Ekoyapı Ekolojik Yapı ve Yerleşimler Dergisi 46. Sayı

Page 1

ŞUBAT - MART 2020

YIL 10 - SAYI 46

15 TL

MÜZE YAPILARI MALZEME ALÇI VE ÜRÜNLERİ

TOP10 ÇATI PENCERELERI EKODİZAYN METE MORDAĞ

MIMARISTUDIO

DOSYA

PROJELERIMIZIN MERKEZINE DOĞA VE INSANI ALIYORUZ

Yapı ve Yerleşimler Dergisi


Ağustos + Eylül 2018

Mart 2018

Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun... YIL 8 - SAYI 39 / 15 TL

YEŞIL BINALAR

YAŞAM TARZLARININ YANSISI

MUTFAK & BANYO

YERE AİT PROJELER ÜRETMEYİ HEDEFLİYORUZ

VE EKONOMIK

15 TL

ESER ERGÜN, CAVİT ERGÜN

Mimari, şehirleri ve ekonomiyi canlandıracak bir potansiyel...

YAŞANABİLİR MİMARİNİN AZAMİ EŞİĞİ

HIZLI, KOLAY

GEÇMİŞİN ARAYÜZÜNDE BİR MEKÂN EMARESİ:

SERAMİK

BURAK PEKOĞLU

YEŞIL ÇATILAR

EDGE ILE

YIL 8 - SAYI 41

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

GREENGUARD İLE

DÜŞÜK EMİSYONLU ÜRÜNLER

BİNA AKUSTİĞİNDE YENİDÖNEM

YIL 8 - SAYI 42

15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

YIL 9 - SAYI 44

EKİM - KASIM 2019

ARALIK 2018

YTONG YANGIN DUVARI!

HAZİRAN - TEMMUZ 2019

Alevlere geçit vermeyen

15 TL

YIL 9 - SAYI 45

15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Ytong, sanayi yapılarını güvenli yangın çözümleriyle buluşturuyor. Ytong Yangın Duvarı, üstün yapısıyla yangına dayanır, ısı geçişini engeller, yangının ilerleyip yayılmasını önler.

DOSYA HAVALİMANI

MİMARİSİ &

Ekoyapı Dergisi 9 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...

MERCEK GELECEĞİN OFİSLERİ

EKODİZAYN

SABAHATTİN ŞİRANLI

OYUNUN KURALLARI DEĞİŞİYOR MU?

3DBASKI

ÖMER LÜTFİ SOMER

Kağıt Sponsoru

MODA KAVRAMLARIN PIRILTISINA KAPILMAMALIYIZ!

OFİSLERDE YENİ NESİL

ZEMİNSİSTEMLERİ

KURTUL ERKMEN

DEFNE KOZ

DOSYA PROJE SATIŞ OFİSLERİ

HER FORMUN BİR DİLİ VARDIR

EKODİZAYN

DURMUŞ DİLEKCİ

AND PASTEL CASE STUDY

MİMARLIK MALZEMELERİN GÖSTERİŞİ HALİNE GELMEMELİ

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK



İÇİNDEKİLER

12 18

24

34 44

52

22

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

?

6 haberiniz var mı 18

32

ERKAL MIMARLIK EMRE ERKAL

MERCEK RÜZGÂRLI HAVALARDA KONFOR

MIMARISTUDIO AYÇA AKKAYA KUL & ÖNDER KUL

Güven Fidan, Alkazar Teknoloji Kurucusu

22

Rahmi Aydemir, Gamze Üstün

24

TEĞET MIMARLIK MEHMET KÜTÜKÇÜOĞLU

MERCEK KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN BENİMSENMESİNDE İÇ DENETİMİN ROLÜ VE GÖREVLERİ

TOP 10 ÇATI PENCERELERI ILE MEKÂNLARDA GÜNIŞIĞI VE TEMIZ HAVA

MİMARİ BAKIŞ

60

DOSYA MÜZE MIMARISI

76

KAPAK PROJESİ Musée de la Romanité Romantizm Müzesi

TARIH VE MODERN MIMARININ BULUŞMASI


60

90 86

80

94 104

95 178

3

80

GÜNCEL PROJE PEJZAJIN ÜZERINDE BIR KAMPÜS GARANTİ BANKASI BBVA TEKNOLOJİ KAMPÜSÜ YENILENEN YÜZÜYLE ATAKULE ATAKULE HEM YEŞIL HEM ŞEHIR KEMERLIFE XXIII KONUT PROJESI

Reklam İndeksi AGT 16-17 BTM ARKA KAPAK İÇI BÜROTIME 75 ÇUHADAROĞLU 11 DALSAN 111 FİBROBETON 9 - 65 İLKAY DIŞ TİC. 93 KASSO 57

94

EKODIZAYN MORDAG DESIGN METE MORDAĞ

KASTAMONU ENTEGRE 13 KONE 39 ORKA 21 PALMİYE 95 RHEINZINK 15

104

MALZEME - YÖNTEM - UYGULAMA ALÇI BINLERCE YILDIR INSANLIĞIN HIZMETINDE

SCHUCO 89 SILVERLINE 7 TEPTA AYDINLATMA 1 UNIGEN 49-50-51 VELUX ARKA KAPAK YTONG 77

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ ISSN NO 2146 - 9636

Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce TERCÜME Gonca Gülbey WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk REKLAM REZERVASYON

4

‘Öldürmeyen Şey Güçlendirir’ mi?

editör’den

İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla

bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org

Belki de hepimizin bildiği ve sıkça kullandığı Alman filozof Nietzsche’nin meşhur sözü “Öldürmeyen şey güçlendirir.” Bu söz daha ziyade başarısızlığa uğramış kişilerin süreçten güçlenerek çıktıkları ve sonraki dönemlerde başarı oranlarının arttığını ifade etmek için kullanılsa da biz bu motive edici gücü yüksek sözü tam da zor dönmelerden geçtiğimiz bu günlerde genele yaymak istedik. Çünkü buna ihtiyacımız var... Bununla ilgili bir de iyi haberimiz olacak, bu söz artık sadece bir filozofun tespitinin ötesine geçti çünkü Amarikalı bir grup bilim insanı bu ifadenin bilimsel gerçekliğini kanıtladı. Bu bilimsel dayanağı da arkamıza alarak, başarı ve başarısızlık çizgisinin dışına çıkıp bu sözü günümüze ve genele uyarlamanın hepimize iyi geleceği düşüncesindeyiz. Ne yazık ki yine nice umutlarla merhaba dediğimiz bir yıl olan 2020, daha ilk çeyreğinde umutları yerle bir etmeyi başardı. Aslında 2018 ve 2019 yılları da bir çok açıdan sıkıntılı geçmişti ama umut insanı ayakta tutar inancıyla umut etmeye devam ettik. Dünyanın çeşitli bölgelerinden ardı ardına gelen şiddetli deprem haberlerini, 26 Eylül 2019 tarihinde yaşanan 5.8’lik İstanbul depremi gölgede bıraktı. Bizi yirmi sene önceki büyük felakete götüren bu depremde tek tesellimiz can kabının olmayışı idi. Bu depremin ardından yine her zamanki gibi beklenen İstanbul depremi gündeme geldi. Hükümet kentsel dönüşümü hızlandırmak üzere çalışmalara başlamışken hiç beklemediğimiz bir yerden vurulduk, Elazığ... Bilim insanları söylüyordu ama genelde duymazdan gelindi o bölgedeki

0216 2912520

deprem tehdidi. Ve Elazığ Sivrice’de 24 Ocak 2020 tarihinde 6.8

KAPAK GÖRSELİ

attı, 41 kişi hayatını kaybetti. Bölgede yaralar sarılmaya çalışılırken,

Elizabeth de Portzamparc Mimarlık Ofisi Musée de la Romanité / Romantizm Müzesi Fotoğraflar: Nicolas Borel, Serge Urvoy, Stéphane Ramillon-Vile de Nîmes, Sergio Grazia YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Kültür Sanat Basımevi Litros Yolu 2. Matbaacılar Sitesi ZB7-ZB11 Topkapı / Zeytinburnu / İstanbul +90 212 674 00 21 - 29 - 46 +90 212 674 00 61 info@kulturbasim.com

YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Tüm Türkiye’nin kalbi orada Çin’den ürküten haberler gelmeye başladı. 27 Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde başlayan Korona salgını hızla yayılıyor ve dünyayı etkisi altına alıyordu. 2020’nin Şubat ayına gelindiğinde ise tüm dünyada hem vaka hem de ölü sayısı artmıştı ve sonunda korkulan oldu, hastalık ülkemiz sınırlarında da görüldü. Tarih 11 Mart 2020... Bu karanlık günlerin gölgesinde biz yine dergimizi hazırladık ve sizlerle buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz. Evet her şeyin başı sağlık, sağlıklı birey sağlık toplum demek, sağlam ekonomi ve huzurlu bir yaşam demek. Hayat devam ediyor ve edecek de, biliyoruz ki hiçbir karanlık sonsuza dek sürmedi, sürmeyecek... Öldürmeyen şey güçlendirecek... Bu arada biz farklı bir mutluluğu yaşıyoruz, dergimiz 10 yaşında... Daha nice 10 yıllar sektörümüze hizmet etmek, odaklandığımız konular hakkında farkındalığı artırmak için çalışmak istiyoruz. Umuyoruz ve inanıyoruz ki önümüzdeki sayımızda çok daha keyifli bir giriş yazısıyla sizlerle buluşacağız. Bu zaman zarfında sağlıkla kalmanızı temenni ediyoruz... Keyifli okumalar dileriz.



ürün haber

advertorial

ORKA BANYO, SEZGİN AKSU İŞBİRLİĞİ İLE BANYOLARDA TASARIMI KONUŞTURACAK Çeyrek asrı aşkın süredir sadece uzmanlaştığı banyo mobilyası alanında üretim gerçekleştiren ORKA Banyo, yaşam alanlarına hızla yansıyan ‘özel tasarımı’ banyolara taşıyacak.

6

Özgün tasarım çizgisiyle yeni nesil banyo trendlerine yön veren yenilikçi Türk markası ORKA Banyo, tasarımcı Sezgin Aksu işbirliğiyle kendi sektöründe bir ilke imza atıyor.

güçlendirecek yeni ürünler geliştirmeye devam edeceğiz.‘ dedi.

Çeyrek asrı aşkın süredir sadece uzmanlaştığı banyo mobilyası alanında üretim gerçekleştiren ORKA Banyo, yaşam alanlarına hızla yansıyan ‘özel tasarımı’ banyolara taşıyacak. Milano’daki ofisi Aksu/Suardi ile başarılı tasarımlara imza atan tasarımcı Sezgin Aksu, ORKA için tasarladığı ‘Boxes’ ve ‘CYO (Create Your Own)’ ürün grupları için ‘Bugünün banyosunu hayal ettik, artık görmek istemediğimiz kapalı ve saklı banyolardan farklı olarak esnek bir yapı tasarladık. ORKA ile birlikte banyoların tasarım algısını

Tasarımcı Sezgin Aksu, ‘ORKA ile işbirliğimiz doğrultusunda banyo mobilyası tasarlamak benim için heyecan verici oldu. Banyo tasarımlarında bugüne kadar hep saklı, kapalı formlar ön plandaydı. Tasarım aşamasında artık daha özgür banyoları görmek istediğimizi düşündüm. Boxes ve CYO koleksiyonları ile tam bu noktada hayal ettiğimiz şeyi tasarladık.

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Banyolarda farklı form ve materyallerle sınırsız kombinasyon

Boxes koleksiyonunda aklıma ilk gelen şey geometrik formlar, daireler ve karelerdi. Geometrik formlar daha esnek

bir kullanıma ve sonsuz kombinasyona izin veriyor ve kullanıcıya özgürlük sağlıyor. Boxes, kişinin hayal ettiği banyoyu yaratmasına imkan veren, kare, daire ve dikdörtgen gibi farklı formlardan oluşan minimalist bir sistem. Koleksiyondaki ürünlerin farklı boyutları yatay ve dikey yönde büyük esneklik sağlıyor ve her zevke uygun çözüm oluyor. Boxes’ta daha ileri gidip sistemi yaşam alanlarının tamamına uyum sağlayacak şekilde geliştirdik. Duvara monte bir depolama elemanı, bağımsız bir büfe, hatta makyaj masası bile olabilecek esneklikte bir ürün grubu tasarladık. Minimalist formu ile Boxes, banyodan oturma odasına sınır olmaksızın yerleşecektir. ‘ diyor.q


SUPREME Davlumbaz ve ocağı tek bir yüzeyde birleştiren tasarımıyla pişirme ve havalandırma fonksiyonunu şık bir şekilde kullanıcı deneyimine sunan Supreme, modern mutfaklarda yerini almaya hazır.


ürün haber

advertorial

BÜROTIME’DAN ÖDÜLLÜ HOME OFFICE ÇÖZÜMLERİ Sektörün global markası Bürotime, birçok yeniliği beraberinde getiren ödüllü “Home Office” ürün grubuyla, çalışanların kendilerini iyi hissedeceği ortamlar sunuyor.

Bürotime - Era Home

Bürotime - Pİ

8

Bürotime - Runner Home Çalışma kavramlarının sınırlanmış alanlara ve zamanlara bağlı olmadığı modern iş hayatı içerisinde, evden çalışma kültürü hızla artıyor. Dijital dönüşümün yarattığı olanaklar sayesinde sayıları artan home office çalışanlarının ihtiyaç ve beklentileri, yeni nesil iş ortamlarını gündeme getiriyor. Sektörün global markası Bürotime, birçok yeniliği beraberinde getiren ödüllü “Home Office” ürün grubuyla, çalışanların kendilerini iyi hissedeceği ortamlar sunarken, ürünlerdeki motivasyonu artıran kişiselleştirilebilir detaylar, kullanıcıların güçlü ve yaratıcı yönlerini öne çıkarmalarına yardımcı oluyor. Sınırları ortadan kaldıran, her ortama ve mekâna uyumlu, konforlu çalışma alanları sunan yeni nesil “Pi Home”, “Era Home” ve “Runner Home” ürün aileleri, birbirinden bağımsız tasarım diliyle farklı kitle ve taleplere cevap verebilir nitelikte Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

kurgulanırken; ev sıcaklığını hissettirmesi ve ev dekorasyonuna uyum sağlamasıyla göz alıcı bir nitelik taşıyor. Pi Home Design Turkey 2018’de “İyi Tasarım”, iF Design Award 2020’de “Ürün Tasarımı” ödülü kazanan “Pi Home”, doğal ahşap malzemesi ve fonksiyonel detaylarıyla, şık ve çevreci bir görsel dil oluşturuyor. Kullanıldığı her mekâna değer katan, zamansız tasarım çizgisiyle güncelliğini koruyan Pi, masif gövdesi ve renkli aksesuarları ile ev dekorasyonuna kusursuz uyum sağlıyor. Era Home Teknoloji ve doğanın eşsiz uyumunu sergileyen Era Home, ahşap ayaklarıyla yarattığı sıcaklık duygusunu, özenle kurgulanmış gizli kablo kanal detay çözümleriyle birleştirerek fonksiyonel bir birliktelik sunuyor. Design Turkey 2019’da

“Üstün Tasarım Ödülü” almaya hak kazanan “Era Home”, iki adet bölme içerisinde yer alan çekmecelerdeki ahşap detaylarıyla kullanıcısını doğaya yakın hissettirirken, aynı zamanda masaüstünün düzenli bir görünüm kazanmasını sağlıyor. Runner Home Fonksiyonelliğin tasarım ve estetikle olan ayrılmaz birlikteliğini vurgulayan Runner Home, çalışma alanlarında güçlü bir duruş sergilemek isteyen kullanıcılara hitap ediyor. Masa ile entegre keçe panel alternatifi, kullanıcısına sıcak ve samimi bir atmosfer sunarken; net çizgilere sahip metalin yorumlanmasıyla oluşturulan organik geçişler ve yumuşak hatlar, yeni bir form yaratarak zıtlıkları profesyonel bir denge ile birleştiriyor.q



ürün haber

advertorial

10

SILVERLINE İLE YENİ NESİL MUTFAK KEYFİ Silverline, fonksiyonel, tasarımı merkezine alan teknolojik, çevreye duyarlı ve enerji tasarruflu ürünler geliştiriyor. “Yeni nesil mutfak keyfi” sloganı ile mutfakları evde yaşamın merkezine alan Silverline, hayatı kolaylaştırmak üzere tasarlanan ürünleri, uluslararası ödüllere sahip tasarımları ve yenilikçi yaklaşımları ile mutfakları mutlu yaşam alanlarına dönüştürüyor. Teknoloji ve dijitalleşme ile birlikte estetik ve tasarım yaşamın her alanında büyük bir yer kaplıyor. İyi dekore edilmiş evler, şık aksesuarlar, ağırlamanın en güçlü parçası özenle hazırlanan masalar ve tüm bu yaratıcılığı zevke dönüştüren mutfaklar… Hepsi dışa dönük etkileşimin bir parçası. Paylaşılan fotoğraflar ve tasarımın çokça konuşulduğu dijital ortamlarda artık herkes kişisel bir web sitesine sahip sosyal medya araçları ile… Yeni yaşam tarzının bir sembolü olarak mutfakların gözdesi haline gelen ankastre ise teknoloji odaklı Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

ve şık tasarımları ile mutfaklarda daha dekoratif formlarda karşımıza çıkmaya başladı. Modernleşmeyle birlikte evde sosyalleşmenin en önemli odağı haline gelen mutfaklar, diğer sosyal alanlarla daha iç içe bir mimari yapıya büründü. Daha görünür ve şeffaf bir yapı ile sınırların kalktığı mutfaklarda ankastre artık yaşamın tam odağında. Bu gerçeklikten yola çıkan Silverline, fonksiyonel, tasarımı merkezine alan teknolojik, çevreye duyarlı ve enerji tasarruflu ürünler geliştiriyor. Türkiye’de hızla büyüyen ve sektörde güçlü bir yer edinen marka, uzmanlaştığı alanda gerçekleştirdiği üretimi ile ankastre sektörüne değer katıyor. Yılda yaklaşık 1.5 milyon adet üretim gerçekleştiren ve Dünyanın ilk 10, Avrupa’nın ilk 5 üreticisi arasında yer alan Silverline, teknolojinin yarattığı konfor ve katma değeri ürünleri

ile buluşturarak çevreci, fonksiyonel ve mutfaklara şıklık katan tasarımlar geliştiriyor Uluslararası ödüller ile tescillenen başarı… Kurulduğu yıldan bu yana ar-geye ve üretim teknolojilerine sürekli yatırımlar yapan marka, uluslararası ödüller ile de başarısını tescilliyor. Ürünlerinde estetik ve fonksiyonelliği teknoloji ile buluşturan Silverline, çevre ve enerji duyarlılığı yüksek ürünler ile sektörün yıldızı olmaya devam ediyor. 2009 yılından bu yana 149 uluslararası ödülün sahibi olan Silverline, Plus X, Reddot, Germany Design Awards, KitchenInnovation Award ve IF Design Award gibi önemli organizasyonlardan ödüller alıyor.q



proje haber

YENİ NESİL AKILLI BİNA CUBE BERLİN

Konfor ve enerji verimliliğini optimize etmek için kullanıcı davranışını öğrenen ve bunlara uyum sağlayan akıllı ofis teknolojileri ile tasarlanan binanın DNGB Gold sertifikası alması bekleniyor.

12

Danimarkalı mimarlık firması 3XN sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve tasarım alanındaki son gelişmeleri yansıtan ve oldukça etkileyici bir ofis olan Cube Berlin’i tamamladı. Berlin’in merkezinde yer alan ve yakın zamanda açılan Cube Berlin yeni bir kent simgesi olarak işlev kazanacak. Bina, heykeli andıran reflektif cephesiyle yaya bölgesini tarihsel önemi olan Washingtonplatz’a dahil etmeyi hedefliyor. Konfor ve enerji verimliliğini optimize etmek için kullanıcı davranışını öğrenen ve bunlara uyum sağlayan akıllı ofis teknolojileri ile tasarlanan binanın DNGB Gold sertifikası alması bekleniyor. Küpün prizmatik olarak yeniden yorumlanması olarak tasarlanan heykelsi yapının dış cephesi, binanın yer aldığı çevreyi Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

yansıtmak ve dışarıdan gelip geçenleri binaya dahil etmek için camla kaplanmış; bu aynı zamanda mahremiyetten ödün vermeden gün boyu doğal ışık alabilmeye de olanak tanımış. Tavandan tabana pencereler Berlin kent simgelerinin olağanüstü görüntülerini yansıtırken bir taraftan da doğal havalandırma sağlıyor. Mimarlar tarafından “ozmotik yüzey” olarak tanımlanan dış cephedeki güneş korumaları, istenmeyen güneş enerjisi kazanımını azaltıp, ciddi ölçüde enerji tasarrufu sağlıyor. Yarattığı görsel ilginin yanı sıra, reflektif prizmatik cephe her katta dış teras imkânı da sağlıyor. Çatı kısmında da dış mekânlar oluşturulmuş- “beşinci cephe” adı verilen kısımda ofis çalışanlarına açık

bir çatı katı terası mevcut. Binanın on katı ofis alanlarına ayrılırken, zemin katta bir market, ofis kiralama merkezi, yeraltı park alanı, konferans alanları ve çatı katı terası yer alıyor. “Yeni nesil akıllı binalardan” olan Cube Berlin, binayı kullananlarla, binanın işletilmesi arasında daha fazla etkileşim sağlıyor. Bina işletim bilgileri, enerji akışı ve tüketimi üzerine data toplayan bir “dijital beyinde” depolanıyor. Kullanıcılar, erişim kontrolü, iç mekân ısıtma ve soğutma, bakım, enerji temini, oda ve park rezervasyonları, elektrikli araba ve bisiklet şarjı gibi özellikleri uzaktan kontrol ederek sistemle etkileşim kurmak üzere tasarlanan bir uygulamayı kullanabiliyorlar.q


13

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ürün haber

BANYOLARDA ‘BÜTÜNSEL ERGONOMI’ Çeyrek asrı aşkın süredir banyo mobilyaları sektöründe estetik çözümler geliştiren ORKA Banyo, çok yönlü kullanım kolaylığı sunan Varna tasarımı ile banyoda bütünsel ergonomiyi destekliyor. Modernin izini süren koleksiyonlarla banyo tasarım trendlerine yön veren ORKA Banyo, minimalizmi ve fonksiyonelliği buluşturduğu Varna tasarımında yalınlığı yansıtıyor. Mat lake gövde ve çekmecelerin seramik slim lavabo ile birleştiği Varna, geniş kulpsuz kapakları, frenli kapak sistemi, ledli dolap içleri ile kullanıcısına her alanda ergonomi sağlıyor. Siyah, antrasit, gri, beyaz, kaşmir, capuccino gibi soft renk alternatiflerine sahip tasarım, estetik ve sakin banyolar yaratmak için ORKA koleksiyonda yerini alıyor.

Banyo trendlerine yön veren yenilikçi Türk markası Banyo mobilyaları sektöründe yenilikçi tasarımlara imza atan ORKA Banyo, bugünün modern ve fonksiyonel banyolarını gün yüzüne çıkarıyor. Dünya standartlarında kalitede esnek kullanım alanlarına sahip özgün tasa-

rımlarıyla ORKA, aynı zamanda uluslararası pazarda başta Avrupa olmak üzere 71 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor.q

14

Modern çizgileri ve kullanıcı deneyimlerine yönelik sunduğu konfor ile mutfakların gözdesi olarak yükselen ankastre, yeni nesil yaşam tarzını temsil ediyor. Teknolojiyi tasarımları ile buluşturarak yenilikçi ürünler geliştiren Silverline, özgün tasarımlara sahip modelleri ile öne çıkıyor. Silverline’nın dekoratif davlumbaz grubuna yeni dahil ettiği ürünü Soho, sade çizgileri, dokunmatik yüzey üzerine yerleştiren kontrol paneli, güçlü performansı ve estetik duruşu ile zarif ve iddialı... A sınıfı enerji seviyesi ve çevreye duyarlı motor teknolojisine sahip davlumbaz, gün ışığı led aydınlatması ile pişirme alanı için gerekli doğal aydınlatmayı sağlıyor. Cam alt yüzeyindeki ince ve şeffaf dokunuş, ışığın tüm cam yüzey boyunca yayılmasını sağlayarak ürün üzerinde gölge oyunları oluşturuyor ve mutfaktaki atmosferi zarafete dönüştürüyor.

TEKNOLOJİ VE TASARIMIN MÜKEMMEL UYUMU SILVERLINE SOHO Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Teknoloji ve tasarımı mükemmel bir uyumla bir araya getiren Silverline, yeni davlumbazı Soho ile mutfaklara zarafeti taşıyor. Tek camlı ve eğimli bir forma sahip Soho, sadeliği yansıtan dokunmatik şeffaf cam yüzey üzerine yerleştirilen kontrol paneliyle fonksiyonları tasarımın bir parçası haline dönüştürüyor.

Siyah, Beyaz, gri ve vizon renk seçeneklerine sahip Soho, 60 ve 80 cm ölçüleriyle farklı ebatlardaki mutfaklara uyum sağlıyor. Opsiyonel karbon filtresi ile hava içerisindeki kokuyu hapsederek filtreleyen davlumbaz, alüminyum kaset filtre seçeneğiyle bulaşık makinesinde yıkanarak kolay temizlenme olanağı sağlıyor.q


TİTANYUMLU ÇİNKO CEPHE KAPLAMALARI Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEINZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz – paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINK-Titanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir.

Cephe bir evin yüzüdür. RHEINZINK ile cephe, mimarinin kartviziti olmaktadır. Kapsamlı bir RHEINZINK sistem teklifi, sunduğu çok çeşitlilik ile etkileyicidir. RHEINZINK malzemesi ile cephe kaplamaları zamansız zarafete sahip olup nesiller boyu kesin koruma sağlar. Doğal malzeme, estetik ve teknik açıdan olağanüstü malzeme özelliklerinin yanı sıra diğer sürdürülebilirlik özelliklerine de sahiptir. Bugün RHEINZINK markasının 30’dan fazla ülkede, kalite ve yapıda dayanıklılık ile eş anlamlı olması nedensiz değildir.

RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Esentepe Mah. Cevizli · D 100 Güney Yanyol · Lapishan No: 25/108 Kat 4 · 34870 Kartal-İstanbul · Türkiye Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr

www.rheinzink.com.tr

RZ_4925-4C-TR

RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır.


ürün haber

advertorial

AGT DESIGN BY DEFNE KOZ’A INTERNATIONAL DESIGN AWARDS’TAN 2 ÖDÜL BİRDEN “AGT Design by Defne Koz” Parke Serisi”, parkeyi sadece bir “zemin kaplama” ürünü olmaktan çıkarıyor ve ona dekoratif anlamda daha çok sorumluluk veriyor.

16

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


Dünya markası vizyonu ile yoluna devam eden, sektörünün öncü markası AGT ve Endüstriyel Tasarımcı Defne Koz iş birliğinden doğan “AGT Design by Defne Koz Parke Serisi” uluslararası alanda en prestijli tasarım projelerinin ödüllendirildiği International Design Awards’da 2 ödüle birden layık görüldü! Ulusal ve uluslararası pazarda MDF, MDFLAM, panel, profil ve parke üreterek, beş kıtada 80’ten fazla ülkeye ihraç eden AGT, Tasarımcı Defne Koz imzasını taşıyan “AGT Design by Defne Koz” parke serisinin iki farklı koleksiyonu ile International Design Awards’ta ödüle layık görüldü. AGT Genel Müdürü Sevdil Yıldırım International Design Awards’ta kazanılan başarının ilk günden bu yana hedefledikleri dünya markası olma vizyonunun bir sonucu olduğunu söyledi. AGT olarak tasarıma ve inovasyona verdikleri değerin altını çizen Yıldırım; “AGT Design markası sektörümüzde bir ilk oldu. Fonksiyonelliğin ve dayanıklılığın ön planda olduğu bir ürünün tasarımcı dokunuşuyla nasıl dekoratif hale dönüşebildiğini kanıtladı. International Design Awards tasarım sektörünün en saygın ödüllerinden birisi. Dünyanın en önemli tasarımcıları ve tasarımları bu ödüle layık bulunuyor. Aldığımız ödüller bizim için çok büyük bir onur, aynı zamanda da motivasyon kaynağı

17

AGT Genel Müdürü Sevdil Yıldırım

AGT GENEL MÜDÜRÜ SEVDİL YILDIRIM INTERNATIONAL DESIGN AWARDS’TA KAZANILAN BAŞARININ İLK GÜNDEN BU YANA HEDEFLEDİKLERİ DÜNYA MARKASI OLMA VİZYONUNUN BİR SONUCU OLDUĞUNU SÖYLEDİ. oldu. Önümüzdeki dönemde yeni tasarım ve ürünlerle tüketicilerimizin karşısına çıkacağız” dedi. “AGT Design by Defne Koz” Parke Serisi”, parkeyi sadece bir “zemin kaplama” ürünü olmaktan çıkarıyor ve ona dekoratif anlamda daha çok sorumluluk veriyor. Tasarımcı Defne Koz bu çok özel serinin tasarım dilini “doğanın ilhamı ve tasarımın birlikteliği” şeklinde tanımlıyor. Bliss ve Spark tasarımlarında klasik doğal ahşap desenleri yerine, insan ile doğa arasındaki uyumu tasvir eden geometrik desenler dikkat çekiyor. İki koleksiyondan ilki olan Bliss’in doğal çizgilerden oluşan tasarımı, ışığın

yansımasıyla değişen ipeksi dokusu diğer ürün grupları arasında öne çıkıyor. Diğer ödüllü tasarım olan Spark koleksiyonu ise, üst düzey dokusu ile dikkat çekerken, zengin geometrik deseni ile güçlü bir yapıya sahip. Organik ve düz desenlerin oluşturduğu bir dengeden vücut bulan tasarımıyla dikkat çeken ürünler dört farklı dekordan oluşuyor. Bu özel koleksiyon üstün kalite ve dayanıklılık özellikleriyle de dikkat çekiyor. 15 yıl garantiye sahip lekelerden etkilenmeme ve kolay temizlenme konularında başarılı olan parkeler ayrıca çevre dostu. UV ışınlara karşı da dayanıklı olan ürünlerin montajı, özel kilit sistemi sayesinde de kolaylıkla yapılabiliyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

18

RÜZGÂRLI HAVALARDA KONFOR Artık yüksek marka değerine sahip konut, iş yeri ya da alışveriş merkezleri için talep edilenler sadece enerji tasarruflu, estetik, fonksiyonel ve kolay ulaşılabilen mahaller değildir. Ödenen bedelin karşılığında mümkün olduğu kadar yüksek seviyede konforlu yaşam alanları da tasarlanmalıdır.

M

proje detaylarının belirlenmesi ya da cephe uygulaması yapılırken dahi yapıların rüzgâr adına konforu gündeme gelmeyebilir. Bu yazıda rüzgâra bağlı konfor hangi aşamada tartışılmaya başlanıyor, biraz bahsedelim.

Yapı tasarımında sert rüzgârları yaşamadan önce temel bilgilerle önlemler almak mümkün olabilir. Tüm süreçte,

Tasarım aşamasındaki bir bina yüksek ya da çok yüksek katlı ise statik tasarım ekibi tarafından rüzgâr yükleri sebebiyle oluşabilecek kuvvetlerin hesaplanması gerekiyor. Giydirme cephe çalışılacaksa o zaman da uygulamayı yapacak ekibin fırtınalı hava koşulu gibi durumlarda cephenin maruz kalacağı yükler için rüzgâr yükü hesabı

achiavelli, sakin havada fırtınayı kestirmek güçtür demiş. İnşaat süreçlerinde de kestirilemeyen bu rüzgârlar, proje tamamlandıktan sonra gerilimi yükseltebiliyor. Dileriz sizin tasarımınızda da rüzgârlar sonrasında sert esmeye başlamaz. Alkazar Teknoloji adına Ekoyapı ailesinde, sizlerle iklim ve yapı fiziği özelinde öğrendiklerimizi paylaşıyorum. İlk konumuzu da “Rüzgâra Bağlı Konfor” olarak belirledik.

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


AGT GENEL MÜDÜRÜ SEVDİL YILDIRIM INTERNATIONAL DESIGN AWARDS’TA KAZANILAN BAŞARININ İLK GÜNDEN BU YANA HEDEFLEDİKLERİ DÜNYA MARKASI OLMA VİZYONUNUN BİR SONUCU OLDUĞUNU SÖYLEDİ.

talep edilir. Bunlarla birlikte yatırımcı ya da işletmeci rüzgârdan dolayı, varsa açık alanlarda oturulup oturulamayacağına dair konfor irdelemesini talep edebiliyor. Bu sayıda ele aldığımız, rüzgârdan dolayı güvenlik incelemesinden ziyade (statik ve cephe yükleri gibi) yaya seviyesindeki konfor ne kadar ve ne sebeple bozulur, bunları irdelemek. Artık yüksek marka değerine sahip konut, iş yeri ya da alışveriş merkezleri için talep edilenler sadece enerji tasarruflu, estetik, fonksiyonel ve kolay ulaşılabilen mahaller değildir. Ödenen bedelin karşılığında mümkün olduğu kadar yüksek seviyede konforlu yaşam alanları da tasarlanmalıdır. Alçak-yüksek basınç etkisiyle ortaya çıkan hava hareketini rüzgâr olarak tanımlayabiliriz. Rüzgâra bağlı konforu tarihsel süreçte ilk olarak Londra’da belli grup yapılarının bir arada olması ve kat yüksekliklerinin artması sebebiyle A.F.E. Wise tarafından 1970’te kiralanabilir alandaki yaşanan olumsuzluklar gündeme getirmiştir. Bu amaçla rüzgâr tünel testleri yapılarak yapılaşmanın rüzgâr şiddetini ne kadar etkilediği belirlenmiştir. Konforsuzluğun dışında Lawson ve Penwarden iki yaşlı kadının yüksek yapılaşma bölgesinde rüzgâr hızı sebebiyle yaşadıkları kaza ve sonrasındaki ölümü raporlamıştır. Böylece konfor kaybının riskli sonuçlara kadar varabileceği belgelenmiştir. Akabinde ise hangi hız mertebesinde, ortalama olarak nasıl hissedilir buna yönelik tablolar oluşturulmuştur. Aşağıda bu

19 Şekil 1 Rüzgâr Hızları ve Konfor Yorumu

- Güven Fidan, Alkazar Teknoloji Kurucusu guven@alkazar.com.tr

durum için örnek gösterimlerden birini paylaşıyorum. Lawson ve Davenport kriterleri ya da Hollanda’nın yayınladığı NEN8100 standardı rüzgârın şiddetine bağlı, konforun yorumlanması için kullanılmaktadır.

Şekil1’de rüzgârın farklı şiddetlerinde nasıl hissedeceğimiz betimlenmiştir. Örneğin bir balkonda, terasta ya da herhangi açık bir yapı mahallinde sakin bir akşam yemeği yiyecekseniz, rüzgâr hızının yaklaşık 2m/s (7km/saat) üzerinde olmaması gerekir. Yoksa masadaki peçeteler uçuşup, sinir bozucu hale gelebilir. Bununla birlikte, binadan çıkıp yakındaki bir binaya geçiş için kısa bir yürüyüş yapacaksanız 7m/s (25km/saat) rüzgâr hızı sizin için yorucu olacaktır. Yolda yürümek, elinizdeki kahvenin dökülmesi ya da arkadaşınızın ne söylediğini kesinlikle anlamamanız rüzgâra bağlı bir konfor kaybıdır. Daha kötüsü de şiddet 10m/s (36km/saat) üstünde bir

mertebeye erişirse ortam artık tamamen konforsuzdur. Bu tanımlamalarla mahallin konfor mertebesine karar vermek için en azından hâkim rüzgâr yönleri bilinmelidir. Rüzgâr şiddetinin hangi sıklıkla tekrar ettiği de önem arz eder. Bunun için ilk aşamada yapının bulunduğu bölgenin en az 20 yıllık rüzgâr verisinin irdelenmesi gerekir. Akabinde bu veriden hâkim rüzgâr yönleri, esme şiddetleri ve bunların frekansı (sıklığı) anlamlı hâle getirilerek simülasyon çalışmaları için sınır şartları belirlenir. Şekil2’de örnek bir proje alanı için hâkim rüzgâr yönlerinin ve şiddetinin yüzdesel dağılımı gösterilmiştir. Tüm hesaplamalar bu verilerin referans alınmasıyla başlamaktadır. Tasarım için belirlenen oryantasyon, yükseklik, form ve çevre yapılarla olan etkileşim, belirlenmiş olan rüzgâr E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MERCEK

olacaktır. Belki de tasarımınızı buna göre de evirmeyi düşünebilirsiniz.

Şekil 2 Örnek proje alanı, geçmiş dönem (20 yıl) rüzgâr verisinin esme yönleri ve şiddetlerine göre gösterimi

20

verileriyle analiz edildiğinde hangi alanlarda konfor kayıplarının yaşanacağı tespit edilir. Bu tespitler iki genel yaklaşımla irdelenebilir. Bunlar tünel testleri ve akış simülasyonlarıdır. İlerleyen sayılarda bu başlıkları genişleteceğiz. Burada farkında olmamız gereken faktör temel tasarım prensipleridir. Mesela en kritik olanı yapı yüksekliğinin

Az Katlı Bina

artmasıyla birlikte, yapının giriş seviyesi ya da ilk katlarda oluşan yüksek basınç farkları sebebiyle rüzgâr hızlanmalarıdır. Tasarımınızın kat yüksekliğini artırdıkça zemin kullanım mahallerinizde konfor kayıp riski artacaktır. Bunları gözeterek yapının etrafındaki rüzgâr hızına göre daha yüksek şiddette olacak mahal içi rüzgarlara, ilk aşamada önlem düşünmek yerinde

Şekil3’te verilen karşılaştırmada değişken olan tek kabul, bina yüksekliğinin artırılmasıdır. Bunun dışında diğer tüm parametreler sabit kabul edilmiştir. Böylece binanın yüksekliğinin artmasıyla çevrede oluşan rüzgâr şiddeti artışı da kırmızı renk yoğunluğunun değişimiyle belirtilmiştir. İlk yazı içeriğimizde şimdilik sadece rüzgâr ve yapının konfor özelindeki ilişkisini açıklamaya çalıştım. İlerleyen sayılarda yapı fiziği ve iklim konusunda yapılarımızı ve çevremizi etkileyen birçok parametrenin nasıl analiz edilebildiği, konfor ve enerji tüketimlerinin nasıl bir dengeye eriştirilmesi gerektiği ve iklim verilerinin bu noktada öneminin neler olduğuna yönelik paylaşımlarımız olacaktır. Alkazar Teknoloji ekibi adına Ekoyapı bünyesinden şimdilik bunlarla sizi selamlıyorum.q

Çok Katlı Bina

Şekil 3 Karşılaştırılması verilen iki görselde sadece bir binanın yüksekliğinin artırılması durumunda zemine paralel bir kesitte alınan görsel ve hız şiddetinin değişimi

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı



MERCEK

22

KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN BENİMSENMESİNDE

İÇ DENETİMİN ROLÜ VE GÖREVLERİ Adam Smith’e göre şirketlerin kâr çıkarları olduğu kadar bu kazanımları etik değerlerle sağlaması toplumsal, çevresel ve ekonomik açıdan nihai bir amaç taşımalıdır. -

Rahmi Aydemir, Gamze Üstün

B

ir işletmenin yalnızca finansal getiriler ya da girdiçıktılarla ifade edilebilmesi günümüz dünyasında yeterli olmamaktadır. En azından Adam Smith’e göre şirketlerin kâr çıkarları olduğu kadar bu kazanımları etik değerlerle sağlaması toplumsal, çevresel ve ekonomik açıdan nihai bir amaç taşımalıdır. Yine de işletmelerin etik değerleri göz ardı ettiğini düşündüğümüzde marka imajı ve tüketici talebiyle çevreyi gözeten yaklaşımlarının son dönemde hız kazandığını Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

söyleyebiliriz. Bu yazıyı kurumsal sürdürülebilirliğin işletme kültürüne yer edinerek, amacını gerçekleştirebilmesi adına ihtiyaç duyduğu iç denetim ve onun rolüne ayırmak istedik. Her ürün tasarımının ya da üretim sürecinin çevresel etkisini; ham madde tedarikinden satın almaya ve bu operasyonların tüm içsel bürokratik prosedürlerine kadar izleyebilmek oldukça basittir (Karbon ayak izi). Tüm bu süreçler için çevreyi ve toplumu


SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMANIN, ORGANİZASYONEL BOYUTTAKİ YANSIMASI OLARAK NİTELENDİRİLEN KURUMSAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK, PEK ÇOK KURUM VE KURULUŞ AÇISINDAN, STRATEJİK BİR HEDEF OLARAK DEĞERLENDİRİLMEKTEDİR. önemseyen davranışlar sürdürülebilir tedarik zinciri, sürdürülebilir üretim ve kurumsal sürdürülebilirlik (yeşil yönetim) kavramlarını literatüre kazandırmış ve işletmelerin de ilgisini çekmeyi başarmıştır.

Donella Meadows’a göre; “Vizyon, politika sürecindeki en hayati adımdır. Nereye gitmek istediğimizi bilmezsek, büyük bir gelişme kaydetmemizin bir anlamı olmaz. Ama vizyon sadece politika tartışmalarında değil, bütün kültürümüzde de eksik olan bir unsur.” Öyle görünüyor ki şirketlerin tam anlamıyla sürdürülebilirlik vizyonu oluşturmalarının zamanı geldi de geçiyor…

Dolayısıyla, sürdürülebilir kalkınmanın, organizasyonel boyuttaki yansıması olarak nitelendirilen kurumsal sürdürülebilirlik, pek çok kurum ve kuruluş açısından, stratejik bir hedef olarak değerlendirilmektedir. Buradan hareketle, işletmeler için etik olmasının yanında finansal anlamda olumlu rasyonel etkiler sağlayan kurumsal sürdürülebilirlik yaklaşımının iş süreçlerine ve uygulamalarına entegre edilmesi kadar, bu yöndeki çabaların yarattığı etki yani sürdürülebilirlik performansı da önemlidir.* Bu anlamda paydaşları tarafından desteklenir olmak ve rekabet üstünlüğünü arttırmak amacıyla bile bugün şirketlerin sürdürülebilirlik faaliyetlerini güçlendirdiğini görebilmekteyiz. “Brundtland Vizyonu”ndan (Raporundan) beri (Ortak Geleceğimiz adlı rapor genel olarak çevre sorunlarının gelişmiş-az gelişmiş bütün ülkelerin insanlarını, bütün gezegeni tehdit ettiğini ve dünyadaki krizlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu, çevre sorunlarının diğer sorunlardan ayırt edilemeyeceğini belirtmektedir.) işletmeler geleneksel üretim stratejilerini

değiştirmeye yanaşmamış ve çevresel performans oluşturarak gerçekleşen faaliyetlerin ekstra maliyetler doğurabileceği ve kârlılığı azaltacağı gerekçesiyle ekolojik kaygı güden her operasyondan uzak durmuşlardı. Değişmin kaldıraçları olan şirketler artık gezegenin kalkınma rotasının sürdürülebilirlik vizyonu sayesinde çizileceğinin farkına varmaya başladılar. Elbette çevresel performansın, maliyet tasarrufu sağlayarak, satışları arttırması ve ekonomik performansı geliştirebilme yeteneğinin, bu farkındalığın oluşmasında daha gerçekçi bir neden olduğunu söyleyebiliriz. Peki, sürdürülebilirlik vizyonuyla yola çıkan işletmeler nereden ve nasıl başlamalılar? Öncelikle Yeşil Yönetim Anlayışı “İç Denetim” anlayışı bir nevi kurum içi danışmanlıktır. İç denetçilerin işletmenin çıkarlarını (toplumsal etik gözetilerek) gözeten her faaliyette sorumluluk üstlenebilecek bilgi ve tecrübeye sahip olmaları gerekmekte ve beklenmektedir. İç denetim ekibinin eksiklerini de gidermesi ve her daim kendini güncel kılması sayesinde, kurumsal sürdürülebilirlik şirket içi amacına ulaşabilir. İç denetim ekibinin öncelikle kurumsal sürdürülebilirliğin işletmeye kazanımları konusunda yeterli ve tatmin edici cevaplara sahip olması; çevreyi koruyarak sosyal kazanımların yanı sıra; verimlilik ve tasarruf, düşen maliyetler, rekabet avantajı gibi öne çıkan unsurların rasyonel yaklaşımlarla üst düzey yönetimini tatmin edecek veriler sunmasını sağlar. İç denetimin hali hazırda yalnızca sürdürülebilirlik kavramına eğilimi de bu anlamda şirketin jeopolitik faktörlerden ya da siber saldırılardan etkilenmesine engel olmayacaktır. İç denetim ekibi ya da personelin tüm koşullara hazırlıklı olması gerekmektedir.**

Uluslararası İç Denetçiler Örgütünün (IIA) hazırlamış olduğu rapora göre iç denetçiler şirketin rotasını çizmeden önce şu soruları sorarak işe başlayabilirler: 4Varlık ve ürün geliştirmek için ürün yaşam eğrisi değerlendirmeleri yapılıyor mu? 4Yeşil ve sosyal açıdan tedarik süreçleri var mı uygulanıyor mu? Bu süreçler nasıl izleniyor? 4Risk değerlendirmelerinde hava (sera gazı ve diğer emisyonlar, iklim değişiklikleri ve karbon ayak izi), su (kullanım ve atık su), toprak (geri kazanım, rekreasyon alanları, çöpler ve tehlikeli atıkların uzaklaştırılması ve atılması, koruma ve bakım yönetimi) ve hayvanlar (ürün testleri, ekosistemler ve biyoçeşitlilik) faktörleri dikkate alınıyor mu? 4Azaltma, yeniden kullanma ve geri dönüşüm konseptleri operasyonlara, süreçlere ve faaliyetlere entegre edilmiş mi? 4İşletme karbon ayak izini hesaplıyor mu ve buna yönelik telafi ve dengeleme programları var mı? Verilecek cevaplar yol haritasının belirlenmesine katkı sağlayacaktır. Gelecek yazıda bu rol ve görevlerin kapsamını genişleterek sosyal muhasebe gibi kavramların da üzerinde duracağız.q

İç denetim, kurumun hedeflerine ulaşması açısından oluşabilecek riskleri azaltmaya yönelik kurulan iç kontrol sisteminin yeterliliğini ve etkinliğini değerlendiren bir faaliyettir. Uluslararası İç Denetim Standartlarında iç denetim, bir kurumun faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak amacını güden bağımsız ve objektif bir güvence ve danışmanlık faaliyeti şeklinde tanımlanmıştır. (tide.org.tr)

*Ege Stratejik Araştırmalar Dergisi 2018, Cilt:9, Sayı:1, 17-37, Kurumsal Sürdürülebilirlik Kavramı, Stratejik Önemi ve Sürdürülebilirlik Performansı Ölçümü: Literatür Çalışması **Kurumsal Sürdürülebilirlik ve Güvencesi “İç Denetim” BIST Sürdürülebilirlik Endeksi’ne Tabi Şirketlerde Anket Çalışması, Burcu Özgül, Doç. Dr. Banu Tarhan Mengi, Beta Yayınları, İstanbul 2016

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

23


TOP

10

Sponsorluğunda hazırlanmıştır

ÇATI PENCERELERI İle Mekânlarda Günışığı ve Temiz Hava

24

Zamanımızın %90’lık bölümünü kapalı alanlarda geçirmekteyiz. Ancak binalarımızın tamamına yakın bir kısmı sağlıklı iç mekân iklimine sahip olmayan yapılar. Gün ışığı ve doğal havalandırma, sağlıklı iç mekân iklimi yaratmak ve enerji tüketimini en aza indirebilmek için vazgeçilmez kaynaklar. Özellikle sağlık problemlerinin sürekli arttığı bir dünyada tasarlanan tüm yapılarda iç mekân iklimi öncelikli konulardan biri olmalıdır. Birçok araştırma gün ışığının insan sağlığı, üretkenliği, ruh hali ve çocukların öğrenme yetenekleri üzerinde olumlu etkiler yarattığını göstermektedir. Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Aynı şekilde doğal havalandırma ile sağlanan temiz hava da elektronik aletlerden ve mekân içindeki kimyasallardan salınan zehirli emisyonları azaltarak sağlıklı iç mekân iklimi yaratan önemli bir faktördür. Biz de bu sayımızda, son günlerde tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Koronavirüs (COVİT- 19) sebebiyle evlerimizde daha fazla zaman geçirmek zorunda olduğumuz bu günlerde, mekânların gün ışığı ve doğal hava ile sağlıklı ve konforlu mekânlar haline nasıl gelebileceğini gösteren örneklere yer vermek istedik.


ULUS SAVOY KONUTLARI Mimarı tasarımı Emre Arolat, iç mimari tasarımı Autoban tarafından yapılan Ulus Savoy Konutları, toplamda 6.5 katlı 26 blok ve 301 adet konuttan oluşmaktadır. Savoy Ulus projesinde bahçe katları, düz daireler ve çatı dublekslerinden oluşan farklı daire tipleri yer almaktadır. Çarmıklı ile Saruhan Ortaklığı imzası ile inşa edilen projede bulunan dairelerin büyüklükleri 110 metrekare ile 350 metrekare arasında değişimektedir. Proje, özellikle yere kadar inen cam kullanımı, gölgelendirme amaçlı cephe sistemleri, peyzajı ve sosyal dokusu ile Ulus bölgesine yeni bir soluk getirmiştir. Ulus Vadisiyle ilgili olarak kayda değer bir mimari karakteristikten bahsetmek çok anlamlı değildir. Kabuklu bir yapı ile yeniden inşa edilen topografya ve ortaya çıkan garaj çatısı, üzeri bitki örtüsü ile kısmen kapanmış yeni bir zemin yaratmaktadır. Geleneksel apartman blokları, binalar ile ilgili yürürlükteki yönetmeliklere tabi olan kararlara göre şekillenmekte ve yüzeyler, çevredeki benzerlerinin aksine, zemin üzerinde kompleksi görünmez hale getiren doğal malzemeler ve renklerin kullanımıyla peyzajın devam ettirilmesi şeklinde karakterize edilmektedir.q

25

BAHRİYE ÜÇOK EKOLOJİK ÇOCUK YUVASI Kadıköy Belediyesi tarafından Sahrayıcedit Mahallesinde yapılan Bahriye Üçok Çocuk Yuvası 2016 yılının Eylül ayında minik kullanıcıları ile buluştu. Mimari tasarımını Durmuş Dilekci’nin yaptığı yuva Türkiye’nin ilk ekolojik yuvası olma özelliğini taşıyor. Bina inşaatından iç tefrişatına, enerji ve su gibi temel altyapısına kadar bütünüyle çevreci bir tasarım yaklaşımı ile yapıldı. Bahriye Üçok Çocuk Yuvası, her yönüyle sağlıklı öğrenim ve öğretim mekânları, enerji tasarrufu, uygulamalı ve doğa dostu eğitim amaçlanarak projelendirildi. Bu nedenle de bina sakini çocuklar ve eğitimciler için sağlıklı, dayanıklı, emniyetli, rahat ve ekonomik ortamlar sağlandı. Yeşil yapı prensipleri ile tasarlanıp inşa edilen binada yeşil çatı uygulaması ile yağmur sularının arındırılması, güneş enerjisinden yararlanma, doğal ışıktan verimli faydalanma, doğru ışık yönü ve izolasyon değerleri ile enerji tasarrufu sağlanması, ekolojik sistemin korunması için enerji, su, malzeme, arsa, sermaye gibi tüm kaynaklar etkin kullanıldı. 3- 6 yaş arası 115 çocuğun eğitim aldığı Bahriye Üçok Ekolojik Çocuk Yuvası’nda çocukların bedensel ve zihinsel gelişimleri için son derece önemli olan güneş ışığının yapı içerisine dengeli alınması amacıyla VELUX çatı pencereleri kullanıldı. Yeşil yapı prensiplerinin titizlikle uygulandığı bina LEED Platin Sertifikası almaya hak kazandı.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

KARTAL HAFTA SONU EVİ

26

SÜPER ENERJİ OFİS Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık imzasıyla tasarlanan Süper Enerji Ofis, her katta farklılaşan hacimleriyle tekdüze bir ofis yapısı olmaktan çıkarak, kullanıcılarına bir deneyim çeşitliliği sunmaktadır. İstanbul’da, bir enerji şirketinin merkez ofisi olarak tasarlanan 5 katlı yapı; bir kısmı açık ofis olarak düzenlenmiş ofis alanları ve dinlenme alanları ile farklı kotlara ve yönlere yerleştirilmiş dört terastan oluşmaktadır. Yapı, bulunduğu parselin düzensiz geometrisini, farklı doğrultularda ve ölçeklerde kurgulanmış, kesişen iki kütleyle izlemektedir. Her biri farklı plan izi tarif eden altı betonarme ve iki çelik döşemeden oluşan yapının düşey kurgusu, katlar arasında kıvrılan bir çelik merdivenle tamamlanmaktadır. Kat planları, yapı programının Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

gereksinimleri doğrultusunda yerleştirilen ofis alanları ile bu alanların aralarına “serpiştirilen” dinlenme alanları üzerinden kurgulanmıştır. Yapının en çok dikkat çeken mekânlarından biri en alt katta yer alan 2. bodrum kattır. Betonarme perde duvarları ve açıkta bırakılan betonarme kirişleriyle kendine has bir kimlik edinen, 5.60 metre yüksekliğindeki açık ofis hacmini barındıran 2. bodrum kat, betonarme kirişlerin arasına yerleştirilen çatı pencereleriyle açık ofis alanı ve yemekhane için doğal aydınlatma ve havalandırma sağlamaktadır. 2. bodrum katta aynı zamanda, yine açık ofis hacmine doğal aydınlatma ve havalandırma sağlayan ve yalın bir çelik konsol merdivenle yukarısındaki bahçeye bağlanan bir de teras bulunmaktadır.q

Tamirci Mimarlık, Can Tamirci tarafından tasarlanan Kartal Hafta Sonu Evi Projesi; ev, ofis, sanat galerisi fonksiyonlarını kapsayabilecek sadece biri ile sınırlı olmayan bir yapı olarak tanımlandı. Yapı şehrin merkezine yakın olmasına rağmen oldukça izole, doğayla iç içe ve deniz manzarasına sahip bir konumda yer almaktadır.

Eve dışarıdan bakıldığında 3 tane ortogonel formun birbirinin üstünde kaydırıldığı ve bu kütlelerin birbirlerine saçak ve teras oluşturduğu fark edilmektedir. Bu hareketli formu dolayısıyla da ihtiyaç olan bir balkon ya da saçak eklentisi yapmaya gerek kalmamış, onları zaten mevcut kütleler kendiliğinde üretmektedir.

Sadece haftanın belli günlerinde gerçekleşen aktiviteler için kullanılan Kartal Hafta Sonu Evi’nin formunun rasyonelliği, sadeliği ve kolay anlaşılabilirliği projenin etkisini de oldukça arttırmaktadır.

Mimarinin uğraşı alanlarından olan ışık alma konusu ise projenin gerekliliklerine ve bulunduğu konuma göre çatıdan ışık alma fikri pekiştirilerek VELUX çatı pencereleri ile oldukça başarılı sonuçlar elde edilmiştir.q


LİTERDA OKULLARI Mi’mar Mimarlık kurucu ortağı Y. Mimar Ahmet Yılmaz tarafından tasarlanan Literda Anaokulu, Ataşehir’de konumlanmaktadır. Literda projesinin binası aslında betonarme karkası var olan bir binayken okula dönüşmesi ihtiyacı doğmuştur. İhtiyaç programına bağlı olarak yapı iç fonksiyon çözümlerine odaklanıldığında, program yoğun olduğu için çatı katının kullanılabilir bir hacim olarak tasarlanması gündeme gelmiştir. Mimari ekip çatı yaparak onun altını atıl bırakmaktansa o alanı değerlendirmeye karar vermiştir. Yapı büyük olduğu için çatı katı da ciddi bir hacim oluşturmaktadır. Alandan ziyade hacim ile kayda değer bir mekân zenginliği

ortaya çıktığından bu mekânın aydınlık olmasını ve farklı aktivitelere imkân vermesi bir tasarım kriteri olarak düşünülmüştür. İşverinin de talebi üzerine bu mekân çocukların; kütüphane, ortak oyun alanları, teraslarda bitki yetiştirme gibi günlük aktivitelerini gerçekleştireceği aktivite alanı olarak tasarlanmış ve dolayısıyla aydınlık olması ihtiyacı doğmuştur. Çatıdan ışık alma konusu bu şekilde gündeme gelmiş sonrasında mümkün olan adette çatı penceresi kullanılmasına karar verilmiştir. Bu noktada VELUX çatı pencereleri tercih edilmiş ve gün ışığıyla dolu, doğal olarak havalandırılmış öğrenme mekânları yaratılmıştır.q

STUDIO SANTRAL İSTANBUL YURT BİNASI Studio Santral İstanbul, Bilgi Üniversitesi içerisinde yer alan, projesi Erginoğlu Çalışlar Mimarlığa ait olan, üst düzey konfor ve kalite hedeflenerek inşa edilmiş bir yurt binasıdır. Yurt binasında standart oda, bahçe katı oda, süit oda ve XL süit oda olmak üzere 4 farklı oda tipi mevcuttur. Çatı katı odaları süit oda ve XL süit oda olarak hizmet vermektedir. Bu tip odalarda çatı eğiminin sağladığı ekstra hacimden faydalanarak asma kat tasarlanmıştır. Proje genel itibari ile minimum hacimde maksimum ihtiyaca cevap verebilmek üzere tasarlanmışsa da kullanıcı konforundan da ödün vermemektedir. Projenin mimari ofisi, ihtiyacı karşılayabilecek çatı penceresi boyutunu bulabilmek ve bu

çatı pencerelerinden en etkin biçimde yaralanabilmek için doğru konumlandırmayı yapabilmek adına, henüz planlama aşamasından itibaren VELUX ile birlikte çalışmış, aydınlatma analizleri ve modellemeler yardımı ile optimum çözüme ulaşılmıştır. Odada kullanılan düşey pencereler her ne kadar standart ölçülerden uzun olarak seçilmişse de asma katta kaliteli bir aydınlık seviyesi yakalanabilmesi için mahyanın iki tarafında ve her bölümün üzerinde olmak üzere toplam 4 adet çatı penceresi kullanılmıştır. Bu pencereler sayesinde hem çalışma bölümleri doğal günışığı ile aydınlatılabilmekte hem de sadece asma katta değil süit odaların tamamında doğal havalandırma sağlanabilmektedir.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

27


TOP 10

MOOBLE HOUSE YÜRÜYEN EVLER Mooble House yürüyen evler, dünyada “Tiny House” adı ile bilinen tekerlekli küçük evlerin Türkiye’deki temsilcilerindendir. Mooble House mobil evler endüstri prensiplerine uygun fabrika ortamında üretilmektedirler.

28

Tiny House’lar hem artan betonlaşmaya hem de korkutucu seviyelere ulaşan tüketim ekonomisine bir itiraz olarak 1970’lerde ortaya çıkmıştır. Genelde 4 ile 8 metre arasında değişen bu tekerlekli araçların en büyük özelliği mobil olmalarıdır. Bu sayede tek bir yere bağlı kalmadan, ev konforunda farklı yerleri gezmek, görmek ve yaşamak

mümkün olmaktadır. Tiny House’lar diğer mobil yapılardan farklı olarak kullanıcısına her yerde ev konforu yaşatmaktadır. Karavan ve çadırla karşılaştırıldığında Tiny House’lar hem sağlam yapıları hem de donanımları ile ön plana çıkmaktadır. Örnek olarak bir Tiny House’da mutfak evyesi, tuvalet ve yatak evlerde kullanılanlar ile aynı kalitede ve ağırlıktadır. Üstelik tercihe bağlı olarak bu küçük evlere klima, bulaşık makinesi, fırın gibi konfor unsurları da eklenebilmektedir. Doğanın ortasında bile konforundan taviz vermeyenler için iyi bir seçenek olan Tiny House’lar ilk bakışta yazın kullanılacak bir

KAFETERYA TASARIMI Hilmi Güner Mimarlık Ofisi tarafından Ankara’da tasarlanan ana alanların yer altında olduğu Kafeterya projesi, ofis çalışanları için 496 kişi kapasiteli kafeterya alanı olarak tasarlanmıştır. Yapay ışık ihtiyacını azaltmak ve alanın yer altında olmasına rağmen gün ışığından azami seviyede yararlanılmasına dayalı çözümler geliştirmek için tasarımda etraftaki 6-7 katlı binalar göz önünde bulundurulmuştur. Projede, ışık koridorundan gün ışığı getiren tavan pencereleri, aşağıdaki geniş ölçekli yemek alanında ışığı içeriye etkili bir şekilde dağıtmaktadır. Tasarlanan toplam 10 tavan penceresi kullanıcılara üstlerinde açık bir alan olduğunu hissettiren bir mekânsal deneyim yaratmaktadır. VELUC ACTIVE teknolojisi ile entegre edilebilir özellikteki bu tavan pencereleri, kafeteryada hava sirkülasyonunu desteklemektedir.q Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

araç gibi algılansa da güçlü izolasyonları ve iklimlendirme donanımları ile kışın da kullanıma uygundur. Yurt dışında örneklerine çokça rastlanan bu küçük yürüyen evlerin güzel örneklerini ülkemizde Mooble House markası temsil etmektedir. Günlük enerji ihtiyacını güneş panelleriyle sağlayan, tuvaletin atık maddelerinden gübre üreten makinelere kadar teknolojinin tüm imkânları ile donatılan Mooble House evlerinde iç mekânı en üst düzeye çıkarmak, evdeki aydınlık seviyesini arttırmak, kullanıcı ile doğayı daha fazla bütünleştirmek amacıyla VELUX pencereler kullanılmaktadır.q


KENDO KEMER EVLERİ Kendo Gayrimenkul yatırımı olan Kendo Kemer Evleri’nin mimari tasarımı Boran Ekinci tarafından yapılmıştır. Levent ve Maslak’a 10 dakika mesafede Göktürk’te ormanın yanı başında ve merkeze yakın konumda yer alan Kendo Kemer Evleri, doğayla bütünleşen özgün mimarisi ile dikkat çekmektedir. Üst gelir grubuna hitap Kendo Kemer Evleri, 18 adet orman manzaralı ve bahçeli villadan oluşmaktadır. Projedeki her villa, 4 metrelik bir tavan yüksekliğine sahiptir ve yatak odaları ile salonları doğrudan bağımsız bahçeye açılmaktadır.

kullanılmıştır. Villaların tamamı tek katlı ancak her birinin küçük bir çatı katı ve bodrum katı da bulunmaktadır. Çatı ve bodrum katlarında VELUX çatı pencereleri tercih edilmiştir.

Her villanın kullanım alanı 380 metrekare olarak belirlenmiş ve 9 + 1 kat planı

Kendo Kemer Evleri, şehrin yanı başında ama karmaşadan ve stresten uzakta, konfor dolu

bir hayat sürmek için tasarlanmıştır ve Sign of The City Awards (SOTCA)’da “Tamamlanmış En İyi Müstakil Konut” ödülüne layık görülmüştür.q

29

D RESORT OTEL GÖCEK

Doğuş Turizm Grubu’ na ait, 8 bağımsız bloktan oluşan; lüksün, konforun ve seçkin detayların vurgulandığı bir mimari anlayışın hâkim olduğu D-Resort Göcek, dünya üzerinde benzerine rastlanmayacak manzarasıyla bütünlük sağlayan sade ve asil çizgilerle kendini gösteren ayrıcalıklı bir şıklık sunmaktadır. Konuklarının kendilerini özel hissettiren tasarım ayrıntıları, ferah, aydınlık ve

canlandırıcı bir atmosferde konforlu bir tatil seçeneği sunan D-Resort Göcek mimarisi ve özel dekorasyonlarıyla seçkin bir atmosfere sahiptir. Açık havuzları, restoranları, barları, SPA ve fitness merkeziyle çevrelenmiş 8 adeti konaklama ünitesi olmak üzere toplamda 10 adet hizmet birimi ile misafirlerine en iyisini sunmayı hedeflerken, sahip olduğu mavi bayraklı özel plajı ile Göcek’in mavi sularını deneyimleme fırsatı sunmaktadır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

TOP 10

VELUX İLE HAYATINIZA IŞIK KATIN “HAYATINIZA IŞIK KATIN.” MOTTOSUYLA SEKSEN YILDIR; SADECE, ÇATIDAN GÜN IŞIĞI VE DOĞAL HAVALANDIRMA SAĞLAYAN ÜRÜNLER GELİŞTİREN VELUX, ÇATINIZI DA BİR CEPHE GİBİ TASARLAMANIZA YARDIMCI OLUYOR. “Hayatınıza ışık katın.” mottosuyla seksen yıldır; sadece, çatıdan gün ışığı ve doğal havalandırma sağlayan ürünler geliştiren VELUX, çatınızı da bir cephe gibi tasarlamanıza yardımcı oluyor. Danimarka’nın köklü markası VELUX; iyi tasarım, yüksek teknoloji ve sağlıklı iç mekân konularındaki hassasiyeti ile uzun ömürlü çözümler sunmayı amaç ediniyor. Türkiye pazarında 20 yıldır kendi satış öncesi ve sonrası ekibiyle faaliyet gösteren tek marka olan VELUX, servis ve garanti anlamında da son kullanıcıların ihtiyaçlarına hızlı cevap verebiliyor. VELUX ÇATI PENCERELERI VELUX Çatı Pencereleri, %28 eğim ve üzeri eğimdeki yüzeylerde (15°-90°) kullanılmak üzere tasarlanmıştır. 30

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Ürünler tüm kaplama malzemeleriyle uygun birleşim detaylarına sahiptir. Çatıdan gün ışığı ve doğal havalandırma fikrinin hemen ardından gelen “ürün su alır mı?” endişesini, tecrübesi ve sürekli eğitilen montaj usta ağı ile ortadan kaldıran VELUX, farklı proje ihtiyaçlarına cevap verebilmek adına farklı model seçenekleri sunmaktadır.

VELUX TERAS ÇATI PENCERELERI VELUX Teras Çatı Pencereleri; 0-%28 eğim aralığındaki yüzeylerde (0°-15°) kullanılmak üzere tasarlanmıştır. Ürünler tüm kaplama malzemeleriyle uygun birleşim detaylarına sahiptir. 60cm ile 150cm arasında değişen boyutlardadır. VELUX, farklı proje ihtiyaçlarına cevap


verebilmek adına farklı model seçenekleri sunmaktadır. AKILLI SİSTEMLER ARTIK DAHA AKILLI! VELUX ACTIVE sensör tabanlı, iç mekân iklim yönetimini sağlayan bir üründür. Günümüzde iç mekân iklimlendirmesini %100 mekanik sistemlere bırakan çözümler de bulunmaktadır ancak VELUX “çatıdan gün ışığı ve doğal havalandırma” şeklinde tanımladığı pasif iklimlendirme çözümünü otomasyon sistemlerine VELUX ACTIVE ürünü ile dahil edebilmektedir. Hatta herhangi bir otomasyon sistemi yok ise VELUX kendi telefon uygulaması ile internet üzerinden çatı pencerelerinizi ve tüm aksesuarlarını yönetebileceğiniz bir otomasyon sistemi sağlamış olur.

VELUX “ÇATIDAN GÜN IŞIĞI VE DOĞAL HAVALANDIRMA” ŞEKLİNDE TANIMLADIĞI PASİF İKLİMLENDİRME ÇÖZÜMÜNÜ OTOMASYON SİSTEMLERİNE DAHİL EDEBİLMEKTEDİR.

İÇ MEKÂN İKLİMİNDE SAĞLIK VE KONFOR

31

Sağlıklı yaşam; insan kendi esas yaşam alanı olan doğa ile birlikte yaşayabildiği müddetçe mümkün olabilmektedir. Güneşin doğuşu ile uyanmak, batışı ile vücudu yavaşlatıp dinlenmeye geçmek ya da dışarıdaki temiz ve serin havayı zaman zaman içeri almak gerektiğini bilmek.

ÇATI PENCERESİ İç mekân ikliminin iyileştirilmesi gerektiğinde sistem otomatik olarak çatı pencerelerini açar. HAVA DURUMU Çevrimiçi hava durumu tahminleri sisteme gönderilir. İÇ MEKÂN İKLİM SENSÖRÜ CO2, nem ve sıcaklığı ölçer sisteme veri gönderir.

Günlük hayat içerisinde insanın kendine sağlıklı bir iç mekân oluşturmayı düşünecek ya da organize edecek vakti olmuyor. Kullanıcıyı öğrenen yazılımı ile VELUX ACTIVE hem sağlıklı iç mekân koşullarını hem de kullanıcı konfor koşullarını aynı anda sağlayabilmektedir. Sıcaklık, nem ve CO2 ölçer sensorlar ile VELUX ACTIVE, iç mekânlardaki doğal havalandırma ve gün ışığı dengesini ayarlamak amacıyla tasarlanmıştır. Telefon uygulaması ile sensoral konfor değerlerini uzaktan gözlemleyip; bulunulacak iç mekânın, çatı pencereleri ve tüm aksesuarlarını internet üzerinden önceden kontrol etmenizi sağlar. VELUX ACTIVE sensörleri ile ölçüp yönettiği sağlıklı iç mekân iklimini, kullanıcıyı öğrenen yapısı ile bireysel konfor koşullarına getirmek amacıyla tasarlanmıştır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ



İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.


EMRE ERKAL

34

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır

Uluslararası kalitede yapılar üretmek için daha profesyonel yaklaşımlar gerekiyor...

ERKAL MİMARLIK

BU DÖNEMDEN ÖĞRENEBILECEKLERIMIZ ARASINDA ULUSLARARASI KALITEDE PROJE VE YAPI ELDE EDEBILMEK IÇIN DAHA PROFESYONEL YAKLAŞIMLARIN GEREKTIĞI. MALZEME KONUSU DA BU KONULARIN EN BAŞINDA GELIYOR. SERTIFIKA SISTEMININ TAM ANLAMIYLA OTURDUĞUNU ZATEN SÖYLEYEMEYIZ AMA PROFESYONELLEŞME YÖNÜNDE ÇOK ÖNEMLI BIR ADIM OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. Erkal Mimarlar Stüdyosunun geçmişinin 1968 yılına dayandığını biliyoruz. Ülkemizin çok değerli mimarlarından Coşkun Erkal ve Filiz Erkal tarafından kurulan Erkal Mimarlığı 2000’li yılların başından itibaren siz ve kardeşiniz Ozan Erkal yürütmektesiniz. Mimar anne ve babanın çocuğu olarak mimarlık mesleğini seçip icra etmenin ne gibi avantajlarını ve dezavantajlarını yaşadınız?

zaman geldi, bu bahsettiğim aşinalık ve değer sistemi nasıl bir şey ise ancak bir tür tasarım ortamında rahat edebileceğimi anladım.

Avantaj veya dezavantaj denebilecek noktalardan en önemlisinin meslek pratiğinin koşullarına ve değerler sistemine erken ve pek de farkında olmadan yerleşmiş olan bir aşinalık olduğunu söyleyebilirim. Ama ben bunu hem bir avantaj, hem de bir dezavantaj olarak görüyorum. Neden avantaj olduğu belli, ama onun ötesinde erken aşinalığın daha sorgulayıcı ve yeni bir soluk getirmeye engel olabileceği de söylenebilir. Mesleğimiz de dünyanın değişimi ile birlikte deviniyor. Yeni mimarlar yeni bakış açıları getiriyorlar ve birçok işleyişi değiştirebiliyorlar.

Ben de yepyeni bir hikaye ile yepyeni bir dalda birşeyler yapmak istesem elbette yeni bir ofis kurmak ve evriminde rol almak isterim. Çok benzer bir hikaye ile veya daha önce anlatılmaya başlamış bir hikayenin zaman içindeki evrimini de kapsayabilecek bir duruş için yeni bir ofis kurmak çok anlamlı değil. O ofis zaten kurulu olan ofis. Enerjiyi daha etkin kullanabilmek gerek bence. Yeni bir hikaye fikri ise hep aklımda, zamanı ve yeri gelirse o da olabilir.

Aslına bakarsak ilk başta farklı bir meslek seçmiştim ve kendi eğilimlerime göre çok disiplinli bir yolda ilerlemek üzere yola çıkmıştım. Elektrik – elektronik mühendisi oldum, aynı zamanda da müzik ve psikoloji üzerine eğitim alırken ilgi alanımın bu dalların tümünün kesişiminde olduğunu düşünüyordum. O zaman çok disiplinli çalışmalar pek moda değildi ve her bir bilgi kırıntısı için o bilginin kaynağına gitmek gerekiyordu. Sanat ve teknolojinin ortasında ama insan zihninde geçen bir hikaye diye düşünüyordum. Ama bir

35

Erkal Mimarlığı devralarak aslında önemli bir mirasa da sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz? Bu durum üzerinize nasıl bir sorumluluk yüklüyor? Sıfırdan bir ofis kurup büyütmeyi tercih eder miydiniz?

Bununla ilgili gözlemlediğim bir başka konu da bilgi birikiminin devamı ve katkılarla büyüyebilmesi. Belki içinde yaşadığımız çağda herkes için geçerlidir ancak toplumumuzun belleğinin oldukça kısa süreli olduğunu hep konuşuyoruz. Mesleğimizde de daha önce derin emek verilmiş bazı çalışmaların ve ortaya çıkmış bazı bilgilerin sanki hiç var olmamış gibi davranılmasına çok şaşırıyorum. Belki bu tavrı bazı meslektaşlarımız bir varoluş cümlesi gibi görüyorlar ama bir gün denklemin diğer tarafında kalacaklarını göz ardı ediyorlar. Büyük olasılıkla bir niyetten çok araştırma eksikliği de olabilir ama sonuç değişmiyor: Eğer kalıcı olmak istiyorsak, E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Çankaya Üniversitesi Kampüs

nereden gelip nereye gittiğimizin biraz daha çok farkında olmalıyız. Kimse kimsenin çok kısa bir sürede, ciddi bir kaynaktan beslenmeden üretip ortaya attığı bir fikri çok da merak etmiyor.

36 36

Bir projeyi hayata geçirirken temel değerleriniz ve tasarım felsefeniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Mesleğinizi icra ederken kırmızı çizgileriniz var mıdır?

TEKNOLOJI MIMARLAR ARASINDA TAM ANLAŞILMAKTANSA, ROMANTIZE EDILMESI DAHA ÇOK SEVILEN BIR KONU.

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Mimar olarak veya mimari dışında başka bir tasarım eyleminde isem sanıyorum olabildiğince çok ham veriyi, bilgi bağlantısını, farklı bakış açılarını tartarak başlamak istiyorum. Her şeyi bilebilmek olanaklı değil ve zaman da kısıtlı, bu nedenle bir noktada ister istemez kalem çalışmaya başlıyor. Meslek etiği – hatta gündelik yaşantı etiği – sanıyorum benim kırmızı çizgilerimden biri. Bugüne de bir çok hata yaparak geliniyor. Toplum için yıkıcı etkisi olduğu hemen görülebilecek bir amaç için, içinde yaşadığımız çevreye meslek ortalamasından daha fazla zarar verecek bir proje için veya etik olmayan bir iş modeli ile çalışmıyoruz. Elbette dünya siyah ve beyaz değil. Gerçekleşmesi için bir çok kişinin uzun yıllar boyunca çalıştığı projelerin sonuçlarının tek yönlü olmasını, tek bir cümle ile karakterize edilebilmesini beklemek de doğru değil.

Yine de yıllar içinde kendimize göre bir etik anlayışımız oluşuyor galiba. Gelişen teknoloji dünyamızı hızla değiştiriyor ve dönüştürüyor. Bu değişim mimarların üretiminde ve iş yapış şekillerinde neleri değiştirecek? Teknoloji mimarlar arasında tam anlaşılmaktansa, romantize edilmesi daha çok sevilen bir konu. Büyük değişimler ortaya çıkartabilecek sayısız teknoloji bulunsa da kültürel olarak kabul görmez ise etkin olamıyor. Bu da bir çok etmene bağlı. Son dönemde görsel temsil teknolojilerinde, tasarım sürecinde ve sahada kollaborasyon teknolojilerinde, enerji, malzeme ve imalat tekniklerinde büyük yenilikler gördük. Teknik konuları araştırmanın pek kabul görmediği bir dönemden çıktık, en çok aranan şey olduğu bir döneme girdik. Bir çoğunun söylenenden yavaş adımlarla da olsa kalıcı olacağını düşünüyorum, ama hepsinin değil. Ülke olarak son zamanda sıkça yüzleştiğimiz bir gerçek var, deprem. Farklı kullanım amaçlarına yönelik pek çok başarılı proje hayata geçirmiş bir mimar olarak bu korkutucu gerçek hakkında görüş ve önerilerinizi almak isteriz.


Çankaya Üniversitesi Kampüs

Deprem ülke olarak önümüzdeki en önemli sınavlardan birisi ve öyle gözüküyor ki daha da olacak. Ne yazık ki hâlâ deprem öncesinden çok deprem sonrasında yapılabileceklere odaklanabiliyoruz. Düşünce biçimimizi değiştirerek riskler ve olasılıklar ile düşünmeyi öğrenmemiz ve uygulamamız gerekiyor. Determinist bir düşünce şekliyde kısıtlı kalınca, ne zaman olacak, nerede olacak gibi, yanıtı önceden yüzde yüz verilemeyen sorulara kesin yanıtlar isteniyor. İşin içinden çıkılamayınca ya hiçbir şey yapılmıyor, ya da ölçeği fazla büyüten ama makul bir yöne gidemeyen iddialı adımlardan bahsediliyor. Örneğin statik mühendislerinin depreme karşı uyması gereken yönetmelikler, gerçek anlamda bildiğimiz mühendislik sistem çözümünü ortadan kaldırdı. Statik, 1999 depremiyle başlayarak alelacele bir dizi basitçi önleme indirgendi ama aradan geçen bunca yıldan sonra tekrar tartışılır hale geliverdi. Ne kadar yol almışız bilemiyoruz. Daha hâlâ konuşmaya başlamadığımız şehircilik boyutunu ise şimdi konuşmayacaksak, ne zaman konuşacağız bilmiyorum. Malzeme mimarinin önemli girdilerinden. Sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işlemektedir? Yeşil sertifika sistemlerini nasıl yorumluyorsunuz? Malzeme seçim eylemi, doğası gereği strüktürü düşük bir eylem. Sistematik yaklaşım çok zor, çünkü günün koşullarıyla çok hızlı değişiyor. İçinde bulunduğumuz dönem Avrupa Birliği Uyum Süreci ile başlayan, Kamu ihale sistemi ile tanımlanan ancak sonunda ülkemize has bir yere gelen bir dönem. Bu dönemden öğrenebileceklerimiz arasında uluslararası kalitede proje ve yapı elde edebilmek için daha profesyonel yaklaşımların gerektiği. Malzeme konusu da bu konuların en başında geliyor. Sertifika sisteminin tam anlamıyla oturduğunu zaten söyleyemeyiz ama profesyonelleşme yönünde çok önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bu sayımızın dosya konusu Müze Mimarisi, Hacettepe Üniversitesi Biyoçeşitlilik Araştırma Merkezi ve Müzesi özelinde müze mimarisi hakkında görüşlerinizi almak isteriz. Müze mimarisinde hep söylenen, iki zıt yaklaşım olduğudur. İlk görüşe göre, müze yapısı öncelikle içinde sergilenenleri

37

izlenebilir kılmalı, geri planda ve pasif kalmalı. İkinci görüşe göre ise müze yapısı pozisyon seçerek, bir anlatı veya tutarlılık oluşturacak şekilde aktif bir rol almalı. Bu basit ikili önerme açısından bakacak olursak sanıyorum Biyoçeşitlilik Araştırma Merkezi ve Müzesi ikincisine yakın gibi, ama birincisinden de uzak değil. Yalnızca bu ortada olma hali bile, parametrelerin değişmeye başladığını gösteriyor. Bugün bir müze eskisi gibi salt bir materyal sergileme aracı değil. Bu yapı özelinde de görülebileceği gibi bir konuya dair bilginin ortaya çıkışı, arşivlenmesi, paylaşılması ve tanıtılması iç içe geçen ve birbirine geri besleme yapan aktiviteler. Bir müze

MALZEME SEÇIM EYLEMI, DOĞASI GEREĞI STRÜKTÜRÜ DÜŞÜK BIR EYLEM. SISTEMATIK YAKLAŞIM ÇOK ZOR, ÇÜNKÜ GÜNÜN KOŞULLARIYLA ÇOK HIZLI DEĞIŞIYOR.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SÜRDÜRÜLEBILIRLIK KONUSUNU ELBETTE ÖNEMSIYORUM. EN ÇOK DA PASIF TEKNIKLERLE YAPILABILEN BASIT KURGULARIN PERFORMANSLARI HOŞUMA GIDIYOR. Çankaya Üniversitesi Giriş Yapısı

değişken konuların çalışılması gerekiyor. Bu yerleşkeden iki yapı son dönemde öne çıktı: Kongre ve Kültür Merkezi ile Spor Merkezi. İkisi de küçük bir üniversitenin gereksinimlerinde yola çıkan, klasik ve merkezi çözümlerden oldukça uzak yapılar oldu. Halen inşaatı devam eden Hukuk ve Mimarlık fakültelerine ait yapılar tamamlanınca ise topoğrafyanın belirli bir kısmını tutarlı olarak tanımlamış olabileceğiz. Topoğrafyayı tanımlama kısmı önemli, çünkü gördük ki yerleşke içindeki yapıların öne çıkmaları yerine, yerleşkeye dair bir dizi görevi yerine getirmelerini istiyoruz.

38

Nekropol Müzesi ve Arkeolojik Parkı

yapısının bu aktivitelerden çoğuna ev sahipliği yapma şansı oluşabiliyorsa, canlandırabileceği potansiyel açısından büyük bir fırsatı var demektir. Yapı sektöründe son 10 yıldır bir sürdürülebilirlik eğilimi görülmekte. Siz bu eğilimi nasıl görüyor ve değerlendiriyorsunuz? Sürdürülebilirlik konusunu elbette önemsiyorum. En çok da pasif tekniklerle yapılabilen basit kurguların performansları hoşuma gidiyor. İşin ilginç yanı, basit ve kadim bilgiye dayanan bu teknikler bugünün dünyasında en tuhaf karşılanan, veya yapılarda yer bulması zor olan teknikler. Makinalar ile yapılabileceklere ise daha yakınız. Fakat bu iş sihirli birkaç Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

makinaya teslim edip unutabileceğimiz bir konu değil herhalde. Sürdürülebilirlik bilincinin meslek pratiğinde giderek yerleşik hale gelerek, sorgulanmayacak bir konuma ulaşacağını düşünüyorum. İklim bilinci, enerji farkındalığı gibi konuların toplumun değerler sistemi içindeki yerini her gün sağlamlaştırdığını görebiliyoruz. Son dönemde öne çıkan projeleriniz hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? Uzun bir süredir devam eden Çankaya Üniversitesi’nin Merkez Yerleşkesi bizim için birkaç yılda bir yeni yapılarla katkı yaptığımız ve aynı zamanda çeşitli düşünceleri test ettiğimiz bir öğrenme alanı oldu. Yıllar içerisinde etaplar halinde büyük konulardan küçük detaylara, çok

Son yıllarda, birlikte yola çıkan iki projemizin de kendi gerçeklikleri içinde ortaya çıkmalarını izlemek ilginç oldu. Birincisi Hacettepe Üniversitesi’ndeki Biyoçeşitlilik Araştırma Merkezi ve Müzesi. Diğeri de Antalya’daki Nekropol Müzesi ve Arkeolojik Parkı. İki yapıda da gerçek dünyanın çok narin bir kesitini korumak, görünür ve anlaşılır kılmak, üzerinde çalışanlara uygun ortam oluşturmak gerekli idi. Biri özel bir çalışma ve düşünce alanı, diğeri ise son derece kamusal bir kentsel kompleks. Ama aynı dönemde çok benzer düşüncelerle yola çıkıp, çok farklı çözümlere ulaşan iki yapı oldu. Birincisi tamamlandı, ikincisi çok yakında tamamlanacak. Mekân, zaman ve gerekli malzemeleriniz ile sınırsız ve özgürce üretmek için sabırsızlandığınız bir hayaliniz, bir öykünüz, projeniz var mı? Sanıyorum eğitim yaşantımda geçtiğim yerlerin çoğundan geçen çok disiplinli kesişim alanında daha fazla üretim yapabilmek isterim. Örneğin işitmeye dayalı mekânsal deneyler yapabilmek için daha çok vaktim veya fırsatım olmasını dilerdim.q



advertorial

ÜRÜN 40

KONE İLE ESNEK, KAPSAMLI VE AKILLI İNSAN AKIŞI ÇÖZÜMLERİ KONE’nin esnek, kapsamlı ve akıllı “İnsan Akışı Çözümleri” tüm bu beklentilerin ötesine geçerek değişen ihtiyaçlara adapte edilebilen ve etkin bir bina yönetimi sunuyor ve en gelişmiş teknolojileri kullanarak binalara büyük değer katıyor.

K

ONE olarak kentsel yaşamın akışını iyileştirme misyonumuz ile asansör ve yürüyen merdiven tedarik etmenin yanında kullanım süreleri boyunca binalara değer katmak için bakım ve modernizasyon çözümleri sunmaktayız. 2019 yılında 10 milyar Euro’luk satış gerçekleşitirdik. Yaklaşık 60.000 çalışanımız ile 60’tan fazla ülkede 1 milyardan fazla son kullanıcıya hizmet vermekteyiz. KONE’nin stratejisi: “Müşterilerle Birlikte Kazanmak” Vizyonumuz, binanın kullanım süresi boyunca müşterilerimize ve son kullanıcılara en kolay, en etkin ve en iyi insan akışı (People Flow®) deneyimini sunmaktır. BM tahminine göre 2050’ye kadar kentlerde

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

6,7 milyar insan yaşayacak ve kentlerimiz muazzam bir değişime uğrayacak. Kentleşmeyi anlayarak ve insanlar için iyileştirmelere odaklanarak daha iyi binalar, daha düşük karbonlu şehirler ve daha iyi bir dünya yaratabiliriz. Kentleşmenin yanında, dijitalleşme, mobilite ve hızlı teknolojik gelişmeler günlük şehir hayatımızı birçok yönünü değiştirmekte: Daha akıllı binalar, daha hızlı bir iş temposu ve çalışma şekilleri için yeni beklentiler. Tüm insanların akıllı şehirlerden akıllı binalardan ve kamusal alanlardan en iyi şekilde yararlanabilmeleri için çalışıyoruz. Çünkü akıllı şehirlerin daha iyi bir gelecek için çözümün bir parçası olduğuna inanıyoruz.

Her Binada Kesintisiz Dolaşım… Günümüzde bina sakinlerinin, hem binalarda mümkün olduğunca hızlı ve konforlu şekilde hareket etmelerini mümkün kılmak hem de gelişmiş güvenlik ve erişim kontrolünü sağlamak, gayrimenkul sahipleri ile müteahhitlerin en önemli öncelikleri arasında yer alıyor. KONE’nin esnek, kapsamlı ve akıllı “İnsan Akışı Çözümleri” tüm bu beklentilerin ötesine geçerek değişen ihtiyaçlara adapte edilebilen ve etkin bir bina yönetimi sunuyor ve en gelişmiş teknolojileri kullanarak binalara büyük değer katıyor. KONE Access™ çözümü, bir yandan kesintisiz bir insan akışı temin ederken


diğer yandan azami güvenlik sağlamak için asansörler, bina kapıları ve turnikelere sorunsuz entegre edilebilen bir erişim kontrol sistemi sunuyor. KONE Yolcu Yönlendirme Sistemi (DCS), bir yandan asansör performansını arttırırken diğer yandan binalardaki konfora da büyük katkıda bulunuyor. Kullanıcıların en kısa sürede varış yerlerine ulaşmaları için en uygun asansöre yönlendirilmesi ve asansörlerin çağrılara en kısa sürede cevap vermesini sağlıyor. Geleneksel asansör kontrol sistemleri, yalnızca istenen seyahat yönünü dikkate alırken KONE Yolcu Yönlendirme Sistemi™ bekleyen yolcuların sayısının yanı sıra gidilecek olan katları da göz önünde bulunduruyor. KONE InfoScreen, asansör kabinlerinde ve sahanlıklardaki ekranlar ile bina sakinlerine multimedya ve web tabanlı bilgiler sunulmasının, böylece binalardaki yönlendirme sistemini geliştirmenin pratik bir yolu. KONE E-Link™ ile asansör ve yürüyen merdivenlerin tek bir merkezi konumdan izlenebiliyor. Ekipmanlara uzaktan müdehale edilebilir ve yönetilebilir oluyor. Temin edilen kapsamlı çalışma verileri, tüm lokasyonlardaki ekipmanlarınızın durumunu gerçek zamanlı olarak takip etmenize imkân sağlıyor.

hizmetlerin geliştirilmesini içermekte ve 2019 yılında satışların % 1,7’si, 170,9 milyon Euro’ya ulaşmıştır. Sürdürebilirlik İşimizi sorumluluk bilinci içinde ve sürdürülebilir bir şekilde yürütmekten gurur duyuyoruz. 2019 yılında KONE, Corporate Knights şirketinin dünyadaki en sürdürülebilir şirketler listesinde 43., makine imalat sanayisindeki emsal şirketler arasında 2. sırada yer aldı ve Dünya sıralamasında “En Sürdürülebilir 100 Küresel Şirket” arasında tek asansör-

yürüyen merdiven şirketi oldu. Ayrıca, KONE yine FTSE4Good endeksine dahil edildi, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmayı ve doğal kaynakları korumayı amaçlayan kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan CDP’nin İklim Değişikliği A listesinde en iyi iklim değişikliği icracıları arasında yer aldı. İklim Değişikliği değerlendirmesinde toplamda yedi yıl arka arkaya A veya A- alarak bir liderlik puanı elde ettik. Ayrıca, sürdürülebilirlik performansımız için Ecovadis altın madalyası ile ödüllendirildik.q

Akıllı Servis Devri Başladı... KONE Care 24/7 Connect™ ile ekipman arızları oluşmadan evvel, olası sorunları daha iyi öngörebiliyor, bakımları daha iyileştiriyor ve harekete geçebiliyoruz. KONE ve IBM işbirliği ile artık asansör ve yürüyen merdivenleri, Watson Nesnelerin İnterneti (IoT) platformu ile bulut teknolojisine bağlayarak veriyi izleyip analiz edebiliyor ve gerçek zamanlı olarak gösterebiliyoruz. Böylece, ekipmanların her bir parçasına özel olarak daha mükemmel bir bakım planı oluşturabilmekte; ekipman performansını, güvenilirliğini ve güvenliğini daha da geliştirebilmekteyiz. Araştırma & Geliştirme KONE, tüm paydaşları ile yakın işbirliği içinde pazara yeni hizmetler ve çözümler getirme hızını arttırmaya devam etmektedir. Ar-Ge harcamaları, yeni ürün ve hizmet geliştirilmesi ile mevcut çözüm ve E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

41


AYÇA AKKAYA KUL & ÖNDER KUL

42

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır

Projelerimizin merkezine doğa ve insanı alıyoruz PROJELERIMIZI BIRBIRINDEN FARKLI, ÖZGÜN BIR DILLE ELE ALIYORUZ. DALINDA UZMAN KIŞI VE KURUMLARLA IŞBIRLIĞI YAPARAK, BIR TAKIM ÇALIŞMASI VE PROJE ÇÖZÜM ORTAKLIĞI YAKLAŞIMI ILE TÜM SÜRECI YÜRÜTÜYORUZ. ÖZELLIKLE PROJELERIMIZIN MERKEZINE DOĞA VE INSANI ALARAK TASARIMLARIMIZI GELIŞTIRIYORUZ. 43

MIMARISTUDIO

Öncelikle siz, ortaklık yapınız ve ofisinizin işleyiş biçimi hakkında kısaca bilgi almak isteriz. AYÇA AKKAYA KUL: Memnuniyetle… 2001 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü’ nden mezun olduktan sonra yüksek lisansımı İstanbul Teknik Üniversitesi, Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünde tamamladım. Öğrencilik yıllarımda başladığım çalışma hayatıma, 2006 yılından bugüne Önder ile birlikte kurduğumuz Mimaristudio çatısı altında devam ediyoruz. ÖNDER KUL: Ben de, Ayça ile aynı fakülteden 97 yılında mezun olduktan sonra, yine üniversitem çatısı altında lisans üzeri eğitimimi tamamladım. Üniversite yıllarında çalışmaya başlamak, üniversite ve sonrasındaki dönemde öğrenim ve iş hayatını birlikte yürütmemi gerektirdi. Bu yoğun temponun doktora sürecinde sağlıklı ilerlemediğini gördüğüm için, doktora eğitimimi yarım bırakmak durumunda kaldım. Belki bir gün yarım kalan bu eğitimimi de tamamlarım, bilemiyorum. Ayça’nın da belirttiği gibi, 2006’da Mimaristudio’nun kuruluşu ile serbest mimarlık ve iç mimarlık çalışmalarımıza başladık. Ofisimizde, kolektif akıl ile bir aile havasında çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ağırlıklı olarak iç mimari tasarım ve proje çalışmaları yürütsek de, mimari proje çalışmaları her zaman birinci önceliğimiz. Tasarım süreci ve proje üretimimizi, projelerimizin saha denetimleri ile devam ettiriyoruz. Ürün tasarımı ve geliştirme çalışmalarımız da bir

yandan devam ediyor. Sonuç olarak, ilk eskizden, işverenin mekân kullanımına, hatta sonrasında mekânda yaşam devam ederken, sürekli projelerimizin birebir içindeyiz. A.A.K: Belki de diğer bir çok ofisten farklılığımız da bu. İşveren adayı kişiler ya da kurumlar tamamlanan referans projelerimiz kadar, bizim adımız için de bizleri projelerine davet ediyorlar, çalışmak istiyorlar. Bu durumda, ilk günden itibaren, her görüşme, her toplantı, kısacası sürecin her anında içinde oluyoruz. Çünkü işveren her zaman sizi karşısında görmek, muhattap almak ister. Bu, ekip çalışması ruhumuzun önüne geçen bir yaklaşımdan ziyade, proje süreci içinde ofis içinde görevli tüm mesai arkadaşlarımızın yanında, çalışmaların her aşamasından haberdar olmamızı ve bize ihtiyaç olduğu durumlarda da anında sürece müdahale etmemizi sağlıyor, Ö.K: Kısaca, görev bölümümüzden de bahsedersek, Ayça ağırlıklı olarak projenin tasarım süreci, ürün tasarımı, malzeme, renk seçimleri gibi aşamalara liderlik yapıyor. Ben de, tasarım süreci içinde kendisine destek vermekle birlikte, işveren ilişkileri, projelerin sahaya yönelik detaylandırılması, olgunlaştırılması, ihale paketlerinin hazırlıkları gibi aşamaları koordine ediyorum. İşveren görüşmeleri ve saha kontrol sürecinde mümkün olduğu kadar birlikte hareket etmeye çalışsak da, zaman planı yönetimi gereği tekil olarak da çalışmaları sürdürmemiz gerekebiliyor.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


44 44 İspak Ambalaj Ofisi, Fotoğraf - Gürkan Akay

Projelerinizi incelediğimizde genellikle kurumsal markaların ofis projelerine yoğunlaştığınızı görüyoruz. Bu konuda uzmanlaşmanızın sebebi kendi tercihiniz miydi yoksa gelen işler mi sizi buna yönlendirdi?

ÖLÇEĞI NE OLURSA OLSUN, KALITELI VE NITELIKLI TASARIM HIZMETI BEKLENTISI OLAN IŞVERENLERİN PROJELERINDE YER ALMAKTAN MEMNUNIYET DUYUYORUZ.

A.A.K: Doğal olarak süreç gelişti diyebilirim zira ilk kurulduğumuz yıllar, konut projeleri, konaklama sektörüne yönelik işler ve yemeiçme mekânları üzerine çalışmalarımız oldu. Aynı dönemde, DHL Global Forwarding firmasının o dönemki ofisi içinde tasarım ve yenileme işleri ile Philip Morris Sabancı Pazarlama ve Satış A.Ş. firması için bazı proje çalışmalarımız oldu. İlk büyük ölçekli kurumsal projemiz ise yine Philip Morris Sabancı Pazarlama ve Satış A.Ş.’ nin daveti ile İstanbul ve Ankara Ofisleri’nin tasarım ve proje çalışmalarıydı. Toplamda 2 proje 7.500 m2 alana sahipti. Açılan yarışmada birinci olduk ve bu projeler ile ulusal ve uluslar arası firmalara ait çalışmalarımız hız kazandı diyebilirim. Takip eden yıllarda, farklı sektör ve iş kolundaki gruplar ile bu gelişim devam etti. Ö.K: Bu arada, yeni nesil çalışma mekânları ile ilgili dünyadaki farklı yaklaşımları takip etmeye,

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

bu yaklaşımlar üzerine araştırmalar yapmaya başladık. Tabii kurumsal projeler genel bir kavram. Bunun alt kırılımlarında, eğitim ve deneyimleme merkezleri, teknoloji alt yapısı yoğun mekânlar, start-up ofisler, kurumsal davet ve ağırlama alanları gibi projeler de bulunmakta. Yurt içi kadar yurt dışı projeler de zaman içinde çalışmalarımız içinde yer aldı. Örneğin, Türkmenistan’da 45.000 m2 alana sahip bir kongre merkezinin iç mimari tasarım ve projelerini üstlendik. Büyük bir kompleksti. İçinde farklı büyüklükte toplantı ve çok amaçlı salonlar dışında, devlet başkanları düzeyinde konaklama ve çalışma ofisleri, devlet ve hükümet temsilcilerinin toplantı ve organizasyonları için salonlar, sosyal mekânlar da mevcuttu. Kısacası, her ne kadar ismimiz ağırlıklı olarak ofis projeleri ile anılsa da, biz hiçbir zaman şu ya da bu proje şeklinde bir ayırım yapmadık. Her zaman, ölçeği ne olursa olsun, kaliteli ve nitelikli bir tasarım hizmeti satın alma beklentisi olan işveren adaylarının projeleri içinde yer almaktan memnuniyet duyduk, aynı düşünce ile de çalışmalarımıza devam ediyoruz.


Bir projeyi hayata geçirirken ki temel değerleriniz ve tasarım felsefeniz hakkında bilgi alabilir miyiz? Çalışmalarınızın temeline hangi yaklaşımı alıyorsunuz? Mesleğinizi icra ederken kırmızı çizgileriniz var mıdır? Ö.K: Projelerimizi birbirinden farklı, özgün bir dille ele alyoruz. Dalında uzman kişi ve kurumlarla işbirliği yaparak, bir takım çalışması ve proje çözüm ortaklığı yaklaşımı ile tüm süreci yürütüyoruz. Özellikle projelerimizin merkezine doğa ve insanı alarak tasarımlarımızı geliştiriyoruz. Bu bağlamda, her yeni projede üzerine koyarak, içinde insan sağlığı, mutluluğu ve esenliğini ön planda tutan, “well-being” konusunu çalışmalarımızın temeline alıyoruz. İşverenlerimizi ve iş liderliği yapan proje yönetim firmalarını bu konuda aydınlatmaya, projemizi bu yaklaşımla geliştirmenin kazançlarını ve avantajlarını aktarmaya çalışıyoruz. Kuşak farkı ile başlayan değişimin, mekânın fiziksel yapısını değiştirme süreci içinde, sadece iç mimari değişimle değil, bütünsel bir değişim yönetimi ile ele alınması gerekliliğini aktarmaya çalışıyoruz.

KIRMIZI ÇIZGIMIZ, VERDIĞIMIZ HIZMETIN ÜCRETSIZ ALINMAK ISTENMESI. FIKIR YARATMA VE GELIŞTIRME, TASARIM HIZMETI, PROJE ÜRETIMI ÇOK DEĞERLI VE IÇINDE YOĞUN EMEK OLAN BIR IŞ. SAP İstanbul Ofisi Fotoğraf - Gürkan Akay

45

A.A.K: Bizim için her bir projemizin, ölçeği ne olursa olsun, bize verdiği keyif birbirinden değerli. Zira her bir projemizi, aynı işveren grubuna gerçekleştirsek dahi, farklı bir yaklaşım ile ele alıyoruz. Birbirinin tekrarı, adeta kopyası çalışmalar yapmamaya özellikle dikkat ediyor ve bu sebeple de farklı bir tasarım hizmeti almak, tasarlanan mekânı benzerlerinden ayıran özelliklere sahip olmasını isteyen işverenlerle çalışıyoruz. Hiçbir zaman gelen talepleri, projelerin büyüklüklerine göre değerlendirmeyiz. Bizim için önemli olan, vizyonu olan, iyi ve özenilmiş projeler gerçekleştirmek isteyen, en önemlisi verdiğimiz hizmete değer veren işverenlerle çözüm ortaklığı yapmaktır. Bu sebeple, bilgi ve birikimimiz ile katkı sağladığımız her çalışma bizim için kıymetlidir. Ö.K: “Kırmızı çizgimiz” konusuna da yanıt verelim, aslında en önemli kırmızı çizgimiz, verdiğimiz hizmetin ücretsiz alınmak istenmesi. Fikir yaratma ve geliştirme, bunu ürüne dönüştürürken verilen tasarım hizmeti, proje üretimi çok değerli ve içinde yoğun emek olan bir iş. Bu sebeple, gerek işveren, gerekse projelerin yürütülmesinde rol sahibi proje yönetim firmalarının bu tür taleplerine olumlu yanıt vermiyoruz. Son dönemde bu talepler mevcut ülkenin sektörel ekonomik durumu da suistimal edilerek maalesef arttı ancak biz çevremizdeki yanlış uygulamalara rağmen bu konudaki hassasiyetimizi koruyoruz. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Payguru Ofisi, Fotoğraf - Alp Eren

46

Gelişen teknoloji dünyamızı hızla değiştiriyor ve dönüştürüyor. Bu değişim mimarların üretiminde ve iş yapış şekillerinde neleri değiştirecek? A.A.K: Sorunuzda da belirttiğiniz gibi teknolojinin hızlı gelişimi, nesil değişimi ve bunlarla bağlantılı olarak çalışma hayatı ve verilen hizmetlerin dönüşümü hem projelerimize, hem de bizim çalışmalarımıza yansımakta. Bu hızlı değişim ve dönüşüm çevik bir çalışma ortamına bizleri sevk etti. Bununla da bağlantılı olarak çalışma alanları artık daha esnek hale evrildi. Bu esnek ve çevik dönüşüm bizlere farklı disiplinler ile birlikte çalışabilme imkânı doğuruyor. Bu da iletişimi ve fikir alış verişini güçlendiriyor. Kaliteli iletişim ise yaratıcılığı, hızlı karar almayı ve kısalan çalışma sürelerini beraberinde getiriyor. Ö.K: Günümüz teknolojisi, her sektörde olduğu gibi, bizi de daha mobil çalışmaya sevk ediyor. Bugünün yeni nesil çalışanları gibi biz de, çalışma konumuz ve şartları içinde en iyi nerede ve nasıl çalışabiliriz, seçiyoruz. Gün içinde farklı çalışma biçimleri arasında geçiş yapabiliyoruz. Sadece kullandığımız programlar ya da aplikasyonlar ile değil genel olarak teknolojiyi aktif olarak kullanıyoruz. Tabii, bu entegrasyon içinde çalışmalarımızda bir yandan konsantrasyon, sessizlik, kendine ait alan ve rahatlık ararken, diğer yandan da Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

beyin fırtınası, takım çalışması ve informal çalışmalarımızı gerçekleştirebileceğimiz bir arada çalışma ortamları da yaratıyoruz. Aslında, kendi tasarladığımız projelerde anlattığımız, birlikte çalışan farklı nesillerin ihtiyaç ve beklentilerini, konsantrasyon, iletişim, işbirliği ve fikir üretme kavramlarını içinde barındıran “geleceğin ofisi” kavramını kendi çalışma hayatımıza da entegre etme yolunda ilerliyoruz. Son 10 yılda ülkemizde ve dünyada gelişme gösteren çevre duyarlı, ekoloji ve sürdürülebilirlik kavramları hakkında ne düşünüyorsunuz? Ö.K: Bildiğiniz gibi, ülkemizde ve tüm dünyada uzun süredir birçok proje enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularına odaklı olarak geliştiriliyor. İlk olarak BREEAM ile başlayan ülkesel ölçekteki sertifika programları, şu an farklı ülkelerin kendi belirlediği standartlar çerçevesinde devam etmekte. Ülkemizdeki projelerde de bu oldukça pozitif ve yaygın bir yaklaşım diyebiliriz. Yeşil bina danışmanları liderliğinde yürütülen bu projelerin sayısı sadece mimari projelerde değil, bizim de ağırlıklı olarak içinde olduğumuz iç mimari projelerde de gün geçtikçe artmakta. Aslında, yeşil bina sertifikalı bir bina içinde yer alan bağımsız birimler de aynı kimliğe sahip olmak adına, benzer hassasiyetlerle adımlar atmakta,

ÜLKEMIZDE VE TÜM DÜNYADA UZUN SÜREDIR BIRÇOK PROJE ENERJI VERIMLILIĞI VE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK KONULARINA ODAKLI OLARAK GELIŞTIRILIYOR.


bu da genel olarak bu konuya bakışı ve hassasiyeti olumlu yönde geliştirmekte. A.A.K: Burada bir konuya parantez açmakta fayda olacak. Yeşil bina üzerine atılan adımlar yanında, henüz ülkemizde yeni yeni anlatılmaya başlanan Well-being kavramı ve bunun bir ürünü olarak 2014 yılı Ekim ayından bu yana dünyada gündemde olan “Well” yaklaşımı, tasarımda insan sağlığı ve esenliğini destekleyen ve geliştiren belli kuralları ve takip edilmesi gereken yöntemleri ortaya koymakta. Bilimsel araştırmaları temeline alan bu yaklaşımda, çevre sağlığı, davranışsal faktörler, insan sağlığı ile ilgili araştırma sonuçları, yine insan sağlığını etkileyen demografik risk faktörleri, yapı tasarımı, inşaat ve yönetimi alanlarında önde gelen uygulamalarla entegre edilerek geliştirilmekte. Biz de BASF Türkiye Ofisi Fotoğraf - Gürkan Akay

Mimaristudio olarak Türkiye’ de henüz çok yeni olan bu kavram üzerinde 2 yılı aşkın bir süredir çalışmaktayız. Hem kendi projelerimiz içinde planlama aşamasından itibaren bu yaklaşıma ve kriterlerine yer vermekte, hem de davet edildiğimiz panel, söyleşi ve konuşmalar içinde bu yaklaşım ile ilgili temel bazı bilgilendirmeler yapmaktayız. Zira Well konusunun, sadece tasarım gruplarının projelerinde temel almalarının yanında, projelerin işverenleri tarafından da sürdürülmesi, takip edilmesi ve desteklenmesi gereken bir yaklaşım olduğuna inanmaktayız. Bu bağlamda, önümüzdeki yıllar içinde sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konuları ile birlikte paralel olarak, farklı tip ve ölçekte projede Well yaklaşımının daha fazla yer bulacağına inanıyoruz.

Philip Morris Sabancı Pazarlama Ofisi Fotoğraf - Gürkan Akay

ÖNÜMÜZDEKI YILLAR IÇINDE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK VE ENERJI VERIMLILIĞI KONULARI ILE BIRLIKTE PARALEL OLARAK, FARKLI TIP VE ÖLÇEKTE PROJEDE WELL YAKLAŞIMININ DAHA FAZLA YER BULACAĞINA INANIYORUZ.

Malzeme mimarinin önemli girdilerinden, sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işlemektedir? Malzeme sektörü son yıllarda yeşil sertifika sistemlerine yatırım yapıyor. Bu sertifikalar uygulama aşamasında ve uygulama sonrasında beklenen karşılığı buluyor mu? A.A.K: Malzeme bir projenin temel yapı taşı diyebiliriz. Bu sebeple, çalışmalarımız içinde form, biçim, renk, doku kadar malzeme seçimi önemli bir yere sahip. Genelde E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

47


SAP İstanbul Ofisi Fotoğraf - Gürkan Akay

İSTER SERTIFIKA HEDEFI OLSUN, ISTERSE OLMASIN, BIZ MUTLAKA IŞVERENLERIMIZI TEKNIK VE ESTETIK KAYGILARIMIZIN YANINDA ÇEVRECI, SÜRDÜRÜLEBILIR, INSAN SAĞLIĞINA UYGUN ÜRÜNLERE YÖNLENDIRIYORUZ. 48

projelerimizde çok farklı malzeme grupları kullanıyoruz diyebilirim. Tek markaya bağımlı kalmamaya, tasarımımızı en iyi temsil edecek ürünleri seçmeye özen gösteriyoruz. Bu malzemelerin bir kısmı yurt dışı menşeli olmakla birlikte, yerli üretim ürünlerde de seçenek imkânımız oldukça geniş ve tercih önceliğimiz. Gerek yerli markalar, gerekse yerelde üretim sürecini yürüten yurt dışı menşeli markalarda her geçen yıl çeşitlilik artmakta. Bugüne kadarki projelerimizde, sertifika hedefli olsun ya da olmasın, ağırlıklı olarak çevreci ürün seçimleri yapmaya gayret ettik, her yeni projemizde de bu hassasiyetimiz artarak devam ediyor. Ö.K: Bu noktada, yeşil bina sertifikasyonuna uygun, gereklilikleri sağlayan ürün gruplarında ve çeşitlilikte her geçen yıl artış gördüğümüzü de eklemek isterim. Bu da bizim doğru ürünlere kolay ulaşmamıza yardımcı oluyor. Örneğin, VOC yani uçucu organik bileşen değeri sıfır olan ürünler tercih ediyoruz. Keza, uluslar arası kriterleri sağlayan ürünler öncelikle tercihimiz. Bunun için mutlaka ürünlerin sertifikalarını sorguluyoruz. İster sertifika hedefi olsun, Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

isterse olmasın, biz mutlaka işverenlerimizi teknik ve estetik kaygılarımızın yanında çevreci, sürdürülebilir, insan sağlığına uygun ürünlere yönlendiriyoruz. A.A.K: Tabii bunların yanında, bizim adımıza malzeme seçimi ve mekân içinde kullanımı oldukça önemli. Bu sebeple, her projenin kendi konusu, ihtiyacı, işveren profili, beklentileri ve projenin gerekliliklerine uygun ürünler seçiyoruz. Projelerimiz içinde, malzeme seçimleri sürecindeki önceliğimiz, ağırlıklı yerel, bir tasarım geçmişi ve hikayesi olan, iyi ve doğru ürünleri tasarımımız içinde sunmak oluyor. Peki, ülkemizdeki yapı malzemesi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Üretici firmaların AR-GE çalışmaları ve teknoloji yatırımları hakkında neler düşünüyorsunuz? A.A.K: Bu sorunun yanıtı aslında ülkemizin kanayan bir yarası. Şöyle ki; her türlü iş gücüne, üretim kapasitesine, tesise, makine ekipmanına sahibiz. Dünyada ne varsa, ülkemizde de anında yansımasını görebiliyoruz. Sayıca fazla ancak nitelik

olarak mutlaka yönlendirilmesi gereken genç bir nesile sahibi. Aslında, nitelikli tasarımı, nitelikli bir üretim süreci ile hayata geçirme imkânımız var. Yapı malzemesi sektöründe, bazı yerel firmalar özelinde, ümit veren adımlar, sevindirici gelişmeler, dünya markası yolunda atılan adımlar olsa da, halen eksiklerimiz mevcut. Araştırma ve geliştirme çalışmalarına yapılacak her yatırım, ürünlerimizin genel kalitesinde bir standarda gelinmesinin önünü açacak, yurt dışından getirilen bazı ürünlere olan mecburi bağımlılığımızı azaltacak, Türk tasarımcılarının sadece ülkemizde değil, dünyada da daha güçlü adlarını duyurmalarını sağlayacak. Bunlardan da belki de önemlisi, tasarımın bir hizmet, fikir bağlamında emek-yoğun bir çalışmanın eseri olmasını sağlayacaktır. Zira, verilen emek ücretsiz alınmayacak bir saygıya layık, bu sebeple de sorunuzun konusu her olumlu adım, tasarım hizmetinin öncelikle ülkemizde gerçek değerini bulmasının da önünü açacaktır.q



C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K



MEHMET KÜTÜKÇÜOĞLU

52

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır

Bizim uzmanlığımız fikri işler üretmek... TEĞET’TEN HIÇBIR ZAMAN HERHANGI BIR TASARIM ÇIKMAZ, ÖYLE BIR ŞEY MÜMKÜN DEĞILDIR. SADECE BIZIM KABUL EDEBILECEĞIMIZ SINIRLAR DAHILINDE IŞLER ÇIKAR. TEĞET KOLABORATIF BIR ÇABANIN SONUCUDUR. 53

TEĞET MİMARLIK

14 85 (pbx) o.com.tr eering m.tr

Mehmet bey öncelikle sizi ve ofisinizi kısaca tanımak isteriz. Ofis yapılanmanız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Projelerinizdeki çeşitlilik ofis süreçlerinize nasıl yansıyor. Bina tipolojileri üzerine uzmanlaşmak hakkındaki görüşünüz nedir?

Ofisimizi 1996 yılında Kerem Yazgan ile birlikte Ankara’da kurduk. 2000 yılında benim ofisi İstanbul’a taşımam sonucunda ortaklık yapımız değişti. Kerem Yazgan ortaklıktan ayrıldı ve Ertuğ Uçar ile yeni bir ortaklık yapısı oluşturduk. Ofisimizde yarı akademik bir bakış açısına ve çalışma anlayışına sahibiz zaten ofis ile paralel benim her zaman bir de akademik uğraşım olmuştur. Bizimle çalışan arkadaşlarımızın çoğu aynı zamanda bizim öğrencilerimizden oluşuyor. Onlarla ilişkimiz okulda başlayıp ofiste devam ediyor diyebilirim. Biz her yeni projeyi bir araştırma konusu olarak ele alıyoruz. Araştırma diyorum çünkü eğitim dediğimizde sanki ben insanlara öğretmeye çalışıyormuşum gibi bir algı oluşuyor. Ben okulda da öğrencilerimle öğreten şeklinde bir ilişki kurmuyorum, daha çok beraber deneyimliyoruz ve ben oradaki koordinasyonu sağlıyorum. Ben de onlarla beraber sürece katılıyorum.

Uzman mimar konusu aslında piyasada var olabilmenin bir yöntemi, bir konunun uzmanı olup, konu hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz, müşteriler sen daha önce bunu yaptın mı diyor ve o tecrübeyi arıyor. Ben mimari alanda herhangi bir tipolojide uzmanlaşmanın kendini daha rahat pazarlama ve işini daha rahat yapma yöntemi olduğunu düşünüyorum. Her şey olamayız elbette her konu hakkında detaylı bilgi sahibi olmamız da mümkün değil. Ama o konuyu araştırma kabiliyetine sahibiz, dolayısıyla belki de araştırdıktan sonra uzmanlarından daha büyük bir enerji ve inisiyatif koyabilecek noktaya gelebilir, belki de çok ufuk açıcı bir bakış açısı geliştirebiliriz ve ben bunlardan mahrum bırakılmamalıyım diye düşünüyorum. Dolayısıyla hiçbir zaman belli konularda uzmanlaşayım diye bir derdim olmadı. Bu nedenle de bazı işleri yapmıyoruz. Mesela, AVM, hastane gibi. Bizim uzmanlığımız fikri işler üretmek…

Teğet’ten hiçbir zaman herhangi bir tasarım çıkmaz, öyle bir şey mümkün değildir. Sadece bizim kabul edebileceğimiz sınırlar dahilinde işler çıkar. Teğet kolaboratif bir çabanın sonucudur. Senelerce bir arada yoğrulup, birbirini dönüştürerek ortaya çıkan bir hamur, bu nedenle takip edilebilecek, kolaboratif, işler üstü bir anlayış türeyebiliyor.

Bu kadar proje tipolojisi arasında sizi en çok heyecanlandıran hangisi? Aslında konu değil ortam ve bağlam bizi heyecanlandırıyor. Mesela bir kentin belli bir bölgesinde farklı bir proje üretmek gibi. Tipoloji olmak zorunda değil, yer ve ortam bazen daha çok harekete geçirebiliyor beni. Örneğin şu anda sektörümüzde bir kriz olmasına rağmen biz E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. Ve kimse de bunun karşılığını vermek istemiyor. Bu kavramlar bürokrasiye indirgenemeyecek kadar önemli, işin daha başlangıcında ve inanarak uygulanması gereken kavramlar.

Bomonti Apartman

54 YKKS - Yapı Kredi Kültür ve Sanat

çok ilginç konular üzerinde çalışıyoruz ve hepsi bizim için son derece heyecan verici çalışmalar. Benim açımdan en tatmin edici konu yeni şeyler denemek… Sürdürülebilirlik kavramına gelecek olursak: Dünyada ve ülkemizde son yıllarda daha fazla üzerinde durulan sürdürülebilir yapılar hakkında ne düşünüyorsunuz? Buna istinaden yeşil bina sertifika sistemlerini nasıl yorumlarsınız? Benim düşünceme göre 3000 senedir yapılan iyi yapı ve yerleşimler zaten sürdürülebilir, yeşil ve akıllı… Yapıları böyle etiketleyerek değerini yükseltmek aslında önemli bir durum. Çünkü bir yandan da kaynaklar hoyratça kullanılıyor ve sonuna gelmiş durumdayız, artık herkesin daha dikkatli olması gerekiyor. Bununla beraber popüler kavramlar insanların dikkatini çekerek belli bir algı seviyesine ulaşmalarını sağlıyor, sertifika sistemlerini bu açıdan da anlamlı buluyorum. Biz de zaman zaman sertifika alan projeler yapıyoruz, biliyorum ki bu süreçte bir sürü gereksiz bürokratik işle Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

MÜZELER; DÜŞÜNCESINE, GIRIŞIMINE VE OBJESINE HAS BINA TIPOLOJILERIDIR.

Kaynaştırma Eğitim Merkezi

Yapıyı arsaya nasıl konumlandırdığınız, rüzgârla, güneşle, toprakla, yerle ilişkisini nasıl kurduğunuz, suyu nasıl getirdiğiniz nasıl dolaştırdığınız gibi konuları içten bir şekilde dert etmek gerekiyor. Ondan sonra bürokratik sürece dahil olalım, revizyon gerekiyorsa yapalım. Bazı projelerin gerçek anlamda içselleştirerek sertifika almasının yanı sıra bazıları o konuda içgüdüsel bir şey geliştiremeden alıyor sertifikaları. Kısacası sertifika sistemlerinin önemli olduğunu ancak her şey olmadığını düşünüyorum. Bizim işimiz başlarda anlattığım konular ve onlarla uğraşırken mutlu oluyoruz. Sonrasında konunun uzmanları gelsin sertifikayı alsın hatta malzeme seçimlerinde değişiklik yapmamız gerekiyorsa yapalım. Ama işin temeli bizi daha çok heyecanlandırıyor. Bu sayımızda dosya konumuz Müze Mimarisi, bu konudaki görüşlerinizi almak isteriz.


Müze yapısı denildiğinde en fazla çeşitlenebilen ve en farklı teçhizatla donatılabilecek bina tipolojisi ve mekân olarak algılayabiliriz. Bir açık hava müzesinden tutun da çok hassas papirüsleri korumak için aşırı nem ve sıcaklık kontrolü yapmanız gereken müzeler, koleksiyonu çok belirgin olan müzeden koleksiyonu hiç belirgin olmayan, sürekli kendini dönüştürmek ve değiştirmek durumunda olan, daha esnek tip mekânlara sahip müzeler gibi. Hatta bir evin odası ya da dev gibi bir hangar bile müze olabilir. Aslında müzenin konusu onu dikte ettiriyor. Bu konuyu homojenleştirip ortalama bir mekân tipi, hissiyat ve teknoloji olarak algılamayı doğru bulmuyorum. Müzeler; düşüncesine, girişimine ve objesine has bina tipolojileridir. Malzeme mimarlığın en önemli girdilerinden bir tanesi. Sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işliyor? Sürdürülebilir malzeme tedariki konusunda sıkıntı yaşıyor musunuz?

İstanbul Deniz Müzesi

3000 SENEDIR YAPILAN IYI YAPI VE YERLEŞIMLER ZATEN SÜRDÜRÜLEBILIR, YEŞIL VE AKILLI…

beraber sonuna kadar durmalı ve bir problem çıktığında onu çözüme ulaştırmalı. Ben bir mimar olarak müşterime problem yaşatsam onu bilabedel kendi çabamla düzeltirim. Bu bir meslek ahlakı meselesi. Malzeme konusunda başka bir tespitimi daha paylaşmak istiyorum. Türkiye dışında bir malzemeyi görüyoruz gayet güzel uygulanıyor ve biz de hevesleniyoruz, kullanmak istiyoruz ama o malzemeyi doğru uygulayabilecek kimse yok. Konu malzemenin niteliği ile bitmiyor. Problemli bir konu malzeme meselesi... Tabii ben demiyorum ki taş, ahşap

Mesleğe ilk başladığımız yıllarda yeni malzemeler deneme hevesindeydik. Ve bu heves başımıza türlü belalar açtı diyebilirim. Bu bizim hatamız da değildi üstelik, yeni bir malzeme çıkıyor onu deniyoruz ama aslında o malzeme hiç de bizim beklentilerimizi karşılamıyor. Ya da bir malzeme seçiyoruz ama müteahhit tarafından onun başka bir versiyonu kullanılıyor. Eskiden bir yörenin bir mimarı ve o yörenin yüzyıllardır kullanılan malzemesi vardı. Onu kullandığında zaten sana malzemenin davranışını anlatıyorlardı. Şimdi ise bir yığın malzeme var, herkes geliyor kendi malzemesini anlatıyor, alıp kullanıyorsunuz ama bir sorun çıktığında kimseye ulaşamayabiliyorsunuz. Bence bu malzeme çılgınlığının bir regülasyonu olması gerekiyor. Bir malzemeci bana bir ürün öneriyorsa arkasında benimle

İstanbul Deniz Müzesi E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

55


56

Kaynaştırma Eğitim Merkezi

Çağlar Evi

POPÜLER KAVRAMLAR INSANLARIN DIKKATINI ÇEKEREK BELLI BIR ALGI SEVIYESINE ULAŞMALARINI SAĞLIYOR, SERTIFIKA SISTEMLERINI BU AÇIDAN ANLAMLI BULUYORUM. ve betondan başka malzeme kullanmayalım, böyle bir şey olamaz elbette. Türkiye inşaat yapımı konusunda çok yoğun olmasına rağmen malzeme sektörünün az gelişmiş olduğunu düşünüyorum. Tamam her türlü malzeme geliyor ancak kültürü henüz oluşmuş değil. Yani sadece bir yığın var. Bu kültürün oluşması gerekiyor. Günümüzde mimarlar inşaattan çok kopuk her şey ayrışmış durumda. Mimar bürodan çok fazla sahaya çıkmayan iç mekân çalışanı haline geldi. Ekran başında sürekli detay çizen bir mimar onun üretimini görmeden nasıl doğru detay çizebilir. Bence mimarları inşaata yaklaştırmak gerekiyor. Mimarlık aşırı bir görselleşmeye Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

dönüştü sanki madde yokmuş gibi görsel bir işe dönüştü. Mimarların teknolojiyi bu kadar sömürmesinin iyi bir şey olduğunu düşünüyorum ama biraz fazla yüzeyde kaldı gibi geliyor bana. Mimarların da en büyük zorluğu bu, sahadan kopunca malzeme ve onun performansı gibi konuları izleyip deneyimleyemiyorlar. Kullanmayı en çok sevdiğiniz malzemeler hangileri? Zaman zaman değişiyor, son zamanlarda ahşap ile çalışmayı çok seviyoruz. Ahşap; konstrüksiyon, cephe, doğrama, dekorasyonda kullanılabiliyor. Aslında tek bir malzeme ile bütün mekânı kurgulayabiliyorsunuz ve bu bizim çok ilgimizi çekiyor. Bir de çok hafif bir

malzeme yani konstrüksiyon malzemesi olarak beton ve çeliğe kıyasla en hafifi. Malzeme konusu çok çeşitli ve bu konuya belli klişelerin ötesinde bakabiliyor olmak önemli. Betonlaşma gibi kötü bir laf var mesela, beton bizim en çok kullandığımız malzemelerden bir tanesi, düşünsenize sizin en çok kullandığınız malzeme sürekli kötüleniyor. Özgürce üretmek istediğiniz bir proje hayaliniz ve bu hayalin bir hikayesi var mı? Sınır olmaksızın bir düşünce türetmek zor aslında. Zaten hep hayalimdeki işlerle uğraşıyorum. Kendi kendimle kalmayı pek istemezdim çünkü bir çerçeve olduğunda düşünce daha kolay harekete geçiyor. Kendim için bir şey yapacak olsam güzel bir atölye, çalışma mekânı yapardım, aynı zamanda içinde yaşayabileceğim bir mekân.q


Mimaride MimarideMetal MetalKabuklar Kabuklar Mimaride Metal Kabuklar

4444YIL YIL 44 YIL

S2OSB S2OSB Yönetİm Yönetİm merkezİ merkezİ / FOrmlu / FOrmlu PerFOre PerFOre CePhe CePhe BILKENT STATION / GENIŞLETILMIŞ MESH İKINCIL CEPHE mİmar: mİmar: BInaa BInaa | BuIldIng | BuIldIng InnOvatIOn InnOvatIOn artS artS arChIteCture arChIteCture

MIMARI: ABD+ DESIGN TEAM

S2OSB Yönetİm merkezİ / FOrmlu PerFOre CePhe mİmar: BInaa | BuIldIng InnOvatIOn artS arChIteCture

vakkO vakkO İStİnYe İStİnYe Park Park / özel / özel taSarIm taSarIm CePhe CePhe mİmar: mİmar: vakkO vakkO mOda mOda merkezİ merkezİ

LE-TOISON-DOR / UNSTUDIO ARCHITECTS vakkO İStİnYe Park / özel taSarIm CePhe mİmar: vakkO mOda merkezİ

rOBert rOBert kOlejİ kOlejİ murat murat karamanCI karamanCI öğrenCİ öğrenCİ merkezİ merkezİ / / genİŞletİlmİŞ genİŞletİlmİŞ metal metal çatIçatI & CePhe & CePhe mİmar: mİmar: arChIteCture arChIteCture & COnSultIng & COnSultIng KATAR BİLİMalataŞ VE alataŞ TEKNOLOJİ PARKI / PASLANMAZ ÇELIK CEPHE VE KANOPI

MIMARI: WOODS BAGOT ARCHITECT

rOBert kOlejİ murat karamanCI öğrenCİ merkezİ / genİŞletİlmİŞ metal çatI & CePhe mİmar: alataŞ arChIteCture & COnSultIng

Selçuk Selçuk eCza eCza genel genel müdürlük müdürlük / özel / özel deSen deSen taSarIm taSarIm CePhe CePhe mİmar: mİmar: taBanlIOğlu taBanlIOğlu arChIteCture arChIteCture Selçuk eCza genel müdürlük / özel deSen taSarIm CePhe mİmar: taBanlIOğlu arChIteCture

OFİS 360 PROJESİ

kaSSO kaSSO mühendİSlİk mühendİSlİk San. ve ve tİC. tİC. a.Ş. a.Ş. T: +90 T: +90 216216 593593 14 85 14 85 (pbx) (pbx) MIMARI: OĞUZHAN AYDIN San. İstanbul İstanbul Anadolu Anadolu Yakası Yakası OSB OSB E: kasso@kasso.com.tr E: kasso@kasso.com.tr 2. Sokak 2. Sokak No:No: 5, 34953 5, 34953 kassoengineering kassoengineering kaSSO mühendİSlİk San. ve tİC. a.Ş. www.kasso.com.tr T: +90 216 593 14 85 (pbx) Tuzla Tuzla İstanbul İstanbul TR TR www.kasso.com.tr İstanbul Anadolu Yakası OSB E: kasso@kasso.com.tr 2. Sokak No: 5, 34953 kassoengineering Tuzla İstanbul TR www.kasso.com.tr


advertorial

ÜRÜN

KASSO İLE MIMARIDE METAL KABUKLAR

“Mimaride Metal Kabuklar” kavramını yapı sektöründe oturtmuş olan Kasso’nun ürünleri, endüstriyel uygulamaların yanı sıra mimari projelerde de önemli bir yer edinmiştir.

58

Selçuk Ecza Genel Müdürlük- Tabanlıoğlu Mimarlık

F

aaliyetlerine 1975 yılında metal işlemeyle başlayan üretim ve mühendislik firması Kasso, 1986 yılında genişletilmiş metal levha üretimini de bünyesine katarak Tekşan-Kasso ortaklığını kurmuştur. Kasso Mühendislik, bugün İstanbul Anadolu Yakası Organize Sanayii bölgesinde yer alan fabrikasında, ileri teknolojiye sahip patentli makineleri ile müşterilerine yenilikçi çözümler sunabilen ve proje teslimi ürünler geliştirebilen tam teçhizatlı bir metal işleme tesisi niteliğindedir.

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Tüm imalat konularını tek bir çatı altında toplayan Kasso Mühendislik, tek noktadan yönetim ve işletme felsefesiyle faaliyetlerine devam etmektedir. “Mimaride Metal Kabuklar” kavramını yapı sektöründe oturtmuş olan markanın ürünleri, endüstriyel uygulamaların yanı sıra mimari projelerde de önemli bir yer edinmiştir. Kasso, yıllar içinde edindiği deneyim ve birikimin neticesinde kendi sektöründe bir ilke imza atarak Türkiye’nin 71. tasarım merkezini açmaya hak kazanmıştır.


Kahramanlar Camii, Apak Mimarlık

Tasarım ve detayları kısıtlayan panel üretim ölçülerinin sınırlarını genişleten Kasso, dünyada ilk defa 6000 mm genişliğinde genişletilmiş metal levha üretimini gerçekleştirmiştir. KASSO Metal Panel Sistemlerinde uygulanan genişletilmiş metal paneller farklı şekilleri ve boyutları sayesinde çok sayıda tasarım imkânı sunar. Üç boyutlu formu vasıtasıyla hareketli ve modern mekânlar kurulmasını sağlar.

Iyzico Projesi, Alataş Mimarlık 59

KASSO, DÜNYADA ILK DEFA 6000 MM GENIŞLIĞINDE GENIŞLETILMIŞ METAL LEVHA ÜRETIMINI GERÇEKLEŞTIRMIŞTIR.

Milimetrelik hassas CNC makinesi ve diğer en son üretim teknolojileri ile çeşitli malzeme, şekil, renk ve ebatlarda özel delikli desenler ve şekiller oluşturabilemekte ve tasarımcıların hayallerindeki mekânı oluşturmalarında sonsuz imkân sunnaktadır. Çift kabuk geçirgen metal cephe uygulamalarında, modern bina tasarımında, çoğunlukla estetik kaygılara dayanan belirgin bir eğilim bulunmaktadır, oysa temel enerji tasarrufu prensiplerinin dikkate alınması gerektmektedir. Bu uygulamalar estetik ve görselliğin ötesinde yapının iklimlendirilmesini ve %30-40 varan enerji tasarrufu sağlamaktadır. 2019 yılı itibariyle 50’den fazla ülkede faaliyet gösteren Kasso, standart ürün ihtiyaçları dışında müşterilerden gelen taleplerde projeye özel üretim ve detay çözümü hizmetleri sunmakta ve bu süreci diğer disiplinlerle entegre bir şekilde yürütmektedir.q

Bursa Estetik International Projesi / AAD Mimarlık E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


dosya

MÜZE mimarisi

.. MUZELER

YAŞAYAN KÜLTÜR BIRIMLERI

60

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


Kayseri Kaleiçi Arkeoloji Müzesi

MÜZE SADECE MIMARI BIR YAPI DEĞIL, MIMARI YAPININ IÇERIĞI ILE BIRLIKTE ZIYARETÇIYE AYNI ZAMANDA KENTE KATTIĞI BIR DENEYIM MEKÂNIDIR. BU MEKÂNSAL DENEYIM FARKLI DISIPLINLERIN BIR ARAYA GELDIĞI KOLEKTIF ÇALIŞMANIN SONUCU OLUŞMAKTADIR. - dox architecture, Kadir Uyanık

M

üze yapıları insanların düşünmeye davet edildiği, bilgi biriktirme ve bilgi üretme mekânlarıdır. Süreçte müzecilik kavramının değişen alt metinleri müze binalarının da farklı açılardan ele alınmasına neden olmuştur. Değerli nesne ve sanat eserlerinin toplandığı, korunduğu ve ziyaretçiye sunulduğu koleksiyon müzelerden kullanıcı deneyimine odaklanan çok katmanlı mekânların yaratılmasını hedefleyen sergi mekânlarına dönüşmüştür. Müzeler, ilk dönemlerde çeşitli kültürlere ait elde edilen tarihi eserlerin, dönem eserlerinin ve koleksiyonların saklandığı yapılar olarak var olmuşlardır. Louvre müzesi ise yöneticilerin, soyluların ve elit sınıfın koleksiyonlarını herkesin erişimine açılmasıyla ile kurumsal anlamda ilk müzenin oluşmasına önemli katkı sağlamıştır. Müzelerin çoğulcu anlayışı benimsemesi gündelik hayatın bir parçası olabilmesini sağlamıştır.

Kayseri Kaleiçi Arkeoloji Müzesi

İlk müze yapıları kraliyet ailelerinin yaşadığı ve kendi koleksiyonlarının saklandığı büyük saray yapılarıydı. Sanayi devriminden sonra

değişen yapım sistemi, sanatın ve mimarinin değişmesi, modernizmin yaşamın her alanında görülen dinamizmi, müze yapılarının da değişmesine yol açmıştır. Bunun yanı sıra ihtiyaçların çeşitlenmesi, sanatsal ve edebi üretimin artması, fotoğraf gibi belge niteliğinde kalıcı dokümanların da ortaya çıkması yeni bir saklama ve sergileme mekânı ihtiyacını doğurmuştur. Kalıcı koleksiyonların dışında geçici sanat eserlerinin üretilmesi ise bu ihtiyaçlara bir yenisini eklemiş, mimari biçimlenmede serbest sergi mekânları tartışılmaya başlanmıştır. Günümüzde müzeler sadece sergileme alanı oluşturma ihtiyacına cevap vermek için kurgulanmamaktadır, oluşan yeni ihtiyaçlara yönelik daha zengin programlar barındırmaktadır. Geçici sergilerin yapıldığı çağdaş sanat müzeleri ise içeriğinden daha çok mimari biçimlenişi ile ön plana çıkmaya başlamıştır. Hatta bazı müzeler kentlerde önemli bir imge haline gelmiştir. Bilbao’daki Guggenheim Müzesi ve Paris’teki Pompidou Center bunun E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

61


dosya

MÜZE mimarisi

Kayseri Kaleiçi Arkeoloji Müzesi 62

BILBAO’DA YAPILAN VE MİMARİ BİÇİMLENİŞİ İLE ÖZEL BİR YAPI OLAN GUGGENHEIM MÜZESİ KENTİN ÖNEMLİ BİR SİMGESİ HALİNE GELMİŞ VE KENTİN TANINIRLIĞINI ARTIRMIŞTIR.

Guggenheim Müzesi, Fotoğraf - Laurian Ghinitoiu Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

en önemli örneklerindendir. Bilbao’da yapılan ve mimari biçimlenişi ile özel bir yapı olan Guggenheim Müzesi kentin önemli bir simgesi haline gelmiş ve kentin tanınırlığını artırmıştır. Yıllardır toplanan tarihi koleksiyonlar, önemli sanat eserlerinin korunduğu müze yapılarının en eski örneklerinin olduğu, müzecilik anlamında Türkiye’de ilk adımı atmış kişi İstanbul Arkeoloji müzesinin kurucusu Osman Hamdi Bey olmuştur. Son yıllarda ülkemizde çağdaş sanat müzeleri hariç açılan müze binalarında genelde farklı bir fonksiyondan dönüştürülen yapıları görmekteyiz. Koleksiyonların içinde sergilenebildiği her türlü yapı müze olarak adlandırılmaya başlamıştır. Müze binalarında iki ana işlevden söz edilebilir; sergileme alanı ve depolar. Bu ana işlevlerin yanında müze yapısının bir kültür yapısı olarak sürekli canlı olması için bir takım yan işlevler eklenebilir. Müze sergi alanı ziyaretçilerin eserleri belirli bir senaryo kurgusu içinde izleyerek deneyimlediği mekânlardır. Bir müzenin içeriğine göre değişen mekânların bütünü olarak tanımlayabiliriz. Bu kısım, aynı zamanda sergi tasarımının da mimari yapı ile birlikte ortaya çıktığı bölümdür. Sergileme alanının tasarımında başlıca öne çıkan girdiler, belirli bir senaryo doğrultusunda mekânla ilişkilenen sergi nesneleri (eserler) ve ziyaretçi hareketi (sirkülasyon) olarak sıralanabilir.


Kayseri Kaleiçi Arkeoloji Müzesi 63

Müzelerin koleksiyonları sergilemesinin yanı sıra önemli bir işlevi de içinde barındırdığı eserlerin belirli koşullarda korunmasına ve uzun yıllar saklanmasına olanak sağlamasıdır. Özellikle kalıcı koleksiyonları içeren müzelerin depoları, ziyaretçinin gördüğü sergileme kısımları kadar büyük olmalı ve saklama açısından en doğru koşulları içermelidir. Bu tür müzelerde depolar eserlerin çeşidine göre hem mekân iklimlendirmesi hem de saklama üniteleri açısından çeşitlilik gösterebilir. Bu koşulların sağlanması bir müzenin en önemli kriterlerindendir. Bunun dışında müze depoları ile ilişkili eski eser müdahale ve konservasyon atölyeleri farklı ölçeklerde depo ile ilişkilendirilen işlevler içinde sayılabilir. Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası Müze sadece mimari bir yapı değil, mimari yapının içeriği ile birlikte ziyaretçiye aynı zamanda kente kattığı bir deneyim mekânıdır. Bu mekansal deneyim farklı disiplinlerin bir araya geldiği kolektif çalışmanın sonucu oluşmaktadır. Gelişen teknoloji ziyaretçilerin eser ile bağının kurulmaya çalışıldığı mimari mekân, senaryo ile birlikte tasarlanan sirkülasyon, ses ve görüntü teknolojilerinin bu sirkülasyona katkıları, bilgi aktarım dili bir müzenin genel kurgusunu oluşturur. Buna deneyim tasarımı da denilebilir. Bu değişim müzenin yükümlü olduğu eylemleri kullanıcı deneyimine odaklanan çok katmanlı zengin ortamların yaratılmasını hedefleyen yaklaşımla yerine getirmesini gerekli kılmıştır. Bu anlamda

MÜZELERİN KOLEKSİYONLARI SERGİLEMESİNİN YANI SIRA ÖNEMLİ BİR İŞLEVİ DE İÇİNDE BARINDIRDIĞI ESERLERİN BELİRLİ KOŞULLARDA KORUNMASINA VE UZUN YILLAR SAKLANMASINA OLANAK SAĞLAMASIDIR.

Kayseri Kaleiçi Arkeoloji Müzesi E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


dosya

MÜZE mimarisi

Samsun Cerrahi Aletler Müzesi

64

müze tanımının da mimari biçimlenişten çok farklı bir noktaya geldiğini söylemek mümkündür. Müzede sergilenecek içerik ile beraber içeriğin kurgusu ve senaryosunun kurulması ile başlayan sürecin, senaryoyu anlatma yollarının tasarımı, belgeseller, içerik araştırmaları, sergileme grafikleri, eser/koleksiyon tanzimi, interaktif anlatılar ve genel mimari biçimleniş müze için genel çerçeveyi oluşturur. En önemli kısım sergileme alanında eserler ile izleyiciler arasındaki bağı kuvvetlendirmektir. Sergilenen sanat eseri, koleksiyon ya da görsel nesne aslında yeni kurgulanmış mimari yapı içinde bağlamından kopmuş olmasına karşın izleyici ile eser arasında güçlü bir iletişim kurmak müze tasarımında en önemli kriter olmalıdır. Müzenin içeriği mimari biçimlenişi için de çok önemli bir kıstastır. Bu yüzden bu tür kültür yapılarını kategorileştirmek imkânsızdır. Daha önce de bahsedildiği üzere kimi müze yapıları kent imgesi olurken kimi müze yapıları mimari biçim anlamında içeriğinin önemi bakımından çok daha geri planda da kalması gerekebilir. Kimi müze yapıları bir sanat eseri olarak kendini de sergileyebilir hatta içindeki eserden her zaman daha önce olan müze yapılarına da örnek verilebilir. Türkiye de müze yapılarının genellikle işlevini yitirmiş yapılar içerisine sergileme tasarımı yapılması ile yeniden işlev kazandırılmış yapılardan oluştuğunu söyleyebiliriz. Müzelerin ziyaret edilmeleri ve sürekli bir Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Samsun Cerrahi Aletler Müzesi

MÜZENİN İÇERİĞİ MİMARİ BİÇİMLENİŞİ İÇİN DE ÇOK ÖNEMLİ BİR KISTASTIR. BU YÜZDEN BU TÜR KÜLTÜR YAPILARINI KATEGORİLEŞTİRMEK İMKÂNSIZDIR. sirkülasyonun olması müze gibi önemli bir kültür yapısının yaşatılması için olmazsa olmazıdır. Bazı müzeler ziyaretçinin dışında araştırmacılar için de hizmet verebilir. Fakat sergilenen içeriklerin değişmezliği yapıyı canlı tutacak katılımcı etkinliklerden uzak oluşu ve yeni teknolojik gelişmelerin gerisinde olması müzenin sürdürülebilir olmasını engelleyen önemli faktörlerdir. Topkapı Sarayı Müzesi ve Ayasofya Müzesi her zaman canlıdır çünkü yapıların kendisi birer eser niteliğindedir.

Ama kalıcı eserlerin olduğu ve sergilenen eserlerin bağlamından kopuk, izleyiciye iyi aktarılmayan müzelerin ziyaretçi sayısı çok azdır. Bu anlamda müzeler yaşayan kültür birimleri olarak düşünülmelidir. Çocukların, araştırmacıların, kentin her bir bireyinin katılımcı olduğu etkinliklerin olması, değişken sergiler ile birlikte insanların yeni şeyler deneyimlemesine olanak tanıması ve bunun yönetimi mimari biçimlenişi ile birlikte önemli kriterlerdendir.q



dosya

MÜZE mimarisi

66 66

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ BİYOÇEŞİTLİLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ VE MÜZESİ

BIR YAPI IKI FONKSIYON HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ BİYOÇEŞİTLİLİK ARAŞTIRMA MERKEZİ VE MÜZESİ’NDE ARAŞTIRMA FONKSIYONLARI ILE MÜZE FONKSIYONLARI AYNI YAPININ BÜTÜNLEŞIK PARÇALARI OLSA DA ZEMIN KATTAKI YARI AÇIK KADEMEDEN KARŞILIKLI OLARAK AYRI GIRIŞLER VERILMIŞTIR.

H

acettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü’nde bulunan Biyoçeşitlilik Araştırma Merkezi ve Müzesi yapısı uluslararası bilim insanlarına araştırma olanakları sunarken, biyoçeşitlilik üzerine örneklerin de sergileneceği hacimlere ev sahipliği yapmaktadır. Beytepe Kampüsü, Ankara’nın en önemli gelişim aksı olan Eskişehir Yolu’nun hemen üzerinde kalmış olmasına karşın, kendine özgü bir ekosisteme sahip bir vadiyi de kapsamaktadır. Çevredeki yoğun yapılaşma ve kentsel saçaklanma baskısına rağmen bölgenin doğal zenginliğini orta ve uzun soluklu birtakım düzenlemeler ile olabildiğince korumayı amaçlayan bir dizi proje planlanma aşamasındadır. Biyoçeşitlilik Araştırma Merkezi ve Müzesi yapısı bu kapsamdaki en somut projelerden biri olarak kampüse ve üniversiteye değer kazandırmakta, bunun ötesinde kritik konumdaki bölgenin korunmasına hizmet ederek kentin topoğrafyasına olumlu katkılar sunmaktadır. Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Yapı bu bağlam içinde, doğu yönüne doğru konumlanan bir yamaç üstünde yer almaktadır. Kuvvetli olarak vurgulanmak istenen doğu bağlantısı ile yakın gelecekte Milli Botanik Bahçeleri’nin de dahil olduğu bir koruma alanları sisteminin parçası olması istenmiş, ağaçlandırma bölgeleri ile komşuluk ilişkisi aranmıştır. Yapının giriş platformu, doğu yönündeki bahçelere ve kent merkezine doğru bakışlar sunan bir dizi kaskadlı kademe olarak planlanmıştır. Farklı kotlara yerleşen kademeler, zemin katta açık ve kapalı alanların iç içe geçtiği bir dizi mekânı yeşil alanlar ile birlikte kurgulamaktadır. Araştırma fonksiyonları ile müze fonksiyonları aynı yapının bütünleşik parçaları olsa da zemin kattaki yarı açık kademeden karşılıklı olarak ayrı girişler verilmiştir. Araştırma kısımlarında koleksiyonlar, laboratuvarlar, araştırmacı ofisleri ve yönetim ile bir kütüphane ve toplantı salonu bulunmaktadır.


Proje Adı: Hacettepe Üniversitesi Biyoçeşitlilik Araştırma Merkezi ve Müzesi Proje Yeri: Ankara Proje Tarihi: 2018 Proje Ofisi: ERKAL MİMARLIK Tasarım: Emre Erkal Mimari Proje Ekibi: Atakan Palaşoğlu, Demet Yüce, Nurcan Bayrakcı, Bekir Aşçıoğlu İşveren: Hacettepe Üniversitesi Ana Yüklenici: SMG İnşaat Toplam İnşaat Alanı: 6.500 m2 Fotoğraf: Orhan Kolukısa, Yerçekim Mimari Fotoğraf

Müze kısmındaki sergileme hacimlerinde, Zooloji, Tıp Bilimleri ve Antropoloji dallarına dair biyoçeşitlilik örnekleri üst katlarda yer alır. Yapının topoğrafyaya doğru açılması ile zemin bağlantısı sağlanan bodrum katta ise Botanik dallarına dair örnekler bulunmaktadır. Botanik bölümünün ileride seralarla zenginleşmesi düşünülmektedir. Mimari kurgu, doğanın form arama tekniklerinden ilham alarak düzenlenmiştir. Kurguda, sergileme birimlerinin birleşebilirliği ve ayrı karakterlerinin vurgulanmasına olanak sağlayacak bir kompartmanlaşma aranmıştır. Biyoçeşitlilik, farklı bilim dallarının dahil olduğu ve çeşitli boyut ve ölçeklerde pek

67

çok örneğin bir arada sergilenmesine olanak veren bir konudur. Bu sebeple tasarımda, kendi başına tematize edilebilen, ancak gerektiğinde birlikte işlevlendirilebilecek, parçalı bir hacim kurgusu planlanmıştır. Müzede sergilenecek materyaller arasında bilimsel kurumlara ve bilim camiasının önderlerine ait koleksiyonlar önemli bir

yer tutmaktadır. Böylelikle biyoçeşitlilik alanında çalışan bilimsel camianın da yapının kullanımına aktif katılımı hedeflenmektedir. Bu haliyle Biyoçeşitlilik Araştırma Merkezi ve Müzesi, bilime, akademiye ve bilimsel camianın yaşantısına sunduğu değerin ötesinde Ankara’daki kentsel yeşil alanların korunmasına aktif katkı yapan bir proje olacaktır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


dosya

MÜZE mimarisi

OLTU MÜZESİ

Proje Adı: Oltu Müzesi Proje Yeri: Oltu, Erzurum Proje Ofisi: Ergün Mimarlık Mimari proje Ekibi: Ender Ergün, Eser Ergün, Tuğçe Alkaya, Anıl Asal İşveren: Oltu Kaymakamlığı Proje Başlangıç Yılı: 2018 Arsa Alanı (m2): 10.000 m2 Toplam İnşaat Alanı (m2): 1.200 m2

68

BULUNDUĞU BÖLGENIN KÜLTÜRÜNÜ YANSITIYOR KONU, IÇERISINDE BULUNDUĞU BÖLGENIN KÜLTÜRÜ VE TARIHI ILE ILGILI BILGI VERECEK BIR YAPI YAPMAK OLDUĞUNDA AIDIYET UNSURU ÖN PLANA ÇIKMIŞTIR. BÖLGENIN KÜLTÜRÜNE, YERIN COĞRAFIK VE TOPOĞRAFIK ÖZELLIKLERINE UYGUN BIR YAPI TASARLAMAK ÖNCELIKLI HEDEFLERDEN BIRI OLMUŞTUR.

E

Bu masif kütleli taş yapılarda ışık kullanımı, ufak açıklıklar ve tepeden alınan doğal ışıkla mimariye katkı sağlar. Bölgenin kimliğini oluşturan yapılarda kubbeler, minareler, hava bacaları gibi mimari ögeleri kullanma biçimleriyle kütlelerde oluşturulmuş kademeler görülür.

Konu, içerisinde bulunduğu bölgenin kültürü ve tarihi ile ilgili bilgi verecek bir yapı yapmak olduğunda aidiyet unsuru ön plana çıkmıştır. Bölgenin kültürüne, yerin coğrafik ve topoğrafik özelliklerine uygun bir yapı tasarlamak öncelikli hedeflerden biri olmuştur. Erzurum ve Oltu’da önemli tarihi yapılara bakıldığında iklimle ilişki kuran, masif bir yapılaşma görülmektedir.

Döneminin yaygın kullanılan plan şeması olan avlulu yapılaşmaya sahip Rüstempaşa Bedesteni ve Çifte Minerali Medrese örneklerinde olduğu gibi kent yaşantısıyla hâlâ iç içe, bütünleşiktirler. Yakutiye Medresesi ve Oltu Kalesi yapıları da kütlesel geometrileri, iç mekândaki ışık kullanımı ve malzeme kullanımındaki sadelik ile dikkat çekerler. Bu örnekler ve benzerleri, aynı bölgede yer alan tasarım aşamasındaki bir müze projesi için yaratılmak istenen atmosferi besleyen önemli unsurlar olmuştur.

rzurum’un Oltu ilçesi’nde 1919 ve 1920 yıllarında var olan “Oltu İslam Şura Hükümeti”ne ait eserlerin ve belgelerin sergileneceği müze, Oltu’nun merkezinde, kaymakamlık binasının hemen yanında yer alacaktır. Oltu tarihindeki önemli bir kesiti günümüze aktaracak olan müzede, aynı zamanda Oltu’nun, Oltu taşı işlemeciliği gibi güncel dönem kültürel üretim faaliyetlerine dair bilgilendirme de yapılacaktır.

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


bu içe dönük kullanımı zenginleştirirken, alt kotta kafe birimi ile kurgulanan yaşantı, parka ve dağ manzarasına yönlenmektedir. Çevre dokusuna uyum sağlamak ve bölgedeki tarihi yapıların ruhunu çağdaş bir anlayışla yansıtmak için peyzajda ve cephede baskın malzeme olarak doğal taş tercih edilmiştir. Aynı yüzeyde aynı taşın farklı dokuları bir araya getirilmiş, malzemenin ışıkla kurduğu ilişki çeşitlendirilmiştir. Giriş ve avlu cephelerinde ise gün ışığı etkisi arttırılarak cam ve çelikten oluşan bir kabuk tasarlanmıştır.q

Yerleşim kurgusunda müzeye yaklaşım belirleyicidir. Binaya ulaşım yol kotundan ve Kaymakamlık Binası (park kotunda) tarafından olacak şekilde iki kottan sağlanmaktadır. Yol kotundan erişim için müze önünde bir meydan oluşturulmuştur. Rüstempaşa Bedesteni ve Çifte Minerali Medrese’de görülen avlulu plan şemasından yola çıkılarak park ve oluşturulan meydanla ilişki kuran bir kütle tasarlanmıştır. Avlu, park ve meydan birbiriyle bütünleştirilmiş, park kotu geçici sergi ve kafe, yol/meydan kotu müze olarak planlanmıştır.

GÜNEŞ IŞIĞI, MÜZE İŞLEVİ GEREĞİ, KONTROLLÜ OLARAK ALINMAKTADIR. BU DURUMUN DOĞAL BİR SONUCU OLARAK YAPI, KABUĞUNUN GENELİNDE İÇE DÖNÜK BİR TAVIR SERGİLER.

69

Yapının tasarımında önemli ikinci bir kriter de yapının içeriği itibariyle sahip olduğu simgesel değeridir. Bir ilçenin tarihinde var olmuş bir devleti ve o ilçenin güncel faaliyetlerini tanıtan bir yapının kendini ifade etme konusunda zorluk çekmemesi gerekir. Bu sebeple belirgin hatlar ile oluşmuş, geometrik, yalın ve kısmen anıtsal bir yapı ön görülmüştür. Müzenin ilk galerisi, kütlesel olarak simgesel bir fonksiyona sahiptir ve yapının diğer kısımlarına göre yükselir. Bu galerinin içerisinde ise Oltu’ya dair genel bilgiler verilecektir. Güneş ışığı, müze işlevi gereği kontrollü olarak alınmaktadır. Bu durumun doğal bir sonucu olarak yapı, kabuğunun genelinde içe dönük bir tavır sergiler. Avlu E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


dosya

MÜZE mimarisi

70

TROYA MÜZESİ

TARİHİ YÜCELTEN BIR MÜZE YAPISI Fotoğraf: Emre Dörter

TASARIM EKIBI MÜZE YAPISINI TASARLARKEN, ANTIK KENTIN ZENGIN TARIHINI YÜCELTECEK BIR TASARIM HEDEFLEMIŞ. EKIP TROYA MÜZESI’NI KENTIN MIRASINI ONURLANDIRAN, DOĞAL, KÜLTÜREL, ARTISTIK VE ARKEOLOJIK BAĞLAMDA ZENGIN TARIHINI ANLATACAK BIR ARAÇ OLARAK TANIMLIYOR.

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


Fotoğraf: Murat Germen

MÜZE, KORUMA VE RESTORASYON LABORATUVARLARININ YANI SIRA DEPO ALANI, GEÇİCİ VE KALICI SERGİ ALANLARI, AKTİVİTE ALANLARI, KAFE, RESTORANLAR VE SATIŞ ALANLARINI BARINDIRMAKTADIR.

H Proje Yeri: Çanakkale Proje Tipi: Kültür Yapısı İşveren: TC. Kültür ve Turizm Bakanlığı Proje Tarihi: 2011 İnşaat Bitiş Tarihi: 2013-2018 Arsa Alanı: 110.000m2 İnşaat Alanı: 11.000m2 Ekip:Ömer Selçuk Baz, Okan Bal, Ozan Elter, Ece Özdür, Ege Battal, Cihan Poçan, Tuğgen Kukul, Firdevs Ermiş, Pelin Yıldız Sergi İçeriği ve Tasarımı: Deniz Ünsal, Lebriz Atan, Burçin Akcan, Cristina Rizzello,

omeros’un İlyada Destanı’na konu olan Truva atıyla gerçekleşmiş kuşatma ile ünlü bir kent Troya... 1870 yılında keşfedilen ve sonra UNESCO Dünya Mirası listesine girmeyi başaran Troya antik kentinde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde; üst üste kurulmuş, yedi ayrı kültürü barındıran, dört mimari kat ve dokuz yerleşim yeri tespit edilmiştir. 5000 yıllık tarihi ve Avrupa medeniyetlerinin gelişimindeki önemi ile Troya, Homer zamanından I. Dünya Savaşına kadar olan süreçte sanatsal ve tarihsel büyük bir kültürel etkiyi temsil etmektedir. Çanakkale Tevfikiye köyünün yanında yer alan ve köklü bir tarihe ev sahipliği yapan bu alandan çıkan eserlerin korunması ve sergilenmesi amacıyla bir müze yapılmasını planlayan Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı, proje için 10 hektarlık bir alanı kamulaştırmış ve 2011 yılında

71

müze yapısı için ulusal bir yarışma açarak Troya Müzesi’nin hayata geçmesinin ilk adımı atmıştır. Yarışmayı Ömer Selçuk Baz yönetimindeki Yalın Mimarlık ekibinin kazanmasıyla 2013 yılında yapımına başlanan Troya Müzesi, 2018 yılının Ekim ayında ziyarete açılmıştır. Müze, yaklaşık 90.000 m² büyüklüğe sahip olan parsel içerisinde 12.765 m² kapalı alanda, koruma ve restorasyon laboratuvarlarının yanı sıra 2000 m2 depo alanı, geçici ve kalıcı sergi alanları, aktivite alanları, kafe, restoranlar ve satış alanlarını barındırmaktadır. Ayrıca Troya Müzesi’nin doğal çevreye de erişim olanağı bulunmaktadır. Tasarım ekibi müze yapısını tasarlarken, antik kentin zengin tarihini yüceltecek bir tasarım hedeflemiştir. Ekip Troya Müzesi’ni kentin mirasını onurlandıran, doğal, kültürel, artistik ve arkeolojik bağlamda E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


dosya

MÜZE mimarisi

TROYA MÜZESİ

Fotoğraf: Emre Dörter

72

MİMARLAR MÜZEYİ, EŞİKLER YARATMAK VE ZİYARETÇİLERİ BURALARDA SOYUTLAMAK ÜZERİNDEN BİR TASARIM KURGUSU GELİŞTİRMİŞLER.

zengin tarihini anlatacak bir araç olarak tanımlamaktadır. Yapı corten kaplamalı görüntüsüyle kazı alanından çıkarılmış bir eser hissi uyandırmaktadır. Yalın Mimarlık’a göre tasarım şu anki dünyadan farklı bir dünyayı, tarihi kökleri ve hikayeleriyle ziyaretçiye aktarmak üzerinden kurgulanmıştır. Projenin başında ekip, iki adet tasarım problemine odaklanmış. Bunlardan ilki, müze yapısının çevresiyle kuracağı ilişkiyi düzenlemek olmuş. Diğer ve daha da önemli problem ise; yangınlar, savaşlar yıkımlar geçirmiş, üst üste defalarca inşa edilmiş, yağmalanmış, kalıntıları çalınmış, neredeyse yok olmuş, efsanelerde, destanlarda yaşayan bir uygarlığa ve bir döneme pencere açan bir yapı yaratmak olmuş. Troya Müzesi, mimarlara göre şu anki fiziki bağlamından daha çok yapının ötesinde bir his oluşturmalı. Bu yüzden mimarlar müzeyi, eşikler yaratmak ve ziyaretçileri buralarda soyutlamak üzerinden bir tasarım kurgusu geliştirmişler. Tasarımda tercih edilen karar, yapıya giriş anından itibaren, ziyaretçiyi belirli eşiklerde kademeli olarak tecrit etmek,

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


ziyaretçiyi kısmen ve bazen tamamen fiziki bağlamdan koparmak ve tekrar bağlamak olmuş.

TÜM DESTEK İŞLEVLERİ YER ALTINDAKİ TEK BİR KATTA TOPLANMIŞ, BU KAT YERYÜZÜNDEN ALGILANMAYAN, ÜZERİ PEYZAJ İLE ÖRTÜLÜ BİR KAT OLARAK PLANLANMIŞTIR.

Zemin kat artı üç kattan oluşan Troya Müzesi’nin teşhir katlarına ziyaretçilerin ulaşımı bir rampadan çıkarak sağlanıyor. Müzenin teşhir alanlarına çıkılan rampasının toplam uzunluğu ise yaklaşık 480 metre. Tüm destek işlevleri yer altındaki tek bir katta toplanmış, bu kat yeryüzünden algılanmayan, üzeri peyzaj ile örtülü bir kat olarak planlanmış. Bu peyzaj, kırsal çevrede sürekli devam eden ve muhtemelen uzun süre orada kalacak olan ekili biçili alanların, tarlaların devamı niteliğinde. Sergi yapısı bu katın içerisinden, yeryüzündeki bir yarıktan toprak üstüne yükselen 32x32 metre boyutlarında kare planlı robust bir obje olarak algılanabiliyor. Ziyaretçiler yapıya 10 metre genişliğinde bir rampadan aşağıya inerek giriyorlar ve rapmadan inerken ufuktaki yapıya doğru yaklaşıyorlar, peyzaj ve yeryüzü yavaşça kayboluyor, geriye gökyüzü ve yapı kalıyor. Müzenin sergi alanlarını barındıran kütlesi ise bu katın içerisinden yeryüzüne E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

73


dosya

MÜZE mimarisi

TROYA MÜZESİ

Ziyaretçiler sergi yapısını saran rampalar ile yavaşça yukarı çıkmaya başladığında cephedeki yarıklardan coğrafya, tarlalar ve Troya kalıntıları görülebiliyor. Çatıya gelindiğinde ise dev bir seyir terasına ulaşılıyor. Bu nokta Troya’nın uzak ve yakın geçmişini, bu topraklardaki yaşanmışlıkları ve yaşanabilecekleri hayal etmek için ideal bir yer. Yapıda seçilen malzemeler mümkün olduğunca en işlenmemiş halleri ve bitişleri ile kullanılmış. Bu anlamda malzemelerinin kendi doğalarına, davranış, inşa edilme şekillerine referans verecek şekilde yapıda ifade bulmaları tasarım için önemli bir unsur olmuş. Beton, Paslanmış Çelik ya da ahşap gibi gazbeton donatılı düşey paneller de kendi imalat tekniklerini ifade edecek şekilde yapıda yer almış. Dolayısıyla malzeme ve ona dair inşaat bilgisinin görünür ve kendi estetiğinin bir parçası olması, 5000 yıllık antik bir dünyaya dair referansların aktarıldığı bir yapıda daha da anlam kazanmış.q

74

yükselen kare plan şemalı kısım. 32×32 metre ayak izine sahip sergi alanlarını barındıran küp hacmin etrafı ise atölyeler, depolar, giriş, işlikler, konferans salonları ve teknik hacimler ile çevrilmiş. Sergi yapısının dört tarafında destek hacimlerini ayıran ve bağlayan bir sirkülasyon bandı da bulunuyor. Bu sayede ziyaretçiler başka aktiviteler sırasında da sergi içeriğini algılayabiliyor. Ziyaretçi içeriye girdiğinde kendini bir sirkülasyon bandında buluyor. Pas kırmızısı, toprak rengi sergi yapısı, şeffaf çatıdan yeryüzüne doğru yükseliyor. Paslanmış metal (corten) kaplı yapı, bu haliyle topraktan çıkarılmış kırılmış testiler ve çömlekler gibi biraz çizilmiş, bozulmuş, kendine özgü dokusuyla ardında bir yaşanmışlık ve bir geçmişi olduğunu hissettiriyor. O döneme ait olmasa da malzemenin ve mimarinin geçmişi, günümüz ve gelecek arasındaki bağa dair bir şeyler söylediğini hissettiriyor. Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


75


Musée de la Romanité Romantizm Müzesi

KAPAK PROJESİ

TARIH VE MODERN MIMARININ BULUŞMASI FRANSA’NIN GÜNEYİNDEKİ NİMES ŞEHRİNDE ELIZABETH DE PORTZAMPARC MİMARLIK OFİSİ TARAFINDAN TASARLANAN VE İNŞA EDİLEN MUSÉE DE LA ROMANITÉ, TARİHİ İLE MODERN MİMARİNIN BULUŞMASINA SAHNE OLUYOR. MÜZE; KÜLTÜREL ETKİNLİKLER İÇİN KULLANILAN ARENA VE ANTİK TİYATRONUN YER ALDIĞI ŞEHRİN TARİHİ KISMI İLE MODERN BİNALARIN YER ALDIĞI BÖLÜMÜ BİRBİRİNE BAĞLAYAN NOKTADA YER ALIYOR.

Mimarlar: 2Portzamparc – Elizabeth de Portzamparc Alan: 9100.0 m2 Sene: 2018 Fotoğraflar: Nicolas Borel, Serge Urvoy, Stéphane RamillonVile de Nîmes, Sergio Grazia

76

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


F

ransa’nın güneyindeki Nimes şehrinde Elizabeth de Portzamparc mimarlık ofisi tarafından tasarlanan ve inşa edilen Musée de la Romanité, tarihi ile modern mimarinin buluşmasına sahne oluyor. Müze; kültürel etkinlikler için kullanılan Arena ve antik tiyatronun yer aldığı şehrin tarihi kısmı ile modern binaların yer aldığı bölümü birbirine bağlayan noktada yer alıyor.

77

Bu nedenle de tarihi ve modern mimariyi birarada temsil eden yapıda iki farklı tarz kullanılmış. Müzede kullanılan taş bloklar, ışıklandırılmış dalgalı bir cephe ile kaplanarak aydınlatılıyor. Bu yumuşak geçiş ile de tarihe saygı ifade ediliyor. Kültürüne ait önemli bir kompleks, yenilikçi bir müze, arkeolojik bahçe ve yaşayan bir çevre olma özellikleri taşıyan Musée de la Romanité, 2018 senesinde Fransa’nın en büyük mimari ve kültürel olayı oldu. 2 Haziran 2018 tarihinde halka açılan müzeyi ilk gün 5,000 kişi ziyaret etti. Müzedeki, sıra dışı arkeolojik koleksiyonlar 25,000’den fazla parçayı içeriyor ve parçalar arasında daha önce hiç sergilenmemiş eserler de yer alıyor. Bina eski Augustan surunu takip eden bir iç sokağın etrafında düzenlenmiş. Herkese açık olan bu geçit, görsel bir açıklık yaratırken amfi tiyatroyu çevreleyen plazayı arkeolojik bahçeye bağlıyor. Ziyaretçiler müzenin zemin katından geçerken, sahadaki eski hazineleri keşfetmeye davet ediliyorlar. Binanın merkezindeki 17 metrelik avluda, Roma öncesi kent kuruluşlarından kalma bu kutsal alandaki tapınaklara açılan yolların bir kısmını görmek mümkün. Eski kentin girişinde yer alan müze, şeffaf olan zemini sayesinde amfi tiyatro manzarasıyla E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


dosya

MÜZE mimarisi

78

açılıyor. Dış cephe Romalılara özel bir kostüm olan Toga’yı andırıyor; cepheyi oluşturan kare cam plakalarsa modern şeffaflığı büyük bir Roma sanatı geleneği olan mozaiklerle birleştiriyor. Bu yarı saydam cam kaplama, 2.500 m2’lik bir yüzeyi kaplayan 7.000 serigrafi cam plakadan meydana geliyor ve cam mozaiğin yansımaları ve dalgalanmaları gün boyunca cephenin görünümünü değiştiriyor. Canlı cephe üç bölümden oluşuyor; gazbetondan yapılmış hafif iç dolgu; dıştan su yalıtımı ve ısı yalıtımı sağlayan metal kaplama, tamamı paslanmaz çelik bir çerçeve ile yerinde tutulan cam paneller. Cephedeki bir dizi açıklık, Amfi tiyatro ve arkeolojik bahçenin farklı manzaralarını sunuyor. Sergi alanları boyunca, müze ve dış mekân arasında görülen kesintisiz etkileşim, kentin müzeye dahil olmasına olanak tanıyor. Tesviye çalışmalarından önce yapılan kazılar sırasında Roma duvarının ve diğer kalıntıların çevresinde düzenlenen arkeolojik bahçe “yeşil müze” olarak düşünülmüş. Burada keşfedilen tüm tarih izleri korunmuş ve restore edilmiş. Alan şu anda ziyaretçilere açık durumda. Régis Guignard tarafından düşünülmüş olan Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

3.500 m²’lik bu yeşil kamusal alan, üç büyük döneme- Galyalılar, Romalılar ve Orta Çağ - karşılık gelen üç katman halinde yapılandırılmış, böylece hem ciddi bir tutarlılık sağlanmış hem de bilimsel amaç tamamlanıp, güçlendirilmiş. Yeşil çatı, Elizabeth de Portzamparc tarafından müzenin tırmanış yolunun

doruk noktasında oluşturulmuş. Nîmes’i ve 21. yüzyıl tarihini, Amfitiyatro’yu ve uzaktan Tour Magne’nin görülebildiği bu seyirlik alanla ziyaret noktalanıyor. Herkese açık bir buluşma yeri olan bu kamusal alan, kent yaşamını müzenin en tepesine taşıyor.q


Alevlere geçit vermeyen

YTONG YANGIN DUVARI! Ytong, sanayi yapılarını güvenli yangın çözümleriyle buluşturuyor. Ytong Yangın Duvarı, üstün yapısıyla yangına dayanır, ısı geçişini engeller, yangının ilerleyip yayılmasını önler.

79

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

güncel

PEJZAJIN ÜZERINDE BIR KAMPÜS 80 80 80

OFIS KÜTLESI, SÜRDÜRÜLEBILIR VE ÇEVRECI BIR ORTAMDA ÇALIŞANLARINA ESNEK VE ÖZGÜN ÇALIŞMA ORTAMLARI YARATILABILMEK IÇIN BULUNDUĞU ÇEVRENIN BIR UNSURU OLARAK GENIŞ ÖLÇEKTEKI DOĞAL TOPOĞRAFYAYI ARSA IÇERISINE YANSITAN TEPELERIN KAPLANDIĞI YEŞIL BIR PEYZAJIN ÜZERINE INŞA EDILMIŞTIR.

Proje Yeri: Pendik, İstanbul Proje Tipi: Ofis Proje Tipi Grubu: Ticari İşveren: Garanti Bankası Konsept Tasarım: ERA Şehircilik Mimarlık İç Mekân Projesi: Midek Mingü Mimarlık, ERA Şehircilik Mimarlık Fotoğraf: Cemal Emden Proje Başlangıç Yılı: 2010 İnşaat Bitiş Yılı: 2018 Arsa Alanı: 53,000 m2 Toplam İnşaat Alanı: 142,000 m2

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


GARANTİ BANKASI BBVA TEKNOLOJİ KAMPÜSÜ

K

onsept tasarımı ERA Mimarlık, iç mimarisi Midek/MİNGÜ ortaklığında projelendirilen Garanti Bankası BBVA Teknoloji Kampüsü; İstanbul Pendik‘te 50 dönüm arazi içerisinde, D 100 karayolu TEM ve Sabiha Gökçen ulaşım hatlarının bağlantı noktasında önemli bir konumda inşa edilmiştir. Projede eski bir endüstriyel kimya fabrikasına ait araziyi, Türkiye’nin en dinamik bankalarından biri için bir teknoloji kampüsüne dönüştürmek hedeflenmiştir. Sitenin etrafındaki doğal topografyadan ilham alan ve çevrenin örgütlenmemiş kentsel dokusuna net bir kontrast yaratma arzusuyla yola çıkılan projede; ana çalışma ortamı, iki adet 600 ve 200 kişilik oditoryum, eğitim toplantı alanları, kafeteryalar, köprü üzerindeki dinlenme alanları, veri merkezi ve diğer birçok işlevi barındıran çeşitli alanlar yapay tepelerin üzerine doğru uzanmaktadır.

Bu peyzaj tepelerinin altında; oditoryum, data merkezi, kafe – restoran, arşiv, servis birimleri vb. özel işlev ve rekreasyon alanları yer almaktadır. Ofis çalışma alanları dışındaki tüm özel işlevler zemin ve alt katlarda yerleşmiş olduğundan ofis katları gökyüzüne ve peyzaja açılan avlular çevresinde birbirleri ile bağlantılı olarak yerleştirilmiştir. Yaklaşık 142 bin m2 toplam inşaat alanı ve 51 bin m2 saha alanına sahip kampüs programı üç ana bölüm halinde yapılandırılmıştır: 53.500 m2 açık ofis, 16.000 m2 konferans salonu, eğitim alanları ve kafeteryalar, 72.500

PROJE, MİMARİ OLARAK BULUNDUĞU SANAYİ AĞIRLIKLI YERLEŞİM BİRİMLERİNE TEZAT OLARAK ŞEFFAF VE SAYDAM CEPHE UNSURLARI İLE SADELİĞİ ÖNE ÇIKARMAKTADIR.

Proje, mimari olarak bulunduğu sanayi ağırlıklı yerleşim birimlerine tezat olarak şeffaf ve saydam cephe unsurları ile sadeliği öne çıkarmaktadır. Ofis kütlesi, sürdürülebilir ve çevreci bir ortamda, çalışanlarına esnek ve özgün çalışma ortamları yaratılabilmek için bulunduğu çevrenin bir unsuru olarak geniş ölçekteki doğal topoğrafyayı arsa içerisine yansıtan tepelerin kaplandığı yeşil bir peyzajın üzerine inşa edilmiştir. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

81


PROJE

güncel 82 82

m2 otopark, Tier 4 veri merkezi, spor merkezi, ortak alanlar, arşivler ve servis alanları. Dalgalı yatay bina, sahanın iki kısmını asma köprüler ve genişliği otuz metreyi aşan cam duvarlarla birbirine bağlamaktadır. Ofislerde düz beton sistemi, daha alt katlardaysa çıplak iskelet sistemi kullanılmıştır. 4.5-11 metre derinliğinde sundurmalar sayesinde ofis alanlarında sütun kullanılmasına gerek kalmamıştır. Her dört ofisin seviyesi de aynı düzeydedir ve en geniş sundurmalı alanlar, çatıya yerleştirilen büyük, kompozit kirişlerle desteklenmektedir. Esneklik ve gün ışığından maksimum faydalanmak, çalışma alanlarının temel kriterlerinden biri olduğu için, ofis alanlarına erişim bir dizi yükseltilmiş avlu aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu avlular kullanıcıların dinlenmelerine ve köprüler üzerindeki oturma alanlarında şaşırtıcı güzellikte manzaralar karşısında sosyalleşebilmelerine olanak tanımaktadır. Çalışma alanlarını kente entegre etmek için şeffaflığa başvurulmuş; böylece kullanıcılara sene boyunca çevre ile etkileşim içinde olup, farklı tecrübeler yaşayabilme imkânı sunulmuştur. Gökyüzünü, manzarayı ve şehri yansıtan yükseltilmiş yatay bina; dışarıdan sert ve keskin hatlara sahipken, iç alanda göze çarpan boşluklardan ötürü kullanıcıyı güçlü bir kontrast karşılamaktadır. Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


83

Kullanıcı, yapay tepeler arasında dere gibi dalgalanan yolu izleyerek dış mekânı dolaşabilmektedir. Havuzlar ve camlı cepheler sıcak havalarda soğutma etkisini arttırmak üzere tasarlanmıştır.

BİNA TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK YEŞİL ÇATI SİSTEMİ UYGULAMALARINDAN BİRİNE SAHİPTİR VE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İLKELERİ KAPSAMINDA BİRÇOK FARKLI TEKNİK ALTYAPIYI BARINDIRMAKTADIR.

Binada, aydınlatma sistemi ile entegre edilmiş dinamik güneş koruyuculu tek ve çift cidarlı cephe sistemlerinden, iç mekânlara yüzde yüz temiz hava sağlayan özel ısıtma ve soğutma sistemlerine kadar sürdürülebilirlik ilkeleri uygulanmıştır. Sahanın etrafında yoğun bir trafik akışı olduğu için, dış cepheler, ısı ve ses yalıtımı konusunda yüksek kalite sağlayan birleşik sistemler olarak tasarlanmıştır. Tasarımın ilk aşamalarında, alan devralındıktan sonra, eski kimya fabrikası kaldırılmış, toprak kirlenme açısından kontrol edilmiş, kalıntılar birkaç farklı kategoriye ayrılıp geri dönüşüm için gönderilmiş ve sertifikalandırılmıştır. Eski fabrikadaki mevcut çam ağaçları korunmuş, çok az sayıda ağacın yeri değiştirilmiştir. Toplanan yağmur suyu peyzaj için kullanılmaktadır. Yeşil tepeler, yapay tepelerin yüzeyine gömülü bir kablo sistemi ile elde edilmiştir ve bina Türkiye’nin en büyük yeşil çatı sistemi uygulamalarından birine sahiptir. Yapı, sürdürülebilirlik ilkeleri kapsamında birçok farklı teknik altyapıyı barındırmaktadır ve LEED Gold sertifikası almaya hak kazanmıştır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MARKA advertorial

kullanılan

ERA MİMARLIK

84 84

GARANTİ BANKASI BBVA TEKNOLOJİ KAMPÜSÜ’NE

BTM OPTIGREEN ile Spesifik Çatı Çözümü Garanti Bankası BBVA Teknoloji Kampüsü projesi sadece ülkemizin değil, Avrupa’nın da metrajı en büyük, değişken ve yüksek eğimde uygulaması yapılan en özel ve spesifik bahçe çatı alanlarına sahip uluslararası projelerinden biridir.

Y

apı malzemeleri sektörünün lider markalarından BTM; yapımı 2018 yılında tamamlanan Garanti Bankası BBVA Teknoloji Kampüsü projesinde tercih edilen BTM Optigreen Type S (Cable) sistemi çözümüyle Türkiye yeşil çatı pazarında bir ilke imza attı.

Alttaki yalıtıma zarar vermeden, değişken ve yüksek eğimdeki kabuk döşemelerin üzerinde toprağı tutmak ve kaymayı engelleyecek şekilde toprak tutucu sistemleri yerleştirmek için ise her türlü statik yükün hesabının yapılması ve risklerin minimize edilmesi amaçlandı.

Garanti Bankası BBVA Teknoloji Kampüsü projesi sadece ülkemizin değil, Avrupa’nın da metrajı en büyük, değişken ve yüksek eğimde uygulaması yapılan en özel ve spesifik bahçe çatı alanlarına sahip uluslararası projelerinden biridir.

Bu doğrultuda, tüm yükü taşıyacak, birbirine paralel konumlandırılmış çelik kablo ve aralarına geçme olarak yerleştirilen hafif, sağlam plastik ayaklardan oluşan BTM Optigreen Type S (cable) toprak tutucu sistem, bu proje için eğimlere en uygun ve uygulanabilirliği mümkün olan çözüm olarak belirlendi.

Öncelikli olarak bitkilendirilmiş yeşil alanlar olarak tasarlanan tepelerin altındaki mekânların yaşam ve konfor faktörü göz önüne alınarak kabuk döşemelerin su ve ısı yalıtımının en üst düzeyde sağlanması hedeflendi. Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Ülkemizde son 15 yılda gerçekleştirilen nitelikli projelerde pek çok bahçe çatı uygulaması yapılmış olsa da yuvarlak, amorf


ve değişken eğimde bir kabuk yüzeyde, benzer bir çalışma örneği yoktu. Avrupa’daki benzer 2 referansın da metrajının 4-5 katı büyüklükte bir uygulama alanı söz konusuydu. Bu sistemin patentine sahip Alman Optigreen firması için de bugüne kadar ki en büyük uygulamalardan biri olacaktı. Bu sebeple projenin uygulama yapılacak eğimli alanlarına ait topografik haritaları çıkarıldı. Adeta bir terzi titizliğiyle toprak yükünü taşıyacak çelik halatlar ve toprak tutucu ayak askı noktaları daha proje aşamasında iken mimari çizimlere yerleştirildi. Çelik kabloları taşıyacak ankraj noktaları, ofis katlarının bulunduğu perde duvarlarına monte edilerek yalıtıma zarar verilmedi. Maksimum 10 -12 cm kalınlığındaki hafifletilmiş bahçe çatı toprağı ve bitkilendirme ağırlığı dahil kabuk yüzeylere gelebilecek her türlü dinamik ve statik yükler hesaplanarak risk analizleri yapıldı.

ERA MİMARLIK

YAPIMI 2018 YILINDA TAMAMLANAN GARANTİ BANKASI BBVA TEKNOLOJİ KAMPÜSÜ PROJESİNDE TERCİH EDİLEN BTM OPTIGREEN TYPE S (CABLE) SİSTEMİ ÇÖZÜMÜYLE TÜRKİYE YEŞİL ÇATI PAZARINDA BİR İLKE İMZASI ATTI.

Su ve ısı yalıtımı sağlanmış eğimli betonarme yüzeylerin üzeri ilk olarak spesifik özellikli, suyun akış yönünde kanallı bir yapıya sahip, hem koruyucu hem de nem tutucu olan BTM Optigreen SSV 800, 800gr/m2’lik yeşil renkli geotekstil ile kaplandı. Sistemin esas ana bileşenleri olan çelik halatların ankraj noktalarına bağlantıları ve toprak tutucuların tümünün yerleşimi, eğimli alanlarda kaydırmazlık için yüksek teknoloji ile üretilmiş olan bu geotekstil üzerinde gerçekleştirildi. Akabinde statik yüklere uygun olarak Optigreen ve danışman / uygulamacı peyzaj grubunun işbirliğinde ağırlığı belirlenen hafifletilmiş toprak karışımı (Maks. 10-12cm) toprak tutucu sistem üzerine yerleştirilerek yüzey bitkilendirmeye uygun hale getirildi. Bu metraj ve eğimlerdeki bir projede tek tek bitki ekiminin çok zor olması, toprağa tutunma ve büyüme evresinin çok uzun süre alması gibi olumsuz faktörler göz önüne alınarak bitki seçiminde uygulamanın çok daha hızlı ve pratik olması için sedum halılar tercih edildi.q

ERA MİMARLIK E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

85


PROJE

güncel

YENILENEN YÜZÜYLE ATAKULE

A TASARIMIN PROJE ÇALIŞMALARINDA KULE ÖZEL ÖNLEMLERLE KORUNARAK ATAKULE BAZA BLOĞU YENI BIR TAŞIYICI SISTEM IÇINDE ELE ALINMIŞTIR.

İşveren: Atakule Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. Kule Tasarımı: Ragıp Buluç Mimarlık Baza Bloğu Mimari Tasarım: A Tasarım Mimarlık Ali Osman Öztürk Proje Tarihi: 2010-2015 İnşaat Alanı: 48 679m2 Atakule Baza Bloğu Açılış Tarihi: 29 Ekim 2018 Ödül: Sign of the City Awards 2017, En iyi yerel merkezli AVM projesi

86 86

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


ATAKULE

2010 YILINDA BAŞLAYAN YENİLEME PROJESİ KAPSAMINDA BİRÇOK SEÇENEK ARASINDAN KULENİN VE YAKIN ÇEVRESİNİN KORUNMASI, ONU SARAN KÜTLENİN İSE YIKILARAK YENİDEN YAPILMASI KABUL GÖRMÜŞTÜR.

T

asarımı Mimar Ragıp Buluç’a ait olan Türkiye’nin ikinci Ankara’nın ise ilk AVM’si olan , 1980’li yılların sonunda inşa edilen Atakule, Başkent Ankara’nın simgesi haline gelmiş, Atakule ve yapıya bağlı alışveriş merkezi uzun yıllar hem Ankara’lılar hem de Ankara’nın ziyaretçileri tarafından yoğun olarak ziyaret edilmiştir. Yapının 2009 yılında el değiştirerek Atakule Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. bünyesine geçmesiyle birlikte yenilenmesi ve güncel ihtiyaçlara uygun hale dönüştürülmesi gündeme gelmiştir. 2010 yılında başlayan yenileme projesi kapsamında alternatif çalışmalar yapılmış, birçok seçenek arasından kulenin ve yakın çevresinin korunması, onu saran kütlenin ise yıkılarak yeniden yapılması kabul görmüştür. Projenin tasarımı A Tasarım Mimarlık, Ali Osman Öztürk tarafından yapılmıştır. Atakule, Cinnah Caddesi ve Çankaya Caddesi’nin kesişiminde Botanik Parkı sürekliliğinde üçgen bir parsel üzerinde konumlanmaktadır. A Tasarım Proje çalışmalarında kule özel önlemlerle korunarak Atakule Baza Bloğu yeni bir taşıyıcı sistem içinde ele alınmıştır. Bazada yer alan işlevler, bir ucu park ve manzaraya, diğer ucu ana giriş eksenine bağlanan bir aks üzerinde planlanmıştır. Atakule Baza Bloğu, tipolojik olarak diğer ticari işlevli yapılardan ayrılır. Özel mülkiyete ait olan bu yapının özel konumu buraya özgü ticari, sosyal ve kültürel işlevlerin E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

87


s

88 88

nasıl planlanması gerektiğine dair önemli ipuçları içermektedir. Dolaşım alanlarının sürekliliği sağlanarak mağazalar, yemek, eğlence ve sosyal mekânlar merkezi bir atriyum çevresinde düzenlenmiştir. Kuzey cephesi, park tarafı tamamen şeffaftır. Yemek mekânları ve teraslar park yönündedir. Diğer iki yönde ise sadece mağazalar yer almaktadır. Galeriler ile yukarı doğru açılan iç boşlukta mevcut parkla bir süreklilik ilişkisi oluşturulması, böylelikle yapıya değer katan zengin bir mekân deneyimi sağlanması hedeflenmiştir. Çatı terası sosyo-kültürel faaliyetlere imkân verecek şekilde düzenlenmiştir. Arazinin eğimli yapısı farklı seviyelerde girişler düzenlenmesine olanak tanımıştır. Araç erişimini planlarken Cinnah Caddesinden yukarı Çankaya Caddesine doğru devam eden tek yönlü trafikte, iki caddeyi birbirine bağlayan ve yapı çevresinde araç ulaşımının devamlılığını sağlayan bir iç yol (vale yolu) tasarlanmıştır. Ana giriş, kule girişi, vale yolu ile bağlantılı ziyaretçi girişi, Botanik Parkı girişi ve Cinnah Caddesi yönünde düzenlenen servis girişi olmak üzere toplam beş adet giriş düzenlenmiştir. Cam, bronz ve ahşap malzemelerin bir arada kullanıldığı yapıda özel aydınlatmalı cephe detayları geliştirilmiştir. Atakule Baza Yapısı’nda işlevler, manzara, dolaşım düzeni ve otoparkın verimliliği gibi konular irdelenerek yeni düzenlemeler geliştirilmiştir. Bu düzenlemelerin çıkış noktasını yeni işlevsel kurgunun yanı sıra Botanik parkı ile kurulmaya çalışılan bir süreklilik ilişkisi oluşturmuştur.q Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

ATAKULE Projesinde Schüco Dış Cephe Sistemleri ve Kapıları Kullanılmıştır.

YAPIMI 2018 YILINDA TAMAMLANAN GARANTİ BANKASI BBVA TEKNOLOJİ KAMPÜSÜ PROJESİNDE TERCİH EDİLEN BTM OPTIGREEN TYPE S (CABLE) SİSTEMİ ÇÖZÜMÜYLE TÜRKİYE YEŞİL ÇATI PAZARINDA BİR İLKE İMZASI ATTI.



PROJE

güncel 90 90

HEM YEŞIL HEM ŞEHIR MODÜLER BIR PLANLAMA ANLAYIŞI ILE TASARLANAN PROJE, BIRBIRINE DÖNÜŞTÜRÜLEBILEN FARKLI TIPTEKI KONUTLARIN DOĞRUSAL BIR DOLAŞIM YOLU BOYUNCA YAN YANA YER ALDIĞI BIR DIZILIM ILE KURGULANMIŞTIR.

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


KEMERLIFE XXIII KONUT PROJESİ

Proje: Kemerlife XXIII Konut Projesi Lokasyon: Kemerburgaz, İstanbul Toplam kapalı alan: 40,000 m2 Ekip: Kerem Piker, Burçak Sönmez, Çiğdem Erdoğan, Oğuzhan Saygı, Yağız Söylev, Nazlı Tatar, Beyza Derbentoğulları, Duygu Bingül, Mahmut Ünal, Baran Aybars, Begüm Nazifoğlu, Pelin Arabacıoğlu, Tuğçe Alkaş, Deniz Üstem, Oğuzhan Aydın, Burak Saatçioğlu, Miray Karabulut, Neslişah İnan, Bengisu Derebaşı Danışman: Emre Arolat 3b görseller: Oda Viz

M

etal Yapı Konut yatırımı olan ve İstanbul Kemerburgaz’da bulunan Kemerlife XXIII konut projesi, KPM Kerem Piker Mimarlık tarafından tasarlanmıştır. 3 blokta 168 daire ve 8 mağazadan meydana gelen projede 7 bin 750 metrekarelik arsa üzerine 1+0’dan 5+1 dublekslere kadar farklı konut tipleri yer almaktadır. Kemerlife XXIII’ün mimarisi ferahlık ve bol gün ışığı üzerine kurgulanmıştır.

“HEM YEŞİL, HEM ŞEHİR” SLOGANIYLA YOLA ÇIKILAN KEMERLIFE XXIII PROJESİ YAKIN ZAMANDA BÖLGEDE YAPILACAK OLAN KONUT PROJELERİ İÇİN ÖRNEK TEŞKİL ETMEKTEDİR.

91

“Hem yeşil, hem şehir” sloganıyla yola çıkılan Kemerlife XXIII projesi yakın zamanda bölgede yapılacak olan konut projeleri için örnek teşkil etmektedir. Ortak bir avlu etrafında çeperlere yaslanarak arazinin geometrisini takip eden üç bloktan meydana gelen projenin birinci blokunun zemin katında ana cadde boyunca yola cephe veren dükkânlar, ikinci ve üçüncü katlarında ise farklı büyüklükteki konutlar yer almaktadır. Dükkân ve konut tarifleriyle bölgedeki görüntünün devamı olarak görülebilecek birinci blokun aksine ikinci ve üçüncü bloklar bütün katlarda iç avluya ya da komşu sokaklara yönelen teraslı konutlardan meydana gelmektedir. Modüler bir planlama anlayışı ile tasarlanan proje, birbirine dönüştürülebilen farklı tipteki konutların doğrusal bir dolaşım yolu boyunca yan yana yer aldığı bir dizilim ile kurgulanmıştır. Böylelikle dairelerin cephe boyunca ilişkilendirildiği terasların E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

güncel

TAŞIYICI SİSTEMDEN AYRIŞARAK İKİNCİL BİR CEPHE SİSTEMİ OLARAK KURGULANAN AHŞAP KAYAR PANELLER, YAPININ İÇİYLE DIŞI ARASINDA YER ALAN ARA MEKÂNLARI TARİFLEYEN DÜZENLİ BİR YAPISAL ELEMAN OLARAK TASARLANMIŞTIR.

KEMERLIFE XIII Konut Projesinde Lunawood Isıl Ahşap Ürünleri Kullanılmıştır.

s

92 92

bütün yaşam alanlarına hizmet etmesi sağlanmıştır. Yapının çeperi takip eden kütlesi üst katlarda hafifletilerek farklı kotlarda sitenin ortak kullanımına açık teras bahçeler düzenlenmiştir. Taşıyıcı sistemden ayrışarak ikincil bir cephe sistemi olarak kurgulanan ahşap kayar paneller, planlamanın modüler yapısından kaynaklanan ve farklı türdeki plan tiplerinin yan yana gelişiyle her seferinde çeşitlenen iç cepheyi örterken, yapının içiyle dışı arasında yer alan ara mekânları tarifleyen düzenli bir yapısal eleman olarak tasarlanmıştır. Terasların farklı mevsimlerde de yaşam alanı olarak kullanılmasına olanak sağlayan ahşap kayar panellerin dinamik yapısının projenin dışarıdan algısını da zenginleştirmesi hedeflenmiştir. Biri taş, ikisi ahşap bloktan oluşan Kemerlife XXIII projesinde güneş panelleriyle yeşil enerji sağlanmaktadır. Daireler akıllı ev sistemiyle donatılmış, site içerisine kurulan güneş enerjisi ve atık su toplama sistemiyle aidatların düşürülmesi hedeflenmiştir. Proje genel kullanıma açık alanlarında havuzu, kafeteryası ve peyzaj alanları , 7/24 güvenlik, kapalı otoparkı, her ev için ayrılan özel kullanım depoları, güneş panelleriyle sağlanan yeşil enerji sistemiyle modern ve konforlu bir hayat tarzı sunmaktadır.q Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


LUNAWOOD’dan JUKOLA 3D ile Eşsiz İskandinav Dokusu

İç ve dış mekanlar için benzersiz uygulamalar LUNAWOOD Thermowood ile üretilen JUKOLA 3D desenler, İskandinav dokusunu, sürdürülebilir desenlerle bir araya getiriyor. Desenler, geleneksel thermowood ahşabın özel kesim makinalarda üretilmesiyle elde ediliyor.

Çok çeşitli desen ve modellerin, sınırsız kombinasyonlarla, kolay ve hızlı kurulumuna olanak sağlıyor. Doğal veya yapay ışıklandırma ile, özgün bir stil yaratmak istenilen özel ya da genel mekanlarda, otel, restaurant ve ofislerde JUKOLA 3D ürünlerin eşsiz karakteristiği ortaya çıkıyor.

Adres: Keyap Cad. No: 11 Yukarı Dudullu - Ümraniye / İstanbul Tel: +90 216 540 21 00 (pbx) Fax: +90 216 540 10 67 e-Posta: info@ilkaytrade.com.tr Web: www.ilkaytrade.com.tr


94

EKO DIZ AYN Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Sponsorluğunda hazırlanmıştır.



EKO DİZAYN

MORDAG DESIGN

METE MORDAĞ İYİ TASARIM SAMİMİDİR, AÇIKTIR; ONA BAKTIĞINIZDA, ÜZERİNDEKİ HER DETAYIN NET SEBEPLERİNİ GÖREBİLİRSİNİZ. ÜRÜNE EKLENEN VEYA ONDAN SİLİNEN HER ÇİZGİ ONU DAHA ERGONOMİK, DAHA HAFİF, DAHA PRATİK VEYA DAHA VERİMLİ YAPABİLMEK ADINA OLMUŞTUR.

96

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


97

Mete Bey, öncelikle sizi daha yakından tanımak isteriz, tasarım dünyasına girişiniz ve geçirdiğiniz süreçler hakkında bilgi alabilir miyiz? 1996’da İstanbul Alman Lisesi, ardından 2001 yılında Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. Alman Lisesi’nin fen–matematik odaklı eğitimi de, Boğaziçi Üniversitesi Makine Bölümü de pozitif bilimlere olan ilgim sayesinde oldukça keyifli yıllardı. Diğer yandan tüm bu süre zarfında yaratıcı sanatlara, özellikle çizime olan tutkum sürekli arka planda bir hobi olarak kalıyordu. Bu iki olguyu bir araya getirme arayışına Endüstriyel Tasarım, sanatın ve mühendisliğin arasında gezinen benzersiz bir dal olarak, mükemmel bir yanıt oldu diyebilirim. Ardından Sydney’de, New South Wales Üniversitesi’ndeki Endüstriyel Tasarım yüksek lisans eğitimi, tasarımı hayatıma geri dönüşsüz olarak kazandırmış oldu. 2005’te İstanbul’a döndüm; Eczacıbaşı Vitra ve T-Design firmalarında ürün tasarımcısı olarak çalıştım. 2007’de Mordag Design Studio’yu kurdum. O tarihten bu yana da teknoloji ürünleri, mutfak eşyaları, aksesuarlar, mobilyalar, dalış ekipmanları, kentsel mobilyalar, yapı sektörü gibi oldukça geniş bir yelpazeye yayılmış markalara tasarım ve ürün geliştirme konusunda destek veriyorum. Kurucusu olduğunuz Mordag Design’ı rasyonel sanat stüdyosu mottosuyla tanımlıyorsunuz. Bu tanımın altını biraz açabilir misiniz?

Tasarım sürecindeki her kararın açık ve net bir nedeni olması çok önemli. İyi tasarım samimidir, açıktır; ona baktığınızda, üzerindeki her detayın net sebeplerini görebilirsiniz. Ürüne eklenen veya ondan silinen her çizgi onu daha ergonomik, daha hafif, daha pratik veya daha verimli yapabilmek adına olmuştur. Bu bakış açısı ile estetik göreceli bir kavram olmaktan çıkar, bir obje iyi veya kötü görünmekten ziyade doğru veya yanlış görünmeye başlar. Hantal bir teknenin “yanlış” görünmesinin nedeni hidrodinamik olmayan yapısıdır. Ergonomik olmayan bir sandalye veya kalem iyi görünemez. Gereğinden büyük yapılmış bir bağlantı parçası görsel açıdan da rahatsız edicidir. Örneğin etrafımızdaki her türlü eşyanın, aracın ve detayın doğadan esinlenilmiş objelere daha çok benziyor ve benzeyecek olması herkes artık bu formları beğeniyor diye değil… Akışkan formlar hacim/malzeme ve mukavemet/malzeme oranlarını yukarı çektiğinden, teknolojinin gerektirdiği üst düzey verimliliğe belli bir noktadan sonra cevap verebilen yegâne tasarımlar oluyorlar. Doğanın estetikteki büyük uzmanlığını kanıtlamış olmasının nedeni de yaradılışa olan mantıksal yaklaşımının kusursuz olmasıdır. Ortaya koyduğu istisnasız güzelliğin ardındaki her bir kıvrımın, bağlantının, ölçünün çok net sebepleri vardır. Çizdiği veya sildiği her çizgi, bir şeyleri daha verimli, daha uzun ömürlü, daha dayanıklı kılmak için olmuştur. Evrimleşme sürecinin ve doğanın milyonlarca senedir bu şekilde çizdiği her çizgi, insanın estetik değerleri ile son derece uyumlu olmuştur. Çünkü, insan da bu rasyonel tasarım sürecinin bir ürünüdür. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Kayalar Mutfak POLE Pişirme Grubu

EKO DİZAYN

98

ENDÜSTRIYEL TASARIM TAMLAMASINDAKI ENDÜSTRIYEL KELIMESININ ALTI ÇIZILMELI. BU KELIME INOVASYON VE ETKIN MÜHENDISLIK ILE BESLENMEDIĞI SÜRECE REKABETÇI ORTAMDA ETKIN BIR SONUCA ULAŞMANIZ HEMEN HEMEN IMKÂNSIZ. Makine Mühendisliği eğitimi aldınız. Mühendislik ve tasarım pek ‘anlaşamayan’ disiplinler olarak algılanır. Siz bu iki disiplini nasıl barıştırdınız? Mühendislik eğitimi almanızın tasarımcı yönünüze katkıları neler oldu? Bu noktada endüstriyel tasarım tamlamasındaki endüstriyel kelimesinin altı çizilmeli. Bu kelime inovasyon ve etkin mühendislik ile beslenmediği sürece rekabetçi ortamda etkin bir sonuca ulaşmanız hemen hemen imkânsız. Teknik açıdan iyi bir endüstriyel tasarım, vaat ettiği özellikleri uygun fiyata sunabilmelidir. Tasarım, uygulama aşamasında ve ürünün teknik çözümlemelerinde bir optimizasyon sürecidir. Tasarım sürecinde ürüne ait parça sayısını azaltmak, teknik detayları basitleştirmek hem uygulama sürecini hızlandırır, hem de ürünün etiket fiyatına doğrudan yansıyarak marka ve kullanıcı için artı değer oluşturur.

çıkış noktasında ise, mühendislik alt yapısını yaratıcılık ve sanat ile harmanlamak yatıyor. Tasarladığınız ürünlerin çok geniş bir sektör yelpazesinde yer aldığını görüyoruz. Bazı tasarımcılar belli sektörlerde uzmanlaşmayı tercih ederken siz tam tersine yeni keşiflere meraklı bir tasarımcısınız. Bunun altında yatan nedenleri öğrenebilir miyiz?

İnovasyon anlamında ise endüstriyel tasarım, gelişimi, katma değeri ve sunduğu yenilikler ile toplumu ileri taşımayı hedeflemek zorundadır. Her proje, her parça beraberinde yüklü yatırımlar ve çevreye ek ağırlıklar getirirken, tüm bunları anlamsız bir çeşitlilik sunmak uğruna yapmaya hakkımız artık kalmadı.

Endüstriyel tasarım alanında kaliteli bir hizmet sunabilmeniz için farklı sektörler ile çalışmanız son derece önemli. Bir tasarımcının en önemli özelliklerinden biri form ve çözüm açısından geliştirdiği repertuarıdır. Tasarımcı bu özelliği ile sektörler arasındaki önemli bir bağdır. Örneğin yapı sektörü için geliştirdiği bir projede edindiği tecrübe; sonrasında bir banyo projesi için son derece yenilikçi, inovatif çözümler sunmasında önemli rol oynayabilir. Hem kozmetik açıdan, hem teknik açıdan... Bu sektörler kendi içlerinde birbirinden habersiz olarak yollarına devam ederler. Tasarımcı, pazarın bu son derece geniş sektör ağını izleyen bir çift göz olarak düşünülebilir. Her birinde ne tür atılımların nelere yol açtığını, ne gibi hataların ne şekilde sonuçlandığını izlemek çok önemli bir bakış açısı kazandırır.

Mordag Design Stüdyo, konsept tasarımdan, üretime olmak üzere ürün geliştirme alanında 360 derece destek veriyor. Sunduğu hizmetin teknik alt yapısı ve inovatif bakış açısı sayesinde de geçtiğimiz 12 senedir 6 farklı sektöre 25’in üzerinde patentli fikir ve ürün kazandırdı. Bu güzel sonucun

Tasarladığınız ürünler ile büyük başarılara imza atıyorsunuz. Bir ürünün tasarım süreci sizin zihninizde ve tasarım ve üretim sürecinde hangi aşamalardan geçiyor. İlhamınızı nereden alıyorsunuz?

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


Bürosit Boss Yönetici Grubu Redon Teknoloji HYBRID Dental CNC Ünitesi

99

Konsept aşamasına yaklaşım açısından endüstriyel tasarım projelerini iki net gruba ayırabiliriz: Form odaklı projeler ve teknik kriterlerin ağır bastığı projeler. Form’un ön planda olduğu projeler için kalem kâğıda sarılmadan önce söz konusu ürün veya fonksiyonun çağrıştırdığı her türlü kelimeyi, görseli ve yazıyı inceliyorum. Bunlardan herhangi bir tanesinin önüme çıkardığı formlar, fikirler projeyi inanılmaz yönlere çekebiliyor. Denizin üzerinde gözünüze çarpan bir yüzey hareketi, dalış sırasında karşınıza çıkan bir deniz tavşanının sırt formu veya halıcılık sektöründe kullanılan bir düğüm detayı ihtiyacınız olan bir formu veya bir dokuyu inanılmaz bir netlikte önünüze serebilir. Bazen de ilham kaynağını aktif olarak oluşturmanız gerekli olur. Örneğin tasarımında su teması işlenmesi gereken bir koltuk için suya objeler batırıp suyun üzerinde oluşan yüzeyleri fotoğraflamanız gerekli olabilir. Bir çorba kasesi tasarımı, çorbanın tarihçesini okumakla, “soup” kelimesinin epistemolojik kökenini araştırmak ile başlayabilir. Ardından kendinizi ekmek dilimlerinin üzerine kaynar sular akıtırken bulursunuz. Teknik odaklı projelerde ise tasarım, bir problem çözme sanatı olarak hayat buluyor. Daha önce çözüm getirilmemiş bir sorunu geometri, fizik ve malzeme üzerinden çözmeye çalışıyorsunuz ve doğru çözümün görsel açıdan taşıdığı o şaşırtıcı güzellik de tasarımınızın en güzel süsü oluyor. Bu anlamda endüstriyel tasarımın, sadece estetik, butik veya moda ürünler sunan bir uzmanlık alanı olmadığı; etrafımızdaki problemlere akılcı çözümler üretme sanatı olduğunu söylemek oldukça yerinde olur. Tasarımın, piyasaya sadece farklı kılıflar sunmaktan ziyade yeni çözümler geliştiren, sosyal yaşamı ileri götüren fikirleri üreten bir dal olduğunu asla unutmamalıyız.

Miops CAPSULE 360 Kamera Hareket Kutusu

TEKNIK ODAKLI PROJELERDE TASARIM, BIR PROBLEM ÇÖZME SANATI OLARAK HAYAT BULUYOR. DAHA ÖNCE ÇÖZÜM GETIRILMEMIŞ BIR SORUNU GEOMETRI, FIZIK VE MALZEME ÜZERINDEN ÇÖZMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Palmiye Skyroof Prestige Biyoklimatik Pergola Sistemi

Teknoloji hızla gelişiyor, dolayısıyla dünya da hızla değişiyor. Bu devinim tasarım dünyasını nasıl şekillendirecek. Geleceğin tasarım trendleri hakkında biraz ipucu alabilir miyiz?

100

Tasarım dünyasını da şekillendiren en önemli gelişmeler tabi ki dijital çağın mümkün kıldığı veri aktarımı teknolojileri ve mobil cihazlar. Bu dönemde, neredeyse herkes cebinde ufak bir bilgisayar ile dolaşıyor. Her gün tasarlanan binlerce yeni aplikasyon üzerinden sürekli gelişen ve etrafımızdaki objelerin görevlerini üstlenen bu cihazlar, aynı zamanda fotoğraf makinamız, kayıt cihazımız, fenerimiz, kalemimiz, not defterimiz... Cebimizdeki bu bilgisayarlar sahip olduğumuz diğer “akıllı” ürünlere, arabadan aydınlatmaya, klimadan yazıcıya bağlanarak onları kontrol edebilmemizi de sağlıyor. Koca kulaklıkları kulak içine sığan ufak noktalara dönüştüren teknoloji, veri aktarımını doğrudan insan üzerine entegre edebilmenin kıyısına gelmiş durumda. 21’inci yüzyılın ilk yarısında kulaklıklar da gramofon, ankesörlü telefon gibi tarihe karışan objelerden olacak. Kulaklıkların, noktalara dönüşüp ardından yok olmasına kadar giden bu yolu etrafımızdaki tüm objeler izliyor. Bu yönden baktığınızda tasarım dünyası, yeni çizgiler eklemek yerine aslında var olanları silmek için sürekli bir uğraş içerisinde. Türkiye’deki ve dünyadaki tasarıma ve tasarımcıya bakış açılarını tasarımcılar ve müşteriler açısından değerlendirir misiniz? Türk sanayisi tasarım ve inovasyonun öneminin son derece farkında. Büyük üreticiler tasarımı ürün geliştirme süreçlerinin içerisine geçtiğimiz son 10 sene içerisinde başarılı bir şekilde entegre ettiler. Ufak ölçekli sanayiciler ise tasarıma halen bir miktar şüpheli yaklaşıyorlar. Ana sebebi, tasarımı hayata geçirme aşamasında yaşadıkları sorunlu süreçler. Bu sebeple domestik pazarda ufak ölçekli sanayi ile çalışmak istiyorsanız sunduğunuz tasarım hizmeti altında 360 derece desteği vaat etmek zorundasınız. İyi fikri bulmak, tasarlamak, uygulamak ve marka için kazançlı bir şekilde hayata geçirebilmek zorundasınız. Ar-Ge ve üretim süreçlerinde tüm desteği verebilmek ve sonrasında ürünün Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

PALMİYE ILE 10 SENEYE YAKLAŞAN İŞ BİRLİĞİMİZ BULUNUYOR VE KENDİLERİ İLE TÜRKİYE YAPI SEKTÖRÜNE KAZANDIRDIĞIMIZ BU DÖRDÜNCÜ ÖDÜL OLUYOR. pazara sunumunda da gerekli olursa ilgili iletişim tasarımlarını da marka için üstlenebilecek bir yapıya sahip olmanız şart. Kullanıcı tarafına gelirsek, batılı tüketici mali gücünü, hayatını daha izole, toplumun dışında kurmaya harcarken, domestik kesimin önemli bir kısmı sosyal iletişimin keyfini sürmeyi tercih ediyor. Orta ve üst segment yaşam alanlarına adım attığınızda domestik bir evin iç tasarımında özetle “cosy” olarak tabir edebileceğimiz konfor, sıcaklık, rahatlık sıfatlarını tercih ettiğini görüyoruz. Batılı yaşam alanları ise çok daha yalın, çok daha mesafeli. Domestik tüketici ekonomik gücünü “doldurmaya” harcarken, batılı “boşaltmaya” harcıyor diyebiliriz. Doğulu bir tüketicinin tasarımda aradığı sıfatlar, “ihtişam”, “çarpıcı”, “hareketli”dir. Batılı bir tüketicinin tercihleri ise “ağırbaşlılık”, “zarafet”, “dingin çizgiler” yönündedir. Tasarımda hareketi çizgi ekleyerek, dinginliği ise çizgi silerek sağlarsınız. Bu anlamda doğudan batıya doğru ilerlediğinizde tasarım dünyası için silgi kalemden daha değerli bir araç haline gelmiş durumda demek çok da yanlış olmaz sanıyorum. Sürdürülebilirlik, yeşil tasarım, yeşil ürün, sertifikalı ürün kavramları son yıllarda çok popüler. Bu kavramlar sizin tasarım anlayışınızda nasıl yer buluyor? Yirminci yüzyılın son çeyreğinden itibaren tasarım süreçlerinin içerisine girmeye başlayan sürdürülebilirlik kavramı, günümüzde ürün geliştirme süreçlerinin “olmazsa olmaz”larının arasında yerini almış bulunuyor. Bu durum, toplumun bilinçlenmesi ve ekolojik duyarlılığa sahip markaları tercih etmesinin bir sonucu. Endüstriyel


tasarım ise ürün geliştirme süreçlerindeki rolü gereği markaları bilinçlendirme konusunda oldukça önemli bir role sahip. Her yeni ürün, her yeni parça beraberinde yeni yatırım, emek, çevreye bir ton ağırlık getirirken, bunları sadece anlamsız bir çeşitlilik sunmak uğruna kullanma lüksümüz artık yok. Design Week Turkey 2019’da büyük bir başarıya imza atarak 4 sektörde 4 ürün ile ödül aldınız. Ödüllü ürünleriniz hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? Dergimiz yapı ve mimarlık sektörüne hitap ettiği için Palmiye Skyroof Prestige ürünü hakkında daha detaylı bilgi rica edeceğiz.

Ünitesi. Pazarın bu segmentteki en hızlı ve kompakt CNC ünitesi olarak geçiyor. Dördüncüsü ise yapı sektöründe Palmiye’nin Skyroof Prestige isimli biyoklimatik pergola sistemi. Palmiye ile yaklaşık 10 seneye yaklaşan iş birliğimiz bulunuyor ve kendileri ile Türkiye yapı sektörüne kazandırdığımız bu sanırım dördüncü ödül oluyor. Skyroof Prestige, hava ve suya karşı tamamen izole edilmiş modüler bir yapı sistemi. Özel makas sistemi ve elektrikli motorları ile senkronize bir şekilde açılan ve arkaya toplanabilen alüminyum tavan panelleri sayesinde tam açık, yarı açık

veya tam kapalı ortamlar yaratmak mümkün. Mobil cihazlar üzerinden kontrol edilebilen sistemi, tam-modüler tasarımı, aksesuar çeşitliliği ve sürekli geliştirilebilir yapısı ile uzun seneler Palmiye markasının en yetkin ürünlerinden bir olacağını düşünüyoruz. Sistemin en önemli parçalarından olan alüminyum tavan profili ise %70’lik toplanma değeri, 325 mm’lik genişliği ve 5 kg/m altındaki ağırlığı ile bu pazarın en verimli hareketli tavan profillerinden biridir. Skyroof Prestige iyi tasarımın hem görsel hem teknik detaylarda yaratabildiği katma değere çok iyi bir örnek teşkil ediyor.q

İlki, elektronik ürünler sektöründe Miops’un CAPSULE 360 Kamera Hareket kutusu. Geçtiğimiz Mayıs ayında piyasaya sürülen ve şu ana kadar üretilmiş en kompakt akıllı kamera hareket kutusu olan Capsule360 2017’de Kickstarter’da 600 bin dolar ile fonlanmıştı. İkincisi, Kayalar Mutfak’ın POLE pişirme grubu. Pole, 750’lik ve 900’luk serileri ile endüstriyel mutfaklar için geliştirilmiş modüler bir pişirme grubu. Tasarımın patentli özel modüler yapısı sayesinde Kayalar, her mutfağın mimarisine en uygun ve en verimli yapısal çözümü tek bir ürün grubu ile sunabiliyor. Üçüncüsü, medikal sektörde; Redon Teknoloji’nin HYBRID Dental CNC Ünitesi. Hybrid, dişçi klinik ve laboratuvarları için geliştirilmiş olan 5 eksenli bir portatif CNC E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

101




MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

ALÇI

104

BINLERCE YILDIR INSANLIĞIN HIZMETINDE

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı


ALÇI BİRÇOK ALANDA BİNLERCE YILDIR SAYISIZ AVANTAJI İLE İNSANLIĞA HİZMET ETMİŞ AYRICA MODERN YAPI MALZEMELERİ ARASINDA KENDİNE SAĞLAM BİR YER EDİNMEYİ BAŞARMIŞTIR. ALÇI VE ALÇI ÜRÜNLERİNİN TÜKETİM ORANLARINDA YAŞANAN ARTIŞ İNŞAAT SEKTÖRÜNDEKİ ÖNEMİNİN BİR KANITI NİTELİĞİNDEDİR.

B

inaların hayatımızdaki önemi tartışılmaz, evimiz, çalışma mekânımız, eğitim aldığımız yer... Binalar olmadan yaşam ya imkânsız ya da çok güçtür. Yapı malzemeleri ise mimarlık ve yapı üretiminin en önemli girdilerindendir. Bir tasarımın ete kemiğe bürünmesini sağlayan yapı malzemeleri özellikle son yıllarda çok fazla çeşitlilik göstermekte, geleneksel yapı malzemelerinin teknolojik gelişimlere uyum sağlamasının yanı sıra yeni malzeme çeşitleri de sektöre dahil olmaktadır. Binalarda tercih edilen yapı malzemelerinin niteliğinden, malzemelerin üretiminde kullanılan ham maddelerin kaynağı, türü, işlenme ve uygulanma süreçlerinden dünyamız dolaylı ya da direkt olarak etkilenmektedir. Yaşanan çevre sorunları ve doğal kaynakların tükenebileceği gerçeği her sektörde olduğu gibi yapı sektöründe de beklenen karşılığı bulmuş; doğal, çevre dostu, sürdürülebilir yapı malzemeleri; mimarlar, yatırımcılar ve kullanıcılar tarafından daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Mimarların binalarda doğal ve çevre duyarlı yapı malzemelerini tercih etmeleri sürdürülebilir tasarım ilkelerini yerine getirmenin en temel aracıdır. Doğal malzemeler, hem canlı yaşamı hem de çevreyi koruma adına büyük bir öneme sahiptir. İçeriğinde toksik madde barındırmayan, işlenmeleri esnasında daha az işlem gerektiren dolayısıyla düşük enerji ile üretilen doğal malzemeler çevreye daha az zarar vermektedir. Yazımızın konusu olan yapı malzemesi alçı ve alçı ürünleri ise; doğallığı, teknolojik gelişmelere uyum sağlama özelliği, kolay işlenebilirliği, yangın dayanımı, ses ve ısı yalıtım performansını artırması ve daha birçok avantajı ile yapı üretiminde tercih edilen yapı malzemelerinin başında gelmektedir.

Alçı birçok alanda binlerce yıldır sayısız avantajı ile insanlığa hizmet etmiş ayrıca modern yapı malzemeleri arasında kendine sağlam bir yer edinmeyi başarmıştır. Alçı ve alçı ürünlerinin tüketim oranlarında yaşanan artış inşaat sektöründeki öneminin bir kanıtı niteliğindedir. ALÇI NEDİR? Alçı taşı doğada bulunan düşük yoğunluklu bir taştır. Alçı taşı doğada bazen “anhidrit” denilen susuz kalsiyum sülfat bazen de “jips” denilen, bünyesinde yüzde 20 oranında su bulunduran kalsiyum sülfat minerali olarak karşımıza çıkar. Alçı taşının bünyesinde yarım molekül su kalacak şekilde ısıtılması ve öğütülmesi ile alçı elde edilir. Alçı suyla karıştırılınca tekrar katılaşarak bağlayıcılık özelliği taşıyan bir yapı malzemesine dönüşür. Kristal bir yapıya sahip olan alçı taşı, pişirildiği zaman kimyasal bir tepkime ile suyun dörtte üçünü ya da tamamını kaybederek yarı hidrat hale dönüşür. Suyla karıştırıldığında ise pişirilmesi sırasında kaybettiği suyu geri kazanarak tekrar alçı taşı haline gelir.

105

TARİHTEN GÜNÜMÜZE ALÇININ GELİŞİMİ Alçının tarihte ilk defa 8.800 yıl önce dünyanın bilinen en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Konya Çatalhöyük’te kullanıldığı bilinmektedir. Çatalhöyük’te yapılan arkeolojik kazılarda evlerin zemin ve duvarlarında alçı kullanıldığı tespit edilmiş yine yapılan kazı çalışmalarında milattan sonraki dönemde Anadolu ve Mezopotamya’da Sümerler, Asurlar, Selçuklular ve Osmanlılar, bilinen diğer uygarlıklardan Aztekler, Mısırlılar, Yunan ve Romalılar tarafından inşaat malzemesi olarak kullanıldığına rastlanmıştır. Rönesans döneminde de kolay kullanımı sayesinde mimarlık ihtiyacını karşılayan E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

alçı aynı zamanda kullanışlı oluşu ile sanatla da birleştirilmiştir. Bu dönemin mimar ve ressamları alçıyı özenle kullanarak yapıların iç ve dış mekânlarında yoğun olarak tercih etmişlerdir. Yine bu dönemde alçı ilk kez korniş ve sütunlarda işlemelerde kullanılmıştır.

106

İNORGANİK BİR MADDE OLAN ALÇI YANMAZ ÖZELLİĞE SAHİPTİR, BÜNYESİNDE %20 ORANINDA SU BARINDIRAN ALÇI YANGINDA ISIYA MARUZ KALDIĞINDA BÜNYESİNDEKİ SUYU ATARAK ORTAMDAN ISI ALIR. Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

Alçının gerçek değeri yaşanan bir felaket sonrasında anlaşılmıştır. 2 Eylül 1666 Pazar günü Londra’nın orta kesimlerinde başlayarak 5 Eylül gününe kadar kenti etkisi altına alan Londra yangını kentin tarihindeki en büyük yangın felaketidir. Günlerce süren bu yangın felaketinde alçının yanmayarak ahşap yapıları koruduğu fark edilmiş, alçı kullanımı ilk defa Paris’te zorunlu hale gelmiş ve sıva alçısı Paris alçısı unvanını almıştır. Londra yangını alçı kullanımının geniş kitlelere yayılması açısından bir dönüm noktası niteliğindedir. Fransız kimyacı Lavoisier’in alçı üzerine yapılan ilk bilimsel çalışmayı 18.yüzyılda yayınlamasını takip eden yıllarda alçı kullanım kültürü her geçen dönem artarak devam etmiştir. Osmanlı Devleti döneminden günümüze kadar kalabilen yapılarda da alçı ve uygulamalarına sıklıkla rastlanmaktadır. Cumhuriyet döneminde 1930’lu yıllarda üretimi başlamış olup, gelişen üretim teknolojileri ile birlikte artan ürün yelpazesi, alçı ve alçı ürünlerini önemli yapı malzemelerinden biri haline getirmiştir. Günümüzde dünyada 100 milyon tonun üzerinde alçı taşının tüketildiği bilinmektedir.

ALÇININ KULLANIM ALANLARI Alçı taşı kullanım oranları incelendiğinde yaklaşık yüzde 80’inin yapı sektöründe kullanıldığı görülmektedir. Yapı sektörü dışında ise sanatsal olarak heykel yapımında, sağlık sektöründe kırıkların tedavisi ve dişçilikte, tarım alanında ise fazla tuzlu toprağın arındırılmasında kullanılmaktadır. ALÇININ FAYDALARI İnorganik bir madde olan alçı yanmaz özelliğe sahiptir, bünyesinde %20 oranında su barındıran alçı yangında ısıya maruz kaldığında bünyesindeki suyu atarak ortamdan ısı alır. Bu esnada yüksek ısı ile kavrulan üst tabakadaki alçı, izolasyon etkisi yaparak sıva altında da ısının yükselmesini önler. Yapı gereçlerinin yanıcılık açısından değerlendirilmesinde alçı, “A1 Sınıfı Yanmaz” bir malzeme olarak gruplandırılır. Alçı esaslı ürünler ile oluşturulan sistemler ile 3 satte kadar yangın dayanımına erişilebilmektedir. 1666 yılındaki Londra yangınında sonra çoğu gelişmiş ülke insan sirkülasyonunun yoğun olduğu yapılarda alçı kullanımını zorunlu hale getirmiştir. Ülkemizde halen bu konuda yasal bir zorunluluk olmamasına rağmen yapı sektöründe alçı kullanımı her geçen gün artmaktadır. Alçının üretiminde alternatif ürünlere göre çok daha az enerji harcanır. Alçı üretiminde tuğla üretiminde kullanılan enerjinin yarısı,


ALÇI YAPI ELEMANLARI İÇERİĞİNDEKİ BOŞLUKLAR NEDENİYLE SES YALITIMI ÖZELLİĞİ VARDIR. AKUSTİK AMAÇLARLA ÜRETİLMİŞ ELEMANLAR YARDIMIYLA, MEKÂN İÇİNDE SES SEVİYESİ VE MEKÂNLAR ARASINDA SES GEÇİŞİ KONTROL EDİLEBİLİR.

çimento üretiminde kullanılan enerjinin ise beşte birinin kullanıldığı bilinmektedir. Yapı malzemelerinin ısı iletkenlik değerleri incelendiğinde alçının ısı iletkenlik değerinin doğal malzemeler arasında ahşaba çok yakın olduğu ve diğer doğal malzemelerden daha az ısı ilettiği görülmüştür. Bu nedenle alçı yapı elemanlarının kullanıldığı mekânlarda ısıl konfor bozulmaz ve dolayısıyla enerji tasarrufu sağlanır. Alçı ve alçı ürünleri işleme, uygulama ve onarım açısından oldukça kolaylık sağlar. Uygulama esnasında özel bir beceri ya da alet gerektirmez, suyla karıştırılarak gerek elle gerekse makine ile kolaylıkla uygulanabilir ve pürüzsüz yüzeyler elde edilebilir. Kimyasal yapısı nedeniyle bünyesinde bakteri barındırmayan alçı, bazik ve asidik özellikler taşımaz. Ph değeri insan cildiyle aynıdır dolayısıyla cilde dost bir malzemedir. İçeriğinde kanserojen madde barındırmaz bu sebeple tıbbi amaçlı kullanımı da mevcuttur. İç mekânlarda oluşan rutubeti emer ve hava kuruduğunda da ortama geri verir. Alçı kolay işlenebilir ve uygulanabilir bir malzemedir. Alternatif yapı malzemelerine göre daha çabuk kurur. Bu avantajları sayesinde inşaat aşamasında üretim sürenin kısalmasını sağlar bu da ekonomi açısından önemli bir katkıdır. Alçı ürünlerinin kaynağından elde edilmesi, üretilmesi, nakliyesi, uygulanması ve bakımı kolaydır, bu nedenle ekonomik bir yapı malzemesidir. Ülkemiz coğrafyasından temin edilen doğal ham maddeler ile elde edilen alçı ürünleri yurt dışına da ihraç edilerek ülke ekonomisine katkı sağlanır. Enerjinin önem kazandığı son yıllarda binalardaki yalıtım konusu da oldukça önemli hale gelmiştir. Yapılardaki ısı kayıplarının büyük çoğunluğu yalıtımsız duvar ve yüzeylerden kaynaklanmaktadır. Yalıtımsız

yapıları ısıtmak için fazladan enerji harcamak durumunda kalınır ve bu da ülke ekonomisine zarar verir. Gözenekli yapısı nedeniyle alçı ürünleri uygulanan ortam ısıtıldığında duvarlar hızla ısınır, kışın daha sıcak geçirilmesini, yaz ayları boyunca da ortamın daha serin olmasını sağlar. Alçı yapı elemanlarının içeriğindeki boşluklar nedeniyle ses yalıtımı özelliği vardır. Akustik amaçlarla üretilmiş elemanlar yardımıyla, mekân içinde ses seviyesi ve mekânlar arasında ses geçişi kontrol edilebilir. 107

Alçı dökümünden ve prizini yapıp kuruduktan sonra boyutlarında bir değişiklik göstermez, rötre çatlakları oluşmaz, nem alıp verdiği halde boyut ve şekil değişikliği yapmaz. Alçı, hazır yapı elemanı üretimine elverişli bir malzemedir. Duvar ve tavan kaplamalarının önceden hazırlanmasına olanak sağlar. Deprem, yangın ve sel baskını gibi afet durumlarında konut ihtiyacının arttığı ve karşılanmasının kısa sürede gerçekleşmesinin zorunlu olduğu hallerde kullanılmak üzere hızlıca imalat yapılmasına olanak sağlar. ALÇI LEVHA NEDİR? Alçı levha; alçıdan imal edilen, alçı çekirdeğin her iki tarafına sağlam ve dayanıklı karton tabakaların yapıştırılması ile elde edilen, çekirdek kısmına kullanım amacına göre ilave katkılar eklenerek özelleştirilebilen, düz dikdörtgen şekilli bir yapı malzemesidir. Hafif, yangına dayanıklı, ses yalıtımı iyi bir malzeme olan alçı levhalar; giydirme duvar, bölme duvar, dış cephe duvarı, asma tavan uygulamalarında kullanılmakta, istenilen biçimi alabilmesi, kolay ve çabuk uygulanması gibi nedenler ile inşaat ve dekorasyon işlerinde yaygın olarak tercih edilmektedir.

Alçı levhalar yapı malzemesi amaçlı ilk olarak 1894 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde Augustine Sackett’in aldığı patent ile gündeme gelmiştir. Alçı levhaların yapılarda kullanımı 1940’lı yıllara kadar çok gelişme göstermemiş ancak bu yıllardan sonra konut talebinin hızla artmaya başlaması ile birlikte alçı levhaların kullanım alanı da artmıştır. Alçı levhaların en önemli özelliği A1 sınıfı hiç yanmaz ve A2 sınıfı zor alevlenici malzemeler kategorisinde yer almasıdır. Ayrıca alçı E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

108

ALÇI LEVHALAR İLE OLUŞTURULAN BİR DUVAR İSTENİLDİĞİ ZAMAN KOLAYLIKLA DEMONTE EDİLEBİLİR. BÖYLECE MEKÂNLAR GENİŞLETİLEBİLİR VEYA KÜÇÜLTÜLEBİLİR. HIZLI VE KOLAY MONTAJ SAYESİNDE İŞÇİLİK VE ZAMANDAN TASARRUF EDİLEBİLİR. levhalar diğer duvar sistemleri göre nispeten daha kolay bir işçilik gerektirir, yapımı hızlıdır. Belirli bir üretim standardına sahiptir. Diğer duvar malzemelerine göre 6-10 kat daha hafif olan alçı levhalar ile oluşturulan bölme duvarlar ile duvar kalınlıkları düşürülebilir bu da özellikle iç mekânlarda alan kazancı sağlar. Kapalı ortamlarda su buharı bulunur ve yoğuşma nedeniyle bir çok yapı elemanı zarar görebilir. Alçı ortamdaki nemi emer ve ortamdaki nem azaldığında tekrar geri vererek ortamın nem oranını dengeler. Bu avantajları nedeniyle ülkemizde de özellikle son yıllarda kullanım oranı oldukça yükselmiştir. Ayrıca, alçı levhalar ile oluşturulan bir duvar istenildiği zaman kolaylıkla demonte edilebilir. Böylece mekânlar genişletilebilir veya küçültülebilir. Hızlı ve kolay montaj sayesinde işçilik ve zamandan tasarruf edilebilir. ALÇI LEVHALARIN KULLANIM ALANLARI ve UYGULANMASI Alçı levhalar yapıların iç cepheleri ve dış cephelerinde oldukça fazla tercih edilen bir yapı malzemesidir. İç cephelerde, bölme duvar, asma Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

tavan, duvar giydirme, kiriş kaplama malzemesi olarak ve yapısal çelikler için (kolon-kiriş) kullanılmaktadır. Asma tavanlarda genellikle dekorasyon amaçlı tercih edilen alçı levhalar kullanıldığı mekânların ferah ve şık bir görünüm kazanmasını sağlar. Bölme duvarlarda ise mekânların hızlı ve kolay bölünmesi ayrıca dekorasyon amacıyla kullanılır. Dış cephelerde ise sıva ya da yalıtım altı kaplama malzemesi olarak kullanıldığı gibi duvar elemanı olarak da uygulanabilmektedir. Dış cephelerde daha kalın yalıtım malzmelerinin kullanılmasına olanak sağlar. Alçı levhaların uygulaması son derece kolay olup, ahşap çıtalar ya da galvaniz profillerden oluşan taşıyıcı iskelet sistemi üzerine alçı levhaların vidalanarak sabitlenmesi yöntemi ile uygulanır. Vidalama ile iskelet sistemine sabitlenen alçı levhaların ek yerleri ve vida başları derz bandı olarak tabir edilen bantlar ile tamamlanır. Yüzey üzerinde boşluklar var ise alçı ile perdahlanır ve kurumasını takiben zımparalanma işlemi ile pürüzsüz bir yüzey elde edilir. Duvar giydirme uygulamalarında ise alçı levhalar özel alçı karışımı ile yapıştırarak da yapılabilir.


SON 10 YILDIR DIŞ CEPHE KURU DUVAR İMALATLARINDA DA KULLANILAN ALÇI LEVHALAR, DÜŞÜK KARBON SALIMI, YÜKSEK YANGIN DAYANIMI VE PRATİKLİĞİ İLE TASARIMCILARA VE YAPI SEKTÖRÜNE GÜVENİLİR ÇÖZÜMLER SUNMAKTADIR. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE ALÇI ÜRÜNLERİ Alçı çevre dostudur; alçı ham maddesi doğaldır ve atıkları tekrar kullanılabilir. Dolayısyla geri dönüştürülebilir bir malzemedir. Son on yıldır dış cephe kuru duvar imalatlarında da kullanılan alçı levhalar, düşük karbon salımı, yüksek yangın dayanımı ve pratikliği ile tasarımcılara ve yapı sektörüne güvenilir çözümler sunmaktadır. Alçı ürünleri ve alçı levhalar, tüm dünyada geçerli olan “LEED” ve “BREEAM” yeşil bina sertifika sistemlerinin kriterlerine uygunluğu açısından sertifika adayı olan yapılarda özellikle tercih edilmektedir. Ülkemizde çok miktarda var olan doğal alçı ile %70’i yerli ham maddeler ve az enerji ile üretilen alçı ürünleri yeniden geri dönüştürülebilme özelliği ve düşük maliyeti ile sürdürülebilir inşaat malzemesi kriterlerini taşımaktadır. İÇ MEKÂN HAVA KALITESI VE ALÇI ÜRÜNLERI

bir durum oluşturduğu söylenemez. Ancak günümüzde yapılan teknolojik, pasif, özellikle yüksek katlı ve iyi yalıtılmış binalar için havalandırma olanakları sınırlıdır. Bu binaların birçoğu, havayı dışarıda tutacak şekilde tasarlanır. Isı yalıtımı sağlarken iç hava kalitesi ister istemez olumsuz yönde etkilenmektedir. İç ortam havasının kirli olması ortamda bulunanların sağlığını olumsuz yönde etkiler. Bina içlerindeki hava kalitesini yükseltebilmek için iç mekânda tercih edilen ürünler oldukça önemlidir. Alçı ve alçı ürünleri nefes alan ve ortam nemini dengeleyen ürünlerdir ve zamanımızın büyük bir kısmını geçirdiğimiz iç mekânlardaki hava kalitesinin konfor koşullarında kalmasında katkı sağlar.q

- https://tr.wikipedia.org - https://volkanatabey.com.tr - 8. Ulusal Çatı & Cephe Sempozyumu 2– 3 Haziran 2016 Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fındıklı- İstanbul Dış Cephe Sisteminde Alçı Esaslı Levha Bileşeninin Kullanımı Öğr.Gör. Merdan Törehan TURAN Öğr. Gör. Turgut KILIÇKAYA

Dalsan, uzun zamandır, üretimde kullanılan ham maddeler ve tedarikçiler konusunda seçici davranarak sağlık ve kalite gibi etkenlere özen gösteriyordu. Fakat iç mekânda kullanılan ürünlerinin hava kalitesine olan etkisini araştırmak ve bu etkiyi sertifikalandırmak için buradan Amerika’ya kadar uzun bir yolculuk yaptı ve bu konuda dünyadanın en yetkin ve kapsamlı sertifikası olan GREENGUARD’ı aldı. Neden Greenguard Sertifikası? Amerika’da yerleşik Greenguard Enstitüsü, kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur. Greenguard Sertifikası ise, uçucu organik bileşenlerin emisyonu ile ilgili kabul edilebilir sınır değerleri tanımlamaktadır. Dalsan’nın iç mekânlarda kullanılan ürünlerindeki kimyasalların insan sağlığı açısından kabul edilebilir sınır değerlerin altında olduğunu belgelendirmektedir.

109

Dalsan’ın iç mekân kuru duvar sistemlerinde kullanılan COREX ürünleri, 2012’den beri Greenguard Sertifikası’na sahiptir.

Bizler farkında olmasak bile, zamanımızın %90’ını iç mekânlarda geçiriyor, evimizde uyuyor, uyanıyor, ofiste çalışıyor, iç mekânlarda yemek yiyor ve bu ortamlarda nefes alıyoruz. ABD Çevre Koruma Ajansı’na göre, (USEPA) bir insanın evde maruz kaldığı kimyasal oranının %72’ye yakın olduğu tahmin ediliyor. İç mekân hava kalitesinin dışarıda soluduğumuz havaya göre 2 ila 5 kat daha kirli olduğu hatta bazı koşullarda bu oranın 100 kata kadar çıktığı araştırmalar ile ortaya konuyor. Gün boyunca evler, ofisler ve okullar gibi iç mekânlarda soluduğumuz hava ile bu kirli havaya maruz kalıyoruz. Hava ile taşınan bu kimyasallara genellikle VOC yani Uçucu Organik Bileşenler denir. Uçucu olması bu kimyasalların oda sıcaklığında buharlaştığı ve kolaylıkla havaya karıştığı; organik olması ise bu kimyasalların karbon bazlı olduğu anlamına gelir. İyi havalandırılan mekânlarda, uçucu organik bileşenlerin, iç hava kalitesi açısından sağlıksız E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA Advertorial

BOARDEX KURU DUVAR SISTEMLERI DIŞ CEPHEDE KURALLARI DEĞIŞTIRDI! 110

Uzun yıllar yapılan Ar-Ge çalışmalarımızdan sonra Amerika’dan sonra cam elyaf şilte kaplamalı ilk dış cephe kaplama levhası BoardeX, 2011 yılından bu yana Türkiye pazarında yerini alıyor. Sağladığı faydalar ve sergilediği üstün performansı sayesinde çığır açan, yeni sistemler sunan Dalsan Alçı, bu sistemlerle de sektörün ihtiyaçlarına cevap veren, tasarım kolaylığı sağlayan BoardeX kuru duvar sistemleri ile inşaat sektöre çok farklı çözümler sunuyor. BoardeX kuru duvar sistemleri ile EI90 yani 90 dakika yangın dayanımına erişilebiliyor. Altı farklı dış cephe kuru duvar sistemiyle özellikle pasif bina tasarımlarında ihtiyaç duyulan düşük ısı geçirgenlik değerlerine sahip duvarlar tasarlanabiliyor. Daha kalın yalıtım malzemelerinin kullanımına imkân sağlayan BoardeX kuru duvar sistemleri inşaatın yapım hızını artırıyor ve cephedeki şakül ve terazi bozukluklarının düzeltilmesine imkân sağlıyor. Ayrıca 100 m’den yüksek, 166 km/h rüzgâr yüküne dayanımlı dış cephe duvarlarını BoardeX kuru duvar sistemlerine tasarlayabilmek mümkün oluyor. Küf oluşturmadığı bağımsız laboratuvarlarca belgelendirilmiş BoardeX, dış cephe

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı

duvarlarında oluşabilecek küf riskinin de önüne geçiyor. BoardeX cephe kuru duvar sistemleri ile tasarlanan yapılarda binanın emsali daha verimli kullanılıyor yani kullanım alanında artış oluyor. Bilindiği üzere emsal hesaplanırken karkasın en dış ölçüleri alınmaktadır. Karkas dışında yapılan yalıtım, emsale dahil edilmemektedir. Ancak, karkas içindeki duvar kalınlığı emsale dahildir. BoardeX kuru duvar sistemleri, geleneksel duvarlar ile karşılaştırıldığında eşdeğer ısıl geçirgenlik direnci için daha düşük karbon salımı yapıyor. BoardeX kuru duvar sistemleri ile düzgün bir alt zemin sağlanır, yüzey üzerine kaplama malzemesi uygulanıncaya kadar geçen süre içerisinde 12 aya kadar açıkta bırakılabilir. BoardeX kuru duvar sistemleri binaya gelen yükü azaltır. Ceketleme, Tek İskeletli, Çift iskeletli, Omega, ceket Omega ve CeketMAX isimli altı farklı kuru duvar sitemi ile sadece ürün değil sistem olarak da çözüm sunan Dalsan Alçı, bu sistemler ile kuru duvardan beklenen performansları projesine uygun olarak sağlamaktadır.q Daha detaylı bilgi için www.boardex.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.



112

Şubat + Mart 2020, 46.Sayı



Yaşadığımız binalar sağlığımızı etkiler. Her 6 kişiden 1'i sağlıksız evlerde yaşıyor.

x 1.7 Evinde nem sorunu olduğunu belirten insanlar, yılda ortama 1,7 kat fazla doktora gidiyor.

x3 Evlerinde enerji (ısıtma-soğutma) yoksulluğu yaşayan çalışanlar, 3 kat daha fazla sağlık nedeniyle izin almak zorunda kalıyor.

40 % İnsanların %40'ı sağlıksız konutlarda kaldıkları dönemlerde astım ve kronik solunum hastalıkları yaşadığını söylüyor.

574 bin Astım ve kronik solunum yolları hastalıkları için Avrupa'da yıllık harcanan para 574 bin Türk Lirası.

velux.com.tr velux.com/health +90 216 302 54 10 v-tr@velux.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.