Ekoyapi Dergi̇si̇ 37 sayi

Page 1

Eylül 2017

YIL 8 - SAYI 37 / 15 TL

AYDINLATMA

“3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA!

ASANSÖR DIKEY YAPILI ÇEVREYI INSAN ÖLÇEĞINE INDIRGIYOR

ORGANIK BIR IŞIK

ENSTALASYONU

TINY HOUSE MINIK, SEVIMLI VE DÜNYA DOSTU

PETER BARBER

TOP 1O

Mimarlık, sosyal, ekonomik ve politik boyutları da olan bir meslek.

Yapı ve Yerleşimler Dergisi


YAPI KATALOĞU

2017

YEŞİL YAPI KATALOĞU ONLINE & BASILI VERSİYON

2017

Yeşil Yapı Kataloğu’nun online versiyonunda yer aldığınız takdirde 15.000 adet basılacak olan almanak niteliğindeki katalogda da katılım şeklinize göre sayfalarınız rezerve edilmiş olur.

YEŞİL YAPI KATALOĞU

Ürün ve hizmetleriniz ile yıl boyunca yer alabilirsiniz. Dilediğiniz sayıda ürün ve hizmetinizin ilgili profesyonel çevreye detaylı tanıtımını yapabilir, teknik özellikleriniz ile rakipleriniz arasından sıyrılabilirsiniz.

YEŞİL YAPI KATALOĞU

Yapı & Yerleşimler Dergisi Özel Yayınıdır. Mart 2017, Versiyon 4, Yıl 4

Böylece ayıracağınız tek bütçe ile iki farklı mecrada tanıtım imkanına sahip olursunuz.

www.yesilyapikatalogu.com internet sitesi günlük ortalama 4000 ziyaret alarak, yeşil bina üretiminde görev alan teknik kadroya rehberlik etmektedir.



36

52

86

98

130 106

İÇİNDEKİLER

6

22

Eylül 2017, 37.Sayı

6 36

HABERİNİZ VAR MI? TOP 10 AYDINLATMA TOP 10 Bölümümüzde de algının temel öğesi ışık ve aydınlatmaların dünyada uygulanmış projelerine yer vermek mimaride, peyzajda ve tasarımda ışığın gücüne şahit oluyoruz

44

MİMARİ BAKIŞ AKYÜREK ELMAS MİMARLIK Çağla Akyürek Elmas & Can Elmas EMİR DRAHŞAN MİMARLIK Emir Drahşan KR2B MİMARLIK Özkan Karababa IND [İSTANBUL] Arman Akdoğan STUDIO VERTEBRA Gencer Yalçın, Dilşad Öktem Aslaner, Bahar Yücel, Efe Kağan Hızar

78

YEŞİL RAPİDO Konuk Konuşmacı

PETER BARBER ARCHITECT PETER BARBER

84

KENTSEL DÖNÜŞÜM VE HUKUK PLATFORMU BAŞKANI Prof. Dr. Gürsel Öngören

86

PROJE FERKO SIGNATURE İŞ HAYATINA FARKLI BİR DOKUNUŞ

98

PROJE DOROTHEEN QUARTIER 5. CEPHE ‘ÇATI PEYZAJI’

100

PROJE NARKÖY YÜZDE SEKSEN BAĞIMSIZ BIR YERLEŞKE

102

MAKALE DİKEY BAHÇELERİN KENTLİ ALGISI VE KENTSEL PSIKOLOJI AÇISINDAN DEĞERLENDIRİLMESİ


58

64

95 78 178

118

122

130

Reklam İndeksi 106

MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA Modern Kentin Ulaşım Arterleri

ASANSÖRLER

118

SEKTÖRDEN COSA KURUCU ORTAĞI DR. EMRE ERKIN MIMARSIV ASLI SEKMEN, İLKAY ONGUN DOW İNŞAAT DURMUŞ TOPÇU

130

SIRADIŞI YAŞAM ALANLARI

TINY HOUSE

MINIK, SEVIMLI VE DÜNYA DOSTU

ADDO 17

FORBO 26-27

AGT 25

GRENA SUADİYE 9-76-77

ASPEN YAPI VE ZEMİN 7

HYUNDAI ELEVATOR 111

AUSTROTHERM 1

IŞIKLAR YAPI ÜRÜNLERİ 69

AYDEMİRLER 121

İZOCAM 75

BAUMIT 57

KİLSAN TUĞLA 23

BERKER BY HAGER 11

KYK YAPI KİMYASALLARI 29

BRAAS 63

ODE 51

BTM OPTIGREEN 13

OTİS 97

ÇUHADAROĞLU 19

POLİSAN 95

DALSAN 31

SCHNEIDER ELEC. 93

E.C.A. SEREL ARKA KAPAK

TÜRK BÖBREK VAKFI 127

EAE AYDINLAATMA 15

VİTRA 35

EKOYAPI DERGİSİ A.K.İÇİ

YEŞİL RAPİDO 83

ERYAP GRUP 21

YEŞİL YAPI KATALOĞU Ö.K.İÇİ

3

TEKZİP 36. Sayımızda Proje olarak yayınlanan Balance Güneşli projesinin Peyzaj Tasarımı Deniz Aslan, DS Mimarlık tarafından yapılmıştır. 52. sayfa başlığını “Balance Güneşli Peyzaj Uygulaması Cem Botanik tarafından yapılmıştır.” olarak düzeltiriz.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla EDİTÖR Esra Baykara Neşe Jones Berivan Eren REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk

4

REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 ÇEVİRİ Halil Yiğit Beyoğlu (İngilizce - Türkçe Çeviri) KAPAK GÖRSELİ ZAHA HADİD ARCHITECT ‘Mathematics Gallery’ Projesi YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Gezegen Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No:202/A Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 Sertifika No:12002 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.

Eylül 2017, 37.Sayı

editör’den

ISSN NO 2146 - 9636

Eylül … Eylül’ün yaşattığı ayrı bir özel his vardır. Bazen romantizm, bazen hüzün, bazen bekleyiş, bazen de yapılan kış hazırlıklarını hissettirir bizlere. Sonbaharın imgesi olan ‘Eylül’ diğer aylara göre farklılaşan yerini hep korumuştur. Eylül sayımız da bizim için öyle bir yer ediniyor. Hem üretebilmenin naçizane heyecanı, hem yılın zorlu süreçlerini aşabilmenin yorgunluğu, ama bir yandan da edindiğimiz konumu biraz daha ileriye taşımak için ekibimizin emeği en çok Eylül’de hissediliyor… Görmeye alıştığımız resim tabloları artık yaşadığımız mevsime benzemezken ahenkli renk geçişlerinin olduğu tabiat varlıklarının değerini giderek yitiriyoruz. Yaz aylarında yaşadığımız sel ve deprem tahribatlarının yanında doğal olmayan müdahalelere de şahit olduk. Başkent Ankara’nın en büyük yeşil alanı, Türkiye’nin insan eliyle yapılmış en geniş kapsamlı orman ekosistemi ODTÜ Ormanı bir gecede yine insan eliyle yok edilerek ‘bir rekora imza atıldı’ ! Bu rekorun bize yaşattığı his ise tartışmasız utanç oldu. Ülkede son zamanlarda yaşanan iyi şeyleri hatırlamakta güçlük çekerken bir habere denk geliyoruz. Bilecik’in Kurşunlu Köyü’nde Kültür Turizm Bakanlığı’nca sıra dışı okur seçilen Bedriye Engin’in okuyarak öğrendiği ekoturizm projesini kendi köyünde hayata geçirmesi, bu girişimiyle hemcinsi kadınlara büyük bir emsal oluşu. Belki de en çok turizme dikkat çekilen mevsimde gelen bu ekoturizm girişimi anlatmak istediğimizi en salt şekilde uygulamaya başlamış bile… Kente dair düşündüğümüzde ise Yapı Kredi Kültür Sanat Binası’nın yenilenerek Beyoğlu’na tekrar kazandırılması ve ‘Akdeniz’ heykelinin Galatasaray Meydanı’nı görkemli kucaklayışı ‘güzel’ gelişmelerden nadir birer örnek. Tarihi meydanın yeni komşusu ‘Akdeniz’ olmuşken 15. İstanbul Tasarım Bienali Etkinlikleri de ‘ İyi Bir Komşu’ temasıyla Pera Müze’sindeki açılışıyla başlıyor. Ev, mahalle ve aidiyet kavramlarının tartışılacağı İstanbul Bienali ABD merkezli Newsweek tarafından “2017’de uğruna seyahate çıkmaya değecek beş sergiden biri” olarak gösterilmişti. Etkinlik programlarının yoğun olduğu bu dönemde biz de Kasım ayında gerçekleştireceğimiz Yeşil Rapido etkinliğinin müjdesini vermek isteriz… 8 Kasım 2017 tarihinde MSGSÜ Mimarlık Fakültesi işbirliğiyle düzenleyeceğimiz etkinliğimizin bu yıl ki teması Future & Design ‘‘Geleceğin Kentleri/ Kentlerin Geleceği’’…Gelecek ve kent ilişkisinde bizi neler bekliyor sorusu üzerine farklı gelecek senaryolarının tartışılacağı konferansın bu yıl ki konuk konuşmacısı İngiliz mimar ve akademisyen Peter Barber. Peter Barber kültür-mimari, insan- mekan arasındaki kırılgan ve karmaşık ilişkinin imgelerini çizerken, sosyal konut, kamusal alan ve kent üretimleriyle gelecekteki konut tasarımlarının öngörüsünü sunuyor. Yeşil Rapido konferansı için hazırlıklarımız devam ederken yine bu çalışmadan aldığımız güç ışığında 37. Sayımızı tamamlamış bulunmaktayız. Dergimizin bu sayısına kısaca göz atacak olursak: Mühendislerce geleceğin kentlerinde yeni ulaşım arteri kabul edilen asansör ve yürüyen merdivenleri Malzeme Yöntem Uygulama bölümünde, geleceğin teknolojilerini üreten Hyundai Elavator sponsorluğunda ele aldık. EAE sponsorluğunda hazırladığımız TOP 10 bölümünde dünyadan seçilmiş en iyi aydınlatma projeleriyle eskizlere yansıyan ışıkları göreceğiz. Daha fazlası sayfalarımızda sizi bekliyor… Keyifli okumalar.. Ekoyapı Dergisi Ekibi


Proje / Project: Kat Mekatronik Fabrika ve Yönetim Binası Mimari Ofis / Architecture Office: Oğuz Bayazıt Mimarlık Ürün / Product: Diversa Bölme Duvar Sistemleri Fotoğraf / Photo by: Gürkan Akay

www.aspen.com.tr


haberiniz var mı?

“3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” IÇIN GERI SAYIM BAŞLADI... Yeşil Rapido, 3.Yeşil Binalar ve Ötesi Konferansı, Dünya Şehircilik Günü olarak kutlanan 8 Kasım 2017 tarihinde “Future & Cities - Geleceğin Kentleri, Kentlerin Geleceği” teması çerçevesinde yine sürdürülebilirlik ve daha yaşanabilir yapılı çevre kavramının altını çizerek, sonuç odaklı paylaşımlara sahne olacak.

66

3

. Yeşil Binalar Ötesi Konferansı 8 Kasım 2017’de yapılacak. Ünlü İngiliz Mimar Peter Barber, Yeşil Rapido Konferansı’na konuk konuşmacı olarak katılacak.

İngiliz Mimar Peter Barber, Konuk Konuşmacı! Dünyaca ünlü İngiliz mimar Peter Barber, 3. Yeşil Binalar Ötesi Konferansına konuk konuşmacı olarak katılacak. Kültür-mimari ve insan-mekan arasında var olan kırılgan ve karmaşık ilişkinin bir imgesini sunan Peter Barber, bir yandan mimarlık faaliyetlerine devam ederken diğer yandan da akademik çalışmalarını sürdürüyor. “Geleceğin Kentleri, Kentlerin Geleceği” Konuşulacak! Yeşil Rapido, 3.Yeşil Binalar ve Ötesi Konferansı, Dünya Şehircilik Günü olarak kutlanan 8 Kasım 2017 tarihinde “Future & Cities - Geleceğin Kentleri, Kentlerin Geleceği” teması çerçevesinde yine sürdürülebilirlik ve daha yaşanabilir yapılı çevre kavramının altını çizerek, sonuç odaklı paylaşımlara sahne olacak.

kurumlarının yetkilileri, geleceğin şehirlerini konuşmak üzere bir araya gelecekler.

Yapı, enerji ve yönetimi, toplu taşıma, çevre, atık yönetimi konuları yetkili isimler tarafından ele alınacak. Konferans’ta, Peter Barber’in yanı sıra ülkemizin önde gelen STK’ları, proje geliştiricileri, mimarları ve akademisyenleri, yapı sektörünün profesyonelleri, karar verici kamu

Sonuç odaklı bir yaklaşım ile önerilerin paylaşılacağı “Yeşil Rapido 3. Yeşil Binalar ve Ötesi Konferansı ” Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) Mimarlık Fakültesi ve BEZE Group işbirliği ile MSGSÜ Sedad Hakkı Eldem Oditoryumu’nunda düzenlenecek.q

Eylül 2017, 37. Sayı


Gürültünün kontrolü sizde olsun Gürültü kontrol camı Şişecam Akustik Lamine Cam, ses yalıtımına katkı sağlayarak dışarıdaki gürültü düzeyini, normal, sakin bir ortam düzeyine indirir. Sizi ve sevdiklerinizi gürültünün olumsuz etkilerinden korur.

444 9 872 0850 222 9 872

sisecamduzcam.com sisecamduzcam


haberiniz var mı?

POROZ BETON ILE YAĞMUR SUYU YÖNETIMI MÜMKÜN... Poroz beton özel boşluklu yapısı sayesinde yağmur suyunu kaplama yüzeyinden alttaki tabakalara geçerek hızlıca son varacağı adrese, yeraltı suyuna ulaşmakta ve yeraltı suyunu beslemektedir. Bu sayede pahalı ve büyük drenaj altyapısı yatırımlarına duyulan ihtiyacı da azaltmaktadır.

D

ünyada 20-30 yıl kadar, Türkiye’de ise son yıllarda kullanılmaya başlanan su geçirme özelliğinden dolayı çevreci beton olarak da adlandırılan “poroz beton”, İstanbul’da yaşanan sel felaketi sonrası tekrar gündeme geldi. Birleşik Devletler Çevre Koruma Dairesi (EPA) tarafından yollarda en iyi “yağmur suyu yönetim çözümlerinden biri” olarak öne çıkan ve yerleşim yoğunluğu düşük bölgelerde uygulama yükümlülüğü getirilen poroz beton hakkında açıklamalarda bulunan Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği TÇMB Başkanı M. Şefik Tüzün: “Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan sel felaketi hayatı felç etmiş ve maalesef maddi hasarlara yol açmıştır. Herhangi bir can kaybının yaşanmamış olması bizi mutlu etse de özellikle alt yapı sorunu ve yollarda, asfalt ve beton yüzeyli geniş alanlarda kullanılan malzemeler felaketin boyutunu artırmıştır. Yollarda ve geniş yüzey alanı bulunan parklarda, otoparklarda poroz beton kullanımının yaygınlaşmasıyla bu tarz olumsuzlukların yaşanmasının önüne geçilebilecektir. Poroz beton uygulamaları geçirimsiz klasik kaplama yüzeylerinin aksine yağmur suyunun kaplama yüzeyinden geçişine izin vererek suyu kirletmeden yeraltı suyuna ulaştırmaktadır” dedi.

8 8

Temiz su kaynaklarına olumlu etki Poroz beton uygulamalarının kaplama yüzeyinde istenmeyen suyu uzaklaştırmasının yanı sıra, temiz su kaynağı bulmak için ayrılan bütçenin de daha etkin kullanımına katkı sağladığını belirten Tüzün: “Poroz beton kaplamaların her m2’sinden yaklaşık 200 litre suyun bir dakika içerisinde geçişine izin vererek suyu adeta içmektedir. Bu nedenle poroz betonun, geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yaşanan ve son 32 yılın en yoğun yağışı olarak kayda geçen yağışlarda bile, yağmur suyunun kaplama yüzeyinden tahliye edilmesinde etkili sonuçlar verdiği görülmüştür. Poroz betonun özel boşluklu yapısı sayesinde yağmur suyu kaplama yüzeyinden alttaki tabakalara geçerek hızlıca son varacağı adrese, yeraltı suyuna ulaşmakta ve yeraltı suyunu beslemektedir. Bu sayede pahalı ve büyük drenaj altyapısı yatırımlarına duyulan ihtiyacı da azaltmaktadır” diyerek poroz beton kaplamaların ekolojik sisteme katkısını da dile getirdi. Ülkemizde, 2011 yılından bu yana Denizli’de 110 km poroz beton uygulaması gerçekleştirilmiş ve 2015 yılında da altyapısı tamamlanmış yollarda 70 km daha poroz beton temel uygulaması geçen ay ihale edilmiştir.q Eylül 2017, 37. Sayı


Lansman öncesi fırsatları kaçırmayın!

Konsept Proje

Semtin doğası

0 850 432 82 92 | grenasuadiye.com

Konsept Proje

Ailece sahilde yürüyüş yapın, bahçenizdeki bir bankta kitap okuyun, Bağdat Caddesi’nde alışverişe çıkın, evinizin avlusundaki parkta çocuğunuzla oyunlar oynayın. Şehrin merkezinde olmanın avantajlarını ve sayfiye semtinin huzurunu bir arada yaşayın. Grena Suadiye’de hayat farklı güzellikleriyle, her an kapınızın önünde...

Konsept Proje


haberiniz var mı?

CITYSCAPE GLOBAL 2017 DUBAI’DE Dünyanın önemli gayrimenkul ve mimarlık buluşmalarından biri olarak kabul edilen Cityscape Global 2017, Dubai’de kapılarını araladı. Bu yıl 15’inci kez gerçekleştirilen Cityscape Global 2017’de Türkiye gayrimenkul sektörünün ön planda olma geleneği de sürdürdü. Dubai’nin bölgenin adeta dünyaya açılan ticaret kapısı ve merkezi olması sebebiyle birçok açıdan ülkenin genelinden daha farklı bir yapıda olduğunu belirten Cityscape Fuarları Türkiye Temsilcisi İstexpo Genel Müdürü İsmail Sezen, “Dubai, politik gelişmelerden de uzak ve etkilenmesi de söz konusu değil. Dolayısyla Dubai pazarında Türk firmalarına herhangi bir baskı ya da ayırımcılık 10 10

“İYİ BİR KOMŞU” NASIL OLMALI İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 15. İstanbul Bienali, sanatçı ikilisi Elmgreen & Dragset küratörlüğünde, “iyi bir komşu” başlığı altında, ev ve mahalle kavramlarını ele alıyor. Küratörler tarafından geliştirilen 40 soru etrafında şekillenen 15. İstanbul Bienali, birbirine yürüme mesafesinde altı komşu mekânda ziyaretçilerini ağırlıyor. Bienal bu yıl İstanbul Modern, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, Pera Müzesi ve Küçük Mustafa Paşa Hamamı gibi daha önce de İstanbul bienallerine ev sahipliği yapan mekânların yanı sıra, Cihangir’deki ARK Kültür ile Asmalımescit’te yer alan sanatçı stüdyosu gibi konut özelliği taşıyan mekânlarda yer alıyor. Bienal ile ilgili Özel Saint Benoît Fransız Lisesi Silüet Gösteri Salonu’nda bir basın toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Eylül 2017, 37. Sayı

Ömer M. Koç konuşma yaptı. İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer’in moderasyonunda gerçekleşen basın toplantısı, 15. İstanbul Bienali küratörleri Elmgreen & Dragset ile 15. İstanbul Bienali’nin Kamusal Program Koordinatörü Zeyno Pekünlü’nün bienalin oluşum sürecine dair gerçekleştirdiği ve iyi bir komşu başlığının nasıl belirlendiği, bienaldeki sanatçı ve işler, mekânlar, kamusal program ve yayınların hikâyelerine dair bilgilerin verildiği bir söyleşiyle devam etti. İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı konuşmasında: “Bu yıl, vakfımızın 45. yaşıyla birlikte, İstanbul Bienali’nin de 30. yılını kutluyoruz. İstanbul Kültür Sanat Vakfı olarak toplumsal yaşamda önemli bir yeri olan kültürün, kalkınmanın da ana etkenlerinden biri olduğu inancıyla bu alandaki uluslararası işbirliklerimizi güçlendiriyor ve ülkemizin kültür ve sanat yaşamını zenginleştirmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi. q

uygulanması mümkün değil. Aksine firmalarımızın bu pazarda daha çok iş yapması teşvik ediliyor” dedi. Citysape Global’de bu yıl Türkiye’den 14 firma katıldı. API GRUP, AREMAS, AVRUPA KONUTLARI, BEKİR ERKUŞ GAYRİMENKUL, CATHAY GRUP, ECZACIBAŞI YAPI GEREÇLERİ, EMLAK KONUT, EMS YAPI, GARANTİ KOZA, MAR YAPI, SPDO MİMARLIK, TABANLIOĞLU MİMARLIK ve TAHİNCİOĞLU, standlarıyla bu küresel buluşmada Türkiye’yi temsil ettiler. Gayrimenkul sektörünün en önemli ödüllerinden biri olan Cityscape Global 2017 Awards’ın 5 farklı kategorisinde Türkiye’den 5 proje finalist oldu.


Tasarımında Peter Schreyer’in dokunuşuyla şıklığı ve son teknolojiyi buluşturan B.IQ ile otel, rezidans, villa ve ihtiyacınız olan her mekanda tüm kontroller parmaklarınızın ucunda…

Berker Elektronik Ürünleri ve Akıllı Ev Otomasyon Sis. Tic. Ltd. Şti. A: Fatih Sultan Mehmet Mah. Poligon Cad. Buyaka2 Sitesi Kule/Blok 3 No:8C Kat:20 Ofis No: 112 TR-34771 Tepeüstü Ümraniye/İstanbul T : 0090 216 386 64 16 F : 0090 216 478 64 24 E : info@hager.com.tr W: www.hager.com - www.hager.com.tr


haberiniz var mı? 12 12

YEŞİL ÇATILAR, ŞEHİRLERDE SEL RİSKİNİ AZALTIYOR Bitkilendirilmiş çatılar oksijen üretiminden, ısı adalarının azalması ve enerji verimliliğine kadar birçok sorunun çözümüne katkı sağlıyor.

İ

stanbul’da hayatı alt üst eden aşırı yağış ve sel felaketiyle ilgili açıklama yapan Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Baştanoğlu, dünyada hızla yayılan yeşil (bitkilendirilmiş) çatı uygulamalarının, şehirlerde sel oluşumunu azalttığını belirterek, “Bitkilendirilmiş çatılardaki drenaj sistemleri ile çatı yüzeyine düşen yağmur suyunun tahliye sistemine ulaşımı bir saat kadar geciktirebiliyor. Bu da sel oluşum riskini azaltmada önemli bir faktör teşkil ediyor. Yeşil çatıların ayrıca küresel ısınmaya bağlı oluşan ısı adalarının azalması ve enerji verimliliği gibi faydaları da var” dedi. Kentlerde suyu emen toprak ve bitki örtüsü yetersiz. Baştanoğlu, hızlı kentleşme ile birlikte ortaya çıkan sorunlardan birinin de aşırı yağışların sele dönüşmesi olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: “Hızla artan nüfus ve yapılaşmaya bağlı olarak şehirlerimizde yağmur suyunu emen toprak ve yeşil bitki örtüsü azalıyor. Eylül 2017, 37.Sayı

Bununla birlikte üzerine gelen suyu hemen giderlere ve oradan da kanalizasyon veya yağmur tahliye sistemine aktaran yüzeyler artıyor. Şehre düşen tüm yağmur suyunun aynı anda tahliyesi, yağış miktarının artması ile sel felaketlerine yol açabiliyor. Yeşil çatılar, bu noktada hayati önem arz ediyor. Bitkilendirilmiş çatılarda kullanılabilecek olan drenaj sistemleri ile çatı yüzeyine düşen yağmur suyunun tahliye sistemine ulaşımı bir saat kadar geciktirebiliyor. Bu geciktirme, sel oluşum riskini azaltmada önemli bir rol oynuyor. İstanbul’da bitkilendirilmiş çatı uygulamaları yaygınlaşsa, sorunun çözümüne önemli katkılar sağlarız.” Isı adalarını da engelliyor. Baştanoğlu, küresel ısınma süreci ile birlikte şehirlerde ısı adaları oluştuğunu vurgulayarak, “Bu ısı adaları, alanlar arasında büyük sıcaklık farklılıklarına, bozulmuş toprak; hava koşulları değişimi, su kaynaklarının ziyan olması gibi sorunlara neden oluyor.

Bitkilendirilmiş çatılar, gün içinde toplanan enerjinin büyük bir bölümü toprak ve bitki içinde tutarak, gün batımı saatlerinde dışa yansımalarını önleyebiliyor. Böylece kırsal kesime nazaran ısı adaları içinde oluşan fark azaltılabilir. Bitkilendirilmiş çatılar, oksijen üretiminden, ısı adalarının azalması ve enerji verimliliğine kadar birçok sorunun çözümüne katkı sağlıyor.” Avrupa, yeşil çatıyı teşvik ediliyor. Baştanoğlu, Avrupa başta olmak üzere birçok gelişmiş ülkede yeşil çatı uygulamalarının teşvik edildiğini ve hızla yayıldığını ifade ederek, “Yeşil çatı, yağmur suyu zayiatının, kentsel ısı adası etkisinin ve enerji kayıplarının azalmasına katkı sağlayarak, kentlere ekolojik, estetik, psikolojik ve ekonomik kazanımlar sağlar. Özellikle Avrupa’da birçok şehirde yeni ve renovasyon yapılan yapılarda bitkilendirilmiş çatı yapımı teşvik ediliyor. Türkiye’de de yeşil çatı örnekleri var ancak bu örnekleri hızla artırmalıyız” dedi.q


REKLAM ALANI

Daha yeşil, daha çevreci bir dünya için... BİTKİLENDİRİLMİŞ YEŞİL ÇATILAR


Ürün Haber

DEĞIŞEN İKLIM ŞARTLARINDA CEPHE KABUĞUNUN ÖNEMI Sıcak, kurak yaz, taşkınlar, seller gibi görülmemişleri yaşadığımız son yıllarda, her geçen gün daha fazla yaşanan bu aşırı hava olaylarının nedeninin büyük ölçüde iklim değişikliği olduğunu artık biliyoruz.

ilk günkü kadar yeni kaldığı sonucuna ulaşıldı. Tuğlanın geçmişten bugüne kadar neden en çok tercih edilen ürün olduğu, kapsam alanının ne denli geniş olduğu da bir kez daha anlaşılmış oldu. 14 14

T

emmuz ayında İstanbul genelinde etkisini gösteren fırtına ve şiddetli dolu yağışı hepimizi gelecek hakkında düşündürdü. 220 uzmandan oluşan bir ekibin 2 yıl gibi bir sürede hazırladığı rapora göre, gelecek zamanlarda daha şiddetli yağmurlar ve sert fırtınalar bizleri bekliyor. Sıcak, kurak yaz, taşkınlar, seller gibi görülmemişleri yaşadığımız son yıllarda, her geçen gün daha fazla yaşanan bu aşırı hava olaylarının nedeninin büyük ölçüde iklim değişikliği olduğunu artık biliyoruz. Yaşanan bu iklim değişikliğine karşı alınabilecek en önemli konulardan mantolama ve izolasyon konuları olmaktadır. Binalarımızda veya yapılarımızda izolasyonunun ısıyı korumasıyla tüketim artışının önüne geçebilecek tek dayanak Eylül 2017, 37. Sayı

olduğunu açıkça görebiliyoruz. Fakat yapınızı sarmasını beklediğiniz izolasyonunuzun ısı tüketiminizi dengelemesinin haricinde, doğal afetlere karşı koruma sağlaması gerektiği gerçeği de fırtınanın etkili olduğu bölgelerde gözler önüne serildi. Kasırga sonrasında ortaya çıkan siluet; mavzere maruz kalmış gibi görünen binaların dış çevreden gelebilecek her türlü tehdide karşı yeterince güvenli olmadığını kanıtladı. Sıradan dış cephe sistemlerini tercih eden yatırımcılar arasında bir tartışma konusu haline gelen bu durum, herkesi bir kalkınma planında buluşmaya sevk etti. Kasırga sonrasında yapılan incelemelerde Işıklar Yapı Ürünleri ürünleriyle korunmuş tüm binaların, aradan geçen yıllara rağmen

Işıklar Yapı Ürünleri’nin sürdürülebilir bir yaşamı amaçlayarak geliştirdiği Ekoklinker, yapının zırhı olmanın yanında yanmaz yapısıyla diğer gelecek tüm doğal afetlere karşı hem akılcı bir yapı izolasyon ürünü, hem de yapı sektöründe geniş çapta bir koruma sağlayan nadir ürünlerden biri olarak anılıyor. Ekoklinker’in marifetlerini yalnızca dış duvarlar, binaların ara bölmeleri, komşu duvar uygulamaları olarak sınırlandıramayız. Bahçe duvarları ve perde duvarlardaki yalıtım performansıyla birlikte klinkerin sağlamlık özelliği sayesinde yaşam hakkınıza hizmet eden bir güvenlik elemanı görevini de üstleniyor. Isı ve ses yalıtımınızı yaparken, tüm afet tiplerine karşı tam kapasiteli önleminiz olma özelliğini de taşıyor. Modern binaların, modern zamanların tüm gereksinimlerini karşılamak üzere geliştirilmiş: Kendinden yalıtımlı kil esaslı tiplerine göre farklı yoğunlukta üretimi mevcut olan, mineral yün dolgulu Ekoklinker-20 ve Ekoklinker 20/S ile, tüm yapılarda gerekli izolasyonu %100 doğal, kil içerikli yapısıyla maksimumda sağlıyor. Yapısında kesinlikle çimento bulundurmayan ürün, kaplama ya da pres tuğla ile iş birliği yaparak yapıların ömrünü uzatmak konusunda çözümün kendisini oluşturuyor. Ayrıca yalıtım plağı üzerine Işıklar Kaplama Tuğla adapte edilmesiyle oluşturulan sistem İzoklinker ile de binalarınız tüm hava koşullarına karşı dirençli hale geliyor. q



Ürün Haber

TAV’IN DA TERCIHI: “YALITIMIN İYISI” TAV, işletmesini üstlendiği Tiflis Havalimanı’nın yeni terminal binasının inşasında Bonus|Wooler Taş Yünü’nü tercih etti. Binanın teras ve kenet çatı gibi kritik detaylarında yalıtım ihtiyacı Türkiye’de çok sayıda prestijli projede kullanılan Bonus|Wooler taş yünü ile karşılandı.

16 16

T

emel atma töreni geçtiğimiz yıl yapılan Tiflis Havaalanı’nın yeni terminal binası yapımı tamamlandı. Yüksek teknoloji ile donatılmış, 25.000 metrekarelik kullanım alanı ile çağdaş ve işlevsel bir dizayna sahip olan Tiflis Havalimanı’nın, yeni terminal binası ile yılda yaklaşık 4 milyon yolcuya hizmet vermesi hedefleniyor. TAV, Tiflis Havaalanı yeni terminal bina inşasının yalıtım ihtiyacı için Bonus|Wooler taş yününü tercih etti. TAV Tiflis Havalimanı’nın tercihi olan Bonus Taş Yünü ürün gamından, teras ve kenet çatı detayları için toplamda 30.000 m2’ye yakın miktarda ürün kullanıldı. Yeni terminal bina yapım projesinde toplamda 12 bin metrekare kapalı alan içerisinde pist ve taksi yollarının rehabilitasyonu ve 5 yeni uçak park alanının yapımı da bulunuyor. Bonus|Wooler Taş Yünü Yurt Dışındaki Projelerde de Boy Gösteriyor Üretimine başlanıldığı günden bu yana yurt içinde çok sayıda prestijli projenin tercihi olan Bonus Taş Yünü, son teknoloji ile donatılmış üretim tesisi sayesinde ürün kalitesini en üst noktada tutuyor ve yurt dışındaki projelerin de tercihi oluyor. Bonus Taş Yünü, ileri üretim Eylül 2017, 37. Sayı

teknolojisi sayesinde sahip olduğu uzun lif yapısıyla bünyesinde hapsettiği havanın dağılımı ve dış koşullardan ayrımını daha iyi sağlayarak düşük ısı iletkenlik değeri ile mükemmel ısı yalıtımı sunuyor. Gürültüyü ve titreşimi emerek huzurlu ve sağlıklı alanlar yaratıyor. 1000°C’ın üzerindeki sıcaklıklara dayanıklılığı ile TS EN 13501-1 standardına göre A1 sınıfı yanmaz malzeme olarak yapılarda tam yangın güvenliği sağlayan Bonus Taş Yünü, konut ve yapıların yanı sıra sanayi tesisleri, havaalanları, sağlık binaları, okullar ve kamu binaları gibi birçok değişik segmentte kullanım alanı buluyor. Tiflis Havaalanı projesinin teras çatı ve kenet çatı yapımında toplam 30.000 m2’ye yakın PREMIUM R150, PLUS 40&50, GOLD 60 ALU olmak üzere Bonus taş yününün üç seri ürünü kullanıldı. Bonus taş yünü ısı ses yalıtımı ve yangın güvenliği konusunda tüm gereksinimleri karşılayarak ve tüm çatı tiplerinde uygulanabiliyor. Çeşitli kalınlıklarda da üretilebildiğinden, gerektiğinde çift kat olarak da kullanılabilen Bonus Taş Yünü levhaları, her türde eğimdeki metal ve ahşap çatılarda kullanıldığı gibi gezilebilen ve gezilmeyen teras çatılarda ve kenet çatılarda da kullanılabiliyor. q


İş hayatına katılan değer...

Tüm executive sistemlere göre özgür ve farklı yapıya sahip olan Addo’nun yeni serisi NEL; doğal ahşap, mermer ve deriyi buluşturan olağanüstü bir tasarım ve işçilik ile konfor sunuyor. Bir heykeltıraşın ahşaba ve mermere verdiği değerden yola çıkarak, iş yaşamına geometrik açıdan temiz formlar getiriyor.

www.addofurniture.com


Ürün Haber

GRANISER SERAMIK ‘EMPOLI SERISI’ ILE YAŞAM ALANLARINA NOSTALJIK VE BOHEM DOKUNUŞ Yeşil bina sertifikalandırma sistemlerinde yapı malzemeleri üreticilerinden talep edilen EPD belgeleri, nicel çevresel performans bilgilerini içerdiğinden sera gazı salınımına dikkat çekerek ürünler arasında şeffaf karşılaştırma imkanı sunmaktadır.

18 18

Hayatımıza girişi 19. yüzyıla dayanan ve uygulandığı alanlarda nostaljik bir atmosfer oluşturan desenli karolar, Graniser Seramik’in Empoli Serisi ile yeniden gün yüzüne çıkıyor. Geliştirdiği kaliteli, tasarım odaklı, çevreci ve fonksiyonel ürünleriyle seramik sektöründe 20. yılını kutlayan Graniser Seramik, Empoli Serisi ile güçlü bir tasarım ortaya koyarken, uygulandığı alanlarda özgün bir tarz yaratıyor. Dekorasyonda ve mimaride tarihi dokuların öne çıkmasıyla birlikte iç mekan tasarımlarının odak noktası olan seramiklerde de nostaljiye dönüş başlıyor. Türkiye’nin lider seramik karo üreticileri arasında bulunan Graniser Seramik, özgün tasarım çizgisine sahip ürün yelpazesini nostaljik ve el emeğinin bir yansıması olarak tasarlanan ‘Empoli Serisi’ ile genişletiyor. Geleneksel ve nostaljik desenlerin modernize edilmesiyle hayat bulan Empoli Serisi, desenlerindeki fırça efekti ile fark yaratıyor. Eylül 2017, 37. Sayı

Şehrin tarzını dekorasyona yansıtan özel tasarımlar… İlk olarak 19. yüzyılda Levanten yapılarda kullanılan desenli karolar, 19. yüzyılın son çeyreğinde ‘karosiman sanatı’ adıyla Rum zanaatkarlar tarafından İstanbul ve İzmir’de üretilmeye başlanmış. O zamanlarda bitmiş karoları preslemek için makine kullanılsa dahi kol gücü gerektirdiğinden dolayı oldukça zahmetli bir üretim sürecinden geçen desenli karolar, yıllar geçtikçe daha da değerlenmiş ve şehirlerle özdeşleşen desenler ortaya çıkarmışlardır. Başlangıçta basit geometrik şekillerle üretilen karolar, zamanla daha özgün, şehrin tarzını yansıtan stil ve renklere doğru evrilmişlerdir. Geçmişi yıllara dayanan bu değerli sanatı tasarım gücü ve üretim altyapısı ile yeniden şekillendirerek gün yüzüne çıkaran Graniser Seramik, Empoli serisi ile yaşam alanlarında ‘nostalji ve bohem’ tarzlarının birlikteliğini yansıtıyor.q



Ürün Haber

KAMIL GÜLEÇ KÜTÜPHANESI’NDE ADDO FURNITURE IMZASI… Karabük Üniversitesi’nde hizmete açılan Kamil Güleç Kütüphanesi, kitap şeklindeki yaratıcı mimarisi ve teknolojik donanımı ile dikkat çekiyor. ‘Akıllı kütüphane’ olarak dizayn edilen ve tüm özellikleri teknolojik olarak donatılan projede öğrenci masalarından ana fuayeye, okuma ve ders çalışma bölümlerinden karşılama desklerine kadar tüm alanlarda Addo Furniture tasarımları kullanıldı.

20 20

K

arabük Üniversitesi’nde hizmete açılan Kamil Güleç Kütüphanesi, kitap şeklindeki yaratıcı mimarisi ve teknolojik donanımı ile dikkat çekiyor. ‘Akıllı kütüphane’ olarak dizayn edilen ve tüm özellikleri teknolojik olarak donatılan projede öğrenci masalarından ana fuayeye, okuma ve ders çalışma bölümlerinden karşılama desklerine kadar tüm alanlarda Addo Furniture tasarımları kullanıldı. Çalışma masalarında tasarımcı Sezgin Aksu imzası taşıyan özel seri ‘Bridge’ masalar kullanırken, bekleme koltukları ve bankolarında projeye özel tasarımlarla özgün bir çalışmaya imza atıldı. Tasarımın gücünü yansıttığı ofis mobilyaları ve aksesuar ürünleri ile öne çıkan Addo Furniture, özel projelerde hızlı bir büyüme gösteriyor. Ofis tasarımı uzmanlığına paralel olarak büyük montanlı projelerde de proje ihtiyacına göre farklı çözümler geliştiren marka, Karabük Üniversitesi’nde hizmete açılan ve farklı mimarisiyle dikkat çeken Kamil Güleç Kütüphanesi’nin tercihi oldu. Teknolojik donanımı ve kitap şeklindeki dış mimarisiyle özel bir yapı olan Kamil Güleç Kütüphanesi’nde, Eylül 2017, 37.Sayı

ahşap kaplamalar, masalar, dolaplar, karşılama deskleri, bankolar, bekleme alanları gibi tüm alanlarda Addo Furniture kalitesiyle projeye özel çözümlere imza atıldı. Çalışma alanlarında ise, tasarımcı Sezgin Aksu imzası taşıyan, köprünün ayaklarından esinlenilerek ‘Bridge’ adını alan özel seri masalar kullanıldı. Bir köprünün bağlayıcılığından yola çıkarak iletişimi simgeleyen Bridge serisi, bilgi paylaşımının en yoğun yaşandığı kütüphane projesinde kullanılarak tasarımının ana fikrini de vurguluyor. Yaratıcılığı ve teknolojiyi buluşturan özel proje 2 kat, 1 asma kat ve 600 m2 teras olmak

üzere toplam 2400 m2 olarak tasarlanan yapı, sadece bir kütüphane değil, sanat galerisi ve atölye olarak da kullanılıyor. 75 bin adet farklı basılı kitaba ev sahipliği yapan kütüphanede, öğrenciler ve araştırmacılar tarama bilgisayarları ve ‘self-çek’ makinelerinden oluşan bir sistemle personele ihtiyaç duymadan kendi kendine kitap alışverişi yapabiliyor. Aynı anda 500’den fazla öğrenciye çevrimiçi ve çevrimdışı araştırma yapma imkanı sağlayan kütüphane, 27 elektronik veri tabanında 6 milyon kaynağa da ulaşım imkanı sağlıyor. Daha temiz kitaplarla hizmet verebilmek amacıyla, kitapları temizlemeye yarayan sterilizasyon makinesi de bulunuyor.q



Ürün Haber 22 22

TEKNOLOJI VE EL IŞÇILIĞI ILE BULUŞAN ÖZGÜN TASARIMLAR Enerji yönetimi ve yaşam konforu alanında özgün tasarımlarla entegre çözümler sunan Hager I Berker, Manufaktur grubunda anahtar prizleri el işçiliği ve üstün teknoloji ile buluşturuyor.

T

eknolojinin gelişmesiyle birlikte geçmişte sadece işlevsellik beklediğimiz anahtar prizler, günümüzde işlevselliğin yanında artık dekorasyonda da kendine önemli bir yer ediniyor. Enerji yönetimi ve yaşam konforu alanında özgün tasarımlarla entegre çözümler sunan Hager I Berker, Manufaktur grubunda anahtar prizleri el işçiliği ve üstün teknoloji ile buluşturuyor. İnce bir zanaatkarlıkla müşteri taleplerine göre şekillenen Manufaktur grubu, anahtar priz seçiminde özgün tasarımlara doğru yeni bir akımı başlatıyor. Hayatın birçok alanında trend olan kişiye özel tasarım, dekorasyonun bütün aşamalarında adından söz ettiriyor. Detaylara önem veren ve farklılaşmayı sevenler, anahtar priz seçiminde de özgün tasarımlara doğru yöneliyor. Akıllı bina otomasyonları ve anahtar priz sektörünün lider markası Hager I Berker, manufaktur grubunda bütün ürünleri Eylül 2017, 37.Sayı

kişinin isteklerine göre mimar ve tasarımcılar eşliğinde şekillendiriyor. İnce bir zanaatkarlıkla işlenen ürün grubu, gerçek teknoloji ve el işçiliği ile hayal gücünü dekorasyona yansıtıyor. Mimar ve tasarımcıların yönlendirmesi eşliğinde tamamen kişinin isteğine göre şekillenen ürün grubu, özel baskı, boyama, yüzey işleme gibi üretim teknikleri ve el işçiliği ile şekilleniyor. Geniş materyal, renk ve yüzey seçenekleri bulunan manufaktur ürünleri KNX ve konvansiyonel sistemleri ile teknolojinin derinliklerini hissettiriyor. Yaşam alanlarında konfor ve fonksiyonelliğin sınırı yok Hayatı kolaylaştırmasının yanı sıra enerji tasarrufu sağlayabilen KNX sisteminin ilk temsilcisi Hager Group’a bağlı olan Berker, teknolojiyi maksimumda kullanan modülleri ile akıllı bina sektöründe çığır açıyor. Bugün tüm firmalarda uluslar arası standart haline

gelen KNX sistemi, kullanıcıların ihtiyaç duydukları modüllere göre sürekli geliştirilebiliyor. Sistem; daireler arası görüntülü & sesli görüşme, yönetim duyurularını anında takip,teknik, taksi, vale, kuaför, temizlikçi gibi hizmetlere hızlı ulaşım, aydınlatma,dim,perde-panjur, iklimlendirme ve müzik sistemi kontrolü, önceden ayarlanan ‘hoş geldin’ ve ‘güle güle’ senaryoları gibi hizmetleri barındırabiliyor. Müşteri talebine göre farklı senaryolar da geliştirilebilmesinin yanı sıra sinema, tatil, misafir, gece(uyku) modu v.b. gibi özel durum senaryoları da eklenebiliyor. Tüm bu hizmetler evden uzaktayken de akıllı telefon ve bilgisayarlardan takip edilebiliyor.q



Ürün Haber Advertorial

GELECEĞIN OTELINE AGT İMZASI Yaşam alanlarına özel ahşap çözümler sunan AGT, ürünleriyle tasarlanan mekanlara bir yenisini daha ekledi. Belek Sorgun Bosphorus Hotel’in tüm iç mekan ve mobilyalarında AGT ürünleri kullanıldı.

24 24

Y

aşam alanlarına özel ahşap çözümler sunan AGT, ürünleriyle tasarlanan mekanlara bir yenisini daha ekledi. Belek Sorgun Bosphorus Hotel’in tüm iç mekan ve mobilyalarında AGT ürünleri kullanıldı. Bir tarafı ırmak diğer tarafı orman ve deniz olan eşsiz bir doğa içinde kare formuna yakın 16.000 m2’lik bir arsada konumlanan Sorgun Bosphorus Otel, yapının tüm mekanlarına bu eşsiz doğa manzarasını sunmak üzerine tasarlanmış. “Doğada Köşe Yoktur” fikrinden yola çıkılarak, doğanın her şeyi yumuşatması gibi köşeleri yumuşatarak ana forma ulaşılmış. İhtiyacınız olan her şeyin özenle tasarlandığı odaların her birinde farklı AGT ürünleri tercih edilmiş. Her katı farklı renklerden oluşan tasarımlarda, sarının, mavinin ve yeşilin farklı tonları AGT Soft Touch panellerle kombinlenmiş. Yatak başlarında kullanılan geometrik şekiller ile otelin ana konseptine gönderme yapılmış. Zemin için açık renk AGT Parke tercih edilerek bütünlük korunmuş. Otelin birçok alanında hissedilen ve Mimar Nail Atasoy’un mesleki izlerinden biri olan “Doğaya Saygı” oda tasarımlarında da kendini en sıradışı hali ile hissettiriyor.q Eylül 2017, 37. Sayı


İlham veren ahşap çözümleri...

MDF MDF Lam Panel Profil Parke

agt.com.tr

/agtthinkwithus

444 8 248


Ürün Haber Advertorial

NİTELİKLİ PROJELERİN TERCİHİ FORBO ÜRÜNLERİ NIŞANTAŞI CENTERMED PLUS GÖRÜNTÜLEME MERKEZI’NIN TERCIH ETTIĞI KALITE VE TASARIM FORBO’DA! Sağlık sektöründe uzman Centermed Plus Görüntüleme Merkezi yepyeni görünümüne kavuştu. Projeyi yürüten GLN Studio, bir sağlık kuruluşunun vazgeçilmezi olan hijyenin yanı sıra aradığı tasarım özgürlüğü ve doku kalitesini de Forbo ürünlerinde buldu. %97 doğal maddelerden üretinen Marmeleum Real ve Allura Stone ürünlerimiz ile hijyen ve estetiğin mükemmel uyumu sağlandı.

26 26

Doğal kaynakları en verimli şekilde kullanan Forbo Flooring, Marmoleum Koleksiyonu %97 çevreye duyarlı doğal hammaddelerden üretiyor. Marmoleum koleksiyonu; keten tohumu yağı, reçine, odun talaşı, kireç taşı ve tamamen doğal pigmentlerden oluşan ve plastikleştirici içermeyen homojen yapısıyla doğal olarak bakteriyostatik

özelliğe sahiptir ve bu yönüyle insan sağlığına en uyumlu iç mekan zemin kaplamasıdır. Malzeme yapısı gereği anti-bakteriyel olan Marmoleum, sahip olduğu Topshield2 yüzey koruması sayesinde minimum temizlik ve kimyasal kullanımı ile hijyenik mekanlar için en uygun zemin çözümüdür. Yüksek performanslı ‘Topshield2’ yüzey koruması, çift katmanlı ‘UV’ koruması ile yüzey dayanımını arttırarak, malzeminin yaşam ömrü maliyetini minimuma indiriyor. Topshield2 sayesinde renklerin netliğini ve canlılığını korumasını sağlayan Marmoleum, esnek zemin kaplamaları arasında en sürdürülebilir çözümü sunuyor. Nişantaşı Centermed Plus Görüntüleme Merkezi

FORBO FLOORING İLE UKON AYDINLATMA OFISINDE TASARIMDA BIR ILK! Yeni ölçüleriyle yeni tasarımlar vaat eden Flotex Planks, Forbo için olduğu kadar Ukon Aydınlatma’nın da ilklerindendi. TEGET Mimarlık tarafından gerçekleştirilen projede, 100x25 plank boyu ile zeminde farklılığa olanak tanıdığı için Flotex Planks tercih edildi. Böylece Flotex Planks’ın gri tonlarının oluşturduğu çizgisel ışıltı ile malzeme dokusunun birleşimiyle şahane bir bir ofis ortamı yaratılmış oldu. Flotex flok halı koleksiyonuna yeni katılan Floteks Planks serisi; yüzeyindeki doku sayesinde çarpıcı bir 3D efekti katan eşsiz bir tekniğin yenilenmesine dayanıyor. 3D efekti ile modernitenin bir uzantısını mevcut çizgisel tasarımlar üzerinde sergiliyor.

Ukon Aydınlatma Ofisi Eylül 2017, 37.Sayı

Flotex sertliğini ve dayanımını, su geçirmez köpük tabanı ve metrekareye düşen 80 milyon naylon 6.6. fiber liften oluşan yüzeyinden alırken, normalde yalnızca bir halının sağlayabileceği düşünülen sessizliği ve konforu da yaşatıyor.


D&R’DA KÜLTÜR VE SANAT FORBO ZEMINLERINDE YÜKSELIYOR! D&R Mağazaları Akmerkez Şubesi’nin zemin tasarımı için en iyiler bir araya geldi. I-AM Istanbul Mimarlık Ofisi projenin zeminleri için Forbo Flooring koleksiyonlarını tercih etti. Perakende devlerine dünya standartlarında tasarımlar sunan I-AM Istanbul, bu büyük projede insanların kitaplar arasında keyifli vakit geçireceği doğal tonlar ve mağazanın ambiyansına uygun şıklıkta bir zemin tasarladı. Forbo koleksiyonlarından tasarıma uygun olarak gri tonlarıyla Allura Stone ve ahşap dokusuyla mekanın ruh veren Allura Wood lüks vinil karolar kullanıldı. Böylece doğal taşın keyfini hissettiğiniz konforlu ve sıcak bir alışveriş mekanı yaratıldı. Allura lüks vinil karoları cam elyafıyla güçlendirilmiş yapısı sayesinde, üstün bir boyutsal stabiliteye sahiptir.

D&R Mağazaları Akmerkez Şubesi

Allura serisi sunduğu sayısız yüzey alternatifi yanı sıra yoğun trafik alanlarında üst düzey dayanım gösteriyor. Yüzeyindeki özel “PUR” koruma tabakası ile kolay temizlik ve bakım sağlıyor. Zaman içinde doğabilecek yenileme ihtiyacını ortadan kaldırıyor. Plank ve karo halinde uygulandığı için mağaza, restoran, otel vb. ticari mekanlar için vazgeçilmez zemin çözümleri sunuyor. Ayrıca renovasyon projelerinde düşük maliyetle hızlı ve kolay montaj sağlıyor.

ÜNSEV OKULLARI’NDA BAŞARIYA GIDEN YOLLAR FORBO ILE RENGÂRENK! Çocukların evde olduğu kadar okullarda da sağlıklı bir ortamda bulunmaları gerekiyor. Forbo “Eğitimde Zemin Trendleri” ile eğitim alanlarına, öğretmenlere ve öğrencilere uygun hijyenik zemin uygulamaları sunuyor. Eğitimde özgüveni yüksek bireyler yetiştirmeyi amaç edinen Ünsev Okulları, bu doğrultuda öğrencilere potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri eğitim alanları sunuyor. Ürün seçiminde eğitmenlerin de görüşleri alınarak başta %97 doğal ham malzemeden oluşan rengarenk Marmoleum ve ses indirgeme özelliği ile Sarlon vinil koleksiyonlarının yer aldığı projede çocukların güvenli bir şekilde öğrenmesi ve becerilerini geliştirilmesi sağlanıyor. Çocukların eğlencesinin hemen her an gürültüye dönüşebiliyor. Drama, müzik ve laboratuar gibi alanlardaki Sarlon Acoustic Koleksiyonu seçimi ile gürültü kirliliğini azaltılırken çok geniş ürün seçenekleri sunuldu.

Ünsev Okulları E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

27


Ürün Haber Advertorial

KYK’NIN EPD BELGELI ÜRÜNLERI ILE PROJELERDE PUAN ALIN, ÖNE ÇIKIN! Türkiye’nin de gündeminde olan LEED, BREEAM ve DGNB gibi yeşil bina sertifikalandırma sistemlerinde EPD belgeli yapı ürünleri tercih edilmekte ve ilave puan sağlamaktadır. Bu tür binalarda EPD belgeleri, kullanım alanına göre karbon ayak izi, enerji ve su tüketimi gibi nicel çevresel göstergeleri belgeleyebilmektedir. C.Onur Sürmeli: “Yerli sermayeli üretici olmanın verdiği güç ile yapı sektörünün ihtiyacı olan sürdürülebilir çözümler üretiyoruz” KYK Yapı Kimyasalları A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı C.Onur SÜRMELİ,“2009 yılından beri ISO 14001 Çevre Yönetim Sistem belgesi sahibiyiz ve çevresel etkilerimizi en aza indirmek için çalışıyoruz. 2016 yılının son çeyreğinde EPD belgelendirme çalışmalarına başladık. Hammadde eldesi, enerji kullanımı ve verimliliği, malzeme ve kimyasal madde içeriği, hava, su ve toprağa verilen emisyonlar, atık oluşumu kategorilerinde yapılan tüm değerlendirmeler ardından EPD belgelendirme çalışmalarımızı tamamlayarak, kurumsal sorumluluğumuz gereği, çevreye olan etkimizi beyan etmiş bulunmaktayız.

28 28

Bu çalışmalar ile ürünlerin yaşam döngüleri analiz edilmiş, üretimindeki süreçleri ve tedarik zincirinden kaynaklanan çevresel etkileri irdelenmiş ve bu noktalarda yapılabilecek iyileştirme fırsatları tespit edilmiştir. Yani bizim için EPD belgesini almak bir amaç değil çevresel etkilerimizi en aza indirme noktasında yol gösterici bir araç olmuştur.

G

ünümüzde sürdürülebilir yapılara olan talebin çoğalması ile yapılarda kullanılan ürünlere daha çok dikkat edilmeye başlanıldı. Bu sebeple, yapılarda kullanılacak ürünlerin çevreye zararlı etkisinin en az olacak şekilde geliştirilmesinin önü açıldı. Çevresel Ürün Beyanı / Environmental Product Decleration (EPD), bir ürünün yaşam döngüsü süresinde (hammadde eldesi, üretim ve atık oluşumuna kadar olan tüm basamaklar) ürünün çevreye olan tün etkilerinin incelenmesi ardından verilen bir belgedir. Türkiye’nin de gündeminde olan LEED, BREEAM ve DGNB gibi yeşil bina sertifikalandırma sistemlerinde EPD belgeli yapı ürünleri tercih edilmekte ve ilave puan sağlamaktadır. Bu tür binalarda EPD belgeleri, kullanım alanına göre karbon ayak izi, enerji ve su tüketimi gibi nicel çevresel göstergeleri belgeleyebilmektedir. Türkiye’nin yerli sermayeli en büyük yapı kimyasalları üreticilerinden biri olan KYK Yapı Kimyasalları, uluslararası geçerliliği olan ve EN 15804 Avrupa normu uyumlu Çevresel Ürün Beyanı (EPD) belgesini seramik yapıştırıcıları ürün grubunda alarak yeşil ve sürdürülebilir yapılarda tercih edilen bir marka haline geldi. LEED, BREEAM, DNGB ve ÇEDBİK gibi Sürdürülebilir Bina Sertifikalandırma sürecine girmiş projelerde, sürdürülebilirlik gereklilikleri sebebiyle EPD Sertifikalı ürünler tercih edilmekte, KYK Yapı Kimyasalları EPD Belgeli çevreci ürünleri ile bu projelerde ilave puan avantajları sağlamaktadır. Eylül 2017, 37.Sayı

Bununla birlikte sahip olduğumuz EPD belgesi ile hızla gelişen yeşil bina çözümlerinde de paydaşlarımıza alternatif çözümler sunmuş olacağız. Yapı kimyasalları sektöründe birçok ürün ile piyasada olan firmamız EPD belgesi ile, LEED, BREEAM, DNGB ve ÇEDBİK gibi Sürdürülebilir Bina Sertifikalandırma sürecine girmiş projelere, ürünleri ile katkı yapacak ve ilave puan avantajları sağlayacaktır.” açıklamalarını yaparak EPD belgelerinin önemine vurgu yaptı. Sanayileşmenin tüm hızıyla devam ettiği günümüzde firmaların başarısında ürettikleri ürünün kalitesinin yanında çevreye ve doğal yaşama verdiği önem de belirleyici bir unsur olmaktadır. KYK Yapı Kimyasalları ürettiği ürünlerin çevresel etkilerini en aza indirme yolundaki çalışmaları kapsamında ürünlerine kazandırdığı EPD Belgesi yanı ısıra, 2009 yılından bu yana sahip olduğu ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi ile çevreye olan duyarlılığını sergilemekte ve bu anlamda sekötede fark yaratmaktadır. Benimsediği çevreye duyarlılık politikası kapsamında, çevre mevzuatına uygun şekilde faaliyetlerini sürdürmekte, çevre performansını iyileştirmekte ve çalışanlarının da bu bilinçle hareket etmelerini sağlamak için bilinçlendirme faaliyetleri yürütmektedir. Doğal kaynak tüketimlerini düzenli olarak izlemekte, kaynakların doğru ve verimli kullanılması, israfın azaltılması için iyileştirme çalışmaları yapmaktadır. q


29


Ürün Haber Advertorial

nıyor, kendiliğinden yayılarak yüzeyi teraziye alıyor. Üstün yapısı sayesinde içeriğinde herhangi bir çökelmeye izin vermeden, bütün yüzeyi homojen bir şekilde sertleştiriyor. Üstün Mekanik Dayanım MAXICOAT hazır karışım zemin harcı, C16 sınıfına sahip bir ürün, 16N/mm2 basınç dayanımı ile çimento esaslı şaplara göre çok daha iyi basınç dayanımı sunuyor. Konvansiyonel metotlarla elle hazırlanan ve inşaat mahallinde karıştırılarak elde edilen şaplar, gerçekte istenilen dozajın altında ve gerekli koşullara uyulmaksızın hazırlanabildiği için kalite sürekliliği sağlanamıyor. MAXICOAT hazır karışım harcı ise bilgisayar kontrolünde ve sürekli denetim altında üretiliyor.

30

ZEMINDE KOMPLE ÇÖZÜM MAXICOAT Dalsan Alçı, yıllardır iç mekanda kullandığı alçıyı inşaatın her kademesine sokmaya kararlı. Kuru duvar sistemleriyle geleneksel yapı malzemeleri karşılaştırıldığında sağladığı avantajlar ile tercih edilen Dalsan Alçı ürünleri, 2011’de dış cepheye taşıdığı alçıyı, şimdi de zemine taşıdı. Alçı pazarında sürekli çıtayı yükseltme anlayışıyla hareket eden Dalsan Alçı, yıllardır iç mekanda kullandığı alçıyı inşaatın her kademesine sokmaya kararlı. Kuru duvar sistemleriyle geleneksel yapı malzemeleri karşılaştırıldığında sağladığı avantajlar ile tercih edilen Dalsan Alçı ürünleri, 2011’de dış cepheye taşıdığı alçıyı, şimdi de zemine taşıdı. Zeminde Komple Çözüm Dalsan Alçı’nın FLOORTEK’ten sonra yine zeminde kullanılmak üzere pazara sunduğu MAXICOAT, döşeme betonu üzerine kullanılan Eylül 2017, 37.Sayı

kolay yayılma özelliğine sahip hazır karışım zemin harcıdır. Yüzeye 5-6 santimetre uygulanan çimento esaslı şaplar yerine, zemin üzerinde çatlama yapmadan en az 2 cm kalınlıkta uygulanabilen MAXICOAT, çimento esaslı şapla yapılan uygulamalara göre çok daha hızlı
ve kolay uygulanıyor. Çimento esaslı şaplara göre birçok üstün özelliği olan MAXICOAT da Dalsan Alçı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin tescilli bir markası. Düzgün ve Sert Yüzey MAXICOAT yüzeye, 2-10 cm kalınlıkta uygula-

Erken ve Yüksek Mukavemet MAXICOAT, erken mukavemetten dolayı, uygulandıktan 2 saat sonra yaya trafiğine açılma imkanı sağlıyor. Zemini erken yaya trafiğine açmak, inanılmaz büyük bir avantaj. Çünkü üzerine erken çıkıp diğer işleri yapabilme becerisi sağlıyor. Yüksek mukavemeti sayesinde yüzeyinde çatlama yapmayan MAXICOAT uygulandıktan sonra yüzeyi ıslatma ihtiyacı da duymuyor. A1 Sınıfı Yanmaz Malzeme Hazır karışım zemin harcı MAXICOAT, çimento gibi
A1 yanmaz malzeme sınıfında yer alıyor. Her iki ürün de yanmaz malzemeler olsalar da, MAXICOAT’un bünyesinde bulunan kristal su nedeniyle ayrıca yangını geciktirme özelliği de sağlıyor. Makine ile Uygulama Uygun karıştırıcılı makine ile uygulanan ve uygulama tamamlandıktan 2 saat sonra üzerinde yürünebilen MAXICOAT’un üzerine iklim koşullarına göre tam kuruma sağlandıktan sonra son kat uygulama yapılıyor. MAXICOAT, ayrıca sahip olduğu GREENGUARD GOLD sertifikası ile iç mekan hava kalitesine de katkı sağlıyor. İçeriğinde bulunan Uçucu Organik Bileşenler (VOC) açısından 10.000’e yakın kimyasalın taraması yapıldığında VOC değeri sınır değer olan - 0.22 mg/mm3’ün altında olduğu sertifikalandırıldı. MAXICOAT ile Doğaya Katkı Geleneksel çimento esaslı şaplara göre çok daha az karbon salımı yapıyor.q



BANYO’DA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

32 32

SEREL EASYWASH’TAN YÜZDE 100 YIKAMA TEKNOLOJISI ILE 360 DERECE TEMIZLIK

S

EREL EasyWash lavabolar kullanıcı dostu yeni fonksiyonuyla, temizlik anlayışını değiştiriyor. Türkiye’de bir ilki teşkil eden kendi kendini temizleyen yeni nesil yıkama teknolojisi ile EasyWash lavabolar, otomatik olarak devreye girerek hijyen sağlıyor. Maksimum temizlik konsepti ile yola çıkılarak tasarlanan SEREL EasyWash lavabo serisi, su sıçratmadan %100 yıkama teknolojisi sunuyor. Kendi kendini temizleme özelliği uzaklaştıktan sonra devreye girerek 360º’lik hijyen sağlıyor. Helios Serisi, multifonksiyonel tasarımı banyolara taşınıyor SEREL Helios lavabo serisi, tasarımı ile banyolarda multifonksiyonel kullanım sağlıyor. Farklı kullanım alanlarına yönelik tasarlanan, daire ve kare formlu çanak lavaboları bulunan seri, her zevke ve beğeniye göre alternatif seçenekler sunuyor. Çocuk lavabosu seçeneğiyle evde ve ev dışındaki alanlarda da çocuklara özel mekânlar yaratıyor.q Eylül 2017, 37.Sayı


E.C.A.’DAN DOĞA VE KULLANICI DOSTU İKI YENI SERI Tasarımlarındaki iddia, A Design ve Iconic Awards tasarım ödülleriyle de tescillenen Icon ve Purity serileri; E.C.A serilerinde bir standart olan yeşil bina sertifikasyon kriterlerini karşılayan su tasarrufu sağlayan seçenekleri ile de dikkat çekiyor.

33

G

eliştirdiği teknoloji ve yeniliklerle insan sağlığını ve çevresel duyarlılığı ön planda tutan E.C.A, armatür ürün ailesine ezber bozan 2 yeni seri ekledi. Tasarımlarındaki iddia, A Design ve Iconic Awards tasarım ödülleriyle de tescillenen Icon ve Purity serileri; E.C.A serilerinde bir standart olan yeşil bina sertifikasyon kriterlerini karşılayan su tasarrufu sağlayan seçenekleri ile de dikkat çekiyor. Çevreye katkısının yanı sıra standart olarak Hygiene Plus teknolojisiyle üretilen Icon ve Purity serileri; tasarım, çevre duyarlılığı ve hijyen hassaslığı ile banyo ve mutfakların vazgeçilmezi olacağa benziyor. E.C.A. Purity, modern mekanlara kusursuz estetik sunuyor Geometri ve estetiğin kusursuz birleşimiyle meydana gelen E.C.A. Purity armatür serisi, modern mekanlar için ideal bir tercih oluşturuyor. Minimalizmin temel alındığı seride, pürüzsüz yüzeyler ve yumuşak hatlar ile yalın bir görünüm hedeflenirken, kullanım ergonomisi ürünleri ön plana çıkartıyor. İnovatif E.C.A. Purity serisi kullanıcı dostu ürünleri, ince ve zarif çizgileri ile dikkat çekiyor. Tüm şıklığının yanında sunduğu 3 boy lavabo

alternatifi ve ankastre banyo-lavabo ürünleriyle Purity özel mekanlara sahip olmak isteyenler için çok güçlü bir aday.. Sektöre yenilikçi bir bakış açısı ile tasarlanan seri, E.C.A. kalitesi ile beğenilere sunuluyor. Armatürde özgün tasarımın yeni çizgisi: E.C.A. Icon serisi İnce ve şık tasarımıyla dikkatleri üzerine çeken E.C.A. Icon serisi, özgün tasarımıyla armatür dünyasında fark yaratıyor. Süreklilik ve bütünlük konseptini ayrıntılarında yansıtan E.C.A. Icon koleksiyonu ürünleri, dinamik ve net çizgilerle yuvarlak hatların estetik birleşiminden oluşan detaylar barındırıyor. İşlevsellik ve ergonomik kullanım sunmasının yanı sıra, sade geometrik formların minimalist çekiciliğine ve elegant görünüme sahip olan ürünler kullanıldıkları mekânlara estetik katkı sağlıyor. Özgün tasarımının yanı sıra 3 farklı boyda lavabo bataryası, çıkış ucundan yön değiştiricili özel banyo bataryası ve ankastre banyo-lavabo ürünleriyle farklı ve özel hissetmek isteyenler için tam isabet bir seri.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


BANYO’DA

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

34 34

VITRA’DAN ILHAM VEREN KOMBINASYONLAR Sento’nun zengin ürün ailesi, hem geniş hem dar banyolar için ideal ve birbirinden şık kombinasyonlar ortaya çıkarıyor.

Ş

ık ve sıcak tasarımıyla göz dolduran Sento serisinde, bir banyoda ihtiyaç duyulan tüm modüller yer alıyor. Farklı boyutlardaki temizlik malzemelerinin depolanabileceği dolaplar, çamaşır makinesi özel alanı ve çamaşır sepeti gibi banyoda hayatınızı kolaylaştıracak birçok ayrıntının düşünüldüğü seri, tüm ihtiyaçlara yanıt veren bir fonksiyonellikle geliyor. İnce ve yuvarlatılmış köşeleri ile banyolarda ferahlık ve kolay temizlik sağlanırken aynı zamanda seri içerisindeki modüller hem ayaklı hem ayaksız kullanım imkanı sunarak farklı zevklere hitap edebiliyor. Çarpıcı parçalar, fonksiyonel çözümler. Boy dolabı uzun temizlik gereçlerini de saklamak için ideal. Ayrıca iç kısmında bulunan hava menfezleri havalandırmaya olanak Eylül 2017, 37.Sayı

vererek dolap içerisinde kötü kokuya ve neme karşı koruma sağlıyor. Çamaşır makinesi için özel tasarlanan dolapta, ayrıca kapalı saklama için kapaklı bir dolap daha yer alıyor. Bu kısımda hem kirli sepeti hem de temizlik ürünlerinin depolanabileceği raf bulunuyor. Üst dolap ise bölmeli yapısıyla ekstra depolama için şık bir parça olarak dikkat çekiyor. Banyolarda pratik ve şık çözümler. Sento’nun zengin ürün ailesi, hem geniş hem dar banyolar için ideal ve birbirinden şık kombinasyonlar ortaya çıkarıyor. Ayaklı ve ayaksız seçenekleri ile banyoda farklı atmosferler deneyimlemenizi sağlıyor. Ayrıca her bir parçada bulunan açık ve kapalı ekstra saklama alanları nefes alan banyolar yaratıyor.q



TOP

10 SEÇİLMİŞ ÖRNEK

Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

Aydınlatma

Sağlıklı ve görme yetisini kaybetmemiş bir bireyseniz; şekil, ton ve hareketleri anlamak yalnızca bir kaynakla mümkün olacaktır. Işık!

36

Fiziksel ve görsel anlamda öğelerin formlarını kavramamız için ihtiyacımız olan bu kaynak, evrenin bize sunduğu çözümlerden en önemlisi. Güneşin yegâne hediyesi ışık, suni kullanım metotlarıyla, nesneyi tasarladığımız yanıyla göstermenin imkânlarını sunuyor. Doğada ve mimarlıkta ışığın farklı formlarda ele alınması bizim algılarımızı yönetmeye başlamış bir güç olarak karşımıza çıkıyor. Üreten ve tasarlayan meslek disiplinleri artık ışığı bir araç olarak değil, bir amaç olarak görüyorlar. İlham veren fikir eskizlerine yeni bir unsur olarak ışıklar yansıyor. Işık ve aydınlatma kaynakları kimi zaman yapının görsel karakterini ön plana çıkarırken kimi zaman kentliye ihtiyacı olan yönlendirmeyi sunuyor, kimi zaman estetik bir simge kazandırıyor, kimi zaman da mekân kullanımlarını pratik hale getirirken bazen de sanatla birlikte bir görsel sunuma dönüşüyor.

Eylül 2017, 2015, 37. 27.Sayı Sayı

Çevresel sürdürülebilirlik ilkelerini ön planda tutan mimarlar ise ışık kirliliğinden kaçınarak enerji verimli ürünlerle birlikte doğru aydınlatma projelerinin örneklerini her geçen gün arttırmakta. Kentsel yaşam alanlarının toplumsal etkileri araştırıldığında aydınlatma yöntemlerinin gündelik yaşam içerisindeki rolü son yıllarda ön plana çıkmakta. Öyle ki kent ve mekân tanımlarını zenginleştiren yoğun aydınlatmaların ruh hali ile doğru orantılı olması kaçınılmaz oluyor. Aydınlatma görsel ve duygusal ihtiyaçları karşılarken bir yandan da fizyolojik ritmimize ayak uydurması istenen beklentiye dönüşüyor. Renk ve ışık birlikteliği tüm bu süreçlerin önemli bir bileşeni olurken var olduğumuz yeri yorumlamada bize pozitif veya negatif etkiler bırakıyor. TOP 10 Bölümümüzde de algının temel öğesi ışık ve aydınlatmaların dünyada uygulanmış projelerine yer vermek mimaride, peyzajda ve tasarımda ışığın gücüne şahit olmak istiyoruz.q


ACT Lighting Design

GÖKYÜZÜ YÜZÜKLERİ Paris

S

ky Ring yani ‘ Gökyüzü Yüzükleri’, ACT Aydınlatma Tasarım firmasının Paris’ in işlek caddelerinden birinde düzenlediği yaratıcı bir aydınlatma kurulumu. Aydınlatmalar, kentsel gelişimi görsel bir bütünlükle korumayı amaçlayan mimarların kent deneyimleri sonucu ortaya çıkmakta. 106 çift metal parçadan oluşan ışıklar birbirine sabitlenerek, 10 metre ile 5 metre yüksekliğe yerleştirilmiş. Gökyüzünde dinamik bir ışık sirkülasyonu olarak tasarlanan ışıklı yüzükler City Walk

halkına, ziyaretçilere ve yoldan geçenlere 1,5 km boyunca eşlik ediyor. Halkaların içinde ve dışında bulunan LED ışıklar sayesinde özel renk dizeleri caddeyi hareketli kılıyor. İç halkalar görsel bir süreklik oluşturmak için yatayda aynı yüksekliğe konumlandırılmışken iç halkanın etrafında dönen dış halka, sistemin dinamizmini güçlendirmek için farklı açılarda konumlandırılış. Mevsim geçişleri ve özel eğlence festival dönemlerinde de bu LED ler farklı programlarla düzenlenebilme

özelliğiyle farklı bir kullanım alternatifi oluyor. Işık dalgaları alternatif yol aydınlatmasının ilüzyonist varlığı olarak kent yaşamını akıcı hale getiriyor. Bu aydınlatma sistemi zorlu iklim koşullarına dayanıklı uzun ömürlü ürün olarak tasarlanmış. Bu yaratıcılık yaklaşımı ile birlikte City Walk yalnızca yayalar için bir geçit alanı değil, aynı zamanda yerli halkın ve ziyaretçilerin buluştuğu destinasyon merkezi haline gelmekte.q 37

PARLAYAN METAFORLAR İstasyon Aydınlatması, Almanya lmanya’nın, yer altı geçitleri, metro istasyonu gibi ulaşım arterleri bize hep gri, formal ve tek tip benzer alanları anımsatır. Ama artık teknoloji çağındaki dünyada, özellikle kent yaşamında önemli merkezi alanlarda konumlanan bu yerler, bir geçiş köprüsü değil, insanların en çok zaman geçirdiği ve insana en fazla tanıklık eden mekânlar olmuşlardır. İş böyle olunca bu geçiş alanları da farklı açılardan ele alınıp yeniden tanımlanmaya başlanmıştır. Tıpkı Almanya Hamburg’taki bu metro istasyonu gibi… Hafencity Üniversite’sinde bulunan metro istasyonu bir takım aydınlatma çalışmalarıyla yeni bir imaj kazanmıştır. Pfarre Aydınlatma Tasarım tarafından hayata geçirilen metro istasyonundaki proje cephe malzemelerinin, dokuların ve ışıkların karakteristik sentezinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış. Metro istasyonunun tasarımı , çevresindeki yaşamdan ilham alan endüstriyel bir nitelik taşıyor. Bundan yola çıkılarak standart bir nakliye konteynerinin boyutlarıyla aynı boyutta 6 tonluk aydınlatma kutuları yer çekimine meydan okuyacak şekilde yerleştirilmiş. Keskin biçimde tanımlanan çerçeveler arasındaki yarı saydam paneller ve her bir paneldeki enerji tasarruflu LED ışıkları sayesinde yansımayla birbirini tekrar ederek modern bir ambiyans yaratılmış.

Pfarre Lighting Design

A

Bu metalik alanda parlak metaforları andıran aydınlatma ürünleri, trenlerin geliş ve gidiş sinyallerini vermek üzere farklı renklerde senkronize edilebilmekte.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

IŞIĞIN RUHANI DANSI Bahai Tapınağı Bina Aydınlatması, Güney Amerika

M

imar Siamak Hariri ve David Pontarin liderliğindeki tasarım Güney Amerika’nın Bahai Tapınağı Şili kentine uzanan And Dağlarının eteğinde tasarlanmış. Tasarımda; Japon bambu çiçeklerinin organik şekli, parçalanmış cam taneleri, ağaç gölgesinde süzülen gün ışı-

ğı gibi emsalsiz bir çok kaynaktan esinlenilmiş. Kültürel, mistik ve dini kimliğinin hissedilmesi amaçlanan yapı, bu sebeple özenli ve incelikli bir çalışma ve tasarım kurgusuyla oluşturulmuş. Yapının mimarları dünyaya ışık ve maneviyatı getirdiğine inanan Bahai Dini’nin duygusal hissiyatını tapınağın inşasında da simgeleştirmeyi esas almışlar. Saydam mermer ve cam panellerin tek bir dairesel çatıya doğru bükülerek kubbe benzeri bir yapı yapılması öngörülen proje, gün ışığında her bir panel filtresi arasında ince yarıklar oluşturan ve güneşi izleyen dokuz sivri yıldızdan oluşuyor. Cephedeki cam malzemede oluşturulan düzensiz boşluklar dikey ışıklık haline getirilerek gece ışığın yarı şeffaf malzemeyle eterik bir etki yaratmakta. Bu yaklaşımla And Dağlarının eteklerinde ışık çiçeği biçimiyle ışığın ruhani hislerle olan kutsal gösterisini andırıyor. Proje aydınlatma tasarımıyla 2017 Architizer A + Awards ödüllerinde Kültürel-Dini Yapılar ve Anıtlar kategorisinde ödül aldı.q

sahiplenmişler. Mimariyi, peyzajı ve mühendisliği bir araya getirmekle kalmayıp ışık ve heykel sanatlarını bu bütüncül projede öne çıkarmışlar. Yeryüzündeki höyüklerin organik formlarıyla oluşturulan alanlar yeşil dokuyu aydınlatma tasarımıyla ön plana çıkarmakta.

özellikle akşamları çekici ve kullanıcı dostu bir mekana dönüşüyor. Peyzaj aydınlatmasının başarısı, yer düzleminde kalmayıp merkezi noktada yükselen üç tane metal elipsten oluşan modern heykelde doruğa yükseliyor.

Mimar Siamak Hariri ve David Pontarin

PATRIOT RIDGE’DE YEŞILI GÖRMEK Peyzaj Aydınlatması, Amerika Birleşik Devletleri

M

odern şehirler büyük kamusal alanlara, kamusal alanlar da olabildiğince yeşil alanlara ev sahipliği yaparken plaza ve yüksek yapılardan da olabildiğince korunmaya çalışmakta. Topoğrafik seviyelerin sert mekanlar için yok edildiği kent düzlemlerinde mimarlar doğal peyzaja yakın alanlar yaratmayı hedeflemekte. Amerikan Peyzaj Mimarları Derneği’nden Cliff Garten Stüdyosu Virginia Eyaletinde’ ki Patriot Ridge Binasının bahçesinde ürettikleri peyzaj tasarımıyla bu vizyonu Cliff Garten

38

Eylül 2017, 37. Sayı

Çalışanların ve ziyaretçilerin yoğun kullanımlarıyla sosyalleşmelerine imkan sağlayan bu rekreasyon alanı, organik formu takip eden oturma bantları ve ışıklandırmaları sayesinde

Merkezi heykel ve çevresindeki höyüklerin zarif aydınlatması sayesinde modern şehirde kamusal alanların akşam saatlerinde kullanımları ve varlıkları vurgulanmakta.q


KAPAK PROJESİ

ORGANIK BIR IŞIK ENSTALASYONU Galeri Aydınlatması, Londra

M

atematik ve geometri mimarların eserlerinde her zaman anahtar bir unsur olmuştur. Yıldız Mimar Zaha Hadid’in kurduğu Zaha Hadid Mimarlık Ofisi’nin tasarladığı Londra’daki Bilim Müzesi’nde açılan Matematik Galerisi’de matematiğe odaklı en anlamlı yapı olarak kabul ediliyor. Handley Page marka uçağın havadaki türbülansından kaynaklanan ve kanatlarının ucunda oluşan girdaplardan yola çıkılarak tasarlanan bu iç mekan organik çizgilerin mimarı Hadid tarafından yorumlandı. Uzayda oluşan gölgelik alan şeffaf ve dalgalı formlar ile galeri tasarımı için ilham kaynağı oldu. Matematiğin dünyayı nasıl etkilediğini gösteren galeri ölçü, biçim, renk ve ışık odaklı sıra dışı bir müze. Matematiğin ışık üzerindeki rolü hakkında düşünmeye yönlendiren mekanda alüminyum kolonlar ayırt edilemez simetrisine dahil edilmiş. Uçağın kanatlarından esinlenilen üç boyutlu kıvrımlı materyaller gerilerek forma oturtulmuş ve mor aydınlatmalarla desteklenmiş. Üç boyutlu organik bir ışık enstalasyonunu andıran bu alan aerodinamiğin çarpıcı çizgilerini izlemekte.q

Zaha Hadid Architect

39

A PEYZAJDA DÜŞSEL IŞIKLAR Peyzaj Aydınlatması, ABD

çık veya kapalı mekanlar, mimari yapılar, yeşil alanlar çoğu zaman ışığı aracı olarak görüp, onları sadece bir aydınlık kazanmak amacıyla kullanmışlardır. Işık kaynağının biçimi ve formu geri planda kalmıştır. Işığı sadece araç olarak görmeyip bir sanat ifadesi olarak yorumlayan ışık sanatçısı Bruce Munro ise ışığın duygusal niteliklerini yansıtan açık hava enstalasyonları düzenlemekte. Aydınlatılmış fiber optik kablolarla harikalar yaratan Munro, çalışmalarını özellikle peyzaj aydınlatması için tasarlamakta. ABD Atlantik Botanik Bahçesi - Longwood’ un benzersiz ortamını vurgulamak için ışığın gücünü kullanarak ışık tesisleri tasarlamıştır. Akşam karanlığında büyüleyici bir peyzaj oluşturan sanatçı bu çalışmasıyla ışık ormanı inşa etmiştir. Işık ormanında orman yolu boyunca bölgeye özel su, orman, bitki, gibi peyzaj değerlerini de ön plana çıkarmayı amaçlamıştır. Munro, aydınlatma kurulumlarını basit bir eskiz yazısı olarak tanımlamış olmasına rağmen büyük ölçekli gösteriler düzenlemekte.q

Bruce Munro E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

MBLD

OKSIJEN PARKI Peyzaj Aydınlatması, Katar

O 40

ksijenin temel yaşam gücünden ilham alınarak yapılmış bu çalışma, çöl ortamında insanlara pozitif hisler katmak için Katar’da tasarlanmış bir kamu alanı. Oksijen Parkı, çöldeki sürükleyici arazi oluşumlarından ve rüzgârdan aşınmış kayalardan etkilenerek oluşturulmuş. Yakın tarihli çalışma, tasarım, teknoloji ve hizmetleri bir araya getirerek mevcut ekosistemlere yönelik bir dizi çözüm

üreten insan merkezli tasarım projesini içeriyor. Projede aktif rekreasyon faaliyetleri için patika ve koşu pistleri topografyanın içine gömülerek soğutulmuş tüneller ve yapay tepeler ile egzersiz zemini planlanmış. Projenin MBLD tarafından uygulanan aydınlatma projesi ferahlatıcı su öğeleri gece spor aktiviteleri için parka çekici bir atmosfer kazandırıyor. Yer altı zeminlerin üzerinde yüzen ‘ balon

T

icaret merkezlerinin yoğun olarak bulunduğu Çin Şangay’da genç neslin çalışması ve yaşaması için ASPECT Stüdyoları canlı bir kentsel alan tasarlama vizyonu geliştirdiler. Sağlık yerleşimi, ticaret merkezleri, konut ve kulelerin merkezinde bulunan Xijiu Plaza ile karma kullanımlı bir kalkınma programı hazırladılar. Bu programa göre güçlendirilmiş bir odak alanı ile sitenin zenginliği somut hale getirilebilecektir. Temel özelliği kaldırım basamakları olarak kabul edilen bu alan, toplum temelli ölçeklendirilmiştir. Kaldırım basamaklarının oturma grubu olarak da kullanışlı hale getirilmesi ve aydınlatmaların ağaçlara değin uzandığı tasarım bütünsel bir ada parçası haline gelmiştir. Merkezi adadaki, büyük jakaranda ağaçlarını kent zeminine yakın insan ölçeğinde tutmak için aydınlatmalar ve gölgeler tasarımın imzası olarak ayrıntılandırılmıştır. Meydanın ayırt edici bu özellikleri yenilikçi kentsel alanların yaratılmasını teşvik eden bir projede doğrusal su özellikleri kaldırım desenleri ve ahşap oturma birimleri aydınlatma destekleriyle projenin somut karakterini arttırmaktadır.q Eylül 2017, 37. Sayı

ışıkları’ ise parkın uzaktan da görünmesini sağlayarak sihirli bir dokunuş yaratıyor. Sosyal katılımı destekleyen ve insanları doğaya dönmeye teşvik eden gölgeli rekreasyon alanları bulunuyor. Çöl ekolojisinde yer alan park bölgenin yeşil akciğeri ünvanını üstlenmektedir.q

PLAZALAR ARASINDA UMUT VEREN ALAN Peyzaj Aydınlatması, Çin

ASPECT Stüdyoları


Lateral Office ve CS Design

KENTSEL OYUNA İVME KAZANDIRMAK Peyzaj Aydınlatması, Montreal

K

ış mevsiminin çok sert geçtiği Montreal’de tasarımcı Lateral Office ve CS Design Luminotherapie etkinliği için ışıklı bir oyun alanı tasarladılar. 30 dev tahterevalli ve binaların cephelerine uygulanan video projeksiyon serisinden oluşan enstalasyon, kent meydanını, ışığa eşlik eden müzikle birlikte konser alanına dönüştürüyor. 2017 AL Light &

Design Awards’ ta Sergi Aydınlatması dalında ödül alan proje kentteki kış kutlamalarının da bir parçası haline gelmiş. İki yönlü olarak tasarlanan oyun alanı sürekli değişen ziyaretçi akışıyla harekete geçiyor. Oyun modülleri ziyaretçilerin kullanımlarındaki hareketlerine göre ışık ve ses olarak

tepki veriyorlar. Kent ve oyun alanlarında aydınlatmanın bir alternatifi olan çalışma kış mevsiminin pasif ivmesini yükseltiyor. Uygulamada kullanılan birden fazla tasarım öğesi, halkın katılımıyla hareketli kent yaşamı hissi yaratırken, ışığın varlığı da kent tanımındaki yerini güçlendiriyor.q

YANSIYAN RENK KABURGALARI Lotus Binası ve Halk Parkı Bina Aydınlatması, Çin

D

oğal göllere yansıyan çiçekler, ağaçlar ve gün batımının insanda yarattığı emsalsiz hisse her zaman erişemeyebiliyoruz. Doğanın yansımasını olabildiğince günlük yaşamımıza taşımak ve kentte bu yansımaları görebilmeyi elbette istiyoruz. Yoğun nüfusa ve yüksek yapılara fazlaca sahip olan Çin’de bu yansımaların sayısı artıyor. Doğal çevrenin estetiğinden ilham alarak yapılan Lotus Binası ve Halk Parkı da bu yansımalardan bir tanesi. Belediye binasına ek olarak yapılan bina, suni bir göl üzerinde inşa edilmiş. Kademeli renk kaburgalarının dikkat çektiği heykelsi bina tasarımın özünü aydınlatmasıyla dışa vurarak göl üzerinde bütün bir hacim yaratıyor. Parlak hacim doğanın önemini sadece yapıdaki estetiğe değil aynı zamanda mimari yaklaşımlardaki çevresel sürdürülebilirliğe de yansıtmakta. Enerji kullanımını en aza indirgemek üzere havalandırma sistemlerinde evaporatif soğutma sistemleri kullanılmış. Böylelikle değişen renk kombinasyonlarıyla ve aydınlatma sistemiyle Lotus Binası Halk Parkı Wujin kentinin popüler simgelerinden biri haline gelmiştir.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

41


TOP 10

BELKI ŞURADA AYDINLATILMIŞ BIR PEYZAJ VARDIR? EAE Peyzaj Aydınlatma çözümleri ile bir çok peyzaj projesine görsel esintiler katmaya devam ediyor. Ürün gamında yer alan peyzaj aydınlatma armatürleri ile kullanıcılara sağladığı kolaylıkların yanı sıra, armatür dayanıklılığıyla uzun ömürlü kullanım sağlıyor.

42 Capella; Yürüyüş yolu ve çim aydınlatmalarında güvenlik ve dekoratif amaçlı kullanılmak üzere tasarlanan bu armatür, Q90 ve Q150 olmak üzere iki farklı çapta üretilmektedir. Ayrıca armatür yüksekliği, projelendirmeye göre değişkenlik gösterebilir.

Eylül 2017, 37. Sayı

Flat havuz armatürü; Havuz içi aydınlatma amacıyla tasarlanmış, yüksek enerji verimliliğine sahip aydınlatma armatürüdür. Sıva üstü tasarımı sayesinde kolaylıkla havuz içerisinde montajı yapılabilmektedir.

Regar; Modern esintilerin ön planda olduğu direk tipi armatür 4,5 ve 8 metre boylarında olmak üzere iki yönlü aydınlatma sağlar. 8 adet yönlendirilebilir spotu mevcuttur. Hazırlanan projeye göre spot lümen paketleri seçilebilir. Yüksek korozyon dayanımlıdır.


Electra; Ağaç aydınlatmaları, sütun aydınlatmaları, heykel aydınlatmaları vb. peyzaj öğesi aydınlatmalarında istenilen çaplarda kullanılabilir. Harici bir sürücü gerekmeksizin montajı yapılabilir. 1W’ lık versiyonu iz aydınlatma olarak kullanılabilir.

Lineer Dipled; Çizgisel olarak hoş efektler elde edebileceğiniz lineer dipled armatürleri peyzaj tasarımlarınıza farklı bir boyut kazandıracaktır. Ürünün özelliklerinden biri de harici bir sürücü gerektirmeden kullanılabilir olmasıdır.

Mini Spot; Çalı ve çalı gruplarında farklı aydınlatma teknikleriyle hoş tasarımlar elde edilebilir. Ayrıca, sabit kazık, ayarlanabilir kazık ve vizor tercihi ile ile fonksiyonel olarak kullanılabilir. Harici bir sürücüye gerek yoktur.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ



İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.


46

ÇAĞLA AKYÜREK ELMAS

CAN ELMAS

Eylül 2017, 37.Sayı


AKYÜREK ELMAS MİMARLIK

Gerçek anlamda yeşil projeler yapıldığını düşünmüyorum... BEN GERÇEK ANLAMDA YEŞIL PROJELER YAPILDIĞINI DÜŞÜNMÜYORUM. BINALAR ARSAYA GÖRE KONUMLANDIRILIYOR VE KÜTLELER IKLIMDEN BAĞIMSIZ ŞEKILDE OLUŞUYOR. YEŞIL BINA SERTIFIKALARI DA DAHIL BENIM TEZIMDE DEĞINDIĞIM AYRICA AMERIKA’DA BIR ÇOK KONFERANSTA VE EĞITIMDE GÖRDÜĞÜM DOĞAL ENERJI KONULARINA DEĞINILMIYOR. TAMAMEN PUANLAMA ÜZERINDEN DÜNYADAKI PAZARLAMA SISTEMININ BIR PARÇASI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM.

Baba mesleği olan mimarlık mesleğine gönül veren Çağla Akyürek Elmas ve Can Elmas, ABD’de yüksek lisanslarını tamamladıktan sonra 1998 yılında Akyürek Elmas Mimarlık’ın İstanbul Levent’teki ofisini kurdular. Bugüne dek endüstriyel, eğitim, kültür, ofis, konut, turizm, sağlık, şehircilik/kenstel tasarım, iç mimarlık konularında birçok projeye imza atan Akyürek Elmas Mimarlık katılmış olduğu proje yarışmalarında ödül ve dereceler aldı. Tasarımın müşteri ve kullanıcı ihtiyaçlarına, fonksiyon ve ekonomik şartlara uyum sağlayacak şekilde; hızlı, çağdaş ve estetik anlayışla geliştirilmesi ve çözümler üretilmesi önceliğiyle farklı ölçek ve fonksiyonlarda projeler hayata geçiren Akyürek Elmas Mimarlık kurucu ortağı Can Elmas ile yaptığımız söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz. 1998 yılında, Çağla Akyürek Elmas ile birlikte AKYÜREK ELMAS MİMARLIK’ı kurdunuz. Ortaklık yapınızdan ve iş bölümüzden biraz bahsedebilir misiniz? İkimiz de ABD’de master yapıp Türkiye’ye döndükten sonra kısa bir süre babalarımızla çalışıp daha sonra kendi kararlarımızı vermek ve yolumuzu çizmek adına kendi firmamızı 1998 yılında İstanbul da kurduk... Ama bugüne kadar çoğu projemizde yine babalarımıza danışmışızdır. Büroda işleri bölmek yerine işlerin safhalarını aramızda bölüştürüyoruz. Ben sözleşme, tasarım, avan proje, dış detaylar ile uğraşırken Çağla genel finans,

47

uygulama projeleri, iç detaylar ile ilgileniyor. Aynı anda 5-6 projeden fazlasıyla çalışmayacak şekilde zamanımızı ve ekibimizi ayarlıyoruz. Sizce günümüz inşaat ve yapı sektöründe mimarlık mesleği nasıl konumlandırılıyor? Yaşanabilir çevrelerin kurulmasında ve sürdürülebilmesinde mimarın rolü nedir? Mimarlık mesleğini çok seviyorum ve büyük zevkle yapıyorum. 20 yıldır Türkiye’de kendi ofisimi yürütüyorum. Bunca yıl ve proje sonrasında çok daha iyi bir noktada olup daha toplum yararına projeler yapacağımızı düşünürdüm. Ancak bu tip projeler, yani ülkenin ve şehirlerin, insanların ihtiyacı olan park, kütüphane, sosyal merkez veya makul konut projeleri kötü bir ihale sistemi ile dağıtılıyor. Yarışmalara katılıp 200 mimarla yarışmaya karar verirseniz, yıllarca bir çok yarışmaya katılırsınız, hayal kırıklıklarına uğrayıp bir yarışma kazansanız dahi, bu kez sözleşme yapmama veya binanın yapılmasından vazgeçilmesi olasılığı daha yüksek. Özel işverenlerle çalıştığınızda maksimum rant arzulayan, zaten çok yetersiz yazılmış imar kurallarını zorlayan projeler yapmak durumunda kalıyorsunuz. Kısacası Türkiye’de Mimarlık mesleğini şu an çok iyi bir konumda görmüyorum. Bunun yanında çok iyi binalar yapılıyor mu? Evet. Mimarlar bu şartlara rağmen çok başarılı tekil eserler üretebiliyorlar, yaşam çevreleri, kentsel alanlar oluşturma şansları çok fazla olmuyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ODE YALITIM FABRİKASI

ODE PROJESINDE EN BÜYÜK AVANTAJIMIZ IŞVERENIMIZDI, MIMARIYE ÖNEM VEREN, YALITIM IŞINDE OLDUĞU IÇIN YEŞIL BINA KONUSUNDA ISTEKLI BIR IŞVEREN ILE ÇALIŞTIK.

48

Son günlerde ülkemizde arka arkaya doğal afetler yaşıyoruz. Özellikle sel İstanbul gibi bir metropolde ciddi hasarlara yol açıyor. Bu konuda yetkili merciler birbirini suçlarken sizce asıl suçlu kim? Nerede yanlış yapılıyor? Suçlu insan demek istiyoruz ama bu bir doğal döngü, dünya yüzyıllar içinde donup eriyip yanıp yıkılarak bir döngü geçiriyor, insan da bunun bir parçası, belki dünyayı yaşanmaz yapıp başka bir gezegene kaçacak belki de dünyanın bu döngüsünü anlayıp ona göre yaşayacak. Şu anki durumda depreme biraz alışmış ve mimari statik olarak yapacağımız şeyleri biliyor olsak da, yağmur, rüzgar, yangın, tsunami gibi çok yaşamadığımız felaketlere karşı hiç de hazırlıklı olmadığımızı görüyoruz. Kötü kentleşme tabi ki asıl sorun ama başka bir sorun da insan ve doğa arasındaki kopukluk. Dağları, dereleri, denizleri tanımıyoruz, öğrenmiyoruz.

ODE YALITIM FABRİKASI

Kasım ayında gerçekleştirecek olduğumuz Yeşil Rapido konferansında “Geleceğin Kentleri, Kentlerin Geleceği” konusunu tartışacağız. Bu çerçevede sizce geleceğin kent senaryosu nasıl olacak?

Ankara, İzmir’in durumu ortada, yeşil alanlar azalıyor, enerji kullanımı artıyor, atık inanılmaz boyutta. Kentsel dönüşüm gazını alan inşaat sektörü ve politikalar ile bu gidişatı çevirmek olanaksız.

Bu senaryo Masdar gibi süper teknolojik bir yeşil şehir mi olacak yoksa Sığacık gibi bir yavaş kasaba mı? Ben ilerde sakin bir yerde olmak istediğimi biliyorum ama dünya bu çalış-üret-al-at döngüsünde oldukça, nüfus arttıkça, şehirler büyüdükçe kentler çok daha zor yaşanan mekanlara dönüşecekler diye düşünüyorum. Bizim kentlerimiz İstanbul,

Benim idealimde 20. Yüzyılın belli manifestolarından alıntılar yapan alçak katlı yoğun konut/ticaret/ofis yerleşimleri, dış alanlarla etkileşimde olan binalar, tabi ki az enerji harcayan, enerji üreten binalar var. İstanbul boğazının iki yakasındaki köyler gibi birbiri ile bağlı ama kendi içinde kendine yeten ufak kasaba/kentler ve bunların arasında yeşil, su,

Eylül 2017, 37.Sayı

spor sosyal alanları olan insanların sakin ve güler yüzle yaşadıkları mekanlar.

Son dönem projelerinizden biri olan ODE Yalıtım’ın yeni fabrikasını tasarladınız ve yapımı tamamlandı. Projenizden ve süreçten biraz bahsedebilir misiniz? Karşılaştığınız avantaj ve dezavantajlar neler oldu? Genel anlamda Endüstriyel projeler çok hızlı ilerler. İşveren mimara geldiğinde ertesi gün inşaata başlamak, 4-5 ay sonra imalata geçmek ister. Bu baskı, nitelikli projeler yapılmasını zorlaştırıyor. ODE projesinde en büyük avantajımız işverenimizdi, Mimariye önem veren, yalıtım işinde olduğu için yeşil bina


YAPI MALZEME SEKTÖRÜ ÇOK BAŞARILI VE YILLAR IÇINDE KENDINI GELIŞTIRDI. FUARLAR, SEKTÖREL YAYINLAR VE BENZERİ AKTIVITELERLE MIMARLARA EN IYI ŞEKILDE ULAŞIYORLAR.

konusunda istekli bir işveren ile çalıştık. Tüm yapı birleşenleri en iyi değerdeki ürünlerden seçildi. Çatıdaki doğal aydınlatma ışıklık sistemi ile tüm tesisin elektrik kullanımı azaltıldı, duman damperleri aynı zamanda doğal havalandırma üniteleri olarak kullanıldı, Ayrıca trijenerasyon sistemi, fotovoltaik elektrik üretimi de projede planlanan konulardı. 49

Yapının iki aşamalı yapılacak olması ve ilk etapta ofis, giriş ve sosyal alanlarının yapılmaması şu an için binaya tamamlanmamış hissi veriyor, umarım kısa süre içinde ikinci etap da yapılıp kompleks tamamlanır. İnşaatın Eskişehir’de olması mesafe nedeniyle bir dezavantajdı. Bina yapılırken yerinde ne kadar sık şantiyede bulunursak o kadar detaylara, malzemelere müdahale şansımız oluyor ve sonuçta çok daha iyi bir bina ortaya çıkıyor. Ülkemizdeki yapı malzemesi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Üretici firmaların AR-GE çalışmaları ve teknoloji yatırımları hakkında ne düşünüyor sunuz? Yapı malzeme sektörü çok başarılı ve yıllar içinde kendini çok iyi geliştirdi. Fuarlar, sektörel yayınlar ve çok çeşitli aktivitelerle mimarlara da en iyi şekilde ulaşıyorlar. Tabii biz İstanbul’da tüm firmalara yakın olduğumuzdan bu konuda şanslıyız. Her ürünle ilgili hızlı bilgi alıp görüşme yapabiliyoruz. Çok da değerli bilgili sektör temsilcileri var. Ancak Türkiye’de firma elemanları çok iş değişikliği yaptıklarından firmalarda kalıcı olamıyorlar ve bir projedeki tecrübeyi bir sonrakine taşıyamıyoruz. Şişecam, Ode, Rekor Kauçuk gibi mimari ürünler yapan firmalara fabrika yaptı-

ODE YALITIM FABRİKASI

ğımız için bu firmaların AR-GE’ye, innovasyona ne kadar önem verdiğini görüyoruz. Yabancı firmaların da Türkiye pazarında yer alması yerli firmalara ayrı bir rekabet gücü veriyor, ürünlerini sürekli geliştiriyorlar. Yazılı çizili dokümantasyonda hala çok yolumuz var. Firmaların ürünleriyle ilgili detaylı teknik spesifikasyon, laboratuar deney/test, numune, teknik çizim sağlama konusunda tam randımanlı olduklarını söylemek mümkün değil. En basitinden bir evin alüminyum doğraması için 100 bin veya 500 bin TL fiyat çıktığında, burada kör kasa olmalı mı, olursa galvaniz mi olmalı, ne kalınlıkta olmalı, doğrama eloksal kalınlığı kaç mikron olmalı, vb birçok sorunun bu ev için doğru yanıtlarına ulaşamıyorsunuz. Bir optimizasyon olması gerektiğini biliyorsunuz ama bunu yapacak kişi çok az sayıda. Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi almak

isteriz. Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz? Ben master tezimi Amerika’da enerji korunumlu binalar üzerine yaptım. Bu tez özellikle alçak katlı konutların doğal enerjileri kullanması üzerineydi. Türkiye’den spesifik 3 bölge seçtim. Soğuk iklime örnek olarak Ankara, sıcak ve nemli iklime örnek Adana’yı, sıcak ve kuru iklim için ise Urfa’yı seçtim. Bu üç bölge için prototip konut yerleşim alanları hazırladım ve bunların rüzgâr - güneş gibi doğal enerjileri nasıl kullandığını hem çizimlerle hem de hesaplarla ortaya koyacak bir çalışma yaptım. Türkiye’ye geri döndüğümde bu tez çalışmasını belli bir oranda uygulama imkanına sahip oldum. Babamla birlikte TOKİ için hazırladığımız bir toplu konut projesinde tezimdeki bazı fikirleri ve Urfa’nın geleneksel konut dokusunu kullandık. Ancak onca çabaya ve çalışmaya E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ADIYAMAN KREŞ

TOPRAĞA GÖMÜLÜ BINALARIN DA YINE ÇOK ILGINÇ VE ÖNEMLI BINALAR OLDUĞUNU , BÜYÜK ORANDA ENERJI SORUNUNU ÇÖZEN BIR YAPIM ŞEKLI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. 50

rağmen gördük ki halk aslında geleneksel olanda değil yeni ve modern de, yani apartmanlarda yaşamak istiyor. Dolayısıyla yapmış olduğumuz ve ulusal bir mimarlık ödülü kazanan bu evlerde kimse yaşamak istemedi. Belki de bu bizim kariyerimizde aldığımız ilk tepki oldu. Mimariye yaklaşımı konusunda halkın tepkisi ile karşılaştık. Biz bu çalışmaları yaparken Türkiye’deki konut görüntüsü 5 katlı idi, sonra 8 kata çıktı ve zaman içinde 15 kata çıktı. Dolayısıyla benim tezimde hazırladığım hiç bir şeyi kullanma şansım kalmadı. Aslında yapılması gereken, ranttan dolayı mecburen yüksek katlı binalar inşa ediyorsak, bu binalarda neler gerçekleştirebiliriz diye bakmak. Ben gerçek anlamda yeşil projeler yapıldığını düşünmüyorum. Binalar arsaya göre konumlandırılıyor ve kütleler iklimden bağımsız şekilde oluşuyor. Yeşil bina sertifikaları da dahil benim tezimde değindiğim ayrıca Amerika’da bir çok konferansta ve eğitimde gördüğüm doğal enerji konularına değinilmiyor. Tamamen puanlama üzerinden dünyadaki pazarlama sisteminin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Ama bu konuların Türkiye’nin önünü açtığı da bir gerçek. Bir çok işveren bir sertifika alalım, alamasak da belli kriterlere uygun projeler üretelim algısına sahip oldu. İlk defa bazı projelerde belli kriterleri Eylül 2017, 37.Sayı

kabul ettirmemiz daha kolay oluyor. Örneğin biz her zaman cephelerde gölgelikler yapmayı isterdik, bunlar maliyetler dolayısıyla gündeme gelemiyordu. Artık yapmaya başladık. Bu açılardan önemli olduğunu düşüyorum. Master tezimden sonra uluslararası bir yarışmaya katıldım. Avrupa Enerji Ajansı’nın düzenlediği fotovoltaik pillerin mimaride kullanımıyla ilgili bir yarışmaydı. Ben kafes elemanını fotovoltaikle nasıl yeniden yorumlayabiliriz diye bir çalışma yapmıştım. Bir ofis binasına fotovoltaik pillerle bir takım gölgelikler tasarladım. Bu proje ödül aldı, üzerinden 20-25 yıl geçti ama henüz uygulanmadı. Ama yakın zamanda uygulanır diye düşünüyorum. LEED sertifikasında karşımıza çıkan bir konu var mesela, gri suların geri kazanımı ve yağmur suyunun toplanması. Biz ne zaman bir projede bu konuyu masaya yatırsak alt yapıcı ve mekanikçilerin değerlendirmesi sonucunda Türkiye ikliminde bu sistemin işe yaramadığı ortaya çıkıyor. Bir çok projede bu uygulamaların yapıldığı söyleniyor ama asla verimli bir sistem olamıyor. Çünkü su depoları yeterli büyüklükte yapılamıyor yada o su beklemek durumunda kalıyor ve işe yaramaz hale geliyor, bir türlü efektif bir sonuç çıkmıyor. Yeşil tasarımla ilgili bir takım yanlış konuları ağzımıza çok dolamış durumdayız.

Yine başka bir örnek vermek istiyorum. Projelerimizde avluyu kullanmak istiyoruz hem gelenesel olarak yapımızda olan bir konu hem de iklim düzenleyici bir sistem. Avlunun yönü, şekli, botyutu...Bu konunun da yeşil tasarımla ilgili verisi yok. Toprağa gömülü binaların da yine çok ilginç ve önemli binalar olduğunu düşünüyorum. Bu tip yapıları yarışma projelerinde deneyimleme imkanımız oldu ama büyük oranda enerji sorununu çözen bir yapım şekli olduğunu düşünüyorum. Bir proje hayata geçireceksiniz, bütçeniz sınırsız, tasarımınıza hiç kimse müdahale etmeyecek...Bu proje nerede olurdu? Fonksiyonu ne olurdu ve ağırlıklı olarak hangi malzemeyi kullanmayı tercih ederdiniz? Bir sosyal sorumluluk projesi olurdu. Ekonomik güçlük çeken bir bölgede, çocuklar için karma bir alan tasarlar ve yapardım. Kültür ve spor merkezi olabilirdi sanırım. İçinde sinema, tiyatro, kütüphane bulunan ve farklı spor dallarının yapılabildiği bir yer. Hem benim açımdam eğlenceli olurdu hem de oradakilerin işine yarardı. Bir arkadaşımız için villa projesi hayata geçirdik ve aslında o projede de kimse bize müdahale etmedi. Her konuda çok serbest olduğumuz bir projeydi. Ancak sonradan farkettim hem tasarım hem de bütçe olarak ben kendimi neden o kadar sınırlamışım ki proje bittiğinde farkettim. Piyasa koşullarında uzun süre iş yaptığınızda ister istemez belli sınırları kendinize koyuyorsunuz.q


NEDEN ODE? Çünkü geleceği korumak için dünyalar kadar sebebimiz var.

KADROMUZ PROFESYONEL! Geniş tedarik ağımız ve uzman kadromuzla tüm dünyayı yalıtıyoruz.

SON 5 YILDA YALITIMA 55 MİLYON $ YATIRIM 2015’te başlattığımız yatırım atağına, Eskişehir’de Çin - Almanya arasındaki en büyük üretim üssünü kurarak devam ediyoruz.

SEKTÖRÜN İLKLERİ BİZDEN! TURQUALITY Destek Programı’na katılan, tüm ürünlerine EPD (Çevresel Ürün Beyanı) alan ilk firmayız. Girişim Sermayesi’nin yatırım yaptığı sektördeki tek firmayız. ®

HEDEFİMİZ TÜM DÜNYA! Yenilikçi yalıtım malzemelerimizle 75 ülkeyi yalıtıyoruz; şimdilik…

SERMAYEMİZ %100 YERLİ! 5 milyar dolarlık Türkiye yalıtım pazarında, dünya devi şirketlerle rekabet eden en büyük Türk şirketiyiz.

REKABETİ SEVERİZ! TÜSİAD, SEDEFED ve Sabancı Üniversitesi tarafından 2014’te dördüncüsü düzenlenen Rekabet Gücü Ödülü’nde “Türkiye’nin En Rekabetçi Şirketi” seçildik.


EMİR DRAHŞAN 52

Fotoğraf: Elif Simge Fettahoğlu Eylül 2017 , 37. Sayı


EMİR DRAHŞAN MİMARLIK

“Şehirlerde yapıların rolü önemli ama her şey yapılar değil...” KENTI TANIMLAYAN; YAPILARIN, BOŞLUKLARIN VE YÜZEYLERIN BIR ARAYA GELMESIYLE ORTAYA ÇIKAN ÇEVREDIR. BUNA ULAŞIM AĞLARI, HAVA KALITESI, YEŞIL ALANLARIN KULLANIMI, IÇINDE YAŞAYAN INSANLARIN KÜLTÜRÜ, YÖNETIM BIÇIMI HEPSI DAHILDIR, YANI KENTIN ALTINDA OLUP BITEN DE ÜSTÜNDE NE OLUP BITTIĞI KADAR ÖNEMLIDIR. Öncelikle sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Çizim yapmayı çok severdim ve annemin de iç mimar olması sebebiyle orta okul yıllarından beri mimar olmayı hayal ediyordum, lise ikinci ve son sınıfta Mahir Güven’in atölyesine gittim. Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Paris ESA’da (Ecole Spéciale d’Architecture) Mimarlık eğitim aldım. Yaklaşık on yıl kadar Fransız ortağım Alexandre Schrepfer ile birlikte LEAinvent ofisini yönettim. Daha sonra sürdürülebilir akıllı kentler üzerine bir master yaptım. Şuan da da Karaköy’de bulunan ofisimde mimari ve kentsel ölçekli projeler yapmaya devam ediyorum. MATU Mimarlık ile ortak yürüttüğümüz projelerimiz var. Önümüzdeki dönemlerde daha çok kentsel ölçekli projelere yönelmek istediğimizi ve yeni heyecanımızın bu yönde olduğunu söyleyebilirim. Bundan sonraki hayat planınız Türkiye’de mi devam edecek? Genel anlamda öyle diyebiliriz. Ancak Paris’e de gidip geliyorum, orası ile aramda güçlü bir bağ var. Ustam diyebileceğim, başarılı

kadın mimar Odile Decq Lyon’da bir okul açtı ve okulda sürdürülebilir akıllı kentler ile ilgili master programı açmak adına benden bir takım beklentileri var. ESA’da dört yıldır atölye yürütücülüğü yapıyorum. Geçen yıl da ilk kez Türkiye’de Bilgi Üniversitesi’nde atölye yürütücülüğü yaptım. Önümüzdeki dönem ne gösterir bilmiyorum ama daha çok Türkiye’de olmakla birlikte Fransa ile de ilişkilerin devam ettiği bir hayatım var. İki ülkenin üniversiteleri arasında işbirliği ile üniversiteler arası Kentsel Tasarım Atölyesi kurmak gibi bir planımız var. Ancak henüz hiç bir şey kesin değil sadece fikir aşamasında ve üzerinde çalışıyoruz. Gelişmeler oldukça sizlerle paylaşırım. Peki mimarlık sizin için ne ifade ediyor? Mimarlığı inşa edilmekte olan çevreyi ve dünyayı değiştirmek için bir araç olarak görüyordum. Etrafıma bakıyordum, İstanbul kentini inşa edilirken ve değişirken gördüm. Aslında bunun bir şekilde travmaya yol açtığını sonradan fark ettim. Çünkü bir şeye bağlanıyorsunuz ve o bir şey daha sonra yok oluyor. Bu bir ev, duvar, ağaç olabiliyor. Genç ve naif bir mimarken inanılmaz E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

53


NARKÖY

54 54

bir değişim yaşandığını ve bu değişimi tasarımlarımla etkileyebileceğimi, mimarinin böyle bir şey olduğunu zannetmiştim. Yanıldığımı daha sonraları anladım tabi ki... Peki hem Fransa’da hem Türkiye’de yaşamış bir mimar olarak her iki ülkeyi binaların çevreye etkisi boyutunda sürdürülebilirliklerini kıyasladığınızda neler söyleyebilirsiniz? Paris, sürdürülebilir - ekolojik diyebileceğimiz yapıya sahip bir kent. Bir kere şehir tek tek bina mantığı üzerinden değil bütüncül bir vizyon üzerinden tasarlanmış, dolayısıyla belli bir sistem üzerinden yaşayan bir organizma gibi... Şehirlerde yapıların rolü önemlidir; ama her şey yapılar değildir, kenti tanımlayan, yapıların, boşlukların ve yüzeylerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan çevredir. Buna ulaşım ağları, hava kalitesi, yeşil alanların kullanımı, içinde yaşayan insanların kültürü, yönetim biçimi hepsi dahildir, yani kentin altında olup biten de üstünde ne olup bittiği kadar önemlidir, hele ki Paris gibi bir şehirde yaşıyorsanız bunu daha iyi görebilirsiniz. Paris altyapısı, kanalizasyon sistemleri ile şehir içinde bir şehir, Paris’e tüm bileşenleriyle, büEylül 2017, 37.Sayı


TÜRKIYE DE HALEN KONU BIR MODA VE PAZARLAMA ARGÜMANI OLARAK GÖRÜLÜYOR. TABIIKI EKOLOJIK BIR YAPININ AYLIK GIDERLERI EKONOMIK BIR AVANTAJ ANCAK KONUNUN ULUSAL HATTA GLOBAL BIR BILINCE DÖNÜŞMESI LAZIM.

55 55

NARKÖY

tünsel açıdan baktığınızda anlam kazandığını söyleyebilirim.

Malzeme seçimlerinizde nelere dikkat ediyorsunuz?

Bugün Fransa ve Avrupa’da tüm yönetmelikler sürdürülebilirlik prensipleri üzerinden yeniden yazılmakta. Sadece Yönetmelik yetmiyor tabiiki, bununla beraber mimarlık, mühendislik ve inşaatla ilgili tüm meslek gurupları da konuyla ilgili sıkı bir eğitimden geçirilmekte. Aynı şekilde okullarda da konular derinlemesine ele alınıyor.

Yine Paris örneği üzerinden gidersek, şehirde yoğunlukla taş binalar var ve taşın getirdiği bir süredurum söz konusu. Taşın kalınlığı, kendi başına sağladığı izolasyon, havalandırma sistemlerini içine oturtabilmeniz vs. ile aslında Paris’e baktığınız zaman, bütünlüğü oluşturan yerel malzemeleri taş sayesinde oluyor. Bu durumun Paris’i inşa eden mimarlardan bağımsız, taşın ortaya koyduğu bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda birincil yapı taşını doğru seçer ve doğru bir şekilde yönlendirirseniz tek bir malzeme üzerinden kentin bütünlüğünde bir uyum yakalanmış oluyor ve sürdürülebilir bir mantık içinde kenti oluşturabiliyorsunuz.

Türkiye de halen konu bir moda ve pazarlama argümanı olarak görülüyor. Tabiiki ekolojik bir yapının aylık giderleri ekonomik bir avantaj ancak konunun ulusal hatta global bir bilince dönüşmesi lazım. Bu da daha küçük yaştan itibaren herkese konunun öneminin anlatılması ile mümkün. Sadece yapı ölçeğinde değil, öncelikle kent/kırsal ölçekler ve günlük yaşam alışkanlıkları perspektifinden konuya yaklaşmak gerek diye düşünüyorum...

Bu bağlamda malzeme de neye dikkat ediyorsunuz diye sorduğunuzda İstanbul’da o kadar çok çeşitlilik var ki sizin neye dikkat ettiğiniz çok da önemli olamıyor. Yaşayan bir kent olduğu için de hız, çıkardığınız toz, şehri meşgul

etmeniz gibi kriterler inanılmaz önemli bir hal alıyor. Bana göre betonarme İstanbul için çok doğru bir malzeme olarak görünmüyor. Dolaysıyla şu anda Şişhane’de devam etmekte olduğumuz bir projemizde çelik kullanmayı tercih ettik. Hiç ıslak imalat yapmadan, iki ay içerisinde çevreyi rahatsız edecek kısmı bitirmeyi ve süreç boyunca minimum ses kirliliği ve toz çıkmasını amaçladık. Prefabrik sistemlerde ise kullanılan malzemeden çok hangi malzemeyi nasıl ve hangi teknoloji ile kullandığınız önemli. Örneğin Goldenkey Kartalkaya’da Türkiye’de ilk defa bir otel yapısında, ardgerme ALA-SAWA sistemiyle betonarme bir bina inşa ettik. Kullandığımız sistem dolayısıyla normalde kullanacağımız betonun yarısı kadar metreküp beton kullanırken ardgerme beton teknolojisi ile bunu harmanlayarak yüksek statik performans ve çok geniş açıklıklar elde ettik. Bu sistem deprem anında hareket edip tekrar yerine gelebiliyor ve böylece betonarme binayı çok şiddetli bir depremden sonra da yeniden kullanabiliyorE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


GOLDENKEY SKI RESORT

TÜRKIYE’DE ILK DEFA BIR OTEL YAPISINDA, ALA-SAWA SISTEMIYLE BETONARME BIR BINA YAPTIK; FAKAT PREFABRIK BIR BETONARME SISTEM KULLANDIK.

56

sunuz. İleriki bir dönemde binayı bambaşka bir şekilde yeniden işlevsellendirebilirsiniz. Bu şekilde bir anda betonarme, hem metreküp safriyatı anlamında, hem teknoloji kullanımı hem de kalite olarak avantajlı oluyorsunuz, sürdürülebilirlik açısında da sistemin ömrü 300 yıl ve binanın cephesini farklı şekillerde söküp defalarca yeniden yapabilme imkanı sağlıyor. Böylece bizler mimar olarak geleceğe bir sistem bırakmış oluyoruz ve ihtiyaca göre gelecekte esnek bir şekilde şekillenebiliyor. Mimarlık eğitimini Paris ve Türkiye arasında kıyasladığınızda neler söylersiniz? Türkiye için bu konuda üzülüyorum; çünkü çocuklar çok zekiler fakat yanlış yerdeler. Mimarlık bölümünün yetenek sınavı ile öğrenci alması ve bu mesleği gerçekten isteyen kişilerin yapması gerektiğini düşünüyorum. Bunun ilerleyebilmesi için ise liselerde doğru oryantasyon gerekli, bu açıdan Türkiye’de sistem yanlış. Fransa’da da mükemmel değil ama en azından yetenek sınavı bir bariyer

Eylül 2017, 37.Sayı

koyuyor aynı zamanda da bir çok öğrencinin yolunu açıyor. Modern mimarinin yeni trendi ‘Biyofilik Tasarım’. Biyofili farkındalığının yükselişine sizce neler sebep oluyor? Biyofilik tasarıma sahip bir yapıda ne gibi değerler öne çıkıyor? Her şeyi teorik hale getirmek ve felsefi bir boyuta oturtmak aslında batı mimarisinin bir takıntısı diyebilirim. Bence mimari, kavramdan öte onu yapan insanın hikayesi ile ilgili... Aslında şunu konuşabiliriz; insan kendi doğasından çok farklı bir şey yapmıyor, kendi doğasındaki vahşilik, kapitalist ekonomik düzende bazı şeyler işin içinden çıkılmaz bir hal aldığında bir yerlerde yanlış yapıldığı anlaşılıyor. Çocuklar normalde yapması gereken çok basit bazı becerileri bile kaybetmeye başladılar ve bu kez çocukların en azından doğayı gözlemleyebilecekleri ve doğa üzerinden kendilerini daha iyi tanımlayabilecekleri ortam oluşturma çabası içerisine düşüldü. İşin içerisindeki sıkıntı

şuradan çıkıyor; kendimizi koruma iç güdümüz o kadar mantık ve kontrol dışı bir hal almışki kendimizi şehirlere hapsetmişiz. Kendi kendimize hapishaneler, anıt mezar konutlar inşa ettik. Yapmamız gereken şey doğayı doğru bir şekilde gözlemleyip, kendi beden ve ruh birlikteliğimiz üzerinde doğa ile aramizdaki ilişkiyi doğru anlayıp kendi kendimizi yok etmekten kurtarmak. Ekolojistlerin verdiği savaş da bu diye düşünüyorum. Kent ve kırsalı konuşacaksak, ikisini aynı anda konuşmamız gerekiyor, biz kentte kırsalı kırsalda da kenti arıyoruz. Kırsalda yaşama özenirken, bunu da gidip Şile’de villa yapmak olarak algılıyoruz. Kırsalda yaşayanlar ise dört, beş katlı apartman yapmayı ve içine de dizilerde gördükleri son tarz seramikleri döşemeyi kentleşme olarak algılıyor. Aslında olayı baştan itibaren belli bir dengede ve uyum içerisinde planlamak gerekiyor.q


Baumit Isı Yalıtım Sistemleri Mantolamayı en iyi kim bilir?

Baumit bilir! Binanızın yalıtımında Baumit Isı Yalıtım Sistemleri’ni tercih edin, ekonomi ve konforu bir arada yaşayın! Baumit, hem mevcut bina tadilatları hem de yeni bina projeleri için en uygun sistemleri sunar. Binalara uygulanacak doğru ısı yalıtım sistemi ile ısıtma ve soğutma için kullanılan enerji ihtiyacı yaklaşık %50 oranında düşer. Baumit Mantolama Sistemleri ile kışın sıcak ve konforlu, yazın ise serin ve ferah mekânlar yaratın.

BaumitTurkiye

İleriye yönelik fikirler


ÖZKAN KARABABA

58

Eylül 2017 , 37. Sayı


KR2B MİMARLIK

Zamanla dost olamayan bir malzeme ile doğru mimarlık mümkün değil. YAPI MALZEMELERININ SEÇIMINDE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK EN ÖNEMLI KRITER. BU SEÇIM HER ZAMAN BILINÇLI OLMASA DA, -EN AZINDAN BEN KENDI AÇIMDAN KONU ÜZERINDE DÜŞÜNDÜĞÜM ZAMAN- BUGÜNÜN MIMARISINDE BELIRLEYICI KRITER OLAN EKONOMININ, UZUN VADEDE FAYDALI KURGULANMASI IÇIN SÜRDÜRÜLEBILIRLIK ANA BAŞLIKLARDAN BIRISI.

Öncelikle sizi ve kr2b yi biraz tanıyabilir miyiz? Mimarlığın nasıl yapıldığı konu olduğu zaman, gençliğimde antrenmanlarda kondisyon hocasının söylediği bir söz geliyor aklıma: Sahada oynayabilmenin en önemli şartının koşma eylemi derdi. Bugün düşününce, futbol ve koşma arasındaki ilişkiyi, mimarlık ve çizme eylemi arasındaki ilişkiyi, mimarlık ve çizme eylemi arasındaki ilişkiyi anlatmak için kullanmak hoşuma gidiyor. Mimar; çizim eylemi ile yoruluyor, kendisini ifade edebileceği bir dil yaratıyor, binalar yaparak üretiyor ve oyuncu olmanın hazzını yaşıyor. Bu inançla, çizim eyleminin mesleğimde sürekliliği en güçlü eylem olarak kalmasına özen gösteriyorum ve yaptığım iş hakkında bir iki şey söylemem gerektiğinde koşmak ve çizmek arasındaki analoji ile sözü açmayı anlamlı buluyorum. Bu paragrafın devamında, kendim ve ofisim hakkında söyleyeceklerimin omurgası, belirleyici eylemi ve sebebi çizimdir. Mimarın; mezun olduğu okula, aldığı diplomaya veya çalıştığı ofise teslim olmaması gerektiğine inanıyorum. ODTÜ mimarlık fakültesinden mezuniyetimi, pasif bir eğitmen olduğunu düşün-

59

düğüm fakülte binasının mimarisi nedeni ile dillendiriyorum. Derginiz vesilesi ile de yapılan çevre ve sürdürülebilirlik tartışmaları açısından ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nin deneyimlenmesi gereken güçlü bir mimari eser olduğunu vurgulamak istiyorum. Behruz Çinici tarafından 50’li yıllarda tasarlanmış olan bu yapı, kullanılan malzemelerin kendi doğalarını ifade etmesi ile mimarinin vücut bulmasını sağlamıştır. Bu özelliği ile binanın kendisi, mimarlık eğitimi almak için fakülteyi kullanan öğrenciler için bir eğitmendir. Bugün yaptığım yapılara baktığımda, prensip olarak malzemenin doğasını zorlamadan, yapının çevresi ile uyum içinde bütünlük oluşturması için verdiğim uğraşıyı ODTÜ Mimarlık Fakültesi binasına borçlu olduğumu hissediyorum. Mimarlık diplomamı aldıktan sonra, Şehir Bölge Planlama Bölümünde Kentsel Tasarım konusunda Y. Lisans yaptım. Mezuniyetim sonrasında ise kısa bir süre Kazakistan da çalışıp sonrasında da, 2000-2006 yılları arasında ABD de konut, kentsel tasarım ve ‘’retail’’ konularında uzmanlaşmış orta ve küçük ölçekli ofislerde çalışma fırsatım oldu. ABD’deki çalışma hayatım, mimari ofis kültürümün oluşmasına katkı sağladı. Türkiye’ye dönüş kararımE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Condominium Project Apartman Konut projesi 6000m2, Design 2017

60

MIMARLIK, HAYATIMIN BIR UZANTISI OLARAK DÜNYA VE INSANLAR ILE KURDUĞUM ILIŞKILERE BIR VESILE DIYEBILIRIM. BENIM KIM OLDUĞUMU BELIRLEYEN PRENSIPLER ÇERÇEVESINDE MIMARLIĞI KULLANIYORUM; MUTLU OLMAK VE SEVILMEK IÇIN MIMARLIK YAPIYORUM. da kendi ofisimi kurup kendi prensiplerimle mimarlık yapabilmek fikri önemliydi. Fakat İstanbul’a döndükten sonra dünyanın prestijli mimari ofislerinden Foster+Partners ile çalışma fırsatı bulmam kendi ofisimi açma planını iki yıl ötelememe neden oldu. F+P’nin İstanbul’da şu anda Ferko Signature olarak bilinen binaya vesile olan Landmark Tower’ın proje takımında sorumlu mimar olarak ilk konsept çalışmalarından Schematik Design sürecine kadar yapılan çalışmalarda, kaptan mimar olarak rol aldım. Bu süreçte uluslararası danışmanların da aktif olarak rol aldığı yüksek standartlı mimari bir çalışma sürecinin parçası olabildim. F+P 2008 yılı baharında İstanbul ofisini kapatma kararını aldıktan sonra, kr2b mimarlık ofisini kurarak çalışmalarıma başladım. Kr2b mimarlık ofisinin sorumluluğunu aldığı ilk iş F+P’daki deneyimimden dolayı, projenin sahibi firmanın talebi doğrultusunda yine bu projenin uygulama çizimlerinin hazırlaması oldu. -başka bir yazı konusu olması gereken biraz da karışık bir süreç nedeni ile- 20082009 yıllarında bu projenin yalnızca uygulama projelerinin hazırlanması değil, F+P’nin hazırlaEylül 2017 , 37. Sayı

dığı konseptin de kapsamlı revizyonlarında, ve binanın bugünkü şeklini almasında gerekli olan -tasarım kararları da dahil- tüm çalışmalarda kr2b mimarlık, sorumlu mimari ofis olarak rol aldı. Bu süreçte Vehbi İnan’ın yüksek yapılardaki deneyiminin sürece çok değerli katkıda bulunduğunu da vurgulamam gerekiyor. Bugünlerde bitmek üzere olan bu projenin tasarım süreci çevreci bir yapının ortaya konulabilmesi için gerekli eforun anlaşılması için iyi bir örnek teşkil ediyor bu nedenle böylesi kapsamlı bir proje çalışmasının çevre ve sürdürülebilirlik konuları ile ilgili platformlarda ‘’case study’’ olarak tartışılması ve çalışılmasının faydalı olacağını düşünüyorum. Bu projenin dışında heyecan verici olduğunu düşündüğüm diğer bir projem Kazakistan’da yapılmakta olan bir Alışveriş merkezi. Bu proje Almaati’ye 400 km uzaklıkta olan Taraz kentinde yapılmakta. Tuğla gibi yerel doğal malzemelerin kullanıldığı ve pasif iklimlendirmeden üst düzeyde faydalanılan bu proje, ölçeği itibarı ile de bu şehir için bir ilk olma özelliğini taşıyor. 70000 m2 inşaat alanına sahip olan proje modern bir mimari dile sahip

olmakla birlikte -üstlendiği fonksiyon ile barışık olmak kaydı ile- yerel mimari kodlara referans verirken bir utangaçlık yaşamıyor. Projedeki arayışım, ölçeği ve fonksiyonu nedeni ile hali hazır dokudan farklılaşan yapının, kentsel bağlamına fiziksel ve fonksiyon olarak nasıl ilişkileneceği, ve şehrin doğal bir uzantısı olabilme cabası çerçevesinde oldu. Bu arada, tuğla deyince aklıma gelen başka bir projem, Kadıköy Grena Suadiye konut projesi. Her ne kadar bu projedeki tuğla kullanımı Kazakistan’da olduğu gibi çevrenin doğal bir uzantısı gibi hissedilmeyecek olsa da, bittiği zaman doğal malzemelerin kullanımını cesaretlendirecek bir yapı olacak. Grena Suadiye projesinin mahalle hayatına katkıda bulunabilmesi ve kentsel dokunun gelişmesinde örnek teşkil olabilmesi için, bina ile yol arasında bulunan alanın anlamlı bir yeşil olarak tasarlanması işveren tarafından özellikle istenildi ve açıkçası projenin başında belirtilen bu talep benim projeyi içtenlikle ele alıp çalışmam için yeterli bir teşvik oldu. Sizin için mimarlık ne ifade ediyor? Mimarlık, hayatımın bir uzantısı olarak dünya ve insanlar ile kurduğum ilişkilere bir vesile diyebilirim. Benim kim olduğumu belirleyen prensipler çerçevesinde mimarlığı kullanıyorum; mutlu olmak ve sevilmek için mimarlık yapıyorum. Mimarlığı doğru yaptığımın kriteri işim vesilesi ile kurulmuş olan ilişkiler ve yaşanılan deneyimlerin herkes için olumlu sonuçlar vermesi. Bu nedenle mimarlığımın omurgasını


fiziksel olgulardan ziyade, mimarlığa vesile olan kişilerin ve kullanıcıların mutluluğuna imkan sağlayacak prensiplere dayandırıyorum.

Condominium Project Apartman Konut projesi 6000m2, Design 2017

Genel anlamda mimari tasarım kararlarınızda çevre duyarlılığı ve sürdürülebilirliğin önemi ile ilgili görüşlerinizi alabilirliyiz? Kentsel tasarım tezim Kolektif Bellek üzerine oldu. Çok sevgili hocam Canan Birsel’in yönlendirmesi ile üzerinde düşünmeye başladığım bu kavram; kentsel doku tarafından sarmalanmış olan kolektif belleğin ve dolayısı ile toplumun gelecek kurgusunun, kentsel dokuda süreklilik arz eden mimari ögelerden beslendiğini anlatır. İlk bakışta ekolojik süreklilikle doğrudan bir ilişki görünmese de, -Kolektif Bellek üzerinden- geçmişten gelen ve mimari sürekliliği olan yapı elemanlarına, yapım teknolojilerine ve mimari formlara karşı geliştirilecek olan hassasiyetin, ekolojik süreklilik açısından da güçlü bir mimari çevre yaratılmasına katkıda bulunacağını iddia edebilirim. Yapılı çevrenin geleceği hakkında görüşleriniz nelerdir? Önümüzdeki yıllarda ne gibi zorluklarla karşı karşıya kalınabilir? Ne gibi fırsatlar karşılaşılabilir? Yapılı çevrenin geleceğini İstanbul için görmekte çok zorlanıyorum. Şu anda benim anladığım, politik ve ticari kaygılar çerçevesinde kent kimliği hızla değişiyor ve zaman içinde şehir hayatı daha zorlayıcı oluyor. Bu nedenle bugün itibarı ile, yapılı çevreye şekil veren parametreler yanlış. Kentleşme politikalarının oluşturulmasında, bilimsel parametlerin dışlanması nedeni ile hesabı yapılan politik ve ekonomik getirilerin mümkün olmadığını hep beraber yaşayacağız. İstanbul özelindeki kentsel politikalardaki iyileri ve yanlışları çok yakından takip edebildiğimi iddia edemem. Fakat Yenikapı’da yapılan dolgu alanı ile emanetçisi olduğumuz istanbul’un tarihi dokusuna karşı kötü bir ihaneti vücut bulduğunu -hem kültürel hemde ekolojik etkileri nedeni ile- her platform da dillendirme ihtiyacı içindeyim.

61

YAPILI ÇEVRENIN GELECEĞINI İSTANBUL IÇIN GÖRMEKTE ÇOK ZORLANIYORUM. ŞU ANDA BENIM ANLADIĞIM, POLITIK VE TICARI KAYGILAR ÇERÇEVESINDE KENT KIMLIĞI HIZLA DEĞIŞIYOR VE ZAMAN IÇINDE ŞEHIR HAYATI DAHA DA ZORLAYICI OLUYOR.

Yapılı çevrenin geleceğine ışık tutabilecek güzel örnekleri Batı’da görebilmek mümkün. Aklıma gelen herkesin gözü önündeki örnek New York’taki yaya odaklı dönüşüm. New York şehrini son ziyaretimde, -yaklaşık bir yıl öncetüm şehre hizmet verecek şekilde kurgulanmış E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Medine Prens Muhammed Bin Abdülaziz Havalimanı, SUUDİ ARABİSTAN

Mart Alışveriş Merkezi Taraz, Kazakistan 70000m2, Design 2016

62

KARŞISINDA ZORLANDIĞIMIZ ENERJI MALIYETLERININ NEDENI, DOĞAYA RAĞMEN BIR YAŞAM TARZININ KURGULANMAYA ÇALIŞILMASIDIR. olan bisiklet hizmeti sayesinde (hiç bir toplu taşım aracına da ihtiyaç duymadan), geleceğin şehirlerinin nasıl olabileceği hakkında bir deneyim yaşama fırsatım oldu. Gelecekte herkesin ulaşmaya çalıştığı örnek şehirlerde, aktif ve sağlıklı insanlar doğal hayat ile doğrudan ve mutlu ilişki içinde olacak. Çağdaş konut kavramının size tanımı nedir? Çağdaş konut içeriğinde hangi kriterleri barındırmalıdır? Ne gibi estetik kaygılar taşımalıdır? Çağdaşlık birlikte uyum içinde yaşayabilmeyi gerektiriyor. Binalar için de çağdaşlık anlayışı birlikte ve uyum içinde olabilme yeteneği ile ilişkilendirilmeli: Çağdaş konut için öncelikli rol, yapının toplum hayatına sağladığı katkı karşılığında düşünülmeli. Şehirden izole olmaya çalışan yüksek duvarlı siteler arkasında dünün tabiri ile ‘’ultra lüks’’ villaları, günümüzün ‘’akıllı rezidans’’ları toplumsal hayata katkı sağlamaEylül 2017 , 37. Sayı

dıkları taktirde çağdaş konut olarak değerlendirilemezler. Çağdaşlık konusu estetik açıdan, özellikle konut içi tasarımlarında ele alındığında ise, kullanıcıya sağlanan kullanım esnekliği çağdaşlığın kriteri. Dikte edilen estetik anlayışları günümüz açık toplum ihtiyacı ile örtüşmüyor. Binaların kentin estetik objeleri olarak algılanmasında ne kadar çağdaş olabildikleri ise yine kavramsal prensipler çerçevesinde ele alınmalı: özgüven ve doğallık çağdaş binanın kentsel bağlamdaki estetik anlayışına esas teşkil etmeli. Modern mimarinin yeni trendi ‘biyofilik Tasarım’. Biyofili farkındalığının yükselişine sizce neler sebeb oluyor? Biyolifik tasarıma sahip bir yapıda ne gibi değerler öne çıkıyor? Biyolifilik tasarım, yapının insan ve doğa arasında bir ilişki olarak kurgulanmasını amaçlıyor. Bu şekilde bir tanım yapınca birdenbire -modernist anlamda küçümseyici vurgusu ile- ‘’romantik’’ ve belki de ‘’naif’’ bir ifadeyi dillendirdiğimi hissettim. Temel ihtiyaç olan doğa ve insan ilişkisini mimarlık çerçevesinde ifade ederken içine düştüğüm bu ruh hali; üzücü ve İstanbul’lunun içinde bulunduğu talihsiz durumun ehemmiyetini gösteriyor. Biyolofik tasarım anlayışında; binaların pencereleri, kapıları, balkonları, terasları, bahçeleri, duvarları ve diğer tüm alt yapı açılımları insan ve doğa arasında bir bağ olarak algılanmalı. Başka bir değişle duvarlar bizi doğadan nasıl korumalı

sorusunun yerini, duvarlar bizi doğaya nasıl bağlıyor sorusu mimarinin çalışma alanı haline getirilmeli. Günümüzde giderek artan enerji maliyetleri neredeyse her türdeki ve boyuttaki binayı zorluyor. Global ve bölgesel ekonomik sorunlarla birleştiğinde, enerji maliyetlerini düşürmek, verimliliği artırmak, sürdürülebilirlik hedeflerini karşılamak ve binayı iyileştirmek için ne gibi yenilikçi çözümlere ihtiyaç vardır? Karşısında zorlandığımız enerji maliyetlerinin nedeni, doğaya rağmen bir yaşam tarzının kurgulanmaya çalışılmasıdır. Bina özünde bu konu irdelenebilir ve çok çeşitli çözümler önerilebilir, fakat öncelikle üst ölçekte toplumsal değerlerin doğa bilincinin güçlenmesi yönünde geliştirilmesi şart. Son olarak, yapı malzemelerinin sürdürülebilirlik değerleri onları seçmenizde etken oluyor mu? Yapı malzemelerinin seçiminde sürdürülebilirlik en önemli kriter. Bu seçim her zaman bilinçli olmasa da, -en azından ben kendi açımdan konu üzerinde düşündüğüm zaman- bugünün mimarisinde belirleyici kriter olan ekonominin uzun vadede faydalı kurgulanması için sürdürülebilirlik ana başlıklardan birisi. Zamanla dost olamayan, kullanıcısına külfet olacak bir malzeme ile doğru mimarlık yapılabilmesi mümkün değil.q



ARMAN AKDOĞAN

64

Eylül 2017, 37.Sayı


IND [İSTANBUL]

Geleceğin şehirlerinde doğaya dönüş artacak...

65

GELECEĞIN ŞEHIRLERINDE, TOPLUMUN DOĞAYA DÖNÜŞ ISTEĞI ILE YEŞIL PEYZAJIN, YEŞIL PARK ALANLARI ILE SINIRLI KALMAYIP ŞEHRIN TÜM DOKUSUNA, BINA CEPHELERINE KADAR DAHA DA NÜFUZ ETTIĞI BIR YÖNELME OLACAKTIR. FARKLI DISIPLINLERIN BIR ARAYA GELIP ŞEHIRLERI TASARLAMA ZORUNLULUĞU SÖZ KONUSU OLACAK.

1999 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden mezun olan, yüksek lisansını Berlage Institute’da tamamlayan 2000 yılının başından beri mimarlık mesleğini icra ederek, yurt dışı ve yurt dışında birçok başarılı çalışmaya imza atan Arman Akdoğan, 2007 yılında IND [İstanbul] ofisini resmi olarak kurdu. Arman Akdoğan 2008 yılında Venedik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne misafir eğitmen olarak Felix Madrazo ile davet edildi. Öğretim görevini bu yıllardan itibaren Rotterdam Mimarlık Akademisi ve diğer okullarda davetli olarak devam ettirmekte... Biz de kendisiyle mimarlık / inşaat üzerine güncel gelişmeleri konuşmak için bir araya geldik. Sizi ve ofisinizi biraz tanıyabilir miyiz. Son dönem projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz? Ofisimiz 2007 yılında İspanya Konut Bakanlığı’nın açtığı toplu konut yarışmasını, Ceuta şehrinde kazanmamız ile

çalışmalarına başladı. Bu tarihten itibaren mimarlık ve kentsel tasarım ölçeğinde fikir, konsept, uygulama ve araştırma projeleri ölçeğinde çalışmaktayız. Ayrıca IND Supersudaca adlı think-thank araştırma grubunun kurucu üyesi. Dolayısı ile tasarım dünyasında farklı disiplinlerde çalışma fırsatı bulan bir ofis. Geçen on yılda turizm alanında araştırma kitabı ve 2017 yılında Expo Guidlines isimli bir kitap sunduk. Kitabın konusu evrensel Expo alanlarının tasarım ve planlamasına ait yöntemlerin örnekler ile sunulmasını kapsamakta. Bizim için son dönemde önemli olan birkaç proje var. Mimari tasarım sürecinin ardından inşaatına başlanacak olan Çanakkale Anten Kulesi. Bu proje Çanakkale için farklı bir uğrak noktası olacak. Sakarya merkezinin spor alanları ile doğuya nehir boyuna genişlemesini öngören geniş bir alanın kentsel tasarım ve birimlerinin mimari projelerinin çalışması yapmaktayız. Yine başka bir proje Sabana Costa Rica da kentsel tasarım projesinin diğer aşamalarına geçmekteyiz. Dolayısı IND farklı ölçek ve programlarda yeni fikirler üreten bir ofis konumunda. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


GÜNÜMÜZDE TÜM PLANLAMANIN SERBEST PIYASANIN BELIRLEDIĞI, DEVLETIN ROLÜNÜ ÇOK AZALTTIĞI BIR DÖNEMDEYIZ DOLAYISI ILE NADIR PROJELER DIŞINDA YAŞANABILIR ÇEVRELERIN KURULMASINDA MIMARIN ESKISI KADAR MAALESEF HÜKMÜ GEÇMEDIĞI BIR DÖNEM.

66 66

Çanakkale Anten Kule

Tiran 2030 Şehir Planı Eylül 2017, 37.Sayı

Sizce günümüz inşaat ve yapı sektöründe mimarlık mesleği nasıl konumlandırılıyor? Yaşanabilir çevrelerin kurulmasında ve sürdürülebilmesinde mimarın rolü nedir? Mimarlık mesleği farklılaşarak ülkelerin ekonomi, altyapı ve genişleme isteğine bağlı öneme sahip bir konumda. Örneğin Meksika büyüyen ekonomisi ile mimarlık ortamı tıpkı ülkemizdeki gibi. Güney Amerika da çok ağır gelişen küçük ölçekli bir mimari üretim mevcut. Avrupa nın ise tüm altyapıları tamamlanmış durumda ve büyüme isteği zayıf dolayısı ile mimarlık alanına, şehir planlamasına ilgi çok azalmakta. Avrupa için İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra mekansal tasarımın ivmesi sürekli düşmekte veya belli bir noktada sabit kalmakta. 1990 lı yıllara kadar mimarın rolü her alanda fikrine ihtiyaç duyulan bir konumdaydı. Günümüzde tüm planlamanın serbest piyasanın belirlediği, devletin rolünü çok azalttığı bir dönemdeyiz dolayısı ile nadir projeler dışında yaşanabilir çevrelerin kurulmasında mimarın rolü olabileceği halde fırsatların tanınmadığı ve eskisi kadar maalesef hükmü geçmediği bir dönem. Türkiye den örnek vermek gerekir ise planlamayı içeren tüm kamu ihaleleri önce inşaat firmalarına veriliyor ardından bu firmalar istedikleri planlama yöntemini seçip tasarlatıp, kabul için devlet onayına sunuyor. Süreç içerisinde herhangi bir mesleki alanda gelişmiş bir kurul denetlenmesinden geçmemekte.


Veya önceden çok iyi araştırılmış, her alanda irdelenip hazırlanmış bir kentsel tasarım planın uygulama sürecine girdiğini gördüğümüz örnekler çok az. Her şey çok hızlı ilerlemekte. Sözünü ettiğiniz idealimizdeki yaşanabilir çevrelerin kurulmasını öngörmekte zorlanmaktayım.

İstanbul Arkadia Apartmanı

67

Kasım ayında geçekleştirecek olduğumuz Yeşil Rapido konferansında “Geleceğin Kentleri, Kentlerin Geleceği” konusunu tartışacağız. Bu çerçevede sizce geleceğin kent senaryosu nasıl olacak? Geleceğin kentleri araç trafiğinin en aza indiği veya hiç olmadığı, az miktarda da olduğunda da kendi sürüşünü gerçekleştiren şöförsüz araçların olacağı kesin. Birçok altyapı tekrar düşünülecek. Ekonomik piyasanın (petrolden bağımsız enerji üretimi) teşviki ve araçların değişimi kentlerin yapısınıda değiştirecek. Bu duruma gelindiğinde tekrar tüm şehirleri yeniden tasarlamak gerekebilir. Başka formlarda kent dokuları keşfedeceğimizi ümid ediyorum. Toplumun doğaya dönüş isteği ile yeşil peyzajın, yeşil park alanları ile sınırlı kalmayıp, şehrin tüm dokusuna bina cephelerine kadar daha da nüfuz ettiği bir yönelme olacaktır. Farklı disiplinlerin bir araya gelip şehirleride tasarlama zorunluluğu söz konusu. Bu ekonominin ve ülkeler arası barışın gelişmesi durumunda olabilir. Yoksa E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


HER KÖYDEN, KASABADAN, ŞEHIRDEN, BÖLGEDEN SORUMLU MIMARI BIR KIŞI VE BIR KURUL SORUMLU TUTULMALI.

68 68

geçen yıllarda yaşadığımız göç sorunu, savaş gibi meseleler tüm siyasi ilgiyi mimarlık ve planlama dışında başka alanlara saptırmakta, ilişkileri yıpratmakta. Son günlerde ülkemizde arka arkaya doğal afetler yaşıyoruz. Özellikle sel İstanbul gibi bir metropolde ciddi hasarlara yol açıyor. Bu konuda yetkili merciler birbirini suçlarken sizce asıl suçlu kim? Nerede yanlış yapılıyor? Biraz önce sözünü ettiğim, Türkiye de şehir planlamasının tüm aşamalarında kullanılan yöntem meselesi sorumlu. Kurumların işleyişini geniş bir perspektiften bakmadan suçlamak yersiz olabilir. Ülkenin mekan üretimi, süreç ve aşamalarında kullanılan organizasyon şeması ve sistemi değişmeli. Belediyelerde altyapı ve trafiğinden sorumlu bir birimin şehrin diğer kentsel kararları ve uygulamaları ile farkında olmadan ilişkisiz bir şekilde çalışmakta. Ankara da bakanlık bir bölge için liman önerisi çalışması yaparken belediye de ilgili mercilerin bilgilendirilmesi, fikir alınması gerekirken, kimi zaman tüm birimlerin haberleri bile olamıyor. Tasarım süreci içerisinde farklı disiplinlerdeki Eylül 2017, 37.Sayı

uzmanların bir araya gelip tasarımı oluşturması, ciddi bir inceleme araştırma süreci ardından yapımın hayata geçirilmesi gerekir. Ön analiz araştırma süreçleri için bütçeler ayrılmamakta. Küçük bir örnek birçok turizm kasabasına, meydanlarına hiçbir tasarımcının eli değmemiş vaziyette oysa tüm alanların en az 5 senede bir tasarım planları yenilenmeli, geleceğe ait projeksiyonlar yapılıp uygulamaya konulmalı. Her köyden, kasabadan, şehirden, bölgeden sorumlu mimari bir kişi ve bir kurul sorumlu tutulmalı. Vizyon projeleri kurgulanmalı ve kurumlar arasında bilgi akışı sağlanmalı. Bu konu oldukça karmaşık, siyasi ve herkesin görüşleri farklı olduğu için irdelenip değiştirilmek istenmiyor. Yatırımcı ve inşaat firmaları için var olan sınırsız özgürlüğün sonucunda halk zarar görmekte Problem olan bence çok eleştirilen rant isteğinin varlığı değil rantın sağlıklı planlanamamasıdır. Son olarak; ülkemizdeki yapı malzemesi sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Üretici firmaların AR-GE çalışmaları ve teknoloji yatırımları hakkında ne düşünüyor sunuz?

Yapı malzemesi sektörü inşaat piyasası ile paralel olarak gelişir. Çok fazla yol alındı bu konuda. İnşaat endüstrisinde kullanılan malzemeler ve üretilen detaylar artık Avrupa ile eşdeğerde fakat Ar-ge konusunda çok alınacak yollar var, yeni yapı kimyasallarının üretimi önemli. Çelik çekme yalıtımlı doğrama sistemleri gibi bina cephelerini daha zarif gösterecek malzemeleri piyasada arıyorum ve bulamıyorum. Bir proje hayata geçireceksiniz, bütçeniz sınırsız, tasarımınıza hiç kimse müdahale etmeyecek...Bu proje nerede olurdu? Fonksiyonu ne olurdu ve ağırlıklı olarak hangi malzemeyi kullanmayı tercih ederdiniz? Muhtemelen bir turizm şehrinin veya kasabasının master planını ve bir parçasında yer alacak mimari projelerini gerçekleştirmek olurdu. Sahil düzenlemeleri, uğrak noktalarının tasarımı, kentsel mobilyalarını bir bütün içerisine tasarlamak. Master plan içerisinde farklı mimarlara projelerini gerçekleştirmesi için davet etmek, uygulatmak ve ardından sürecin en iyi şekilde tamamlanması için takip etmek olurdu. Malzeme kullanım tercihi sorunuza gelince, önemli olan birinci sırada kentsel tasarımı ve sürecini kurgulamak olduğundan, daha önemli safhaları aştıktan sonra bu kurgunun sonucunda malzeme seçilmesi uygun olacaktır.q



Gencer Yalçın Kurucu Ortak / Baş Mimar

Dilşad Öktem Aslaner Kurucu Ortak / Yüksek Mimar

70

Eylül 2017, 37.Sayı

Bahar Yücel

Efe Kağan Hızar

Kurucu Ortak / Yüksek Mimar

Kurucu Ortak / İç Mimar


Sürdürülebilirliğin irdelenmediği bir tasarım gerçekçi olamaz.

STUDIO VERTEBRA

DOĞANIN BIR PARÇASI OLAN ARSANIN ÜZERINDE BIR YAPI YAPIYORSUNUZ DOLAYISIYLA, ARAZININ EĞIMINE, ARAZININ DURUMUNA, ZEMIN YAPISINA, RÜZGÂR VE GÜNEŞ YÖNÜNE, ÖZELLIKLE DE ÇEVREYLE OLAN ILIŞKISINI DÜŞÜNEREK BIR TASARIM YAPMALISINIZ. BIZIM ILKELERIMIZ BU YÖNDE, AKSI TASARIMLAR YAPAMIYORUZ. MÜŞTERIMIZ TALEP ETMESE DE BIZ BU KONUDA CIDDI SAVAŞLAR VERIP KAZANABILDIĞIMIZI KAZANMAYA ÇALIŞIYORUZ. Studio Vertebra’yı biraz tanıyabilir miyiz? EFE KAĞAN HIZAR: Biz dört ortaklı bir şirketiz, 2008 yılında kurulduk, 2009 yılında faaliyete başladık. Üç ana hizmet dalımız var: Mimarlık, iç mimarlık ve restorasyon. Bizim, bu üç hizmet dalını bir araya getirdiğimiz bir tasarım felsefemiz var. Buna ‘tümel tasarım’ diyoruz. Yani bir projeyi bir yere kadar yapıp bırakma; içini yapıp dışını yapmama, peyzajını yapıp bir kısmını yapmama, uygulamasını yapıp konseptini yapmama gibi değil. Bizim paket yaklaşım anlayışıyla bir hizmet modelimiz var. Bu da bize çok disiplinli bir ekip yapısı sağlıyor. Böylece bu elli kişilik kadromuzda grafik tasarımcımız da oluyor, iç mimarımız, peyzaj mimarımız ve endüstri tasarımcımız da oluyor. Çok disiplinli bir ofis ortamı yaratıyoruz. Bu disiplinler arası çakışmalar/kesişmeleri de avantaj alanları olarak görüyoruz. Biz ofisimizi ilk kurduğumuzda dört ortakla başladık, şimdi de bunun yansıması olarak çok dallı bir sistemde ilerliyoruz. Projelere de böyle yaklaşıyoruz. Burada müşteri de önemli faktör. Biz onu da aslında ekibin bir parçası olarak görüyoruz. Yani müşterilerimizi tam müşteri değil bir nevi iş geliştirdiğimiz ortak paydaşlar olarak görüyoruz. Bir projeyi aldığımızda onları davet ediyoruz, onlarla birlikte süreci geliştiriyoruz. Aktif bir süreç yürütüyoruz. Tabi vizyonel sorunlar bazen oluyor ama amaç teslim olmak yerine aydınlatıp, pozitif girdiler elde edebilmek. GENCER YALÇIN: Ofisi kurmadan önce biz uluslararası fonlarla beraber çalışıyorduk. Orada da sistem daha çok fizibiliteden başlıyordu ve oradaki yerel sorunları çözüyorduk. Belediyenin tayin ettiği halk komitesinin estetik kurumunun görüşmelerinden, inşaat, teknik, tasarım vb. gibi bütün süreci biz yönetiyorduk. Ancak uluslararası fonlar Türkiye’den çekilme kararı alınca biz de yurtdışında devam etmek istemedik. Türkiye’de devam edelim

dedik ve Studio Vertebra’yı kurduk. İnşaat sektörü ve bizim sektörümüz o zamanlar yavaş yavaş parlamaya başlamıştı. Tabi birçok alt yapı sorunu vardı ve alışılagelmiş mimari vizyonlar vardı. Bunların oluşturduğu belli sorunlar vardı ve bu sorunları çözmenin yolu da bütün disiplinlerle beraber çalışmaktı. Tabi sadece disiplinlerle beraber çalışmakta yetmez, bunun ekonomik verileri de önemli; ekonomik verileriyle beraber bir tasarımı hayata geçirmek gerekiyor. Özetle bütün bu etkenlerin bir arada çalışması gerekiyor ve biz böyle bir yapılanmaya gittik. Bu yapılanmanın da artılarını şöyle görüyoruz; bir grup firmasının total bir çözüm ortağı olmuş oluyoruz. Studio Vertebra olarak bizler genellikle büyük ölçekli projeler üzerinde çalışıyoruz. Özel sektör ile geliştirdiğimiz projelerimizde çalışma alanlarımız bir parsel ölçeğinden, daha geniş ölçeklere yayılmaya başlıyor. Şehirlerimizin birçok sorunu var ve hepimiz biliyoruz ki bunlar sadece mimarların çözebileceği sorunlar değil. Özel sektör de bir partner gibi hareket etmezse çözüm üretilemiyor. Çözümü uzun vadeye yayıp o partnere gerçekten bir çözüm ortağı olduğunuzda o şehrin birçok sorununu da çözmeye başlıyorsunuz. Biz bu yüzden böyle bir bütüncül tasarım ofisi olduk. Gönül isterdik ki şehir bölge plancıları, peyzaj mimarları vb. hepsi bir bütün olarak workshop’larda çalışıp tüm bu büyük sorunlara değinecek kadar çalışma yapabilse ama bunu yapamıyorlar. O yüzden biz bu açığı mümkün olduğunca doldurmaya çalışıyoruz. Çalışmalarınızdan ve son dönem projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz? GENCER YALÇIN: Biz grup firmalarıyla çalışıyoruz ve büyük çaplı işler yapıyoruz, dolayısıyla bizim spesifik bir konu üzerine E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

71


Amasya Üniversitesi

72

çalışma şansımız yok. Küçük ölçekten büyük ölçeklere birçok kategoride iş yapıyoruz; bu bazen bir kültür merkezi olabiliyor bazen de bir park düzenlemesi… Fokusumuz ise nitelik. Son dönem projelerimize bakarsak şuan yaklaşık 20-25’e yakın projemiz başladı. Örnek vermek gerekirse Ataşehir’deki Atapark projemiz ki farklı bir proje ve yakında lanse edilecek, basına yansıyan Volume İstanbul projemiz, otel projelerimiz ve ağırlıklı olarak kentsel dönüşüm projelerimiz var. Birçoğu hayata geçmek üzere... DİLŞAD ÖKTEM ASLANER: Bunların haricinde çözüm ortağı olduğumuz konut projelerimiz var. Urfa’da bir okul projemiz ve Sakarya’da uluslararası bir yarışmada finale kaldığımız bir otel projemiz mevcut. Gencer Bey’in bahsetmiş olduğu kentsel dönüşüm projelerinden yaklaşık 120 bin metrekareye konumlanabilecek olan Eyüp’teki kentsel dönüşüm projemiz yeşilin zeminden üst katlara taşındığı bir projemiz. Bunların haricinde villa projelerimiz, restorasyon projelerimiz ve Kuşadası’nda geliştirdiğimiz dönüşüm projeleri yer almaktadır. Mimari tasarım kararlarınızda çevre duyarlılığı ve sürdürülebilirliğin önemi ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? EFE KAĞAN HIZAR: Özellikle bölgesel sürdürülebilirliğin ciddi bir faktörü olan iklim faktörü, güneş kullanımı ya da yönelimi gibi faktörler bizim standart prosedürümüz diyebilirim. Konsept departmanımızın her proje için etaplandırılmış yaklaşım metodu var. Bu önemli etaplardan biri rüzgâr yönü ve güneş Eylül 2017, 37.Sayı

yönü gibi tüm bölgesel donelerin toplanması... Mesela Dilşad Hanım’ın söz ettiği Urfa’daki okul projesinin cephesi tamamen güneş enerjisinin nasıl okulu etkilemeden pasifize edileceği üzerine geliştirilmiş bir cephe. O da aslında ilk kütle aşamasında, daha ilk forma karar verirken bizim paftalarımızda yerini almış ve güneşi görerek tasarladığımız bir süreç. Bize bu müşteriden gelen bir talep değil; zaten bizim yapımızda olan ve bizim yapımızı sürdürülebilir kılan şey... Biz sürdürülebilirliği her zaman ciddi bir girdi olarak dikkate alıyoruz. GENCER YALÇIN: Sürdürülebilirliğin irdelenmediği bir tasarım bence gerçek bir tasarım olamaz. Doğanın bir parçası olan arsanın üzerinde bir yapı yapıyorsunuz dolayısıyla, arazinin eğimine, arazinin durumuna, zemin yapısına, rüzgâr ve güneş yönüne, özellikle de çevreyle olan ilişkisini düşünerek bir tasarım yapmalısınız. Bizim ilkelerimiz bu yönde, aksi tasarımlar yapamıyoruz. Müşterimiz talep etmese de biz bu konuda ciddi savaşlar verip kazanabildiğimizi kazanmaya çalışıyoruz. DİLŞAD ÖKTEM ASLANER: Ekip kurgumuzun devamlılığını sağlayarak sürdürülebilirliği kendi içimizde de yaşatmaya çalışıyoruz. Bu da bize uzun soluklu bir birliktelik sağlamış oluyor. Yapılı çevrenin geleceği hakkında görüşleriniz nelerdir? Önümüzdeki yıllarda ne gibi zorluklarla karşı karşıya kalınabilir? Ne gibi fırsatlarla karşılaşabilir? EFE KAĞAN HIZAR: Bu konuya çok uzak

ölçekten yaklaştığımda, sizin de sıklıkla derginizde değindiğiniz biyofilik ile de bağdaştırdığımda, sürdürülebilirlik “yapılılıktan” uzaklaştıkça, yakınlaşılan bir kavram; hepimiz biliyoruz ki yedi milyar insanın hepsinin “şehirli” olması sürdürülebilir bir durum değil. Basit bir mantık olarak, yedi milyar insanı şehirlerde yaşatamayacağımıza göre şehirleşmemeliyiz. Bir şehir insanı dünyadan aldığından ne kadarını geriye veriyor? Sonuçta biz mimarız, daha sürdürülebilir daha çevre duyalı projeler çiziyoruz ama arabamız var benzin kullanıyoruz, elektrik kullanıyoruz... İşin özü “gerçekten” aldığımızdan fazlasını verebiliyor muyuz? Çalıştığımız coğrafyada insanların isteklerinde değişimler başladı ve yavaş yavaş binaların estetik olmasının yanı sıra yapısal ve çevresel olarak da bulunduğu bölgeyle örtüşmesi gerektiği gibi kaygı oluşumu var. Buna bizim yatırımcılarımızın ‘farklı bir şey’ arayışı da eklenince artı değerler oluşuyor. Özellikle yatırımcılar bunun tüketicisi oluştuğuna inandığı zaman, çevresel dengeler de denklemin bir parçası haline geliyor. GENCER YALÇIN: Her konuda olduğu gibi bu konuda da önce bilinçlenmek gerekiyor. Bilinçlendikçe niteliğin ne olduğunu kalitenin ne olduğunu öğreniyoruz. Kalite sadece rakamsal bir veri değil. Birçok niteliği var; maddi, manevi. Bizim şu anki yapılı çevremize baktığımız zaman ki özellikle büyük şehirlerimizde, aslında biz bahsettiğiniz doğa ile iç içe yaşamdan kentlere gelmişiz. Bunun sebebi de ekonomik kaygılar, olması gereken hizmetlerin kırsala gitmemesi vb. Ben mevcut yönetimin şu yönünü seviyorum; en azından bağlantıları kurmaya, yolları açmaya çalışıyor,


KIŞILERIN UZUN VADEDE ORADA MUTLU OLACAĞI VE O KIŞININ IHTIYAÇLARI DOĞRULTUSUNDA BIR KONUT TASARLAMANIZ LAZIM, FILTRELEYEREK. KENDINIZ IÇIN DEĞIL, RESIM YAPAR GIBI BIR TASARIM ÇIKMAMALI… DUVARA ASMIYORUZ BUNLARI…

böylelikle şehir yaşamı ile kırsal yaşamı birleştirmeye çalışıyor. Özellikle son yıllarda İstanbul’da yaşamış ve belli bir seviyeye gelmiş birçok insan İzmir, Bodrum, Yalova gibi yerlere yerleşip sakin bir yaşam seçiyor. Doğamızda bu olduğu için doğaya ne kadar aykırı davranabiliriz? Doğaya aykırılıktan artık boğuluyoruz. Boğuldukça insanlar sorgulamaya başlıyor. Eskiden ofis dediğinizde küçük bir penceresi olan, bir masası olan yer olarak tanımlanıyordu, şimdi ise iç bahçelerini yapmak zorundasınız, insanların nefes alabilecekleri, toplanıp bir şeyler konuşabilecekleri bir rekreasyon alanı yaratmak zorundasınız. Bu artık bir talep haline geldi ve gelecek bu yönde ilerleyecek. Çağdaş konut kavramının sizce tanımı nedir? Çağdaş bir konut içeriğinde ne gibi kriterleri barındırmalıdır, ne gibi estetik kaygıları taşımalıdır? EFE KAĞAN HIZAR: “Çağdaş Konut” denince yapısaldan öte imkansal düşünmek lazım. Çağımızın imkân yeterliliği de sizi mekândan bağımsızlaştırabilmeli, esneklik, hafiflik gibi sıfatlara layık olmalı; bunu yaparken estetik olarak da tatmin etmeli. Güzel bir yemek lezzetli olmalı güzel de gözükmeli… O yüzden tüketicisinin estetik kaygılarını paylaşmalı, ait olmalı tabii bunun bir gerekliliği de mimarın bireyselliğinden uzak olabilmesinde. Uzun vadede kullanıcısın mutlu olacağı ve kendinin de keşfedeceği ihtiyaçları doğrultusunda bir konut tasarlamanız lazım, filtreleyerek. Kendiniz için değil, resim yapar gibi bir tasarım çıkmamalı… Bu tasarımlar duvara asmak için

73

Avcılar Kule

değil sonuçta. Tüm bu kâğıda çizilen projeler inşa ediyor, emekler, bütçeler harcanıyor. Özellikle insanların ihtiyaç üçgenini ortaya koyduğunuzla paralel tasarımlar olmalı; günümüzde birçok insanın amacı on senelik bir mortgage’a girip ev almak. Bu durum insanları on sene - on beş sene bu sistemin bir parçası olarak çalışan insan haline getiriyor. Bizim yaptığımız projelerde de tabi ki bu hedef kesime yönelik işler oluyor ama çevresel değerleri gözeterek kapalılığı elemine etmeye çalışıyoruz. Duvarlı, izoleli değil, kent ile ilişkiye giren projeler hedefimiz... Biraz önce yine Dilşad Hanım’ın söz ettiği Dap Projesi’nde de biz kendi içerisinde caddesini barındıran bir proje olarak tasarladık. Yani proje bir site, evet pahalı, metrekaresi 18 bin-20 bin lira, ama arkasındaki korusuyla bir bütünlük içerisinde... Koruyu kendi özel mülküne çevirmiyor aksine o koruya mevcut bulunmayan bir cadde yaratarak hem kendi sitemizin içine insan trafiğini alıyoruz hem de o koruyu kendi sitemizin bir parçası haline getiriyoruz. Böylece hem orayı yaşatıyoruz hem de projemize katkı yaratı-

yoruz… WAF’ta dereceye kalan projemizde de bir kentsel meydan oluşturduk. Bölgede kentsel meydan olmaması bizi daha da bu konuda motive etti. Böylece çevre kullanıcılarını da proje alanımızın içine çektiğimiz, ofislerin terasları ile görsel bir iletişim kuran, bir yaşam alanı oluşturduk. GENCER YALÇIN: Basit tanımıyla konut ‘barınacağız alan‘ demek ama barınmadan kasıt ne? Güvenliğimizin sağlandığı, iklim koşullarına uyum sağladığınız bir mekân mı? Günümüzde artık ev yaşantısı, iş yaşantısı, arkadaşlık ve sosyal ilişkiler hepsi bir arada yapılmaya başlandı. Yaşadığınız konutun bir şekilde bu temel ihtiyaçları karşılarken günümüz ihtiyaçlarına da cevap veriyor olmasına dikkat ediyorsunuz. Çağdaş konut derken insanlar birçok karmaşık şey söylüyorlar. Bence konut mümkün olduğunca sade olmalı… Çünkü insanların bir yere ait hissedebilmesi için, orada mutlu olabilmesi için, içselleştirmesi için, sahiplenebilmesi için orayla manevi bir bağ kurması gerekiyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Golden Tulip

namızın üstünü güneş panelleriyle kapatmak endişesi yerine güneş panelinin üretimini sağlamak endişemiz olmalı. Tabi maliyetli… Yatırımcı bunun hesabını yaptığı zaman, okul bile yapsa, geri dönüşümü en az on beş yıl… Dünya geneline baktığımız zaman binalarda enerji yetmiyor. Artık sanayide, yollarda enerji üretimi gibi müthiş şeyler yapıyorlar. Elektrik üreten yollar yapıyorlar ki elektrikli araçlar şarj olsun diye... Devletin bunun sanayisine el atması gerekiyor. Şimdi yeni gelişmeler var ve güneş panelleri üretmeye çalışıyoruz, umarım başarılı olurlar. Bunları yaptıktan sonra sert kurallarla kriterler koyulmalı çünkü bugün herkesin ana sorunu enerji. Dünyanın sorunu enerji... Son olarak, yapı malzemelerin sürdürülebilirlik değerleri onları seçmenizde etken oluyor mu?

Küçükçekmece Arena

74 74

Bunun da asgari şartları belli... Siz, çağdaş konut yapayım derken insanlara cam bir kutu yapmamalısınız, insan ölçeğinin dışına çıkmamalısınız. İnsanın ‘yaşadığını‘ algılayabileceği bir konut tasarlamalısınız. DİLŞAD ÖKTEM ASLANER: Tabi bunların dışında çağdaş konut; kendi ihtiyaçlarını ve teknolojik ihtiyaçları karşılayabilmeli... Biliyorsunuz artık herkesin evinde bir çalışma alanı var, günümüz konutlarında mutfaklar kompaktlaşıyor ve giderek küçülüyor. Bir şeyler bir şeylerin içine geçiyor. Çünkü alan kullanımları pahalı, yaşam alanlarını akıllı ve fonksiyonel çözmemiz gerekiyor. İnsani bir takım şeyler eklemeniz gerekiyor; dışarıyla ilişki kurabildiğiniz, doğru ışığı alabildiğiniz, doğal havalandırma yapabildiğiniz çözümler sunmalısınız. Şimdi; iç dış yaşantının uyum içinde olabileceği mekânları oluşturmalıyız diyoruz ama konut kavramımız yirmi yıl sonra çok değişecek ve biz bu sürede insanları mümkün olduğunca bu konfor seviyesine ulaştırmalıyız. Günümüzde giderek artan enerji maliyetleri neredeyse her türdeki ve boyuttaki binayı zorluyor. Global ve bölgesel ekonomik sorunlarla birleştiğinde, enerji maliyetlerini düşürmek, verimliliği artırmak, sürdürülebilirlik hedeflerini karşılamak Eylül 2017, 37.Sayı

ve binayı iyileştirmek için ne gibi yenilikçi çözümlere ihtiyaç var? EFE KAĞAN HIZAR: Yeni bir şeye ihtiyacımız yok. Sadece mevcut çözümlerin kullanımını cesaretlendirmeniz lazım. Bununla ilgili teknolojilerimiz var, çözümlerimiz var. Bir devlet politikası olarak sizin toplumu şekillendirmeniz lazım. Verimli yapılar yapalım diye tatlı tatlı söyleyerek olmuyor, bununla ilgili yönetmelikler vergiler konmalı ki bir şekil/ rota oluşturulabilsin. Cesaretlendirebilmemiz için sürdürülebilir toplum olarak yol haritası oluşturmak lazım. Bu yol haritasına paralel olarak kanunları ve yönetmelikleri sağlayıp buna doğru vergi indirimleri, hibeler ya da ekstra vergilendirmeler yapmak lazım. Kişiler bunu dikkate almıyorsa o zaman buna bir vergi ödemesi lazım. Nasıl sanayi yapılarında çevresel izler konusunda yaptırımlar söz konusu ise Yapılarda da buna benzer vergiler ve kanunlar olmalı. GENCER YALÇIN: Bizim ülkemiz zaten enerjide dışa bağımlı bir ülke. Dışa bağımlıysak enerjinin kıymetini anlamamız ve enerjiyi kontrollü harcamamız gerekiyor. Bugün uygulanacak bir yönetmelikle beş on yıl sonra bunun önüne geçebilirsiniz. Ama baktığınız zaman sektör yap-sat üzerine kurulmuş. Bi-

EFE KAĞAN HIZAR: Doğada iz bırakacak bir şey zaten bizi, işvereni ya da kullanıcıyı estetik olarak tatmin etmiyor o yüzden tasarım sırasında çoğunlukla eleniyor. Doğal olarak sürdürülebilir malzemeler üzerinden gidiyoruz, bu noktada toplumsal bir farkındalık oluştuğunu söyleyebilirim, doğal olmak, hakiki olmak, gerçek olmak malzeme seçimlerinde aranan nitelikler. GENCER YALÇIN: Leed ve Breeam gibi sertifikalar tekelleşmemeli aksine monopolleşmeden uzaklaşmalı. Sertifikalandırma yöntemi çok doğru ama iki üç tane olması endişe verici. Mimarlar olarak öncelikle kendimize bakacağız. Mimarlar biliyor derken aslında bilmiyoruz tam olarak. Bilsek hep beraber adım atarız. Biz hep böyle topu başka yerlere atmaya çalışıyoruz. Bugün Leed sertifikası üzerine emek veren gönül veren çok insan var ama mimar olarak konuya tamamen hâkim olmanız gerek. Yapıcılar hâkim olmalı. Yapıcı ve tasarlayan hâkim olunca üretici de hâkim olmak zorunda kalıyor. Çünkü doğru soruları soruyorsunuz, doğru cevapları vermeyen üreticiyle çalışmıyorsunuz. Bir diğer önemli konu da bunun okullarda gerçekten iyi öğretilmesi gerekliliği. Sürdürülebilir yapı nedir gibi kavramsal şeylerden çok uygulayıcılarla, doğal malzemelerle, günümüzdeki inşaat teknolojilerine nasıl adapte edildiğiyle ilgili konulara ağırlık verilmeli. Böylece onlar da yapıcıya, yatırımcıya, kullanıcıya doğru yönlendirmeyi yapabilirler. q


A DOSTU UST

TE R FRIEND

L

Y

M

AS


Semtin dogası

Semtin dokusuyla uyumlu iki bloktan oluşan mimarisi ve özel bahçe peyzajıyla Grena Suadiye, yaşayanların deneyiminin ön planda olduğu bir site tasarımı sunuyor. Grena Suadiye sakinleri semtin tüm olanaklarına kolayca ulaşıyor, isterlerse sadece onlara özel sosyal alanlarda ayrıcalıkların keyfini çıkarıyor.

0 850 432 82 92 | grenasuadiye.com

Konsept Proje

76 76

Suadiye’de sayfiye hayatı...

Sayfiye manzarası şehir konforuyla... Semtin en samimi komşuları, yüzyıllardır karşılıklı bakıştığı Prens Adaları... Grena Suadiye’nin sakinlerine özel bu romantik manzaranın ayrıcalığını dairelere taşıyor. Eylül 2017, 37.Sayı

Konsept Proje

Grena Suadiye’nin yüksek ayrıcalıkları... Grena Suadiye ayrıcalıklarının zirvesini yaşamak isteyenlere özel penthouse daireler, hem deniz ve Adalar manzarasını hem de benzersiz bir şehir panoramasını yukarıdan izliyor. Sınırlı sayıdaki dubleks dairelerdeki yaşam alanının devamı olan geniş bir teras, manzaranın etkisini daha da arttırıyor.

Konsept Proje

Grena Suadiye’de hem prestijli ve güvenli bir şehir yaşamı hem de samimi bir sayfiye rahatlığı ön plana çıkıyor. İsteyenler sabahları Grena Suadiye’nin özel parkurunda koşuyor, isteyenler akşam üstü sahilde bisikletle gezintiye çıkıyor.


Yeşillikler içinde prestijli bir hayat... Suadiye’nin dokusuna ve doğal yapısına uygun tasarlanan farklı temalara sahip Grena Suadiye bahçeleri, karmaşadan uzaklaşıp semtin sakinliğinin tadını çıkarmak isteyenleri bekliyor. Farklı aktivitelere uygun tasarlanmış bu bahçelerde çocuk oyun parkı, tırmanma duvarı, açıkhava sineması ve dinlenme taraçaları bulunuyor.

Ferah ferah daireler... Muhteşem deniz ve Adalar manzarasına karşısına alan, Suadiye’nin ferah ev geleneğine uygun olarak tasarlanan daireler, konforlu ve huzurlu bir yaşam vaat ediyor.

Tarzınız yaşam alanlarınıza yansıyor Grena Suadiye’de mutfak ve banyolar, iki farklı renk alternatifiyle sunuluyor.

Sadece bir ev değil, prestijli bir yaşam konsepti Grena Suadiye sakinleri, konforlu daireler ve sosyal alanların yanı sıra fitness salonu, 7/24 özel güvenlik hizmetleri, toplantı salonu, kapalı otopark ayrıcalıkları ve düşük aidat giderleriyle Suadiye’yi en değerli şekilde yaşıyor.

Erk Özbelge CEO

Konsept Proje

Grena Suadiye’yi tasarlarken yıllarca Suadiye’de yaşamış, semtin ruhuyla yetişmiş Suadiyeli kat maliklerinin önerilerine ve önceliklerine kulak verdik. Bu nezih semtin köklü gelenekleri ve kendine has ekosistemini mimari tasarım ve uygulamalarımızda kendimize rehber edindik.

Konsept Proje

“Her detayıyla semtin doğasına uygun, Suadiye’ye yakışan bir mimari yaklaşım”


KONUK KONUŞMACI

PETER BARBER

PETER BARBER MIMARLIK, BIR YANDAN TASARIM, ZANAATKÂRLIK VE MALZEMELER BIRLEŞIMI IKEN BIR YANDAN DA SOSYAL, EKONOMIK VE POLITIK BOYUTLARI OLAN BIR MESLEK.

İ

ngiltere’nin en seçkin konut mimarlarından biri olan Peter Barber, günümüzün önemli konularından biri olması gereken sosyal konulara yönelik mücadelelelerinden ve girişimlerinden ötürü adından övgüyle söz edilen bir mimar. Evsizler için barınakların olmaması, toplumsal konut desteğinin eksikliği gibi konularda kentlerin iyi tasarlanmış olmasını savunan ve destekleyen Barber skeçlerinde; kültür-mimari ve insan-mekan arasında var olan kırılgan ve karmaşık ilişkinin bir imgesini sunuyor…

78

1989’da Peter Barber Architects Ltd’yi kurduğundan beri pek çok sayıda sağlık, ticaret ve eğitim binaları tasarlayap inşa eden Barber spekülatif tasarımlarıyla da dikkat çekiyor. En son Londra’nın kronik konut sıkıntısı ile mücadele konusundaki iddialı girişimi olan “100 Millik Şehir”; Londra’nın banliyöleri-

nin sınırları etrafındaki yoğunluğun ve geleceğin kentlerinin çözümü olabilecek bir proje... 2006 RIBA Stirling Ödülü’nde shortliste kalan Barber’ın projeleri birçok ödüle layık görüldü. 2016 yılında evsizler için tasarladığı Holmes Road Stüdyoları ile “NLA-New London Award Yılın Binası Ödülü” alan Barber 2013 yılında da Beveridge Mews projesiyle RIBA Ulusal Ödülü’ne layık görülmüştü. Ekoyapı Dergisi olarak her yıl düzenlediğimiz ve bu yıl 8 Kasım 2017’de Mimar Sinan Üniversitesi Odütoryumun’da gerçekleştirecek olduğumuz ‘Yeşil Rapido Konferansı’nın bu yılki konuk konuşmacısı İngiliz Mimar Peter Barber ile Londra-King’s Cross’daki ofisinde yaptığımız söyleşiyi sizlerle paylaşmak istedik.

HOLMES ROAD STUDIOS

Eylül 2017, 37.Sayı


Öncelikle neden mimarlık mesleğini tercih ettiğinizi sormak isteriz...

KENTSEL KONUT PROJELERININ TASARIMINDAKI EN ÖNEMLI KRITERLERIN BAŞINDA ŞEHRIN YOKSUL ILÇELERINDEKI SOSYOEKONOMIK KOŞULLARI IYILEŞTIRMEK VE SOKAK AKTIVITELERINI ARTIRARAK KENTSEL YAŞAMIN YÜKSEK YOĞUNLUKLU MODELLERINI O BÖLGELERE TANITMAK GELIYOR.

Aslında iki şey mimar olmama sebep oldu diyebilirim. İlki; liseyi bitirdikten sonra bir şantiyede iş bulmuştum ve inşaat işçisi olarak çalışmıştım. Çimentoyla harç hazırlayıp tuğla duvarların örülmesine yardım ediyordum ve binaların inşa edilme süreci beni çok etkilemişti. Bahsettiğim yıllar 80’li yıllardı ve o yıllarda endüstriyel üretim yurtdışına gitmeye başlamış, insanlar da daha çok bilgisayar başında ofislerde çalışmaya başlamıştı. Bense bir inşaatta iş bulmuştum ve fiziksel bir şeyler üretiyordum. İskeleler kurup tuğla ve çimento gibi malzemelerle binalar üretmenin yaratıcı süreci bana çok sihirli gelmişti ve çok etkilenmiştim. Diğeri ise, bir yıllığına Afrika’ya gitmiştim ve bakım-onarım takımındaydım; bir okulun sınıflarını inşa ediyor, mevcut okul binasının da bakımını yapıyorduk. Aslında bu süreç, beni mimarlığın sosyal boyutu ile tanıştıran bir süreç oldu diyebilirim. Orada, mimarlığın insan hayatında sosyal bir dönüştürücü olabiliceğini gördüm. Çalıştığımız bölge pek çok açıdan dezavantajları olan bir bölgeydi ve iyi tasarlanmış binaların insan hayatında ne kadar önemli olduğunu anladım.

79

Mimarlık ve inşaat bir yandan tasarım, zanaatkarlık ve malzemeler birleşimi iken bir yandan da sosyal ve politik boyutları olan bir meslek. Dolayısıyla benim mi-

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


GRAHAME PARK

MAKRO ÖLÇEKTE SÜRDÜRÜLEBILIRLIK; INSAN, DOĞA, YAPI, TARIM VE EKONOMI ILE BÜTÜNLÜK ÇEVÇEVESINDE ELE ALINDIĞI TAKTIRDE SÜRDÜRÜLEBILIR OLUR.

80

mar olmamdaki en büyük etken bu süreçleri birebir yaşayıp görmem oldu. Bir çok insan daha on iki on üç yaşında mimar olmak istediğini söylerken ben ise on dokuz yirmi yaşında mimar olmaya karar verdim. Peki tasarım kararlarınızda öne çıkan kritelerler neler? Projelerinizde sürdürülebilirliğin önemi nedir? Bence mimarlığın en etkileyici ve ilgi çekici tarafı insan ve bina arasındaki ilişki... Bazı insanlar için bina bir ‘obje’ iken benim için insanların binaları nasıl kullandıkları, nasıl sahiplenip benimsedikleri önemli... Ben daha çok, yaşam alan koşullarının toplum ve kültür tarafından uygunluğunu düşünüyorum ve bu zorunlu uygunluk karşısında mimarlığın “sosyal eylem ve aktivite potansiyeli yaratabileceğini” düşünüyorum.

DONNYBROOK

Eylül 2017, 37.Sayı

Benim için önemli olan ilk şey; binanın yapılacağı bölgenin /caddenin konumu, orada insanların nasıl hareket ettiği ve nasıl şehrin bir parçası haline geleceği... tabi insanlar tarafından da özümsenip sahiplenilmesi önemli... Bu çok enteransan bir ilişki; aslında mimarlık insanları bazı davranışlarda bulunmaya zorlamaz ama insanların davranışlarını etkiler. Bu etkileşim, şehirlerin sürdürülebilir olması, ekolojik olması ve sosyal sürdürülebilirliğiyle de bağlantılı bir etkileşim. Benim için sürdürülebilirlik bir yandan ekoloji ile bağlantılıyken bir yandan da sosyal sürdürülebilirlikle


HANNIBAL ROAD GARDENS

ŞEHIRLERI DOĞRU TASARLAMAK BÖLÜNMÜŞLÜK YERINE BÜTÜNLEŞIK BIR TOPLUM YARATIR. ZENGIN ILE FAKIRIN ANYI MAHALLEDE YAŞAYABILIR OLMASI ÖNEMLI, AKSI DURUM BENIM IÇIN BIR CEHENNEM... ilgili... Bina ile insan arasındaki ilişki şehirlerin formuyla doğru orantılı. Dolayısıyla şehirleri doğru tasarlamak bölünmüşlük yerine bütünleşik bir toplum yaratır. Zengin ile fakirin anyı mahallede yaşayabilir olması önemli, aksi durum benim için bir cehennem... Cennet ise zenginin, fakirin, farklı ırk ve dinlerin bir arada olduğu bir toplum... İşte bunlar bizim kararlarımızda öne çıkan asıl kriterler. Hepimiz biliyoruz ki Dünyamız yavaş yavaş yok oluyor ve bizler bunun için birşeyler yapmalıyız. Türkiye’yi bilmiyorum ama bizim ülkemizde tarımsal arazileri kullanmıyoruz ve inanılmaz verimsiz haldeler. Bundan elli veya seksen yıl önce ülkemizin her metre karesi tarım için verimliydi ama şimdi değil... Verimli olan alanlarda ise tarım ticareti yapılıyor ve örneğin Londra’nın etrafındakiler Londra’ya üretim yapmıyor, aksine mesela Yeni Zelanda’ya tedarik sağlıyor. Dolayısıyla sürdürülebilirlik, bina duvarlarının nasıl olacağının ötesinde, ekonomimizi nasıl organize edeceğimiz ile ilgili... Makro ölçekte sürdürülebilirlik; insan, doğa, yapı, tarım ve ekonomi ile bütünlük çevçevesinde ele alındığı taktirde sürdürülebilir olur. Ofisinize gelirken bu bölgede, King’s Cross’da ve Londra çevresinde, gerçekleşen yeni yapılaşma dikkatimi çekti. Bu yeni yapılaşma hakkında ne düşünüyorsunuz? Sürdürülebilirlik açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu biraz komplike bir soru... Bizim ülkemizde bina talimatnamesi, yapım kuralları biraz sıkıntılı ve külfetli; binaları yalıtımlı inşa etmek zorundasınız, binalarda solar sistemler kullanmak zorundasınız, kullandığınız enerjinin yenilenebilir enerji olması şart vb... Bunlar olmazsa olmaz sürdürülebilirlik kriterleri ve tüm yeni yapılar bu kriterler doğrultusunda inşa ediliyor. Ama benim dikkat çekmek istediğim nokta ise ülkemizdeki arsa ekonomisinin durumu. Maalesef mülkiyet bir meta gibi altyapının bir parçası olarak görülüyor ve bu çok üzücü... Bu yeni yapılan binaların çoğunun içi boş çünkü insanlar, King’s Cross gibi, çok değerli yerlerden daireler alıp yatırım yapıyor ve buraların değerinin artmasını bekliyorlar. Dolayısıyla etrafta pek çok boş daire olmasına rağmen Londra’da çalışan bir çok insan ev bulamıyor ve Londra dışında yaşamak zorunda kalıyor. Aslında bu durum ülke ekonomisi açısından gerçekten sıkıntılı ve hiç sürdürülebilir değil. Oysaki boş olan bu dairelerde Londra’da çalışan insanlar yaşayabilse hem ulaşım giderleri azalarak ülke ekonomisine katkı sağlayacak hem de daha sürdürülebilir sonuçlar ortaya çıkacak.

Öncelikle konut yapmayı şehirleri tasarlamanın bir yolu olarak görmemiz gerekir. Çünkü; konut yapılarının şehrin % 70’ini oluşturduğu düşünüldüğünde aslında tasarladığımız şeyin şehirler olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, kentsel tasarım ilkelerine uygun olarak özel konut alanlarını tasarlayıp düzenlemek, ardından bireyselleşme ve kullanıcı adaptasyonunu sağlamak gerekir. Bence kentsel konut projelerinin tasarımındaki en önemli kriterlerin başında şehrin yoksul ilçelerindeki sosyo-ekonomik koşulları iyileştirmek ve sokak aktivitelerini artırarak kentsel yaşamın yüksek yoğunluklu modellerini o bölgelere tanıtmak geliyor. Ayrıca kentsel sürdürülebilirliği de düşünmemiz gerekiyor. Kentsel sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi ise sadece kenti iyi ve teknolojik tasarlamakla olmuyor aynı zamanda sürdürülebilir kentsel kalkınmayı da düşünmeniz gerekiyor. Kısaca; her yönüyle iyi tasarlanmış bir kent; çeşitli kullanım alanlarını (günlük yaşam / iş / eğlence / tarım alanları) destekleyen, topluma iyi entegre olmuş ve toplu taşıma araçları ile şehrin geri kalanına iyi bağlanmış, kentsel kalkınması sağlanmış bir kent anlamına geliyor.q

Kentsel dönüşüm ve yaşanabilir kent kavramı son yıllarda sıkça konuşulan konulardan biri... Sizce kentsel yaşam, iyi tasarlanmış karma kullanımlı konutlarla yenilenebilir mi? E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

81 81


GELECEĞİN KENTLERİ: BİR MODERNİZASYON HİKAYESİ

KENTSEL KÖYLÜLEŞME

POLITIKALAR INŞAAT SEKTÖRÜNDE SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞI TEŞVIK ETMENIN AÇIK ARA EN UCUZ VE ETKILI ARACIDIR. EN AZ DÖRT UNSURU KAPSAMALARI GEREKIR. SÜREÇ, PERFORMANS, SÜRDÜRÜLEBILIR ALTYAPI VE KAYNAK KULLANIMI.

K 82

alkınma, modernizasyon veya refah için kentleşmenin küresel anlamda gerekliliğine inanan toplumların çağındayız. Kentleşme üretim ve istihdamda ağırlığın tarımdan; sanayi ve hizmet sektörüne kaydığı evrensel bir olgu olarak da tanımlandırılabilir. Ülkemizde kır ve kentin nüfus oranındaki denge; son 60 yıllık süreçte köklü niteliksel değişim geçirdi. Kentlileşmenin milenyum çağında en üst düzeye ulaşması sadece nüfus oranını değil, toplumumuzun sosyal ve ekonomik yapısını da dönüştürdü. Özellikle inşaat sektörü sürecin temel politikalarından biri oldu. Gecekondulaşma, toplu konutlarkooperatif, finans ve gayrimenkul piyasasının dostluğu aslında 60 yıllık serüvenin de bir anlamda yapılaşma konusunda portresini çizdi. Bir yandan talebe cevap vermek adına hızlı yapılaşma sürecine giren devlet, bir yandan siyasi çıkar uğruna gecekondulaşmayı-kaçak yapıları onaylayan yerel yönetimler bugünkü melez yapılanmanın başarısızlık nedenleri arasında gösterilebilir. Yapılarda İklim ve Kültürün Önemi Politikalar inşaat sektöründe sürdürülebilirliği teşvik etmenin açık ara en ucuz ve etkili aracıdır. En az dört unsuru kapsamaları gerekir. Süreç, performans, sürdürülebilir altyapı ve kaynak kullanımı. Ama sürdürülebilir inşaatları tek başına yapabilecek ya da yıkabilecek bir politikayı düşünmek bile zor. Bunun yerine politikaların birbirilerini güçlendirecek şekilde gruplaşması gerekiyor. Politikaların yerel bağlamlara da uyması gerekiyor: ”İklim, kültür, Eylül 2017, 37.Sayı

insan tarafından kurulmuş ve doğal ortamlar. “(Worldwatch Enstitüsü, Dünyanın Durumu 2012 Sürdürülebilir Refaha Doğru, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çev: Ayşe Başçı) Özellikle doğa ile içiçe olan Türk mesken kültürü son yıllarda bunu kaybetmiş görünüyor. Bölgenin iklimine bağlı olarak; ahşap, kerpiç vs. oluşan yapılar artık ulusal anlamda betonarmeye dönmüş durumda. Küresel konut kültürene uygun bir mimaride yapılar oluşturma girişimleri, ekonomik kaygı ile özel sektörün zevkine ve insiyatifine kontrolsüzce bırakılan yapılar; gerek Türk mimari kültüründen uzak olması, gerekse sürdürülebilir olmayan konumuyla estetikliğini de yitiriyor. Ortaya çıkan melez yapılar; Harvey’in deyimiyle adeta kentsel köylüleşmenin birer ürünü gibiler…q

- Rahmi AYDEMİR

İş Geliştirme Yöneticisi rahmiaydemir@gmail.com

Nüfus artmaya devam ederken, şehirler daha fazla insanı barındırabilmek adına genişliyor. Refahın adil bir şekilde dağılması, sosyal adalet gibi konuların gündeme gelmesi önümüzdeki yıllar için bile meçhul… Peki, geleceği nasıl şekillendireceğiz? Kule şeklinde yüksek konut yapıları olarak tasarlanan öngörülere bir anti tez üreten mimarlardan Peter Barber yüksek yoğunluklu alanlarda düşük katlı kentsel konut planları geliştirdi. Uluslararası bir çok ödül alan ve yayınlarda yer verilen proje İngiliz konutlarının geleceği için bir model olarak lanse edildi. Projenin gerçekleştiği yapılar Londra’nın doğusunda yoğun bir kentleşme altındaki mahallede yer alıyor. Proje şeması bitişik mahalleler arasında güçlü mekansal bağlar oluşturarak

çapraz yerleşimlerle oturtulmuştur. Yalnızca iki ve üç katlı konutlardan oluşan sokakta her konutun kendine ait bahçe veya terası bulunuyor. Projedeki konut sakinlerinin balkon ve pencereleri kamusal caddeye bakıyor bu da sakinlere güvenlik duygusunu arttırarak kamusal topluluğa kendilerini dahil hissetmelerini sağlıyor. Kamuya açık bireysel konutlar İngiliz konut kültürünün bir dönüm noktası olarak görülüyor. Geleceğin kentlerini ve kentlerin geleceğini merak ediyorsanız, Peter Barber’ın da ana konuşmacı olarak yer alacağı 3. Yeşil Binalar Ötesi konulu eğitim ve konferansa bekliyoruz. http://www.yesilrapido.com/kayit-formu.php


FUTURE & CITIES

8 Kasım 2017, Çarşamba

MSGSÜ Oditoryumu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İşbirliğiyle!

“GELECEĞİN KENTLERİ KENTLERİN GELECEĞİ

&

3.YEŞİL BİNALAR

ÖTESİ Eğitim + Konferans

Organizasyon

İşbirliğiyle


“DEPREMİN TEK ÇARESİ KENTSEL DÖNÜŞÜM” ÖNGÖREN, KENTSEL DÖNÜŞÜMDE DÖRT YILLIK BIR DENEYIMLE DEVLET TARAFINDAN TÜM HAZIRLIKLARIN YAPILDIĞINI VE EYLÜL’DEN ITIBAREN YENI YAKLAŞIM VE MODELLERLE KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN ÇOK HIZLANACAĞINI; 2018 YILININ KENTSEL DÖNÜŞÜM YILI OLACAĞINI BELIRTTI.

84

Eylül 2017, 37.Sayı


K

entsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören 1999 depreminde 15 bin kişinin öldüğünü, 24 bin kişinin yaralandığını ve sakat kaldığını hatırlattı. 90 bin konut – işyerinin yıkıldığını veya hasarlandığını, depremin ülke ekonomisine 15 milyar dolarlık bir zararı olduğunu, ekonominin bir yıl içerisinde yüzde 10 küçüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Öngören “17 Ağustos 1999’da kötü bir sınav verdik ama beş yıl içinde bu dersi geçeriz ” dedi. 2012 yılı sonunda başlayan “deprem odaklı kentsel dönüşüm” çalışmalarında kamu ve özel sektör işbirliğiyle toplumda olumlu bir algı oluşturulduğunu söyleyen Prof. Dr. Öngören, “Kentsel dönüşümle depremde can ve mal güvenliğini sağlamanın yanı sıra devraldığımız doğayı daha iyi bırakabileceğimiz; düzenli, sağlıklı, yeşil ve güzel şehirler yaratabileceğimiz bir fırsat oluştu” dedi. Bir taşla iki kuş: Bina dönüşümü yerine mahalle bazlı dönüşüm. Prof. Dr. Öngören; riskli binaları tek tek dönüştürmenin yerine etap etap mahalle bazlı ve riskli alanlarda yapılan dönüşüm çalışmalarıyla, bir yanda evleri yenilenirken diğer yanda yeşil alanları, spor salonları, bisiklet yolları, meydanları, sosyal ve kültürel yapıları ile içinde insanların mutlu olduğu mahalleler, semtler oluşacağını; yeni şehircilik anlayışıyla konut alanlarının yanına iş merkezleri ile teknoloji merkezlerinin yapılmasıyla halkın yaşadığı yerde çalışmasıyla ulaşım sorununun çözüleceğini; 50 yıllık kötü yönetim birikimiyle oluşan çarpık kentleşmenin de ortadan kalkacağını sözlerine ekledi. Öngören, özel iletişim vergisi ve DASK paralarının kullanılmasını öneriyor.

Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören

Yaklaşık yedi milyon konutun ve işyerinin yenileneceği kentsel dönüşümde finansman zorluğu olmadığını düşünen Platform Başkanı Öngören’e göre; bu mali kaynaklar Devlet, vatandaş ve gayrimenkul sektörü işbirliği ile hazırlanır. Devlet açısından vatandaşın can güvenliği en önemli konudur, Devletimiz bunun bilincindedir; halkımız evlatlarının canı için ya biraz borçlanarak veya m2 tartışmasını bir tarafa bırakarak gerekli fedakarlığı yapacaktır; Gayrimenkul ve İnşaat Sektörü ise kentsel dönüşümün bir seferberlik olduğunun bilincinde olup, bu iş yapma yöntemine alışmıştır. Bu sebeple toplumun her kesimi “feda”ya hazırdır. Özellikle 1999’daki Deprem zararları için getirilen “özel iletişim vergisi” ve “zorunlu deprem sigortası (DASK)” paralarının genel giderlerin finansmanı yerine bu yıldan itibaren kentsel dönüşüm için kullanılması gerektiğine şahsen inandığını işaret eden, Prof. Dr. Öngören şunları söyledi: “Siyaset ve ekonomi öncelikler belirleme işidir. Deprem ve can güvenliği için binaların ve şehirlerin yenilenmesi kanaatimce en öncelikli konudur. İnsanın canı tehlikede ise, yolların, eğitimin, elektriğin, işinin önemi kalmaz. Bu yüzden ülkenin mali kaynaklarının deprem öncelikli olarak kullanılacağına

85 85 inancımız tamdır. Evet, Depremi önleyemeyiz, ama deprem amaçlı getirilen vergi ve sigorta primleri ile depreme konu gayrimenkulden toplanan kaynakların kentsel dönüşümde kullanılmasıyla binalarımızı hızla yenileyip, sevdiklerimizi ve ülkemizi depremin zararlarından koruyabiliriz.” 2018 kentsel dönüşüm yılı olacak. Yıl içinde yapılan “Şehircilik Şura”sında belirlenen ilkeler doğrultusunda, kentsel dönüşüm ve sağlıklı şehirler oluşturma konusunda Devlet’in tüm kuralları Eylül’den itibaren değiştireceğini söyleyen Profesör Öngören; Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Mehmet Özhaseki’nin açıklamalarıyla teyit edildiği üzere dönüşümün mali yükünün ağırlıklı olarak Devlet tarafından üstlenileceğini, Devletin parasal kaynakları belirlediğini, yeni yaklaşım ve modellerle 2018 yılının kentsel dönüşüm yılı olacağını ekledi. Öngören son olarak ; Sayın Cumhurbaşkanımızın arzusuyla yapılan “Şehircilik Şurası” Raporu ile kentsel dönüşümde yeni yaklaşım ve modellerin yakında Devletimizin en üst düzey yetkilileri tarafından kamuoyuna açıklanacağını beklediğini de belirtti.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

FERKO SIGNATURE

İŞ HAYATINA FARKLI BİR DOKUNUŞ FERKO SIGNATURE PROJESI 127 BIN METREKARE INŞAAT ALANINA SAHIP, UYGULAMA PROJESI KR2B ARCHITECTURE TARAFINDAN HAZIRLANAN FERKO SIGNATURE OFIS YAPISI, DÜNYACA ÜNLÜ MİMAR LORD NORMAN FOSTER IMZASINI TAŞIYOR. 86

Eylül 2017, 37.Sayı


F

FERKO SIGNATURE, ENERJIYI VERIMLI KULLANAN, IÇINDE BULUNDUĞU COĞRAFYA VE KÜLTÜRÜN SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞINE KATKI SAĞLAYAN BIR ANLAYIŞLA HAYAT BULUYOR.

erko tarafından İstanbul’un merkezi konumu Levent Büyükdere Caddesi’nde inşa edilen Ferko Signature projesi 127 bin metrekare inşaat alanına sahip, uygulama projesi kr2b Architecture tarafından hazırlanan Ferko Signature ofis yapısı, Norman Foster imzasını taşıyor. İş hayatının tüm ihtiyaçlarının karşılanması hedeflenerek lüks segmentte tasarlanan proje, 2 ofis bloğu ve bunları birbirine bağlayan bir kent bahçesinden oluşuyor. Esnek ofis anlayışıyla dizayn edilen ofislerin metrekaresi kullanıcının isteğine göre değişebilme imkânı sağlıyor. Ferko Signature projesi iş konforunu artıracak teknolojik özellikleri ve konumuyla dikkat çekiyor. Metroya 50 metre uzaklıkta bulunan Ferko Signature, Mecidiyeköy’e 3 km, Boğaziçi Köprüsü’ne 4 km, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne ve Maslak’a 6 km mesafede yer alıyor. 185 bağımsız bölümden oluşan Sign-1 bloğunda, Belgrad ormanlarından İstanbul Boğazı ve Haliç’e kadar uzanan geniş bir panoramaya karşı çalışma imkânı sunuluyor. Geniş cam yüzeyleri göz zevkinine hitap ederken, tüm yönlerden elde edilen güneş ışığı ile enerji tasarrufu sağlanarak çevreye katkıda bulunuyor. Alışagelmiş standartların

aksine, 13. kata kadar manuel, 13. kat üzerinde bina otomasyon sistemi dahilinde çalışan otomatik olarak açılabilen pencereler ile de fark yaratıyor. Ferko Signature’ın kuzey, güney ve batı cephelerini saran Sign 2, Dede Korkut Caddesi üzerinden sağlanan 20 m. yüksekliğindeki cam atrium girişi ve 6 kat üzerinde farklı büyüklükte ferah ve modüler yatay ofis alanları sunuyor. Sign 2’nin tasarımı da tıpkı Sign 1 gibi enerjiyi verimli kullanan, içinde bulunduğu coğrafya ve kültürün sürdürülebilirliğine katkı sağlayan bir anlayışla hayat buluyor. Rahat bir iş ortamı sağlamak ve farklı ihtiyaçları karşılayabilmek amacıyla profesyoneller tarafından yönetilecek olan Business Center’da yüksek standartlarda planlanmış ofis ve toplantı odaları bulunuyor. Ferah ve modern ofislerinin yanı sıra molalar için özel olarak kurgulanan ‘Kent Bahçesi’nde bulunan yeşil alan, kafe ve restoranları ise iş yaşamının hızlı temposunda çalışanların soluklanmalarına fırsat tanıyor. Teknolojik ve çevre dostu sistemlerle donatılan, lüks kavramını ofislere taşıyan Ferko Signature, sosyal yaşamın odağındaki popüler markalara sahip AVM’ler ile şehrin gözde otel, restoran ve eğlence merkezlerine yakınlığı ile dikkat çekiyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

87


PROJE

FERKO SIGNATURE

KR2B MİMARLIK

İHTİYAÇLARI EN ÜST SEVİYEDE KARŞILAMAK HEDEFLENDİ İLK KONSEPT ÇALIŞMALARI FOSTER+PARTNERS MIMARLIK OFISININ PRENSIPLERI ILE ŞEKILLENEN BU BINA, OFIS YAPILARINDAN BEKLENEN KULLANIM VERIMLILIĞI VE KONFORUNUN EN ÜST SEVIYEDE OLMASI AMAÇLANARAK TASARLANDI.

88

F

erko Signature, İstanbul’da inşa edilen önemli ofis yapılarından biri olarak dikkat çekmeyi başardı. İlk konsept çalışmaları Foster+Partners Mimarlık ofisinin prensipleri ile şekillenen bu bina, ofis yapılarından beklenen kullanım verimliliği ve kullanım konforunun en üst seviyede olması amaçlanarak tasarlandı.

Eylül 2017, 37.Sayı

İstanbul’un finans ve ticaret merkezilerinden aynı zamanda önemli kültür odaklarından biri olan Büyükdere Caddesi’inde yapılan yüksek yapılarda parselizasyon nedeni ile yakın çevre ile olan ilişkilerin çok detaylı olarak çalışması gerekiyor. Foster+Partners Mimarlık’da iki yıllık çalışma sürecim, bugünkü ismi ile Ferko Signature


- kr2b Mimarlık, Özkan Karababa

olan yapının ve bu bölgedeki diğer yüksek yapıların karşılaması gereken çevresel ve kullanıcı odaklı ihtiyaçların neler olduğunu anlamamın temelini oluşturur. Bölgenin gayrimenkul değerinin çok yüksek olması nedeni ile cadde üzerinde yapılan yapılar genellikle çok yüksek profile ve uluslarası tecrübeye sahip ofisler tarafında tasarlanıyor. Foster+Partners bünyesinde ihale projesi aşamasına kadar geliştirilmiş Ferko Signature projesinde, belediye kriterleri ve ticari senaryo dinamikleri nedeni ile çok ciddi revizyonlar yapılması gerekliliği doğdu. Bu nedenle plan şemalarının güncellenmesi için konsept ve uygulama çalışmaları kr2b mimarlık tarafından gerçekleştirildi. Bu revizyonlar; kulenin çekirdek yapısı ve kat adedi gibi çok temel değişiklikleri içerse de, yapılan tüm çalışmalarda Foster+Partners tarafından şematik proje aşamasında ortaya konulmuş olan yüksek tasarım prensiplerinin her ölçekte korunması ve yapılan değişikliklerde halihazırdaki kalitenin devamına maksimum özeni göstermek kr2b nin bu süreçteki önceliği oldu. Bu nedenle her nekadar bu yapının plan şemalarının hazırlanması kr2b Mimarlık tarafından yapılmış olsa da, yapının asıl prensiplerinin Foster+Partners çatısı altında yapılan çalışmalar ile şekillendiğini söylemek yanlış olmaz.

PROJENIN ILK KONSEPT ÇALIŞMALARINA BAŞLANMADAN ÖNCE ARAZI ETRAFINDA ESKIZ ÇALIŞMALARI YAPARAK ALANIN DINAMIKLERI ANLAŞILMAYA ÇALIŞILDI. YÜKSEKLIK VE MANZARA ETÜDLERI YAPILDI VE YAPILAN ONLARCA ÇALIŞMA MAKETI ILE YAKIN ÇEVRE ILIŞKILERI INCELENDI. Foster+Partners, ismi şu anda Ferko Signature olarak güncellenmiş olan, Landmark Tower projesi için çalışmaya başladığında arsa üzerinde nasıl bir yapılaşma olması konusunda kapsamlı bir ön çalışma yaptık. Projenin ilk konsept çalışmalarına başlanmadan önce arazi etrafında eskiz çalışmaları yaparak alanın dinamikleri anlaşılmaya çalışıldı. Yükseklik ve manzara etüdleri yapıldı ve yapılan onlarca çalışma maketi ile yakın çevre ilişkileri incelendi. Bu çalışmalar yapılırken binanın nasıl görüneceğinin ötesinde, enerji verimliliği, kullanım konforu ve bina yakın çevresindeki mikro iklime olası etkileri incelenip üzerinde çalışıldı. Londra ve İstanbul’da yapılan çalışmaların raporları çerçevesinde, proje alanında yapılacak olan yüksek bir yapının özellikle kuzey-güney yönündeki hava akımlarıyla etkileşimi ile bina etrafındaki yaya konforundaki olumsuz etkiler sorgulandı. Bu etkileri minimuma indi-

rebilmesi için rüzgâr testleri raporları ışığında, binanın bugünkü planda bakıldığında köşeleri yumuşatılmış olan formuna ulaşıldı. Bunun yanı sıra güneş kırıcıların açılandırılması, bina dış aydınlatması, kaplama malzemelerinin renk ve doku detayları ve daha başka bir çok bina kaplama elemanı, bina kullanıcıları kadar, çevrenin binayı nasıl algılayacağı da düşünülerek, çevreye minimum negatif etki yaratılmasına dikkat edilerek tasarlandı. Kule yapısının çekirdeğinin güney yönüne yerleştrilmeindeki amaç; ofislerin kuzeyden gelen düzenli ve dolaylı güneş ışığından maksimum düzeyde fayda sağlayabilmesi oldu. Dedekorkut Caddesi nedeni ile kulenin kuzeyinden Büyükdere Caddesi ve Maslak Bölgesine yapı herhangi bir engelleme olmadan manzara alabilmekte. Bu nedenle de ofislerin kuzeye doğru yönelmeleri, özellikle binanın ofis kullanımı düşünüldüğünde anlam kazanmakta.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

89 89


PROJE

FERKO SIGNATURE

90

YATIRIMCI FERKO

İŞİMİZİ ‘YAPI SANATI’ OLARAK TANIMLIYORUZ

Gökçe Meriçten, Ferko Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

Bizim vizyonumuz, estetik değerleri ön planda tutarak yenilikçi, öncü, kaliteli ve ilham veren projelerimiz ile yaşama değer katmak.

2

5 yılı aşkın süredir yurt içinde ve yurt dışında dünyanın değişik bölgelerinde birçok başarılı projeye imza atan Ferko köklü bir marka, bununla birlikte kendini yenile-mekten de çekinmiyor. Bugünlerde neler olup bitiyor Ferko bünyesinde? Bundan sonraki hedefleriniz neler? Hem Türkiye’de hem de yurtdışında çeyrek asrı aşkın süredir inşaat ve turizm sektöründe nitelikli projeler gerçekleştiriyoruz. Bizim vizyonumuz, estetik değerleri ön planda tutarak yenilikçi, öncü, kaliteli ve ilham veren projelerimiz ile yaşama değer katmak. Misyonumuz ise kentsel mimariye yeni bir bakış açısı kazandıran, yatırımcılarına en iyi hizmeti sunan, zamana meydan okuyan yenilikleri modern Eylül 2017, 37.Sayı

teknikler ve akılcı bir mühendislikle harmanlayarak güven veren ve kalite odaklı bir kuruluş olarak sektöre öncülük etmek. Bu doğrultuda yaptığımız işi yapı sanatı olarak tanımlıyoruz. Projelerimizde dünyanın alanında en iyi markalarıyla iş birlikleri gerçekleştiriyor, dünya standartlarında yapılar inşa ediyoruz. Şu anda devam etmekte olan iki önemli ofis projemiz bulunuyor. İstanbul’un en değerli arazilerinden biri olan Levent’te konumlandırdığımız Ferko Signature projemizde sona gelmiş bulunuyoruz. Ferko Signature bölgenin prestij noktasını oluşturuyor. Ferko Signature’da satışlarımızı tamamladık, kiralamalara görüşmelerimize hızla devam ediyoruz. Ferko Signature’da iş hayatında lüksün ayrıcalığını yaşamayı tercih eden ilk marka

ise Yemeksepeti oldu. Ferko Signature 10 yıl boyunca Yemeksepeti’nin yeni adresi olacak. Kısa bir süre önce 120 milyon dolarlık yatırımla Kağıthane’nin tam merkezinde, ana cadde üzerinde inşaatına başladığımız üçü ofis ve ticari alan, biri Four Points By Sheraton Oteli olmak üzere toplam 4 bloktan oluşan Ferko Line projemizde de planlarımızdan hızlı ilerliyoruz. İş hayatının profesyonellerine hitap eden tam donanımlı toplantı, lounge ve seminer salonlarına ek olarak otel konforundaki ofis lobileri, ortak teras ve yeşil alanları, restoran ve dünyaca ünlü markaların yer aldığı ticari alanları, fitness center ve hobi alanları ile iş yaşamının yoğun temposunda çalışanlara nefes aldıracak Ferko Line’ın merkezi konumu


Ferko Signature, konumu, estetik mimarisi ve yeni nesil ofis konseptine uygun inşa edilen ofisleriyle bölgenin yükselen değeri olarak dikkat çekiyor.

ile kolay ulaşımı da lüks olmaktan çıkarıyoruz. 2018’in son çeyreğinde teslim etmeyi planladığımız Ferko Line, 150 yıllık geçmişiyle son 15 yılda 120’den fazla uluslararası tasarım ödülüne layık görülen Walter Knoll’un zarif ve şık olduğu kadar ergonomiye önem veren usta dokunuşlarıyla hayat bulacak. 2018 yılında da İstanbul’un merkezi lokasyonlarında lüksü farklı bir şekilde kurgulayacağımız yeni projelerimizin çalışmalarını sürdüreceğiz. Bu projeleri ofis, ticari alan ve otelin yanı sıra lüks konut olarak da konumlandırmayı planlıyoruz. Ferko Signature projenizin çıkış noktası neydi, şehrin merkezinde bir Ferko imzası algısı yaratan Signature nasıl hayata geçti? Ferko Signature, tüm insanların ortak hedefi haline gelen, modern çağın koşulları ile gelişen lüks kavramını iş dünyasıyla buluşturma hedefimizle ortaya çıktı. Bu doğrultuda modern mimari ve yüksek teknolojik donanımla hayata geçirdiğimiz Ferko Signature, Londra’da Wembley Stadyumu, 30 St. Mary Axe Gherkin Kulesi, New York’ta Hearst Kulesi, Hong Kong ve Beijing Uluslararası Havalimanı gibi projelere imza atarak dünya çapında ün kazanan mimar Lord Norman Foster’ın imzasını taşıyor.

91

Projenizin ön plana çıkan özeliklerinden bahsedebilir misiniz? Projenin ilk üç özelliğini sıralamanızı istesek bunlar neler olurdu? Ferko Signature, konumu, estetik mimarisi ve yeni nesil ofis konseptine uygun inşa edilen ofisleriyle bölgenin yükselen değeri olarak dikkat çekiyor. Mimarisi dünyaca ünlü mimar Norman Foster tarafından gerçekleştirilen Ferko Signature, iş hayatına tamamen farklı bir dokunuş yapıyor. Ferko Signature, ferah ve modern ofislerinin yanı sıra molalar için özel olarak kurgulanan ‘Kent Bahçesi’ ile de farklılığını ortaya koyuyor. ‘Kent Bahçesi’ konsepti ile oluşturulan yeşil alan, kafe ve restoranları da içinde barındıran bölge, iş yaşamının hızlı temposunda çalışanlar için soluklanacak mekan olarak ön plana çıkıyor. Sosyal yaşamın odağındaki popüler markalara sahip AVM’ler ile şehrin gözde otel, restoran

ve eğlence merkezlerine yakınlığı ile dikkat çeken Ferko Signature, aynı za-manda tüm bağlantı yollarının kesiştiği merkezi konumu ve çeşitli ulaşım alter-natifleri ile zaman tasarrufu avantajı sağlıyor. Yaşam alanlarında olduğu gibi ofis binalarında da estetikten ve konfordan ödün vermiyorsunuz. Ferko Signature projenizde ofis verimliliğini artırmak amacıyla dikkat ettiğiniz konular nelerdir? Ofisler artık sadece çalışılan mekanlar olmaktan çıktı. Dünyada da Türkiye’de de ofis seçimlerde çalışanların verimliliği ve mutluluğu ön plana çıkıyor. Ofislerin yüksek teknolojiye, çalışanlarına nefes aldıracak özelliklere ve sosyal olanaklara sahip olması, konforlu olması öne çıkan eğilimler. Bugün dünyanın en büyük şirketlerinin merkez ofisleri çalışanlarına ev konforunda ortam sunacak şekilde inşa ediliyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

FERKO SIGNATURE

YATIRIMCI FERKO

Sürdürebilirliğin tüm sektörlere yenilikçi bir bakış açısı kazandırdığını, çevreye ve topluma katkı sağlayan bir akım olduğunu düşünüyorum. 92

Ferko Signature ayrıca yüksek standartlarda planlanmış ofis ve toplantı odalarının yer aldığı rahat bir iş ortamı sağlamak, farklı ihtiyaçlara yanıt verebilmek amacıyla profesyoneller tarafından yönetilecek Business Center’a da ev sahipliği yapıyor. Ferko Signature’da kullandığınız enerji verimli sistemler ve bu sistemlerin özellikleri hakkında bilgi verebilir misiniz? Ferko Signature projemizde enerji verimliliğini sağlamak için inşaat sürecinin her ala-nında farklı uygulamalar kullandık. Bina yapı bileşenleri için tercih edilen malzemelerin performans değerleri ısı kaybını en aza indirgeyerek, bina işletimi sırasında harcanacak enerjiyi minimize edecek şekilde seçildi. Binada kullanılan yüksek performanslı camlar ile soğutma yükünün önemli oranda azaltılması hedeflenirken gün ışığı geçirgenliğinden de taviz verilmedi. Mekanik ve elektrik sistemlerinin bina kullanımı öncesi çalışımı denetlenerek ve tes-tlerle ölçülerek, istenilen verim düzeylerinin kontrolü hedeflenirken projede ısıtma enerjisi de bina enerji ihtiyacına göre, kısmi yüklerde yüksek verimde çalışabilme özelliğine sahip, yüksek verimli merkezi kazanlar ile sağlandı. Binada çoğunlukla ısı geri kazanımlı klima santralleri kullanılarak da atık ısıdan faydalanmalar gerçekleştirildi. Tüm bunlara ek olarak, binanın başlıca enerji tüketen sistemlerinin ayrı ölçümlerinin sağlanması ile binanın işletmesi sırasında, tasarımdan beklenilen enerji verimliliği değerlerinin sağlandığı gözlemlendi. Ayrıca, bu sistem ile de ilerleyen senelerde, iyileştirme ve enerji verimliliği çalışmaları için altyapı hazırlandı.

Eylül 2017, 37.Sayı

Sürdürülebilirlik değerleri çalışmalarınızı nasıl etkiliyor? Sürdürebilirliğin tüm sektörlere yenilikçi bir bakış açısı kazandırdığını, çevreye ve topluma katkı sağlayan bir akım olduğunu düşünüyorum. Sürdürülebilir kalkınma ilkelerinin inşaat aktivitelerine entegre edildiği yeni bir konsept olarak değerlendirebileceğimiz sürdürebilirlik, inşaat ürünlerinin ve değerlerinin çevresel performansına ek olarak ekonomik, ekolojik ve sosyal bakış açılarını da kapsıyor. Bizler de projelerimiz de bu bilinçle ilerliyor, ekonomik ve ekolojik binalar oluşturuyor, binalarda yaşayacak olanların konforunu ön planda tutuyoruz.

Ferko Signature’de genç sanatçıların eserlerini ücretsiz olarak sergileyebilecekleri bir alan oluşturmak üzere çalışmalarınız olduğundan bahsetmişsiniz bir söyleşinizde, sanatın ve sanatçıların yanında olduğunuz pek çok projeniz var. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz? Ferko olarak toplumların gelişiminin sanattaki gelişimlerine paralel olduğuna inanıyoruz. Buradan hareketle yatırımlarımızla bir yandan ekonominin gelişimine katkı sağlarken sanata verdiğimiz destekle de toplumumuzun gelişimine katkı sunmayı amaçlıyoruz ve sanatın hayatın içinde olması gerektiğine inanıyoruz. Ferko Signature projemizde bir hayalimizi gerçekleştiriyoruz ve Ferko Sanat Koleksiyonu içinde yer alan eserleri Ferko Signature içinde konumlandıracağımız Ferko Sanat Galerisi aracılığı ile toplumla buluşturmayı hedefliyoruz. Ayrıca projede genç sanatçıların da eserlerini ücretsiz olarak sergileyebilecekleri alanlar oluşturmak üzere gerekli hazırlıkları yapıyor ve bundan büyük mutluluk duyuyoruz. Bu alanın ulusal ve uluslararası sanatçıların buluşma noktası olmasını hedefliyoruz.q



PROJE

marka Advertorial

FERKO SIGNATURE PROJESİNDE

94

POLİSAN PERLA SERİSİ TERCİH EDİLDİ. Birçok inşaat projesinde kullanılan Perla grubu ürünleri Ferko Signature projesinde de tercih edilmiştir. Oldukça yeni ürünler olan Perla iç cephe ve dış cephe boyaları piyasaya çıktığı ilk günden itibaren fiyat kalite paritesinde çok memnun edici bir noktaya oturmuş olup kendi katego-

risinde kullanıcılar arasında büyük beğeni toplamaktadır. Su bazlı, insan sağlığına ve çevreye dost Perla ürünleri aynı zamanda da kullanım ve uygulama kolaylığı sayesinde projelerin tercih sebebi olmuştur.

Perla Mat İç Cephe Boyası Su bazlı, mat görünümlü plastik iç cephe boyasıdır. Akrilik kopolimer bağlayıcı esaslıdır. Sıva, beton, eternit vb. yüzeyler üzerine uygulanır. Kolay sürülebilen, iyi örtücülük sağlayan, temizlenebilen, kokusuz, dekoratif iç cephe boyasıdır.

Perla Silikonlu Mat İç Cephe Boyası

Perla Silikonlu Düz Dış Cephe Boyası

Su bazlı, mat görünümlü silikon katkılı son kat iç cephe boyasıdır. Akrilik kopolimer bağlayıcı esaslıdır. Sıva, beton, eternit vb. yüzeyler üzerine uygulanır. Kolay sürülebilen, iyi örtücülük sağlayan, temizlenebilen, kokusuz, dekoratif iç cephe boyasıdır. İçeriğindeki silikonun su itici ve buhar geçirgen özelliği, rutubetli ortamlarda boyanın kabarmasını ve dökülmesini önler.

Silikon esaslı, yüksek alkali direncine sahip, güneş ışınlarına, yağış, nem ve deniz kıyısındaki tuzlu neme karşı son derece dayanıklı dış cephe boyasıdır. Su itici özelliği nedeniyle suyu geçirmez. Su buharı geçirgenliği sayesinde nemin dışarı çıkmasını sağlar. Her türlü beton, briket, gaz beton, sıva, tuğla ve benzeri mineral yüzeyler üzerine uygulanır.

Eylül 2017, 37.Sayı


95 95

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

‘FERKO SIGNATURE’UN YÜKSEK HIZLI ASANSÖRLERI OTIS’TEN İstanbul’un en değerli bölgesi ve iş dünyasının kalbi Levent’te yükselen Ferko Signature projesinde, Otis Türkiye’nin yüksek hızlı asansörleri kullanılıyor.

T

96

eknolojik ve çevre dostu sistemlerle donatılan Ferko Signature’da, Türkiye’nin en hızlı ve en yüksek asansörlerini üreten Otis Türkiye’nin asansörleri tercih edildi. Arka alanında rekreasyon ve yaşam alanlarının da planlandığı proje, Levent bölgesinde iş dünyasının modern, teknolojik ve çevre dostu gereksinimlerine akılcı çözümler sunuyor.

Gökdelenlerdeki yüksek hızlı asansörlerden, birkaç katlı apartmanlardaki asansörlere kadar tüm ünitelere, modernizasyon sırasında ayrıca CompassPlus sistemi eklenebiliyor. Bina trafiğinin iyileştirilmesi, sistem kontrolü ve emniyetin artmasını sağlayan ‘CompassPlus’; yolcuları, geleneksel modellerden yüzde 50 daha hızlı bir şekilde gideceği kata götürüyor.

Toplam 25 asansör ünitesi ile güvenli ve hızlı ulaşım Modern ofis ve apart dairelerden oluşan Ferko Signature projesi için Otis Türkiye’nin ürettiği asansörler, binadaki trafik akışını en hızlı şekilde sağlayacak. Kompleks bir yapı olan Ferko Signature projesinde toplam 25 asansör ünitesi ve bir monşarj asansörü (servis asansörü) bulunuyor. Otis’in yüksek hızlı asansörleri, CompassPlus ‘Akıllı Yolcu Yönlendirme’ sistemiyle de kullanıcılara önemli avantajlar sağlıyor.

‘EMS Panorama’ ile daha akıcı ve güvenli bir ulaşım sistemi Ayrıca asansörlerdeki yoğunluğu izleyen EMS Panorama sisteminin de bulunduğu üniteler ile binadaki ulaşım, daha akıcı, konforlu ve güvenli bir şekilde sürüyor. Otis’in piyasaya sürdüğü yeni versiyon asansör yönetim sistemi olan EMS Panorama, bina yöneticileri ve personelinin; asansör, yürüyen merdiven ve yürüyen yol ürünlerinin durumunu, performansını, trafik düzenini, güvenlik ve çalışma koşullarını görüntülemesini ve tüm bu ünitelere müdahale etmesini sağlıyor. OTIS, bu sistemle asansör ve yürüyen merdivenlerle ilgili karmaşık teknik bilgileri, bina yönetiminin kullanımı optimize edebilmesine olanak veriyor.

‘CompassPlus’ uzun asansör kuyruklarını azaltıyor Otis Türkiye’nin CompassPlus ‘Akıllı Yolcu Yönlendirme’ sistemi, yüksek binalardaki dikey trafiği önemli ölçüde azaltıyor. Uzun asansör kuyruklarını, ara durakları ve ekstra bekleme sürelerini minimuma indiren sistem, asansörlerin daha verimli çalışması sonucu yaklaşık yüzde 27 daha az enerji tüketilmesini sağlıyor. ‘Akıllı Yolcu Yönlendirme’ sistemi, hem son kullanıcıları hem de binayı segmentlere ayırıyor, asansörlerin kabinlerinin o anda içindeki yolcu adedini de değerlendirerek en uygun atamayı yapıyor. Böylece geleneksel asansörlere göre yüzde 50 daha hızlı ulaşım sağlıyor.

Eylül 2017, 37.Sayı

ReGen tahrik sistemi ile açığa çıkan elektrik geri kazanılıyor Otis’in sunduğu çözümler arasında ayrıca, yürüyen merdiven ve yürüyen yollarda enerji tüketimini yüzde 60 düşüren ReGen tahrik sistemi yer alıyor. Gen2 asansörlerinde bulunan ReGen tahrik sistemi, tam yüklü kabinin aşağı, hafif yüklü kabinin yukarı doğru hareketi esnasında açığa çıkan elektriği şebekeye geri kazandırıyor. Böylece enerji tasarrufu maksimum seviyeye ulaşıyor.q



PROJE DOROTHEEN QUARTIER STEFAN BEHNISCH

5. CEPHE

ÇATI PEYZAJI

“BİR KALENİN TAŞ CEPHESİNE DENK DÜŞEN, ANCAK RAHATLATICI BİR ŞEKİLDE İÇE AÇILAN ALANLAR İLE DENGELENMİŞ ÇEVRESEL BİR BLOK OLUŞUMU TASARLADIK. EK OLARAK, ŞEHRİN İKLİMSEL VE MİMARİ GEREKSİNİMLERİNİ YERİNE GETİRECEK, BİRÇOK YERDE YÜKSEKTEN FARK EDİLEBİLECEK BİR CAM ÇATI GELİŞTİRDİK. ÇATI PEYZAJI ARTIK SÖZDE BİR BEŞİNCİ CEPHE HALİNE GELDİ.” 98

İşveren: EKZ Grundstücksverwaltung Mimar: Behnisch Architekten Stuttgart Yarışması: 2010, 1.lik Ödülü Planlama ve İnşaat: 2012-2017 Brüt Alan: 38.250 m2 (Zemin alanı) Yer: Stuttgart, Germany Eylül 2017, 37.Sayı


99

YAPI, ZIYARETÇILER VE IÇINDE YAŞAYAN -ÇALIŞANLAR IÇIN ÇEKICI BIR ALAN ORTAYA KOYMAKLA KALMIYOR, AYNI ZAMANDA IKI GÖZ ALICI MEYDAN ILE DESTEKLENMIŞ BIR KAMUSAL ALAN DA YARATIYOR.

Y

edi yıllık bir tasarım ve inşa sürecinin ardından ziyaretçilerine kapılarını açan Dorotheen Quartier, içe açılan alanlar ile dengelenmiş çevresel bir blok oluşumu. Ofisler, küçük ölçekli perakende satış dükkânları ile restoranlar ve şehir içi yaşam gibi çeşitli kullanım alanlarını bir araya getiren üç yapıdan oluşuyor. Ziyaretçiler ve içinde yaşayan çalışanlar için çekici bir alan ortaya koymakla kalmıyor, aynı zamanda iki göz alıcı meydan ile desteklenmiş bir kamusal alan da yaratıyor. Dorotheen Quertier’nin yeniden tasarlanması kamu yararına yeni alanlar yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda Karsplatz kemeriyle kurduğu ilişkiyi yeniden gözden geçir-

mek için benzersiz bir fırsat da sunuyor. Breuninger Mağazası’nın arkasında kalan ve Sporerstraße ile Karlstraße sokaklarına doğru giden bu işlek yol, daha öncelerde alanın “arkasında” kalan önemsiz bir unsur olarak algılanmış. Projenin sunduğu çeşitli kullanıcı faaliyetleri ise şehrin bu oldukça önemli merkezî çekirdeğine yeni bir kimlik ve canlılık kazandırıyor. Behnisch’in tasarımı; Sporerstraße’yi, Dorotheen Meydanı ve Sporer Meydanı olmak üzere iki yeni meydana doğru açarak bölmekte ve bu iki meydanı Markthalle’ın önünde bulunan şehir meydanına bağlamaktadır. Markthalle ve Karlspassage arasında kurulan bu yeni görsel bağ mey-

danın farklı unsurlarını birbirine bağlamaya yardımcı olmakta, bu yolla Dorotheen Quartier’nin çekiciliğini arttırmaktadır. Yeni unsurlar mevcut şehir yapısına eklemlenmektedir. Eklenen bu üç yeni yapının ölçeği, dokusu ve biçimi, şehrin mevcut tarihi yapısının karakteri ile pürüzsüzce bütünleşiyor. Stuttgart şehrinde “şehir havzasının” topoğrafyası her bir bina için beşinci bir “cephe” yaratmıştır: Çatı. Uzak herhangi bir bakış noktasından görülen şehir çatılarının ‘şehri tanımlayan kent simgeleri’ ve ‘görülecek yerleri işaret eden semboller’ olarak işlev gördüğü bu değişik “çatı peyzajının” özel bir önemi vardır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE NARKÖY

EMİR DRAHŞAN PLANLAMA VE MİMARLIK

NARKÖY, YÜZDE SEKSEN BAĞIMSIZ BIR YERLEŞKE SÜRDÜRÜLEBILIR YAŞAM MODELLERINI GELIŞTIREBILECEĞI, HALIHAZIRDA SÜREGELEN KURUMSAL ŞIRKET VE BIREYSEL EĞITIMLERINI KONAKLAMA ILE BIRLIKTE ORGANIZE EDEBILECEĞI VE AYNI ZAMANDA EKOLOJIK YAŞAMI YAKINDAN TANIMAYI VE DENEYIMLEMEYI ISTEYEN HERKESIN FAYDALANABILECEĞI BIR EKO-OTEL VE EĞITIM YERLEŞKESI...

100

PROJE KÜNYESİ Proje Yeri: Kocaeli / Kandıra / Türkiye Proje Tipi: Otel İşveren: Nar Egitim Merkezi Mimari: Emir Drahsan + Alexandre Schrepfer (Takım :Beste Kuscu, Eti Kastoryano, Eric Boyer, Marion Notter, Guillaume Dufilho) İç Mekan Projesi: Beste Kuscu Müteahhit: Odak İnce Yapı + Nil Koprek (iç mimari uygulama) Peyzaj Projesi: Dilek Ayman Proje Başlangıç Yılı: 2008-2013 Arsa Alanı: 7.000 m2 Toplam İnşaat Alanı: 2.500 m2 Fotoğraflar: Serdar Temizkan, Emrah Aydemir

Eylül 2017, 37.Sayı

P

roje, tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan limanlardan biri olan Kerpe’ye 3 kilometre mesafede, üç tarafı ormanla çevrili yüz dönüm arazi üzerinde planlanmış. Proje sahibi Nar Eğitim ve Danışmanlık Merkezi’nin amacı, 6 yıldır permakültür prensipleri ile organik tarım yapılan arsa üzerinde, sürdürülebilir yaşam modellerini geliştirebileceği, halihazırda süregelen kurumsal şirket ve bireysel eğitimlerini, konaklama ile birlikte organize edebilecekleri ve aynı zamanda ekolojik yaşamı yakından tanımayı ve deneyimlemeyi isteyen herkesin faydalanabileceği bir eko-otel ve eğitim yerleşkesi inşa etmek olmuş.


101

KENDİ YİYECEĞİNİ KENDİ ÜRETEN TESİSTE MİSAFİRLER EKOLOJİK YAŞAM, TARIM VE HAYVANCILIK İLE İLGİLİ FARKINDALIK YARATAN EĞİTİMLERE VE AKTİVİTELERE DE KATILMA ŞANSI BULURLAR. Narköy %80 oranında bağımsız bir yerleşke. Kendi yiyeceğini kendi üreten tesiste misafirler; ekolojik yaşam, tarım ve hayvancılık ile ilgili farkındalık yaratan eğitimlere ve aktivitelere de katılma şansına sahip oluyorlar. Yerleşke, bir ana eğitim binası, bir çok amaçlı salon ve SPA yapısı, konaklama birimleri ve tarım lojistik yapılarından meydana gelmekte. İki aşamada gerçekleştirilmesi düşünülen projenin ilk aşaması 2013 yılında tamamlanmış. Bu aşama, 4 adet konaklama yapısı ile eğitim amaçlı kullanılmak üzere revizyon gören bir adet konaklama yapısından oluşmakta. Tasarımda dolaşım alanları, yapılar ve çevre peyzajı bir bütünlük içerisinde ele alınmış. Organik tarımın yanı sıra, tüm peyzaj

düzenlemesi ve mimari proje sürdürülebilirlik prensipleri üzerine kurulmuş. Projede doğal ve yenilenebilir enerji kaynakları (güneş kollektörü, pelet kazanı) kullanılmış, yağmur suları toplanarak peyzaj sulamasında kullanılmış, gri sular arıtılarak klozet sifonlarda yeniden değerlendirilmekte, çok yüksek izolasyon katsayısı ile düşük enerji kullanımı sağlanmış, klima yerine doğal havalandırma tercih edilmiş, geri dönüşümlü, yerel ve doğal malzemelerin kullanımına öncelik verilmiş. Konaklama birimleri arazinin kuzey tarafında, güneye doğal ışıktan maksimum faydalanacak şekilde yönlenerek konumlandırılmış. Hafif çelik prefabrik modüller olarak tasarlanan bu birimler kolonlar üzerinde

toprağa minimum müdahale etmektedir. Böylece toprak içindeki tüm hareketlerin (su, mikro-organizma, solucan vs) sürekliliği sağlanmakta. Kişinin yerleşke içindeki hareketi sırasındaki her anı çevre ormana, ağaçlara, toprağa, gökyüzüne karşı farkındalık yaratacak perspektiflerden oluşmakta. Yürüyüş alanları ahşap kazıklar üzerinde zeminle en az temas ederek toprağın işleyişine müdahale etmemekte. Bu yollar zaman zaman meydanlar, dinlenme alanları oluşturur. Devamında aynı dolaşım tipolojisi yapılar arasında üç boyutlu geçişlere dönüşürler ve odalara girişler buralardan sağlanır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MAKALE

DİKEY BAHÇELERİN

KENTLİ ALGISI VE KENTSEL PSIKOLOJI AÇISINDAN DEĞERLENDIRİLMESİ YEŞİL ALANLARIN, YOĞUN VE SIKIŞIK KENT DOKUSU İÇİNDE VAR OLAMAYIŞI NEDENİYLE GÜNÜMÜZ PEYZAJ TASARIMCILARI DAHA FARKLI DÜŞÜNMEYE ZORLANMIŞ VE BU DÜŞÜNCE BİÇİMİNDEN DİKEY BAHÇE KONSEPTİ ORTAYA ÇIKMIŞTIR. BAŞER KALYONCUOĞLU , Jale GÜREL . - Bahar Sanat, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Okan Üniversitesi, İstanbul,Türkiye-bahar.baser@okan.edu.tr, 1

2

1

2

Peyzaj Mimarı, jgurel@gmail.com.tr

102

K

entlerin gelişim sürecinde yapısal alan kullanımlarının istilasıyla giderek azalan yeşil doku, yerini gri rengin hakim olduğu beton alanlara bırakmıştır. Kentlerde yaşanan bu değişim, küresel ısınma, iklim değişikliği ve doğal hayatın zarar görmesi gibi bugün karşılaşılan birçok çevresel problemin yanısıra hem kent estetiği hem de kentli psikolojisine etkileri açısından olumsuz etki oluşturmaktadır. Yeşil alanların, yoğun ve sıkışık kent dokusu içinde var olamayışı nedeniyle günümüz peyzaj tasarımcıları daha farklı düşünmeye zorlanmış ve bu düşünce biçiminden dikey bahçe konsepti ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada dikey bahçelerin tanımı, gelişimi ve son son 3 yılda yaygınlaşan uygulamaları dikey bahçelerin kente ve kentliye olan etkileri ortaya konarak psikolojik açıdan insanlar üzerindeki etkileri incelenmektedir. Düşey yüzeylerde yapılan peyzaj çalışmalarına dikey bahçe veya duvar bahçe denilmektedir*.Çalışma yapılacak alanlar bir binanın cephesi olabileceği gibi, köprü ayakları, perdeleme/sınır duvarı, heykeller ya da reklam panoları da olabilmektedir. Dikey bahçe ilk olarak, Fransız botanikçi Patrick Blanc tarafından icat edilmiştir. KENTSEL MEKAN VE DIKEY BAHÇELER Kentsel mekân öz anlamı ile kentin binalarla tanımlanan fakat binaların dışında kalan bölümleridir (Çakmaklı(Oktay),D.,1992,7). Kentlerde yaşayan insanların vakitlerinin çoğunu binalarda ve yollarda geçirmesi sebebiyle binaların iç ve dış elemanlarında bitkilendirme çalışmalarının bir parçası olan dikey bahçeler oldukça revaçta olup hızla popülerliği artmaktadır.

Eylül 2017, 37.Sayı

* Yazı kapsamında dikey bahçe olarak yer almıştır.


ULAŞIM ARTERLERI ÜZERINDE YER ALAN DIKEY BAHÇELER; YEŞIL ALANI BULUNMAYAN YOL GÜZERGÂHLARINDAKI DUVARLARI, DIKEY BAHÇELERLE YEŞILE DÖNÜŞTÜRÜLEREK HEM TRAFIĞIN STRESINI AZALTMAKTA HEM DE SUNDUĞU GÖRSEL ETKI ILE TRAFIĞIN ÇEHRESINI DEĞIŞTIRMEKTEDIR.

İstanbul’da Uygulanan Dikey Bahçe Tipleri İstanbul’da uygulanan dikey bahçeler; park içi uygulamalar, ulaşım arterleri çevresindeki uygulamalar ve mimari yapı ölçeğinde uygulamalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Park İçi Uygulamalar Dikey bahçeler istenilmeyen görüntünün kapatılmasının yanı sıra farklı tasarımlarla ilgi çekici materyaller (ayna, kompozit ve ahşap vb.) ve bitkiler kullanılarak park içinde estetik ve fonksiyonel donatı elemanı olarak kullanılabilmektedir. Yapılan uygulama bazen bir bank, bazen reklam panosu, bazen de fotoğraf çekim noktası olabilmektedir. Dikey bahçeler park içinde hem estetik amaçlı hemde istenilmeyen görüntü arz eden duvar ve trafo gibi yapıların estetik çözümler getirilerek gizlenmesi için kullanılır. Ulaşım Arterleri Çevresindeki Uygulamalar Ulaşım arterleri üzerinde yer alan dikey bahçeler; yeşil alanı bulunmayan yol güzergâhlarındaki duvarları, dikey bahçelerle yeşile dönüştürülerek hem trafiğin stresini azaltmakta hem de sunduğu görsel etki ile trafiğin çehresini değiştirmektedir. Mimari Yapı Ölçeğindeki Uygulamalar Dikey bahçelerin binanın iç ve dış cephe uygulamalarında, estetik amaçlı kullanımlar yanısıra istenilmeyen görüntülerin perdelenmesinde ve sıcak-soğuk yalıtımı sayesinde enerji tasarrufu sağlamaktadır. Yine bina cephelerinde farklı tasarımlarla reklam amaçlı uygulanmalar içinde kullanılmaktadır.

103

Dikey Bahçelerin Kentsel Çevreye Etkileri Dikey bahçelerin ekolojik açıdan kentsel çevreye etkileri; biyolojik çeşitlilik, kentsel ısı adası etkisinin azaltılması ve bitkisel transpirasyon olarak ele alınabilmektedir. Biyolojik Çeşitlilik Dikey bahçeler toprak bulunmayan alanlarda bitkilendirme olanağı sunması açısından biyolojik çeşitliliğin sağlanması ve sürdürülebilirliği adına kısmen de olsa oluşturdukları bitkisel ortam ve bu ortama uygun hayvan türlerinin barınmalarına olanak sağlamaları açısından önem arz etmektedir. Kentsel Isı Adası Etkisinin Azaltılması Kentlerde bulunan; asfalt, beton ve çatı yüzeyleri “siyah cisim” gibi davranarak, güneşten gelen enerjiyi yeşil alanlar, ağaç ya da su gibi yansıtmayıp absorbe ettiği için yere yakın atmosfer seviyelerinde daha fazla ısınma meydana getirmesi sebebiyle kentsel ısı adası oluşmaktadır (Tekin ve Oğuz,2011). Dikey bitkilendirme sonucu kısmen de olsa bitkilerin filtreleme işlemi ile kirli havayı absorbe etmesi ısı adası etkisini azaltmakta ve ekosistem üzerinde olumlu etki sağlamaktadır.

Bitkisel Transpirasyon Bitkiler havadaki karbondioksiti emerek oksijen miktarını arttırmakta; toz, egzoz gazı gibi kirli ve zehirli gazları emerek havayı temizleyip hava kalitesini dikey bahçeler yardımıyla kısmen de olsa arttırılabilmektedir. Kentlerde, hava kalitesinin arttırılması ve havanın temizlenmesinde özellikle ulaşım arterlerdeki kirliliğin azaltılmasında dikey bahçeler önemli bir rol oynamaktadır (Yüksel, 2013). Dikey Bahçelerin Kentsel Çevresel Sistemlere Etkileri Dikey bahçelerin kentsel çevresel sistemlere etkilerini şehir estetiğine etkileri, kentli psikolojisine etkileri, kentsel çevreye ve kent estetiğine etkileri şeklinde inceleyebiliriz. Şehir Estetiğine Etkileri Dikey bahçelerin, kentsel yaşam kalitesini yükselterek kent ekolojisini olumlu yönde etkilemekte olup, kent iklimini dengelemek, kentte doğal bir yaşam ortamı oluşturmak ve kentin estetik değerlerini yükseltmek gibi işlevleri bulunmaktadır. Bitkilerin estetik katkıları, yapısı ve tırmanE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MAKALE

GEREKSINIMLERI DAVRANIŞLARI VE EYLEMLERI ILE BIR BÜTÜN OLAN INSAN, ÇEVRE SISTEMININ BIR PARÇASIDIR. BU NEDENLE YAŞADIĞI ÇEVRENIN KARAKTERISTIKLERINI DAVRANIŞLARINA DA YANSITIR.

düzenlemeleri ve bunun bir parçası olan dikey bitkilendirmeler ile doğal alanların insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkileri beş kategoride sınıflandırmıştır (Rohdeve Kendle, 1994).

104

ma formu, vejetasyon döneminde habitusunun değişime uğraması (sürgün vermesi, çiçeklenme, yaprak oluşumu vb.), bir vejetasyon döneminden diğerine geçişte değişime uğramaları (gelişme, odunlaşma vb.), bitki formu, strüktürü, yaprak kalınlığı, bitki örtüsünün sıklığı ve rengiyle olmaktadır. (Erdoğan ve Aliasghari, 2012). Kentleşmeyle birlikte sanayileşme ve teknolojik ilerleme ile kentin doğal karakteri bozulmaya başlamıştır. Bu bozulma insan sağlığını tehlikeye sokmaktadır. Önemli bir sorun olan hava kirliliği ve gürültü yeteri kadar önlem alınmazsa insan yaşamı için gelecekte daha da tehlikeli olacaktır. Kentlerde ekolojik denge bozulması ile insanlar bu durumu iyileştirme çabasına girmiştir (Yılmaz 1998). Şehirlerin hızla yapılaşması sonucunda kenarları yüksek yapılarla çevrili yollarla mekânların sınırları yükselmiştir. Yükseklik etkisinden dolayı bu mekânlarda bulunan insanlar kendilerini baskı altında hissederler. Çok katlı yapıların mevcut olduğu Eylül 2017, 37.Sayı

yollar, ağaçlar ve dikey bahçeler yardımıyla insan ölçeğine indirgenirler. Bu ölçekte insanlar kendilerini daha güvenli ve mutlu hissederler. Dikey bahçeler, tasarımcılarına sayısız malzeme ve bitki türleri ile alternatif tasarım olanakları sunmaktadır. Böylece oluşturdukları görsel etki ile kentsel alanlara önemli estetik katkılar sağlamaktadır. Dikey bahçeler kent içinde yer alan kavşak, köprü ve duvarların meydana getirdiği kirli ve gri tonlu beton görüntüyü örterek, nefes alan, rengi ve kokusu ile kentlilere görsel etki sunmaktadır. Kentli Psikolojisine Etkileri Gereksinimleri davranışları ve eylemleri ile bir bütün olan insan, çevre sisteminin bir parçasıdır. Bu nedenle yaşadığı çevrenin karakteristiklerini davranışlarına da yansıtır. Ekolojik anlamda bozulmuş bir çevrede yaşayan insanın bünyesinde zamanla fiziksel, psikolojik ya da morfolojik anlamda zararlar ortaya çıkmaktadır. Bitkiler ve toprak, ses yutucu özelliğe sahiptir. Kentsel alanlardaki yeşil alanların, peyzaj

Kent peyzaj alanları ile doğal alanlar insanlara: • Duygusal stresi azaltıp mutluluğu artırarak psikolojik açıdan faydalar, • Zihin yorgunluğunu azaltarak bilinçsel faydalar, • Özellikle çocuklarda daha yüksek seviyede zihinsel aktiviteleri teşvik ederek gelişimsel faydalar, • Maceracı davranışları destekleyerek kişilerin kendine güvenini arttıran kişisel faydalar, • Sosyal sınıflar arasındaki sınırları kaldırarak kişiler arası iletişimi ve kaynaşmayı destekleyerek sosyal faydalar, sağlamaktadır. İstanbul’da Dikey Bahçelerin Kentli Algısı ve Kentsel Psikolojiye Etkilerinin Değerlendirilmesi Kentli algısı ve kentsel psikoloji açısından değerlendirme yapmak amacıyla kentlilerin dikey bahçelerle ilgili farkındalığını ve dikey bahçelerin kent estetiğine olan katkıları hakkındaki düşüncelerini ölçmek amacı ile anket çalışması yapılmıştır. Saha çalışmasında, iki gruptan oluşan kullanıcılarla yüz yüze yapılan anket çalışması verileri üzerinden değerlendirme yapılmıştır. 1.grubu oluşturan 100 kişilik kullanıcılar ile 30 kişiden oluşan ilgili meslek grupları ve uygulayıcılarla yapılan anket verileri şunlardır:


ŞEHIRLERIN HIZLA YAPILAŞMASI SONUCUNDA KENARLARI YÜKSEK YAPILARLA ÇEVRILI YOLLARLA MEKÂNLARIN SINIRLARI YÜKSELMIŞTIR. YÜKSEKLIK ETKISINDEN DOLAYI BU MEKÂNLARDA BULUNAN INSANLAR KENDILERINI BASKI ALTINDA HISSEDERLER. ÇOK KATLI YAPILARIN MEVCUT OLDUĞU YOLLAR, AĞAÇLAR VE DIKEY BAHÇELER YARDIMIYLA INSAN ÖLÇEĞINE INDIRGENIRLER. 1.gruba sorulan; “Dikey bahçe nedir biliyor musunuz?” sorusuna %96.9 oranında “evet” cevabı vermiş yine ’Dikey bahçe uygulamalarıyapılmalı mıdır? ‘’sorusuna ise; katılımcıların büyük çoğunluğu %81.50 ‘i evet cevabını vermiştir.

Şekil 6.1: “Dikey bahçe nedir? biliyor musunuz?” sorusunun grafiği.

Dikey bahçeleri kent estetiği ve kent imajı açısından nasıl değerlendirirsiniz? İyi, %56.7 Dikey bahçelerin uygulandığı yerin çevresi ile bütünlüğünün sorgulandığı 2. grup kullanıcılar, elde edilen veriler ışığında: dikey bahçelerin, %80 sıradan, %46.7 ölçeksiz, %50 doğal tasarlandığı ve 30 kişiden 14 kişi dikey bahçeleri basit bulmuştur. Elde edilen anket verileri sonucunda, beş yıl öncesine kadar terim olarak dahi bilinmeyen dikey bahçelerin son yıllarda artan dikey bahçe uygulamalarının etkisi ile kentli algısı tarafından bilinir ve tanınır olduğunun göstergesidir. Dikey bahçelerin, estetik açıdan tasarım kriterlerinin belirlenmesinde kullanılan materyallerin birbiri ile uyumlu, ölçekli ve abartısız olmalıdır. Yol kenarında bulunan uygulamalarda ise kullanılan materyallerin rengi ve tekstürü açısından çevresinde bulunan materyaller ile uyumlu ve ölçekli olmalıdır. Tasarım açısından doğayla örtüşen sadelik ve ahenkte olması gerekir. SONUÇ

Şekil 6.2: ‘’Dikey bahçe uygulamaları yapılmalı mıdır?‘’ sorusunun grafiği.

Dikey bahçelerin estetik niteliklerinin değerlendirilmesinde, yapılan anket verilerinden elde edilen sonuçlar 1.grubu oluşturan kullanıcıların %91.8 oranında ve 2. grubu oluşturan kullanıcılar % 56.7 oranında olumlu cevap vermiştir. Çizelge 6.1: 1.Grup ile dikey bahçelerin kent estetiğine katkısının değerlendirilmesi Sizce gördüğünüz dikey bahçeler uygulandığı yere estetik bir görünüm kazandırıyor mu? Evet, %91.8

Yeni bir yeşil alan konsepti olarak gündemimize giren dikey bahçe olgusu, önceleri mimari ölçekte uygulanmaya başlanmıştır. Ancak bugün gelinen noktada uygulama tekniklerinin ve malzeme tiplerinin gelişmesiyle çok farklı özellikteki geniş yüzeylere de uygulanmaya başlanmıştır. Özellikle yerel yönetimler için kentte yeşil alan miktarını ve kalitesini artırmaya yönelik çalışmaların bir parçası olarak kent gündemine yerleşmeyi başaran dikey bahçe uygulamalarının bir tipi olan duvar bahçeler, gerek kamusal parklarda gerekse ulaşım arterleri çevresindeki betonarme duvar yüzeylerde sıkça karşımıza çıkmaya

başlamıştır. İstanbul’un kentsel yeşil imajı içerisinde de duvar bahçe uygulamaları geniş yer tutmaya başlamıştır. Kent estetiğine olumlu katkıları yanında yapılan saha çalışmasındaki anket verileri ışığında kentli algısında bilinirliliği ve yeni uygulamalara açık estetik açıdan kentli psikolojisi üzerinde de olumlu etki oluşturduğunu söyleyebiliriz. Son yıllarda yaygınlaşan uygulamalardan elde edilen deneyimlerin yeni uygulamaları yönlendirmesinin sağlanması gerekmektedir. Topraksız alanlara bitkilendirme yapmak için oluşturulan sistemlerin öncelikle sağlamlığı, sürdürülebilirliği ile kent estetiğine uyum sağlaması için tasarım ve yapım kriterlerinin standardının oluşturulması gerekmektedir. Öte yandan, bu tip uygulamaların başlatılması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasında akademik ortamlarda yapılacak araştırmalara da ihtiyaç duyulmaktadır.q KAYNAKLAR Çakmaklı,(Oktay) D., (1992), Kentsel Çevrede Mekan ve Kentsel Mekan Kavramlarının İrdelenmesi, Mimarlık ve Şehircilikte Mekan, Yıldız Üniversitesi Yerleşme ve Mimarlık Bilimleri, Uygulamalı Araştırma Merkezi, İstanbul Kanter.İ. ‘’ KentselTasarimdaDikeyBahçeler’’, (YüksekLisansTezi),Ankara Üniversitesi Fen BilimleriEnstitüsü, PeyzajMimarliğiAnabilimDalı.Ankara.2014. Rohde, C. R. E., ve Kendle, A. D., ve relativeimportance of uncontrolledandorderednatureforpeopleın urban areas. ın: j. de waal (ed), ecologicalaspect of greenareas in urban environments, proceedings of the 1995 ıfpraworldconference, verenigingvooropenbaargroen, bruge, 5.55- 58, 1995. Tekin, Ç., Oğuz, C.Z., 2011. ‘’Yapı ile Yükselen Yeşil Duvarlar’’.,(Yüksek Lisans Tezi). Mimar Sinan Üniversitesi, 10s., İstanbul. Yüksel, N.,2013. ‘’Dikey Bahçe Uygulamalarının Yurtdışı Ve İstanbul Örnekleri İle İrdelenmesi ‘’, (Yüksek lisans tezi).Bahçeşehir Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kentsel Sistemler Ve Ulaştırma Yönetimi Yüksek Lisans Programı, İstanbul Fakültesi Tınaztepe Yerleşkesi Buca, 73s, İzmir. Yılmaz, B. 1998. ‘’ Kent içi yol ağaçlandırma kriterleri, İstanbul’daki örnek caddelerin incelenmesi’’ (Yüksek Lisans Tezi). İstanbul Teknik Üniversitesi.


106

Eylül 2017, 37. Sayı

DIKEY YAPILI ÇEVREYI INSAN ÖLÇEĞINE INDIRGIYOR

ASANSÖR

Yöntem

MALZEME UYGULAMA


geliştiriyoruz. Şimdi de elektrik enerjisi üreten asansörlerimizle yepyeni bir dönem başlatıyoruz. Lowat enerji geri dönüştürücü inverter sistemimiz sayesinde artık Hyundai asansörlerinin hareketinden elde edilen kinetik enerji binanızı aydınlatıyor, bütçeniz de çevre de rahat bir nefes alıyor.

/ HyundaiElevatorTR

Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

MODERN KENTIN ULAŞIM ARTERLERI, ASANSÖRLER TEKNOLOJİNİN HIZINA YETİŞEMEDİĞİMİZ ŞU ZAMANLARDA DEVASA KULELER, PLAZALAR, TASARIM HARİKASI BİNALARDA ARTIK MUTLAKA OLMASI GEREKEN BİR YAPI OLARAK KABUL EDİLİYOR ASANSÖRLER. SADECE MİMARİ YAPILAR İÇİN BİR MÜHENDİSLİK SİSTEMİ DEĞİL, ENGELLİ VEYA SAĞLIK PROBLEMİ OLAN KİŞİLERİN GÜNLÜK HAYATTAKİ ERİŞİMİNİ KOLAYLAŞTIRAN BİR İŞLEVİ DE VAR.

107

- Berivan Eren

A

sansör deneyimi, literal anlamda yükselişi ifade eden, modern binalarda vazgeçilmez olmakla birlikte, kullanıcılarının binalara etkin bir şekilde erişimini mümkün kılacak şekilde tasarlanmış son derece kompakt sistemlerdir. Teknolojinin hızına yetişemediğimiz şu zamanlarda devasa kuleler, plazalar, tasarım harikası binalarda artık mutlaka olması gereken bir yapı olarak kabul ediliyor asansörler. Sadece mimari yapılar için bir mühendislik sistemi değil, engelli veya sağlık problemi olan kişilerin günlük hayattaki erişimini kolaylaştıran bir işlevi de var. Birleşmiş Milletler 2050 yılına kadar dünyadaki on kişiden yedisinin hayatını kentlerde sürdüreceğini tahmin ediyor. Kentsel boyutta insanlara yardımcı olan bu oda-robotlar olmasaydı gökdelenlere ve yüksek binalara erişim ve buralarda barınma mümkün olamayacaktı. Bu anlamda yapılı çevreyi dikeyde insan ölçeğine indirgeyen en önemli buluşlardan biri diyebiliriz asansör için. Bu ilişkiyi zamanla yarıştıran asansörlerin teknolojik gelişimi ise güvenilir, sağlıklı, erişilebilir, enerji verimli sistemlerin gelişimiyle mümkün olmaktadır. Teknoloji çağına ayak uydurmaya çalışan kentli insan artık sadece asansörler değil, yürüyen merdivenler, yürüyen bantlar, yürüyen rampalar gibi otomatik sistemlerle karmaşık yapıların içerisinde zamandan ve enerjiden kazanarak yatayda ve düşeyde dolaşım sistemini kullanmaktadır. Bu otomatik

dolaşım sistemleri ise genellikle belli bir bölgede toplanarak yapının çekirdeğini oluşturmaktadır. Bu alan çekirdek olarak tanımlanıp yapının tüm elektrik ve mekanik tesisatını içeren kontrol noktalarıdır. Hareket teknolojileri hayatın devir daimini sağlarken asansör ve yürüyen mekânizmalar da modern şehirlerin yeni arterleri haline gelmiştir. Tarihteki ilk asansör prensibi Arşimet tarafından M.Ö. 282 de yapılmıştır. Günümüzde kullandığımız asansör sistemlerini suların akış ve hareketlerini inceleyerek sahip oldukları enerjileri bulan Pascal, Toriçelli ve Bernoulli adındaki bilim adamlarına borçluyuz. Arşimet’in kurduğu basit kaldıraç sistemi yıllar boyunca sürecek olan asansör serüveninin başlangıcı sayılmaktadır. 17.yüzyılın başlarında mimar Velayet tarafından bu sisteme karşıt bir ağırlık daha eklenerek denge sorunu çözülmüş ve daha stabil hale getirilmiştir. ilk asansör 1743 senesinde Kral 15. Louis için yapılmıştır. O dönemde asansörler için uçan iskemle ismi verilmiştir. Bu dönemde zenginlik simgesi olan asansörler zengin kişilerin binaların katları arasında geçiş yapması için kullanılmıştır. Sadece yapı katları arasında değil sosyal sınıflar arasındaki geçişin de bir basamağı olmuşlardır. Gerek bu tekniği geliştirmek için yapılan çalışmalar gerekse güvenlik çalışmaları 1853 yılında ilk meyvesini vermiş ve Amerikalı Elisha Grave Otis buharla çalışan ve insan E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

Pera Palace Hotel

108

AVRUPA’NIN ÇEŞİTLİ BÖLGELERİNDE OTELLER VE İŞ MERKEZLERİNDE KULLANILMAYA BAŞLANAN ASANSÖRLERİN ÜLKEMİZDEKİ İLK KULLANILDIĞI YER İSE BEYOĞLU İLÇESİNDE BULUNAN PERA PALACE HOTEL’DİR. 1895 YILINDA FAALİYETE GİREN ASANSÖR, TASARIM OLARAK DEKORATİF SÜSLEMELER, KIVRIMLAR VE DAHA ÇOK BİTKİSEL MOTİF İZLERİ TAŞIMAKTADIR.

taşıma amaçlı ilk taşıma sistemini geliştirmeyi başarmıştır. Bu asansör 23 Mart 1857 tarihinde Amerika’nın New York şehrinin Broadway semtinde 5 katlı bir iş merkezine monte edilerek kullanıma sunulmuştur. Daha sonra Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde oteller ve iş merkezlerinde kullanılmaya başlanan asansörlerin ülkemizdeki ilk kullanıldığı yer ise Beyoğlu ilçesinde bulunan Pera Palaca Hotel’dir. 1895 yılında faaliyete giren asansör, tasarım olarak dekoratif süslemeler, kıvrımlar ve daha çok bitkisel motif izleri taşımaktadır. O dönem için yarı modern yarı eski bir görünümde neo klasik çizgilere sahiptir. Osmanlı tarihinin ilk asansörü batı ve doğu kültürü ile sentezlenmiş mistik bir görünüme sahiptir. Türkiye’nin ikinci asansörü ise İzmir’in Konak ilçesinde, makine yüksek mühendisi Nesim Levi tarafından 1907 yılında yaptırılmış, daha sonraları İzmir Büyükşehir Belediyesine bağışlanmıştır. Malzemeleri eğik düzlemde taşıma düşüncesi eski zamanlarda ortaya çıkmış ve uygulanmış olmasına karşın malzemelerin hareket eden düzlemsel yüzeylerde taşınması fikri yakın geçmişte ortaya atılmıştır. Yürüyen merdivenlerin gelişmesinde ve günlük hayatımızda bugünkü yerini almasında Nathan Ames, Jesse W.Reno, Jacques Halle, George H.Wheeler, Charles D.Seeburger ve James M.Dodge gibi birçok kişinin katkıları bulunmaktadır. İlk yürüyen merdiven Worl Fair Ground’da Chicago’da 1892 yılında yerleştirilmiştir. Jesse W.Reno tarafından gerçekleştirilen yürüyen merdivenin ilk kullanıldığı yer ise Coney Island’dır. Mimari ve kullanım amacına göre basamaksız, spiral, özürlüler ve tekerlekli sandalye kullananlar için ise özel tasarımlı yürüyen merdivenler, yolcunun hareketini destekleyen ve maksimum güvenlik sağlayan bir sistem olarak insanların hizmetine sunulmuştur. Yürüyen merdiven/yollar, günümüzde insan trafiğinin bulunduğu iş merkezleri, büyük mağazalar, süper marketler, demir yolu

Eylül 2017, 37. Sayı


ASANSÖRLER YÜKSEK BİNALARLA İLGİLİ ENERJİ TÜKETİMİNİN ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNÜ OLUŞTURMAKTADIR. ASANSÖRLER KULLANDIKLARI ENERJİ SİSTEMLERİYLE YALNIZCA BİNAYA ERİŞİMİ SAĞLAMAYIP AYNI ZAMANDA YAPININ ENERJİ TÜKETİMİNİ DE ARTTIRMAKTADIRLAR.

istasyonları, havaalanları, okullar, hastaneler, fabrikalar, oteller, restoranlar ve dik eğimli tepeler gibi yerlerde insan naklinin sürekli ve güvenli olarak sağlanması için yaygın olarak kullanılmaktadır. Mesafeler dikkate alındığında otomatik olarak hareket eden bu taşıma sistemi optimum bir çözüm sağlayan emsalsiz bir vasıtadır. Özellikleri arasında az yer kaplaması, güvenilirliği, büyük kitlelere aynı anda ve kesintisiz hitap etmesi, hızı, zaman tasarrufu ve dış görünümünün estetiğini sayabiliriz. Yürüyen merdiven sistemlerinin aynı zamanda asansör sistemleriyle de desteklenmesi gerekmektedir. Tarihteki gelişimini giderek sürdüren asansör ve yürüyen merdivenler binaların ve kamusal yapıların ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Asansörlerin giderek artan karmaşıklığı artan kule yüksekliklerinin sebebi ve sonucu olmuştur. Süper uzun binaların tasarımında düşey ulaşım asansör bölmelerinin sayısını azaltmak üzerine çeşitli tasarım yaklaşımları ve çekirdek mekân ve maliyetlerin en uygun hale getirilmesi çabaları ile ana mesele haline gelmiştir. Asansörler yüksek binalarla ilgili enerji tüketiminin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Asansörler kullandıkları enerji sistemleriyle yalnızca binaya erişimi sağlamayıp aynı zamanda yapının enerji tüketimini de arttır-

109

maktadırlar. Bu sebeple asansör ne kadar verimli sistemler ve enerjiler üzerine kurulursa yapının sürdürülebilirliğine o kadar çok katkı sağlamış olacaklardır. Yüksek yapılı binalar sürdürülebilir kent ve mimari perspektifinde yeniden sorgulanır hale gelmiş ve yapıları daha insani hale nasıl getiririz sorusunun cevapları aranmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, yüksek yapılardan en verimli derecede yararlanabilmek ve doğal çevreye verilecek zararı en aza indirmek için sürdürülebilirlik kavramı da büyük önem taşımaktadır. Son yıllarda enerji kaynaklarının ve enerji kullanımında verimliliğin artırılmasına ilişkin yönetmelik taslakları yayınlanmış ve enerji tasarrufu üzerine birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmalarda önemli gelişmelerin yaşandığı konulardan biri de binalar ve artık neredeyse her binanın vazgeçilmezi haline gelen asansör sistemleridir. Asansörün enerji verimini artırmak için dikkat edilmesi gereken en önemli bileşen, kullanım kategorisine göre, çok az kullanılan asansörlerde hazırda

bekleme tüketimi olurken, çok sık kullanılan asansörlerde çalışma durumundaki tüketim olmaktadır. Asansörlerde enerji tüketimini etkileyen temel faktörler ise; mekanik sistem, tahrik kasnağı verimi (tahrik sistemi, frenleme için harcanan enerji tüketimi, kontrol sistemi, elektrik sistemi, motor verimi, dişli verimi (mevcutsa), güç faktörü, ısıtma-soğutma, kapı sistemi, aydınlatmalar (asansör kuyusu, makine dairesi ve kabin), kılavuz sistem (raylar, patenler), halatlama faktörü olarak sıralanabilir. Asansör donanımının haricinde enerji tüketiminde rol oynayan diğer bir unsur, asansörün kullanım koşullarıdır. Bu koşullar genellikle asansör hızı, taşınan yük, yolculuk mesafesi ve Kullanım sıklığı ile bağlantılıdır. İyi bir asansör, yüksek kapasiteli, düzgün (rahat) kullanışlı ve ekonomik işletim sağlamalıdır. İvmelenme ve frenleme rahatsız etmeyecek düzeyde ve kesin durmayı sağlayacak E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

tarzda olmalıdır. Ayrıca elektrik tahrik sistemi az masraflı ve verimli olmalıdır. Bakım masrafları da düşük düzeyde olmalıdır. Bu özelliklerin yanı sıra konfordan ödün vermeden iyi bir asansör enerji verimli asansör olmalıdır. Dünya’da periyodik muayeneler sonrasında yapılan son kontroller büyük önem taşırken ülkemizde ise periyodik muayeneler, diğer Batı Avrupa ülkelerinden farklı olarak daha detaylı kontrol formları ile yapılmaktadır. 2008’de yayınlanan ‘Asansör Bakım ve İşletme Yönetmeliği’ ile zorunlu hale getirilen periyodik bakımlar ile asansör güvenilirliği ve performansı artarken enerji tüketiminin azaltılması hedeflenmiştir.

110

1 Eylül 2017 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelikte onaylanan asansör avan veya uygulama projelerine uygun olacak şekilde piyasaya arz edilen asansörlerin periyodik kontrolünde ve tescilinde TS EN 81-20 ve TS EN 81-50 standartlarında yer alan yapım ve montaj için güvenlik gereklilikleri talep edilecektir. Asansöre olan ihtiyacın gelecekte daha da artacağı öngörüsünden yola çıkılarak gelişen teknoloji ve artan beklentileri karşılamak üzere yapılacak tasarımlarda, enerji tüketimini

Eylül 2017, 37. Sayı

azaltmak, binalarda ulaşabileceği kat sayısını artırmak, çalışma prensiplerine yönelik yeni yaklaşımlar oluşturmak, kullanıcılara ek kolaylıklar sağlamak, binada kullandığı alanı asgariye indirgemek, her kullanıcı tarafından kolay kullanımını sağlamak, güvenliğini artırıcı çözümler oluşturmak dikkate alınması gereken konuları oluşturmaktadır. Geleceğin kentlerinde hızlı tren gözüyle bakılan asansörler, metrolarda kullanılan trafik ağı gibi işlevsel, daha çok yolcu alan fütürist bir taşıt olacağı tahmin edilmektedir. Bu konuda büyük paya sahip gökdelenler asansör teknolojisindeki araştırmaları teşvik edici rol üst-

lenmektedir. Yakın geleceğe dair senaryoları düşlediğimizde kuşkusuz kolay güvenli erişim kullanıcıların ilk beklentileriyken bu beklentileri daha ileriye götürüp duvarları ve boşlukları aşıp en az enerji ile en çok kullanımı sağlamak da asansör konusundaki profesyonellere düşmeketdir. Kabin aydınlatmasından, ısıtma soğutma sistemine, verimli frenlemeden, hız ve süreye tüm fonksiyonlarıyla birlikte asansör yolculuğunun boş bir zaman kaybı yerine yolculuk deneyimiyle bütünleşeceği ve kentin yeni ulaşım arteri olarak planlanması fikri geleceğin mimari - mühendislik senaryolarının ana fikrini oluşturmaktadır.q

KAYNAKLAR - Astik Evihan, Asansör Sistemleri ve Enerji Verimliliği, Best Dergisi. - Furkan Dinçer, Sabir Rüstemli, Asansörlerde Enerji Verimliliği ve Pratik Çözümler, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, - Liftinstitut Solutions, 2017 - Mehmet Salih Küçükçalık, Asansörlerde Enerji Sınıflandırılması ve Verimliliği Arttırmak İçin Alınacak Tedbirler, Asansör Sempozyomu, 2016. - Prof.Dr. C. Erdem İMRAK ve Ar.Gör. Derya ÖZER, Binalarda Enerji Tasarrufu ve Asansörlerin Enerji Tüketimi, İTÜ Makine Fakültesi. - Sait Saatcigil, Geleceğin Asansörleri, 2012.

- Süleyman Kavas, Asansör Tasarım Programlarının Kısa Tarihi ve Programlardan Beklentiler, Asansör Sempozyomu, 2008. - T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Asansör Sektörü Raporu, 2017 - Tuba Sarı, Yüksek Bina Tasarımında Katı Strüktürlerden Sürdürülebilir Yapılara: İstanbul’da Üç Yapısal Yaklaşım Süreci, Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi - Bildiriler Kitabı. - Varlıkbilimsel Deyişle Asansör, Yapı Dergisi, www.yapi.com. tr, 2009. - Yavuz Çetinkaya, Akıllı Binalarda Asansör, Cilt:57, Sayı:683, 2016


Yeşil Bir Dünya İçin Düğmeye Basıyoruz.

Hyundai Elevator olarak çevre dostu ve güvenli teknolojilere daima öncelik veriyoruz. Daha yeşil bir dünyayı hedefliyor, ürünlerimizi bu prensiple geliştiriyoruz. Şimdi de elektrik enerjisi üreten asansörlerimizle yepyeni bir dönem başlatıyoruz. Lowat enerji geri dönüştürücü inverter sistemimiz sayesinde artık Hyundai asansörlerinin hareketinden elde edilen kinetik enerji binanızı aydınlatıyor, bütçeniz de çevre de rahat bir nefes alıyor.

/ HyundaiElevatorTR


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

112

ATOMIUM BINASI Düzlem dışı atom parçaları

A

tomium; Brüksel Dünya Fuarı için 1958 yılında Belçikalı mühendis Andre Waterkeyn tarafından tasarlanan ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra Brüksel’in sembolü haline gelmiş bir anıt yapıdır. Şehrin sembolü haline gelen bu ikonik yapı dünyadaki en modern eserler arasında bulunmaktadır. Mimarisi ile dikkat çeken yapının inşasında paslanmaz çelik ve alüminyum malzemeler kullanılmıştır. Atomium geçici olarak inşa edilmiş olsa da fuardan sonra kaldırılmayıp, 102 metre uzunluğundaki yapısıyla günümüze kadar özgünlüğünü koruyup turistik bir merkez haline gelmiştir. Bu yapının asıl ilginç yönü ise bir küreden diğerine geçmek isterken Eylül 2017, 37. Sayı

KÜRELER ARASINDAKI YÜRÜYEN MERDİVENLER OLDUKÇA HIZLI YAPISI VE RENK DEĞİŞTİREN PLATFORMUYLA BİLİM KURGU FİLMLERİNİN BİR PARÇASI GİBİ DURMAKTADIR. kullanılan yürüyen merdiven tüpleri. Küreler arasındaki bu yürüyen merdivenler oldukça hızlı yapısı ve renk değiştiren platformuyla bilim kurgu filmlerinin bir parçası gibi durmaktadır. Brüksel’in en yüksek yapılarından olan bu kürelerin içinde sergi alanları yapının inşası hakkında bilgi veren fotoğraf, video ve eskiz çizimleri bulunmaktadır. Yapının en tepesine çıkmak ve panoramik manzarayı seyretmek için ise yine hızlı ve farklı yolculuğa çıkaran asansörler kullanılmaktadır. Asansör kabininin üst kısmının cam olması nedeniyle asansör hızla yukarı çıktığında kendinizi yeryüzünden uzaya fırlatılan bir uzay mekiğinin içinde hissedebilirsiniz.q


113

GATEWAY ARCH Fütüristik Kemer

BU ANIT KEMER ZİYARETÇİLERİ YAPININ ZİRVESİNE KADAR TAŞIYAN FARKLI BİR ASANSÖR SİSTEMİNE SAHİPTİR. KEMERİN İÇERİSİNDE BİRİ KUZEY BİRİ GÜNEY UCUNDA OLMAK ÜZERE İKİ ASANSÖR SİSTEMİ BULUNUR.

A

merika’nın Missouri eyaletine bağlı St. Louis kentinde yer alan Gateway, Jefferson Ulusal Anıtı’nın merkezinde yer alan bir anıt kemerdir. Finlandiyali mimar Eero Saarinen tarafından tasarlanan kemer Missisipi nehrinin kıyısında yer alır.Ülkenin batıya doğru genişlemesini simgelerken Amerikan mimarlık pratiğini de modern mimariyle tanıştıran fütüristik bir marka olmuştur. Bu anıt kemer aynı zamanda ziyaretçileri yapının zirvesine kadar taşıyan farklı bir asansör sistemine de sahiptir. Kemerin içerisinde biri kuzey biri güney ucunda olmak üzere iki asansör sistemi bulunur.

Yatay silindir bölmelerden oluşan vagonlara yerleşen ziyaretçiler bu asansör sistemiyle yapının eğimli izinden giderek en yüksek noktadan manzaraya erişebilmektedirler. Kavisli kemerin tepesine yükselen asansör sistemi ziyaretçilerin 630 metre yükseklikten manzarayı görmelerini sağlar. Ayrıca kompartman kapılarında asansör yolculuğu boyunca kemerin iç yapısını ve manzarayı izlemelerine imkan veren cam pencereler bulunur. Tasarımında matematiksel hassasiyetler göz önünde bulundurulan sembolik kemer sade ve basit estetik yaklaşımıyla Amerikan anıtlarının geleneğini fütüristik bir şekilde yorumlanmış biçimidir.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME MALZEME

Yöntem Yöntem

UYGULAMA UYGULAMA

BURJ KHALIFA

114

Çöl çiçeğinden gökyüzüne yükselmek

DÜNYA’NIN EN YÜKSEK YAPISI ÖZELLİĞİNDEKİ BİNA AYNI ZAMANDA DÜNYANIN EN HIZLI ASANSÖRLERİNE DE SAHİPTİR.

B

irleşik Arap Emirlikleri’nin turizm ve ticaret merkezi olup, gökdelenlerle dolu şehri Dubai’de yer alan ve dünyanın en yüksek yapısı ünvanına sahip Burj Dubai’nin yapımı 2010 yılında tamamlanmıştır. 829 metre yükseklikteki yapı merkezdeki çekirdek etrafında kümelenen üç farklı birimden oluşmaktadır. Tepeye yaklaştıkça ana gövde incelir ve tepede sivrilerek sonlanır. İhtiyaca göre teknolojilerin yaratıldığı 160 katlı gökdelende; oteller, iş merkezleri, restoranlar, seyir terasları, gece kulübü ve cami gibi birçok bölüm bulunmaktadır. Y şeklindeki zemin kat planı Çöl çiçeğine benzetilerek tasarlanmıştır.

Eylül 2017, 37. Sayı

Dünya’nın en yüksek yapısı özelliğindeki bina aynı zamanda dünyanın en hızlı asansörlerine de sahiptir. Dakikada 600 metre hızla yükselen asansörler binanın %75 e varan enerji tüketimini azaltmak için tasarlanmış örnek yeşil eksenli mühendislik sistemleridir. 829 metre 160 kattan oluşan binanın asansörleri saniyede 10 metre yükselerek 120’nci kata 50 saniyede çıkabilmektedir. Gökdelen bazıları iki katlı toplamda 57 asansöre sahiptir. Tek hat üzerinde, yer değiştirmeden 504 metre yüksekliğe çıkabilen asansörüyle yeni bir dünya rekoruna imza atan Khalifa dünyanın en yükseğe çıkan servis asansörüne de sahip olan bina olma özelliğini elinde bulundurmaktadır. q


115

THE FALKIRK WHEEL İnşaat ve makina mühendisliği harikası

THE FALKIRK WHEEL PROJESİ 21. YÜZYILIN ÇOK FAZLA BİLİNMEYEN BU ÖNEMLİ MÜHENDİSLİK ESERİ MİLENYUMUN BAĞLANTI PROJESİ OLARAK DA ANILMAKTADIR.

T

he Falkirk Wheel projesi İskoçya’da, farklı seviyelerdeki Union Kanalı ile Forth-Clyde Kanalını bağlayan inşaat mühendisliği ve makine mühendisliğinin kombinasyonundan ortaya çıkan bir projedir. The Falkirk Wheel projesi 21. Yüzyılın çok fazla bilinmeyen bu önemli mühendislik eseri milenyumun bağlantı projesi olarak da anılmaktadır. Adını kanalın yakınlarındaki kasabadan alan gemi asansörünün çalışma fikri; yuvarlanan yumurtalardan su tanklarına, büyük tahterevallilerden teleferik tipi yapılara kadar bir çok yapının incelenmesi sonucu ortaya çıkmıştır.

Masif çelik kolları ve arasında teknelerin içine yerleştiği su haznesi ile ilginç bir görünüm arz eder. İki kanal arasındaki 24 metrelik seviye farkını aşmak isteyen gemi yapının alt kısmından girip, yapının dönmesi ile üst kısımdaki köprü kanal sistemine ulaşıp yoluna devam eder. Falkirk Wheel aynı anda 30 metrelik dört tekneyi nakledebilecek kapasiteye sahiptir. 180 derecelik dönüşünü 5.5 dakikada tamamlayan asansör bu 180 derecelik dönüş için de çok az bir enerji harcamaktadır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

HYUNDAI ELEVATOR’DAN GELECEĞIN ASANSÖRÜ Akıllı Asansör Altın Tasarım Ödülü

IF DESIGN AWARDS’TA ASANSÖR ENDÜSTRISINDEKI EN BÜYÜK TASARIM ÖDÜLÜ OLAN ALTIN ÖDÜLÜNÜ “ANYVATOR” ILE KAZANAN HYUNDAI ELEVATOR, YAKIN GELECEKTE ASANSÖRLERIN NASIL OLACAĞIYLA ILGILI FIKIR VERDI.

116

Eylül 2017, 37. Sayı


GENELLİKLE ASANSÖR İÇİNDE SABİT BİR ALANA YERLEŞTİRİLEN KONTROL PANELİNİN KULLANILMADIĞI “ANYVATOR”DA KULLANICILARIN, KONTROL PANELİNE ULAŞMAK İÇİN ASANSÖRÜN BİR DUVARINI KAPLAYAN DOKUNMATİK EKRANIN HERHANGİ BİR NOKTASINA DOKUNMALARI YETERLİ.

H

noktasına dokunmaları yeterli. Anyvator, bu özelliği ile sabit panellere ulaşmakta güçlük çeken çocuk ve engelliler için de yaratıcı çözümler sunuyor.

iF Design Awards’ta asansör endüstrisindeki en büyük tasarım ödülü olan altın ödülünü “Anyvator” ile kazanan Hyundai Elevator, yakın gelecekte asansörlerin nasıl olacağıyla ilgili fikir verdi. Genellikle asansör içinde sabit bir alana yerleştirilen kontrol panelinin kullanılmadığı “Anyvator”da kullanıcıların, kontrol paneline ulaşmak için asansörün bir duvarını kaplayan dokunmatik ekranın herhangi bir

Çoklu seçim imkanı Hyundai tasarımcıları ve mühendisleri tarafından ortaya çıkarılan “Anyvator”da aynı anda asansörde bulunan birden fazla kişinin dev dokunmatik ekrandan gidecekleri katı seçmeleri mümkün. Her kullanıcı, ekranda bastıkları bölümde çıkan panelden gidecekleri katı seçtiklerinde asansördeki akıllı yazılım en hızlı ve doğru kombinasyonu uyguluyor. “Herkes için asansör” hedefiyle tasarlanan “Anyvator”da kat bilgisinin de yer aldığı ekranda rakamlar yukarı çıkarken yeşil, aşağıya inerken ise mavi renkte gösteriliyor. Ekranda, kat bilgisinin yanı sıra hava durumu, tarih ve saat ile binayla ilgili uyarılara da erişim sağlanıyor.q

yundai Elevator tarafından tasarlanan dev akıllı ve dokunmatik ekranlı “Anyvator”, Almanya’da düzenlenen iF Design Awards’ta altın ödülün sahibi oldu. İçinde hiçbir buton ve kontrol paneli bulunmayan asansöre binenler, bir duvarın tamamını kaplayan akıllı ekranın herhangi bir noktasına dokunduklarında çıkan dijital panelden gitmek istedikleri katı seçebiliyorlar.

Dev projelerde yer alıyor 2010 yılında Türkiye pazarına giriş yapan Hyundai Elevator; dünya üzerindeki güçlü referanslarıyla yakaladığı başarı ve büyümeyi burada da sürdürdü. Kısa sürede önemli ve büyük projelerde yer alan marka, 7 yılda sektörün öncelikli tercih edilen markalarından birisi haline geldi. Metropol İstanbul, Diyarbakır Havalimanı, Üsküdar-Çekmeköy Metro hattı, Folkart Towers, Nidakule Ataşehir-Levent, Varyap Meridian, Water Garden, Manzara Adalar, İSTMarina, İstanbul Adalet Sarayı, Ülker Arena, Nurol Tower, ve Sarphan Finans Park gibi birçok farklı ve prestijli projede sahip olduğu ileri teknoloji ürünler ile fark yaratan Hyundai Elevator, özellikle 25 kat ve üzeri binalarda yüksek hızlı asansör segmentinde aktif olarak yer alıyor. Yakın zamanda alçak konut segmentine uygun ürünleri ile de pazarda yer almaya başlayacak.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

117


SEKTÖR’ DEN

DR. EMRE ERKIN

COSA

AKILLI ODA TERMOSTATI COSA HAYATI KOLAYLAŞTIRIRKEN TASARRUF ETTIRIYOR “BİZİM ASIL VİZYONUMUZDA SIFIR ENERJİ EVLER VAR, ÇATIYA GÜNEŞ PANELLERİ KOYMAK, ÜRETTİĞİNİZİN FAZLASINI ŞEBEKEYE SATMAK, ÜRETTİĞINİZİ EN ETKİN BİR ŞEKİLDE KULLANABİLMEK MÜMKÜN. BUGÜN BELKİ BU ÇOK YAPILABİLİR DEĞİL AMA YARIN ÇOK DAHA YAPILABİLİR HALE GELEBİLECEK DİYE DÜŞÜNÜYORUM.”

118

Eylül 2017, 37.Sayı


“FİNANSMAN TÜRKİYE’DE EN ÖNEMLİ ZORLUKLARDAN BİR TANESİ, BİZ CİHAZ GELİŞTİRDİĞİMİZ İÇİN FİZİKSEL OLARAK YATIRIM İSTEYEN BİR MALİYETİ VAR. BU FİNANSAL ZORLUKLARI TÜBİTAK DESTEĞİYLE AŞTIĞIMIZI SÖYLEYEBİLİRİM.” Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? Cosa akıllı oda termostatı fikri nasıl ortaya çıktı? İTÜ Elektrik mühendisliği mezunuyum, mezun olmadan Siemens’de çalışmaya başlamıştım, mezuniyetimle beraber İTÜ Enerji Enstitüsü, Enerji Planlama ve Yönetimi Bölümü’nde bir asistan kadrosu açıldı ve 2003 yılının Ocak ayında Enstitüde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım, yüksek lisans ve doktoramı orada bitirdim. Yüksek lisansımın konusu, o zamanlar popüler olan tasarruflu lambaların enerji tasarrufuna katkısını nedir? olan 100 evlik bir pilot çalışma idi. Bunun üzerine doktoraya başladım doktorada da yine aydınlatma temelinde binaların enerji performansını çalıştım, işin içerisinde bina otomasyonu, akıllı sistemler de vardı. 2012 yılında doktoram bittikten sonra liseden arkadaşım olan ortağım Cem Gül ile beraber yeni nesil akıllı evler ile ilgili bir şeyler yapabileceğimizi konuşmaya başladık. Cem’in evinde yaşadığı teknik ısınma sorunları vardı, dolayısıyla uzaktan yönetilebilir bir cihaz yapılabilir mi diye düşündük. Türkiye’de duvarlarda termostat yok ve kombiyi kombinin üzerinden açıp kapatıyoruz. Bu oldukça verimsiz bir kullanış biçimi çünkü oradan ayarladığınız şey petek suyunun sıcaklığı, duvarda bir termostat olup eviniz istediğiniz sıcaklığa geldiğinde kombinin çalışmasına gerek kalmayacağı bir mekanizma olsa ve biz bu cihazı inter-

119

Dr. Emre Erkin COSA, Kurucu Ortak

nete bağlasak dedik. Türkiye koşullarında duvarda böyle bir cihaz olmadığı için duvara da asılmayan evin istediğiniz yerine koyabileceğiniz ve cep telefonundan kontrol edebileceğiniz bir cihaz geliştirme fikri ile yola çıktık. Cem Bey ile dokuz ay kadar, işten vakit bulduğunuz zamanlarda, işin teknik taraflarını, sistemin nasıl olacağına dair bir sürü detayı konuşup, fikri olgunlaştırıp, İTÜ Teknokent’e başvuru yaptık. Başvurumuz kabul olunca Cem kendi işinden istifa etti ve dört kişi çalışmalarımıza başladık. 13-14 ay sonra ürünü geliştirip, paketleyip piyasaya sürecek hale getirdik. İlk sene çıktıktan sonra 1000-1500 adet cihaz satışı gerçekleştirdik, tek tek satıldığı için o dönem bizim için iyi rakamlardı. Bu modelin olduğunu görünce yatırım almaya başladık. İlk başlarda ürün, sadece kombiyi kontrol edebilen bir sistem iken geçen bahar ayında üründe bir takım donanımsal değişiklikler yapıp klimaları da kontrol eder hale getirdik. Dolayısıyla ısıtma ve soğutma sistemlerinizi uzaktan yönetebildiğiniz,

tasarruf sağladığınız bir alt yapı geliştirmiş olduk. Teknik desteğimiz ve satış sonrası hizmetlerimiz var. Teknik açıdan uçtan uca geniş bir yelpazesi olan ve satış sonrası desteğin çok önemli olduğu dolaysıyla AR-GE’sinden satış sonrasına kadar büyük bir dünyanın içine girmiş olduk ve şu anda o dünyayı ayakta tutup geliştirmeye çalışıyoruz. Bu süreçte ne gibi zorluklarla karşılaştınız? Finansman Türkiye’de en önemli zorluklardan bir tanesi, biz cihaz geliştirdiğimiz için fiziksel olarak yatırım isteyen bir maliyeti var. Bin tane cihaz üretmekle yüz bin tane cihaz üretmek arasında büyük fark var. Bu finansal zorlukları TÜBİTAK desteğiyle aştığımızı söyleyebilirim, böylece toplamda iki milyon TL bütçesi olan TÜBİTAK bütçesini yönetmiş olduk. İkinci sıkıntımız ise; Türkiye’nin bu konuya uzak olması oldu. Araştırmalara göre kombiler yüzde yetmiş iki oranında yanlış işletiE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

Onun dışında bizim ürünümüz ekransız bir üründü, katıldığımız fuarlarda yurtdışından gelen talepler doğrultusunda üzerinde ekran olan, dokunmatik bir cihaz geliştirdik.

liyor, klimalarda ise bu oran yüzde seksen beş. Yanlış kullanımdan dolayı da fazla fatura ödüyoruz, termostat ile bu tüketimi azaltmanız mümkün. Bu problemi kişilere iyi tanımlamanız, termostatı iyi anlatmanız sonra bunun bir de akıllısı var ve yüzde otuz tasarruf yapabiliyorsunuza giden bir hikaye anlatmanız lazım. Bu durumun satış için zorlayıcı olduğunu söyleyebilirim.

120

Enerji kaynaklarının hızla tükendiği ve artan maliyetlerin tüketiciyi zor durumda bıraktığı günümüzde devletten ve kamu kuruluşlarından ne gibi beklentileriniz var? Türkiye’de mevzuatlar aslında kötü değil, hatta kağıt üzerinde her şey çok iyi. Enerji performans yönetmeliği çıkarken üniversite ayağında komisyonda idim. Biz de yönetmelikler ve teknik şartnameler inanılmaz detaylı ama hala temel bir takım şeylerde eksiklikler var. Bize katkı sağlamasını düşünürsek standart bir termostat kullandığınız zaman yüzde on veya on beş tasarruf edebiliyorsunuz, akıllı özeliklerle Cosa’yı kullandığınız zaman bunu yüzde otuzlara çıkartabiliyorsunuz. Türkiye’de on milyon hanede kombi kullanılıyor ve evlerle

ÇOK YENİ BİR PROJEMİZ İSE ENERJİ ANALİZÖRÜ. KAPININ GİRİŞİNDE SİGORTALARIN OLDUĞU YERE BİR CİHAZ BAĞLAYARAK EVİNİZİN TÜM ENERJİ TÜKETİMİNİ CEP TELEFONUNUZDAN İZLEYEBİLİYORSUNUZ. Eylül 2017, 37.Sayı

ilgili herhangi bir yönetmelik, termostat kullanma zorunluluğu yok. Bunun zorunlu olmasa da teşvik edici olması konusunda enerji bakanlığı ile çalışmalarımız sürüyor. Onun dışında şirket olarak baktığınız zaman TUBİTAK mekanizmaları işe yarayan mekanizmalar, Teknokent’in çok önemli bir yapı olduğunu söyleyebilirim. Son olarak gelecek hedeflerinizden bahsedebilir misiniz, bir sonraki adımınız ne olacak? Öncelikle yeni ürün hedeflerimiz var, biz kendimizi insanların hayatını kolaylaştıran, evde kullandığınız enerjiden tasarruf etmenizi sağlayan ve konforu artırmaya yönelik ürün ve hizmet geliştiren bir firma olarak tanımlıyoruz. Bu yola özelikle kombi ile çıkmamızın sebebi cebe dokunması idi. Bizim asıl vizyonumuzda sıfır enerji evler var, çatıya güneş panelleri koymak, ürettiğinizin fazlasını şebekeye satmak, ürettiğinizi en etkin bir şekilde kullanabilmek mümkün. Bugün belki bu çok yapılabilir değil ama yarın çok daha yapılabilir hale gelebilecek diye düşünüyorum.

Çok yeni bir projemiz ise enerji analizörü. Kapının girişinde sigortaların olduğu yere bir cihaz bağlayarak evinizin tüm enerji tüketimini cep telefonunuzdan izleyebiliyorsunuz. Bu durum kullanıcıyı yönlendirerek ve farkındalığı artırarak elektrik tüketimini azaltabiliyor. Bu işin bir donanım kısmı bir de yazılım kısmı olan “big data” var. Sahada on bine yakın cihazımız var oradan anlık datalar geliyor, bu durum hem sistemimizin daha iyi çalışması hem kullanıcıya daha faydalı bilgi vermek hem de enerji şirketleri için önemli bir veri. Dakika bazında çok yüksek çözünürlüklü data sağlayabildiğimiz için Cosa kullanımı yaygınlaştıkça Enerjisa gibi enerji şirketleri bölge bölge arz-talep tahmin modelleri çok daha iyi yönetilebilecek. Yeni hedeflerimiz arasında bu datayı bir iş modeline çevirmek ve enerji şirketleri ile bir arada yönetiyor olmak var. Ayrıca 2018 yılında yurt dışına açılmak için bir alt yapı kurmaya çalışıyoruz şu anda web sayfamızın İngilizcesini yaptık, ürün kutuları farklı dillerde destekler vermeye başladı. Böylece yurtdışı yatırımcı dünyasına da açılmış olacağız.q



SEKTÖR’ DEN

ASLI SEKMEN, İLKAY ONGUN

MIMARSIV

MİMARİ PROJELERDE, TASARIMIN YANI SIRA MALZEMELER FARK YARATIR... “İKI ORTAK 10 YILI AŞAN SEKTÖR DENEYİMİMİZLE MİMARLIK VE MALZEME SEKTÖRLERİ ARASINDA BİR İLETİŞİM AÇIĞI GÖRDÜK. REKABET ORTAMINDA, MİMARLARIN HEM KENDİ MARKALARI ADINA HEM DE YATIRIMCI TARAFINA SATIŞ ARGÜMANI VERMEK ADINA FARK YARATMALARI GEREKİR. MİMARİ PROJELERDE FARK YARATAN, TASARIMIN YANI SIRA KULLANILAN MALZEMELERDİR.” Mimarsiv’e geçmeden önce sizi biraz tanıyalım istiyoruz. Kısaca Aslı Sekmen kimdir, İlkay Ongun kimdir ve sizi bir araya getiren itici güç ne oldu?

122

Eylül 2017, 37.Sayı

Aslı Sekmen: 1998’de ODTÜ Ekonomi Bölümü’nden mezun oldum ve İstanbul’a geldim. 5 yıllık bankacılık kariyerinin ardından, kendi firmamı açtım ve Avrupa menşeli ileri düzey mimari ürünlerin distribitörlüğünü yaptım. Sonrasında, 2 yıl perakende mimarisi alanında

uzman bir mimarlık firmasında Pazarlama ve İletişim Direktörü olarak çalıştım. Sektördeki 10 yıllık deneyimle; hem mimari malzeme ve hem de mimari iletişim konularında uzmanlaştım. İlkay Ongun: Ben Fransa’da doğdum. Strasbourg Üniversitesinde Ekonomi-İşletme okurken, Socrates programı ile Galatasaray Üniversitesi’nde bir dönem eğitim aldım. İşletme masterımı 2003’de Üniversi-


MIMARSIV SELECTION, 2018’DE, İNGİLİZ KONSOLOSLUĞU VE FRANSIZ SARAYI’NDA OLMAK ÜZERE 2 KERE DÜZENLENECEK. İNGİLİZ KONSOLOSLUĞUNDA İÇ MİMARLIK ÖDÜLLERİ, FRANSIZ SARAYI’NDA İSE MİMARLIK ÖDÜLLERİ VERİLECEK.

te Strasbourg’da, Uluslararası İlişkiler masterımı ise Nice-Berlin-Roma’da The Institut Europeen des Hautes Etudes Internationales’de tamamladım. Fransa Ekonomi Bakanlığı’na bağlı olarak Tunus ve sonrasında Türkiye’de görev aldım. Kendi danışmanlık firmamda çeşitli yabancı menşeli firmalarla çalıştım, mimari malzeme konusunda uzmanlaştım. Mimarsiv’i kurarken çıkış fikriniz neydi? Amacınız hangi boşluğu doldurmaktı? Fikir aşamasına eylem aşamasına gelirken ne gibi zorluklarla karşılaştınız? İki ortak 10 yılı aşan sektör deneyimimizle mimarlık ve malzeme sektörleri arasında bir iletişim açığı gördük. Rekabet ortamında, mimarların hem kendi markaları adına hem de yatırımcı tarafına satış argümanı vermek adına fark yaratmaları gerekir. Mimari projelerde fark yaratan, tasarımın yanı sıra kullanılan malzemelerdir. Güncel malzeme bilgisine ulaşmak, mimar tarafı için vakit ve eleman demek. Malzemeci tarafında ise mimara ulaşmak, yoğun ofislerden randevu almak devamlılığı zor bir süreç. Mimar ve malzeme firmaları arasında duran MIMARSIV her iki taraf için doğru zamanda doğru konseptte iletişim imkanı sunuyor. Bugün gelinen noktada Mimarşiv neler yapıyor? Önümüzdeki dönem projeleriniz hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? MIMARSIV ile sektöre; dijital ortamı etkinliklerle destekleyen, birebir hizmetle hızla sonuca ulaştıran, çok katmanlı bir iletişim sistemi sunduk. Hizmet ve hedef odaklı,

Aslı Sekmen

ölçülebilir işler yapıyoruz. Her çalışmamızda, kendimizi en büyük rakip olarak görerek özgün işler yapmayı amaçlıyoruz. Her oluşturduğumuz çalışma modelini bir marka haline getirip; sistemli ve devamı olan model konseptler olarak sektörde yer alması hedefimiz. mimarsiv.com’da mimarlara dijital ve güncel bir malzeme arşivi sunuyoruz. Mimarlar siteden istedikleri ürün araştırmasını yapıyor. Malzeme firmaları da mimarlara açık bir mecrada ürün sergiliyor. MIMARSIV ASIST ile mimarların bizi arayarak alabilecekleri özel ve tamamen ücretsiz bir hizmet veriyoruz. Proje bazlı malzeme araştırması, katalog veya numune temini yapıyoruz. Mimarlar istedikleri zaman ofisimizi ziyaret edip, mimarsiv.com markalarından katalog veya numune tedariği yapabiliyorlar. BY MIMARSIV konseptli ve özgün etkinliklerle mimarlar ve malzeme firmalarını değişik mekanlarda bir araya getiriyoruz.

Mimarsiv Selection’ı 2017 yılında 2. kez başarıyla gerçekleştirdiniz. Organizasyonunuz hakkında bilgi alabilir miyiz… MIMARSIV SELECTION; 2018’de üçüncüsünü düzenleyeceğimiz, ayrıcalıklı mekanların ev sahipliği yaptığı, birkaç gün

İlkay Ongun

süren yıllık etkinliğimiz. Mimari malzeme markaları, mimarlar, iç mimarlar, sektörel dernek ve odalarla gerçekleşen üst düzey bir buluşma sunuyoruz.

123

MIMARSIV SELECTION 2017 Art&Design DÖNÜŞÜM temasıyla, 12-13 Mayıs’ta, Hasköy İplik Fabrikası’nda düzenlendi. Benzersiz bir mimari kurgu ile disiplinler arası bir buluşma yaşandı. Özgün konu başlıklarında, kıymetli mimarlar Ali Doruk, Alişan Çırakoğlu, Cem Sorguç, Ertuğ Uçar, Hande Öney, Kerem Piker, Kurtul Erkmen, Mustafa Toner, Ömer Pekin, Sevince Bayrak, Sibel Dalokay Bozer, Yasemin Keskin Enginöz ve Zeynep Tümertekin sohbetleriyle sahne aldılar. Dönüşüm teması ile küratör Tanıl Çokşenim tarafından seçilen resim, heykel, halı ve dijital sanat dalında değerli sanatçılar; Belkis Balpınar, Günseli Kato, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Murat Germen, Onur Mehmet Gülfidan, Ozan Türkkan, Ozan Ünal, Refik Anadol, Seçkin Pirim ve Yonca Saraçoğlu eserleri özel sergi kapsamında fabrikada yer aldı... MIMARSIV SELECTION, 2018’de, İngiliz Konsolosluğu ve Fransız Sarayı’nda olmak üzere 2 kere düzenlenecek. İngiliz Konsolosluğunda İç Mimarlık Ödülleri, Fransız Sarayı’nda ise Mimarlık Ödülleri verilecek.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

REHAU

CAN KÜLEKÇİOĞLU

AMACIMIZ; TABANA YAYILAN STRATEJİLER GELİŞTİRMEK VE UYGULAMAK “HEDEFİMİZ BU İNŞAAT VE PROJE ÇILGINLIĞI İÇERİSİNDE DAHA TABANA YAYILACAK STRATEJİLER GELİŞTİRMEK VE UYGULAMAK DİYEBİLİRİM. DAHA ÇOK SON TÜKETİCİNİN DE BİLDİĞİ BİR MARKA OLMA YÖNÜNE DOĞRU İLERLEYEN BİR YAPIMIZ VAR. TİCARETİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ ADINA ADIMLAR ATTIĞIMIZI SÖYLEYEBİLİRİM. ÇÜNKÜ BUGÜNE KADAR REHAU TÜRKİYE’NİN BÜYÜMESİNE KATKI SAĞLAYAN YÖN; YERDEN ISITMA VE PROJELERDEKİ SATIŞLAR İDİ, AMA AN İTİBARİYLE BU DURUMU DEĞİŞTİRMEYE BAŞLADIK. “

124

Eylül 2017, 37.Sayı


Öncelikle biraz sizi tanıyabilir miyiz? Makine mühendisiyim, 2004’ten beri REHAU’dayım. On yıl boyunca genelde satışla alakalı çeşitli görevlerde bulundum, 2014’ten beri REHAU Yapı Teknolojileri departmanının yöneticiliğini yürütüyorum. 2014 yılından sonra bünyemize yeni ülkeler katıldı dolayısıyla yeni yöntemler ve yenilikler de beraberinde geldi. Yaptığım işi ve birlikte çalıştığım insanları çok seviyorum. REHAU’nun kurum kültüründe sürdürülebilirliğin konumundan bahseder misiniz? Bu konuda yapılan çalışmalar nelerdir? Üretim aşamasında ve sonrasında, son kullanıcıya kadar olan süreçte nasıl bir prosedür izliyorsunuz? Sürdürülebilirlik REHAU için olmazsa olmaz bir kavram, çünkü bizim üç temel değerimizden bir tanesi güvenilirlik. Güvenilirlik durumu, markamızla alakalı olarak müşterilerimizin bize yaklaşımlarını ortaya çıkarıyor. Burada müşterilerimizin REHAU markasından beklentisi zaten sürdürülebilir, aynı zamanda çevreye zarar vermeden üretilebiliyor olması. Biz her sene küresel olarak üretimde ve lokasyonlarımızda ne kadar karbondioksit salınımı meydana getirdiğimizi raporluyoruz ve koyduğumuz hedeflere göre nerede olduğumuzu açıklıyoruz. Şirket arabaları politikasında ise geçen iki sene öncesinden bu seneye karbondioksit salınımlılarında 5 gr/ km düşüş zaruri olarak getirildi. Dolayısıyla kötü motorlu, çok karbondioksit yayan bir araba tercih etme eğiliminiz var ise daha donanımsız bir arabaya binmeniz gerekiyor. Ayrıca şu anda bulunduğumuz bina için BREEAM Sertifikasına başvurmayı düşünüyoruz.

Can Külekçioğlu REHAU Yapı Tekniği Satış Direktörü REHAU’nun herhangi bir inşaatta kullanılmasında, enerji tüketimi açısından baktığımızda ön plana çıktığı nokta, ürünün çevreye olan etkiyi en aza indirecek yöntemi seçtirmesidir. Burada REHAU olarak zor bir yolu seçiyoruz diyebilirim; çünkü ilk yatırım maliyetleri değişiyor işletme maliyetleri geriye gidiyor. Binalarda konfor artırıcı ve enerji verimli olarak nitelendirilebilecek yeni ürün ve çözümlerinizden bahsedebilir misiniz? Aslında REHAU’da her sene yeni ürün çıkmıyor; ama biz Türkiye’de yeni yeni uygulamaya başlıyoruz diyebilirim. Anlattığımız fikirler hep uzay çağı gibi geliyor ama hepsi hazır, rafta, artikel numarası olan ürünler. Bu sene çok değişik bir proje yapıyoruz, bu projeyi Türkiye’deki ikinci enerji kazığı işi diye adlandırabilirim. Şöyle anlatayım; eğer yumuşak bir zeminde inşaat yapıyorsanız binayı dünyaya sabitlemek için kazıklar çakıyorsunuz, daha sonra kazıkların başlarını binanın temelinde birleştiriyorsunuz. Kahveye veya tuza kaşık sokmak gibi düşünün, bir yerden sonra yüzey alanı sürtünmesi yarattığı için daha fazla ittiremez ve ilerlemek için kaşığı oynatırsınız, bizim sistemimizde aynı prensibe dayanıyor.

Bizim avantajımız ise o kazıkların içine borularımızı yerleştirip bu sayede dünyayla ısı alışverişi yapmasını sağlamamız. Bu sistem klima ünitelerine göre 7-8 kat daha enerji verimli, daha az elektrik tüketimi, daha az karbondioksit salınımına sebep oluyor. Ve biz şu anda bunu bir konut projesinde hayata geçiriyoruz. Önümüzdeki dönemlerde çok hızlı bir şekilde yayılacağını düşünüyoruz; çünkü yatırımcının ekstra üstlendiği maliyet çok düşük. Bu yüzden müteahhite de anlatılabilir ve kendi farklılığını ortaya koyabileceği bir proje haline geldi diyebilirim.

125

Bunun haricinde Birleşmiş Milletler’in finansmanı ile Ankara’da gerçekleşmiş Cezeri Yeşil Anadolu Lisesi okul projesinde REHAU’nun Awadukt Thermo ticariyesi diye adlandırdığımız bir ürünü kullanıldı. Bu ürün; yaz için dışarıdan aldığı temiz havayı toprağın altına yerleştirdiğimiz boruların içinden geçirirken soğutuyor, çünkü toprak havadan daha soğuk, kış için ise ısıtıyor çünkü toprak havadan daha sıcak. Böylece siz dışarıdan alacağınız temiz havayı bir ısı geri kazanım cihazından veya bir klima sisteminden geçirmeden soğutabiliyorsunuz. Tabi bunların hepsi zamanla anlatıla anlatıla gelişecek olan sistemler.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

C

M

Y

CM

126

MY

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK REHAU İÇİN OLMAZSA OLMAZ BİR KAVRAM, ÇÜNKÜ BİZİM ÜÇ TEMEL DEĞERİMİZDEN BİR TANESI GÜVENİLİRLİK. GÜVENİLİRLİK DURUMU, MARKAMIZLA ALAKALI OLARAK MÜŞTERİLERİMİZİN BİZE YAKLAŞIMLARINI ORTAYA ÇIKARIYOR Aynı proje kapsamında toprak kaynaklı ısı pompası yapacağız, bu da daha önce bahsettiğim enerji kazığı fikrine dayanıyor; fakat bu projede daha derin sondajlar var. 100 metre ve üstü derinlikte 20 cm çapında delikler açıp içine borularımızı yerleştirip, doldurup, toprakla ısı alışverişi yapmasını sağlayacağız. Bu sistemin avantajı ise şöyle anlatabilirim; bu tür ünitelerin hepsi dış ortamdaki hava ile ısı alışverişi yaparlar fakat kışın içeriyi ısıtmak için dışarıya soğuk havayı atarsınız yazın da dışarıya sıcak havayı atarsınız, dışarıdaki havayla aradaki sıcaklık farkı azaldığı zaman artık klima ısıtamamaya başlar ve donar. Özellikle İzmir, Antalya, Bodrum gibi yerlerde kışın klima ile ısınmak zorunda kalmışsanız bunu yaşamanız olasıdır.

sene boyunca aynı elektriği tüketerek sizi ısıtmaya veya soğutmaya devam eder.

Toprak kaynaklı ısı pompası sisteminde bununla karşılaşmazsınız, sistem bütün

Bu konuda samimiyetle hiç bir beklentimin olmadığını söylemek istiyorum.

Eylül 2017, 37.Sayı

Peki ilk yatırım maliyetleri açısından düşünüldüğünde avantaj sağlıyor mu? Ne yazık ki ülkemizde elektrik, ağırlıklı olarak doğalgazdan üretildiği için maalesef büyük avantajlar sağladığını söyleyemeyiz. Örneğin Fransa’da elektrik çok ucuza nükleerden üretildiği için çok mantıklı ve avantajlı bir hale geliyor. Enerji kaynaklarının hızla tükendiği ve artan maliyetlerin tüketiciyi zor durumda bıraktığı günümüzde devletten ve kamu kuruluşlarından ne gibi beklentileriniz var?

Son olarak gelecek hedeflerinizden bahsedebilir misiniz? Şu anda sadece bizim sektörde değil, dünyada, genel bir sürtüşme, gerginlik ve memnuniyetsizliğin olduğu bir psikoloji hakim. Bu mutsuzluk hali piyasalara ve tüketim alışkanlıklarına dolayısıyla bizim müşterilerimize de yansıyor. Hedefimiz bu inşaat ve proje çılgınlığı içerisinde daha tabana yayılacak stratejiler geliştirmek ve uygulamak diyebilirim. Daha çok son tüketicinin de bildiği bir marka olma yönüne doğru ilerleyen bir yapımız var. Ticaretin sürdürülebilirliği adına adımlar attığımızı söyleyebilirim. Çünkü bugüne kadar REHAU Türkiye’nin büyümesine katkı sağlayan yön; yerden ısıtma ve projelerdeki satışlar idi, ama an itibariyle bu durumu değiştirmeye başladık. Yeni ürünlerimiz piyasaya çıkarken, pazardaki yerimizi daha da güçlendirecek bir takım projelerimiz de bize ayrıca heyecan veriyor. Önümüzdeki dönemde hem bayilerimiz, hem de bayilerimizden ürünlerimizi tedarik eden son kullanıcılara kadar fayda sunacak sistemleri ve çözümleri devreye alacağız.q

CY

CMY

K



SEKTÖR’ DEN

DOW İNŞAAT KIMYASALLARI

DURMUŞ TOPÇU

GELIŞMIŞ İNŞAAT TEKNOLOJILERINE OLAN TALEP ARTIYOR DOW YAPI KİMYASALLARI, ORTA DOĞU BÖLGESİ’NDE ENERJİ TASARRUFU SAĞLAYAN SERİNLİK YANSITICI ÇATI KAPLAMASI VEYA “SERİN ÇATILAR” TALEBİNİ KARŞILAYAN TEKNOLOJİLERİ İLE BÖLGEDEKİ BU İHTİYACI KARŞILAMA KONUSUNDA CİDDİ BİR DESTEK SAĞLIYOR.

128

S

ürdürülebilir inşaat alanında, binaların daha verimli çalışmasına ve sonuçta yapının genel performansını artırmasına olan ihtiyaç gittikçe artıyor. Körfez İşbirliği Konseyi (GCC) Yapı Kimyasalları Piyasası Tahmini ve İmkanları Araştırmasına göre, altyapı projeleri için hükümetlerin ayırdıkları bütçeler ve inşaat kimyasallarının faydaları konusunda giderek artan bir farkındalık olduğu öne çıkarıyor. Bu farkındalığın ise 2021 yılına kadar GCC’de gelişmiş inşaat teknolojileri talebini yönlendirmesi bekleniyor. Ek olarak önümüzdeki yıllarda yapı veya bina değerini artırmaya yardımcı olacak yüksek performanslı kimyasalların ise yoğun bir şekilde ilgi görmesi bekleniyor. Eylül 2017, 37.Sayı


Enerji verimliliği, sürdürülebilir inşaatın temel bir bileşenidir ve her ülke kendi doğal kaynaklarını daha verimli kullanmanın yollarını geliştirirken bölgede gelecekte de önemli bir bileşen olmaya devam edecek. İnşaat kimyasalları da bunun desteklenmesine önemli bir katıda bulunurken, bir binanın içinde ve dışında enerji kullanımını azaltmanın yanı sıra altyapıların korunmasına önemli ölçüde yardımcı olabilecek bir dizi yenilikçi çözümler getiriyor. Enerji verimliliğini artırmak, kirliliği azaltmak, su tasarrufunu artırmak, iç hava kalitesini artırmak ve işletme maliyetlerini düşürmek amacıyla yeşil binalar inşa etmeyi öngören çeşitli girişimler, sürdürülebilir ve yeşil inşaat kimyasallarının daha fazla yaygınlaşmasına ve dolayısıyla GCC’de yapı kimyasalları pazarının büyümesinin önünü açıyor. Bölgenin inşaat sektörünün bu taleplerini karşılayabilmesi ve sürdürülebilir gerekliliklerinin yetkili makamlar tarafından sürekli uygulanabilirliğini sağlamak için bu yenilikler hızlı bir şekilde geliştirilmelidir. Dow Kimyasalları ile ‘Seri Çatılar’ Dow Yapı Kimyasalları, Orta Doğu Bölgesi’nde enerji tasarrufu sağlayan Serinlik Yansıtıcı Çatı Kaplaması veya “serin çatılar” talebini karşılayan teknolojileri ile bölgedeki bu ihtiyacı karşılama konusunda ciddi bir destek sağlıyor. Dow’un Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Jebel Ali’de yer alan gelişmiş üretim tesisinde üretilen ileri teknoloji ürünü malzemeler, serin refraktif çatı kaplama (CRRC) formülasyonlarında önemli bir bileşen olarak öne çıkıyor. Dış cephelerin çatı yüzeylerine uygulandığında, serin çatı kaplamalar, sıcak iklim koşullarında soğutma yerine güneş enerjisini yansıtarak klima ihtiyacını ciddi oranda azaltmaya yönelik ciddi bir fayda sağlıyor. Akrilik elastomerik kaplamalar, güneş ısısını yansıtan ve binanın çatısına absorbe edilmesini önleyen, böylece CO² emisyonlarını azaltarak enerji tasarrufu sağlayan çatı kullanımlarına imkan sağlıyor. Beyaz renkleri ve yansıtıcı özellikleri sayesinde, “serin çatılar”, ziftli çatı kaplama sistemlerinde yaygın olarak görülen ısı birikmesini azaltır ve bina sakinleri için yüksek konfor ve yaşam kalitesi sunarken, klima kaynaklı enerji tüketimini ve soğutma yüklerini önemli ölçüde düşürüyor. Elastomerik serinlik yansıtıcı çatı kaplamaları,

Durmuş Topçu Dow İnşaat Kimyasalları Satış Direktörü

DAYANIKLI SERİNLİK YANSITICI ÇATI KAPLAMALARI AYRICA, ÇATIYI ÇEVRESEL BOZULMADAN KORUYOR VE ZİRVE SICAKLIKLARININ VE BUNUN SONUCUNDA ORTAYA ÇIKAN MEKANİK GERİLME ETKİSİNN AZALTILMASINA YARDIMCI OLARAK, ÇATININ ÖMRÜNÜ UZATIYOR. hava şartlarına dayanıklı çatıların üstünde uygulanabilir ve çatının ömrünü uzatır, çatıda eski malzemeleri değiştirirken oluşan atık ve çöp yığınlarını en aza indiriyor. Sert Ortadoğu Güneşine Çözüm: UV Direncine Sahip Çatılar Dayanıklı Serinlik Yansıtıcı Çatı Kaplamaları ayrıca, çatıyı çevresel bozulmadan koruyor ve zirve sıcaklıklarının ve bunun sonucunda ortaya çıkan mekanik gerilme etkisinin azaltılmasına yardımcı olarak, çatının ömrünü uzatıyor. Formülasyon, 80 ° C’yi aşan yüzey sıcaklıklarıyla baş edilebilecek şekilde tasarlanırken, bağlayıcı (yapıştırıcı), enerji tasarrufu sağlanmasında anahtar rolü olan güneş yansıtma özelliğini korumak için gerekli uzun süreli kir tutma direnci ve sert Ortadoğu güneş ışığına sürekli maruz kalan bir uygulama için önemli olan yüksek UV direnci de sunuyor. Dow Kaplama Malzemeleri, dış cephe boyalarını daha iyi görünmesini ve daha uzun süre

129

dayanmasını sağlayacak teknolojileri sunuyor. DIRTSHIELD ™ 12 Akrilik Emülsiyon, kir tutma direnci yüksek kaliteli dış cephe boyaması için tasarlanmış tescilli çapraz bağlama özelliğine sahip yüzde 100 akrilik polimer emülsiyonudur (sıvı çözelti). Tamamen akrilik bir omurgaya dayanan DIRTSHIELD ™ 12 Akrilik Emülsiyon, mükemmel dış cephe dayanıklılığı sağlarken, tropikal, nemli ve sıcak iklimler için oldukça uygun bir bileşen olarak öne çıkıyor. Geleneksel termoplastik akrilik teknolojisine kıyasla büyük bir gelişimi temsil eden DIRTSHIELD ™ 12 Akrilik Emülsiyon, olağanüstü dış cephe kir tutma direnci ve mükemmel mekanik denge sergiler ve mat, yarı mat, parlak ve CPVC’nin altında (Kritik Pigment Hacim Konsantrasyonu) dış duvar boyaları için oldukça uygun. DIRTSHIELI 12 Akrilik Emülsiyon, amonyak, alkil fenil etoksilat (APEO) ve formaldehit veya formaldehit jenaratörleri katılmadan geliştirilirken, böylece çeşitli yeşil etiket şartlarını yerine getirmiş oluyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

TINY HOUSE MINIK, SEVIMLI VE DÜNYA DOSTU BU SAYIMIZIN ‘SIRA DIŞI YAŞAM ALANLARI’ BÖLÜMÜNDE, ÇIKIŞ NOKTASI AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ OLAN TINY HOUSE (MİNİK EV) HAREKETİNE DEĞİNEREK, YİNE ‘BAŞKA TÜRLÜ YAŞAMLAR MÜMKÜN’ DEMEK ISTEDIK.

130

E

konomik güçlerin sürekli olarak dünyadaki yaşam biçimimizi ve ihtiyaçlarımızı değerlendirmemizi dayattığı hızla değişen bir dünyada yaşıyoruz. Özellikle son 50 yılda büyüyen yaşam alanlarımızı lüzumlu / lüzumsuz bir çok eşya ile dolduruyoruz. Ancak bu tüketime dayalı sistemin insanoğlunu yeteri kadar mutlu edemediği gerçeğinden kaçamıyoruz. Bir ev sahibi olabilmek adına, yıllarca süren banka kredilerini ödeyebilmek için daha fazla çalışıyor, kendimize daha az vakit ayırıyoruz. Bunların farkına varan bir grup tarafından ortaya atılan Tiny House (Minik Ev) hareketi, daha basit ve Dünya’ya daha az zarar veren bir şekilde yaşama arzusuna cevap veriyor. Eylül 2017, 37.Sayı

Bu sayımızın ‘Sıra Dışı Yaşam Alanları’ bölümünde, çıkış noktası Amerika Birleşik Devletleri olan Tiny House hareketine değinerek, yine ‘başka türlü yaşamlar mümkün’ demek istedik. Tiny House Nedir? Tiny House; küçük ölçekli, tam donanımlı bir konut birimi olarak tanımlanabilir. Bu evlerde yaşamak, basit bir hayat yaşama arzusu ile bilinçli bir seçimle yapılır. Çoğunlukla; eşyalara daha az bağlanarak, dünyaya daha az iz bırakmak isteyenlerin tercih ettiği bu yaşam alanları insanların yaşamak için tükettiği kaynakları


JAY SHAFER VE DEE WILLIAMS TINY HOUSE HAREKETININ BILINEN ÖNCÜLERINDENDIR. BU ÖNCÜLER EVLERINI BIR RÖMORKA INŞA EDEREK, GÜZEL BIR FELSEFE ILE ILGINÇ BIR HAREKETIN YARATICI KAHRAMANLARI OLMUŞLARDIR.

Jay Shafer Tiny House ile.

131

Dee Williams Tiny House ile.

azaltır ve daha az tüketmeye teşvik eder. Basit bir yaşam biçimine yönelmek ise daha sürdürülebilir bir geleceği mümkün kılar. Hareketin başlamasında, A.B.D.’de özellikle 2007-08 ekonomik krizinin etkileriyle işsizlik ve haciz nedeniyle binlerce kişinin evlerini kaybetmesi ve bu kişilerin bir kısmının geleneksel büyük Amerikan evlerine alternatif olarak Tiny House’lara yönelmesi etkili olmuştur. Bunun dışında karbon ayak izini küçültmek isteyenler, eşyalarından kurtulup daha basit bir yaşamı hayal edenler de hareketin canlanmasına sebep olmuştur. İlk bakışta bir kaçış, bir nefes alma deneyimi gibi algılansa da Minik Ev hareketi her geçen gün daha fazla insan tarafından kabul

görmektedir. Tiny House’lar genellikle 2,5m x 5m ölçülerinde olmakla birlikte yaşam alanı, uyku alanı, mutfak ve banyo içerir. Hatta verandası olanlara rastlamak bile mümkündür. Bir çoğu kolayca taşınabilmesi için römorka takılabilecek şekilde inşa edilirler. Bu evleri kendi kendine yeten, şebekeden bağımsız olarak inşa etmek, kendi elektriğini üretmesi ve atık su / yağmur hasadı gibi özelliklerin eklenmesi de mümkündür. Jay Shafer ve Dee Williams Tiny House hareketinin bilinen öncülerindendir. Bu öncüler evlerini bir römorka inşa ederek, güzel bir felsefe ile ilginç bir hareketin yaratıcı kahramanları olmuşlardır. Bu günlerde ise popülerliği iyice artan hareket konusunda kitaplar, bloglar ve hatta televizyon programları yapılmaktadır. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

132

Hareketin kökü Amerika Birleşik devletlerine dayansa da hareket şaşırtıcı bir şekilde Hollanda başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde de ilgiyle takip edilmekte ve kullanıcı sayısı artmaktadır. Bu yaşam biçimini; ev sahibi olmak isteyen genç insanlar, evleriyle seyahat etmek isteyen orta yaşlılar, büyük borç yükünün altına girmek istemeyen her yaştan insan tercih edebilmektedir. Ayrıca yapılan araştırmalara göre Tiny House yaşamını tercih eden her beş kişiden ikisi 50 yaşın üstünde ve kadınlar erkeklere oranla daha fazla bu yaşam biçimini seçmektedir. Tiny House Felsefesi Son 50 yılda aileler küçülmesine rağmen evlerimizin büyüklüğü arttı. Sadece evlerimizin değil, sahip olduğumuz maddi eşyaların miktarı da ticaretin etkisi altında arttı. Artık küçük metrekarelere, az odalara sığamaz olduk. Ama bir dönüm noktasındayız, insanlar geniş yaşam alanlarının fazla eşyanın onları mutlu etmediğinin farkına varıyor. Birçok kişi bu standartları yakalamak için maddi sıkıntılara giriyor. Tiny House hareketi, daha basit ve Dünya’ya daha az zarar veren bir şekilde yaşama arzusuna cevap veriyor.

Eylül 2017, 37.Sayı

Peki Tiny House’ da yaşamanın avantajları nelerdlr? Özgür ruhlara Tiny House Hiç kuşkusuz Tiny House sahibi olmanın ilk avantajı özgürlük. Herhangi bir sebepten dolayı yer değiştirmeniz gerektiğinde evinizi de yanınızda götürebilirsiniz. Örneğin iş değişikliği yaptınız ve taşınmanız gerekiyor yada hergün aynı yerde uyanmaktan sıkıldınız yada dünyayı görmek ve sürekli seyahat etmek istiyorsunuz ev arama ve bunun maliyetlerine katlanmanıza gerek yok. Evinizi aracınızın arkasına bağlayın ve dilediğiniz yere taşının... Basit yaşam tarzı Tiny House basit yaşamak isteyenler için de iyi bir alternatif. Bazı insanlar modern

yaşam tarzının kendilerini ifade etmediğini düşünürler, daha az materyal ile yaşamak, manevi değerlere odaklanarak yaşamlarına yön vererek, daha bilinçli ve derinlikli bir yaşamı tercih ederler. Sürdürülebilirdir Gün geçtikçe daha fazla insan Gezegenimizin geleceği ile ilgili endişelenmeye başlıyor. Sürekli büyümeye odaklanan bakış açısının çevreye verdiği zararın farkındalığı artıyor ve insanlar gidişatı değiştirecek hareketlere destek vermek istiyorlar. Sürdürebilir şekilde yaşayarak, karbon ayak izlerini azaltarak, olumlu bir örnek oluşturup diğerlerini de etkiliyorlar. Küçük bir evde yaşamak ise tüm bu kaygılar ile mükemmel bir uyum gösteriyor.


Minik Evinizi, kim olduğunuzu ifade edecek şekilde yaratabilirsiniz Tiny House’ların bir diğer avantajı ise tasarım yeteneğinizi sergilemenin bir yolu olması. Bu evi inşa ederken maddi değerini değil, en iyi yaşama deneyimini düşünerek özel olarak tasarlayabilirsiniz. Minik evinizi, kim olduğunuzu ifade edecek şekilde yaratabilirsiniz. Tiny House’lar genellikle sahipleri veya küçük şirketler tarafından inşa edildiğinden, evlerin tasarımına ve yaratılmasına çok fazla düşünce ve işçilik dahil olur. Ekonomik! Minik bir eve sahip olmak için yıllarca tasarruf etmenize yada önünüzdeki yılları ipotek altına almanıza gerek yoktur. Normalde ev sahipleri gelirlerinin yüzde 25’i ila 50’sini konut masraflarına ayırırlar. Tiny House’da kullanılan su, elektrik ve gaz miktarı normal bir evden çok daha düşüktür. Bunun yanı sıra, birçok Tiny House, güneş panelleri ve pillerden faydalanarak kendi enerjisini üretecek şekilde donatılmıştır. Bu durum maliyetleri daha da düşürür. Tiny House’da eşyalarınız için fazla yeriniz olmadığı için, yeni bir şey satın alırken bilinçli karar vermek zorunda kalırsınız.

SON 50 YILDA AILELER KÜÇÜLMESINE RAĞMEN EVLERIMIZIN BÜYÜKLÜĞÜ ARTTI. SADECE EVLERIMIZIN DEĞIL, SAHIP OLDUĞUMUZ MADDI EŞYALARIN MIKTARI DA TICARETIN ETKISI ALTINDA ARTTI. ARTIK KÜÇÜK METREKARELERE, AZ ODALARA SIĞAMAZ OLDUK. AMA BIR DÖNÜM NOKTASINDAYIZ... bakışta cazip gelse de küçük bir evde yaşamanın zorlukları da var. • İlk zorluk bu evi nereye konumlandıracağınız konusu. Boş bir araziye inşa edecekseniz, öncelikle yerel yönetime danışmak faydalı olur. Tekerlekler üzerine oturtmak yada bir karavan parkını kullanmak diğer seçenekler olabilir. • Kamu hizmetlerini nasıl alacağınız yine önemli bir zorlayıcı durum. Kanalizasyona, suya, enerjiye ve internete nasıl erişeceksiniz? Bu soruların cevaplarını bulmanız gerekiyor.

• Hava soğuk olduğunda kapalı alan sınırlı olduğu ve dışarıda vakit geçirmek mümkün olmadığı için kış aylarında sıkışmışlık hissi size eşlik edebilir. • Bu tarz bir yaşamın gerçekten yaşam biçinize uygun olup olmadığı konusu iyi analiz edilmeli. Örneğin misafir ağırlamayı ve dostlarınızla vakit geçirmeyi seviyorsanız bu evlerde zorlanabilirsiniz. Küçük evler sadece şirin görünmekle kalmayıp, sürdürülebilir yaşama teşvik eden büyüyen bir hareketin bir parçasıdırlar. Birçok tasarımcı bu küçük evleri inanılmaz derecede donanımlı hale getirmek için yenilikçi yollar bulmuşlardır.q

133

Küçük ev, büyük zaman... Tiny House’de yaşadığınızda eviniz ile ilgili maliyetleriniz azalacaktır. Bu sayede bir ya da iki gün daha az çalışabilir veya dünyayı dolaşmak için daha fazla zaman ayırma seçeneğine sahip olabilirsiniz. Ayrıca, evinizin temizliği ve bakımı fazla zaman almadığı için arkadaşlarınız ve akrabalarınızı ziyaret etmek için de daha fazla zamanınız kalacaktır. Tiny House’da yaşamanın basitliği hayatınızda, sizin için önemli olana odaklanmak için yer açar. Zorlayıcı tarafları yok diyemeyiz... Elbette daha küçük bir ev inşa etmek için daha az malzeme gerekli, bu evi ısıtmak – soğutmak için daha az enerjiye ihtiyaç var. Vergilendirilmesi, bakım maliyetleri haliyle daha düşük. Bu nedenlerle küçük ev sahiplerinin yüzde 55’inin büyük evlerde yaşayanlara göre daha fazla tasarruf etmesi de şaşırtıcı değil. Tüm bunlar ilk E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

ÇAĞDAŞ TINY HOUSE TINY HOUSE HAREKETINDEN ESINLENEREK TASARLANMIŞ BU EV KÜÇÜK BIR ODUN SOBASI ILE KOLAYLIKLA ISINIYOR. ÇATISINDA ISE GEREKLI ELEKTRIĞI ÜRETEN ÜÇ BÜYÜK GÜNEŞ PANELI BULUNUYOR.

W

134

alden Studio’nun tasarımı olan bu küçük ev sürdürülebilirlik ile şık tasarımı birleştirmeyi başarmış. Walden Studio, Hollanda’lı Marjolein Jonker için tasarladığı bu 17 metrekarelik evi bir römorka monte etmiş. Kompakt boyutlardaki bu ev çok fonsiyonlu bir tasarıma sahip. Eve giriş cam kapı ile sağlanıyor. İçeriye girildiğinde sizi bir köşe kanepe karşılıyor ancak bu kanepe hem depolama alanı hemde gerektiğinde dört kişilik bir yemek masasına dönüşüyor. Evin ortasında bir mutfak, merdivenler ve bir masa konumlanıyor. Merdivenler aynı zamanda dolap işlevini görüyor. Evin en belirleyici özelliği; dört adet çatı penceresinin evin içine aldığı yoğun gün ışığı. Küçük boyutlu bu ev tüm kısıtlamalara rağmen geniş ve aydınlık hissi veriyor. Tasarımda açık renklerin

kullanılmış olması bu hissi daha da güçlendiriyor.

Tiny House hareketinden esinlenerek tasarlanmış bu ev küçük bir odun sobası ile kolaylıkla ısınıyor. Çatısında ise gerekli elektriği üreten üç büyük güneş paneli bulunuyor. Banyoda kullanılan kompost tuvalet su kullanımını azaltmak ve kompost oluşturmak için yerleştirilmiş. Ev ayrıca kendi yağmur suyunu hasat etmekte ve doğal bir atıksu arıtma sistemi ile atık suyunu geri dönüştürmekte. Evin dış cephesi ladin ahşap ile kaplanmış ve ekolojik boya ile boyanmış. Zemin doğaln bir malzeme olan mantar ile kaplanmış. Hollanda’nın kış mevsiminde sahiplerini sıcak tutabilmek amacıyla ev koyun yünü ile izole edilmiş.q

BERCY CHEN: EDGELAND EV Mimarlar: Bercy Chen Studio Yer: Austin, Texas, ABD Fonksiyon: Konut Fotoğraf: Paul Bardagjy

Eylül 2017, 37.Sayı


© Juan Baraja

© Juan Baraja

ÁPH80 KARAYOLUYLA KOLAYCA NAKLEDILEBILIYOR VE HER YERE YERLEŞTIRILMEYE HAZIR DURUMDA.

İ

spanyol Mimarlık Stüdyosu Ábaton, kamyonetin arkasında taşınabilen ve neredeyse her yere yerleştirilebilen bir mikro ev geliştirmiş. ÁPH80 isimli bu ev iki kişiye yeterli alanı sağlayacak şekilde tasarlanmış. Ölçüler mimari ekibin kapsamlı bir çalışması sonucunda farklı alanların değerlendirebileceği ve iç mekandaki duygunun dolgunluk kazanabileceği şekilde belirlenmiş. ÁPH80, 27 metrekare (9x3m) ve 3 ayrı bölümden oluşuyor. Oturma odası / mutfak, banyo ve çift kişilik bir yatak odası. Evin yüksekliği ise 3,5 mt. Merkezde oturma odası ve mutfak bir arada konumlanıyor, banyo ve yatak odası ise her iki yanda yer alıyor. Bu ev dört ila altı hafta

© Juan Baraja

FERAH, ÇEVRECI VE SADE

135 135

içinde üretilebiliyor, kurulumu ise sadece bir gün sürüyor. ÁPH80 karayoluyla kolayca nakledilebiliyor ve neredeyse her yere yerleştirilmeye hazır durumda. Konfor ve dengeyi sağlamak için seçilmiş malzemelerden yapılmış basit ama sağlam bir yapı. Dış cephesi tamamen gri çimento paneller ile kaplanmış olan yapı monolitik bir form oluşturuyor. Bina, 10 cm ısı yalıtımı olan havalandırmalı bir cepheye sahip. Panellerin bazıları sürgülü sistem ile cam ve kapıların gerektiğinde paneller ile kapanmasını sağlıyor.

ÁPH80 ÁBATON’un ilkelerini ve amaçlarını bünyesinde barındırıyor: ferah, çevre duyarlı ve sade..., Evde kullanılan malzemelerin çoğu geri dönüştürülebilir ve ÁBATON’un tüm projeleri için geçerli olan sürdürülebilirlik kriterleri karşılıyor. ağacından beyaza boyandı.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

136

LADIN’DEN BIR KUTU RUSTIK FRANSIZ CAZIBESI, MODERNLIK VE LÜKS BU TEKERLEKLI, GÜZEL, MINIK EVDE BIR ARAYA GELIYOR...

Eylül 2017, 37.Sayı

R

ustik Fransız cazibesi, modernlik ve lüks bu tekerlekli, güzel, minik evde bir araya geliyor. Fransa’nın Tiny House şirketi Baluchon, altı metrelik römork üzerine inşa edilmiş, küçük bir ev olan Ostara isimli son yapılarında sınırları zorluyor. Şu anda Toulouse’da bir at çiftliği yakınlarında bulunan ışık dolu bu ahşap ev şaşırtıcı derecede geniş görünüyor. Tam teşekküllü bu ev üç kişinin rahatlıkla yaşabileceği şekilde tasarlanmış.

geniş bir kanepe, oturma odasının odak noktasını oluşturuyor. Minik evin sol tarafında küçük bir kitaplık, odun sobası ve üç kişilik bir yemek masası bulunuyor. Oturma odasının sağında tam boy lavabo, kiler, ocak, buzdolabı / dondurucu ve uzatılabilir ahşap tezgahlı mutfak bulunuyor. Sağ tarafta ise duş ve kompost tuvalet konumlanıyor. Üst katta, evin çatı katı alanında ise, 140 cm x 190 cm yatak odası bulunuyor.

Sahipleri Nathalie ve Sebastien’ın isteklerine göre özel olarak inşa edilen Ostara, dışarıdan büyüleyici ladin bir kutuyu andırıyor. Rustik görünümlü ladin kutu Ostara, geniş bir Fransız kapı ile aydınlanmış bir oturma odasına açılıyor. 1.8 metre uzunluğundaki

Ev yerel kaynaklardan tedarik edilen malzemelerle yapılmış. Yalıtım için koyun yünü, pamuk, keten, kenevir gibi doğal malzemeler tercih edilmiş.q


Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun... YIL 6 - SAYI 31 / 10 TL

YIL 7 - SAYI 32 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

KARTAL’IN

CİHAN BAYSAL

Kıimin İçin Bu Mega Projeler?

DÜNYAYA HEDİYESİ

KUVARS

2016’NIN YEŞİL BAŞKENTİ

LJUBLJANA

CA GE ZEN R DE RIN ÇE DA K T Ğ İ L YA E ŞA N M

AK

NA

ÇOĞALAN YAPI MALZEMESİ

Mart 2017

YIL 7 - SAYI 35 / 15 TL

SOMUT FONKSIYONELLIK

ÇARPICI SIMGESELLIK

KAPI

AVRASYATÜNELİ

DARBELERE DAYANIKLI

Şişecam Lamine İKİ YAKAYI 5. Cam KEZ BİRLEŞTİRDİ Dağılmayan yapısıyla geçişleri engeller. Emniyet ve güvenlik sağlar.

YIL 7 - SAYI 36 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

KENTLERDE

AYNILAŞMAYA

KARŞI DURUŞ CITTASLOW

ALİ EVRENAY ÖZVEREN “Kamu yapılarında ‘Yap - İşlet - Devret’ modeli kaliteyi arttırıyor.”

TOPRAK ANA’NIN

Dönüşüm

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

FEDERICO DELROSSO “Mimarlık iletişim ruhu ve kimliğidir.”

OFISLER

Kentsel Rehberi

KENDİLİĞİNDEN

KE

YIL 7 - SAYI 34 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

YENI NESIL

ME

444 9 872 0 850 222 9 872 isicam.com.tr sisecamduzcam.com

Karagemileri

BRİSTOL 2015’İN EN YEŞİL BAŞKENTİ

AHŞAP

UN

Earthship’s

Ocak 2017

METAL

Karaya Oturan Gemi

Isıcam Sistemleri K Serisi, Solar Low-E kaplamalı cam sayesinde, sıradan çift camlara kıyasla ısı kayıplarını %50 azaltarak kışın yakıt masraflarını, güneş ısısının içeriye girişini %40 azaltarak da yazın klima masraflarını düşürür ve enerji tasarrufu sağlar.

UM

GEZEGENİ KORUYAN

Sıcacık kışlar, serin yazlar sizi bekliyor

UR

Konuk Mimar

DOĞADAN GELEN

PERFORMANS

POMZA TAŞI

KONFERANSI

STEFANO BOERI

ÇINKO

AKTÖRLERİ

bir bakışta

KADIKÖY YÜZEN EVLER SU ÜSTÜNDE HAYAL GİBİ BİR YAŞAM

DİLGÜN SAKLAR, MEHMET EMİN ÇAKIRKAYA “Mimar dünyaya her yönüyle objektif bakabilmeli…”

ANADOLU YAKASI’NIN YENİ YILDIZI

YEŞIL YAPILAŞMADA KENTSEL DÖNÜŞÜM FIRSATI

YIL 7 - SAYI 33 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Ekoyapı Dergisi 8 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...

YENI NESIL

ÇATI& CEPHE ÇÖZÜMLERI İLK ENDÜSTRİYEL ÇATI ÖRTÜ MALZEMESİ

KİREMİT HIZ VE BÜYÜKLÜK YERİNE YAVAŞLIK VE YERELLİK

SEFERHİSAR

ENİS ÖNCÜOĞLU Kentsel adalet duygusunu güçlendirmeye odaklanmalıyız.

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

KASIM, 2016

16:43

SARI IŞIK

12/10/16

Mart 2017

1

EYÒUL, 2016

HAZİRAN ÖZEL, 2016

ISICAM_K_ILAN_EKO_YAPI_220x273mm.pdf



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.