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

PIYALEPAŞA İSTANBUL’ DA PULVERIZE ÇÖZÜMLER... 104

PİYALEPAŞA İSTANBUL MİMARİ PROJESİNDE TERCİH EDİLEN 09620.PY564 KODLU ÜRÜN, PULVER MİMARİ ÜRÜN SERİSİNDEN A2 SINIFI YANMAZLIK DAYANIMINA SAHİP, CLASS 2 ÖZELLİKLİ ÜSTÜN DIŞ CEPHE DAYANIMLI BİR ÜRÜNDÜR.

P

ulver Toz Boya, otomotiv, beyaz eşya, genel endüstri segmentlerinde olduğu gibi mimari alanda da yenilikler sunmaya devam ediyor. Mimari dış cephe sistemlerinde, özellikle alüminyum profil ve levhalar üzerinde kullanıma uygun yeni projeler geliştiren ve 1988’ den bu yana farklı sektörlere ürün sunan Pulver Toz Boya mimari için de faydalı çözümler öneriyor.

alüminyum gibi metal yüzeyler için uygun olup, yapıya gerek estetik görünüm gerekse üstün koruma dayanımı sağlamaktadır.

Mimari projeler üzerinde uzun yıllardır profesyonel bir ekiple hareket eden Pulver, projelerde çözüm ortağı olarak yer alırken, toz boyanın kullanım alanları ile ilgili özellikle mimari ofislere fikir kaynağı oluyor, destek veriyor. 20 yılı aşkın tecrübe ile gökdelen, havalimanı, avm gibi bir çok prestijli projede Pulver Mimari seri toz boyalar kullanılmaya devam ediyor.

A2 sınıfı organik bir ürün olan bu boyanın “Yanmaz-Zor yanıcı” olduğunu, s1 tanımı yanma esnasında her hangi bir duman vb. gaz salınımının olmadığını, d0 ise damlama gibi yüzeyden yangını alevlendirici nitelikte tanecik ayrılmalarının olmadığını ifade etmektedir. BS476:Part 7 Yüzeyde Alev Yayılımı standardına göre ürünümüz, Class 1 sınıfı olarak, yani yangın esnasında yüzeyde alevi ilerletmeyen nitelikte sınıflandırılmıştır. Yine bir diğer önemli standart olan BS 6853:1999 Yangın Esnasında Zehirli Duman Ağırlık Toplamının Belirlenmesi şartnamesine göre, yangın esnasında zehirli gaz salınımının olmadığı ve ilgili değerin R: 0,32 olarak ölçüldüğü gözlemlenmiştir.

Piyalepaşa İstanbul mimari projesinde tercih edilen 09620.PY564 kodlu ürün, Pulver Mimari ürün serisinden A2 sınıfı yanmazlık dayanımına sahip, Class 2 özellikli üstün dış cephe dayanımlı bir üründür. Ürün,

Pulver Mimari seride bulunan Class 2 özellikli tüm ürün grubu, yukarıda belirtilen yangın dayanım şartlarını sağlamakla birlikte, koruyucu özelliği ile kaplamış olduğu malzemenin dayanım ömrünü de uzatmaktadır.q

Yanma davranışı A2

Duman oluşturma -

s

1

Yanan Damlalar ,

d

O

Yangına karşı tepki sınıflandırması: A2-s1,dO ISO 13501-1 Yangına Karşı Tepki standardına göre ürüne ait bağımsız kuruluşlarda yapılan testlerde yukarıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


105 105


MERCEK Binalarda YangınYANGIN Güvenliği YAPILARDA DAYANIMI

106

Londra Grenfell Yangını Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


BİNALARIMIZ YANGINA KARŞI GÜVENLİ Mİ? 107

TÜRKİYE’DE ÖNEMLİ PRESTİJ BİNALARI HARİCİNDEKİ, ÖZELLİKLE KONUT OLARAK KULLANILAN BİNALAR BÜYÜK YANGIN RİSKİ TAŞIMAKTADIR. YÜKSEK BİNALARIN MUTLAKA YANGIN GÜVENLİĞİ AÇISINDAN DENETİMLERİ YAPILMALIDIR. DENETİMLER SIRASINDA SADECE SİSTEMLERİN OLUP OLMADIĞI KONTROL EDİLMEMELİ, AYNI ZAMANDA ÇALIŞTIRILMALI VE TESTLERİ YAPILMALIDIR. - Prof.Dr. Abdurrahman Kılıç

İ

stanbul, yüzyıllarca işgal edilmiş, yağmalanmış, depremlerde yerle bir olmuş, ama hiçbir şeyden çekmemiş yangından çektiği kadar. Yangınlarda şehrin yarısı hatta yarısından fazlası yok olmuş. Muhteşem saraylar, çarşılar, konaklar, hanlar, hamamlar, benzeri olmayan nadide eserler ve el yazması kitaplarla birlikte şehrin tarihi de yanmış. “İstanbul’un yangını, Anadolu’nun salgını” herkesçe tekrarlanan tekerleme haline gelmiş. Halk arasında “Edirne sudan batacak, İstanbul ateşten yanacak” şeklindeki söylentiye inananların sayısı her yangından sonra artmaya başlamış. Bir depremden sonra, şair Keçecizâde İzzet Molla (1785-1829) bir şiirinde “Ya Rabbi sen bize hareket-i arz (deprem) felâketi verme, bize alıştığımız yangın afeti kâfi” diye yazmıştır. Bazen hem deprem hem de yangın iki koldan İstanbul’u tahrip

etmiş, büyük yangınlardan sonra şehrin dokusu tamamen değişmiştir. Ahşap evleri yasaklayan ve taş malzemeyi özendiren emir ve nizamnameler yayımlansa da alım gücünün zayıflığı ve afet sonrası bir an önce inşa edilmesi gerekliliğinden etkili olmamıştır. Onlarca kez şehrin üçte birini yok eden yangınlar için “İstanbul’un yangını olmasaydı, evlerin eşiği altından olurdu” sözü dillere pelesenk olmuştur. Günümüzde, İstanbul yangınları boyut ve şekil değiştirmiş ama oluşturduğu risk azalmamıştır. Ülkemizin birçok büyük kentinde, özellikle de İstanbul’da, son yıllarda yüksek binaların ve gökdelenlerin sayısı hızla artmaktadır. Yangın yönetmeliğinde, yüksekliği 21.50 metreden fazla olan binalar “yüksek bina” olarak tarif edilmektedir. Genel olarak yüksekliği 51.50 metreden fazla yüksek

binalara “çok yüksek bina” ve yüksekliği 150 metreden fazla yüksek binalara “gökdelen” denilmektedir. Yüksek binalarda meydana gelen yangınlara müdahale etmek ve söndürmek zor olduğundan, bu tür binalarda oluşan birçok yangın faciaya dönüşmektedir. Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 05.04.2018 günü çöp konteynerinde başlayan yangın dış cepheye sıçramış ve kısa sürede binayı sarmış, hastalar karga-tulumba tahliye edilmiş ve itfaiye ekiplerinin müdahalesi sonrası yangın güçlükle kontrol altına alınmıştır. İstanbul’un tanınmış iş merkezlerinden 18 katlı Odakule binasında 10.3.1991 günü meydana gelen yangında 17. ve 18.katları tamamen yandı. Ataköy’deki Novus Residence’te 25.09.2008 günü ve Fulya’daki 42 katlı Polat Residence E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


28 Kasım 2010, Haydarpaşa Garı Yangını

MERCEK YAPILARDA YANGIN DAYANIMI

Fulya’daki 42 katlı Polat Residence binasında 16.07.2012 günü çıkan yangın.

YENİ BİNALARDA, YÖNETMELİKTE BELİRTİLEN STANDARTLARA UYGUN TASARLANDIĞI, UYGULANDIĞI VE SİSTEMLERİN BAKIMLARI YAPILDIĞI TAKDİRDE BİNADA GÜVENDEYİZ DİYEBİLİRİZ.

108

alacak kadar büyüktür. Geniş bir alana yayılı yangın riski, yüksek binalarda küçük bir alana sıkıştırılmış, kullanıcıların hatası, ihmali, dikkatsizliği ve tedbirsizliği bir araya toplanmıştır. Bina içerisinde yüzlerce mutfakta gazlı veya elektrikli ocak kullanılmakta, çok sayıda fırın, çamaşır makinası, televizyon, buzdolabı ve ütü gibi elektrikli cihaz bulunmaktadır.

binasında 16.07.2012 günü cephede kullanılan yalıtım malzemeleri tutuştu ve kısa sürede binanın tüm cephesi alevler arasında kaldı. Levent’te bulunan Türkiye’nin en yüksek binası Sapphire’de 13 Eylül 2013 yangın paniği yaşandı. İtfaiyenin çalışmaları sürerken bina tamamen boşaltıldı. İstanbul’un Anadolu yakasında Akasya AVM’nin de içinde bulunduğu kompleksin rezidans bölümünde 04.05.2014 günü çıkan yangın korku yarattı. Zorlu Center’da 9 Ocak 2015 konut kulesinin 17. katında bulunan inşaat Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Ülkemizde, şimdiye kadar yüksek bina yangınlarında, çok şükür fazla can kaybı olmadı. Belki bu nedenle, sanki hiç büyük yangın olmayacakmış gibi davranılıyor. Oysa risk çok fazla olup yüksek binalarda her an bir faciaya sebep olacak eksikler ve yanlış uygulamalar bulunmaktadır.

Yüksek bina yangınlarında, duman ve alev binanın üst kısımlarına doğru hızla yayıldığından, yangının başladığı katın üstündeki katlarda hasar fazla olur. Can kaybının tamamına yakını, yangın çıkan katın üstündeki katlarda meydana gelir. İtfaiye merdivenlerinin 10.kattan sonra etkili olmaması nedeniyle, binadaki insanların güvenliği yangın önlemlerine bağlıdır. Yangın önlemleri yeterli olmayan yüksek binalarda, alt katlarda başlayan bir yangında üst katlar alevlere teslim olacak ve bina Cehennem Kulesi’ne dönüşecektir.

Yüksek binalar, dikine yerleştirilmiş mahallelerdir. Bazıları bir ilçeyi içine

Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmeliği’ne göre; yüksekliği 51.50

halindeki bir rezidansta çıkan yangında bir güvenlik görevlisi hayatını kaybetti.


4 Mayıs 2014, Akasya AVM Yangını 26 Ekim 2017, Varyap Meridian Yangını

YÜKSEK BİNA YANGINLARINDA, DUMAN VE ALEV BİNANIN ÜST KISIMLARINA DOĞRU HIZLA YAYILDIĞINDAN, YANGININ BAŞLADIĞI KATIN ÜSTÜNDEKİ KATLARDA HASAR FAZLA OLUR. CAN KAYBININ TAMAMINA YAKINI, YANGIN ÇIKAN KATIN ÜSTÜNDEKİ KATLARDA MEYDANA GELİR.

metreden fazla olan yeni yapılan konutlar dâhil bütün çok yüksek binalarda otomatik algılama, söndürme ve duman kontrol sistemleri zorunludur. Yeni yapılan çok yüksek binalarda; her katta en az iki adet korunmuş yangın merdiveni, önlerinde yangın güvenlik holü ve acil durum asansörü bulunmalı ve merdivenler ile asansör basınçlandırılmalıdır. Otomatik yağmurlama sistemi, yangın dolapları, itfaiye su alma ağzı ve su verme bağlantıları yapılmalıdır. Otomatik yangın algılama sistemi, acil aydınlatma, yönlendirme ve duman tahliye sistemi olmalıdır. Yeni binalarda, yönetmelikte belirtilen bu sistemler standartlara uygun tasarlandığı, uygulandığı ve sistemlerin bakımları yapıldığı takdirde binada güvendeyiz diyebiliriz. Ama maalesef bunu söylemek zor, yüksek binaların büyük çoğunluğu güvendeyiz diyebileceğimiz özellikte değil. Ülkemizde yüksek binaların yangın riskinin fazla olması ve Londra Grenfell yangınına benzer yangınların olabileceği binalar üç

109

ayrı kategoride toplanabilir. Birinci grupta 2007 yılından önce yapılan hiçbir yangın önlemi olmayan yüksek binalar, ikincisi yeni yapılan yaklaşık 17 kat olan konut binaları ve üçüncüsü de yangın korunum sistemleri uygun tasarlanmayan ve bakımları yapılmayan çok yüksek binalardır. Mevcut Çok Yüksek Binalar: Yönetmeliğin yayımlandığı 2002 yılından önce yapılan hatta yönetmeliğin uygulanmaya başlandığı 2007 yılına kadar yapılan çok yüksek binalar en riskli binalar arasındadır. Mevcut binaların kullanım amacı değişmediği sürece çalışma ruhsatı yenilemesi gerekmediğinden yangın önlemlerinin kontrolü ve iyileştirmesi yapılmamaktadır. Bu tür binalarda yangın algılama sistemleri, korunmuş yangın merdiveni, otomatik söndürme sistemi hatta yangın dolabı bile bulunmamaktadır. Bir yangın durumunda merdiven kovasından, asansör kuyusundan ve şaftlardan duman kısa sürede bütün katlara yayılacak özelliktedir. Konut olarak kullanılan bu özellikteki binaların sayısı çok

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 05.04.2018 günü dış cephede çöp koynerlerinde başlayan yangın. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK YAPILARDA YANGIN DAYANIMI

fazladır. Ofis ve otel olarak kullanılan, hiç bir yangın önlemi olmayan binaların sayısı da az değildir.

110

ÜLKEMİZDE YAPILAN ÖNEMLİ HATALARDAN BİRİ DE UYGUN MALZEME KULLANILMAMASIDIR. YÜKSEK BİNALARDA YANGINLARIN TAMAMI ŞAFTLARDAN VEYA DIŞ CEPHE KAPLAMASINDAN BİNANIN ÜST KATLARINA YAYILMIŞTIR.

Yeni Yapılan Çok Yüksek Binalar: Yangın bilinci yeterli olmayan yükleniciler, binayı ucuza mal etmek istediklerinden, konutlarda yangın önlemlerinin zorunlu olduğu 51.50 metreden 50 cm daha düşük yaparak, binaya yangın güvenlik holü, merdiven basınçlandırılması, acil durum asansörü, otomatik yağmurlama sistemi ve duman tahliye sistemlerini yapmamaktadır. İtfaiye merdivenleri etkin söndürmeyi 30 metreye kadar yapabildiğinden, bu tür binaların son 20 metresine yaklaşık 7 katına itfaiye merdiveninin dışarıda ulaşamamakta can kaybının tamamına yakını 30 metreden sonraki katlarda olmaktadır. Yönetmelikte, yapı yüksekliği 30.5 metreden fazla bütün binalarda otomatik yangın algılama sistemi ve yağmurlama sistemleri zorunlu yapılmalıdır. Tasarımı Uygun Olmayan Çok Yüksek Binalar: Türkiye’de yangın güvenlik sistemleri konusunda önemli konulardan biri de, sistemlerin standartlara uygun olarak tasarlanmaması, uygulanmaması ve bakımlarının yapılmamasıdır. Var gibi gösterilen birçok yangın söndürme sistemi, birçok

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

algılama-uyarı sistemi gerçekte bir yangın durumunda görevini yapacak özellikte değildir. Yapıldığı belirtilen, birçok binadaki yağmurlama sistemi ve algılama sistemi bir yangın durumunda fayda sağlamaz. G-Mall sinema yangınında, yönetmeliklere göre bütün sistemlerin binada tamam olduğu söylendi. Oysa ben yangında oradaydım, yağmurlama sistemi bir yangını söndürecek özellikte değildi. Yağmurlama başlığının altında durduğumda beni bile zor ıslatıyordu. Türkiye’de bu şekilde olan yüzlerce yüksek bina bulunmaktadır. Bu tür tasarım hatası olan çok sayıda sistemin bulunduğu bina olduğu gibi standartlara uygun olarak tasarlanan ama bakımları yapılmadığı için devrede olmayan veya özelliğini kaybeden sistemin olduğu çok sayıda bina da bulunmaktadır. Ülkemizde yapılan önemli hatalardan biri de uygun malzeme kullanılmamasıdır. Yüksek binalarda yangınların tamamı şaftlardan veya dış cephe kaplamasından binanın üst katlarına yayılmıştır. Şaftların duvarlarının alçıpan ile yapılması katlara açılan kapakların yangına dayanıklı olmaması ve cephede zor yanıcı malzeme yerine normal alevlenici sandviç paneller kullanılması büyük yangınlara davetiye niteliğindedir. Sonuç olarak; Türkiye’de önemli prestij binaları haricindeki, özellikle konut olarak kullanılan binalar büyük yangın riski taşımaktadır. Yüksek binaların mutlaka yangın güvenliği açısından denetimleri yapılmalıdır. Denetimler sırasında sadece sistemlerin olup olmadığı kontrol edilmemeli, aynı zamanda çalıştırılmalı ve testleri yapılmalıdır. Yangın yönetmeliğine itfaiyelerin denetimleri ve yetkileri ile ilgili maddeler ilave edilmeli, binalar yapılmadan projeleri itfaiyeler tarafından kontrol edilip onaylanmalıdır.q


111

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK YAPILARDA YANGIN DAYANIMI

BİNALARIN %80’İNDE YANGIN EMNİYETİ YOK YANGIN YÖNETMELİĞİ’NİN GETİRDİĞİ ŞARTLAR NEDENİYLE, BAŞTA YÜKSEK KATLI BİNALAR OLMAK ÜZERE TÜM YAPILARDA, YANMAYAN YA DA YANGINA DAYANIKLI YAPI MALZEMELERİ KULLANILMASI GEREKİYOR. ÖZELLİKLE YAPILARI TEPEDEN TIRNAĞA SARAN ISI YALITIM ÜRÜNLERİNİN YANGIN DAYANIMI KRİTİK ÖNEM TAŞIYOR.

112

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Advertorial


K

onut sayısındaki artış, zamanla eskiyen ve bakımı yapılmayan önleyici sistemler ve denetimsizlik gibi nedenlerden ötürü Türkiye’de yangınların sayısı her yıl ortalama %10 artıyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri de yapılardaki yangın güvenliğinin yetersizliği. Bugün bina stokunun sadece %20’sinde yangın önlemleri alınmış durumda olduğu ifade ediliyor. Kalan %80 yapıda maalesef yeterli yangın önlemi bulunmuyor. Türk Ytong Genel Müdürü Gökhan Erel, ısı yalıtım malzemesi tercihinde ürünün yangına dayanım performansının da mutlaka sorgulanması gerektiğini belirtiyor: “Türkiye’de binalarda ısı yalıtım uygulamaları süratle devam ediyor. Yangın dayanımı ısı yalıtımında enerji tasarrufu kadar önemli bir konu. Ne var ki, bu süreçte enerji tasarruf performansı yüksek, yangına dayanıklı yapı malzemelerinin tercih edilmesi gerekiyor. A1 sınıfı hiç yanmaz Multipor Isı yalıtım Levhası ile sektörde önemli hatta hayati bir ihtiyaca çözüm üretiyoruz… Yangın Yönetmeliği’nin getirdiği şartlar nedeniyle, başta yüksek katlı binalar olmak üzere tüm yapılarda, yanmayan ya da yangına dayanıklı yapı malzemeleri kullanılması gerekiyor. Özellikle yapıları tepeden tırnağa saran ısı yalıtım ürünlerinin yangın dayanımı kritik önem taşıyor. Binalarda dış duvarların dıştan ve içten mantolamasında, tavan ve teras ısı yalıtımında, ısıtılmayan hacimlerin tavanlarında, binaların konsol döşemelerinin ısı yalıtımında kullanılan ve tamamen mineral esaslı bir ürün olan Multipor, yapı ömrü boyunca ısı yalıtım özelliğini kaybetmiyor; yangına karşı yüzde 100 güvenli ve nefes alan bir ısı yalıtım çözümü sunuyor. Yangın yayılma hızı 5 kat arttı Avrupa’daki istatistiklere göre günümüzde bir odadaki küçük bir yangının tam bir yangın haline gelmesi için geçen süre yaklaşık 3 dakika, buna karşın 1950’lerde bu süre 15 dakikaydı. Yangının bu kadar hızlı yayılmasının nedeni, binaların geçmişe nazaran daha fazla yanıcı malzeme içeriyor olması. Her geçen gün piyasaya yeni inşaat malzemeleri sunuluyor, ancak bunların denetim, test ve kontrolleri halen eski yöntemlerle yapılıyor, yeni malzemelerle ve değişen yapım yöntemleriyle uyumlu olarak güncellenemiyor. Yüksek binalarda risk daha fazla Yangın riskinin azaltılması için binalarda yangının kontrol altına alınıp genişlemesine izin vermeyecek malzeme ve yöntemlerin kullanılması son derece önemli. “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik” 2015 yılında revize edildi. Yanıcı malzemelerin bina cephelerinin ısı yalıtımında kullanılması yönetmelikle yasaklandı, ancak hala yönetmeliğe uyulmadan tamamlanan binalar mevcut. Kamuoyunun sağduyusu çok önemli.

Türk Ytong Genel Müdürü Gökhan Erel

113

“TÜRKİYE’DE BİNALARDA ISI YALITIM UYGULAMALARI SÜRATLE DEVAM EDİYOR. YANGIN DAYANIMI ISI YALITIMINDA ENERJİ TASARRUFU KADAR ÖNEMLİ BİR KONU. NE VAR Kİ, BU SÜREÇTE ENERJİ TASARRUF PERFORMANSI YÜKSEK, YANGINA DAYANIKLI YAPI MALZEMELERİNİN TERCİH EDİLMESİ GEREKİYOR.” Tüketiciler bilinçli tercihler yapmalı, satın alacağı, kiralayacağı binaların yangın yalıtım koşullarını sorgulamalı. Yangınlarda ölüm nedenlerinin yüzde 40 – 60’sı zehirli gazlar Yangına dayanıksız yalıtım malzemelerinin kullanılması, yapının kısa sürede alev almasına, zehirli gazların açığa çıkmasına ve suyla söndürmenin imkânsız hale gelmesine neden oluyor. İnsanlar cephedeki yangınların bina içine sızmayacağını düşünüyor. Halbuki cephe kaynaklı yangınlarda, ısı artışı çok hızlı gerçekleşiyor ve maalesef kısa sürede tüm yapı yangının etkisine giriyor. Yangınlarda ölüm nedenlerinin yüzde 40 ila 60 oranında, yanıcı malzemelerin yaydığı toksik maddelerden kaynaklanan zehirli gazlar olduğu kaydediliyor. Malzeme kaynaklı yangınların can kaybı ile neticelenmesinin sebebi de bu. Yüksek binalarda yangına dışarıdan müdahale etmek zor olduğu ve cephelere yangın algılama, söndürme sistemleri kurulamadığı için özellikle mantolama ve yalıtım uygulamalarında zor yanıcı A2 sınıfı veya hiç yanmaz A1 sınıfı sertifikalı malzemelerin kullanılmasına dikkat edilmesi gerekiyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


114

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


115

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK YAPILARDA YANGIN DAYANIMI

Advertorial

DALSAN’IN SAFE4FIRE SERTİFİKALI SİSTEMLERİ FİRMAMIZ İNSANA VERDİĞİ DEĞERİ BİR KEZ DAHA KANITLAMAK İÇİN TÜRKİYE’DE BU KONUDA AKREDİTE OLAN TEK KURULUŞ EFECTIS ERA AVRASYA LABORATUVARLARINDA SİSTEMLERİNİ TEST ETTİREREK KURU DUVAR SİSTEMLERİNİN YANGIN DAYANIM SÜRELERİNİ BELGELENDİRMİŞTİR.

116

D

alsan Alçı’nın Türkiye’de kendi tesislerinde ürettiği alçı levhalarla oluşturulan sistemler, yangın dayanım testi konusunda Türkiye’de akredite olan Efectis Era Avrasya laboratuvarlarında test ettirilerek kuru duvar sistemlerininin yangın dayanım sürelerini belgelendirilmiştir. Basit bir anlatımla yangın dayanımı, herhangi bir mahalde çıkan yangının yanda, altta ya da üstte bulunan komsu mahâle ne kadar süre sonra geçeceğinin ifadesidir. Yangın dayanım süreleri, 30 ila 360 dakika aralığında ve 30 dakikanın katları seklinde artan sürelerle ifade edilir. Yapı malzemelerinin yangın sınıfları ile yapı elemanlarının yangın dayanımı kavramlarının genellikle karıştırıldığını belirtmekte yarar var. Hiçbir yapı malzemesinin tek başına yangın dayanımından söz edilemez. Örneğin bir alçı levha tek basına 15 dakika yangın dayanımı sağlar demek yanlıştır. Yangın dayanımı, yapı malzemelerine değil sistemlere özgü olup dakika cinsinden ifade edilir. Bu durum, tüm yapı malzemeleri için geçerlidir. Firmamız insana verdiği değeri bir kez daha kanıtlamak için ise Türkiye’de bu konuda akredite olan tek kuruluş Efectis Era Avrasya laboratuvarlarında sistemlerini test ettirerek kuru duvar sistemlerinin

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

yangın dayanım sürelerini belgelendirmiştir. Bu testler Dalsan Alçı’nın Türkiye de kendi tesislerinde ürettiği alçı levhalar ile yapılmış olup, Türkiye’de sektöründe sistemlerini test ettiren ve belgelendiren ilk firma olarak insana verdiği değeri bir kez daha göstermektedir. Yangına dayanım süresi belirlenirken, yangının oluştuğu taraftan dış tarafa ulaşma süresi ölçülür. Yük taşımayan kuru duvar sistemlerinin yangına dayanım süreleri TS EN 1364-1 standardına göre yapılmakta olup EI30, EI60, EI90 ve EI120 olarak sınıflandırılmaktadır. Buradaki “E=Bütünlük” ve “I=Yalıtım” cinsinden 30-60-90 veya 120 dakika yangın dayanım süresini göstermektedir. Bu süreler, yangın esnasında insanların kaçabilmelerine olanak sağlamaktadır. Kuru duvar sistemlerinin yangına dayanım süreleri test edilirken, fırın içerisindeki sıcaklıklar yaklaşık 1200 derecelere kadar ulaşmaktadır. İçeride bu sıcaklıklara ulaşılırken yangın olmayan tarafta, alçı levha sistemleri ile yapılan kuru duvar sistemleri sayesinde rahatlıkla durulabilmektedir. • Her iki yüzde de çift kat kırmızı COREX kullanılarak oluşturulan bölme duvar EI120 yani 120 dakika, • Her iki yüzde tek kat kırmızı COREX ile 60 dakika yangın dayanımı sağlamaktadır. • Her iki yüzde çift kat beyaz COREX ile 60 dakika, • Her iki yüzde birer kat kırmızı COREX, birer kat beyaz COREX ile 90 dakika yangın dayanımı sağlanmaktadır. • Her iki yüzde de A1 sınıfı yanmaz çift kat A1 COREX kullanılarak oluşturulan bölme duvar EI 120, yani 120 dakika yangın dayanımı sağlamaktadır. • A1 COREX, yanmaz alçı levha ile yangın

yönetmeliğinde zorunlu kılınan kaçış koridorları, şaft duvarları gibi alanların yanmaz kaplamalar ile kaplanmasına çözüm sağlar. • BoardeX kullanılarak oluşturulan dış cephe kuru duvar sistemlerinin de yangın dayanım testleri yaptırılmış olup, tasarımcılara sistemlerinin sahip olduğu yangın dayanım süreleri sunulmaktadır. BoardeX sistemleri ile 90 dakika yangın dayanımına ulaşılmaktadır. Sistemlerimiz Safe4fire Yangın Dayanım Sertifikası ile fabrika üretim kontrolleri ile her yıl düzenli olarak denetim yapılarak, üretimdeki sürekliliğimiz de bağımsız kuruluşlar tarafından kontrol edilmektedir. İhtiyacınız olan yangın dayanım süreleri ve test raporları için firmamız yetkilileri ile iletişime geçebilirsiniz.q



MERCEK YAPILARDA YANGIN DAYANIMI

Advertorial

SARAY ALÜMİNYUM A2 KOMPOZİT PANELLERİYLE

AB STANDARTLARINDA YANGINDAN KORUMA SAĞLIYOR!

118

G

eliştirdiği yenilikçi ve öncü iç ve dış cephe çözümleri ile 1980 yılından bugüne inşaat sektörüne hizmet veren Saray Grup, “SARAY A2 Yanmazlık Sınıfı Alüminyum Kompozit Panelleri ve Giydirme Cephe Sistemleriyle” yapıları yangına karşı koruyor.

2001 yılından bu yana, İSO’nun ilk 500 büyük firması arasında yer alan Saray Alüminyum, İstanbul Güneşli ve Tekirdağ Çerkezköy’de bulunan toplam 90 bin m² kapalı alanda, 30 bin ton alüminyum profil, 20 bin ton PVC profil ve 3,5 milyon metrekare alüminyum kompozit panel üretim kapasitesiyle faaliyetlerini sürdürüyor. Giydirme cephe ve kapı pencere sistemlerinden güneş kırıcılar ve solar sistemlere, 13 bin çeşit alüminyum profil, PVC kapı pencere sistemleri ve A2, B1 ve B2 alüminyum kompozit paneller üreten şirket, tüm üretim süreçlerinde kaliteden ödün vermeden ve çevreci uygulamalarla doğaya ve insana katkı sağlamak misyonu ile çalışmalarına devam ediyor. AB Standartlarında Yangından Koruma İçin: A2 Kompozit Panel Şart! Kaliteden ödün vermeden, tüketicilerini daima en kaliteli ürünlerle buluşturduklarının altını çizen Saray Grup Yönetim Kurulu Üyesi Talin Saraylı, A2 Yanmaz Kompozit Paneller hakkında şu bilgileri veriyor: “Avrupa Birliği’nin Türkiye’de de geçerli olan ve 21,5 metreden daha yüksek binalarda uygulanması zorunlu kılınan “Yangın Koruma” yönetmeliğine uygun, TS EN 13501-1 standardına göre A2 s1 d0 sınıfındaki “SARAY A2 Alüminyum Kompozit Paneller”i ülkemizde ilk defa, Saray Alüminyum olarak biz gerçekleştirdik. Bu ürün, çok katlı binalar, gökdelenler, endüstriyel binalar, kamu binaları,

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

SARAY A2 ALÜMİNYUM KOMPOZİT PANELLERİ; ÇOK KATLI BİNALAR, GÖKDELENLER, ENDÜSTRİYEL BİNALAR, KAMU BİNALARI, TÜNELLER, HAVAALANLARI, HASTANELER, AVM’LER, STADYUMLAR, TREN VE METRO İSTASYONLARI, OTELLER GİBİ, YANGIN YALITIMININ ÖNEMLİ OLDUĞU TÜM YAPILARDA KULLANILABİLİYOR. tüneller, havaalanları, hastaneler, AVM’ler, stadyumlar, tren ve metro istasyonları, oteller gibi, yangın yalıtımının önemli olduğu tüm yapılarda kullanılabiliyor. Paneller bu binaların dış cephe, iç duvar, tavan ve ara bölme kaplamalarında, kara ulaşım aracı kaplamalarında, tren ve gemilerin iç dekorasyonlarında uygulanabiliyor; mimar ve tasarımcılara yaratıcı ve özgün binalar yapmak için sınırsız fırsatlar sunuyor. Saray, kompozit panellerinde Pvdf boya kullanarak, dış cephenin dayanımını ve kalitesini artırıyor Yapılarda yangının yanı sıra özellikle İstanbul gibi deniz kenarı, egzoz ve hava kirliliğinin yüksek olduğu şehirlerde, dış cephelerde kullanılacak olan alüminyum kompozit panelin imalatında, mutlaka Polivinilden Florür (Pvdf) boya kullanılması gerektiğine dikkat çeken Saraylı şunları ifade etti: “Alüminyum kompozit panel imalatında kullanılabilecek en dayanıklı boya, kimyasal dayanım, nem dayanımı, renk ve parlaklık kalıcılığıyla “Polivinilden Florür (Pvdf)” boyadır. “Pvdf boyalar” nem dayanımı, asit dayanımı, UV dayanımı renk ve parlaklık stabilitesi ile -diğer boyalardan kalite olarak da ayrılıyor. Yapının dış cephesinin kısa zamanda deforme olmasını önlemek amacıyla, özellikle İstanbul gibi deniz kenarı ve asit yağmurunun yüksek olduğu yerlerde, binaların dış cephesinde mutlaka Pvdf boya tercih edilmelidir.” Saray Alüminyum, alüminyum kompozit panel imalatında sadece Pvdf boya kullanarak, binalarda dış cephe dayanımını ve kalitesini maksimum seviyeye ulaştırıyor.q



MERCEK YAPILARDA YANGIN DAYANIMI

Advertorial

120

EKOKLİNKER İLE YANGIN GÜVENLİĞİ EKOKLİNKER TS EN 13501-2 STANDARDINA UYGUN KOŞULLARDA TSE TUZLA AKREDİTE LABORATUVARLARINDA ÖLÇÜLMÜŞ EI 120 DK. YANGIN DAYANIMI SAYESİNDE YANGINA KARŞI DAYANIKLI YAPI ELEMANLARI SINIFINA GİRMEKTEDİR.

I

şıklar Yapı Ürünleri’nin iki yıllık AR-GE çalışmalarının akılcı sonucu Ekoklinker: Kendinden yalıtımlı %100 kil esaslı tiplerine göre farklı kalınlık ve yoğunluklarda üretilebilen klinker duvar sistemleridir.

Ekoklinker’in amacı iki farklı duvar cidarı oluşturarak binaların hem dış duvarı, hem de ara duvarları için çözüm olmaktır. Dış duvarlarda kullanılan Ekoklinker 20 ve Ekoklinker 20S, yaz aylarında ısının içeri girmesine engel olur, kış aylarında içerideki ısıyı korur. Ara bölme ve komşu duvarlarda ise ekoklinker 10-12-15 cm kesit inceliğinde yüksek ses yalıtımı sağlar aynı zamanda yangına ve depreme karşı dayanıklı binalar oluşturmaya imkân sunar. İçerisinde bulunan mineral yün ve klinker ürünün yanmaz oluşu

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

sayesinde uygulandığı duvarlarda A1 sınıfı yanmaz bir sistem oluşturur. Günümüzde yangına karşı her türlü önlemin alındığı binalar bile, yangının binada bulunan zayıf noktaları kullanıp büyüyerek kontrolden çıkması nedeniyle bir çok yapı tehdit altındadır. Bu nedenle yangını büyümesini engellemek, çıktığı mekânda hapsetmek amacıyla, binaları yangın dayanımı olan duvarlar ile bölümlere ayırmak çok önemlidir. Ekoklinker TS EN 13501-2 Standardına uygun koşullarda TSE tuzla akredite laboratuvarlarında ölçülmüş EI 120 dk. yangın dayanımı sayesinde yangına karşı dayanıklı yapı elemanları sınıfına girmektedir.q


IŞIKLAR


MERCEK

DIŞ YAŞAM ALANLARI

DIŞ

YAŞAM ALANLARINDA KONFOR

KİMİ ZAMAN HAVUZUN, KİMİ ZAMAN TOPRAĞIN, KİMİ ZAMAN ÇİÇEKLERİN YANINA ÇEKİLİP RUHUMUZU ONLARIN HUZURUNA KAPTIRIP ARINMA İHTİYACI HİSSEDERKEN KİMİ ZAMANDA GÖKYÜZÜNÜN ALTINDA KONFORUMUZDAN ÖDÜN VERMEDEN NEFES ALMANIN ÖNEMİNİ HİSSEDİYORUZ... 122

H

avaların ısınması, yazın kendini göstermesiyle ev içerisindeki yaşam döngüleri bahçelere taşınıyor. Evlerimizde, iş yerlerimizde zaman geçirdiğimiz birçok kapalı mekânda daha ferah alternatifler aranıyor bu günlerde. Bahçeler, balkonlar, teraslar, avlular… Açık havada yaşama ve vakit geçirme arzusunun yerini keyifli anlara bırakması bu açık yaşam alanlarının konforu ile doğrudan ilgili. Açık havalar sağlık, psikolojik, ruhsal açıdan pozitif katkı yaparken bir yandan da yaşam kalitesini arttırıyor. Öyle ki ilham veren ve etkileyen bu cazip mekânlar kapalı mekânların getirdiği birçok sosyo-fiziksel sorundan da kaçışın en kolay yolu… Durum böyle olunca bu dış mekân yaşam alanlarının konforu, dayanıklılığı, güvenliği, estetiği ve kullanımı da en az iç mekânlarımızdaki rahatlık kadar önemli olabiliyor. Büyük şehirlerde zaman zaman bir avuç toprağı bile görmekte zorlandığımız bu günlerde bahçe sahibi olmak veya bahçeli mekânlar bulabilmek lüks olabiliyor. Balkonlarımız, teraslarımız, bahçelerimiz ya da avlularımız doğru bir tasarımla bize şehir hayatının yoğun temposu

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

içinde nefes aldırabilecek yerler olma potansiyeli taşıyorlar ama sıcak mevsimler haricinde de çoğu kez atıl bırakılıyorlar. Kimi zaman havuzun, kimi zaman toprağın, kimi zaman çiçeklerin yanına çekilip ruhumuzu onların huzuruna kaptırıp arınma ihtiyacı hissederken kimi zamanda gökyüzünün altında konforumuzdan ödün vermeden nefes almanın önemini hissediyoruz. Bu açık alanlar şehirlerimizde ve yaşam alanlarımızda beklentimize cevap vermeyen eksikliklerle dolu iken bu konuda profesyonelleşmiş sektörler sayesinde karşımıza çıkan küçük fırsatları beklentimizi karşılayan vahalara dönüştürme imkânımız oluyor. Açık alanların en önemli mobilya veya malzemeleri kullanım alanına, isteğe veya ihtiyaca göre değişiklik gösteriyor. Dekoratif bir peyzaj ile nefes alabileceğimiz bir dinlenme alanına dönüştürebileceğimiz açık alanlar dört mevsim yaşam kalitemize değer katan estetik alanlar olduğu için bahçe aksesuarları ile desteklenmeli, görsel olarak etkileyici ögeler ile peyzaj yönü güçlendirilmelidir.q


123 123

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

DIŞ YAŞAM ALANLARI

124

DÖRT MEVSİM DIŞ

YAŞAM

ALANLARI

PALMİYE EXCLUSIVE KUMAŞ KOLEKSİYONU İLE R+T STUTTGART 2018’DE “IT’S ALL ABOUT FASHION” SLOGANI İLE TRENDLERİ BELİRLEDİ...

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

1

998 yılında yapı sektöründe faaliyetlerine başlayan Palmiye faaliyetlerini ağırlıklı olarak, İskandinavya, Avrupa ve Ortadoğu bölgelerinde yapmakta. 2002 yılında Norveç’te yapılan Dünya’nın en büyük tente projesi ihalesini alarak gölge sistemleri sektörüne “Palmiye” markası ile giriş yaptı. Palmiye, uluslararası ağı ve dünya çapındaki organizasyonu ile birçok ülkede temsil edilmekte. 2003 yılında tamamlanan projenin ardından, yaptığı AR-GE çalışmaları sonunda, 2004 yılında ilk Motorlu Pergola’yı üreten Palmiye, 2006 yılında 4 mevsim kullanılabilir özellikte pergolayı üretti. Palmiye, 2011 yılında İngiliz Courage Investments firmasının ortağı bulunduğu Lugano Glass A.Ş.’nin hisselerine ortak olarak iş sahasını daha da genişletti. Farklı kültürlerin değerleri ve onların eşsiz mimari konseptleri, Palmiye ürünlerine ilham vermekte ve yansımaktadır. Açık görüşlü ve yenilikçi olarak Palmiye, hassas


Türkiye’de ve dünyada sektörünün lideri Palmiye, AR-GE ve üretim süreci tamamen Türkiye’de gerçekleştirilen ve “It’s all about fashion” konseptiyle sunduğu yeni kumaş koleksiyonu ile sektörünün geleceğine yön verecek.

125

bir şekilde çalışarak dünyaca ünlü, başarılı mimarların ve tasarımcıların düşünce ve hislerini hayata geçirdikleri farklı ve eşsiz ürünler biçimlendirir. Palmiye bugün 6 kıta, farklı birçok noktadan satış yapan, dünyanın en geniş pergola tasarım ve çözümlerine, aynı anda gölge sistemlerine sahip firma konumundadır. Dört mevsim dış yaşam alanları yaratan Palmiye, R+T Stuttgart Fuarı’nda 550 metrekarelik stant alanı ve yeni koleksiyonu ile Avrupa ve dünya pazarında liderliğe oynadığını gösterdi. Türkiye’de ve dünyada sektörünün lideri Palmiye, AR-GE ve üretim süreci tamamen Türkiye’de gerçekleştirilen ve “It’s all about fashion” konseptiyle sunduğu yeni kumaş koleksiyonu ile sektörünün geleceğine yön verecek.

Palmiye, R+T Stuttgart Fuarı’nda aynı zamanda Design Turkey ödüllü tasarımlarını da sergiledi. Pergolada Yeni Dönem Palmiye Exclusive Kumaş Koleksiyonu, branda tavan örtülerinin tekdüzeliğinden ve görüntüsünden sıkılanlara ve mekânlarında fark yaratmak isteyenlere çok özel seçenekler sunuyor. Palmiye Exclusive Kumaş Koleksiyonu, sadece Palmiye’ye özel doku, renk ve desenlerden oluşuyor. Palmiye pergola serileri için özel tasarlanan “kumaş profilleri” ve “3 eksenli” aydınlatmalar ise Palmiye Exclusive Kumaş koleksiyonundaki renk, doku ve desenlerde oluşturduğu yansımalar ve ışık hüzmeleri ile fark yaratıyor, bulunduğu mekanlara ayrıcalık katıyor. Palmiye Exclusive kumaş koleksiyonu ayrıca ısı ve ses yalıtımı özelliği taşıyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

DIŞ YAŞAM ALANLARI

Black out özelliği ile ise zararlı UV ışınları filtrelenirken, mekan serinliği hedefleniyor. PVDF uygulaması ile özellikle metropol şehirlerdeki hava kirliliğinin getirdiği üst yüzey lekelenmeler, kirin dokuya işlemesi gibi sorunlar da çözülmüş oluyor. Palmiye Exclusive Kumaş Koleksiyonu, düzenli temizlik ve bakım ile yıllarca ilk günkü orijinal doku ve rengini muhafaza ediyor. Palmiye, dış mekanda iç mekan rahatlığını sağlayan ve 4 mevsim kullanılabilen pergola, cam, tente ve gölge sistemlerinin üretimi ve montajının yanı sıra yenilikçi mimari çözümler sunuyor. Palmiye üretiminde tasarım, mühendislik ve mimari alana yoğunlaşırken ürünlerinde teknolojinin insanlara sağladığı tüm kolaylıkları kullanmaya özen gösteriyor.

126

Tasarım konusunda açık görüşlü ve yenilikçi bakış açısına sahip Palmiye dünyaca ünlü, başarılı mimarların ve tasarımcıların düşünce ve hislerini hayata geçirdikleri eşsiz ürünler ile sıra dışı çözümlerin adresi oluyor. Alanında birçok “ilk”e imza atan Palmiye, 6 kıtada kendi bölge müdürlükleri, ofisleri ve alternatif satış kanalları ile birçok ülkede faaliyet gösteriyor. Palmiye, kendisine özel tasarlanan Apple Store’dan indirilen My Palmiye App aracılığıyla ürünlerini iPhone veya iPad ile kontrol etme lüksünü müşterilerine yaşatıyor. Sektörde yarattığı sinerji ile pazarda hızla genişleyen Palmiye birçok ülkede kendi ofisi ile hizmet verirken hizmet kalite standartlarından ödün vermiyor.q

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Palmiye Exclusive kumaş koleksiyonu ayrıca ısı ve ses yalıtımı özelliği taşıyor. Black out özelliği ile ise zararlı UV ışınları filtrelenirken, mekân serinliği hedefleniyor.


127

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

ÖZGÜR ÜZELTÜRK

IŞIKLAR TUĞLA GENEL MÜDÜRÜ

A1 SINIFI YANMAZ ÜRÜN OLAN EKOKLİNKER İLE YALITIM YILLAR BOYUNCA KORUNUYOR EKOKLİNKER’İN EN ÖNEMLİ AVANTAJI TABİİ Kİ YALITIMIN YILLAR BOYUNCA KORUNUYOR OLMASI. YALITIMI ELBETTE YAPACAĞIZ, YALITIMSIZ BİR BİNA, BİR DUVAR DÜŞÜNEMEYİZ AMA ESAS OLAN YALITIMIN UZUN YILLAR KORUNUYOR OLMASI. DUVARLARI HAVA KOŞULLARINA VE YANGINA KARŞI KORUYAN SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR YALITIMDAN BAHSEDİYORUM.

128

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


Ekoklinker ürününüzü ilgiyle takip ediyoruz. Bu özellikli ürün hakkında sizden bilgi alabilir miyiz? Yeni nesil duvarlar olarak tabir ettiğimiz Ekoklinker bizim çok önem verdiğimiz bir ürün grubu. Avrupa’da yalıtımın duvar içerisinde olması detayının uygulanmasına 8-9 sene önce başlandı. Son yıllarda yaşanan yüksek katlı yapılardaki büyük yangınlardan dolayı zirve yapan ürün grupları arasında yer alıyor. Londra yangınını örnek olarak verebilirim. Türkiye’de de maalesef pek çok yangın oluyor. Yangınlarda cephe yanıyor, konstrüksiyon ile cephe arasındaki boşluklardaki örtüler ve yalıtımlar da yanıyor. Yangına karşı dayanıklı bir yapı elemanı olan Ekoklinker A1 sınıfı yanmaz bir ürün. Ekoklinker’in en önemli avantajı tabii ki yalıtımın yıllar boyunca korunuyor olması. Yalıtımı elbette yapacağız, yalıtımsız bir bina, bir duvar düşünemeyiz ama esas olan yalıtımın uzun yıllar korunuyor olması. Sürdürülebilir bir yalıtımdan bahsediyorum. Duvarları hava koşullarına ve yangına karşı korumalıyız. Bizim en büyük şikayetimiz duvarın yapı fiziği olarak doğru detaylandırılmamış olması. Duvar çok önemli olmasına rağmen bizde yıllardır basite indirgenmiş durumda. Cephede pek çok konstrüksiyon kullanıyoruz, bunlarla birlikte sağlam duvarlar oluşturulması gerekiyor.Geçmişte bu konunun daha çok önemsenmesine karşın günümüzde öğrencilerin, mimarların ve tasarımcıların ayrıca aldıkları bir duvar eğitimi yok maalesef. Bu nedenle biz duvarın ne kadar önemli, sağlık açısından ne kadar değerli olduğunu vurgulamak için çalışmalar yapıyoruz. Alternatif blok malzemelere göre çok daha yüksek basınç dayanımı ve mukavemet sağlayan Ekoklinker bu anlamda önemli bir ürün grubu. Ürünün diğer önemli bir özelliği ise yoğun yapısı sayesinde duvarlarda gerçek ses

ÜRÜNÜN DİĞER ÖNEMLİ BİR ÖZELLİĞİ İSE YOĞUN YAPISI SAYESİNDE DUVARLARDA GERÇEK SES YALITIMI SAĞLAMASI. GÜRÜLTÜ KONUSU MAALESEF ÜLKEMİZDE FAZLA ÖNEMSENMİYOR.

129

Işıklar Tuğla Genel Müdürü Özgür Üzeltürk

yalıtımı sağlaması. Gürültü konusu maalesef ülkemizde fazla önemsenmiyor. Bu nedenle de yapılan binaların çoğunda gürültü konusunda çok fazla şikayet oluyor. Işıklar Yapı Ürünleri olarak biz gürültü konusu üzerine 3-4 sene önce çalışmaya başladık. Bu konu maalesef Türkiye’de çok geç gündeme gelen bir konu. Gürültü yönetmeliği yayınlandı ve yürürlüğe girmesini bekliyoruz. Bu gelişmeler ile birlikte konuya verilen önemin artacağını düşünüyorum. Oldukça büyük projeler yapılıyor, bir katta 25 daire olan bir şantiyeyi gezdik meselâ, otelden daha büyük rezidanslar söz konusu. Ayrıca yollara çok yakın binalar yapılıyor. Sonuç olarak konforlu binalar oluşturmak zorundayız. Burada biz üreticilere de çok önemli görevler düşüyor. Gerçekçi çalışmalar yürütmemiz ve en iyi teknolojiyle bunu yapmamız gerekiyor. Bu bakımdan Ekoklinker’e çok güveniyoruz. Ekolinker teorik olarak ısı ve ses performans değerleri çok iyi, pratikte ise üründen şimdiye kadar yüzlere varan projelere

satış gerçekleştirdik. Bu projelerde de bize geri dönüşler çok iyi ve teoriyi destekler durumda.Ekoklinker cephede kullandığında çok önemli ses kesiciliği söz konusu, ara duvarlarda da aynı durum söz konusu. Ekoklinker uygulaması Türkiye’de bir ilk. Bu çalışmayı Knauf ile birlikte yürütüyor ve sürdürüyoruz. Türkiye’de ilk defa bir fabrikada iki farklı yoğunlukta tuğla üretiliyor. Isı performansı için hafif tuğlalar, ses için de yoğun olan tuğlalar. İki farklı pişirme yöntemi ile üretilen bu tuğlalardan ses performansı için üretilen daha koyu renklidir, delinmesi ve kesilmesi zordur. Her ikisinin ana maddesi aynı, toprak ve kil. Pişirilme yöntemleri ise farklı, pişirme süresi ve içerisine katılan yine doğal olan bazı malzemeler var. Onlarla beraber iki farklı yoğunluk elde etmiş oluyoruz. Tabii şekil itibariyle de farklılıklar olduğu zaman birisi ses performansı için diğeri ısı performansı için çok özel ürünler haline gelmiş oluyor.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN 130

ÖZGÜR ÜZELTÜRK

IŞIKLAR YAPI ÜRÜNLERI GENEL MÜDÜRÜ

TOPRAĞIN KENDİNİ YILLARDIR İSPATLAYAN BİR YÖNÜ VAR. PEK ÇOK ÜRÜN GRUBU GELİYOR AMA YILLAR İÇERİSİNDE DEZAVANTAJLARI ORTAYA ÇIKIYOR. AMA TOPRAK DAHA İNSANOĞLUNUN VARLIĞINDAN BUGÜNE KADAR DEĞERİ HİÇ KAYBOLMAYAN, PERFORMANSINI KANITLAMIŞ BİR ÜRÜN. Ürünlerinizin ham maddesi kil, bu bir avantaj değil mi? Kil yüzde yüz doğal bir malzeme ve binlerce yıldır insan yaşamının bir parçası. Günümüzde ürettiğimiz yapılarda ve gündelik hayatımızda çok farklı malzemeler kullanıyoruz; petrol türevi malzemeler hayatımızın her alanında yer alıyor. Bu nedenle biz mekânlarda sağlıklı nefesi olanaklı kılmaya çalışıyoruz. İç mekânlarda doğada aldığınız oksijeni, nefesi buldurmaya amaçlıyoruz. Sadece ham maddemiz olan kil doğal değil, ürünlerimize farklı renkleri de doğal yollarla veriyoruz. Bu renk çeşitliliğini pişirme teknolojisinde ısı farklılığı yaratarak ya da farklı bölgelerin farklı renklerdeki toprağını kullanarak sağlıyoruz. Tecrübe toprak sanayisinde çok önemlidir. Bizim sektörümüzde, yakın tarihte kurulmuş bir işletme göremezsiniz. Avrupa’da

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

da durum öyle. Aileler bu işi yıllarca sürdürür. Çünkü o bölgenin toprağının özelliğini öğreniyorsunuz. Gidip şu bölgede yeni fabrika açayım demek gibi bir şansınız çok fazla yok. Toprağın kendini yıllardır ispatlayan bir yönü var. Pek çok ürün grubu geliyor ama yıllar içerisinde dezavantajları ortaya çıkıyor. Ama toprak daha insanoğlunun varlığından bugüne kadar değeri hiç kaybolmayan, performansını kanıtlamış bir ürün. Onun için biraz rahatız, pazarlama ve satışını da rahat yapıyoruz. 20-30 yıllık binalardaki cepheler bizde yeni cephe kabul ediliyor. Diğer malzemelere baktığınızda beş seneyi geçti mi diye hesap yapılır. Toprak bir kere yüzde yüz yerli bir ürün. Yurt dışında yine tuğlacılarla veya toprakçılarla çalışıyoruz, ürün alışverişimiz de oluyor. Oradan ithal ettiğimiz ürünler var ama onlar da sonuç olarak aynı malzeme;

kil ve toprak… Teknolojik ürün gamlarımız bulunuyor ama kesinlikle doğal malzemeyle çalışıyoruz. Bu durum çalışan sağlığı açısından faydalı, fabrikamızda dışarıda atık bulamazsınız mesela... El yapımı tuğlalarımız çok ilgi çekiyor. Bu tuğlaların her biri birbirinden farklı şekle sahip oluyor. Onlar tamamen el yapımı ve el işçiliği ile yapılıyor. Bu tuğlalar bölgedeki kadınlar tarafından elde yapılıyor. Köylerimizde kadın iş gücünün sanayiye katkısını artırmaya çalışıyoruz. Tüm köylere servis-


2017 YILI BİZ VE TÜM TOPRAKÇILAR İÇİN İYİ GEÇTİ DİYEBİLİRİM. STOKLAR OLUŞMADI, ZATEN BÜYÜME RAKAMLARI DA ORTADA. İNŞAAT MALZEMECİLERİ SANAYİ OLARAK İHRACATIMIZ DA YÜZDE SEKİZLERİ AŞTI. ÖZETLE 2017 YILINDAN MEMNUN KALDIK. 2018 YILININ İLK AYLARI İÇİN DE AYNI ŞEYLERİ SÖYLEYEBİLİRİM. lerimiz var. Fabrikamızda çocuk, kadın ve aile sağlığı üzerine eğitimler gerçekleştiriyoruz. Fabrikalarımız Bartın’da… Aynı arazi içerisinde iki fabrikamız var. Bunlardan biri faal diğeri de yedinci aydan itibaren faaliyete geçecek. Yatırımlarımız devam ediyor, ürün gamımız genişliyor, yalıtımla ilgili çalışmalara çok önem veriyoruz. Ekoklinker üretiminde Knauf ile birlikte çalıştığınızı söylediniz, Knauf’un burada ürüne katkısı nedir? Knauf, ürünlerimizde kullandığımız mineral cam yününü üreten firma… Çok teknolojik bir ürün, Knauf’ hem ısı hem ses konusunda uluslararası tecrübesi fazla olan bir firma. Çatıda da biz yine dünyada önemli bir grup KEBE Markası ile birlikte çalışıyoruz. Karşılıklı bir çalışma sergiliyoruz. Ürün gruplarımızı KEBE Grubu satıyor biz de onların kiremitlerini alıyoruz.

2017 yılı biz ve tüm toprakçılar için iyi geçti diyebilirim. Stoklar oluşmadı, zaten büyüme rakamları da ortada. İnşaat malzemecileri sanayi olarak ihracatımız da yüzde sekizleri aştı. Özetle 2017 yılından memnun kaldık. 2018 yılının ilk ayları için de aynı şeyleri söyleyebilirim hatta beklentimizin biraz da üzerinde satış gerçekleştirdik. Tabii bunda yeni ürün grubumuzun olması da önemli bir faktör. Ama genel anlamda Ocak, Şubat, Mart ayları havalar güzel seyretti ve olumlu hava koşulları bizim satışlarımızı da iyi yönde etkiledi. Bu senenin genel olarak iyi geçeceğini düşünüyoruz. İstanbul’da konut arzı fazlası olduğu söyleniyor ama bazı illerimizde yine çok büyük oranda konut ihtiyacı var. Zaten firmaların farklı illerde yaptığı projelerden

de bunu anlamak mümkün. İzmir’de yoğun olarak projeler gerçekleşiyor. Yine Akdeniz sahillerinde önemli projeler var. Sonuç olarak konut ihtiyacı Türkiye’de dağılmış vaziyette. Doğu illerimizde konut ihtiyacı var. Sektörün büyüyeceğine inancımızı sürdürüyoruz. Biz Işıklar olarak olumlu görüşümüzü hem yurt içinde hem de yurt dışında sürdürüyoruz. İhracat çok önemli bir kalem bizim için. Şuan yüzde15-20 arasında bir ihracatımız söz konusu. Ama hedefimiz yüzde 30-35’lere ulaşmak. Ağırlıklı olarak hangi bölgelere ihracat yapıyorsunuz?

Yeni yapılan binalar birkaç ay içerisinde eskimiş bir görüntüyle, kirlenmiş, temizliği zor bir hale geliyor… Geçen gün bir binadan bahsediyorduk yeni diye, bizi uyardılar o yeni bina 18 yıllık bir bina… 18 senelik bina cephesi bizim için yeni aslında ve bu tam anlamıyla bir sürdürülebilirlik. Sürdürülebilirlik demişken özellikle taban tuğlasının sürdürülebilirliği çok önemli. Mesela belediyelere satıyoruz. Onu parkta kullanıyorlar. O parktan yol geçtiğinde sökülüyor başka bir parkta kullanıyoruz. O yüzden bir sefer satabiliyoruz belediyelere... 2018 yılının ilk çeyreğini bir şekilde tamamladık. Işıklar olarak bu çeyreği siz nasıl geçirdiniz, önümüzdeki dönemde sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz? Işıklar Tuğla olarak gelecek planlarınız neler?

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

131


SEKTÖR’ DEN

ÖZGÜR ÜZELTÜRK

IŞIKLAR TUĞLA GENEL MÜDÜRÜ ÖZELLİKLE SICAKLIĞI NEDENİYLE TUĞLA SON YILLARDA CEPHEDE HEM TÜRKİYE’DE HEM DE YURT DIŞINDA OLDUKÇA FAZLA KULLANILIYOR. ÖZELLİKLE AVRUPA’DA ÇOK GÜZEL ÖRNEKLERİNE RASTLIYORUZ AMA TÜRKİYE’DE DE ÇOK GÜZEL UYGULAMALARLA KARŞILAŞIYORUZ.

Double Tree By Hilton Işıklar Cephe Sistemleri - Anadolu Serisi Kaplama Tuğla

132

Balkanlara ihracatımız var. Azerbaycan ve Irak bizim için önemli ihracat merkezleri. Arap ülkeleri olan Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirliklerini bu anlamda önemsiyoruz. Son birkaç yıldan beri Avrupa ile çok iyi ilişkilerimiz var. Fransa’ya ihracatımız başladı. İngiltere ve Almanya ile çok iyi anlaşmalar yaptık. 2018 yılında Avrupa’ya ihracatımız önemli bir miktarda artacak gibi gözüküyor. İhracatta bizim en büyük dezavantajımız ürünlerimizin ağır malzeme grupları olması dolayısıyla nakliye konusu. Bu nedenle ince ürün gruplarımızın daha çok ihracat şansı var. Yurt dışı ihracatını oradaki bayiler kanalıyla mı yoksa buradan direkt mi sağlıyorsunuz? Çalışmalarımızı ihracat bölümümüz, bayiler aracılığıyla buradan sürdürüyor. Yurt dışında yaklaşık 30 bayimiz var. Hem proje bazında hem de bayi bazında çalışmalarımız devam ediyor. Bizim en önemli özelliklerimizden bir tanesi de malzemeyi tek başına satmıyor olmamız. Taşıyıcısı, yalıtımı, örtüleri ve hatta tasarımını da yapıyoruz. Mimari grubumuz da farklı malzemelerin bir arada kullanımıyla ilgili öneriler getiriyor. Hem Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Türkiye’deki yöresel malzemeler içerisinden doğal malzemelerle tuğlayı bir araya getiriyoruz. Yurt dışında da yine o ülkedeki yöresel malzemelerle tuğlayı birleştiriyoruz. Tasarım aşamasında da önerilerimiz oluyor özellikle modern çizgiler çok önemli, cephelerde ve çevre düzenlemesinde modern çizgileri yaratarak öneri götürüyoruz. Önümüzdeki dönemde tuğlayı cephelerde daha fazla görebilecek miyiz? Aslında tuğla, cephelerde tercih edilen bir malzeme. Özellikle sıcaklığı nedeniyle tuğla son yıllarda cephede hem Türkiye’de hem de yurt dışında oldukça fazla kullanılıyor. Özellikle Avrupa’da çok güzel örneklerine rastlıyoruz ama Türkiye’de de çok güzel uygulamalarla karşılaşıyoruz. Fotovoltaik panellerin cephelerde konumlandırılarak enerji üretilmesi önemli bir konu. Özellikle Avrupa’da enerji üreten tuğla evler var. Onları yakından takip ediyoruz. Çünkü tuğla çok önemli bir ısı kütlesi oluşturuyor, ısıyı bünyesinde tutarak soğuk havalarda bundan faydalanılabiliyor. Artı enerji üreten evleri Türkiye’de de görmek istiyoruz. Bu konuyla ilgili bazı çalışmalarımız var.

Avrupa’da tuğla kültürü çok daha fazla. Bir cephe tasarımı çoğu zaman basite indirgeniyor ancak iyi tasarlanmış bir cephenin binanın bulunduğu mahalleden, şehre kadar uzanan bir etkisi var. Cephe tasarımı gerçekten çok önemli. Binaya bir elbise giydiriyorsunuz ve dört mevsim üzerinde taşıyacağı bu elbiseyi tasarlarken basite indirgenmesine çok karşıyız. Bazı firmalarımız maalesef öyle işlemler yapıyorlar. Yalıtımı 4-5 cm yaparak binanızı kurtarma veya bina ömrünü gerçekleştirme olmuyor. Binalarda değişen iklim şartları, enerji şartları ve ihtiyaçlarıyla donanımlı binaları şimdiden yapmamız lazım. Pazar payımız oldukça yüksek ama bizi marka olarak değil toprakçılar olarak görmenizi istiyoruz çünkü malzemenin kullanılması yönünde gayretlerimiz var. Bizim amacımız markadan önce toprak malzemenin avantajlarını aktarmak. Bu amaçla tasarımcı adaylarını henüz öğrencilik yıllarında tanıyıp onlara toprağı anlatmak istiyoruz. Yapı Fuarı’nda bir atölyemiz oldu. Dış mekânda kuracağımız bu atölyede toprak ile öğrencileri buluşturacağız. Harç, duvar, imalat, yalıtım nasıl yapılır konusu üzerinde çalışmalar gerçekleştirdik. Zaten tırımız sürekli üniversiteleri dolaşarak toprağı öğrencilerle buluşturuyor. En son Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversite’sinde bir konferansımız oldu ama tırımız Adıyaman’a, Mersin’e kadar gidiyor. Öğrencilere proje anlatıp dışarıda workshop çalışması yapıyoruz, harçla tuğlayla biraz da onların hayal gücünü zorlamayı amaçlıyoruz.q


ME

20

D

IU Classified M U S A R Te a m

18

U

S

NATIO TED N I N

AKUT YİNE BAŞARDI! Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Kurulu INSARAG’ın 19-22 Mart 2018 tarihleri arasında Montana, Bulgaristan’da gerçekleştirdiği Yeniden Sınıflandırma Sınavı’nda başarılı olan AKUT ekiplerimizi tebrik eder, emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız.

133

AKUT yaz, 2930’a SMS gönder, bir can da sen kurtar!

akut.org.tr

twitter.com/AKUT_Dernegi

facebook.com/AKUT instagram.com/AKUT_Dernegi

E K O L O J İ K YA P I L A R

LEŞİMLER DERGİSİ & Y E Rakut.web.tr

youtube.com/akut


SEKTÖR’ DEN

LEVENT PELESEN

İZODER YÖNETİM KURULU BAŞKANI

PROJELERDE YALITIMA BÜTÜNCÜL BAKILMALI KÜRESEL ISINMANIN ETKİSİ İLE ARTIK BİNALARI ISITMANIN YANI SIRA SOĞUTMA DA ÇOK ÖNEMLİ BİR HALE GELDİ. BİZİM EN FAZLA ENERJİ GİDERİMİZ ISITMA VE SOĞUTMA NEDENİYLE OLUYOR. BU DURUMDA BİNALARIMIZI YALITMAK İÇİN YALNIZCA ISITMA AMACI GÜTMEYECEĞİZ, SOĞUTMAYI DA HESAP EDEREK PROJELERİMİZİ YAPACAĞIZ. ISITMA, SOĞUTMA, SU, SES, YANGIN YALITIMINA BÜTÜNCÜL BAKILARAK PROJELENDİRME YAPILMALI. İZODER’in 2017 ve 2018 yılı ilk çeyreğindeki faaliyetleri, geleceğe dair amaç ve planları hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?

134

İZODER 1993 yılında yalıtım bilincini ülkemiz çapında yaygınlaştırmak amacıyla kuruldu ve 25 yıldır ısı, su, ses ve yangın yalıtımı konularındaki faaliyetlerini başarıyla sürdürüyor. Ayrıca ısı yalıtımı konusunun içinde tesisat yalıtımını bir alt başlık olarak değerlendiriyoruz. Sektörel bir sivil toplum örgütü olarak 25 yıldır aralıksız bir şekilde çalışmalarımızı yürütmenin büyük bir başarı olduğunu söyleyebilirim. Bu başarıda elbette üyelerimizin katkılarının ve derneğimizi sahiplenmelerinin önemi çok büyük. İZODER çalışmalarını iki yıllık dönemler halinde değişen bir yönetim kurulu ile gerçekleştiriyor. Şu sıralar gündemimizde 2 yıllık yönetim süresini 3 yıla çıkartmak konusu var. Çünkü bu sürenin hedeflenen ve programlanan aktiviteleri gerçekleştirmeye yeterli olmadığını gözlemliyoruz. Zaten geçmişten günümüze iki yılda bir tüm yönetim kurulunun tamamının değiştiği hiç olmadı. Yeni görüşlere de açık olmamız sebebiyle her değişim döneminde %20-25 oranında yenilenmeye dikkat ediyoruz. Bu da %75 oranında bir önceki dönemde görev yapanların devam ettiğini gösteriyor. Bu nedenle de programlanan aktiviteler kesintiye uğramadan hayata geçiriliyor. Biz

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

her yönetiminin sonunda, yeni dönem çalışmalarına başlamadan önce geçmiş dönemi değerlendiriyor ve yeni dönemin planlamasını yapıyoruz. Yönetim kurulumuzun üyelerimizin tümünün profilini temsil eder nitelikte olmasına gayret ediyoruz. Peki 2017 yılının değerlendirme toplantısına göre yeni dönemde hangi hedefleri belirlediniz? 2017 yılındaki toplantımızda ortaya çıkan en önemli konulardan bir tanesi mevzuatlardaki eksiklikler idi. Bu eksikliklerin tamamlanması ise bizim birinci derecede hedeflerimiz arasında. Yıllardır derneğimiz ulusal ve tüm ülkeyi kapsar nitelikte olmasına, üye profilimizin de ülkenin her tarafından üyelerden oluşmasına rağmen ağırlıklı olarak İstanbul derneği olduğumuz yönünde yanlış bir algı söz konusuydu. Bu algıyı ortadan kaldırmayı kendimize ikinci hedef olarak belirledik. Yalıtım konusundaki en yetkili merci olan Bakanlığın mevzuatlar konusundaki hedefi de bizimle aynı idi. Biz de Bakanlığımız ile birlikte sektörümüzdeki eksik yönetmeliklerin tamamlanması konusunda çalıştık. Ne kadar üzücüdür ki 25 yıllık bir dernek olmamıza rağmen su yalıtımı ve ses yalıtımı konularında bir yönetmeliğimiz yoktu. Isı yalıtımı yönetmeliğimiz var ancak revize edilmesi gerekiyordu. 12. dönemin ilk yılı olan 2017 yılı içerisinde

İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Levent Pelesen


İZODER’in destek ve katkılarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ses yalıtım ve su yalıtım yönetmeliğini yayınladı. Böylelikle ülkemizde sektörümüze ait eksik yönetmeliğimiz kalmadı. Yönetmelikler tamamlandı ancak bu yönetmeliklerin tüm ihtiyaçları kapsar nitelikte olup olmadığı konusu tartışılır. Tabii ki hâlâ eksiklikler var. Isı, su, yangın ve ses yalıtımı konularındaki yönetmelikler arasında en gelişmişlerinden biri Isı Yalıtımı Yönetmeliği… Mevcut yönetmelikleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Isı yalıtımı konusunda ülkemizde yenilikçi çabalar devam ediyor. 25 yıl öncesine gittiğimizde, kullanılan ısı yalıtım kalınlıkları ortalama 2-3 cm idi. Isı yalıtımı uygulanan bina sayısı ise %5-10’lar mertebesindeydi ve çok azdı. Günümüzde ise hem malzeme kalınlıkları hem de uygulama yapılan bina anlamında çok büyük artışlar var. Yeterli mi? Tabii ki değil. Bunların geliştirilmesi için çalışmalarımız devam ediyor. Su ve ses yalıtımı yönetmeliklerinin yayınlanmasının ardından gündemdeki önemli hedeflerden bir tanesi ısı yalıtım yönetmeliğinin revizyonu. Bunun için çalışmalar başlatılmış durumda. Biz de bunu çok önemsiyor ve destek veriyoruz. Eksik olan yönetmeliklerin tamamlanması sürecini aslında bir seviyeye kadar bitirdik. Ama ondan sonra daha önemli bir görev bizi bekliyor. Bu yönetmeliklerin sahada en iyi şekilde uygulanmasını sağlamak. Türkiye’de enerji verimli bina üretmekle, doğru yalıtım yapmak ekonomi için nasıl bir önem arz

ediyor? Bu değerin ülkemizin dünya pazarındaki rekabeti ile ilişkisini nasıl yorumluyor sunuz? Hepimizin bildiği gibi ülkemiz maalesef enerji konusunda dışa bağımlı bir durumda. Enerjiyi ithal eden konumdayız. Enerji hem dünyada hem de ülkemizde çok önemli bir konu, dolayısıyla da enerjiyi ne kadar verimli kullanır ve ithalatımızı o oranda azaltırsak ülke ekonomisine doğrudan katkımız olacaktır. Bu sebeple enerji verimli binalar ile ekonomi arasındaki bağ doğrudan bir bağdır. Bu konu kamuoyunda çok dikkat çeken bir konu. Bizim de dernek olarak en önemli faaliyet alanlarımızdan bir tanesi binalarda enerjinin korunumu konusu. Binalarda enerji verimliliği ile direkt ilişkili ısı yalıtımı, Türkiye ekonomisi ve son kullanıcı için büyük önem arz ediyor. Bu konuda vatandaşların doğru bilgilere sahip olması çok önemli çünkü yalıtımla kışın ısıtma, yazın da soğutma amacıyla harcanan enerjiden ortalama yüzde 50 tasarruf sağlanıyor. Bu da doğalgaz ve elektrik faturalarını yarı yarıya düşürdüğü için konut sakinlerinin bütçesini ve konforunu direkt ilgilendiriyor. Isı yalıtımının maliyeti de yüksek değil. Yeni yapılan bir binada ısı yalıtımının maliyeti, toplam maliyetin yüzde 2 ila 5’i kadar. Ayrıca binalarda tüketilen enerji Türkiye ekonomisi için de çok önemli çünkü %37 ile binalarda yapılan tüketim, toplam enerji tüketimimizde en yüksek paya sahip. Türkiye’deki binaları ısı yalıtımlı hale getirerek, ülkemizin toplam enerji faturasını yaklaşık %15 azaltmamız mümkün. Isı yalıtımı ve enerji verimliliği açısından bakacak olursak farklı sıcaklıktaki iki ortam

İZODER’İN DESTEK VE KATKILARIYLA ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI SES YALITIM VE SU YALITIM YÖNETMELİĞİNİ YAYINLADI. BÖYLELİKLE ÜLKEMİZDE SEKTÖRÜMÜZE AİT EKSİK YÖNETMELİĞİMİZ KALMADI.

135

arasında ısı transferini önleyen malzemeye ısı yalıtım malzemesi diyebiliriz. Ama bunun da bir verimliliği olması lazım yani dış cephe duvarına sırf bu önleme görevini yaptığı için ısı yalıtım malzemesidir diyemeyiz. Isı yalıtım malzemesi diyebilmemiz için ikinci bir şarta ihtiyacımız var. Bu noktada teknik bir terim olan lamda ve ona bağlı olarak direnç katsayısı devreye giriyor. Yani lamdası belli bir değerden düşük olan malzemelere ısı yalıtım malzemesidir diyoruz. Bu değer dünya literatüründe ve yönetmeliklerde 0.05 watt/metrekare kelvinden küçük olan malzemeler olarak tanımlanıyor. Peki malzemenin lamda değerinin bu değerden küçük olması tek başına yeterli mi? Yeterli değil çünkü lamdası düşük ama gerekli direnci göstermesi için belirli kalınlığının da olması gerekiyor. Küresel ısınmanın etkisi ile artık binaları ısıtmanın yanı sıra soğutma da çok önemli bir hale geldi. Bizim en fazla enerji giderimiz ısıtma ve soğutma nedeniyle oluyor. Öyle şehirlerimiz var ki, buralarda sadece 3 ay kış yaşanıyor, diğer aylarda sıcak bir iklime sahip. Bu durumda binalarımızı yalıtmak için yalnızca ısıtma amacı E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

ısı yalıtım malzemeleriyle giydirilmesi çok yaygın olarak kullanılıyor, doğru bir yöntem, dernek olarak destekliyoruz ve gelişmesi gereken bir uygulama olduğunu savunuyoruz.

gütmeyeceğiz, soğutmayı da hesap ederek projelerimizi yapacağız. Isıtma, soğutma, su, ses, yangın yalıtımına bütüncül bakılarak projelendirme yapılmalı.

136

Enerji verimliliği ve yalıtım bugün birçok firmanın üzerinde AR-GE ve inovasyon çalışmalarını geliştirdiği bir konu iken siz bu AR-GE çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüzde bu konuda yoğun olarak inovatif çalışmalar yapılıyor. Mesela sıva veya boya üreticileri lamdası 0.05 watt/ metrekare altında olan ürünler çıkartıyorlar ama o çalışmalar içinde hangileri gerçekten kullanıma uygun ve sektörümüze faydalı? Bunların da değerlendirilmesini bizim derneğimiz yapabiliyor. Derneğimizin yan kuruluşu olan ‘TEBAR’ (Test Belgelendirme, Araştırma ve Geliştirme Ticaret A.Ş.) teknik belgelendirme ve araştırma kuruluşu. Bu kuruluş bünyesinde biz malzemelere CE belgesi veriyoruz. Akredite, bütün uluslararası kurumlarca kabul edilmiş bir şekilde belgelendiriyoruz ürünleri. Isı yalıtımı konusunda CE Belgesi verebilmemiz için malzemeye tabii ki lamdası tanımlanan sınırların içinde olması lazım ama direnci de olmalı. Eğer lamda değeri o tanımlanan sınıfların içerisinde ama direnci uygun değilse o zaman CE Belgesi verme yetkimiz yok. Bazı durumlarda laboratuvar ortamında elde edilen değerlere sahada rastlanamıyor ve uygulanabilirliği olmuyor. Bu konu çok hassas inovatif birçok çalışma yapılıyor ancak henüz ortaya çıkmış dört dörtlük bir malzeme gözlemleyemedik. Biz dernek olarak artık ‘ısı yalıtımına yardımcı malzemeler’ konusunda yeni bir kategori

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

YANGIN YÖNETMELİĞİNDE KONU DETAYLI OLARAK KURALLARA BAĞLANMIŞ VE KURALLARA UYULDUĞU TAKDİRDE ZATEN ÇOK OLUMSUZ SONUÇLAR İLE KARŞILAŞMAYIZ.

açmak durumundayız ki bu malzemeleri doğru konumlandıralım. Kullanılan bu malzeme tek başına ısı yalıtım malzemesi gibi davranamayacak ama artı bir fayda sağlayacaktır. Bu nedenle ısı yalıtımına yardımcı malzeme olarak tanımlamak doğru ve yerinde olacaktır. Bunu biz de standartlarımızın içerisine koyacak şekilde tanımlamak durumundayız. Karşı olduğumuz ise ısı yalıtımı yapıyorum, çok iyi yapıyorum, diğer yalıtım malzemelerine ihtiyaç yok, gibi bir algının yaratılıyor olması. İZODER kurulduğu yıllarda, bugün yaygın olarak kullanılan mantolama sistemi ülkemizde yoktu. 1993 yılına gittiğinizde mantolama uygulaması ya hiç yoktu ya da parmakla gösterilirdi ülkemizde. Bu durum 2000 yılına kadar böyle devam etti. 1997’de yılda toplam 300 bin metrekare mantolama uygulaması yapılıyordu, bugün ise 60-70 milyon metrekare mantolama yapılıyor. Bu en büyük inovatif gelişmedir aslında. Bugün artık mantolama uygulaması diye bilinen dış duvarların dıştan

Derneğimiz kurulduğu ilk yıllarda sektörümüzün SWOT analizi yapıldığında sektör profesyonellerinin dahi yalıtım konusunda bilgi eksikliklerinin en zayıf yön olduğu tespit edilmiş. Bugüne geldiğimizde ise artık sektör profesyonellerinin bu konuda yeterli bilgiye sahip olduğunu hatta kamuoyunun yalıtım konusundaki bilinç seviyesinin çok ciddi oranda artış gösterdiğini izliyoruz. Ama bu yeterli mi diye sorarsanız. Hayır yeterli değil çünkü bilinç seviyesi arttı ama bilgi tam olarak artmadı. Bazı yanlış anlamalar ve kavram karmaşaları halen devam etmekte ve bu durumun düzeltilmesi görevi de bize düşüyor... Son dönemde yaşanan yangınlarla ilgili bize birincil kaynak olarak ne söyleyebilirsiniz? Yönetmelikleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Yakın dönemde ülkemizde ve yurt dışında yaşanan ve son olarak 7 Şubat’ta İzmir’de bir otelde çıkan yangının yansıyan haberlerde sanki yangının çıkışına yalıtım malzemesi sebep olmuş gibi bir algı var. Oysa ki yangınların çıkış nedenlerinin başında elektrik arızaları, ikinci sırada unutulan sigara, üçüncü sırada açık unutulan ütüler geliyor ve bu nedenleri başka nedenler izliyor. Asıl önemli olan yangının çıkışını engelleyebilmek, yangın çıkış nedenleri genelde insan kaynaklı olduğu için tamamen engellenemiyorsa bizim yapmamız gereken yangın sırasında can kaybının yaşanmaması ve insanların tahliyesi için gereken zamanın kazanılması. Aslında Yangın Yönetmeliğinde bu konu detaylı olarak kurallara bağlanmış ve kurallara uyulduğu takdirde zaten çok olumsuz sonuçlar ile karşılaşmayız. Yönetmelikle hangi yükseklikteki yapıda ne tür malzemelerin kullanılabileceğini ve bunların yanmazlık sınıfları, uygulama yöntemleri detaylı olarak tarif ediliyor, her şey kuralına göre yapıldığında zaten istenmeyen sonuçlar en alt seviyeye inecektir. Özellikle cephelerde çok hızlı yayıldığı ifade edilen yangınlar incelendiğinde bu yapılar-


da ticari yapılar başta olmak üzere tercih edilen en yaygın uygulamalardan birinin de giydirme cephe uygulamaları olduğunu görüyoruz. Bu sistem benim kişisel olarak sevdiğim bir sistem ancak hatalı uygulamalar nedeniyle binaya estetik görüntü veren dış cephe kaplamalarının dış duvar ile arasında havalandırma boşluğu kalacak şekilde cepheye asılması ve bu boşluğun baca etkisi yaratarak yangının cephede hızla yayılmasına sebep oluyor. Dolayısıyla bu sistemlerde mutlaka mevzuata uygun yanmazlık sınıfında malzemelerin kullanılması ve kat aralarına yangın bariyerleri konulması gerekiyor. Ülkemizdeki mevzuat, bu tür havalandırmalı giydirme cephe detaylarında yalıtım malzemeleri de dahil olmak üzere hiçbir malzemenin yanmaması gerektiğini ifade ediyor. Ancak bilgi eksikliği ve ekonomik gerekçeler ile yanıcı dış cephe kaplamalarının tercih edildiği, yani estetik kaygıların yangın güvenliğinin önüne geçtiği giydirme cephe uygulamaları sürdükçe bu tür yangınlar ile karşılaşılması olasılığı hep olacak. Yangında öncelik korunmak ve kurtulmaktır. Yangın yalıtımı, yangınlarda oluşan ısı ve dumanın zararlı etkilerinin sınırlandırılmasına yönelik, can ve mal güvenliğini sağlayıcı yapısal önlemlerdir. Yangın çıktığında en hızlı en güvenli şekilde yangın mahallinin terk edilmesini sağladığı gibi, hayati bir unsur olan dumanın bina içinde yayılmasını geciktirecek önlemler ancak yangın yalıtımı ile mümkündür. Tüm yalıtım tedbirlerini ve uygulamalarını almayı planladığınız yeni inşaatlarda, yangın yalıtımının maliyeti inşaat maliyetinin yüzde 5’ini geçmez.

İZODER olarak, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işbirliği ile Ekim 2017’de İzmir’de yüksek bir katılımla başlayan seminer dizimize, Ocak 2018’de Ankara’da, Mart 2018’de Adana’da Nisan 2018’de Kayseri’de devam ettik. Finali ise İstanbul’da yapacağız. İzmir, Ankara, Adanave Kayseri seminerlerinin gördüğü yoğun ilgi, Anadolu’ya açılma stratejisinin ne kadar önemli olduğunu bizlere bir kez daha gösterdi. Hedefimiz bu seminerler dizisini 2019 yılında da sürdürmek. Ses yalıtımı konusundaki değerlendirmeniz nedir? Ses yalıtımı konusunda bilinç oluşturmak İZODER olarak bizim üstlendiğimiz bir sorumluluk. Üstlendiğimiz yalıtım konuları

o kadar önemli ki, hem enerji verimliliği, çevresel etkiler ve iklim değişikliği gibi konular, hem de güvenli yapıların oluşumu, konforlu, sağlıklı yaşam alanları ile yakından ilgili olmamızı gerektiriyor. Gürültü, ruhsal ve fiziksel açıdan sağlığımızı tahrip ederek, toplumsal uyum ve verimliliğimizde derin yaralar açıyor. Ayrıca çocuklarımızı hem fizyolojik, hem bilişsel, hem de duygusal açıdan olumsuz etkiliyor. Ses ve gürültü, sürekliliğine, dozuna ve kişilik özelliklerine bağlı olarak hepimizde farklı yoğunlukta etki yaratıyor. Gürültü kirliliğinin yıkıcı ve kalıcı etkileri göz ardı edilmemeli, alışma eğilimine kapılmamalı, kontrolsüz ses ve gürültü ile baş etmeyi başarmalıyız.q

137

Son yasal düzenlemeler, yalıtım sektörünün gelişimine ivme kazandırdı. Sektörümüzün yıllardır beklediği ‘Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği ve Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik’ İZODER çalışanlarının yıllar süren emek ve katkıları ile ülkemize kazandırıldı. İki yönetmelik de İZODER’in her platformda vurguladığı vatandaşlarımızın güvenli, sağlıklı konforlu binalarda yaşama hakkına hizmet edecek hayati önemde yönetmeliklerdir. Elbette eksiklikler, düzeltmeler olacaktır ancak önemli olan, sektörün bir nirengi noktası kazanmasıdır.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

138

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


SUYUN YOLCULUĞU

ÇEŞMEDEN ARMATÜRE

Sponsorluğunda hazırlanmıştır

ÇEŞMELER; İNSANLARIN SU İHTİYACINI BELİRLİ GÜNLERDE KARŞILADIKLARI BİR KENT İHTİYACI OLARAK GELİŞSE DE ZAMANLA ÖZELLİKLE KADINLAR İÇİN KENTSEL ÖĞE KİMLİĞİNİN YANINA KÜLTÜREL ÖZELLİĞİ DE EKLENEREK GÜNDELİK YAŞAM RİTÜELLERİNİN AYRILMAZ PARÇASI HALİNE GELMİŞTİR. - Berivan Eren Suyun insan yerleşmelerine ulaştırılması uygarlık tarihinin önemli aşamalarını yansıtır. Su bulabilmek için toprağın derinlerine uzanan kuyular açılmış, önceleri oldukça zahmetli taşıma yöntemleriyle su kaynakları ve akarsulardan tarım alanları ve yerleşimlere su getirilmiştir. İlerleyen uygarlık basamakları ile yağmur suları dahi değerlendirilerek kanallara akıtılacak; açık ve kapalı sarnıçlarda depolanacak; sular meydan çeşmelerine, dini ve sosyal yapılara ulaşacak; arazi yapısının bu ulaşıma izin vermediği durumlarda da bentler, su kemerleri ortaya çıkacaktır.

139

Çeşmeler; insanların su ihtiyacını belirli günlerde karşıladıkları bir kent ihtiyacı olarak gelişse de zamanla özellikle kadınlar için kentsel öğe kimliğinin yanına kültürel özelliği de eklenerek gündelik yaşam ritüellerinin ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Öyle ki çeşme başı diye yeni bir alt kültür doğarak ev içerisinde konumlandırılan kadının kentte var oluşunun görünürlüğünü sağlayan bir güç sağlamıştır. Günümüzde de çeşmeler, önemlerini korumakta ve aktif olarak kullanıldıkları takdirde sosyo-kültürel yaşama katkıda bulunmayı sürdürmektedirler. Yüzyıllar öncesinde Mısır, Mezopotamya, Asur ve Roma uygarlıklarında, çok uzaklardan yerleşim bölgelerine veya kurak bölgelere tarımsal amaçlar için ark ve kanallarla su getirildiği bilinmektedir. Kuyulardan çekilen suların yanı sıra kaynaklardan ve akarsulardan faydalanmak su yolları yaparak mümkün olmuştur. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

Antik çağlardan bu yana su, çeşme ve oluklardan taş çörtenler (Çatıya gelen yağmur ve kar sularını alıp bina duvarlarından uzağa akıtmak üzere ahşap yapılarda tahtadan, kâgir yapılarda taş veya betondan yapılan, dışarı doğru uzanmış oluk biçimli mimari eleman.) vasıtasıyla durmaksızın akıtılmıştır. Çatı sularının toplanmasında da kullanılan çörtenlerin en basit formu, düz bir oluk veya hayvan başı şeklinde olanlarıdır. Tas çörtenlerin yanı sıra, az da olsa, madeni çörtenler de kullanılmıştır. 140

OSMANLI DÖNEMİNDE 19.YÜZYILIN SONLARINDA BAŞTA SARAY MİMARİSİ OLMAK ÜZERE RUM VE ERMENİ ASILLI USTALARIN ÖN PLANA GEÇMESİYLE YAPILARDA KULLANILACAK MUSLUKLAR BU USTALARIN DENETİMİNDE ÜRETİLMİŞTİR.

Su yollarının fazla uzak olduğu ve su kaynaklarının az olduğu yerlerde suyun ziyan olmaması için ark ve kanalların yerini taş, tuğla ve horasan harcından yapılmış kanallar almıştır. Çok eskiden beri bilinen diğer bir su yolu olan “su künkleri” ise gerçekte topraktan pişirilerek yapılan ve birbirine eklenen su borularıdır. Su, güzergâhı boyunca su yolları üzerine kurulan küçük kapakçıklarla veya maksem denilen binalarla değişik yönlere yönlendirilmiştir. Ancak bu sistemlerde; suyun istenildiği zaman akıtılmasını, istenildiği zaman kapatılmasını sağlayan bir mekanizma bulunmamaktadır. Bu ihtiyaçtan da musluk doğmuştur. Çeşmeler kentsel mekânda, kimi zaman camilerin avlusunda, kimi zaman büyük bir meydanın ortasında kimi zaman ise yolların kesişim noktasında yer bulmuşlardır. Su mimarisinin vazgeçilmez öğelerinden olan çeşmeler, yapıldıkları kentsel

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

mekâna kimlik kazandırmış, sosyal hayatın şekillenmesinde rol oynamış, mahalli kültüre katkıda bulunmuşlardır. Anadolu coğrafyasında bir sosyalleşme aracı görevi gördükleri dönemler dahi olmuştur. Değişen sanat anlayışı, değişen yaşam biçimiyle iç içe bir görüntü çizerken, özellikle saray ya da konaklara, 19. Yüzyıl’dan itibaren hem sıcak, hem de soğuk suyu akıtmak için çift kollu musluklar konulmuştur. Örneğin; Topkapı Sarayı hamamlarında, soğuk ve sıcak suyu birleştirerek tek ağızdan veya iki kolu birleşerek iki ayrı ağızdan ya da sıcak ve soğuk suyu iki ayrı ağızdan akıtan yan yana iki musluğun yerleştirildiği görülür. Cumhuriyet Dönemi’nin, ilk yıllarında Osmanlı sanatının son devrine ait olan Yeni Klasik Üslupta geliştirilmiş motifli muslukların ve çift musluk seklinde olan bataryaların üretimine devam edilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında musluk ve bataryalar ‘kum dökümü’ metodu ile üretilmiştir. Osmanlı Döneminde 19.yüzyılın sonlarında başta saray mimarisi olmak üzere Rum ve Ermeni asıllı ustaların ön plana geçmesiyle yapılarda kullanılacak musluklar bu ustaların denetiminde üretilmiştir. Sade ve yuvarlak hatlı muslukların yerini estetiğe daha fazla önem verilerek üretilen çeşitli formlarda musluklar almış ve özellikle ‘banyo’ termosifonları için batarya-


KÜLTÜREL DEĞERLER VE GELENEKLER, FİRMALARIN GELİŞTİRDİKLERİ ÜRÜNLERİ FARKLILAŞTIRIP, YENİ ÜRÜN ORTAYA KOYABİLMELERİ İÇİN ÖNEMLİ BİR İLHAM KAYNAĞIDIR. lar’ üretilmeye başlanmıştır. Ancak, seri üretim teknolojisi kullanılmayan yerli yapım musluklar kalite olmadığı ve yeterli miktarda üretilemediği için talebi karşılamak üzere musluk ithalatına başlanmıştır. Kültürel değerler ve gelenekler, firmaların geliştirdikleri ürünleri farklılaştırıp, yeni ürün ortaya koyabilmeleri için önemli bir ilham kaynağıdır. Günümüzde Türkiye’de musluk ve batarya modellerinde modern Batı tasarımının takipçisi bir tasarım anlayışı bulunmaktadır. Kullanıcıların günümüzdeki ve ön görülebilir gelecekteki isteklerinin, ihtiyaçlarının belirlenmesi ve kullanılacak üründen beklentilerin araştırılmasıyla birlikte, musluk tasarımının tarihsel süreç içinde değişimi göz önüne alınarak geçmişin çizgilerinin bugünün tasarımlarına nasıl bir yön verebileceği belirlenebilir. Bir çıkış noktasına, tarihsel bir gelişime bağlanıldığı zaman daha sürekliliği olan, insanlar tarafından daha rahat kabullenilebilen ürünlerin ortaya çıktığı belirtilmiştir. Bu anlamda yerel ihtiyaçlar göz önüne alınıp farklı tarzda armatür tasarımlarının yapılması gerektiği vurgulanmıştı. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

141


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

Musluk üretimi sanayinin başlaması ile ithal ürünlere ihtiyaç duyulmayacak kalite ve miktarda üretim gerçekleştirilmiştir. 1980’li yılların başında iki el ile sıcak-soğuk suyun karışımını sağlayan bataryaların yanı sıra tek el hareketi ile sıcak-soğuk suyun karışımının ve musluğun açılıp kapatılmasını sağlayan küresel ve seramik diskli salmastra gruplu mix seriler devreye girmiştir.

142

Günümüzde musluk ve bataryaların üretiminde insan sağlığına zarar vermeyen, içinden geçen suya karışmayan ve yıllar içinde kronik metal zehirlenmesine yol açmayan, Avrupa normlarında pirinç bakır alaşımları kullanılmaya devam edilmektedir. Armatürler tarz, model, kaplama özellikleri itibariyle çeşitlilik kazanmış ve insan yaşamına, mekana tarz katan ürünler halini almıştır. Armatürler bir yapıda en çok dikkat çeken ve içindeki canlılarla en çok kontak kuran ürünlerdir. Konut alacak insanların en çok ve ilk etapta baktıkları yapı ürünleri arasında gelir banyo mutfak armatürleri. Dolayısıyla bugün armatürlerden fonksiyonelliği yanında yapıdaki diğer elemanları bütünleyen, konsept oluşturan bir tarz beklenmektedir.

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

VAR OLAN SU KAYNAKLARININ KORUNMASI VE AZAMİ DÜZEYDE SU TASARRUFUNUN SAĞLANMASI KONUSUNDA DUYARLI BİR YAKLAŞIM İÇERİSİNDE OLAN FİRMALAR, BU HASSAS KONUYA ÇEŞİTLİ TEKNOLOJİLER VE ÜRÜNLER GELİŞTİREREK DESTEK VERMEKTEDİR. Ülkemizde musluk ve batarya üretiminde pek çok firma üretim yapmaktadır. Teknolojileri, sistemleri, tesisleri ve kalitesi ile dünya şirketleri ile boy ölçüşecek ölçeği yakalamış üreticiler mevcuttur. Var olan su kaynaklarının korunması ve azami düzeyde su tasarrufunun sağlanması konusunda duyarlı bir yaklaşım içerisinde olan firmalar, bu hassas konuya çeşitli teknolojiler ve ürünler geliştirerek destek vermektedir. Bugünkü ürünlerde su tasarrufu maksimum düzeye ulaşmaktadır. Özellikle havaalanları, alışveriş merkezleri, restoranlar, okullar, hastaneler gibi tüketimin yoğun olduğu yerlerde su ve enerji tasarrufu ön planda tutulmaktadır. Bugün modern banyolarda ihtiyaç duyulan estetik, ergonomi ve tasarruf kavramlarına cevap verecek armatürler, su ve enerji tasarrufuna imkân tanıyan teknolojiyi tasarımla birleştirmeyi hedeflemektedirler. Kumanda

kolları ise ergonomiyi konfora yansıtırken, çeşitleri ile farklı taleplere cevap veriyor. Özellikle toplu kullanım alanlarında hijyen sağlayan fotoselli modeller, ihtiyaç duyulan miktarda su akısına izin vermesiyle su tasarrufu gerçekleştirmektedir. Fiziksel temas olmaksızın suyun akışını-kesilmesini sağlayan fotoselli bataryaları teknolojik açıdan güçlendirmektedir. Bugün kullanılan bataryaların teknolojik özelliklerinden biri de termostatik olmalarıdır. Bu bataryalar, su sıcaklığını ve debisini sabitleme imkânı yaratarak kullanıcıya kolaylık sağlamaktadır. Ani su miktarı ve ısısı değişimlerinden kullanıcının etkilenmesini ve


zarar görmesini engelleyerek güvenli kullanımı desteklemektedir. Bugün armatürlerde mekanik olarak elle yapabildiğimiz sıcaklık ayarını, yakın gelecekte elektronik olarak istenilen sıcaklıkta ayarlayabilen armatürlerin yapması planlanmaktadır. Armatürler, kullanım şekline göre manüel, zaman ayarlı ve fotoselli otomatik olarak sınıflandırılmaktadır. Ayrıca, yangın musluğu, boşaltma musluğu, şamandıralı musluk, şadırvan musluğu, çamaşır musluğu, taharet musluğu ve laboratuar musluğu gibi pek çok musluk farklı kullanım alanlarına ve kullanım amaçlarına göre üretilmekte ve tanımlanmaktadır. Kullanım suyu musluğu ya da içme suyu musluğu olarak da tanımlanan ve kullanılacak suya göre üretilen musluklar da mevcuttur. Geçmiş dönemde pirince daha ilkel şekilde şekil verilerek oluşturulan musluklar, günümüzde modern tesislerindeki muhtelif tonajlarda preslerden oluşan pres hattı, otomatik döküm makinelerinden oluşan modern döküm hattı, üniversal ve CNC makinelerden oluşan talaşlı imalat hattı ve otomatik montaj, test, ambalaj hattı ile çok daha modern ve gelişmiş şekillerde üretilebilmektedir. Gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda pirinç hammadde yanında su dışı kullanımlar için akışkanın kimyasal yapısına uygun olarak endüstriyel plastik ve paslanmaz malzemelerden de musluklar üretilmektedir. Ülkemizde musluk ve batarya üretiminde pek çok firma üretim yapmaktadır. Teknolojileri, sistemleri, tesisleri ve kalitesi ile dünya şirketleri ile boy ölçüşecek ölçeği yakalamış üreticiler mevcuttur. 1957 yılında E.C.A. Pres döküm Sanayi Limited Şirketi’nin musluk üretimine başlamasıyla 1960’lı yıllarda ithal ürünlere ihtiyaç duyulmayacak kalitede ve miktarda üretim yapan yerli musluk sanayi kurulmuştur.

143

Armatür ve musluk batarya üretimini arttırırken bir yandan da vitrifiye elemanlarının gelişimine destek olmuştur. Modern gündelik hayatımızın temel bir parçası olan banyolar, bugün bildiğimiz haliyle (küvet, duş, klozet, lavabo gibi standart vitrifiye elemanları ve uygun tesisat sistemi), sanayileşme süreçlerine bağlı olarak İngiltere ve Kuzey Amerika’da evlere girmiştir. 1900’ lü yıllarda, tesisat ve kanalizasyon sistemleri sayesinde, küvet ve duştan oluşan seyyar banyolar, endüstriyel vitrifiye elemanları ile sabit bir mekân ve pozisyona dönüşerek evlere girmiştir. Banyoda beyazın egemen olduğu yılların ardından, 1930’larda, renkli yüzeylerin ve vitrifiye elemanlarının ortaya çıkmasıyla beraber, banyoda hijyenden sonra, dekorasyon da öne çıkmaya başlamıştır. İlk Batılı tarzda banyo vitrifiye elemanları 1920’lerde ve 1930’larda, mimarların ev planlarında görülmeye başlamıştır. 1980’lerde, liberal ekonomiye geçiş ve ülkedeki serbest pazar, seramik sağlık gereçleri sektörünün gelişimi banyo vitrifiye elemanlarında ve aksesuarlarında çeşitliliğin artmasına olanak vermiştir.q

KAYNAKLAR - Aysun AYTAÇ, Şebnem TİMUR ÖĞÜT, Journal of Yasar University, 2015. - Banyo Tasarımına Etki Eden Faktörler, Mete S. Üngür, Bülent Yetiştirici, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2003. - E.C.A. Su Armatürleri Tanıtma ve Kullanma Kılavuzu - Geçmişten günümüze musluklar, https://emagaza.adell.com/ blogs/blog/turkiye-de-muslugun-armaturun-bataryanin-tarihcesigecmisten-gunumuze-musluklar. - http://abihayatsergisi.com/?portfolio=gunumuzde-musluk-bataryauretimi-ve-adell - http://www.aceser.com.tr/turkiyede-musluk-ve-bataryanintarihcesi.aspx - http://www.evservis.net/batarya-ve-musluk-kullaniminda-pufnoktalar/ - https://prezi.com/nn_vctbsbtdm/cesmeler-ve-cesme-kulturu/ - Musluk Tasarımının Tarihsel Süreç İçinde İncelenmesi ve Güncel Yansımaları, Ayça Sibel AKKAYA, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2007. - Türkiye’de Modern Banyonun Değişimi: Dergi Reklamları Üzerinden Bir Değerlendirme, E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME MALZEME

Yöntem Yöntem

UYGULAMA UYGULAMA

BIMOBJECT’TEKİ TEK YERLİ ARMATÜR MARKASI: E.C.A. ELGİNKAN TOPLULUĞU BÜNYESİNDE YER ALAN E.C.A. MARKALI ARMATÜRLERİN BIM SİSTEMİNE UYGUN AUTODESK REVIT FORMATLARINDAKİ ÇİZİMLERİNE, ARTIK PROFESYONELLER BIMOBJECT.COM VE ECA.COM.TR’DEN ULAŞABİLECEKLER. Türkiye’nin armatür sektöründeki trendlerin belirleyici markası olarak pek çok ilki kullanıcılarına sunan E.C.A., ürünlerinin teknik çizimlerini yayınlamaya başladı. Özellikle mimar ve içmimar meslek gruplarının faydasına olacak çalışmaya Nisan itibariyle başlandı. Mekan tasarımlarında faydalanılan bimobject.com platformuna armatür kategorisinde eklenen tek yerli marka olan E.C.A., eca.com.tr üzerinden de autodesk revit formatında ürünlerini 144

Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

kullanıma açtı. Kalitesiyle adından söz ettiren E.C.A. armatürleri aynı zamanda ulusal ve uluslar arası pek çok tasarım ödülünün de sahibi. Üstelik kalite standartlarının üzerinde bir anlayışla üretilen ürünlerine güvenen ve mottosu “Yıllarca Beraber” olan marka, sektöründe 20 Yıl Garanti veren ilk marka olma özelliğine de sahip. Detaylı Bilgi İçin: www.eca.com.tr



A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

GLAMPING Güzel bir çadırdan çok daha fazlası

ÇADIR KAMPLARININ UZMANLAR TARAFINDAN YENIDEN YORUMLANDIĞI BU KAVRAMDA, KALITE VE KONFOR BIR ARAYA GETIRILEREK BENZERSIZ BIR MIMARI DENEYIM YAŞATILMAK AMAÇLANIYOR. BU GÖZ ALICI KAMP MIMARISI INSANLARI ALIŞILAGELMIŞ, ERGONOMIK OLMAYAN KAMP ALIŞKANLIĞININ DIŞINA ÇIKARTIYOR. BU ÇAĞDAŞ GIRIŞIM INSANLARI DOĞAYA YAKLAŞTIRIRKEN AYNI ZAMANDA EKOLOJIK DEĞERLER ILE MODERN TASARIMIN EŞIT OLARAK DENGELENDIĞI GLAMPING MIMARISININ OLUŞMASINI SAĞLIYOR. ‘SIRADIŞI YAŞAM ALANLARI’ NA AYIRDIĞIMIZ BU BÖLÜMÜMÜZDE GLAMPING MIMARISINI DAHA YAKINDAN TANIYACAĞIMIZ ÖRNEKLERE YER VERIYORUZ. 146

Aralık 2017 Mayıs + Haziran Özel,2018, 38.Sayı 40.Sayı


DIŞ MEKÂNLARI SEVEN AMA EV KONFORUNDAN VAZGEÇEMEYENLER IÇIN INANILMAZ BIR ALTERNATIF...

B

irçok kişi hayatında bir ya da iki kez kamp yapmaya niyetlenmiş ancak su sızdıran çadırlar, ürpertici doğal yaşam canlıları ya da yerde yatmanın verdiği rahatsızlık hissi nedeniyle eve hayal kırıklığı ile dönmek zorunda kalmıştır. Ancak bu deneyimler insanların açık havada bulunma ve doğanın içinde olma isteğini ortadan kaldırmaz. Çadırda konaklamanın zorluklarını yaşamadan doğanın kalbinde tatil yapmak hepimizin hayalini kurduğu bir kaçış, bir uzaklaşma olabilir. Son yıllarda tatilciler arasında popülerlik kazanan Glamping bu hayali gerçeğe dönüştürmenin tam da karşılığı sayılabilir. Kelime anlamı olarak ‘glamorous’ (büyüleyici) ve ‘camping’ (kamp yapmak) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen Glamping, tatil anlayışı olarak tarzı ve lüksü, doğal ve sade olanla birleştirmek anlamına geliyor. Yani kamp ortamında, kamp hayatının tüm cezbedici yönlerini yaşarken, geceyi içinde gerçek bir yatak ve banyosu olan, bir tasarımcı tarafından özel olarak tasarlanmış bir çadırda ya da ağaç evde geçirebileceğiniz anlamına geliyor. Glamping ismi nispeten yeni olsa da kavram aslında yüzlerce yıldır varlığını sürdürmekte. İngiltere Kralı 8.Henry ve Fransa Kralı Francisco 1520’de diplomatik zirve için bir araya geldiğinde, Kuzey Fransa’da 2600 çadır kurulduğu, aynı dönemlerde Osmanlı Padişahları’nın da sanatçılar tarafından dekore edilmiş gösterişli çadırlarda konakladıkları biliniyor. Gelenek, 1900’lü yılların başında, zengin Amerikalı ve Avrupalı ​​gezginlerin Afrika’da safari yapmaları için moda

haline geldiğinde daha da yaygınlaştı. Bu varlıklı gezginler, evdeki mevcut konforlarından vazgeçmek istemedikleri için safari kampları; yataklar, banyolar, özel verandaların bulunduğu lüks seçenekler sunmaya başladı.

147 147

Bu günlerde ise glamping kavramı, seyahatçinin zevkine ve bütçesine uygun sayısız farklı seçenek sunmakta. Dış mekânları seven ama ev konforundan vazgeçemeyenler için inanılmaz bir alternatif haline gelmiş durumda. Glamping kelimesi Oxford sözlüğüne “geleneksel kamp ile ilişkili olan, daha lüks hizmetler ve olanaklar içeren kamp şeklidir.” olarak girmiştir. Kelime Birleşik Krallık’ta ilk olarak 2005 yılında kullanılmaya başladıysa da 2016 yılında sözlüğe eklenmiştir. Glamping çadırlarında, rustik lüks ve bozulmamış doğanın bir karışımını arayanlar için düzinelerce tipte konaklama olanağı bulunmakta. Doğaya ve yıldızların altına daha yakın olmak ve bir süre uzaklaşmak, benzersiz ve ilginç bir dış mekân deneyimi yaşamak için donatılmış Glamping, lüks ve zahmetsiz olduğu için geleneksel bir kamp deneyiminden farklılaşıyor. Lüksün yanı sıra çevreye odaklanan, doğaya saygılı olan Glamping hareketi her geçen gün büyüyor ve dünyanın her yerinde, her biri kendine özgü avantajlar sunan farklı seçeneklere ulaşmak mümkün oluyor. Glampingler konaklamanın yanı sıra, doğa sporları, özel toplantılar, sergi alanları, spor alanları gibi çeşitli amaçlarda da kullanılabiliyor. q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

GLAMPING İÇİN GLAMPING “GLAMPING FOR GLAMPERS”, DIŞ MEKÂNLARDA RAHATLIK VE TARZ DENEYIMINI TERCIH EDENLER IÇIN EKO-LÜKS BIR KONAKLAMA ALTERNATIFI SUNUYOR.

148

G

üney Koreli mimarlık stüdyosu ArchiWorkshop tarafından tasarlanan “Glamping for Glampers”, dış mekânlarda rahatlık ve tarz deneyimini tercih edenler için eko-lüks bir konaklama alternatifi sunuyor. Çağdaş tasarımlı iki tip glamping biriminden oluşan yumuşak dokulu yapılar, doğanın ortasına konumlanmış vaziyette. Glamping; vadinin, ormanın ve akarsuyun manzarasını sunarken insanları doğaya yakınlaştırıyor ve benzersiz bir mimari deneyim yaşatıyor. ArchiWorkshop tasarımı olan ‘Glampers için Glamping’ iki farklı şekilde çadırdan oluşuyor. Tasarımlardan biri engebeli araziye kolayca uyum sağlayan uzun, kıvrımlı bir formda. Bu çadırın katlanır mobilyaları özel olarak üretilmiş ve beyaz iç mekânları yerel bir sanatçı tarafından Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı


149

ArchIWorkshop’un glampIng çadırları, ev konforunda konaklamanın tadını çıkarırken, doğanın keyfini yaşamaya olanak tanıyor.

boyanmış. İkinci tasarım ise içi boş yuvarlak şekli ile bölgedeki çakıllara işaret ediyor ve küçük bir açık alanla tamamlanıyor. Her iki çadır da su ve gün ışığını geçirmeyen ateşe dayanıklı iki katmanlı bir membran ile korunuyor. ArchiWorkshop’un glamping çadırları, ev konforunda konaklamanın tadını çıkarırken, doğanın keyfini yaşamaya olanak tanıyor. Her bir yapı birimine deniz, dere, taş, dağ, orman, nehir gibi isimler

verilmiş. Yapıların şekli ve konumu hem gündüz hem de gece boyunca estetik bir görüntü ortaya çıkarıyor. İçerilerinde yer alan mobilyalar katlanılabilir formlarıyla kullanışlılık derecesini içeride de arttırmayı sağlıyor. Doğanın ekolojik değerlerini ön planda tutan ve konforu modern tasarımla birleştiren bu glamping üniteleri büyük beğeni kazanıyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

CAMPERA HOTEL

Glamping deneyimi ultra lüks kavramıyla buluşuyor.

150

K

uzey Amerika’da benzersiz olan Campera, Valle de Guadalupe’ye gömülmüş, şamandıralarla çevrili, ateş altında kalmak için kullanılan lüks bir balon otel. Balon otel Campera sürdürülebilirliğe odaklanan ve lüks deneyim sunan eşsiz bir ekolojik otel olma özelliğini taşıyor.

ZIYARETÇILERINE SÜRÜKLEYICI BIR GLAMPING DENEYIMI YAŞATAN OTEL, AMERIKA’DA ÜZÜM BAĞLARININ ARASINA KURULMUŞ VE SERT IKLIME DAYANIKLI ŞEKILDE TASARLANMIŞ.

Aralık 2017 Mayıs + Haziran Özel,2018, 38.Sayı 40.Sayı

Ziyaretçilerine sürükleyici bir glamping deneyimi yaşatan otel, Amerika’da üzüm bağlarının arasına kurulmuş ve sert iklime dayanıklı şekilde tasarlanmış. Odaları iklim kontrollü özel sistemlerle kurgulanmış olan Campera’nın balonları, Fransa’da özel olarak tasarlanmış. Doğa ile etkileşimin maksimum derecede olduğu otelde odalar üzüm bağlarına bakan bir sırada dizilmiştir. Teknik olarak çadırda konaklamanın unutulduğu odada mavi gökyüzü ve manzara ile gerçeklik hissi yaşatılıyor. Basınçla hava sisteminin sağlandığı iç mekânlarda mahremiyet gölgelik perdelerle sağlanabiliyor aynı zamanda iklim kontrolü özelleştirilerek kişisel tercihlere bırakılıyor. Aydınlatma sisteminin de özenle düşünüldüğü balonlarda geceleri farklı renk ayarlarıyla gökyüzü seyredilebiliyor. Campera Hotel, glamping deneyimini ultra lüks kavramıyla buluşturan epik bir konaklama mekânı.q


Işığı toplayın ve açık havada benzersiz bir maceraya hazır olun.

A

tölye Chang, zamanın başlangıcından beri insanoğluna tanıdık olan doğa içerisindeki formlardan esinlenerek, bu formları mimari ile birleştirerek modern mekânlara dönüştürmenin yolunu keşfetmiş. Bu keşfin adı onlar için ‘Glamping’. 2014 yılında Güney Kore’de inşa edilmiş glampingler özel işletmeli bir otelin ziyaretçilerine sunduğu ayrıcalıklardan biriydi. Bu ayrıcalık, otel ile çadır kullanımının bir arada olduğu kompleks içerisinde kendini sunuyor. Sahil, orman veya akla gelebilecek herhangi bir açık alanda karşılaşılan ilkel fomlardan esinlenerek

IŞIĞI TOPLAYIN

151 151

oluşturulan yapılar, mekânın içinde ve dışında keşfe davet ediyor. Hava koşullarına dayanıklı kumaşlarla çevrelenmiş yapıda iki oda, banyo ve mutfak bulunuyor. Her bir birim sıcak su sağlıyor ve aynı zamanda sert iklim koşullarına uygun bir sistem barındırıyor. Doğada keyif almanın yaşam tarzlarından ayrılmaması gerektiğiyle ortaya çıkarılmış olan bu birimler, renkli ve ışıklı yapılarıyla dinamik bir karaktere de sahip. Bu dinamik ve canlı mekân, otel konaklamasının monoton etkisinden sıkılanlar, doğada konaklamanın zahmetli olacağını düşünenler için ideal bir konaklama şekli sunuyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

152

OTONOM ÇADIR A

merikalı bir girişim grubu Kaliforniya’da kullanıcılara lüks bir kamp deneyimi sağlamayı amaçlayan çadır benzeri bir yapı tasarladı. Otonom çadır adını verdikleri yapı Mimar Harry Gesner tarafından dikilip sökülüp takılabilir bir şekilde tasarlanmış. Kayalık bir uçurumun üzerinde konumlanan kumaş kanopisi kullanıcılarına okyanus manzarası sağlayarak cam bir uzantıyla dışarı doğru açılıyor. Lüks bir kampın tüm gerekli olanaklarını içeren yapı 47 metrekare alandan oluşmakta. Yükselen tavanı, açık kat planları ve eşsiz manzaranın seyrini sunan yapı modern tasarım ürünü olarak belirtilmekte. Çadırın ihtiyacı olan enerjiyi, yakınına yerleştirilmiş Mayıs + Haziran 2018, 40.Sayı

Beş yıldızlı butik otel niteliğindeki bir çadır...

KAYALIK BIR UÇURUMUN ÜZERINDE KONUMLANAN KUMAŞ KANOPISI KULLANICILARINA OKYANUS MANZARASI SAĞLAYARAK CAM BIR UZANTIYLA DIŞARI DOĞRU AÇILIYOR.

olan güneş panelleri sağlıyor. İç yapısında ise kavisli metalik malzemeler çadırın ana iskeletini oluştururken aynı zamanda sert hava koşullarına dayanıklı kumaş kabuğunu destekliyor. Metal kaburgalar boyunca gerilen esnek kumaş sayesinde gün boyunca doğal ışık iç mekânı aydınlatıyor. Dünyanın dört bir yanına taşınabilir ve her türlü iklime dayanacak şekilde üretilmiş olan beş yıldızlı butik otel niteliğindeki bu çadır, kişisel tercihlere bağlı kumaşlarla da tasarlanmaya açık ve farklı kullanımlar için çeşitli boyutlarda da üretilebiliyor. Otonom çadır; lüks konaklama, yoga stüdyoları, kaplıcalar, kokteyl salonları, balıkçı barınakları gibi birçok kişisel veya ticari uygulama için kullanılabilmekte.q


Eylül 2017

KENTLERDE

BİRLEŞTİRDİ

AYNILAŞMAYA

KARŞI DURUŞ

Dağılmayan yapısıyla geçişleri engeller. Emniyet ve güvenlik sağlar.

CITTASLOW

İLK ENDÜSTRİYEL ÇATI ÖRTÜ MALZEMESİ

KİREMİT HIZ VE BÜYÜKLÜK YERİNE YAVAŞLIK VE YERELLİK

SEFERHİSAR

YIL 8 - SAYI 38 / 15 TL

MINIK, SEVIMLI VE DÜNYA DOSTU

GERÇEKLEŞTI!

MEKAN DÜZLEMLERİNDE

YAŞAMSAL IZLER

LAMİNE PARKE

BUZMİMARİSİ Tüm Ihtişamıyla

SARAYLAR

Koşullara adapte olabilen yapılar tasarlamalıyız...

TINY HOUSE

“3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA

BOB ALLIES

ENSTALASYONU

YIL 8 - SAYI 39 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

TOP1O

ORGANIK BIR IŞIK

PETER BARBER

AYDINLATMA

Mimarlık, sosyal, ekonomik ve politik boyutları da olan bir meslek.

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

TOP 1O

INSAN ÖLÇEĞINE INDIRGIYOR

AVRASYATÜNELİ

DARBELERE DAYANIKLI Şişecam İKİ Lamine YAKAYI Cam 5. KEZ

YIL 8 - SAYI 37 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

ASANSÖR DIKEY YAPILI ÇEVREYI

KAPI

Ekoyapı Dergisi 8 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...

YEŞIL ÇATILAR

YAŞANABİLİR MİMARİNİN AZAMİ EŞİĞİ

EDGE ILE HIZLI, KOLAY VE EKONOMIK

YEŞIL BINALAR

YAŞAM TARZLARININ YANSISI

MUTFAK & BANYO

Mimari, şehirleri ve ekonomiyi canlandıracak bir potansiyel...

2016’NIN YEŞİL BAŞKENTİ

ÇARPICI SIMGESELLIK

BURAK PEKOĞLU

KUVARS LJUBLJANA

SOMUT FONKSIYONELLIK

YENI NESIL

ÇATI& CEPHE ÇÖZÜMLERI

Mart 2018

TOPRAK ANA’NIN

DÜNYAYA HEDİYESİ

YIL 7 - SAYI 36 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

ALİ EVRENAY ÖZVEREN “Kamu yapılarında ‘Yap - İşlet - Devret’ modeli kaliteyi arttırıyor.”

OFISLER

Aralık 2017

FEDERICO DELROSSO “Mimarlık iletişim ruhu ve kimliğidir.”

YENI NESIL

“3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA!

YIL 7 - SAYI 35 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

ENİS ÖNCÜOĞLU Kentsel adalet duygusunu güçlendirmeye odaklanmalıyız.

YIL 7 - SAYI 34 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Mart 2017

Mart 2017

Ocak 2017

Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun...


Isı yalıtımında tavan yaptık! Mineral esaslı Multipor ısı yalıtım levhası ile tavan yalıtımı artık çok kolay! Multipor, bodrum kat ve otopark tavanlarına yapıştırılarak uygulanıyor, işiniz kolaylaşıyor.

A1 Sınıfı Hiç Yanmaz


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.