Ekoyapı Yapı ve Yerleşimler Dergisi 43. Sayı

Page 1

MART - NİSAN 2019

YIL 9 - SAYI 43

15 TL

EKODİZAYN

ECE - OĞUZ YALIM

İNSAN SAĞLIĞI, ÇEVRE VE EKONOMI İÇİN

GÜNIŞIĞI

MİMARLIK ANLAMAKLA BAŞLAR

DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER

SERTER KARATABAN

Yapı ve Yerleşimler Dergisi


YAPI KATALOĞU

2019

ONLINE YEŞİL YAPI KATALOĞU

Ürün ve hizmetleriniz ile yıl boyunca yer alabilirsiniz. Dilediğiniz sayıda ürün ve hizmetinizin ilgili profesyonel çevreye detaylı tanıtımını yapabilir, teknik özellikleriniz ile rakipleriniz arasından sıyrılabilirsiniz.

www.yesilyapikatalogu.com İnternet sitesi günlük ortalama 10.000 ziyaret alarak, yeşil bina üretiminde görev alan teknik kadroya rehberlik etmektedir.


EV VE OFİSLE İLGİLİ HER ŞEY ŞİMDİ DÜŞLEDİĞİNİZ GİBİ.

D E S I G N

SKYLAND

homdesigncenter.com.tr

C E N T E R

İSTANBUL’DA.

homdesigncenter

homdesigncenter

HOM Design Center


İÇİNDEKİLER

72 84

92

36 44

117

22

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

?

6 haberiniz var mı 16

16

MERCEK İLKELER, DÖNÜŞÜMLER, KARARLAR VE ÇOK FAZLA LAF SÜRDÜRÜLEBILIR VE ADIL BIR EKONOMİ Rahmi Aydemir

DOSYA KOMPAKT GELIŞIMLERE IMKÂN VEREN KARMA KULLANIMLI PROJELER iki design group MURAT KADER

KARMA(ŞIK) KULLANIMLI YAPILARIN YÖNETİMİ ÖNAL YILMAZ FACILITATOR KURUCUSU

PROJE MAHALLE İLE ETKİLEŞİME İZİN VEREN GÖZENEKLİ BİR YAŞAM ALANI;

MANZARA ADALAR

80

EKODİZAYN ARTFUL INTERIOR PRODUCT DESIGN ECE- OĞUZ YALIM

TOP 10 ALÜMİNYUM SİSTEMLERLE FARK YARATAN TASARIMLAR

16

66

30

MİMARİ BAKIŞ DOME + PARTNERS MURAT YILMAZ OSO MİMARLIK SERHAN BAYIK, OKAN BAYIK, OZAN BAYIK TEAM FORES SERTER KARATABAN KARAOĞLU PEYZAJ NESRİN KARAOĞLU OTUZOĞLU


95 178

20 60 78 98

3

94

MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA İNSAN SAĞLIĞI, ÇEVRE VE EKONOMI İÇİN; GÜN IŞIĞI

104 SEKTÖRDEN

114

KASTAMONU ENTEGRE CEO’SU HALUK YILDIZ

Reklam İndeksi

TÜRKIYE İMSAD YÖNETIM KURULU BAŞKANI FERDİ ERDOĞAN

AYDEMİRLER 15

KASTAMONU ENTEGRE 77

BRAAS 7

NEBULA 47

BTM 43

NURUS 83

BÜROTİME 61

RHEINZINK 9

ÇUHADAROĞLU 1

SARAY 13

DÖRKEN 18-19

TEV 113

EAE AYDINLATMA 58-59

UNIGEN 89

FORM 101

YEŞİL YAPI KATALOĞU Ö.K. İÇİ

HAKAN PLASTİK 57

YTONG ARKA KAPAK

SIRADIŞI YAŞAM ALANLARI HERHANGI BIR EVDEN ÇOK DAHA İYISI SIFIR ENERJİ EVİ

HOM DESIGN CENTER 1

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ ISSN NO 2146 - 9636

Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla EDİTÖR Esra Baykara Berivan Eren REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk

4

REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 KAPAK GÖRSELİ Songyang Damushan Çay Evi YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Kültür Sanat Basımevi Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi ZB7-ZB11 Topkapı / Zeytinburnu / İstanbul +90 212 674 00 21 - 29 - 46 +90 212 674 00 61 info@kulturbasim.com YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.

Çiçeklerin açma zamanı, bülbüllerin ötmeye başlaması, kırlangıç fırtınası, lale mevsimi,

editör’den

İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla

kuğu fırtınası, ipek böceğinin yumurtadan çıkması, serçelerin yavrumalama zamanı... İçimize müge çiçeği gibi ferahlık taşıyan tüm bu kıpırdanmalar Nisan ayı içerisinde yaşanacak... Biz yaşamı bir çiçeğe verecek selam kadar kısa görsek de bir mevsimin başlangıcı doğanın adım adım uyanışı böyle naif hareketlere tanıklık ediyor. Bu bahar, nicedir üzerimizdeki karamsarlığı salan, yaşadığımız sokağa gülümseyerek çıkmamızı sağlarken, yaşadığımız kentleri de yeniden yaşama alanı olarak görmemiz için bir fırsat... Kentlere yapılan illegal müdahalelerin karşısında kentlinin tavrı da net bir biçimde artık sayılarla karşılık buluyor. Ne mutlu... Artık bahar yorgunluğu, bahar sarhoşluğu tabirleri şöyle bir yana dursun, tüm dünyada doğayla birlikte insancıl reaksiyonların ivme kazanması, yeni farkındalıkların gelişmesi, sahip çıkmamız gereken kentlerle ilgili bugüne değin söylemek istediklerimiz için dileriz yeni deyimler yerleşir lügatımıza ve alışkanlıklarımıza... Buradaki en önemli noktalardan birisi de kentli olarak bilincinde olmamız gereken kentli haklarımız. Kentli hakları ve yerel yönetimin görevleri bizim de aslında yaşam biçimlerimize yön veren şehirlerin kimliklerini ifade etmekte. Kimliği ciddi derecede yozlaşma tehdidi altında kalan ve özgün dokusunu kaybeden kentler ne yazık ki yaşanabilirliğini de yitirmesi anlamına geliyor. Kentsel yaşanabilirlik ise her şeyden önce tüm bireylerin kentte özgür ve mutlu hissedebilmesiyle başlayabilmekte. Özgür ve mutlu hissedilmeyen bir kentin; yollarının, mimari yapılarının, surlarının, kalelerinin, parklarının, yeşil alanlarının, eğitim ve sağlık yapılarının, ticarethanelerinin en çoğuna, en fazlasına veya en büyüğüne sahip olması bir anlatımdan öteye gitmemekte. Aksine olabildiğince az erişim, olabildiğince kısıtlı kaynak, olabildiğince büyük güvenlik kaygıları ve olabildiğince az aitlik hissine yol açarak sosyal ve toplumsal risklere yaratmaya sebep olmakta. Dergi olarak yaklaşık 9 yıldır amaç edindiğimiz konu aslında tam da burada kendini ifade etme şansı buluyor. Yaşadığımız mekânlardan, geçtiğimiz sokaklara, dolaştığımız caddelerden buluştuğumuz meydanlara, deneyimlediğimiz tüm yaşam alanlarının yaşanabilir, sürdürülebilir olması, kullanıcıların kendilerine ergonomik şartlarda güvenli alanlar bulması ve doğadan yana çözümler geliştirilmesini teşvik etmek için; yaşadığımız mekânda başlayan bu anlayışı benimsemek ve yaygınlaştırmak bu çevreye ve şehire sunabileceğimiz nacizane bir katkı olacaktır. Özümsediğimiz bu misyonla hazırladığımız ve elinizde bulunan 43. Sayımızın içeriğinde: Gün ışığı aydınlatma sistemlerini Malzeme/Yöntem/Uygulama bölümünde Form Şirketler Grup desteği ile hazırladık. TOP 10 bölümünde ‘Alüminyum Sistemleriyle Fark Yaratan Tasarımlar’ı Saray Alüminyum’un katkılarıyla ele aldık. Mimari Bakış Bölümünde: OSO Mimarlık (Serhan Bayık), TeamFores (Serter Karataban), DOME Partners (Murat Yılmaz) oldukça farklı deneyim ve görüşleriyle yer aldılar. Ekodizayn bölümünde ise ünlü tasarımcı Ece Yalım ile Ece Yalım Design Studio markası ve Bürotime için tasarladıkları ürünler hakkında yaptığımız röportaj bulunmakta. Dosya içeriğinde kentlerde ulaşılabilir merkezler yaratan ‘Karma Kullanımlı Projeler’ çalışmasında birçok karma kullanımlı projeye imzasını atan iki design group kurucusu Murat Kader ve karma kullanımlı projelerin yönetiminde büyük deneyime sahip Facilitator kurucusu Önal Yılmaz’ın birikimlerini aktarıyoruz. Yayınımızda bize destek olan tüm kurum, kuruluş ve kişilerin nezdinde bu sayımızı baharın ve umudun bir ürünü olarak sizlere sunuyoruz. Keyifli okumalar...

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


foto: arzu aydın deveci ,,gidilmemiş sokaklara

özlem bahadır karaoğlu

İSTANBUL ÇÖZÜLDÜ ,,savrulma tiryakisi bir çingene oturmuş izliyor içimde biryerlerden ondan bak bu hayhuyda ellerimde bir tiryaki titremesi kalbim hep altüst atıyor


?

haberiniz var mı

ÇEDBİK’IN YENI BAŞKANI YÜKSEK MIMAR EBRU ÜNVER KARAER OLDU Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) 5. Olağan Genel Kurulu’nda 2019-2021 dönemi için görev yapacak yeni Yönetim Kurulu Üyeleri belirlendi. ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine, İLTAY Mimarlık yönetici ortağı Yük. Mimar Ebru Ünver Karaer oy birliğiyle seçildi. ÇEDBİK Yönetim Kurulu Başkanlığı’na seçilen İLTAY Mimarlık yönetici ortağı Yük. Mimar Ebru Ünver Karaer;

66

“2007 yılında kurulan derneğimiz, bugüne kadar geçen 12 yıllık süre içerisinde gerek ulusal gerekse uluslararası platformlarda sürdürülebilirlik ve çevre dostu

binalar konusunda çeşitli çalışmalar gerçekleştirmiş, başarılar kazanmıştır. Bu çalışmalara katkıda bulunan tüm üyelerimize ve geçmiş dönemlerdeki yönetim kurullarına teşekkür ederiz. 6. Dönem Yönetim Kurulu olarak hedefimiz, dernek üyelerimizden aldığımız destek ile ülkemizi sürdürülebilirlik, enerji verimliliği ve yeşil bina konularında daha ileri bir düzeye taşımak, sektör paydaşlarımız ile iletişimimizi daha da güçlendirmek ve bu konudaki toplum bilincinin arttırılmasına gerekli katkıları sağlamaktır.” dedi.q

TÜRKIYE İMSAD ‘GELECEĞE YATIRIM ÖDÜLLERI’ SAHIPLERINI BULDU

‘Türkiye İMSAD Geleceğe Yatırım Ödülleri-2018, kuruluşunun 35’inci yılını kutlayan Türkiye İMSAD’ın Üye Buluşması’nda düzenlenen törenle sahiplerine verildi. Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “Amacımız inşaat malzemeleri sanayicilerinin sürdürülebilir Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

kalkınmaya destek olmalarını sağlamak” dedi. Törende konuşan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “İnşaat malzemesi sektörünün çatı örgütü olarak, tüm sanayici, alt sektör derneği ve paydaş üyelerimizle 35 yıl

boyunca önemli çalışmalara imza attık. Sürdürülebilirlik kavramının önemini vurgulamak için 2017 yılı itibarıyla ‘Geleceğe Yatırım Projeleri’ni ödüllendirmeye başladık. 2018 yılı ‘Geleceğe Yatırım Projeleri’nde, sürdürülebilirlik konusunda iyi uygulama örneklerinin bağımsız bir jüri tarafından değerlendirildiği birbirinden kıymetli 27 proje yer aldı. Amacımız inşaat malzemeleri sanayisinin ve bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerin, sürdürülebilir kalkınmaya destek olmalarını sağlamaktır” dedi. Türkiye İMSAD Geleceğe Yatırım Ödülleri-2018 Geleceğe Yatırım Projeleri’nde, Çevre Alanı’nda birincilik ödülünü; ‘Sinyal Kesici Tek Duvar ve Kaplama Malzemesi (Emibloc)’ projesi ile AKG Gazbeton kazandı. İkincilik ödülüne, “Aluform GES Projesi” ile Aluform Pekintaş; üçüncülük ödülüne ise “Endüstriyel Bağlayıcı

Proses Yıkama Suyu Geri Kazanımı’ projesi ile Betek layık görüldü. Geleceğe Yatırım Projeleri Ekonomi Alanı’nda birincilik ödülünün sahibi ‘BRICKER’ projesiyle Özyeğin Üniversitesi Enerji, Çevre ve Ekonomi Merkezi (EÇEM) oldu. İkincilik ödülüne ‘Sıcak Soğuk Su Musluk Valfi ve Pompalı Sirkülasyon Birimi’ projesiyle Erk Mühendislik layık görülürken, üçüncülük ödülü ‘Kızgın Yağ Kazan Bacası Isısının Geri Kazanılması ile Birlikte Enerji Tasarrufu’ projesi ile BTM’ye verildi. Geleceğe Yatırım Projeleri Sosyal Alan’da ise birincilik ödülünü, ‘Yeni Nesil’ projesiyle Özyeğin Üniversitesi Enerji, Çevre ve Ekonomi Merkezi (EÇEM) kazanırken, ‘Akçansa Betonik Fikirler Proje Yarışması’ ile Akçansa ikincilik ödülüne layık görüldü. Üçüncülük ödülünü ‘Lineadecor Engelsiz Mutfak’ projesi ile Dekor Ahşap Ürünleri Sanayi kazandı.q



?

haberiniz var mı

İZODER, 2019’UN İLK ‘YALITIM SEMINERINI’ ERZURUM’DA GERÇEKLEŞTIRDI Ülke genelinde yalıtım bilincini artırmak, kamu ile sektör temsilcilerini buluşturmak ve vatandaşlara çözüm önerileri sunmak amacıyla Anadolu’da ‘Tüm Yönleriyle Yalıtım Seminerleri’ düzenlemeye devam eden İZODER, 2019’un ilk seminerini Erzurum’da gerçekleştirdi. İZODER Başkanı Levent Pelesen, kışların çok soğuk ve karlı geçtiği Erzurum’da, ısıtma amaçlı tüketilen yakıtta yarı yarıya tasarruf elde etmek için binalarda ısı yalıtımı uygulamasının yapılması gerektiğini vurguladı. ‘Tüm Yönleriyle Yalıtım Seminerleri-Erzurum’, Erzurum Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Rahmi

8 8

Şenocak, İZODER Başkanı Levent Pelesen, öğretim üyeleri, mimar ve mühendislerin yanı sıra, kamu, STK ve sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti. Isı yalıtımı hava kirliliğinin de önüne geçecek Erzurum Çevre ve Şehircilik İl Müdürü Rahmi Şenocak yaptığı açılış konuşmasında, yalıtımın insan sağlığı ve konforu için vazgeçilmez bir unsur olduğunu vurguladı. Rahmi Şenocak, “Erzurum’da kışlar ağır şartlarda geçiyor. Soğuk hava şartları ise fosil yakıt kullanımı ile beraberinde hava kirliliğini getiriyor. Bu şartlar altında yaşayan vatandaşlarımızın özellikle ısı

yalıtımı konusunda bilinçlendirilmesine büyük önem veriyoruz ve destekliyoruz. Isı yalıtımı sayesinde tüketilen yakıtta yüzde 50 yakın tasarruf sağlanıyor. Böylece hava kirliliğinin önüne geçebiliriz” dedi. Sert iklim şartlarından korunmak için en etkili çözüm yalıtım Ülke genelinde yalıtım bilincini artırmak, kamu ile sektör temsilcilerini buluşturmak, vatandaşlara

çözüm önerileri sunmak amacıyla Anadolu’da ‘Tüm Yönleriyle Yalıtım Seminerleri’ düzenlemeye devam ettiklerini belirten İZODER Başkanı Levent Pelesen, “2019 yılındaki ilk durağımız Erzurum’da da yalıtım hayati öneme sahip bir konu. Kışların çok soğuk ve karlı geçtiği Erzurum’da sert iklim şartlarından korunmak için en etkili çözüm, binaları yalıtım sistemleri ile donatmaktır” diye konuştu.q

ELIPS TASARIM MIMARLIK İMZALI “BJK NO1903”, INTERNATIONAL PROPERTY AWARDS’TAN 3 ÖDÜLLE DÖNDÜ… ölçekte ödüllü mimari ve iç mimari projelere ve mobilya tasarım çalışmalarına imza atan Elips Tasarım Mimarlık, İstanbul Akatlar’daki BJK No1903 projesiyle International Property Awards’ta sırasıyla Türkiye’deki ve Avrupa’daki “En İyi Karma Kullanımlı İç Mekan Projesi” seçildikten sonra, kategorisindeki tüm rakiplerini eleyerek “En İyi Uluslararası Karma Kullanımlı İç Mekan Projesi” seçilmeye hak kazandı.

Elips Tasarım Mimarlık tarafından tasarlanan BJK No1903, uluslararası arenada mimari ve iç mimari birçok projenin yarıştığı European Property Awards’ta “Karma Kullanımlı En İyi İç Mekân Projesi” seçildikten sonra, tüm Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

bölgelerden en iyi projelerin yarıştığı International Property Awards’ta da birinciliğe layık görüldü. Y. Mimar Feza Ökten Koca’nın liderliğinde ulusal ve uluslararası

Başkan Fikret Orman’la yaptıkları toplantılar sonucu BJK camiasına BJK kalitesini taşıyan ve 7’den 70’e herkesin kullanımına açık olacak A Plus bir tesis kazandırmak hedefiyle yola çıkan Elips Tasarım Mimarlık 4600 m² açık alan ve 3600 m² kapalı alana sahip karma kullanımlı tesisin proje çalışmalarına 2016’nın başında başlamış. Tasarım ve projelendirmede ihtiyaç programına göre mekân

oluştururken özellikle binanın mimari kimliğinin yönlendirici olduğunu belirten Elips Tasarım Mimarlık, asimetrik ve farklı açılardaki çizgilerle modern mekânlar yaratırken, maksimum hacim ve gün ışığı kullanımını sağlamış. Elips Tasarım Mimarlık, tesiste her köşeyi farklı şekilde tasarlamış ve tüm teknik detay ve ekipmanların mekân estetiğini bozmasını engellemek amacıyla titizlikle çözümler üretmiş. Binanın hem dış hem de iç mekânlarında aynı dili kullanılarak kullanıcıya bütüncül bir yaşam alanı kazandırmaya çalışılmış. Şömine çerçevesinden aydınlatmalara, tel çiçek objelerden bankolara, ana giriş takından duvar kaplamalarına kadar her türlü detay ortak kimlikle ve özel olarak tek tek tasarlanmış. Duvarlarda yer alan resimler ise ressam tarafından mekan kimliği baz alınarak hazırlanmış.q


SURFACE DESİGN özelliği, malzeme üzerinde oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz - paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINKTitanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir. Özel formlandırılmış RHEINZINK cephe sistemleri, tasarımın çok boyutlu algılanmasını sağlar. Kabartmalı, profillendirilmiş veya özel tasarım perfore sistemler ile üç boyutluluk görünür hale getirilir. Doğal veya yapay ışık etkisi

de kullanıldığında, mimari tasarıma üçüncü boyut etkisini katarak daha etkileyici yüzeyler yaratılmasına yardımcı olur. Tüm cephede ya da belirli kısımlarında daha çok göze çarpan çok daha özel efektler elde etmek mümkün hale gelir. Esneklik ve doğal malzemenin kolay işlenmesi sayesinde, RHEINZINK ile yüzey tasarımı, tasarım olanakları için geniş bir kapsam sağlar. RHEINZINK ile cephe tasarımında neredeyse hiç sınır yok!

RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Esentepe Mah. Cevizli · D 100 Güney Yanyol · Lapishan No: 25/108 Kat 4 · 34870 Kartal-İstanbul · Türkiye Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr

www.rheinzink.com.tr

RZ_4915-4C-TR

Cepheler iletişim kuruyor, fikirler görünür oluyor ve binalar canlanıyor. Mimarlar için ilham veren cephe çözümlerinde sınırlar ortadan kalkıyor. RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme


ürün haber

ÇUHADAROĞLU’NDAN PROJEYE ÖZGÜ ÇÖZÜMLER AZERBEYCAN’IN BAKÜ ŞEHRİNDE İNŞA EDİLEN CRECENT PROJESİ’NDE, ÇUHADAROĞLU PROJEYE ÖZGÜ ÖZEL SİSTEMLERİ İLE UYGULAMA SAĞLAMAKTADIR. PROJEDE ÇUHADAROĞLU AR-GE BÖLÜMÜNÜN ÖZEL OLARAK TASARLADIĞI, FS-01 / DS-02, PS 136, FS-03, GC 90, FS-05, SKY 200 SİSTEMLERİ TERCİH EDİLMİŞTİR.

10 10

Güney Kore merkezli Heerim Architects ve Planners tarafından tasarlanan Crescent Place & Park Projesi Hazar Denizi kıyıları üzerinden yükselen bir Hilal’i sembolize etmek için tasarlandı. Hilal’in konumu, ön cepheden Hazar Denizi’nin panoramik manzarasını, arka cepheden ise Bakü’nün çarpıcı manzarasını sunacaktır. Kompleks, ülkenin Doğu ile Batı arasındaki geçit noktası olması anlamını sembolize etmek amacıyla ve Azerbaycan için bir dönüm noktası olarak işlev görmesi için tasarlanmıştır. İlk inşaat firması müteahhitliğinde kaba inşaatı tamamlanan Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Azerbaycan Bakü Crescent Place & Park Projesi, 450 bin m² alan üzerine, 35 katlı otel, 43 katlı ofis ve ticaret merkezi olarak inşa edilmektedir. Projede açık –kapalı yüzme havuzu, fitness center, masaj salonu, sauna, restaurant, AVM, sosyal alanlar, yeşil alanlar ve otopark yer almaktadır. Azerbeycan’ın Bakü şehrinde inşa edilen Crecent Projesi’nde, Çuhadaroğlu projeye özgü özel sistemleri ile uygulama sağlamaktadır. Çuhadaroğlu Ar-Ge bölümünün özel olarak tasarladığı, FS-01 / DS-02, PS 136, FS-03, GC 90, FS-05, SKY 200 sistemlerinin tercih edildiği projenin yıl sonunda tamamlanması planlanmaktadır.q


“İçeriği

sadeleştiriyoruz ”

VITRUM

T: (0212) 224 20 20 F: (0212) 224 20 40 W: cuhadaroglu.com E: interax@cuhadaroglu.com

Serisi

INTERWALL Ofis Bölme Sistemleri

...bir

markasıdır.


ürün haber

ŞEHIR KALDIRIMLARI İÇIN YENILIKÇI BIR SU ÇÖZÜMÜ

12 12

İklim Karosu Projesi, iklim değişikliği kaynaklı artması öngörülen yağmur suyunun %30’unu tutmak ve yönlendirmek için tasarlanmış bir pilot proje. THIRD NATURE tarafından IBF ve ACO Nordic ile birlikte oluşturulan proje, Kopenhag Nørrebro’da 50 metrelik bir kaldırımda açıldı. İlk uygulama, güzel ve uyarlanabilir bir şehir manzarası yaratmak için iklim Karolarını kullanan yenilikçi bir iklim projesi olarak oluşturuldu. Yoğun nüfuslu şehirlere yönelik olan karo, suyu değerli bir kaynak olarak ele alan, teknik bir sistem aracılığıyla kullanıyor. Projenin en önemli özelliği gelecekteki şehirler için bir adaptasyon sistemi olması. Kopenhag’daki pilot uygulama, Kopenhag Şehri, Realdania, Pazar Geliştirme Fonu ve diğer ortak çalışanlarla uzun soluklu bir gelişme sürecinin başlangıcı. İklim Karosu mevcut şehirlerdeki doğal su devrini sağlayarak, yağmur suyunu çatıdan, kaldırımlardan yöneten ve bitkiler için suyun toplanması için doğru yere akmasını sağlayan basit bir işlemle yeniden oluşturur. İklim değişikliği nedeniyle öngörülen ekstra yağMart +Nisan 2019, 43.Sayı

mur suyunun % 30’unu tutup yönlendirebilir ve böylece mevcut drenaj altyapısı içindeki aşırı yüklenmeleri de önleyebilir. İklim Karolarının gelişmesiyle birlikte, gelecekteki kaldırımlar suyu toplayabilir ve yönetebilir, kentsel doğanın büyümesine, mikro iklimlendirmeye katkıda bulunabilir. Böylece bu proje, vatandaşlar için katma değer yaratan, şehir içindeki yaşam kalitesi ve genel sağlık seviyesini yükselten bir noktaya gelebilir. Ayrıca proje; yollar, bisiklet yolları, tabelalar, kent mobilyaları, şehir meydanları ve kent doğası ile uyumlu çalışan kapsamlı bir çözüm olarak görülüyor.q


nebula reklam


KAPAK PROJESİ Domushan Çay Evi

Proje Adı: Songyang Damushan Çay Evi Konum: Lishui, Zhejiang Eyaleti, Çin Mimari Tasarım: DnA Architecture And Design Fotoğraflar: Hao Chen, Ziling Wang, Yang Zhou

ÇAY KEYFİNİN MODERN YANSIMASI DAMUSHAN ÇAY EVİ

14

S

ongyang’ın Damushan bölgesinde bulunan çay bahçeleri, görkemli dağların eteğinde tepelik bir arazide yer alır. Çay tarlaları yüzyıllar boyunca doğrusal olarak ekilmiş çalılarıyla Songyang’ın sırtlarını naif bir dokuyla çevrelemektedir.

SONGYANG DAMUSHAN ÇAY EVİ, KENTTE YAŞAYAN ÇAY KÜLTÜRÜNÜ VE GELENEĞİNİN MÜDAVİMLERİNE YÖNELİK MODERN BİR AĞIRLANMA BİÇİMİNİ İFADE ETMEKTEDİR. Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Damushan’daki çay tarlalarını sulamak için 1968 yılında inşa edilen Xujing havuzu sonraki zamanlarda etrafı dairesel yollarla çevrilerek yayaların kullanımına sunulmuştur. Zamanla ziyaretçilerin doğal cazibelere kapılarak havuz çevresinde vakit geçirme arzusu burada yeni bir yapı ve çay evi ihtiyacını doğurmuştur. Damushan Çay Evi de bu ihtiyaca karşılık ortaya çıkmış ve Çinli mimarlık stüdyosu DnA tarafından tasarımı ve mimarisi gerçekleştirilmiştir. Siyah beton kullanılarak yapılan çay evi, dış saha ile göle yönelik manzarayı birleştirirken diğer çay evlerinden farklı olarak, tüm çay üretim sürecini ve peyzaj değişimini ziyaretçilere sunmayı amaçlamaktadır. Bir dizi farklı alanlardan oluşan projenin

içindeki her bir yapı dış avluya açılarak doğrudan bağlantılar sağlamaktadır. Avlulara gölgelik sağlayan beş büyük çınar ağacı inşa sırasında korunmuştur. Su üzerinde kapalı çay salonları yer alırken aynı zamanda bunların her biri kendi özel zen bahçelerine sahiptir. Ana odaya bağlı büyük boşluk alan ise özel çay törenleri için ayrılmıştır. Bu alan, su yüzeyine yansıyan güneş ışığının dairesel çerçeveden sızarak iç mekânı canlandırdığı meditasyon odasını takip etmektedir. Yapı, manzaraya karşı oturtulan konumu ile birlikte ön plandaki havuz, çay bahçesi ve arka plandaki dağ manzarası için bir ayna görevi görmektedir. Genel olarak yapı tam yükseklikte saydam duvarlar ile birlikte, her odaya dağınık gün ışığı aydınlatma sağlayan formların uzunluğunu kapsayan bir tavan penceresi içermektedir. Songyang Damushan Çay Evi, kentte yaşayan çay kültürünü ve geleneğinin müdavimlerine yönelik modern bir ağırlanma biçimini ifade etmektedir.q


Yıllardır

emeğin, üretimin ve adil paylaşımın yanında; sürdürülebilir bir dünya için çalışıyoruz...

ÇİMENTO FABRİKALARI ENERJİ VE RDF TESİSLERİ GAYRİMENKUL VE TİCARİ YATIRIMLAR Adres: E-5 Karayolu Üzeri Fatih Mah. Asos Sitesi No:4/19 Büyükçekmece/İSTANBUL Tel: 0212 883 38 89 Fax: 0212 882 11 26 E-mail :info@aydemirlermakina.com.tr www.aydemirlermakina.com.tr

Adres: Barbaros Mah. Atatürk Cad. No:173/2 Çanakkale/Merkez Tel: 0286 212 97 97 - 0286 212 97 87 E-mail: info@aydemirleryatirim.com.tr www.aydemirleryatirim.com.tr


MERCEK

İLKELER, DÖNÜŞÜMLER, KARARLAR VE ÇOK FAZLA LAF SÜRDÜRÜLEBILIR VE ADIL BIR EKONOMI ÜCRETLERİN BASKI ALTINDA OLDUĞU ORTADA! VERİLER VE ANKETLER HER İKİ KİŞİDEN BİRİNİN İŞSİZLİKLE BİR DİĞERİNİN İSE İŞİNİ KAYBETME KORKUSUYLA YAŞADIĞINI GÖSTERİYOR. FAKAT TÜKETİCİLİK ANLAYIŞINDAKİ TABLO BİRAZ DAHA TERS ORANTILI! TÜKETİCİLİK EN AZINDAN TÜM BU OLAN BİTENE GÖRE BİRAZ DAHA İYİ DURUMDA TABİİ BUNUN DA BİR BEDELİ VAR. BORÇ! BORCA DAYALI HARCAMALAR GÜN GEÇTİKÇE ARTIYOR.

B

ugün Dünya genelinde resesyonun yaşandığı zorlu bir dönemden geçiyoruz. Derler ki uzun süreli tekrarlı resesyonların sonucu ekonomik çöküş ve depresif bir toplumdur. Sanırım bunları yazmak için iyi derecede ekonomi bilgisine sahip olmaya gerek yok. Artık sokakta, trafikte, sosyal yaşamın akıp geçtiği her durakta toplumun tahammül eşiğinin aşıldığını görebiliyoruz. Ücretlerin baskı altında olduğu ortada! Veriler ve anketler her iki kişiden birinin işsizlikle bir diğerinin ise işini kaybetme korkusuyla yaşadığını gösteriyor. Fakat tüketicilik anlayışındaki tablo biraz daha ters orantılı!

16

Tüketicilik en azından tüm bu olan bitene göre biraz daha iyi durumda tabii bunun da bir bedeli var. Borç! Borca dayalı harcamalar gün geçtikçe artıyor. Gelir dağılımındaki eşitsizlik en yüksek göstergelerde; işin can alıcı noktası ise ekonomik büyüme denilen pik, zengin ve fakir arasındaki farkı açtı. Sorun şu ki sürdürülebilirlik destekçilerinin arkasında; (çevre, sosyal adalet, ekonomik büyüme ve refah kavramlarının) sermaye sahipleri ve onların yöneticileri bulunuyor.

-

Rahmi Aydemir Aydemirler Proje A.Ş. İş Geliştirme Yöneticisi rahmiaydemir@gmail.com

Olan bitenden her zamanki gibi en fazla etkilenen yine kazandığını ekonominin çarklarını yağlamak için kullanan gerçek emekçiler oluyor! Kime güveneceğiz noktasında tam bir teslimiyet ya da dar boğaz söz konusu.İşte depresif toplum modeli böyle oluşturuluyor. Karar alıcılardan ise her yeni dönemde daha fazla ilke ve dönüşüm lafını duyuyoruz. Aşırı gelişmenin lanetine her zaman inanmışımdır. Özellikle bu gelişimi yalnızca tüketime bağlayan ve karşılığında değer

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

üretmeyen toplumlar için bu lanet biraz daha hızlı gerçekleşir. Yerel ve ulusal politikalardaki yanlış ekonomik kararlar, bilinçsiz yatırımlar ise bu olay örgüsünün süsü olur! 2008’de ABD’deki mortgage-kredi krizine dönüp baktığımızda benzer kısır döngüyle karşılaşıyoruz: “Müşteri mortgage acentesi ve beraberinde kredi veren banka ile tanışır; yatırım bankası bu portföyü satın alır ve bunu yatırımcılara satar. Yatırımcılar güvenli-temkinli-riskli olmak üzere bu müşteri grubunu kategorilendirerek bunu yine daha kârlı bir şekilde başka yatırımcılara aktarır. Bu sayede ev sahibi olan müşteri gruplarından gelen para ile kârlarına kar katarlar. Ancak bu tatlı para yatırımcıların iştahını arttırır. Daha çok portföy satın almak isteyen yatırımcılar için; mortgage acentesi müşteri yel-

Sürdürülemez Ekonomi Avcılık ve toplayıcılıkla uğraşan insanlık 13 bin yıl önce Tarım Devrimi ile ilk sosyo-ekonomik dönüşümünü yaşadı. Ardından bir asırdan biraz fazla yakın bir geçmişte sanayi devrimlerinden ilkini ve ardından son seksen yıllık süreçte son ikisini gerçekleştirdik. (Endüstri 1.0, 2.0 ve 3.0) Lokomotifin buharları, içten yanmalı motorlar, yalın üretim, Apple, Microsoft, IT derken bugün Endüstri 4.0’ın nimetlerinden faydalanmaya başlamış, hatta 5.0’ın konuşulduğu girişimleri büyük bir heyecanla takip etmekteyiz. Bugün üretim bandında kısacık bir kronolojiye sahip bizler için hammadde ve enerji krizi en büyük korkularımızı oluşturuyor. İşin komik tarafı ise ekonomik büyümenin ve refahın sonsuzluğuna olan inancımız!


pazesine riskli grubu da dahil eder ve bankalar risk değerlendirmesi yapmaksızın muslukları herkese açar! Bir süreden sonra riskli gruba dahil müşteri krediyi ödeyememeye başlar. Evler birer birer yatırımcıların elinde kalır, nakit akışı zayıflar. Bankalar ve yatırımcılar portföyü satmak ister, ancak ellerinden çıkaramazlar. Haliyle her kredi ipotekli bir evdir, ödenmeyen her kredinin sonucu ise yatırımcıya kalan bir ev! Ev fiyatları düşmeye başlar… Kredisini düzenli ödeyen müşteri düşen ev fiyatlarına bağlı olarak kendi emlağının da değer kaybettiğinin farkına varır. Bu yüzden değerinden fazla krediyi ödemek istemez ve nakit akışı sağlayan, düzenli ödeme yapan müşteri de zarardan kurtulmak için evini ipoteğe teslim eder. Artık her taşınmaz arz fazlası birer canlı bombadır ve yatırımlar birer birer patlamaya başlar. “

Yaratıcı Yıkım Schumpeter’e göre; kapitalist mekanizmayı çalıştıran ve çalışmasını devam ettiren; yeni tüketim maddeleri, yeni üretim metotları, yeni ulaşım metotları, yeni pazarlar, yeni endüstriyel örgütlenme tipleri, çeşitleridir ve bütün bunlar kapitalist teşebbüs tarafından yaratılmışlardır… Yeni milli pazarların veya dış piyasaların açılması; el sanatları atölyelerinden,

YEŞİL EKONOMİ YA DA SÜRDÜRÜLEBİLİR EKONOMİ OLARAK TANIMLANAN KAVRAM, KÜÇÜLME YAKLAŞIMI İLE REFAHIN DAHA OLASI, GERÇEKÇİ VE YIKIMIN DAHA DA ÖTELENEBİLİR OLDUĞUNU HAKLI GEREKÇELERLE SAVUNUYOR. 2008 krizine yakın bir durum bugün Türkiye’nin inşaat ekonomisinde farklı bir şekilde karşımıza çıkıyor. Yapılaşmadaki arz fazlalığı, fahiş fiyatlar ve faiz oranları bir yana, ödenmeyen müşteri kredilerine ek olarak satılamayan emlaklar, inşaat firmalarının finansmanına balta vurmuş durumda! İnşaat yatırımlarına bağlı olan ekonomi artık göz boyayan sürdürülebilir büyüme kelimeleriyle aynı cümlede kullanılmıyor bile! Bu anlamda er ya da geç ekonomilerde sonsuz büyümeye olan inanç bu şekilde tükenmeye mahkum kalıyor… Tüketim Toplumundan Kanaatkâr Topluma Ekonomilerde özellikle her elli ila yüz yıllık

yoğun ve büyük işletmelere geçiş, kapitalist sistemi durmadan, yorulmadan içinden bir ihtilal, yenilenme havasında tutmakta; bütün bu elemanlar gene devamlı olarak eski faktörleri yok etmekte, yenilerini yaratmaktadır. Bu ‘Yaratıcı Yıkım Gelişimi’ kapitalizmin esas temelidir; ister istemez her kapitalist teşebbüs er geç bu gelişime ayak uydurmak zorundadır. Kısacası Schumpeter’e göre ekonomilerin büyüme dönemleri yıkım ve yapım dönemleridir.

dönemlerde bir yıkımın gerçekleştiği bu sayede yeni yaratıcı fikirlerin evrilmesi için bir kuluçka dönemine ihtiyaç duyulduğunu gözlemliyoruz. Schumpeter bunu yaratıcı yıkım olarak tanımlıyor. Sürdürülebilir ekonomilerde bu evrilmenin bir yıkım veya elek sürecine maruz kalmadan gerçekleşebilmesi mümkün… Yeşil ekonomi ya da sürdürülebilir ekonomi olarak tanımlanan kavram, küçülme yaklaşımı ile refahın daha olası, gerçekçi ve yıkımın daha da ötelenebilir olduğunu haklı gerekçelerle savunuyor. Küçülme yaklaşımı gerileme olarak algılanabilir. Ancak küçülme Serge Latouche’ın ifadesiyle tam olarak ekosistemin sınırlarını zorlamadan kanaatkar bir toplum yaratmak için ihtiyaç duyulan sürdürülebilir ve adil bir yaklaşımdır. Bu durum tüketim bolluğuna karşı ihtiyaç duyulanı tüketmek; bolluğa karşı tasarruf ve refah içinde yaşamayı amaçlıyor. Yazı her ne kadar bir komunist manifesto gibi görünse de en azından tüm bu gösteriş budalalığının sonu gelmesi için; ayakları yere sağlam basan, hesap verebilir, şeffaf bir tasarruf ekonomisine ihtiyaç duyduğumuz ortada!q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

17


ürün haber

Advertorial

DÖRKEN’DEN YENİ ÜRÜN: DELTA®-FASSADE COLOR İlk üyesi 20 yıldan fazla bir süre önce üretilmeye başlanan UV dayanımlı siyah renkteki cephe örtülerinden oluşan DELTA®-FASSADE Ailesi, yeni ürün gamıyla artık görünmezlikten yapının estetiğine yöneliyor.

18

K

endi alanında dünyanın ilk üreticilerinden olan Dörken’in yalıtım ve koruma sistemlerinin (eğimli çatı ve giydirme cepheler için buhar geçirgen su yalıtım örtüleri ile temel duvarları, teras çatılar, yeşil çatılar için koruma ve drenaj sistemleri) geri planda, bir kaplamanın arkasında ya da yer altında olması alışıldık bir durum.

DELTA®-FASSADE COLOR, DÖRKEN Grubunun kendi alanlarında uzman iki şirketinin bilgi birikimin bir araya gelmesinden ortaya çıkıyor: yüksek dayanıma sahip DELTA® PROTEC’in boya pigmentleri, uzun ömürlü DELTA® membranlarıyla birleşiyor.

İlk üyesi 20 yıldan fazla bir süre önce üretilmeye başlanan UV dayanımlı siyah renkteki cephe örtülerinden oluşan DELTA®-FASSADE Ailesi, yeni ürün gamıyla artık görünmezlikten yapının estetiğine yöneliyor.

DELTA®-FASSADE COLOR, her tür perforasyonlu, şeffaf ya da açık derzli giydirme cephe kaplamaları ile seçilen rengin sıcaklığı ya da parlaklığıyla canlı ve üç boyutlu etkiler yaratıyor. Kaplamanın tipi, DELTA®-FASSADE

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Cephelerde canlılık


19

COLOR’un seçilen rengi ve gün içerisinde güneşin konumuna göre cephe, ışık ve gölgelerin etkisiyle değişen eşsiz ve modern bir kişiliğe bürünüyor. DELTA®-FASSADE COLOR’un kendi websitesindeki renkli cepheler simülatörünü deneyerek fark görülebiliyor. DELTA®-FASSADE COLOR, yüzeyin % 50’sinden fazlasını kaplamayan 50 mm’ye kadar açık derzli metal ve ahşap kaplamalar ile cam ve polikarbonat gibi şeffaf ya da yarı saydam cephe panelleri arkasında kullanıma uygun. Çekici cepheler DELTA®-FASSADE COLOR membranlarının rengi, kaplama malzemesi ile birleşerek tüm cephede derinlik ve parlaklık etkisi yaratıyor.

Renkli cepheler, Kuzey Avrupa ülkelerinde başarıyla uygulanıyor. Onların özgünlüğü ve binaya verdikleri benzersiz kimlik, bugün Avrupa’da, özellikle de kamu binaları, alışveriş merkezleri ve mağazalar, hatta müstakil konutların cephe tasarımlarında esin kaynağı oluyor. DELTA®-FASSADE COLOR’un en önemli kalite özelliklerinden biri, özel tasarlanan boyasında kullanılan pigmentler. Bu sayede, uzun ömürlü ve yoğun renkler sunuyor. Piyasada en çok tercih edilen 7 standart renk dışında, projelere özel olarak istenilen RAL sınıfında birçok farklı renkte de üretilebiliyor. DELTA®-Aktif Membran Sistemi (DELTA-AMS®) teknolojisiyle üretilen DELTA®-FASSADE COLOR, farklı teknik özellikleri bir bütün olarak sunabiliyor.

• Özel akrilik kaplaması sayesinde nefes alabilirlik ve su geçirmezlik • Kalıcı UV dayanımı • Çift komponentli non-woven yapısı sayesinde yüksek mekanik dayanım • Yüzeyinde lotus çiçeği etkisi sağlayan su itme özelliği • Entegre kendinden yapışkanlı kenarı ile anında su, hava ve toz sızdırmazlığı • Homojen ve düzgün uygulama imkânı, DELTA®-FASSADE COLOR teknik verileri: Ağırlık : Yakl. 300 gr/m² Sd Değeri (buhar geçirgenlik eşdeğeri): Yakl. 0,02 m Rulo ölçüleri: 1,50 m x 30 m

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Sponsorluğunda hazırlanmıştır

TOP

10

SEÇİLMİŞ ÖRNEK ALÜMİNYUM SİSTEMLERLE FARK YARATAN TASARIMLAR

20

D

eğişen trendler ve yaşam şekillerine paralel olarak kendini yenileyen mimari alüminyum sistemler gerek geri dönüşümlü ekolojik ürünler olması gerekse tasarımcıların aradıkları estetiğe daha kolay ulaşmalarına imkân tanıyan şekillenebilir yapısı ile günümüzde projelerin vazgeçilmez öğesi konumuna gelmiştir. Eğitim, sağlık, konut ve ticaret fonksiyonları başta olmak üzere farklı yapı türlerinin ihtiyaçları belirlenerek uluslararası standartlara uygun tasarlanan bu sistemler, kullanıcılara maksimum konfor ortamı sunmayı hedefler. Konutlarda yer alan bir pencere, dış etmenlere karşı koruma, iklimlendirme ve güvenlik gibi unsurları Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

sağlayarak binanın en önemli yapı taşını oluşturur. Mimari bakış açısı ile uygulanan giydirme cephe sistemlerinde alüminyum, yapının dış kabuğunu oluşturan ana yapı taşıdır. Yapı bu unsur ile kimlik kazanmakta ve diğer projelerden ayrılmaktadır. Mimar ve tasarımcılar bunun bilinci ile her geçen gün yeni bir tasarımla yola çıkmakta ve yapılarında daha önce yapılmamış, nitelikli kabuk strüktürleri talebi ile sistem evlerinin desteğini almaktadır. Yapı sektöründe 40 yıldır faaliyet gösteren Saray Allüminyum, hayata geçirdiği ürünler ve destek verdiği mimari projelerle birçok yapının kimlik kazanmasında önemli bir rol oynamıştır. Yerli ve yabancı partnerleri ile

hayata geçirdiği sistem çözümleri ve sektöre kazandırdığı ilk ürünler, firmayı sektörün aranılan markası konumuna getirmiştir. Her geçen yıl global ölçekte yer aldığı proje sayısını artıran ve uluslararası rakipleri arasında giderek daha fazla projeye imza atan Saray Alüminyum, bu alanda ihracat birincilikleri kazanmıştır. Ülkenin en büyük ilk 250 sanayi kuruluşu içerisinde yer alan şirket, çevresel sorumluluklarının bilincinde, ürünün gerçekleştirilmesinden sevkiyatına kadar tüm aşamalarda çevresel etkiyi minimize eden yöntemler uygulamaktadır. Saray Alüminyum, bu çalışmaları ile Çevresel Ürün Beyanı - EPD (Environmental Product Declaration) belgeleri almaya hak kazanmıştır.q


G-YOO INSPIRED BY STARCK İSTANBUL

İstanbul’un en prestijli bölgelerinden Basın Ekspres Bulvarı-Havaalanı yolu üzerine yer alan G-YOO Inspired by Starck projesi, 17.226 m2 arazi üzerinde iki bloktan oluşacak şekilde tasarlanmıştır. Miami, Londra, Berlin, St. Petersburg, New York, Moskova, Paris, Buenos Aires, Hong Kong, Münih, Toronto gibi dünyanın en önemli metropollerinde imzası bulunan ‘YOO’ markasını G projesiyle bir araya getiren Mar Yapı tarafından hayata geçirilen

proje, 47 ile 113 m2 arasında değişen 721 adet lüks rezidans ile podyum bloğunda yer alan ticari birimlerden oluşmaktadır. Mimari konsepti Suyabatmaz Demirel Mimarlık tarafından hazırlanan projede, iç mekân tasarımı dünyaca ünlü tasarımcı Philippe Starck’ın imzasını taşımaktadır. Saray Alüminyum’un yatırımcılar tarafından tercih edilen ürünlerinden FS60 cephe ve ICON70 kapı-pencere sistemleri, projeye özel detay çözümleriyle tasarlanıp uygulanacaktır.q

21

KURAN BİLİM MERKEZİ KERBELA, IRAK Irak Kerbela’da, başkent Bağdat yolu üzerinde inşa edilen Quran Science Complex (Kuran Bilim Merkezi), toplam 5 kat üzerinde, 43.000 m2 kapalı alana sahip 6 bloktan oluşmaktadır. Detay Yapı tarafından hayata geçirilen proje, boyutu ve tasarım anlayışı ile Irak ve çevre ülkeler açısından bir ilk olma özelliğini taşımaktadır. Eğitim alanlarının yanı sıra uluslararası konferans ve toplantılara ev sahipliği yapabilecek son teknolojilerle donatılmış 600 kişilik konferans

salonu, 500 kişilik öğrenci yurdu ve lojmanları da barındıran proje, 215 metrelik bir cepheye sahiptir. Irak, Türkiye, İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde ofisleri bulunan uluslararası mimarlık ofisi Manhal Al Habbobi tarafından tasarlanan yapıda, FS50 cephe ve BASIC60 kapıpencere sistemleri projeye özel geliştirilen detaylarla tasarıma adapte edilmiştir.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

MOMENT İSTANBUL İSTANBUL

İstanbul’un en hızlı gelişen konut bölgelerinden Kartal’da, E5 karayolu üzerinde yer alan proje, ulaşım olanaklarına yakınlığı ve ölçeği ile bölgenin prestijli yapıları arasında yer almaktadır. AC Yapı tarafından 100 milyon dolar bütçeyle hayata geçirilen proje, 44’er katlı iki blokta toplam 731 daire ve ticari birimden oluşmaktadır.

22

ICONOVA GAZİANTEP

European Property Awards (Avrupa Gayrimenkul Ödülleri) yarışmasında “Yüksek Katlı Konut”, “Konut Geliştirme Projesi” ve “En İyi Yüksek Katlı Konut Mimarisi” kategorilerinde ödüle değer görülen Iconova projesi, kentin en büyük ve en yüksek yapısı olarak bir ilke imza atmaktadır. Gaziantep’te 52.000 m2 arazi üzerinde Şireci Grup-Acarsan Holding ortaklığı ve Tago Mimarlık tasarımı ile hayata geçirilen proje, ölçeği ile Türkiye’nin sayılı projeleri arasında yer almaktadır. En yükseği 45 katlı olan ve 162 metre yüksekliğe sahip 7 kule bloğundan oluşan Iconova projesi, 680 konut ve 23 ticari üniteden oluşmaktadır. Her geçen gün daha fazla göç alan ve konut ihtiyacına paralel olarak daha fazla projenin hayata geçirildiği Gaziantep’te, yenilikçi Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

bir yapı formu ile şehre artı değer katma ve cazibe merkezi olmasına katkıda bulunma kriterlerinden yola çıkan Tago Mimarlık, eğrisel yüzeylerden oluşan yapı bloklarını bir araya getiren bir yapı kabuğu yaratmıştır. Hem eğrisel tasarımın getirdiği strüktür zorluğu hem de performans gereklilikleri göz önüne alınarak, projeye özel farklı cephe sistemi çözümleri bir araya getirilmiştir. Yapının ana strüktürü, yüksek performans değerleri ve hızlı montaj imkânı sunan panel cephe sistemleri ile çözümlenmiştir. EN standartlarına göre akreditasyon testleri gerçekleştirilen USG 80 panel cephe sistemi ve balkon bölümlerinde Smart Slide sürme sistemleri yapıya entegre edilerek proje hayata geçirilmiştir.

Mimari tasarımı 3D Atölye tarafından yapılan Moment İstanbul projesinde, WT70 pencere ve kapı sistemi ile FS50 cephe sistemi kullanılmıştır. Blokların dış kabuğuna uygulanan Saraybond kompozit paneller, yatay ve düşey renk bantları ile binalara estetik bir görünüm ve kimlik kazandırmaktadır.q


PORTA BATUMİ HOTEL

BATUM, GÜRCİSTAN

Gürcistan’ın turizm merkezi Batum’da inşa edilen 43 katlı Porta Batumi Hotel, 165 metrelik yüksekliğiyle kent siluetinde dikkat çeken yapılar arasında yer almaktadır. İngiltere merkezli uluslararası mimarlık ofisi Broadway Malyan tarafından tasarlanan proje, System İnşaat tarafından hayata geçirilmiştir. Çağdaş tasarımı ile Batum mimarisine yeni bir boyut getiren Porta Batumi, üstün yapı teknolojisi, mühendislik anlayışı ve malzeme kalitesi ile farklı bir yere sahiptir. Gökdelen tasarımında önemli bir öğe olan rüzgâr mühendisliği konusunda, Kanadalı RWDI şirketinden danışmanlık alınmıştır. Projenin zemin mühendisliği, yangın

BLUE LAKE İSTANBUL

mühendisliği, kimyasal ve mekanik analizleri İstanbul Teknik Üniversitesi uzmanları tarafından denetlenirken, zemin raporu dünya lideri Alman Bauer firması tarafından hazırlanmıştır. Projede tercih edilen bütün malzemeler Alman Standartlar Enstitüsü’nün katı kurallarına uygundur. Projenin konumu ve yapının yüksekliği, deprem gibi yeryüzü hareketlerine karşı en üst seviyede dayanım sağlayacak bir cephe sistemi önerisini gerektirmiştir. Bu gerekliliklere göre projeye özel şekillendirilen Saray Alüminyum panel cephe sistemi, yapı kabuğunda hayat bulmuştur.q

Dünyanın sayılı lagünlerinden Küçükçekmece Gölü’nün kıyısında, Metal Yapı Konut yatırımı olarak hayata geçirilen Blue Lake projesi, 38 bin metrekarelik alan üzerinde inşa edilmiştir. 14 katlı 8 konut bloğundan oluşan projede büyüklükleri 68 ile 268 m2 arasında değişen 788 konut ve 22 mağaza yer almaktadır. Konsept projesi uluslararası mimarlık ofisi Chapman Taylor tarafından gerçekleştirilen Bluelake’in

23

mimari uygulama projeleri ECF Mimarlık tarafından hazırlanmıştır. Projede kesintisiz göl manzarası görünümüne olanak veren, yüksek performans değerlerine sahip alüminyum sistemler tercih edilmiştir. ST160 sürme sistem, WT70 kapı-pencere sistemi ve FS50 cephe sistemi proje gerekliliklerine göre yeniden şekillendirilerek konutlarda kullanıma sunulmuştur.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10 24

FOLKART LIFE BORNOVA, İZMİR

Folkart Yapı tarafından İzmir’de hayata geçirilen Folkart Life Bornova, 25 bin metrekarelik inşaat alanının 18 bin metrekaresinin meyve ağaçları, selviler, fıstık çamları ile donatıldığı değerli bir arazide, 8 blokta 830 dairenin yer alacak şekilde planlanmıştır. 6 ile 15 katlı olarak inşa edilen bloklarda dairelerin büyüklükleri 47 ile 253 m2 arasında değişmektedir.

Mimari konsepti Demirce Mimarlık tarafından geliştirilen projede, İzmir’deki yapıların vazgeçilmez öğesi olan balkonun kesintisiz bir şekilde yaşam alanına dahil edilmesi için mimari alüminyum sistemlerden ST91 sürme sistem tercih edilmiştir. Konutların yanı sıra ticari birimleri de içeren projede, sürme sistemlerin yanında WT70 kapı-pencere ve FS50 cephe sistemleri kullanılmıştır.q

MARRIOTT HOTEL İSTANBUL

İstanbul Boğazı’na ve Haliç'e hakim panoramik manzarası ile dikkat çeken Marriott Hotel Şişli, formu ve yüksekliği ile bölgedeki diğer yapılardan ayrılmaktadır. Şehrin en yüksek noktalarından birinde konumlanan 135 metre yüksekliğe sahip otel bloğu, 34 katta toplam 259 oda ile hizmet vermektedir. Piramit Mimarlık tarafından tasarlanan ve Bertuğbey İnşaat tarafından hayata geçirilen projenin cephe strüktürü, mimari anlayışın gerekliliklerini en üst seviyede karşılayacak şekilde tasarlanmıştır. Yüksek yapılarda üstün performans değerleri sunan, modül bazında montaja izin veren panel cephe sistemi, proje gerekliliklerine göre yeniden tasarlanarak yapıya uyarlanmıştır.q Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


KAYSERİ PPP ENTEGRE SAĞLIK KAMPÜSÜ Sağlık Bakanlığı’nın yeni finansman modeli ‘Kamu Özel Ortaklığı’ (PPP - Public Private Partnership) çerçevesinde gerçekleştirilen ilk proje olan Kayseri PPP Entegre Sağlık Kampüsü, YDA İnşaat ve İtalyan INSO Sistemi Per Le Infrastrutture Sociali S.P.A’nın ortak girişimi ATM Sağlık Kayseri tarafından hayata geçirildi. Yaklaşık 385.000 m2 kapalı ve 800.000 m2 açık alana sahip, 1587 yatak kapasiteli kampüs, modern ve çağdaş yapısı ile dikkat çekmektedir. Kendi enerjisini üretecek şekilde tasarlanan ve yüksek teknolojiyle inşa edilen sağlık kampüsü, çevre duyarlılığı ile ön plana çıkmaktadır. Farklı bölümlere hizmet eden 1283 yataklı ana hastane, 200 yataklı Rehabilitasyon Hastanesi ve 100 yataklı Yüksel Güvenlikli Adli Psikiyatri hastanesine sahip sağlık kampüsünde, yüksek performans değerlerine sahip FS50 cephe sistemi tercih edilmiştir.q

25

KASTAMONU DEVLET HASTANESİ KOMPLEKSİ KASTAMONU

Toplam 20 bin 823 metrekare üzerine kurulan, 400 yatak kapasitesine sahip yeni devlet hastanesi kompleksinde, açık ve kapalı olmak üzere toplam 863 araçlık otopark alanı yer alıyor. Onkoloji Tedavi Merkezi, Anjiyografi

Merkezi, Radyoterapi Merkezi, doğum odaları, 125 poliklinik odası, 16 yataklı klinik, 7 acil polikliniği ve 52 acil yatak kapasitesine sahip yeni hastane projesinde, FS50 alüminyum cephe sistemi uygulandı.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

TOP 10

SARAY’DAN YENİ NESİL PVC PENCERE SİSTEMİ: SELECTIVE Tüm iklim koşullarında üstün performans sağlayan PVC Pencere Sistemi Selective serisi, sofistike profil tasarımı ile dünyanın dört bir yanında binalara estetik ve değer katmak üzere geliştirildi.

26

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


P

erformans ve estetiği bir arada sunan üstün kaliteli ürünleriyle mimari projelerin vazgeçilmez çözüm ortakları arasında yer alan Saray Grup, yeni nesil Selective pencere sistemini kullanıcıların beğenisine sundu. Tüm iklim koşullarında üstün performans sağlayan Selective serisi, sofistike profil tasarımı ile dünyanın dört bir yanında binalara estetik ve değer katmak üzere geliştirildi. İnşaat sektörüne 40 yıldır hizmet veren Saray Grup bünyesinde 2004’te faaliyete başlayan Saray PVC, üretimdeki üst düzey kalitesini birçok yerli ve yabancı belgeyle taçlandırırken, Avrupa’dan Orta Doğu’ya, Afrika’dan Orta Asya’ya uzanan ihracat haritası ile uluslararası projelerde mimarların tercihini oluşturuyor. Enerji sorununa çözüm getiren, gürültü ve hava kirliliğinin içeri girmesini önleyerek kullanıcılara konforlu ve sağlıklı bir yaşam ortamı sunan üstün yalıtım özelliğine sahip ürünleriyle sektörün öncü markası Saray PVC, inovasyon ve tasarımı buluşturan yeni nesil Saray Selective pencere sistemleri ile çıtayı daha da yukarı taşıyor. Mimari projelere değer katan seçkin ürün Adının işaret ettiği gibi seçkin bir ürün serisi olan Saray Selective, uzun Ar-Ge çalışmaları sonucu piyasaya sunuldu. 3 contalı yapısı, 76 mm kasa derinliği, damlalıklı kanadı ve 6 odacıklı profilleri sayesinde hava geçirimi, su sızdırmazlığı, rüzgar direnci ve ısı yalıtım katsayısı ile alanının en üstün performans değerlerine sahip Saray Selective, nitelikli yapılara değer katmak üzere tasarlandı. Dünyadaki bütün aksesuarlar ile uyumlu! Optimum ısı ve ses yalıtımı sağlayan özgün tasarımının yanı sıra, özel güvenlik aksesuarlarına uyumlu yapısı, dayanıklılığı, kolay temizlenmesi, sızdırmazlığı ile de dikkat çeken Selective serisi, diğer Saray PVC ürünlerinde olduğu gibi, doğru oranlardaki hammadde formülasyonu ile fark yaratan özelliklerini uzun yıllar koruyor. AB standardında üretilen aksesuar kanalları sayesinde dünyada satılan her türlü

76 MM KASA DERINLIĞINE VE 3 CONTA SISTEMINE SAHIP SARAY SELECTIVE PVC PENCERE SISTEMI, AŞIRI SICAĞI VE SOĞUĞU DIŞARIDA TUTARAK, KONFORLU BIR ORTAM SAĞLARKEN, ENERJI TASARRUFUNA, DOLAYISIYLA DOĞAYA VE DÜNYAYA ÖNEMLI BIR KATKIDA BULUNUYOR.

27

aksesuar ve açılım mekanizması ile uyumlu olan Saray Selective pencere sistemleri, 76 mm’lik optimize profil derinliği ile gerek yeni binalarda gerekse renovasyonlarda rahatça kullanılabiliyor. Çok seçenekli folyo kaplama alternatifleri ile görüntü çeşitliliği sağlayan seri, kurşunsuz formülden üretilmiş yüksek kalite profillerden oluşan pencereleri ile kullanıcıların sağlığını da ön planda tutuyor. Tasarruf için en kolay yol Doğru pencere seçimi, binalarda enerji maliyetini düşürmede önemli bir role sahip. 76 mm kasa derinliğine ve 3 conta sistemine sahip Saray Selective pencere sistemi, aşırı sıcağı ve soğuğu dışarıda tutarak, konforlu bir ortam sağlarken, enerji tasarrufuna, dolayısıyla doğaya ve dünyaya önemli bir katkıda bulunuyor. SELECTIVE ÜRÜN AİLESİ: SLP Selective Plus Metrekare başına yılda 15 kWh ve daha düşük enerji tüketimi olan evlere ‘pasif ev’ denilmektedir. Çok sıkı bir enerji tasarrufu gerektiren ve değerleri tam olarak belirlenmiş olan pasif evlerde, yalıtılmış duvar ve çatılara ek olarak, yalıtımlı pencere ve kapı kullanımı da esastır. Profilleri köpük ile doldurulmuş,

3 contalı ve geniş cam boşluğu ile 3 cam kullanımına olanak sağlayan SLP Selective Plus pencere sistemi, pasif ev kullanımı için ideal bir üründür. SLA Selective Alu Style PVC profillerin alüminyum profiller ile kaplanması sonucu elde edilen SLA pencere sistemi, farklı özelliklerdeki iki nitelikli malzemenin birleşiminden oluşur; PVC’nin yüksek yalıtım ve sızdırmazlık özelliği ile alüminyumun şık, kaliteli ve sağlam görüntüsü aynı üründe bir araya gelir. Alüminyumun uzun dış ortam dayanımı ve RAL kartela seçenekleri, mimarlara sınırsız tasarım özgürlüğü sağlar. Toz boya ya da eloksal kaplama ile renklendirilen alüminyum kapaklı PVC profiller ile çok farklı görüntüler elde edilebilir. SLB Selective Bonded SLB Bonding yönteminde cam, kanat profili üzerine çift taraflı üstün performanslı bant ile yapıştırılır. Cam, profilden daha rijit bir malzeme olduğundan, bu sayede camın rijitliği profile transfer edilir ve profilin esnemesi engellenir. Sistemin taşıyıcılığı yüzde 30 oranında artırılırken, daha yüksek pencere ve kapıların yapımına imkân sağlanır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER

28

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Tema İstanbul


KOMPAKT GELIŞIMLERE IMKÂN VEREN

KARMA KULLANIMLI PROJELER KARMA KULLANIMLARLA BIRLIKTE HAYATIMIZA GIREN HOMOJENITE, KENTLERDE ULAŞILABILIR MERKEZLER YARATTI. KONUT, IŞYERI VE TICARI ALAN YOĞUNLUKLARI DOĞRU DENGELENMIŞ KARMA KULLANIMLAR BIR BAKIMA KENT MERKEZLERINDE EKONOMIK HAREKETLILIĞI DE BERABERINDE GETIRDI.

29

- iki design group MURAT KADER

i

ki design group olarak altyapı ve üst yapı birbirinden farklı değerlendirilip, projeler bina bazında yapıldığında kentlilerin hayatının zorlaşacağını biliyoruz. Özellikle İstanbul Metropolünün tamamı için mekânsal plan üretmek çok zor, ancak bir o kadar da gerekli. İstanbul gibi dinamikleri hızla değişen, hızlı artan nüfusu ve depremsellik özellikleri olan bir şehir için küçük ölçekli çözümler üreterek bütüne varmak neredeyse imkânsız. Uygulamaların parçalar halinde ve dağınık yapıldığı bir kentte yamalı sokaklar ve mahalleler görmek zorundayız. Bu noktada en çok dikkate almamız gereken konu ölçeklerin büyümesi ve tasarım halkasını şehir planlamadan başlayarak tüm tasarım ölçeklerine inilerek çalışabilir hale gelmemiz olmalı. Bina bazında değerlendirdiğimizde belki tek tek birçok güzel binamız var, belki de mimari anlamda parçacıl başarılar yakalayabildik ama doğru şehir planlamada başarılı alanlarımız olduğunu söyleyemeyiz. Bu sebeple ofisimiz olabildiğince büyük ölçeklerde çalışabilmeyi hedefliyor, proje alanlarımıza bütüncül yaklaşabilmemiz dolayısıyla da proje alanlarımızı genişletmemiz gerekiyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA YENİ NESİL KARMA KULLANIMLI ÖĞRENCİPROJELER YURTLARI

Vadistanbul

30

KARMA KULLANIMLI PROJELER DAHA KOMPAKT GELIŞIMLERE IMKÂN VERIYOR, YAYILMACI BIR KENTSEL GELIŞME YARATMADIĞI IÇIN DOĞAL KAYNAKLARA VE KENTLEŞMEMIŞ ALANLARA SAYGILI. ORTAK ALTYAPIYA EŞIT ERIŞIM IMKÂNI VERIYOR, IŞ VE KONUT ÇEŞITLILIĞI SUNUYOR. Mekânın güncel ihtiyaçlara uyum sağlayabilmesi adına müdahalelere ihtiyaç var, bunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. Geleneksel kentleşmede, arazi kullanımları sınırlarıyla tanımlı ve birbirinden ayrı zonlar halinde planlanıyordu. Bu, seyahat ihtiyacı yaratıyor ve araç sahipliliğini arttırıyor; erişmek istediğimiz kullanımlar için kent dışına çıkmak durumunda kalabiliyorduk. Ancak bugünkü trendlere baktığımızda karşımıza karma kullanımlı projelerle ölçeğini büyüten yeni bir müdahale biçimi çıkıyor. Karma kullanımlarla birlikte hayatımıza giren homojenite, kentlerde ulaşılabilir merkezler yarattı. Konut, işyeri ve ticari alan yoğunlukları doğru dengelenmiş karma kullanımlar bir bakıma kent merkezlerinde ekonomik hareketliliği de beraberinde getirdi.

yatırımcının kamusal ulaşım altyapısı sunduğu Havarayı hizmete geçirdi. Bu özellikleriyle karma kullanımlı projeler kentlere faydalı dokunuşlar sunabilir ve seyahat sayısını azaltırken yürümeyi veya toplu taşıma ile erişimi teşvik eder. Ayrıca bu tür projeler ölçek itibariyle büyük kamusal alan kazanabilme imkânı da sağlıyor, özellikle kent merkezinde yer alıyorsa merkeze ilginin ve yatırımın devamlılığını sağlar, bir bakıma merkezleri canlı tutar.

Bu projeler daha kompakt gelişimlere imkân veriyor, yayılmacı bir kentsel gelişme yaratmadığı için doğal kaynaklara ve kentleşmemiş alanlara saygılı. Ortak altyapıya eşit erişim imkânı da verir, iş ve konut çeşitliliği sunar.

Kentsel dönüşüm süreci ile birlikte karma kullanımlı ve büyük ölçekli projelerimizin sayısı hatırı sayılır derecede arttı. Ülkemizde edindiğimiz tecrübeleri yurt dışına da taşıdık. Tanzanya-Arusha’da 2 milyon 700 bin metrekarelik alanda 7 bin konutluk Safari City projesini gerçekleştirdik. Aynı şekilde Rusya’nın kuzeyi Kazan’ın merkezinde Kazan Valisi’nin isteğiyle 380 dönümlük alanda hasılat paylaşım modeliyle bir karma proje devam ediyor. Özellikle karma kullanım kategorisinde sayısız ödül kazandık, tüm karma projelerimiz “Best Mixed-Use Architecture” kategorisinde ödüllendirildi ve bize ve işverenlerimize gurur yaşattı.

Dikkat ederseniz büyük ölçekli karma kullanım projelerinin toplu taşıma bağlantıları da güçlüdür. Hemen Vadistanbul örneğini verebiliriz; Proje bir ilki gerçekleştirdi ve özel

2018’de 22 yeni proje tasarladık ve bunların 14’ü yurt dışında yer alıyor. Bu yaklaşık 6,5 milyon m²’ye tekabül etmektedir. 2018’de önceki yılların çok üzerinde büyüklüklerde alana

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


KARMA KULLANIMLI PROJELERDE ÖNE ÇIKAN MADDELER; MIMARIDE FARKLILIK, SOSYAL AKTIVITELERDE ÇEŞITLILIK, ÖLÇEKLERDE BÜYÜME, ALTYAPI ORTAKLIĞI VE TASARIMLA IYI ÇÖZÜLMÜŞ MEKÂNSAL MÜDAHALELER OLUYOR.

tasarım götürdüğümüzü göstermektedir. Bu projelerin özellikle 5.2 milyon m2’sini (%80) karma kullanım projeleri oluşturuyor. Bu da konut, otel, ofis ve ticaret karması olan projelerle ilgili gerçeği rakamlarla önümüze seriyor. Tema İstanbul, Vadistanbul, Piyalepaşa İstanbul, Emaar Square ve Mesa Cadde bu karmaların en bilinenleri. Daha önce de değindiğim gibi karma kullanımların artışında Kentsel Dönüşüm sürecinin etkisi göz ardı edilemez. Yasa büyük ölçekli projelerin önünü açtı. Biz de iki design group olarak önce iç piyasada, ardından da Rusya, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, İran, Karadağ, Katar, Kıbrıs, Ukrayna ve son olarak Özbekistan’daki projelerimiz ile yurt dışında tecrübemizi arttırdık. Karma kullanım konusundaki tecrübemiz bu ülkelerde sayısız projeye imza atmamızı sağladı.

olarak, karmaşık hesapları ve kalabalık bir ekip kurmayı, entegre ve hızlı bir çalışma programı sistemini gerektiriyor. Karma Kullanımlı projelerde öne çıkan maddeler; mimaride farklılık, sosyal aktivitelerde çeşitlilik, ölçeklerde büyüme,

altyapı ortaklığı ve tasarımla iyi çözülmüş mekânsal müdahaleler oluyor. Bu tip hibrit projeler ancak hibrit bir ekiple mümkün. Ofisimizde konsept tasarımı, sunum, rendering, mimari detaylar, maket ve proje raporları son derece entegre bir biçimde paralel üretiliyor.q

Emaar Square

31

Karma kullanımlı projeler konusunda ülkenin en tecrübeli mimarlık şirketlerinden birisiyiz. Tasarım ekibimiz son on yıldır en etkin bir biçimde bu tür projelere odaklandı ve göz önündeki pek çok karma projeyi estetik bir biçimde hayata geçirdi. Bu büyük metrekarelerdeki tasarımlar kaçınılmaz

Piyalepaşa İstanbul E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER

KARMA(ŞIK)

KULLANIMLI YAPILARIN YÖNETİMİ İLK SÖZ: NE KADAR IYI, ÜNLÜ, TECRÜBELI VE ÖDÜLLÜ MIMAR, TASARIMCI, MÜHENDIS, GELIŞTIRICI, YATIRIMCI OLSANIZ DA, MUTLAKA KARMA KULLANIM YÖNETIMI YAPMIŞ, EHIL VE MÜHENDISLIK NOSYONUNA SAHIP YÖNETIM DANIŞMANLARI ILE VE MUTLAKA DAHA KONSEPT TASARIM BAŞLAMADAN ÇALIŞMAYA BAŞLAYIN.

32 32

TESİS YÖNETİMİ Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


ÖNAL YILMAZ FACILITATOR KURUCUSU

-

B

u yazıda sadece yönetime değil, öncelikle yönetimi zorlaştıran geliştirme ve tasarım aşamasına değinmek istiyorum. Ardından yönetimin tasarım aşamasındaki önemi ve yönetimin karşılaştığı zorluklara değinmeye çalışacağım. Zira elinizdeki ürün yani binanız iyi ise, iyi de bir ekip kurarsanız karma kullanımlı yönetim sorunu diye bir gündeminiz olamaz. Ancak bu iki ön şart ülkemizde sağlamakta zorlandığımız konuların başında gelmektedir. Özetle, daha iyi binalar yapmak zorundayız ve bina yönetiminden anlayan profesyoneller için eğitim ve sertifika vermeye başlamalıyız. Karma projelerin zorluğu yüzlerce neden içinde bence temelde üç ana nedene dayanmaktadır. İlki; geliştiricilerin emsali tüm arsa sınırında son metrekaresine kadar kullanma saplantısı yani ticari getiri maksimizasyonu, ikincisi; geliştirici ve mimarın birlikte veya bazen zıtlıkla, son kullanıcının ihtiyaç veya fonksiyon gerekliliklerini hiçe sayarak, kendi inandıkları ve/veya sadece kendi kısıtlı çevrelerinin verilerine dayalı yaptıkları varsayımlar, kaprisler yani ego savaşları ve son olarak da sadece “bir grup binaların inşaatı” olarak hafife alınan, ancak çok ciddi koordinasyon ve bütünsel bir tasarım yaklaşımı gerektiren oldukça karmaşık bir sürecin, klasik tekil binalar gibi “hele bir ruhsat projesini alalım, gerisini yolda hallederiz” yaklaşımı ile projenin baştan ölü doğması için tüm imkânların seferber edilmesi, yani küçümsenen plansızlık olarak özetleyebilirim. Bunları biraz açmak gerekirse, ticari getiri maksimizasyona odaklanıldığında arsanın her m2’sinden para kazanmak için konfor ve fonksiyon ihtiyaçlarının göz ardı edilmeye başlandığını görürsünüz. En büyük hata, arsanın yaşanabilir standartlar ölçeğinin çok üstünde yapılaşma ile satılabilir/kiralanabilir alanların dozunun kaçırılmasıdır. Buna yerel idareler ve imar planlarımız da yanlış emsaller ve devlet destekli kurnaz müteahhit yaklaşımı ile katkı sağlamaktadır. Eğer bir arsa üzerinde konut, otel, AVM, ofis, eğlence merkezi, vs. yapılar mevcut ise ve bir geliştirici olarak kendinizi bu binaların temel alt yapı ihtiyaçlarını şuraya buraya serpiştirerek yerleştirmek üzere bir çalışma için de buluyorsanız, biliniz ki o projede huzurlu ve konforlu bir yaşam pek mümkün olmayabilecektir. Bugün ödüllü birçok projemizde AVM’nin, ofislerin veya Otelin

çoğunlukla hepsinin klima santralleri, soğutma kuleleri, jeneratörleri, mutfak egzoz atışları konutların arasında, gece gündüz demeden duman, koku ve yüksek gürültü kaynakları olarak çalışmak durumdadır. Arsa imkânlarının zorlandığı her karma projede otoparklar, sosyal alanlar, çocuk oyun alanları, trafik ve çevre erişim yollarında yığılma gibi sorunlar kaçınılmaz olacaktır. Serpiştirme yöntemi yerine yaşam alanlarından uzak bir mesafede altyapı merkezleri oluşturmak pahalı, emsal kaybına yol açan ama insan, sağlık, huzur odaklı ve sürdürülebilir bir yaklaşım olacaktır. Yönetim açısından ise daha az kadrolar ile kolay ulaşılan, ekiplerin oradan oraya koşturmadığı, daha emniyetli, basit ve ekonomi sağlayabileceğiniz bir yapı kurulmuş olacaktır. Maalesef Kat Mülkiyeti Kanunu içinde yer alan “Toplu Yapı Yönetimi” maddeleri ile hukuken verilmiş yanlış görüşler ve içtihatlar neticesinde, her fonksiyonun (konut, otel, avm, ofis, vs.) ayrı altyapılara, ayrı sistemlere sahip olması gibi bir yanlışlığa gidilmekte ve her yönüyle iç içe geçmiş bir projede konutların ayrı, ticari ünitelerin ayrı sistemleri olması gibi ürünün yapısı ve adına ters düşen bir tasarım şekli dayatılmaktadır. Oysa tam tersine tamamen merkezi, etkin kullanım odaklı ve her fonksiyonun günlük, haftalık ve yıllık farklı ihtiyaçlarına uygun sistemler ile ve her türlü tüketimin yapı/ yapı grubu göre ölçülebilen bir şekilde tasarlanması, bugün ülkemizde süregelen birçok tartışma, kavga, aidat itiraz/ödememe ve hakkaniyetsiz dağıtım sorunlarına çözüm olacaktır. Ego savaşları daha çok konsept tasarım aşamasında mekân, ambiyans, ticari getiriyi arttıracak, destekleyecek gereksiz ve son kullanıcının hiç ihtiyacı olamayan bir çok sistemin seçilmesi ve tasarlanmasında karşımıza çıkmaktadır. Yanlış malzeme seçimE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

33


DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER

proje süreçlerinin ve proje bedellerinin kıyaslaması yapıldığında, dünyada ün salmış inşaat sektörümüzün kendi ülkemizde nasıl sınıfta kaldığı anlaşılacaktır.

34

EGO SAVAŞLARI DAHA ÇOK KONSEPT TASARIM AŞAMASINDA MEKÂN, AMBIYANS, TICARI GETIRIYI ARTTIRACAK, DESTEKLEYECEK GEREKSIZ VE SON KULLANICININ HIÇ IHTIYACI OLAMAYAN BIRÇOK SISTEMIN SEÇILMESI VE TASARLANMASINDA KARŞIMIZA ÇIKMAKTADIR.

leri, 5N1K süzgecinden geçmemiş mahal boyutları, abartılı ölçekler, gerek binalar arasındaki gerekse binaların içindeki hava akım ve basınçlarının doğru şekilde hesaba katılmaması, destek ekiplerinin (yönetim, teknik, temizlik, güvenlik, peyzaj vs.) kullanacağı mekân ve imkânların sağlanmaması başta olmak üzere binaların yıllarca yüz yüze kalacağı ve değiştirilmesi çok zor olan seçimlerin öylesine yapılması ciddi sorunlar doğurmaktadır. Konsept ve daha uygulama projelerinin başında gerilen mal sahibi ile mimarlar, nedense projenin sonuna bir türlü uyum içinde gelememektedir. Oysa yönetim ve yaşam açısından en kritik dönem olan uygulama, detay projeler döneminde kızgın, küskün, uyuşma yanlısı olmayan taraflar nedeniyle projeler koordinasyondan uzak, mekanik, elektrik, otomasyon, akustik, cephe, asansör, aydınlatma, yangın, vb. uzmanların baskı altında tutulduğu, doğrular yerine, bu aşamadan sonra ancak mümkün olanın tercih edilme mecburiyetleri ile proje teslimleri ve inşaatları yapılmaktadır. Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Tüm bunların sonucu, sürdürülebilir ve ekonomik olmaktan uzak, beklenen performanslarının çoğunun sağlanamadığı, kullanıcıların bir türlü memnun edilemediği binalar ve yaşam dayatmaları olarak bizlere dönmektedir. Küçümsenen plansızlık ise, maalesef geliştiricilerin hızla ruhsat alma sevdası nedeniyle Türk inşaat sektörünün en büyük sorunudur. Tamamı çözülmeden, bütünsel bir yaklaşım sergilenmeden, projenin süreç içinde tamamlanacağı varsayımı ile yapılan geri dönüşü çok pahalı yanlışlar silsilesidir. Bu yaklaşım bir tek bina için bile büyük sorunlar getirmekte iken, karma projelere etkisi misli ile fazladır. Burada saymakla bitiremeyeceğimiz ama kısaca özetlemek gerekirse yanlış girişler, sorunlu otoparklar, yanlış kat kotları, yanlış/yetersiz düşey erişimler, yanlış servis alanları, yetersiz ısıtma, soğutma, havalandırma, verimsiz kat kullanımları, plansızlık nedeniyle bütçenin tutturulamaması ve sonlara doğru özellikle en kritik detaylarda ucuza kaçılması tamamen bu plansızlığın sonuçlarıdır. Gelişmiş ülkelerdeki

Yazının gidişatından anlaşılacağı üzere, Bina Yönetimi sorunlarını anlatmak için neredeyse tamamen proje ve imalat süreçlerine odaklandığım görülecektir. Bunun sebebi, biz yönetim ekiplerinin ister tekil olsun, ister karma olsun birçok binada ilk bir iki yılı binaları düzeltmekle, yönetilebilir hale getirmekle uğraşmamızdan kaynaklanmaktadır. Normalde yeni binaların bizi destekleyen sistemleri olması ve ilk yıllarında sorunsuz olmaları sebebiyle işimizi kolaylaştırması beklenirken, bunun tam tersi olmaktadır. Yeni bir binada yer alan, yüklü bedeller ödemiş kullanıcıların, gerek dairelerinde veya ticari ünitelerinde teslimlerinden başlayan gecikme, aksaklık ve yönetimlerin bina sorunları ile uğraşırken kendilerine yaşattıkları sıkıntılar, yönetimlerin karşısına idare edilmesi çok zor, birçok beklentilerinde hayal kırıklığı yaşamış, kızgın ve yaptırım ile karşılık vermek isteyen bir müşteri profili getirmektedir. Bu zedelenen ilişki ise yıllarca normal düzeyine gelmeyebilmektedir. Yapısal sorunlar dışında değinilmesi gereken başka bir önemli nokta ise bu tür karma yapıların kesinlikle tek elden yönetilmesi ve ruhsata kayıtlı Yönetim Planlarında farklı yönetim modellerine, farklı güvenlik, temizlik, teknik ekiplerle çalışma hakkının verilmemesi gerekliliğidir. Genellikle, konutların satıldığı, ticari ünitelerin (AVM, Ofis, vb.) mal sahibi şirket tarafından kiralandığı bu karma yapılarda, yine yukarıda belirttiğim süreçler nedeniyle kızgın, küskün veya pahalı yönetildiği konusunda kuşkusu olmayan konut malikleri, ayrı yönetimlere sahip olmayı istemektedir. Birçok sistemi iç içe geçmiş, aynı katta, koridorda, yan yana mekânlarda sistemleri bulunan bu fonksiyonların ayrı ekiplerle yönetilmeleri son derece zordur (otel/gösteri merkezi hariç). Her ne kadar iyi ve hakkaniyetli birçok yatırımcımız olsa da, konut maliklerini suistimal eden yatırımcı sayımız maalesef son derece fazla iken, ayrı yönetilme taleplerinin yersiz olduğu da söylenemez. Fakat nedeni ve kimin


haklı olduğundan bağımsız olarak, farklı ve tek elden yönetilmeyen hele de tarzları ayrı olan farklı yönetimlerin bahse konu mülklerin değerine olumsuz etkileri kaçınılmaz olacaktır. Bina Yönetimi yapmış kadroların ve/veya Yönetim Danışmanlarının karma projelere en büyük katkıları, işletme senaryolarını hazırlayarak, geliştirici ve mimarların olası yanlışlardan olabildiğince uzak durmalarını sağlamaları ve önerdikleri uygulanabilir çözümler ile güvenli, temizlenebilen, konforlu, verimli, ekonomik ve sürdürülebilir yapılar oluşturabilmeleridir. Mimar ve teknik müşavirler kendi alanlarına yoğunlaşıp, kendilerine sunulan imkân, veriler ve bütçelere göre tasarımlarını yaparken, bunların bütünleşik etkilerini ve olası sorunlarını ancak yönetim uzmanları görebilmekte ve olası en iyi pratik çözümü önerebilmektedir. Yönetim kadrolarına da değinmek gerekirse, ülkemizde bu konuda ciddi bir eğitim bulunmadığı için maalesef bu alanda çalışarak kendini geliştirmiş ve farklı bina tiplerinin yönetiminde yer alarak tecrübe edinmiş kişilere ulaşılması gerekmektedir. Bu konuda yeterli sayı ve nitelikte tecrübeli uzman pek fazla olmadığı için, başta danışma aşamasında olmak üzere, yönetim aşamasında da ehil kişilerle çalışma imkanı sınırlı durumdadır. Genelde küçümsenen, ne kadar çok farklı yönetim becerisi gerektirdiği pek anlaşılamayan bu meslek, kapsadığı uzmanlık alanları incelendiğinde inanılması çok güç bir bilgi birikimi gerektirdiği anlaşılacaktır.

BINA YÖNETIMI YAPMIŞ KADROLARIN VE/VEYA YÖNETIM DANIŞMANLARININ KARMA PROJELERE EN BÜYÜK KATKILARI, IŞLETME SENARYOLARINI HAZIRLAYARAK, GELIŞTIRICI VE MIMARLARIN OLASI YANLIŞLARDAN OLABILDIĞINCE UZAK DURMALARINI SAĞLAMALARI VE ÖNERDIKLERI UYGULANABILIR ÇÖZÜMLER ILE GÜVENLI, TEMIZLENEBILEN, KONFORLU, VERIMLI, EKONOMIK VE SÜRDÜRÜLEBILIR YAPILAR OLUŞTURABILMELERIDIR.

eğitimi, moral/motivasyon/ performans değerlendirme, asansörde kalan kurtarma, dağcılarla cephe temizliği, atık yönetimi, taşan kanalizasyon içi gece yarısı vidanjör temini, tadilat yönetimi, kiracı dekorasyon yönetimi, pazarlama etkinlik yönetimi, ek gelir yaratacak uygulama geliştirilmesi, tahsilat takibi, resepsiyon yönetimi, concierge yönetimi, vale yönetimi, toplantı odası yönetimi, şikayet yönetimi, varsa kafeterya yönetimi, varsa havuz, fitneess, spa yönetimi, kiosk/ stand/ATM vb. basit kiralama yönetimi, bütçe hazırlama ve takip ile kat malikleri genel kurul toplantısı yapmak gibi yetkinliklerin olması beklenir. Yani kısaca, istisnalar hariç olmak üzere, aileden birinin, inşaattan kalan taahhüt kökenli bir mühendisin, askerliğini bakım su-

bayı olarak yapmış bir askerin veya ofiste idari amirlik yapmış birinin beceri ve tecrübelerinin üzerinde, birçok konuda uzmanlık geliştirmiş yöneticilerden bahsettiğimiz anlaşılmalıdır. Son söz: Yeni karma proje geliştirenler ilk sözü tekrar okuyun ve mutlaka uygulayın. Doğru bir Yönetim Danışmanı olmadan konsept tasarımdan sonraki her gün daha çok para, prestij kaybı yaşayabilir ayrıca konfor ile huzur kaybı yaşatabilirsiniz. Mevcut karma projesi olanlar, mutlaka ehil bir Yönetim Danışmanından denetim hizmeti alın, ne kadar çok yanlış ve geliştirilecek iyi uygulamalar olduğunu bu şekilde anlayabilirsiniz. q

Sadece basit birkaç örnek vermek gerekirse, iyi bir yönetim uzmanında beşeri, sosyal, psikolojik ilişki yönetimi, empati, stres yönetimi, güvenlik ve emniyet bilgisi, hijyen ve sağlık bilgisi, iş sağlığı ve güvenliği bilgileri, teknik altyapıya sahip biri değilse teknik konulara yatkınlık, temel muhasebe, finans bilgileri, temel hukuk bilgileri, kat mülkiyeti, toplu yapı yönetimi, borçlar kanununa, icra konularına hakimiyet, komşular arası arabuluculuk, denetim, raporlama becerileri, kriz yönetimi, afet yönetimi, bina tahliyesi, yangın söndürme, bakım onarım yönetimi, çok çeşitli satın alma, kontrat yönetimi, tedarikçi yönetimi, personel E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

35


DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER

ADETA DİKEY BİR KÖY FUTURE TOWERS HİNDİSTAN’IN EN HIZLI BÜYÜYEN ŞEHİRLERİNDEN VE 8. BÜYÜK ŞEHRİ OLAN PUNE’DE HAYATA GEÇİRİLEN KARMA KULLANIMLI BİR PROJE OLAN FUTURE TOWERS YAKLAŞIK 5.000 KİŞİYE EV SAHİPLİĞİ YAPMAKTA. DİKEY KÖY OLARAK DA TANIMLANABİLECEK PROJEDE 1068 KONUT TEK YAPIDA BİR ARAYA GELMEKTE.

36

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


Yer: Hindistan, Pune Yıl: 2018 Müşteri: CCL Amanora Park Town Kullanım: Karma Kullanım Tasarım Ofisi: MVRDV Fotoğraflar: ©Ossip van Duivenbode

37

H

indistan’ın en hızlı büyüyen şehirlerinden ve 8. büyük şehri olan Pune’de hayata geçirilen karma kullanımlı bir proje olan Future Towers yaklaşık 5.000 kişiye ev sahipliği yapmakta. Dikey köy olarak da tanımlanabilecek projede 1068 konut tek yapıda bir araya gelmekte. Projenin tasarımını ise Hollanda’nın Rotterdam kentinde bulunan ve dünyanın her bölgesinde çağdaş mimari ve kentsel sorunlara çözümler sunan MVRDV Mimarlık ofisi yapmış. Proje, Amanora Park Town adlı yerleşim bölgesinde yer almakta. Bölgede yoğun nüfus ve endüstrinin gelişmesi nedeniyle konut ihtiyacını karşılamak amaçlı birbirinin benzeri toplu konut projeleri yer almakta. Future Towers her ne kadar çevredeki projelerden farklı bir yaklaşımla tasarlanmış olsa da bütçesi neredeyse çevredeki projeler ile aynı çünkü bölgede ciddi bir rekabet söz konusu. MVRDV tasarım aşamasında, bu karma kullanımlı konut projesi için bilinen bir bina tipi tasarlamak yerine, tepe formasyonları, vadiler, kanyonlar, koylar ve mağaralar ile peyzaj oluşumuna benzeyen bir yapı hayal etmiş. Yapıyı düzensiz geometriye sahip bitişik üç ayrı blok ve yaya bağlantıları tanımlamakta. Çeşitli iç ve dış mekân olanakları, sıradışı mekânsal özellikleri ile proje, zengin bir sosyal yaşamın gelişmesini teşvik eder nitelikte.

MVRDV, küme şeklindeki toplu konut kuleleri yerine 1.068 dairenin bir binada birleştiği, tepe ve vadilerin bulunduğu bir dağı anımsatan tekil bir yapı tasarlamayı tercih etmiş ve ortaya etkileyici bir yapı çıkmış. Bu etkileyici görüntünün ardında MVRDV Future Towers’ı tasarlarken geleneksel Hint konutlarını araştırmış ve onlardan ilham almış olması da yatmakta. Çevre projelerden bu kritik sapma konusunda yatırımcıyı ikna etmek ise farklı birimlerin bir arada olmasının daha canlı bir yapı oluşturacağı söylemiyle gerçekleşmiş. Farklı tipteki konut birimlerini bir arada bulundurması sayesinde yapı Hindistan’ın tüm sosyal kesimlerine hitap eder hale gelmiş. 45 metre kareden 450 metre kareye kadar değişen dairelerin tek bir komplekste bulunması bölgede orta sınıfı oluşturan tüm bireyler için cazip bir konaklama alternatifi oluşmasını sağlamış. Yapının dağa benzeyen şekli, bu kadar farklı birimin tek bir kütlenin içine entegre edilebilmesini kolaylaştırmış. Ayrıca yatırımcının yeni şeyler denemeye istekli olması sayesinde, toplu konut için gerekli olan verimlilik, sakinlerin konforunu azaltmadan elde edilmiş. İnşaat maliyetlerinin normalden daha düşük olduğu Hindistan’da asansör fiyatlarının yüksek olması tasarım şeması üzerinde etkili olmuş. MVRDV, birbirine E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER

38

YAPIYA FARKLI BİR KİMLİK KAZANDIRAN, BİNANIN KORİDORLARI İLE BİRBİRİNE BAĞLANAN RENKLİ AÇIKLIKLAR HER NE KADAR YANGIN YÖNETMELİĞİNE UYULMASI AMACIYLA TASARLANSA DA, ASLİ GÖREVİ KAMUSAL ALANLAR YARATMAK OLMUŞ.

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

bağlanan koridorlar ile ulaşımı sağlayarak çekirdek sayısını azaltmış. Bu hesaplama sonucunda 17 ve 30 kat yükseklikler arasında değişen toplam 9 konut kanadı bulunurken, binanın içine yalnızca 4 sirkülasyon çekirdeği yerleştirilmiş. Kütleyi oluşturan birimler altıgensel bir şekil etrafında yükseltilmiş. Böylece yapının ortasında açık bir avlu oluşmuş ve her bir dairenin manzaraya hakim olması hedeflenmiş. Kütlenin en yüksek noktaları evlerin içine güneş ışığı girmesini sağlarken aynı zamanda özel ve kamusal teraslar oluşturulması sağlanmış. Cepheye karakterini kazandıran balkonların, konut tipine göre büyüklük ve şekillerinde çeşitlilik yaratılmış. Tasarımda küçük, iki kat yüksekliğinde, geniş ve L-şeklinde balkonlar konumlandırılmış.

Avlular birbirine dört kat yüksekliğindeki üçgen kapılarla bağlanmış. Yapıya farklı bir kimlik kazandıran, binanın koridorları ile birbirine bağlanan bu renkli açıklıklar her ne kadar yangın yönetmeliğine uyulması amacıyla tasarlansa da, asli görevi kamusal alanlar yaratmak olmuş. Yoga, mini golf yada çocuk oyun alanı olarak fonksiyon kazanan bu açıklıklar, ortak kullanım alanı olarak komşuluk ilişkilerine de katkı sağlamakta. MVRDV, projeye oldukça modern ve yenilikçi bir tasarım anlayışıyla yaklaşmış olsa da, Future Towers geleneksel Hint mimarisinden de izler taşıyor. Daireleri serinleten ve mutfaklardan hava almayı kolaylaştıran basit ama etkili bir doğal havalandırma sistemi oluşturulmuş. Dolayısıyla klima kullanımı konut sakinlerinin kişisel ihtiyaçlarına bırakılmış. Yapının kat planları tasarlanırken Hindistan’da çokça


KÜTLEYİ OLUŞTURAN BİRİMLER ALTIGENSEL BİR ŞEKİL ETRAFINDA YÜKSELTİLMİŞ. BÖYLECE YAPININ ORTASINDA AÇIK BİR AVLU OLUŞMUŞ VE HER BİR DAİRENİN MANZARAYA HAKİM OLMASI HEDEFLENMİŞ.

39 39 39

kullanılan Vastu Shastra prensipleri göz önünde bulundurulmuş. “Bağlam duyarlı”, “çeşitli” ve “topluluk odaklı” gibi yaklaşımlar 5.000’den fazla kişiyi barındıran bir bina düşünürken akla ilk gelen terimler olmayabilir, ancak MVRDV’nin Future Towers projesi bu algıyı artırma girişimi olarak görülebilir. Yapı Hint konutlarının taleplerini ve Hint kültürünün beklentilerini anlayan, şehir sakinleri ve şehirler için tüm bu yaklaşımların nasıl birleştirilebileceğini yeniden yorumlayan bir yapı olarak dikkat çekmektedir. İnşaatı tamamlanan yapı, Amanora Park Town’da gerçekleşecek Future Towers projesinin üç ayağından sadece bir tanesi. MVRDV, projenin ikinci ayağı için çalışmalarına devam ediyor. Toplam 3 bölümden oluşan proje tamamlandığında toplamda 3,500 konut birimi inşa edilmiş olacak.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER

ŞEHİR İÇİNDE ŞEHİR BATIŞEHİR BATIŞEHİR’DE YAŞAYANLARA 100.000 M² ORTAK ALAN SUNULMUŞTUR. GÖLET VE YANSIMA HAVUZLARI SAYESİNDE OLUŞAN EKOSİSTEMLE BATIŞEHİR’DE İKLİM DÜZENLENMİŞTİR. YEŞİL ÇATI UYGULAMASIYLA YEŞİL ALANLAR ARTIRILMIŞ, MİNİMUM AÇIK OTOPARK ALANLARI SAYESİNDE YEŞİL ALAN ORANI ARTMIŞ VE HAVA KİRLİLİĞİ EN AZA İNDİRİLMİŞTİR.

40

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

EgeYapı Group’un EMLAK Pazarlama İnşaat A.Ş., TOKİ ve Emlak Konut GYO işbirliğiyle İstanbul Bağcılar’da inşa ettiği 3 bin 148 konutlu Batışehir projesi, E-5 ve TEM otoyolunun kesiştiği bölgede yatay mimari anlayışı ile hayata geçirildi.

Projenin mimari tasarımını yapacak olan ofis, dünyadan ve ülkemizden 13 mimarlık ofisinin katıldığı davetli bir yarışma ile belirlendi. Yaklaşık 800 bin m2’lik kentsel tasarım içerikli yarışmanın birincisi DB Mimarlık oldu ve projenin imzası Bünyamin Derman tarafından atıldı.

Projede 1+0’dan 4+1’e kadar 14 farklı tipte toplam 3 bin 148 adet konut ve rezidansın yanı sıra yatırımcıların ihtiyaç duyabileceği bir şehir oteli, ofisler, eğitim kompleksi, giyim ve yeme – içme markalarının hizmet verdiği açık hava çarşısı bulunmakta.

Tasarım süreci bir yıl süren Batışehir projesinde İstanbul’un yedi tepesinden esinlenilerek bir mimari dil yaratıldı. Türkiye’nin hayata geçen gerçek anlamda ilk karma projesi olarak bilinen Batışehir projesiyle Radisson Blue Türkiye’ye girdi. Four Points By Sheraton Oteli de Dudullu’daki oteliyle aynı anda burada açıldı. Her iki


fotovoltaik panellerle desteklenmesi sağlanmıştır. Projeyi farklı kılan özelliklerin başında, birbirinin tekrarı olan binalardan oluşan bir yerleşke yerine her bloğun farklı bir dile sahip olduğu ortak heykelimsi bir kent dili ortaya koyarken birim bazında her bloğun kendi özgün mimarisini sunması olmuş. 23 blok birbirini tekrar etmeden bir araya getirilmiş ve bir aradalık farklı bir mimari dil ile ortaya konulmuştur. Proje tasarımında gün ışığı önemli bir etken olmuş, tüm blokların ışığı iyi alması sağlanırken aynı zamanda blokların birbiri ile ilişkisinde de ışığı doğru kullanma kaygısı yaşanmış. Bu nedenle güney cephedeki kütleler tüm araziye güneş ışığını alabilmek adına alçaltılmış.

markanın Türkiye’ye girişi Batışehir projesi ile gerçekleşti. Yatay mimari konseptte inşa edilen A Sınıfı Enerji Kimlik Belgesi sahibi Batışehir 15 bin kişiye ev sahipliği yapıyor. Projede 3 bin 148 konut, 120 işyeri, iki otel, okul ve cami var. Farklı bir proje olması hedefiyle yola çıkılan Batişehir 818 bin m2 kapalı inşaat alanına sahip. Batışehir’de, sosyal alanlar arasında, kapalı havuz, SPA, basketbol, mini golf, voleybol, tenis ve fitness salonu bulunuyor.

BATIŞEHİR, ENERJİYİ VERİMLİ KULLANMAK VE KARBONDİOKSİT SALINIMLARINI EN AZA İNDİRMEK ÜZERE PROJELENDİRİLMİŞ.

Batışehir, enerjiyi verimli kullanmak ve karbondioksit salınımlarını en aza indirmek üzere projelendirilmiş. Elektrik, fotovoltaik panellerden desteklenirken suyun daha verimli kullanılması için yağmur sularının toplanması sağlanmış. Marmara bölgesi bitki örtüsüne uygun bir peyzaj ve kuş türlerinin devamlılığı gibi kaygılar ile ekosistem korunmaya çalışılmıştır. Batışehir projesi 24 Eylül 2012 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da düzenlenen ‘Europen Property Awards’de ‘En İyi Karma Kullanım Proje’ branşında birincilik ödülü almıştır.q

Batışehir’de yaşayanlara 100.000 m² ortak alan sunulmuştur. Gölet ve yansıma havuzları sayesinde oluşan ekosistemle Batışehir’de iklim düzenlenmiştir. Yeşil çatı uygulamasıyla yeşil alanlar artırılmış, minimum açık otopark alanları sayesinde yeşil alan oranı artmış ve hava kirliliği en aza indirilmiştir. Yürüyüş yollarına ve bisiklet parkurlarına yer verilmiştir. Batışehir’in konumu sayesinde bölge sakinlerini toplu taşımaya teşvik etmek ve CO2 salımı en aza indirmek hedeflemiştir. Güneş ışığından maksimum fayda sağlamak için birbirinin ışığını engellemeyen binalar tasarlanmış, genel alanlarda ise Batışehir’in elektriğinin E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

41 41 41


DOSYA KARMA KULLANIMLI PROJELER Advertorial

BATIŞEHIR’IN YEŞIL ÇATI ALANLARINDA BTM OPTIGREEN SISTEMI KULLANILDI TÜRKİYE’NİN GERÇEK ANLAMDA İLK KARMA PROJELERİ ARASINDA YER ALAN BATIŞEHİR’DE, YAŞAYANLARA 100.000 M² ORTAK ALAN SUNULMUŞTUR. YERALTI OTOPARKI, REKREASYON VE SOSYAL TESİS ALANLARININ YER ALDIĞI TERAS ALANLARINDA SU YALITIMI ÖNCELİKLE POLİÜRETAN YALITIM ÜRÜNLERI İLE SAĞLANMIŞTIR.

42

Türkiye’nin gerçek anlamda ilk karma projeleri arasında yer alan Batışehir’de, yaşayanlara 100.000 m² ortak alan sunulmuştur. Yeraltı otoparkı, rekreasyon ve sosyal tesis alanlarının yer aldığı teras alanlarında su yalıtımı öncelikle poliüretan yalıtım ürünleri ile sağlanmıştır. Uygulamacı Işık Peyzaj teknik ekipleri aracılığı ile BTM Optigreen sistem bileşenlerinden sırasıyla 500 gr’lık nem tutucu keçe, 40 mm’lik FKD 40 su tutma hazneli drenaj levhası ve 110 gr’lık sistem filtresi ile yeşil çatı katmanları serilerek yeşil çatı uygulama altyapısı tamamlanmıştır. Sonraki aşamada ise seçilen bitki ve botanik gruplarının yaşamasına elverişli özel karışımlar ile oluşturulmuş hafifletilmiş bahçe çatı toprağı serildmiştir. Son olarak da bitkilerin yerleşimi ile resimlerde yer alan, hem göze hem de yaşama dokunan, yeşilin her tonuna ait görsel zenginlik ortaya çıkmıştır. Toplam peyzaj alanı: 80.000 m² Toplam bahçe çatı alanı: 20.000 m² (BTM Optigreen Sistem 7200m² kullanılmıştır.) Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

BTM Optigreen Bitkilendirilmiş Yeşil Çatı sistemleri Tema İstanbul Konutları, Antalya Belek Rixos Otel, Ankara Kuzu Effect Konutları, Zorlu Plaza Center, Folkart Blue Çeşme Otel ve Garanti Bankası Teknoloji Üssü gibi birçok prestijli projede tercih edilmiştir. Sistemle ilgili ayrıntılı bilgilere www.btm.co sitesinden ulaşabilirsiniz.


43 43

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

MANZARA ADALAR

MAHALLE ILE ETKILEŞIME IZIN VEREN GÖZENEKLI BIR YAŞAM ALANI PERKINS EASTMAN EKİBİ, DİNAMİK BİR YENİ YERLEŞİMİ, MEVCUT KONUT DOKUSUNA ADAPTE ETMEKTE, GELENEKSEL BİR BANLİYÖ BÖLGESİNE FARKLI KÜLTÜRE SAHİP ŞEHİRLİ İNSANLARI GETİRİP, İKİ TOPLUMUN KÜLTÜREL BİRLİK YARATMASI KONUSUNDA ZORLUK YAŞASALARDA, ÇÖZÜMÜ MAHALLE İLE ETKİLEŞİME İZİN VERECEK KADAR GÖZENEKLİ BİR YAŞAM TARZI YARATMAKTA BULMUŞLAR.

44

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


MANZARA ADALAR

MİMARİ

PERKINS EASTMAN - DOME + PARTNERS

İşveren: İŞ GYO Ana Yüklenici: Antyapı Konsept Tasarım: Perkins Eastman Mimari Ruhsat ve Uygulama: DOME Mimarlık LEED Danışmanı: Mimta EcoYapı, LEED Proven Provider

D

ünyanın en iyi mimari tasarım ofisleri arasında yer alan Perkins Eastman, dünyanın dört bir yanındaki 17 ofisi ve yaklaşık bin çalışanı ile yapılı çevrenin her ölçeğinde projeler üretmekte. Butik binalardan, topluluklara değer katan karma projelere geniş bir portföye sahip olan ofisin portföyü; insan deneyiminin kalitesini artıran, ilerici ve yaratıcı tasarıma olan bağlılıklarını yansıtmakta. İŞ GYO’nun, 313.500 metrekarelik bir alanda lüks karma kullanımlı proje geliştirilmesi ile ilgili açtığı uluslararası yarışmayı kazanan Perkins Eastman, Manzara Adalar projesinin tasarımlarına 2013 yılında başlamış ve 2015 yılı içerisinde tamamlamıştır. Dome + Partners ise Manzara Adalar projesinin Türkiye’deki uygulayıcısı konumundadır. İŞ GYO yatırımı olan bu karma proje; Marmara Denizi’nde yer alan Adalar manzarasına sahip ve stratejik olarak yerleştirilmiş beş eliptik şekilli kuleyi ve diğer donatı özelliklerini kapsamaktadır. Proje aynı zamanda kara, hava ve deniz ulaşımına, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimi kolay bir lokasyonda konumlanır. Perkins Eastman’ın, tasarımı gerçekleştirirken ele aldığı tasarım kriterlerinden biri; yeni kent merkezini şehrin her yerinden, genç profesyonelleri Kartal bölgesinde yaşamaya ve çalışmaya teşvik edecek, İstanbul’un trafik sorunlarını hafifletmeye yardımcı olacak bir yaşam tarzı yaratmak olmuş. Arsanın konumu ve özellikle Adalar manzarası projenin tasarım sürecinde etkin rol oynamış ve bütün yaşam alanlarının manzarayı görebilmesi aynı zamanda da yeşil alanlarla ilişki kurması hedeflenmiş.

Konut, ofis ve ticaret fonksiyonlarının birbiriyle hem işlevsel hem de kütlesel uyumu hedeflenmiş, birbirlerini kesmeyen 3 konut bloğu kulesi, onların önünde daha alçak 2 ofis kulesi ve podyumda ise ticaret kütlesi şeklinde bir tasarım stratejisi uygulanmış. Konut kulesi kimliği ile ofis kulesi kimliği hem tasarımsal hem de fonksiyon olarak birbiriyle uyumlu ancak farklı tarzda tasarlanmış. Tüm tasarım, organik bir kütle ve cephe anlayışı içinde rasyonel yaşam alanı oluşturma üzerine gelişmiş, bununla beraber podyumda oluşturulan ortak yaşam ve yeşil alanların tüm kompleksi sarması ve birleştirilmesi sağlanmış. Perkins Eastman ekibi, dinamik bir yeni yerleşimi, mevcut konut dokusuna adapte etmekte, geleneksel bir banliyö bölgesine farklı kültüre sahip şehirli insanları getirip, iki toplumun kültürel birlik yaratması konusunda zorluk yaşasalarda, çözümü mahalle ile etkileşime izin verecek kadar gözenekli bir yaşam tarzı yaratmakta bulmuşlar. Perkins Eastman ekibi binaların tasarımı ile optik bir yanılsama yaratmayı başarmış, dış kısımda, beş heykelsi kule, sıcak aylarda rüzgâr ve soğutmaya yardımcı olan bir elipsin zarif eğrilerini yansıtırken, iç kısımdaki ortogonal yaklaşım ile de binaları depreme karşı dayanıklı hale getirmişler. Projede yerel malzemelerin tercih edilmesi ve fotovoltaik panellere yer verilmesi sürdürülebilir yaklaşımın bir kısmını temsil etmekte. Türk Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre Türk inşaat endüstrisi tahmini % 30 enerji tasarrufu potansiyeline sahip. Bu sebeple projede Perkins Eastman ekibinin ilk E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

45


PROJE

MANZARA ADALAR

hedefi Manzara Adalar’ın enerji tasarrufunu bu seviyede gerçekleştirmesine yardımcı olmak olmuş. Perkins Eastman ekibi; tasarım hedeflerini Kartal ilçesinin hava raporları doğrultusunda iklim analizlerini yaptıktan sonra belirlemiş. Bu hedefler doğrultusunda rüzgâr ve güneş analizlerine göre her binanın optimal oturumuna karar verilmiş. Kulelerin belirlenen şekli ve konumu; hakim Kuzeydoğu rüzgârları ile doğru çalışacak şekilde yönlendirilmiş. Kompleks; rüzgârın kuleler etrafında yumuşak bir şekilde hareket edebileceği şekilde tasarlanarak; açık alanlarda da eğlenilebilecek huzur dolu bir ortam oluşturulmuş ve kulelerin etrafında hafif basınç farklılıklarıyla dolaşan rüzgârın iç mekânlara alt kottan girip üst kota kadar dolaşması sağlanarak doğal havalandırmaya imkân sağlanmış.

46

İstanbul’da ısıtıcı kullanılan günlerin, soğutucu kullanılan günlere göre fazla olmasından dolayı, güneş ısı kazanımı ile soğuk günlerde binaların çevresini sıcak tutmanın mümkün olabileceği fikrinden hareketle her bir kulenin şekli ve yönü, güneş hasadı yapılabilecek şekilde konumlandırılmış. Bu kararlar doğrultusunda binaların dış cephesinin, genel güneş gölgeleme ve ısı kazancına katkıda bulunmak amacıyla metal kafeslerle kaplanması plan-

BULUNDUĞU ÇEVREYE VE ŞEHRE BİR İMZA NİTELİĞİ TAŞIYACAK YATIRIM DEĞERİNE SAHİP OLARAK TASARLANAN MANZARA ADALAR PROJESİ AYNI ZAMANDA SÜRDÜRÜLEBİLİR TOPLUM ANLAYIŞINA SAHİPTİR.

lanmış. Balkonlar ise güneşin yoğun olduğu dönemlerde koruyucu olmaları nedeniyle çıkıntılar şekilde tasarlanmış. Manzara Adalar projesi; tüm bu özelliklerinin yanı sıra yeşil çatı ve yağmur suyu toplama stratejileri ile de sürdürülebilir bir peyzaj tasarımına sahip. Bulunduğu çevreye ve şehre bir imza niteliği taşıyacak yatırım değerine sahip olarak tasarlanan Manzara Adalar projesi aynı zamanda sürdürülebilir toplum anlayışıyla ilçenin canlandırılması için bir katalizör olacaktır. Projede, ulusal ve uluslararası seçkin şirketlerin yer alacağı yaklaşık 46.000 m2 kiralanabilir alana sahip 2 ofis bloğu bulunmaktadır. Ayrıca restoran, kafe ve market alanlarıyla her türlü ihtiyaca karşılık verecek olan proje cadde mağazacılığı ile tam bir karma proje olma özelliği taşımaktadır. 2015 yılında Sign of the City Ödülleri kapsamında “En İyi Pazarlama Kampanyası” kategorisinde “Premium Proje” seçilen Manzara Adalar projesi 2016 yılında ise “En iyi Rezidans” ve “ En İyi Karma Kullanımlı Proje” kategorilerinde premium proje olurken, “En İyi Çok Katlı Konut” kategorisinde ödüle layık görülmüştür. Manzara Adalar Projesi, Türkiye’nin emlak sektörü ödülü olan 2016 Sign of the City Ödülleri’nde En İyi Konut Projesi’ ödülünü kazanmıştır.q

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı



PROJE

MANZARA ADALAR

KAAN ÖZSAY İŞ GYO Proje Yönetimi Grup Başkanı

PROJELERIMIZE GENIŞ PERSFEKTIFTEN BAKIP

BÖLGENIN TAMAMINI IYILEŞTİRMEYI HEDEFLIYORUZ İŞ GYO GELİŞTİRDİĞİ PROJELERLE BÖLGELERİN SOSYAL VE FİZİKSEL ÇEHRELERİNDE, ÇAĞDAŞ İNSANA VE ÇAĞDAŞ KENTLERE YARAŞIR MEKÂNLAR OLUŞTURMA GAYESİ TAŞIMAKTADIR. ŞİRKETİMİZ YATIRIM İÇİN SEÇİLECEK BÖLGENİN İHTİYAÇLARINI VE KOŞULLARINI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK OPTİMUM FAYDA SAĞLAYACAK PROJELER GELİŞTİRMEYİ HEDEFLEMEKTEDİR.

İş Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş’nin iş yapış biçimi, kurumsal değerleri ve yatırım yaptığı projelere bakış açısı hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?

48

İş GYO geliştirdiği projelerle bölgelerin sosyal ve fiziksel çehrelerinde, çağdaş insana ve çağdaş kentlere yaraşır mekânlar oluşturma gayesi taşımaktadır. Şirketimiz yatırım için seçilecek bölgenin ihtiyaçlarını ve koşullarını göz önünde bulundurarak optimum fayda sağlayacak projeler geliştirmeyi hedeflemektedir. Örneğin; Kanyon hem Gültepe’nin hem de Levent’in çehresine büyük yenilikler katmış, kente yeni bir yaşam alanı modeli kazandırmıştır. Tuzla’daki projelerimiz de bölgeye diğer yatırımcıların gelmesini sağlamıştır. İş GYO olarak yaptığımız ve yapacağımız projelere her zaman geniş perspektiften bakıp, bölgenin tamamını geliştirmeyi önceliğimiz olarak tutuyoruz. Tamamlanan ve gerçekleştirmekte olduğumuz projelerimizin büyük bir bölümünde karma konsepti tercih etmekteyiz. Bu şekilde projede yer alan fonksiyonlardan kaynaklanabilecek risklerin dağılımı sağlandığı gibi farklı fonksiyonların birbirinden beslenebilmesi için de potansiyel yaratılmaktadır. Geçmişte sanayi bölgesiyken, günümüzde İstanbul Anadolu Yakası’nın yükselen değeri haline gelen Kartal ilçesinde konumlanan Manzara Adalar Projesi nasıl gelişti? Arazi temini, mimari ofis seçimi, birimler arasındaki koordinasyon v.b. Manzara Adalar Projemize ait arsa, diğer birçok projemiz de olduğu gibi iş ortaklarımızdan biri olan Tecim Yapı’dan hasılat paylaşımı kapsamında 2008 yılında devralınmıştı. 2012 yılında, Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


YATIRIMCI

İŞ GYO

LEED SERTİFİKASINA SAHİP OLMASI, MANZARA ADALAR PROJESİ’NİN BİRÇOK KONUDA YÜKSEK STANDARTLARI SAĞLADIĞININ BİR GÖSTERGESİ.

bölgede imar planı değişikliği yapıldı ve arsanın imar durumu konut ve ticari alanların bir arada olduğu karma bir proje geliştirilmesi için elverişli hale geldi. Kartal Bölgesi, zaten gerek lokasyonu, gerek son dönemdeki gelişim hızı ile uzun zamandır takip ettiğimiz yatırım bölgelerinden biriydi. Yeni imar planının yürürlüğe girmesi ile beraber, vakit kaybetmeden ihtiyaç programını ve yatırım kararlarını almaya yönelik proje geliştirme çalışmalara başladık. Bu süreci mimari, satış ve pazarlama, finans ve ilgili tüm danışmanlar ve proje müellifleri ile beraber uyum içerisinde, sürekli bir bilgi akışı, geri bildirim ve mutabakat sağlayarak sürdürdük ve tüm gruplar ile koordinasyon içinde çalıştık. Öncelikle, satış ve pazarlama grubumuz ve danışmanlarımız ile işbirliği içerisinde bölgeye ve ihtiyaca yönelik piyasa ve hedef grup analizleri yaptık. Potansiyel müşterilere ve emsal projelere yönelik analizler incelenerek İş GYO olarak projeden beklentilerimizi içeren bir ihtiyaç programı oluşturduk. Bu doğrultuda öncelikle konut, ofis ve AVM olarak karma ve büyük projelerde deneyimli ve itibarlı mimarlık firmaları ile görüşmeler yaparak konsept proje teklifi vermeleri için davet ettik. Bu şekilde beraber çalışacağımız mimarlık firması ile beraber konsept projemizi de seçmiş olduk. Perkins

Eastman Mimarlık Firması’nın projesi, vaziyet planındaki fonksiyonel yaklaşımı ve zengin yeşil alan çözümleri ile beraber estetik algısı ve farklı kotlarda manzaraya doğru kademeler halinde yükselen siluet etkisi ile de öne çıkıyordu. Proje müellifinin seçimi sonrasında da, konsept proje geliştirme çalışmalarını firma ile koordinasyon içinde yürüttük; vaziyet planından daire içi çözümlere kadar hemen her aşamada gerek mimari gerek satış pazarlama gruplarımız devrede oldu. Devamında da avan proje ve ruhsat/uygulama projelerinin hazırlanması için yerli mimari gruplar ile görüşülerek teklif alındı ve diğer projelerimizde de uyum içinde çalıştığımız firmalardan biri olan Dome Mimarlık devreye girmiş oldu. Manzara Adalar Projesi sürdürülebilir ve çevreci yaklaşımı ile dikkat çekiyor. Bu yaklaşımın temelinde yatan nedenler ve sürdürülebilir / enerji verimliliğine yönelik uygulamalardan kısaca bahsedebilir misiniz? Manzara Adalar Projesi’nin geliştirilmesi sürecinde LEED sürdürülebilirlik değerlendirme sisteminin kriterleri göz önüne alındı. Türkiye’de ve dünyada yeni yapılan gayrimenkul projelerinde en çok kullanılan değerlendirme sistemi olan LEED,

projelerin enerji verimliliği, su verimliliği, iç ortam konforu, arazi seçimi ve malzemeler konularında uyması gerekli olan şartları belirliyor. Manzara Adalar gibi büyük çaplı bir projenin sürdürülebilirlik açısından bu şartlara uyması tüm proje geliştirme ekibini ortak hedefler çevresinde birleştirdi ve entegre bir tasarım sürecinin yürütülmesini mümkün kıldı. LEED sertifikasına sahip olması, Manzara Adalar Projesi’nin birçok konuda yüksek standartları sağladığının bir göstergesi aynı zamanda. Bugün dünyanın herhangi bir yerinde yatırım yapabileceğiniz yüksek sürdürülebilirlik ve çevreci özelliklere sahip bir gayrimenkul projesi ile eşdeğer özelliklere sahip bir proje gerçekleştirdik. Yatırımcılarımıza artı değer sağlayan bu özellikler, binalardaki su ve enerji verimliliğinin yüksek düzeyde gerçekleşmesini, atıkların çevreci şekilde yönetilmesini, iç ortamların insan sağlığına olumlu etkide bulunmasını, projenin inşaatı ve işletmesinde tüketilen doğal kaynaklarının minimumda tutulmasını sağlıyorlar. Projeyi bu hedefler ile yürütmemiz aynı zamanda İş GYO olarak çevre ve topluma olan sorumluluğumuzun da bir sonucu. Manzara Adalar projesinin ofis blokları, “LEED Platinum” ile,konut blokları ise E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

49


PROJE

MANZARA ADALAR

Türkiye’de yatırımcı firmaların sertifikalı bina projelerine bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? LEED Platinum Sertifikası satış-kiralama ve insanların ilgisi bakımından yeteri kadar etkili olabildi mi? Nihai kullanıcı konunun öneminin yeterince farkında mı? Bu yönde bir talep artışı yaşanıyor mu? Şirketimizin yatırım yaptığı bölgeye ve çevreye duyarlı yaklaşımının göstergesi olarak hayat bulan Manzara Adalar Türkiye’de sadece 8 projenin layık görüldüğü sertifika ile ödüllendirilmiş, müşterilerine ayrıcalıklı ve sürdürülebilir yaşam vaadini gerçekleştirmiştir.

“LEED Gold” ile ödüllendirildi. Sertifika almaya projenin hangi aşamasında karar verdiniz? Sertifika süreci nasıl işledi?

50

Sertifikasyon kararı projenin konsept tasarım aşamasından sonra verildi. Sürdürülebilirlik danışmanımız Mimta EcoYapı, LEED sistemindeki kriterlerin projeye uygulanabilirliği konusunda tüm proje disiplinleri ile birlikte çalıştı ve sertifikasyon kurumuna başvurularımızın yapılarak projenin çevreci özelliklerinin belgelendirilmesini sağladı. Gerek mimari olarak, gerekse de mekanik ve aydınlatma sistemlerinde tüm satın alma onay süreçlerinde sürdürülebilirlik danışmanını da onay mekanizmasına dahil ederek hedeflerimize en uygun malzemelerin temin edilmesi sağlandı. Burada gerek proje yönetim firmamız Entegre Proje Yönetim, gerekse de ana yüklenicimiz Ant Yapı İnşaat proje organizasyonlarında sürdürülebilirlik ile ilgili uzmanlara yer vererek ve süreçlerini LEED şartlarının yerine getirilmesine yönelik düzenleyerek büyük katkıda bulundular. Tüm süreç boyunca sürdürülebilirlik adına alınan önlemlerin izlenebilirliği periyodik raporlamalar ile sağlandı ve hedeflenen tüm kriterlerin istisnasız olarak yerine getirilmesi mümkün kılındı. Örneğin projedeki 975 dairemizin tümünde LEED’in konut daireleri konusundaki şartları istisnasız olarak sağlanmıştır. Kullanılan tüm ısıtma ve soğutma ekipmanları yüksek verimliliğe sahip ekipmanlardır ve işletmeye alınma öncesinde testlere tabi tutularak beklenen performansı yerine getirdikleri belgelendirilmiştir. Ocak +Nisan Mart 2017, 34. 2019, Sayı43.Sayı

BUGÜN ÜLKEMİZDE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR GELECEK İÇİN YAPILAN, SOSYAL VE ÇEVRESEL SORUMLULUKLARIN BİLİNCİYLE DOĞAYA UYUMLU PROJELER DAHA ÇOK DİKKAT ÇEKMEKTEDİR.

Tüketicilerin daha da bilinçli olduğu, yeni kuşakların farkındalık düzeyinin daha da yükseldiği gözlemlenmektedir. Kısa bir süre öncesine kadar Y kuşağı olarak anılan kuşak bugün kariyer hayatlarının zirvelerinde, yatırım planları yapan, çevreye ve çevresel sorunlara çok duyarlı, tüketim tercihlerinde bu hassasiyetlerini ön planda tutan bir grubu oluşturmaktadır. Dolayısıyla bugün ülkemizde sürdürülebilir bir gelecek için yapılan, sosyal ve çevresel sorumlulukların bilinciyle doğaya uyumlu ve ekosisteme duyarlı projeler daha çok dikkat çekmektedir.


YATIRIMCI

Manzara Adalar projemizin tüm blokları için almaya hak kazandığı LEED Sertifikaları şirketimizin proje geliştirme sürecindeki hassasiyetinin en önemli göstergelerinden biridir. Projenin sahip olduğu eşsiz adalar manzarası dışında, Kartal’ın şehircilik açısından önemli bir gelişme aksında yer alması, prestijli ve kaliteli yaşamı sağlamaya odaklı olması, konut, ticaret ve rekreasyon alanlarının sinerji içinde olması, konut ve ticaret alanlarında yaşayacak olan farklı sosyoekonomik statülerin uyum içinde olması, esnek modüler yapı ile kendi ihtiyacını (market, sosyal tesis, rekreasyon alanları vb.) karşılayabilen bir yapıda olması da tasarım sürecinde göz önünde bulundurulmuştur. Tüm bu unsurların bir araya gelmesi tüketici açışından olumlu karşılanırken, rakip projelerden ayrışmamızı sağlayan önemli faktörler olarak öne çıkmaktadır. Manzara Adalar Projesi sürdürülebilir ve çevreci yaklaşımı ile dikkat çekiyor. Bu yaklaşımın temelinde yatan nedenler ve sürdürülebilir / enerji verimliliğine yönelik uygulamalardan kısaca bahsedebilir misiniz? Manzara Adalar Projesi, ülkemizde son dönemde inşa edilen konut projeleri içerisinde en yüksek standartlara sahip projelerden biridir ve modern şehir yaşamında bir gayrimenkulden talep edilebilecek tüm özellikleri barındırmaktadır. Şehir içerisinde mevcut kullanımlı bir arazide yer alması, estetik mimarisi, yüksek kulelerden oluşması, hali hazırda yerleşim bölgelerine ve toplu taşıma olanaklarına yakınlığı, büyük kapasiteli yeraltı otoparkları, sosyal tesisleri ve insan odaklı tasarımı neticesinde çevresine değer katan ve örnek teşkil eden bir proje olduğunu düşünüyoruz. Manzara Adalar Projesi nedeniyle bölgeye taşınacak olan firmalar ve kat maliklerinin ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik çevre parsellerde de yeni gayrimenkul yatırımlarının gerçekleşeceği ve projenin bulunduğu lokasyonun yenilenme sürecine girmesi önemli bir beklentidir. Ayrıca sürdürülebilirlik performansı LEED sertifikası ile belgelendirilen bu proje, bu açıdan da çevredeki yeni yapılaşmaya örnek oluşturacaktır.q

İŞ GYO

MANZARA ADALAR PROJESİ, ÜLKEMİZDE SON DÖNEMDE İNŞA EDİLEN KONUT PROJELERİ İÇERİSİNDE EN YÜKSEK STANDARTLARA SAHİP PROJELERDEN BİRİDİR VE MODERN ŞEHİR YAŞAMINDA BİR GAYRİMENKULDEN TALEP EDİLEBİLECEK TÜM ÖZELLİKLERİ BARINDIRMAKTADIR.

51


PROJE

MANZARA ADALAR

ÖMER MOLTAY MİMTA ECOYAPI KURUCU ORTAĞI

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK GAYRİMENKULÜN GELECEKTEKİ DEĞERİNE KATKI SAĞLAR SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN GAYRİMENKUL VARLIĞININ GELECEKTEKİ DEĞERİNE POZİTİF KATKISI ÇOK ÖNEMLİ, ÇÜNKÜ ASLINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KULLANIM MALİYETLERİNİN DE DAHA DÜŞÜK OLMASINI SAĞLAYARAK YATIRIMIN FİNANSAL ANLAMDA DAHA KAZANÇLI OLMASINI SAĞLIYOR.

52

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


SERTİFİKA DANIŞMANI MİMTA ECOYAPI

Ömer Bey öncelikle sizi ve kurumunuzu kısaca tanımak isteriz. Mimta EcoYapı, Türkiye’de 1989 senesinden bu yana inşaat sektöründe proje ve danışmanlık hizmetleri sunan Mimta Mimarlık firmasının bir ayağı olarak 2008’de kuruldu. O günden bugüne sürdürülebilirlik, yeşil binalar, net sıfır enerji binalar ve yenilenebilir enerji konusunda hizmetler veriyoruz. 2016 senesinde US Green Building Council tarafından Türkiye’deki ilk LEED Proven Provider seçildik. Türkiye, Rusya Federasyonu, İspanya, Almanya, ABD ve Kanada’da müşterilerimiz var. Bugüne kadar danışmanlık verdiğimiz projelerin toplam kapalı inşaat alanı 3.500.000 m2’yi buldu. İş GYO yatırımı olarak Kartal’da hayata geçirilen Manzara Adalar Projesi’nde vermiş olduğunuz hizmetler nelerdir?

Manzara Adalar Projesi’nde hem ofis blokları için, hem de konut blokları için LEED sertifikasyon danışmanlık hizmetleri sunduk. Bu kapsamda genel sürdürülebilirlik stratejisinin belirlenmesi, enerji modellemesi, Commissioning hizmetleri ve LEED sertifikasyon başvurusunun hazırlanmasını gerçekleştirdik. Sürdürülebilir ve çevreci yaklaşımı ile dikkat çeken bu projede yatırımcı, üstlenici, mimar ve kurumunuz arasındaki koordinasyon nasıl sağlandı? Bu büyüklükte bir projede tüm koordinasyonun tarafımızdan sağlanması mümkün değil bu nedenle proje yönetimini gerçekleştiren Entegre Proje Yönetim ile yakın bir şekilde çalışmamız gerekti. Hem tasarım aşamasında, hem inşaat aşamasında düzenlenen periyodik toplantılarda

53

sürdürülebilirlik kriterlerine uyumun analiz edilmesi ve sürekli olarak projenin sürdürülebilirlik açısından değerlendirilmesi gerçekleştirildi. Bu toplantılarda gerek tasarım ekibi, gerekse de yükleniciler hem LEED konusunda bilgilendirildiler, hem de gerçekleştirilen uygulamaların sunumunu yaptılar. Tüm RFI ve RFC süreçleri proje yönetimi üzerinden yürüdü. Ayrıca görev tanımımızın gereği işveren ile sertifikasyon kurumu GBCI arasındaki tüm koordinasyon tarafımızdan gerçekleştirildi. LEED AGMBC (Application Guide for Multiple Buildings and On-Campus Bilding Projects) yaklaşımının uygulandığı ve toplamda 5 binaya 3 LEED sertifikası alınan bu projenin sertifikasyon kurumuna doğru anlatılması ve işveren için en düşük maliyetli sertifikasyon seçeneğinin mümkün kılınması Mimta EcoYapı olarak bizim görevimizdi ve bunu iyi bir şekilde yerine getirdiğimize inanıyorum. Manzara Adalar projesinin ofis blokları, “LEED Platinum” ile ödüllendirildi. Bu talep size nasıl ve hangi aşamada geldi. Projeyi en üst seviyede sertifikaya E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

MANZARA ADALAR

PROJENİN KONSEPT TASARIMI SONRASINDA PROJEYE DAHİL OLDUK VE PLANLANAN PROJENİN ÇOK DAHA YÜKSEK SEVİYELERDE LEED SERTİFİKASINI TASARIMSAL ÖNEMLİ DEĞİŞİKLİKLER OLMADAN ALABİLECEĞİNİ GÖSTERDİK.

54

taşıyan yaklaşımlar neler oldu. Başlangıç hedefiniz bu seviyede bir sertifika mıydı? İşveren tarafından konulan başlangıç hedefi ofis blokları için LEED Silver sertifikası idi. Projenin konsept tasarımı sonrasında projeye dahil olduk ve planlanan projenin çok daha yüksek seviyelerde LEED sertifikasını tasarımsal önemli değişiklikler olmadan alabileceğini gösterdik. Tüm proje boyunca LEED Gold hedefi ile çalışmalarımızı sürdürdük ve projenin LEED Gold için gerekli olan puanın çok daha üzerinde bir puanın hedeflenmesini gerek kendi bünyemizde yaptığımız çalışmalar, gerekse de şantiyede alınan önlemler sayesinde mümkün kıldık. Son noktada binaların enerji performanslarının yüksek seviyede olmaları ve tüm proje Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

ekibinin çabaları sayesinde LEED Platinum için gerekli olan seviye yakalandı ve başvuru dokümantasyonumuz GBCI kurumu tarafından onaylandı. Benzer şekilde konut blokları için konulan LEED Certified hedefi proje tamamlandığı zaman LEED Gold hedefine yükseltildi. Konut bloklarında hedeflediğimiz başka bir unsur, 3 ayrı konut kulesinin tek bir sertifika altında belgelendirilmesi idi. Bu sayede sertifikasyon başvuru ücretlerinde önemli bir düşüş sağlandı. Manzara Adalar projesindeki LEED sertifikasının alınmasını sağlayan önemli sürdürülebilirlik kriterleri nelerdir?

Bildiğiniz gibi LEED değerlendirme sistemi olmazsa olmaz kriterler ve puan alınan kriterlerden oluşmaktadır. Proje haliyle tüm olmazsa olmaz kriterleri karşılamıştır. Bunların arasında uluslararası standartlara göre minimum enerji ve su verimliliği, minimum iç ortam konforu gelmektedir. Mekanik havalandırma olan ofis bloklarında ASHRAE 62.1-2007 standardındaki minimum gereksinimler fazlasıyla karşılanmıştır. Konut bloklarında ise daire içlerinde yeterli doğal havalandırmanın sağlanabilmesi için cephe açıklıkları ve mekân boyutları LEED şartlarına göre tasarlanmıştır. Projedeki 1000 dairenin her biri için doğal havalandırma hesapları yapılmış ve başvuru dokümantasyonuna eklenmiştir. Ek olarak daireler arasında sigara dumanı veya yemek kokularının geçişinin engellenmesine yönelik yalıtım önlemleri tasarımsal ve inşaatsal olarak alınmış, dairelerin geçirimsizliği ana yüklenici firma tarafından yapılan kapı fan testleri ile onaylanmıştır. Enerji tüketimi konusunda projedeki 5 farklı binanın mimari tasarımı ve tüm ısıtma, soğutma, havalandırma ve aydınlatma sistemlerinin tasarımında ve malzeme satın almalarında LEED’in enerji standartlarının kriterlerine uyum sağlanmış ve yaptığımız bina enerji modellemesi çalışmaları ile proje boyunca enerji performansının hedeflenen değerleri yakaladığı teyit edilmiştir.


SERTİFİKA DANIŞMANI MİMTA ECOYAPI

BİZİM İÇİN BU PROJEDE EN ÖNEMLİ FAKTÖR İÇ ORTAMDA KULLANILAN MALZEMELERİN İNSAN SAĞLIĞINA ZARARLI ETKİSİNİN AZ OLDUĞU MALZEMELERİN TERCİH EDİLMESİ OLDU. Bina enerji modellemesi günümüzde bina tasarımında sürdürülebilirliğin sağlanması için en önemli konulardan biri olarak öne çıkıyor, Mimta EcoYapı olarak da yaklaşık 10 senedir bu konuya çok önem veriyoruz. Manzara Adalar projesinin bina enerji modelleri, gerek inşaat, gerek işletme, gerekse de LEED sertifikasyonu için geniş kapsamlı veri içeren modeller olarak yaratıldılar ve entegre bir tasarım ve inşaat sürecinin yürütülmesine de katkıda bulundular.

projede yatırım yapanlar, dünyanın herhangi bir yerinde geliştirilen yüksek sürdürülebilirlik ve çevreci özelliklere sahip bir gayrimenkul projesi ile eşdeğer özelliklere sahip bir projeye yatırım yapmış oluyorlar. Bu noktada sürdürülebilirliğin gayrimenkul varlığının gelecekteki değerine pozitif katkısı çok önemli, çünkü aslında sürdürülebirlik kullanım maliyetlerinin de daha düşük olmasını sağlayarak yatırımın finansal anlamda daha kazançlı olmasını sağlıyor.

etkisinin az olduğu malzemelerin tercih edilmesi oldu. Özellikle yapı kimyasalları ve boyalarda LEED kriter gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik bir malzeme onay sistemi kuruldu. Malzeme üreticileri bazı konularda yeterliliğe sahip olmakla beraber, özellikle inşaat malzemelerinin yaşam döngüsü değerlendirilmesi konularında sektörel kuruluşlar tarafından bazı adımların atılması konunun daha da yaygınlaşmasını sağlayacaktır.

Diğer önemli sürdürülebilirlik kriterleri olarak bina yaşam döngüsü maliyetlerinin optimize edilmesi, entegre tasarım sürecinin yürütülmesi, gerek bina içerisinde gerek peyzaj alanlarında su tüketiminin minimize edilmesi, yağmur suyu yönetim planlarının hazırlanması, enerji ve su tüketiminin izlenebildiği dijital altyapının oluşturulması, bina çatılarında güneşten elektrik üreten fotovoltaik panellerin kullanılması ve projede yüksek miktarda yeşil alan bulunmasından bahsedilebilir.

Projede kullanılacak malzeme seçimlerinde öncelikli kriterleriniz neler oldu. Ülkemiz malzeme sektörü, sertifikalı proje üretimini destekler yeterliliğe sahip midir?

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz. Bunlar dışında sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İnşaat malzemelerinin sürdürülebilirlikleri çeşitli boyutlarda değerlendirilebiliyor, bizim için bu projede en önemli faktör iç ortamda kullanılan malzemelerin insan sağlığına zararlı

Derginizi uzun bir süredir takip ediyoruz ve sizi yayın kaliteniz konusunda tebrik etmek isteriz. Umarız kısa zamanda Türkiye’de daha fazla yeşil bina veya net sıfır enerji bina yapılır ve derginizin sayfalarında bunları görürürüz.q

Son olarak, şantiyede yüklenici firma tarafından LEED sertifikasyonu için önemli birçok önlem alındı. Tüm şantiye ve malzeme onay süreçlerine entegre edilen LEED kriterleri sayesinde şantiye kaynaklı olumsuzlukların önüne geçilmesi sağlandı. Manzara Adalar projesinin sertifikalı bir proje olmasının yatırımcı ve kullanıcı açısından kazanımları neler oldu? LEED sertifikasyonu Manzara Adalar projesinin enerji verimliği, su verimliliği, iç ortam konforu gibi kullanıcıları ilgilendiren çok önemli konularda tasarımcıların odaklanmasını ve sürdürülebilir çözümler geliştirmesini istiyor. Proje inşaatının ve tüm sistemlerin halihazırda tabi olduğu kalite hedeflerinin yanı sıra yeni bir katman da LEED sertifikasyonu ile sağlanıyor. Konut binalarında ülkemizde çok da dikkate alınmayan sigara dumanının sızmasına karşı alınan önlemler mesela böyle bir yenilik. Türkiye’de LEED sertifikasına sahip olan bir E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

55


PROJE

marka Advertorial

MANZARA ADALAR PROJESINDE GF HAKAN PLASTIK ÜRÜNLERINDEN SILENTA PREMIUM TERCİH EDİLDİ GF HAKAN PLASTİK TARAFINDAN GELİŞTİRİLEN TÜRKİYE’NİN İLK SESSİZ BORUSU SILENTA PREMIUM ATIK SU BORU SİSTEMİ, ÜSTÜN ÖZELLİKLERİ İLE YAPILARDA KULLANILAN SUYUN SESSİZ VE GÜVENLİ BİR ŞEKİLDE BOŞALTIMI KONUSUNDA UZMAN BİR SİSTEM.

56

Y

apıların sağlıklı ve temiz suya ulaşımı; atık suların sessiz ve güvenli bir şekilde boşaltımı GF Hakan Plastik ürünleri ile garanti altına alınıyor. LEED Platinum sertifikalı Manzara Adalar projesinde tercih edilen Silenta Premium, yurtiçi projeler kadar uluslararası projelerin de tercih ettiği bir ürün olarak öne çıkıyor. Büyük ve hızlı kentleşme nedeni ile giderek üzerinde hassasiyetle durulmaya başlayan gürültü kirliliği, konutlardan okullara, otellerden ofislere her alanda kişileri fiziksel ve ruhsal yönde olumsuz etkileyen toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Yapılarda, toplumun ve bireyin yaşam kalitesini artıracak ses yalıtımı sağlayan ürünlerin kullanımı bu nedenle daha da önem kazanıyor. GF Hakan Plastik tarafından geliştirilen Türkiye’nin ilk sessiz borusu SILENTA Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

PREMIUM Atık Su Boru Sistemi, üstün özellikleri ile yapılarda kullanılan suyun sessiz ve güvenli bir şekilde boşaltımı konusunda uzman bir sistem. 4 l/s debide 13 dB(A) ses geçirgenliğe sahip SILENTA PREMIUM, 3 katmanlı bir yapıya sahip: g İç katman, pürüzsüz yapısıyla üstün bir akış performansı sağlıyor. Kimyasal dayanımı sayesinde boru içerisinde oluşacak korozyonu engelliyor. g Orta katman, yüksek moleküler yapısı ve özel formülü ile boru içerisinde oluşan ses dalgalarını emerek boru dışına yansımasını önlüyor. g Dış darbelere ve yüksek sıcaklıklara dayanıklı dış katman ise sıvıların sağlıklı ve güvenli bir şekilde taşınmasına imkân yaratıyor.

SILENTA PREMIUM, tesisat sistemi üzerindeki titreşimleri büyük oranda azaltarak; bina içerisindeki titreşimler sonucu meydana gelen temas sesleri ve uğultuları da minimum seviyeye indiriyor. Özel conta sistemi, montaj kolaylığı sağlamakla birlikte su sızdırmazlığını garanti ediyor. Ayrıca ısıl genleşme nedeni ile borunun hareket etmesini sağlıyor. EN14366 standardına göre, 4 l/s debide 13 dB(A) ses şiddeti seviyesine sahip olan SILENTA PREMIUM’un, TESK sertifikasının yanı sıra, Almanya Fraunhofer, Almanya Hoch, Rusya GOST-R, Ukrayna Ukr SEPRO raporları ile Alman DIBT Sertifikası da bulunuyor. GF Hakan Plastik ürünlerinin uzmanlığı, yapıların geleceğe güvenle ulaşmasına katkı sağlıyor.q



PROJE

marka Advertorial

MANZARA ADALAR EAE AYDINLATMA ÜRÜNLERIYLE AYDINLANIYOR! EAE AYDINLATMA, DÜNYACA ÜNLÜ PERKINS EASTMAN TASARIMI VE İŞ GYO YATIRIMI OLAN, KARTAL BÖLGESİNDEKİ LÜKS KARMA KULLANIMLI PROJE MANZARA ADALAR’DA AYDINLATMA KONUSUNDAKİ BİRÇOK ÜRÜNÜYLE TERCİH EDİLDİ.

58

Dairelerde / Downled V.2 Sıva altı DEKORATİF AYDINLATMA LED ARMATÜRÜ

Balkonlarda / Saturn Sıva Üstü DEKORATİF AYDINLATMA LED ARMATÜRÜ

DOWNLED V.2, temiz bitişlere sahip sade tasarımı, verimli opal difüzörü sayesinde projelere çok amaçlı olarak katılabilir. Özellikle görsel konfor ve enerji tasarrufuna ek olarak, ekonomik olması gereken tüm projeler için idealdir.

SATURN V.3, kullanıcısına fonksiyonel kullanım olanakları sağlayan ve minimal tasarıma sahip gövdesi ile merdiven boşlukları, koridorlar, teknik hacimler, depo vb. alanlarda rahatlıkla kullanılabilir. Hareket sensörü ve 1 saat acil durum kiti isteğe bağlı olarak tercih edilebilir.

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


Gizli aydınlatma / Flexbar ESNEK GİZLİ AYDINLATMA SİSTEMİ

Otoparklarda / Lina Etanj V.3 Sarkıt ENDÜSTRİYEL AYDINLATMA LED ARMATÜRÜ

FLEXBAR, gizli aydınlatma uygulamalarında sayısız tasarıma ilham veren esnek yapısı ile ekonomi ve uzun süreli kullanım gerektiren projeler için idealdir. Modüllerden oluşan tasarımı, modül sayılarının arttırılıp azaltılmasına ve farklı lümen değerlerinin elde edilebilmesine olanak sağlar.

LINA ETANJ V.3 ve PG RAKOR, yüksek IP korumalı gövdesi ile otopark, depo, ıslak ve nemli hacimlerde güvenli bir aydınlatma çözümüdür. Geleneksel aydınlatma sistemleri ile kıyaslandığında uzun ömür ve maksimum enerji tasarrufu sunan ürün, ulaşımı ve bakımı zor olan ortamlarda alet gerektirmeksizin kolay montaj ve bakım imkânına sahiptir.

Kat aralarında / Piramit Sıva altı DEKORATİF AYDINLATMA LED ARMATÜRÜ PIRAMIT, kamaşma kontrollü opal difüzöründen homojen yayılan ışığı ile ofisler, hastaneler, okullar ve perakende alanların aydınlatılması için idealdir. Piramidal eğimli dekoratif ön çerçevesi, yumuşak geçişli hatları ile, mekanda sıcak ve modern bir etki yaratır.

Giriş katında / Downled V.3 Sıva Üstü DEKORATİF AYDINLATMA LED ARMATÜRÜ DOWNLED V.3, temiz bitişlere sahip sade tasarımı, verimli opal difüzörü sayesinde projelere çok amaçlı olarak katılabilir. Özellikle görsel konfor ve enerji tasarrufuna ek olarak, ekonomik olması gereken tüm projeler için idealdir.

59

Spor salonunda / STL Sarkıt KESİNTİSİZ LINEER LED AYDINLATMA SİSTEMİ

Çevrede / Rotano V.3 SOKAK AYDINLATMA LED ARMATÜRÜ

STL, tekli modül olarak çalışma alanlarının aydınlatmasında kullanılabileceği gibi, kesintisiz uzun hatlar da oluşturulabilir. STL ürün ailesi, mimarinin gerektirdiği tüm aydınlatma ihtiyaçlarını hem estetik hem de teknik açıdan eksiksiz şekilde tamamlar.

Yaşam alanlarının birçok sahasında gerekli olan dış mekan aydınlatmasında ön planda olan ROTANO V.3, minimalist tasarımı ile LED teknolojisinin sağladığı enerji tasarrufunu uygun maliyetler ödeyerek sağlamanıza imkân sunar.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


EKO DIZ AYN 60

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı



EKO DİZAYN

ECE YALIM tasarımlarımızın ortak noktası

‘insan-mekân-obje’ ilişkisi kurmak.

Fotoğraf: Mehmet Arda

62

“ Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

SÜREÇ İÇERİSİNDE EVRİLEBİLEN, GELİŞEBİLEN, YENİ DAVRANIŞ ŞEKİLLERİNE, KULLANICI BEKLENTİLERİNE CEVAP VEREBİLEN, YAŞAYAN ÜRÜN AİLELERİ TASARLAMAYI SEVİYORUZ.


63

Kale, İcon

Tasarım dünyasına ilk adımınızı nasıl attınız? Başarılı bir tasarımcı olma serüvenindeki yolculuğunuzu anlatabilir misiniz? Bizim tasarım serüvenimiz, disiplinlerin kolkola yol aldığı, biraz dolambaçlı ama o oranda da ürün tasarımlarımıza fayda sağlayan bir süreçten geçerek şekillendi. Ben Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ürün Tasarımı bölümünden mezun olduktan sonra, iç mimarlık üzerine yüksek lisans yaptığım New York’da, kendi alanında gücünü kanıtlamış, prestjli müşterileri olan bir iç mimarlık bürosunda çalışarak profesyonelliğe gerçek adımımı atmış oldum. Burada hem ürün hem de iç mekân üzerine çalışma imkânım oldu ve bu iki disiplinin birbirini fazlasıyla beslediğini gördüm. Tecrübelerle şekillenen, uzun ve sabır isteyen bir süreç olduğunu açıkça belirtmeliyim. Amerika’da çalışma hayatımı bana; profesyonel, sistemli, hataya izin vermeyen, mükemmeliyetçi bir bakış açısı kazandırması, tasarımın her aşamasında zaman yönetimini ve efektif takım çalışmasının önemini, müşteri ilişkilerinde profesyonel yaklaşımın değerini kavratması açısından çok değerli buluyorum.

Yurt dışı deneyimimden sonra, eşim ve ortağım olan İç mimar Oğuz Yalım ile tecrübelerimizi birleştirerek 1996 senesinde kurup, sabırla geliştirdiğimiz bir sayfa oldu Artful. 23 sene içinde, kurduğumuz ekiple beraber pek çok iç mimari projenin tasarım ve uygulamasını gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bu dönemde, bütün iç mimari tasarım çalışmalarımızı yine kendi tasarladığımız mekâna özel ürün tasarımlarıyla destekledik. Bu yaklaşım sonucu 2005 yılında endüstriyel tasarımcı Feride Toprak’ı da aramıza katarak, Artful İç Mimarlık ve Tasarım bünyesinde Ece Yalım Design Studio adı altında ürün tasarım departmanımızı oluşturduk. Artful Interior Product Design olarak çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz? İç mimari çalışmalarımız; restoran, bar, cafe, ofis, hastane, kitabevi, showroom, fuar standları ve bunun gibi, ağırlıklı olarak kurumsal firmalarla, onların kimliklerini, markalarını destekleyecek, gelişmelerine yol açabilecek, yeni markalar için konsept geliştirmekten başlayıp detaylanan bütünsel tarz E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


EKO DİZAYN

Paşabahçe, Ufo, Mor

64

Paşabahçe, Sini

projelerden oluşuyor. Beraberinde, ev, ofis, banyo mobilyası, banyo aksesuarları, iç ve dış mekân aydınlatma ve dış mekân mobilyası, halı, ev ve ofis aksesuarları gibi farklı sektörlerde firmalara ürün tasarımı ve vizyon geliştirme hizmeti veriyor, tasarım danışmanlığı yapıyoruz. ARTFUL Collection adı altında kendi koleksiyonumuzu oluşturmaya da devam ediyoruz. Bugün hâlâ iç mimari ve ürün tasarımını, aynı çatı altında sıkı bir biçimde birbirini destekleyerek yola devam etmekteyiz. Tasarladığımız objelerin kökleri iç mimari tecrübelerimizin getirisiyle mekân tasarımından fazlasıyla besleniyor. Yalnızca belli bir eğilime odaklanmadan güçlü bir ‘insan-mekân-obje’ ilişkisi kurmak tasarımlarımızın ortak noktasıdır. Ürünlerimizin hikayelerinin çoğu, tekrardan kaçınmak, yeni vizyon geliştirmek üzerine kurguludur. Süreç içerisinde evrilebilen, gelişebilen, yeni davranış şekillerine, kullanıcı beklentilerine cevap verebilen, yaşayan ürün aileleri tasarlamayı seviyoruz. Dolayısıyla çalıştığımız firmalarla omuz temasında olmak, ürünlerin kullanıcılar ve zaman ile etkileşimini sürekli takip etmek, diğer deyişle uzun soluklu tasarım serüvenleri bizi mutlu ediyor. Bu yaklaşımın ürünün kalıcı ve zamansız olmasına ve doğal kaynakların çok değerli olduğu bu zaman diliminde, sürdürülebilirlik kavramına fayda sağladığını düşünüyoruz. Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

New York’da aldığınız eğitimde, ‘tasarım’ nasıl kavranıyordu? Bu eğitimin sizin tasarımcı kimliğinizdeki rolü nedir? Aynı profesyonel deneyimimde olduğu gibi, New York Pratt Institute İç mimarlık bölümünde aldığım eğitimin de analitik düşünme, problem çözme, disiplinler arası etkileşimin sürece yansıtılması, takım çalışmasının cesaretlendirilmesi, metodlar yardımı ile yaratıcılık sürecinin geliştirilmesi gibi konularda bana inanılmaz getirisi olduğunu biliyorum. Teorinin tamamıyla pratiğe dönüştürülmesi mantığına dayalı bir eğitim süreci olmasının, benim takip eden profesyonel hayatıma da yansıdığını düşünüyorum. Ürünlerimizin yaratıcı sürecinde bu metodları sistematik olarak kullanıyoruz. Tasarımcının, marjinal bir estetik arayıcı olmaktan çok öte, kavram, malzeme, renk, doku, teknoloji, fonksiyon estetik gibi bileşenleri barındıran tasarım sürecini doğru yöneten, bunların ilişkilerini doğru kurgulayan, analitik düşünen bir profesyonel olması gerektiğini bu eğitimle aldığımı söyleyebilirim.


Bürotime, Sam

UZUN SOLUKLU TASARIM SERÜVENLERİ BİZİ MUTLU EDİYOR. BU YAKLAŞIMIN ÜRÜNÜN KALICI VE ZAMANSIZ OLMASINA VE DOĞAL KAYNAKLARIN ÇOK DEĞERLİ OLDUĞU BU ZAMAN DİLİMİNDE, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAVRAMINA FAYDA SAĞLADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ.

65

Bir yandan da ODTÜ’de öğretim görevlisi olarak dersler vermektesiniz... Akademide gördüğünüz boşluklar ve bu konularda önerileriniz nelerdir? Tasarım okullarımızda çok değerli, farklı jenerasyonlardan eğitmenlerimiz var ve bilinçli yaklaşımları ile tasarım problemlerine yaratıcı çözümler getirebilecek, alt yapısı kuvvetli öğrenciler yetiştirdiğimizi biliyorum. Sıkıntı, tecrübe edinme yolunda, teori ile pratik arasında boşluklar şeklinde yaşanabiliyor. Bunun için de okullarda sektörlerle yapılan ortak proje çalışmaları çözüm olma yolunda. Ama yeterli değil, artmalı ve çeşitlenmeli tabi ki. Uzmanlaşmanın önemini vurgularken bir yandan da interdisipliner yaklaşımların önemini artırmak zorundayız. Mezun olacak öğrencilerimizin hayal kuran, ilham bekleyen değil, farklı bakış açıları geliştirebilen ve fırsat verildiğinde bunu deneyimleriyle pekiştirebilecek bireyler olarak yetişmeleri gerektiğinin bilincinde olmalıyız. Türkiye’deki ve dünyadaki tasarıma ve tasarımcıya bakış açılarını tasarımcılar ve müşteriler açısından değerlendirir misiniz?

Tasarımcı, tasarım sürecine getirdiği yenilikçi yaklaşım ile firmaya farklı bakış açısını getirebilen kişi olmalıdır. Bu da tabi ki firma olarak ezber bozan bir yolculuğa çıkabilirsiniz demek oluyor. Tasarımcılar ile çalışmak isteyen müşterilerin anlaması gereken alıştıkları ritmin dışına çıkmaya hazır olmaları gerektiğidir. Yeni bakış açısı dediğimiz şey, sadece renkler ve formlardan ibaret değil, bazen bir kullanım senaryosunun yeniden tanımlanması ya da ihtiyaç olduğu tespit edilmemiş bir ürünün piyasaya sürülmesi anlamına gelebilir. Tasarımcının gerçekten iyi tasarım ölçütlerinin peşinde olduğunu anlayan ve görüşlerine değer veren bir firma ile beraberken; ürüne, markaya, kullanıcıya değer katar, beraberce büyürsünüz. Ama tasarımı kozmetik bir uğraş olarak algılayan bir üretici profili ile başarı hikayesi yazmak mümkün değildir. Sanırım tasarım kültürü ve süreciyle bizden çok seneler önce tanışan ülkelere nazaran, ülkemizde gelişmesi gereken en önemli konu tarafların birbirini iyice anlaması ve süreçte karşılıklı güven duygusunun gelişmesidir.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Bürotime, Zoom

Tasarımı besleyen, teknoloji gibi, sanat / estetik gibi, insan davranışları ve ihtiyaçlar gibi değişkenlik gösteren faktörler olduğuna göre, tasarım kavramı da durağan olamaz diye düşünüyoruz. Dolayısıyla biz ekip olarak konu ile ilgili dünya ölçeğinde yapılan araştırmaları, insan davranışlarını, eğilimleri, değişimleri inceliyor, kendi süzgecimizden geçirip tasarımlarımızın çıkış noktasında inovatif bir yaklaşıma dönüştürüyoruz.

BÜROTIME İÇİN TASARLADIĞIMIZ ÜRÜNLERİN HEPSİNİN ORTAK HEDEFİNDE, DETAYLARI VE ÜRETİM YÖNTEMLERİ, MALZEME SEÇİMLERİYLE BÜROTIME FİRMASININ NİTELİKLİ ÜRETİM KAPASİTESİNİ, DETAYLARA VERDİĞİ ÖNEMİ ORTAYA ÇIKARMAK OLDU

Var olanı yorumlamaktan ziyade kesinlikle ihtiyaçlara çözüm üretmenin peşindeyiz. Bugün kaynaklarımızın kısıtlı olduğu bir dünyada, hayata değer katmak isteyen firmaların tasarımcılarla beraber benzer serüvenlere çıkmalarını öneririz. Aksi halde takipçi rolünden kurtulamayan, başkalarına benzer yüzlerce gereksiz ürün üreten firmalara dönüşecek, kısa ömürlü olmaya mahkum olacaklar. Ne tasarımcının, ne de üreticinin artık dünyanın kaynaklarını boşa harcamak gibi bir lüksünün kalmadığının anlaşılması gerekiyor. Bürotime, Piet Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


Bürotime, Theo

Mekân, zaman ve gerekli malzemeleriniz ile sınırsızca ve özgürce üretmek için sabırsızlandığınız bir hayaliniz, bir öykünüz var mı? Ütopik bir cevap olacak belki. Bilim kurguya olan kişisel merakımdan olsa gerek, mesleği seçtiğim günden beri hayalim, gezegenler arası bir araç olacak ise onun içini tasarlamayı isterim ya da yepyeni bir yaşam kurgulanacak bu gezegenlerdeki yaşam şartlarını,

yerleşim birimlerini, kullanılacak her türlü ürün senaryolarını farklı disiplinlerden porfesyoneller ile beraber yürütülen bir projede çalışabilmeyi gönülden isterim. Bürotime için çok özel tasarımlara imza attınız bu tasarımlarınızın sizin için farkı nedir kısaca bahsedebilir misiniz? Temelde ofis mobilyası yaklaşımlarımızda takip ettiğimiz rota, Bürotime ile çalıştığımız projelerde de çok farklı değildi. Sadece estetiğe odaklanmayıp, mutlaka kullanım senaryosunda çeşitlenebilen, direkt kullanıcıya altı desteklenmiş güçlü bir kullanım senaryosu sunarken, dolaylı kullanıcı olan iç mimarlara ofis mekânlarında kendi yaratıcı alanlarını oluşturabilecek, esnek dile sahip ürünler tasarlamaya odaklandık. Zoom ve Sam bu amaca hizmet eden mobilyalar. Renk ve malzeme çeşitliliği ile iç mimarların kendi imzalarını atmasını istedik, bu ürünlerin modüler yapısı ve montaj esnekliği ile de farklı alanlara farklı kombinasyonlarla kolayca adapte edilebilmelerini de mümkün kıldık.

Yönetici takımları ve koltuklarında ise, duruşu ile bulunduğu mekânda firmanın imzası olarak algılanabilecek ürünler tasarlamaya gayret ettik. Ürünlerin hepsinin ortak hedefinde, detayları ve üretim yöntemleri, malzeme seçimleriyle Bürotime’ın nitelikli üretim kapasitesini, detaylara verdiği önemi ortaya çıkarmak oldu. Theo makam masasının tüm malzeme, detay kurgusunda, Piet misafir koltuğun deri örgüsü, montaj detayları, Sam bekleme koltuklarında da masif ahşap çalışılmış kol detayları bahsi geçen kalite vurgusunu taşıyor. Bürotime’ı kurumsal bir firma ve ürünleriyle nasıl buluyorsunuz? Bürotime hakkındaki gözlemleriniz ve düşünceleriniz nelerdir? Ofis mekânları için uzun zamandır mobilya üreten bir firma olarak Bürotime’ın, modern çalışma mekânlarına bütünsel bir bakış açısı ile yaklaşması ve günün ruhunu yakalaması açısından sektörde öne çıkan firmalar arasında olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada firmanın tasarıma verdiği değerin altını bir kez daha çizmek gerekiyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

EKO DİZAYN

ECE- OĞUZ YALIM İMZALI TASARIMLAR BÜROTIME’DA Sürdürülebilir tasarım anlayışından yola çıkarak ofisleri sosyal yaşam alanlarına dönüştüren Bürotime, Ece - Oğuz Yalım imzalı tasarımlarıyla yeni nesil çalışma kültürüne yön vermeye devam ediyor.

68 68 68

ZARIF TASARIM ANLAYIŞININ KONFORLA BULUŞMASI: GILDA Gilda’nın yumuşak minderleri kullanıcısına rahat bir oturum olanağı sunarken, koltuğun dış kısmını oluşturan zarif iskelet, dik duruşu ile ofislerdeki gücü simgeliyor. Kol bölümündeki eğrisel ifade ve ince metal ayakların oluşturduğu modern tasarımı ile Gilda, döşemesindeki renk ve materyal alternatifleriyle kullanıldığı her mekâna kusursuz uyum sağlıyor. Tekli, ikili ve üçlü oturum seçenekleri bulunan Gilda, çalışma alanlarında takım ya da tek başına kullanılabilecek çözümler sunuyor. Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


YÖNETICI ODALARINDAKI PRESTIJ: PIET Basmakalıp ürünlerden uzak, el yapımı bir koleksiyon ürünü havası verecek şekilde, eklektisizm sanat akımından esinlenerek tasarlanan Piet, yönetici odalarının seçkin ihtiyaçlarına çözüm sunuyor. Kullanıcıyı kendi mekânında özel ve dominant hissettirmeyi amaçlayan Piet, kol dış yüzeylerinin deri örgülü veya döşemeli seçeneklerin koleksiyoner ruhu, zaman içinde toplama parçalar ile yaratılmış mekân fikrinin altını çiziyor. Deri ve metalin güçlü birlikteliği ihtiyaç duyulan alanların doğru kurgulanmasına olanak sağlıyor.

GEÇMIŞLE GELECEĞIN MÜKEMMEL UYUMU: SAM

69

Rafine zevklerin bir yansıması olarak tasarlanan Sam’in formunda ve malzemesinde kullanılan referanslar farklı senaryoların kurgulanmasıyla geliştirildi. İnce bir işçilikle form bulan, bir asilin elinden hiç düşürmediği bastonu çağrıştıran masif ahşap kolların kullanıcı ile teması sıcaklık duygusu veriyor. Görünüşüyle 50’li yılları anımsatan Sam, işlevselliği ve belirgin hatlarıyla da modern dünyaya ait, mekânlardaki tasarım ruhunu domine eden, sofistike bir ürün. Sam bekleme serisinin modern tasarım dili, hem yan yana hem sırt sırta çoğalmaya müsait oluşunda ve özgün sırt panellerinde kendisini gösteriyor. Masif ahşap kol detayları ise bugünün trendlerine uygun olarak ürüne eklenen nostaljik bir dokunuş olarak göze çarpıyor.

KOLEKSIYONER YÖNETICILERIN TERCIHI: THEO Temel geometrik şekil ve çizgileri bir arada kullanarak, “uyum ve düzen” kavramlarını ele alan De Stijl sanat akımından etkilenerek tasarlanan Theo; basit formların muhteşem ahengiyle entelektüel derinliği somutlaştırıyor. Ana üniteye entegre olabilen dolap, çekmece, vitrin gibi tamamlayıcılarla farklılaşabilen özel seri yönetici masası Theo, yalın formlar üzerine kurgulanmış detayları ve eklektik yapısıyla bulunduğu ortama şıklık katıyor. Masa yanında konumlandırılan çekmece ve dolap üzeri ünitelerin üzerinde kullanılan cam panellerde sevilen objeleri sergileme olanağı sunarak koleksiyoner ruhlara hitap ediyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ



İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.


MAHALLE KENTİN DNA’SI...

72

DOME + PARTNERS

Eğer sürdürülebilir bir çevre istiyorsak ilk yapmamız gereken üst ölçek planlamadan başlayarak bunu şehre yansıtmak, sürdürülebilir şehircilik ilkelerini mahalle ölçeğinde sağlamak. Mahalle şehrin DNA’sı her şey oradan başlıyor. Onu sağlıklı kurabilirsek büyüme şehrin faydası için çalışıyor olacak.

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

MURAT YILMAZ


Manzara Adalar

DOME + PARTNERS’ın kuruluş hikâyesini sizden dinleyebilir miyiz? Mimar Sinan Üniversitesi’nde eğitimimin devam ettiği yıllardan itibaren, mesleğimle; ülkeme, şehirlere ve topluma faydalı olabilecek çalışmaları nasıl hayata geçiririm konusunu sorgulamaya başladım. Bu mesleği nasıl daha faydalı bir şekilde yapabilirim diye birçok fikir üretmeye çalıştım. İlk fark ettiğim konu dünyadaki mimarlıkla ülkemizdeki mimarlığın ve sistemin farkları oldu. bu farkındalıkla hem kendi mimarlık kültürümüzü hem de yurtdışındaki mimarlık kültürünü daha yakından tanımaya ve anlamaya çalıştım. Bu süreçten çıkardığım en önemli sonuç ise ülkemizdeki mimarlığın bireysel başarılar üzerine bir gelişim izlediği, oysa yurtdışında daha fazla orkestra- ekip çalışması şeklinde yapıldığı oldu. 1997 yılında piyasaya atılırken de kendime bir hedef koydum; uluslararası, çok ortaklı, yeşil binalar üreten bir proje firması olmak. Bundan sonraki süreçte hem Türkiye’de bu işi doğru yapmak ve var olmak hem de uluslararası sistemlerin tecrübesini anlamak için yaklaşık 15 yıl yabancılarla beraber ortak projeler gerçekleştirdik. Amacımız onların sistemini, kültürünü, tecrübesini anlamaktı. Sonuçta bu çalışmalar ile ciddi bir deneyim kazandık. Öğrendiğimiz üç önemli şey; temel varsayımın tümden gelim olması, partnerlikler kurulması ve bunların hepsine bir değer katılması oldu. Bu sistemi ve bu algıyı hem Türkiye’deki projelerimize hem de doğumuza aynı felsefeyle yansıtmaya çalıştık. Böylelikle 2006-2008 yıllarında yurtdışına açılmaya başladık. Ülkemizin doğusu derken bizim D3 diye tanımladığımız, Rusça konuşulan bölge, Arapça konuşulan bölge ve Afrika bölgelerini içeriyor. Kendi içimizde geliştirdiğimiz yaklaşık yirmi yıllık bu vizyon ile geldiğimiz noktada; Kazakistan Özbekistan, Gürcistan ve Azerbeycan’da partnerlerimiz var ve onlarla projeler üretiyoruz. Ortadoğu’da, Katar’da, Suudi Arabistan’da, İran’da, Irak’ta çalışmalarımız var. 2000’li

yıllarda Afrika’da Libya, Cezayir, Fas’da da çalışmalarımız vardı ancak şuan o bölge politik sıkıntıya girdiği için biraz daha güneye indik. Gana, Nijerya, Fildişi’nde projeler ve partnerler üretmeye çalışıyoruz. Uzun vadede hedefimizde Rusya, Pakistan ve Hindistan yer alıyor. Dilini, kültürünü, coğrafyasını bilmediğiniz farklı ülkelerde partnerlikler gerçekleştirip projeler üretiyorsunuz zor olmuyor mu? Süreci nasıl yönetiyorsunuz? Bu aslında bir meslek sırrı ama ben bunu herkese anlatıyorum. Türkler birçok şeyi öğrendiler ama birleşerek büyümeyi öğrenemediler, bölünerek büyüyoruz biz. Bizim temel sorunumuz bu. Ben yabancılarda partnerliğin ne olduğunu gördüm. Partner, uluslararası anlamda mülkiyet ortağı olmayan ganimet ortağı olan demek. Türkiye’de mülkiyet ortaklığı var ancak ganimet ortaklığı yok. Herkes Türklerin bu işbirliğine uygun olmadığını ve yapamayacaklarını düşünüyor. Ben de onlara şunu söylüyorum; Selçuklu’yu ve Osmanlı’yı kurmuş, dünyayı 500-600 yıl yönetmiş bir millet nasıl buna uygun olamaz. Bu tamamen vizyon, kişi, zamanlama ve inanç ile ilgili. Benim şansım yabancılarla yurtdışında iş yaparken onların iş geliştirme modellerini birebir içinde yaşayarak test etmek oldu. Bence mesleki başarınız olsa da idari başarınız yoksa aslında bir yere gidemiyorsunuz. Yurtdışında iş yapacaksınız üç ayaklı bir limana ihtiyacınız var. Bunlardan ilki iş geliştirme (fishfinder), yurtdışına gittiğimizde ilk yaptığımız şey bir fishfinder bulmak veya geliştirmek oluyor. Bunun mimarlıkla ilgisi yok tamamen iş, bazen emlakçı, bazen inşaatçı, bazen ise mimar… Ama bunlarla daha iş yokken iş geliştirme anlaşmanızı yapmanız gerekiyor. İkinci, o ülkede mutlaka sizin kartınızı taşıyan, o ülkenin dilini konuşan birisinin olması gerekiyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

73


Hepimizin bildiği gibi ülkemizde inşaat sektörü zor bir süreçten geçiyor. Bu süreci atlatmanın yolu sizce nedir?

Nivo İstanbul

74

Ben o ülkeye gittiğimde genelde şunu soruyorum: Türkiye’de okumuş ve oralı bir mimar arıyorum. Kazakistan’a gidiyorsam Kazak ama Türkiye’de üniversite okumuş bir mimar var mı? Biliyorum ki o kişi olmadan benim orada çalışmam ve iş yapmam mümkün değil. Üçüncü kısmı ise lokal ortak, yani bizimle aynı işi yapan ortak. Bu kriterleri bir araya getirmek bazen 1 yıl bazen 3 yıl bazen 5 yılı alıyor, pazarın durumuna göre… Şu anda yürüttüğünüz projelerin Türkiye ve Doğusu oranı nedir? 2016 yılı bizim için bir kırılmaydı. 2010’dan 2016’ya kadar projelerimizin oranı %50 Türkiye, %50 yurtdışı idi. Şu anda % 80 yurtdışı, %20 Türkiye, bu durumun normal olduğunu düşünüyorum çünkü Londra geçmiş 50 yılda ne yaşadıysa İstanbul da gelecek 50 yılda aynı şeyleri yaşayacak. Benim kendimce düşüncem bu yönde ve tüm ticari politikamı bu düşünce üzerine kurguladım. İngiltere’ye gittiğimde gördüğüm hep aynı şey… Büyük ofislerin birçoğu Londra’da iş yapmıyor hepsi yurtdışında iş yapıyor. Ama oradalar çünkü beyin ve üretim de orada... Bu beyni pazara satacak bir sisteme ihtiyaçları var açıkçası… Aslında bakarsanız bunların hiçbiri mimarlığın temeliyle ilgili konular değil ama bizim uluslararası boyutta mimarlık yapmamız gerekiyor. Ben ülkemde tek başına solist mimarlık yapabilirim, bu beni mesleki olarak tatmin edebilir ama vizyon anlamında etmiyor. O yüzden herkesin yurtdışında da iş yapması gerektiğini söylüyorum. Artık dünya tek bir ülke gibi bunu yapmadığımız zaman Amerika’daki biri gelir buradaki pastayı alıp gider. Şu anda yaşadığımız gibi. Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

SPK Genel Merkezi

HER ALANDA OLDUĞU GIBI ÜLKELERIN GELIŞMESINDE DE SÜREKLI BIR YÜKSELIŞ BEKLEMEK YANLIŞ OLUR. KIŞ OLACAK, YAZ OLACAK... HER ŞEYE HAZIRLIKLI OLMAK GEREKIYOR VE BUNUN TEK YOLU ÖNGÖREBILMEK.

Benim yaşadığım beşinci kriz bu ve 2001 yılında yaşanan krizde yurt dışına açıldık dolayısıyla günümüzde ülkemizde yaşanan bu süreçlerden çok fazla etkilenmiyoruz. Her alanda olduğu gibi ülkelerin gelişmesinde de sürekli bir yükseliş beklemek yanlış olur. Kış olacak, yaz olacak... Herşeye hazırlıklı olmak gerekiyor ve bunun tek yolu öngörebilmek. Bizim en büyük avantajımız kimse görmeden gördük ve hareket ettik. Ben tabii ki müneccim değilim Londra’ya bakıyorum orada ne oluyorsa bizim de başımıza geleceğini görüyor ve önlem alıyorum aslında bu kadar basit. Kim buna adapte olabilirse yaşayacak, kim olamazsa yaşayamayacak. Son yıllarda sektörümüzde partnerlikler konusunda firmaların girişimleri olduğunu görüyoruz. Örneğin çalışanlarla partner olunması konusunda bir model doğdu. Biz bu konuda da ciddi bir evrim geçirdik. Ne yaptık derseniz; çalışanlarımızla %50-50 ortaklık üzerine bir sisteme geçtik. Şu anda DOME’nin üç proje


BANA MESLEKI OLARAK NE YAPMAK ISTIYORSUN DIYE SORDUKLARINDA, ULUSLARARASI, ÇOK ORTAKLI, YEŞIL BINALAR YAPAN BIR PROJE OFISI OLMAK ISTIYORUM DIYORUM. partner ofisi var yurtiçinde… Bir de yurtdışı partnerlerimiz var. Bu sistemi yürütmek, çalıştırmak, yazılımını oluşturup şeffaflığı sağlamak mesleki başarı kadar önemli. O olmazsa orkestrayı yönetemeyiz. 2015 yılının başında biz 200 kişiydik, ben akıl ve fiziki sağlığımı kaybedecek aşamaya geldim. Önümde iki yol vardı, tekrar 20-30 kişilik butik bir ofise dönmek ya da bunu sistemleştirmek. Soru şuydu: Allah’ın İngilizinin 40 tane ofisi, 5000 kişi çalışanı var ve verimli, sağlıklı bir şekilde iş yapıyorlar. Biz neden yapamayalım. Ben bunu hazmedemedim, kabul edemedim ve bu nasıl işler nasıl yapılır öğrenmeye çalıştım.

Manzara Adalar

yılda nereden nereye geldiğini ve aslında nereye gidebileceğini, neyi kaçırdığını görünce, bundan sonrası için ne yapılabilir anlamında ciddi bir içsel enerji bulduğumu söyleyebilirim. Benim mimarlıkla ilgili düşüncem şöyle; iyi bir bina yaparsanız herkes sizden daha iyi bir bina yapmak için çabalar ve o güzel bir fayda oluşturarak etrafını iyileştirir. 90’lı yıllarda kendimiz için birçok iyi bina yaptık, kendimize faydası oldu ama şehre bir faydası olmadı. İstanbul’a baktığınız zaman herkes çok güzel binalar yaptı ama kente bir faydası değil zararı olduğunu gördük. Çünkü doğru bir şehir planı ve kent vizyonu yoksa neresinin yoğun, neresinin merkez, neresinin sosyal

merkez olacağını bilmiyorsanız; sadece arsa sahibinin taleplerine göre şekilleniyorsa proje, bunun kente bir faydası olmuyor hatta zarar veriyor. Dolayısyla ülkeme, milletime ve mesleğime bir faydam olacaksa mimarlık kadar kentsel tasarım konusunu da öğrenmemiz gerektiğini hissettim. Eğer sürdürülebilir bir çevre istiyorsak ilk yapmamız gereken üst ölçek planlamadan başlayarak bunu şehre yansıtmak, yoksa üç tane ağaç koy, güneş paneli koy, sertifika al gibi hareketler evet bir çaba ama etkisi bir pazarlama aracı olmanın ötesine gidemiyor. Ama buna büyük ölçekte bakmak istiyorsak sürdürülebilir şehircilik ilkelerini mahalle

Bu durum sizin mimarlık dışında yönetici boyutunda da çok başarılı olduğunuzu gösteriyor diyebilir miyiz? Aslında ben mimarlık yapmak istiyorum. Ama o mimarlığı iyi yapmak o senfoniyi iyi çalmak ve yaşatabilmek için bunların hepsine ihtiyacım var. Tüm bunlardaki amacım hedefe ulaşabilmek Yoksa ne patron olmak istiyorum ne de bu kadar partner olmak istiyorum. Ama eğer istediğim bir senfoni ve bunu dünyaya da kabul ettirmek ise ben de bunları yapma gereksinimi duyarım. Bana mesleki olarak ne yapmak istiyorsun diye sorduklarında, uluslararası, çok ortaklı, yeşil binalar yapan bir proje ofisi olmak istiyorum diyorum. Ülkemizde yaşanan Kentsel Dönüşüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Üniversiteye ilk başladığım yıl olan 2017 de bir kasaba olan Akçakoca’dan İstanbul’a geldim. O dönem kentleşmenin, şehirleşmenin algısını pek hissetmiyordum. Ama mesleki anlamda bunun içinde olmak ve büyük bir metropolün yirmi

Orient Head Office, Tashkent E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

75


Akfa Tashent Theme Park

BEN RAKAMLARA YANSIMAYAN BIR ŞEYE INANMIYORUM. BIR SONUÇ VARSA ONUN RAKAMA YANSIMASI GEREKIYOR. SOSYAL SONUÇ MUTLAKA GELIR AMA ÖNCE RAKAMSAL OLARAK ANLATMASI LÂZIM. 76

ölçeğinde sağlamak gerektiğini gördük. Mahalle şehrin DNA’sı her şey oradan başlıyor. Onu sağlıklı kurabilirsek büyüme şehrin faydası için çalışıyor olacak. Şehirciliğin ilk ilkesi yürünebilirlik. İkinci ilkesi şehirdeki sosyal donatı alanları... Örneğin Kayaşehir ve Ataşehir’i yaptık. Ataşehir şehrin merkezinde ama duvarlarla çevrili sitelerle dolu. Bir yere basınç oluşturursanız o basınca direnç gelişir ve patlar. Site duvarları da aynı şekilde… Ne merkezi var ne yürünebilir bir yeri var. Şehrin dışında ise Kayaşehir’i yaptık. Hepsi toplu konut, ticaret yok, donatı yok, varsa bile doğru yerde değiller, yürünebilir değil. Demek ki biz bu işi bilmiyoruz. Bu sorunların temelinde yasalarımızın yetersizliğinin olduğunu düşünüyorum. Bizim en büyük yasamız olan mülkiyet ve şehircilik yasalarımız aslında bizim sürdürülebilir şehir yapmamıza imkân vermiyor. Çünkü mülkiyet kavramı ve tapu kanunları kurallardan dolayı sürdürülebilir plan yapmamızı engelliyor. Öncelikle bu kavramlardan başlamak gerekiyor. Mülkiyet yerine, yoğunluk hakkı şeklinde bu işleri yönetmek gerekiyor. İnsanlar nerede çalışıyor, nerede yaşıyor bunu çözemezseniz istediğiniz kadar altyapı ve ulaşım yapın Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

hiçbir şeyi çözemezsiniz. Ama bunu sağlıklı yaptığınız zaman yani bir yaşam yeri üretirken onun iş yerini de üretirseniz zaten ister istemez ulaşımın yarısını çözmüş oluyorsunuz. Ben kanunlarımızla ilgili gri noktaları çözersek ve mahalle ölçeğinde bir planla başlayabilirsek, arkasından şehir ölçeği gibi yukarıdan gelebilirsek sürdürülebilir şehirciliği başarabileceğimize inanıyorum. Ben rakamlara yansımayan bir şeye inanmıyorum. Bir sonuç varsa onun rakama yansıması gerekiyor. Sosyal sonuç mutlaka gelir ama önce rakamsal olarak anlatması lâzım. Eğer normal bir şehir öngörürsek; su, ulaşım ve elektriğe ihtiyaç duyuyoruz. Bu üç şeyi bu yere vermemiz lâzım ki burası yaşasın. Sürdürülebilir şehir yaparsan su ve elektrik miktarı en az %50 azalıyor. Bu inanılmaz bir altyapı hazırlığı gerektirir. Malzeme konusuna değinirsek, Türkiye’deki malzeme sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüzden 10-20 yıl önce bu konuda bir duyarlılık ya da sertifikalandırma sistemleri bu kadar gündemde değildi. Bir malzeme seçtiğimiz zaman o malzemenin

nereden geldiğini, nasıl üretildiğini, işçi haklarını v.b detayları bilmiyorduk. Ama malzemelerin sertifikalanma süreci başladığından beri firmaların bu konuda bilinçlenmeleri ve ciddi yatırım yapmaları benim beklentimin üzerinde oldu. Bu belki ticari bir kaygıydı ama doğru bir kaygıydı. Şu anda duvarından seramiğine, parkesine, camına, doğramasına kadar oluşturduğumuz tüm sistemlerde bu sertifikalara rastlıyoruz. Aslında fiyatta bir değişiklik yok sadece biri daha bilinçli kendini ispatlama yoluna gidiyor, diğeri ise kendini daha tanımlamamış. Özellikle son 5 yıldır çok büyük bir değişim var. Şimdi hangi malzemeci firma bir sunum yapsa ilk başladığı şey sürdürülebilirlik ile ilgili yaklaşımları ve bu bizi mutlu ediyor. Biz de bu çabayı gösteren firmaları daha çok tercih ve tavsiye ediyoruz. Ben bu konuda çok hızlı olduğumuzu düşünüyorum. Şu an yapmamız gereken yerel sertifika sistemini oluşturmak ve yerel malzeme sertifikasyon sistemlerini şeffaf güvenli şekilde çalıştırmak. Bunun için ÇEDBİK (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği) nin çabalarına inanıyorum. Son olarak söylemek istediğim şey, pozitif olmak ve vizyon sahibi olmak, inanmak sabretmek...q


Kastamonu Entegre Daha İyi Bir Hayat İçin Çalışıyor Kastamonu Entegre, doğal kaynaklara zarar vermeden, sürdürülebilir ve yenilenebilir kaynakları kullanarak daha iyi bir hayat için çalışıyor.

7 MWth

Biokütle Gazlaştırma Tesisi Termal Enerji GebzeTesisi

3,1 Milyon Ton Her yıl 3,1 Milyon Ton Karbon Ürünlerimizde Depolanmaktadır

1 MW/Kurulu Güç Güneş Enerjisi Santrali Adana Tesisi Blue Angel Sertifikalı Parke Üretimi Türkiye’de İlk ve Tek

1.400 Ton/Yıl

Emprenyeli Kağıt Atığın Üretimde Geri Kazanımı

FSC VE CARB Sertifikalı Üretim Olanağı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

MALZEME SEKTÖRÜ KENDİNİ GELİŞTİRİYOR

78

OSO MİMARLIK

Malzeme sektörü her geçen gün gelişen bir sektör. Neredeyse yetişmekte zorlandığımız bir gelişme gösteriyor. Çok fazla malzeme var ama tabii ki bizim görevimiz bu malzemeleri bilmek ve tanımak. Ne kadar çok tanırsak işlerimizde de o kadar çok yer vermeye çalışıyoruz.

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

OKAN BAYIK

SERHAN BAYIK

OZAN BAYIK


Loremen, Suudi Arabistan

OSO Mimarlık’ı tanıyabilir miyiz? OSO Mimarlık üç kardeş olarak kurduğumuz bir aile şirketi. Ben Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İç Mimarlık bölümünü, kardeşlerim Okan Bayık, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık bölümünü, Ozan Bayık ise Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirdik. İstanbul’da aldığımız eğitimler sonrasında farklı mimarlık ofislerinde iş deneyimleri edindik. 2007 yılında ise OSO Mimarlık faaliyete girdi. Aslında bir yapının hayata geçirebilmesi için birbiri ile oldukça ilişkili 3 disiplini - mimari, iç mimari, inşaat mühendisliği - bünyemizde toplayarak; tasarım, danışmanlık, proje geliştirme ve yönetimi, uygulama, kontrol ve taahhüt hizmetleri vermekteyiz. OSO Mimarlık olarak gerek yurtiçi gerekse de yurtdışında farklı büyüklük ve çeşitlilikte projeler gerçekleştiriyoruz. Temel üç disipline kendi bünyemizde sahibiz ve bunun çok önemli bir avantaj olduğunu görüyoruz. Bizim açımızdan ve işveren açısından olumlu sonuçlar doğuruyor. Çünkü bir projenin mimari, iç mimari ve statik çözümlerini aynı ofis içerisinde çözebiliyoruz. Dolayısıyla oluşabilecek tüm problemler tek noktada çözülmüş oluyor. Bu durum işverene önemli bir zaman ve maliyet kazancı da sağlıyor. Genel olarak OSO Mimarlık kurulduğu günden bu güne her ne kadar üç disiplini bir arada bulunduruyor olsa da, piyasa bizi ağırlıklı olarak iç mekân, özellikle de ofis tasarımlarına yönlendirdi. Bu işleri projelendirmenin yanı sıra uygulama tarafında da bulunuyoruz. Faaliyetlerimizin yaklaşık %60’ı sadece proje, %40’ı ise proje ve uygulama şeklinde gerçekleşiyor. Uygulama alanında sadece projesini kendi

tasarladığımız işleri yapıyoruz. Daha çok tasarımı seviyor ve her bir projede farklı şeyler ortaya çıkarmaya gayret ediyoruz. O projenin özelliğine ve ruhuna uygun tasarımlar yapmak için oldukça yoğun bir süreç geçiriyoruz. Genellikle ofis projesi çalıştığımız için ve ofislerin genel ihtiyaçları çok belirgin olduğundan illaki benzerlikler de oluyor. Tefriş, toplantı odaları gibi gereklilikler aynı olunca çok büyük çeşitlilikler yaratamasak da biz onu mümkün olduğu kadar farklılaştırmaya çalışıyoruz. Aslında farklılık yapalım diye yola çıkmıyoruz; sadece ofisin faaliyet alanına uygun tasarım çizgileri yaratmaya çalışıyoruz. İç mimari proje üretirken tema belirlemek yapı mimarisine göre daha mı zor gelişiyor? Nasıl bir yol izliyorsunuz? Evet daha zor olduğunu söyleyebiliriz aslında. Emek itibariyle iç mimari proje daha çok zaman alıyor. Daha fazla malzeme çeşidi, detay ve ilişki kurmaya çalıştığınız kombinasyon var. Mimari projelerde bu kadar olduğunu düşünmüyorum yalnızca cephe ile ilgili çalışma kombinasyonları gelişiyor. Yapı mimarisi daha ziyade bilim ve fenni özellikler arz ediyor. Ama iç mimari projeler ağırlıklı olarak insanların kişisel beğenilerine hitap ettiği için onları yakalamak daha zor oluyor. Bir başka zorluk ise; işveren iç mimaride kendine çok söz hakkı bulabiliyor ama mimaride bu pek mümkün olamıyor. Mimari işler yönetmeliklerden dolayı kendi sınırlarına sahip ve mimar bu yasalara uygun iş yaptığı sürece işveren proje detaylarına müdahil olamıyor. Bu nedenle iç mimari projlerde süreç uzuyor dolayısıyla maliyet artıyor. Bu nedenle iç mimari proje bedellerinin daha yüksek olması gerektiğini düşünüyorum. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

79


Bilişim Vadisi - Yönetim Katı ve Ortak Alanlar

Kurumsal firmalara konsept oluştururken işveren ile aranızdaki süreç nasıl işliyor?

80

ENDÜSTRI 4.0 ILE GENIŞ ÇAPTA GELIŞEN TEKNOLOJILERIN HAYATIMIZIN HER ALANINA GIRMESIYLE, IŞ DÜNYASI VE ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARI BAMBAŞKA BOYUTLARDA YENIDEN BIÇIMLENECEK

İç mimari proje tasarlamak güzel sanatlarla ilgili bir konu. Tasarım, renk, biçim, form gibi kreatif çok fazla konuyu içinde barındırıyor. Bireysel alışverişlerimizde belki yirmi mağaza gezer en beğendiğimizi satın alabiliriz ama bizim işverene yirmi farklı proje sunma imkânımız yok. Bir tane konsept çıkarıyoruz. Bir taraftan da işin ticari yönü var. Hukukta bedii vasfı diye bir kavram vardır. Bireyden bireye farklılık gösteren değerleri anlatır bu kavram. Bu beğenilerin doğrusu yoktur, herkesin doğrusu kendine göre değişir. Doğru bir proje yapmış olsanız bile beğendirmek ve hitap etmek kısmı zor bir konu. Biz prensip olarak ev projesi yapmıyoruz mesela çünkü ev projelerinde süreç çok daha uzun oluyor. Endüstri 4.0 kavramı ile yaşanan gelişmelerin geleceğin ofislerine etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Endüstri 4.0’ın altını dolduran yapay zeka, nesnelerin interneti, artırılmış gerçeklik, 5G Teknolojileri, nanoteknoloji, 3D yazıcılar, dronlar gibi geniş çapta gelişen teknolojilerin hayatımızın her alanına girmesiyle, iş dünyası ve çalışma alışkanlıkları bambaşka boyutlarda yeniden biçimlenecek. Ofis mekânlarının da bu gelişmeler doğrultusunda “sıklıkla değişebilirlik” yeteneğine sahip olacak şekilde evrilmesinin kaçınılmaz olduğu söylenebilir.

Sütaş Genel Müdürlük Ofisi Mart +Nisan 2019, 43.Sayı 2019, 43.Sayı


Klasik yöntemlerle yapılan duvarların yerini daha inovatif yöntemler kullanılarak yapılacak mekanik duvarlar alacak. Zaman kaybetmeden basit bir şekilde mekânların boyutlarıyla istediğimiz gibi oynanabileceğimiz teknolojiler hayatımıza dahil olacak. Bugün bile bazı şirketlerde çalışanların sabit masaları yok. Çok yakın gelecekteki ofislerde de bu kullanımın artacağına, kişilere özel masalar yerine, genele hitap eden yerlerin çoğunlukta olduğu; çalışanların istediği yerde oturabildiği, hatta sosyal alanların da çalışma amaçlı kullanımının artarak devam ettiği ofisleri gözlemleyeceğiz. Hatta ofislerde kullanıcılara ait yüz tanıma teknolojisi ile birlikte, diledikleri oda sıcaklıkları, havalandırma ayarları, aydınlık değerleri masa ve sandalyeleri bile otomatik olarak ayarlanabilecek.

Transbatur Ofis

Ülkemizdeki yapı malzemeleri sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Malzeme sektörü her geçen gün gelişen bir sektör. Neredeyse yetişmekte zorlandığımız bir gelişme gösteriyor. Çok fazla malzeme var ama tabii ki bizim görevimiz bu malzemeleri bilmek ve tanımak. Ne kadar çok tanırsak işlerimizde de o kadar çok yer vermeye çalışıyoruz. Her yaptığımız işin farklı olmasını istediğimiz için malzeme tercihlerimizi de olabildiğince geniş

İÇ MIMARI PROJE TASARLAMAK GÜZEL SANATLARLA ILGILI BIR KONU. TASARIM, RENK, BIÇIM, FORM GIBI KREATIF ÇOK FAZLA KONUYU IÇINDE BARINDIRIYOR.

81

Transbatur Ofis

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


GÖRSELLER Acıbadem Altunizade Hastanesi

Transbatur Ofis

ZAMAN IÇERISINDE HEPIMIZ ÇEVRE DUYARLI MALZEMELER KONUSUNDA BILINÇLENDIK VE MALZEMELERI DAHA YAKINDAN TANIYIP KULLANDIKÇA FAYDALARINI GÖRDÜK.

82

bir yelpazede değerlendiriyoruz. Fuarlar ve yayınlar aracılığıyla malzemeler hakkında detaylı bilgiye sahip oluyoruz. Son 5-6 yıldır ekolojik ve sürdürülebilir malzemeler daha fazla yaygınlaştı ve biz de onları daha çok tercih etmeye başladık. Bu alanda yer döşemesinden kumaşa kadar çok ciddi bir değişim yaşandı ve yaşanmaya devam edeceğini düşünüyorum. Biz de bu değişime adapte olmak anlamında malzeme ile aramızda uçurum oluşturmadan takip ederek denemeye çalışıyoruz, yeniliklere yer vererek hayata kazandırıyoruz. Kullanmayı çok sevdiğiniz, favori bir malzemeniz var mı? Belki çok klasik gelecek ama projelerimizde ağacı kullanmayı çok seviyorum. Ağaç doğal bir malzeme ve oldukça sıcak geliyor bana. Masif ya da kaplama olabilir, genel olarak hepsini sevdiğimi söyleyebilirim. Malzeme sektörü son yıllarda yeşil sertifika sistemlerine yatırım yapıyor. Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Bu sertifikalar uygulama aşamasında ve uygulama sonrasında beklenen karşılığı buluyor mu? Cevabım çok net olmayacak çünkü cevabını ben de tam bilmiyorum. Bu malzemeler piyasaya ilk sürüldüğünde bir pazarlama yöntemi olduklarına dair şüphelerim vardı. Zaman içerisinde hepimiz bilinçlendik ve malzemeleri daha yakından tanıyıp kullandıkça faydalarını gördük. Doğal dengenin korunması açısından bu bilincin daha da yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum. Bütçe kısıtlaması olmadan özgürce hayata geçirmek istediğiniz bir hayali projeniz var mı? Öyle bir proje hiç düşünmedim açıkçası. İnsanın hayal gücü çok zengin, bütçe kısıtlaması olmasa daha farklı malzemelere yer vermek ister. Biz ne yaparsak yapalım hep bir kutunun, sınırın, çemberin içinde olmak zorundayız. O da bütçe meselesinden dolayı. Konu ve proje ismi veremesem de

öyle bir çalışmanın içerisinde bulunmayı çok isterim. Yurtdışında bilinen mimarların projelerine baktığımızda mesela Zaha Hadid’in çok büyük bütçeli işleri var ve ortaya çok güzel projeler çıkıyor. Ya da Norman Foster projeleri… Ama bu işler inanılmaz bütçeler ile gerçekleşiyor. Ülke olarak kötü bir yılı geride bıraktık. Mesleki anlamda önümüzdeki dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz? Açıkçası ileriye yönelik bir şeyler söylemek zor… Bu konuda her zaman temkinli olmayı tercih ediyorum. Maalesef 2019 yılının da çok iyi geçmeyeceğini öngörüyorum. Aslında belki de sağlıklı olan bu süreçlerden geçmek, çünkü; mimari ya da iç mimari projelerde, sınırların çizilmediği ve gereğinden fazla işlerin yapıldığı projelere şahit oluyoruz. Belki bu süreç daha ayağı yere basan ve gerçek ihtiyaçlara yönelik işler yapılmasına vesile olur. Öyle olmasını umuyorum.q


60’ların ruhunu bugüne taşıyan Retro çizgiler İsmini 60’ların ikonik yıldızı Greta Garbot’dan alan Greta, dönemin ruhunu taşıyan tasarımıyla kullandığınız alanda samimi bir atmosfer oluşturuyor.

Greta Tasarım Nurus D Lab


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

MİMARLIK ANLAMAKLA BAŞLAR Mimarlık önce anlamakla başlıyor. Ancak ve ancak doğru soruları sorarak, doğru gözlemleri yaparak ve doğru yönde bir düşünme metodolojisiyle sonuca ulaşabilen bir hayatın içindeyiz. Bu sayede asla bitmeyen ama daima gelişerek, evirilerek sormak kaydıyla aldığım mesleki hazzı artırma gayesindeyim.

TEAM FORES

84

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

SERTER KARATABAN


85

Bir ekip ile iş üreten mimarlık ofislerinde isim mimarlığı ön planda. Siz ise yapınızı team-ekip ile vurguluyorsunuz. Bu ekip birlikteliği nasıl bir kaygıyla kuruldu, çalışma ortamınızda nasıl bir hiyerarşi var? Bu ekibin temel dinamikleri nedir? Ben kolektif çaba sonucu ortaya çıkan ürünün daha kıymetli olduğunu düşünüyorum. Özellikle mimarlık mesleğinde kurgusu gereği birçok farklı disiplinin bir arada uyumlu bir şekilde çalışmasının sonucu ortaya verimli ve uygulanabilir bir eser çıkması söz konusu. Her şeyi aynı anda olamazsınız. Belki henüz bunu söylemek için erken ancak, Zaha Hadid harika bir kurumsal yapıyla, kendisinden sonra bile hâlâ aynı kalitede üreten bir mimarlık pratiği bıraktı geride. Çok uzun zaman müzikle uğraştım, dünyanın en iyi bateristini, solo performansta bir süre dinleyebilirsiniz ama uyumlu ve eşdeğer bir orkestra eşliğinde sonsuza kadar dinlemek keyif verebilir. Mimarlık da öyledir, elbette bir lider olacaktır, o lider ön planda da olabilir ama ürün ve başarı herkesin olmalıdır. Sırf bu nedenle bile adımla anılmaktansa, ekiple anılmayı daha adil buluyorum. Mimarlık eğitimi sonrası felsefeye yöneliyorsunuz ve felsefe eğitimi alıyorsunuz. Karşılıklı beslenme durumunda mimarlık ve felsefenin etkileşiminden bahsedebilir misiniz? Yaşamınızdaki bu edinimler sonrası mimarinizde felsefeyi koyduğunuz yer neresidir?

Benim felsefe çabam maalesef son derece sığ bir çabadır. Keşke lisans eğitimimin içinde olsaydı ve ben bu yönde bir arayışa dahi girmemiş olsaydım. Ama aynen dediğiniz gibi mimarlık önce anlamakla başlıyor. Ancak ve ancak doğru soruları sorarak, doğru gözlemleri yaparak ve doğru yönde bir düşünme metodolojisiyle sonuca ulaşabilen bir hayatın içindeyiz. Bakın, her şeyi kendi tanımlamanızla “doğru” yapacaksınız ama sonucun doğruluğu dahi tartışılır olacak. Bu sayede asla bitmeyen ama daima gelişerek, evrilerek sormak kaydıyla aldığım mesleki hazzı artırma gayesindeyim. Başkalarının gözüne sokmaktansa ve beklentilerini yapmaktansa kitlesel olarak doğruyu yakalamaya çalışmak benim için anlamlı. Az önce ekip deyip duruyorduk, şimdi hep “BEN” olmaya başladı değil mi söylemler? Aynı düşünce yapısındaki insanlarla çalışarak bu BEN, BİZ oluyor aslında. Siz bunları Teamfores olarak alın lütfen. Ben şu anda ekibin en yaşlı ve en tecrübeli üyesiyim sadece. Farklı mekânların içine girdiğimizde veya kentlerin sokaklarını gezdiğimizde her birinin farklı kimliğe sahip olduğunu görüyoruz. Öyle ki yapının veyahut mekânın kimliğine, cinsiyetine işaret eden kurgulardan da bahsediliyor. Bu konuda fikirlerinizi merak ediyoruz.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Avivasa Ofisi 86 86

HIÇ BIRISINI DAHA YAKINDAN TANIMAK IÇIN CAN ATTIĞINIZ OLDU MU? SONRASINDA BU DÜRTÜSEL EĞILIMINIZI SORGULADINIZ MI? NEDEN O INSAN? SIZIN IÇIN ONU ÇEKICI KILAN, ÖĞRENMEYE DEĞER YAPAN NEYDI? İŞTE BENCE INSANLARIN BINALARLA VE KENTLERLE OLAN ILIŞKISI DE AYNEN BÖYLEDIR

Avivasa Ofisi Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Hiç birisini daha yakından tanımak için can attığınız oldu mu? Sonrasında bu dürtüsel eğiliminizi sorguladınız mı? Neden o insan? Sizin için onu çekici kılan, öğrenmeye değer yapan neydi? Onu tanımaya başladıktan sonra bile daha fazla anlamak, sürprizlerinden keyif almaya çalışmak için arzunuzun dinmediği oldu mu? İşte bence insanların binalarla ve kentlerle olan ilişkisi de aynen böyledir. Maskülen ya da feminen tanımlamalarını sevmiyorum ve ben ne yapıları ne de kentleri öyle tanımlamıyorum, benim için fazla edebi olabilir, örneğin İstanbul’u bir kadına benzetmek. Ama özellikle sıradanlıklarıyla ortaya çıkan, sakin, dingin fakat sürprizli yapıları tasarlama, anlama, kurgulama ve yaşama eğiliminde olduğumu düşünüyorum. Belirli bir mantık dizininde olan ve fonksiyonelliği unutmadan karşılaştığımız rastlantısallıklar yapıları ve kentleri daha uzun bir zaman için arzulamamı sağlıyor sanırım. Bahsettiğim rastlantısallık sistemli bir kurgu içindeki bilinçli bir aksaklıktan kaynaklanıyorsa eğer ilgim ve beğenim azalmıyor.


Egemenoğlu Hukuk Bürosu

Kültür ve coğrafyalar tasarım dilinin izahında belirleyici etkenler. Birçok kültürle tanışmış ve farklı coğrafyaların mimari ve insani pratiklerini deneyimlemiş biri olarak Türkiye’deki mimarlık ve kültür ilişkisi sizin için ne ifade ediyor? Şimdiki zamandan bahsedeceksek bence son derece yozlaşmış bir durumdayız anlamlı ve derin bir ilişkiyi aramak imkânsız. Biraz modern mimarlık kavramını yanlış anlamış olabilir miyiz diye düşünüyorum son zamanlarda. Hepimiz dünyadaki her yerde olabilecek binalardan her yerde yapmaya çalışıyoruz. Kentleri ve hatta kendimizi son derece kimliksizleştirdiğimizi düşünüyorum. Türkiyedeki mimarlık dünyasını eleştirmek haddime değil ama son yıllarda neredeyse her alanda ortaya çıkan yozlaşmayı, Türk insanının eğitim ve bilgi seviyesinin bilinçli olarak aşağıya çekilme çabasını, aidiyetsizlik kavramının yerleşikleştirilmesinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Tabi ki konumuz mimarlık ama asıl sorunumuz o değil. Kalitesiz tek tip eğitim alınan, araştırmaya değil, var olan bilgilerin ya da yeni koyulan bilgilerin ezberlenmesini salık veren bir anlayış ortamında bence mimarlık tartışmak, kel başa şimşir tarak aramaya benziyor. Zaten bu ortamda yapılan binalar da bir oksimoronun parçası olarak yerlerini alıyor. Çok basit bir örnek vereceğim izninizle; Türkiye’deki en çağdaş, en Atatürkçü, en ileri seviyede eğitim kurumunu kurma iddiası içinde olan bir müşteri adayımızla birkaç ay birbirimizi anlama çabamız oldu. Yangın merdivenlerini dahi gereksiz bulan, çocukların beslenmelerini değil, yemek yemelerinin yeterli olduğunu düşünen, spor

salonu, yemek salonu ve sosyal tüm donatı alanlarının katalog değeri ve müşterileri için bir çekim merkezi olarak kullanmak isteyen bir eğitimci ile ortak paydada buluşamadık. En iyi okulu kurgulamak için Finlandiya ya da Japonyadaki örneklere bakmak gerekmiyor ki, kendi kültürel değerlerimizi anlasak, savunduklarımızın resimlerini sağa sola asmaktan öte, önce içselleştirerek hayatımıza katsak zaten en doğrusunu yapacağız. Geldiğimiz noktada son derece iyi niyetli olan eğitimci kökenli bir yatırımcı bile, değer üretmekten çok, yatırımının amortismanını düşünüyorsa ve bu sürece ortak hatta belki ağır olacak ama alet de olmak isteyen bir mimar, yerel idareci de bulabiliyorsa, bence mimarlık tartışmak çok çok gereksiz olacak.

Yeni şehirleşme sürecinde başka boyutlara taşınan bir değişim görüyoruz. Şehir ve kent politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz, yeni yönetmeliklerin bir çözüm yarattığını düşünüyor musunuz? Hayır, kesinlikle hayır. Öyle olsaydı 4 emsaller, serbest yükseklikler verilmezdi. Bunlar tamamen rant ekonomisi yararına atılan adımlardır. Toplumsal hiçbir fayda üretmez. Bu tip faaliyetlerin en başından beri hiç bir şekilde uzantısı olmadık. Sürdürülebilirlik kavramı profesyonel iş pratiğiniz için ne ifade ediyor. Günümüzün sürdürülebilir ve ekolojik yapılarını ve yeşil bina sertifikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Egemenoğlu Hukuk Bürosu E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

87


Egemenoğlu Hukuk Bürosu

88

İstanbul Büyükhanlı Plaza D.REAM OFIS

Aslına bakarsanız birçok süreç fazla romantik bir pazarlama değeri üzerinden yürüyor. Gerçek anlamda ekolojik tasarım, sürdürülebilir mimarlık Türkiye’de çok deneysel boyutta şu anda. Ben akıllı ve yerel tasarım tarafında var olma gayreti içindeyim. Son olarak malzeme konusuna değinmek istiyorum. Malzeme sektörüne bakacak olursak yapılan Ar-Ge çalışmalarının yapı sektörünün gelişimine katkısını nasıl buluyorsunuz? Her şey ekonomik devinim ve süreklilik için. Daha geçenlerde alüminyumun Alzheimer hastalığının en önemli etkeni olduğunu savunan bir yazı okudum. 20 sene önce Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

UNIGEN FIRMASIYLA NEREDEYSE KURULDUKLARI GÜNDEN BERI ÇALIŞIYORUZ. FIRMANIN AHLAKI OLGUNLUĞU SATTIKLARI ÜRÜNE OLUŞAN GÜVENI KURMA ANLAMINDA ÇOK OLUMLU

PVC tu-kakaydı. Tabi ki gelişimleri, pratiklik, bakım onarım zamanlarının uzaması, üretim kolaylığı ve doğaya en az zararı verdiği düşüncesi, maliyeti, ulaşılabilirliği gibi pek çok gerekçeyle sektörün ilerleyişi ufkumuzu açıyor, özellikle ben de bu değişimi en yakından takip edenlerden birisi olduğumu düşünüyorum. Tabi ki inanılmaz bir sosyal duyarlılık var ve her yeni ürün kendi savunma mekanizmasıyla beraber piyasaya adım atıyor. Ben ekonomik olan bu savaşın dışında kalma gayretiyle müşterime, kendime ve tüm kullanıcılara en az zarar verecek olan ürünü, malzemeyi tercih etme yönündeyim. Tabi ki ürün kadar, marka, satış ve satış sonrası kabiliyetleri de günümüzün mega kapitalist dünyasında oldukça önemli.

Unigen firmasını hem zemin kaplama ürünü, hem kurumsal faaliyetleri ile nasıl değerlendiriyorsunuz? Unigen firmasıyla neredeyse kuruldukları günden beri çalışıyoruz. Firmanın ahlaki olgunluğu sattıkları ürüne oluşan güveni kurma anlamında çok olumlu. Bünyesindeki markalar, satış sonrasındaki kıvraklıkları da tercih etmemizdeki önemli unsurlardan. Kendileriyle son zamanlarda Zorlu Enerji, Avivasa Ofisleri, Egemenoğlu Hukuk Bürosu, Yüksel Proje İstanbul ofisini bitirdik. Yükseltilmiş döşemeden, karo halıya, LVT’den rulo malzemeye kadar ihtiyacımız olan her üründe doğru marka ve anlayışla yanımızda oldular.q





KENT OMURGASININ ANA SENARYOSU PEYZAJ YAPISI İLE KURULUR

92

KARAOĞLU PEYZAJ

Kentlerde sürdürülebilir ölçeklerden bahsediyorsak çok iyi kurgulanması gereklidir. Bana göre oyunun baş aktörü olarak peyzajın rol alması gerekir. Eğer sağlıklı ve sürdürülebilir kentlerden bahsediyorsak.

NESRİN KARAOĞLU OTUZOĞLU Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


Karaoğlu Peyzaj’ı kurma hayali ne zaman başladı. Hayalden gerçeğe bu yolculuğunuzu anlatabilir misiniz? Üniversite’de Peyzaj Mimarlığı bölümünde okurken part-time şantiyelerde ve peyzaj bürolarında görev aldım. Üniversite’ den mezun olur olmaz Hollanda’nın en büyük fidanlıklarından biri olan Ton Van Den Oever firmasında 1,5 yıl çalıştım. Gerek eğitim hayatımda gerekse parttime çalışmalarım ve Hollanda’daki fidanlık deneyimimden sonra, ülkemizde mesleğimin ve sektörümün eksikliklerini anlama şansına sahip oldum. Çünkü Hollanda’da yaşadığım deneyimde orada sektörel anlamda çok sorun olmadığını ama Türkiye’de yapılacak çok iş ve eksiklik olduğunu gördüm. Genel anlamda idealist yapım vardır. Hep bir şeyleri değiştirme isteğim yüzünden, ülkeme dönüp 1994 yılında şirketimi kurdum. 1995 yılında peyzaj mimarı olan eşim Yasin Otuzoğlu, 2008 yılında inşaat mühendisi olan kardeşim Mehmet Karaoğlu’nun şirkete katılmasıyla büyüdük ve güçlendik. Daha önce peyzaj mimarlığı algısı bahçıvan algısına yakınken biz sektörümüze öncülük edip bunu multidisipliner bir yapı ve mühendislik kolu haline getirmek için çok çaba gösterdik. Bunu yaparken mekânları bütüncül ele alıp hem yapısal hem bitkisel uygulama çözümleri üreten, içinde mimar, inşaat mühendisi, peyzaj mimarı, ziraat mühendisi, mekanik vb. teknik ekibi olan bir yapı haline geldik. 25. yılımızı kutlayacağımız önümüzdeki günlerde 300 kişilik kocaman bir aile olup, bugüne kadar 70’e yakın AVM, 150’ye yakın konut kompleksi, 50’ye yakın fabrika ve sanayi tesisi, 1500 km otoyol, 700 km boru hattı, 60’a yakın okul, 10’a yakın hastane ve birçok otel projelerinde çalıştık. Yaptığımız işlerle ulusal ve uluslararası birçok ödül alarak sektörümüzün algısını değiştirmeyi başardık.

93 Kanyon AVM

2000 yılında Dünya’daki gelişmeleri takip edip, yeni bir alan olan ‘’Biyorestorasyon ve Doğa onarım’’ işleri ile ilgili teknik makina ve altyapımızı güçlendirdik. Şu an Fransa’dan sonra Avrupa’da bu konuda en büyük makina ekipman altyapısına sahibiz ve hydroseeding, hydromulching, biyorestorasyon ve doğa onarımı işleri yapmaktayız. Peyzaj mimarlığını neden tercih ettiniz, sizi cezbeden yanları nelerdi? O dönemde pek bilinen bir meslek olmaması ilginç gelmişti. Peyzaj mimarlığının multidisipliner, yaratıcı, üretici aynı zamanda değişim gücüyle iz bırakan bir meslek dalı olması beni ayrıca çekmişti. Her yerde belirtiyorum, ben ‘’Hayata belli amaçlar için geldiğimize, hiçbir şeyin, hatta başarının da tesadüf olmadığının’’ inancındayım. Hayatta bir iz bırakarak bir şeyleri değiştirme yolculuğu da pek kolay olmuyor. Çok çalışmak ve asla vazgeçmemek gerekiyor. Ben hiç vazgeçmedim, hep daha fazlası için çabaladım ve sonunda başardım.

Hem şirketimin hem sektörümün ivme kazanmasında hem de toplumsal etkisi yüksek projelerde önemli rol aldığımı düşünüyorum. Bu amaçla; Karaoğlu Peyzaj’ı ilk kurduğumuzda sıfır sermayeye sahiptik. Müthiş bir inanç ve dirençle her gün Karadenizli müteahhitleri dolaşıp peyzaj mimarları ne iş yapar, eğer bize inşaatların bahçelerini verirlerse, satışlarda onlara nasıl bir katma değer yaratacağımıza ikna etmeye çalışırdım ve çoğunu da ikna ederdim. Onlar peyzajı yapılmış inşaatlarının değerinin ne kadar arttığını görür, ben de iş almış olurdum. İlk beş yıl böyle geçti, daha sonra şirketimiz büyüdü ve sektöre önderlik etmeye başladık. Peyzaj uygulamaları konusunda firmamızı global ölçeğe taşıyan özelliklerimiz, peyzaj mimarlığı, yapısal ve bitkisel peyzaj uygulamaları konusunda güçlü altyapı ve teknik donanımımızın olması. Erozyon kontrol sistemleri ve doğa onarımı kapsamında hydroseeding, hydromulching ve biyorestorasyon hizmetlerini profesyonel olarak vermekteyiz ve Dünyadaki en yaygın çimlendirme yöntemi E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Reel olarak bakıldığında, sektörün kendi iç dinamiğinden dolayı böylesi yatırımlara ihtiyacı olmayabilir ama bizim kendimizi büyük sektör gibi konumlandırıp; verimlilik, çalışan mutluluğu gibi sektörün çok yabancı olduğu konularda yatırım yapıyor olmamız hem bize hem de sektörümüze ışık tutuyor. Sektörümüzdeki teknolojik yenilikleri, sektörün dinamiğinin elverdiği ölçüde makineleşme ve Dünya trendlerini, sürdürülebilir bir model olarak uygulamak için gerekli tüm çalışmaları yapıyoruz.

Zorlu Center

KÜRESEL ISINMANIN VE ÇEVRE SORUNLARININ BU KADAR ÖNEMLI OLDUĞU GÜNÜMÜZDE TÜKETIM ALIŞKANLIKLARI DEĞIŞTIRILMELI, ENERJI KAYNAKLARININ DOĞRU ANALIZ EDILDIĞI PROJELER YAPILMALIDIR.

94

olan hydroseeding uygulamalarında Avrupa’nın en büyük makine parkına da sahip bulunmaktayız. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarında etkin rol alarak, kadın istihdamı, girişimcilik ve iş gücüne katılımın artması gibi toplumsal etkisi yüksek sosyal sorumluluk projelerinde aktif rol alıyoruz. Günümüzdeki kentleşme arayışı içinde peyzajın değerini ve peyzaj hakkındaki yargıları nasıl yorumluyorsunuz? Peyzaj (Doğa) onarımı konusunda bilgi alabilir miyiz? Peyzaj (Doğa) onarımı, bozunum veya müdahale sonucu yapı ve fonksiyon özellikleri değişen doğal alanlarda uygulanan, eski haline getirme (restorasyon, biyorestorasyon), doğaya yeniden kazandırma (rehabilitasyon), içeren çalışmalardır. Karaoğlu Peyzaj olarak peyzaj onarımı çalışma alanlarımız; karayolu, demiryolu ve otoyol şevleri, boru hatları, maden sahaları, barajlar, santraller vb. enerji kaynakları işletmeleri, spor sahalarının oluşturulması, erozyon kontrolü gerektiren durağan olmayan şevler, doğal çayır mera vb. Bu alanlarda mevcut doğal dokuya müdahale edildiği için doğada tahribatlar oluşmaktadır. Tahribatı onarmak ve oluşan erozyon riskini en aza indirgemek için Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

imalat sonrası tahrip edilen yüzeylerin koruma altına alınması gerekmektedir. Doğa onarımı konusunda, çalışma alanlarımız dışında, sorunuza gelirsek. Peyzaj’a çok geniş ölçeklerden bakmak gerektiğini, hele kent ölçeğinde peyzajın kendi karakteristik yapısında en önemli unsur olduğunu düşünüyorum. Kent omurgasının ana senaryosu peyzaj yapısı ile kurulur. Sürdürülebilir ölçeklerden bahsediyorsak çok iyi kurgulanması gereklidir. Bana göre oyunun baş aktörü olarak rol alması gerekir. Eğer sağlıklı ve sürdürülebilir kentlerden bahsediyorsak. Karaoğlu Peyzaj’ın “Türkiye’nin En İyi Yönetilen Şirketleri” arasında yer almasını sağlayan şirket politikalarınız nelerdir? Şirket ortakları olarak iki peyzaj mimarı ve bir inşaat mühendisiyiz. Kurulduğumuz günden itibaren sektörümüzü yukarı taşımak adına çok fazla şeyler yapmaya, hatta buna en az iş saati kadar mesai harcamaya çalışıyoruz. Sektörümüzün bilinirliği adına sürekli yeni gelişmeler yapmaya, piyasaları takip etmeye çalışıyoruz. Şirketimizi bir birey gibi düşünüp, sürekli gelişmesi adına çalışmalar yapıyoruz. İnsan kaynağı, stratejik planlama vs. konularda eğitimler yapıyor, firmalardan danışmanlık alarak kendimizi ileriye taşımak adına yatırımlarımıza devam ediyoruz.

Sizin çıkış noktanızdaki hedef peyzajın müteahhitlik kısmı idi büyük ölçüde… Peyzajı da bir mühendislik disiplini olarak mı ele alıyorsunuz. Peyzaj Mimarlığı meslek disiplini, birçok yapıyı beraberinde içermektedir. Bunlardan birincisi tasarım ve planlama ikincisi uygulama sonrası bakım, üçüncüsü bitki üretimi, dördüncüsü yapısal malzemelerin üretimi, beşincisi işletme, müşavirlik ve yönetim diye sayılabilir. Peyzaj Mimarlığı içindeki, uygulama alanı hem yapısal hem bitkisel uygulama olarak Peyzaj Müteahhitliği işidir. Dolayısıyla multidisipliner bir yapı içermesi gerekmektedir. İçinde mimarlığın, inşaat mühendisliğinin, mekaniğin, elektriğin vb. meslek disiplinlerinin koordinasyonu ve işbirliği ile başarılı bir proje realize edebiliriz. Ve doğal olarak bu iş mühendislik disiplini gerektirir. Tüm Dünya’da bu kavram böyle tanımlanmaktadır. Yani peyzaj tasarımcısı ile peyzaj uygulamacısı firma değildir. 2000 yıllarının başında firma olarak sadece bitkisel uygulamaların haricinde yapısal uygulamalar konusunda uzmanlaşmak istedik. Bu konuda altyapımızı güçlendirdik ve anahtar teslim işleri hedefledik. Yani bina haricindeki tüm mekanlardaki imalatları yapıyoruz. Biraz da materyal yani bitki fidanlık bölümünüze bahsedelim. Projelerinizde ürün tedariğini nasıl sağlıyorsunuz? Bu soruya diğer firmamız olan Adaplant’ın öyküsü ile yanıt vermek isterim. 1991 yılında staj yaptığım 270 yıllık 7. Kuşak bitki üreticisi Hollandalı Ton Van Den Oever firmasıyla yolumuzun kesişmesiyle


başladı. O dönemlerde ülkemizde kalite standartlarına uygun süs bitkisi ve ağaç üretimi yoktu. Hep ithal edilirdi. O zamanki patronumu 10 yıl boyunca süren ikna çabalarım sonucu 2010 yılında Adaplant Yazlık ’da yaklaşık 500 dönümlük alanda Hollandalıları ortak alarak hatta, Hollanda Tarım Bakanlığından hibe alarak, ayrıca eski Merkez Bankası Başkanı Zekeriya Yıldırım ve Başarı Yatırımlar’la ortak olduk. Daha sonra Hollandalılar ve Başarı Yatırımlar’ın hisselerini geri aldık. Adaplant’da modern tarım teknikleri ve mekanizasyon kullanarak, Hollanda’nın Know-How rehberliğiyle uluslararası standartlarda ağaç üretimi yapmaya başladık. Şu an İtalya’ya ve başka ülkelere bitki ihracat ediyoruz. Bundan 10 yıl önce bunu hayal bile edemezdik. Çünkü bitkiler yüksek bedeller ödenerek ithal edilmekteydi. Türkiye’ deki üretim altyapısı ve standardı buna uygun değildi. Bitki üretimi önemli işletme yatırımı ve geri dönüşü çok uzun zaman aldığı için hep ithal ediyorduk. Şimdi hayallerimden en önemlisini gerçekleştirdiğimiz için çok mutluyuz. Biz ihraç edebilecek nitelik, standart ve kapasitede fidanlığa sahibiz. Önümüzdeki yıllarda ihracatı arttırmak için çeşitli stratejik planlamalar yapmaktayız. Size en keyif veren işler genelde ne tür projeler oluyor? AVM, rezidans, karma projeleri vb.

Bu sorunuz için çok teşekkür ederim. Maalesef ülkemizde mesleğimizin herkes tarafından kolayca yapılabilecek meslek olarak görülmesi, mesleğimizin uzman olmayan kişilerce yapılması nedeniyle hepimiz zarar görmekteyiz. Kesinlikle sertifikasyon gelmeli, meslektaşlar çalıştıkları alanlara göre, uzmanlaşmalı ve belli uluslararası norm ve standartlara göre projeler ve şartnameler hazırlanmalıdır. Uygulamacılar ise bu norm ve standartlara uygun uygulamalar yapmalıdır. Peyzaj müşavirleri ve proje yönetimi firmaları tarafından uygun yapılması konusunda denetlenmelidir. Yeşil çatılar ve dikey bahçeler son zamanlarda oldukça revaçta Siz yeşil çatıların önemi hakkında neler söylemek istersiniz? Öncelikle gurur ve mutlulukla söylemek isterim ki, yaptığımız çatı bahçesi uygulamasıyla 2015 yılında Avrupa’nın en iyi çatı bahçesi uygulamacısı ödülünü aldık. Ayrıca birçok dikey bahçe uygulaması yaptık. Burada en önemli konu, sürdürülebilen, az su tüketen, az bakım isteyen karbon emilimi hesaplanmış uygulamalar yapmak. Çünkü yapım kadar bakım da önemli. Ancak bunun için büyük bedellerin harcanmaması gerekli, aksi takdirde ciddi değer ve kaynak israfı anlamına gelir. Küresel ısınmanın çevre

sorunlarının bu kadar önemli olduğu günümüzde böylesi tüketim alışkanlıkları değiştirilmelidir. Yani sürdürülebilir olması hatta enerji kaynaklarının doğru analiz edildiği projeler olmalıdır. Bunun için güçlü bir altyapı, su kullanım haritası ve o iklim desenlerine uygun bitkisel materyal kullanılmalıdır. 2019 için hedeflerinizden kısaca bahsedebilir misiniz? Dünyadaki ekonomik daralma ve ülkemizde baş gösteren olumsuz ekonomik tablo tüm sektörleri etkilediği gibi tabi ki bizleri de etkiledi. İnşaat sektöründeki daralma, yatırımların durması ve özellikle ödeme dengelerindeki dalgalanmadan ve kur risklerinden direkt olarak etkilendiğimiz apaçık. Ama tüm bunlara rağmen pozitife odaklanıp, daha verimli çalışma ortamı, daha nitelikli insan kaynağı ve alternatif pazarlar konusunda çalışmalarımız devam ediyor. Bardağın dolu tarafından bakmak birçok zaman daha kıymetlidir. 95

Piyasadaki genel daralmanın etkisini azaltmak adına; var olan yapımızı stabil tutma yeni pazar araştırmaları yapma, insan gücü ve şirketin reorganizasyonu konusunda daha etkin yapılanma ve değişim yılı olarak hedefledik.q

Mesleğine aşık biri olarak, hepsi keyif veriyor. Ancak doğru tanımlanmış, projesi, teknik şartnamesi, olan ve profesyonelce yönetilen şantiyelerde çalışmayı tercih ediyoruz. Çünkü firma sahibi üç ortak olarak hepimiz mühendis olduğumuzdan tanımsız işlerde çalışmayı pek tercih etmiyoruz. Organizasyon yapımız olarak, bugüne kadar genelde zor projelerde görev aldık. Karmaşık ve başarılması bilgi ve deneyim gerektiren projeler bizim uzmanlık alanımız diyebilirim. Yani pek kimsenin yapamadığı projelerde biz teknik altyapımızın güçlü olması ve deneyimimiz nedeniyle, hızlıca çözüme ulaştık ve başarı ile birçok proje bitirdik. Bizim ülkemizde peyzaj mimarlığını herkes yapmaya çalışıyor veya yaptığını düşünüyor. Bu durum için sertifika sistemleri çözüm olabilir mi? Folkart Blu Çeşme E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

İNSAN SAĞLIĞI, ÇEVRE VE EKONOMI İÇİN

96

GÜN IŞIĞI

KONUT VE OFİSLER BAŞTA OLMAK ÜZERE TÜM KAPALI ALANLARDA DİKKAT EDİLECEKLER LİSTESİNİN EN BAŞINDA GELEN GÜN IŞIĞI, BEYNİMİZ TARAFINDAN SALGILANAN MUTLULUK HORMONU SEROTONİNE KADAR BİRÇOK OLUMLU SONUCU DESTEKLİYOR. HAL BÖYLE OLUNCA GÜNEŞ IŞIĞI ENERJİSİNİ TOPLAMAK, SAKLAMAK VE AYDINLATMA AMACIYLA KULLANMAK TARİH BOYUNCA AKILLARI MEŞGUL EDEN BİR SORU OLARAK KARŞIMIZA ÇIKIYOR.

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

G

üneş yeryüzündeki tüm canlıların en temel ihtiyacı. Öyle ki, o olmadan yaklaşık 8 milyar insanın üzerinde yaşadığı gezegenimiz bile 5 dakika hayatta kalamaz. Bu derece hayati önemi olan güneş ışığının faydaları da saymakla bitmiyor. Sağlığımızı ve psikolojimizi yakından etkileyen güneş ışığı aynı zamanda yaşam alanlarımızın da baş aktörü. Yapılan araştırmalara göre güneş ışığı, sağladığı D vitamini sayesinde kapalı mekânlardaki kişilere daha canlı ve mutlu hissettiriyor. Konut ve ofisler başta olmak üzere tüm kapalı alanlarda dikkat edilecekler listesinin en başında gelen gün ışığı beynimiz tarafından salgılanan mutluluk hormonu serotonine kadar birçok olumlu sonucu destekliyor. Hal böyle olunca güneş ışığı enerjisini toplamak, saklamak ve aydınlatma amacıyla kullanmak tarih boyunca uzun zamandır akılları meşgul eden bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Bir yandan enerjide en temiz ve sürdürülebilir alternatif kaynak olarak ön plana çıkan güneş, dünyanın birçok yerinde çeşitli yöntemlerde bir enerji ve aydınlatma kaynağı olarak kullanılıyor. Gelecek nesiller ve dünyamız için artık kritik derecede öneme sahip olan sürdürülebilirlik kavramı, özellikle enerji kaynaklarının bilinçli kullanılması gerekliliğini ve yenilenebilir enerji kaynaklarının hayatımızdaki rolünü giderek arttırıyor. Sürdürülebilir kaynak kullanımının en önemli adımlarından biri de kuşkusuz enerji verimliliğine bağlı olarak tüketimlerin azaltılması. Gerçekleştirilen çeşitli araştırmaların sonucunda toplam enerji tüketiminin büyük bir bölümünü aydınlatmalar oluşturuyor. Aydınlatmaların neden olduğu tüketim oranının; konutlarda %28, servis sektöründe %48, endüstride %16 ve dış ortamda %8 olduğu varsayılıyor. Dolayısıyla yapıların iç mekânlarında son teknoloji, gelişmiş ‘Gün Işığı Aydınlatma Sistemleri’nin kullanılması enerji tüketimine ciddi katkılar sağlamakla birlikte insan sağlığı, çevre ve ekonomi üzerindeki olumlu etkileriyle de dikkat çekiyor. Avustralya’da 1980’li yıllarda keşfedilen gün ışığı aydınlatma sistemleri bugün dünya üzerinde Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya başta olmak üzere, bulunduğu konum gereği uzun E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

97


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

98

sürelerde güneş ışığı alan diğer ülkelerde de büyük ilgi görüyor. Ülkemizde ise son yıllarda yükselişe geçen güneş ışığı aydınlatma sistemleri artık birçok işletme, kamu kurum ve kuruluşu tarafından tercih ediliyor. Sistemin çalışma prensibini ise genel olarak; gün doğumundan gün batımına kadar bir ışık kaynağı olan güneşten yararlanarak yapay aydınlatma ihtiyacının minimuma indirgenmesi ve bu sayede enerji verimliliğinin sağlanması şeklinde özetleyebiliriz. ENERJI TASARRUFU VE YÜKSEK ENERJI VERIMLILIĞI ILE DAHA GÜZEL BIR DÜNYA Gün ışığı ile doğal aydınlatma, günün aydınlık olduğu saatlerde güneş olmasa bile aydınlatmaya katkı sağlıyor. Bu da yapay aydınlatmaların günde ortalama 6-10 saat arasında kapalı olması anlamına geliyor. Örnek vermek gerekirse; 40 watt gücünde 30 ampulün gün içerisinde 8 saat kullanıldığı bir mekânda gün ışığı ile doğal aydınlatma uygulanırsa günde toplam 9,6 kW, ayda 288 kW ve yılda toplam 3.456 kW enerji tüketimi engellenebiliyor. Avrupa’da uygulanan ve yakın zamanda ülkemizde de uygulamaya alınacak olan CO₂ ticareti gibi bu salınımları kontrol amaçlı önlemler ön plana çıkıyor. Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


DOĞAL AYDINLATMA GİBİ SOĞUK AYDINLATMA SİSTEMLERİNİN BULUNDUĞU ORTAMLARDA ISI YÜKÜ OLUŞMUYOR. BU DA SOĞUTMA SİSTEMLERİNİN DAHA AZ ÇALIŞARAK DAHA ÇOK ENERJİ TASARRUFU SAĞLANMASINA YARDIMCI OLUYOR.

CO₂ ticareti, bir işletme emisyon hakkı olan miktardan daha az emisyon yaptığında aradaki farkı kredilendirip, hakkından daha fazla emisyon yapan diğer bir işletmeye ya da devlete satabiliyor. Avrupa’da 1 ton CO₂ 1 kredi ve bedel olarak 24 Euro olarak ücretlendiriliyor. Bu ve bunun gibi sistemlerle aydınlatmalarda yapılacak enerji tasarrufu, aynı zamanda CO₂ emisyonunda da önemli bir düşüş sağlıyor. GÜN IŞIĞI DOĞAL AYDINLATMA MEKÂN ISILARINI DA KORUYOR Yapay aydınlatma armatürleri, kullanıldığı ortamda ısı yüküne neden oluyor. Dolayısıyla kapalı mekânlarda oluşan ısı yükleri nedeniyle önemli bir soğutma ihtiyacı da doğmuş oluyor. Bir zincir gibi birbirine bağlı olan bu döngü nedeniyle aşırı ısınan mekânda verimli bir çalışma sağlayabilmek için soğutma ihtiyaçlarından kaynaklı enerji sarfiyatı ortaya çıkıyor. Doğal aydınlatma gibi soğuk aydınlatma sistemlerinin bulunduğu ortamlarda ısı yükü oluşmuyor. Bu da soğutma sistemlerinin daha az çalışarak daha çok enerji tasarrufu sağlanmasına yardımcı oluyor. İNSANLARIN FIZIKSEL SAĞLIKLARINI KORUR, PSIKOLOJILERINI DE OLUMLU YÖNDE ETKILER Fizyoloji ve psikoloji üzerinde doğrudan etkisi bulunan en önemli etmenlerden biri de gün ışığı. Sabahları yüze vuran sağlık dolu bu ışıkla gün başlıyor. Dünyaya gelinen andan itibaren belirli oranda vücuda alınması gereken güneş ışığının faydaları saymakla bitmiyor. Güneş ışıkları; kemik erimesi, obezite, depresyon, kanser ve diyabet gibi birçok hastalığı önlemede büyük rol oynuyor. Fiziksel faydalarının yanı sıra psikoloji üzerinde de birçok olumlu etkisi bulunan gün ışığı; sağladığı D vitamini sayesinde

depresyon başta olmak üzere birçok psikolojik rahatsızlıkları engelliyor, beyinde mutluluk hormonu olarak da bilinen serotonin salgılanmasına yardımcı oluyor. YÜKSEK PERFORMANSLI ÇALIŞMA ALANLARI Gün ışığının insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkileri gereğince doğal aydınlatma sistemlerinin kullanıldığı mekânlarda çalışan personelin performanslarının %15-20 oranında arttığı ve molaya çıkma sürelerinin kısaldığı görülüyor. Buna ek olarak; psikolojik olarak daha rahat çalışan personelin yaptığı işlerde daha başarılı olduğu da dikkat çeken sonuçlar arasında yer alıyor.

99

OKULLARDA, ÖĞRENCILERIN BAŞARI ORANINI ARTTIYOR California, Washington ve Colorado’da bulunan 3 okulda toplam 21.000 öğrenci üzerinde yapılan testlerde, gün ışığı ile doğal aydınlanan sınıflarda öğrencilerin başarılarının; matematik testlerinde %1020, okumada ise %18-26 oranlarında arttığı görülüyor. Bununla birlikte öğrencilerin dikkatlerini daha kolay ve daha uzun süreli topladığı ve psikolojik olarak daha rahat oldukları da analizlerin bir diğer önemli çıktıları arasında yer alıyor. SATIŞ ORANLARINDA ARTIŞ GÖZLENIYOR Perakende satış sektöründe satış oranlarının arttığı gözlemleniyor. ABD’de bir alışveriş merkezinde yapılan analizler sonucu gün ışığı ile doğal aydınlatılan bir mağazada satış oranı, yapay aydınlatma ile aydınlatılan 11 mağazaya göre %28 oranında artış gösteriyor.

SANAYIDE VE ENDÜSTRIYEL TESISLERDE KALITE ARTIŞI Endüstride gün ışığı ile doğal aydınlatma sayesinde işçilerin dikkati artıyor, dolayısıyla hata ve kaza oranları düşüyor. Verimliliğin ve üretkenliğin de yükselmesiyle doğru orantılı olarak finansal kazanç yükseliyor. DOĞA DOSTU ILK YERLI ÜRETIM DOĞAL AYDINLATMA SISTEMI SUNVIA Ülkemizin ilk yerli üretimi Sunvia sıfır enerji tüketimiyle gün ışığını mekânlara taşıyor. Sunvia, ev, ofis, depo, fabrika, alışveriş merkezleri, marketler, spor salonları ve yüzme havuzları gibi mekânların iç aydınlatmasında, doğal ışığın kullanılmasına imkân tanıyan çözümler sunuyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

TOTAL LOJİSTİK IZMIR DEPOSU, TÜM YIL SUNVIA ILE AYDINLANIYOR

100

Her adımında verimlilik ve farklılaşma yaklaşımı ile çağı yakalayan, sürdürülebilir çözümlerin hedeflendiği, enerji ve iş gücü verimli sistemlerin kurulduğu Total Lojistik’in İzmir Depo projesi çatılarında Sunvia Gün Işığı Aydınlatma Sistemi uygulandı. Bu sayede gün içinde aydınlatma için elektrik kullanılmayan depo yapısı sıfır enerji ile aydınlanıyor. Gün ışığı bakımından çok zengin olan İzmir’de havanın açık olduğu gün sayısının fazla olması nedeniyle yıl boyunca başka bir aydınlatmaya gerek duyulmuyor. Pencere kullanmanın mümkün olmadığı depo binasında Sunvia Tube sayesinde ısı yükü

de artmıyor. Tüm yıl boyunca Sunvia Gün Işığı Aydınlatma Sistemlerinin aydınlatma için yeterli olması aydınlatmadan kaynaklı enerji harcamalarında yaklaşık %70’e varan tasarruf sağlıyor. İzmir ili için ortalama güneşlenme süreleri, enerji birim maliyetleri, kullanılan aydınlatma armatürlerinin ömürleri ve değiştirilme süreleri ayrıca klimalardan tasarruf edilen soğutma yükleri dikkate alınarak yapılan hesaplamalarda yatırım geri dönüş süresi 3-5 yıl olarak ortaya çıkıyor.q

ADANA ASKI ATATÜRK SPOR SALONU, SUNVIA ILE AYDINLATILIYOR Form Şirketler Grubu’nun imalat ayağını oluşturan Form Endüstri Tesisleri San. A.Ş, İzmir Pancar’daki tesislerinde ürettiği Sunvia gün ışığı aydınlatma sistemleri, Adana ASKİ Atatürk Spor Salonu’nun sıfır enerji ile aydınlatılmasını sağlıyor. Adana Büyük Şehir Belediyesi tarafından inşa edilen ve Türkiye’nin ilk LEED Gold sertifikasına sahip, enerji ve çevre dostu ASKİ Atatürk Spor Salonu’nun aydınlatılmasında, 28 adet SunviaTube (SUNVIA SVT-550) ürünü kullanıldı. Çatıya yerleştirilen Sunvia üniteler’in sıfır enerji ile güneşten ürettiği ışık, 3m’lik reflektif kanallar ile salon içinde kullanıldı. Bu şekilde, saatte 11,200 W gücünde aydınlatma sağlandı. FIBA standartlarına uygun 2 bin 500 seyirci kapasiteye sahip olan spor salonu, 5.7 dönüm arsa üzerinde 10 bin metrekare kapalı alana sahip olarak, 18.5 milyonluk bir yatırımla Adana ve Türk sporuna kazandırıldı.q Mart +Nisan 2019, 43.Sayı



Advertorial

MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

SUNVIA ILE HEM DOĞA HEM DE ŞIRKETLER KAZANÇLI ÇIKIYOR GÜNÜMÜZDE HERKES ÖZEL OLMAK, SEÇTİĞİ ÜRÜN SADECE KENDİSİ İÇİN TASARLANMIŞ GİBİ HİSSETMEK İSTİYOR. HERKES ASLINDA KONFOR ALANLARI İÇİN SEÇTİĞİ ÜRÜNLERDE KENDİNE HAS BİR DOKUNUŞ YAKALAMA PEŞİNDE.

102

İklimlendirme sektörünün öncü firmalarından Form Şirketler Grubu’nun imalat ayağını oluşturan Form Endüstri Tesisleri San. A.Ş. tarafından üretilen SUNVIA, Türkiye’de üretimi gerçekleştirilen ilk yerli gün ışığı aydınlatma sistemi olarak ön plana çıkıyor. İnşaat aşamasında ya da mevcut bir yapıya entegre edilebilen ve düşük maliyetleri ve bakım gerektirmeden ömür boyu kullanıma uygun dayanıklı yapısı sayesinde Sunvia bugün hastaneler, sanayi tesisleri, üniversiteler, lojistik depoları, fabrikalar, okullar, spor salonları ve idari binalar gibi birçok kapalı mekanın doğal gün ışığından faydalanması ve enerji

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


verimliliği sağlaması açısından büyük önem taşıyor. Akrilik kubbe, reflektör ve difüzör gibi üç ana parçadan oluşan Sunvia, güneşten aldığı ışığı akrilik kubbesi aracılığıyla reflektif kanala iletiyor ve yüksek yansıtma özelliğine sahip reflektif kanal gün ışığını difüzöre yönlendiriyor. Difüzör de gelen ışığı homojen şekilde dağıtarak mekanın aydınlatılmasını sağlıyor. Sıfır enerji ile doğal aydınlatma sağlayan Sunvia, yapay aydınlatmalardan kaynaklı doğaya salınan karbon miktarını azaltan doğa dostu bir sistem. Sunvia’nın; 250, 350, 550 ve 900 mm çaplarında 4 modeli bulunuyor. SV-550 modeli, 400 W eşdeğer güce sahip olup, 30-35 m2 alanı aydınlatabiliyor. 1 adet SV-550 modeli, günde 8 saat, yılda 320 gün aydınlatma yaparak yaklaşık 800 kg CO2 emisyonunu engelleyebiliyor. Örneğin; 1000 m² kapalı alanda aydınlatma yapan bir sanayi 103

tesisinin m² başına düşen aydınlatma gücü yaklaşık 10 Watt kabul edilirse, 1000 m² için toplam 10.000 Watt (10kW) aydınlatma gücü ortaya çıkıyor. Bu tesisin, Sunvia Gün Işığı Aydınlatma Sistemleri sayesinde doğal olarak aydınlatılması sayesinde yapay aydınlatmaların günde 8 saat kapalı kalması sağlanıyor. Dolayısıyla günde toplam 80 kW/saat, ayda 2400 kW/saat, yılda 28.800 kW/saat aydınlatmalardan tasarruf ediliyor. Bununla birlikte elektrik enerjisi üretiminde kullanılan fosil yakıtların neden olduğu CO₂ salımı da, enerji tüketiminin azalmasıyla doğru orantılı olarak azalıyor. Enerji tasarrufu, daha az elektrik üretimi ve daha az fosil yakıt kullanımı anlamına geliyor. Yukarıda verilen örnekte bulunan 28.800 kW.h enerji tasarrufu ile doğaya yıllık ortalama 17.942 kg CO₂ salımı önleniyor. Yapay ışık kullanılmasıyla ortaya çıkan ve Sunvia sistemi ile engellenen bu karbon miktarı, doğaya yaklaşık 28 adet kızılçam ağacı kazandırılmasına denk geliyor. Sunvia’nın ticari kuruluşlardan başlayıp insan sağlığına kadar olan faydaları ise saymakla bitmiyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

HALUK YILDIZ

KASTAMONU ENTEGRE CEO’SU

TÜRKIYE’NIN VE DÜNYANIN ÜRETICI GÜCÜ OLMAYA DEVAM EDIYORUZ ŞİRKETİMİZİN BAŞARI HİKAYESİ BUNDAN TAM 50 YIL ÖNCE İSTANBUL’DA BAŞLADI. HAYAT HOLDİNG’İN SANAYİLEŞME YOLUNDA ATTIĞI CESUR ADIMLARDAN BİRİ OLAN KASTAMONU ENTEGRE OLARAK, TÜRK ENDÜSTRİSİNİN GLOBALLEŞMESİNE KATKI SAĞLAMAYA DEVAM EDİYORUZ.

104

Kastamonu Entegre’nin yerelden globale uzanan 50 yıllık bir hikayesi var. Bu başarılı hikayenin yazılmasındaki en önemli etkenler nelerdir? “Yarım asırlık tecrübemizle, Türkiye’nin ve dünyanın üretici gücü olmaya devam ediyoruz” Şirketimizin başarı hikayesi bundan tam 50 yıl önce İstanbul’da başladı. Hayat Holding’in sanayileşme yolunda attığı cesur adımlardan biri olan Kastamonu Entegre olarak, Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Türk endüstrisinin globalleşmesine katkı sağlamaya devam ediyoruz. %100 yerli sermaye ile kurulan şirketimizin ilk üretim tesisini Kastamonu’da faaliyete geçirerek yonga levha üretmeye başladık. Ardından yurtiçinde, Gebze, Balıkesir, Samsun, Tarsus ve Adana’daki tesisleri faaliyete geçirdik. Türkiye’de belli bir pazar büyüklüğüne ulaşınca da, çıtayı daha yukarılara taşıyarak, markamızı yurtdışına taşıma kararı aldık ve farklı coğrafyalarda iş geliştirmeye odaklandık. Bu hedefle tam 6


Kastamonu Entegre CEO’su, Haluk Yıldız

ülkeye uzandık. Bugün geldiğimiz noktada başta Türkiye olmak üzere bulunduğumuz tüm ülkelerin ekonomisine, istihdamına ve kalkınmasına katkı sağlamanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. Çünkü kurulduğumuz günden bugüne attığımız her başarılı adım, sadece şirketimize değil, elbette ülkemizin ve bulunduğumuz diğer coğrafyaların geleceğine katkı yapıyor. Bu süreç içinde yeniliklere, değişime, teknolojiye, modern hayatın ihtiyaçlarına uygun çevre dostu ürünlerle bulunduğumuz sektöre hem ilham hem yön vermeyi başardık. Sürdürülebilirlik, insan ve çevre konularına olan hassasiyetimizle sektöre yeni bir bakış, yeni bir felsefe getirdik, pek çok firmaya örnek teşkil ettik. Yerelden globale uzanan yarım asırlık bu başarı hikayesi elbette kolay yazılmadı. Bizler, her ne şartlarda olursa olsun girişimci ruhumuzu koruyarak, stratejik kararlarımızı yerinde ve zamanında hayata geçirerek yolumuza kararlılıkla devam ettik. Yaptığımız işe, birlikte çalıştığımız insanlara ve en önemlisi de ülkemize inanmak, bugünlere gelmemizi sağladı. Bu sorumluluk ve bilinçle kat ettiğimiz her yol, kazandığımız tecrübe ve elde ettiğimiz her başarı, yarım asırlık şirketimizin en büyük gücünü oluşturdu ve oluşturmaya da devam edecek. Kastamonu Entegre sürdürülebilirliği faaliyetlerine nasıl yansıtıyor? Bu amaçla yapılan çalışmalar hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?

“Çevre ve sürdürülebilirlik yaklaşımlarını, kurumsal yönetim ilkelerimizin ayrılmaz bileşenleri olarak görüyoruz” Çalışmalarımızla sürdürülebilir etkiler yaratmak için gerçekleştirdiğimiz projelerin uzun soluklu olmasına, toplumsal anlamda fayda üretmesine ve kalıcı yarar sağlamasına dikkat ediyoruz. Operasyonel mükemmelliğe, müşteri beklentilerini eksiksiz karşılayan yenilikçi ve çevreci ürünler geliştirmeye odaklı iş modelimizle bir yandan şirketimizin gelişimini sağlarken bir yandan da sektöre, yerel ekonomiye ve toplumsal gelişime destek vermek temel amaçlarımızı oluşturuyor. Bu doğrultuda şirketimiz, tedarikten üretime, tüketimden geri dönüşüme kadar tüm iş süreçlerinde verimlilik ve etkin kaynak kullanımını sağlayan sürdürülebilir yaklaşımı ile faaliyet gösteriyor. Bu noktada sürdürülebilirlik çalışmalarımızı “devamlı iyileştirme” çalışmaları kapsamında ele almakla birlikte, hem çevresel, hem ekonomik, hem de toplumsal açıdan değerlendirmeyi hedefliyoruz. Sizin de bildiğiniz gibi “devamlı iyileştirme”, bu uygulamaların sürdürülebilir olması ile yakından ilişkili. Faaliyetini doğal kaynaklara zarar vermeden yürütmeyi kurumsal yönetim ilkelerinin ayrılmaz bileşenleri arasında gören şirketimiz, sürdürülebilirlik anlayışıyla belirlenen etkin kaynak kullanım stratejilerini başarıyla uygulamaya devam ediyor. Öte yandan tüm üretim süreçlerinde sarf edilen hammadde ve enerji gibi kaynakları minimize etmek, atıkların geri dönüşümünü etkinleştirmek, üretim süreç-

leri neticesinde ortaya çıkan salımları ve çevresel etkileri sıfıra yaklaştırmak adına geliştirdiğimiz projelere de imza atmaya devam ediyoruz. Müşteri talebine istinaden, odun hammaddesini %100 sürdürülebilir ve yenilenebilir kaynaklardan temin ederek, FSC* ve CARB2/EPA** sertifikalı üretim yapabiliyoruz. Dünyanın ilk eko-etiketli çevrecilik sertifikası olan Blue Angel’ı (Mavi Melek), laminat parke ürünlerinde kullanma hakkını elde eden ilk Türk üreticisiyiz.

105

*FSC (Forest Stewardship Council) sertifikası, koruma altındaki ormanlardan elde edilen hammaddeler sayesinde ormanın, sürdürülebilir bir biçimde yönetildiği ve bunun bağımsız bir kurul tarafından denetlenip, onaylandığını belgelemektedir. ** Düşük seviyede formaldehit salınımını olduğunu (MDF için 0,11 ppm, yonga levha için 0,09 ppm), CARB2/EPA (California Air Resources Board Phase 2, Environmental Protection Agency) belgeleyen sertifika “ENAT ile bugüne kadar 14.000 dönüm araziye 1,7 milyon fidan dikildi” Sürdürülebilir orman yönetimi konusunda önemli çalışmalar yapıyoruz. Üretimde kullandığımız odun hammaddesi, ormanlarda yapılan gençleştirme ve bakım faaliyetleri sonucu ömrünü tamamlamış ormanlardan temin edilmektedir. Ormanların sürekliliğinin sağlanması ve verimliliğinin artması bu bakım çalışmalarıyla sağlanmaktadır. Endüstriyel plantasyon ormancılığı konusunda örnek olmak ve bunun gelişimini sağlamak hedefiyle, Tarım ve Orman E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

Kurum kültürünüzde inovasyon ve Ar-Ge’nin yeri nedir? Bu yönde yapılan çalışmalar hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? “İnovasyonu, sürdürülebilir büyüme için ön koşul olarak görüyoruz”

106

Bakanlığı, Tekfen Holding, Kastamonu Entegre ve birçok sektör oyuncusunun öncülüğünde ENAT A.Ş. kuruldu. ENAT A.Ş. paydaşları olarak bu yapıyla birlikte endüstriyel plantasyon kavramını yaygınlaştırmak, doğal orman alanlarının daha iyi korunması, orman ürünleri sektöründeki hammadde tedarikinin kesintisiz devam etmesi, erozyonun önlenmesi ve karbon emisyonunun azaltılmasını hedefliyoruz. Bu şirket bugüne kadar 14.000 dönüm araziye (yaklaşık 2000 futbol sahası büyüklüğünde) 1,7 milyon fidan dikti ve 2016 yılından itibaren sektöre odun arz etmeye başladı. “Ödüllü yenilenebilir enerji projemiz sektörde İlk” Uzun süren çalışmalarımız neticesinde, “Atık Biyokütlelerin Gazlaştırılması ve Yenilenebilir Temiz Enerji Üretimi” projemizle üretim tesislerimizde proses sırasında ortaya çıkan atık biyokütlelerin yakılmadan, devreye alınan gazlaştırma tesisinde verimli bir şekilde enerjiye dönüştürülüp gazlaştırılması ile bertarafını sağlıyoruz. Ulusal ağaç bazlı panel sektöründe ilk defa bizim kullandığımız bu teknolojiyle, daha az yatırım maliyeti ile hem yüksek enerji verimi sağlanıp hem de atık yönetimini daha etkin bir şekilde gerçekleştiriyoruz. TÜBİTAK-TEYDEB desteği ve Gebze Teknik Üniversitesi işbirliği ile geliştirdiğimiz bu proje, 2018 ICCI Enerji Ödülleri kapsamında verilen “Biyokütle ve Atık” kategorisinde ödüle ve TÜBİTAK-TÜSİAD-TTGV 13.

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Teknoloji Ödülleri kapsamında ödüle layık görüldü. Bu projeyle gazlaştırma teknolojisinin en büyük endüstriyel uygulamasını hayata geçirdik. Ayrıca gazlaştırma ve ORC uygulamasını kullanan ağaç bazlı panel sektöründe ilk ve tek firmayız. Enerji verimliliği sağlamak adına tesislerimizdeki tüm motorin yakıtlı forkliftleri elektrikli forklifte dönüştürdük. Adana fabrikamızın çatısına kurduğumuz Güneş Enerji Santrali ile elektrik enerjisini yenilebilir kaynaklardan sağlıyoruz. “50. yılımızda 50 okula ‘Geri Dönüşüm Bahçesi’ kuruyoruz” Hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projeleri ile de öne çıkan şirketimiz, 50. yılında, ilk tesislerini barındıran Kastamonu iline özel önemli bir projeyi hayata geçirdi. Proje ile tesislerdeki endüstriyel atıkların değerlendirilmesiyle oluşturulan, birbirinden renkli bank ve masaları içeren oturma grupları, 50 köy okuluna bağışlanıyor. Böylelikle atıkların değerlendirilmesi ve tekrar kullanıma özendirilmesi konusunda öncülük ederken, en önemlisi, çocukların okul bahçelerinde seveceği, kullanmaktan ve görmekten keyif alacağı renkli ve yaratıcı alanlar, geri dönüşüm bahçeleri oluşturuyoruz. Proje ile yaklaşık 25.000 çocuğa ulaşmayı, böylelikle çevre bilincini geliştirmeyi, geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik konularında farkındalık yaratmayı hedefliyoruz.

Sürekli gelişim ilkesi doğrultusunda, inovasyon ve Ar-Ge çalışmaları gerçekleştiriyor, yeni ürün, ürün ve süreç geliştirme, verimlilik artırma, etkin kaynak kullanımı ve çevre teknolojileri alanlarında, yurtiçi ve yurtdışı üretim tesislerinde önemli projeler yürütüyoruz. Bu yıl geleceğin teknolojilerini geliştirmek üzere Ar-Ge yapılanmamızı Teknopark İstanbul’a taşıdık. “AB hibesi ile atıklardan kompozit levha geliştiriyoruz” Ayrıca, geri dönüşüm yüzdesini artıracak ürün tasarım ve üretimi, tersine lojistik zincirlerinin kurulması, atık akışlarının daha iyi yönetilmesi ve izlenmesi hedefiyle oluşturulmuş, 11 farklı ülkenin yer aldığı ‘ECOBULK’ projesine, üretici rolümüzle Avrupa ve Türkiye’den sektörün tek çözüm ortağı olarak seçildik. AB Komisyonu’nun Horizon 2020 Programı tarafından desteklenen bu projeyle, belirlenen kalite standartlarını yakalayabilen ve geri dönüşümü kolaylaştıran tutkal formülasyonları kullanarak geri dönüşüm prosesi kolaylaştırılmış levha üretimi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. “Türkiye’nin en önemli dört üniversitesinin işbirliği ile 12 doktora öğrencisine ev sahipliği yapacağız” Üniversite ve sanayi işbirliğinin önemine inanan ve kolektif çalışma prensibiyle sektörde örnek projeler oluşturan şirketimiz, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve TÜBİTAK desteklerini büyük bir motivasyon kaynağı ve fırsat olarak görüyor. Bu amaçla, bu yıl, TÜBİTAK’ın 2244 Sanayi Doktora Programı’na katılım göstererek, sektörde ihtiyaç duyulan yüksek nitelikli


BU YILIN EN ÖNEMLİ GELİŞMELERİNDEN BİRİ, İTALYA’NIN EN BÜYÜK TÜRK YATIRIMCISI OLARAK, BURADAKI ÜRETİM TESİSLERİMİZİN İLKİNİN DEVREYE ALINMASI OLDU. İLK ETAPTA 180 MİLYON USD TUTARINDA YATIRIM YAPTIĞIMIZ BU TESİSLERDE HAM VE MELAMİN KAPLI YONGA LEVHA ÜRETİMİ YAPMAYA BAŞLADIK. insan kaynağını yetiştirmeye öncülük edeceğiz. Proje kapsamında, Sabancı Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Bursa Teknik Üniversitesi ile birlikte 12 doktora öğrencisine ev sahipliği yaparak, sektörde bir ilki gerçekleştireceğiz. Dört yıl sürecek proje kapsamında, 12 doktora öğrencisi, eğitim süreçleri boyunca hem şirketimizi hem de sektörü daha yakından tanıyacak ve sektörün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde doktoralarını tamamlayacak. Bu ekip ile Teknopark İstanbul’daki yerimizde yeni teknolojiler geliştirmeye ve ürünlerin kalitesini artırmaya yönelik çalışmalar yapacağız. Mezuniyet sonrasında da doktora yaptıkları alanda istihdam fırsatı yakalayacaklar. “İnovatif fikirlere ulaşmak için uygun ekosistemler yaratıyoruz” Çalışanlarımızın inovasyon süreçlerine dahil olabilmeleri ve inovatif önerilerini paylaşabilmeleri için örneğin ‘Fikir Platformu’nu kurduk. Değer yaratma, fikri denklik ve kolektif zeka ilkeleri etrafında oluşturduğumuz bu platformla, yenilikçi projelerin uygulamaya geçmesi için sağlam bir temel oluşturduk. Projelerin hayata geçirilmesine yönelik ‘İnovasyon Projeleri için Kuluçka Programı’ başlattık ve ilk yıl 6 inovatif projeyi kuluçkaya aldık. Program kapsamında arkadaşlarımıza dış mentörlerle birlikte çalışma ve geribildirim alma imkanı da sunuyoruz.

miştik. Bu yılın en önemli gelişmelerinden biri, İtalya’nın en büyük Türk yatırımcısı olarak, buradaki üretim tesislerimizin ilkinin devreye alınması oldu. İlk etapta 180 milyon USD tutarında yatırım yaptığımız bu tesislerde %100 geri dönüşümlü hammadde kullanarak, başta İtalya olmak üzere Avrupa mobilya sektörüne yönelik ham ve melamin kaplı yonga levha üretimi yapmaya başladık. İkinci etap tamamlandıktan sonra toplamda 800 bin m3/yıl kapasiteye sahip tüm tesislerimiz devreye girdiğinde İtalya’da %20 pazar payına sahip olacağız. Bir diğer önemli gelişme, geçtiğimiz yıl satın aldığımız ve Bulgaristan’daki mevcut yonga levha tesisine taşıdığımız, 500 bin m3/yıl kapasiteli yonga levha üretim hattının bu yıl devreye alınacak olmasıdır. Bu hattın toplam yatırım bedeli yaklaşık 130 milyon USD’dır. İtalya ve Bulgaristan’daki bu yatırımlarımızla ve Romanya’daki üretim tesisimizle birlikte Balkanlar ve Orta Avrupa’daki pazar payımızı ve gücümüzü artırmayı hedefliyoruz.

“Sektörün ihracat lideri olarak, 2019 yılında 220 milyon dolar ihracat hedefliyoruz” Bu yıl, daralan iç piyasayı dengelemek için yurtdışı pazarlardan elde ettiğimiz ciroyu artırmaya odaklanacağız. Bu noktada Türkiye’de yaptığımız üretimin yaklaşık %25-30’unu ihraç etmeyi hedefliyoruz. Global olarak da toplam satış gelirlerimizin %60’ının yurtdışı operasyonlardan ve Türkiye’den yaptığımız ihracattan gelmesini bekliyoruz. Her yıl ihracatımızı %20 oranında artırıyoruz. 2019 ihracat hedefimizi 220 milyon USD olarak belirledik. Öte yandan bu yıl katılacağımız uluslararası fuarlarda ülkemizi temsil etmeye, konferans ve zirvelerde öncü projelerimizi, hem kalite hem estetik hem de ekonomik alanlarda yenilik kazandıran ürünlerimizi dünyanın dört bir yanından gelen sektör profesyonelleri ve müşterilerle paylaşmaya devam edeceğiz.q

107

Kastamonu Entegre’nin 2019 yılı hedefleri hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? “En büyük Türk yatırımcısı olduğumuz İtalya’da levha üretimine başladık” Bildiğiniz gibi, dünyada mobilya sektörünün tasarım merkezi, trendlerin belirleyicisi ve dünyanın en büyük üçüncü mobilya üreticisi ve ihracatçısı olan İtalya’da yatırım yaparak üretim coğrafyamızı genişletE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

FERDİ ERDOĞAN

TÜRKIYE İMSAD YÖNETIM KURULU BAŞKANI

SÜRELI VE GEÇICI DESTEKLER YERINE, KALICI BIR DENGEYE İHTİYAÇ VAR İNŞAAT SEKTÖRÜ 2019 YILINA, BİRİKEN YAPISAL SORUNLARI İLE GİRDİ. BU ÇERÇEVEDE İNŞAAT VE KONUT SEKTÖRLERİNDE TALEP VE FİNANSMAN TARAFINDA SÜRELİ VE GEÇİCİ DESTEKLER YERİNE, KALICI BİR DENGENİN KURULMASI İÇİN YENİ POLİTİKALARA İHTİYAÇ DUYULUYOR. NİTEKİM TÜİK İNŞAAT SEKTÖRÜ GÜVEN ENDEKSİ VERİLERİ, SEKTÖRDEKİ ZAYIFLAMANIN DEVAM ETTİĞİNİ ORTAYA KOYUYOR.

108

2018 yılı inşaat malzemesi sektörünün değerlendirilmesini kısaca sizden alabilir miyiz? İnşaat malzemeleri sanayisi, iç pazarda daralma yaşanırken ihracatın ivme kazandığı bir yılı geride bıraktı. İnşaat malzemeleri sanayisini direkt etkileyen inşaat sektörü, 2018 yılının ikinci yarısında önce talep yetersizliği ile karşılaştı; ardından yükselen maliyetler ve enflasyon ile artan döviz kurları ve faizler sonucu mali açıdan sıkışıklık başladı. İnşaat sektöründe mevcut işler azalırken, yeni alınan inşaat siparişlerinde de gerileme yaşandı. Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

Rakamlarla değerlendirecek olursak; inşaat sektöründe büyüme yılın ilk çeyreğinde yüzde 6,7, ikinci çeyreğinde ise 1,0 olarak gerçekleşti. 2018 yılının üçüncü çeyrek döneminde büyüme oranı tersine döndü ve sektör yüzde 5,3 küçüldü. Böylece yılın ilk 9 ayında inşaat sektörü yüzde 0,8 büyüdü. Resmi veriler açıklanmamış olmakla birlikte, inşaat sektörünün 2018 yılını yüzde 1-2 oranında küçülme ile kapattığını söyleyebiliriz.


Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı, Ferdi Erdoğan

2019 yılında İnşaat Malzemesi Sektörünün öncelikleri sizce neler olmalıdır? Türkiye’nin jeopolitik konumu, kentleşme ve genç nüfusumuzun oranı geleceğe yönelik umutlarımızı artırıyor. Özellikle sektörümüzün gelişimini sağlayacak önemli faktörlerden birinin, çevre ülkelerin altyapılarının yeniden inşa edilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Sektörün yaptığı yatırımların sürdürülebilir olması ve teknolojik gelişmelere uyum sağlama çabalarımız da motivasyonumuzu yükseltiyor. Ar-Ge çalışmaları ile katma değer sağlamak ve marka yatırımları ile ürünlerimize talebi artırmak ihracat pazarlarında büyümemizi hızlandıracaktır. Türkiye’nin potansiyeli ve güçlü altyapısı, özel sektörün deneyimli kadroları bu süreçten güçlenerek çıkacağımıza inancımızı artırıyor. İhracatın arttığı ithalatın azaldığı bir denge kurmalıyız Ürünlerimiz kalitesiyle kendini dünya çapında ispatlamış durumda. İhracat performansımız da bunu destekler nitelikte. Ama ne yazık ki ülkemizde üretilen birçok ürün grubunda hâlâ ithal ürünler tercih ediliyor. Dış Ticaret Endeks raporlarımız da gösteriyor ki ‘Made in Turkey’ algısı henüz iç pazarda dahi hak ettiği değeri göremiyor. İç pazarda da yerli malzemeye duyulacak güvenin artması şart. 2019 yılı ihracat hedefimiz 22 milyar dolar

İnşaat malzemeleri sanayisi, Türkiye’nin en yüksek katma değerini üreten sektörlerinden biri. Çünkü ağırlıklı taşa-toprağa dayalı, kendi maden yataklarımızdan elde edilen madenlerin işlendiği bir sektörü temsil ediyoruz. 2017 sonu itibarıyla otomotiv, tekstil ve hazır giyimden sonra en yüksek ihracat yapan üçüncü sektör, inşaat malzemeleri sanayisi oldu. Türkiye’nin toplam 115 milyon tonluk ihracatının neredeyse üçte birini, inşaat malzemeleri sanayisi gerçekleştiriyor. 2014’te 22,1 milyar dolara kadar yükselen ihracatımız, 2015’te 17,7 milyar dolara, 2016’da daha da gerileyerek 16 milyar dolara düştü, 2017’de ise tekrar yükselişe geçerek 17,3 miyar dolara ulaştı. Ekonomik dalgalanmaların yaşandığı 2018 yılında, iç pazarda inşaat işlerimizin önceki yıllara göre yavaşlamasının ardından, sanayicilerimizin çok çabuk hareket ederek eskiye oranla daha fazla ihracata yöneldiğini söyleyebiliriz. İnşaat malzemeleri sanayicileri geçmiş yıllarda da hep iyi ihracat rakamlarını gerçekleştirmiş, her zaman ilk üç sektör içinde yer almıştır. 2018’de özellikle yılın ikinci yarısından itibaren ihracat ivme kazandı. Yılın son aylarına baktığımızda inşaat malzemeleri sanayisi, 1,92 milyar dolar ihracat gerçekleştirdiği Kasım ayının yanı sıra, Aralık ayında da iyi bir performans gösterdi. İnşaat malzemeleri sanayisinde 2018 yılsonu itibarıyla fiili 20,63 milyar dolarlık ihracat

gerçekleştirdi. 2019 yılı hedefimiz ise en az 22 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmek olacak. En yüksek ihracatı gelişmiş ülkelere yapıyoruz İnşaat malzemesi sanayicileri olarak, İstanbul ya da Ankara’ya üç saat uçuş mesafesinde yer alan çemberi, kendi hinterlandımız olarak görüyoruz. Türkiye inşaat malzemeleri sanayisinin yüksek ihracat gerçekleştirdiği dönemde mevcut pazarlarımızın başında Irak, Suriye, Libya, Mısır, Türki Cumhuriyetler ve Rusya geliyordu. Bu ülkelere yönelik ticarette, ekonomik ve siyasi konjonktür nedeniyle gerileme yaşandığı için mevcut pazarlarda toplam ihracatımız azaldı. Bu gelişmelerin etkisiyle sektör olarak daha fazla Avrupa ülkelerine, Amerika kıtasının kuzey ülkelerine, Sahraaltı Afrika’ya, Asya ve Uzak Doğu gibi yeni pazarlara açılmaya başladık. Bugün sektör olarak Kanada’dan Japonya’ya kadar her bölgeye ihracat yapıyoruz.

109

Yakın ve komşu pazarlardaki göreceli iyileşme ile AB pazarı, ihracat artışına katkı sağlıyor. Jeopolitik sorunlar nedeniyle küçüldüğümüz Irak, Rusya gibi pazarlarda tekrar işlerimiz normalleşmeye başladı. Türkiye, inşaat malzemelerinde en yüksek ihracatı ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Kanada gibi ülkelere yapıyor. Ülke olarak çok kaliteli üretim yapıyor, inşaat malzemelerinin birçok alanında dünyada liderliğimizi sürdürüyoruz. En yüksek ihracat yaptığımız ülkeler sanılanın aksine Avrupa ülkeleri... En yüksek E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

FERDİ ERDOĞAN

TÜRKIYE İMSAD YÖNETIM KURULU BAŞKANI

2023 YILINDA DÜNYANIN İLK 10 EKONOMİSİ ARASINA GİRMEYİ HEDEFLEYEN TÜRKİYE’NİN İNŞAAT MALZEMESİ SANAYİCİLERİ OLARAK; TÜRKİYE MARKASIYLA ÖNE ÇIKIP, İHRACATIMIZI ARTIRACAĞIMIZA VE ÇOK DAHA GÜÇLÜ KONUMA GELECEĞİMİZE İNANIYORUZ. 110

ihracat yaptığımız ilk 20 ülkede 6 tane gelişmiş ülke var. Bu 6 ülke, ihracatımızın 5 milyar dolarını alırken, diğer 14 ülke ise 5 milyar dolarını alıyor. Yani bizim önemli pazarlarımız olan gelişmiş ülkeler rakibimiz değil. Aslında rakibimiz gelişmekte olan ülkelerdir. Dış pazarda “Türk Malı” inşaat malzemelerine çok güveniliyor. Her fırsatta dile getirdiğimiz gibi; ‘Batı’nın standartlarıyla üretip Doğu’nun fiyatlarıyla rekabet ediyoruz.’ Küresel Rekabet Endeksi’nde yer alan 140 ülkenin 115’ine ihracat gerçekleştiriyoruz. 2018 yıl sonunda Türkiye’nin ulaştığı 170 milyar dolarlık ihracatın 20,63 milyar dolarını, 120 milyon ton dış satışın da 35 milyon tonunu inşaat malzemeleri sektörü gerçekleştirdi. İnşaat malzemelerinde çok kaliteli üretim yapılıyor. İthal malların tümü Türkiye’de eksiksiz üretiliyor. Sadece yüksek teknolojili ürünlerde yerli üretim konusunda sıkıntı var. Yani, üretilirken içine akıl katılan malzemeler Türkiye’de yeni yapılmaya başlandı. İnşaat malzemelerinde akıllı teknolojilerin kullanıldığı alanlarda ciddi yatırım fırsatları bulunuyor. Kamunun da yönlendirmesiyle bu alanda yatırım yapanMart +Nisan 2019, 43.Sayı

lar, milli ekonomi adına önemli kazanımlar sağlayacaktır. Günümüz global rekabet ortamında değişime ayak uydurabilenler ayakta kalıp pastadan payını alıyor. 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedefleyen Türkiye’nin inşaat malzemesi sanayicileri olarak; Türkiye markasıyla öne çıkıp, ihracatımızı artıracağımıza ve çok daha güçlü konuma geleceğimize inanıyoruz. Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmeyi hedeflerken, rekabetçilikte bu kriter tek başına yeterli değildir. Rekabetçilik Endeksi’nde yer alan 140 ülke arasında; Makro Ekonomik Ortam Endeksimiz 116, Finansal Sistem Endeksimiz 65, Lojistik Endeksimiz 53, İşgücü Piyasası Endeksimiz 111, İnovasyon Kabiliyet Endeksimiz 47 ve bütün bunların bileşkesi olan Rekabetçilik Endeksimiz 61 gibi oldukça gerilerde kalan bir sıradadır. Dolayısıyla rekabet gücümüzü gösteren iş endekslerimizin ilk sıralara taşınması, ilk 10 ekonomi arasında daha rekabetçi olmamızı sağlayacaktır. İnşaat sektöründe yaşanan mevcut gidişat hakkında bir öngörü çizebiliyor musunuz?

İnşaat sektörü 2019 yılına, biriken yapısal sorunları ile girdi. Bu çerçevede inşaat ve konut sektörlerinde talep ve finansman tarafında süreli ve geçici destekler yerine, kalıcı bir dengenin kurulması için yeni politikalara ihtiyaç duyuluyor. Nitekim TÜİK İnşaat Sektörü Güven Endeksi verileri, sektördeki zayıflamanın devam ettiğini ortaya koyuyor. Mevcut destekler sadece konut sektörüne yönelik talebi geçici olarak artıran önlemlerden oluşuyor. Ayrıca konut kredilerine dayalı olarak bankaların varlığa dayalı menkul kıymet ihracı gerçekleştiriliyor. Ancak esas sorunun, inşaat firmalarının borç yükünde ve bozulan mali yapılarından kaynaklandığı görülüyor. İnşaat sektöründe geri dönmeyen krediler ile ilgili olarak yeniden yapılandırmaya ihtiyaç duyuluyor. İnşaat sektörü, mevcut koşullar ve mali yapıları ile faaliyetlerini sürdürmekte zorlanıyor. Şimdiye kadar alınan önlemlerin de doğrudan inşaat sektöründeki firmaların mali yapılarını iyileştirmeye yönelik olmadığı görülüyor. Varlığa dayalı menkul kıymet ihraçları, bankaları rahatlatan bir uygulama. Esas ihtiyaç, inşaat firmalarına taze fi-


nansman girişi sağlanmasıdır. Bu çerçevede, inşaat firmalarının konut satışlarından elde ettikleri kıymetli evraka dayalı olarak çıkarabilecekleri varlığa dayalı menkul kıymetler uygulamasının daha yararlı olacağını düşünüyoruz. İpotek finansman kurumu gibi görev yapacak Kalkınma Bankası’nın bu ihraçları satın alması veya satışlara tam garanti vermesi yöntemlerinin de kullanılması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye’de enerji verimli bina üretmekle, enerji verimli sürdürülebilir malzeme kullanmak arasında nasıl bir ilişki bulunuyor? Bunun katkıları ekonomiye nasıl yansıyor? Dünyada Yeşil Bina Konseyleri, yeşil binaları teşvik etmek, yaygınlaşmasını sağlamak ve yeşil bina üretmek isteyen mimar ve mühendislere bir yol haritası oluşturmak amacıyla yeşilliği tescil eden standartlar belirliyor. Biz Türkiye İMSAD olarak, Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK)’nin de kurucuları arasında yer alıyoruz. Çevre etiketleri ve beyanlarının amacı, çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri olmayan, aynı zamanda çevresel etkisi daha düşük ürünlere arz-talebi teşvik etmek ve bu yolla çevresel iyileşme sağlamaktır. Bugün artık binaların sürdürülebilirliği büyük ölçüde kullanılan malzemelerin çevresel ve sağlık performansına bağlıdır.

GÜNÜMÜZDE DEPREMLE İLİŞKİLENDİRİLMİŞ KONUT YAPISI HALEN ÇOK YERİNE OTURMUŞ DEĞİL. KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇERÇEVESİNDE MAHALLELER DEĞİL, SADECE BİNALAR DÖNÜŞÜYOR.

Akıllı binaların, yeşil binaların, pasif evlerin, akıllı kentlerin planlandığı bir dünyada, inşaat malzemesi sanayisinin üretiminden lojistiğine, tasarımından uygulamasına bu ekosistemin dışında kalması düşünülemez. Kaynakların akılcı ve etkin kullanılmasının önemi gün geçtikçe artıyor.

Biz 20-30 yıl, yani bir otomobil kadar kullanım ömrü olan binalarda yaşıyoruz. Oysa günümüz inşaatları en az 100 yıl için yapılmalı, kent mimarisi de bu yaklaşımla şekillenmeli ve sık sık değişikliğe gidilmemeli. Hem binaların dayanıksızlığı hem de yeni çevre düzenlemelerinden dolayı mevcut yapılar yıkılarak yeniden inşa ediliyor. Ayrıca günümüzde depremle ilişkilendirilmiş konut yapısı halen çok yerine oturmuş değil. Kentsel dönüşüm çerçevesinde mahalleler değil, sadece binalar dönüşüyor. Dönüşürken de servet etkisi ilk sırada yer alıyor. Para kazanma algısı çok yüksek. Umuyoruz ki yeni binalar daha kalıcı ve sürdürülebilir yaklaşımla inşa edilir. Kamu, özel sektöre örnek olmalı Özellikle enerji performansının Türkiye’de hızla benimsenerek yaygınlaşması için kamu, özel sektöre örnek olmalı. Ayrıca tüm stratejilerin ülke genelinde yaygınlaştırılması amacıyla özel sektörü de kapsayacak bir Enerji Verimliliği Ajansı’nın yapılandırılması, sistemin başarısı için ilk uygulamalar arasında görülmeli. Kentsel dönüşüm projelerini yapan ve anlatan, önemli projelerin sözcüleri ile konuştuğumuzda dahi, bunların büyük çoğunluğunun iklim değişikliği, enerji verimliliği ve sera gazı salımı konularını birer pazarlama aracı olarak kullandıklarını görüyoruz. ‘Peki, o halde nasıl yaptınız? Binalar dönüşmeden önce ne kadar enerji tüketip havaya ne E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

111


SEKTÖR’ DEN

FERDİ ERDOĞAN

TÜRKIYE İMSAD YÖNETIM KURULU BAŞKANI

İNŞAAT MALZEMESİ SEKTÖRÜNDE KAYIT DIŞI EKONOMİ KAYIT ALTINDAKİ EKONOMİYE GÖRE %35 DÜZEYİNDE HAKSIZ KAZANÇ ELDE ETMEKTEDİR.

112

kadar sera gazı salıyorlardı? Sizin projeniz sonrası durum nedir?’ sorularına tatmin edici bir yanıt alamıyoruz. Özellikle belediyelerin yaptığı dönüşümlerde, binaların, konutların Enerji Kimlik Belgesi konusunda karşılaştığımız tablo üzücü. Dolayısıyla ülkemizde hâlâ bu konuda bilgi eksikliği var. Başta uygulamacılar olmak üzere mimarlar, mühendisler ve müteahhitlerin de içinde olduğu sektör temsilcilerine yönelik, enerji verimliliği konusunda güncel bilgi ve gelişmeleri aktarmaya ağırlık vermeliyiz.

İnşaat malzeme ve sanayisinin karşılaştığı yasal problemler nelerdir? Yönetmelikleri bu anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerek yapı malzemeleri üretimi, gerekse tasarım-yapım işlerinde standart, yönetmelik ve teknik şartnamelere uygunluğun yanı sıra denetimde de ciddi bir karmaşa yaşanmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki denetimlerde olduğu gibi kamu-özel tüm yapım işleri, sigorta sistemini kapsayan bir zincirde denetim sisteminin oluşturulması gerekmektedir. Ülkemizde yapı işlerini Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

düzenleyen Yapı Yasası henüz uygulamada olmadığı için bu boşluk 5543 sayılı İskân Kanunu ile 4734 sayılı Kamu İhale Yasası gibi yasalarla bir ölçüde doldurulmaya çalışılmaktadır. Yönetmeliklerin dayandırılacağı bir Yapı Yasası’nın henüz yürürlüğe girmemesi nedeniyle de her bir yönetmelik farklı kuruluşlar ve birimlerce hazırlanmaktadır. Sonucunda da birbirleriyle ve standartlarla aralarında çelişkiler veya boşluklar doğmaktadır. Dolayısıyla etkin bir piyasa denetimiyle birlikte ülkemizde bir Yapı Yasası’nın olması şart! Etkin denetim sadece iç pazar denetimini değil ithal ürün denetimini de kapsamaktadır. İç pazarda karşılaştığımız denetim sorunlarının çok daha fazlası ithal ürünlerde karşımıza çıkmaktadır. Gümrüklerde ithal ürün giriş kontrol işlemleri için mutlaka iyileştirme gerekmektedir. Ayrıca inşaat malzemesi sektöründe kayıt dışı ekonomi kayıt altındaki ekonomiye göre %35 düzeyinde haksız kazanç elde etmektedir. Hayati öneme sahip olmakla birlikte ülkemizde henüz yürürlükte bulunmayan çok sayıda yönetmelik mevcut.

Örneğin bu kadar fazla çok katlı bina olmasına rağmen hâlâ Rüzgâr Yönetmeliğimiz yok... Yeşil bina sertifikaları ve yeşil ürün belgeleri hakkında görüşleriniz nelerdir? Öncelikle, binalarda enerji verimliliğinde terminoloji sorunu yaşandığına dikkat çekmek istiyorum. Örneğin ‘yeşil bina’, ‘sıfır enerjili bina’ , ‘pasif ev’ ve benzer olarak yeşil ürün, çevreci ürün gibi tanımlar net değil. Birbirinin yerine kullanılıyor. Bu tanımlar netleşmeli herkes aynı dili kullanmalı. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları aralıksız sürmeli. Devamı gelmeyen, iyi uygulama örnekleri ile pekiştirilmeyen eğitim çalışmaları yetersiz kalıyor. Enerji mühendisliği yaygınlaştırılmalı. Enerji verimliliği konusunda mesleki eğitimi (mimarlar, makine ve inşaat mühendisleri) ve genel eğitimi ayırmak lazım. Özellikle üniversitelerinde enerji verimliliği ve yapı malzemeleri dersleri ile ilgili ciddi boşluk ve eksiklik mevcut. Bu amaçla ‘Üniversite-STK-Sanayi’ işbirliği etkin olarak kullanılabilir.q


113

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

Herhangi Bir Evden Çok Daha İyisi

SIFIR ENERJİ EVİ

GÜNÜMÜZÜN EN ACIL MESELELERININ BAŞINDA KÜRESEL İKLIM DEĞIŞIKLIĞI GELMEKTE. SIFIR ENERJI EVLERI, FOSIL YAKITLARA BAĞIMLI KALMADAN AYNI ZAMANDA KARBON SALIMINI AZALTAN, GELECEĞIN ÖNEMLI KÖŞE TAŞLARINDAN BIRI OLARAK NİTELENDİRİLİYOR. 114

GÜNEŞ PANELLERI RÜZGÂR GÜLÜ

AKILLI SAYAÇ

JEOTERMAL ISI POMPASI

Aralık+Nisan Mart 2017 Özel, 2019, 38.Sayı 43.Sayı

AKILLI EV ALETLERI

ENERJI VERIMLI AYDINLATMA


K SIFIR ENERJI EVLERI DAHA YÜKSEK STANDARTLARDA ÜRETILDIĞINDEN, BU EVLERDE EN TEMIZ HAVA SOLUNUR, EN KONFORLU SICAKLIKLAR HISSEDILIR VE EN SESSIZ IÇ ORTAMIN KEYFI ÇIKARILIR. EV SAKINLERI ALERJENLERDEN VE TOKSINLERDEN ARINMIŞ, SAĞLIKLI VE KONFORLU BIR EVDE YAŞADIĞINI BILEREK DAHA HUZURLU OLUR.

ullanılan enerjinin neredeyse yarısını konut ve ticari binalar tüketiyor. Her geçen gün artan enerji maliyetlerinin yansıdığı, kışın ısınmak yazın ise serinlemek için ödenen elektrik ve doğalgaz faturaları aile bütçelerini sarsıyor.

enerji üretiyor ve sakinlerine ‘sıfır’ enerji faturasının yanı sıra karbon salınımsız bir konfor sunuyorlar.

Geleceğin dünyasında genellikle teknoloji odaklı gelişmeler gündemdeyken yaşamımızda köklü değişikliklere neden olacak farklı gelişmelerin yaşanması da kaçınılmaz görülüyor.

Aslına bakılırsa bir ev dört duvar ve bir çatıdan ibaret insanlar için konfor ve güvenlik sağlayan, bir sığınak yeri. Evler insanları koruyarak onların yaşamlarını sağlıklı bir ortamda geçirmelerine hizmet etmeliler. Sıfır enerji evleri daha yüksek standartlarda üretildiğinden, bu evlerde en temiz hava solunur, en konforlu sıcaklıklar hissedilir ve en sessiz iç ortamın keyfi çıkarılır. Ev sakinleri alerjenlerden ve toksinlerden arınmış, sağlıklı ve konforlu bir evde yaşadığını bilerek daha huzurlu olur.

Bilim insanları, vizyoner mimar ve yatırımcılar alternatif yaşam alanları konusunda yaratıcı ve çevre dostu çözümler üretmek üzere çalışmalarını sürdürüyor. Sayfalarımızda bu çalışmalara zaman zaman yer veriyoruz. Bu sayımızın konuğu ise enerji maliyetlerini azaltacak hatta sıfıra indirecek ‘Net Zero House’ yani ‘Sıfır Enerji Evleri’... Günümüzün en acil meselelerinin başında Küresel İklim Değişikliği gelmekte. Sıfır enerji evleri, fosil yakıtlara bağımlı kalmadan aynı zamanda karbon salımını azaltan, geleceğin önemli köşe taşlarından biri. Sıfır Enerji Evleri, enerji kullanımını büyük ölçüde azaltırken, diğer yandan da enerji ihtiyacını güneş panelleri ve rüzgâr gülleri gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamakta. Bu evler enerji şebekesine bağlanarak, geceleri veya güneşsiz günlerde şebekeden enerji çekerken, güneşin yoğun olduğu günlerde ise şebekeye enerji iletiyor. Sadece enerji kullanımı ve karbon emisyonlarını azaltmakla kalmayan Sıfır Enerji Evleri, sahip olma maliyetini de düşürüyor ve kullanıcılarının yaşam kalitesini yükseltiyor. Sıfır Enerji Evleri, hava sızdırmaz, iyi yalıtılmış ve üst düzey enerji verimliliğine sahipler. Düzenli olarak şebekeye bağlı olan bu evler bir yıl boyunca tükettikleri kadar yenilenebilir

Sıfır Enerji Evleri Daha Sağlıklı, Daha Rahat Evler

115 115

Sıfır enerji evlerinin temel bileşenlerinin başında enerji modelleme yazılımı gelir. Tasarım aşamasından itibaren mimar, mühendis, genel yüklenici, HVAC uzmanı ve bina enerji danışmanı ile birlikte kullanılan bu teknoloji, sıfır enerji hedefine ulaşmak için ihtiyaç duyulan enerji tasarruflu teknolojilerin en uygun maliyetli şekilde karşılanmasına yardımcı olur. Sıfır enerji binaları üretebilmek için gerekli olan tüm teknolojiler günümüzde mevcuttur ve kullanımdadır. Bu binalar benzer standarttaki binalardan daha az bir maliyetle üretilebilirler. Hava geçirimsiz duvarlar, doğal filtrelenmiş hava, gelişmiş pencere teknolojileri ve diğer birçok özelliği sıfır enerji evlerin daha iyi korunmasını ve ortalama evden daha dayanıklı olmasını sağlar. Aslında sıfır enerji evlerinin çoğu üst düzey bir eve göre daha üstün özelliklere sahiptir. Sıfır enerji evler, yaşamak için uygun fiyatlı, ultra konforlu, sağlıklı, sessiz ve sürdürülebilir evlerdir.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

POND HOUSE

ELEKTRIĞINI JEOTERMAL ENERJI VE GÜNEŞ ENERJISINDEN KARŞILAYAN BU ÜÇ KATLI ÇEVRE DOSTU YAPI, YAPAY BIR GÖLETIN KENARINDA YER ALIYOR VE GÖLETIN ORTASINA UZANAN ON ADET MEŞE AĞACININ BULUNDUĞU YARIMADAYA BAKIYOR. BU NEDENLE EV “THE POND HOUSE AT TEN OAKS FARM” OLARAK ADLANDIRILMIŞ.

116

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


117

Fotoğraflar: Marc Lamkin

The Pond House enerji tüketmek yerine üretiyor...

H

olly And Smith Mimarlık tarafından, ABD’nin Louisiana eyaletine bağlı Hammond şehrinde 15 dönümlük bir arazide tasarlanan 116 metrekarelik Pond House, sıfır enerjili ekolojik bir ev. Elektriğini jeotermal enerji ve güneş enerjisinden karşılayan bu üç katlı çevre dostu yapı, yapay bir göletin kenarında yer alıyor ve göletin ortasına uzanan on meşe ağacının bulunduğu yarımadaya bakıyor. Bu nedenle ev “The Pond House at Ten Oaks Farm” olarak adlandırılmış. Kış aylarının sert rüzgârlarından korunmak yaz aylarında ise serinlemek için evin etrafı yoğun bir şekilde ağaçlandırılmış.

binanın bir kısmının gözlem kulesi olarak kullanılmasını sağlıyor. Geceleri ise, bu üç katlı hacim, suyu sihirli bir şekilde aydınlatarak manzaradan çıkan parlayan bir fener gibi gözüküyor.

Pond House, birinci katta şömine ve açık mutfak içeren bir açık alana sahip. İkinci kattaki oturma odası, mutfak ve yemek odası, panoramik bir manzara sunuyor. Üçüncü katta ise açık terasa sahip ana süit bulunuyor.

Pond House’da aktif sistemlerin yanı sıra; çapraz havalandırma, binanın kuzey-güney yönelimi, doğal günışığının optimum kullanımı, gölgeleme stratejileri, geri kazanımlı malzemelerin kullanılması, güneş ve rüzgâr değişiklikleri için tasarlanmış çevre düzenlemesi gibi sürdürülebilir bir tasarıma ulaşmak için pasif stratejiler de uygulanmış.

Üzerinde güneş panellerinin bulunduğu eğimli çatı 14 derecelik bir açıyla yapay gölete doğru uzanarak yağmur suyunu göletin içine akıtırken aynı zamanda güneş panelleri için maksimum güneş alımına olanak sağlıyor.Cephe kireçtaşı dokulu sıva, oluklu polikarbonat paneller ile ikinci kattan çıkarılan iki şeffaf hacimden oluşmakta olup, bina araziye kusursuz bir şekilde yerleştirilmiş. Şeffaf yüzeyler ahşap çerçeveyi ortaya çıkarıyor ve ayrıca

Pond House, yüksek verimli bir ısıtma ve soğutma sistemi, güneş enerjisi, köpük yalıtımı, enerji verimli ekipmanları ve LED aydınlatma kullanan aktif sistemler aracılığıyla net sıfır enerji kapasitesine ulaşmış. Aynı zamanda ev sahibi akıllı bir ev olan Pond House’un enerji performansını bir akıllı telefon aracılığıyla izliyor ve evdeki enerji kullanımını kontrol edebiliyor.

The Pond House enerji tüketmek yerine üretiyor. Sürdürülebilir bir tasarım yaratma misyonu çerçevesinde olan bu bina enerji verimli evlerin aynı zamanda konforlu ve lüks olabileceğini kanıtlayan iyi bir örnek.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

GENESEE PARK EVİ

Hem sürdürülebilir hem de çok keyifli bir ev...

FIRST LAMP ARCHITECTURE TARAFINDAN TASARLANAN GENESEE PARK EVI NET SIFIR ENERJILI BIR EV OLMA ÖZELLIĞINE SAHIP VE BUILT GREEN SERTIFIKASININ 5 YILDIZ DERECESINI ALMA BAŞARISINI KAZANMIŞ.

W

ashington Columbia City’deki bu yüksek performanslı ev sürdürülebilir tasarımın mükemmel bir örneği. Evin yapımında hasat edilmiş ahşap ve geri dönüştürülmüş malzemeler kullanılmış. Çatısında güneş panelleri bulunan bina iyi yalıtılmış, hava geçirmeyen bir cepheye sahip. First Lamp Architecture tarafından tasarlanan ve Seattle merkezli yüklenici Dwell Development tarafından inşa edilen Genesee Park Evi net sıfır enerjili bir ev olma özelliğine sahip ve Built Green sertifikasının 5 yıldız derecesini alma başarısını kazanmış.

118

Yapı kullanıcıları için, doğal ışık alan açık planlı bir oturma odası dört yatak odası ve banyolar, konuk odaları ve Washington Gölü’nün manzaralarına sahip geniş bir çatı terası da dahil olmak keyifli alanlar sunuyor. Mimarlar dinamik bir dış cephe yaratmak amacıyla beton, meşe, metal, elyaf çimentosu ve bir dizi geri kazanılmış, yerel kaynaklı malzemeyi bir araya getirmiş. Geniş bir çatı üzerinde dizilmiş güneş panelleri, hava geçirmeyen bina zarfı, enerji verimli pencereler ve iyi yalıtılmış kalın duvarlar, binanın yüksek enerji performansına katkıda bulunuyor.q

Fotoğraflar:Tucker English Photo

Mart +Nisan 2019, 43.Sayı


BONE STRUCTURE Sürdürülebilirliğin son noktasında...

119 119

BONE STRUCTURE TARAFINDAN TASARLANAN EV, SADECE EKOLOJIK DEĞIL, AYNI ZAMANDA UZUN ÖMÜRLÜ OLMASINI SAĞLAYAN SÜRDÜRÜLEBILIR SON TEKNOLOJIYE SAHIP.

O

akland Hills’deki bu enerji verimli ev, havacılık endüstrisinden esinlenmiş, patentli çelik konstrüksiyon teknolojisine sahip. BONE Structure tarafından tasarlanan ev, sadece ekolojik değil, aynı zamanda uzun ömürlü olmasını sağlayan, sürdürülebilir son teknolojiye sahip. Ev, optimum yalıtım sağlayan soya bazlı poliüretan bir termal zarfa sahip. BONE Structure tarafından patentlendirilen bu teknoloji, ev sahiplerinin, ısıtma ve soğutma enerji maliyetlerinde % 90’a kadar tasarruf etmelerini sağlıyor. Tüm BONE Structure evleri, yük taşıyıcı duvarları olmayan açık konsept yaşam alanları ve bol miktarda doğal ışığa izin veren büyük pencerelere sahip.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


120

POWER TO THE PEOPLE İsveçli mimarlık ofisi Street Monkey Architects, pasif ev teknikleri ve modüler prefabrikasyon sistemlerini kullanarak güneş enerjisiyle çalışan evler tasarladı. Bu sayede, İsveç’te modern bir sıfır enerji konut kompleksi olan Power to the People’da elektrik faturaları geçmişte kaldı. Ahşap, metal ve beyaz boyalı yüzeylerin temiz ve minimalist bir karışımı ile evlere endüstriyel bir zerafet kazandıran ofisin tasarladığı evler, halkın gücüne güç katan yedi adet güneş enerjili sıra evden oluşuyor. Doğudan batıya uzanan ve çıkmaz sokağın sonunda yer alan evleri yapan mimarlar, iki sokağı çakıllı bir yolla birbirine bağlamışlar. Bu uygulamayı “komşu Mart +Nisan 2019, 43.Sayı

STREET MONKEY ARCHITECTS, PASIF EV TEKNIKLERI VE MODÜLER PREFABRIKASYON SISTEMLERINI KULLANARAK GÜNEŞ ENERJISIYLE ÇALIŞAN EVLER TASARLADI.

Elektrik faturalarının geçmişte kaldığı bir yaşam... mahallelerin sokakları ve orman izleri” nin yürünebilirliğini ve görünürlüğünü arttırması sebebiyle uyguladıkları en önemli karar olarak ifade ediyorlar. Pasif güneş prensiplerinin kullanılması ve parkın batıya bakışını en üst düzeye çıkarma arzusu, sıra evlerin formunu belirlemiş. Her evin güneye bakan çatısına belediyenin izin verdiği maksimum güneş paneli sayısı olan 20 adet güneş paneli monte edilmiş. Minimalist ve modern cephe tasarımı “zarif sanayileşme” ye atıfta bulunuyor. q


YIL 8 - SAYI 37 / 15 TL

SERAMİK

GREENGUARD İLE

DÜŞÜK EMİSYONLU ÜRÜNLER

BİNA AKUSTİĞİNDE YENİDÖNEM

Mimari, şehirleri ve ekonomiyi canlandıracak bir potansiyel...

BURAK PEKOĞLU

HIZLI, KOLAY VE EKONOMIK

YEŞIL BINALAR

YAŞAM TARZLARININ YANSISI

MUTFAK & BANYO

YIL 8 - SAYI 42

15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Ekoyapı Dergisi 9 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...

EKODİZAYN DEFNE KOZ

DOSYA PROJE SATIŞ OFİSLERİ OFİSLERDE YENİ NESİL

ZEMİNSİSTEMLERİ

HER FORMUN BİR DİLİ VARDIR

GEÇMİŞİN ARAYÜZÜNDE BİR MEKÂN EMARESİ:

EDGE ILE

15 TL

YERE AİT PROJELER ÜRETMEYİ HEDEFLİYORUZ

ÇEŞMEDEN ARMATÜRE

SUYUN YOLCULUĞU

MİMARLIĞIN GELECEĞİNİ TEKNOLOJİ ŞEKİLLENDİRECEK...

TOP1O

GÜZEL BIR ÇADIRDAN ÇOK DAHA FAZLASI

YAZGAN DESIGN

YENINESIL

GLAMPING

YIL 8 - SAYI 41

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

ÖĞRENCİ YURTLARI

YAPILARI

SARAYLAR

YAŞANABİLİR MİMARİNİN AZAMİ EŞİĞİ

DURMUŞ DİLEKCİ

Mayıs + Haziran 2018

YIL 8 - SAYI 40 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

KULE

Tüm Ihtişamıyla

YEŞIL ÇATILAR

ARALIK 2018

MINIK, SEVIMLI VE DÜNYA DOSTU

INSAN ÖLÇEĞINE INDIRGIYOR

BUZMİMARİSİ

ESER ERGÜN, CAVİT ERGÜN

ASANSÖR DIKEY YAPILI ÇEVREYI

YAŞAMSAL IZLER

Koşullara adapte olabilen yapılar tasarlamalıyız...

TINY HOUSE

MEKAN DÜZLEMLERİNDE

LAMİNE PARKE

Ağustos + Eylül 2018

ENSTALASYONU

GERÇEKLEŞTI!

TOP1O

ORGANIK BIR IŞIK

“3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA

PETER BARBER

AYDINLATMA

YIL 8 - SAYI 39 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

BOB ALLIES

TOP 1O “3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA!

YIL 8 - SAYI 38 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Mimarlık, sosyal, ekonomik ve politik boyutları da olan bir meslek.

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Mart 2018

Aralık 2017

Eylül 2017

Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun...


Isı yalıtımında tavan yaptık! Mineral esaslı Multipor ısı yalıtım levhası ile tavan yalıtımı artık çok kolay! Multipor, bodrum kat ve otopark tavanlarına yapıştırılarak uygulanıyor, işiniz kolaylaşıyor.

A1 Sınıfı Hiç Yanmaz


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.