OCAK-ŞUBAT 2016
YIL 6 - SAYI 29 / 10 TL
ALÜMİNYUM
MİMARİ İÇİN
ÇARPICI
BİR METAL
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
ECE CEYLAN BABA
HASTANE BİNALARINDA
geleceğin kentlerine yolculuk vakti
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
135
134
133
132
131
130
129
128
127
126
125
124
123
122
121
120
119
90
89
88
87
86
85
84
83
82
81
80
79
78
77
76
75
74
90 89 88 87 86 85 84 83 82 81 80 79 78 77 76 75 74
90 89 88 87 86 85 84 83 82 81 80 79 78 77 76 75 74
6
24
28
62
66
130 70
İÇİNDEKİLER
22
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
6
ÇEVRE DUYARLI YAPI MALZEMELERİ
HABERİNİZ VAR MI?
24
TOP 10
Yeni yıla girerken her alanda olduğu gibi mimaride de gözler geçtiğimiz yılın en önemli olaylarına ve projelerine dönüyor. 2015 yılında Building of the Year, RIBA National ve diğer mimari ödüllerde farklı kategorilerden ödül alan projeler yılın ilk sayısında listelemek istediğimiz ilk on projeyi kapsamakta. Kullanımı, yenilenebilirliği ve dayanıklılığını geçtiğimiz iki yılda kanıtlamış projeler içinden seçilen bu projeler çoğunlukla 2013 ve 2014 yıllarında yapımı tamamlanmış projeler. Fakat hepsi 2015 yılı için ödüllendirildi. 2016 yılı seçmeleri ise önümüzdeki aylarda başlayacak. Geçtiğimiz yılın en iyi projeleri önümüzdeki yılın projelerine ilham veriyor.
56
MİMARİ BAKIŞ 61 ZOOM TPU ATİLLA KUZU, LEVENT ÇIRPICI EVRENOL ARCHITECTS MEHPARE EVRENOL SÖZÜNERİ MİMARLIK HASAN SÖZÜNERİ SEKTÖRDEN / RÖPORTAJ 74 TGUB BAŞKANI, LEVENT AKGERMAN
32
DOSYA
HASTANE YAPILARINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
SEKTÖRDEN / RÖPORTAJ 78 GRUPAMA, DERYA DEMİROK HÜSEYİN GÜL
40
48
62 178
86
88
98
SEKTÖRDEN / RÖPORTAJ
82
NPLUS , MİMAR ÇETİN EROL
ECE CEYLAN BABA GELECEĞİN KENTLERİNE YOLCULUK VAKTİ
ÖZEL DOSYA
88
3
ABB 43 AKÇANSA ARKA KAPAK İÇİ
YAZI DIZISI : GELECEĞİN SAYFALARI
86
Reklam İndeksi
YEŞİL BİNALAR & GREEN GUARD SERTİFİKASI
ASPEN 17 BELENCO 55 BRASS ÇATI SİSTEMLERİ 11 ÇUHADAROĞLU 91 DALSAN 15- 109 DÖRKEN SİSTEM ARKA KAPAK DURAVİT 7 GROUPAMA 79 KARAOĞLU PEYZAJ 21 KİLSAN 29 NEVRA YAPI 112 NPLUS 83
MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA
98
ALÜMINYUM MIMARI IÇIN ÇARPICI BIR METAL
NURUS 19 ODE YALITIM 13 RHEINZINK 9 SERANİT GRUP Ö.K.İ VE KARŞISI - 5 TGÜB 75
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ
YAYINCI GİZMO İletişim Hizmetleri Adına İmtiyaz Sahibi Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Neşe Jones EDİTÖRLER Esra Baykara Ezgi Beyazıt REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce Pelin Öztürk Esin İnce WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk
4
REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 FOTOĞRAF Can Görkem Halıcıoğlu ÇEVİRİ Halil Yiğit Beyoğlu (İngilizce - Türkçe Çeviri) Vural Berkehan Beyazıt (Türkçe - İngilizce) YURTDIŞI TEMSILCISI Steven Alan Richard Jones KAPAK GÖRSELİ The National Theatre , The Shed/ Haworth Tompkins TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Gizmo İletişim Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL Tel: 0216 2912520 Faks: 0216 2911799 www.ekoyapidergisi.org BASKI Gezegen Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No:202/A Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 Sertifika No:12002 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
editör’den
ISSN NO 2146 - 9636
Yılın ilk ayları bu yıl da olduğu gibi soğuk, ıslak ve karlı başlıyor ve yediden yetmişe hepimizin korkusu hasta olmak. Özellikle bu seneki domuz gribi gibi bulaşıcı hastalıklar; başta sağlık, konaklama ve eğitim tesisleri, devlet kurumları, ticari ofisler olmak üzere her kurum için ciddi bir tehdit unsuru oluşturuyor. Günlük yaşantımızın çok büyük bir kısmını da maalesef bu yapıların içinde geçirmek zorundayız. Hele bir de İstanbul gibi kalabalık şehirlerde, metropollerde yaşamanın getirdiği zorlukları ele aldığımızda günlük konfor, verimlilik ve sağlığımız için çevre duyarlı yeşil bina kavramı daha da büyük bir önem kazanmaya başladı. Günümüzde sadece günlük yaşantımızın büyük bir kısmını içinde geçirdiğimiz evlerimiz ofislerimiz değil, aynı zamanda hastane yapılarının da herşeyden önce insanları merkeze alması ve “insan odaklı” olması gerektiği anlaşıldı. Bizlerde bu bağlamda yılın ilk sayısında “Hastanelerde Verimlilik, Yeşil, Akıllı ve Digital Hastaneler” konusunu mercek altına aldık. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağlık sektöründen beklentilerin artması, hastane binalarının da yenilenmesi ihtiyaçlarını doğurdu. Bu bağlamda hazırladığımız dosyada hem kamudan hem de özel sektörden “Yeşil Hastane” örnekleri verdik. Kamudan bahsetmişken, özellikle ülkemizde devlet hastaneleri kırk senelik hastaneler olduğu için fonksiyonelliğini yitirmiş ve günümüz modern sağlık hizmetlerini karşılayamayacak duruma gelmiş, işleyiş bakımından da çok sıkıntılı hastaneler. Bu konuda vizyoner projelere imza atan İstanbul Valiliği Proje Koordinasyon Birimi Direktörü Kazım Gökhan Elgin ile bir söyleşi yaptık ve Elgin söyleşisinde; “Şu an sahada yaptığımız üç tane hastanemiz var; Okmeydanı, Göztepe ve Kartal. Bunlar trijenerasyon sistemi ile enerjisini kendi üretebilecek ve sismik izolatörlerle tasarlanmış çok büyük ve Türkiye’nin ilk yeşil hastaneleri.” diyor. Güzel haberler bunlar ama peki hastane binalarında engelli erişimi konusunda güncellenen yasalara uyulduğu söylenebilir mi sizce ve bu konuda yapılan çalışmalar yeterli mi? Bu sorumuzun cevabını EVRENOL ARCHITECTS’in Kurucu Ortağı Y.Mimar Mehpare Evrenol cevaplıyor bizlere... “Yeni yapılan binalarda, güncellenen yasalara daha çok uyulduğunu söylemek mümkün.” diyor ama “ Hastanelerin iç donanımı kadar binanın yakın çevresinin de erişilebilir olması gerekmekte.” diyerek devam ediyor sözlerine... Evet, özellikle sağlık yapıları “çevre duyarlı, sağlıklı ve engelsiz yapılar olmalı” diyoruz ama bu yapılarda kullanılan malzemelerin de insan sağlığına zarar vermeyen malzemeler olması gerekmiyor mu? Bir önceki sayımızda EPD Belgeli malzemelere yer vermiştik, bu sayımızda da GREENGUARD Sertifikasılı malzemelere yer verelim dedik. Özetle GREENGUARD Sertifikası nedir ve yeşil bina üretimine sağladığı katkılar nelerdir? sorularının cevabını aradık... Öyle bir metal düşünün ki, yemeğinizi iç rahatlığıyla bu metale sarıp, sarmalayıp fırına veriyorsunuz… Sadece bununla kalmıyor, mimari, dizayn, taşıt, yiyecek ve içecek paketleme ve akla gelebilecek her sektörde kullanıyorusunuz. Ne mi? Elbette alüminyum... “Mimari İçin Çarpıcı Bir Metal” dedik ve Alüminyum’u inceledik bu ayki Malzeme/Yöntem/ Uygulama bölümüzde. Dünyadan ve ülkemizden proje örnekleriyle hazırladığımız dosyamızı Çuhadaroğlu ilerleyen sayfalarımızda desteğiyle sizlerle paylaşıyoruz. Yeni yıl, hepimiz için yeniliklerin ve yeni heyecanların yılı olsun diyoruz ve yeni yazı dizimiz olan “Geleceğin Sayfaları”yla baş başa bırakıyoruz sizleri. Ülkemizin değerli mimarlarından Yrd. Doç. Dr. Ece Ceylan Baba’nın gözünden “GELECEĞİN KENTLERİNE YOLCULUK VAKTİ…” İyi okumalar...
haberiniz var mı?
OFİS KAVRAMINA YENİ NESİL YAKLAŞIM: TAEGUTEC YÖNETİM BİNASI Tago Architects tarafından tasarlanan Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası, çalışma hayatının neredeyse günlük yaşamın tamamına yayıldığı günümüzde, ofis mekanlarının farklı bir perspektifle yeniden ele alınması gerektiği bilinciyle, ofis kültürü, iş hayatı ve sosyal ihtiyaçları karşılayacak mekanları bir araya getiren ve profesyonel hayatın çalışanlar üzerindeki olumsuz yansımalarını minimize etmeyi hedefleyen bir anlayışla biçimlendirilmiş. 66
Ürünlerini her zaman daha güvenli, daha konforlu ve daha tüketici odaklı Mimar Gökhan Aktan Altuğ liderliğinde Tago Architects tarafından tasarlanan ve Kocaeli Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası, ofis kültürünün, iş hayatının ve sosyal yaşamın farklı ihtiyaçlarını bir araya getirerek, profesyonel hayatın çalışanlar üzerindeki olumsuz yansımalarını minimize etmeyi, oluşturduğu sosyal yaşam alanları ve dış mekan bütünlüğü ile de ofis çalışanlarının her fırsatta ‘dışarı’ ile olan bağlantısını yenilemeyi hedefliyor. İki ayrı kütle olarak tasarlanan ofis binasında, kontrollü gün ışığı iç mekanlardaki önceliği oluşturmuş. Ofis ve sosyal mekanlar ile üretim bölümünü oluşturan bu iki kütle arasındaki geçişler, iç-dış mekan algılarını birbirine yaklaştıran şeffaf, cam tüp geçitler olarak düşünülmüş. Yapının plan şemasında ana giriş, su ögesi ve heykelsi konferans salon kütlesi ile vurgulanırken; giriş kat, büyük sergi alanı ve onu çevreleyen kafeterya, toplantı odaları gibi sosyal ve genel kullanıma açık mekanlardan oluşturulmuş. Bu mekanlar, hem ışıklık hem de yapıyı çevreleyen bahçeye ve havuza doğru uzanan konsol teraslar sayesinde gün ışığı ve dış mekanla bütünleştirilmiş. Açık kullanımlı ofis bölümü olarak düşünülen bir üst katta ise galeri ile oluşturulan bütüncül
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
kurgu sayesinde kullanıcının, açık ofis ve giriş katındaki sosyal alanlar arasında kolaylıkla dolaşımı sağlanmış. Kontrollü gün ışığı, çatıda bulunan büyük ışıklıktan ofis katlarına alınmış ve buradan da sosyal alana kadar ulaşması sağlanmış. Bununla birlikte iç-dış algısı kesintisiz bir biçimde desteklenmiş. İkinci kütle olan üretim bölümünde; fonksiyon şemasındaki ofis ve üretim arasında bütünsel bağlantı hedeflenmiş. Görünürde yönetim binasından uzaklaştırılmış olan üretim alanları
özel cam tüplerin kullanıldığı köprü bağlantıları ile birinci kütleye bağlanmış. Kullanılan bu cam köprülerin bir yandan dışarıda olma hissi sağlaması, öte yandan da başka bir kütleye geçiş için farkındalık yaratması sağlanmış. Tago Architects, Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası’nda kullandığı dikkat çekici, hafızalarda yer eden cephe tasarımıyla ve yaptığı malzeme seçimleriyle, firmanın kurumsal kimliğine kendi yarattığı değerlerle de katkıda bulunmayı hedeflemiş.q
www.jhanjhan.com
haberiniz var mı?
MODERN MIMARLIĞIN ÖNEMLI İSMI LE CORBUISER İSTANBUL’DA AĞIRLANIYOR İstanbulSMD, modern mimarlığın önemli isimlerinden Le Corbuiser’nin yarım asıra yayılan yapıtlarından bir bölümünü, Foundation Le Corbusier’nin desteği ve Seranit Grup’un sponsorluğunda gerçekleştireceği sergiyle izleyicilere açıyor. 8
İstanbul Serbest Mimarlar Derneği (İstanbulSMD), modern mimarlığın önemli isimlerinden Le Corbuiser’nin yarım asra yayılan yapıtlarından bir bölümünü, Mart ayında açılacak “Çapraz Yansımalar/Mimarlık, Fotoğraf ve Metin” isimli sergiyle izleyicilere açıyor. Foundation Le Corbusier’nin desteği ve Seranit Grup’un sponsorluğunda açılacak sergi, mimarlık fotoğrafçısı Cemal Emden’in son beş yıldır oluşturduğu Le Corbusier portfolyosu içinden yeni bir seçki olarak
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
sergiye dönüştürülüyor. 9 Mart 2016 ‘da Teşvikiye Galeri Işık’da açılacak ve 8 Nisan’a kadar izlenebilecek olan sergide, Emden’in fotoğraflarının yanı sıra, Türkiye’den ve yurtdışından, Le Corbusier üzerine araştırma ve çalışmaları olan akademisyenlerin yazdığı metinler de yer alacak. Sergi, hem ölümünün 50. yılının ardından Le Corbusier’nin işlerini hatırlamak hem de mimarlık, fotoğraf ve metin arasındaki ilişki biçimleri üzerinde düşünmek üzere tasarlandı. Burcu Kütükçüoğlu’nun küratörlüğünde gerçekleşecek sergi, mimarın önemli yapılarının ve güncel durumların izlenmesi için önemli bir fırsat sunuyor. 2011’de Le Corbusier’in Doğu Gezisi’nin yüzüncü yılı nedeniyle Santralİstanbul’da açtığı sergi için mimarın işlerini fotoğraflamaya başlayan ve aynı zamanda İstanbulSMD üyesi olan Cemal Emden, Avrupa, Asya ve Amerika’da yaptığı çok sayıda çekim ile bu konudaki çalışmalarını geliştirdi. Fondation Le Corbusier ile iş birliği içinde çalışarak sergiler düzenleyen Emden’in çalışmaları arasında, son iki yılda Ankara, Marsilya ve Paris’te açtığı Le Corbusier sergileri sayılabilir. Davetli yazarlar sergiye metinleriyle katkıda bulunacak Cemal Emden’in çektiği Le Corbusier yapılarına dair bir grup fotoğraf, Türkiye ve
yurtdışında, görsel kültür ve görsel sanatlar alanlarında çalışan akademisyenlere gönderilerek, onlardan içlerinden seçecekleri bir yapı üzerine, o imgenin kendilerine neden ‘çekici geldiğini’ ifade eden bir başlık ve bir kısa metin üretmeleri istenecek. Bu format ünlü görsel kültür düşünürü Roland Barthers’ın Camera Lucida adlı kitabındaki yaklaşımından ilhamla tasarlandı. Proje, mimarlık ve fotoğraf üzerine eşzamanlı, spontane ve öznel düşünceler üretmek için zemin sunmayı amaçlıyor. Metinlerin yazarlarından, seçtikleri imgelerin mimari ya da fotografik açıdan çarpıcı yönlerini ortaya çıkaracak kişisel yorumlarını, serbest bir tarzda ifade etmeleri istenecek. Davetli yazarlar, sergiye metinleriyle katkıda bulunmalarının yanı sıra, fotoğraf seçkisinin belirlenmesinde oynadıkları rolle, kuratoryal sürecin de parçası olacak. Mimari kültürün ve fiziksel çevrenin gelişimine katkıda bulunarak projeleri destekleyen Seranit Grup ve İstanbulSMD organizasyonu ile gerçekleştirilecek sergiye ek olarak, sergilenen fotoğraf ve metinlerin yer alacağı bir kitap basılacak ve metinleriyle katkı yapmış olan akademisyenlerden bir grup ile sergi açılışında bir panel düzenlenecek.q
TİTANYUMLU ÇİNKO ÇATI VE CEPHE KAPLAMALARI oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır. Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEINZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Tamamı sızdırmazlık garantisi sunan sistem alternatiflerine sahip olan RHEINZINK, 3 farklı
yüzey alternatifi ile çinkonun benzersiz doğal estetiğini sektörün kullanımına sunmaktadır: prePATINA bright rolled, prePATINA blue-grey ve prePATINA graphite-grey Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz – paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINK-Titanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir.
RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Bağdat Cad. No: 124 · 34726 Fenerbahçe – İstanbul · Türkiye · Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr
www.rheinzink.com.tr
RZ_4795-4C-TR
RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde
haberiniz var mı?
A’ Tasarım Ödülleri 2016 A’ Tasarım Ödülleri ve Yarışması farklı ülke ve yaratıcı disiplinlerdeki en iyi tararım çalışmalarının tanınması için kurulmuş olup yarışmanın ilk amacı tüm ülke ve endüstri alanlarındaki en iyi tasarımları öne çıkararak iyi tasarım uygulamaları ve disiplinleri için global farkındalık yaratmaktır. A’ Tasarım Ödüllerinin en önemli hedefi ise tasarımcıların, şirketlerin ve markaların topluma fayda sağlayacak üstün ürün ve projeler üretmelerini sağlamaktır. Her yıl, yenilik, teknoloji, tasarım ve yaratıcılık üzerine odaklı projeler A’ Tasarım Ödülü ile ödüllendiriliyor ve katılımlar her yıl 28 Şubat’a kadar kabul ediliyor ve sonuçlar 15 Nisan’da açıklanıyor. Dünya çapında tüm tasarımcılar bu yarışmaya en iyi çalışma, proje ve ürünleri ile katılmaya davet ediliyor. Katılımlar son 10 yılda tasarlanmış olmak kaydıyla kabul ediliyor.q
10 10
Yaratıcılıkta Yeni Ufuklar; Tasarım ve Doğa Zirvesi “Ormana gittim. Çünkü bilinçli yaşamak istiyordum. Hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum.” Hızlı ve plansız kentleşme, endüstrileşme, enerji planlamasının dikkate alınmayışı, kent kültürü öğesinin yitirilmesi, var olan anlayışların sürdürülemez olması, insanlığın doğaya olan ihtiyacının hiç olmadığı kadar keskin bir biçimde hissedilmesine neden oldu. Bu ihtiyaç, mimarlarda, plancılarda, tasarımcılarda ve hatta tüm disiplinlerden profesyonellerde “tasarım”ın her ölçeğinde (kentlerden günlük yaşam nesnelerine kadar) doğa ile bir uyum yakalanması gerektiği ideası yaratmıştır. Doğu Akdeniz Akademik Araştırmalar Merkezi (DAKAM) tarafından ilki düzenlenecek olan “Tasarım ve Doğa Zirvesi” doğa ile tasarım arasındaki etkileşim ve ilişkilenme biçimlerini ele almayı hedeflemektedir. Etkinlik, “doğa ve tasarımla ilgili önemli kavramları; yetkin akademisyen ve tasarımcılardan oluşan bir konuşmacı kadrosuyla, disiplinler arası bir yaklaşımla ele almayı ve konuya ilgi duyan herkesi bir araya getirmeyi hedeflemektedir.q Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Henry David Thorea
haberiniz var mı?
FIKRINLE YEŞERT DÜNYAYI ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü, bu yıl beşincisini düzenlediği lise ve üniversite öğrencilerine yönelik uluslararası proje yarışmalarıyla 2016’nın “Yeşil Beyinleri”ni arıyor.
12 12
“Yılın Yeşil Beyinleri” Yarışması, Orta Doğu coğrafyasında özel ve lider konumdaki ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Sürdürülebilir Çevre ve Enerji Sistemleri Yüksek Lisans Programı tarafından düzenleniyor. Yaşamsal üçlü olarak nitelendirilen çevre, enerji ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği konularında farkındalığı artırmak ve geliştirmek amacıyla düzenlenen yarışmaya başvurular 25 Mayıs 2016 tarihine kadar kabul ediliyor. Yılın Yeşil Beyni yarışmasına katılım için iki kişilik takımlar oluşturulması gerekiyor. Takımlar yarışmaya, çevre, enerji ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği konularında geliştirdikleri özgün projeler ile katılabilecekler. Yılın Yeşil Beyinleri, Eylül 2016’da finale kalan beş takımın projelerini ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda sunmasının ardından uluslararası jüri tarafından belirlenecek. Yarışmaya başvuru internetten… Üniversite öğrencilerine yönelik uluslararası Yılın Yeşil Beyni Yarışması’na katılmak isteyen takımlar, çevre, enerji ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği konularında 2000 kelimeyi aşmayan özgün projelerini kısıtlı sayıda şekil veya tablo ile destekleyerek İngilizce olarak hazırlayacaklar. Projelerde sürdürülebilirlikle ilişki, özgünlük, yapılabilirlik, etkinlik, fizibilite analizi ve yazım/çizim kalitesi kriterleri aranıyor. http://www.greenbrain.ncc.metu.edu.tr/tr adresinden yapılan elektronik başvuruların ardından yapılan değerlendirme sonunda ilk beşe giren takımı oluşturan öğrenciler, Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
bireysel olarak ödüllendirilecek. Birinci olan takımın üyeleri 1.000’er Euro, ikinci takımın üyeleri 750’şer Euro, üçüncü takımın üyeleri ise 500’er Euro ile ödüllendirilecek. Tüm finalistleri bir de KKTC gezisi bekliyor. Lise öğrencilerine yönelik uluslararası Yılın Genç Yeşil Beyni Yarışması’nın konusu da yine yaşamsal üçlünün sürdürülebilirliği. İki lise öğrencisinden oluşturulan takımlar, en fazla 3 şekil ve 1 tablo ile destekleyecekleri 1000
kelimeden oluşan özgün kavram projelerini Türkçe ya da İngilizce olarak hazırlayabilecekler. http://www.greenbrain.ncc.metu.edu. tr/tr adresinden başvuru yapılan yarışmanın birincisi, yine finale kalan beş takımın Eylül ayında ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda yapacağı sunumun ardından belirlenecek. Yarışmada birinci olan takım 1.000 Euro, ikinci 750 Euro, üçüncü 500 Euro ve KKTC gezisi ile ödüllendirilecek.q
Sektörel Gündem
Çevre Dostu Isı Pompası Ariston Nimbus Ariston’un ısıtma, su ısıtma ve soğutma fonksiyonlarını birarada sağlayan yeni ürünü Ariston Nimbus, evlerdeki ısıtma ve sıcak su ihtiyacı için gerekli olan ısı enerjisinin yüzde 70’ini havadan almasının yanı sıra kullandığı yüzde 100 hava kaynaklı yenilenebilir enerji sayesinde enerji tasarrufu sağlıyor. Ariston Nimbus ısı pompasında bulunan “Auto fonksiyonu” ve “DC Inverter teknolojisi” sayesinde ortam sıcaklığı sürekli arzu edilen değerde tutuluyor, enerji tüketimi en düşük seviyeye indirilerek tasarruf ve konfor sağlanıyor. Avrupa Birliği, enerji politikaları çerçevesinde 2020 yılına kadar sera gazı ve CO2 salınımının %20 azaltılmasını, enerji verimliliğinde ve yenilenebilir enerji kullanımında %20 artış sağlanmasını hedefliyor. Bu çevreci amaca hizmet eden Ariston Nimbus ısı pompası, Avrupa’nın ardından Türkiye’de de bu teknolojiyi tüketici ile buluşturuyor. Özellikle hava sıcaklığının yüksek olduğu yazlık bölgelerde sayısı giderek artan ısı pompaları, alternatif bir konfor aracı olarak görülüyor. Bu doğrultuda ısı pompalarının ilerleyen yıllarda Türkiye’de daha yaygın kullanılacağı öngörülüyor.q
14 14
Ytong’a Yüzyılın Markası Ödülü Ytong, Almanya Berlin’de Verlag Deutsche Standards tarafından 250 Alman markası arasından, başta ısı yalıtım performansı, hafifliği, güvenli ve yenilikçi yapılaşmaya sağladığı katkılar sebebiyle ödüle layık görüldü. Her üç yılda bir farklı sektörlerdeki markaları ödüllendiren Verlag Deutsche Standards, üst düzey danışma kurulu tarafından belirlenen en başarılı 250 Alman markası arasından Ytong’u Yüzyılın Markası olarak yeniden seçti.q
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Sektörel Gündem
Akçansa’dan “Benim Mahallem” Projesiyle Tır Dolusu Eğitim Akçansa, Büyükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve TOÇEV işbirliğiyle ‘Benim Mahallem’ adlı sosyal sorumluluk projesini başlattı. Pilot uygulamasına Büyükçekmece’de başlanan ve projeye özel olarak tasarlanan eğitim tırı, ilçedeki 68 okulu tek tek dolaşarak, çocuklara ve ebeveynlere farklı konularda TOÇEV uzmanları tarafından eğitimler vererek 2015-2016 eğitim yılı sonuna kadar 10 bin kişiye ulaşacak. Akçansa Genel Müdürü Mehmet Hacıkamiloğlu, törende yaptığı konuşmada, “Akçansa olarak rakamsal performansımızın başarısı yanında çevremize ve topluma faydalı çalışmalar sağlıyoruz. Bu anlayışla Benim Mahallem Projesi’ni hayata geçirdik. Bu projeyle yeni neslin ve onları yetiştiren ebeveynlerin birbirleriyle daha iyi iletişim kurmasını sağlamayı ve yarınlara sağlam temeller atmayı hedefliyoruz” dedi.
Büyükçekmece İlçe Eğitim Müdürü Hasan Uygun yaptığı konuşmada “Bu projeyle hem öğrencilerimize hem de velilerimize ihtiyaç duyulan alanlarda eğitimler verilerek, mutlu çocuk, mutlu aile, mutlu mahalle oluşumunu sağlayabilmeyi amaçlıyoruz. Sosyal sorumluluk duyarlılığıyla her zaman eğitime ve toplumun geleceğine yönelik verdiği destek ile yanımızda olan ve bizleri bir araya getirerek sağladığı imkanlar ile önümüzü açan Akçansa’ya teşekkür ediyorum” dedi. TOÇEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Betül Erzin Mermertaş da, TOÇEV olarak Türkiye’de eğitimle ilgili önemli projelere imza attıklarını belirterek, “21. Yılımızda 15 ulusal projeye ve 5 milyon çocuğa ulaştık. Çocukların kültürlü, bilgili, uyumlu, üretken olmaları ve toplumsal hayata kazandırılmaları için hiç durmadan çalışıyoruz. Yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımızın sağlıklı bireyler olarak yetişmeleri için gayret ediyoruz” dedi.q
16 16
BRAAS İnovasyonlarla Dolu Bir Yıl Geçirdi Braas, 2015 yılında Gebze tesisinde yaptığı önemli yatırım ile Braas tarafından geliştirilen ve günümüzde ulaşılabilen kiremit yüzey kaplama teknolojisi olan “Evolution Innotech”i Türkiye’de sunmaya başladı. Modern Çatılar İçin Yeni ve Çarpıcı Bir: Titanyum Gri 2015 yılında sadece TegaLModerN’de lanse edilen “Titanyum Gri” renk seçeneği, TegaLModerN’in sıra dışı düz profili ve keskin geometrik çizgileri ile çatılara modern, sıra dışı ve estetik bir görünüm kazandırmaya devam etti. Evolution Innotech teknolojisi ile sunulan TegaLModerN Titanyum Gri, daha pürüzsüz ve daha ipeksi bir yüzeye, çevresel etkilere karşı daha güçlü ve daha dayanıklı özelliklere sahip. Isı Yalıtımı Ürün Gamına Yeni Bir Ürün: Thermomanto Sistem 10 cm. Yüksek yoğunluklu, yüzeyi zırhlı, yüksek basma mukavemeti ile kar, rüzgar ve öz ağırlık gibi yüklere karşı yapısal bütünlüğünü koruOcak- Şubat 2016, 29. Sayı
yan, binili kenar profile sahip ekstrüde polistren (XPS) özel tasarımlı ısı yalıtım plakası olan Thermomanto Sistem, 4, 5, 6 ve 8 cm’den sonra 10 cm kalınlık alternatifi ile sunuldu. Çatıda kaplama altı levhası olarak kullanılabilecek yeni nesil bir çözüm olan Braas RoofBoard, Braas’ın 2015’te sunduğu bir diğer inovasyon. Braas RoofBoard’un A1- HİÇ YANMAZ sınıfta olması, küf oluşturmayan yapısı, neme karşı yüksek dayanımı ve çatı yapım aşamasında yağış altında çok daha uzun süre özelliklerini kaybetmeden kalabilmesi, hali hazırda çatı levhası olarak kullanılan malzemelere göre çok önemli avantajlara sahip. Kiremit Paketleme Sistemi’ni Komple Yeniledi Braas Çatı Sistemleri, üretim hattı ambalajlama bölümüne yaptığı teknoloji yatırımı ile “Braas Kiremit” in tüm paketleme, kaplama ve etiketleme süreçlerini yeniledi. Braas, yaptığı bu yenilik ile kiremit ve palet bütünlüğünü sağlayarak önemli bir kalite artışı gerçekleştirdi.q
Sektörel Gündem Fransa Merkezli Tarkett, İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Türkiye İnovasyon Haftası kapsamında büyük şirketler kategorisinde verilen International IMP³rove Award ödülüne layık görüldü.
Türkiye İnovasyon Haftası’nda, Tarkett IMP³rove Award ile Ödüllendirildi
Etkinlik kapsamında, Tarkett Türkiye Genel Müdürü Cumhur Dinçer, “Şirketlerin Inovasyon Kapasitelerinin Geliştirilmesi” konulu bir sunum gerçekleştirdi ve bu ödülün tesadüf olmadığını, Tarkett’in kapalı ve sürdürülebilir bir üretim modelini benimsediğini ve bu modeli inovasyon yatırımları ile uzun yıllardır başarı ile desteklediği için ödüle layık görüldüğünü belirtti. Kapalı Üretim Modelini Destekliyor Tüm zemin malzemeleri %100 oranında geri dönüştürülebilen Tarkett, sürdürülebilir kapalı üretim modelini benimseyerek ekolojik dengeyi korumak adına, üç yıl içinde su kullanımını %13, atık madde miktarını ise %22 oranında azaltmayı taahhüt etmiş bulunuyor ve ürünlerinden geri dönüştürülmüş madde içeriğini arttırmak adına atık malzeme toplama merkezleri kuruyor.
18 18
Ftalat İçermiyor Tarkett, insan sağlığı ve çevreyi tehdit ettiği düşünülen ftalat maddesini ürün içeriğinden tamamen çıkarmış durumda. Üretimin hiçbir aşamasında ftalata yer vermeyen Tarkett aynı zamanda PVC zemin malzemesi üreticilerini bu konuda özendirmeyi hedefliyor. q
Aspen, Çevreci Yaklaşımıyla Dikkat Çekiyor Aspen Bölme Duvar Sistemleri grubuna ait MBD, Sinova, Diversa, Vetrona, Sepera ürünleri, yetkili kuruluş Alman İnşaat ve Çevre Birliği (IBU) tarafından EPD (Environmental Product Declaration - Çevresel Ürün Beyanı) belgesine layık görüldü. Tüm süreçlerinde çevresel kaygıları önceliklendiren Aspen, Türkiye’de üretilen Bölme Duvar Sistemleri arasında EPD Belgesi’ne sahip ilk kuruluş olma özelliğini de kazanmış oldu. Bir ürünün hammaddesinin doğadan elde edilmesi, üretimi ve yaşam sonu bertarafına kadar olan tüm süreçlerini şeffaf ve nicel olarak bilimsel bir yaklaşımla değerlendirilerek, çevre performansını gösteren EPD belgesi, çevreye olumsuz etkileri daha az olan ürün ve hizmetlerin teşvik edilmesini hedefliyor. Bağımsız kuruluşlar ve uluslararası ölçekte kabul gören bir sistem tarafından onaylanan EPD belgesi, ISO 14025’e göre hazırlanan üçüncü tip beyan olarak biliniyor. EPD belgesine sahip ürünler, LEED, BREEAM gibi yeşil bina sertifikasyon sistemlerinde ek kredi puanları kazanılmasını sağlarken bir çok avantajı da beraberinde getiriyor. q
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Advertorial
Sektörel Gündem
ABB AKILLI EVLER İÇİN SESLİ KONTROLÜ SUNUYOR ABB, Utrecht (NL) “Living Space® Deneyim Merkezi”nde bizim de davetli olduğumuz uluslararası bir basın toplantısı gerçekleștirdi. Yoğun ve verimli geçen basın gezisinin ilk günü; komșu șehir Utrecht’teki bulunan Home Trade Center ‘daki “Living Space® Deneyim Merkezi”nde, ABB’nin Akıllı Ev ve Akıllı Bina çözümlerini, çekici bir mimari atmosfer içinde yapılan sunumlarla başladı.
20
Deneyim Merkezi, 140 m2 üzerinde bir alanı kaplıyor ve bina otomasyonundaki en son teknolojiyi sergiliyor. Burada, çok daha konforlu, etkin ve güvenli bir yașam tarzı sunan ürün uygulamalarını tecrübe etme imkânına sahip olduk. Etkinlik sırasında, Akıllı Ev ve Akıllı Bina sektörlerindeki uzmanlardan olușan deneyimli bir ekip tüm detaylarıyla bize dünyanın en gelişmiş, sesle kontrol edilebilen, akıllı ev otomasyon sistemini tanıttı. Tanıtılan bu yenilikçi otomasyon sistemi Free@home için tasarlanan sesli komut özelliği ile 60’tan fazla ev otomasyonu fonksiyonunu kontrol etmenizi sağlıyor. Sistem; aydınlatma, ısıtma, panjur kontrolü ve interkom sistemi dahil olmak üzere tipik bir konutta olabilecek tüm uygulamaların kontrol edilmesi gibi benzersiz bir özellik sunuyor. Ayrıca sistem, akıllı telefon/tablet veya bilgisayar aracılığıyla kullanıcıların zevklerine göre bir ev ortamı yaratmak için çok sayıda işlevin yönetilmesini basitleştiren, sesli kumandasıyla da ev otomasyonu daha da kolaylaştıran bir sistem. Kısaca Sesli Komut Sistemi, akıllı evinizdeki konfor, güvenlik ve enerji tasarrufunu arttıran bir özellik... ABB’nin Yeni Free@Home Otomasyon Sistemi Sesli Komut ile 60 Fonksiyonu Kontrol Edebiliyor... ABB Bina Pazarı Ürünleri bölümü Genel Direktörü olan Mike Mustapha şunları söylüyor: “Amacımız ev otomasyonunun her zaman olduğundan daha kolay olmasını sağlamaktır. Bu amaçla Free@home pazarda yeni bir alan oluşturuyor. Yeni işlevler eklemeye devam ediyoruz ve son olarak sunduğumuz sesli komut özelliği kullanıcılara daha fazla konfor ve kullanışlılık sağlıyor.” Kullanıcılar sistemi odaların ve alanların adını seçerek programlayabilirler. Sistem kullanıOcak + Şubat 2016, 29.Sayı
cıların bir komutun etkinleştirildiği hakkında onay almalarını sağlayacak şekilde ayarlanabilir. Böylece; ‘oturma odasındaki panjurları kapat’ dediğinizde, ‘oturma odasındaki panjurların tümü kapatıldı’ mesajını duyabilirsiniz. Ek olarak, kullanıcılar sisteme işlevlerin durumları hakkında sorular da sorabilir.
modelinin programlanması için kullanıcının sesini (evdeki katların odaların ve fonksiyonların adını) sisteme tanıtmasına gerek yoktur. Sistem hem komuttan, hem de geniş bir ses kütüphanesinden veri toplar. Ayrıca, komut tam bir fonksiyonu içermiyorsa, sistem kullanıcıdan daha fazla bilgi ister.
Gramer temelli ve istatistiksel konuşma tanımanın bir kombinasyonu olan hibrit bir konuşma tanıma çözümüne sahip olan sisteme, doğal konuşma veya sadece komut vermek mümkün. Sesli komut sistemindeki diyalog işlemcisi kullanıcının amacını ve fonksiyonu tanımak için algoritmalar kullanır. Free@home sistemindeki konuşma tanıma
Bunlara ek bir geliştirme de, ‘eğer, .... ise, o zaman...’ mantığını kullanarak farklı süreçlerin akıllı bir kombinasyonunun yapılmasını sağlayan yeni ‘Eylemler’ menüsüdür. Örneğin, oda sıcaklığı 25 °C’yi aşarsa, panjurlar otomatik olarak kapanabilir. Ve hareket dedektörü tetiklenirse, kullanıcı e-posta veya akıllı telefonlarına gönderilen bir bildirim ile uyarı alır.q
Doğaya attığımız imzayla, çevreyi ve attığımız yaşamı önemsiyoruz. Doğaya imzayla yaşamı önemsiyoruz.
Karaoğlu Peyzaj, insanların huzur ve barış içinde yaşamaları için doğal ortamlar kurar, doğayı iyileştirme misyonuyla kaybedilmiş alanları geri Karaoğlu Peyzaj sektördeki 22bilinci yıllık deneyimiyle kazanır, sürdürülebilir bir çevre oluşturur.konut ölçeğinden başlayarak, kentsel mekanlar, alışveriş merkezleri, kamu binaları, kent parkları, toplumerkezleri, konutlar, oteller, tatil köyleri, yat limanlarında Rezidanslar, alış veriş karayolları, sanayi bölgeleri, yapısal ve bitkisel peyzaj uygulamalarının sıra sanayi fabrikalar, enerji santralleri, kent parkları,yanı oteller, tatil köyleri sert peyzaj,bölgeleri, yumuşak peyzaj, bahçebarajlar, bakımdemir ve hydroseeding iş hacmimiz ile, enerji santralleri, yolları ve otoyollarda Türkiye’nin hızlı büyüyen ilk çimlendirme, 25 şirketinden biriyiz. erozyon hydroseeding yöntemiyle bitkilendirme, kontrolü ve doğa onarım sistemleri ile ilgili hizmet vermekte olup bunların dışında periyodik bahçe bakımı, teras bahçeleri yapımı, dikey bahçe yapımı, teknik danışmanlık, bitkisel ve yapısal peyzaj materyallerin üretimi ile temini konularında hizmet vermektedir. Karaoğlu Peyzaj olarak amacımız; insanın hayatını huzur içerisinde sürdürebileceği yaşam alanları tasarlamak, bunu gerçeğe dökebilmek, doğayı yeniden onarmak ve kaybedileni geri kazanmaya yeniden fırsat tanıyabilmektir.
Ümit Mah. Seralar Bölgesi 123/5-6 Çayyolu Yenimahalle / ANKARA T: +90 (312) 235 99 91
Dedeoğlu Caddesi Sonu No: 78 Çubuklu Beykoz / İSTANBUL T: +90 (216) 680 44 41
www.karaoglu.com.tr
TOP
10
SEÇİLMİŞ ÖRNEK
“Yeni yıla girerken her alanda olduğu gibi mimaride de gözler geçtiğimiz yılın en önemli olaylarına ve projelerine dönüyor. 2015 yılında Building of the Year, RIBA National ve diğer mimari ödüllerde farklı kategorilerden ödül alan projeler yılın ilk sayısında listelemek istediğimiz ilk on projeyi kapsamakta. Kullanımı, yenilenebilirliği ve
dayanıklılığını geçtiğimiz iki yılda kanıtlamış projeler içinden seçilen bu projeler çoğunlukla 2013 ve 2014 yıllarında yapımı tamamlanmış projeler. Fakat hepsi 2015 yılı için ödüllendirildi. 2016 yılı seçmeleri ise önümüzdeki aylarda başlayacak. Geçtiğimiz yılın en iyi projeleri önümüzdeki yılın projelerine ilham veriyor.”
Mimar: sporaarchitects Yıl: 2014
BUDAPEŞTE’NIN İKIZ İSTASYONU Toplu Taşımayı Teşvik Eden Metro İstasyonları 22
M4 metro hattı üzerinde yer alan iki metro istasyonu son zamanlarda Budapeşte’nin altyapısına eklenen en önemli proje. Metro hattının ilk planı 30 yıl öncesine 1980’lere dayanıyor. Güney Buda ile şehrin kalbinin attığı Peşt’in merkezi bölgeleri arasında bağlantı kurmak amacıyla yapımına karar verilen hat, 10 istasyondan oluşuyor. Projenin bir diğer amacı ise halkı daha çok toplu taşıma kullanımı için heveslendirmek. Bunun için ise güncel bir görünüme sahip kaliteli mimarinin işe yarayacağını düşündüler.
22
Szent Gellért tér ve Fővám tér isimli iki istasyon birbirinin benzeri dizayna sahip ve ikisi de Tuna nehrinin karşılıklı iki kenarında yer alıyor. Çıplak beton kirişler bir örümcek ağı ya da iskelet sistemini andıran bir şekilde yüksek tavanları süslüyor. Stüktür sembolik olarak projenin doğasını yansıtıyor; 1980’lerde planlanmaya 2010’dan itibaren de hayata geçirilmeye başlanmış oluşunun izlerini taşıyor. Tasarımcıları tarafından kamusal bir alan olarak görülmesi, insanların orada sosyal aktiviteler gerçekleştirmesini sağlıyor ve bu da projenin amacı olan toplu taşıma teşvikini hayata geçiriyor. Bu sayede İkiz İstasyonlar 2015 Yılın Yapısı ödüllerinde Toplu Taşıma kategorisi ödülünün sahibi oluyor. Eylül 2015, OcakŞubat27.Sayı 2016, 29.Sayı
23
Mimarlar: Studio MK27 - Marcio Kogan, Diana Radomysler, Luciana Antunes, Marcio Tanaka, Mariana Ruzante Yıl: 2012
CULTURA BOOKSTORE (KÜLTÜR KITAPÇISI) Mağaza Kelimesinin Yetersiz Kaldığı Bir Kültür Merkezi Kitap mağazası; aynı zamanda sosyalleşme ve bir toplanma alanı. Iguatemi’deki Livraria Kültür kitap mağazası projesinin ana amacı, sadece bir alış veriş alanı olmanın ötesinde vakit geçirme ve sosyalleşme mekanı yaratmak. Burası aradığın kitabı alıp çıkmaktan çok okuma amacıyla gelinen bir yer. Mağaza kelimesinin yetersiz kaldığı bir kültür merkezi. Cam ve alüminyum çerçevelerden oluşan 7.7 metrelik giriş bölümü, birbiriyle iç içe mekanlardan oluşuyor ve çoğunlukla ses ve video ürünlerinin bulunduğu bir alan. Yürüyen merdivenlerle ulaşılan orta kat kitap ve Geek alanı olarak adlandırdıkları oyuncak, figür ve çizgi roman gibi ürünlerin satışının yapıldığını geniş alana bağlanıyor. En üst katta ise masa ve sandayelerle dolu söyleşiler, kitap imza günleri ve hatta akustik konserlerin düzenlendiği geniş bir asma kat bulunmakta. Bu yıl çeşitli mimari yarışmalarda ve ödül törenlerinde dikkatleri çeken diğer projeler gibi bu yapı da insani, sosyal ve çevresel sorumluluğa büyük önem veren özelliklere sahip. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10 Mimar: Vo Trong Nghia Architects Yıl: 2013
FARMING KINDERGARTEN (ÇIFTLIK ANAOKULU) Yaşayarak Öğreten Bir Eğitim Kurumu Vietnam tarihi gereğince bir tarım ülkesi. Kentleşme ve fabrika üretiminin arttığı bölgelerden oluşması nedeniyle de doğa dostu olma çabası içinde. Özellikle şehirde yaşayan çocuklar için yeni oyun alanları ve parklar planlanıyor ve yeni neslin doğayla ilişkisi güçlendiriliyor. Bu anaokulu binası da bütün bu sorumlulukların genç beyinlere aşılanmasını görev edinmiş bir mimari örneği. Büyük bir ayakkabı fabrikasının hemen yanında konumlandırılmış kurum, fabrika çalışanlarının çocuklarından oluşan 500 çocukluk bir nüfusa sahip.
Bina bahçeyle birleşen ve yürüyerek ulaşılabilen yeşil bahçeler ve yeşil çatıların harmonisinden oluşuyor. Anaokulu çocuklara tarım eğitimi veriyor, sebze yetiştirmeyi ve doğayı kucaklamayı öğretiyor. 200 m2’lik sebze bahçesi ile kendi yetiştirdikleri sebzelerin tadına bakan küçükler, yemeklerin buzdolabında yetişmediğini deneyimlerek öğreniyor. Mimari anlamda ve sosyal anlamda aldığı sorumluluklar bu projenin 2015’te Eğitim Binaları kategorisinde ödüllendirilmesini sağlıyor.
24
FOGO NATURAL PARK VENUE Zorlu Koşullara Rağmen Azimle Tamamlanan Bir Park Fogo adasında 1800 metrelik, volkanik kraterin ortasında yer alan ve 1200 nüfuslu köy için tasarlanmış bir park alanı. Bugüne kadar gördüğünüz bütün parklardan farklı renkte, farklı dokuda ve farklı iklimde. Bulunduğu bölgenin ilginç volkanik kişiliğini taşıyan bir park. Koruma altında olan bir bölge olarak bir çok inşa izni gerektirmesi sebebiyle bölgede yapılanma çok yaygınlaşmış sayılmaz. Ayrıca bölge toprakları tarım için uygun hale getirilmeye çalışılıyor. Özellikle oldukça fakir olan bölge halkı için ve turizme ihtiyaç duyan yönetime yardımcı olmak adına bu ilginç park inşa ediliyor. Ölü toprakta yapılan çalışma, bütün zorlu koşullara rağmen azimle tamamlanıyor. Bütün bu engellerin bir yıldırma etkisi yaratması beklenirken projenin daha da çevreci bir sonuç vermesini sağlıyor. Toprak çatıya yerleştirilen alıcılar güneş enerjisi toplayarak binanın tüm enerji ihtiyacını karşılıyor. Aynı şekilde su toplama sistemleri, yeniden kullanımı, yağmur suyu ve gri su kullanımı da binaya eklendi. Tüm zorluklara ve yerel materyal eksiklerine rağmen inşaat olabildiğince bölgede bulunan malzemeyle ve yerel halkın iş gücüyle devam etti. Sonuç da süreç gibi oldukça kamusal oldu. Ocak- Şubat 2016, 29.Sayı
Mimar: OTO Yıl: 2013
Mimar: Yazgan Design Architecture Yıl: 2013
ONS INCEK RESIDENCE SHOWROOM VE SATIŞ OFİSİ
25
Üç Renkli Kuleden Oluşan Bir Proje Yazgan Mimarlık Tasarım, 2015: WAF 2015 ‘Yenilikçi Renk Kullanımı Ödülü ve 2014 : World Architecture Community 18. Dönem Ödülleri - Seçili Proje ödüllerini alan sayılı Türk projelerden. 45.000 m2 yeşil alanın içerisinde bulunan, üç renkli kuleden oluşan ve 992 daire içeren bir proje, konut kompleksinin girişini işaret eden ve projenin örnek dairelerini içeren satış ofisinin dış hatları bulunduğu topografyanın eğimini kesitte ve görünüşte paralel olarak takip eden bir kabuk ile çevrilerek tanımlanmıştır. Showroom’un cephesi çok sayıda renkli cam panellerden oluşmaktadır. Çok katlı yapının tüm taşıyıcı kolon, perde ve kirişler brüt beton olarak inşa edilmiş olup yapının mimari dilini oluşturmaktadır. Bu bütünleşmiş gri fon, cephedeki camların renklerini vurgulayarak uzaktan daha kolay görülmesini sağlar. Kulelerin cephelerinde altı farklı
ton turuncu, yeşil ve mavi kullanılmıştır. Kulelerde kullanılan renk ve tonlar satış ofisinde de kullanılmıştır. Böylelikle satış ofisi ve konut kompleksi görsel olarak birbirini tamamlayarak bir bütünlük sağlanmıştır. Peyzaj tasarımı, sosyal merkezden başlayarak dalga şeklinde yayılan iç içe halkaların, var olan topografyanın inişini takip etmesiyle oluşmaktadır. Çok sayıda tekil bahçelerden oluşan peyzaj, Ankara’ya özgü geniş bir bitki yelpazesini içermektedir. Halkalar yürüyüş ve koşu yolları ile birbirinden ayrışır. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10
Mimar: Duggan Morris Architects Yıl: 2014
ALFRISTON SCHOOL Heyecan Verici ve Dinledirici Bir Eğitim Binası RIBA Güney Ödülü ve RIBA Yılın Müşterisi Ödülünü almaya hak kazanan eğitim binasının en çok dikkat çeken bölümü kapalı yüzme havuzu. Sürdürülebilir olmakta zorluk çektiği düşünülen yüzme havuzu konsepti bütünüyle çözümlenmiş durumda. Tamamı kız olan okuldaki yüzme havuzu sadece yüzme için değil, kızların diğer spor ve fiziksel eğitim dersleri için ev sahipliği yapıyor. Yeni geliştirilmiş bir yöntemi kullanan mimarlar, origamiyi andıran çatı dizaynıyla gurur duyuyor. İç mekanda da heyecan verici ve dinlendirici bir hava
yakalamayı başarmışlar. Cam duvarlara kadar ulaşan havuz sonsuz havuz izlenimi veriyor ve tavanda yükselen gothic etkileşimli çatı mekanı geniş ve nefes alır hale getiriyor. Mimar bu tasarım sürecinde sadece fonksiyonel olarak mükemmel bir kapalı yüzme havuzunun ötesinde, ziyaretçilerine sağlıklı olma hissi veren ve tamamen doğal bir tasarım sunma amacı güdüyor. Projeyi talep eden müşteri de mimar da aldıkları ödülleri kesinlikle hak ediyorlar.
26
Mimar: Álvaro Siza, Carlos Castanheira Yıl: 2014
THE BUILDING ON THE WATER (SUDAKI YAPI) Yapay Göl Üzerine Yerleştirilen Endüstriyel Kompleks Çin’in ünlü mimarı ve 1992 Pritzker Ödülü sahibi Álvaro Siza’nın Carlos Castanheira ile tasarladığı Sudaki Yapı’nın açılış günü 30 Ağustos 2014 yılında gerçekleşti. Huai’An şehrinin New Salt Endüstriyel Park alanına konumlandırılmış yapı, dünyanın en büyük soda tuzu ve amonyum klorit üretim merkezi. Bu endüstriyel harika 2 kilometre karelik bir alanda dünyanın en gelişmiş teknolojilerini ve en iyi mühendislerini ağırlıyor. 100.000 m2’lik yapay göl üzerine yerleştirilen endüstriyel compleks ve ofis binaları Álvaro Siza ve ekibi tarafından tasarlandı. En önemli element su üzerine kurulu olan binanın üretim süresinde büyük avantajları olduğu ise kuruluşun açılışından ve çalışmaya başlamasından bir yıl sonra daha da iyi anlaşılmaya başlandı. Álvaro Siza için su üzerinde bir bina tasarlamak ve inşa etmek tamamı ile yeni bir konsepti ve başlangıçta biraz zorlu bir görev gibi görünüyordu. Proje aynı zamanda mimarın Çin’deki ilk projesiydi. Sudaki Yapıyı tasarlamak ve inşa etmek ekibin 4 yılını aldı. Sonuç ise 2015 Yılın Binası ödülleri çapında ofis binaları kategorisinin sahibi oldu.
Ocak- Şubat 2016, 29.Sayı
SANCAKLAR CAMII Sancaklar Camii Alışılmışın Dışında Görüntüsüyle Dikkat Çekiyor İstanbul’un dışındaki bir banliyö semti olan Büyükçekmece’de yer alan Sancaklar Camii, cami tasarlamanın temel sorunsallarını, “form”a dayalı güncel mimari tartışmalardan uzaklaşarak ve sadece dinsel bir mekanın özüne odaklanarak ele almayı hedefliyor. Proje, çevredeki “kapalı site” konumundaki yapılardan hayli yoğun kullanımı olan bir otoyol ile ayrılan, kırsal bir alanda yer alıyor. Caminin üst avlusundaki parkın etrafını çevreleyen yüksek duvarlar, dışarıdaki karmaşık dünya ile kamusal parkın huzurlu atmosferi arasındaki belirgin sınırı vurguluyor. Parktan dışarı uzanan uzun saçak ise dışardan algılanan tek mimari unsur olarak beliriyor. Bu saçağın altında yer alan yapıya parkın içinden geçen üst avludaki bir yol ile erişilebiliyor. Arazide ilerleyip, tepeden aşağıya inerek duvarlar arasından camiye girince, dışarıdaki dünya tamamen geride bırakılıyor ve yapı bütünüyle topografya ile bütünleşiyor. Basit bir mağarayı andıran camii, dua etmek ve Tanrı ile yalnız kalmak için hayli dramatik ve huşu uyandıran bir iç mekana sahip. Kıble duvarı boyunca yer alan yarıklar, ibadet alanının yönelimini güçlendirirken, güneş ışınlarının da iç mekana süzülmesini sağlıyor. Sürekli olarak doğal olan ile insan üretimi arasındaki gerilimden ivmelenen projede, arazinin doğal eğimini takip eden doğal taş merdivenler ile 6 metre yükseklikte uzanarak saçağı oluşturan ince betonarme tavan arasındaki zıtlık, bu ikili ilişkiyi güçlendiren unsurlardan biri olarak öne çıkıyor.
Mimar: Emre Arolat Architects Yıl: 2012
27
TOP 10 Mimar: SKENE CATLING DE LA PEÑA Yıl: 2014
FLINT HOUSE (ÇAKIL EV) Doğanın Bir Parçası Olarak Tasarlanan Yenilikçi Bir Yaşam Alanı Yapı, çakıl taşı ile dolu bir bölgede bulunuyor ve projenin tamamı bu jeolojik avantajdan faydalanıyor. Projeyi tamamen özgün kılan da bu malzemenin kullanımı ve bölgenin karakterini tamamlaması. Ev; aile fertleri, misafirler ve sanatçılar için tasarlanmış bir yaşam alanı. Binanın içinden çevredeki manzaraya bakıldığında, doğal güzellikleri çerçeveleyecek şekilde yerleştirilmiş penceler büyülü bir ortam yaratıyor.
28
Yenilikçi ve estetik detaylar barındıran dış cephe kaplaması, zeminde işlenmemiş çakıl ile başlayarak, yumuşak bir geçişle tebeşir beyazı bir duvara dönüşerek yükseliyor. Her iki malzeme de bölgenin jeolojik
özelliklerine uyum sağlıyor ve renk geçişiyle binanın gökyüzünde kaybolmasını sağlıyor. Mimarlar çeşitli malzeme uzmanları ve yetenekli zanaatkarlarla çalışmaları sonucu projeyi son haline getirmeyi başardı. Gelişim sürecinde ise daha geniş kapsamlı, sanatçılardan oluşan bir ekip kullandılar. Bina manzaraya eklenmiş bir nesne olarak değil, o manzaranın bir parçası olarak tasarlanması ile yenlikçi bir mimari ve sürdürülebilir bir yaşam alanı olarak 2015 yılının en başarılı yerleşim yapısı olmayı başarıyor. RIBA Ödülleri tarafından Güney Kategorisinde, Güney - Yılın Binası ve RIBA Uluslararası 2015 ödüllerini almaya hak kazanıyor.
THE NATIONAL THEATRE Huzur ve Sanat Dolu Bir Tiyatro Yapısı RIBA’nın bir başka Yılın Müşterisi seçtiği proje National Tiyatro, aynı zamanda 2015 RIBA National ve RIBA Londra Ödüllerini aldı. National Theatre, Proje Yöneticisi Haworth Tompkins tarafından “zalimce zorlu bir proje” olarak tanımlanıyor. Fakat bunun yanı sıra proje talebinde bulunan muhteşem bir müşteriye sahip. Müşterinin rahat, anlayışlı ve ileri görüşlülüğü sayesinde hayata geçirilen yapının en önemli ödülü ise RIBA tarafından verilen Yılın müsterisi ödülü oluyor. Bu tip projelerdeki zorlu müşterilere örnek olmak amacıyla desteklenen projenin gelecek yıllarda iş verenleri daha ileri görüşlü yapması bekleniyor. Mimar: HAWORTH TOMPKINS Yıl: 2015
Ocak- Şubat 2016, 29.Sayı
Tiyatro yapıları alanında çalışan mimarın bu tip azimli bir ekiple çalışıyor olması, genelde projelerin zorlu ve büyük bütçeler gerektirmesini beraberinde getiriyor. National Theatre ise bu projeler içerisinde en anlayışlısı ve bütçe konusunda en eli açık olanı oldu. Ev sahibinin mimar ile yüzde yüz işbirliği sonucu doğan yapı, mimari alanda çalışan herkese ibretlik bir proje. Kusursuz bür süreçle inşa edilen bir yapının yaratıcı ve yenilikçi görünümü, ziyaretçilerinin bunu hissetmesiyle ve bir tiyatro yapısının olması gerektiği gibi huzur ve sanat dolu olmasını sağlamakta.q
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
30
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Türkiye’de de, dünyada da sağlık sektöründen beklentilerin artması hastane binalarının da yenilenmesi ihtiyaçlarını doğuruyor. Kamuda ve özelde örneklerini görmeye başladığımız Yeşil Hastane modelinin yakın gelecekte 15 milyar $ üzerinde bir pazar payına sahip olması beklenirken son teknoloji ile donatılacak olan yeşil hastaneler her türlü enerji dönüşümünü yapabilme özelliğine sahip olacak.
Ayrıca 7 gün 24 saat faaliyet halinde olan bu binalar insan dolaşımının yoğun olması, insan sağlığı, konforu gibi konuların aşırı hassas olması gibi özellikleriyle yeşil bina konseptine ait öğelerin tamamıyla ciddi anlamda ilişkili değerlendirilmelidir. Hastanelerin çevresel etkileri konusunda başta ABD olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinde ciddi adımlar atılmış, yeni yasa ve yönetmelikler yürürlüğe girmiştir.
ABD Çevre Koruma Vakfı verilerine göre sağlık yapıları, gıda sektöründen sonra ikinci en yüksek enerji yoğun ticari bina tipidir, normal ticari binalara oranla iki kat daha fazla enerji tüketirken, bina kaynaklı karbon salımlarının yaklaşık yüzde 30’unu oluşturmaktadır.
Hastaların ve sağlık çalışanlarının ihtiyaçları binaların daha kullanıcı dostu olmaları ve bir konfor algısı yaratmaları iken hastane yönetimlerininki ise teknolojik altyapısı geliştirilmiş ve işletme maliyeti düşürülmüş binalara sahip olmak. Bizlerde bu bağlamda yılın ilk sayısında “ Hastanelerde Verimlilik, Yeşil, Akıllı ve Digital Hastaneler” konusu üzerine yurtiçi ve yurtdışı kaynaklı bir dosya hazırladık.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
31
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
EMRE ILICALI ALTENSİS Kurucu Ortağı
TÜRKİYE YEŞİL SAĞLIK TESİSLERİNDE İLK ADIMLARINI ATIYOR SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN 200 YATAK VE ÜZERİ YENİ HASTANELERDE LEED SERTİFİKASI ZORUNLULUĞUNU GETİRDİĞİ 2013 YILINDAN BU YANA YEŞİL SAĞLIK TESİSLERİ KONUSUNDA ÖNEMLİ ADIMLAR ATILDI. 4 BÜYÜK SAĞLIK TESİSİNİN ÇEVRE DOSTU KRİTERLERİ KONUSUNDA GELİŞME SAĞLANIRKEN, BUNLARDAN BAZILARI DÜNYADAKİ EN BÜYÜK YEŞİL HASTANE ÖRNEKLERİ ARASINA GİRDİ. BU ADIMLAR MEMNUNİYET VERİCİ AMA YETERLİ DEĞİL. ÇÜNKÜ TÜRKİYE’DE 355’İ ÖZEL OLMAK ÜZERE BİN 191 HASTANE BULUNUYOR.
32 32
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı 2013 yılında 200 yatak ve üzeri yeni hastanelerde LEED Sertifikası alınmasını zorunlu hale getirdi. Bu kamu alanında bu konuda atılan en somut adımlardan birisi oldu ve ilk kez bir kamu kurumu istenilen hedefi net bir biçimde ortaya koydu. Söz konusu zorunluluktan sonra Türkiye’nin yeşil sağlık tesisleri konusunda ilk adımlarını attığını mutlulukla görüyoruz. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Hastanesi, Göztepe Hastanesi ve Acıbadem Üniversitesi Altunizade Hastaneleri’nin yeşil sertifika yolculuğu başladı. Burada Bakanlığın LEED sertifikasını seçme sebebinin, şu anda yalnızca LEED sertifikalarında sağlık yapılarına özel bir uluslararası sistemin bulunması olduğunu belirtmeliyiz. Tüm bunlarda amaç, yapılacak hastane binalarının, etkinliği tartışılan birkaç basit uygulama
ABD ÇEVRE KORUMA VAKFI VERİLERİNE GÖRE SAĞLIK YAPILARI, GIDA SEKTÖRÜNDEN SONRA İKİNCİ EN YÜKSEK ENERJİ YOĞUN TİCARİ BİNA TİPİDİR.
ile yeşil bir bina olduğunu iddia etmesinden ziyade, tam anlamıyla uluslararası denetlenen bir sistemin bütün öğelerini uygulayarak yeşil bina ve yeşil hastane olmanın tüm gerekliliklerini ortaya koymalarıdır. Hastanelerin Yeşil Olması Neden Önemli? ABD Çevre Koruma Vakfı verilerine göre sağlık yapıları, gıda sektöründen sonra ikinci en yüksek enerji yoğun ticari bina tipidir, normal ticari binalara oranla iki kat daha fazla enerji tüketirken, bina kaynaklı karbon salımlarının yaklaşık yüzde 30’unu oluşturmaktadır. Ayrıca 7 gün 24 saat faaliyet halinde olan bu binalar insan dolaşımının yoğun olması, insan sağlığı, konforu gibi konuların aşırı hassas olması gibi özellikleriyle yeşil bina konseptine ait öğelerin tamamıyla ciddi anlamda ilişkili değerlendirilmelidir. Hastanelerin çevresel etkileri konusunda başta ABD olmak üzere Batı Avrupa ülkelerinde ciddi adımlar atılmış, yeni yasa ve yönetmelikler yürürlüğe girmiştir. LEED Kategorisi Yeni Ama Çok Popüler Uluslararası Yeşil Bina sertifika sistemlerinden LEED, bu konuda ayrı bir kategori açmış ve LEED for Healthcare 2010’da uygulanmaya başlanmıştır. Sertifikalar açısından yeni bir konu olmasına rağmen, hemen popüler oldu çünkü bütün dünyada uygulanabilecek ölçütleri içeriyor ve uluslararası başvuruları kabul ediyor. Özellikle binaların enerji verimliliği, insan sağlığı ve konforu, mimari
tercihlerin çevreye, kullanıma ve işletmeye etkileri anlamında birçok yeni ve değişik ölçütleri var. LEED for Healthcare şu anda yalnızca yeni projeler için geçerli. Mevcut binalar için LEED Existing Building sertifika sistemi kullanılabiliyor. Yazının başında da belirttiğimiz gibi aradan geçen 3 yıl içinde 3-4 önemli hastanede çevre dostu süreç başladı. Biz de Altensis olarak özellikle İstanbul’daki büyük öneme sahip Eğitim ve Araştırma hastanelerinin dönüşüm projelerinde LEED HC sertifikası alınması konusunda danışmanlık ve mühendislik hizmeti veriyoruz. Türkiye’deki yeşil sağlık tesislerine ilişkin bu örnekleri incelediğimizde, örneğin Kartal hastanesi, dünyada bu büyüklükte çok az yeşil hastane var; olanlar da genellikle özel girişimler. Sadece bu açıdan bile dünyadaki ilklerden. Ancak bunun ötesinde; konfor, iç mekan, yaşam kalitesi, ekipman, kaynak kullanımı gibi konularda bir devlet hastanesinden beklenen standartların çok üstüne çıkarak, hem hastaları hem de çevreyi ilgilendiren pek çok uygulama ilk kez bu projelerde hayata geçiriliyor. Birkaç sene içinde atılmış olan bu adımlar memnuniyet verici ama yeterli mi? Yeterli değil. Çünkü Türkiye’de hala 355’i özel olmak üzere bin 191 hastane bulunuyor. 3 Hastanenin Yenilenme Sürecinde Aktif Rol Aldık Altensis olarak ilk etapta İstanbul’da yenilenen üç hastane; Kartal, Okmeydanı ve
Emre Ilıcalı, ALTENSİS Kurucu Ortağı
Göztepe için tasarım süreci çalışmalarımızı yaptık . Ayrıca Projelerin sahibi durumunda bulunan İstanbul Planlama Koordinasyon Birimi (İPKB), yeşil bina anlayışını tüm projelerine taşımak niyetindedir. Bahsi geçen üç hastanede de ALTIN Seviyesinde LEED Sertifikası alınması hedeflenmektedir. Öncelikle tasarımda LEED’in gereklilikleri sağlanmasına gayret gösterdik. Enerji ve su verimli binalar olarak tasarlanmasının ötesinde hastane binalarına özel sağlıkla ilgili birçok kriter var. Gün ışığı alınması, taze havanın standartlar üzerinde verilmesi, sağlığa zarar vermeyen yapı kimyasalları kullanılması, yeşil dinlenme alanları tahsis edilmesi gibi özellikleri sayesinde hastaların iyileşme sürelerinin de azaltılması hedefleniyor. Ayrıca yağmur suyu yönetimi, peyzaj ve ulaşım planlaması uygulamaları sayesinde bu binalar hem doğayla barışık hem de şehir altyapısına ek yük getirmeyecek şekilde tasarlandı. Bu hastanelerin hepsi benzer ölçeğe ve yapıya sahip ve ortak noktaları çok fazla. Hepsi lokasyon olarak merkezi, sosyal donatılara yakın ve toplu taşıma olanaklarıyla kolaylıkla erişilebilen noktalarda yer alıyor. Bu da yeşil bina ölçütleri açısından oldukça avantajlı bir durum. Aynı şekilde binaların E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
33
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
EMRE ILICALI ALTENSİS Kurucu Ortağı
34
yenileniyor olması, yeşil bina sistemleri kapsamında istenilen uygulamaların adapte edilebilmesine olanak sağlıyor. Projenin yürütücüsü olan İstanbul Planlama Koordinasyon Birimi yeşil bina konusuna çok önem veriyor.. LEED sertifikası alınmasına karar verilen günden beri yeşil bina hedefinin önemini ve yapılması gerekenleri proje paydaşlarına vurguluyorlar. Bu vesileyle Başta IPKB Direktörü Sn. Kazım Gökhan Elgin olmak üzere tüm ekibe teşekkürlerimizi sunmak isteriz. Ayrıca bu projenin LEED sertifikası almasının uluslararası finansman desteği konusunda da kolaylık sağladığını düşünüyoruz. Bu Projelerden bir tanesi olan ve Altensis olarak hem tasarım hem de inşaat süreçlerinin LEED hizmetlerini verdiğimiz Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi kapsamında, yapılan uygulamalardan bazıları şöyledir: • Bina arazisinde, inşaat esnasında ve sonrasında doğal yaşamın korunmasına ve yeşil alanların tasarımına azami ölçüde dikkat edilmiştir. Bitkilendirme çalışmaları esnasında, yerel ve adapte olmuş bitkiler seçilerek, su tüketiminin ve kimyasal gübre Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
kullanımının en aza indirgenmesi hedeflenmektedir. • Yapılaşmanın altyapıya ve özelikle yağmur suyu şebekesine getireceği yükün en az indirgenmesi için sert zeminlerin oranı düşük tutulmuş, mümkün olduğunca geçirgen yüzeyler kullanılmıştır. • Binalarda çeşitli noktalarda bisiklet park yerleri belirlenerek, alternatif ulaşım yöntemleri desteklenmektedir. Ayrıca binada elektrikli araçlar ve düşük emisyonlu araçlar için özel park yerleri ayrılacaktır. Bu uygulama diğerlerine oranla çevreye daha az zararlı bu araçların kullanılmasını teşvik etmeye yöneliktir. • Binanın lokasyonu ve toplu taşıma sistemi ile entegrasyonu sağlanarak, bireysel araç kullanımına olan ihtiyaç en aza indirilmeye çalışılmıştır. • Bina kapsamında kullanılacak su armatürleri ve vitrifiyelerde konfor ve estetik kadar, su verimliliği özelliği de aranmış, bu seçimlerde EPA (Environmental Protection Agency) standartları göz önünde bulundurulmuştur.
Bu tercihler sonucunda binada standart binalara oranla % 30 civarında su verimliliği sağlanmıştır. • Binadaki enerji harcayan tüm sistemlerin, LEED tarafından belirtilen devreye alma ve kabul prosedürlerine uygun olarak denetlenmesi için prosedürler ve planlar oluşturulmuştur. Böylelikle proje kapsamındaki binalarda ileride çıkabilecek olası sorunların azaltılmasına yönelik adımlar atılmıştır. Gerek montaj gerek kullanım esnasında hedeflenen performans kriterlerine uygun olarak çalıştıklarının denetlenmesi hedeflenmektedir.Sağlanacak bu kapsamlı commissioning prosedürü sayesinde binanın yoğun işletme koşullarında daha verimli çalışması ve bakım/onarım maliyetlerinin en aza indirgenmesi hedeflenmektedir. • Bina da kurulacak olan TRİGEN sistemi kapsamında binada sıcak su üretilirken, yanma sırasında çıkan atık ısıdan yararlanılarak elektrik üretilecek, bu sayede ciddi anlamda bir verimlilik artışı hedeflenecektir. Buna ek olarak Bina kapsamında kullanılan aydınlatma ve mekanik sistemlerde enerji verimliliği ön planda tutulmuştur. Amerikan
SAĞLIK YAPILARI NORMAL TİCARİ BİNALARA ORANLA İKİ KAT DAHA FAZLA ENERJİ TÜKETİRKEN, BİNA KAYNAKLI KARBON SALIMLARININ YAKLAŞIK YÜZDE 30’UNU OLUŞTURMAKTADIR.
enerji verimliliği standardı (ASHRAE 90.1) na uygun olarak tasarlanmış sistemlerin enerji sarfiyatları, yapılacak bilgisayarlı enerji modellemesi sonucunda değerlendirilmiştir. Binada Türkiye’deki benzer standart binalara oranla Bu sayede olası verimsizlikler ve aşırı tüketime yol açacak durumlar anında tespit edilmiş, gerekli önlemler alınarak binanın enerji verimli bir şekilde tasarlanması sonucunda genel operasyonel maliyetlerinin azaltılması,ve de karbon emisyonlarının azaltılması hedeflenmiştir. • Binada her türlü sistemin enerji sarfiyatları enerji analizörleri ve bina otomasyon sistemi vasıtasıyla gözlemlenecektir. Bu sayede enerji verimliliği hedeflerinin ne ölçüde yakalandığı anında analiz edilebilecektir. • Proje kapsamında soğutma sistemlerinde çevre dostu soğutucu akışkanlar tercih edilecektir. • İnşaat esnasında oluşacak atıkların geri dönüşümü ile ilgili kapsamlı bir Atık yönetim planı hazırlanarak atıkların % 75 i geri dönüştürülmüştür. Ayrıca bina kullanımında oluşacak geri dönüştürülebilir atıkların toplanması için yeterli alanlar ayrılarak binanın katı atık miktarı en aza indirilecektir. • Binalarda inşaat esnasında iç mekanlarda kullanılacak yapı kimyasalları, (boya,astar,macun v.s.) içeriğindeki VOC ( uçucu organik zararlı bileşik) oranları uluslar arası standartlara uygun olarak tercih edilmiştir. Bu sayede binalarda çalışanların sağlığı ve konforuna azami önem verilmektedir.
35 35
• Binada kullanılan elektrik kabloları, çeşitli borular ve boyaların içeriğindeki kurşun ve cadmiyum gibi zararlı metallerin oranları uluslararası standartlara göre sınırlandırılmıştır. • Binada kullanılan aydınlatma sistemlerinde kullanılacak lamba tiplerinin civa içeriklerine göre sınıflandırılması sağlanmış, uluslararası limitlere uygun olarak seçilmesi öngörülmüştür. • Binada kullanılan ısıtma sistemi ve motorlarda, NOx ve Karbonmonoksit oranları uluslararası • Bina kullanıcılarının iç yaşam konforu ön planda bulundurulmuştur.. Binalarda havalandırma stratejileri Amerikan ASHRAE standardlarına uygun olarak belirlenmiştir. Ayrıca iç mekan termal konfor tasarımı ASHRAE 55 standardına uygun olarak yapılmıştır. İklimlendirme ve aydınlatma sistemlerinde bireysel kontrole önem verilerek hem enerji tasarrufu hem de iç yaşam kalitesinin arttırılması hedeflenmiştir.
• Binaların tasarımında günışığından en üst düzeyde faydalanılması esas alınmıştır. Bu sayede hem aydınlatmaya harcanan enerjinin azaltılması, hem de gün ışığının iç mekanlarda hastaların ve bina çalışanlarının üzerindeki olumlu etkilerinin kullanılması hedeflenmektedir. Ayrıca bina cephe tasarımı yapılırken çalışanların ve yaşayanların dış mekanları oturdukları yerde rahatlıkla görebilmeleri hedeflenmektedir. Sonuç olarak, hastaneler gibi sürekli aktif olarak kullanılan, enerji,su gibi kaynakları yüksek oranda tüketen, ve de kullanıcı sağlığı ve konforunun en üst derecede önemli olduğu bina tiplerinde, tasarımında ve inşaatında uluslararası yeşil hastane kriterlerine uyum sağlanarak çok ciddi ekonomik, sosyal ve çevresel faydalar elde edilebilir. Bunlar zaten Sürdürülebilirlik kavramının üç sacayağını oluşturmaktadır. Standart binalara göre yüksek oranlarda enerji, su ve hammadde tasarrufu sağlayacaktır. Ayrıca insan sağlığı ve konforuna yönelik tasarımda ve inşaatta yapılan yenilikçi uygulamalarla daha yaşanabilir ve sağlıklı bir ortam sağlayacaktır.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
UFUK EREN Türkiye Sağlık Platformu Kurucusu
HASTANELERIN HEM DÜNYA HEM VERIMLILIK İÇIN ÇEVRE DOSTU OLMAYA İHTIYACI VAR GÜNÜMÜZDE MODA OLMAKTAN ÇIKIP GERÇEK ANLAMINI BULMAYA BAŞLAYAN “ÇEVRE DOSTU” KAVRAMI, FAZLA GÜNDEME GELMESE DE HASTANELERE VE SAĞLIK KURUMLARINA DA PEK ÇOK FAYDA SAĞLIYOR.
36 36
Ekolojik yapılar, çevre dostu binalar, LEED ve BREEAM sertifikaları... Bunlar son birkaç yıldır gündemimize giren ancak bugün mutlulukla ülkemizde de standartlaşmaya başladığını gördüğümüz kavramları temsil ediyor. Bu çevre dostu yapıların sağlık sektöründeki yansımalarına baktığımızda ise sadece doğayı koruma değil, verimlilik anlamında da önemli faydaları olduğu görülüyor. Bir hastaneyi ele alalım. Büyüklüğü fark etmeksizin hemen her hastane binasında birkaç nokta öne çıkar. Sunulan hizmetlerin çeşitliliği, hastaların hastanede kalma süreleri, yatak sayısı vb. Bu noktalar, ister speOcak- Şubat 2016, 29. Sayı
sifik bir alanda hizmet veren küçük ya da orta ölçekli hastaneler olsun, isterse Türkiye’de “şehir hastaneleri” olarak tanımlanan binlerce yataklı büyük sağlık kompleksleri olsun yatak sayısı haricinde pek değişmez. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda, her bir hastanenin verimlilik adına yapabileceklerine dair bir liste de oluşturulabiliyor. Enerji tüketimini azaltmaya yönelik girişimler, kullanılan materyallerin daha uzun ömürlü olması ilk akla gelenler. Yılın 365 günü, 7/24 çalışan bir yapıda enerji maliyetleri ister istemez ilk sırada kendine yer buluyor.
SAĞLIK SEKTÖRÜNÜN GÜNDEMİNDEKİ “KAĞITSIZ HASTANE” VE “HASTASIZ HASTANE” YAKLAŞIMLARI ÇEVRE DOSTU VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YAPIYI DESTEKLEYECEK. Bir hastane nasıl çevre dostu olur? Basit bir bakış açısıyla her bir hastaneyi aslında bir fabrika gibi de düşünmek mümkün. Hem hastaneler hem de fabrikalar çoğunlukla 7/24 çalışan, içlerindeki cihaz ve makinelerin sürekli faal olduğu, aydınlatma sistemlerinin neredeyse hiç kapanmadığı yerler. Bununla birlikte acil durum sistemlerinin hastanelerde hastalar, fabrikalarda makineler için durmaksızın çalıştığını ekleyebiliriz. Her ikisinde de ölçek büyüdükçe enerji tüketiminin artması, hastaneleri de diğer tüm yapılar gibi sürdürülebilir olmaya zorluyor. Peki bir hastaneyi sürdürülebilir kılan faktörler neler? Burada üç ana başlıktan söz etmek mümkün: Çevrecilik, verimlilik ve kalite. Sonuncudan başlarsak kalite faktöründe teknolojiyi doğru ve etkin bir şekilde kullanmanın etkileri görülüyor. Tüm hastane süreçlerini kapsayan gelişmiş bir “Hastane Yönetim Bilgi Sistemi”, hastaların kalış süreleri, hasta bilgilerinin güvenli bir şekilde saklanması, istendiğinde hızlı bir şekilde erişim sağlanabilmesi gibi alt bileşenleri bünyesinde barındırıyor. Kalite için gösterilen bu yaklaşım bir sağlık işletmesini daha verimli hale getirmeye yardımcı oluyor. Verimli olmak içinse ekipmanların doğru bir planlamayla, doğru bir şekilde kullanımı, toplam kullanım sürelerinin uzunluğu, klinik harici diğer operasyonların (yemek, otopark, güvenlik vb.) etkinliği ve mevcut sistemle entegrasyonu önem kazanıyor. Yapılan her bir işlem daha mutlu ve sağlığına kavuşmuş hastalar olarak hastanenin verimliliğine katkı sağlıyor. Çevrecilik bileşenini ise iki farklı başlık altında ele almakta fayda var. Birincisi, tipik bina teknolojileri örneklerinde olduğu gibi aydınlatma otomasyonları, yenilenebilir enerjiden daha fazla faydalanma, yağmur sularının toplanıp arıtılarak en azından bahçe sulamasında kullanılması, kullanılmayan odaların
doğru bir planlama ve elbette teknolojinin yardımıyla kullanımın hemen öncesinde otomatik olarak hazır hale getirilmesi ilk akla gelenler. İkinci başlık ise, teşhis ve tedavi için kullanılan cihazların enerji tüketiminde kendini gösteriyor. Enerji verimliliği bilinciyle üretilmiş bilgisayarlı tomografi gibi görüntüleme cihazları, tıpkı evlerimizdeki beyaz eşyaların yaptığı gibi hastanelerin de karbon ayak izinin azaltmaya yardımcı oluyor. Hastane yöneticileri bilinçleniyor Bu açıdan baktığımızda hastane yöneticilerinin yıldan yıla daha fazla bilinçlendiğini söylemek mümkün. Bugün Türkiye’de yeni inşaa edilen hastanelerin pek çoğunun günümüzün çevre dostu standartlarına göre yapıldığını söyleyebiliriz. Bununla birlikte, eski hastanelerin de çeşitli modernizasyon projeleriyle iyileştirme adımları attığını görebiliyoruz. Sevindirici olan bir nokta, bu yaklaşımın yalnızca özel sektör tarafında değil, kamu tarafında da hayat bulması. Örneğin yeniden inşaa edilen Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Türkiye’nin LEED Gold sertifikasına aday ilk kamu hastanesi olma niteliği taşıyor. İstanbul’da yeniden yapılan diğer önemli hastanelerden Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi de aynı şekilde LEED Gold için adaylar. Sağlık sektörünün gündemindeki “kağıtsız hastane” ve özellikle kronik hastalıklara sahip olan hastaların uzaktan takip edilerek hastaneye sürekli gelme ihtiyacını ortadan kaldırabilecek “hastasız hastane” yaklaşımları bu çevre dostu ve sürdürülebilir yapıyı destekleyecek. Önemli olan, hastane yöneticilerinin doğru teknolojiyi tercih ederek bunu sağlayacak ortamı hazırlamasından geçiyor.q
37
Ufuk Eren kimdir? Türkiye’de sağlık sektörünün tecrübeli isimlerinden biri olan Ufuk Eren, Siemens Sağlık Sektörü’nde uluslararası çapta üst düzey yöneticilik, Acıbadem Sağlık Grubu’nda İcra Kurulu Üyeliği, Türkiye ve İsviçre’de büyük hastanelerin yönetim fonksiyonlarında görev almıştır. 25 yılı aşkın bir süredir sağlık sektörüne hem Türkiye’de hem de dünyada yön veren isimlerden biri olan Eren, sahip olduğu deneyimi kurucusu olduğu Volitan Danışmanlık’ta sürdürmektedir. Volitan’da, 2005’ten bu yana pek çok PPP projesinde edindiği bilgi birikimini bu alanda yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı şirketlere sunan Ufuk Eren, bu kapsamda iş planı ve fizibilite hazırlama süreçlerine ilaveten doğru teknoloji ve yöntemlerin tercih edilmesi noktasında da müşterilerine destek sunmaktadır. Volitan Danışmanlık, ayrıca sağlıkta PPP projelerinde organizasyonu kolaylaştıracak bir GPO (Group Purchasing Organization - Grup Satın Alma Organizasyonu) kurmak için dünyada bu alandaki en büyük firmayla bölgesel ortaklık konusundaki çalışmalarını sürdürmektedir. Dünya’nın lider danışmanlık firmalarından EY’ın bölgesel Sağlık Sektörü kıdemli danışmanı olan Eren aynı zamanda da Türkiye Sağlık Platformu kurucusu ve lideridir. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
KAZIM GÖKHAN ELGİN İPKB Direktörü
İSMEP’TEN DEĞIŞIME VE DÖNÜŞÜME UYGUN YEŞIL HASTANELER ÖNÜMÜZDEKİ ELLİ YIL İÇİN; ENERJİ VERİMLİ, AKILLI BİNA SİSTEMLERİ ÇÖZÜLMÜŞ, SİSMİK İZOLATÖRLERLE DEPREM ANINDA BİLE KESİNTİSİZ HİZMET VEREBİLECEK HASTANELER TASARLADIK. BU HASTANELERİN HİÇ BİRİNDE ŞU ANDA KAPALI OTOPARK YOK, TRAFİK VE ULAŞIM PLANLAMASI YAPILMAMIŞ, BİZ BUNLARI DA DÜŞÜNEREK KAPALI VE AÇIK OTOPARK ALANI YAPARAK, BUNLARIN BİNDE DÖRDÜNDE DE AKÜLÜ ARAÇLARIN ŞARJ EDİLEBİLECEĞİ ALANLAR AYIRARAK PLANLAMAMIZI YAPTIK.
38
Kartal Lütfi Kırdar Hastanesi
Yılın ilk sayısı Ocak sayımızda Hastane yapılarında verimlilik “Yeşil, Akıllı, Digital” konusunu mercek altına alıyoruz, bu bağlamda hastane projelerinizden bahsedebilir misiniz ve geleceğin sağlık yapıları sizce nasıl olcak? Sağlık yapılarında, İPKB vizyoner projelere imza attı. Şu an sahada yaptığımız üç tane hastanemiz var; Okmeydanı, Göztepe ve Kartal. Bunlar trijenerasyon sistemi ile enerjisini kendi üretebilecek ve sismik izolatörlerle Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
tasarlanmış çok büyük ve Türkiye’nin ilk yeşil hastaneleri. Üç hastane de ana arterlere çok yakın, her biri bir buçuk milyon civarında poliklinik hizmeti, elli bine yakın ameliyat servisi, yedi yüz bin civarı da acil servis ihtiyacını karşılayabilen hastaneler. Okmeydanı ve Göztepe Hastaneleri iki yüz elli bin metrekarelik kapalı alana, Kartal ise üç yüz otuz bin metrekare kapalı alana sahip olacak olup; Okmeydanı 1099, Göztepe 1149, Kartal ise 1003 yataklı olacak.
Bu hastaneleri yaparken, hizmet verilen hastanelerin yıkılıp yapılması şeklinde; fakat hizmetin aksamaması için önce yap, sonra yık şeklinde ilerliyoruz. Bunlar kırk senelik hastaneler olduğu için fonksiyonelliğini yitirmiş ve günümüz modern sağlık hizmetlerini karşılayamayacak duruma gelmiş, işleyiş bakımından da çok sıkıntılı hastaneler. Biz bu yapılara proje geliştirirken önce boş arazilerde belli bir yapılaşma oluşturduktan sonra mevcudu hizmet verecek yeni yapılan binaya yerleştirmeyi ve mevcut hastane binasını yıkarak ikinci fazını yapmak şeklinde planımızı yaptık. Hastaneler, tasarımcı ve inşaat mühendisleri için basit yapılar değil. Planlama, programlama, işleyiş açısından hastane yönetimi çok farklı. Dolayısıyla biz iki buçuk yıl planlamalar üzerinde çalıştık ve projeleri uygulama projesi olarak planladık. Örneğin; bir çocuk polikliniğinde hangi bölümler olur, hemşireler, doktorlar nerede bulunmalı, hastalar nerede beklemeli gibi konulara değindik. Sağlık Bakanlığı, Sağlık Müdürlüğü, Hastane Müdürü, başhekimi ve klinik şefleri ile iletişime geçerek tasarım ekibimiz ve mimarlarımızla projelerimizi yaptık; çünkü kullanıcı memnuniyeti bizim için çok önemli. Daha önce de belirttiğim gibi hastane yapıları kompleks yapılar ve hastane projelerimizin tasarım danışmanlığını bu konuda uzman dünyaca ünlü mimarlara yaptırdık; Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi‘nin tasarım danışmanlığını Proger-Ennesys/ TIS Techniche Idraulico Stradali SpA / SPE Ltd. Şti / (NKY Architects (Türkiye) Joint Venture, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin tasarım danışmanlığını ise HWP Planungsgesellscahft mbH yaptı.
39
Projelerin bu kadar uzun sürmesi ile ilgili eleştiri de aldık ama ben de hep şunu söylüyorum; yurt dışında da projeler uzun sürüyor ama inşaatlar kısa sürüyor... Projeyi ne kadar iyi planlarsak inşaat sürecini o kadar kısaltırız; çözülmemiş, inşaat safhasında biz bunu yaparız dediğiniz noktalar ileride size negatif olarak geri döner, biz bunu yaşamamak için elimizden gelen gayreti maksimum göstererek projelerimizi tamamladık. Önümüzdeki elli yıl için; enerji verimli, akıllı bina sistemleri çözülmüş, sismik izolatörlerle deprem anında bile kesintisiz hizmet verebilecek hastaneler tasarladık. Bu hastanelerin hiç birinde şu anda kapalı otopark yok, trafik ve ulaşım planlaması yapılmamış, biz bunları da düşünerek kapalı ve açık otopark alanı yaparak, bunların binde dördünde de akülü
HASTANELER, TASARIMCI VE İNŞAAT MÜHENDİSLERİ İÇİN BASİT YAPILAR DEĞİL. PLANLAMA, PROGRAMLAMA, İŞLEYİŞ AÇISINDAN HASTANE YÖNETİMİ ÇOK FARKLI. DOLAYISIYLA BİZ İKİ BUÇUK YIL PLANLAMALAR ÜZERİNDE ÇALIŞTIK.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
KAZIM GÖKHAN ELGİN İPKB Direktörü
40
Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi
araçların şarj edilebileceği alanlar ayırarak planlamamızı yaptık. Yeşil çatı ve gri su konseptlerinde olacağı, elektrik ucuz olduğu zaman sistemden çekebileceğimiz, pahalı olduğu zaman kendimiz üretebileceğimiz bir mekanizma teşkil ettik. Yapıların çevreci ve insan sağlığına uygun olabilmesi için mevcut sertifika sistemlerinden birine sahip olmaları yeterli midir? Projeler tamamlandıktan sonra iyileştirici çevre etkisinin sonuçları hastalar üzerinde ölçümlendirilebilecek mi? Hedefimiz; projelerimizle LEED Gold Sertifikası almak ama her şey sertifikayı almak için yapılmıyor. Herkesin akıllı, yeşil bina yaptık söylemlerinden sertifika alarak ayrışmak isOcak- Şubat 2016, 29. Sayı
tedik. Dolayısıyla daha hafriyat aşamasından başlayarak araçların yıkama havuzundan, toz çıkarmamasından, malzeme seçimine kadar her şeye dikkat ederek bu süreçleri geçiriyoruz. Kullanacağımız armatürlerden, enerji tasarruflu ampullere, ledlere, ameliyathane ortamında kullanılacak malzemelere kadar sağlığa zarar vermeyecek, doğal malzemeler seçiyoruz. Bunların hepsinin bir kriteri ve puanı var, bunları danışmanlarımız sayesinde tasarım ve inşaat aşamasında yürütüyoruz. Okmeydanı ve Göztepe Hastanelerinin ilk kısmı, yaklaşık 170.000 metrekarelik kapalı alanı, önümüzdeki iki yıl içerisinde tamamlanacak ve eski binaların altı ay taşınma süreci olacak, eski binayı da yıkıp ikinci fazı da tamamladığımızda eserimiz ortaya çıkmış olacak. Ben, eserimizin Türkiye için öncü olacağını hatta dünyadan da birçok ziyaretçi
kabul edeceğini düşünüyorum, özel sektörle çok rahat yarışabilecek devlet hastaneleri olacak. Rekabetçi bir ihale sonucu maliyetleri de oldukça düşürdük. Beş yıl sonra hastane kompleksi tamamen ortaya çıkmış olacak ve insanlar daha modern, hasta psikolojisinin daha iyi olacağı, hem hizmet alanının hem çalışanın memnuniyetinin artmış olacağı hastanelerde hizmet almaya başlayacak. Birim olarak hedefe kilitlendik, ekip olarak aynı gemideyiz ve umarız gemimizi limana ulaştıracağız. Biz; güçlendirme, yeniden yapım çalışmaları öncesinde neler görülüyordu, sonrasında nasıl değişimler oldu şeklinde sosyal etki çalışmaları da yapıyoruz. Hastane idareleriyle görüşüp bunu diğer hastanelerde de uygulamak çok verimli olacaktır.
41
Hastanelerde “engelsiz yaşam” konusundan yaptığınız çalışmalardan ve uygulamalardan bahsedebilir misiniz? Biz, yeni tasarımlarımızda engellileri de düşünerek engelsiz yaşam kapsamında projelendirmelerimizi oluşturuyoruz. Güçlendirme yaptığımız binalarda da rampa sistemleri yapıyor, düzenlemelerde olabildiğince engelsiz yaşama katkıda bulunuyoruz. Yeni yaptığımız yapılarda asansörler ona göre tasarlanıyor, ıslak hacimlerde, onların oturabileceği mekanlar oluşturuluyor, dolayısıyla engellinin kolaylıkla yaşayabileceği alanlar her yaptığımız yapıda oluşturulmuş oluyor. Özellikle engelli öğrenciler için tasarladığımız üç taWne de okul var. Zihinsel engelli ve beyin felçli çocuklara eğitim veren Ataşehir Yunus Emre Engelli Çocuklar Okulu, Bağcılar
Sancaktepe Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi, Beyoğlu Halıcıoğlu İşitme Engelliler İlköğretim Okulu, bu okullarda diğer okullardan farklı bina ve tasarım özelliklerine yer verilecek. Okullar çocukların hem eğitim hem fiziki gelişimlerini sağlayacak cihazlara uygun alt yapı ile donatılacak. Arkitera İşveren Ödülleri’nde Kamu Kategorisi’nin kazananı İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) oldu, bu ödülü almak sizin için ne ifade ediyor?
HEDEFİMİZ; PROJELERİMİZLE LEED GOLD SERTİFİKASI ALMAK AMA HER ŞEY SERTİFİKAYI ALMAK İÇİN YAPILMIYOR. HERKESİN AKILLI, YEŞİL BİNA YAPTIK SÖYLEMLERİNDEN SERTİFİKA ALARAK AYRIŞMAK İSTEDİK.
İPKB, bu yıl dokuzuncu kez verilen Arkitera İşveren Ödülleri’nde İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) kapsamında İstanbul genelinde yeniden yaptırdığı ve Uygur Mimarlık tarafından tasarlanan 44 okulla ödül kazandı. Arkasında durduğumuz projelerin ödül alıyor olması E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
KAZIM GÖKHAN ELGİN İPKB Direktörü
42
Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi
bizim için ayrı bir gurur kaynağı oldu. Başta mimarlarımız, Semra Uygur ve Özcan Uygur olmak üzere bütün İPKB ailesine verdikleri emek için buradan tekrar teşekkür ediyorum; çünkü bunun arkasında sebat, azimli olmak, çok çalışmak, vizyoner olmak ve hep daha iyiyi aramak var...
BİZ, YENİ TASARIMLARIMIZDA ENGELLİLERİ DE DÜŞÜNEREK ENGELSİZ YAŞAM KAPSAMINDA PROJELENDİRMELERİMİZİ OLUŞTURUYORUZ. Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Bu tür ödüller insanı teşvik ettiği gibi önemli sorumluluklar da yüklüyor. Bizler, yıllar içerisinde oluşan; “İPKB yaparsa iyi yapar” algısını burada çok kullandık. Çünkü bu okullar bitmeden nasıl olacağını ve getireceği yeniliklerin neler olacağını insanlar pek algılayamıyordu. Ayrıca, kullanıcı ve paydaşlarımızın aklında da çeşitli soru işaretleri vardı. Projeler bittikten ve kullanılmaya başlandıktan sonra gayet modern, çevreci, enerji verimli, boya ve badana gerektirmeyen okullar ortaya çıktı ve böylece eğitimciler de sadece kendi işleriyle ilgilenebilir ve eğitime odaklanabilir hale geldiler.q
ABB Comfort Panel® İOS aplikasyonu ile kontrol edilebilir.
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
ESKENAZI SAĞLIK KAMPÜSÜ
DÜNYANIN EN SÜRDÜRÜLEBILIR HASTANELERINDEN BIRISI... ESKENAZI SAĞLIK KAMPÜSÜ, ABD’NİN INDIANA EYALETİNDE INDIANAPOLIS ŞEHRİNDE SIDNEY & LOIS ESKENAZI HASTANESİ’Nİ DE İÇEREN INDIANAPOLIS’TEKİ ANA KAMPÜSÜ, DÜNYANIN EN BÜYÜK LEED GOLD SERTİFİKALI SAĞLIK KAMPÜSLERİNDEN BİRİ VE INDIANA’NIN TEK LEED GOLD ÖDÜLLÜ SAĞLIK KAMPÜSÜ OLMA ÖZELLİĞİNİ TAŞIYOR.
44 44
Eskenazi Sağlık Kampüsü, Indianapolis’in en batısındaki 150.000 m2 alan üzerinde altı bina ve bir katlı otopark içeren bir kampüs ve bu kampüsün tasarımında HOK liderliğindeki bir takım görev aldı. Kampüse verilen LEED Gold sertifikası; yataklı bir hastane, çatısında çiftliği de olan bakım merkezi, “The Commonground” (ortak alan) Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
adlı bir açık hava plazası, fakülte ofis binası, hastane restoranı, merkezi hizmet santrali ve merkezi ısıtma santralinin de dâhil olduğu birçok farklı bina tipini kapsıyor. Eskenazi Sağlık’ın CEO’su Dr. Lisa Harris “Eskenazi Sağlık kampüsündeki binaların çeşitliliği göz önünde bulundurulursa, HOK liderliğindeki takımın bizim birincil hedefimiz
olan LEED Silver’ın da önüne geçerek LEED Gold sertifikasına ulaşmayı başarmasından mutluluk duyuyoruz” diyor. HOK Sağlık Hizmeti müdürü Paul Strohm ise “Eskenazi Sağlık’ta odağımız, tüm boyutlarıyla sağlığa katkıda bulunmak. Önceliğimiz, her dönemde genel sağlığı mümkün olduğunca sağlamak. Bu çevre dostu hastane kampüsü hizmet sunduğumuz insanlara olan bağlılığımızın bir
ifadesi olduğu gibi, gelecek nesillere olan bağlılığımız olarak da değerlendiriyoruz. Eskenazi Sağlık’ın işletmelerinin her aşamasında daha sağlıklı, enerji açısından daha verimli bir çevre yaratmaya olan bağına katkıda bulunduğumuz için gurur duyuyoruz” diye ekliyor. Takımın sürdürülebilirliğe olan bağlılıkları; sağlık hizmeti, ofis, restoran - merkezi hizmetler ve ısınma santralleri olmak üzere dört farklı bina tipi ile yenilikçi, yüksek performanslı bir tasarım yaratmak için işbirliği içinde çalışmalarını sağlamış. Eskenazi Sağlık Kampüsü’nün LEED Gold sertifikası kazanmasına yardımcı olan sürdürülebilir tasarım stratejilerinden bazıları ise şöyle sıralanabilir. - Hastalar, personel ve çevre halkı için yaygın bir sağlık eğitim programı. - Hastane ve kampüs restoranı için yıllık 1 tona yakın ürün yetiştirilmesini sağlayan gökyüzü çiftliği dâhil olmak üzere 3.250 m2’lik yeşil çatı. - Kampüsün sulama ihtiyacının %100’ünü sağlayan yağmur suyu toplama sistemi. - Yanındaki White Nehri havzasını destekleyen, proje öncesi duruma kıyasla yüzey akışını %40 azaltan tesis içi sel suyu arıtma ve filtreleme sistemi. - İçme suyu kullanımını %40 azaltan düşük akımlı tesisatlar. - %48’i yerel tedarikçilerden temin edilen yapı gereçleri ile bir önceki yapıdan kalan atık malzemenin %80’inin geri dönüştürülmesi. - İşyerine bir otomobili ortak kullanarak gelenler, az salınımlı ve benzini verimli kullanan araçlar için otopark programı.
45 45
Hastane, doğayla iletişim kuran bir sanat programı da içeriyor. Eskenazi Sağlık, aynı zamanda aşınmış ve atık ile doldurulmuş bir araziyi gelecekte şehir parkına dönüştürmek için Indianapolis şehriyle işbirliği yapıyor. 2013 yılının Aralık ayında açılan Eskenazi Sağlık kampüsü, 19 faal oda ve dört müdahale laboratuvarı, 12 doğumhane, 16 yataklı klinik karar ünitesi içeren 100 yataklı bir acil servis tedavi odası ve 200’den fazla seyyar klinik muayene odası ile 315 yataklı bir hastane içeriyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
KATHLEEN KILGOUR MERKEZI
İYİ TASARIM, DAHA SAĞLIKLI İNSANLAR... İYİ TASARIM İNSANLARI DAHA SAĞLIKLI KILAR VE BU DURUM EN ÇOK HASTANE YAPILARININ TASARIMI İÇİN DOĞRUDUR. WINGATE + FARQUHAR MİMARLIK TARAFINDAN TASARLANAN KATHLEEN KILGOUR MERKEZİ, YALNIZCA İNSANLARIN SAĞLIĞINI İYİLEŞTİRMEK İÇİN DEĞİL, AYNI ZAMANDA ÇEVRE DOSTU TASARIMIYLA ÇEVREMİZİN İYİLİĞİNİ DE KORUYAN, HASTA ODAKLI HASTANELERİN MÜTHİŞ BİR ÖRNEĞİ.
46 46
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
47 47
İyi tasarım insanları daha sağlıklı kılar ve bu durum en çok hastane yapılarının tasarımı için doğrudur. Wingate + Farquhar Mimarlık tarafından tasarlanan Kathleen Kilgour Merkezi, yalnızca insanların sağlığını iyileştirmek için değil, aynı zamanda çevre dostu tasarımıyla çevremizin iyiliğini de koruyan, hasta-odaklı hastanelerin müthiş bir örneği. Yeni Zelanda’nın Tauranga şehrinde yer alan hastanenin enerji tasarruflu radyasyon terapi kliniği, ülkenin en büyük güneş enerjisi sistemine sahip. Geçtiğimiz yılın sonunda tamamlanan üç katlı ve geniş alana sahip Kathleen Kilgour Merkezi’nin yaklaşık 600 hasta için yerel kanser tedavisi seçenekleri sağlaması bekleniyor. 3.000 m2’lik bina, çatıdaki 450 m2 güneş enerjisi panelinin verimliliğini en iyi hale getiren, doğal ışığı ve havalandırmayı maksimuma çıkaran farklı bir set çatıya sahip. Hastane genel olarak kirli beyaz renkli, yükseltilmiş çelikten bir profil ile kaplı ve çıkıntılı, yeşil renkli güneş gölgeleri tasarıma parlak bir renk getiriyor. Mimarlar, hastanenin sıcak ve samimi ortamını doğal ışık, doğal malzemeler, yüksek tavanlar ve geniş yeşil bir duvardan oluşan, idare etmesi kolay bir düzen tasarlayarak yarattılar. Büyük sırlı kapılar uzak Kaimai Dağlarının da içinde olduğu manzarayı çerçeveliyor. Güneş enerjili Kathleen Kilgour Merkezi’nde aynı zamanda enerji tasarruflu aydınlanma, yüksek termal kütle, güneş ile ısınan sıcak su tesisatı ve yağmur suyu toplama sistemi de kullanıyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HASTANE
BİNALARINDA
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
LADY CILENTO ÇOCUK HASTANESİ
2015 QUEENSLAND MİMARLIK ÖDÜLÜ’NE LAYIK GÖRÜLDÜ...
48
Yatırımcı/İnşa Eden: Abi Group Mimar: Lyons, Conrad Gargett Proje Yeri: Brisbane, QLD/Avusturalya Proje Yılı: 2014 Cehpe: ALPOLIC – Champagne Gold Metallic, Dulux Green Stain, Dulux Hyssop, Dulux Mali, Dulux Pitcher ve Resene Killarney Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
KENTSEL TASARIM ALANINDA ‘KARL LANGER ÖDÜLÜ’NÜN YANI SIRA KAMU MİMARİSİ İLE DE FDG STANLEY ÖDÜLÜ İLE ÖDÜLLENDİRİLEN LADY CILENTO ÇOCUK HASTANESİ 2015 QUEENSLAND MİMARLIK ÖDÜLÜ’NE LAYIK GÖRÜLDÜ...
Lyons ve Conrad Gargett mimarlığın birlikte tasarladığı Avustralya’daki Lady Cilento Çocuk Hastanesi’nin tasarım konsepti ‘yaşam ağacı’ fikrine dayanıyor. Hastanenin kullanıcıları ve paydaşları ile yapılan bir dizi çalıştay ile erken planlama aşamasında geliştirilen tasarım konsepti ile bir kentsel tasarım uygulaması olan hastane binası Melbourne mimarisinin bir yansıması... Hasta ve aile dostu bir ortam yaratılarak klinik sonuçlar geliştirilen hastanede, renk ve mekan kullanımı ise yaratıcı bir sanat programı gibi düşünülmüş. Hastane, Queensland genelinde hastalara üçüncü ve dördüncü sağlık hizmetleri sunan bir çocuk hastanesi. 12 kat olarak 95,000 metrekare alan üzerine kurulan hastane, Brisbane’ın Southbank semtinde yeni ve önemli bir kentsel ek olarak dikkat çekiyor.
49 49
Renkli dış cephesi; yeşil ile mor renkleri birleştiren yerli Begonvil bitkilendirmesiyle özellikle çocuklar için tasarlanmış Lady Cilento Çocuk Hastanesi kentin içinde adeta bir heykel gibi yükseliyor. Bina, aynı zamanda son derece işlevsel ve dünyanın en gelişmiş tanı, müdahale ve iyileştirme tesislerinin bazılarını da içeriyor. q
LADY CILENTO ÇOCUK HASTANESİ’NDE ALPOLIC ÜRÜNLERİ TERCİH EDİLDİ. Alpolic’in çok yönlülüğü ve geniş renk seçenekleri ile projelendirilen Lady Cilento Çocuk Hastanesi; çevresindeki unsurları absorbe eden çevre tasarım yaklaşımı ile de ‘Conrad Gargett Riddel and Lyon’s Architecture’ ödülü almaya hak kazanmış. Projede kullanılan Alpolic renkleri; Champagne Gold Metallic, Dulux Green Stain, Dulux Hyssop, Dulux Mali, Dulux Pitcher ve Resene Killarney.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Advertorial
PROJE
marka
"KESİNTİSİZ HAYAT İÇİN KESİNTİSİZ ENERJİ"
FG WILSON JENERATÖR SİSTEMLERİ
HASTANE, HAVAALANI, OTEL, İŞ MERKEZİ, AVM, HAVALİMANI, KONUT GİBİ YAPILARDA İLK GÖZE ÇARPAN ASANSÖR, YÜRÜYEN MERDİVEN, ELEKTRONİK EKİPMANLAR VB. DA YATIRIMIN SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ŞEKİLDE AYAKTA KALMASINI SAĞLAYACAK VE GARANTİ EDEBİLECEK ÖNEMLİ EKİPMANLAR İKEN; BU YATIRIMLARI AYAKTA TUTAN VE YATIRIMLARIN KALBİ OLAN, HİÇ DURMAMALARINI, AMAÇLARINA UYGUN HİZMET ETMELERİNI SAĞLAYAN VE “KESİNTİSİZ ENERJİ” TEMİN EDEN EKİPMANLAR JENERATÖRLERDİR.
50
FG Wilson Türkiye ve Erbil CEO’su Köksal Er ve Ekibi FG Wilson , 1966’dan beri Avrupa’nın en büyük dünyanın önde gelen jeneratör sistemleri Günümüzde hemen hemen her şeyin elektüreticisidir. rikle çalıştığı modern bir dünyada yaşıyoruz.
Evlerimiz, iş yerlerimiz, alış veriş merkezleri, bankalar, oteller, havalimanları ve özellikle hastaneler; kısaca hayatımızın her alanında elektrik olmazsa olmazımız. Peki siz elektriksiz kaldığınızı hiç düşündünüz mü? Özellikle
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
de hastane yada havaalanında... Bildiğiniz gibi jeneratörler mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştüren makinelerdir ve elektrik kesintisi esnasında devreye girerek enerji verirler. Nasıl ki kalp ve iç organlar insanların yaşam kaynaklarıdır ve bu organlarda bir rahatsızlık olması
ELEKTRİKLE TEMİN EDİLEN ENERJİNİN KESİNTİSİZ SÜRMESİ HAYATIN AKTIĞI HER ALANDA, ÖZELLİKLE DE HASTANELERDE ÇOK ÖNEMLİDİR. ‘KESİNTİSİZ HAYAT İÇİN KESİNTİSİZ ENERJİ’ KATMA DEĞERİMİZLE ENERJİ TEDARİĞİNİN BÜYÜK ÖNEM TAŞIDIĞI HASTANELER GİBİ İŞLETMELERİN KONFORLU SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ SAĞLIYORUZ. durumunda insanlar kaliteli bir hayat yaşayamazlar, herhangi bir bina yatırımında da enerjisiz yaşanamaz. Hastane, havaalanı, otel, iş merkezi, AVM, havalimanı, konut gibi yapılarda ilk göze çarpan asansör, yürüyen merdiven, elektronik ekipmanlar vb. da yatırımın sürdürülebilir bir şekilde ayakta kalmasını sağlayacak ve garanti edebilecek önemli ekipmanlar iken; bu yatırımları ayakta tutan ve yatırımların kalbi olan, hiç durmamalarını, amaçlarına uygun hizmet etmelerini sağlayan ve “kesintisiz enerji” temin eden ekipmanlar jeneratörlerdir. LÖSEV LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR KENTİ’NİN “KESİNTİSİZ ENERJİ KAYNAĞI” FG WILSON Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV)’e ait Ankara İncek’te inşa edilen ülkemizin en donanımlı Onkoloji Hastanesi ile Avrupa’nın ilk Onkoloji Kenti’nin Jeneratör sistemini FG Wilson Türkiye kurdu. Marka güvenirliliği, jeneratör ve kojenerasyon sistemleri çeşitliliği, uzun yıllara dayalı güven nedeniyle yatırımcı projelerinde “FG Wilson Katma Değeri”ni tercih ediyor.
51 51
Dünyanın en yüksek ve hijyenik teknolojileri ile planlanan LÖSEV Onkoloji Kenti’nde organ ve kemik iliği nakil klinikleri, acil ve yoğun bakım servisleri, ameliyathaneleri, radyoloji ve radyoterapi üniteleri, ev rahatlığında yataklı servisleri ile modern tıbbın tüm olanakları hastalara sunuluyor. Tüm bu olanakların kesintisiz enerji ile sunulabilmesi için FG WILSON Türkiye’yi tercih eden LÖSEV, elektrikle temin edilen enerjinin özellikle hastanelerde kesintisiz sürmesinin önemine inanıyor. FG Wilson Türkiye CEO’su Köksal ER projede sundukları çözümle ilgili; “Elektrikle temin edilen enerjinin kesintisiz sürmesi hayatın aktığı her alanda, özellikle de hastanelerde çok önemlidir. ‘Kesintisiz hayat için kesintisiz enerji’ katma değerimizle enerji tedariğinin büyük önem taşıdığı hastaneler gibi işletmelerin konforlu sürdürülebilirliğini sağlıyoruz.” dedi.
Hem hastalara genel hizmet veren hem de onkoloji alanında uzmanlaşan bir hastane binası olarak tasarlanan LÖSEV Onkoloji Kenti’nde ayrıca 80 odalı bir hastane oteli ile eğitim kompleksi de bulunuyor. İnşaatı, MESA Mesken tarafından yapılan Lösemili Çocuklar Kenti Onkoloji Hastanesi’nin jeneratör sistemi FG Wilson Türkiye, elektrik proje ve danışmanlığı HB Teknik Elektrik, elektrik taahhüdü ise Elin Elektrik A.Ş. tarafından üstlenildi.q
FG Wilson Marka Jeneratörler : · 5 adet 2000 kVA · Konteyner Kabinli · Sismik Önlemler · Yakıt Sistemi · Kritik Tip Susturucu
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
marka
LÖSEV LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR KENTİ ONKOLOJİ HASTANESİ
KESİNTİSİZ ENERJİSİNİ FG WILSON İLE SAĞLIYOR
LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR VAKFI (LÖSEV)’E AİT ANKARA İNCEK’TE İNŞA EDİLEN ÜLKEMİZİN EN DONANIMLI ONKOLOJİ HASTANESİ İLE AVRUPA’NIN İLK ONKOLOJİ KENTİ’NİN JENERATÖR SİSTEMİNİ FG WILSON TÜRKİYE KURDU.
Mimar / İç Mimar: Kreatif Mimarlık | Mimar Aydan Volkan - Mimar Selim Cengic
52
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
53 53
MİMARİ TASARIM KARARLARI Ankara İncek’te yapılan LÖSEV’e ait sağlık kompleksi 90.000 m² kapalı alana sahip hem genel hastalara hizmet veren hem de onkoloji alanında uzmanlaşan bir hastane binası olarak tasarlandı. Helikopter pistine, acil ve yoğun bakım ünitelerine sahip 280 yataklı bu yapının bir diğer özelliği ise hizmet alanlarının yarısının çocuk hastalara ayrılmış olması. Tam teşekküllü 70 polikliniğe sahip olan LÖSEV hastanesinin genel ve onkoloji poliklinikleri, hasta odalarındaki gibi çocuklar ve erişkinlerin ihtiyaçları düşünülerek özel olarak tasarlandı.
yerleşen LÖSEV sağlık kompleksinde ayrıca bir de dört katlı eğitim yapısı bulunmakta. Bu alçak katlı eğitim bloğu ise anaokulu, ilkokul ve ortaokul-lise eğitimi verilebilecek şekilde tasarlandı. Araziye ustaca konumlandırılan bu üç yapının tüm cephelerinin her zaman gün ışığı almasına ve zemin kotlarında rahat bir yaya ve araç trafiğinin çözülmesine özellikle dikkat edildi.
Eğitim ve konaklama bloğunun girişlerinin ve önündeki meydanın arazi yanındaki çocuk parkına yakın konumlandırılması ile hastane girişinin bağımsız olarak çalıştırılmasına imkan sağlanmış oldu. Sağlık kompleksinde ayrıca LÖSEV vakfına gelir getiren el ürünlerinin üretilebileceği hobi evleri de ayrı bağımsız birimler olarak tasarlandı ve hastane girişine yakın bir şekilde konumlandırıldı.q
Kompleksin diğer bir önemli yapısı ise özellikle onkoloji ve çocuk hastalarının refakatçilerinin konaklayabileceği 160 yataklı bir konaklama yapısı. 13 katlı konaklama yapısı, hasta yakınları hastaneden uzaklaşmadan ama konforlu bir şekilde uzun süreli konaklama ihtiyaçlarını giderebilecek şekilde planlandı. Fonksiyon ihtiyaçlarına göre oldukça küçük bir araziye
EE KKO O LLO O JJ İİ KK YYA A PP II LL A A RR
& YY EE RR LL EE ŞŞ İİ MM LL EE RR DD EE RR GG İİ SS İİ
PROJE
marka Doğal ve büyüleyici kuvars mineralini, %100 biyolojik bağlayıcılarla harmanlayan Belenco Kuvars Yüzeyler ile daha da sağlıklı yüzeyler oluşturmak mümkün. “GreenGuard Belgeli” Belenco Kuvars Yüzeyler, iç mekan hava kalitesini artıran ürün özellikleri ile okul ve sağlık kurumlarında, konutlarda güvenle kullanılıyor. Her zaman dilimine uygun şıklığı, leke tutmaz, kırılmaz, çizilmez ve bozulmaz yapısı ile 15 yıl garantisi ile diğer yüzey malzemelerinden çok daha sağlam olan Belenco Kuvars Yüzeyler darbeye, parça kopmasına ve ya çatlamaya karşı yüksek dayanım gösteriyor.
54 54
DÜNYAGÖZ HASTANELERİ’NİN TERCİHİ BELENCO METROPOL GREY MODERN MİMARİSİ VE HER TÜRLÜ KONFORUN DÜŞÜNÜLDÜĞÜ HİZMET ANLAYIŞIYLA DÜNYA GÖZ HASTANELERİ, AYNI ZAMANDA 5 YILDIZLI OTEL KONFORUNDA... Gözün tüm branşlarında sunduğu yüzlerce farklı tedavi yöntemiyle 365 gün, 24 saat göz ve göz çevresi sağlığına dair sorunlara çözüm getiren Dünyagöz Hastaneler Grubu; Konya ve Gaziantep’ten sonra, yılın sonuna doğru İzmir Konak’ta, Şubat’ta Bakü ve Amsterdam hastanelerini de hizmete açarak hastane sayısını 26’dan 31’e yükseltecek. Avrupa’nın belirli noktalarına her yıl beş klinik açma çalışmalarına devam eden Dünyagöz Hastaneler Grubu; bu yatırımları sayesinde 2015’te elli bin olan yabancı hasta sayısını yüzbinlere ulaştırmayı hedefliyor. İstanbul, Çorlu, Adapazarı, İzmir, Erzincan, Konya, Ankara, Kayseri, Diyarbakır, Gaziantep gibi 26 ilde hizmet veren ve diğer illerde inşası devam eden Dünya Göz Hasteneleri, yüzey kaplamalarında BELENCO Kuvars Yüzeyleri tercih ediyor. Hasta sağlığı ve memnuniyetine verdiği değeri modern mimarisi ve konforuyla da sunan Dünyagöz Hastaneleri’nin; banyo tezgahlarında, Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
yer zemin döşemelerinde, bankolarında, merdiven basamaklarında ve yangın merdivelerinde BELENCO Metropol Grey kullanılıyor. BELENCO Kuvars Yüzeyler, hastane, poliklinik, diş poliklinikleri, ameliyathane, laboratuvar gibi yüksek hijyen ve temizlik gerektiren birçok mekanda güvenle kullanılmakta. Birbirinden şık ve benzersiz onlarca renk ve doku seçeneği ile Belenco, estetiği sağlamlıkla bütünleyen tezgah ve diğer yüzey tasarımlarıyla yaşam alanlarına kuvars şıklığını getiriyor. Kuvars yüzey üretiminde Türkiye’ de ve uluslararası arenada liderliği hedefleyen Belenco, Türkiye’nin zengin ve nitelikli kuvars mineralini tasarım, sanat ve teknoloji ile yorumlayarak; katma değeri yüksek, çağdaş tasarımlarla uyumlu, estetik ve işlevsel kuvars yüzeyleri ile mimari çözümler sunuyor.
Çok sert ve yarı kıymetli taş olan kuvarsı, günümüzün en ileri teknolojisiyle şekillendiren Belenco, farklı renk ve doku alternatifleriyle şık olduğu kadar dayanıklı ve kullanımı kolay yüzeyler sunuyor. Hijyenik Belenco Kuvars Yüzeyler, gözeneksiz ve kompakt yapısı ile üzerinde bakteri veya mikro organizma üremesine izin vermiyor. Hijyenik yapısı LGA ve NSF tarafından onaylanan Belenco ile tezgahlarını temizlemek için özel kimyasallar uygulamaya gerek kalmıyor. Gözeneksiz yüzeyi sayesinde kullanıldığı her yerde hijyen sağladığı için özel bir bakım ve koruma gerektirmiyor ve kolay temizleniyor.q
PROJE
marka
BAHAI BAHÇELERI’NIN TERASLARINDA YATAY YÜZEY DRENAJI İÇIN DELTA-TERRAXX TERCIH EDILDI BAHAI BAHÇELERİ’NİN TERASLARINDA YATAY YÜZEY DRENAJI İÇİN TERCİH EDİLEN DELTA®-TERRAXX, BU TİPTE UYGULAMALAR İÇİN EKONOMİK BİR ALTERNATİF SUNUYOR. ORİJİNAL YÜKSEK YOĞUNLUKLU POLİETİLENDEN ÜRETİLEN GÜMÜŞ RENGİ DELTA®TERRAXX, DÜŞÜK ORANDAKİ BİR KALINLIKLA GÜVENİLİR KORUMA, YÜKSEK DRENAJ KAPASİTESİ, DAİMA STABİL BİR FİLTRASYON, YÜKSEK BASINÇ DAYANIMI VE ÜSTÜN DAYANIKLILIĞI BİRLEŞTİRİYOR.
56
İşveren: Bahai Cemaati Müteahhit: Consortium Malzeme: DELTA®-TERRAXX
Akdeniz kıyısındaki Hayfa kentinin ortasına konumlandırılmış Bahai Bahçeleri barış ve huzurun sembolü olarak kabul ediliyor. Hayfa’nın Asma Bahçeleri olarak da tabir edilen Bahai Bahçeleri, Karmel Dağı’nın yamacından şehre doğru, yaklaşık bir kilometrelik mesafeyi, en genişi 400 metre olan teraslarla iniyor. 250 milyon Dolar’a mal olan proje İranlı mimar Fariborz Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Sahba tarafından tasarlanmasından 15 yıl sonra tamamlanarak 2001 yılında ziyarete açıldı. O zamandan beri Bahai Bahçeleri, İsrail’in en çok ziyaret edilen turistik bölgeleri arasında yer almaktadır. Ziyaretçilerin şehrin gürültüsünden uzak Bahai dünyasını gezmelerine fırsat veren terasların inşasında yatay yüzey drenajı için DELTA-TERRAXX tercih edildi.
İHTİYAÇLARIN DOĞRU BELİRLENMESİ Yağış sonucu ortaya çıkan yüzey sularının ve sulama ile topraktan gelen sızıntı sularının; seyir terasları, yürüyüş yolları ve basamaklardan güvenli ve hızlı bir şekilde uzaklaştırılması gerekiyordu. Aksi takdirde, bu sular, yaya trafiğinin olduğu alanların alt yapısının dengesini bozabilir, zemin kaplamaları hasar görebilirdi. Çakıl veya kum gibi malzemelerden oluşan mineral drenaj katmanları, tek başlarına uzun ömürlü ve yeterli koruma sunamayacağından uzun vadede daha masraflı olacaktı. Özellikle bu tür katmanların çamurla tıkanması ve zamanla drenaj özelliklerini yitirme tehlikesi haricinde buna bağlı olarak bu tür katmanlara özel minimum kalınlık da planlayıcılar için bir engel teşkil edebilecekti. Ayrıca, noktasal ya da bölgesel olarak gelebilecek yüzey sularının teraslar, yürüyüş yolları ve basamakların altında birikmesine meydan vermeyecek ve suların kesintisiz seyahat etmesini sağlayarak kontrollü bir şekilde uzaklaştıracak bir sistemin, projenin ömrü ve bakım giderleri gibi konulardaki avantajları da göz ardı edilmemeliydi. Bunlara ek olarak, bu tipte iddialı projelerin tasarım bütünlüğünün korunması, genel görsellikleri açısından, kullanılacak sistemin ilave önlemler gerektirmemesi de son derece önemliydi. Son olarak, toprakta çürümeye ve bitki köklerine dayanıklı olması beklenen koruma ve drenaj katmanının, aynı zamanda toksik madde yaymayan ve çevre sağlığına zarar vermeyen bir malzeme olması da elbette büyük önem taşımaktaydı. PAKET ÇÖZÜM: DELTA®-TERRAXX Bahai Bahçeleri’nin teraslarında yatay yüzey drenajı için tercih edilen DELTA®TERRAXX, bu tipte uygulamalar için ekonomik bir alternatif sunuyor. Orijinal Yüksek Yoğunluklu Polietilenden üretilen gümüş rengi DELTA®-TERRAXX, düşük orandaki bir kalınlıkla güvenilir koruma, yüksek drenaj kapasitesi, daima stabil bir filtrasyon, yüksek basınç dayanımı ve üstün dayanıklılığı birleştiriyor. ÇÖZÜM 1: SUYU DOĞRU YÖLENDİRMEK Yüksek dayanımlı koruma ve drenaj sistemi DELTA®-TERRAXX kabarcıklı levha ve filtrasyon jeotekstil tabakadan oluşan kompozit bir yapıya sahip.
Yatay uygulamalarda, DELTA®-TERRAXX’ın jeotekstil katmanı, suyun geleceği toprak, taş, parke ve ahşap deck gibi üstüne konulacak zemin kaplamalarına bakacak şekilde döşeniyor. Levhaya termik olarak kaynaklanmış olan bu jeotekstil katman, alttaki kabarcıklı levha için bir filtre tabakası oluşturuyor. Böylece, kum, çakıl ve toprak dolgularında kabarcıklı yapının tıkanmasına engel oluyor. Sonuç olarak sisteme etki eden su ve nemin engellenmeden ve birikmeden, kabarcıklı yapı içerisinde geniş alanlı olarak toplanarak tahliye edilmesine olanak sağlıyor. ÇÖZÜM 2: YATAY YÜZEY DRENAJINDA YÜKSEK PERFORMANS DELTA®-TERRAXX’ın yüksek drenaj kapasitesi, çakıl gibi mineral dolgu yöntemlerine ekonomik bir alternatif sunuyor; yaklaşık 80 cm kalınlığında bir çakıl katmanına eşdeğer drenaj özelliklerine sahip. ÇÖZÜM 3: DÜŞÜK KESİT YÜKSEKLİĞİ VE UYGULAMA KOLAYLIĞI DELTA®-TERRAXX’ın düşük kesit yüksekliği, hızlı işleme özellikleri ve az statik yükü sayesinde bu tip peyzaj alanlarının projelendirmesindeki sorunları tamamen yok edebiliyorsunuz. Aynı zamanda, bir rulosu ile 30 m²’lik bir alan, metrekaresi 1 dakikadan az süren bir işçilikle drenaja hazır hale getirilebiliyor. ÇÖZÜM 4: DAYANIKLI VE UZUN ÖMÜRLÜ Toprakta çürümeye dayanıklı, toksik madde yaymayan ve içme suyuna karşı nötr bir malzeme olan DELTA®-TERRAXX’ın kendinden yapışkanlı entegre kenarı, kabarcıklı levhanın kolayca döşenmesini sağlarken bitki köklerine karşı da etkin koruma sağlıyor. Bahai Bahçeleri örneğinde de, bitki köklerinin teras zeminlerine zarar vermesini engelliyor.
FARKLI YATAY UYGULAMALARDA GENIŞ ALANLI YÜZEY DRENAJI Sıradışı Bahai Gardens örneği dışında ayrıca, yeraltı yapılarının çatısını oluşturan geniş alanlarda, yeşillendirme, yürüyüş yolları, oyun parkları, sosyal alanlar ve hatta ilave otopark içeren peyzaj projeleri için de yatay yüzey drenajı son derece önemlidir. Bu türde peyzaj uygulamalarında dikkat edilmesi gereken nokta ise, düşen yağmur sularının çatı zeminine uygulanacak su yalıtımı üzerinde doğru bir yüzey drenajı ile yönlendirilmesi. Aksi takdirde, biriken sular yürüme ve araç yollarında çökmelere ve yeşil örtünün çürümesine yol açar. Ayrıca, birikecek sular özellikle kışın don durumunda esas su yalıtımına zarar verir. Klasik çakıl drenajının zaman içerisinde çamurlanması ve tıkanması söz konusu olup yüksek ağırlığı ile de konstrüksiyon için büyük bir dezavantaj yaratacaktır. DELTA®-TERRAXX, yaya ve/veya araç trafiğine açık, üzeri kum/çakıl ya da taş/ parke kaplı yeraltı yapılarının tavanları, teraslar, bahçe teras, kat bahçeleri ve düz çatılarda su biriktirmenin gerekmediği yeşil çatı uygulamaları ile ters çatılarda zemin yüzeylerinin biriken sudan korunması için de kapsamlı bir çözüm. Yüksek basınç dayanımına sahip DELTA®TERRAXX’ın kabarcıklı tarafı, her türlü yükün alt zemin üzerinde orantılı bir şekilde dağılmasını sağlıyor. Dolayısıyla, DELTA®-TERRAXX, basınca dayanıklı ve güç aktarımlı alt zeminler ve yalıtımlar üzerinde de yapım aşamasında gezinmeyi ve çalışmayı güvenli hale getirerek, alt zemini ve varsa yalıtımları mekanik hasara karşı koruyor.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
57
59 59
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
ATİLLA KUZU LEVENT ÇIRPICI
60
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Ön Sıralarda “ Sağlıkta Olmamız Yeterli Olduğumuz Anlamına Gelmiyor ” ÖZEL SAĞLIK; PARASI, SIGORTASI VE ÖZEL GÜVENCESI OLANI ILGILENDIRIYOR AMA NÜFUSUN GENELI BU IMKANLARA SAHIP DEĞIL, DEVLET DE ŞU ANDA ÇOK BÜYÜK YATIRIMLARA GIRDI, UYGULAMAYA GEÇILDIĞINDE SONUÇLARINI TECRÜBE EDECEĞIZ, KENDI UYGULAMALARIMIZLA KARŞILAŞTIRACAĞIZ VE O ZAMAN NE OLDUĞUNU NET GÖREBILECEĞIZ.
ZOOM TPU
Bu sayımızda ‘Sağlık Yapılarında Verimlilik’ konusunu mercek altına alıyoruz, geleceğin sağlık yapıları sizce nasıl olacak? Levent Çırpıcı: Önümüzdeki 15-20 yıl ülkemizde çok köklü bir değişiklik olacağını zannetmiyorum; ama geçtiğimiz on yılda ülkemizde de, dünyada da önemli değişiklikler oldu. Sağlık yapılarının nasıl olması gerektiği sorusu ülkelerin sağlık politikalarına ve yaklaşımlarına bağlı. Nihayet bizim ülkemizde de sağlıkta çok ciddi yatırımlar yapıldı. Sağlıkta özel sektör ve girişimci profili oluşturuldu, girişimciler desteklendi, onlar devletteki kurumları da ilerletti, ilk defa karşılaştıkları tecrübeleri devletin kurumlarına da aktardılar. Son yirmi yılda elektronik dünyaya açılmamız ile, kolay ulaşabilir olmanın yansımalarını görüyoruz. Örneğin; İstanbul çok kontrölsüz gelişen bir şehir ama zamanla her şey lokal olarak çözülecek çünkü tedavi ve teşhis yöntemleri değişti. Belki yakın gelecekte kanımızı kendimiz alıp, görüntüleme yapıp digital bir şekilde ulaştırabileceğiz. Özel sağlık; parası, sigortası ve özel güvencesi olanı ilgilendiriyor ama nüfusun geneli bu imkanlara sahip değil, devlet de şu anda çok büyük yatırımlara girdi, uygulamaya geçildiğinde sonuçlarını tecrübe edeceğiz, kendi uygulamalarımızla karşılaştıracağız ve o zaman ne olduğunu net görebileceğiz. Biz konferanslarda, bizim yaptığımız hastaneleri yüzde yüz doğru hastaneler olarak algılamayın diye bir uyarı yapıyoruz; çünkü her işverenin kendi popülasyonu, hedef kitlesi, işletme şeması, onu paraya dökme ve hastasıyla yoğurma süreci ve talebi var, bu doğrultuda da biz belli standartlarda hareket ediyoruz. Devletin içine girdiği her şeyin mutlak doğrularla oluşması ve
insanları etkilemesi gerekir. Umarım bizim tasarımcı olarak öyküneceğimiz know-how’ larla buluşuruz.
61
Özel sağlık Türkiye’nin yaklaşık yüzde otuzuna hizmet ediyor; kalan dilim ise yüzde yetmiş, asıl oradaki tecrübeler çok önemli. Şu anda geçmiş on-yirmi yılla karşılaştıralamayacak kadar iyi şartlar var; ama sebebi ne olursa olsun şartlar hala iyileştirilmeyi, geliştirilmeyi hak ediyor. Sağlıkta ön sıralarda olmamız yeterli olduğumuz anlamına gelmiyor, kural koyucu olarak devlet, yatırımcılar şeklinde devam eden bir silsile var. Türkiye’ye sağlığı, iyileştirici çevre etkisini biz getirmedik; ama elimize gelen fırsatları işverenle buluşturarak fark yaratmaya gayret ettik. Atilla Kuzu: Fark yaratmaya başladıktan sonra farklı talepler gelmeye başladı, ‘biz hastane gibi hastane istiyoruz’ diyenler oldu. Biz iyileştirici çevre etkisini biraz farklılıkla sağlıyoruz. Bu iyileştirici çevre etkisinin sonuçlarını hastalar üzerinde ölçmüş değiliz; ancak ya bizim ya da devletin bunu ölçebiliyor olması gerekir. Danışmanlarla çalışmak bize büyük güç veriyor ama tamamen teslim olduğunuz zaman da hayalinizin çok uzağında riske edilmemiş şeylerle karşılaşıyorsunuz. Yatırımcının ve devletin sürece dahil olmadığı bir ortamda bizim bilgili olmamızın, entelektüel yüklemelerle kendimizi geliştirmemizin hiçbir önemi yok. “Engelsiz yaşam” konusunda ve bu anlamda yapılması gereken çalışmalar hakkında kısaca görüşlerinizi alabilir miyiz?
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
A.K: Engeli yaşamın en çok dikkat edildiği yerler hastaneler fakat şehir ölçeğinde felaketlerle karşılaşıyoruz; kaldırımından, bina girişlerine kadar. Batı ve Uzak Doğu ülkelerine bakarsak eğer yaşam standartlarından ödün vermeden her yere kolaylıkla ulaşım sağlanabiliyor. Bizim ülkemizde de eskiden bu yana bu konuda çok hassasız ama mesela bir mağaza girişine bir rampa yapmak istediğimizde yatırımcı bunu yapmak istemiyor, neden? Çünkü bunun için ciddi bir alan gerekiyor...
62 62
İYI TASARIMCIDAN ZIYADE IYI INSAN OLMAMIZ LAZIM ANCAK MAALESEF HALA IKNA ETMEK IÇIN AÇIKLAMALAR YAPMAK ZORUNDA KALDIĞIMIZ ZAMANLAR OLUYOR.
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
L.Ç: Engelli algısının yeterince yerleşmemiş olması, entelektüel yapı teknolojilerimizin oluşamamış olması durumunu gösteriyor. Ülkemizde sadece okullarda Milli Eğitim Bakanlığı buna üst düzeyde dikkat ediyor, restorasyonu yapılmamış okullarda bile rampalar konulmuş. Bunun yanında ne üzücü ki bazı hastanelerin ana kapılarına erişiminin sadece merdivenlerle sağlandığını görüyorum. Hastane, okul yapıları ve havalimanlarında vb. merdiven ne demek, arabadan inilmeli ve içeri girilmeli. Bu, tasarımla, projeyle, devletle, bakanlıkla ilgili değil ve bunu bir cezalandırma mekanizması olarak düşünmememiz lazım. Biz sözde insanlığımızla gurur duyan bir coğrafyanın çocuklarıyız, bunları insani olarak zaten yapmamız gerekir. İyi tasarımcıdan ziyade iyi insan olmamız lazım ancak maalesef hala ikna etmek için açıklamalar yapmak zorunda kaldığımız zamanlar oluyor. Sağlık yapılarında akustik ve gürültü kontrolünün önemi hakkında kısaca görüşlerinizi alabilir miyiz?
L.Ç. Hastanelerde akustik çok önemli bir konu ama bu kadar çok sağlık tesisinin içinde bir kaç tanesinde bu konuda özel danışmanlık alındığını görüyoruz. Belki de bu konuda yeterli bilinç, yeterli firmalar yok... Özellikle hastanelerde, poliklinklerde, bir hastanın tedavi olurken sırlarını paylaştığı bir anda, bir başka hastanın hatta doktorun bunları duymaması gerektiği gibi özel konulardan dolayı zorunlu bir akustik performans gerekliliği var. Aynı şekilde bir hasta odasından, diğer hasta odasında konuşulanların, ağırların, sızıların, inlemelerin ve ya yaşananların duyulmaması çok önemli. Ayrıca halka açık alanların, hasta koridorları, bekleme odaları, kafeterya gibi gürültü üreten yerlerin çokluğu, çocukların ağlaması, giriş çıkış trafiği hatta yürüyen merdiven varsa onun gürültüsü gibi bir sürü şeyin kontrol altına alınması lazım ama maalesef bunu görmüyoruz. Bu gün çok ciddi sağlık yatırımcılarının bile neredeyse paraları yok, hatta zor durumdaymışçasına bir tavır ve hal içerisindeler. Fikirlere, projelere, entelletüel insanlara, malzemelere, yapılara ve sistemlere olan yatırım yaklaşımlarından anlıyoruz bunu. Bir taraftan da üç yüz günde yapılacak işi hemen otuz günde yapmak zorundasınız gibi tutarsız bir yaklaşımları da var, dolayısıyla akustik de bu yaklaşımdan dolayı göz ardı ediliyor. Biz, akustik ve gürültü konusunu atlamaksızın öngörüler oluşturuyoruz, eğer böyle bir servis alınmıyorsa bile buna ciddi önlemler alıyoruz. Belge ve kanıtlarıyla ortada olan malzeme ve detaylarla, bir önceki yapılardan edindiğimiz tecrübelerimizle destek oluyoruz ve bu konuda başarı sağladığımızı düşünüyoruz, ciddi sorunlar yaşamadık bu güne kadar... Mimaride cam kullanımı ile gürültü kontrolü sağlanabiliyor günümüzde, sizin bu konudaki görüşünüz nedir? L.Ç. Bu soru güzel bir soru, bu konuda bence bütün mimarlık ve inşaat camiası inanılmaz bir konfora sahip ve bunu için bir danışmanlık hizmeti almanıza da gerek yok. Eğer siz yatırımcı olarak hakikaten vizyonerseniz zaten sizi en kötü cephe uygulayıcısı bile herhangi
bir yanlışta hemen uyarıyor. Örneğin; bir cadde üzerinde bir bina yaptığınızı, bir de ormanlık bir alanda bir bina yaptığınızı ve ikisinde de transparan cepheli olduğunu varsayarsak, ikisinde de gerekli olan performanslara göre size ayrıcalıklı detaylar sunuyorlar. Malzeme kalınlıkları, cam özellikleri, malzeme boşlukları ve bileşenleriyle bir takım değerlerle proje sunup; bakın bunun nedeni, burada kırkbeş desibele burada da doksan desibele ihtiyaç olması, diyerek hassas detaylar oluşturabiliyorlar.
çevre için tehlike oluşturmayacak şekilde cam kullanıyoruz. Hatta hasta odalarının kapılarını da cam tasarladığımız hastanelerimiz var, cam hem çok kullanışlı bir malzeme hem de transparanlığı ile mekana ferahlık getiyor. Bazı yatırımcılar cam kullanmaktan imtina ediyorlar, hasta bakıcılar sedye taşırken çarparlar diye ama halbuki daha dikkatli oluyorlar çünkü cam bir noktada uyarıcı da oluyor.
A.K. Bu konuda hastane olarak tasarlanmamış mimari yapıların yatırımcılar tarafından hastaneye dönüştürülmesi sorun oluyor. Genellikle şehrin içinde olan binalar olduğundan şehir trafiğinin, gürültüsünün içerisinde cephesiyle, cephede kullanılan camın özellikleriyle, giriş çıkış açısından yetersiz oluyor. Tavan yükseklikleri, ameliyathaneler için gerekli alan ve yüksekliklerin hiçbirisi düşünülmemiş oluyor, dolayısıyla sağlanabilen yerler sağlanamayan yerler oluyor. Ayrıca, bir işyeri yada konut olarak tasarlanmış bir çevrede bir binanın hastane binasına dönüştürülmesi etrafını da ciddi anlam etkiliyor; medikal planlamasının yapılmamış olduğu bir çevrede bir anda yoğun bir trafiğe sebebiyet veriyorsunuz ki bu bir çok soruna kadar varıyor... Hastane içmimarisinde cam kullanımında nelere dikkat ediyorsunuz, hangi alanlarda ne tür camlar kullanıyorsunuz?
L.Ç. Biz bunun gibi geri dönüşleri her seferinde hastane sahiplerine ve yöneticilerine soruyoruz ama maalesef bu konularla ilgili yapılmış herhangi bir araştırma yada veri yok elimizde ve bunun için bir ödenek de ayırmıyorlar. Bizim öyle bir finansmanımız yok ama bize o finansmanı sağlasalar biz yaparız, bir kaç tane doktora öğrencisini bu işe yönlendirir, takibini yaparız. Nasıl bir fon alırız, nasıl yaparız hala çözümlemiş değiliz ve hala not edecek bir kültür oluşturamadık. Çok sağlık tesisi yaptık ama bu geri dönüşleri alamadığımız için aslında hiçbir şey yapmamışız gibi... elimizde bir detay yok.
A.K. Hastane içerisinde cam kullanımı aslında gerekli olup, kullanım açısından bir o kadar da dikkat edilmesi gereken bir materyal. Güvenli ve lamine camları yani herhangi bir darbeyle, çarpmayla dağılmayacak ve onu kullanan
63
Peki cam kullanımı hasta sağlığına pozitif yönde etki ediyor mu sizce?
Danimarka’da, Fillandiya’da, İngiltere’de bu geri dönüşleri anlatıp, sunumlar yapıp, biz bu organik formu burada uyguladık çünkü bunlar bunlarla karşılaştık, bunu böyle bir sorundan dolayı yaptık, şunları fayda olarak sağladık, şöyle bir sorun var onun üzerinde çalışıyoruz, bir sonraki hastanede şu detayı uyguladık diye regi bildirimler yapılıyor. Bizde bunlar yok maalesef ve yapmamıza da imkan tanınmıyor, biz yapıyoruz, içerik anlamında da donandık ancak biz bunu verilerle, geri dönüşlerle gösteremiyoruz...q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HASAN SÖZÜNERİ
64 64
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Yapıları Kullanıcıya “Sağlık Güven Veren, Çağdaş
”
Mimariye Sahip Olmalıdır
TÜM PROJELERIMIZDE, FONKSIYON, ÇEVRE ILIŞKISI TASARIM SÜRECINDEKI ÖNCELIKLERIMIZDENDIR. İÇINDE YAŞAYANLARI MUTLU EDECEK, KENTSEL BOYUTTAKI ALGISI UYUMLU GEOMETRIK DISIPLINI VE KÜTLE ILIŞKILERI ETÜD EDILMIŞ TANIMLI FORMA SAHIP YAPILAR TASARLAMAK HEDEFIMIZDIR.
SÖZÜNERİ MİMARLIK
65
Sözüneri Mimarlık olarak ulusal ve uluslar arası düzeyde, geniş bir yelpazede mimarlık hizmeti vermektesiniz. Projelerinizden ve tasarım kriterlerinizden bahsedebilir misiniz? 1982 yılında kurulmuş olan Sözüneri Mimarlık Kurulduğu günden bu yana çok sayıda Konut, Sağlık, Eğitim Tesisi, Sanayi, Spor ve Ticari yapılar planlamıştır. Bursa Merkezli çalışan Ofisimizde, son dönemde İstanbul-Kartalda, Propa Holding Konut ve Rezidans projeleri ile Kartal’da Nursanlar Holding’e ait Konut, Ofis ve İşyeri projeleri üzerinde çalışmaktayız. Bursa Büyükşehir Belediyesi Stadyumunu, Bursa SheratonAloft Otel, Bursa Holiday inn Otel, İpekiş Termal Kür Merkezi, Bursa Adalet Kampüsü bazıları inşaatı tamamlanmış olan projelerimizdendir. Bu projeler içinde toplam 400.000m² civarında inşaat alanına sahip Bursa Adalet Kampüsü projemiz, konusunda yenilikçi ve özgün çözümleriyle önemli projelerden biridir. Tüm projelerimizde, fonksiyon, çevre ilişkisi tasarım sürecindeki önceliklerimizdendir. İçinde yaşayanları mutlu edecek, kentsel boyuttaki algısı uyumlu geometrik disiplini ve kütle ilişkileri etüd edilmiş tanımlı forma sahip yapılar tasarlamak hedefimizdir.
Sürdürülebilirlik ilkelerine göre bir binanın ekonomik / ekolojik verim dengesi sizce nasıl olmalı? Son dönemde adını sıkça duyduğumuz yapıda sürdürebilirlik aslında yaşamın her alanında hedeflenmesi gereken bir olgudur. Çevresel, ekonomik ve sosyal sürdürülebilir kalkınma ilkeleri yelpazesinde, yeryüzünün canlılığının ve çeşitliliğinin korunmasından, kültürel ve tarihi çevrenin korunmasına, uluslar ve nesiller arası adaletin teşvik edilmesinden, yerel ekonomilerin desteklenmesine, insan yaşam kalitesinde gelişime izin verilmesinden, kendine güven ve hür iradenin yükseltilmesine kadar farklı alanlarda sürdürülebilirlikten bahsetmek mümkündür. Sürdürülebilirlik ilkelerine göre bir binanın ekonomik - ekolojik verim dengesinin, birincisi tasarımda bu olguya hizmet edecek kriterlerin hesaba katılması, İkincisi sürdürülebilir ilkeler doğrultusunda yapılmış tasarıma uygun malzeme seçimlerinin yapılması ve yapıda, yapı grubunda yada kentsel alanda bu amaca uygun yaşamının planlanması gerekmektedir. Gün ışığının, rüzgarın, coğrafi verilerin, iklimsel etkilerin hesaba katıldığı doğru çözümleri, sağlandığı doğru mekanlar arası ilişkilerin kurulduğu bir tasarımda sürdürebilir üretim tanımına uygun malzemelerin, atık kontrolünün, enerjiyi verimli kullanmanın, planladığı bir yapı bu denge için gereklidir. Ancak tasarlanmış bu alandaki yaşam sürdürülebilirlik kavramına uygun şekilde planlanmaz, kültürel, ekonomik, sosyal yaşamla desteklenmezse istenen sonuca ulaşmak mümkün olmaz. Basit bir örnekle açıklayacak olursak, her türlü sürdürülebilir E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HASAN SÖZÜNERİ
66 66
çözüme sahip, 150m² yeşil çatısıda olan bir bahçeli evden her sabah emisyon salınımı yüksek 3-4 özel araçla çıkılır ve işe gidilirse, bu işin anlamı kalmaz dolayısıyla ekonomik- ekolojik denge için tek başına yapıda tasarımla bu konuyu çözmek mümkün olmaz daha geniş alanlarda, genel bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
kaynakların verimli kullanılması, karar vericilerin niteliği gibi sebeplerle, ticari yapılarda ise sürdürülebilir tanımına uygun yapıların, daha çok taleple karşılaşmaları ve daha yüksek kiralama- satış rakamlarına ulaşabilmeleri bu konuda daha öncü rol almalarına olanak sağlamaktadır.
Konut sektörü; sürdürülebilir, yeşil ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için iyi bir fırsat olmasına rağmen, kamu ve ticari binalar aynı şekilde bu trendi takip ediyor diyebilir miyiz?
Kentsel dönüşüm kavramı altında gerçekleşen konut sektöründeki hızlı değişim hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Ülkemizde son yıllarda her boyutta, her nitelikte neredeyse her bölgede yarışırcasına konut üretilmekte olduğunu görmekteyiz. İnşaatı tamamlanmış bazı sitelerde inşa edilmiş konutların bir çoğunun kullanılmadığını da görüyoruz. Kentleşme ve apartman yaşamına henüz uyum sağlayamamış toplumumuzda yeşil ve yenilikçi tasarımları hayata geçirmek için çok iyi bir fırsat olarak görülmesine rağmen konut sektörü bence, maalesef bu konuda geri kalmıştır. Tasarlanan –üretilen konutların çok büyük bir oranı hala klasik inşaat yöntemleri ve sürdürülebilirlikten uzak malzeme tercihleriyle inşaa edilmektedir. Sürdürülebilir, yeşil ve yenilikçi tasarımlarda kamu ve ticari yapıları bu trendi takip etmede daha şanslı buluyorum. Kamu yapılarında, daha çağdaş çalışma ortamlarına olan ihtiyaç, Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
1960’lı yıllarda hızlanan ve hala devam etmekte olan şehirleşme sürecini maalesef ülke olarak başarıyla yürütemedik. Başta İstanbul olmak üzere tüm kentlerimiz yoğun bir göçe maruz kaldı ve biz bu durumu planlayamadık. Kentlerimiz sonuçta sağlıklı yaşam alanlarından uzak, kentsel donatıları yetersiz, ulaşım planlaması olmayan, tanımsız ve içinde yaşayanların mutlu olmadığı herkesin yenilenmesini düşündüğü büyük yapı stoklarına dönüştü. 1999 depremi zaten yenilenmesi düşünülen üzerinde kafa yormaya başlanan, bu büyük yapı stoklarının değişmesine, yenilenmesine başlanmasını hızlandırdı. Bu seferde, Kentlerin kendi gerçeklerine, kimliklerine, coğrafi değerlerine uygun olmayan, amacı, deprem güvenli konutlara sahip olma merkezli bir değişim tehlikesi ortaya çıktı, nerdeyse yıkılan
konutların yerine benzer niteliklerde yenileri yapılmaya, yeni deprem yönetmeliği şartlarına göre yıkılıp tekrar yapılmaya başlandı. Bununla birlikte toplumda yeni ve konforlu yaşam alanlarına olan talep, altyapısı, sosyal donatısı çözülmüş kimlikli siteler, mahalleler oluşmasına altyapı hazırladı, Toki’nin tip konutlarla yürüttüğü yenilenme devrini de sona erdiren bu yaklaşım özel sektörün yenilikçi yaklaşımları ve talebi doğru okumasıyla daha güzel kentlerin oluşmasının kapısını araladı. Bu sayımızda sağlık yapıları konusunu mercek altına alıyoruz. Bu bağlamda sağlık yapılarının mimarisi nasıl olmalı? İnsan yaşamıyla doğrudan ilişkili sağlık yapıları, tasarımıyla, teknoloji ve malzeme seçimi, inşaat kalitesiyle yanlış uygulamalara tahammülü olmayan bir yapı grubudur. En küçük boyuttaki birinci basamak sağlık hizmetinin verildiği sağlık ocaklarından, büyük bölge hastanelerine kadar tüm sağlık yapıları yer seçiminden hizmet alanı ve kapasite tespitine, yeni tıbbi teknolojilere uygun mekan kurgusu, hizmet alan ve hizmet veren grupların ihtiyaçlarını karşılayacak kriterlere sahip olması, coğrafi işaretler ve sürdürülebilir mimari yaklaşımlara uyan özelliklerle tasarlanmalıdırlar. Sağlık yapıları gün ışığının doğru kullanıldığı bölümler arası ilişkilerin hasta-
EKONOMIK- EKOLOJIK DENGE IÇIN TEK BAŞINA YAPIDA TASARIMLA BU KONUYU ÇÖZMEK MÜMKÜN OLMAZ DAHA GENIŞ ALANLARDA, GENEL BIR YAKLAŞIMA IHTIYAÇ VARDIR.
sağlık personeli trafiğinin doğru çözüldüğü, poliklinik, yatan hasta, acil, ameliyathane ve diğer servislerin doğru planlandığı ve kullanıcıya güven veren, çağdaş mimariye sahip olmalıdır.
67 67 67
Sağlık yapılarında “engelsiz yaşam” üzerine düşüncelerinizi alabilir miyiz? Engelsiz yaşam planlamasının tüm yapı gruplarında zorunlu olduğu günümüzde Sağlık Yapılarının bu özelliğe en üst standartta sahip olması gerekmektedir. Sağlık yapısına yaklaşımdan başlayan hizmet alımı sonrasında yapıyı terkedip yaşam alanına ulaşana dek tüm planlamanın engelli ulaşımına uygun Engelsiz olarak planlaması gerekmektedir. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam için iç mekan kalitesi önemli. Bu bağlamda malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı? Sizin daha çok tercih ettiğiniz ve kullanmayı sevdiğiniz malzemeler nelerdir? Sağlıklı ve sürdürülebilir bir yasam için iç mekan kalitesi çok önemlidir. Sürdürülebilirlik kriterlerine uygun şartlarda üretilmiş doğal yaşama uygun, sağlıklı, zararlı kimyasallar içermeyen, malzemeler yapıların toplam kalitesi için çok önemlidir. Bizde yapılarımızda kullanıcı ergonomisine uygun doğal malzemeler, metal, cam ve ahşabı bolca kullanıyoruz.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MEHPARE EVRENOL
68
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
EVRENOL ARCHITECTS
sadece engelli “Erişilebilirlik, bireyleri ilgilendiren bir konu değil”
KENTSEL DÖNÜŞÜM, MEVCUT, IYILEŞTIRILMEMIŞ IMAR KANUNU VE YÖNETMELIKLER ÇERÇEVESINDE ILERLIYOR. BUGÜN HALA YAPILI ÇEVREYI SIHHILEŞTIRME ADINA BINA YENILEMEKTEN ÖTEYE GIDEMIYORUZ. SORUNUN CEVABI KENDI IÇINDE GIZLI ASLINDA. KENTSEL DÖNÜŞÜMDE SOSYAL MEKANLAR, ORTAK YAŞAM ALANLARI, KENTSEL TOPLANMA ALANLARI DOĞRU BIÇIMLENMEDIĞI IÇIN HIÇ OLMAZSA BURALARDA ERIŞILEBILIR MEKANLAR YARATILABILECEKKEN, BAŞTAN IÇERIĞI YETERSIZ KANUNLARA TAKILIYOR PROJELER. HER ŞEY IÇIN OLDUĞU GIBI YINE BIR FIRSATI KAÇIRIYORUZ....
Ülkemizin son dönem tartışma konusu olan “kentsel dönüşüm” meselesi mimarlık, şehircilik, sosyal ve ekonomik gibi birçok yönüyle tartışılıyor. Bu dönüşümde kendisine pek de yer bulamayan “erişilebilirlik” meselesi nasıl ele alınıyor sizce? Yasal çerçeveyle tanımlamaya çalıştığımız kentsel dönüşüm, sosyal, tasarım ve ekonomik boyutuyla şu anda oldukça çözümsüz görünmekte. Yasal ve yönetsel yönüyle bazı adımlar atıldığını kabul etsek dahi erişilebilirlik konusu, kentsel dönüşümün bir parçası olarak algılanmıyor. Çünkü; plan notlarımıza, kanunlarımıza içerik olarak erişilebilirlik konusu girmedi. Kentsel dönüşüm, mevcut, iyileştirilmemiş imar kanunu ve yönetmelikler çerçevesinde ilerliyor. Bugün hala yapılı çevreyi sıhhileştirme adına bina yenilemekten öteye gidemiyoruz. Sorunun cevabı kendi içinde gizli aslında. Kentsel dönüşümde sosyal mekanlar, ortak yaşam alanları, kentsel toplanma alanları doğru biçimlenmediği için hiç olmazsa buralarda erişilebilir mekanlar yaratılabilecekken, baştan içeriği yetersiz kanunlara takılıyor projeler. Her şey için olduğu gibi yine bir fırsatı kaçırıyoruz.... Mesele konuya “engel” üzerinden yaklaşabilmek, erişilebilirliği doğru anlamak. Erişilebilirlik sadece engelli bireyleri
69
ilgilendiren bir husus değildir. Örneğin; pusetli ebeveynleri, geçici sakatlık yaşayan bireyleri, hamileleri, 0–5 yaş arası çocukları, 65 yaş üstü bireyleri de kapsar. Engellilere en büyük desteğin devletten gelmesi gerekiyor. Ülkemizde bir engelli gerek sosyal yaşamında gerekse çalışma hayatında bir çok sorunla karşılaşıyor. Elbette ülkemizde de engelliler için yapılan çalışmalar var ama sizce bu yasalarla destekleniyor mu? Engelsiz ortamı ikiye ayırmayı doğru buluyorum. Birincisi yapıların içindeki alanlar diğeri de kent ölçeğinde binaların dışındaki alanlar. Bu çerçeveden baktığımızda, bina içlerinde engelsiz ortama yönelik engelsiz asansörü, rampa ve yeni yeni uygulanan görme engelliler için farklı zemin döşemelerine rastlıyoruz. Oysa kapı genişliklerine ilişkin standartların yakalanması, en azından bir adet banyonun erişilebilir özellikte olması, balkonlara çıkışta evlere girişte eşiklerin kaldırılması gibi çok basit bazı tedbirleri hayata geçirmek, plan notlarındaki ufak eklemelerle mümkün. Kentsel ölçekte ise açık alanlar, yollar, kaldırımlar, parklar, gezinti alanları gibi yerlerde engelsiz ortamı tarif edemiyorum. Bazı adımlar atıldı elbette ama hala çok büyük eksiğimiz var. Özellikle görme engelliler için bantlar epey E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MEHPARE EVRENOL
70
Bosphorus City Fotoğraf: Hans Wilchut – 2012
HASTANELERIN IÇ DONANIMI KADAR BINANIN YAKIN ÇEVRESININ DE ERIŞILEBILIR OLMASI GEREKMEKTE. BU BIR ZINCIR, HALKAYI TAMAMLAMAK GEREKIYOR; TEK BIR EKSIK YA DA HATA SISTEMI IŞLENMEZ HALE SOKUYOR ÇÜNKÜ...
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
arttı ama aynı şekilde bedensel engelliler için henüz tam tedbirler alınmadı. Rampaların doğru ölçekte olması, tutamaklar, kaydırmaz kaplamalar gibi çok temel konuları hala hayata geçiremedik. Toplumsal ve mesleki farkındalığın arttırılması özellikle eğitimde çok önemli. Yasalardaki tüm düzenlemelere karşın uygulamada yetersizlikler göze çarpıyor. Engelli bireylerin yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen temel etmenleri; yetersiz politikalar ve standartlar, olumsuz tutumlar, yeterli hizmet sağlanmaması, etkin finansman eksikliği, erişilebilirliğin yetersizliği, engelli bireylerin yaşamlarını doğrudan etkileyen konularda karar alma süreçlerine dahil edilmemeleri, engellilik hakkında sağlam ve karşılaştırılabilir verilerin ve uygulanan programlara ilişkin bulguların yetersizliği olarak sayabilirim. Bu nedenlerle, engelli birçok kişi sağlık hizmetlerine, eğitime ve istihdam olanaklarına engelsiz bireylerle eşit
şekilde erişememekte ve yaşamın birçok alanında dışlanmaktalar. Bu sayımızda ‘Sağlık Yapıları’ konusunu mercek altına alıyoruz, hastane binalarında engelli erişimi konusunda güncellenen yasalara uyulduğu söylenebilir mi? Bu konuda yapılan çalışmalar yeterli mi? Yeni yapılan binalarda, güncellenen yasalara daha çok uyulduğunu söylemek mümkün. Eski mevcut binalarımızda da yönetmeliklere uyum aranmaya başlandı artık ama denetimleri çok sıkı tutmak gerekiyor. Hastanelerin iç donanımı kadar binanın yakın çevresinin de erişilebilir olması gerekmekte. Binaya ulaşan yollar, kaldırımlar, üst geçitler tüm standartları yerine getirecek şekilde, eksiksiz bir şekilde düzenlenmeli. Bu bir zincir, halkayı tamamlamak gerekiyor; tek bir eksik ya da hata sistemi işlenmez hale sokuyor çünkü...
SEV Amerikan Koleji Fotoğraf: S. Uğur Eren – 2014
Peki sizce neler yapılmalı? Yapılması gerekenleri özetlemem gerekirse; öncelikle anayasal düzenlemeler yapılmalı, konu yaşam hakkı çerçevesinde ele alınmalı, mesele sadece engelli hakları değil. Kaliteli yaşam hakkı olarak konu “erişilebilirlik” üzerinden somutlaştırılmalı, mekanda, kentte ve ülkede erişilebilir olmak çok önemli. Keyfilik olmamalı... Standartlar tüm yönetmeliklerde değişkenlik göstermemeli, yoruma açık bırakılmamalı... Örneğin; İstanbul imar yönetmeliğinde engelli rampa eğimi %10 iken evrensel standartlarda kabul gören eğim yüzdesi 10 metreye kadar %8, 10 metreden sonra %6’dır. Yasal düzenleme, anayasada birçok güncelleme iyileştirme olmasına karşın, standartlardaki farklılıklar denetim mekanizmasını da işlemez hale getiriyor. Kentsel ve mimari ölçekte iki önemli aşama var, birincisi; mevcut çevrenin ve yapıların erişilebilir niteliğe kavuşması ve yeni yapılan çevre ve binaların erişilebilir standartlar çerçevesinde inşa edilmeleri, ikincisi ise kentsel dönüşüm bir fırsat ve bu süreç doğru yönetilmeli; hem kentsel ölçekte hem de bina ölçeğinde... Yatırımcılar teşvik edilmeli... Yatırımcılar için maliyetler konusunda bilgi eksikliği var, şöyle ki; inşa öncesi yani proje aşamasında alınan doğru kararlar, sonradan düzenleme yapmaktan daha az maliyetli. Yatırımcı belirli bir maliyeti göze alarak engelsiz erişimi sağlayan gerekleri yerine getirse de standartların oluşmamış olması, bilgi eksikliği ve detayda inceliklerin atlanmış olması gibi temel sorunlar yaşanıyor. q
71 71
Ottomare Suites Fotoğraf: S. Uğur Eren – 2014
KALITELI YAŞAM HAKKI OLARAK KONU “ERIŞILEBILIRLIK” ÜZERINDEN SOMUTLAŞTIRILMALI, MEKANDA, KENTTE VE ÜLKEDE ERIŞILEBILIR OLMAK ÇOK ÖNEMLI. KEYFILIK OLMAMALI...
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
TGUB BAŞKANI
LEVENT AKGERMAN
EN ÖNEMLİ BEKLENTİMİZ YASAL ALTYAPILARIN OLUŞTURULMASI ODTÜ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ TARAFINDAN YAPILAN ÇOK KATLI BİNALARA YÖNELİK ARAŞTIRMADA, GAZBETONUN TEMEL MALİYETLERİNDE % 22, BETONARME MALİYETLERİNDE % 8 TASARRUF SAĞLADIĞI BELİRLENDİ. ARGE ÇALIŞMALARI HIZLANDIKÇA, ELDE EDİLEN ÜRÜN GELİŞTİKÇE BUGÜNE KADAR BİLDİKLERİMİZİN ÖTESİNDE BİR NOKTAYA DOĞRU GİDİYORUZ. AVRUPA’DA DOĞAN BİR ÜRÜNÜ BİZ TÜRKİYE’DE GELİŞTİREREK AVRUPA’NIN ÖZENEREK İZLEDİĞİ BİR YAPIYA DÖNÜŞTÜRÜYORUZ.
Bu sene 25. kuruluş yıldönümünü kutlayan TGÜB’ün, bu geçen süreç içerisindeki yaşadığı gelişim ve değişimlerden, inşaat sektörüne sağladığı katkılardan bahsedebilir misiniz?
72
TGÜB, Türk Gazbeton sektörünün gelişmesini sağlamak amacıyla 1990 yılında kuruldu.Birlik üyesi firmalar, AKG, BTG, Nuh ve Türk Ytong olmak üzere 4 üye kuruluş ile 4 milyon metreküpe yakın gazbeton üretiyor.Bu rakamlarla ülkemizi Avrupa’nın lideri konumuna getiren üyeler, Türkiye genelinde 10 işletme ile faaliyet gösteriyorlar. Türkiye “gazbetonla” 1960’larda tanıştı.90’ların başında TGÜB’ün kurulmasıyla, Avrupa Gazbeton Üreticileri Birliği yönetmeliğinde AB’ye aday ülkelerin de birliğe üye olabileceği maddesini getirterek 1994 yılında Avrupa Gazbeton Üreticileri Birliği’ne katıldık. EAACA’ya (Avrupa Gazbeton Üreticileri Birliği) üye olmamızın ardından geçen 25 yılda, 50 milyon metreküp gazbeton üretip, bu gazbetonlarla da yaklaşık 4 milyon sağlıklı ve çağdaş yapının ortaya çıkmasını sağladık. Gazbeton, teknolojik özellikleri çok yüksek ve devamlı gelişime açık bir ürün fakat bu özeliklerini yansıtması için bilinçli çalışmalar yürütülmesi gereken bir ürün, bu bağlamda TGÜB’ün gündeminde neler var, hedefleri neler? Türkiye Gazbeton Üreticileri Birliği’nin gündeminde, gazbeton sektörünü geliştirecek çalışmalara ağırlık verilmesi en önemli yeri kaplıyor.Üye firmalarımız bugün mantolama malzemesi olarak kullanılabilen ısı yalıtım değeri yüksek yalıtım plakaları üretiyorlar. Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
TGÜB OLARAK ÖNEM VERDİĞİMİZ MESELELERİN BAŞINDA YER ALAN TS 825 ISI YALITIM STANDARDI %20 CİVARINDA BİR İYİLEŞTİRMEYİ SAĞLIYOR. İKİ YIL ÖNCE REVİZE EDİLEN VE HENÜZ RESMİ GAZETE’DE YAYINLANAMAYAN VE UYGULAMAYA KONULAMAYAN STANDARTIN BİR AN EVVEL RESMİYET KAZANMASINI DİLİYORUZ.
TGÜB olarak üniversitelerle olan ARGE çalışmalarına odaklanıyoruz.Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi işbirliği ile gazbeton malzemelerinin deprem karşısındaki davranışlarının bilimsel olarak ortaya koyan ortak ARGE çalışmasının sonuçlarını Kasım ayında TGÜB 25. Kuruluş Yılı İstanbul Etkinliğimizde sektör ve kamuoyu ile paylaştık. Söz konusu çalışma, Avrupa Gazbeton Üreticileri Birliği tarafından da takip ediliyor. TGÜB olarak, Avrupa Gazbeton Üreticileri Birliği’nde (EAACA) aktif rol alıyoruz. 25. yıl kutlamalarımıza EAACA üyesi ülkeler de davetliydi ve Avrupa Gazbeton Üreticileri Birliği’nin Teknik Kurul ve Yönetim Kurulu toplantılarını da bu vesileyle İstanbul’da gerçekleştirdik. Sektörün öncü STK’larından biri olarak kurumsal sorumluluklarımızı da yerine getirme gayretindeyiz. TGÜB’ün 25. Yılı anısına, ülkemizde fotoğraf sanatı ve sanatçılarına katkıda bulunmak ve hayata renk katan yapılara dikkat çekmek amacıyla İstanbul Deniz Müzesi’nde “Fark Yaratan Yapılar” Fotoğraf Yarışması Sergisini düzenledik. Sektörün gelişimine katkı sağlayacak seminerler düzenleyen bir STK olarak, 2016 yılında bu etkinliklerimizin sayısını arttırmayı hedefliyoruz.Sektörümüzün önde gelen ve bilgi platformu olarak kabul gören STK’larından biri olmaya devam edeceğiz. Gazbeton yapı malzemeleri içerisinde yanmazlık özelliğiyle öne çıkan bir malzeme, bunun gibi yapıya, yükleniciye ve kullanıcıya hangi özellikleriyle ne gibi katkılar sağlıyor? Gazbetonun A1 Sınıfı hiç yanmaz bir ürün olduğu artık sektörde neredeyse her paydaş grubu tarafından biliniyor, bu doğru.
Gazbetonun yapıya, yükleniciye ve kullanıcıya sağladığı katkılar ise değerli üyelerimiz ve Birliğimizin çalışmaları ile daha çok bilinmeye başlandı. En öne çıkan faydası ise sahip olduğu ısı yalıtım özelliği ile binalarda enerjinin verimli kullanılmasına sağladığı katkı.Yaklaşık % 50, hatta bazı bölgelerde daha bile fazla enerjinin verimli kullanılmasına katkı sağlıyor. Hafif bir yapı malzemesi olması nedeniyle, temel maliyetleri ve betonarme maliyetlerinde önemli tasarruf elde ediliyor. 73
ODTÜ İnşaat Mühendisliği tarafından yapılan çok katlı binalara yönelik araştırmada, gazbetonun temel maliyetlerinde % 22, betonarme maliyetlerinde % 8 tasarruf sağladığı belirlendi.ARGE çalışmaları hızlandıkça, elde edilen ürün geliştikçe bugüne kadar bildiklerimizin ötesinde bir noktaya doğru gidiyoruz.Avrupa’da doğan bir ürünü biz Türkiye’de geliştirerek Avrupa’nın özenerek izlediği bir yapıya dönüştürüyoruz. Enerji kaynaklarının hızla tükendiği ve artan maliyetlerin tüketiciyi zor durumda bıraktığı günümüzde devletten ve kamu kuruluşlarından ne gibi beklentileriniz var? En önemli beklentimiz geniş ve kapsayıcı bir yapı mevzuatı ile yasal alt yapının oluşturulması.Isı Yalıtım Yönetmeliği ile Yangın Yönetmeliği arasında bazı çelişen konuların çözümlenmesini, Deprem Yönetmeliğinde devam eden revizyon çalışmalarının neticelenmesini, su, ses ve rüzgar yalıtımı konularında yasal düzenlemelerin yapılmasını bekliyoruz.
Levent Akgerman
TGÜB olarak önem verdiğimiz meselelerin başında yer alan TS 825 Isı Yalıtım
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
TGUB BAŞKANI
LEVENT AKGERMAN
Standardı %20 civarında bir iyileştirmeyi sağlıyor. İki yıl önce revize edilen ve henüz Resmi Gazete’de yayınlanamayan ve uygulamaya konulamayan standartın bir an evvel resmiyet kazanmasını diliyoruz. Kentsel dönüşüm sürecinde yapı malzemesinin seçimi çok önemli, sizce geleceğe sağlıklı bir çevre bırakmak için nasıl seçimler yapılmalı, nelere dikkat edilmeli? Kentsel dönüşüm sürecinde ülkemizdeki 6.5 milyon konutun 15 yıl içinde yeniden yapılması gerekiyor. Gerek yapı mevzuatımızın gerekse sağlıklı yapılaşma politikamızın olmamasından dolayı kentsel dönüşüm çalışmaları çok sağlıklı ilerlememekte.Bu nedenle ilerleyen yıllarda yeni bir kentsel dönüşüm aşamasına daha ihtiyaç duyabiliriz. Kent Yönetimlerine de bu vesileyle çağrıda bulunmak isterim; henüz kentsel dönüşümün yeni yeni filizlenmeye başladığı kentlerde dönüşüm projelerinin konunun tüm tarafları ile çalışılarak harekete geçilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Kent Yönetimleri’nin konuya ayrı bir önem göstererek eğilmesini diliyoruz. Bu süreç belki en uzun ve en zor gibi görünen süreç ancak bu kısmı doğru kurgulayan kentler ve semtler en kazançlı çıkanlar olacak.
74
Son olarak gazbeton sektörü ile ilgili gelecek öngörülerinizi alabilir miyiz?
KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECİNDE ÜLKEMİZDEKİ 6.5 MİLYON KONUTUN 15 YIL İÇİNDE YENİDEN YAPILMASI GEREKİYOR. GEREK YAPI MEVZUATIMIZIN GEREKSE SAĞLIKLI YAPILAŞMA POLİTİKAMIZIN OLMAMASINDAN DOLAYI KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARI ÇOK SAĞLIKLI İLERLEMEMEKTE.
Gazbetonun sahip olduğu üstün özellikleri ile her geçen gün daha çok tercih edilen ve kullanılan bir malzeme olacağına inanıyorum. Gazbeton ürün olarak üzerinde çok fazla değişim/yenileme vb. ARGE yapılamayacağı sanılan bir yapı malzemesi olarak biliniyordu ancak bugün üyelerimizin yenilikçi ARGE çalışmaları ile çok ileri noktalara doğru ilerliyoruz.Birlik olarak çıkan neticelerden oldukça memnunuz. Gazbeton sektörü, diğer sektörlere örnek olarak gelişmeye ve büyümeye devam edecek.q
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
SEKTÖR’ DEN
GRUPAMA
DERYA DEMIROK, HÜSEYIN GÜL
HEDEFİMİZ LEED GOLD SERTİFİKASINI YAŞATABİLMEK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA HİZMET VEREN KURUMUMUZUN MERKEZ BİNASINA LEED BELGESİNİ ALMAMIZIN AMACI; HEM YAPTIKLARIMIZIN RESMİ BİR KURUM TARAFINDAN DOĞRULANDIĞININ İSPATI HEM DE ÇALIŞAN ARKADAŞLARIMIZA DAHA SAĞLIKLI BİR BİNADA ÇALIŞMA İMKANI TANIMAK… Kurum kültürünüzdeki sürdürülebilirliğin öneminden ve neden LEED Sertifikası almak istediğinizden bahsedebilir misiniz? Groupama Sigorta ülkemizde ve dünyada ilklerin uygulandığı bir sigorta şirketi. Türkiye’de sigorta şirketi olarak da LEED Sertifikası alan ilk şirketiz. Sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda hizmet veren kurumumuzun merkez binasına LEED belgesini almamızın amacı; hem yaptıklarımızın resmi bir kurum tarafından doğrulandığının ispatı hem de çalışan arkadaşlarımıza daha sağlıklı bir binada çalışma imkanı tanımak...
76
Ayrıca böyle bir binada olmanın sağladığı çalışan motivasyonu da çok önemli... LEED Sertifikası almak için danışman bir firmadan destek almamız gerekiyordu ve bu süreci yönetmemizde bize Erke Tasarım destek oldu. Fakat raporlamaları, teknik hizmetlerin hepsini dışarıdan yardım almadan kendimiz yaptık ki bu çalışmaları bizzat kendi bünyemizde yapmış olmamız da sürdürülebilir olmamızı sağlıyor. Onun haricinde bu belgeyi aldıktan sonra bazı verilerin ölçülebilir ve tekrar raporlanabilir olması lazım, bu yılki hedeflerimizde onların da sürdürülebilir olduğunu belgelendirmek var. Hedefimiz belgeyi alıp bir kenara koymak değil, aldığımız belgeyi yaşatabilmek. Bina mevcut bir binaydı ve iyileştirmelerle LEED Gold Sertifikası aldı. Ne gibi iyileştirmeler yaptınız? Mevcut bir binaya böyle bir belge almak açıkcası çok daha zor ama biz çok uzun Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
BÜYÜK ŞEHİRLERİN EN BÜYÜK SORUNU ULAŞIM, ULAŞIM ENERJİNİN EN FAZLA TÜKETİLDİĞİ NOKTA, BİREYSEL ARAÇ KULLANIMINI ENGELLEYEBİLMEK İÇİN ŞU AN OTUZ SEKİZ LOKASYONA SERVİS AĞIMIZ VAR VE YAKLAŞIK 400 PERSONELİN ULAŞIMINI BİZ SAĞLIYORUZ.
yıllardan beri bunun altyapısını hazırlıyorduk, bu yüzden yaşayan bir binaya bu sertifikayı almak bizi daha da mutlu etti. Baştan bazı şeyleri doğru yapmanın, lokasyon seçiminin ve hatta bir garajın ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz. Büyük şehirlerin en büyük sorunu ulaşım, ulaşım enerjinin en fazla tüketildiği nokta, bireysel araç kullanımını engelleyebilmek için şu an otuz sekiz lokasyona servis ağımız var ve yaklaşık 400 personelin ulaşımını biz sağlıyoruz. Bu arkadaşlarımız işe geldiğinde daha enerjik geliyorlar, hem de salınım anlamında çevreye verilen zarar daha kontrollü olmuş oluyor. Onun haricinde şirket genelinde kullanılabilen elektrikli aracımız, bunun için bir elektrikli şarj istasyonumuz var. Isı Adası etkisi oluşturduk, garajlarımız gerçekten dolu ise dolu yazıyoruz. Şirketimiz hizmet sektöründe olmasına rağmen gün içerisinde çok fazla su harcanıyor, suyu kullanırken küçük değişikliklerle bile ne kadar avantaj sağlayabileceğimizi gördük ve bu farkındalığı hem binalarımıza hem çalışan arkadaşlarımızın evlerine kadar taşıdık. Peki bu süreç yaşanırken iş yaşantısında bir engelleme oldu mu? Tedarik aşamasında şirketleri seçerken yaptığı işi en layıkıyla yapan şirketleri seçtik, gerek mali denetim gerek çalıştırdığı insanların sosyal güvenlikleri gerekse kullandıkları materyaller anlamında hem doğa hem insan dostu hem de mali dostluğu sağlayan firmaları seçtik. Bu binaya gireli sekiz yıl oldu, buraya geldiğimizden beri LEED’in küçük küçük taşlarını koyduk, adım
adım ilerlediğimiz için çok fazla zorlukla karşılaşmadık. Şartnamemizi daha oluştururken kriterlerimizi koyuyoruz ve uygun olmayan firmaları hiç görmüyoruz bile. Biz LEED Sertifikasını aldıktan sonra Euro 6 motorlu araçlar çıktı; ama biz yine de bu araçlardan talep ettik ve yoğun olarak araçlarımız bu araçlarla değişecek. Servis araçlarımız için çalıştığımız şirket haliyle havaya karbondioksit salınımı yaptığı için bizim adımıza temaya ağaç dikti, bu bilinci onlara da aşılamaya çalışıyoruz ki çember daha sağlam oluşsun.
Derya Demirok, İdari İşler Müdürü
77
Bütün katları led aydınlatma ile yenilediniz, bununla yüzde kaç tasarruf yaptınız? Yaptığınız masraf kendisini kurtarmış oluyor bu bir gerçek ve yıllık 42 bin TL tasarruf sağlamışız. Şöyle de bir durum var, son günlerde yönetmelikler de bazı şeyleri zorunlu hale getiriyor yani sadece LEED Sertifikasının isteklerine hizmet etmiyor aynı zamanda iş güvenliği ve yangın yönetmeliğine de hizmet ediyor yani bunlar zincirin birer halkası. Çalışanlarınız üzerinde ne gibi katkıları oldu? Böyle bir binanın ulaşılamaz olmadığı bilincine ölçülebilir raporlamalar aracılığıyla vardılar. Sadece bu bina için değil genel olarak çevre bilincinin artmasında çok büyük faydası oldu. Çalışanların motivasyonları da daha yüksek, en basiti İstanbul
Hüseyin Gül, İdari İşler Uzmanı / LEED Sertifikası Proje Sorumlusu
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
GRUPAMA
DERYA DEMIROK, HÜSEYIN GÜL
GROUPAMA
78
şartlarında servislerinin olması bile enerjilerinin daha yüksek olmasını sağlıyor. Groupama’nın başka şehirlerde ofisleri var mı? Peki o ofislerdeki çevre duyarlılığı nasıl? Groupama’nın on bir adet bölge müdürlüğü var ve tüm ofislerin içinde aynı malzemeler kullanılıyor, yeni yapılan tüm ofislerimizde de tüm aydınlatmaları led aydınlatma ile değiştiriyoruz; ama tabi baktığınız zaman binalar kendimize ait binalar olmadığı için çok da fazla müdahale edemiyoruz. Groupama diğer ofislerinde de çalışan ve iç mekan sağlığına, enerji ve su tasarrufuna önem veriyor. Ayrıca yemekhanelerimizde yağ tutucularımız var, hiç bir şekilde atık yağları kanalizasyona göndermiyoruz. İç Mimari anlamda değişiklikler oldu mu? Binanın mimarisine uygun olarak davrandık, cam önlerine odalar yapıp ışığın kesilmesine sebep olmadık, çok abartılı bir mimarimiz de yok. İç mimari anlamında aslında 2008 yılında ilk tadilata başladığımızda halıların Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
antibakteriyel olmasına, perdelerin gün ışığından yararlanabilecek şekilde seçilmesine çok dikkat etmiştik, dolayısıyla onları değiştirmemize gerek kalmadı. Diğer ofis malzemelerinin satınalmaları kapsamında ise kullandığımız dosyalar FSC Sertifikalı, şarj edilebilir piller kullanmaya özen gösteriyoruz. LEED kriterlerinde bunun belli bir oranı var ama biz elimizden geldiğince fazla kullanmaya çalışıyoruz.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
NPLUS BANYO
ÇETİN EROL
GROUPAMA
KALİTESİ VE VİZYONU İLE DEĞER KATAN MARKA; NPLUS BANYO BİZİM EN ÖNEM VERDİĞİMİZ KONULARIN BAŞINDA İNOVATİF YAKLAŞIMLARLA ÜRÜN GELİŞTİRMEK GELİYOR, BANYO MOBİLYASI SEKTÖRÜNE KALİTESİ VE VİZYONU İLE DEĞER KATAN BİR FİRMA OLMAYI HEDEFLİYORUZ.
80
Mimar Çetin Erol NPLUS Banyo’nun kurucularından birisi, öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Elbette, ben Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık bölümünde okudum. 1997 yılından bu yana ahşap sektöründe çeşitli görevlerde yer aldım; sahadan üretime, tasarımdan üst düzey yöneticiliğe kadar... Farklı şirketlerde farklı çalışmalar yaptıktan sonra da yaklaşık bir buçuk yıl önce kendi şirketimizi kurma kararı alarak kendi markamızı yarattık.
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
NPLUS, farklı disiplinlerden gelen ve farklı mizaçlara sahip üç ortaklı bir şirket. Sizin şirkette üstlendiğiniz sorumluluklar neler? Evet, ben, Barış Efe ve Recep Kınay ortaklığıyla kurduk şirketimizi; farklı disiplinlerden geldiğimiz için de her birimizin kendi uzmanlık alanına göre sorumluluklarımız var. Tasarım, finans ve satış sorumluluğu bende , üretim sorumluluğu, Orman Endüstri Mühendisi olan ve yüksek lisansını Ağaç İşleme
SAHADA HİZMET EKSİKLİĞİ VAR. KALİTE VE FİYAT UYGUN OLMALI AMA SATIŞ SONRASI HİZMET GÜN GEÇTİKÇE DAHA ÇOK ÖNEM KAZANMAYA BAŞLADI...
Makineleri ve İşletilmesi üzerine yapan Recep Bey’de ve muhasebe ve projeler sorumluluğu ise İşletme bölümü mezunu olan Barış Bey’de. Sizi NPlus’ı kurmaya iten sebep nedir? Senelerin vermiş olduğu tecrübe, bilgi ve birikiminizi bir süre sonra çalıştığınız firmaya aktaramıyorsunuz. Neden derseniz sizin öngörü ve kararlarınız ile firma sahiplerinin yaklaşımları arasında bir frekans kopması yaşanıyor ve tatmin olamamaya başlıyorsunuz. Yaptığımız işin doğru, kusursuz ve mükemmel olmasını istediğimiz için yapamadıklarımızı gerçekleştirme gayesi bizleri kendi işimizi kurma noktasında bir araya getirdi diyebilirim. Peki nasıl biraraya geldiniz? Ben ve ortaklarım, uzun yıllardır birlikte çalışan iş arkadaşlarıyız; birbirini iyi tanıyan, aynı düşünebilen kısaca aynı frekansta hareket edebilen insanlar olduğumuz için de bir araya geldik. Bu sayede hızlı yol aldık . Bu kadar kısa sürede yeni bir şirketi belli bir yere getirmek bizim için gerçekten çok heyecan vericiydi, sıfırdan demeyeceğim çünkü bizlerin bilgi birikimi ve tecrübelerimiz ışığında kazandığımız güvenin sonucu bu aslında... NPlus isim olarak yeni ancak sunduğu hizmet olarak bilinir bir marka oldu diyebilir miyiz? Hedefimiz; markamızı ve ürünlerimizi rakiplerden farklı kılarak, tüketici belleğinde iyi ve kalıcı bir yer edinmesini sağlamak. Bu doğrultuda çalışmalarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Marka konusunda ilk adım
81 81
Çetin Erol, NPLUS Banyo Kurucularından isim seçmektir. Gelecekte yapacağımız işler adına bizi yansıtan bir isim arıyorduk. Pozitif, ayrıcalıklı, daha fazla anlamına gelen ve uluslararası arenada da kabul görecek Nplus’ ı bulduk. Nplus’ın markalaşma yolunda kendine özgü farklı bir duruşu var. Yeni bir üretici olarak benimsendiğimizi ve desteklendiğimizi görmek bizi mutlu ediyor. Hızla büyüyen, bilinir bir marka olduk diyebilirim. Türkiye’de özellikle banyo mobilyası sektöründe çok firma var. Bu bağlam da sizi diğerlerinden ayıran özellikleriniz nelerdir? NPlus olarak biz tasarım gücü yüksek bir firmayız. Piyasada neyin ne şekilde ve hangi fiyatla nasıl satılacağını, nasıl üretilmesi gerektiğini çok iyi biliyoruz. Geçmiş deneyimlerimiz neticesinde elde ettiğimiz tecrübelerin sonucu olarak sektörde genç ve
dinamik bir ekip olarak farklı şeyler yapmaya çalışıyoruz. Endüstriyel üretim yapıyor ve farklı çalışmalarla birleştirilmesini sağlıyoruz. Aldığımız olumlu tepkilerden de doğru şeyler yaptığımızı gözlemliyoruz. Evet sektörümüzde çok firma var ama markalaşma adına hizmet veren firma sayısı az ve ülkemizde markalı üreticiye ihtiyaç var. Üretim teknolojisi ve makina ekipmanlarımızla, farklı çalışmalarla farklı malzeme ve fonlarla oluşturduğumuz ürün grupları da piyasada ilgi gördü ve yeni yılla birlikte bunları geliştirmeye devam edeceğiz. Bizi ayıran önemli özelliklerden biri de sunduğumuz hizmet çünkü sahada hizmet eksikliği var. Kalite evet olmalı, fiyat evet uygun olmalı ama satış sonrası hizmet gün geçtikçe daha çok önem kazanmaya başladı. Banyo mobilyası kısa aralıklarla yenilenen mobilyalardan değil, bu yüzden de insanlar iyi E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
NPLUS BANYO
ÇETİN EROL
GROUPAMA
ULUSLARARASI BİR MARKA OLMAK İSTİYORUZ VE HEDEFİMİZDE YÜZDE ELLİ İHRACAT VAR. ÖZELLİKLE AVRUPA ÜLKELERİ, YAKIN TÜRKİ CUMHURİYETLER VE BALKANLAR HEDEF ÜLKELER OLDUĞU İÇİN DE AVRUPA STANDARTLARINDA ÜRETİM POLİTİKASIYLA ÇALIŞMALARIMIZA BAŞLADIK VE DEVAM EDİYORUZ.
Soldan Sağa: Recep KINAY, Çetin EROL, Barış EFE
82
ve sorunsuz hizmet almak istiyorlar. Tüketiciler güven veren firmalara doğru yöneliyorlar, biz de tüketiciye kaliteli ve uygun ürünleri satış sonrası hizmetle sunuyoruz. Bayilerimiz de müşterilerine bizimle aynı hizmeti sunuyorlar ve onların müşterileri de bu hizmetten memnun kaldıkları için bu bizim için avantaj oluyor. Ayrıca bizim önem verdiğimiz diğer bir konuda inovatif yaklaşımlarla ürün geliştirerek banyo mobilyası sektörüne kalitesi ve vizyonu ile değer katan bir firma olma hedefindeyiz. Uluslararası pazarlarda aktif olarak satış ve pazarlama yapıyor musunuz? Yapıyorsanız hangi ülkelere ihracat yapıyorsunuz? Şirket kuruluşumuzun üçüncü ayında katıldığımız Unicera Fuarı’nda aldığımız talepler doğrultusunda yurtdışına ihracat yapmaya başladık. Şuan ihracat yaptığımız ülkeler arasında; Suudi Arabistan Cezayir, Fransa, Irak, Kıbrıs, Gürcistan gibi ülkeler yer alıyor. Bu yıl fuarda daha büyük stand ve ürün grubuyla yer alacağız, 2016 yılında mevcut müşterilerimize yenilerini ekleyeceğimize inanıyoruz. Standart ürünleriniz haricinde projeye özel tasarımlar da yapıyor musunuz? Ayrıca kullandığınız malzemeler Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
hakkında bilgi alabilir miyiz? Satış ayağımızı üç gruba ayırdık; bayi, proje ve ihracat. Standart ürünlerimiz ve kataloğumuzla bayilerde yer alıyoruz ama proje bazlı çalıştığımız işlerde kataloğun haricinde projeye özel tasarım ve çözümler sunuyoruz. Özellikle proje bazlı çalışmalarımızda hem benim mimar olarak yönlendirmelerim hem de birlikte çalıştığımız tasarım ofislerinin önerileri doğrultusunda projeye özel tasarım ve çözümler üretiyoruz. Üretim tesisimiz dört bin metrekareden oluşuyor ve panel mobilya üretimine son derece uygun bir tesis olduğu için biz projelerde banyo ağırlıklı olmak üzere mutfak, soyunma odası, ray dolap ve vestiyer gibi diğer alanlara da çözüm üretebiliyoruz. Çalıştığımız müteahhit firmalar hem kaliteli hizmet aldıkları hem de tasarım konusunda ne istediklerini anlayabildiğimiz için bizi tercih ediyorlar. İnsan sağlığına zarar vermeyen ve suya dayanıklılığı yüksek olan malzemeler kullanıyoruz. Banyolar ıslak zeminler olduğu için özellikle mdf kullanıyoruz; mdf üzeri melamin veya doğal kaplamaların yanı sıra lake boyalar ile high gloss-soft gloss dediğimiz malzemeleri de kullanıyoruz.. Bazı ürün gruplarımızda da ise masif ağaç tercih ediyoruz. Mobilya aksesuarlarında sektörün önde gelen firmalarıyla çözüm ortaklığı yapıyoruz.
Kaliteden ödün vermeden, insan sağlığına ve çevreye duyarlı malzemeleri tercih ediyoruz. Örnek vermem gerekirse; kullandığımız cam tezgahlarımız temperli cam, boyalarda ise insan sağlığını etkilemeyecek ve çevreye zarar vermeyen boyaları tercih ediyoruz, E1 normlarında malzemeler kullanıyoruz. Avrupa’da da geçerli olan standartların öngördüğü malzemeleri kullanmaya özen gösteriyoruz. Uluslararası bir marka olmak istiyoruz ve hedefimizde yüzde elli ihracat var. Özellikle Avrupa ülkeleri, yakın Türki Cumhuriyetler ve Balkanlar hedef ülkeler olduğu için de Avrupa standartlarında üretim politikasıyla çalışmalarımıza başladık ve devam ediyoruz. Son olarak 2015 yılı nasıl geçti ve 2016 hedefleriniz neler? Biz yolculuğumuza yüzyirmi metrekarelik küçük bir atölye ile başladık ve ilk dört ayın sonunda dört bin metrekarelik üretim tesisimizi kurduk. Ayda iki bin beş yüz modül üretiyoruz Yapacağımız bir kaç makine takviyesi ile bunu daha da yukarılara çekmek istiyoruz. 2015 yılı içinde gerçekleştirdiğimiz bu rakamları 2016 yılında hem üretim hem de ciro olarak iki katına çıkarmayı hedefliyoruz ve bu doğrultuda pazar payımızı arttırmak için yaptığımız çalışmalarımız devam ediyor.q
23-27 Şubat 2016 SALON: 12 STAND: 1214
SEKTÖR’ DEN
DURAVİT
MÜFİT ÜLKE
GROUPAMA
KURUM OLARAK SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞIN DOĞAL HAYATA KATKISINA İNANIYORUZ DURAVIT’İN KURUM KÜLTÜRÜNDE; GERÇEK ANLAMDA BANYO ÜRETİMİNDE TASARIM VE İNOVASYON ÖNCÜSÜ OLMAK, FARK YARATMAK VE TASARIMI HER FİYAT SEVİYESİNDE ALINABİLİR BİR ÜRÜN OLARAK SUNMAK MİSYONU YATMAKTADIR.
84
1817’de Almanya’da kurulan ve 2001 yılından beri de Türkiye’de faaliyetlerini sürdüren DURAVIT’in kurum kültürü ve sürdürülebilirliğe katkıları hakkında bilgi alabilir miyiz? Duravit’in kurum kültüründe; gerçek anlamda banyo üretiminde tasarım ve inovasyon öncüsü olmak, fark yaratmak ve tasarımı her fiyat seviyesinde alınabilir bir ürün olarak sunmak misyonu yatmaktadır. Duravit, bir taraftan iyi tasarımla sektörüne yön verirken diğer taraftan da sürdürülebilirliğe katkısı ile sektöründe öncü olan bir firma. Biz kurum olarak sürdürülebilirliğe çok inanıyoruz; çünkü sürdürülebilirliğin doğal hayata katkısına ve dünya doğal kaynaklarının sürekliliğinin sağlanması açısından da önemine inanıyoruz. Bunlar , bir Alman firması olan Duravit için çok önemli değerlerdir. Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Almanya’da, yaklaşık 200 yıl önce, Kara Ormanlar’ın ortasında çok küçük bir yerleşim yeri olan Hornberg’de faaliyetlerine başlamış Duravit ve hala başladığı yerde devam etmekte. Yeşil her hareketin politik bir sürece döndüğü bir ülke Almanya, dolayısıyla Duravit “Yeşil Duravit” olarak çevreye saygılı tasarımlar ve üretimler yapmakta, az su tüketimi yapan ürünleri sektöre sunmakta ki bundan on beş yıl önce ilk susuz pisuvarı tasarlayıp üretmiştir ve inovatif çalışmalarıyla sürdürülebilirliğe katkıda bulunmaktadır. Bilhassa tasarım konusunda sektörüne öncülük etmeyi kendine ilke edinen Duravit’in tasarım politikasından, tasarımcılarından ve tasarım kriterlerinizden bahseder misiniz?
PHILIPPE STARCK İLE DURAVIT GEÇEN YIL YİRMİ BEŞİNCİ BERABER ÇALIŞMA YILINI KUTLADI VE BU DURUM BİR TASARIMCI İLE BİR MARKANIN DÜNYADA ÖRNEĞİNE AZ RASTLANIR UZUN SÜRELİ ORTAK ÇALIŞMASI. Duravit, tasarım ve inovasyonla hem fark yaratmayı hem de sektörün trend setter’ı olmayı kendine ilke edinmiş bir firma. Duravit; banyo sektöründe “ben modayı takip etmem çünkü modayı ben yaratırım” diyor. Duravit’in tasarıma yaklaşımı bu ve bu yaklaşımla hem tasarımların global ve dünyanın her yerinde satılabilir olmasına hem de yalın olmasına çok önem veriyor. Tasarım ile fark yaratalım, tasarımımızla sektörün trend belirleyicisi olalım dediği için de gerçekten bu konuda dünyanın en iyi tasarımcılarıyla çalışıyor. Philippe Starck ile Duravit geçen yıl yirmi beşinci beraber çalışma yılını kutladı ve bir tasarımcı ile bir markanın dünyada örneğine az rastlanır uzun süreli ortak çalışması, her iki taraf da birbirlerine verdikleri katkıdan çok mutlular. Bir diğeri Duravit’in ilk tasarım ürününü yapan Alman Sieger Design, hala Sieger Design ile ortak çalışmalarımız devam ediyor. İlk ürünü yaptığında Sieger Design’da baba Sieger vardı şimdi oğulları bu görevi üstlendi ve son yapılan tasarımlar da onlar tarafından gerçekleştirildi. Duravit tasarımcıları arasında en önemli isimlerden biri de mimar Norman Foster ki bu gün yaşayan mimarlar arasında ilk üçte diyebileceğimiz, Kraliçe’den Sir ünvanı almış bir mimar. Norman Foster Duravit’e kendi adıyla anılan bir banyo tasarımı yaptı. Bunun mimarlık dünyasındaki önemi dikkate alındığında Duravit’in tasarımcı kriterinin de tasarım kriterinin de gerçekten çok yüksek ve başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Bu sayımızda Hastane yapıları ve engelsiz mimari konularını mercek altına alıyoruz. Peki Duravit “Banyoda Yaşam” anlayışı ile banyolarda engeli nasıl kaldırıyor? Engelsiz yaşam Duravit’in üzerinde önemle durduğu konulardan bir tanesi ve Duravit engelsiz yaşamı her yönüyle desteklemektedir. Engellilerin de banyoda engelsiz
bir şekilde hareket etmelerini sağlayacak tasarımlarıyla; altına daha rahat girilebilecek lavabolar, ağırlık yükünü daha fazla taşıyabilen ve daha uzun klozetler, buna göre tasarlanmış akıllı klozet kapakları, zeminle sıfır olan duş teknesi ve kolay açılır, içeriye girişi kolay olan duş kabinini sağlayabiliyoruz. Duravit’in hastanelere ve engelsiz mimariye yönelik bu çalışmaları aynı zamanda dünyadaki tüm normları karşılayan standartlardadır.
hedefliyoruz hatta daha üzerine çıkabileceğimize inanıyoruz. Türkiye’de hem inşaat sektörü iyi bir yıla hazırlanıyor hem de ihracatta yeni ihracat olanaklarının açıldığını görüyoruz. 2016 yılına yönelik beklentilerimiz de en az 2015 kadar büyümek ama sanki daha fazlası da olacak gibi... Geliştirmeyi hedeflediğimiz pazarlar içerisinde de ilk hedef pazarımız İran görünüyor, İran’da varız ama yeni yılda çok büyük bir artış bekliyoruz diyebilirim.q
Özellikle son yıllarda akıllı binaların artmasıyla birlikte akıllı ürünlere olan talep de arttı. Peki “akıllı banyo” deyince ne anlamalıyız ve siz bu bağlamda ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
85 85
Akıllı banyo deyince ilk olarak Duravit’in akıllı klozet kapağını söyleyebilirim. Sensowash adını verdiğimiz akıllı klozet kapağını uzaktan kumanda ile elinizi kapağa değdirmeden açıp kapayabiliyorsunuz, ayrıca içerisinde kapağın kendisi ısıtılabiliyor, siz bu ısıyı azaltıp çoğaltabiliyorsunuz. Ayrıca akıllı banyo özelliklerimiz arasında; el değmeden açılan ayna ışıklarını, cep telefonunuzdan bluetooth üzerinden aynaya bağlanarak istediğiniz müziği dinleyebilme özelliğimizi, sizin için en keyifli olan renk ve ışık sistemiyle yönlendirilebilen sauna veya oda tipi havuz veya hidromasajlı küvetlerimizi sayabiliriz. Son olarak; Duravit Türkiye’nin 2015 yılı nasıl geçti ve 2016 öngörüleri nelerdir? Ayrıca Duravit Türkiye olarak geliştirmeyi hedeflediğimiz pazarlar hangileri? Duravit Türkiye’nin 2015 yılı iyi geçti diyebiliriz; yurt içi satışlarımızda yüzde yirmi büyüdük, toplam satışımızda yüzde yirmiye yakın büyüdük ve ihracat yaptığımız ülkelerin sayısı arttı. Dolayısıyla iyi geçen 2015 yılı bizim 2016’ya yönelik beklentilerimizi artırdı. Yine aynı büyümeyi tekrarlamayı
MÜFİT ÜLKE E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
YAZI DİZİSİ
Geleceğin Sayfaları
ECE CEYLAN BABA www.ececeylanbaba.com instagram: ececeylanbaba twitter: ececeylanbaba
GELECEĞIN KENTLERINE YOLCULUK VAKTI… BU ÇALIŞMA, FÜTÜRÜSTİK – GELECEĞE DÖNÜK KENTSEL MEKANLARA DAİR BAZI KESİTLER SUNMAYI, BU HAYALLERE DAİR BİR KOLAJ POSTERLER DİZİSİ İLE KÜRESEL GÜÇLERİN BİRLİKTELİĞİNDE KENTSEL DÖNÜŞÜM, KENTSEL BELLEK, GELECEKTEKİ KENTSEL YAŞAMLARA DAİR BİZLERİ DÜŞÜNDÜRMEYİ HEDEFLEMEKTEDİR.
86
Global dengelerin tüm dünyayı etkisi altına alması ile başlayan ve “Küreselleşme” kavramının hayatlarımızın her alanında kendisini hissettirmeye başlaması 1980’li yılların başına denk gelmektedir. Küreselleşme, en çok kentleri ve kentsel yaşamları değiştirmiş hatta bazen başkalaştırmıştır.
2000’li yıllardan itibaren, kentsel dönüşüm ve temel yaşam alışkanlıklarımızdaki farklı yönelimler daha da ileriyi hayal etme dürtüsünü tetiklemiştir. Ütopya ya da Disyopya olarak tanımlanabilecek öngörüler üretilmeye başlanmış, hatta bazıları hayata geçirilmek üzere planlanmaya başlanmıştır.
“Kentsel yapılar aynılaşmış, tekdüzeleşmiş, kent kendi ruhunu çekip çıkarmış… Kentliler belki birer makine, kurgulanmış birer yaşam neferleri…”
Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
Bu çalışma, fütürüstik – geleceğe dönükkentsel mekanlara dair bazı kesitler sunmayı, bu hayallere dair bir kolaj posterler dizisi ile küresel güçlerin birlikteliğinde kentsel dönüşüm, kentsel bellek, gelecekteki kentsel yaşamlara dair bizleri düşündürmeyi hedeflemektedir.
“İleri teknolojik donatılara sahip kentler, yepyeni bir yapı modeli ile tamamen dolmuş, kentliler ise hava araçları ile ulaşım sağlıyorlar. Kentsel bellek nerede? Ya da bazı kalıntılar hala var mı? Onu bilemiyoruz…”
“Küresel ile yerel arasında kalmış bir kentsel silüet örneklemesi… Bağlam kavramından uzaklaşılmış, tarihi ve kültürel bağları özümseyemeyen bir arakesit…”
“Dijitalize olmuş yüksek yapılar, farklı kotlardaki yollar ile birbirleri ile bağlantılı ancak zemindeki yoğun kentli ile bağlantısı olmayan bir fütüristik kent görseli…. Üzerine düşünmek gerekli, belki de bu yaşam ile günümüz arasında çok da fazla zaman kalmadı…”
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
MİMARİ İÇİN
ALÜMİNYUM
88
ÇARPICI
BİR METAL
- Ezgi Beyazıt
Ö
yle bir metal düşünün ki, yemeğinizi iç rahatlığıyla bu metale sarıp, sarmalayıp fırına veriyorsunuz… Sadece bununla kalmıyor, taşıt, yiyecek ve içecek paketleme, mimari, dizayn ve akla gelebilecek her sektörde alüminyum yerini almayı başarmış bir ürün. Daha geriye gidecek olursak; Antik Yunan ve Roma’da, alüminyum tuzları, boyaların renklerini sabitleştirmede ve kan durdurucu olarak kullanılmıştır. Hatta günümüzde Alum, tıpta hala kan durdurucu ve damar büzücü olarak kullanılmaktadır. Yerkabuğunda bol miktarda (%7,5 – 8,1) bulunmasına rağmen serbest halde çok nadir bulunur ve bu nedenle bir zamanlar altından bile daha kıymetli görülmüştür. Alüminyumun ticari olarak üretiminin tarihi 100 yıldan biraz fazladır. Alüminyum ilk keşfedildiği yıllarda cevherinden ayrıştırılması çok zor olan bir metaldi. Alüminyum rafine edilmesi en zor metallerden biridir. Bunun nedeni, çok hızlı oksitlenmesi, oluşan bu oksit tabakasının çok kararlı oluşu ve demirdeki pasın aksine yüzeyden sıyrılmayışıdır. Alüminyum, kimyasal aktivitesinin yüksek olması nedeniyle saf halde bulunmaz. Bu nedenle eldesi alüminyum silikat,demir
Ocak-Şubat 2016, Sayı 29
Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
Hoover Barajı
oksit ve alüminyum oksitten oluşan boksit (bauxite) cevherinden yapılır. Bundan dolayı, metalik alüminyum hakkında ortaçağ sonlarına kadar hiç birşey bilinmiyordu. Aslında yerkabuğunun % 7.9’u alüminyumdur ve kabuk içinde yaklaşık 250 farklı alüminyum minerali vardır. Bu minerallerin en önemli grupları silikatlar ve oksit hidratlardır. Günümüzde alüminyum üretiminin en önemli bileşiği olan boksit bir alüminyum-hidrattır. Kriyolit ise doğal olarak oluşmuş, alüminyum halojen bileşikler grubuna dahil bir mineraldir.
89
Friedrich Wöhler’in, alüminyumu, 1827’de, susuz alüminyum klorürü potasyum ile karıştırarak ayrıştıran ilk kişi olduğu bilinirse de metal, o tarihten iki sene kadar önce, Danimarka’lı bir fizikçi ve kimyacı olan Hans Christian Øersted tarafından saf olmayan bir formda üretilmiştir. Dolayısıyla almanaklarda ve kimya literatüründe Øersted’in adi alüminyumu bulan kisi olarak geçer. Fransız Henri Saint-Claire Deville, 1846’da, Wöhler’in metodunu, daha pahalı olan potasyum yerine sodyum kullanarak geliştirmiştir. Amerikalı Charles Martin Hall 1886’da, alüminyumun elektrolitik bir işlemle
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
90
eldesine ilişkin bir patent başvurusunda bulunmasının ardından, Hall’un bu buluşundan tamamen habersiz olmak üzere Fransız Paul Héroult da aynı tekniği Avrupa’da geliştirmiştir. Bu nedenle iki bilim adamının adı verilen Hall-Heroult işlemi, günümüzde alüminyumun cevherinin eldesinde bütün dünyada kullanılan temel yöntemdir.
ALÜMİNYUM SAHİP OLDUĞU ÜSTÜN ÖZELLİKLERİ İLE SANAYİDE EN ÇOK TALEP EDİLEN VE ENDÜSTRİYEL UYGULAMALARDA KULLANIMI HIZLA ARTAN BİRKAÇ METALDEN BİRİSİDİR.
Ocak-Şubat 2016, Sayı 29
ABD’deki Washington anıtının zirvesinin yapımında alüminyum kullanılmasına karar verildiği yıllarda alüminyum oldukça pahalı bir malzemedir. 30 gram alüminyum için ödenen tutar o zamanlar iki işçinin yevmiyesine bedel olmasına rağmen bu karardan vazgeçilmemiştir. Alüminyum sahip olduğu üstün özellikleri ile sanayide en çok talep edilen ve endüstriyel uygulamalarda kullanımı hızla artan birkaç metalden birisidir. Üretim ve işlenme maliyetinin yüksek olması ve çevreye zararlı atıklar vermesi yüzünden diğer metaller gibi alüminyumun da
servis ömrünü uzatmak ve korozyonu ile mücadele etmek önemlidir. Alüminyum teoride doğal özelliklerinden ödün verilmeden %100 geri dönüştürülebilir bir malzemedir. Uluslararası Kaynaklar Paneli’nin Toplumda Metal Stoklama raporuna göre, kişi başı alüminyum kullanımı -elektronikler, yapılar ve araçlar dahil olmak üzere80 kg civarındadır. Bu rakam daha gelişmiş ülkelerde 350-500 kiloya kadar yükselmekte, az gelişmiş ülkelerde ise 35 kg’a kadar düşmektedir. Bu bilgiler doğrultusunda alüminyum kullanımı kontrollü ve uygun bir biçimde geri dönüştürülmektedir. Özellikle 1960’lı yıllarda hayatımızda yerini alan kutulanmış içecekler, alüminyum kullanımını çok daha gündelik ve sıradan bir hale getirmiştir. Bir yandan çok fazla üretimi eleştirilse de geri dönüştürülüp yeniden kullanılması ile alüminyum vazgeçilmez bir malzeme olmaya devam etmektedir.q
REKLAM ALANI
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
MARIEHØJ KÜLTÜR MERKEZI ÇATI RENOVASYONU
Engebeli manzaraya uyumlu, aynı zamanda geleneksel ve modern bir form
92
MARIEHØJ KÜLTÜR MERKEZİ, KOPENHAG’IN KUZEYİNDE YER ALAN BANLIYÖ BÖLGESİNE İNŞA EDİLDİ VE PROJE GEÇTİĞİMİZ AYLARDA TAMAMLANIP ZİYARETÇİLERİNİ AĞIRLAMAYA BAŞLADI. Mimar: Sophus Søbye Arkitekter, WE Architecture Yer: Danimarka Proje Yılı: 2015
Ocak-Şubat 2016, Sayı 29
K
openhag Kültür Merkezine eklenen bu çatı uzantısı, Sophus Søbye Arkitekter ve WE Architecture tarafında “S” şeklinde bir rampa ile binayı diğer ünitelere bağlayacak şekilde tasarlandı. Mariehøj Kültür merkezi, Kopenhag’ın kuzeyinde yer alan banliyö bölgesine inşa edildi ve proje geçtiğimiz aylarda tamamlanıp ziyaretçilerini ağırlamaya başladı.
Varolan yapıya eklenen bu alüminyum çatı, bahçe zemininden başlayarak binanın çatısına kadar yükseliyor ve binayı üzerinden geçip Ålgård kilisesine ulaşmak isteyenler için bir köprü gibi görünüyor. Bu eğik çatı önceden var olan iki binayı birbirine bağlıyor, bir yandan da yeni bir lobiye ev sahipliği ediyor.
Tasarımın amacı çevredeki engebeli manzaraya uyumlu bir form oluşturmak ve aynı zamanda kuruluşun geleneksel ve modern yüzünü yansıtmaktı. Projeyi tasarlayan mimarların da dediği gibi, bu renovasyon sayesinde kültür plazası, lobi, Mariehøj’un mükemmel ön ve arka bahçesi bir köprü yardımıyla birbirine bağlanmıştı ve bir birimden diğerine geçiş sağlıyordu. Eklenti çatı dizaynı, alüminyum kaplama paneller kullanılarak inşa edilmiş ve geniş ahşap merdivenler ile terasa erişim sağlanmış. Alüminyum kullanılmasının amacını ise Sophus Søbye şöyle açıklıyor, “Perfore alüminyumu tercih ettik çünkü, binanın esnek görünümünü elde etmek için en uygun materyallerden biri olduğunu keşfettik. Ayrıca, tasarıma çok çağdaş bir etki verdi. İç kısımda, alt ve üst katlardaki buluşma alanları daha koyu ahşaptan yapılma merdivenlerle birbirine bağlandı ve sade ahşap masa ve sandalyelerle dekore edildi. Ayrıca cam kaplama iç mekana gün ışığı alan büyük alanlar kazandırdı. Tavana dış cephede kullanılan dokuya benzer bir dekorasyon eklenerek uyum kazandırıldı. Binanın geri kalan önceden inşa edilmiş alanlarında da yeniden düzenlemeler ve renovasyonlar yapılarak bütünlük oluşturuldu.” q
93
EKLENTİ ÇATI DİZAYNI, ALÜMİNYUM KAPLAMA PANELLER KULLANILARAK İNŞA EDİLMİŞ VE GENİŞ AHŞAP MERDİVENLER İLE TERASA ERİŞİM SAĞLANMIŞTIR.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
ILLKIRCH-GR AFFEN STADEN CITY HALL
Dramatik aydınlatma ile görsel olarak desteklenen bir yaklaşım CAM CEPHELER, PASLANMAZ ÇELİK STRÜKTÜR VE BAĞLANTI ELEMANLARI İÇİN KULLANILAN ÖRGÜ TAMAMEN YAPININ MODERN BİR IŞIK ALTINDA YENİDEN İNCELENMESİ SAYESİNDE ORTAYA ÇIKMIŞ.
Mimarlar: Atelier Filippini Yer: Fransa Yıl: 2014 94
Ocak-Şubat 2016, Sayı 29
Ş
ehir merkezi binası için inşa edilen eklenti binalar ve renovasyon uygulamaları, biri 19. yüzyıldan ve diğer ikisi 1970’li yıllardan olan üç ayrı binayı birbirine bağlamayı amaçlıyor. Yeni eklenen resepsiyon strüktürü, geliştirilmiş termal performansı ve görsel anlamda binanın yeni bir imaj edinmesini ve modern bir görüşü yansıtmasını sağlıyor Proje her açıdan şehir merkezine çağdaş bir görünüm kazandırmakta. Cam cepheler, paslanmaz çelik strüktür ve bağlantı elemanları için kullanılan örgü tamamen yapının modern bir ışık altında yeniden incelenmesi sayesinde ortaya çıkmış.
95
Bu yaklaşım, dramatik aydınlatma ile görsel olarak desteklenmektedir. Birçok farklı konfigürasyonla kullanılabilir ışıklı diyotlar, cam cephe ve metal strüktürleri aydınlatmak için ayarlanmıştır. Yeni eklenen kamusal resepsiyon alanı, ziyaretçilerin buluşma noktası olarak kullanabilmeleri için binanın giriş katında konumlandırıldı. Her ne kadar bu özgün bir fikir olmasa da, bu tip binalarda ziyaretçilerin ilk izlenimi ve doğru şekilde ağırlanıyor olmaları en önemli unsurlardan biri. Yerleşkenin var olan artı yönlerinin üzerinden giderek projeyi geliştirmek adına yeni eklenen binanın alt katları var olan binalara bir geçit oluşturur şekilde konumlandırıldı. Bu geçişin sağlanmasının dışında; iç ve dış mekanların birleştiği koridorlar, bekleme salonları ve localar eklenerek kamusal ve özel kullanıma hizmet eden alanlar da oluşturuldu.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
GÖTEBORG BATHING CULTURE Pavilion gibi görünen kamusal bir sauna
DİNAMİK ALT-YAPI PLANLAMA ÜZERİNE UZMANLAŞMIŞ RAUMLABOR EKİBİ, BU PROJEYİ YARATIRKEN SOYUT BİR TAVIR TAKINMAYI TERCİH ETMİŞ. BU DA ASLINDA BÖLGENİN KARAKTERİYLE BİREBİR ÖRTÜŞMESİNİ SAĞLIYOR. Mimarlar: Raumlabor Yer: İsveç Yıl: 2014
96
Ocak-Şubat 2016, Sayı 29
G
othenburg’un endüstriyel limanı hızla endüstriyel karakterini kaybediyor ve bölgenin yeni ve merkezi bir hal almaya başlıyor. Burada bölge halkının da katkısıyla rüstik bir görünüme sahip yeni bir trend yaşam alanı oluşmakta. Şimdiki haline geçişi, eski kullanımından kalan izler ve kullanım amacı tanımsız devasa alanlarıyla bu bölge kültürel faaliyetlere çok uygun bir durumda. Bu da eğitim ve kültür seviyesi yüksek bir kitleyi bölgeye taşıyor. Zamanla kirlenmiş toprak ve su haricinde, büyüleyici derecede fonksiyonel bir takım objeler ve binalar, asfalt, beton ve su arasında yaşamını sürdürmeyi başarmış bir takım bitkiler ve ağaçlar endüstriyel liman alanından geriye miras kalanlar arasında. Bütün bölgeyi kapsayacak bir çalışma ile su, toprak ve tüm mahalle yeni bir kullanım ve deneyim kazanıyor. Yeni eklenecek binalar ve alanlar ile yaratılacak olan yenilenebilir kentleşme, liman parkı ve var olan strüktürleri de kullanarak bölgenin geçmişinden duygusal ve fiziksel izler taşıyor. Böylesine ilginç bir gelişime sahip bir alanda oluşturulan kamusal alanlar da oldukça yaratıcı bir şekilde tasarlanıyor. Parklar ve bahçeler dışında, alüminyum ve diğer hurdalardan ve geri dönüştürülmüş malzemelerden bu sauna projesi doğuyor. Su kirliliği şimdilik izin vermediğinden yüzme aktiviteleri yerine, buhar banyosu ve duşlar tercih edilmekte. Mahalle halkı burada günün yorgunluğunu atarken, kültürel, politik, spor ve hatta işle ilgili sohbetlere dalıyor. Kamusal saunayı bir pavilion ya da bir forum gibi görüyorlar ve burada hayatı tartışıyorlar. Dinamik alt-yapı planlama üzerine uzmanlaşmış Raumlabor ekibi, bu projeyi yaratırken soyut bir tavır takınmayı tercih etmiş. Kamusal bir alanda gelişim yakalamak ve yerel halkı bölgeye adapte etmek amacıyla yola çıkılan bir yapı için yeni bir buluş, pratik kullanım ve yerel materyaller kullanmayı da akıllıca buluyorlar. Bu tasarım ve malzeme kullanımı tamamiyle deneysel ve araştırma bazlı bir sonuç veriyor. Bu da aslında bölgenin karakteriyle birebir ötüşmesini sağlıyor.q
97
Mimarlar: Foster + Partners Yer: Buenos Aires, Arjantin Yıl: 2014
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
WOOD CASTING TABURELERI
Ahşap ve metalin yarattığı kontrast ile mobilyadan öte sonuçlar...
SHAMIA BU KOLLEKSİYONUNU 2012 YILINDA HOLON TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜNDEN MEZUN OLURKEN, DİPLOMA PROJESİ OLARAK SONMUŞTU. UZUN SÜREN ÇALIŞMALARI SONUCU 2015 YILINDA ÜRETİMİ VE SATIŞINA ÖN AYAK OLMAYI BAŞARDI. BROAD MÜZESİ, EKO-FARKINDALIK VE ETKİLİ MÜZE DİZAYNINDA BİR NUMARA OLMAYI HEDEFLİYOR. 98
Tasarımcı: Hilla Shamia Design Studio Yıl: 2015
Ç
ürümekte olan bir kütük üzerinde, çürüyen bir dişe dolgu yapar gibi çalışan Hilla Shamia Design Studiosu Wood Casting isimli kolleksiyonuyla, alüminyum ve ağacın buluştuğu yenilenebilir tasarımlarıyla yılın en göze çarpan ürünlerini yaratıyor.
Tel Aviv çıkışlı tasarım stüdyosunun bu yöntemi uygulayarak ürettiği masa, tabure ve banklar ahşap ve metalin yarattığı kontrast ile mobilyadan öte sonuçlar doğuruyor. Kütüğün çürümekte olan tarafına dökülen erimiş alüminyum, parçanın diğer yarısı olarak şekillendiriliyor. Bu işlem sırasında yanan ağaç çürümeyi durdurup uzun ömürlü kullanım elde Ocak-Şubat 2016, Sayı 29
KÜTÜĞÜN ÇÜRÜMEKTE OLAN TARAFINA DÖKÜLEN ERİMİŞ ALÜMİNYUM, PARÇANIN DİĞER YARISI OLARAK ŞEKİLLENDİRİLİYOR. BU İŞLEM SIRASINDA YANAN AĞAÇ ÇÜRÜMEYİ DURDURUP UZUN ÖMÜRLÜ KULLANIM ELDE EDİLMESİNİ SAĞLIYOR. AYRICA YANDIĞI SIRADA KARARAN DIŞ YÜZEY İKİ MALZEME ARASINDAKİ GEÇİŞİ VE İLİŞKİYİ DESTEKLİYOR. YÜKSEK ISI, ALEVLER VE DUMAN ÜRÜNÜN ÜRETİM AŞAMASINI DRAMATİK BİR HALE SOKUYOR VE BU DRAMA YENİ BİR MALZEME DOĞURUYOR… KOR.
99
edilmesini sağlıyor. Ayrıca yandığı sırada kararan dış yüzey iki malzeme arasındaki geçişi ve ilişkiyi destekliyor. Yüksek ısı, alevler ve duman ürünün üretim aşamasını dramatik bir hale sokuyor ve bu drama yeni bir malzeme doğuruyor… kor. Ahşap organik bir malzeme olarak ateş ve ısıdan kolayca etkilenebilir, öte yandan alüminyum ısıya dayanıklı doğal bir kaynak. Yani bu iki kutuptaki malzemeyi birleştirmek oldukça riskli görünüyor. Fakat, dikkatli ve bilinçli bir tasarım ve üretim mükemmel bir şekilde sonuçlanıyor. Shamia bu kolleksiyonunu 2012 yılında Holon Teknoloji Enstitüsünden mezun olurken, diploma projesi olarak sonmuştu. Uzun süren çalışmaları sonucu 2015 yılında üretimi ve satışına ön ayak olmayı başardı.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
100
DÜNYA’DAN ÇUHADAROĞLU
İMZALI PROJELER BAKÜ OLİMPİYAT STANDYUMU
Avrupa ülkelerinin katılımıyla Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen 1. Avrupa Oyunlarının gerçekleştirildiği Bakü Olimpiyat Stadyumu, Şor Gölü yakınlarında toplam 496 bin metrekare alana konumlandırılmıştır. 68 bin kişilik kapasiteli stadın 204 bin metrekaresi toplam kapalı alanı içermektedir. Proje, ticari alanlar, engelli, genel kullanım, basın ve özel kullanıma ayrılmış CIP, VIP ve VVIP kısımlarını içermektedir. Türk inşaat firması Tekfen tarafından yapılan projenin tamamı Türk mühendislere aittir ve günümüzün tüm modern teknolojisi statta kullanılmıştır. Konsept mimarisi Koreli mimarlık ofisi Heerim Architects&Planners tarafından çizilmiştir. Projelendirme ve yapım süresi 24 ay olarak belirlenen proje, Azerbaycan petrol şirketi Socar tarafından finanse edilip, yaptırılmıştır.
Ocak-Şubat 2016, Sayı 29
Yapımı 24 ay gibi kısa bir sürede gerçekleştirilen Bakü Olimpiyat Stadyumu projesinin, yaklaşık 15 bin m² alana sahip kapaklı giydirme cephe sistemleri, alüminyum kapı ve menfez doğramaları ÇUHADAROĞLU ALÜMİNYUM SANAYİ tarafından ÇUHADAROĞLU sistemleri ile yapılmıştır. İNTERAX YANGINA DAYANIKLI DOĞRAMA SİSTEMLERİ VE OTOMATİK KAPILAR TERCİH EDİLDİ Stadyumun yoğun sirkülasyona sahip alanlarına yangın senaryosuna uygun olarak tasarlanan ve kullanıcıların tahliyesine yardımcı olabilecek ÇUHADAROĞLU İNTERAX marka FPD 75 Serisi, EI sınıfı 90 dakika yangına dayanıklı doğrama sistemi uygulanmıştır. Stadyum içerisinde bulunan koridor boyunca odalar, pencereler ve ofis bölümleri yine FPD 75 Serisi yangına dayanıklı doğramalar ile yapılmıştır. Ayrıca stadyumun çeşitli mekanlarında kullanılan İnterax marka otomatik kayar kapılar da tercih edilen Çuhadaroğlu ürünlerindendir.q
İZMIR ADNAN MENDERES HAVALIMANI İÇ HATLAR TERMINALI Yapımına 2012 yılında başlanarak 2014 yılında tamamlanan İzmir Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar Terminali ülkemizin en büyük iç hatlar terminalidir. Yakup Hazan Mimarlık Y.Mim. Rest. Uz. Yakup Hazan tarafından tasarlanan yapının ana tasarım fikri açık mekanlar üzerine kurulmuştur. Kara tarafı ile hava tarafı arasındaki tüm görsel engeller kaldırılarak her iki taraftan bir diğerinin görünmesi sağlanmıştır. Kara ve hava tarafı arasına galeri ve asma bahçeler yerleştirilmiş, bahçeler doğrudan açık hava ile ilişkilendirilmiştir. VIP’ten başlayan ve dış hatlar bölümüne kadar uzanan galeri içinde devam eden bir uçan yol önerilmiştir. Kullanıcılar bu yolu kullanarak golf araçlarıyla bir taraftan diğer tarafa zaman kaybetmeden ulaşırlar. Tasarımın formunu oluşturan tonoz dört adet fil ayağı ile desteklenmiştir. Fil ayaklarının içi ticari mekanlardan oluşmaktadır, aynı zamanda check-in holüne ışık ve havalandırma sağlamaktadır.
ÇEVRE DOSTU, ÖDÜLLÜ TERMİNAL Adnan Menderes Havalimanı iç hatlar terminalinde kullanılan ısı pompaları, yağmur hasat sistemleri, gri su kullanım sistemi, güneş kolektörleri ve trijenerasyon santrali ve enerji etkin cephe sistemi ile enerji tüketimi ve su harcaması en aza indirilirken atık yönetiminin de verimli bir şekilde yapılması sağlanmıştır. Bütün bu özellikleri ile Enerji ve Çevre Dostu Tasarımda Liderlik ( LEED ) sertifikasyonu başvurusu Aralık 2012’de yapılan terminal binası Türkiye’de LEED sertifikası alan ilk havalimanı terminal binası olacaktır. Bu sertifikasyon ile belgelendirilmiş 291,267 m2 lik yapı, Türkiye’nin en büyük iç hatlar terminalidir. Eski terminalin yıkımı sırasında hayata geçirilen ‘’ Atık Yönetimi Uygulaması’’yla ortaya çıkan atıkların % 99’u yeniden kullanıldı ya da geri dönüştürüldü. Uygulama Sürdürülebilir Kalkınma Derneği ( SKD ) tarafından ‘’ İnovatif Sürdürülebilirlik
101
Uygulama Ödününe ‘’ layık gödüldü. İzmir Adnan Menderes Havalimanı İç Hatlar projesinin başarıları bunlarla sınırlı kalmayıp Türk Yapısal Çelik Derneği tarafından ‘’ Ulusal Çelik Yapı Tasarımı ‘’ ödülü de söz konusu yapıya verildi. ENERJİ ETKİN CEPHELER ÇUHADAROĞLU TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLDİ Ege bölgesinde yılın önemli bir bölümünün güneşli geçmesi, soğutma yüklerini azaltacak enerji etkin bir cephe tasarımını öne çıkartmıştır. Cepheye eklemlenen ikinci cidar ile güneş kontrolü sağlamaktadır. İkinci cidarda kullanılan genişletilmiş metal güneş kontrol elemanları gözenekli yapıları ile güneşin ısı etkilerini kontrol ederken doğal aydınlatmaya da imkan vermektedir. İkincil çelik konstrüksiyon ve katlardaki yürüme yollarıyla oluşturulan bu ikinci kabuk aynı zamanda yapım sonrası bakım ve gerekli onarım ihtiyaçlarının kolaylıkla sürdürülebilmesini sağlamaktadır .q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
MONTCALM HOTEL CITY ROAD S.G.P. Contracts limited tarafından inşa edilen MONTCALM HOTEL CITY ROAD projesinin alüminyum sistemleri Çuhadaroğlu tarafından hayata geçirildi. 102
Avrupa’dan Rusya’ya, Türkiye Cumhuriyetler’den Orta Doğu ve Kuzey Afrika’ya yüzlerce projede imzası bulunan ÇUHADAROĞLU, yurt dışında yeni bir proje daha gerçekleştirdi. Cephe mimarisiyle bölgedeki mevcut yapılardan farklılaşan Londra’daki MONTCALM HOTEL CITY ROAD’da yaklaşık 10.000 metrekare cephe alanı üzerinde ÇUHADAROĞLU sistemleri uygulandı. İnşaasına 2013 yılında Haziran ayında başlanan ve 2014 yılının Mayıs ayında tamamlanan projesinin cephe işleri uygulaması ÇUHADAROĞLU Alüminyum Sanayi ve Ticaret AŞ. tarafından tamamlandı. HKR Architects tarafından tasarlanan ve dikkat çekici bir mimariye sahip olan otelin cam finlerin taşıyıcı olduğu cam cephelerden oluşmakta olup oldukça şeffaf ve zarif bir görünümde. Otel odalarının yer aldığı üst katlar ise farklı desenlerdeki baskılı camlar yer yer kullanılan mentezler ve paralel kenar formundaki panellerden oluşuyor.q
Ocak-Şubat 2016, Sayı 29
DUMANKAYA RITIM İSTANBUL PROJESI Anadolu yakasının en hızlı gelişim gösteren bölgesi Maltepe’de yapımına devam edilen Ritim İstanbul projesi iki etap halinde toplamda 32.500 m² alan üzerinde 6 ve 37 kat arasında değişen 8 blok olarak yer alacak. Ritim İstanbul Projesi, son dönemlerin en gözde projelerinden. 863 adet rezidans konut, 114 adet ticari ofis, 250 adet home ofis ve 146 adet mağaza olarak toplamda 1373 adet bağımsız alan olarak kullanımı planlanan proje açık hava alışveriş merkezi ile bölgenin en kapsamlı projesi olma özelliğini taşıyor. Dış cephe uygulaması Mayem, Günpen ve Sima Alüminyum tarafından Çuhadaroğlu ST 80 HI ve MN 50 HI sistemleriyle yapılan projenin mimari tasarımı DB Mimarlık Bünyamin Derman tarafından gerçekleştirildi. Dumankaya Ritim şartnamesinde tanımlanan yüksek performans değerlerinin optimum maliyet ile sağlanması nedeniyle Çuhadaroğlu Sistemleri tercih edilen projede; MN 50 HI mikro kondens kanallı, yüksek ısı yalıtım performanslı giydirme cephe sistemi ile 1,4 W / m² K, ST 80 HI ısı yalıtımlı doğrama sistemi ile 1,6 W / m² K ısı iletim katsayıları elde edilmiştir. MN 50 HI Mikro Kondens Kanallı Giydirme Cephe Sistemi performans testleri IFT Test Merkezinde Dumankaya yetkilileri, uygulayıcı firmalar ve danışmanların katılımı ile başarıyla gerçekleştirilmiştir.q
YEŞİL BİNALAR
&GREENGUARD SERTIFIKASI
GREENGUARD SERTİFİKASI; ÜRÜNÜN BİR ÖRNEĞİNİN DÜNYANIN EN KATI KİMYASAL SALINIM GEREKLİLİKLERİNE UYMAK İÇİN BİLİMSEL TESTLERDEN GEÇTİĞİNİ İFADE EDER. BU SERTİFİKA BİNA İÇİ HAVA KİRLİLİĞİNİ VE HAVADA OLASI KİMYASALLARA MARUZ KALINMASINI AZALTMAYA YARDIMCI OLUR.
104 104
Sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapı, içinde yaşayan insanların konforunu artırmak için tasarlanır, inşa edilir ve korunur. Son yıllarda oluşan bilinç ile artık hepimiz içinde yaşadığımız, çalıştığımız binaların sağlığımız üzerindeki etkileri hakkında az çok fikir sahibi olduk... Ayrıca yaşanan olumlu gelişmeler ile artık daha iyi yapılar inşa etmek için fazlaca bilgi kaynağına, mevcut ve bina içi ortamları gereksiz kimyasal ve kirleticiden temizlemeye yardım edecek sertifika almış ve az salınımlı malzemelere ulaşmak daha kolay. Ocak - Şubat 2016, 29.Sayı
YAPI ÜRETİCİSİ İNŞAAT BİTTİKTEN SONRA EV SAHİBİNİN EVİNE NE GETİRECEĞİNİ (DÖŞEME YA DA TEMİZLEME ÜRÜNLERİ GİBİ) KONTROL EDEMEZ; ANCAK BİNAYI EN AZ SALINIM YAPAN ÜRÜNLERLE İNŞA ETMEYİ SEÇEBİLİR. İç Mekan Hava Kalitesini Neden Önemli Günümüzde yaşam alanlarımızdaki kimyasal ve toksinlerin etkileri hakkında hiç olmadığımız kadar eğitimli ve bilinçliyiz. Bunun en önemli sebeplerinden bir tanesi ise medyanın geçtiğimiz on yıl boyunca yapılardan kaynaklanan sağlık sorunları konusunda özellikle de çocuk sağlığı sorunlarıyla ilgili çok sayıda yayın yapması. Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne (National Institutes of Health - NIH) göre, beş yaşın altındaki çocuklarda astımın görülme oranı, 14 yıl içerisinde yüzde 160 arttı. Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı’na (U.S. EPA) göre, uçucu organik bileşikler (VOC’lar) astımı tetikleyebiliyor. VOC’lar bilindiği üzere bazı katı veya sıvılardan gaz olarak salınan kimyasallar, bazıları ise kısa veya uzun vadeli sağlık problemlerine sebep olabilen çeşitli kimyasallar içerir.
105
UL Environment nedir? UL Environment çevre açısından tercih edilebilir ürünler, servisler ve organizasyonların büyümesi ve gelişmesini destekleyerek küresel sürdürülebilirlik, çevre sağlığı ve güvenliğini geliştiriyor. Kurum şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına yardım ediyor ve müşterilerin, şartnamelerin, perakendecilerin, hükümetlerin ve tüketicilerin güvenilir ürün bulmalarına yardımcı oluyor. UL Environment çevresel talep onayları, çok nitelikli ürün sertifikaları, çevresel ürün beyannameleri, bina içi hava kalitesi sertifikaları, ürün salınım testleri, örgütsel sürdürülebilirlik sertifikaları ve danışmanlık servisleri sunuyor. Sürdürülebilir Ürünler Rehberi UL Environment tarafından
sağlanan ücretsiz bir kaynak. Bu rehberde, GREENGUARD ve ECOLOGO sertifikasi dâhil olmak üzere UL Environment sertifikası/onayı elde eden tüm ürünler listeleniyor. Bir ürün nasıl belgelenir? Bir ürününün UL Environment tarafından belgelendirme süreci tarafsız ve şeffaftır. UL’nin sürdürülebilir amaçlı test etme tesisleri ve laboratuvarlarından oluşan küresel ağı, test etmeyi kolaylaştıran yenilikçi, özelleştirilebilen
çözümler sunmaktadır. UL’nin teknik uzmanları müşterilere ürünlerin ve hizmetlerin mal sahibi şartnamelerinden üçüncü parti standartlarına kadar çeşitli gereksinimlere uygunluğunu kanıtlamalarına yardımcı olur. Araçlar ve test etme süreçleri, tüm kategoriler içindeki yeni ürünler ve yeniliklerin ortaya koyduğu ilerlemelere ayak uydurabilmek için sürekli olarak geliştirilir. Bir imalatçı ürününü GREENGUARD testi için sunduğunda, küresel laboratuvarlarda
GREENGUARD
106 106
testten geçerek değerlendiriliyor. Ürün testler sonucunda başarısız olurlarsa rapor onlara hangi kimyasalların başarısız olmalarına sebep olduğunu açıklıyor, örneğin formaldehit, benzen veya UOB’ler gibi kimyasallara dayanarak imalatçıların salınımın kaynağını belirlemelerine yardımcı olunuyor. Böylece imalatçı, sorunu düzeltmek için ham maddelerini ya da üretim süreçlerini gözden geçirip güncelleyebiliyor.” Ürünler testi geçtiğinde standart tutturulduysa rapor GREENGUARD ya da GREENGUARD Gold sertifikalarını veren sertifika birimine gönderiliyor. GREENGUARD sertifikasının bina içi hava kalitesi için bir standart, diğer ürün niteliklerini onaylayan bir süreç değil. GREENGUARD logosunu kullanmak bir ürünün bütünüyle sürdürülebilir olduğu anlamına gelmiyor. Ürünü GREENGUARD sertifikalı bir şirket, bu sertifikayı yalnızca ürünü az salınımlı olarak pazarlamak için kullanabilir. Bunun yanı sıra, UL Environment, imalatçıların sürdürülebilirlik düzeylerini artırmalarını istemeleri durumda da yardım etmek için Ocak - Şubat 2016, 29.Sayı
Sürdürülebilirlik Danışmanlığı Hizmetleri sunuyor. UL uzmanları, şirketlere işletme pratiklerinde ve ürün imalatında daha fazlasını sunabilmek için hangi değişiklikleri yapabileceklerini anlamalarına yardımcı olmak için şirketlerle birlikte çalışıyor.
tamamlandıktan bir hafta sonra, hatta daha kısa sürede bu evlere taşınıyor. Bu, malzemeden salınan gazın büyük olasılıkla yüksek seviyelerde olduğu ve bunun baş ağrıları, astım ve alerji ataklarını tetiklediği anlamına geliyor.
VOC’’lar Nerelerde Bulunur ve Evlerde Ne Oranda Sorun Oluştururlar?
Daha İyi Bina İçi Hava Kalitesine Sahip Evler Nasıl İnşa Edilir
UL Environment tarafından yürütülen testlere göre, malzeme salınımlarında bugüne kadar 11.000’den fazla VOC belirlendi. Bu kimyasalların çoğu inşaat malzemelerinden, döşemelerden, temizlik ürünlerinden ve hatta elektronik ürünlerden salınıyor.
Yapılarda en iyi iç mekan hava kalitesini sağlamanın yolu kaynak kontrolü. İç mekân hava kalitesine odaklanmanın üç yolu var. İlki bina içine havayı tazelemek için ne kadar temiz hava getirildiğini belirleyen havalandırma. İkincisi, havada bulunan potansiyel zararlı madddeleri havadan alan filtreleme sistemi. En önemli olan üçüncüsü ise, eve getirdiğiniz potansiyel VOC’ları kontrol eden kaynak kontrolü.
Bunun günümüzde sorun olmasının en büyük sebebi insanların zamanlarının yüzde 90’ından fazlasını hava kirletici maddelerin yoğunluğunun açık havaya kıyasla 2 ila 5 kat daha yüksek seviyede olduğu bina içlerinde yani kapalı ortamlarda geçirmeleri. İnsanlar açık havadan yoksun olduklarını her zaman fark etmezler. Evler VOC salınımı yapan yeni ürünlerle inşa ediliyor ve insanlar üretim
Yapı üreticisi inşaat bittikten sonra ev sahibinin evine ne getireceğini (döşeme ya da temizleme ürünleri gibi) kontrol edemez; ancak binayı en az salınım yapan ürünlerle inşa etmeyi seçebilir ve alıcıya anahtarı teslim ettikten sonra devam
YEŞİL ARTIK NE BİR EĞİLİM NE DE BİR LÜKS; ARTIK GENEL GEÇER OLMUŞ DURUMDA VE AKILLI DA BİR İŞ. ZAMAN İÇERİSİNDE YEŞİL ÜRÜNLER OLMAYACAK, SADECE ÜRÜNLER OLACAK VE BU ÜRÜNLER SAĞLIKLI OLACAK.
edecek sorumlulukları üzerine bilgi verebilir. Her zaman filtrelemeyi, ısıtma/soğutma ünitelerini değiştirebilirsiniz, pencereleri açabilirsiniz; ama duvarları parçalamak ya da döşemeyi sökmek genelde bir seçenek değildir. Çevre Koruma Ajansı bina içlerindeki VOC salınımının sınır seviyelerini belirlememiş olsa da, insan sağlığına etkisi olduğu bilinen ya da etkisi olduğundan şüphelenilen belli VOC’lara bina içlerinde maruz kalınmasını azaltmak için tasarlanan birkaç bağımsız sertifika programı mevcut. Bu tür programlar bina içi hava kalitesini temkinli olarak korumak üzere az salınımlı materyallerin belirlenmesini ve kullanımını kolaylaştırıyor.
107
UL Environment’ın GREENGUARD Sertifikası’na sahip ürünler, kimyasal salınım sınırına göre titiz analizlerden geçmekte. Test ve sertifika programı, formaldehit, toluen ve sağlığa etkisi olan birçok başka VOC’un da içinde bulunduğu 10,000’den fazla kimyasalı araştırıyor. Bu bağımsız program, az salınımlı ürünleri seçerken tahmini ortadan kaldıran 28 ürün kategorisinde binlerce sertifikalı ürüne sahip. İmalatçIlar ve müteahhitler için, daha sürdürülebilir bir malzeme üretmek ya da böyle bir ürünü projelerden birinde kullanmak yeterli değil; etkili bir hikâye anlatmak da bir o kadar önemli. Örneğin, GREENGUARD sertifikalı bir ürünü pazarlamak için en önemli şey altında yatan mesajın açıklanması: GREENGUARD markası, standartların üstündeki ve ötesindeki ürünleri vurgulamanın bir yolu ve bir eşik belirliyor. Örneğin, astım hastası bir bebeğiniz ya da çocuğunuz varsa, az salınımlı E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
GREENGUARD
YEŞİL ARTIK NE BİR EĞİLİM NE DE BİR LÜKS; ARTIK GENEL GEÇER OLMUŞ DURUMDA VE AKILLI DA BİR İŞ. ZAMAN İÇERİSİNDE YEŞİL ÜRÜNLER OLMAYACAK, SADECE ÜRÜNLER OLACAK VE BU ÜRÜNLER SAĞLIKLI OLACAK.
108 108
bir boya tercih edersiniz. GREENGUARD işareti, boyanın az salınım iddiasına tarafsız bir uzman olarak destek veriyor. İmalatçı ve müteahhitin çevreye ve tüketicilerin sağlığına zarar vermediğini gösteriyor. Müteahhitler sıklıkla tüketicileri yeşil evleri konusunda bilgilendirmek için çalışıyor. Onları desteklemek için UL, müteahhitlere eğitim ve araç gereç sağlıyor. Böylelikle müteahhitler müşterilerine iyi bir kaynak olarak hizmet verebiliyorlar. Müteahhit evlerinin altında yatan yeşil mesajı güzel bir şekilde sunduktan sonra GREENGUARD işareti sağlığa yönelik bir ayraç ve bir pazarlama avantajı olarak işlev görüyor. GREENGUARD nedir? GREENGUARD sertifikası ürünün bir örneğinin dünyanın en katı kimyasal salınım gerekliliklerine uymak için bilimsel testlerden geçtiğini ifade eder. Bu sertifika bina içi hava kirliliğini ve havada olası kimyasallara maruz kalınmasını azaltmaya yardımcı olur. Üreticilere, tüketicilerin ürünlerin sağlıklarına olası etkileriyle her gün biraz daha fazla ilgilendiği bu piyasada belirgin bir rekabet avantajı sağlar. Sertifikanın iki türü var: GREENGUARD sertifikası ve GREENGUARD Gold sertifikası. GREENGUARD Gold sağlığı temel alan ek kimyasal kriterlerini de içerir, ürünlerin okul ve sağlık hizmet binaları gibi çevrelerde rahatlıkla kullanılabilmesi için düşük seviyelerde VOC salınımında bulunduklarını garantiler. GREENGUARD Gold sertifikalı
Ocak - Şubat 2016, 29.Sayı
ürünler aynı zamanda Kaliforniya Kamu Sağlığı Departmanı’nın “Çevre Odaları Yoluyla Bina İçi Kaynaklı Uçucu Organik Kimyasal Salınımının Test Edilmesine Yönelik Standart Metodu 1.1 (2010)” (Standard Method for the Testing and Evaluation of Volatile Organic Chemical Emissions from Indoor Sources Using Environmental Chambers) adlı yönergesinin gerekliliklerine de uygun olmak zorundadır. GREENGUARD Gold sertifikalı ofis mobilya ürünleri de aynı zamanda BIFMA X7.1 standardı ve BIFMA e3 kredileri 7.6.1, 7.6.2 ve 7.6.3’e uygun olmak zorundadır.
Ev İnşasında İç Hava Kalitesinin Geleceği UL Environment, bina içi hava kalitesini olumsuz yönde etkileyen kronik kaynakları bulmak için başka yollar aramaya devam ediyor. Bu daha geniş kapsamlı, daha derinlere inen arayış, örgütün asıl amacı olan güvenliği daha ciddi şekillerde artırma ihtiyacının vardığı bir nokta. Örneğin, UL Environment yarı uçucu organik bileşenler üzerine araştırma ve geliştirme konusunda ön sıralarda. Bu bileşenler grubu ticari ürünlerde yaygın olarak kullanılıyor ve bina içi hava kalitesini etkiliyor. Bina, temizlik ve elektronik ürünlerin yarı uçucu organik bileşen salınımını ölçmek için yeni teknikler araştırılıyor. Böylelikle bu yarı uçucu organik bileşenlerin yapılardaki kaynaklarını tipik bina içi hava ölçüm teknikleriyle belirleniyor.
Bilgisayarlar, yazıcılar ve televizyonlar prize takılıyor, Isıtılıyor ve soğuyorlar; moleküler bir seviyede genişliyor ve küçülüyorlar. Bu süreçte ürünler havaya moleküller yayıyor. Bazı ileri düşünceli imalatçılar elektronik ürünlerin VOC salınımını azaltmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Gelecek beş yıl içinde imalatçıların bu VOC’’ları büyük oranda azaltacağı düşünülüyor. UL’in gelecek için gördüğü belki de en heyecan verici gelişme, gerçekten “yeşil” olan ürünlerin sayıca artıyor olması. Konu sertifikalı yeşil ürünler olduğunda piyasada bir iyileşme var; bu tür ürünleri piyasa talep ediyor. Federal hükümetin sürdürülebilir derece sistemleri veya yeni neslin geri dönüşümle büyümesi ve tüketicinin talep etmesi gibi seyler hep daha çok ilgi sağlıyor. Jacobs, bunun üç ögeye indirgenebileceğini söylüyor; insanlar, gezegen ve kâr. “İlk ikisi besbelli” diyor, ama üçüncü de eşit derecede önemli. “Ben çocuklarımın astım hastası olmamalarını, uzun yürüyüşlere çıkmalarını, isterlerse doğal ortamlarında pandaları görmesini istiyorum, ama şirketler harcadıklarından bir dolar daha fazla kazanmadığı sürece bunlar gerçek olmayacak. Bir şirketin daha sürdürülebilir ürünler üretmesi için etrafta olmasına ihtiyacımız var.” Yeşil artık ne bir eğilim ne de bir lüks; artık genel geçer olmuş durumda ve akıllı da bir iş. Zaman içerisinde yeşil ürünler olmayacak, sadece ürünler olacak ve bu ürünler sağlıklı olacak.q
109
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TÜRKİYE’DE SEKTÖRÜNÜN İLK GREENGUARD SERTİFİKALI ÜRÜNLERİ DALSAN ALÇI’DAN UZUN ZAMANDIR, ÜRETİMDE KULLANILAN HAMMADDELER VE TEDARİKÇİLER KONUSUNDA SEÇİCİ DAVRANARAK SAĞLIK VE KALİTE GİBİ ETKENLERE ÖZEN GÖSTEREN DALSAN ALÇI, İÇ MEKANDA KULLANILAN ÜRÜNLERİNİN HAVA KALİTESİNE OLAN ETKİSİNİ ARAŞTIRMAK VE BU ETKİYİ SERTİFİKALANDIRMAK İÇİN BURADAN AMERİKA’YA KADAR UZUN BİR YOLCULUK YAPTI VE BU KONUDA DÜNYADAKİ EN YETKİN VE KAPSAMLI SERTİFİKASI OLAN GREENGUARD’I ALDI.
110 110
Fatih ULUTAŞ DALSAN ALÇI A.Ş Teknik Hizmetler Yöneticisi
1932 yılından bu yana Alçı ve Alçı levha sektöründe faaliyet gösteren Dalsan Alçı, sektöründe birçok yeniliğin öncüsü olmuştur. Dalsan Alçı, üretimin her aşamasında insana ve doğaya saygı ilkesini benimsemiş ve daha da önemlisi bu konuda araştırmalar ve çalışmalar yaparak, yaşadığımız yapılara değer katmak için somut adımlar atmayı amaçlamıştır. ALÇI VE ALÇI LEVHA ÜRÜNLERI ILE INSANA SAYGILI, INSAN SAĞLIĞINI ÖNEMSEYEN YAPILAR OLUŞTURMAK MÜMKÜN MÜ? Bir insan zamanın yüzde kaçını iç mekanlarda geçirir? % 50’sini mi? Ya da % 70? Farkında olmasak bile, zamanımızın %90’ını iç mekanlarda geçiriyoruz. Evimizde uyuyor, uyanıyor,
Ocak - Şubat 2016, 29.Sayı
ofiste çalışıyor, iç mekanlarda yemek yiyor ve bu ortamlarda nefes alıyoruz. ABD Çevre Koruma Ajansı’na göre, (USEPA) bir insanın evde maruz kaldığı kimyasal oranının % 72’ye yakın olduğu tahmin ediliyor. Peki iç mekanlarda aldığımız her nefes tahmin ettiğimiz kadar temiz mi? İnanmak güç ama iç mekan havası dışarıda soluduğumuz havaya göre 2 ila 5 kat daha kirli. Hatta bazı koşullarda bu fark 100 kata kadar bile çıkabiliyor. Gün boyunca evler, ofisler ve okullar gibi birçok iç mekanda soluduğumuz hava ile bu kimyasallara maruz kalıyoruz. Hava ile taşınan bu kimyasallara genellikle VOC yani Uçucu Organik Bileşenler denir. Uçucu terimi bu kimyasalların oda sıcaklığında buharlaştığını ve kolaylıkla havaya karıştığını belirtir. Organik ise bu kimyasalların karbon bazlı olduğu anlamına gelir. İyi havalandırılan mekanlarda, uçucu organik bileşenlerin, iç hava kalitesi açısından sağlıksız bir durum oluşturduğunu söyleyemeyiz. Ancak günümüzde yapılan teknolojik, pasif, özellikle yüksek katlı ve iyi yalıtılmış binalar için havalandırma olanakları sınırlıdır. Bu binaların birçoğu, havayı dışarıda tutacak şekilde tasarlanıyor. Isı yalıtımı sağlarken iç hava kalitesi ister istemez olumsuz yönde etkileniyor. Sonuç olarak bina içlerindeki hava kalitesini yükseltebilmek için iç mekanda kullanılan malzemelerin önemi daha da artıyor. Aslında Dalsan Alçı uzun zamandır, üretimde kullanılan hammaddeler ve tedarikçiler konusunda seçici davranarak sağlık ve kalite gibi etkenlere özen gösteriyordu. Fakat iç mekanda kullanılan ürünlerinin hava kalitesine olan etkisini araştırmak ve bu etkiyi sertifikalandırmak için buradan Amerika’ya kadar uzun bir yolculuk yaptı ve bu konuda dünyadaki en yetkin ve kapsamlı sertifikası olan GREENGUARD’ı aldı.
ENGUARD sertifikalı ürünler 10.000’den fazla kimyasal için test edilir ve bu ürünler ile tasarım yapan mimarlara, üreticilere ve en önemlisi de tüketicilere dünyadaki en sıkı kimyasal emisyon standartlarından birini sunar. İç mekan ürünlerimiz, uzun ve detaylı testler sonucu, bugün Türkiye’de kendi sektöründe hem GREENGUARD İÇ MEKAN HAVA KALİTESİ sertifikasını hem de GREENGUARD ÇOCUKLAR ve OKULLAR sertifikasını almaya hak kazanan ilk ürünlerdir. GREENGUARD ÇOCUKLAR ve OKULLAR sertifikası daha zorlu testler sonucu verilir. Bilindiği üzere çocuklar kirleticilere karşı yetişkinlere oranla daha duyarlıdır; çünkü hala gelişme çağında olan bir çocuk, vücut boylarına oranla bir yetişkinden daha çok hava solur. Boyları kısadır, bu yüzden havadaki yere yakın ağır kimyasallara daha fazla maruz kalırlar. GREENGUARD ÇOCUKLAR ve OKULLAR sertifikasına sahip ürünler, çocuklar ve çocukların gelişim süreci için de hayli önemlidir. GREENGUARD sertifikası, süreklilik gerektiren bir programdır. Ürünler 3 aylık periyotlarda tekrar tekrar aynı testlerden geçirilir. Böylelikle ürünlerin sürdürülebilirliği kont-
rol edilir. Sürdürülebilirlik ise, Dalsan Alçı üretimi için olağan dışı bir süreç değildir. Dalsan Alçı ‘nın, iç mekanda kullanılan: ALÇITEK, SIVATEK, SATENTEK, beyaz COREX, yeşil COREX, kırmızı COREX, bordo COREX ürünleri, Ekim 2012 tarihinden bu yana, Maxicoat zemin harcı ve Floortek kendinden yayılan tesviye şapı ile de 2015 yılından bu yana GREENGUARD sertifikası ile belgelendirilmiştir. Aynı zamanda GREENGUARD’lı ürünler kullanılarak tasarlanan iç mekanlar, son zamanlarda hayli önem kazanan, binalara verilen Uluslararası LEED , BREAM ve DGNB sertifikalarını alırken ciddi avantajlar sağlamaktadır. ABD Çevre Koruma Dairesi (U.S. EPA), American Lung Association (Amerika Akciğer Derneği), World Health Organization (Dünya Sağlık Örgütü) ve diğer halk sağlığı ve çevre örgütleri iç mekanda oluşan hava kirliliğini insan sağlığını tehdit eden en büyük risklerden biri olarak görmektedir.İşte bu yüzden, biz Dalsan Alçı olarak, konuya karşı duyarlı olmaktan, GREENGUARD’a sahip ürünler üretmekten ve insana verdiğimiz değeri sertifikalandırmaktan gurur ve onur duyuyoruz.q
GREENGUARD NEDİR? GREENGUARD Çevre Enstitüsü, endüstriden bağımsız, hiçbir kar amacı gütmeyen bir organizasyondur. GREENGUARD sertifikası iç mekanlarda kullanılan ürünlerdeki kimyasal maddelerin, iç mekan hava kalitesi açısından, GREENGUARD Çevre Enstitüsü tarafından belirlenen sınır değerler içinde olduğunun beyanıdır. GREE K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
111
GreenGuard ve GreenGuard-Gold sertifikalı
Dünya’nın ilk Magnezyum Oksit esaslı yapı ve yalıtım paneli üreticisi ve markası
VOC içermeyen organik yapısıyla İNSANA Doğal yapısıyla Üstün özellikleriyle ÇEVREYE BİNAYA verdiği değeri sertifikalandırarak kanıtlamaya devam ediyor.
İnsana Modern yaşamın hayatlarımıza kazandırdığı yeni yaşam tarzı, alışkanlıklar ve konfor algısı ile iç mekanlarda harcadığımız zaman gittikçe artmaktadır. Bu artış dış mekan kirliliği hakkında senelerdir süregelen tartışma ve araştırmaların iç mekanlara taşınmasına sebep olmuştur. Zamanımızın %90’ ını ev, ofis ve sosyal alanlarda geçirdiğimiz gerçeği göz önünde tutulursa yaşam alanları bizler için ne kadar sağlıklı? İç mekanlar yapılarını ve binayı oluşturan temel bileşenler ve dekorasyonda kullanılan mobilya & materyallerden salınan uçucu organik bileşenler (VOC) nedeni ile dış mekanlara oranla 2-5 kat daha kirlidirler. İşte bu gerçeğin farkına varılması “hava kalitesi” ve “emisyon” kavramlarının hayatımıza girmesine neden olmuştur. GreenGuard Sertifikası iç mekanlarda kullanılan ürünlerde bulunan kimyasal maddelerin iç mekan hava kalitesi açısından belirlenen sınır değerler dahilinde olduğunu gösteren bir sertifikadır. Bir ürünün düşük emisyonlu olduğunu kanıtlar ve daha sağlıklı iç mekanlar yaratılmasına katkı sağlar. Ayrıca bizlerden daha hassas bünyeye sahip olan çocuklar, yaşlılar ve hastalar için oluşturulan mekanlara ait gereksinimlerin ve kullanılabilecek ürünlerin daha titizlikle ele alınması gerektiği bir gerçektir.Bu doğrultuda devreye giren GreenGuardGold (eski adıyla GreenGuard çocuklar ve okullar) sertifikası, hava kalitesini hastane, okul, kreş vb sosyal tesislerde kullanılan ürünlerin etkisini daha katı kurallar dahilinde değerlendirerek aklımızdaki soru işaretini ortadan kaldırmaktadır. GREENGUARDGOLD ve GREENGUARD sertifikalarını bünyesine dahil eden NevPanel; sevdiklerimiz ve bizler için sağlıklı, insan dostu, yeşil mekanlar sunmaya devam ediyor.
Doğaya
Binaya
%100 doğal bir yapıya sahip olan NevPanel magnezyum oksit esaslı yapı panelleri; Yalıtım sektöründeki nitelikli ürün arayışının sektöre kazandırdığı yenilikler arasında yer alan, inovatif çalışmalar sonucunda doğru malzemelerin uygun standartlar altında, ekolojik unsurlar dikkate alınarak yüksek performanslı olarak üretilen MgO esaslı paneller, yapısı ve ekolojik sistemdeki düşük karbon salınımı nedeniyle geleceğin yapı unsurları arasındadır. Doğal hammaddelerin birleşimi ile üretimi yapılan paneller, temiz üretim esaslarında minimum atık ve geri kazanım prensibi ile imal edilir. Oluşumlarından yaşam döngülerinin tamamlanmasına kadar olan süreç ve sonrasında çevreye zarar vermez, çevre ve ,insana karşı sorumlu, sürdürebilir, uzun ömürlü sistemler sunar. Paneller çevre dostu, geri dönüşümlü yapıları ile yeşil ve sürdürülebilir projelere katkıda bulunurlar.
NevPanel magnezyum oksit ve magnezyum klorür bileşenlerinin cam elyaf ile güçlendirilmesiyle oluşan kompozit bir yapıya sahip yapı ve izolasyon panelleridir. Her türlü konut, ticari ve prefabrik yapıda, iç ve dış mekanda yapıların hemen her detayında güvenle kullanılabilir. NevPanel’ in Yapı Kalitesini *A1 sınıfı yanmazlık *Su ve nemden etkilenmeme *Yüksek ısı ve ses yalıtımı sağlaması *Darbe Dayanımı *Ekolojik ve çevre dostu yapısı *Zehirli gaz çıkışı bulunmaması *Küf ve Bakteri oluşumuna olanak vermemesi *Değişken hava koşulları ve fırtınaya dayanıklı olması özellikleri ile arttırmakta ve daha güvenli yaşam alanları sunulmasına katkıda bulunmaktadır. Paneller izolasyon alanında sağladıkları faydaların yanı sıra yapı alanlarının birim m² ‘sine düşen kullanım alanını ve yapım hızını arttırarak, maliyeti düşürür ve hafif yapısı sayesinde bina yükünü azaltır.
Advertorial
ÇEVRE DUYARLI YAPI MALZEMELERİ
Seranit Grup “EPD Çevre Etiketi” ile Yeşil Binalara Değer Katıyor SERANİT GRUP, METSIMS SUSTAINABILITY CONSULTING DANIŞMANLIĞINDA SERANİT PORSELEN VE SERRA SERAMİK ÜRÜNLERİNİN KARBON AYAKİZİNİ VE BİRÇOK ÇEVRESEL ETKİLERİNİ EPD BELGELERİNDE BEYAN ETMİŞTİR. EPD BELGELERİNDE EN 15804 STANDARTLARINA UYGUN OLACAK ŞEKİLDE BEŞİKTEN MEZARA TÜM YAŞAM DÖNGÜSÜNDE, KÜRESEL ISINMA POTANSİYELİ, OZON İNCELMESİ POTANSİYELİ, ASİDİFİKASYON, ÖTROFİKASYON GİBİ BİRÇOK ÇEVRESEL ETKİLERİNİ BEYAN ETMİŞTİR.
114 114
Serra Seramik Code 542 Sephora 2014 senesinde yer, duvar ve porselen karoları için aldığı EPD belgeleri sayesinde Seranit Porselen ve Serra Seramik ürünleri, Yeşil Binaların ilave puanlar almalarına yardımcı olmaktadır. Seranit Grup, yapılan EPD çalışmaları neticesinde 3 ürün grubununda tüm yaşam döngüsü içerisindeki çevresel etkilerini ISO14044 ‘e göre hesaplayarak ürün odaklı 3. taraf onaylı beyanlarını Metsims Sustainability Consulting danışmanlığında yayınlamıştır. Ürünlerinin hem Karbon ayak izini hem de EN 15804 standartlarına uygun olacak şekilde beşikten mezara tüm yaşam döngüsünde, küresel ısınma potansiyeli, ozon incelmesi potansiyeli, asidifikasyon, ötrofikasyon gibi birçok çevresel etkilerini EN 15804 standartlarına uygun olacak şekilde beşikten mezara tüm yaşam döngüsünde Ocak- Şubat 2016, 29. Sayı
EPD Belgelerinde beyan etmiştir. Bu sayede de Seranit Porselen ve Serra Seramik Yer, Duvar ve Porselen Karo kullanılan Yeşil Binaların ödüllendirilmesine yardımcı olmaktadır. Her ürün grubunun Yeşil Bina Sertifikasyon Sistemi’ne bulunduğu katkılar şu şekildedir: SERANİT PORSELEN KAROLAR Seranit Porselen Karolar, yüksek mukavemet, sıfıra yakın su emme, dona dayanım gibi teknik özellikleri nedeniyle dış ve iç mekanlarda, hem yer hem de duvarlarda kullanılabilmektedir. Talebe göre mat veya parlatılmış olarak tüketiciye sunulmaktadırlar. Seranit Porselen Karoları Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği
OCAK-ŞUBAT 2016
YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN TAKİPÇİSİ OLUN YIL 6 - SAYI 29 / 10 TL
ABONE BİLGİLERİ
ALÜMİNYUM
MİMARİ İÇİN
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
ÇARPICI
ECE CEYLAN BABA
HASTANE
BİNALARINDA
geleceğin kentlerine yolculuk vakti
Ekolojik Yapı ve Yerleşimler Dergisi
BİR METAL
ABONELİK KOŞULLARI P EKOYAPI Yeşil Yapı ve Yerleşimler Dergisi iki ayda bir olmak üzere yılda 6 sayı yayınlanır. P Abonelik bedeli nakit olarak veya aşağıda belirtilen hesap numaralarına ödenir. P Dergileriniz adresinize mesai saatleri içerisinde kargo ile imza karşılığı teslim edilir. P Dergi abonelik ücreti yıllık (6 sayı) bedeli KDV ve kargo dahil 60 TL dir. P Abone formu ve ödeme dekontu 0216 291 17 99 numaralı faksa yada abone@ekoyapidergisi.org adresine mail ile ulaştırıldığındaabonelik işlemi tamamlanmış olur.
HESAP BİLGİLERİ GİZMO İLETİŞİM HESABI İŞ BANKASI NAUTILUS AVM ŞUBESİ (1209) HESAP IBAN TR15 0006 4000 0011 2090 154381
İLETİŞİM BİLGİLERİ Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 D:2 34704 Göztepe / İSTANBUL Tel: 0216 291 25 20 (pbx) Faks: 0216 291 17 99
* Dergi Abonelerimiz herhangi bir sebeple aboneliklerine son vermek istediklerinde 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu’nun 11/A maddesinde tanımlanan koşullar geçerlidir.
115
Seranit Porselen Cotto
Seranit Porselen Karoları Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği ile uyumlu EPD belgeli ürünleriyle LEED, BREEAM ve DGNB gibi Yeşil Bina Sertifika sistemlerinde aşağıda belirtilen puanları almada katkı sağlamaktadır. ile uyumlu EPD belgeli ürünleriyle LEED, BREEAM ve DGNB gibi Yeşil Bina Sertifika sistemlerinde aşağıda belirtilen puanları almada katkı sağlamakta ve bu yüzden tercih edilmektedir. LEED: Kriter: Malzeme ve Kaynaklar Puan: 4 BREEAM: Kriter: Malzeme Puan: 3 DGNB: Kriter: Çevresel Nitelik - Yerel Puan: 3 SERRA SERAMİK DUVAR KAROLARI Serra Seramik duvar karoları zengin desen ve renk çeşitliliği ile iç mekan duvarlarında kullanılmaktadır. Seramikler, doğadan, doğal yollarla elde edilen maddelerden yapıldığı için sağlıklıdır ve çevreye az zarar veren ürünler
olarak bilinirler. Serra Seramik Duvar Karoları Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği ile uyumlu EPD belgeli ürünleriyle LEED, BREEAM ve DGNB gibi Yeşil Bina Sertifika sistemlerinde aşağıda belirtilen puanları almada katkı sağlamakta ve bu yüzden tercih edilmektedir. LEED: Kriter: Malzeme ve Kaynaklar Puan: 4 BREEAM: Kriter: Malzeme Puan: 3 DGNB: Kriter: Çevresel Nitelik - Yerel Puan: 3 SERRA SERAMİK YER KAROLARI Serra Seramik yer karoları zengin desen ve renk çeşitliliği ile iç mekan zeminlerinde ve istenirse iç mekan duvarlarında da
kullanılmaktadır. Seramikler, doğadan, doğal yollarla elde edilen maddelerden yapıldığı için sağlıklıdır ve çevreye az zarar veren ürünler olarak bilinirler. Serra Seramik Yer Karoları Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği uyumlu EPD belgeli yer karosu ürünleriyle LEED, BREEAM ve Yeşil Bina Sertifika sistemlerinde yukarıda belirtilen puanlar kadar katkı yapmakta ve tercih edilmektedirler. LEED: Kriter: Malzeme ve Kaynaklar Puan: 4 BREEAM: Kriter: Malzeme Puan: 3 DGNB: Kriter: Çevresel Nitelik - Yerel Puan: 3 q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
135
134
133
132
131
130
129
128
127
126
125
124
123
122
121
120
119
90
89
88
87
86
85
84
83
82
81
80
79
78
77
76
75
74
90 89 88 87 86 85 84 83 82 81 80 79 78 77 76 75 74
90 89 88 87 86 85 84 83 82 81 80 79 78 77 76 75 74